facebook'taki umut sarıkaya grubunda zilyon tane karikatürü var. orada şansınızı bir deneyin bence.

biliyorum hepsini.. hatta kendi pc'mde de kayıtlı bir çoğu ama buna rastlayamadım.

Herşeyden Tiksinen adam repliği...
Şuradan Bkz: umutsarikaya.files.wordpress.com

tutan diziler ne derece kaliteli acaba?tutarsa ekime tutmazsa nereme kadar?Şu dizileri embesile anlatır gibi yapmasalar azcık biraz gizem olsa kafa beyin yorsa.Bizde amerikan menşeili diziler izlediğimiz için eleştirilmesek.

bu boktan dizilerin daha da boktanlarını görmeye hazır olun çünkü bülent arınç sorumlu olucak bundan böyle.bi nevi stv kanal7 karışımı olucak.hatta belki stvden dizi transfer edebilirler dikkatli olmakta trt 1 silmekte fayda var.trt2-3'te kaliteli filmler ve müzik programları oluyo onlar kalsın ama garanti veremem belki 2-3 bile boka sarar.bu adamlara vergi veriyoruz ve gidip kendi yapımcılarına peşkeş çekiyolar sömür sömür nereye kadar allahınız varsa belanızı versin.

trt nin eskiden güzel dizileri vardı yav yazık
şimdi arkadaşda demiş daha kötüsü olucak :(

şaşıfelek çıkmazı, yeditepe istanbul, 7 numara falan vardı eskiden. hey gidi...

saçmalık ötesidir, benim elektrik faturamdan bile trt payı alan bu zihniyete bakalım kim dur diyecek.o değil de alayına isyan nedir ya.

TRT'de tutacak dizi yapma endişesinde olan birilerinin olduğuna inanmıyorum. Nasreddin Hoca geldi aklıma. "Ya tutarsa" demiş rahmetli...

aaaah, aah! "Ayrılsak da Beraberiz" vardı bi de, TRT'nin eski mükemmel dizilerinden. Şimdi Cnbc-e'ye takılıp duruyoz napalım:)

kaynanalar'da güzeldi.

yada ben küçükken bana güzel gelirdi. bilemiyorum

aynı dizilerin trt dışındaki büyük ulusal kanallardan birinde yayınlansa çok daha fazla reyting alacağını düşünüyorum. bu düşüncemin sebebi çok sikko dizilerin bu kanallarda acayip izlenme oranları tutturabiliyor olması (akasya durağı, adanalı, küçük kadınlar vs.)

bir de karanlıkta koşanlar vardı o bambaşkaydı

ferhunde hanımlar
çiçek taksi (önceden trtdeydi)
bizimkiler
uzaylı zekiye
kim dedi ya tutmuyor diye? son zamanlarda tutmuyorsa tutmuyor.
ayrıca çocukluğumuzun bir sürü yabancı dizisi de trt'den dir.

fazla sorun yaratmazlar. yine de dikkat et içerken ne kadar kalori içerdiklerine filan.

asitlilerden vazgecmenize gerek yok. coca-cola light 1 kalori. hatta bardagi (200ml) degilde sisesi (1lt) bile olabilir yamulmuyosam.

hiç içmemesi daha karlı. hem maç sonrası içse verdiği serinlik bir kenara, mide ağrıları başına dert olur. diyetteki birinin isteyeceği son şeydir bu sanırım.

cappy ve türevi hazır meyve sularının tamamı şeker eklenerek yapılıyor ve taze sıkılmamış meyve suları rejimde tavsiye edilmez...
süt ve süt ürünlerinin kilo vermeyi kolaylaştırdığı söyleniyor. ama ölçülü..
kalorilere de bakabilirsiniz her şeyin üzerinde yaza kilonuzu bilmiyorum ama rejimler genelde 900-1800 kalori arası değişir...
light kola da kalorisizdir ama vücutta su tutar şişkinlik yapar... hani içmediğinizde etki etmez ama tartıda şaşırmayın

peki ya marketlerde satılan meyve suları ? muzlu, çilekli sütler ? hele hele lipton veya nestea'ler.. ??

hem meyve sularinda hem meyveli sutlerde filan baya kalori var ya naptiniz. bir bardak portakal suyunda asagi yukari bir bardak normal koladaki kadar kalori var.

soğuk suya talim diyosunuz yaniii.

ne yazık ki meyveli sütlerde de kalori oranı yüksek benim tavsiyem kendi sütünüzü, yapabilirsiniz üşenmezseniz meyveli, soda ve meyveli soda tavsiye edebilirim. onların kalorileri düşük ve kola gibi zararlı da değiller madensuyu da olabilir.

meyve suyu olarak taze sıkılmış içerseniz kalorisinden gerçekten kurtulmuş oluyor olmasanız da beyaz şeker almamış oluyorsunuz.
nestealer bildiğim 100 kaloriye yakın bi kutuda bu da kolaya yakın bir miktar ediyor...

ben normal süt, light süt ve light kola içmeyi tercih ediyorum su dışında :/

Akmina yı tavsiye ederim. mineral değerleride uygun. Asitide az

"coca cola light 1 kalori" gazına gelmeyin. içerdiği yapay tatlandırıcıların mideye "tatlı geliyor" sinyali verip fazla insülin salgılamanıza yol açtığı, bu elde kalan insülinin de kana karışmak için karbonhidrat ihtiyacı doğurduğu konusunda tezler var. mantıklı geliyor kulağa, doğruluğu ispatlanmamış da olsa. siz garantiye alıp içmeyin.

hazır meyvasuları komple glikozdur. çok sağlam yağlanma yapar. %100 elma suyu içebilirsin. Ya da direk light süt iç.

doksanlı yılların ortaları ve sonlarında olan ağırlıkları artık yok. yani yine kalbur üstü takımlarla mücadele ediyoruz ama o zamanlar türkiye deplasmanları avrupalıların dizlerini titretirdi. şimdilerde ise "zor deplasman" diyip geçiştirirler.

efes sürekli şampiyonluğa oynayacak kadro kurduk falan diyor ama yalan tabii. ender bilmemne ile olmaz o işler.

basketbolda dediğin domine şu an için ispanyollarda, gerek liglerinin maddi durumu gerekse çekişmesi ile 1. sıradalar.
geçen senen türk ligi en iyi ikinci avrupa ligi olarak gösteriyliyordu ama bana göre palavra. çoğu salon boş, oyuncuların parası bir ödeniyor bir ödenmiyor.

ama efes pilsen ve fenerbahçe eğer kurdukları kadroyu iyi dengeleyip, üst düzey maçları kaldırabilecek oyuncularıda kadrolarına katarlarsa final-four'u ve finali zorlarlar. ancak şu görüntü ile çook zor. daha dün barca-cska maçını izleddim. aman aman.
o seviye çok zor ama maddi imkan her iki takımımızda da var. tek gereksinim kurulan takımda 1-2 üst düzey tecrubeli oyuncunun olması ve kadronun birlik beraberlik ile savaşması.(siskauskas,navarro,sarunas.. tecrübeli dediğim isimler bunlar. şampırt falan değil.)

r3dnoff.mybrute.com

cevap beklerken zaman geçer :P

cod 5
farcry 2

oynami$sin gerci ama ankete hizmet olsundiye soyluyorum. bioshock icerdigi distopya ile ba$ucu oyunumdur.

wow

:P

biraz eski bir oyun ama stalker'ı tavsiye ederim. atmosferi itibariyle seni inanılmaz bir şekilde kendine çekebilecek gibi duruyor. hatta tarkovsky'nin filmini de izle önce, sonra oyunu oyna. manyak edebiliyor adamı.

Kanatimce hepsi son zamanlarda çıkmış oynamaya değer yapımlar :
-s.t.a.l.k.e.r. clear sky
-mirror's edge
-grid
-burnout the ultimate box
-dead space
-mass effect
-gears of war
-spore

yukarı yazdıklarınla pek uyuşmuyor ama ben gene de risk2 tavsiye ederim.

www.bkcl.net

bu sitede "okulumuz" bölümüne tıklarsanız, okula nasıl gideceğiniz tarif edilmiş.

(powered by google)

maps.google.com

soruna cevap olmayacak ama yeri sahilde.
baltalimanı kemik hastanesinin karşısı.

sarıyer baltalimanı ve metro baltalimanı minibüsleri var sanırım. onlarla ulaşabilirsin,

otobüslerden de beşiktaştan geçen ve sahilden sarıyer-bahçeköye giden otobüsler geçmekte ordan.

akp şöyle bi kıyak yapmış vatandaşlara:

www.sandigimnerede.com

tc kimlik numarasını girince adresi hatta uydu fotoğrafını bile gösteriyor.

ne sorduğunuzu tam anlamadım yol hakkında mı yardım istiyorsunuz imza konusunda mı yardım istiyosunuz tesisleri bulma konusunda mı yardım istiyorsunuz belirtseydiniz keşke ben genel bişeyler yazıyım:
-ne taraftan geldiğinizi bilmiyorum ama metrobüsle sefaköye gelip 73t (florya yenibosna) otobüsüne binebilirsiniz tesislerin önünde inersiniz.
-genelde galatasaray.org'da antremanın taraftara açık olup olmayacağı yazar açık antremanları oradan takip edebilirsiniz.
-antreman tribününe ana kapının 30-40 metre yan tarafından giriliyor zaten açık olur o kapı.
-futbolcularla fotoğraf imza falan çok kolay iş değil oyuncu tribüne gelirse şansınız varsa anca imza alabilirsiniz ya da antreman çıkışında arka kapıdan oyuncu arabasıyla çıkarken önüne atlayabilirsiniz :) ha izleyen çok kişi yoksa ara ara laf atsanız belki gelip konuşabilirler (sanmiyorum ama)

daha aklıma bişey gelmedi yazıcak eğer başka şey sorarsanız cevaplamaya çalışırım.

benim sorduğum tan olarak imza, fotoğraf çektirme filan nasıl olacağı idi. Gidip birkaç futbolcu ile konuşup, fotoğraf çektirip imza almak istiyorum sadece yani. İlk 15 dakikası taraftar ve basına açık antrenmanlar oluyor galatasaray.org'u takip ettiğimden biliyorum. Küçükken 1999 yılında gitmiştim ama o zaman 10-11 yaşlarındaydım Bülent Korkmaz kucaklamıştı filan(:D) o yüzden aklımda futbolculara erişim çok kolay diye kalmış. Ama sanırım sizin dediğiniz ile imza, fotoğraf çektirme şansım yok. Halbuki ne şanssızım ki bir kere bakırıköy capacity'de telefonda mesaj çekip yürürken lincolne çarpıp pardon demiştim, sonra arkadaş söyledi lincoln olduğunu:D O zaman çektirebilirdim ama. :)))

valla bir de şu tavsiyeyi verebilirim: oyuncular genelde flyinn alışveriş merkezinde görülür ve oradaki carrefourdan alışveriş yaparlar

artık bir işe yarar mı bilmem :):)

eğer idman aşırı kalabalık olmazsa şansınız yüksek olur.

yani öyle hepsi sizi siklemeyip direk soyunma odasına gitmezler.. bir kaçı gelir taraftarın yanına.
tabii sizin azim ve kararlılığınızda önemli. şöyle tok sesle 'ARDA' diye bağırıp. ardından gülümseyerek fotoğraf işareti yaparsanz gelir bence.. o gelmezse başkası gelir.


dip not: sabri ile temasa geçmeyin. lütfen.

bir tuzlu fıstığım birde sigaram
varsa rakım yoksa votkalı biram
yalancı dünyayla açıldı aram
beşiktaştan başka yok ki manitam!



bu olabilir belki =)

biz sana Ebru Aydın'dan yalan dünya versek olmaz mı bak buda iyi (:

Usulca geçer hoyrat zaman
Geriye dönemezsin
Ayrılık bu insanı
en acıtan nedeni bilemezsin
Hatalar kapılar kapatır
Kiliti çözemezsin
Giden sevgili çabuk unutulur
geri dön diyemezsin
Ne çok giden gördüm
Yürürüm sensiz diyen
Ne cok sevda gömdüm
Yüregim param parça
Yorgun…
Yalancı Dünya
Yalancı Dünya
Ben öldüm gördüm
Durdun mu Dünya
Yalancı Dünya
Yalansın Dünya
Ben öldüm gördüm
Öldürme Dünya
Usulca geçer hoyrat zaman
Geriye dönemezsin
Ayrılık bu insanı
en acıtan nedeni bilemezsin
Hatalar kapılar kapatır
kilidi çözemezsin
Giden sevgili çabuk unutulur

illa basketbolla ilgili bir şey olsun istiyorsan sağlam bir dövmeci bul, böyle yanan basket topu figürü çizdir.

images.google.com gibi.

her gören soracak anlamını.bunu anlatmadan sıkılmayacağın bir şey yaptır öncelikle zira hayatın boyunca senle beraber olacak o dövme.

değişik yanan, çevresinde alev, lav vb. saçan baskettopu resim çeşitlemeleri var. genelde amerikan basket takımlarının armalarında falan olur. onların bir çeşitlemesi olabilir. altına da bir yazı şeridi (hani şu armaların altında falan olan) ve şeridin üstünde de yazdırmak istediğin şey.

ben biraz daha yaratıcı olman taraftarıyım, 100 kişiye sorsan eminimki 90'ı böyle yanar dönerli, ateşli basketbol topu yaptır der. biraz düşüneyim aklıma yaratıcı bir fikir gelirse yine yazarım...

Mesela şöyle bişey olabilir, sırtında dünya yerine basketbol topu taşıyan atlas figürü gayet güzel ve yaratıcı olur diye düşünüyorum...

sırtında dünya olan tarzda bi resim için link aşağıda, belki biraz fikir verir demek istediğim hakkında...

img24.imageshack.us

Hayranı olduğun bir oyuncu varsa onun formasını dövme olarak yaptırabilirsin. Örneğin ben olsam Drazen Petrovic'in Cibona veya New Jersey formasını yaptırırdım. Oscar Schmidt veya Kukoç'da olabilirdi. Sen de kendine uygun birini seçebilirsin.

bir şey yazdıracaksan "natural born shooter" falan yazdırma. 10-15 sene sonra, büyük ihtimalle o kadar bile sürmez ya, çok saçma gelebilir.
ben ingilizce bir şey yazdırsam sonradan çok pişman olurdum mesela bir de.

9.nesilim ama para bende: varsa yaratacı fikirlerin, paylaş abicim..
2-3 aydır bende yaratıcı bişeler düşünüyorum tam buldum dedim ama duyuru'da ki arkadaşlara göre 'natural born shooter' güzel değilmiş :D

sharpshooter önerdiler.. o nasıl olur ?.


-alevli yanar döner bi basketbol topu, hoşuma giderse olabilir
-soranlara açıklarım.3 yılım mvp'nin anlamını açıklamakla geçti zaten.
-sevdiğim basketbolcunun formasına sıcak bakmıyorum.

yari dunya yari basket topu olabilir, sunun gibi:
www.basketballrealm.com

soyle artistik pota filesi olabilir:
richardxthripp.thripp.com

basketbal logolarina ve amblemlerine bakabilirsin:
images.google.ca

Şöyle bir şey var:
cache.daylife.com

Yazıları kendin belirle tabi, Türkçe olsun mümkünse.

şutun ne kadar düzgün, bu da önemli.. şimdi natural born shooter dövmesi yaptırıp da 2 şutu üst üste sokamamak da kötü olur =)

kısacası karar verme aşamasında şut çalış =P

hocam Air Jordan'ın Jumpman logosunu yaptır. daha şahane basketbol dövmesi mi olur.

tam omzunun olduğu yere ten renginden biraz daha koyu bir biçimde NBA logosundaki adamın resmini yaptır.Derya büyükuncuda vardı ve ben çok beğenmiştim 203.148.253.29
Edit: yada bunun gibi 1.bp.blogspot.com
Edit2: evet dediğim buydu imageshack.us

Bence rahatlıkla yapabilirsiniz. Haftada 5 gün spora yapan bir insan epey fit vaziyettedir zaten. Şu an her ne kadar iyice sermis olsam da, bir zamanlar kartaldim! uc hafta, haftada 3 gun kardiyo ve cok hafif alet calisarak, spinninge gecmistim. Ilk ders fena halde zorlanmistim ama sonra alistim.

1 saat kardio yapmak çok büyük hata. 40 dakikadan fazla kardionun adale kaybına sebep olduğu kanıtlandı, artık herkes tarafından biliniyor. İdeali de 30 dakikadır, ayrıca şiddetli yapılmaması lazım. Yani 7.2 ile yürümeni öneririm. Kardioyu 15 dakika koşu bandı, 15 dakika da bisiklet şeklinde yaparsan iyi olur. Bisiklette bacaklarında kan toplanmayacak bir direnç ile çalışmalısın, yanma hissetmemen lazım. 30 dakikalık kardio üzerine de ağırlık antrenmanı 40 dakikayı geçmesin. Set aralarını 45 saniye tut ve 15-12 tekrar arasında çalış. Tabii bütün bunları diyette olduğun ve yağ eritmek istediğini göz önünde bulundurarak yazıyorum. Başka detaylar da var ama onların burada yazılması uygun değil. Diyetin de kaliteliyse 1 ayda göbek çevresinden 5 cm incelebilirsin.

Spinning ile ne yapmak istediğin de önemli. Yani yapmak istediğin yağ yakıp zayıflamaksa bir diyet ile birlikte yukarıdaki sistemi uygulaman yeterlidir. Spinning yaparken ağırlık antrenmanlarını bırakmanı da önermem.

Soruna gelirsek, spinning'e adapte olman için onu yapman lazım. Başlangıçta mutlaka bir adaptasyon sürecin olur ama kolay uyum sağlarsın.

bir cok sporla yoğun olarak uğraşan kişiler 8spinning)bisiklete ilk bindiklerinde nefessiz kalabiliyorlar fakat bunun kondisyonla alakası olmayıp spinnig bisikletleriyle alakası olduğunu düşünüyorum ; söyle ki ilk baslarda vites ayarlamak gerçekten zor.
buna alıştığınız zaman (3 seans) yazdığınız performansla gayet başarılı bir şekilde çıkarsınız işin içinden sanki!!! (4 km kac dak. kosuyorsunuz misal)
yine de yanlış anlaşılmaması için : gayet dayanıklılık isteyen bir spor çalişmadır.

alakasız olarak soruyorum.
gittiğiniz spor salonu sporium'mu ?

yok sporium değil.

4 km'yi yarım saatte filan işte. öyle haldır huldur koşmuyorum deli gibi yani :)

1 saat kardiyo aslinda fazla degil, her durumda kas yakmaz, ama bunu haftada 5 gun yapiyorsan ve ustune ekstra spor yapiyorsan, bir de isin gucun varsa sorun olur.

kondisyonun muhtemelen spinningi de kaldiracaktir ama zamanla surentre olabilirsin (bkz: surantreman), daha kotusu sakatlanabilirsin. kendine cok dikkatli bir antrenman programi yapman, dinlenme ve aktif dinlenme gunlerini iyi ayarlaman ve duzgun beslenmen lazim.

bir de bunu surekli tutmaman, periyodik olarak antrenmanlarinin yogunlugunu degistirmen lazim, (webden "antrenman teorisi" diye bir ara. bilhassa periyodizasyon kismina dikkat ).

aslinda bu epey uzun bir konu, ayrintili bilgi istersen ayri bir maille bildiklerimi atarim...

bir programında çelik'in dongi dongi şarkısıyla dalga geçer gibi olmuştu. sonra toparladı, özür diledi. ondan sonra her programda söyler oldu.

o programı seyretmiştim, ondan böyle net konuşuyorum.

bir programinda dongi dongi sarkisiyla ilgili birsey demisti, sonra celik beyazla konusmus bu durumu, ondan beridir ozur diliyor espriyle karisik.

ilk kez duyuyorum, ama yabancı patentli bayat bir talk show esprisinin kötü bir taklidi gibi geldi bana bu. jimmy kimmel ile matt damon arasındaki muhabbeti taklit etmeye çalışmış beyaz. ne kadar yaratıcı değil mi?

beyaz'ın eski sevgililerinden birisi çıkıp, "çelik'le halvet oluyorum" diye şarkı söylese tam olur. yemez tabii..

detaylı bilgi için:
(bkz: i m fucking matt damon)

ben o programı canlı izledim.

olay şöyle..

konuklardan biri 'hepsi de hepsi de hepsi de beni bekler.. sahilde.. kızlar beni bekler' tarzı bi şarkı yapmış biriydi... adını unuttum şimdi.
beyaz'da bu abi ye : ' ya sen eskiden çok kaliteli şarkılar yapardın, şimdi böyle bi dongi dongi havası var ' demiştir.. sonra bu dediğinin ağır olduğunu düşünüp, 10 saniye sonra özür dilemiştir.. programın ilerleyen dakikalarında tekrar tekrar şakayla karışık özür dilemiştir..
öyle öyle günümüze kadar geldi..

sagopa kajmer'in hangi şarkılarını dinledin, kaç tane dinledin bilmiyorum ama imkanın varsa ilk şarkılarından yılbaşından itibaren internet sitelerinden indirilebilen kör cerrah ep'ye kadar bir dinle, adamdaki değişimi gör, hayran kal. hatta adres vereyim.

www.melankolia.com.tr

kolera'yı da tavsiye ederim. sagopa'nın eşi olur kendisi.

Sagopa kajmer'in albümlerini, son albümlerinden başlayarak dinle, özellikle en son çıkan albümü "kötü insanları tanıma senesi" ile sagopa nın nirvanaya ulaştığını söyleyebilirim ;) Eşi Kolera ile birlikte yaptıkları "ikimizi anlatan birşey" albümü de çok güzeldir. Bu albümün enstrumental hali de vardır, kareoke bile yapabilirsin.

yıllardır rap dinleyen biri olarak ilk şunu söyleyebilirim rapstar adlı yarışmayı izleme izleyeceksende ceza'yı dinlemek için izle :) zaten sagopayı keşfetmişsin.Kolera ve ayben de olabilir.geriye underground kalıyor ceza ve sago dan hariç undergroundakileri dinleyebilirsin.

Şanışer,Dapoet,Raziel,belki Sansar'ı seversin,Abluka Alarm,İhtilal gibi.

şarkıların anlamını umursayan biriysen kolerayı hiç sevmezsin. sagonun eşi, ama bişey öğrenmemiş ondan (yorum değil mi? bence öyle). yok eğer müzik, ritim vs güzel olsun unutturur sözleri dersen dinle seversin.
cartel i seversen erci-e yide seversin. fuchs var bide en son huzur n darem i çıkardı yıllar önce (4-5 yıl)

ceza'dan 10 kat daha güzel bi arkadaş var: ' şanışer '
türkiye'de rapte sago'dan sonra en iyi isimdir şanışer.
şarkılarını genelde 'atakan' ve 'bela' diye iki elemanla söylüyor.

firavun anubis var.. 'ayaküstü' diye albüm çıkardı en son.. çok sağlam bir albüm.

sansar salvo var. daha yaşı 19 mu 20 mi ne ama sürüsüne bereket albümü var.. bandrollü albümde çıkardı yakın geçmişte.

mozole mirach var.. çok çok iyidir.. sago'nun yanındaydı bi ara ama ayrıldı.. sesi falan baya hoş. kankası sitem depresif var. şarkıları genelde ortak zaten ama mozole daha iyidir kanımca.

Dapoet var. underground'un en iyilerinden diye bahsediliyor kendisinden

raffine var.

hayki-şehinşah-pit10-kaplan-sahtiyan .. bunlarda diğer isimler.

benim görüşüm.. : şanışer on numara. süper şarkıları var.
gönlümün konakları bomboş
beni adım şanışer
bir rapi ver bana

bazıları.. nette araştırınca bulursun zaten.

mozole mirach'da şanışerden sonra gelir benim gözümde.
ardından firavun.genelde slow parçalar yapar. ama güzeldir.

kolay gelsin =)

bir çok arkadaşım popüleritesi olan isimlerden bahsetmiş.geniş çaplı aramalarda çok daha farklı isimlere rastlıyabilirsin türkçe rapte olan gruplaşmalar sebebiyle bir çok rapçi den birine iyi denirken, bir diğerine de kötü denilebiliyor fakat her ikisininde iyi ve kötü parçaları var. bilinen rapstarların üstadları da vardır biraz da onlar araştırılıp dinlenirse sagodan, cezadan daha güzel rap söyliyenlerin olduğunuda göreceğiz. ben aklıma şimdilik gelen bir kaç kişi yada grubu paylaşayım eksik etekle duyulmuş arkadaşlarımız norm sonrasında izmir tayfasından yener arkadaşımız özellikle sis parçası hoştur bana göreve cash flow sonrasında killa hakan ve yine izmir tayfasından medusa bursa rap ustadlar barikat grubu özellikle jöntürk sonra mozole mizach. dehset crew diye cartelden ayrılmış bir arkadaş daha ve zahriyan dinlediğim ve bir çok parçasından haz aldığım rapçiler bunlar daha ismi aklıma gelmeyen bir çok rapçide var onlarda zamanla keşfedilirler zaten...

ayrıca ceza ve sago kadar meşhur olmasalar da pit10 , sansar salvo , mode xl ve istanbul atteck gibi iyi rap yapan kişiler & gruplar vardır

eksisozluk.com

Biz tchibo'dan 2 kişilik, pompası (elektrikli) yatağın içinde (gizli) 120 lira gibi bir fiyata almıştık. Rahat ve hemen şişirilip, indirilebiliyor. Çantası var vs.

Yanlış hatırlamıyorsam 300kg limiti vardı.

ben de srayım; bunu ayda yılda bir misafir için değil de her gün kendim kullansam ne olur, folloş olur mu? esner mi?
85 kiloyum

bunlar bir iki geceliğine misafir falan ağırlamaya gayet müsait yataklar. ben kendim bizzat kendi yatağım olarak kullanmaya başladım; 3 gün sonra vazgeçtim. zıplamadan, bel ağrısız, ay indi mi çok mu şişti derdi olmadan uyumayı özledim. misafir için tavsiye ederim, pratiktir, yer kaplamaz. ama hergün için normal yatağı arattırır.

bim'lerde görmüştüm 90ytl civarıydı fiyatı. arkadaşta vardı bir gece uyudum çok rahat ettiğimi söyleyebilirim.

misafir için gerçekten çok uygun, katlanıp koltuk olarak da kullanılabiliyor.
yalnız şişerken çok ses çıkarıyordu, gece şişirirken komşulardan şikayet gelebilir.
elektrik süpürgesinden daha gürültülüydü.

ben de bir tane edinmeyi düşünüyorum...

bir arkadaşın evinde 3 hafta kalmam gerekmişti ve bana şişme yatak vermişlerdi. ikinci haftadan sonra çekilmez oluyor. iniyor, kayıyor, üzerinde zıplanmıyor vs. gerçek yatak gibi olmaz hiçbir zaman.

bi yatak üstünde zıplamanın bu kadar önemli olduğunu ilk kez öğrendim.

yoksa zıplamak derken... =)

subtitle workshop gibi bir programla altyazıyı 10 saniye geriye senkronlayabilirsin. ya da bs player'da ctrl-left arrow tuşu ile geçici senkronlayabilirsin.

ikinci sorunun için kimsenin yapabileceği bir şey yok, ya başka filmin altyazısını indirdin ya da sen yanlış film indirdin.

filmlerin fps'lerine bakarak mı indirdiniz altyazıları?

fps'denmiş sorun..sağolasın mentirosa.

"bsplayer formatında yükledim." demenizdeki neden bsplayer simgesi çıkması mı?

Öyle ise; bu bsplayer formatında yüklediğinizi değil, dosya uzantısını bsplayer'a atadığınızı gösterir.
Herhangi bir windows penceresinde, klasör seçenekleri>görünüm>"bilinen dosya türleri için uzantıları gizle" seçeneğindeki işareti kaldırın. Sonra da dosyanın uzantısını bize söyleyin. Ona göre yardımcı olurum, oluruz, olurlar...

Değil ise; bilemedim...

nası ya.

evet, büyük bir ihtimalle uzantısı bsplayer.

bide bişe dicem. bu windows penceresi nedir ?

evet çok basit ama aklım karıştı şimdi xD

direk bilgisayarımı aç windows penceresi mesela. sonra da late viper'ın dediklerini yapıp uzantısını yazarsın. o klasör seçeneklerine de yukarda araçlar diye bir şey yazıyor, en üstte ordan gidecekesin.

Misal "Belgerim"i açın, işte size windows penceresi... Başka bir programınki ile karışmasın diye dedim ama daha mı karışık anlattım, bilemedim şimdi.

Neyse; "belgelerim>araçlar>klasör seçenekleri>görünüm>bilinen dosya türleri için uzantıları gizle" buradaki işareti kaldırın.

raporu bildiriyorum

php uzantılı..

utorrent'i de indirdim ama kullanımını bilmiyorum.
bitcomet daaha kolay dediler


not : ulan bilgisayar özürlüsü gibi gözüktüm ama anlıyorum az bişeler.

utorrent cok daha kolay yahu, keklemısler sizi.

Şuralardan başlayabilirsin; mininova ve the pirate bay. Zaten indirme linkine tıklayınca utorrent devreye girer...

Sonra da bir kaç private tracker buldun mu, tamamdır...

denemeler.com diye bir site vardı sanırım o da olabilir.

pek alakasız olacak ama, eğer bayansanız, ciddiye alınma şansınız pek olmayabilir. etraftaki yazı yazan hemcinslerim arttığı gibi çoğu gereksiz yazsa da aralarında gayet iyi yazanlar da var. ama gereksiz yazan çoğunluktan dolayı ciddiye alınmıyoruz. bunu beni üzecek derecede uykusuz çizeri ersin karabulut'un bir köşesinde gördüm. çizer "yazı yazan kız" genellemesi altında yazı yazan (gerekli yada gereksiz) bütün kızları üzmüş, kırmış, ezmiş. neyse yine de size başarılar. :)

zaman gazetesinde hyde park var bir de tarafta her taraf var, olmazsa bana yollayın ben entelektuel.com da yayınlayayım :=)

genç hayat diye haftalık bir gazete var.
başka bir gazetenin eki sanırsam..öyle bir şey işte.

tamamen okuyucuların gönderdikleri yazıları yayınlıyorlar.
bi düşünün. eğer olur derseniz gönderirsiniz

not : (içerde tanıdığım var.kolaylık yaparız xD)

genç hayat evrensel gazetesinin ekidir

(bkz: ego)

forumlarda rep belli bi rep biriktirene katalogdan hediye seçtirtmiyorlar aynı salak şey

birilerini yönetme, bir grubu kontrol etme isteği.

iddiaya giriyorum sana hak veren bir milyon kişi bulabilirim =)

bence bu bi çeşit hastalık başka bi şekilde isimlendiremiyorum.

şu davet etmeyeceksen gelme, iddiaya girerim bıdı bıdı geyikleri katlediyor beni.

çengelköy, çınaraltı, erbap

kurabiyeyi evde yaparsın, termosunla sevdiğini bir polar battaniye ile yanına alırsın, bebeğe gelmeden sahilde banklar var... sağlık açısından pahalı oldu ama....

belki alakasız kaçar ama

sahilden sarıyer'e giderken kireçburnu'nda bir pastane tarzı bi yer var..
en son ihtimal olarak başvurabilirsiniz.

not : kurabiyeleri enfestir.

@quinza: o kadar dışarlara çıkmak istemiyorum ama; kadıköy, beşiktaş vb. yerler daha iyi olurdu. ya da buralara ulaşımı nasıl yapabilirim kolay olur mu? avrupa yakasında bakırköy tarafından gelicek olursam.

@udi: kurabiyeyi evde yapmayı beceremem malesef, keşke becerebilsem:)

@mvpatakan: güzel gibi durdu söylediğiniz yer. acaba 25T'ye binsem taksim'den sarıyer otobüsü geçer mi oradan? sahilden gidiyordu o yanlış bilmiyorsam. birde çok mu sarıyer tarafında kalıyor. bebek'ten ne kadar ileri gitmek gerekir, biraz tarif ederseniz iyi olur:).

hmm bakırköyden uzak kalıyo evet, ama beşiktaşa gitmeyi göze alırsanız üsküdara bi motor, iskeleden bi otobüs (her otobüs ordan geçiyo, geçmeyen sadece bi tane var diye biliyorum) çengelköy durağının hemen yakınında..

o zaman bakırköyden bostancı sahile denizotobüsü diyorum... orada da adalar manzaralı güzel yerler var...
kurabiye için...
1 paket sana, 5 su bardağı un, 1 pk kabartma tozu önce bunları elle birbirine yedir... sonra ayrı bir kapta 3 aida çay bardağı şeker, 1 çay bardağı yoğurt, 1 çay bardağı sıvı yağ, 1 yumurta sarısını birbirine kat ve iyica karıştır... sonra bu iki karşımı birbiriyle birleştirip hafif ele yapışacak şekilde yoğuruyoruz. hamur hem yumuşak olacak hem de ele hafif yapışacak... hamuru buzdolabına koyup en az 20 dk bekletiyoruz... sonra ufak ufak yuvarlayıp yumurta akına batır be hafif kalın dövdüğün fındık dolu kaba batır ve bu şekilde kurabiyeleri tepsiye diziyoruz. tepsi yağlanmayacak. sonra 175 derecede ısıtılmış fırına sür ve 20 dk tut. hafif pişmeye başlayınca 140'a indiriyoruz ve bir 15-20 dk da böyle pişiriyoruz.... sonra çıkartıp hafif soğumalarını bekliyoruz ve çay kahve eşliğinde afiyetle yiyoruz... hmmmmm nefis.

bebek tarafında bir yere gitmek en kolayı o yüzden bu sefer kireçburnu olcak sanırım diğer alternatifleri başka zamana saklıyacağım, ama ''udi'' senin tarifinide es geçmiyeceğim bu sefer değil ama bir daha böyle birşey olursa söylediğini yapabilirim:), bu sefer kurabiyeleri benim hazırlamam pek olmaz gibi ilerleyen zamanlarda bakıcam, teşekkürler tarifin için. ayrıca herkese tavsiyeleri için teşekkürler.

üsküdar, kuzguncuk' çınaraltında bir cafe var. (adı aklıma gelmedi) kurabiye de yanındaki fırından. daha ii si yoktur sanırım.

madem Beşiktaş'a kadar geldin azıcık daha git Kuruçaşm'de Aşşk Kahve'ye gidiver. muhteşem bir manzara, harika bir menü, çok hoş bir ortamı var. ayrıca boşver kurabiyeyi, onu da bulabilirsin ama bence asıl olayı aşk-ı memnu tatlısıdır ki parmaksız kalırsınız...

arkadaşlar bunlar biraz uçuk yerler gibi umarım çok tuzlu değillerdir:), öğrenciyiz sonuçta:)

o zaman geri çektim önerimi. fiyatlar bek ucuz sayılmaz çünkü aşşk'ta...

(bkz: emule)
(bkz: torrent kullanim kilavuzu)
akabinde (bkz: torrent siteleri)

torrent olayına gireceksen eğer tavsiyem yerli/yabancı hiç birine para vereyim deme (vip gibi geyikler yapıyorlar).

tabii torrent tavsiyedir, (bkz: torrent siteleri) (bkz: utorrent)

altyazı olayı kolay, gom player yükle, altyazılar divxplanet'te var olmadı turkcealtyazi.com yedincigemi.com gibi sitelerde var.

ben de epeydir limitsizdeyim aylık ortalama 110gb download yapıyorum, güzel oluyor, çoğu filme göz atıyor beğenmiyorsam siliyorum.

kadınsan yardım ederim degilsen ve bu yasa kadar ogrenmemıssen pü sana.

torrent candır. utorrent indir, sonra mininova'dan istediğin torrenti indir ve utorrent'te aç. seed'i yüksek torrenti indirmeni öneririm. bu, dosyanın kaç kişide tam olarak bulunduğunu gösterir. torrent'in en uyuz yanlarından birisi port açma gerekliliğidir ve acemi bir kullanıcı için problem olabilir. utorrent'te options>speed guide>test port if forwarded properly seçeneğinden portun açık olup olmadığını test edebilirsin. açık değilse modem ayarlarından açman gerekir bu da her modemde farklılık gösterir.
altyazı için divxplanet, divxforever, yedincigemi, ekşi tercüme önde gelir genelde. film ve diziler için altyazı indirirken fps'ye dikkat etmelisin. genelde 23 ve 25 fps'lik filmler/diziler olur ve indirdiğin dosya .avi dosyası ise sağ tık>özellikler>ayrıntılar>resim karesi hızı kısmında dosyanın kaç fps olduğu yazar ve ona uygun bir altyazı indirmen gerekir.
gom player iyidir, filmi açtıktan sonra altyazıyı gom'un üzerine sürükleyerek ya da aynı klasördelerse altyazı ismiyle film/dizi dosyasının ismini aynı yapman yeterli.
daha çok şey var da temel olarak bunlar şimdilik. :)

rapid'e para verme, yeni hali bombok zaten.. torrent iyi, torrent guzel, torrent hos (ama bos degil :p).. yannizzzz; sen simdi sikayet edeceksin download yaparken nette gezemiyorum diye, o yuzden yaninda cfosspeed kullan. client olarak da utorrent'ten sasma e mi?

film icin cinedroom var bi de, rapid kullanacaksan. yeni hali dot net.. eski adi ile cithiz, hey gidi..

rapid al.

3 aylığı 34 milyon

kafan rahat olsun, en güzeli.

bir de böyle ne bileyim, serbest sinemaya, ya da avrupa uzak doğu sinemasına filan meraklıysan misal benim gibi, torrent yorar seni. rapid en güzeli.

thepiratebay de güzel bir torrent sitesidir.
ayrıca demonoid ve arena-tr davetiyesi ya da davetiyesiz üye olma imkanı bulursan kaçırma. demonoid son zamanlarda pek dikkat etmemeye başlamış fakat arena-tr ratio'ya dikkat eder. ratio dediğimiz şey de upload/download oranıdır. yani basitçe, "download yapıp programı kapatma, sen de biraz paylaş" amacı vardır.

arena-tr davetiyesi gonderebilirim torrent kullanacaksanız.

ben de kendi yöntemimi anlatayım bari (bu arada ben kadınım büryan ve yardıma ihtiyacım yok, ayrımcı seni)

türktelekoma uğrayıp statik ip istiyorsun, bu sana ayda 3 ytl.ye patlıyor.
sonraki aydan itibaren high id alabiliyor oluyorsun.
bu arada güzel bir emule kuruyorsun, en son sürümünden,
sitesinden ücretsiz indirebilirsin, hatta türk sitesinde türkçesi de var.
modem ayarlarından emule için bir takım portlar açıyorsun TCP/UDP için,
bu portları kurarken emule'e de kaydediyorsun.
kullandığın firewall varsa onda da gerekli izinleri ayarlıyorsun.

sonra gidip divxplanet'a üye falan oluyorsun,
filmlerin hem en iyi sürümlerini, hem de ona uygun altyazıları tek seferde buluyorsun.
ed2k linklerini emule'e eklediğin anda başlıyorsun indirmeye.
sınır getirmezsen 100 kbps.nin üstüne rahat çıkarsın
ama aradığın şeyin kaynak bolluğuna bağlı tabii.
lost ya da heroes gibi bir şeyi kesintisiz saatte 100 mb gibi bir hızla indirirken,
kimsenin bilmediği bir svankmajer filmini haftalarca bekleyebilirsin.
sıra sistemiyle çalıştığı için bilgisayarın mümkün olduğunca uzun süre bağlı kalması gerekiyor, yoksa her kapattığında saatlerdir bekleyip geldiğin üst sıraları kaybedip sona düşmüş oluyorsun. ben hiç kapatmıyorum mesela, haftada bir sadece..
başka bir sürü program detayı da var ama hepsi forumlarda yazıyor.

bu program sayesinde istersen hemen izlemek istediğin birşeyin en yaygın sürümünü indiriveriyorsun, istersen gelmiş geçmiş en iyi filmlerin 4gb. versiyonlarını ekliyorsun listeye onlar bir yandan geleduruyorlar. müzik anlamında da kaynak çok fazla, özellikle albüm aratırsan. arama aparken yazdıklarına göre, istenmediği kadar da porno var, tek bir isim yazmak yeterli, ama indirmeyi divxplanet aracılığıyla yapan rastlamaz hiç.

torent'ten rapid'ten iyidir gibi bir iddiam yok, sadece ben bunu kullanıyorum.
çok ayar söz konusu ama hepsini yapınca çok memnun kalıyor insan. bir yılda 300-400 film indirmek mümkün..

@ oligomer

evet. torrent kullanacağım.
davetiye iyi olur.


bide bişe daha sorcam.
ben şimdi indirdim utorrenti. bundan sonra her hangi bir torrent sitesinden adres alıp utorrent aracılığı ile indirecek miyim ?.nedir ?

emule konusunda hemfikirim. torrent konusunda epey bi sıkıntı yaşamıştım. statik ip için ekstra para vermene gerek yok dns ayarlarından sabitleyebiliyorsun.

minimum kaç maç hatırlamıyorum ama max 13 maç oynanıyor. ama kupon başına 3-5 maç oynamak makbul. garanti maçlara oynarsanız 5 maçlık bir kupon tuttuğu takdirde 1 YTL'nizi 6-7 YTL'ye çevirebilir. Ligi takip etmeniz yeterlidir. Takımların sadece güçleni değil ihtiyaçlarını da benzer maçlardaki performanslarını da göz önünde bulundurmanız gerekir. Mesela ligden düşmek üzere olan bir takım ve bir orta sıra takımı hatta alt sıralardan kopmuş bir lig birincisi ile oynasa ligden düşmek üzere olanı tercih edebilirim ben.

bu kadar bilgiç bilgiç konuşmam 2-3 yıl önce 4-5 ay boyunca günlük max 10 YTL'den hergün kupon hazırlamamdan geliyor. (15-16 yaşlarındayken ha) o zamanlarda akşam gazetesinin iddaa eki iyiydi. bir de ben 3-5 maçlık kupanlar sevmezdim, 10 maça kadar çıkar hatta bazen kuponu tamamen doldururdum. hatırlarım 13 maçlık bir kupona 5 YTL basmıştım ve 1.300 YTL kazanma şansımı kuponun son maçında Rennes'in son dakikada yediği beraberlik golü elimden almıştı... Ondan sonra da düzenli oynamadım hiç. Şimdi de 3-4 hafta da belki bir belki iki kupon yaparım. Ama 2-3 aydır da dokunmadım.

Sonra alt üst muhabbeti çıktı. Sonuçtan emin olmayan ama bol gol olacağından emin olanlara. Ki derbiler genelde alt üst oynanır oldu. Maç sonucu oynadığınızda tutarsa iyi para getirir, ama riski yüksek. Şu maçı 3-1 bu takım kazanır demeniz lazım. Çift oynayabiliyosunuz o da maçın kimin lehine biteceğine karar veremezseniz maçın sonuçlanabileceği 3 ihtimalden ikisini seçmenize imkan veriyor. Mesela, bir maç için kesin ev sahibi alır deniliyorsa genel, ev sahibinin oranı düşük olur (1'e 1.05 gördüm), misafirin yüksek olur (1'e 19.00 gördüm), beraberliğin ise diğer iki oranın arasında (1'e 3.70 mesela) olur. Ancak futbol bu, normalde ev sahibi alır ama öbürü de alabilir, futbol işte deniyorsa genel tarafından, ev sahibi ve misafirin oranları yakın beraberlik onlardan yüksek olur.

Karışık oldu galiba. Hızımı alamadım, birileri elbet toparlar.

bilmen gereken ilk ve en önemli şey iddaa'da minimum 3-4 maçlık kuponlar yapman gerektiği. böyle olduğu için iddaa bahis değil daha çok toto loto tipi bir şans oyununa dönüşüyor.

tabi ki kimin kazanacağı %99 belliyse getirisi yüksek olmaz.

benden sana tavsiye ilk olarak 3-4 maçlık üst/alt kuponlar yaparak başla.

iddia yı hazırlayanlar bazı maçlara (3) işareti koyuyor.. işaret konmuş maçlardan 3 tane oynayabilirsiniz...diğerleri 4.

şöyle bir şey var..o zıpırtspor geliyor, juventusa tamda sizin kuponunuza 20 milyon bastığınız gün, 10. dakikada bir gol atıyor.. juventus 40 dakka götünü sıkıyor anca bir gol atıyor..hadi diyelim ikinci yarının ortasında da bir gol atıyor ve 2-1 öne geçiyor ama sonrasında ne oluyor ?.. 80 küsürüncü dakikada zıpırtsporlu cevval bir genç, gelen ortaya kafayı oturtuyor ve sizin o 20 ytl niz uçup gidiyor..

yani kesin diye bir şey yok..

ama tavsiye edildiği gibi alt/üst oyna.... alman liginde hoffeniem war..maçlarının yüzde 90 ı üst mesela.

alt/üst meselesini bildiğinizi varsayıyorum.

örnek veriyorum..

hollanda ligini kuzenime izletmiyorum artık..
sinir krizleri geçiriyor..sebebide şu : adamlar o kadar basit gol yiyorlar ki. delirmemek elde değil. doğru düzgün bi tane kaleci, bi tane defans mı yok allah aşkına diye hayıflanıyoruz ekran başında..
neyse..bu bize neyi gösterir ?. hollanda da çoğu maç üst biter. ama iddia'yı hazırayanlar öküz değil herhalde. hollanda liginde ki maçların üst üst bitme olasılığı (1.30) iken alt bitme olasılığı (2.30) falan.
yani iş, süpriz olacak maçları bilmekte.. gecesini gündüzüne katıp bu işi yapanlar bile zar zor tahmin ediyor bunu, siz hiç yapamazsınız. onun için süprizi hiç kovalamayın..

maçları iyi seçerek, sağlam kupon yapmaya bakın.

yine örnek veriyorum...
iddia bültenine bakın bir.. yorumlarını falan okuyun gazeteden.
sonra 5 maç çıkartın.. garanti diyebileceğiniz (tabii burda chelsea kendi evinde lig sonuncusyla falan oynuyorsa onu yazmaya gerek yok) bu 5 maçtan 2 si ÜST..2 si ev maç sonucu (maç skoru değil..maç sonucu) 1 i de ALT olsun.. bu kupona 10 ytl yatırıp 70 ila 130 ytl arası bir miktar para kazanma olasılığı bir hayli yüksek.

(yine) mesela, bir takımın son 6 maçından 5 i ALT bitmiştir ve kendi evinde ytenekli forvetleri olmayan bir takımla oynuyodur..bu maç için ALT yazabilirsiniz işte..


çok önemli tavsiye : öyle yaptığınız her kupon tutana kadar yüksek miktarda para yatırmayın.. öncelikle 1 ytl ile başlayın.. eğer tutuyosa kuponlarınız, öyle 5 veya 10 misli basın.(yatırın)

yeterli sayıda legal diyecek yazar arkada$ı olanlar ne yapacak. bkz entryleri ile çaylaklıktan yazarlığa mı geçecekler? =)

hayir, mesela 9 kisi legal olmayan bir entryi legal buldu ve bir kisi de bulmadi; bunu da, sozlukte moderatorlerin de bahsettigi kimi kurallara uymadigini gosterdi. buna ragmen o 9 kisi hala bunu legal bulursa, bunun haksiz bir oylama oldugunu ispat eden arkadas moderatorlerden birine mesaj atarak bu durumu aciklar ve diger 9 kisi oy veremez tekrar.

he sozluk disindakilerin bu oylamaya katilmasi engellenmeli tabi. sadece yazarlar oy verebilmeli, yoksa her yeni nick alan oy kullanabilir.

@internal majesty boyle bir teklifin daha once sunuldugunu bilmiyordum :S

aklıma 12 angry men geldi birden :)

eksi duyuru icinde olmasi ortaligi cok karistirir, bunun yerine sub-etha icerisinde ayri bir modul olusturulabilir.

legal entryleri oylama olayi abuse edilebilir, bu nedenle sadece illegal entryler bildirilir. yani sub-etha daki bu yeni modul birinci elek olarak en kotu entryleri ayiklamis olur.

modulu kotu oy vererek abuse etmek zor, isimler olmadigi icin kimin girdigini bilemeyiz, yine de oy sistemini kotuye kullananlarin sub-ethadaki bu module girmeleri engellenebilir.

sozlukte yazar arkadaslarimiz varsa ve yazdigimiz entyleri onlara bildirirsek, tek yapabilecekleri bu entryleri kotu oylamamak olabilir.

onceki mesajimda bahsettigim sistemde "onay vermek" secenegi yok, bir elek gibi kotu entryleri secip iyileri onaylamayi moderatorlere birakmak teklif ediliyor.

nickler gizli tutulursa abuse edilemez sanki?

"9 kisi legal buldu, 1 kisi bulmadi, moderatore haber verdi". e zaten moderatoru isin icine soktuktan sonra bi anlami kalmiyo. amac moderasyonun yukunu almaksa onu tamamen devreden cikartacak bir cozum bulmak. ha yok oy karmasasinda yine moderator'e basvurulucaksa zaten sacma.

bir ihtimal ispiyon yuzdesi 90 ve uzeri olan gammazlari gecici olarak moderator yetkisi ile ortaliga salip yazar alimlari bitene kadar onlardan yardim almak verimli olabilir. 90 veya uzeri yuzde yeterli degilse 85 ve uzeri olur, kac kisi gerekiyosa atiyorum 20, o kadar kisi secilir en yuksek yuzdeli gammazlardan. yoksa ben oy vermisim legal diye, sen illegal demissin, galadnikov'a mesaj atmisiz abi bole bole diye. adamin isi mi yok gunde bin tane caylakla ugrasirken bi de bizim caylak entrysi derdimizle ugrassin.

galiba cok karisik yazdim yukarida. entry sahiplerinin nickleri gozukmeyecek dedim. eksi duyuru'ya gelen herkes zaten yardim amacli geliyor. moderatorun gosterdigi kurallari gorup de hala kac kisi bu "9 kisi 1 kisinin" ispatina karsi gelecektir ki? bu ihtimal de uc bir ornek oldugu icin bahsetmistim...

itu sozluk'te buna benzer bisi vardi sanirim.. bence mantikli..

adamlar zaten yeni moderatörler aldılar. öyle bir ihtiyaç duysalar daha da çok moderatör alırlar. almıyorlarsa da bir bildikleri vardır herhalde.

sözlükte daha önceden benzer şeyler teklif edilmişti sanki, 1-2 yerde okumuştum bu tür önerileri. tabi onlar yazarlar onaylasın şeklinde değil de gammazlar onaylasın şeklindeydi. bu kadar kişinin sırada beklediğini bilip (ve muhtemelen bu tür önerileri okumuşlardır veya düşünmüşlerdir) hala bu konuda bir şey yapmıyorlarsa bence çok da sıcak bakmıyor olabilirler.

yazilanlari okurken kendi onerdigim sistemin zayif noktasini farkettim.
legal olmayan entry ler ayiklansin diyordum, fakat burada "legal olmayan" kavrami cok onemli.

ozellikle politik ve fanatik entryler sozluk formatina uygun olsalar bile tepki oylari alacaklardir. bunlari legal olmayanlara karsi verilen oylardan ayiklamak gercekten cok zor. yani onceden soyledigim "modulu kotu oy vererek abuse etmek zor" fikrimin yanlis oldugunu farkettim.

bir yandan da, ilk on tanim entrysinde politik ve fanatik konulari secenlerin yazarliga ne kadar uygun olduklari tartisilabilir.

amaç moderatörlerin yükünü almaksa, başarılı gammazlar belli süreliğine sadece çaylak onayı yapmaya yardım etmesi amacıyla yetkilendirilebilir..en mantıklısı bu gibi.

soyle dusun, ayda 50 bin dolar kazandiran bi sirketin var. bu sirketi isi yeni ogrenmis ve ogrendiklerinden emin olamayacagin 100 kisiyemi emanet edersin, yoksa tecrubesi olan 4 kisiye mi?

bundesliga 2 maçlarının olduğu kupona yüklü girmek bence yanlış. bunun yanında peterboro - colchester maçı da hiç tekin gözükmüyor. bu tür maçların alt bitmesi de an meselesi. bence 20 ytl'den yüksek girme, özellikle 1. kupon üzebilir.

city - arsenal maçı üst gibi görünüyor, mantıklı bence. tottenham'ın üst bitmeyen maçı yok gibi :) benim tavsiyelerim böyle.

hocam,. tottenham garanti tutar.kaldı ki blackburn'unde hucum hattı çok iyi..
m.city' arsenal maçıda büyük bi ihtimal tutar..ama marvaldo kardeşimin dediği gibi peterbro maçı biraz sakat. o riske değmez.


alkmaar-ajax ve feyonor-den haag maçlarıda üst biter kanaatindeyim.. ikisinide, olmadı ikisinden birini yazmanızı tavsiye ederim.

şu an bende inceliyorum tüm maçları..

bi-iki kupon yapar, paylaşırım

köln-hoff üst
torino-milan alt
ossasuna-almeria alt
valancies-sochoux alt
biefeld-leverkusen 2


ayrıca :
ajac
marsilya
anderclecht ve
w.bremen'e üst verebilirsiniz..

2. bilet sadece aynı filmin aynı seansına verilir. öyle bir şans yok yani.

tek başına gidersen ordan hemen birni çeviriyosun diyosun ki gel ben tekbaşımayım bilet parasını kırışalım. yoksa bir bilet bu seansa diğer bilet öbür seansa diye bir olay bulunmamakta

selam..

istanbul avrupa yakasındaysanız beraber gidebilirz. =)

kardeş kardeş...sen biletin yarısını ben yarısını..

@mvpatakan ankaradayım malesef:)ama iyi fikir,eğer ki ankara optimum da sinemaya gidecek olan varsa bi mesaj atıversinler:)

bu durum esnaf odası ile ilgili bişey değil.savcılıga şikayet etmek gerekir.sonucta esnaf işi ile ilgili bir sorun yaratmıyor.
bence en temizi adam akıllı bi dayak.ha yaparsın yapmazsın bilemem ama ana bacı demeyeden dayak gerek..

bulunduğun yerin cumhuriyet savcısına kardeşinle beraber gidin ve şikayette bulunun.mesajları silmesin telefonundan. gereken yapılır cinsel taciz suçuna dayanılarak çiçekçi hakkında suruşturma başlatılır. sen midahale etme.

savcılığa gidiniz bence, hiç elinizi kirletmeyin. hukukçu değilim ama çocuğa karşı cinsel istismardan yargılanır sanırım bu kişi, sanmıyorum ki bidaha çiçekçilik yapabilsin.

edit: sanırım yanılmışım, cinsel istismar'a girmiyor bu konu (madde 103), www.tbmm.gov.tr

gereken yapilacak derken?

adaleti kendin saglamaya calisma kardes.
saldirmak, dovmek, linc etmek, o bu su..

her gazeteyi actigimda sacma sapan bir yol kavgasindan ya da trafik kavgasindan insanlarin bicaklandigini okumaktan ciddi gina geldi. gider ters bisi dersin ya da yaparsin ona, o da gururuna yediremez daha pis bir sey yapmaya kalkar vs.

sadece sozlu uyarmani sonrasinda da yasal seyleri yapmani oneririm. aman diyim.

@la traviata

zaten benim danıştığımda o yani yasal olan ne yapabilirim
yoksa ne yapmalı derken neresini kırmalı anlamında söylemedim tabiki (:

tekrardan detaylı bir açıklama yapayım

cinsel istismara girmez cinsel istirmar olabilmesi için yaş sınırının yanında ki bu yaş 15 altı bu konuyla yaşın ilgisi yok ancak bunun yanında cebir şiddet ya da hile olması gerekmektedir öyle bir durum yok burda.şu maddeye göz atmak gerekirse;

Madde 105 - (1) Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikâyeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına hükmolunur.

burada dikkat ederseniz "mağdurun şikayeti üzerine" ibaresi bakımından bu suç şişkayete bağlıdır.

şikayet ise 6 aylık sürede ve yazılı olarak yapılır.
bu şikayeti yukarıda da dediğim gibi cumhuriyet savcılığına başvurup yapabilirsiniz.
şikayetiniz soruşturmanın başlangıcı için yeterlidir.
hukukçuyum güvenebilirsin :)

ben dövmek taraftarıyım. yasal zeminde sonuca ulaşana kadar kızgınlığı diner insanın. onun yerine elemanı zemine yapıştırmak daha tatmin edici. bunun da tereyağından kıl çeker gibi halletme yöntemleri yok değil. ama en azından vicdanen suçsuzken suçlu konumuna düşmeyeyim diyorsanız işyerinde bunu yakalayıp, milletin içinde bağıra çağıra rezil etmek sonra da patronuna çıkışmak da bir nevi hırsı bastırır diye düşünüyorum.

"Bana bir daha mesaj atma" dedikten sonra devam ederse savcılığa gidin. Sağlam bir dayak lazım ayrıca.

şahsi fikrim; en temizi polise şikayet edilmeli,polis sallamazsa da yaptığı yanına kar bırakılmamalı çok guzel bir dayak atılmalı ve korkutulmalıdır ki bi daha hiç bir kimseye boyle tacizde bulunmasın.

valla bariz sübyancılığa giriyor bu. polise gidin hemen. siz bişiy yapmayın. sübyancılar bu memlekette allah için cezasını fazlasıyla çeken insanlar.

bayılana kadar döv, sonra ayılt..tekrar döv..ağız burun dağıldıkan sonra mola ver biraz..dinlensin...sende dinlen bu arada... bu böyle devam etsin bi süre.. artık adamın dayanma sınırına bağlı olarak bi yerde sonlandırırsın..
(ammman dikkat. ölmesin adam)

he tabii birde hukuki yollara başvurmak var ama ne kadar etkili olur bilinmez..

bu söylediğimden nefret ediyorum ama hayatım boyunca, çocukken yaşadıklarım da dahil, hiçbir taciz şikayetimden sonuç alamadım, büyük bir kısmından haksız çıktım. o adama hiçbişey olmayacak. artık gücümü yetirebildiğimi döverim. dövün.

valla ben istanbul'a geldiğimde kızılkayalara gitmeden yapamıyorum. oraya götürebilirsiniz tabi bayan olunca sever mi bilemem. çok güzel yemek mekanları var ben seyrek geldiğim için bilmiyorum ama şöyle güzel bir vapura biniş ardından boğaza karşı bir balık restoranı güzel olabilir.

Butce, yas ve zaman araligi ile ulasim durumunu belirtmemissiniz ama birkac sey onereyim;

- sabah kahvaltiya yenikoy gibi bir yere gidilebilir, yenikoy spor kulubu olabilir misal. (fiyatlari uygun sayilir) (anadolu yakasi olur deseydiniz cengelkoy)
- aksam uzeri limonlu bahce'ye gidilebilir (taksim)
- aksam yemegi icin guzel bir yer tercih edilebilir (burada butce cok onemli oldugundan oneriler cok degisiklik gosterebilir)

bu ne hep kapalimsi alanlar derseniz ulus parkina gidip piknik yapabilirsiniz (hava sartlarina gore)

ekleme: raki balik falan derseniz rumeli fenerinde barinak var, salastir ama mezeleri superdir. gidip begenmeyene rastlamadim.

aklın varsa yeniköy spor kulubu çay bahçesine gelme..

öncelikle fiyatları öğrenci için hiçte uygun değil..ve çok daha önemlisi servisi berbat ötesidir..iğrençtir..


önerim : bindir bi vapura, iki akbil basarsınız. iyi bi yolculuk yaparsınız..xD
(ama cidden yeniköy çay bahçesine gelmeyin)

istiklal ve boğaz gibi mekanları es geçmeyin. bir iki yürüseniz bile gündüz gece farketmez istanbulu yasamıs olursunuz.

kültür sanata az bucuk merakınız varsa, beyazıttan sultanahmetten gülhaneye kadar yürüyebilirsiniz, bence cok etkileyici olur. gülhane setüstünde bir çay içersiniz süper olur.

müzeleri gezebilirsiniz, istanbul modern falan işinizi görür. ortakoy, bebek taraflarında bişeyler yersiniz, keyfiniz yerinde olursa ne yediğinizin de pek onemi olmaz derim ben.

soylediklerim ya bedava ya da cok ucuz şeylermiş şimdi farkettim.

Arkadaşlar peki istiklalde pek bilinmedik ama süfer kahvesi olan bir yer biliyor musunuz ? Starbucks olmamasını ümit ediyorum

daha önce sorulan bir soruya verdiğim bir cevaptan alıntı yapıyorum. tam olarak aradığınız şey olmayabilir ancak fikir verebilir:

"...sabah 11 gibi geziye başlanır. sultanahmet'te aya sofya, sultanahmet camii ve yerebatan sarnıcı üçlüsü gezilip köfte yendikten sonra (yaklaşık 2 saat sürecektir), kapalıçarşı ve mısır çarşısı'ndan sadece görme maksatlı geçerek, galata köprüsü'nden karaköy'e geçilir. dümdüz yukarı çıkılır, galata kulesi'nin yanından da geçilir bu arada. hatta galata kulesi'ne de çıkılır ki istanbul'un güzel bir manzarasını görsün sayın turist. böylelikle istiklal caddesi'ne çıkılmış olunur. tahminimce istiklal'e çıkışınız 3 olacaktır ve yine tahminimce çok yorulmuş olacaksınız ikiniz de. bu yüzden tünel'deki gloria jeans'e girip kahve içilebileceği gibi, yine tünel tarafında olan (meydana doğru yürürken sanırım 2. sokakta, kumbaracılar yokuşu) mihrimah sultan'da da mola verilebilir. nargilesi vardır, güzel kekleri vardır. 1-2 saat de orada oyalandıktan sonra istiklal'de şöyle bir yürünür. meydana gelinir. ortaköy'e doğru inilir. hatta inmişken bebek'e kadar gidilir. taksim'deki gloria olmadı, buradaki olsun denir ve oradakine gidilir. deniz kenarında oturulur.

şimdi burada alternatif olarak, kız eğer tarihi eserleri falan görmekten hoşlandıysa, programa dolmabahçe de eklenebilir. hatta istiklal'de st.antoine kilisesi'ne girmekte de fayda olabilir. dolmabahçe'ye en geç 3'te gitmeniz gerekiyor. 4'te olabilir, emin olamadım bir an.

neyse efendim. bebek'ten sonra ortaköy'e dönülür ve kumpir yenir. ardından da taksim'e çıkılır. bu arada saat tahminen 7-8 olacaktır. bir bira içmek için yine kumbaracılar yokuşu'nda bulunan south park cafe'ye gidilebilir. güzel manzarası vardır.

bu bana güzel bir plan gibi geliyor. bir çok yabancıya bu plana benzer planlarla rehberlik ettim, herkes çok memnun kaldı. yorucu ancak zevkli.

bir de alternatif olarak, eminönü'nden kalkan boğaz turu motorları var. iki saat kadar sürüyor. o da planın bir yerine sokuşturulabilir...."

ortaköyden de kısa boğaz turları var. yine 2 saat sürüyor.

Herkes bir dörtlük çevirse hemen hallolur bu iş.

1. dörtlük

Güvensizlik ve nefret Melvin topraklarına hakim
Vahim ve anlaması zor bir yara
Hepimizin acıyla katlamak zorunda olduğu
Bu çürük - cesur, deva bulana dek

2. dortluk

gecmisteki cabalarimiz ve kavgalarimiz,
oldu bizim dehset ve muazzam korkumuz,
iste bu yuzden bir gun uzay-zaman kirildi,
bu kirikla eski dunya yenisinden ayrildi.

dortluk diye kafiye olmasina dikkat ettim ama sictim galiba. neyse...

4. dörtlük

doğuda ve batıda alametlerin ızdırapla yükseldiği gibi
kuşandı bir kanatlı ve hain en korkusuz canavarın tüylerini
ele geçirecek ve zaptedecek yeşil topraklarını ve kalplerini
tüm o yok sayanların kraliçemizin zaferlerini

her ne kadar benim sorum olmasada bu, çok teşekkürler arkadaşlar..
birlik ve beraberlik gözlerimi yaşarttı.

SÜPERSİNİZ YAAA ÇOOOOOOOOOK TEEKKÜR EDERİM SÜPERSİNİZ!!!!=)))))))))))))))))))

Özel üniversiteden başka bir özel üniversiteye geçmek, diğer üniversiteler arasında geçiş yapmaktan çok ama çok daha kolay. Bu konuda sözlükte bir yazı yazmıştım "yatay geçiş/@nuage" bağlantısında ama, onu okumak istemeyebilirsiniz diye anlatayım kısaca:

- Ortalamanızı yüksek tutmanız gerekiyor normalde ama, siz özel üniversiteden başka bir özel üniversiteye geçecekseniz, gerekmez gibi geliyor bana. Bizim üniversiteye başka üniversitelerden geçenler ortalama mortalama dinlemiyorlardı. Çok kolay geçiyorlardı. Hatta Yeditepe Fizik (Burslu)'dan Kültür Üniversitesi İnşaat Mühendisliği (Burslu)'ya geçen bir arkadaşım bile vardı. O kadar yani.
- Disiplin cezası vs. almamanız gerekir.

Ya aslında, hiç uzatmaya gerek yok: Özel üniversiteler arası geçişler çok basit. Hiçbir işlemi yok. Rahat olun.

edit: Unutuyordum az kalsın, görüşeceğiniz ve belki sorun yaşayacağınız tek şey "Burs" konusu olabilir. Onu görüşün derim ben.

ekşide ki yazınıda okudum..teşekkürler..
benim için önemli olan tek şey yol mevzusu..
12.2o de dersim olmasına rağmen 6 da kalkıyorum çünkü servis beni 7 de alıyor ve 8.30 da okulda oluyorum..önümde yuh denebilecek miktarda saat kalıyor..bunun kitap okuması var, ders çalışması var ama bi yere kdar..insan bi yerde de uyumak istiyor..yada o da değil.. hadi uykumdan vazgeçtim.....ama diyelim 2 dersimiz iptal edilmiş..e ben eve nasıl döncem..ya 3 vasıta ile yada saat 4.30 a kadar servis bekleyeceğim..bunlar benim canımı sıkmakta...tekrar ediyorum tek umrumda olan şey uzaklık mevzusu..onu umrsuyorum...tabii birde geçtiğim unide bana yüzde 50 vermesi lazım..

Sorun olacağını sanmam dediğim gibi ama, yatay geçişler dönem aralarında yapılmıyor. Yani birinci sınıfı orada (Maltepe'de) okumaya mecbursunuz. İkinci sınıf için ancak başvuru yapabilirsiniz.
Gerçekten çok büyük bir zaman kaybı orada öyle bulunmak. Uyumak ister insan hiç değilse. Ben kitap-ders vs. düşünemezdim sanırım. Ya uyurdum bir yerlerde, ya da okula gitmezdim. Ama siz dişinizi sıkın ve bir sene dayanın. Sonra geçersiniz zaten. Üniversiteler genelde burs olanaklarını kabul ediyorlar birbirlerinin. Sizinkinde de sorun olmaz dilerim.

teşekkürler..

burslu geçiş olmuyor diye biliyorum ben. okulların sayfalarını ve yonetmeliklerini iyi okuman lazım tabi. kontenjanları oluyor bi de.

sanırım herhangi bir dersten de kalmamış olman gerekiyor. bir de okulunda soracağın kişileri de dikkatli seç, öğrenci kaybetmemek için seni yanlış yönlendirebilirler, zira özel okulların çoğu ticarethane mantığıyla işliyor malesef.
bir de avrupa yakasında da okul seçimi yaparken dikkatli ol, aynı yakada olmana rağmen yine sabahın 6buçuğunda evden çıkman gerekebilir. şimdiden kolay gelsin.

Özel üniversitede okuyorsun yarı burslu da olsa bir para ödüyorsun ve yolu kafana takıyorsun? ah be canım ah be güzelim al kendine bir araba 1 yılda verdiğin kadar bir para çıkar cebinden en fazla. ya da evini üniversiteye yakın bir yere taşı. öğrenci evine çık- yurda çık. eğitiminden memnun isen ne diye risk alacaksın ki? 1. sene sonunda geçebiliyorsun sanıyorum değişmediyse? bir de aynı eziyeti çekeceksin.
ya bir de kusura bakma da üniversitede ne servisi? ben ortaokulda bırakmıştım servis olayını. hadi asistan olursun da servisle gidip gelirsin(saatlerin belli). sen kendine etmişsin servis erken alıyor bilmemne diye dert yanıyorsun. öteki tarafta da aynısı olacak! üniversiteli adam servis kullanmaz. istisnası yeditepe, okan üniversitesi, kültür üniversitesi falan olsa gerek (yolda servislerini görüyorum da) gerçi ben o servislere binenleri öğretim üyesi sanıyordum öğrenci değil. yani öncelikle ulaşımı hallet servisten başka alternatifleri araştır. işini biliyorsan çoğu zaman pik olmayan saatlerde rahat rahat her yere gider gelirsin. ne bileyim mesela kabataştan bostancıya deniz otobüsü var. maltepeye de var hatta. oralardan aktarmayla birşeyler yapar alıştıktan sonra her yere gider gelirsin. sen kendini servise fikslediysen yapacak bir şey yok sana iyi maceralar.

hee özdek heee...öyle..

Anadolu'da düğün yapmadan evlenmenin yolu kızı kaçırmaktır. Durumu olmayan aileler bi kaçırma olayı tezgahlayıp masraftan yırtarlar, sen sağ ben selamet.

Masraflar gözünüzde büyümüş gibi görünüyor. :)
Ama neden olmasın? Hep ünlüler yapıyor diye biliyoruz böyle yıldırım nikâhıyla evlenmeyi. Olur olur. Yapabilirsiniz. ;)

ben ve sevdicegim böyle bir plan yapmaktayiz. ama gel gör ki siz ve sevdiginiz ne kadar böyle birsey yapmak istesenizde, olaya aile girince hersey degisiyor. evli olanlar bu konuda daha aydinlatici cevap vereceklerdir.

düğün dernek olaylarına çok para harcanmasını, böyle sırf aileleri memnun etmek için saçma işler yapılıp, saçma paralar harcanmasını oldum olası yadırgamışımdır. eğer kendi kafana göre birini bulduysan neden olmasın.

ben dügün yapmadan evlendim gayet de güzel oldu.arkadaslara sadece güzel bir yemek verdik kendi aramizda eglendik o kadar. herkese tavsiye ederim.
masraftan kacmak icin dügün yapmamak sacma cünkü nasil olsa evinizi hazirklarken masraflar ellerinizden öpecek onun icin ha dügünolmus ha olmamis o kargasanin arasinda masraflar acisindan pek fark yaratmaz :)

ben o sekilde evlendim. 3 ay kadar oncesinde konustuk, sonra bir ara evraklari toplayip gun aldik. yakin arkadaslarimiz o aralar evlenecegimizi biliyordu ama net gununu ve saatini soylemedik, kimse gelmesin diye. hatta carsamba evlendik ki,yasal iznim 3 gun, haftasonuyla birlestirebileyim diye :s salondan cikinca da damadin ailesiyle tanismaya gittim. cok sasirdilar ama sorun olmadi. benim annem de cok sevindi telefonda duyunca :s bu herkes icin boyle olmayabilir. ikimiz de 30'unu devirmis zaten yalniz yasayan insanlardik. ( yani aileden ayri yasayinca aliskin oluyorlar bagimsiz kararlara sanirim) bir de annem evlenmem hususunda benden umit kesmisti, o yuzden cok sevindi. dedigim gibi bizimkisi biraz alisilmadik ama guzel oldu. ne bizim kafamiz agridi ne de baskalarinin kafasini agrittik. bir de ne bileyim merasimlerden hoslanmayan tipleriz vs. sonrasinda bikbik eden olmiycaksa, tavsiye ederim 2 kisilik evlenmeyi.
edit: sen dugunu kastetmissin, ben de nikaha da kimseyi cagirmayacaksiniz sandiydim. yazdigim gibi o da mumkun, mumkunse :)

böyle bi kız bulsam hemen evlenicem :) düğün ne kadar şaşaalı olursa her iki tarafın ailesinin ve evlenen kişilerin de o evlilikten beklentisi bir hayli yüksek oluyor. kusursuz bir düğünle evlenip mutlu olan bir çift görmedim desem yeridir. şimdiki kız arkadaşım da pek düğün meraklısı değil, gerçi düğün olsun ama halaydı para takmaydı bu tür geleneksel şeyler olmasın istiyor. benim de işime geliyor öylesi zaten. olur da evlenme kararı alırsam düğün yapmadan evlenmeyi düşünüyorum ben de.

bişey sorcam..:

takılan takılar, harcanan masrafı karşılamıyor mu ?

@mvpatakan;

bizim dügünlerde takilanlar masraflari karsiliyor üstüne gelin ve damat kisilerine de bir miktar kaliyor.tabii yine de kac kisiyi cagiracaksiniz büyük mü kücük mü olacak dügün ona bagli.fazla masraf yapmadan kücük bir dügün yaparsan elbette ki takilar masraflari karsilar ama yok ben havayi fisek patlatacam limuzin ile gelecegim dügüne millet tabak kirsin her gelene 10 sise sampanya actiracagim diyorsaniz gelen takilar masraflari karsilamaz üstüne para bile verirsiniz :)

yukarıdaki soruya cevap: 1'de evet.
Sonrakilerde hayır.

Nikah dairesinde oldukça kalabalık bir izleyici güruhu önünde evlendim, düğün kokteyl olmuyor diye kavga etti aileler birbiriyle evet.

biz herkesin davet edildiği bir nikah ve sonrasında sadece yakınların davet edildiği bir yemek yaptık. yemek sınırsız içkiliydi(alkol dahil) ve sanırım 60+60=120 kişilik kontenjan ayrılmıştı. ekstraları da ben ödeyeceğimden dolayı kaç sene önce(2005) adam başı 30 ytl den 5000 ytl civarı birşey bana kaçtı. (ekstraları, müzisyenleri ve düğün pastasını falan da katın hesaba mekan lükstü ve pastaları dandikti gidip dillere destan bir pasta yaptırdık içinde krema yerine meyva doluydu falan tanıdık işiydi ucuza çıktı tabi). mekan boğaz kenarındaydı falan.
ama herkes yedi içti menü güzeldi herkes mutlu oldu. içki isteyen alkollü ya da alkolsüz sınırsızca alabildi (ki düğün dediğin öyle olmalı-hatta yemek dediğin öyle olmalı)
halay çekilmedi (kültürümüzde yok pek ama deli gibi danslar edildi)
takı merasimi olmadı çünkü nefret ederim. onum yerine masaları dolaştık bir kesemiz vardı herkes onun içine attı birşeyler. ki bence çok daha şık oldu. merasim şekline bürünen bir de yayın yapılan yerlerden kaçmak istiyorum o derece. bir ikisinden de kaçtım hatta bu ne yaa diye.
bence yapmasaydık da olurdu çünkü düğün bitip masraflar ödenmeye gelince tek başınıza kalıyorsunuz. bizde takılar makılar masrafı karşılamaya yetmediydi bile... büyük bir sülaleniz varsa en kırosundan bir düğün yapın (tang ve kuru pasta) herkes birşeyler takacaktır. küçük bir aileniz varsa benim yaptığımı bile yapmayın derim. bir yemek verin herkes cepten ödeyecek diyin. çok kısıtlı bir grup gelecektir böylece deli gibi de eğlenirsiniz. cepten de para çıkmaz hatta bedavaya bile gleir sizinki de :)

biz de düğün yapmadık. sadece nikah yaptık ve gayet güzel oldu. hatta babam, düğün yapmadığım için tebrik etti. aslında benim de hayalim yurt dışında bi konsoloslukta ayağımda şıpıdık terliklerle evlenmekti ama sevgilim tek çocuk olduğu için annesi ile babası kalpten gider diye tahmin edip vazgeçmek zorunda kaldık.

nikaha herkes davetliydi. daha sonra kendi arkadaşlarımızla ayarladığımız bir mekana gittik. yemekleri kendimiz ödemedik. sınırsız içki ve yemek fix 40 lira idi. ama herkes kendi cebinden ödedi. bu yüzden gerçekten sadece bizi seven insanlar gelmiş oldu. sabaha kadar hayvan gibi eğlendik. aradan 2 sene geçti insanlar hala anlatıyor. nikahta takılanlarla da ev eşyalarını filan ödedik. böylece masrafsız bir şekilde evliliğe başlamış olduk...

tavsiye ederim.

ne tarz mesela?bir de neye göre pahalı ? yani şişe falan mı açtıracaksınız yoksa içkinin bardak fiyatına göre mi?

gümbür gümbür müzik çalsın insanlar eğlensin coşsun:)) mesela birada 10ytl den fazla olmasın, müzik tarzı pop r&b olabilir

ortaköy : okunuşuyla yazıyorum : coyful.

Yapmak zorunda degilsin. Istedigin kisiyi ya da evliligi bekleyebilirsin.

Etrafindakilerin tepkilerini dinle, ama cok da aldirma. Eger sen neyi neden yapip yapmadigini biliyorsan, ve bununla icin rahatsa sorun yok.

onu ve benzeri şeyleri yazan arkadaşlar birçok diğer alakalı alakasız konunun altına da seks ile ilgili birşeyler yazıyorlar. :) ona takılma bence.

Öncelikle otun bokun cinsellik üzerine kurulduğu 21. yy'da kendini böyle saf ve temiz tutmayı başarabildiğin için seni kutlarım.

Ben diğer nefsi ihtiyaçlar gibi seksin de ruhu kirlettiği kanaatindeyim. Sadece özel kişilerle özel zamanlarda yapılması taraftarıyım. Sen de en doğrusunu yapıyorsun. Şimdi bunu yazdım diye ben de gerici diye tepki alacağım ama olsun :) Bakirelik elbette tabu olmamalı, ancak önüne gelenle düşüp kalkanları mutlaka incelemeni tavsiye ederim. Ruhlarının nasıl karardığını, nasıl duygusuzlaşıp robotlaştığını görmek seni kararına daha sıkı bağlayacaktır.

soruya cevap olmayacak ama bunu söyleyen kişinin en başta cinsiyeti daha sonrada yaşam tarzı falan herşeyi açıklar sanırım. bir arkadaşının cinsel hayatı, inancı kılı yünü kendine özel alanı seni beni neden gersin ben bunu anlamıyorum.
sözlükte "ortamdaki kiz gidince degisen erkek muhabbeti" diye bişi var mesela buna benzer bi durum olmasın :)
onun harici yetişkin bi insana neyi yapıp neyi yapmaması gerektiğini söyleyen tiplerede uyuz oluyorum tabii bunun konuyla ilgisi yok :)

Takmayınız, efendim. Herkesin değer yargıları farklıdır. Mesela dünyanın en çekici kadınlarından Adriana Lima da sizin gibi düşünmüş. Ardından aklıma futbolcu Kaka da geliyor. Bu durum sadece bayanlara özgü de değil. 25 yaşında bir erkek olarak ben de tercihimi bu yönde kullandım. Herkesin aşk, doğru insan, cinsellik yargıları farklıdır derim ve sözü fazla uzatmam:)

@Ataturkiye , verdiğin cevapla şaka yaptığını düşünüyorum??

@bambam, beden de hayat da sizindir başkalarının söylemlerini dikkate almasanız da, en azından bir değerlendirin derim. durduk yere "bir şeyler hissetmediğin insanlarla hadi seviş vs" diyorlarsa eşeğin kulağına su kaçırıyorlardır. ama aşık olduğun/sevdiğin insanla sevişmek için, devletin onayını beklemek de saçmalığın dik alasıdır. gerçi cinselliğe ihtiyaç duymadığınızı belirtmişssiniz; 20 yaşınıza gelmenize rağmen bunu belirtmeniz biraz garip, aseksuel olabilir misiniz? ya da ihtiyaç duyup bunu bastırıyor musunuz? bkz: seks yapmiyorum eksikligini hissetmiyorum . ayrıca şu başlığa da göz atın derim: cinsel ozgurluk . her şeyden öte bu tercihinizin sebebi din de olabilir, ki bu durumda sorgulamanız da abes olur; e emrediliyorsa dinin buyruklarını yerine getirmekle mükellefsiniz.

"acikcasi ama son zamanlarda erkek arkadaslarim basta olmak uzere cogu insandan garip tepkiler aliyorum.. "

bu ne demek ki? benim cinsel hayatımdan haberdar insan yoktur bunu paylaştığım kişi/kişiler dışında. dolayısıyla kimseden ne tercihlerimle ne de deneyimlerimle ilgili garip yorumlar almıyorum. konuşmayın gitsin bu kadar sinirinizi bozuyorlarsa. insanlar denyo efendim. büzemiyorsunuz ağızlarını. konu neden hep sekse geliyor onu da hiç anlamıyorum zaten. çılgınlar gibi itiraf toplumu olmuşuz gidiyoruz.

erkek arkadaşlarınızdan aldığınız tepkileri normalleştirmiş ve üstüne "bayanlar da" dahil olmak üzere diye bir ek yapmışsınız. konuyu bir de insanların yalnızca kardeşlerine değil de "kız" kardeşlerine getirmişsiniz. ciddi anlamda bir cinsiyet ayrımcılığı yapıyorsunuz siz de. seks yapıp yapmamanız hiç kimseyi ilgilendiren bir konu değil. ama siz eğer başkalarının kız kardeşi vs. sini yapıyor ediyor diye, "bayan" /ben kadın derim daha güzel/ arkadaşlarınızı sizi seks yapmaya teşvik (? doğru kelime mi bilemedim) edici cümleler kuruyorlar diye yargılıyorsanız, bunu illaki dillendirmeniz gerekmez düşünmeniz de yeterli, burada bir sorun vardır. o kadar da sütten çıkmış ak kaşık değilsiniz diye düşünüyorum.

özgüven eksikliğini de sekse bağlayanlar ayrı bir konu. batılı anlamda seks bir nevi fethetme duygusu yaratıyor insanlarda. oysa seks bir sanattır, paylaşmadır. insanın kendisini ve karşısındakini tanımasının en yalın yollarından bir tanesidir. tam üç bin kadınla/adamla yattım diyen de dombilidir zaten. ya da kollektif bir sanat anlayışı vardır bilemeyeceğim.

@Egotm katılıp katılmamakta özgürsün. Hatta yanlış da düşünüyor olabilirim. Ama fikir benim fikrim :)

kendini eşine saklayan erkek arkadaşım var, yaşı 26. söz konusu tabu bu yönde çalışmadığı için kimse kendisine " kır zincirlerini" diyemiyor ama çevresinden aldığı şaka, takılma yollu baskının çok daha fazla olduğunu garanti ederim. o bunlara göğüs geriyorsa sen neden yapayamasın?göğüs germe dediğim şey de umursamamak üzerine kurulu. ha, sosyal yaşantın özellikle ikili ilişkiler ara sıra sekteye uğrar. benim okuduğum bölümde kızlar %1 den azdı pek anlamam ama kızlar arasında da, erkekler arasında da (zaten) popüler kızlar "olmaz" demeyenlerdi. yine de kendine çok iyi arkadaş grubu kurabilirsin, bu engel değil.

ayrıca yalanlara kanma. öyle hayatın anlamı, yüzde 51 i filan değil. sevdiğinle ve çok isteyerek yapmıyorsan en azından. gs-fb büyük maç ama bir beşiktaşlı, bir cim bomlunun ya da fenerlinin duyduğu heyecanı duyabilir, aldığı zevki alabilir mi bundan. lakin ben galatasaray a gönül verdiğimden o hafta benim için hayatın yüzde 51 i bu maç oluyor.

"meret" yaklasımınız pek saglıklı degil sanki. ha bi de, tatmadıgınız bi seyin eksikligini hissetmemek de ilgincmıs.

@ataturkiye, yukarıda saydığın mesnetsiz şeylere "Ruhlarının nasıl karardığını, nasıl duygusuzlaşıp robotlaştığını görmek" fikir dediğin için şakanın ölçüsünü kaçırdığını düşünüyorum. robot ile kastettiğin, akıllı/deli bir kişinin söylediklerini sorgusuz sualsiz/ ya da doğruları büküp yerine getirmek ise yanlış tarafa doğru bakıyorsun derim. ayrıca sana şu anlamlı bkz ı veriyorum. bedenimi alabilirsin ama ruhumu asla

elbette sırf laf olsun diye bir cinsel ilişkiye girmeyin ama;
bence beklemek, zamanla beklentilerinizi de yükseltecektir. bu işin kafanızda git gide daha büyük bir mesele haline gelmesine sebep olacaktır. ilerde aşık olduğunuz biriyle bile cidden problemli bir cinsel hayatınız olmasını istemezsiniz inanın.

yani içinizde böyle bir istek yoksa apayrı bir konu. lakin normal cinsel istekleriniz var ama sırf karşınıza tamamen sevip güvendiğiniz birisi çıkmadığı için bun isteklerinizi bastırıyorsanız beklentilerinizi, seks hakkındaki düşüncelerinizi en azından gözden geçirin derim. inanın sizin sağlığınız için söylüyorum.

İlla bilmem kaç yaşına kadar biriyle yatacaksın diye birşey yok ama bence sen gözünde bu meseleyi fazla büyütmüşsün. Hatta kızma ama biraz da özgüvensizlikle ilgili bir durum. Cevaplara da bakıyorum seks yapmadan da yaşanabileceğini bile anlayabiliriz nerdeyse.

@Egotm,

(bkz: #13880207)

o seks yap diyen benim lan.

bir önerme için de demiyorum, en basit ve direkt yolu olarak gözüküyor. onun dışında tabii ki işinizde yükselmeniz, sosyal açıdan insanlar ile birlikte vakit geçirmeniz özgüveninizi tavan yaptırabilir. yoksa muhakkak seks yapacaksınız, rüzgarı arkanıza alacaksınız demiyorum; ki denmez.

ama hızlı bir etkisi olduğu da gözardı edilmeyecek bir gerçek.

özgüven için başka bir kaynak da spor, ek olarak belirteyim.

pardon ama erkek arkada$larindan veya yakinlarinda biri saldiray abi mi? senin acilen sevi$men lazim diye ortalikta gezdiklerine gore :)

egotm hakli, aseksuel olabilirsiniz. ve bunu kabullenmek istemiyor olabilirsiniz.

bryan fury daha bir hakli. bilmediginiz, tecrube etmediginiz $eyin eksikligini nasil hissedersiniz veya tam tersi hissetmezsiniz o da bir muamma.. daha once seksin igrenc bir $ey oldugunu zannedip tecrube ettikten sonra muptelasi olan da yok degil :)

yazacağım her cümlenin başına bi 'bence' koyun efenim:
bekaret cehalettir. bir insanın dünyayı tanımasındaki önkoşul kendini tanımasıdır öncelikle. sonra da 'diğerleri'ni. seksin nefsle bi alakası yok. doğallığın dik alası. iki insanın birbirinin ne hissettiğini en yakından görmesi. bunun yanında da fizyolojik bir ihtiyaç. ama siparişle olacak iş de değil. iki insanın birşeyler paylaşması gerekli. ama bu aşk olmak zorunda da değil.
seks yapmış insanların 'ruhlarındaki kararma' o kişinin insan doğası hakkındaki en büyük bilgi eksikliklerinden birini tamamlamasından gelir. sonunda gerçekten empati yapmıştır çünkü. gerçekten hissetmiştir bir başkasının ne hissettiğini, hem de iliklerinde.
evet seks insanları değiştirir fakat bunun ne yönde olacağını büyük oranda deneyimin niteliği belirler. tecavüze uğramış biri dünyanın karanlık yüzünü görüyorken, sevgilisiyle yapan kendisine duyulan sevgiyi tüm gerçekliğiyle hisseder. casual sex diye tabir edilendeyse eğlencenin, arzunun saf halini hissedebilir insan. ama seks bi tabudur ve aşılması gerekir. cahil kalmamak için.

peh, ben bunu sözlüğe de yazayım nan.

açıkçası bir hanıma bu şekilde baskı yapıldığını ilk defa duydum. genelde erkekler arasında bir gurur meselesidir bu.

nacizane tavsiyeme gelince; artık öyle bir dönemdeyiz ki sevişmeyene adam gözüyle bakılmıyor özellikle üniversite yaşlarında. eksikliğini hissetmedim diyorsanız sizin için bir sorun da yoktur. ister yaparsınız ister yapmazsınız, bu konuda kimse size baskı yapamaz, ayıplayamaz.

ayrıca "evlenmeyi mi bekliyorsun, ailen için mi yapmıyorsun" diyen çevrenize de bir alkış yollamak istiyorum ben kusura bakmazsanız.

bir erkek olarak, benzer baskılarla bazen ben de karşılaşıyorum, ama inan bu durum öyle çirkin bir hal aldı ki günümüzde, mastürbasyon yapmak bile daha doğruymuş gibi geliyor insana. sırf daha naif olduğu için...

türk filmlerinde çokça kullanılan 'biz onunla sevişiyoruz' lafı evrim geçirip bünyelerimizde terli bir şekilde vücut buldu ve sanırım günümüzde köküne bağlı kalmayarak işteş olan tek fiil budur. sev-mek?

not: ayrıca otu boku cinselliğe bağlayan, hayatında freud okumamış, ota boka sırf cinselliği meta haline getirmek için freudyen yaklaşımlar sergileyen arkadaşlarım; sizi esefle kınıyorum!

erkek arkada$inizi tanirsiniz en azindan, size tahammül edemeyip çekip giderse bir boka yaramayan herifin tekidir!

öncelikle herkesin vajinası/penisi kendisine aittir. yani dışardan insanların söylediklerine kulak asmayın. ancak seks çok ama çok güzel bir şeydir. kendiniz için doğru olduğuna inandığınız, gerçekten sevdiğiniz biriyle yapınız efenim.

18 yaşında erkek olarak..
aynı baskıları bende alıyorum.

en yakın erkek arkadaşım 1.5 senedir kafamı sikiyor.. 'gel karıya gidelim' diye..mümkünatı yok diyorum.. 'GAY' damgası yedim kendisinde misal..

yakışıklı bir erkek geçince önümüzden, dönüyor bana 'bak lan. hoşuna gider bu senin.. diğereri gitmediğine göre..' diye şaka yapıyor göt..


kendi içinizde 'değer' biçtiğiniz bir olguyu kolay kolay paylaşmayı istememek çok çok normaldir.. hatta olması gerekendir..

kimsenin bir barney stinson olmasına gerek yok.

soruna şebnem ferahtan bir cümleyle cevap veriyim;

sevişmek sevmekten gelir...

cok buyuk anlamlar yukleme bence, hayal kirikligi olur. "ee bu muydu?" dersin.

sonucta sevgilini seviyorsundur herhalde bu durumda sevmeden sevisiyor konumunda olmayacaksin zaten ama yine de kendimi hazir hissetmiyorum diyorsan bekle. bir de kadin irki genelde ilklere farkli bir anlam yukleme potansiyeline sahip oldugu icin o ilk mumkunse seni aldatmayacak ya da 2 gun sonra cekip gitmeyecek guvenilir biri olsun.

Konu cinsellik olunca yine herkes yazma istegi duyuyor, ben de dahil:)

Burdan sonucu siz cikarin artik..

edit: basligi ilk gordugumde "tabu" oynuyla ilgili bir soru sandim, soylemeden gecemedim bunu da

atatürkiyenin yanıtına katılmamak elde degil. ayrıca bambam ben de 24 yasında evlendim ve bakireydim. esim de aynı sekilde. kocam veya ben baskası ile yatmıs olsaydık %100 mutlu bi evliligimiz olabilecegine inanmıyorum. kocam benden once bi baska kadınla olmus olsa, hep dusunurdum,hep üzülürdüm,
bi şekilde sevdigim, hayatımmı adadığım insanın teninin kokusunu, sevişirken yuzunun aldıgı sekli, etini, çıplaklıgını baskasıyla paylaşamazdım ben. o bir sır ve bunu ancak ben biliyorum, benim aşkımın özünde bu var.
bence cinsellik çok ama çok özel bişey ve tek eşle paylaşılmalı, aksi takdirde yaşam boyu yanında olacak insanla "özel" olan neyin olacak ki.
tabi bu benim fikrim. ki öncesinde bir suru insanla birlikte olup, evlenip cok mutlu olanlar da var. tamamen kafa yapısı ve sen de tek eşli olmak istedigin için kimse seni garipseyemez.

"Zevkinin payidarı yoktur bu işin,
Sevişin gençler sevişin"
Böyle bişi olması lazımdı (; Bilmiyorum da "paldır küldür" yapanlar daha bi' değersiz gözümde, gerçi izafî bi' durum, hayat standartları belirliyor bu "bekaret" konusundaki genişliği.Ama bi' erkek olarak, yapma! diyemeyeceğim (;

Seksî yorum sayımız, ben dahil.
32 oldu oleeeeeyyy ooooooooo 32 oldu oley 32 oldu oley 32 olduu oleeeyyy..

yahu aynı sorun bende de var... giremiyorum sitelere...çildiriiciğim

ipconfig /flushdns
yazdıktan sonra restart edip deneyelim. bu bir.

bir de laptop'la wireless bağlanıyorsan wireless kartının dns ayarları başka wirE'lı bağlanıyorsan onun ayarları başkadır. dns ayarlarını her ikisine de yapalım.

heh ben de onu soracaktım her gelen damacananın üstünde tarih mi yazıyor ki? nasıl anlayacağız 2 senelik mi 5 senelik mi?

o zaman bende şunu sorayım ne zamandır aklımda; bu su sebillerinin temizlenmesi falan gerekiyormu? lakır lakır içiyoruz valla birbuçuk senedir.. gerekiyorsa nasıl temizleniyor peki?

@want2die ben izmirdeyim ve arsenik muhabbetinden neredeyse dişimizi bile damacana suyuyla fırçalama kıvamına geldik. yemeklere, çaya, herseye markalı su kullanıyoruz zengin ettik herifleri.

@want2die; damacana konusunda haklısın da çeşmeden de içilmiyor ki su. endüstriyel tasarımda okuyan birinin damacana projesi 1. gelmiş diye duymuştum (yeni değildir belki) hani damacanalarda var olan girinti çıkıntılar var ya oralar genelde mikrop yuvası oluyormuş, damacanalar da tıpkı kola şişeleri gibi tazikli suda yıkanmadıgı için baya bi kötü yani. kız projesinde de dümdüz bir damacana yapmış hiç çıkıntısı olmayan, tabi böyle olunca da taşınması zor onun için de dışından plastik bişey eklemiş damacanaya. tabi maliyeti fazla olacak diye kullanıma geçmemiş. ben de bunu ekleyeyim dedim.

@metox; yani damacanaların da adamakıllı temizlendiği yok aslına bakarsan.

@mrtksn ve ligthbeam evet, damacanaların üstünde üretim tarihleri yazıyor. en altlarını kaldırıp bakarsanız göreceksiniz

hepimiz öleceğiz :(

2 günlüğüne kuzenimin işlettiği bir sucuda çalışmıştım..ordan kalan düşüncelerim şunlar :

- çalıştığım 2. gün (yani son gün) bi kamyon gibi bişe gelmişti(tam kamyon değil).. bizim elimizde olan boş bidonları alıp, kendi elinde olanları veriyordu..
misal bizden nestlenin bidonuna karşı başka marka veriyodu..aldığı bidonlarıda gidip nestlenin ana merkeze veriyomuş.. ve orda temizlenip tekrar piyasaya sürülüyomuş..

ama mesela ben çeşme suyunu açınca sapsarı akıyor ilk başta.. birde tamam temizliyor adamlar pompaya verirken ama ondan sonrası ne oluyor allah bilir.. hertarafı kaza kaza iki günde bir boru patlatıyorlar. ya tam tamir edemiyorlarsa boruyu, çatlaklar kalıyorsa, lağım suyu bile karışabilir içine.. (tamam basınç masınç var boruda ama olabilir yani) veya şebekenin boruları eskidir (kurşun borudur mesela) yine zararlı.. zaten izmirde arsenik muhabbetinden gına geldi.. su arıtıcı baktım iki hafta önce fuardan, 1000 ytl diyorlar, arseniği falan da alır diyorlar ama ne derece doğru.. bakımı falan var birde.. para dayanmaz o işe.. damacanaya zaten zam geldi.. (erikli 6 ytl) hayret bişey ne içecez biz kaaardeşim..

vallahi genel olarak bilmem ama bi arkadaşım bu bölümden mezun olup rapçi oldu..
dünyanın parasını kazandı..artık kısmet

(bkz: sagopa kajmer)

türkiye de kac kişi farsca bildigi icin o bolume girer ki. tabi ki zorlanıcaktır ama farsca dilimize o kadar uzak olmadıgından alışması uzun sürmez. ben de yazdım fars dili ama olmadı :D cok istiyodum halbuki.

gayet mantıklıdır efendim oraya girmek bir dil ogrencisi oldugunu farz ediyorum ingilizce biliyordur süper olmasada aynı anda onu da geliştirsin. iran dan ülkemize her yıl milyonlarca turist geliyo. ithalat/ihracat işleri de az değil iranla o yuzden ihtiyac duyulan bir dil. gercekten dile yatkınlıgı olan biri boyle bir bolumde okuyup ac kalmaz hatta iyi paralarda kazanır.

eğer ingilizce de biliyorsa, savaşlar devam ettiği sürece amerika'da kapış kapış iş bulur.

@zeke, edebiyat okuyan biri, çok da idealist değilse, okuduklarının değil, kazandıklarının doğrultusunda gidecektir, kendimden biliyorum. ingiliz dili ve edebiyatı okudum ama takır takır teknik tercüme yapıyorum 92'den beri, tercüme çok daha kazançlı, hele bir de doğru bağlantıları kurar/devam ettirebilirseniz.

cali$tigim $irketin iran'dan birkac firma ile birlikte cali$malari oldu. iranlilar kalkip $irkete geldi ve bizimkiler farsca bilen adam bulmakla cok ugra$tilar. ulkemizde ileri seviyede farsca bilenlerin sayisi az sanirim. iran'daki firmalarla cali$an bi yerlerde i$ bulma imkani olabilir. ne kadar para kazanabilinecegi konusunda en ufak bir fikrim yok acikcasi.

eğer Ankara Üniversitesi Dtcf de okuyacaksa belki biraz yardımcı olabilirim.Öncelikle hoş gelmiş sefalar getirmiş ama hazırlıklı olsun zor bir okuldur ve bölüm de bir o kadar kastırır.Lakin her filoloji bölümünde olduğu gibi dile karşı ilgisi varsa mutlaka zafere ulaşır.İş imkanları araştırıldığında oldukça fazladır.Yurdışı staj vs imkanları da fazladır.Tabii eğer araştırılırsa...Başarılar dilerim...

adidas superstar olabilir

çok farklı ayakkabı modeli ve cinsi denedim, an itibariyle şu ana dek kullandığım en rahat ve kullanışlı ayakkabı adidas'ın oracle modeli..
kendi içinde bir çok renk ve deri-kumaş seçeneği var, mutlaka bulursun kendine hitap eden kombinesini..
tenis ayakkabısı olarak geçiyor, ama sağlamdır.. gri kumaş üzerine lacivert çizgili olanını kullanıyorum 5 aydır, yeni gibin hala..

o hoşuna gitmezse yine adidas'ın stan smith modeli var, gazelle ve superstar karışımı bi şeydir; adidas'ın en renkli modelleri genelde bu modelde olur..

ps: adidas'ın 3 çizgili modellerini fena bulmadığın için değil, bi zamanlar orda çalıştığım için hep bu markadan örnek verdim (:

lesconun günlük modelleri var içinin bazı yerleri deri koku falan tutmuyor

timberland tavsiye ederim.. hemde şiddetle tavsiye ederim..

adını bilmediğim su model
purchaze.com
bende gri tabanlısı var sağlamda tekrar bundan alıcam

adam ince taban diyor birisi kalkmış superstar diyor..t-mac al daha ince superstardan..allah allah..

puma nın yenı sezonu guzel bi bakın istersenız.roma 68 modeli var..

ozellikle bahar ve yaz doneminde kullanmayi du$unurseniz nike'in bazi modellerini degerlendirebilirsiniz. bu yaz interrrail gibi tabana kuvvet bi aktivitede bayagi rahat etmemi saglayan ve bahsettiginiz gibi ince tabanli modelleri var. modelin ismini tam bilmiyorum fakat ust kismi bez gibi bir ayakabi, mavi, ye$il ve siyah olmak uzere 3 ayri modeli var.

adidas'in da ince tabanli modelleri var fakat diger markalarin modellerine gore daha kullani$siz. lakin ince taban kriteriniz olmasaydi superstar, samoa gibi modelleri ozellikle soguk havalar icin onerebilirim.

adidas campus sahanedir ama turkiyede bulabilir misin bilmiyorum. ayrica arar ve bulursan bana da haber verir misin?

i290.photobucket.com

:)guzelligi ince taban olmayisinin onune geciyor bence..

Nike'in adini bilmedigim modelleri de cok guzel, ince tabanli, cok rahat.. beyaz renkte oluyor bu modeller genelde

Gazelle derim ben de. Sozlukte de yazmistim hayatimda giydigim en rahat ayakkabidir. Son on senede 3 cift aldim hayirlisiyla bu sonuncu cift de eskimeye basladi. Yanlis anlasilmasin fazla giymekten yipraniyor yoksa bi yamugunu gormedim.
Bu arada Adidas Campus var yahu Turkiye'de en azindan İstanbul'da, ben cok gordum. O da guzel model ayrica.

Günlük ayakkabı olacaksa gidin pazardan, marketten falan alın.

hocam özelliklerini yazman lazım. ben biraz baktım ama bu öğretmen kampaysı için verilen diz üstüler de 1000 ytl lik de var 3000 ytl lik te. sen özelliklerini yaz yardım olalım.

592 mhz,496 ram.. diye bişe var =)

daha söyliyimde, nerden bakcağımı bilmiyorum.. nereye gireyim ?

bilgisayarım simgesi, sağ tıkla, açılan menüde en alttan özelliklere tıkla. orada yazılan işlemci ve ram değerlerini yaz. meraklısı anlar hangi model olduğunu. ama 300-400 ytl üzeri de satabileceğini sanmam.

ikinci el notebook eskiyen (ve yenilenemeyen) pil sorunu yüzünden pek rağbet görmez. yani şahsen ben almam kendisine has pili olan ikinci el bir elektronik eşyayı :)
ama acil notebook ihtiyacı olan birine 200-300ytl'ye satabileceğinizi sanıyorum. şarj cihazıyla birlikte iş görür neticede.

2,5 sene önce 2200liraya bi asus aldım.800e satsam 10 takla atıcam.öyle boktan bir durum yani

Enka'nın tam yanında life center var...

ben orda fitness artı havuz'a gidiyorum..aylık 200..

sadece havuzun fiyatı daha düşüktür... gitmenizi öneririm.. istediğiniz saatte gidip çıkabiliyosunuz.. gün-saat vs. sınırlaması yok..

parkormanı kesinlikle önermiyorum çok kalabalık oluyor ve haftasonları mutlaka bir atraksiyon oldugu için havuz çok erken kapanıyor zaten gecen sene degil ondan önceki sene bile 50ytl günlüktü ama orda yediğiniz içtiğinizle 100ytlyi gözden çıkarmanız gerekiyor Enka bayagı mantıklı zamanında arastırmıs biri olarak hem kalite hem fiyat açısından en iyisi

Tesekkurler arkadaslar. Ben de bu arada ayrica arastirmaya devam ediyorum, ogrendiklerimi paylasayim da belki baskasinin da isine yarar.
Ortakoy'de bir tane havuz varmis (Istanbul Bilmemne Merkezinin), onu aradim. O da aylik 130 YTL, ancak haftada sadece 2 gun, 1er saat kullanabiliyorsun.
Bir de Bahcesehir'de Aqua Dolphin diye bir yer varmis, internet sitesinde kadinlar gunluk 15, erkekler haftaici 35, haftasonu 45 gibi birsey diyor. Ama ulasim Bahcesehir'e nasil olur ki, hic bilmiyorum. Yine de bir deneyecegim, haber veririm begenirsem...

taksim the marmara otelinin güzel bir havuzu var. giri$ 50 ytl'dir. Bir bardak bira 14 ytl - portakal suyu 9 ytl - ws. ws. Bu fiyatları gözden çıkarırsanız şezlong - $emsiye - - uyduruk tek kullanımlık terlik - havlu - du$ - tuvalet hizmetlerini alabiliyorsunuz. sadece bir $ortla gitmeniz yeterlidir. Sabah 7 - ak$am 7 arası sınırsız takılabilirsiniz. Haftaiçi Genellikle otelin turist müşterileri oluyor fazla rahatsızlık vermiyorlar haliyle. Arka tarafınız da komple boğaz manzarası vardır.

konuyla ilgili olarak timeout istanbul'un derli toplu haberi fikir verebilir.
www.timeoutistanbul.com

illegal ve dumanlı ürünler bir anlamda bu dediğini sağlıyor ama ne denli doğru olur...

vodka,viski,tekila hepsi geçici bir süre işini görür.ayrıca uykuya dalmakta bir problem çekmezsin.

bilincin açıkken tamamen 'düşünmemek' diye bir şey yok. fakat öyle guru'lar gibi anlatamasamda uzun süre (1-2 yıl) çalıştığın zaman hafiften oluyor. çalışmaktan kastım bütün maddi şeylerden sıyrılman, başka bir deyişle iraden üzerinde kesin bir hakimiyet kurman lazım. //
bu böyle uzar gider. en iyisi kısaca şöyle anlatayım. senin istediğine ulaşmanın en kolay yolu inatçı bir umursamazlıktan geçer. eğer çevresindeki olaylara duyarlı, eleştirmeyi seven bir insansan kuşkusuz kendini çok zorlaman gerekecek. her şeye karşı duyarsız olacaksın; ele, tırnağa, kıza, eşitsizliğe, ülkeye, zıçan adama... yani aklına gelen ve doğal olarak 'düşünebildiğin' hereşeye karşı.
tabii bu senin istediğin gibi kafandaki bir düğmeye basıp beynini kapatmak olmaz. çok ciddi ve hayatın boyunca etkisi altında kalacağın bir düşünmeme şekli.
tavsiyem iradenle düşünce zincirini kontrol ederek daha sakin ve pek kafa yorman gerekmeyecek şeylere odaklanman. neler dersen, senin yaratıcılığına kalmış derim.

atarax içebilirsin. hem illegal değildir, hem içince uçurur insanı; düşünecek halin kalmaz ancak sersemlik yapıyor. düşünmek istemediğimde atarax içerim ben.

kendinle celisiyorsun.

dusunmek, bilince sahip olma durumunun sonucudur. dusunmekten ne anliyorsun bilmiyorum ama var oldugunun bilincinde olmak da bir dusunceye sahip olmaktir, var oldugunu bilirsin. dusunme durumundan siyrilabilmen icin bilincini yitirmek zorundasin.

hiçbirşey düşünmesen bile hiçbirşey düşünmediğini düşünüyorsun.. Bu da kısır döngüye girer...

Bitkisel hayat,Sara krizi vb bilinç dışı durumlarda söz konusu olabilir bu ancak. Dolayısıyla evet,bilinçli bir haldeyken düşünmeme diye bir durum söz konusu olamaz.

(bkz: zen) felsefesine bi bak bence..

bunu ben de denemiştim. nefes alma teknikleri işe yarayabiliyor. bi yere yatıp yavaş bi ritimde nefes alıp vermeyi dene. her teneffüs edişinde nefese odaklan. ilk başta kısa bi süre mi yapabiliyorsun? yılma, ikinci üçüncü beşinciyi de dene.. sabırlı olursan işe yarayacaktırr.

doktor tavsiyesiyle ve kontrolünde kullanabileceğin seratonin inhibitörü tarzı antidepresanlar tam etki gösterdiklerinde insanın düşünmesini engelleyebiliyorlar. amma marul gibi hissetmektense kontrolsüz düşünebilmek daha iyi.

memlekette amma malumat varmi$ bu konuda be arkada$.. eh neyse.
corbada benim de tuzum bulunsun:
uzun sure uykusuz kalmayi dene, ayakta uyuma kafasina yaklasirken dusunce aki$i baya baya yava$liyor. oyle hindistana kadar gitmeye gerek yok yani hahha.

castaneda da buna benzer temalar var stopping the world diyor buna castaneda'nın hocası. çevremizdeki dünya aslında öyle olduğu için değil herkes öyle olduğunu düşündüğü için öyledir bunu kaldırabilirsen artık öyle olmaz. şöyle de bir şey öneriyordu başarmak için yürürken nerdeyse 180 derece etrafına bakıyorsun ama hiçbişiye yogunlaşmıyorsun filan bir şekilde bir an hiçbişi düşünmemeyi başarabiliyorsun. Ben yapamadım:)))

sadece iki durumda düşünmüyoruz bir güldüğümüzde bir de esnediğimizde
bol bol gül
bu bir konsantrasyon meselesi
meditasyonu dene
konsantre olmak istediğin şeyden başkasını düşünmeyebilirsin
seç aralarından öyle yığınlar halinde birbirine ulama düşüncelerini
kontrol et
mümkün olduğunca yeni imajlar da yükleme ayrıca beynine, kaydetme olsun bitsin
verilen her veriyi işleme almak zorunda değilsin sen sana gerekli kadarına konsantre ol
zaten belli bir seçiciliğin vardır otur zihnini yeniden düzenle
geçici bir süre için düşüncesiz kalman mümkün
dene

arkada$lar,

anayasa mahkemesi du$unmenin kotu bir $ey olmadigini 6'ya kar$i 5 oyla karara baglami$, haberiniz olsun diye soyluyorum.

gülben gergen in bi şarkısı vardı melodisi onu hatırlatıyor gibi.

ikisi de değil:((

bildiğim kadarıyla bjk nin öyle bir sadece melodili tezahuratı war..

acaba aklında öyle kalmış sende sözlerini unuttuğunu sanmış olabilir misin ?

Seni gördüğüm zaman
Hayat sanki son bulur,Kalbim durur,Dilim tutulur
Seni gördüğüm zaman can bedenden çekilir,herşey senden sonra gelir..

Olabilir mi ? Yazdığın melodiyle birebir örtüşüyor bu tezahürat fakat bir sorun var o da şu;bu tezahüratı galatasaraylılar yapıyor :)

soruya yanıt değil benimki. fakat çözebilmek için bayağı bir gayret ettiğimi belirteyim sonra da neticeyi yazayım:
yahu ben mi müzik özürlüyüm yoksa bu "lay la lay la lay" türü yazılardan(daha önce de benzerleri oldu) besteyi hakikaten çıkarabilen übermensch arkadaşlar mı var? kendimden şüphe ediyorum bayağı vakittir.

biliyorum bunu, yalnız oo oo oo o ile söylemiştim ben, lay la değil :) aynı melodi;

haydi bastır beşiktaş (lay la lay la lay)
ölümüne beşiktaş (lay la lay la lay la lay)
sevdik gönül verdik
her maçına geldik
haaaydi bastır beşiktaş
be-şik-taş!
ooo o o oooo..

edit: www.youtube.com

(bkz: pulp fiction)
www.youtube.com

@villeneuve..sanki o gibi.. ama çarşıdan duydum..hatta onların bestesiyle sevdim... orjinal beste hangi sarkıdan acep?
evet...boş boş laylalay yazarak binbir tane tezahurat için uyuyor..
@steyro:pulp fiction da ayrı bi guzeldir.

edit:yok ya o da deilmiş..ümidim kalmadı.. bu sezon solerler işallah.

gideremez josh childress ginobili kirilenko gibi benchten gelip herşeyi yapabilen + çok atlet bir adam maurice evans sadece vasat bir 2 numara mesela bir cuttino mobley gibi.

mobley vasat mı? bence değil abi? mo-pete gibi bir adamdır.

Evans'ın şut yüzdesi daha iyi olması lazım. Childress'ın şut stilini görmemek bile iç rahatlatıcı. evet atletizm ve çok yönlülüğü özlenecek ama bence medyanın abarttıgı kadar bir kaybı yok hawks'ın.

hayır gideremez...

niye gideremez ?
basit : evans'ın belli bi oyun tarzı var..sadece bişeyi yapar ama çok iyi yapar..

josh ise hiç bir şeyi 'çok' iyi yapamaz ama her şeyi iyi yapar..
(diğer arkadaşlarında dediği gibi josh çok yönlü)


(bende mobley'in vasat olduğuna katılmıyorum.)

mobley francis le birlikte houstonda oynarken bence harikalar yaratıyorlardı, hatta bir sene başka hiçbir oyuncu yokken takımda sırf ikisi nerdeyse playoffa soktular. ama nedense ayrıldıktan sonra ikisinin de performansları acaip düştü + sakatlıkların da etkisi var tabi. geçen sene mobleyin istatistiklerine bak ne kadar iyi oldugunu gör. josh childressin şut stilini begeneyebilirsiniz ama serbest atış yüzdesi hayvani

mo pete de çok kötü bir adam diil 3 sayısı var

childress öbür diğer josh'ın yani josh smith'in iki boy küçüğü gibi. şutu olmasa da atletikliği ve yardım savunmasındaki etkinliğiyle özellikle atlanta'nın sisteminde önemli bi oyuncuydu. bence düz olan evans onun yerini dolduramaz.

bu arada mobley ile peterson'ı karşılaştırmayın bence. mobley houston'da çok iyi sezonlar çıkardı. yeri geldiğinde ilerlemiş yaşına rağmen pota altına girebiliyo. peterson ise dışarıdan şut atmak dışında bi işleve sahip değil.

9 yildir rottweiler'la yasayan biri olarak, cevaplarim olcak ama biraz uzun olacagi icin yarin vakit bulabilcem.

al.

abi ilk köpeğiniz buysa sakın almayın demesinden kasıt şu.
bak mesela daha önce coocker ımız vardı.çok enerjik değildi çok uyumluydu.ve küçük boyutlardaydı.yemeğide azdı kakasıda çişide :) ve saldırgan değildi

ama o ölünce gidip labrador aldık şu an 4 aylık ve coockerdan daha büyük.insanlar çok şirin bir hayvan olmasına rağmen korkuyolar.ayrıca tereddütsüz yabancı gördüğü herkeze saldırıyo.ayrıca büyüyünce günde yarım kilo mama yiyecek 1 günde oda ayda 15 kilo yapar.15 kilo mama 200 ytl civarı(royal canin ve benzeri.)ayrıca her hayvanın kendine göre bir karakteri ve birde ırksal olarak bir karakteri var.

hayvan eğitiminde tecrübesiz olduğunu düşünerek.bu biraz tehlikeli.neden? eğer çok yüz verirseniz tepenize çıkartırsanız o köpecik sizi parmağında oynatır.ayrıntılı bilegi için @pyro clustic flow

ayrıca hayatımda 1 kere yakında rot gördüm. hayvan oturuyodu boyu neredeyse benim kadardı.oha dedim bu ne

ben kesinlikle almayın derim. mevzubahis ev hayvanı eksik bakım, yanlış eğitim sebebiyle kesinlikle dengesiz ve ne yapacağı önceden tahmin edilemeyen tavırlar sergileyebiliyor.. başınıza iş alırsınız.. çok yakından tecrübe ettim, inanın şakası yok..

tüm bunlara rağmen denemek tabiki sizin tercihiniz ama ben denemek için bile bunu riske atmazdım...

öncelikle yazacaklarım, kendi tecrübelerim , okuduklarım ve duyduklarım üzerine kurulu ve bütün bunların doğru olması gerekmiyor. o nedenle kendiminkini yazacağım, başkalarının eğrisi doğrusu farklı olabilir vs vs.. neyse mevzumuza dönersek;
sokakta rottweiler'la yürüken ' oğlum kaçın, canavar köpek!' tadındaki yaklaşım ve yorumlara hazırlıklı olmalısınız. neyse konumuz bu da değildi.
* bazı rott'lar diğer hemcinslerine oranla daha saldırgan olabilirler. bunu yavruyken çok iyi anlayamayabilirsiniz. bizim torun, adı 'mülayim'di, bi 4 aylıkkenden itibaren saldırgan bi tip olmaya başladı. 5 aylıkken de annesi ve diğer kardeşlerine daldığı için evden ayırdık. yeni sahipleriyle arası iyiydi ama onlardan birini de ısırınca en son fabrikaya bekçi köpeği oldu. mülayim'in büyüdüğü ortam sevgi doluydu ama bizim hatunun 4 yavrusundan birisi manyak çıktı. yani siz karanlık odada tutmayıp, çiğ et vermeseniz bile aldığınız yavru genetik yapı olarak arızalı olabilir. bu yüzde kaç ihtimaldir vs bilemiyorum ya da ne bileyim yüzde 1 ihtimal de olabilir. şayet yavrunuz genetik olarak saldırganlığa eğilimliyse, işte o noktada deneyimli bir köpek sahibi olmanız önemli. bu tür eğilimler doğru zamanda doğru eğitimle sıfırlanabilir ya da aza indirgenebilir. işte bu noktada önem kazanıyor sizin tecrübeli olmanız. bu sabah aldığım üzücü bir haberi de hatırladım şimdi. arkadaşımın babasının 5 yaşındaki kurt köpeğini dün belediye gelip, götürmüş barınağa. olay da şu: sahibi gezdirirken kurt, yoldan geçen bir adama doğru hamle yapıyor, sahipte köpeği hayır diyerek çekiyor. kurt bu kez sahibine dalıyor ve delicesine ısırıyor. tabii şikayet eden sahip değil buna tanık olan komşu adam. tehlikeli olduğu gerekçesiyle belediye köpeğe el koydu. arkadaşımın babasının da iil köpeğiydi ve köpek çoğu zaman söz dinliyordu. çok nadir isyan bayrağını kaldırdığı oluyordu. neyse belediye gelmeden önce biz de çare ararken, işte köpeğin eğitilebileceğini hatta gereken eğitimin daha öncelerde ( isyan ettiği anlarda, doğru zamanda, doğru tepkilerle ) yapılmasını vs konuşuyorduk. ' dog whisperers' diye bir belgesel önermişti sohbetteki iskoç arkadaşımız. onun abisinin de benzer sorunları olmuş köpeğiyle ama 5 yaşından sonra köpeği hizaya getirmişler. bakımı, maması, yiyeceği vs öğrenilen şeyler, okursunuz, ona göre ihtiyacını giderirseniz köpeğinizin ama alacağı eğitim ( temel itaat / ileri itaat)önemli. siz gereken eğitimi sözünüzü dinletecek kadar, okuyarak kendiniz de verebilirsiniz ama ilk köpeğinizse bu biraz zor. mesela yapmaması gereken bi şey yapar, bağırırsınız ona, sonra size öyle bir bakar ki 2 dakka sonra onu severken bulabilirsiniz kendinizi. yani bu şekilde acemilik olursa siz onun köpeği olursunuz ve emin olun bunu başarmakta çok ustalar. yani yukarda da belirttiğim gibi, köpeğiniz oldukça yumuşak huylu olur, siz de köpek psikolojisine ve eğitimine kolay adapte olursunuz ve hiç sorun olmayabilir. bunları yazayım dedim yani en kötüsünü.
ben olsam şu an neler yapardım:
* seçme şansınız varsa kesinlikle dişi almanızı öneririm. nedenlerini isterseniz anlatırım sonra.
* yavruları gözlemleyin, onlarla oynayın ve kendiniz seçin büyütmek istediğiniz yavruyu. bazı kitaplarda test gibi şeyler okudum da yavrunun mizacını/ huyunu anlamaya yönelik, hatırlamıyorum şimdi ama nette bulursunuz bi şeyler.
* tamer dodourka - köpek psikolojisi ( yardımı olur köpeğinizi anlamanız açısından)
* bekçi köpeğidir ve mekanını ve sizi savunmak, korumak rott'ların en önemli özelliğidir. sizi ve evini ölümüne korur, sahiplenir. evde besleyecekseniz eve yabancı bir hayvanın girmesi mümkün değil ( bizim kız çok kıskanç belki, bilemedim )
* yaklaşık ilk 3 yıl zordur. tuvalet eğitimi, temel itaat vs, diş kaşıma bahanesiyle yenen terlik, ayakkabılra, parçalanan yastıklar ama sonra büyürler ve türkçeyi de öğrenmiş olurlar :)
yavrularla biraz vakit geçirin derim. anneyi besleyen akrabalarınızla konuşun. okuyun, araştırın ve hazırsanız alın. sorumluluğu büyük altına girerim diyorsanız, hiç durmayın. mesela son uzun seyahatimiz sonrası bizim hatun egzama oldu dertten.. yaşlandı da artık. o nedenle bir daha uzun tatil yapmayacağım ama olsun. bazen çok bunaltmasına, kaprislerine, tuvaleti temizlemek için harcadığım emek ve zamana, ondan dolayı eve gelmeyen arkadaşlarıma rağmen, iyi ki var hayatımda. şimdi olsa yine onunla olmayı seçerdim. umarım siz de ileride bunları söyleyebileceğiniz bir yavruyu bulursunuz.

2 numarali sorulara dair: ilk kopeginiz oldugu icin temel itaat egitimi icin iyi bir kopek ciftligine gonderebilirsiniz. bu egitimi gelip evinizde yapan egitmenler de mevcut. bu en erken 6 aylikken yapiliyordu galiba. ideali 8 diye hatirliyorum ve ortalama 20 gun kadar suruyor. bazi egitmenler gunluk para aliyor ve 15 gun icinde de tamamlanabilir. buyutme surecinde arastirip, okuyarak bunu siz de verebilirsiniz ama ciddi sabir isteyen bir is. maddi acidan sorun olmayacaksa, bir uzman yapsa sizin icin daha rahat olur. normal kosullarda kopeginiz sizi isirmaz. siz ondan degil, o sizden cekinmeli. korkmak demek istemedim o fiile. bir de zaten birlikte zaman gecirdikce birbirinizi taniyacaksiniz ama iste onun kisiliginin gelistigi donemde, onu sekillendirmeniz onemli. her ya da cogu seyi onun istekleri belirlerse, saldirgan olmasa bile cok simarik olur, yine basedemezsiniz. her sey kararinca.
hatundan zerre korkmam, bilirim beni isirmaz. cenesini acip, elimi bademciklerin oraya kadar sokup hap yuttururum. ama soyle de bir sey var. oyuncaginin ya da kemiginin, o an neyini sahiplendiyse artik onu on patilerinin arasina almis, bekleme konumundaysa hayatta dokunmam. hem onun mali zaten hem de almaya uzaninca hirlar. haa isirir mi bilemem ama hic cesaret etmedim. mali cok kiymetlidir, o kadarina da saygi duyuverdim :P

@pyro clustic flow yazzdıkların için teşekkürler..
2 sorum daha var

soru

1- neden kız alayım ?

2 - ben ona bağırdığm vakit bana en masum bakışınıda atsa yumuşamama konusunda kararlıyım...ama bunun süresi ne olmalı ?
10 dakka mı sevmiyim yoksa 4 ssat mi ?

Aldigin zaman hemen dondurduysan ve simdi hala donuk ise yenebilir haldedir.

hiçbir şey olmaz, zaten o son kullanma tarihinii bu tür unutkanlıklara karşı tedbir olsıun diye erkene çekiyorlar, mesela ekim son tarihse adamlar temmuz yazıyor ki işi sağlama alıyorlar.

bi güzel hüplet, afiyet bal şeker olsun

@marmara34: son kullanma tarihini erken yazdiklarini sanmiyorum. Nerden duydun bunu?

Buzluk deyince benim aklima donduran kisim geliyor, normal buzdolabi kismi degil. Eger donmamis halde buzdolabinda sakladiysan o tavugu yeme.

buzluk derken, dondurucuyu kast ettim

tavuk eti bozulmaya daha eğilimli olduğu için şansını hiç zorlama derim.

verecegim cevap kimseyi baglamamakla beraber tamamen kisisel deneyimler uzerine kuruludur, dogrulugu veya sagliga zarari kesinlikle kuskuludur :)

Valla acikcasi zaten donmus halde ise gonul rahatligiyla ye, ustunden 1 ay gecmis donmus tavugu gayet guzel yemistim pisirip,

dolabin normal kisminda ise de, 3-5 gunu gecmemek kaydiyla yenebiliyor, ancak daha fazlasina ben dahi cesaret etmedim

yani eger 3 gun gecti olur muyum diyorsan, kicima gore hic bir sey olmuyor :D

benim de elimde herhangi bir kaynak olmamasına rağmen marmara34 e katılıyorum. Şirketler riske girmemek için son kullanma tarihlerini belli bir miktar geriye çekiyorlar. Bu asansör ün atıyorum max 300 kg ile çalışır diyip 500 kg la da sorunsuz çalışması gibi bir olay...

Bu arada seni bilemem ama ben olsam yerim...

olabilir yeme derim. tavuk eti dayanıksızdır, bakteri üreyebilir -üremiştir demedim dikkat edersen.

walla ben yiyecem birazdan...sofrayı hazırladım bile..

bünyem dayanklıdır..öyle tarihi 3 gün geçmiş tavuk eti komas gibi geliyor bana..


bide yine böyle bi olay olmuştu 3-4 ay önce.. yine yemiştim bi güzel..hiç de bişe olmamıştı hatırladığım kadarıyla...dediğim gibi tavuğu alır almaz buzluğa koydum zaten..

@selimse: sirketlerin 500kg tasiyabielecek asansoru 300kg diye pazarlamalari, 10 gun sonra bozulma ihtimali olan tavugu 5 gun sonra bozulur diye satmalari cok mantikli degil. Bu sekilde para kazanmak cok zor olur.

Bu "tedbir olsun diye" oalyi tamamen geyiktir. Son kullanma tarihi birkac gun gecmis tavugu yediginde bir sey olmamasindan hic bir cikarim yapamazsin. Son kullanma tarihi yiyeceklerin aniden zehirli balkabagina donustugu tarih degildir.

Olabilir. Risk almaya değecek bir durum da yok zaten, birkaç gün tuvaletten çıkamadığınızda üzülürsünüz yemeseymişim diye. Hastalık yapıcı bakteriler açısından tavuk en riskli gıda ürünleri grubundadır ve 3 gün tolere edilebilecek bir süre de değil.

@mvpatakan: son kullanma tarihi buzdolabinda saklama icin gecerlidir. Eti aldiktan sonra hemen buzluga atarsan 1-2 ay dayanir. O durumda son kullanma tarihi konu disi kalir.

Konu acilmisken, donmus eti cozdukten sonra bir daha dondurmamayi oneriyor uzmanlar. Onun icin eti, yemegi vs yenecek porsiyonlarda donduruyorum ben. Hem cozerken hizli cozuluyor, hem de yemeyecegim tarafi buzlukta kalmaya devam ediyor.

yazın en çok gıda zehirlenmesi tavuk ürünlerinden gerçekleşmekte, nedeni ise soğuk zincirin kırılması ya da ürünün kötü koşullarda üretilmesi.
ürün bilinen marka ise, aldığın market ciddi bir fima ise ve eğer üründe sulanma, kokma yoksa tüketebilirsin demek istiyorum ama işin içinden gelen biri olarak tüketmeni tavsiye etmeyeceğim.

tavuk ÇOK tehlikeli, hele yazın. Açlıktan ölme durumu söz konusu değilse riske girmeye hiç değmez.

yedigine degmez bence.herhangi bir zehirlenme durumunde hastaneye en az 200ytl vereceksin ve olan sagligina olacak. bunun yerine 20 ytl- ya da kac liraysa- daha verip bir tavuk daha alabilirsin. bundan sonra da zamaninda tuketmeye ozen gosterirsin olur biter.

sıfırlanmıyor.Türkiye'den örnek veriyim hemen aurelio grubun 2.maçında(isviçre maçı) sarı kart görmüştü.çek cumhuriyeti maçında da sarı kart gördü.çeyrek finalde hırvatistan maçında cezalı olduğu için oynayamamı$tı.

hırvatistan macinda aurelio ve arda oynamamisti bu kartlar yuzunden. öyle bişey yok bildiğim kadarıyla. önceden bu muhabbeti hatirliyorum, sifirlanacak oyniyacaklar diye. lakin oynamadilar. link dersen, bakayim bi.

edit: arda oynamis, sori.

yani iddayı kaybettim...
ama ben çok iyi hatırlıyrum...wardı böle bişe...
emin misiniz siz ?..

ceyrek finalden sonra gorulen kartlar sıfırlanıyor.yanı kişi ilk 4 macta sarı kart gormus ise ve yarı fınaldede sarı kart gorse bile final macında oynayabılıyor..bu kural yenı geldı..sanırım bunu hatırlıyosunuz sız..

ya walla yok...yapmayın etmeyin =)...

gruplarda geçerliydi..
misal 2. maçta kırmızı kart görüpte 2 maç ceza alan biri sadece 3. maçta oynayamıcaktı....ç.finalde oynayabilcekti...

off...ulan gitti 50 ytl gaiba.. son çırpınışlarım

geçmiş olsun efenim.

ben de o şekilde hatırlıyordum ama, dediğim gibi en yakın örnek aurelio. göd olduğumu o zaman anlamıştım.

kural değişmiş diyip yırtma şansınızı ikna kapabilitenize göre uygulayın. ha bu olur belki.

arkadaşta : bazı futbolcularda öle bi kural var die biliyodu ama değişti falan diyo...iyi hazırlanmış ipne...

ama elinde kanıt olan varsa yazsın...emin olalım. =)

sıfırlanmıyor. sıfırlansa arda ve tuncay almanya maçında oynardı.

iddiayi kaybettiğin için üzüldüm.

lakin şöyle bir şey var, diyelim çeyrek final'de kart görmüş bi adam, yarı finalde de sarı kart görürse final maçinda cezalı olması gerekiyor normalde.

ama sarı kart cezası yüzünden bir oyuncunun finalde oynama şansını kaybetmemesi için, yari finalde görülen sarı kartlar cezalandırılmıyor..

yarı finalde görülen kırmızı kart, tabii ki cezalandırılıyor.

aslında iddianızı tam olarak kaybetmiş sayılmazsınız, zira kartlar aslında sıfırlanıyor ancak ceza aldınız mı o cezanız gruptan çıktıktan sonra da geçerli olur.

ama şöyle bir şey yok mesela, çek cumhuriyeti maçında ilk sarı kartını gören bir oyuncu daha sonraki çeyrek final maçında bir sarı kart görünce ceza almıyor, ilk sarı kartını görmüş olarak sayılıyor.

burada kritik nokta kartların sıfırlanıyor olması. yoksa cezalar turnuva bittikten sonra bile geçerli oluyor.

@tom riddle: sıfırlanmıyor. sıfırlansa arda ve tuncay almanya maçında oynardı.

Bu olay çok tartışıldı önce gruplardan çıkınca sıfırlanacak dediler, sonra çeyrek finalden sonra sıfırlanacak dediler fekat hiç birinde sıfırlanmadı...

os un dediğini de ilk defa duydum. Finalde sarı kart cezasından dolayı oynamama diye bi şey yok demiş, hiç bilemiyorum Türkiye finale çıksaydı onu da öğrenirdim de şimdi ilgilendirmiyor beni ;)