algoritma dizayn tekniği diye düşünebilirsin. divide and conquer'ı, her bir altproblemi (subproblem) asıl problemle benzerlik gösteren problemlere uygulanabilir mesela. dynamic programming de çözülmesi gereken çok sayıdaki altproblemlerin bazılarının aynı altproblemler olduğu problemlerde kullanılabilir. problemlerdeki böyle bazı motifleri yakaladığında bu paradigmaları kavramışsan eğer kolayca bir çözüm yolu bulabilirsin yani.

peki böyle başka paradigma geliyor mu aklınız örnek olarak?

bunların yanında bir de greedy method anlatılır temel düzeydeki algorithms derslerinde.

bir de backtracking paradigması var. exact cover(pentomino vs.), 8 queens problem gibi mevzuların çözümünde kullanıyoruz.

printf içine %%s, %%d yaparsan olması lazım.

evet ben \%s bişeyler yapmayı denemişim hep de olmadı. aslında yani \ bu işaret kendisinin işlevini yok etmeye çalışırken %'de de kendisini yok ediyor aslında düşünülse bulunmayacak gibi değil, ama benim aklıma gelmedi. neyse gereksiz uzadı.

backslash la da olmaslı lazım \%s gibi

@thefirstfbli:
yok olmuyor öyle denedim dediğim gibi, şimdi bi daha denedim. derleyiciden kaynaklanan bir şeydir belki, bilmiyorum.

@gsgs:
yok sorduğum o değildi. ilk cevap tamam zaten sağolun.

(bkz: #14640074) şöle bir entry girilmiş az önce. aynı durumdan benim bir arkadşaım da muzdarip sanırım 10 entry girdikten sonra çok fazla login olmayan çaylaklar yazar olamadı.

var var tek değil sevgilin. ablam'da bahtsız bedevilerden. mesaj attım müjde herkesi yazar yapmışlar diye küfürle döncekti nerdeyse. :) kriter ne acaba çok merak ettim.

isin pisi boyle boyle oldu sen de olmussundur dedim kimdir nedirine bakmadan, eminim o da uzulmustur simdi. pfff ne bahtsizliktir bu ya, sozde mujdeli haber verecektim.

olmamı :( aylardir caylakim. bizim basimiz kel mi? doom günü serefine herkesler yazar oldu biz kapida bekliyoz. bizim canimiz yok mu sayin moderatörlerrr duyun sesimizi.
Çok önemli not: sozluk nickim papitheclown :)

evet var. 1 yıla yakın süredir bekleyen arkadaşım var o da yazar olamadı. kasım sabahı 10 entry tamamlayan bir arkadaşımsa yazar oldu.

var. 1 senelik ark lar var hala caylak

efenim ben deniz yaklaşıl 1 yıl 5 aydır bekliyordum. ancak şöyle bir durum varki hala bekliyorum. bu işte bir şey var sanırım. yine de bekliyorum ama. neyse ben bekliyorum.

(bkz: #14639630) dedim ben ama (bkz: #14640074) da mantıklı gibi.
"sokaktaki vatandaş" var benim arkadaş, 10 entry girdi ama olamadı.

login olayıyla olsaydı benim entrylerime bile bakmaz alırlardı sanırım :)

kriter nedir abi onuda anlamadım ki? bir arkadaşım 6 entry girmiş ama 1 yıl önce yazar olmuş, öteki 10 entrysini girmesine rağmen hala çaylak. sanırım kriter son entry girdiği zamanda 1 yıl önce yazıyo olmak

yarın çaylak olurlar tekrardan hepsi. panik yok.

@notus gladyus
yok o da değil. :)

bence rastgele seçiliyor. ben uzun süre önce tamamladım 10 entryyi. ve her gün saatlerce sözlükteyim. çaylak olma tarihim de 19 temmuz 2007. yani tüm kriterlere uyuyorum sanırım. entrylerimden de silinen yok. ee? niye yazar olmadım hala?

sabırtaşı yazarlar mesajlaşmayı ve sub-ethayı kullanabiliyor mu? merak ettim de.

kriter falan yok bana kalırsa. şöyle bir gözattım da çaylakken "dedirtten" li entry girmeyin diye üstünü başını yırtan moderatörler, bugün ne hikmetse "dedirten"liden başka şekilde entry giremeyen birçok kişiyi yazar yapmışlar. anlamak zor gerçekten.

böyle olunca insan yazarlıkların geri alınacağını düşünüyor. modlar her sene şakalar yapmayı adet haline getirdiler. ama bu kadar insanla da oyuncak gibi oynarlarsa önce yazar yapıp yok şaka yaptık diyip hiç hoş olmaz.

(bkz: kurtlar vadisinde lost olmak)

4 kasim 2007 klonlarin saldirisi ile üye olmuştum açılır açılmaz.1 yılı geçiyor benim de ama çaylağım hala

duyurudan sonra edit: son bi ay içinde de login olmuştum halbüsü.neyse başka bahara :)

Kasım ayından [2007] bu yana bekleyen ve düzenli olarak sözlüğe login olan 9. nesil çaylak var tanıdığım.
Olanları görüp delirecek sabah işten gelince.
Moderatörlerden kısa bi açıklama alabilseydik iyi olurdu.

bi ara sözlük çöktü o zaman belki herkesi almaya çalıştılar da olmadı şimdi belki böyle parça parça alıyolardır dicem ama bilmiyorum.

bence sabırtaşlarının hepsi çok didiklenmeden okunmuş ve seçilmiş kişiler çünkü hem sözlükte hem burda söylenen seçilme kriterlerinin hepsini çürütecek örnekler mevcut bazı örnekler
1)arkadaşım 1 senedir bekliyor az login olmuş yazar olamadı
2)aynı durumda çok az login olup yazar olan var deniyor
3)ben 1 senedir bekliyordum ve sık sık login oluyordum lakin 3 hafta önce entry değiştirmek için yanlışlıklada olsa 9 entrye düştüm hatta pişman olmuştum baştan sıraya giricem diye ama şuan yazarım

bu durumda pekde teoriler kapsamında bir uygulama yok. bir "şaka bu yarın hepiniz çaylak olcaksınız" dönüyor ama böyle birşey yapılmaz hiç sanmıyorum. böyle bir ayıbı yapacak insanlar değil ekşi sözlük yöneticileri. o yüzden resmi bir açıklamaya kadar ki yapılırsa atıp tutmayı bırakalım çünkü kesin biri çıkıp antitez sunuyor önümüze. olanlar bokunu çıkarmadan tadını çıkarsın, olmayanların da darısı başlarına...

benim de iki arkadaşım 10 enytrsini 1 sene önce tamamlamış olmasına rağmen çaylak kalmışlar ancak bu arkadaşlar 10 entry sonrası neredeyse hiç girmemişler sözlüğe, sanırım yakın zamanda girenleri ya da 10 entrysi gerçekten iyi olanları almışlar...

"şaka gibi ama değil: yenileri geliyor! henüz gün bitmedi.
tümü gerçek."

eski boyle yazmis. benim bu cumleden anladigim, hala caylak gorunenler merak etmeyin siz de yazar olacaksiniz.

basim agridi, yatayim sabaha durulur nasil olsa ortalik. dumandan bir halt gorunmuyor.

Böyle özel günlerde rasgele yazar alımı yapılıyor ise çaylaklık sisteminin amacı nedir?

benimdir o efendim. 31 ekimde üyelik açıp çaylak olarak entry girdiğim taktirde. "21 aralık hadisesi" denilen olayla yazar olamamış. hâlâ çaylak olarak beklemekteyim ve nerdeyse her gün sözlüğe aynı hesapla login oluyorum. bunu bilen bir mod burda tüm sorulara açıklama yapsa ya da yazar alımları bu kadar mı ? olamayanlar hâlâ çaylak mı kalacak ? yoksa alımlar devam mı edecek ? sorularına yanıt getirseler olmaz mı ? hâlâ üzüntüden, sinirden elim titriyor.

@pablee: durumumuz tamamen aynı. bana da 19 ekim 2007de gelmiş mail. ben de uzun zamandır bekliyor ve hergün login oluyorum saatlerce. ancak durumun onunla bir alakası yok bence. rastgele seçmişler belliki.

"en az 6 aydır bekleyen ve son bir ayda sözlüğü login olmuş" diyor ssg 10 entry girmek değil sanırım kriter hoş bende dahil olmak üzere gün sonunda topluca çaylaklıga dönüş yapabiliriz gibi geliyor ama du bakalım ne olcak :)

ben iki yıla yakındır bekliyorum, son bir iki aydır da sürekli giriyorum bir hareket yok. o sabırtaşı dedikleri benim yani.

bende hala çaylağım. (bkz: sozluk beni yazar yap allahsız)

(bkz: lilja 4 ever)

o zaman trainspotting diorm başka da bişi demiorm.

bir de 9 geldi aklıma ama. tam aradığın gibi olmayabilir belki.

(bkz: irreversible)

"Dancer in The Dark" (karanlıkta dans) fazla karamsar, müzikal
"One Flew Over the Cuckoo's Nest" (guguk kuşu) kara mizah & sisteme başkaldırı
"Sleepers" (kardeş gibiydiler)
"city of god" (tanrı kent)

pi
www.imdb.com

#uyari: canin fena sikilabilir izlerken, filmi izlemeyi birakabilirsin ama karamsardir.

kesinlikle (bkz: gridlock'd)

1984
28 Gün Sonra ve devam filmi 28 Hafta Sonra
Otomatik Portakal

dancer in the dark ı vurguluyorum ben de :) çekimlerin tarzı garip gelebilir, ama karamsarlıksa karamsarlık. müzikaldir, güzeldir.

"4 luni 3 saptamani si 2 zile" (4 ay 3 hafta 2 gün)'ü eklemek istedim evet yazılan filmlerin hepsi dram ama requiem for a dream tarzına en yakını bu olsa gerek.

The Virgin Suicides
About Schmidt
The Life of David Gale*
American Beauty*
Big Fish* (karamsar sayılmaz ama insanda bi sıkıntı yaratıyo bitince)
Philadelphia
21 Grams
Dead Poets Society
Garden State
The Hours*
Little Children
Leaving Las Vegas
Magnolia
Million Dollar Baby
Sling Blade*
In the Bedroom
Sjunde inseglet, Det (Seventh Seal)
Vera Drake
This is England

yıldız olanları özellikle tavsiye ederim.

evet flashget o işlemi yapıyor ama internet download manager gibi programlar var daha iyi flashget e gore.

sharebus.com

orbit

bunlar yalnızca aradaki bekleme zamanı bittiğinde otomatik başlatmaya mı yarıyor yoksa o bekleme zamanınada çözüm getiriyor mu ?

bu url istenen yere indirmek istediğimiz şeylerin linklerini ekliyoruz sırayla ve sonra sırayla indiriyor di mi? burdakilerin hepsinde bakmadım da böyledir herhalde hepsinde url ve kaydedilecek yer bilgisi istiyordur. böyle yaptım olmadı da ondan soruyorum, başka bişey mi yapmak gerekiyo acaba diye.

ard arda indirebilmek için rapidshare den premium üyelik hesabı almanız gerektiğini biliyorsunuz değil mi?

biliyorum da burdan rapget, orbit, flashget denedim mesela hepsinde de linki verince 13kb'lık bişey indirip oldu diyor ki indirmek istediğim şey 100mb.

rs premium icin favori kombo> firefox+flashgot+flashget

farklı browser ile deneyin, sayfayı yenileyin. olmadı linki verin bi kontrol edelim.

o kırık resmin üstünde sağ tıklayıp "resmi göster"(ya da buna benzer bir ifade) diyin.

evet başka browser'la deneyince oldu, hiç aklıma gelmemişti nedense. o resmi göster olayını da denemiştim de olmamıştı.

www.myheritage.com

aradı taradı da buna benzerleri veriyor direk adamın ismini vermiyor. ya da çıkan resim ve isimlerden biri olabilir diye olasılıklar sundu da onlar arasında bu yoktu.

Ray Loriga

Isaac Albéniz - Asturias (Leyenda)

isaac albeniz - asturias

edit: yazmışlar zaten. şöyle diyim o zaman genelde gitarla çalınsa da - özellikle klasik gitar çalmaya çalışanların hedeflerinden biridir eksiksiz olarak çalmak da olmaz o - aslen piyano için yazılmış bir bestedir.

[i][color = red]ben goodbyecruelworld[color][/i]

bu olmazsa şu:

<i><font color = "red">ben goodbyecruelworld</i>

@psyche normal sayfada bu kodlar çalışıyor ama benim girdiğim sitede bir duvar yazısı bölümü var, bu şekilde yazsam bile, büyük harflerle ve aynen yazıldığı gibi çıkıyor. şöyle yani: [İ][COLOR = RED]BEN GOODBYECRUELWORLD[COLOR][/İ]...

bunu aşmanın bir yolunu bilen var mı?

diğerini de denedin mi? ya da duvar yazısı dediğin ne tam olarak? bu normal sayfada oldu dediğin sitenin bir bölümü değil mi?

denedim. şimdi bir tanıtım bölümü var bir de favori söz bölümü. tanıtım bölümü normal web sayfası gibi yani ekstra bir özelliği yok. favori söz bölümünde ise yazılan yazı duvar resmi üzerinde büyük harflerle çıkıyor yani küçük yazsan da büyük çıkıyor. teşekkür ederim yine de sanırım bu sitenin ayarlarıyla ilgili bir durum. izin verilmiyor galiba şekilli yazıya.

codları küçük harfle yazmayı dene. ingilizcede İ yok biliyorsunuzki.

@kücüktas teşekkürler o kadarını biliyorum. kaydet dediğin zaman otomatik olarak büyük kaydediyor.

ben hep "cd d:" gibi şeyler denemiştim tamam.

cd.. ile kaşıştırmışsın biraz. cd.. komutu da bir üst dizine geçiyor.

bu şarkıyı bilmiyorum ama sana bir tablet loyko yazıyorum.

nokta atışı olarak da taraf de haidouks - three love songs from marsa hoşuna gidebilir.

tam olarak aynısı olmasa bile birayı (hadi bira+patates) hakettiniz bence. Tam cevabı verenlerle birlikte hep beraber içeriz biraları... devamı gelecek umarım. Çok teşekkürler.
Bu arada haidouks çok hoşmuş. O coğrafyada yaşamak isterdim...

ben de izmir'deyim zaten.:p

ayrıca bu şarkının tam adını bulabilirim belki ama bugün olmaz. başkasına sorucam da o yok görünürlerde. yarın veya daha sonraki günlerde olma ihtimali var.

o şarkıyı sordum da bulamadım. ve bulunması da zor aslında biraz. kısa bir bölüm ve oralardan olan herhangi bir şarkıda da buna benzer ezgiler bulunabilir. yani çok spesifik bir şeyi yok.

ayrıca başka yazan olmamış sana birkaç tavsiye daha yapıyım; fanfare ciocarlia, kocani orkestar, boban markovic orkestar ... gider böyle. daha geleneksel, folk şeyler aradığını düşünerek üsttekileri yazdım ama goran bregovic var tabi bi de. ayrıca emir kusturica and the no smoking orchestra. neyse kesiyim burda artık. ama benim en çok dinlediğim loyko'dur aralarında.

bir de şöyle bir site var: www.istekmp3.org burda bolca bulabilirsin balkan müzikleri.

bu, tek bir özbilinçlilik, dünyanın, diğer özbilinçlilikleri içerdiğini gördüğü zaman meydana gelir(burda as öyleymiş gibi hani benzetme anlamı değil de öyle olduğunun farkına varmak anlamına geliyor bence. ama emin değilim); diğerlerinin de kendisi gibi olduğunu görünce ve kendisini onların içinde bulunca, artık şeffaf(bariz) bir farklılıkla karşılaşmaz (yani kendisini diğerlerinden ayıramaz hale gelir, subject denen şey de yine en baştaki self-conciousness'tır), sadece dünyayı reddederek kendisini bulabilir.(yani en başa dönmüş oluyor. diğerlerini ve dünyayı düşünmediği zaman kendisinin farkındaydı. böyle düşününce kendisini kaybetti. yeniden dünyayı düşünmeyecek duruma gelirse yani redeederse dünyayı ve dolayısıyla içindekileri kendisini bulur.)

fazlalıkları atacak olursak böyle çevirdim ben.

bu, tek bir özbilinçlilik, dünyanın, diğer özbilinçlilikleri içerdiğini gördüğü zaman meydana gelir; diğerlerinin de kendisi gibi olduğunu görünce ve dolayıysla kendisini onların içinde bulunca, artık şeffaf(bariz) bir farklılıkla karşılaşmaz, sadece dünyayı reddederek kendisini bulabilir.

anladığımı söyliyim yine de biri onaylarsa ya da düzeltirse iyi olur. paris'te hatta güneydoğu tarafında kalıyor paris'in bildiğim kadarıyla. N34 veya N130 isimli hatları kullanarak gidebiliyorumuşsun. bunlar metro hatları. bunları kullanarak noisiel durağında ineceksin. sonra önünde jean-paul sartre sokağı varmış onu takip edince bulablirsin diye düşünüyorum. şöyle de bir harita koymuşlar sitenin içine:

www.lafermedubuisson.com

bunu açınca 4 tane seçenek var. en sağdaki "carte interactive"'i seçtikten sonra çıkan haritanın üstüne tıklayınca açıyor.

o kimlik olaylarını filan bilmiyorum.

bu mekan paris'te La Halle'de, metroylan gidebilirsin,
www.ratp.fr bu linkte yer alan pembe yere kendi kaldığın yeri mavi yere de La Halle yazarsan sana hangi metro hattını kullanarak gidebileceğini gösterir. bende metro haritası yok diyorsan bütün metro istasyonlarından ücretsiz edinebilirsin. ayrıca genelde yararlanabiliyosun indirimli biletten, eğer üniversite kimliğinde ingilizce bilgilerin de yer alıyorsa. şimdiden iyi eğlenceler ):

şirket müşteriye satın alım tarihinden itibaren 2 yıl boyunca cihazda malzeme hatası olmayacağının ve cihazın üretici tarafından korunacağının (ilgilenileceğinin, bakılacağının) garantisini vermektedir.

yahu arkadaş sen bu soruyu dün gece de sordun dün de aynı cevabı verdiler şimdi niye tekrar tekrar aynı soruyu sorup duruyosun anlamadım?

çünkü dünkü yapılan çeviri yanlış çevrilmişti ve biride gereksiz cevap vermişti. aciliyeti olduğu için tekrar duyuruyu açtım.

sen bu süreyi sürekli değiştirdiğin için yanlış çevrilmiş diyorsan bilemem. ayrıca ben kısaca cevap verdim de bir de uzunca cevap vardı bunun aynısıydı nerdeyse. neyse bu cevap seni tatmin etmiş sonuçta.

hayır arkadaş o çevirilerin yanlış olduunu anlayacak kadar bu dile hakimsen sorma amacın ne? seviye tespit mi ayrıca dünkü cevapları hatrlıyorum çoğu doğruydu. hakkaten de psyche nin cevabı herşeyi özetlemişti. neyse...

yanlış cevirmişler dersen oha derim ben de. Zart zurt tarihleri değiştirirsen tarih kısmı yanlış olabilir az daha psyche ile papaz oluyodum sayende.

@psyche sayıyı değiştirmem senin yaptığın şakaya karşılık yaptığım bir şakaydı(!). yanlış çevrilmesinin sebebi sayı değil tabiki... ve dünkü yapılan çeviri farklı bir çeviriydi.

"free of material defects and manufacturer handling" kısmı yanlış çevrilmişti
"üretim malzeme ve taşıma hatası olmayacağının" şeklinde çevrilmişti sence bu aynı çeviri mi?
@thefin yine de teşekkür ederim.

ben emin oldum gibi şimdi. yani marcelle'in hamilelik muhabbeti vardı. önce aldırmaya karar vermişlerdi de sonradan vazgeçmişlerdi diye hatırladım. bu o üçlemenin ilk kitabı çok büyük ihtimal. yine de bilen varsa onaylasın. ve o kaçış oluyor muydu? oluyorsa sonra ne oluyordu? bi de kaçışın sebebi neydi? ikinci dünya savaşı olayı desem, mathieu sonradan savaşa katılıyordu. yani kaçamamış olurlar. o zaman bu bebeğin doğması birlikte yaşamaları ne oluyor? acaba mathieu böyle bişeyler mi hayal etmişti desem, mathieu öyle bi adam değildi :) ben bu kaçış olayını acaba çok fena başka bi kitapla mı karıştırıyorum? o kadar da sevdiğim kitabı hatırlayamıyorum sinir oldum.

ilk kitapta (akıl çağı) yoktu bir kaçış diye hatırlıyorum.. mathieu, ivich, boris falan vardı.. kayık mayık yoktu.. ikincisinde (yaşanmayan zaman) olabilir.. ona başlayıp yarım bırakmıştım.. okuduğum kısımda da yoktu ama devamında olabilir savaş falan var çünkü.. bi ara kuvvet alıp tekrar okumam lazım..

bu arada hayvani bir spoiler olmuş.. bari sonunu söylemeyin..

evet ona hiç dikkta etmemiştim bi uyarı koyayım bari. hem belki evlenmişlerdir ben yanlış hatırlıyorumdur :)

bu arada bence en iyisi ilk kitaptı. ikincisi daldan atlıyor sürekli karışık biraz. 3. de keza uzunca ve biraz sıkabilir.

duyurunun içinde de var spoiler:)
ilk kitap iyiydi evet.. ikincisi gerçekten çok karışıktı bi yerden sonra eeeeeh diyip kapattım kapağı.. ama okuyacam bakalım.. kayık mayık falan aksiyon heyecan var demek ki :)

soruda da uyarmak istememiştim çünkü emin değilim tam o kitaplardan birinden olduğundan ama aklıma bişeyler geliyor sürekli sonraki kitaplarla alakalı olarak ve o üçlemeden olduğuna eminim nerdeyse. yani sen bi daha buraya bakmasan iyi olur aslında. başka yerlerden bağlantı kurmaya filan çalışıp sorabilirm tekrar.

tamam ben kaparım gözlerimi..

son noktayı koymak istiyorum. mathieu'nün oğlancı bi arkadaşı vardı. daniel'di yanlış hatırlamıyorsam ismi. marcelle'in de yakın arkadaşıydı. marcelle'in evine mathieu'den habersiz giderdi, konuşurlardı filan. sonra daniel'le marcelle evlendiler. daniel de savaşa gitmek istemediği için kaçtılar. buydu di mi olay? ve bu da ikinci kitaptaydı hatırladığım kadarıyla ve mathieu'nün bu gizli buluşmalarını, evleneceklerini öğrenmesi de. ilk kitapta olmadığına göre ve üçüncü kitapta da mathieu hiç yoktu herhalde zaten.
bu kadar sormuşken son bişey daha sorıyım kaçtıktan sonra mı evlendiler evlendikten sonra mı kaçtılar? :) büyük ihtimal önce evlendiler sonra kaçtılar ama.

Silahlara veda gibi geliyor delicesine.

(bkz: a farewell to arms)

akıl çağı'nda kaçış yoktu..

Enigma'dan yola cikarak Last.fm'de benzer muzikler bulabilirsin misal.
Enya varmı$ bi de..
Era - Ameno bi de..
Kilise ambiansi yok ama kli$e bi fon muziği olarak Secret Garden - Nocturne var.

ornek: şampiyonlar ligi jeneriği
not:başlığa pek aldırmayın

www.zona-musical.com


sörç kısmısına '' gregorian '' yazman yeterli olacaktır dostum ;)

ateş hattı'ndaki müzik carl orff'un carmina burana - o fortuna'sıdır. ilahi değil yani, sanırım...

carl orff tavsiye ederim.

açılırsa burdan bakabilirsin.
www.deezer.com

(bkz: gregorian )

dead can dance'e de bi bakmanı öneririm. istediğin ambiansı verebilir.

enigmatic hits adlı bir albüm serisi vardı sanırsam işini görebilir.

"bsplayer formatında yükledim." demenizdeki neden bsplayer simgesi çıkması mı?

Öyle ise; bu bsplayer formatında yüklediğinizi değil, dosya uzantısını bsplayer'a atadığınızı gösterir.
Herhangi bir windows penceresinde, klasör seçenekleri>görünüm>"bilinen dosya türleri için uzantıları gizle" seçeneğindeki işareti kaldırın. Sonra da dosyanın uzantısını bize söyleyin. Ona göre yardımcı olurum, oluruz, olurlar...

Değil ise; bilemedim...

nası ya.

evet, büyük bir ihtimalle uzantısı bsplayer.

bide bişe dicem. bu windows penceresi nedir ?

evet çok basit ama aklım karıştı şimdi xD

direk bilgisayarımı aç windows penceresi mesela. sonra da late viper'ın dediklerini yapıp uzantısını yazarsın. o klasör seçeneklerine de yukarda araçlar diye bir şey yazıyor, en üstte ordan gidecekesin.

Misal "Belgerim"i açın, işte size windows penceresi... Başka bir programınki ile karışmasın diye dedim ama daha mı karışık anlattım, bilemedim şimdi.

Neyse; "belgelerim>araçlar>klasör seçenekleri>görünüm>bilinen dosya türleri için uzantıları gizle" buradaki işareti kaldırın.

raporu bildiriyorum

php uzantılı..

utorrent'i de indirdim ama kullanımını bilmiyorum.
bitcomet daaha kolay dediler


not : ulan bilgisayar özürlüsü gibi gözüktüm ama anlıyorum az bişeler.

utorrent cok daha kolay yahu, keklemısler sizi.

Şuralardan başlayabilirsin; mininova ve the pirate bay. Zaten indirme linkine tıklayınca utorrent devreye girer...

Sonra da bir kaç private tracker buldun mu, tamamdır...

tam olarak ne yaptığını anlamadım ama bütün kitapların bilgilerini doğru olarak alabiliyorsan, her kitap için bir değişkeni 1 arttırarak yapabilmen gerek, dediğin gibi.

uzun zamandir bakmiyorum bunlara ama sana daha once yazdigim bi kod parcasi vereyim:
pastebin.com
16. satira dikkat et.

for eachdeki containerin boyunu kesin size() gibi bi fonksiyonlar alabiliyorsundur.

ben bunu xquery vasıtasıyla yaptım. teşekkür ederim yine de cevaplar için. for-each'in içinde bi değişken tanımlayıp da onun üzerinden hesaplamayı beceremedim.

wmp'de tools->plug-ins orda last.fm de var messenger da. onları seçmen lazım.

her ne kadar romantik komedi olmasa da, John Williams - Star Wars OST. her filmin albümü başka güzel, şahsi vazgeçilmezlerim.

(bkz: he is a pirate)

bunun da komediyle alakası yok ama gazı verir.
richard wagner - ride of the valkyries

ayrıca yukarda yazılan john williams bestesinin doğru adı da the imperial march'tır.

chalie parker, benny goodman, duke ellington, artie shaw, ella fitzgerald, miles davies, louis armstrong, dexter gordon, billie holiday ilk aklıma gelen cazcılar. bunların şarkılarını limewire da bulmak mümkün. özellikle "benny goodman-sing sing sing" tam yukarıdaki tariife uyuyor.

benim şahsi favorim "boris vian" şarkılarıdır. boris vian'ı ıskalamayın.

bir de "it had to be you" diye bir şey muazzamdır.

@psyche

ben genel olarak bütün albümlerden bahsediyordum, zira bütün eserlerin bestecisi john williams.

@pigme

evet yanına albüm diye de yazmışsın zaten ben görmemişim.

london symphony orcestra diyorum başka birşey demiyorum.

biraz konu dışı olma ihtimalini göz önüne alarak;
red army choir
ve
trans-siberian orchestra
demek isterim.

ophelia'ya sonuna kadar katılıyorum. red army choir seni keser.

vivaldi'den le quattro stagioni (four seasons) candır. özellikle spring.

klişe olacak ama Bizet'ten - Carmen Suite No. 1'i dene.

birçoğumuzun bildiği, ama ismini bilmediği Offenbach - Orpheus in the Underworld, Can Can var.

Persian March Op.289
Rachmaninov - Rhapsody on a Theme of Paganini Op.43
L'Arlésienne, Suite No. 2 Farandola
1812 Overture, Op. 49 (şiddetle tavsiye)

howard shore var mesela. yüzüklerin efendisi se7en gibi filmlerin müziklerini yapmıştır kendisi. youtubeden bi bak beğenirsen devam et.

cagri filminin muziklerini tavsiye ederim ben. yillarca cihada gider gibi ders calistim valla :)

Scorpion - Rock You Like A Hurricane (feat. Berlin Filarmoni Orkestrası)

Ne gaz, ne gaz.. Hiddetle tavsiye ederim.

(bkz: fragman müzigi)

bakinizlari da takip ediniz. weeping guitar bu konuda oldukca faydali seyler yazmis sözlüge.

"i made the baby put his/her socks on.", aslında başka bişey yazmıştım da bu daha doğru gibi geldi. çorap giydirmek için mesela. dress'te de bence dediğin gibi bir anlam oluyor ve üstteki iki örnek de doğru gibi geldi.

@psyche ben de senin gibi düşünmüştüm ama öyle olunca bebek çorapları kendi giymiş ben de sadece yapmasına sebep olmuşum gibi olmuyor mu, zaten tam da burada kafam karıştı :S

"i put her socks on"

"i made the baby.." derseniz çoraplarını giymesini sağladım gibi oluyor, ki pek olmuyor..

dress'in karşılıklarından biri: put clothes on (someone)

Dolayısıyla I dressed the baby veya I dressed her/him doğru kullanım olsa gerek.
veya
"I put (some) clothes on him/her/the baby" de olabilir.

I dressed the baby = I put clothes on the baby.
I dressed the baby in new clothes = I put new clothes on the baby.

Google'dan " " içinde aratırsanız "dressed him" vs gibi yandaki yardımcı atraksiyonları görebilirsiniz. dress ... in de var "dress ... up in" de var gözüküyor...

Çorap için:

"I put her socks on" veya "I put socks on her" kullanılabilir.

ben de başta "i put her socks on" yazmıştım ama o zaman da sanki bebeğin çoraplarını alıp kendim giymişim gibi oluyor diye düşündüm. make'i kullanınca da öyle bir anlam çıkabiliyor. karışık. ayrıca "i put socks on her" de çorabı alıp da bebeğin üstüne koymuşum gibi bir anlam verir bana kalırsa.

@psyche: :)

Bu tarz gündelik yaşamla ilgili şeyleri en iyi ilgili ülkelerde yaşayanlar bilir bu yüzden kesin konuşmak istemem ama "put ... on"lu kullanımın 2 halini de Google'da bulabilirsiniz. Zaten bebeğin üzerine çorap neden koyasınız :)) Ama böyle bir şey yaptığınızda da sanırım daha spesifik olunabilir. I put socks on her body just laid it on her body gibi... Bu tarz farklı anlamlara gelen şeyler zaten contexten anlaşılmıyorsa daha da açıklanabiliyor. Veya bir taraf soruyor vs...

www.google.com
www.google.com

@silhoutte:
tabi öyle düşünecek olursak bebeğin çorabı giymesini sağlayamayacağınız*, bebeğin çorabını kendimiz giymeyeceğimiz yada çorabı bebeğin üstüne koymayacağımız da aşikar:) yani burda yazılanların hepsi de kullanılabilir aslında çok kasmamak lazım bence. ama yine de ben olsaydım "i put her socks on" kullanırdım. en başta yazdığımdan farklı bu ama aslında ilk bunu düşünmüştüm:)

@psyche:
evet make'li hali de az da olsa görebildim google'da. ama insanlar pratik. make her put her socks on demek yerine sadece put her socks on diyebiliyorlar. veya make'e benzer şekilde "get her to put socks on" da diyebiliyor bazısı.

zaten gündelik konuşmada kimse "bu ne demek istedi" demiyor, anlıyorlar yani. arkasından gelen bir cümle veya öncesindeki sayesinde bağlamdan genellikle demek istenen anlaşılıyor.

bir bebeğe çorap giydirecek olsam ve bunu da ingilizce paylaşacak olsam; ben de put'luların 2 şeklini de kullanabilirdim sanırım :P

~
işte snowflake'in de verdiği örneklerdeki gibi contexte göre değişebiliyor söylenen şeyin algılanma biçimi.

mesela;
"My daughter is five months and she still gets a rash if I put new clothes on her."
"Did you put new clothes on her that weren't washed?"
"I had to strip her off and wash her and put new clothes on her."

çok teşekkürler herkese

context ile pek çok şeyin kolaylaşacağı konusunda haklısınız, gündelik hayatta bir problem çıkmıyor. ben tek cümleyi ifade etmeye çalışıyordum ondan kafam karıştı.
herhalde ben de "i put her socks on" deyip işin içinden çıkarım normalde

Uyku, Şu hiç sevmediğim ufak ölüm dilimleri.

daha dogrusu:

"uyku...o kucuk olum dilimleri, onlardan nasil nefret ettigim/tiksindigim..."

her zaman soylendigi gibi tam cumleyi yazarsan daha guzel bi cevri yapilabilir..

uyku... ölümün şu küçük dilimleri, nasıl da nefret ediyorum onlardan..

"uyku.. o avına kodmun ufak dilimleri ölümün, hiç sevmiyorum arkadaş yaa.." da olabilsin.

psyche'nin çevirisi en doğrusu gibi görünüyor. ancak orijinaldeki "slice" ifadesini doğrudan "dilim" diye çevirmemekte fayda var, nihayetinde edebi bir çeviri ve türkçe düşünen birisi uykuyu "ölüm dilimi" olarak nitelemeyecektir. "o kısa ölüm anları" gibi (bu olmaz, tabii ki daha iyisi düşünülmeli) türkçeye uygun bir ifade bulmak şahane olacaktır.

52-7²+7=10
52-49+7=10
3+7=10

denklemin kökleri 7 ve -6 çıkıyor

7'yi koy yerine hesapla sağlıyo işte. niye sorun oldu? ben mi yanlış anladım acaba. o değil de ben 3'teki 5'teki olayı anlamadım. bi de 11'de de aynı şey var.

52-x²+x=10
x²-x-42=0
(x-7)(x+6)=0

kökleri 7 ve -6. -6 saat için pek uygun değil gibi :)

x²-x=42
x(x-1)=42
x=7

evet ya 3,5 ve 11 in olayı nedir çözen beri gelsin
edit ben onları kök işlemi sanıyordum bölme işlemi onlar.
198/66=3
630/126=5
1221/11=11

formül ilerledikçe 42= x(x-1) oluyor..x=7 olmalı ki 7x6=42 olsun

soruya cevap değil de şimdi bu soruyu görünce efkarlandım. benim bu proje dediğin olayı bu akşama yetiştirmem gerek ve imkansız şu anda. dertlendim yine bak.

ayrıca "kohonen's self organizing map face recognition database" gibi kelimlerle ararsan bişeyler bulabilirsin gibi. bunlar bildiğim kadarıyla genelde ünlülerden oluşmuyor ve renksiz oluyorlar.

images.google.com.tr

@psyche
sanırım matlab'in yüz tanımak için birtakım metodları var kendinde tanımlı. büyük çaplı bir şey değilse ve acilse kullanabilirsin gibi.

facebookda böyle bi veritabanına sahip bi aplicatin vardı, facedouble dı sanırım ismi o applicationu yapanlara bi mail atarsanız ellerindeki veritabanını paylaşacabilirler

www.google.com.tr

moustaki'nin ma liberte'sindenmiş bu ama benim aradığm başka şarkıymış. bunların girişleri de birbirine benzemiyor zaten.

the tornadoes - bustin surfboards dicem ama emin değilim açıkçası. bu yazdığım pulp fiction'dan. bi de surf rock tarzında şarkılar hep birbirini andırıyor, karışıyor gibi geliyor bana. bu şarkı da bi bu tarz bi şarkıdan apartılmış, açık. ayrıca orda şarkının altında da sorabilirsiniz tabi, bilen varsa yazar.

at the gates - and the world returned
death - voice of the soul (elektro gitar var içinde ama soloları akustik gitar ile de atılmaya müsait)

üstteki parçaları bilmiyorum da, yardbirds'ün white summer'ı da aradığın tarzda bişey olabilir. bir de jimmy page'in bu şarkıyla black mountain side'ı birleştirdiği bi kaydı var o daha uzunca ve iki gitarla çalmaya daha uygun gibi.

@psyche: tam aradığımız tarz değil biz biraz daha klasik müziğe yakın parçalar arıyorduk ama teşekkürler, güzel bir parça.

@godless killing machine: diğerinide dinledim ikiside tam aradığımız gibi, tekrar teşekkürler.

büyük film şerketlerine bağlı olmayan, kendi yağıyla kavrulan yönetmen ve yapımcıların yaptığı sinemaya bağımsız sinema deniyor.

haliyle bütçeleri ve teknik imkanları kısıtlı oluyor. daha sonra tanıtım ve dağıtım imkanları da öyle.

ne farkı var dersen tahmin edeceğin üzere ticarete yönelik olmayan, çok fazla gişe kaygısı ile çekilmeyen, büyük şirketlerin politikalarına uymayan, özgün ve orjinal filmler oluyor bunlar. kaliteleri çoğunlukla yüksektir.

ilk zamanlarda bağımsız filmler pek önemsenmezken şimdilerde desteklenmeye çalışılıyor. örneğin amerika'dan robert redford bağımsız filmlerin katıldığı bir festival düzenlemeye başladı bir süredir. sundance film festivali. niye desteklemek gerekiyor? çünkü arkalarında stüdyolar yok. tanıtım ve dağıtım imkanları yok. o yüzden tanınmıyorlar ve para kazanamıyorlar.

kısaca ve acele bunları yazıyorum. gerisini biraz internette arayarak bulabilirsin.

hollywood'tan bana göre en izlenmeye değer yönetmeni izlemişsin zaten: kubrick. gerçi o filmlerinin çoğunu ingiltere'deyken çekmiştir. ayrıca evet david lynch'i de izlemelisin bence, her ne kadar hakkında bişey anlaşılmıyo bilmem ne diyen düz adamlar olsa da bunlara kulak asmamak lazım. onlar 2001: a space odyssey gibi bi şahesere de aynı yakıştırmayı yapmışlardır. ama kişisel düşüncem lynch ne kadar iyi olsa da kubrick'in yanına bile yaklaşamaz. gerçi böyle karşılaştırma olur mu işte. yani ben kubrick'ten aldığım zevki alamam ondan. bana göre tabi dediğim gibi. neyse burası biraz soruyla alakasız oldu.

bence hollywood'u bitiriym avrupa'ya geçeyimden ziyade direk avrupa'ya geçsen daha iyi olur. avrupa'dan da ilk tavsiye edeceğim ingmar bergman. bayma potansiyeli olmakla beraber ilgini çekecek bir alansa çektiği tarzda filmler gayet zevk alacaksındır. avrupa'dan diğer tavsiye edebileceğim isimler: andrei tarkovsky, luis bunuel, jean pierre jeunet.

1. Tarkovski. Daha güncel istersen guillermo del toro falan olur.
2. Blog aç.

bende sinema kulturunu yeni edinemeye basladim. sana tavsiyelerde bulunayim az da olsa.
1- filmleri yonetmenlerine gore izlemek mantikli, bende oyle yapiyorum suan. ben turk yonetmenlerden basladim fakat. mesela zeki demirkubuz, nuri bilge ceylan gibi. sonra tavsiye edebilecegim ferzan ozpetek, roman polanski var.

2- bence ilk once kulturunu biraz gelistirmelisin bu is icin.

3-

4- turk sinemasinda bagimsiz sinemaya en guzel ornekler nuri bilge ceylan ve zeki demirkubuzdur mesela.

- film festivallerine katil
- baska baska milletlerin filmlerini izle (uzakdogu yapimi, rusya yapimi gibi)
- sinema forumlarina katil, elestiri yaz
- son olarak da amator film cekmeyi ogren ve kendin bir film cek

tarantino azıcık olsun hoşunuza gidiyorsa guy ritchie nin filmlerini izlemek lazım abukluk yerine daha ince espirilere sahip tarantinoya nazaran
(bkz: lock stock and two smoking barrels)
(bkz: snatch)
bir de revolver var gerçi ama ben izlemedim henüz bilemeyeceğim

psyche,sui: tarkovski'yi daha önce de önermişlerdi, kesinlikle izleyeceğim. direkt avrupa ya geçmeyi şimdilik düşünmüyorum, biraz daha abd filmlerine vakit ayıracağım :)

sanio: yeni nesil türk yönetmenleri avrupa sineması ile ele alıyım diyorum.

ermanen: film çekme kısmı haricinde varım.

yuto: aslında bütün bu sinema tutkusu tarantino ile başladı. aa bu film güzelmiş bakalım daha başka ne varmış derken..

bahsettiğin filmlerin üçünü de izledim, üçünü de çok beğendim, aynı elden çıktıklarını bilmiyordum, kesinlikle takip edeceğim o zaman.

sinema blogu & dergisi oku. criticker.com a üye ol. film oyla, karşılaştığın çok film izlemiş insanların izledikleri tavsiye ettikleri filmleri gör, bul ve izlemeye devam et.

"üçünü de izledim ama aynı elden çıktıklarını bilmiyordum" diyorsun. şayet bir sinema kültürü edinmek istiyorsan ilk ama ilk iş olarak izlediğin filmin yönetmeni kimmiş onu öğren.

hal hartley'in trust filmini izle. ekşiye bir film kritiği yaz. bilmem anlatabildim mi?

ayrica ben de o uc film hakkina bisi soyliyim, o uc filmi izledikten sonra (ki basrol oyunculari ve yonetmen ayni) ayni elden ciktigini anlamiyosan senin isin biraz zor. filmleri izlerken biraz daha dikkatli ol sadece izleme, yonetmenlerin tarzlarina da dikkat et. mesela snatch, revolver, bank job, lock stock and two smoking barrels gibi guy ritchie filmleri birbirine fazlaca benzer(iyi anlamda) yani baska bi guy ritchie filmini izlerken hemen anlarsin belirli isaretlerden...Yani kisaca biraz daha dikkatli izlemeye basla filmleri. sadece film adi ogrenip izlemekle sinema kulturu edinilmez.

edit: Bank job guy ritchie filmi degilmis ben de sicmisim orda..

haklısınız, lock stock ve snatch ikiz filmler sanki ama oyuncu kadrosu aynı değildi sanırım bu ikisinde. bir de benim izlediğim film başka bir revolver'miş. o kadar da vahim değil durumum sanırım :)

bu tip konulara önceden hiç dikkat emiyordum tabi ama şimdi bakıyorum.

atmosphere: ben anlayamadım maalesef, gerçekten.

Holy shit!

Hayvan gibi yazdigim uzun mesaj gitti :( Gizle dedikten sonra tekrar cevapla diyince ucuyormus yazilanlar bugun bunu da ogrenmis oldum :(

Usengec bir insan oldugumdan daha kisasiyla tekrar yazacagim.

1) Yonetmen bazinda izleyerek kendinizi sinirlandirmayin. Once cesitliligi saglayin, sonra zaten film izledikce begendiginiz yonetmenlerin filmlerine ayri ilgi duymaya baslarsiniz.

2) ingilizceniz varsa imdbde oyrum yazin, eksi sozlukte yazin (cok geri donus beklemeyin), forumlarda yazin bir de cok istiyorsaniz blog acin.

3) diviks programlarini izlediginiz filmleri takip etme amacli olarak kullanabilirsiniz. Hem aklinizda kalan bazi seyleri oralara not alirsiniz, excelden daha kolaydir kullanimlari. IMDB de neredeyse yok yoktur, dogru arama kriterlerini girdikten sonra cogu film -hele ki festivallerde gosterildiyse- database'inde vardir. bunun disinda asya filmlerine ozgu listeler mevcut. asian movie database diye aratmaniz bile yeterli. avrupa icin zaten olmamasi gibi bir sey soz konusu degil.

4) bagimsiz sinemayi taki petmenin en iyi yolu divxtir. eger ingilizceniz varsa y.disindaki sitelerden dvd sini almaktir ama ingilizceniz yoksa altyaziya muhtac oldugunuzdan mecburi istikamet divxtir. bundan sonra festivaller gelir. istanbul veya diger buyuk sehirlerden birisinde yasiyorsaniz festival ve izleti gunlerini takip ediniz. ayrica hollywood bitmez.

bunlarin disinda;
- kendinize sinir koymayin.
- keskin hatlarla iyi kotu diye ayirmayin filmleri. iyisi olmadan kotusu, kotusu olmadna iyisi olmayacagini aklinizdan cikartmayin.
- ayrim yapmaksizin her tur filmi ilzeyin.
- yorumlari/elestirileri filmleri izlemeden okumak yerine, izledikten sonra okuyun.
- dp gibi sinema sitelerini takip edin. beyazperde gibi mal surulerinin cok oldugu yerlere aldiris etmeyin.
- yazili/online sinema dergilerini takip etmeye calisin. sinema dergisi bu bakimdan iyidir.
- eger bir janrdan hoslanmadiginiz hatta nefret ettiginiz bir film cikarsa o turden bir filmi hemen akabinde izlemeyin. biraz sure taniyin kendinize. yoksa o turden tamamen uzaklasabilirsiniz. bazen 2 tane ardarda kotu film cikmasi insanin sevkini feci sekilde kirabiliyor.
- cabuk pes etmeyin.
- etreafinizda sinemaya ilgi duyanlar varsa onlarla oturup filmler hakkinda konusun, tartisin.
- begenmediginiz bir seyi, koyun psikolojisine girmeden, begenmedim diyebilin. blade runner'dan nefret ediyorum diyebilin yani. bunun uzerine gelen yanitlari dinleyin, kendi kafanizdakileri iletin. belki gormediginiz veya anlamadiginiz seyleri bu sayede gorebilirsiniz.

daha cok sey yazmistim ama sabah erken kalkacagim, anca bu kadarini toparlayabildim.

iyi seyirler.

uzakdoğu sineması derseniz : kim-ki duk ve chan wook park 'la başlayabilirsiniz. enfesler.

muddy waters - mannish boy

bildigin kisaltma iste slm nbr gibi. w/o da without demek. google a "abbreviation" falan yaz bulursun biseyler.

e kısaltma işte.
"iyi" de kısa bir kelime ama msn'de orada burada "ii" yazılıyor, onun gibi bir şey. ya da ingilizce örneklerden gidersek cümle içinde "at" yerine @ de kullanıyorlar...

hatta al ben buldum bi site
www.astro.umd.edu

kısaltma o.(~Acronym)

cunki slash kisaltmalarda kullanilan bir noktalama isareti, literature gecmis gorevlerinden biri yani

mesela:
a/c --> account
w/o --> without

w/ ye gelirsek, aslinda sadece w yazilabilirdi ama sadece w baska anlamlara da gelebiliyor, o yuzden karisiklik olmasin diye sadece with'in kisaltmasi olarak w/ kullaniliyor.

yani slash, kucuk harflerin kisaltma oldugunu belirtmeye de yariyor.

"bir" yazmak yerine "bi" yazmak gibi birşey.
tasarrufun uzunu kısası olmaz bence =)

Amerikalıların her şeyi kısaltma sevdasının bir yansımasıdır. b/w (between) gibi örnekleri de var, ya da mesela mng'ial (managerial) falan da kullanırlar, özellikle not alırken yapılır bunlar.

biz nası "komutanlığı" kelimesini "k.lığı" gibi iğrenç bi şekilde kısaltıyorsak onlar da o şekilde kısaltıyor. yapcak bişe yok.

naber'i nbr diye kısaltmak filan bunlar resmi yerlerde kullanılmayan şeyler de w/'yi daha resmi bi yerde gördüğüm için ve kısaltmaların genelde "."'la kullanılmasına alışık olduğum için ve böyle bağlaç gibi ufak tefek şeylerin değil de uzunca kelimelerin kısaltılmasına alışık olduğm için with'in böyle kısaltılması garip gelmişti. değişik versiyonları da varmış. neyse. hayatım boyunca da kullanmayacağım şey olacaktır herhalde.

o değil de shorthand'e bakınız verecektim sözlükte başlığı dahi yok.

matlab help inden alıntıdır:

Note fread is intended primarily for binary data. When reading text files, use the fgetl function.

ben de benzer bi işle uğraşıyorum şu an. sana tavsiyem bir while döngüsü içinde fgetl fonksyonunu kullanarak text dosyasını satır satır okut. dosyanın sonuna geldiğinde fgetl fonksyonu -1 döndürüyor. bunu kullanarak döngüden çıkabilirsin

bu işi yapan bir kod var elimde, mail adresi verirsen gönderebilirim

edit: gönderdim

[email protected]. teşekkür ederim şimdiden.

bu üsttekinde belli seviyeyi geçince dünya nüfusunun bilmem kaçındasınız high iq society'e girmeye hak kazandınız şu kadadr para verin size sertifika verelim gibi bişey diyordu. yalan dolan geldi bana. bi de uzun sürüyodu hatırladığım kadarıyla.

ya bunu çözmeye benim ingilizcem yetmedi açıkçası daha türkçe olanı varmı çünkü okadar salak olamam (114) :)

çapa da yapılıyor.. git yaptır, motor olanından..

Turkiyede yasayan ve Turkce anadili olan bir insansaniz, Turkiyede yasayan Turkce konusan insanlar icin ozel yapilmis IQ testi yaptirmaniz gerekiyor. Nedeni ise IQ testi kulture ve dile bagli, ABD'de cocukluk gecirmeden, ingilizceniz anadiliniz olmadan, ABD icin yapilmis IQ testlerinde daha az basarili olursunuz.

high iq society'nin testi normale göre zordur. bir de hangi alanlarda iyi olduğunuzu falan söyler. genel iq testlerindeki puanlamanın 120'yi geçtikten sonra sapıttığı iddiasındalar zaten.

compumaster'ın dediği de doğru taii ki, eğer yeterli ingilizceniz yoksa orada bulunan mantık sorularında eblehleşebilirsiniz, ortalama bir ingilizce ile çözülmüyor bazıları.

böyleyse'nin başındaki paranteze gelip ctrl+sağ yön tuşu yaparsan a'nın önündeki paranteze gider ama b'nin sağındakine direk geçemezsin.

@physche
evet, bahsettiğin kombinasyon kelime kelime atlamaya izin veriyor.
bu olayın .NET in compiler'larında yapıldığını görmüştüm, onun için soruyorum.

senin aradğın olay dr.scheme ortamında da var. scheme çok parantezin kullanıldığı bi dil olduğu için böyle bişey yapmaya ihtiyaç duymuşlar herhalde. ordaki kombinasyon alt+yöntuşu ama bu matlab'ta olmuyor ve bildiğim kadarıyla yok öyle bi geçiş. ama belki vardır da bilmiyorumdur. bilen varsa yazsın işte. bu da soruyla alakasız bi cevap oldu gibi ama neyse artık.

help imagesc

bu resmin boyutlarını değiştrmeye yaramıyor, renklerin tonlarını değiştiriyor gördüğüm kadarıyla. söylediğim gibi bi işlem yapan bi fonksiyon vardır herhalde. yani kullanılabiliecek bir şey sonuçta bunun için bi fonksiyon yazmışlardır.

hmm yanlışlık olmuş. şöyle olacaktı:

help imresize

bunu kullanmak için image processing toolbox'un yüklü olması gerekiyor.

% B = imresize(A, [mrows ncols]) returns image B that has the number of rows and columns
% specified by [mrows ncols]. Either NUMROWS or NUMCOLS may be NaN, in which case imresize
% computes the number of rows or columns automatically to preserve the image aspect ratio.

1'deki last.fm'in kaydetme olayını hallettim de şarkı çalarken bu last.fm programında görülen şarkıyla, grupla ilgili bilgi görünmüyor, öyle bir sorun çıktı şimdi.

1) Lastfm yazılımını yüklemene gerek yok. Amarok'un kendinden scrobble etme özelliği var. Amarok'un ayarlarına bakarsanız görebilirsiniz.
img509.imageshack.us

ALSA hatası hakkında "çıktı eklentisi"ni değiştirmeyi deneyebilirsiniz. Bende "otomatik bul" seçili.
img509.imageshack.us

2) Bi fikrim yok.

Not: Eğer ubuntu kullanıyorsanız, lastfm yazılımını paket yöneticisinden kurabilirsiniz. İndirmenize gerek yok ve paket yöneticisinden kurmak daha sağlıklı olur.

Not2: Lastfm yazılımını kurduktan sonra player olarak amarok seçtiniz mi?

not2'de dediğin gibi yüklerrken hangi oynatıcıyı kullanacağımı sorar seçerim filan diye düşünmüştüm ama hiç öyle bişeyler sormadı. ubuntu kullanıyorum, indirip kurmuştum. olmazsa kaldırıp bir de paket yöneticisinden kurmayı deniyim.

bende de "otomatik bul"muş zaten.

ayrıca çalan şarkı, grupla ilgili bilginin last.fm programında görnmemesinin nedeni amarok'un bu last.fm yazılımını kullanmayıp kendisi kaydediyor olmasındanmış.

2.soruya yanıt bulabilsem iyi olacak aslında, bakalım.

Lastfm'in yazılımı amarok'u desteklemiyor olabilir. Lastfm desteği amarok'un kendisinde var zaten. Skroplama yapabiliyor, benzer sanatçıları gösterebiliyor, lastfm radyolarını çalabiliyor, wikipedia'dan sanatçıyla ilgili bilgi de gösteriyor. Bence lastfm yazılımını kurma hiç.

"bende de "otomatik bul"muş zaten." demişsin. Onu değiştirmeyi dene. Pulseaudio falan yap.

orijinal = imread('resim.bmp');
doubleorji = im2double(orijinal);

buraya kadarını yapmışsınız.
imshow(doubleorji) deyince resmi gösterir. ya da
orijinal2 = 255*doubleorji;
dediğinizde tekrar 0-255 arasına ölçeklenir resim.

imshow'la da göstermeye çalışmıştım da, picture is too big to fit on screen, displaying at %6 gibi bişey yazmıştı. eksik yaptığım bişeylerden kaynaklanıyordur bu büyük ihtimal zira seçtiğim resim de küçük. 15*15'lik bi resim seçsem bile böyle bir uyarı verip incecik bir çizgi basıyor ekrana. şu 255'le çarpma işlemini deneyince de aynısı oldu da, önceki değerlerim benim virgüllü sayılardı ve 255'le çarpınca yine böyle virgüllü sayılar geldi. ama düzgün bir resim için bu sayıların tamsayı olması gerekiyor bildiğim kadarıyla, öyle bir sorun ortaya çıkıyor.

im2uint8'miş aradığım şey.

evet 255'le çarpınca im2double'daki yuvarlama hatalarından kaynaklanan virgüllü sayılar çıkar ama çok sorun yaratmaz. im2uint8'in yaptığı şey de int(255*resim)'dir büyük ihtimalle. built in olanı kullanmak daha sağlıklı tabi.

merhaba,

öncelikle linux dünyasına hoş geldiniz.

windowsta çalışan sürücülerinizi linux üzerinde ne yazık ki kullanamazsınız.

size ilaç gibi gelecek bir site var üstelik tüm sorularınız daha önce cevaplandı.

www.ubuntu-tr.org

bol şans.

Ben adsl modem'le giriyorum internete, tanıtmam gerekmedi. Cd'nin içindeki linux klasörünün içinde olan dosyaları gösteren bir ekran görüntüsü yollayabilir misin? O zaman yardımcı olabilirim. Dosyalara çift tıklayarak bir şey kuramazsın, sadece deb paketlerine çift tıklayarak kurulum yapabilirsin ubuntu'da. Bekliyorum sıkrinşatınızı.

biraz zahmetli oldu ama yukardaki site sayesinde kurdum bağlantıyı. ama yine de koyuyorum yukarı screenshotları burdan yapmanın bi yolu varsa onu da öğreniyim. sağdaki ilk cd'yi açınca gelen ekran, soldaki de sağdaki ekrandaki klasörün içi. ben de .deb uzantılı paketler inidirip kurdum ama cd'nin içindeki dosylarda hiç .deb uzantılı bişey yok. neyse.

bir de bununla alakasız olarak ses ve ekran kartlarıyla ilgili bişey sormak istiyorum. bunların da sürücülerini de tanıtmak gerekiyor da benim ikisi de on board böyle bişey yapmam gerekir mi yine de? yoksa sadece bi ses, görüntü oynatıcısının olması yeterli mi?

O zaman size genel bir bilgi vereyim. Eğer ubuntu'da bir program (ya da driver) kuracaksanız, öncelikle synaptic paket yöneticisinden bakın, eğer depolarda varsa ordan kurun. Eğer yoksa, programın deb pakedini bulup ordan kurun. Deb paketlerini şu sitede arayabilirsiniz: www.getdeb.net Orda da yoksa, programın sitesine girin. Sitesinde deb pakedi varsa ne ala, yoksa kaynak kodunu indirip kaynak koddan kurmanız gerekir. Kaynak kodu dediğim şey, arşiv dosyalarıdır, genelde tar.gz, tgz gibi uzantıları olur böyle dosyların.

Paket yöneticisiyle kurmaca:
Ubuntu'nun, içinde deb paketleri bulunan depoları var. Synaptic paket yöneticisi bu depolar eklenmiş olarak gelir. Sen ayrıca başka depo da (örneğin medibuntu deposu) ekleyebilirsin. Synaptic paket yöneticisi'nde "yenile" butonuna bastığın zaman, depolardaki paketler hakkında bilgiler içeren bir dosya indirilir ve synaptic bu dosyaya bakarak sana depolardaki paketleri gösterir. Sen yüklemek istediğin paketleri seçip onayladığın zaman, synaptic depolardan seçtiğin paketleri indirip kurar. Paket yöneticisinin güzel yanı, bağımlılıkları otomatik bulup kurmasıdır. A programı çalışmak için B paketine ihtiyaç duyuyorsa, siz A programını seçtiğiniz zaman, size "Bunun B paketi lazım, kuruyom bak karışmam" der, siz de "Hadi kur bakalım" dersiniz.

Deb dosyasıyla kurmaca:
İndirdiğiniz deb dosyasına çift tıklarsınız. Bağımlılıkları kontrol eder. Kurmanız gereken bağımlılık varsa önce onu kurmanız gerekir. Sonra yüklersiniz işte.

Kaynak koddan kurmaca:
İndirdiğiniz arşiv dosyasına sağ tıklayarak "buraya aç" diyin. Çıkan klasörde nasıl kuracağınızı anlatan bir dosya var mı diye bakın. Varsa orda yazılanları uygulayın. Genelde şöyle bir kurulum olur: Uçbirim (terminal) açın. "cd" komutuyla klasörün içine girin. sırasıyla "./configure" ve "make" komutlarını girin. Eğer bir sorun varsa (bağımlılık sorunu), o sorunu "./configure" komutunun çıktısından anlayabilirsiniz. Sorun yoksa "sudo make install" diyerek kurulumu bitirin.

Not: Kaynak koddan program kurduğunuz zaman, kurduğunuz program paket yöneticisinde gözükmez, o yüzden programı silmek istediğinizde sizi uğraştırır. O yüzden paket yöneticisinden "checkinstall" pakedini yüklemenizi öneririm. Kurulumda "sudo make install" komutu yerine "sudo checkinstall" kullanırsanız, yüklediğiniz program paket yöneticisinde gözükür, böylece silmek istediğinizde paket yöneticisi vasıtasıyla silebilirsiniz.

Not2: rpm paketleri de, deb paketleri gibi kurulum dosyalarıdır. Ama ubuntu rpm kullanmaz. Kurmak istediğiniz programın sadece rpm pakedini bulabildiyseniz, "alien" kullanarak rpm pakedi yükleyebilirsiniz. "alien"ı paket yöneticisinden kurabilirsiniz.

İyi günler.

windows ile ayni partition a kuramazsiniz. ya baska bir harddiske yada harddiskiniz bi kac parcaysa windowsun olmadigi diger partitionlardan birine kurmaniz gerekir. benim ubuntu ya 8 gb ayirdim paging icin 1 gb ayirdim toplamda 9 gb. siz kendi ihtiyaciniza gore bunu ayarlarsiniz. windows uzerinden calismaz. virtual drive ile calisabilen var mi bilmiyorum. ubuntu ile birlikte grub isimli bootloader yukleniyor. baslangicta hangi isletim sistemini baslatmak istediginizi secersiniz.

indirdiginiz cd live cd saniyorum. yani cdyi baslangicta takip onunla baslatirsaniz isletim sisteminin live versiyonunu kullanabilirsiniz. dilerseniz icindeki setup ile bilgisayariniza kurabilirsiniz. live cdyi kullanirken indirdiginiz programlari bilgisayariniza kaydedemezsiniz.

indirdiginiz setup.exe windows icin yukleme olabilir.

Sanırım siz WUBI denen kolay-kurulum programını indirmişsiniz.
www.ubuntu.com

Ben WUBI kullanmadım ancak, WUBI windows üzerinde kendisine ayrılan özel bir dizin içine Ubuntu'yu kuruyor ve açılış menüsüne de bir adet Ubuntu seçeneği ekliyor. Siz bilgisayarı açarken Ubuntu'yu seçeceksiniz ve Ubuntu üzerinde istediğiniz her şeyi yapabileceksiniz.

Yanlış anlamadıysam WUBI ile kurulan Ubuntu'nun normal (iso indirip CD'ye basıp CD'den kurma) kurulumdan tek farkı tüm Ubuntu dosyalarını Windows üzerinde belirli bir dizin içinde tutması. Dolayısıyla Ubuntu'nun kendi varsayılan dosya sistemi değil de NTFS (veya FAT32) üzerinde bir şekilde (belki bir dosya sistemi emülasyonuyla ya da sürücüsüyle) tutulması.

setup.exe benzeri dediğim dosya da "wubi.exe" imiş tam olarak. ben bunu normal ubuntu olarak yani eksiksiz bi işletim sistemi olarak kullanabilicem ama windows'un kurulu olduğu partition'dan başka bir yere kurmam gerekiyor öyle mi? gerçi silhouette'in verdiği linkte böyle başka partition'a yükleyin tarzında bi uyarı vermemiş ama. hatta ekranda c partition'ı seçili direk. birazdan çıkacağım ama dönünce yine bakıcam.

bir de

@silhoutte:
"Yanlış anlamadıysam WUBI ile kurulan Ubuntu'nun normal (iso indirip CD'ye basıp CD'den kurma) kurulumdan tek farkı tüm Ubuntu dosyalarını Windows üzerinde belirli bir dizin içinde tutması." böyle bişey demişsin de yani bunu ben cd'ye yazıp öyle kurmaya çalışsam bu fark da olmayacak mı ya da öyle bir şey yapmak için bu indirdiğim uygun değil mi? mesela .iso uzantılı bişeyler mi olması gerekiyor cd'ye yazıp ordan kurmak için?

Wubi'nin kurulumunun yaptığı şey zaten netten son iso sürümünü indirmekmiş. Yani bir adet isoyu indiriyor (veya aynı yerde bulunan iso varsa onu kullanıyor), sonra Windows'a program kurar gibi Ubuntu'yu kuruyor. Sıkıldığınızda da Program Ekle Kaldır'dan kaldırabiliyormuşsunuz.

Anladığım kadarıyla, WUBI ile kurduktan sonra normal bir Ubuntu'nuz olacak ANCAK dosya sisteminde bir farklılık olacak gibi gözüküyor. (Yani windows içinde bir dizinde tutulması.)

WUBI dışı normal bir Ubuntu kurulumu için ilgili iso'yu indirip CD'ye basıp CD'den başlatarak kurulum yapıyorsunuz. Ve bunu yaparken disk partisyonları üzerinde Ubuntu'ya göre yer belirlemeniz gerekiyor. Ama sonuçta Ubuntu kendine özel olan dosya sistemine kuruluyor. Haliyle bu WUBI'dekinden belki disk performansı olarak daha iyi olsa gerek. Ama WUBI nasıl çalışıyor detaylı bilmediğimden net söylemek zor.

Ek bir not olarak; sanırım WUBI'yle kurup daha sonra WUBI kurulumunu Windows dışı bir dosya sistemli partisyona taşıma imkanı da varmış görebildiğim kadarıyla.

Özetle Ubuntu'yu kolayca denemek için bir yöntem bu. Sıkılınca veya istemediğinizde aynen kaldırabiliyorsunuz Windows içinden. Veya çok severseniz Windows dışına kendine has partisyonuna da taşıyabiliyormuşsunuz.

hiç bi sıkıntısı olmaz bo$una tela$ yaptınız sanırım (: bildiğiniz ubuntu (yani ubuntu ortamının nasıl bi$i olduğunu falan göstermiyor, pure ubuntu) $u anda kurulu olan. tek farkı canınız istediği zaman windows > program ekle/kaldır dan tık diye kaldırabilmeniz. ayrıca bilgisayarınız açılırken i$letim sisteminizi seçmenizi isteyecek. bunları zaten windows üzerinden boot.ini dosyasını düzenleyerek kafanıza göre deği$tirebilirsiniz.

aynen bu şekilde wubi indirerek kullandım gayet hoş ve kullanışlıydı.
ama ben autocad gibi programlar kullandığım için kaldırmak zorunda kaldım. eğer ekran kartınızı doğru tanırsa harika görsel efektlerle karşılaşmaya hazır olun :)

(git: 48519)

morrissey'i dinledim diyorsan the smiths'i de biliyorsundur herhalde ama ben yine ne olur ne olmaz söyliyim.

smiths benzeri: echo and the bunnymen
travis benzeri: the waterboys (daha da iyi)

erasure diyorum. (bkz: i love to hate you)
bir de -bilmiyorum belki de dinliyorsunuzdur ama- bunları seven depeche mode da seviyor genelde.

editors seversiniz sanırım

lastfm'de yazsan onlarca benzer çıkaracaktır.

sagolunuz arkadaslar cevaplariniz icin. pek sevindirdiniz beni. depeche mode disindakileri dinlemis olsam bile adlarini hatirlamiyorum maalesef.

@derectus, denedim onu da ama bi de bilenlerden yorum almak istemistim.

jimmy sommerville

Keane'in Hopes and Fears albümünü dinlemeni öneririm.

tonic-believe me?

pearl jam'in release'i olabilir mi ki? o release me diye bitiyordu da belki yanlış hatırlıyosundur. bi de bu 90'ların başı oluyo tabi.

kuzenine sordun mu?:)

@nooneatall, tonic olduğunu sanmıyorum yav, o baya yeni bir grup.

@psyche, pearl jam değil adamların her şarkısı ezberimde.

@quinza, kendisine sorabilecek durumda olsam niye buraya sorayım değil mi ama? :)

her bıyık mı? yoksa dudak üstü (akp) bıyığı mı?
her bıyık ise; çocukluğuna inmek lazım
akp bıyığı ise; tehlike sınırında önyargılısın.

mario sendromu: oynadığınız her bölümün sonunda yalandan bi prensesin çıkması ve sizin her seferinde hayal kırıklığına uğramanız sonucu bilinç altınıza yerleşen bişey. bu hususta mario'nun suçu olmasa da bilinç altınıza mario'yu kullanarak yerleşmiş bu sinsi düşünce.

bıyık altından gülme deyiminden kaynaklanır. bıyık insanını, sinsi olarak addetmek de bununla ilintilidir. fakat o bıyık bir keçi sakal ile bütünleşiyor ise güvenilirliğin ne derece değişeceği ise muammadır.

Keçi sakal rulz.

(bkz: madeleine peyroux)

(bkz: vem vet)

Bebe - Siempre me quedara (tek gecerim)

(bkz: Carmen Consoli) - Maria Catena

pauline croze- t'es beau

gocce di memoria - giorgia

(bkz: yasmin levy)

dulce pontes - fado mae
mariza - ha uma


portekizce ama :D

"help feval" yazıp bakmayı denediniz mi?

sen yazınca baktım da yine de çözemedim sorunu şimdilik.

Sony NW-ZB135.Pille çalışmıyor fakat 3 dakika şarj ile 90 dakika çalışabiliyor.Tamamen dolunca da oldukça iyi gider bunun şarjı.Aman diyim philips almayın.Pille çalışan da pek bulunmuyor galiba.

sony'nin 90küsüre satılan bi klasik modeli var. yuvarlak uzun. usb'si de üstünde. mis.

sony'den uzak durun, ben durmadm allah belami iki kere verdi, size de olmasin. sandisk'in sansa diye bir markasi olmasi lazim. o markayi arastirin kanimca.

bir de 4g ipod nano'lar 4gb 299ytl gibi sacma ve ucuz bi fiyata satiliyo. tavsiye ederim.

ben de daha yeni aradım pilli ve küçük ekranlı basit bir şey, pek alternatif yok. philips gogear serisi var. pilli değil ama creative zen stone plus var, çok güzel.

@dunyanin en gereksiz adam, philipsler o kadar kötü mü gerçekten, ben ona karar vermiştim de en son...

ben de creative zen stone alıcam herhalde, dünyanın en gereksiz adadmı'nın dediği sony'le karşılaştırdım da creative'in pil ömrü biraz daha fazla, bikaç kayıt formatı daha fazla destekliyo gerçi belki de hiç kullanmıcağım formatlar ek olanlar, çok fazla farkları yok gibi ama creative olması bana daha yakın hissettiriyor kendini.:)

samsung yp-u1x hayatım boyunca kullandığım onlarca mp3 çalar içinde en hızlı en sorunsuz ve her türlü kulaklıkla en düzgün sesi verendi. o yüzden samsunga da bir şans verilmesinden yanayım. bahsettiğim modelin 1gb'lık yeni versiyonu 45-50 ytl civarında

Sizin aradığınız şey tam anlamıyla bir iRiver T60. Çılgınca tavsiye ederim.

cowon d2 4g

iriver t60.

aaa alkaline dediği bildiğin harici pil, aaa da boyutunun kodu kumanda pili olarak bilinen boyut.

l. ion dediğiyse dahili pil. yani cep telefonu gibi şarj edeceksin aleti.

fark bu, karar ihtiyaca göre değişir.

pil teknolojisi o senin dediğin; aaa da pilin tipi; aaa olmasının avantajı, pilin bittiğinde dükkandan aldığın pil ile kullanabilecek olman;

Alkalin pillerin şarjlısı var mı bilmiyorum, o yüzden muhtemelen o mp3 playerın pili bittikçe eğiştirmen yada aaa boyutunda nimh şarjlı pillerden alman gerekecek; diğerinin pili muhtemelen standat boyutta olmayan şarjlı bir pildir, 2-3 sene sonra ölür çöpe atarsın.

Harici pille, yani aaa alkalin pille çalışan mp3 çalar bana göre her zaman daha avantajlıdır. Dahili pilli aletin şarjı olmadık zamanda biter, şarj etmek için ya adaptör, ya da bilgisayar olması gerekir. Ayrıca zaman içinde de verimi düşer. İlk alındığı zaman örneğin dört saat cihazı çalıştırabiliyorken zaman geçtikçe bu süre azalır. Genelde de mp3 çalarların dahili pillerini değiştirme imkanı da yoktur. Olsa bile astarı yüzünden pahalıya gelir.

evet ben de harici pille çalışan bişey almak istiyorum.

- den + ya, elektronlarin aktigini dusunuyorsun, - kutpunda cok elektron var.

compumaster'ın söylediği doğru olmakla beraber, tersiymiş gibi düşünülür.

yani bir soru çözerken nasıl kabul edip de çözüm yapmalıyım?

akma yonu ile akim yonu farkli kavramlar mi oluyor yani, bu iki farkli durumun mantigi nedir?

akım denilen elektron akımıdır. illa yönü gerekiyorsa akımın doğrusu budur; ancak sorularda genelde akımın yönü fark etmez. skaler sonuç iki türlü de aynı çıkacaktır.

akım denen şey elektronların hareketi değil mi zaten niye akımın yönü elektronlrın akma yönünün tam tersi alınıyor diye bir soru soracaktım ben de ama bunun daha derin nedenleri olabilir ve benim ihtiyacım olan şu anda sadece soru çözmekle alakalı olduğu için bu soruyu sormadım. evet sormadım.

ben sordum senin yerine, sen soruna donebilirsin

@desdinova evet bi de istediğimiz bir yönde seçebiliyoruz ya böyle akımı bu istediğimiz yönde seçme olayı birden çok güç kaynağı olduğunda mı oluyor? yoksa bi tane güç kaynağı olsa zaten akım yönü de belli değil midir?

@compumaster: o zaman güç kaynağı içinde -'den +'ya devrede de +'dan -'ye diye düşünülebilir herhalde.

yahu neden işi zorlaştırdınız, akım denilen şey potansiyelin yüksek olduğu yerden düşük olduğu yere doğru akar. işin aslında potansiyelin düşük olduğu yerden yüksek olduğu yere elektron transferi vardır, ama akım denilen şey -'den +'ya hiçbir koşulda akmaz. potansiyel farkın yüksek olduğu yerden düşük olduğu yere akar. yani mesela +'dan +'ya da akabilir bazı koşullarda, bu sebeple söyledim.

tek bir pil durumunda ise pozitif kutuptan negatif kutupa doğru olacaktır akım.

@tom riddle'a katiliyorum. akim +'dan -'ye akar. Elektronlarin gittigi yonu karistirmanin alemi yok. Sonra da simdi "akim cok hizli olmasina ragmen elektronlar aslinda cok yavas hareket ediyor" falan dersiniz :)

bu sanki photoshop'la filan oraya yerleştirilmiş gibi duruyor ya da bana öyle gelmiş olabilir.

orda bi lada görünüyor sanki.. rusya, polonya ya da o civardaki ülkeler gibime geldi.
adamların kafası klaus kinski'ye benziyor açıkcası.. o açıdan polonya diye tahminliyorum. sana kesin bir cevap lazım evet. ben de merak ettim.

edit : skoda'ya lada demişim ben de. teşekkürler.

arkadaki araba skoda favorit. çek cumhuriyeti, slovenya filan olsa gerek.

prag
travel.webshots.com

yandaki ekranda cancel'ı tıklayıp çıkan ekranda file name'in filan altında encoding var, ordan unicode seçerseniz olması lazım.

çok komik oldu bu. hiç gözüme çarpmamıştı doğrusu, teşekkürler.

teman nedir adını söyleyebilir misin?

budur:
sirhack.deviantart.com

(bkz: koy koy koy)

sibel can - and icelim

kısa ama o da yetiyor;)

www.youtube.com

zeki müren-uzat dudaklarını :)

(bkz: hadi hadi)

bence fasil paklar sizi, olmadi:
(bkz: fasil sarkilari)

www.youtube.com
yeşim salkım ın rakı balık adlı şarkısını tavsiye ederim. kendisinden nefret ederim hayatta dinlemem hatta ama bu şarkı çok funky maaaan.

ha bi de dropkick murphys in drink drink and fight adlı eseri var o da baya coşturur ve hoştur.
irish drinking song diye de geçer.

irish drinking songs diye bir albüm var. çok matraklar tavsiye edilir.

ataturk hakkinda yabancilarin cektigi ya da tesebbus ettigi butun filmler:

zaman.com.tr

bozkurt isminde bi kitap var atatürk hakkında yazılmış olan hatta bi ara yasakmış türkiye'de hala yasak mı bilmiyorum. yazarı h.c.armstrong. ama bunun filmi çekildi mi bilmiyorum.

kurtlu murtlu sunu buldum (bkz: grey wolf )
film degil bu ama:s

"sarışın bir kurda benziyordu ve mavi gözleri çakmak çakmaktı "diye devam eden bir nazım hikmet şiiri var. sanırım kurtuluş savaşı destanı. belki onunla ilgilidir?

sarışın kurt isimli attila ilhan'ın senaryosu var. kitap olarak basıldı ancak filmi cekilmedi.