textareadaki tek tek her kelimenin uzunluğunu kontrol edip azami sayıyı geçen kelimenin azaminci indexine '\n' eklenir eğer sorduğunuz buysa..

amacım want2die'ın şaheserini(!) ve benzerlerini engellemek. :)

bu işi client tarafında yapmak daha iyi olur. server'ın her postta böyle uzun kelime var mı yok mu kontrol etmesi iyi olmaz.

wrap özelliği olarak hard, virtual, soft hiç biri işe yaramadı.

@natnan
textarea'nın kendisinin böyle bi özelliği var mı yok mu onu merak ediyorum.
yoksa javascript olarak ya da server tarafında zaten hallederim. bi de text uzadıkça js büyük ihtimalle ff'u kitler bi yerden sonra.

karantinaya aldigi dosyalari bi klasorde tutuyor sanirim. google dan aramaya erindim.

geri yükle bölümünden dosyayı buluyorum. yanında "karantinaya alınan" yazıyor. dosyayı seçip geri yükle diyorum. yanında bu sefer "geri yüklenen" yazıyor. ama dosyayı açmaya çalışınca dosyaya erişim engellendi diye alert çıkıyor. sonra aynı yere geri dönünce yine karantina da gözüküyor. ne yapabilirim?

asp dosyalarini taramasin. xss korumasini da kapat.

ignore this file gibi bir şey de olabilir belki.

belli bir türü arama ya da bu dosyayı ignore et gibi bişey bulamıyorum... mcafee kullanmayı bilen yok mu burada?

bios pilini cikartip 15 sn bekledikten sonra tekrar takin.
belki bir ise yarar.

işe yaramadı ne yazık ki. monitör açılmıyor.
sorusu olanlara; evet monitör çalışıyor.

anakart nedir?
tam olarak adi modeli yazar misin?

intel D946GZIS

sen kurcalarken ekran kartı filan kaymış olmasın? bios pilini çıkarınca resetlenmesi lazım da.

yok abisi, resetlemiyor bildiğin. şimdi bi çay koydum pili çıkarıp. birazdan deneyeceğim.
şu anda anakarta takılı monitör soketi.ekran kartı çıkık bir şekilde duruyor masanın üstünde.

yok yine resetlenmedi.

cmos clear icin pin olmali üstünde.

suraya bir bakar misin: www.intel.com

olmadı yine. monitör açılmıyor. pili de çıkardım ama bana mısın demedi.

bundan 10-15 sene önce 286 bilgisayarımda biosu resetlemek için şöyle bir şey yapmıştım.bilgisayara zararı olur mu bilmiyorum.

kasayı açtım.2 kablo aldım.anakartın pilini çıkarttım.iki kabloyu birbirine bağladım.bir ucunu + ya bir ucunu - ye değdirdim.bilgisayarı açtım.bios resetlenmişti.
hiçbir çözüm bulamazsan,anakartı falan tamamen gözden çıkartırsan,bu işlem aklında olsun.


bir de,ekran kartını alıp başka bir bilgisayarda denesen .belki kartı falan yakmışsındır.

problem ekran kartı kaynaklı görünmüyor,iki ekran kartının(diğeri anakart üzerindeki oluyor anladığım kadarıyla) birden yanmış olması düşük bir ihtimal.
Monitörünüzü mümkünse başka bir bilgisayarda deneyin,belki monitör'de sorun vardır.Kablosunun ucuna garip bir şeyler olmuştur falan.

monitörde sorun yok. sinyal yok diyor normal kablosu çıkık olduğu zaman. takınca ışığı yanmıyor. hem anakart, hem ekran kartı girişlerinde. başka bir monitör taktım, yine görüntü yok.

başka bir çözüm yöntemi olan var mı?

head, bilgisayarı açtığında bilgisayar görüntü gelmese de windowsu başlatıyor mu? harddisk hareketi var mı?

yok galiba. bi 10 dakka bekledikten sonra windows tuşu - yukarı tuş - enter - enter kombinasyonunu denedim, ancak tek işlem bile yapmadı.

bios pilini çıkarınca resetlenmiyorsa bir de açılışta insert tuşuna basılı tutarak açmayı dene.

hmm yaptığın işlemin böyle bir şey ile sonuçlanması ilginç, en azından onboard ekran kartının çalışması gerekirdi, işlemin biosa bir şey yazıp yazmadığından emin değilim. yazıyorsa bios gitmiş olabilir ki bu acı olur. öte yandan bilgisayarlar statik yüklenme durumlarında da böyle bir sorun yaratabiliyorlar(ekranın açılmamasının yanında bilgisayarın post'u geçemediğini varsayıyorum). herhangi bir beep sesi de duymuyorsun sanırım.

bilgisayarındaki bütün kartları sök evde kalorifer falan varsa üzerlerine yay, bişeyler atıştır(bu önemli) sonra geri tak bir ihtimal düzelebilir, bu gibi sorunlarda sorunun kaynağını bilemediğim durumlarda son çare olarak deneyip başardığım olmuştur bir kaç kere.

(bkz: bize gelsene)

(bkz: gizli siktir)

@mrtksn

k:20- e:22

Heöö 2 haftada 10 defa buluşuyor, mesajlar falan da yoğun ama ciddi ilişkiye hazır değilim öyle mi? Ne diyeyip bilemedim ama pek bi alengirli durum var =)
edit: Ne ciddisi? İlişki demiş sadece, dikkatim dağılmış meğersem...

arama hiç. bi kere bile. eşşek gibi geri arar. aramazsa da salla gitsin. sinir oluyorum yaa böyle hatunlara. madem gönlün yok ne diye buluşup konuşuyosun di mi? nazın da bi adabı var.
oh be rahatladım :)

bence herhangi bi hamle yapmayın,opucuk balıgı dogru soyluyo,ses seda çıkmayınca kesin kendi arar.
tecrübeyle sabit :D

msn gibi bi ortamdaysanız online olup hiçbi şey yazmaman, neşeli şeyler dinlediğini göstermen iyi olur. iradeliyse o da yazmaz muhtemelen. ama işin oluru varsa birkaç güne de kendisi damlar.
şimdi sen bi şeyler yazarsan bu biraz zayıflık göstergesi olur kiii, bu ileride çok daha fazla taviz verebileceğin anlamına gelir.

Ayak yapıyor. Numara falan gerekmiyor. aynen yukarıdaki arkadaşlara katılıyorum. sessiz kal birkaç gün.

10 kez buluştuktan sonra kızdan hala sevgili olma yönünde bir tepki gelmediyse ya kız tarafı çok ağır, ya da sen kanka modunda yaklaşmışsın ve seni sevgili olarak düşünemiyor.

Numara vs çekmeye çalışacaksan niyetin pek "iyi" değil sanırım. No comment.

kendine ne sözü vermiş?

img380.imageshack.us

Wishborn kardeş, zor iş be. Umarım ciddi ciddi aşık değilsindir, zira sıkıntılı bi durumdur, bilirim. Kısa mesajla filan çözülecek iş de değil üstelik. Vuruculuğunu siktirettim kısa mesajın, istersen Shakespeare ol, Baudelaire ol, döktür beyitleri, dörtlükleri, iş olmayacaksa olmaz.

"Hiç dokanma o kesin arayacaktır" diyecem, o da popülizmin dik alası olacak. Berke Hürcan - Josh Holloway çapında fiziki görünüşün ya da kalın bir cüzdanın, otomobilin, pahalı elbiselerin ya da şöhretin yoksa erkek için "aranmak" istisnai bi durumdur. Ama neyse, yine de umarım arar. Ya da umarım aşık filan değilsindir. Zor işler vesselam. Ararsa da "ben ekmeğime bakarım" modu galiba en iyisi. Uma uma bi hal oldum ama, umarım aşık filan değilsindir.

senden daha yaşlı birisi olarak şöyle bir öğüt vereyim (ben de başarıdan başarıya koşan birisi değilim ama yıllar bazı şeyler öğretiyor)

zamanını sorunlu ve sonu olmayacak şeyler için harcama. madem ilgileniyorsun al karşına kardeşim böyleyken böyle benim niyetim bu sen ne diyorsun de, cevabı hayırsa güle güle.

önündeki maçlara bak. öyle uzun uzun düşünmeye gerek yok. arkadaşlar doğru yazmışlar. üstüne düşme. bir kere sorman yeterli.

eğer 10 kere buluşmadan sonra ilişkiye girmek istemiyorum diyorsa ya niyeti başka demek, ya da seni oyalıyor. üstüne düşmeni mi bekliyor?

yav böyleleri ile uğraşmaya değmez. sonra geri bakınca en güzel yıllarım saçma sapan kişilerle heba oldu demeyin.

belirtmeyi unuttuğum bikaç noktaya mea maxima culpa çok güzel bi biçimde değinmiş.
bu söylediklerin yaşandıktan sonra kız böyle bi şey diyosa o kızın biraz sorun sahibi olması çok yüksek bi ihtimal. bu durumda devreye senin niyetin giriyor. yani bu kızdan beklentilerin önemli. fırtınasız, sakin ve huzurlu bir ilişki arıyorsan bu kızdan elinden geldiğince uzak durman senin yararına olur. çünkü anlattıklarından yola çıkarsak bu kızın sana vadettiği en belirgin şey; belirsizlik gibi duruyor.

dediğim gibi senin niyetin çok önemli bu aşamada. hani senin de niyetin sadece vakit geçirmekse, belirsizlik beni germez; ben kolay kolay üzülmem diyorsan gidişatı koru.

direk ilerle, kaç.

şu memlekette ilişki yetkileri default olarak kız milletinde başlıyor ya dayanasım gelmiyor. age of oldu vallahi çıkmalar mıkmalar.

Bence hiç hesap kitap yapmadan içinden ne geliyorsa onu söyle. Ama önce düşün derince, ne istiyorsun ne düşünüyorsun ve nasıl hissediyorsun onun bi farkına var, sonra hepsini tek tek anlat.

Bu kadar açık olmanın sonucunda iki ihtimal var; ya hoşlandığın kız senin açık olduğunu görünce rahatlayıp gerçekte ne düşündüğünü o da açıkça söylecek ve iş savaşa dönüşmeden, karşılıklı hamle planları 'şöyle dersem böyle düşünür'ler olmadan rahat, germeyen bir ilişkiye yol verecektir ki böyle olursa harika olur. Ya da 'bu çocuk bana hasta, biraz da saf galiba, aptal aşık ehe' diye düşünüp seni süründürmeye çalışacaktır ki buna karşı tetikte olursan bişey olmaz, kendini koruyabilirsin.

Zaten bi ilişki ya ilk durumdaki gibi olmalı, ya da hiç olmamalı bence. Biraz bekle, ipleri eline verme, insiyatifi sen al demişler genelde cevap olarak da şaşırdım biraz. Herkesin doğrusu kendine tabi tavsiye benimki.

arama, arama, arama.

direkt bize gelsene diye mesaj at. sonra da "ben biliyorum o bize gelsene tekliflerini falan, ben senin bildiğin kızlardan değilim" tribine girerse "kusura bakma da bu yaştan sonra senle kafelerde sürtüp tabu falan oynayacak halim yok, gelmezsen de normal karşılarım olabilir" falan de. hatta o kadar uzun uzadıya cevap yazmana bile gerek yok.

yani direkt olaya gir. 22 yaşında adamsın gerek yok böyle ayak oyunlarına. net olmak lazım.

Fazla kaptırmadan uzak dur. Böyle sorunlu tiplerden sevgili bile olsa sorunlu bir ilişki yaşamış olursun. Sana da zamanına da parana da yazık. Çünkü bunlardan sonra olacakları az çok kestirebiliyorum.

olurda muhabbet arasında "ben seni arkadaşım olarak düşünmüştüm" derse meşe odunuyla giriş.

bu kızdan uzak durun fikrine katılmıyorum.
Her kız kendi kendine "bir daha aşık olmayacağım/erkeklere güvenmeyeceğim" türünden en az 5-10 kere söz vermiştir 20 yaşına kadar.
Bazı erkekler bile yapıyor bunu.O derece :P

"istiyorum ama..." diye başlayan cümle "bir süre daha peşimde koşman lazım, prensesim ben çünkü" diye devam ediyor olabilir ablanın kafasında. bu durumda o sessiz kalma oyununun dozu kaçarsa niyetinin ciddi olmadığı izlenimini edinebilir. bilemem tabi, edinmeye de bilir.

hemen kabul etmiş olmamak için öyle demiş bence. fazla çabaya gerek yok.

benim tanıdıklarım nedense hep los angeles'a bir lunaparkta çalışmaya gittiler(kesin biri adını söyler buna baya rağbet var). doğru düzgün çalışmayıp bol bol para harcadılar :)

(bkz: six flags)
ama sorduğu türkiye'deki aracı firmalar sanırım.

ottoman'dan uzak durun.

ankara'da isen eger, American Work Experience firmasini oneririm siddetle. sahibi cem satman. super lig'de hakem ayni zamanda. eger onunla gidersen pisman olmazsin gercekten. chicago'da six flags great america ile calisiyor. benim de bu baslikta bi entarim var. (bkz: #13767622) CALISMAK ZOR GELMEZSE, gezmesini bilirsen mutlu olursun.

Cem Satman
Meksika caddesi
Eras Evler Sitesi,C blok NO 23, Umitkoy
Ankara

Phone: (+90) 312 235 36 23
Mobile::(+90) 532 220 16 09
Mobile2: :(+90) 505 256 12 96
Email: [email protected]

Burda tenezzül etmeyeceğin işleri sırf amerika diye orda yapacaksan git. Bütün firmalar aynı. Bütün işler rezil. Work and travel organize eden bir şirkette çalıştım oradan biliyorum. Internship programları var h2b vizesiyle gidiliyor. Okuduğun alana göre işe yerleştiriliyorsun. Daha profosyonel, onu tavsiye ederim.

istanbul'daysan advis iyi, advis güzel. yalnız mümkün olduğunca erken başvur ki insan gibi çalışabil. iyi işler, güzel yerler erken kapılır hep.

bence advise dikkat et, ben bu yaz new jersey eyaletinin north wildwood şehrine gönderildim seçeneklerim doğrultusunda.new york ya da new jersey olsun demiştim. fakat çalışan öğrencilerin bana bulunan işverenden memnun olduğunu söylemelerine rağmen çalıştığım yer(gateway26 adında bir oyun salonu,casino) kontratta yazılan saatlere uymuyordu 35-40 saat minimum çalışma garantisi varken 15-20 saati buluyordu verdikleri saat ve sadece bana olmadı bu, çalışan 100 kadar öğrenciden 80-90ı aynı şeyden şikayetçi idi ve birçoğu ben gitmeden oradan ayrılıp başka bir müessesede çalışmaya başlamıştı, ben sorunlar yaşamaya başladığımda abddeki okullar kapanıp da gençler yazlık belde olduğu için bizim bölgedeki tüm işleri kapmış olduğundan o bölgede ne ikinci iş bulabildim, ne de karşılıklı olarak memnuniyetsizlikten dolayı ayrıldığım için birinci iş bulabildim. cebimdeki paradan yemek durumunda kaldım;fakat work and travel gerçekleri bunlar değildir. kimi öğrenciler gayet güzel işverenlerle çalışıp sorun yaşamamaktadırlar.işler vasıfsız işçi olarak gönderildiğimiz için türkiyede beğenmeyeceğiniz derecede düşük ve ağır şartlar (maddi manevi) altında olabiliyor. iyi bir işverene yönlendirirse bir firma mutlu olma şansın artar. bence türkiyedeki aracı firmalarla hiç uğraşmadan incele work and travel işi veren şirketleri (six flags,moers piers vb), sonra direk mail atarak ya da tlfla konuşarak sana iş kabul belgesi yollamalarını sağla ve en az 1000 ytllik masraftan kurtul derim. orada 1000 ytl ile gezebileceğin onlarca yer, yapabileceğin ve alabileceğin onlarca şey var. ben advisin yönlendirdiği işverenden memnun kalmadım. ama program her ne kadar amele işi olsa da çok şey öğretiyor. advisin bir iyi yönü gelişmiş bir elektronik sistem ile gerekli adımları görebilmene ve yapmana olanak sağlamasıdır. çok kişi başvurduğu için kötü iş ve işveren bulabilir,değiştirmez işinizi o işten kovulmadıkça. kovulursanız o zaman yardımcı olabiliyorlar. daha fazla bilgi isterseniz, belirgin sorularınız olursa sorabilirsiniz. kendi deneyimlerim dışında deneyimlerinden faydalanıp bilgi verebileceğim kişiler de mevcut, ihtiyaç olursa sorabilirim. bol şans.

bi arkadaşım united towers la gitti. çok da memnun kaldı. ben de aynı şirketle gitmeyi düşünüyorum.

tamamen kıçımdan modelleyerek yazıyorum. uzun süre duş alınca baya bi temizleniyorsun ve vücudun gözenekleri açılıyor. fazlalık nasıl kaşındırıyorsa, alışılmadığından eksiklik de kaşındırıyor.

soyle bir sey olabilir mi?

eger tam anlamiyla keselenmiyorsaniz (veya kimi yerlere ulasamiyorsaniz) ve bir miktar kir kaliyorsa ve onlar da minik minik topakciklar halinde duruyorlarsa olabilir diye dusunuyorum.

yani misal sabunlandiniz ettiniz ama iyice kir cikaramadiginiz yerler oldu. bu sirada o yerleri havluyla kurularken sürttünüz ve orda o surtunmeyle onlar boyle ortaya cikti ve giydiginiz seyler icinde kasintiya yol acti.

hamama gidesim var benim. siz de belki deneyebilirsiniz.

"duş jeli" denilen şeyleri kullanıyorsan onların çoğunun içinde adını unuttuğum bir madde var böyle üzerinden vıcık vıcık çıkmayan. ona alerjin olabilir.

evet annem bana iyi yıkanmıyosun der mesela,yani iyice keselenmeyince her banyoda bi miktar çıkan ölü deri tam çıkmıyor,tabi bi miktar da kirle birlikte,işte bu küçücük minicik şeycikler kaşındırıyor olabilir :) gerçi ben duş jellerinin vucuttan çıkmadığını düşünüyorum ama.hamam en iyisi tabi de :P

bana da oluyor zaman zaman bu.
genelde yıkanıp dı$arı çıktığımda veya gündüzleri yıkanınca oluyor. oysa ak$amları olmuyor. acaba suyun vücuttan çabuk buharla$ması ile mi ilgili?
yoksa fazla kıllı bünyelerdeki el/yüz/banyo sabunu alerjisi, sabun birikmesi mi?

Seboreik Dermatit olabilir, antihistaminik kullanıyor musunuz?

kolinerjik ürtiker kavramını araştırıp ona göre doktora görünebilirsiniz.

cildin normalden kuruysa, hatta banyodan ve kaşıntısan bi süre sonra pul pul döküntü oluyorsa sebebi kesinlikle bundan olabilir. nemlendiricili sabun kullan derim. hatta eczanelerde satılan türden vucut şampuanları da var dermatologların tavsiye ettiği...

ayrıca kese yapmanın daha iyi temizlediği doğru bilinen yanlış inanışlara iyi bi örnektir.. :)

bir tam kan sayımı yaptırmanda fayda var, çok nadir rastlanan, önlem alınınca tehlikeli olmayan bir hastalık var, belirtilerinden biri de bu dediğindir.

bir tam kan+ldh baktır, sana hiçbir zararı olmaz, küçük bir ihtimalle faydalı olabilir:)

bende de oluyor genelde kışın. bayağı bir doktora gittim bu yüzden. en sonunda tüm sabun , duj jeli , ve şampuanlarda olan bir maddenin vucuda yapıştığı , durulama ile kolay kolay gitmediğini öğrendim (ismi cocomydle bethane gibi bişiydi) banyodan sonra bebek yağı sürmeni tavsiye ederim kaşınyıtı biraz olsun engelliyor birde dove sabun biraz daha iyi geliyor sanki.

daha duş bitmeden kaşınmaya başlıyor.düş başlığıyla dövüyorum kendimi o derece :)
ayrica tüysüz/az tüylü bölgelerimde daha yoğun oluyor.(kol sırt falan)
neyse teşekkürler.

aleti çıkar
makineye reset at
açılınca aleti tak
denetim masasından kontrol et tuşları falan
oyunu aç

denetim masasında eğer sorun yoksa, oyun ayarlarındandır. hangi oyun?

bozulmuştur.

pes oynuyorsanız oyunun ayarlar kısmından joystick tanımlı olup olmadığına baktınız mı,ondan olabilir belki

evet oyun pes 6, oyun ayarlarına tekrar tekrar baktım orada bi sorun yok. zaten uzun zamandır oynuyodum bu sorun birden ortaya çıktı. cevaplar için teşekkürler.

1) driverı var imiş : www.ps3forums.com

ben 30 sene kadar hiç çay içmemişken ve nefret ederken bir sabah otobüste uyandım, kahvaltı servisi yapılırken çay istedim içtim. şimdi öyle deli gibi çay içmiyorum. hala sevmem çok fazla, ayda bir filan içerim.

bilinçaltından bişilerin tamamlanmasına yorarım bunu. misal ben bizim milletimizin bu çay merakına, çay törenleri, çay yapmak, servis etmek, toplamak, yıkamak, efendim çay içmeyene kötü bakmak huylarından nefret ederim. içmek istemeyenin herhangi bir özgürlüğü yoktur. falan filan.

peynir yemeye başlamasının sebebi tesadüfen güzel bir peynir yemiş olması olabilir mesela. ben patlıcandan nefret ederdim, öyle böyle değil pırasadan bile fazla yani (hesap edin artık) sonra bir gün tesadüfen burnuma bir yerlerden közlenmiş patlıcan kokusu geldi, o zaman onun tadına baktım ve patlıcana olan butün kinim yok oldu. bütün patlıcan yemeklerini iştahla yerim hatta kendim közlüyorum bazen.

taze fasülyede de aynı hiç sevmezdim bir gün evde arkadaşım yaptı (öğrencilik işte, birazda açlık var tabi) böyle içine sarımsak falan da atmıştı. o zaman zorla yemiştim ama acayip hoşuma gitti, o gün bu gündür fasülyeyi de severim. sadece yerim demiyorum, severim.

önyargı olabilir.
bir şeyi değil,onu denemeyi sevmeyi olabilir.
bir tanecik kötü deneyimin üzerine sevmediğini sanıyor olabilir,önyargıya çıkıyor bu.

natnan'ın izinden...

"nefret" ettigimiz şeylerin büyük kısmı psikolojiktir fizyolojik değil. bir an o psikolojik duvarı kırıp da deneyince insan "e bu kadar kötü değilmiş" diyor ve yapmaya başlıyor.

fizyolojik nefretlerde ise böyle bir çevrim yok.

Aniden olan birşey değil gerçi bu ama, küçükken domatesten ölesiye nefret ederdim. Bi gün babam zorla her kahvaltıda yarım domates yencek kuralı çıkardı. İlk birkaç gün zorlanarak öğürerek yedim, şimdi domatessiz yaşayamıyorum, teşekkürler baba.
Bir sabah kalkıp hiç yemediği bişeyi yemek ilginçmiş ama.

murphy's law: laptop'daki ve pc'deki dvd okuyucularin %100 uyumlu degildir. filmin ilk 10 saniyesini izlediysen sisteminde su program eksik ondan izleyemiyorsun diye bir sey denemez, hepsini izleyebiliyor olman lazim.

yarısına doğruysa çift katmanlı problemi olabilir belki.
öyle bir problem var mı bilmesem de..

virus olabilir..

gizli dosyaları göster dediğinde bişeyler çıkıyo mu?

1. gizli dosyalar olabilir
2. diskin 40 gb olsa bile bunun 40 gb si kullanılabilir değildir, bir kısmı ayrılmıştır
3. gb hesabında şöyle bir sorun olur, bi program 1000 mb yi 1 gb olarak gösterir, başkası 1024 mb yi. bu da karışıklığa sebep olur.

gizli dosyaları da gösterınce kırk kadar 1kb lık dosya cıktı. onları da sıldım ama bi işe yaramadı.

cop kutusunu bosalt.

1)system restore icin ayrilmis bir yer olabilir.
2)geri donusum kutusu'nun yuzdesi cok fazla olabilir.
3)hibernate ozelligi aciksa memoryyi yedeklemek icin ayrilmis alan olabilir.
4)paging file(virtual memory - sanal bellek) icin ayrilmis yer olabilir.
5)ben vista kullanirken update'te problem oldugu zaman gizli klasorlerin bir tanesinin icine her 3 saniyede bir 110-120mb lik log dosyalari olusturuyordu. 50gb lik partition da yer kalmamisti boyle bir sorun olabilir.

5 numara olsaydi o 2gb de bos kalmazdi. demekki bu degil. ilk 4 secenekten biri olabilir. yada onceden soylendigi gibi virus.

dosya sisteminde bir arıza olabilir. scandisk gibi bir şey ile düzeltebilirsin, ama bunu yapmadan önce önemli dosyalarının yedeğini al. yine de düzelmezse o kadar alanın nereye gittiğini treesize gibibir programla öğrenebilirsin, bütün disk grafiğini döker önüne.

bana da olurdu bu bazen
scan disk yapınca düzelirdi.

bad sector?

diskin fiziksel yapisinda bir sorun yoksa, buyuk ihtimal system restore dosyalari cok yer kapliyordur.

\system volume information\ - dosya sistemi ntfs ise, standart ayarlarla bu klasorun ici gorunmez. erismek icin soyle bir dokumantasyon mevcut:
support.microsoft.com

(git: 23035)
not: avira kullanıyorum.

aviranın sitesinden (veya herhangi bir yerden) premium security suite'i indir. (bunu bende kullanıyorum ve oldukça iyi, testlerde hep ilk sıralarda)
daha sonra şurdan
license.avira.com
3 aylık yasal lisansını da al promosyon kapsamında.
güle güle kullan.
3 ay sonra ne yaparım dersen; bulunur bir çaresi. crackti serialdi filan.
tekrar bir duyuru açarsın.

(bkz: antivir)
yorumlar gayet iyi,
ben kullanıyorum baya memnunum.Tek sorunu updateler sırasında kendi reklamını yapan bir sayfa çıkarması.Evet rahatsız ediyor ama değer bence.

@natnan
bendeki reklam falan çıkarmıyor...
Ama zamanında kurcalamış olmam muhtemel, hatırlayamadım şimdi...
Bu konuda gugıl her derde dermandır.

yaklasik bir senedir avg kullaniyorum. avira'yi da uzun bir sure kullanmistim. sahsi fikrim avg'nin avira'dan daha iyi oldugu.

root isen herşeyi yapabilirsin diye biliyorum. bu bilgiyi değerlendir derim.

sudo gedit [directory] yapınca olur o.

Youtube hosts dosyasını editleseniz bile sanırım (yani bu $ekilde bahsede olduğu için söylüyorum emin değilim) dns de deği$tirmeniz gerekiyodu.

www.opendns.com

ihtiyacınız olursa diye linki veriyim dedim.

konsol,uçbirim bilmem diyorsanız alt-f2'ye basın ve "gksudo nautilus" girin çıkan pencereye.
açılan pencerede geriye giderekten filesysteme vardıktan sonra istediğiniz gibi ubuntuyu katledebilir ya da youtube u çalıştırabilirsiniz.

saolun teşekkürler

Rapid'in bi ara free kullanıcılar için hız sınırı vardı. Ne kadar hızlı bağlantın olsa da üzerine çıkamıyordun bu sınırın. Şimdi nedir bilmiyorum.

512 kbit oldu sanırım rapid free nin hızı.

peki premium alsam ne kadar olayor?

premium da sınır yok sınır serverın hızı ya da senin alabileceğin hızdır ki o da teoride de pratikte de hayvanlar gibi bir hızdır. 10 mb output verebilmesi lazım onların serverlarının çoklu bağlantıda.

rapidshare sınır tanımaz da üniversite mac adresine/ip adresine/rapidshare'e ayar verebilir.
üniversitenin hız paylaşım sistemleri olabilir ama bir şekilde speedtest'te full güç gösteriyordur.

dikkatli olmak lazım yani.

spyware için adaware, ücretsiz'i olması lazım.
virus için zonealarm, kaspersky'i satın aldı eskiden, süper. ama ücretsizi yok sanıyorum.

linux yüklü bir bilgisayara takıp temizleyebilirsin. ya da bir linux dağıtımının live cd'sini kullanabilirsin bu iş için.

bence bunlarla uğraşmadan gerekli dosyalarını başka bir ortamda yedekledikten sonra usb flash belleğini formatlaman/biçimlendirmen en sağlamı olmaz mı?

varsayım: yedeğe aldığın dosyaların içinde crack keygen vb. şeyleri olmadığını düşündüm.

valla combofix diye bir şey var,ben kavo.exe ve türevleri için kullanıyorum.bir kaç yüz kb bir şey..

başka bir duyuruya daha yazmıştım bunun için yazılan bat dosyaları var

abicim nod32 kurma, kaspersky kur ortamı dağıt yani.
daha bugün bi tane manyak autorun.inf yakalamaya çalıştım nod32 ile. C: de D: de ve G: de( flash disk) çıkıyor, nod32 birini siliyor ikisini siliyor bu .inf ler tekrar generate oluyorlar. program delirdi sildim kasperski yükledim her şey günlük ve and the güneşlik şu an.

abicim nod32 kurma, kaspersky kur ortamı dağıt yani.
daha bugün bi tane manyak autorun.inf yakalamaya çalıştım nod32 ile. C: de D: de ve G: de( flash disk) çıkıyor, nod32 birini siliyor ikisini siliyor bu .inf ler tekrar generate oluyorlar. program delirdi sildim kasperski yükledim her şey günlük ve and the güneşlik şu an.

usb belleği bilgisayarına taktıysan ve windows'un autorun özelliği açık ise (default olarak açık), o virüs bilgisayarına da bulaşmıştır. ben ubuntu linux kullanıyorum. şu sıralar kimden flash bellek alsam, içinden virüsler ve autorun dosyaları çıkıyor. dikkatli olmak lazım.

diski tak, shift'e basılı tut, autorun devreye girmesin, sağ tuş/araştır de ve disk içindeki autorun.inf dosyasını sil. artık virüs olsa da çalışamaz.

yanıt olmayacak ama:
bende iki tane var, sürekli bilgi alışverişi için kullanılıyor ve sürekli birilerinin bilgisayarlarına takılıyor, çıkarılıyor zavallılar ve sürekli yeniden ve yeniden virüslenip duruyor. dönüp dolaşıp benim bilgisayara geldiğinde avg yakalıyor içindekini ve karantinaya alıyor. çok nadir kaçırıyor, o zaman da başka bilgisayarda yakalanıyor. ama ne kadar temizlesem de yine bir yerden bulaşıyor malesef. hiçbir zamanda bahsedildiği kadar teferruata vakit ayırmayı düşünmüyorum, çünkü tekrar kapması an meselesi...

@ashh
windows'un autorun özelliğini kapatırsanız, tekrar kapması an meselesi olmaz.

kendi windows'um için evet, ama başkalarının bilgisayarlarına ne yapabilirim ki?

php'nin linux altında olması bir şey değiştirir mi ki?

windows , linux falan farkedeceğini sanmıyorum.
ödül almış bu script , işini görür sanırım.

www.phpclasses.org

86 ve 169 olmaz çünkü bunlar balçovaya yönelirler. 554 sannedersem narlıdereydi.
kipanın önünden geçer. hey gidi günler hey...

alsancak'tan balçova kipa'ya gitmek için en kısa yol alttan gitmektir.

üzerinde narlıdere, narbel, güzelbahçe yazan tüm otobüsler gider. 8 iyi bir tercihdir. 86 ve 169 ile yakınına gidersiniz. son durakta inip 5-10 dakika yürürsünüz.

554 önünden geçiyor olması lazım.

bunun dışında söylediğim yerlere giden tüm otobüslere binebilirsiniz. inciraltı otobüsleri de ya önünden ya da yakınından geçer.

alsancakta 8 için ayrı bir durakta beklemeniz gerekli,onu geçin.
sevinç durağında 554 ile 6 kipanın önünden geçer.yalnız 169 çok sık geçtiği için 169a binip 5-10 dk yürümenizi öneririm öğle sıcağı değilse.

sen gülük 5 gb hakkını kullanmazsan, hakların birikir. ama maksimum 50 gb birikebiliyo olması lazım.

2 eylülde değiştirdiler, şimdi günde 10 gb birikiyor, 5 değil.

günlük 10 gb hakkın var eğer kullanmazsan 50gb a kadar kotana ekleniyor bu indirme hakkın sonrasındaysa 6. günde de indirmezsen 50 gb sabitleniyor, 60 gb olmuyor yani.

evet. ama 50 gb olduktan sonra sabitleniyor. yani 5 gün indirmezsen 50 gb hakkın oluyor 6. gnde.

kısaca günlük 10 gb değil 5 günlük 50 gb kota diyoruz biz buna.
kafa karıştırmaya gerek yok :)

boşver hacı kick box u falan gözünü kapa salla yumruğu : )

kavga hiç bir şeye çözüm getirmez diye yaygın kullanılan bir laf var ama dayak yiye yiye adam dövmesini öğrenirsin diye bir laf daha var.

Sözü geçen durumlarda senin üzerine yürüyenler genellikle kaybedecek çok şeyi olmayan adamlar tabi bunun yanında bu adamlara aikido ile sandıklarından daha fazlasını kaybettiren insanlar da tanıyorum.

hatrı sayılır bir süre boyunca ninjutsu eğitimi almış biri olarak söylüyorum;

bir savaş sanatı öğrenmeniz kendinize güveninizi oldukça etkiliyor. kullanıp kullan(a)mama konusuna gelince,

sensei der ki: eğer sevdiklerinize, kendinize, ya da vatanınıza bir tehdit varsa ancak o zaman ninjutsuyu kullanabilirsiniz. aksi takdirde hem başarılı olamazsınız hem de zaten kullanmaya kalkmayın.

yani anlatmak istediğim, böyle şeyleri öğrenmemiş gibi hissediyorsunuz ama o dediğim tam "hayatınıza kasıt" anında yapabildiklerinize siz bile inanamıyorsunuz.

fiziksel olarak kendine güvenmiyorsan, saldırgan bir kişiliğinde yoksa bu yaştan sonra ona kasma sonu hüsran olur. bence sen söz söyleme sanatını öğren biraz. karşındakinin üstüne sadece fiziksel olarak değil sözel olarak da baskınlık kurabilirsin neticede. ağzı çok iyi laf yapan kanun yasa bilir bir avukat mesela, göt kadar olsa da çok çetrefilli durumlardan kurtulabilir karşısındakini etkileyerek.

trafik icin konusuyorum taksiler basta olmak uzere bulasmayin bagajlarinda levye yada okey istakasi olma ihtimali cok yuksek.. o yuzden bosverin gitsin.. bağyan olarak soylemem normal erkek olunca karsi tarafin tepkisi daha farkli oluyor biliyorum ama yine de bulasmayin derim..

kick box gibi ağır değil de aikiodu gibi gerektiği zaman kendinizi korumanıza yetecek kadar olan bir şey öğrenmeniz yeterli olabilir.
aman dikkatli olun yine.

"bir önceki paragraftaki anlatmaya çalıştığım kişilik özelliklerindeki bir insanı kendini koruma amaçlı da olsa sert dövüşken bir adama dönüştürür mü?"

Aikido dönüştürmez. Deneyin.

bu tür mevzularda bikaç düsturum var.

1-yanımda kız varsa kesinlikle sallamıyorum.
2-karşı tarafın yanında kız varsa kesinlikle sallamıyorum.
3-asla kavga çıkarmıyorum.
4-biri beni dövmeye geliyorsa yumruk veya tekme değil, tokat kullanıyorum.

Mevzu dövüp dövememe mevzusu da değil. Karşı taraf kavga etmeye gelir, karşılık verirsin, adamda bıçak vardır, tabanca vardır, her türlü pislik vardır, değmez asla. Ama tabi hepsinin de bir limiti var, adam gelip sana dalarsa hala duramazsın durduğun yerde. Kız konusuna gelince, yanda kız olması herhangi bir tarafın, konuyu direk çirkin yerlere getiriyor, dayak yesen kendi kız arkadaşın yanında üzülecek kız yazık, ağlayacak falan. Veya ona bile saranlar çıkabilir. Yahut karşı tarafın yanında kız olsa, dövsen, adam yediremeyecek kendisine daha da tatsızlaşacak. Riske girmeye hiç gerek yok.

Ha, krav maga bilsem iyi bir seviyede yukardakilerin hiçbirini söylemezdim. Çok etkili bişey o. Tabanca bıçak mıçak farketmez.

uzun süre aikido çalıştım, çok fuzuli veya havada gelecek ama insan gerçekten belli bir süre sonra farkında olmadan asıl olayın kavgayı başlamadan kazanmak olduğunu farkediyor, buna net bir örnek veremiycem ama kontrolsüz bir şekilde sözlü saldıran birini insan kendi istediği şekilde yönlendirebiliyor. zaten aikido'nun temelinde de karşıdakinin enerjisinin yönünü kendisine çevirmek yatıyor. neyse işte :)

10 liraya göz yaşartıcı sprey alabilirsin.

konu sanırım yine özgüvenle ilgili büyük oranda. siz ne kadar kendinizden eminseniz ve kendinize güvenirseniz işin kavgaya dönüşme ihtimali o kadar azalıyor. yani eğer olası bir kavga durumunda karşı tarafı altedebileceğinize (retorikle ya da kas gücüyle) dair bir inanç varsa içinizde, kavgaya bile gerek olmadan olayı önleyebiliyorsunuz. herhalde düstur şu olmalı, kavgaya gerek duymamak ama kavgadan da korkmamak/kaçmamak.
bir de çoğu arkadaş sakin olmayı aldırmamayı ögütlemiş. benim kastettiğim iş artık kavga boyutuna döküldüğü anla ilgili. yani karşı taraf ağzında köpükler saçarak üzerinize doğru koşuyor, bu durumda aldırmamanız bir çözüm değil ki. bak ben ciddiye almıyorum geçip gidiyorum dediğinizde adam saldırmaktan vazgeçmeyecek ki.

konuyla alakalı haberlere filan çıkan bir video vardı. boksör bir eleman 4-5 kişiyi yere seriyordu. gene trafik kavgası, arabadan bir kaç çapulcu inip herife girişiyorlar, adam her yumrukta birini indiriyordu. youtube'da vardır kesin. fikir verir en azından genel olarak.

şok aleti al.. üzerine koşan olursa ver taşaklarına 250.000 voltu. bak bakalım bidaha birine saldırabiliyo mu;) 60-70 lira bişi..

konu ile ilgili [email protected] adresinden benimle iletişim kurabilirsiniz.

"heybetim de eksik" kısmına istinaden;
(bkz: wing tsun)

40 kilo bi arkadaşım, 100 kilo beni hayretlerden hayretlere sürükledi.

bir sen bir hoca bir de havuz biraz fazla maliyetli olmaz mi?

annem de bilmiyordu bu yaza kadar. kursa yazildi kendi yas grubuna gore, senden 8 yas buyuk yani. kurs arkadaslari da kendi gibiydi. 60 yasinda ogrenci bile vardi. rezil olunacak bir sey degil ki bu. bilmemek degil ogrenmemek ayip. can yelegi, kolluk ya da makarnayla deneyebilirsin sudan cok korkuyorsan ama simitle sakin deneme bile. gerci yuzme hocasi buyuk ihtimalle makarna haricinde bir seye izin vermeyecektir zaten.

yalnız çelişki bu ki yüzme öğrenmesseniz suda boğularak ölme ihtimaliniz baya bir yükseliyor.
Bu kursların ucuz olması lazım ve kısa sürdüğünü tahmin ediyorum.Hangi şehir söylerseniz nerede öğrenebileceğiniz söylenebilir.

istanbul, anadolu yakası olursa daha bir iyi olur.
kayranın kedisi, evet utanmayı gerketiren bir şey yok ama yaş olarak çoluk çocuğun arasında kalırım diye öyle düşündüm yoksa dediğiniz gibi sorun olmaz.

endişe etmenize hiç gerek yok. benim devam ettiğim havuzda (bkz. ortaköy) her zaman kurs var. çocukların kursu ayrı oluyor, büyüklerin kursu ayrı. kurslara genç yaşta insanların dışında yaşlı başlı insanların da gittiğini çok gördüm. öğretmenler çok anlayışlı. fiyatlar çok büyük değil. anadolu yakası demeseydiniz bizim havuzu tavsiye ederdim.

yetişkinlere yönelik yüzme kursları oluyor; annem katıldı ve çok da memnun kaldı.. 8 günlük bir kurs idi..

hem neden rezil olacakmışsınız bir kere? ayıpmı birşey öğrenmeye çalışmak? bununla dalga geçmeye çalışanlar asıl rezil oluyor ama bunu anlayamayacak kadar seviyesiz ve aptal oldukları için fark etmiyor yani.. çok kızıyorum bu tip düşüncelere..

üsküdar burhan felek yüzme havuzunun karşısında 2 saatte yüzme öğretilir tabelalı bir yer var. her yaşta insanı kabul ediyorlarmış.

Yüzme imkanın varsa yüz. Tüm doktorların falan ortak kararıyla, yüzme en sağlıklı spor gibi bişey :)

Boks için de kickbox yap istersen, hem sokak dövüşü öğrenmiş olursun kimse sana çatamaz.

Besin desteği çok ağır spor yapıyorsan olur, yoksa az yağ tüketmeye özen göstererek normal beslenmene devam et. Fast food yeme, yağlı şeyler yeme falan filan.

O televizyonda show tv'nin müzikli reklamlarında duyduğumuz sağlıklı beslenme olayları falan aslında doğru yani, her ne kadar show'un haberi olsa da.

problemin daha ziyade devamlılık gibi ki bu sıkılmanla alakalı olabilir. malum vücut denen nane hemen spora başladığında kendini göstermeye başlamıyor. tavsiyem iyi ve bu konuda senin kadar istekli bir arkadaşınla birlikte bir salona üye olman. veya eğlenceli başka bir alternatif olarak nintendo wii + wii fit + twist shape triosunu edin ki bu biraz maliyetli ama sürekli spor yapmanı sağlayacaktır.

daha 1 sene dolmadı, doktor kontrolünde 27 kilo vermiş birisi olarak sana söyleyebileceğim çoğu doktor vb (diyetisyen olabilir bu vb) ağır sporları önermiyorlar. en faydalı şey yürümek. sağlıklı bir insan olarak günde 10.000 adım atmak gerekiyormuş. bir adımsayar (pedometre) al, beline tak bakalım, normalde bir günde ne kadar yürüyorsun. bunu arttır ilk önce.

onun dışında yürüyüşe denk yüzme var. ben haftada 5 gün yüzüyorum. her açıdan faydalı. yorulmuyorsun, ama kasların diğer sporlarla aynı oranda çalışıyor. dayanıklılığın artıyor, ayrıca suyun insan psikolojisine çok da faydası var. vs vs vs

en iyisi koşmak/yüzmek olsa da azar azar vücut geliştirme de yapmanızı öneririm.
koşmak/yüzmekte etkisi kolay kolay gözükmez ve sıkılabilirsiniz.ama vücut azıcık şişmeye başlayınca daha motive olursunuz.
çılgınlar gibi kendinizi geliştirmeye vermeyin ama serpiştirin birkaç hareket aralara..

çikolatalı krema. hatta fındıklı çikolatalı krema vs

valla bizim evde hepsinin adı "şokella" olarak geçer.

kakaolu fındık kreması

"çokomel" ahaha küçükken ben böyle diyomuşum annemin yalancısıyım : )

Türkiye pazarına ilk chokella girmiş herhalde ki, yıllar yılı biz bu gıda maddesini markayla özdeş tuttuk hep 'şokella' dedik. Hatta valide abarttı, 'şokerila' dedi ki daha da sevimli oldu. Tıpkı Selpak, Orkid, Kalebodur vs. durumu işte.

Kakaolu fındık kreması olsa gerek tanımı. Ama çok sevimsiz be. :) Düşün, pazar saat 11.00 suları maaile kahvaltıya toplanılmış, anne sesleniyor şekspiryen tiyatrocu gibi: "Oğluum gel hadi ekmeğinin üstüne kakaolu fındık kreması sürdüm". Çok itici. Bu arada, galiba ailemi özlemişim.

biz de mısır gevreğine corn flakes dercesine kakaolu fındık kremasına şokella diyoruz.

ekmege surulen cikolata.

ikinci dunya savasinin hemen sorasinda ferrero amcamiz icat etmis bu seyi. ilk nutella cikti yani. bunada italyanlar super krema diyolardi yani ben bi dergide okumustum. ferrero amcamiz bulduktan sonra nutella die markasini yapmis. ondan sorada sarella sokella cokokrem vs vs

edit: bunun icinde findikda vardir sadece erimis cikolata degil yani.

en.wikipedia.org

Sıcak-soğuk var.Sıcak bişey yedikten sonra soğuk bişey içincede bi ağrıntı geliyo.Tam tersindede..

diş ağrısı ve şeker ikilem olmuyor mu yahu? (:

di$ + $eker + ağrı üçleme oluyor sanirim =)

çürük.

msn messenger'in boyle bir ozelligi bulunmamakta.

windowsta kullanıcı açıp,bu kullanıcıda program yüklemeyi kısabilirsiniz(mi?).
siz kendi yönetici kullanıcınızdan gerekli programları yüklersiniz,kişi msnsiz kalır.
webmessengerlar dolup taşıyor etraf o ayrı.

bildiğim kadarıyla msn discovery ile mümkün.

(bkz: assassin's creed),
(bkz: mass effect),
(bkz: bioshock)
(bkz: gears of war)

bunları da oynayabilirsiniz.

fallout oynamışsındır tabi?

gerçi istememişsin bu tarz ama her türlü dene derim.

1) hitman blood money tavsiye ederim.

3)
pokemon yellow
pokemon blue
pokemon red (Gameboy) (Bu üçünde tanıdık pokemonlar var)

pokemon gold/silver
pokemon crystal (Gameboy Color) (Burada yeni hayvanlar da var)

pokemon ruby/sapphire (Buradakileri yolda görsem tanımam) (Gameboy Advance)

pokemon fire red/leaf green (pokemon red'in güzel grafiklisi) (Gameboy Advance)

Emülatörler yardımı ile oynayabilirsiniz
(bkz: Visual Boy Advance)

mafia,gta'lar falan oynayabilirsiniz.
mass effect biraz crpg kaçabilir ne kadar güzel actionları olsa da.


3 - pokemon red,yellow,gold falan var nintendoda.emulatörle oynanıyor ama üstten rezalet grafiklerle.ama çok çılgın oyun,çocukluğumuz onunla geçti.

nereye gideceksiniz finlandiya'da??
airbaltic'a bir bakın derim.

açık bilet almayın, kat kat pahalı olur.

tampere,ama helsinki'ye gidip ordan otobüsle daha olası gibi..
açık bilet almak derken,finlandiya'ya bilet alırım,bir aksilik çıkar da gidemessem açık bilete çevirme manasında dedim.

airbaltic çılgınmış yahu,direk tampere'ye bile dolu var.

Öncelikle, bilgisayar mühendisliğinde tahmin ettiğinden epey fazla kız var. Odtü'dekinde kaç kız var kendin sayabilirsin mesela: ceng.metuyillik.com

Sonra, iyi eğitim veren üniversite olayı için, teknik üniversiteye girebiliyorsan gir. Yoksa çok ayrıntısını ben de bilmiyorum. Senin puanlarına uyan üniversiteleri say ben içinden sana seçeyim.

Süfer bi coder olmak için bilgisayar müh okumana gerek yok. İngilizceyi iyi öğren yeter. İnternette ömrüne sığdıramayacağın kadar ingilizce kaynak var.

Ama tabi bi yerde işe girmek için müh olmak lazım. Okul yeterli olmayacak, kendini geliştirmen lazım. Programcılıktan zevk alman lazım, ve oldukça iyi bir vakit ayırman gerek kodlamaya. Çok kod yazmaktan başka iyi öğrenmenin yolu yok. Programcılık zekası veya yeteneği de lazım ama, kodlamaya vakit ayırmazsan geliştiremezsin.

Özetlersem, bir bilgisayar müh okurken, programlamaya bol bol vakit ayırmalısın. Oyun yazmak istiyorsan C++'a yüklenirsin, web developer olmak istiyorsan php'ye yüklenirsin, ama illa ki kendin vakit ayırman gerek.

Mesela ilk iki yıl programlamada kendini geliştirirsin, son iki yıl şöyle orta halli, birkaç kişiden oluşan bir ekiple birkaç açık kaynak program yazarsınız, yayınlarsınız, geliştirirsiniz falan. Bir yerde işe girerken şirket şunları ister:

- İyi kod yazıyor mu
- Bir projeyi baştan sona getirebilecek ve sorunlarını takip edebilecek kadar isterkli mi (maymun iştahlı mı değil mi)
- Takım ile çalışabiliyor mu

Sen son iki yıl birkaç açık kaynak proje işine falan girersen, mezun olduktan sonra da kendini iyi övmeyi becerirsen istediğini yaparsın.

@harzem
10 yıldır günümün çoğu bilgisayar başında geçiyor. bilgisayar için her zaman vaktim vardır ve programlama her zaman ilgimi çekmiştir. ingilizcem iyidir, hazırlık sınıfında sınıfın en iyisiydim (ehe ehe :D)

Tam hatırlamıyorum ama şöyle sanırım:
Yıldız Teknik
Dokuz Eylül
Anadolu üniversitesi
Çukurova üniversitesi

diğer şehirdekilere zaten yeter ama iyi bir üniversitede okumak istiyorum.

itu blg.de okuyan biri olarak sunu soyleyebilirim, bilgisayar muhendisligi pimi cekilmi$ bir meslek. onun yaptigi isi yapabilmek icin bilgisayar muhendisi olmaya gerek yok, zaten artik is ilanlarinda bilgisayar muhendisligi yerine muhendislik mezunu yeterli oldugu soyleniyor.

hatta zaman kaybetmemen icin blg. muhendisligi okuma bence. yazilim muhendisligi oku, bizdeki gibi gerekli gereksiz donanim bilgisini almadan amacina ula$irsin.

@arcano
bildiğim kadarıyla devlet üniversitelerinde yazılım mühendisliği yok. özel üniversitelere de gitmem için en azından %50 burs kazanmam lazım. ben de isterim yazılım mühendisliği ama maddiyat sorun olur. ha ben yanlış biliyorsam, devlet üniversitelerinde varsa, koşa koşa giderim.

bilgisayar mühendisliği bölümünde yazılım üzerine birçok ders var.
teknik seçmelilerini,tracklerini onlardan yana seçersen(tabi kıt bir okul olup,zorunlu seçmelilerden başka şansın olursa) istediğin şeyi elde edersin.
ama üniversite okumadan kod yazmaya tamamen inanmıyorum.yazılır tabi,alasıyla yazılır ama güzel olmaz.yani biz bu kadar dersi laf olsun diye almıyoruz.o kadar tecrübeli hocadan o kadar bilgiyi boşuna almıyoruz.Bölüm dersleri php,java,dot net diye ayrılmıyor yani.büyük projeler nasıl yapılır,kompleks sistemler nasıl kurulur,bunlar internetteki kaynaklarla kolay kolay olcak işler değil.Ha ben 2yi yeni bitirdim,dolayısıyla (bkz: kaynak götüm) :)

üniversite olarak yıldız tekniğe sadece özenmişliğim var,dokuz eylülün de birinci ağızdan duyduğum kadarıyla güzel uygulamalar yapılıyor ama hep microsoft üzerine..bir de donanım üzerine istesen de istemesen de baya bir eğitim alıyorsun.

ben,şahsen,kendim izmir yüksek teknoloji enstitüsünde okuyorum,bence bölümümüz en iyisi değil ama başarılı.biraz garip bir okuldur ama düşünün derim.

ekleme : diğer okulları bilmiyorum da bizim okulda donanım üzerine zorunlu olarak elektronik 1-2,mantık tasarımı,bilgisayar mimarisi ve gömülü sistemler var.bir de network var onu da almassan ayıp olur zaten.

@arcano

devlet üniversitelerinde yazılım mühendisliği varmış ama ufak bir araştırma yaptım, pek sıcak bakamadım açıkçası. bilgisayar mühendisliği daha iyi gibi gözüktü bana.

Matematik üzerine lisans eğitimi ve bilgiasyar bilimleri yüksek lisansı da leziz olur kanaatindeyim.

@divit

o bölümlerde de programlama eğitimi az da olsa veriliyor sanırım (götümden sallıyor da olabilirim) ama bana yetmez, yetmeyecektir. okulla birlikte kendi çabalarımla programcılık öğrenmek zor olur gibi geliyor bana. önerin için teşekkürler, düşüneceğim (:

@homo statisticus

tavsiyeniz benim B planımdı (: bilgisayar olmazsa matematik yazıp bilgisayarla ilgili master yapmayı planlıyorum.

ulvi amacım iyi bir oyun programcısı olmak. Diğer duyurumlarımda da söylemiştim bunu. Bu amaca ulaşmamın en kolay yolu bilgisayar mühendisliği gibi gözüküyor. Fikirlerinize açığım, belki daha iyi yollar vardır.

Öncelikle selamlar;

Ucundan meslektaş olmak üzereyiz sanırım :)

İyi bir yazılımcı ya da coder olmak istiyorsan benim sana tavsiyem Bilgisayar mühendisliğinden çok yazılım mühendisliği olacaktır.Zira bilgisayar bölümünde pek çok farklı alanada eğilim var bu bazen öğrencilerin kafalarının karışmasına sebebiyet verebiliyor. 3. sınıfta olup hala ne meslek yapmak istediğine karar veremeyen bilgisayar mühendisliği okuyan arkadaşlarım var. Rahmetli sakıp ağamızın dediği gibi "Bir şeyi çok iyi yap." VB, c++ ve php bildiğini söylüyorsun. Bu süper bir şey. Algoritmadan bihaber olarak okula başlayanlar var. son 3 yıldır sürekli araştırmalarım piyasa araştırmalarımda piyasaya en hakim dilin C# olduğu kanısına vardım. Web programing tarafında keza asp.net bu şekilde. Koyu bir open source destekçisi olmama rağmen şu an sürekli .Net platformunda çalışıp kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Microsoft'un firmalara yaptığı dayatmalar, iş sahasında microsoft ürünlerinin prestiji vb sebebiyle pek çok firma bir an önce .Net entegrasyonunu sağlayabilmek için yazılımcıların kapısını aşındırıyor.

Daha önce yine burda belirttiğim gibi sadece lise mezunu olan bir arkadaşım şu an .net framework üzerine çalışan prestijli bir yazılım firmasında ve aylık maaşı 4.800 lira. Ve bu çocuk yalnızca 19 yaşında! Eğitimin hiç bir önemi yok demek istemiyorum fakat IT sektöründe biraz daha yapılan projeler ve bilginin öne çıktığını vurgulamak istiyorum.

Üniversite tavsiyesine gelecek olursak.

Yıldız Teknik
Dokuz Eylül
Anadolu üniversitesi
Çukurova üniversitesi

demişsin. Çukurova Üni Bilg. Prog. okudum daha önceleri. Eğitimi fena değildir, lablar iyidir fakat sana öncelikli olarak, ODTÜ'yü önereceğim. Kulüp imkanları, proje zenginliği ve %100 ingilizce olması ile bizim bölümde en çok öne çıkan üniversite bana göre.



Son söz; Bilgisayar mühendisliğini unut. Yazılım müh. ya da Matematik mühendisliği oku :)

@alkolik imam

abi n'aptın sen ya? odtü kim, ben kim? :D tavsiyen çok yararlı oldu teşekkür ederim ama odtü beni kat kat aşar bence :D

Bahçeşehir burslu derim o zaman:)

@ alkolik imam

bahçeşehir yazılım, olabilir sanırım, düşüneceğim (:

@divit

okuyacak olursam elektrik elektronik değil de, matematik okurum. her ne kadar elektronik de ilgimi çekse de, oyun programcılığında bana pek bir şey katacağını sanmıyorum, matematik daha akıllıca bir seçim olur sanırım.

gelen cevaplara bakılırsa, bilgisayar mühendisliğini kafadan sildik. öncelikli tercih yazılım mühendisliği, olmazsa matematik. iyi midir?

candır kandır diyorum.

şimdi oyun programcısı olmak istediğini söylemişsin.ea gameste çalışan türk bir arkadaşın yazısını okumuştum,ordan gireyim.
bir kere türkiye'de oyun sektörü yok gibi bir şey.dolayısıyla türkiye'de bir üniversiteden çıkarak oyun sektörüne girmen çok zor.yurtdışı bizim üniversitelerimizi kolay kolay tanımıyor.yani yurt dışında prestijli bir yerde oyun üzerine yüksek lisans ya da master yapman şart gibi.bunun için de iyi bir ortalama ve bölümünde olman lazım,eagamesteki arkadaş öyle yapmış yani.matematik bölümünden iyi bir yerde oyun programcılığına geçmek için çılgın projeler hazırlaman lazım heralde.

ayrıca matematik bölümünü napçan alaşkına.evet programlama üzerine gidebiliyorsun ama sen burda donanım derslerinde zaman kaybetmeyeyim derken milyon tane matematik teorisiyle boğuşup napacaksın?hadi kriptograf olcam desen anca o konuda yarar matematik bölümünde o kadar kasman.zordur da yani matematik bölümü,gerek yok.

ekonomi yazılım mühendisliğinde okuyan arkadaşlarım da var,evet yazılım konusunda bilg mühten daha çok eğitim alıyorlar tabi ki ama bilg. mühendisleri sürünmüyor yanlarında.bilgisayar mühendisliğini kafadan silmek yanlış bence,bir daha düşün.

ayrıca c# ve .net konusunda.adamlar pazarı götürüyor doğru ama javacıları da havada kapıyorlar bildiğim kadarıyla.hiç bulaşmadım .net e ama söylediklerine göre microsoft bitirmiş olayı,çok kolaylaştırmış program yazmayı.o derece ki javayı yapan adam .neti havada karada yapar diye bir sonuca vardım utanmadan.
yaşasın open source diyerekten bitirmek istiyorum sözlerimi sdf

Öncelikle şuan okuduğum en ilginç yorumlar burada..

Bilgisayar sektörü öyle ilginç bi sektörü ki sen ve sen den ibaret. Ha birde kütüphanen ne kadar geniş ondan..
Söz konusu yazılım geliştirmek istiyorsun anladığım kadarıyla ama yazılanların hepsine tamamen katılmıyorum. Türkiyede hangi okula gidersen git sonuçta seni bir yolda ilerletmeye çalışıcak. Dokuz eylül üniversitesi tamamen microsoft çalışıyor örneğin. ben'i sinir etmiş bi durumdur bu. ama bunun dışında izmir yüksek teknoloji bakma az felan puanları şuana kadar gördüğüm en sağlam insanlar orda. girersen ahmet koltusuz diye bi insan tanırsınki bu adamı ya cok seversin yada nefret edersin ileri bi insan ve okulun bir cok ders programını bu tek yöne yönelik eğitimden uzak tutan bir insan..
Ha diceksni niye bunları anlattın. $imdi benim 2yıllık bilgisayar programcılığı bitiren arkadaşımda var. Askeri similasyon şirketlerinden birinde çalışıyor ankarada ve 2 civarlarında para alıyor. Düşün bilgisaytar programcısı!
Yok mühendislik bitmişte yazılım coşmuşta bunlar bana cok saçma tanımlamalar geliyor. Niye dersen yazılım geliştirmek tamamen kişisel vaktin.. yani hangi okula gidersen git sana verebileceği bir programalama dili asla olamaz! Tamamen programlama mantığı kompleks'i bunuda mühendisliklerdede aliyorsun. Daha ileri gitmek için alıcaksın kitapları eve başlıyıcaksın çatır çatır kodlamaya..
Yazılımda daha cok program yazdırıyor olabilirler o kısmını bende bilmiyorum ama bilgisayar yazılıma oranla daha geniş bir bölüm. yazılımda gelmek istediğin noktaya alıp eline bilgisayarı catır catır yazıp dökümanları okuyup gelinebileceğine inanıyorum..(evet bir okul okumadanda gelebilirsin ama insanlar imza yetkisi ariyor)
İşin özünde kendinde bitiyor. 2 yıllık okuyan arkadaşım örneğin okulda bi bok öğrenmedi adam deli gibi oyun oynarda sonra ucundan başından gösterdik programlama algoritma sonra iki yıllık bölüm okudu dökümandır carttır curttur suan türk uçuş simulasyonları geliştriyor. evet adam hala oyun oynuyo ve üstüne para alıyor..

yani para için bölüm okuma sakın. sen ne istiyosan onu ilerle o yolda zaten fazlasıyla para kazanıcaksındır..

.net coşmuş diyorlar ama macintoshda (bkz: xcode) kötü denemez hani cokta süper bir sistemleri var admaların kod geliştiren insanlar için..
satma imkanına kadar imkan sağliyorlar hem geliştirme aparatları .net gibi öyle gidip ayriyetten alimiyorsun her mac cdsi içersiinde felan mevcut (konu derinleşiyo nokta koyayım hehe)

sonradan gelen cok ince edit: yaşasın open source!!

İlk mesajda dediğim gibi, eninde sonunda bilgisayar mühendisliğine karar verirsen, teknik üniversiteye gir. Verdiğin örnekler içinde bence en iyisi Yıldız Teknik. Staj yaptığım yerlerde Yıldız'dan mezun adamlar vardı ve ODTÜ'den mezun olanlarla aynı maaşı alıyorlardı (galiba) :)

Bilgisayar okumayacaksan, sakın matematik okuma aman. Elektronik oku daha iyi. Matematikte dersler senin ilgilendiğin şeyle %95 alakasızdır. Elektronikte bu oran %75'e falan düşer :P Bilg mühendisliğinde %50'nin altına inmez. Yazılım mühendisliğini tam bilmiyorum ama bilgisayar mühendisliği yine senin istediğine en yakın bölüm.

And my vote goes to..... Yıldız Teknik Bilgisayar!

bir de şöyle birşey var: (bkz: ctis)

kablosuzda şifre koyun öncelikle..
kablosuzun kablo girişleri yine vardır diye tahmin ediyorum,kabloyla rahatsanız öyle devam edin.
ama bir yandan da kablosuz seçeneği durmalı bence kenarda.güzel bir özgürlük kendisi.

kablosuz al istersen beğenmezsen kablosunu takarsın kablolu olur=)sonuçta ethernet çıkışı var.

Bilgisayar kesin yerinden oynamayacaksa kablolu daha rahat. Baglanti kopmasi gibi sorunlar kablosuzda bazen oluyor ama kabloluda pek rastlamadim. Ayrica guvenlik de daha kolay. Ama sonra bir gun laptopu sofada kullanmak isterseniz zorluk olabilir.

it did great help to me " bana acayip faydası dokundu" " çok işime yaradı" ve senin dediğin şekilde benzer anlamlara sahip. birine teşekkür için "I appreciate your help/efforts very much" diyebilirsin, tabi konuştuğun kişiyle olan samimiyetin seçeceğin kelimeleri etkiler.

onun yerine "it was of great help for me" de. senin cumlen hem grammar acisindan yanlis, hem de kulaga hos gelmiyor :)

hatta istiyorsan karşılığında, "what can i do for you" diyebilirsin, ya da amerika sokaklarında dendiği üzere, "what can i do you for?" diyebilirsin afedersin.

do help olmamış gibi,
do good olabilir ama great good garip gelebilir..
aklıma gelmedi bak şimdi doğrusu..

düşündüm de it did great good to me gayet güzel bir cümle.
ya da you've been great help to me olabilir ama pek emin değilim.

teşekkürler, çok yardımcı oldunuz (insanın anadili gibi var mı :p )

başka bir bilgisayarda deneyin.

ileride hukuki bir sorun çıkmasın diye kayıt altında tutarlar. en basitinden bir örnekle size kargo getiren eleman işten ayrıldı diyelim. siz de pek dürüst bir insan değilsiniz. arayıp ben kargomu almadım kardeşim dediğinizde size o formu gösterirler. susar kalırısınız.

sorsaydin..

@insanımsı : adım ve imzam yeterli değil mi?
@orange coffee : vala uykudan uyandırdılar,yarı uyuyordum zaten.

ben de toshiba'dan dvd player aldım kimlik numaramı istedi. tatilden gelmiştim. temmuz'da yasa çıktı artık fatura keserken kimlik no istiyoruz dedi. orta oyuncuların istiklalde nazi kılığına girip kimlik sorması, vatandaşın da göstermesi aklıma geldi; ama çıkardım kimliği. belki bunla alakalıdır.

15 günlük bir kuryelik deneyimim olmuştu. bana söylenen ileride karışıklık çıkarsa kimlik formu elimizde olur gibi bir şeydi.

bu $ekilde uygulamayı bildiğim kadarıyla yurtiçi kargo yapıyor. Diğerleri genelde kimlik bile istemiyorlar. plazalarda bu i$lerle ilgilenenlerin güvenli teslimattan anladıkları bu olsa gerek. ke$ke aynı özeni kargonuzu adrese erken teslim edebilme a$amasında da gösterseler.

muratcım tamamda o ekrana nasıl erişiyoruz

aynı şekilde bilgisayarıma sağ tıklayıp özellikler değil miydi?benim aklımda öyle kalmış.

başlat>ayarlar>denetim masası>sistem

O zaman Adobe Media Player diyim... Itunes'a benzer belki biraz daha başarılı, ama Itunes kadar popüler değil, bu arada Amarok ile Itunes arasında hiçbir fark yok neredeyse...

Adobe Media Player için www.adobe.com

nasıl olduğunu pek bilmiyorum ama songbird'ü deneyebilirsin, özgür yazılım sonuçta.

(git: 36483)

ayrıca kmplayer var hem video izleniyor hem müzik dinleniyor.
yani her video playerda müzik de dinleniyor da bunda da library olanakları var ama ben foobarla başladım ondan denemedim.

amarok gibi sadelik olarak foobarı önerebilirim.

müzik için aimp kullanıyorum fakat winamp'ten geldiğim için itunes tarzı programlara uyuzum. kmplayerın müzik modu da iyi diye biliyorum. library falan bilgim yok pek o yüzden hiç yazmasa mıydım acaba...

cevaplar icin tesekkur ederim

aslinda ozgur yazilim olmasi cok sart degil. onerilen programlari deneyecegim

media monkeyi denedim arada, hakikaten cok ozelligi var, ama amarokun sadeliginden cok uzak. neyse biraz alismaya calisinca hos bir program. ama hala cok onemli bir handikapi var, librarye diyelimki bir sarki attiniz, tum libraryi, 10 bin sarkiyi tekrar taratmaniz lazim! library takip ozelligi icin ekstradan para istiyorlar!

getsongbird.com

Ben Creative Zen kullanıyorum ve kendisinden çok memnunum. Tavsiye ederim. Kapasite olarak 8gb'nin üstü türkiyeye geldi mi bilmiyorum ama 32gb'ye kadar sd kart desteği de var arkadaşın.

10 gb üstü türkiyede genelde hard diskli var ve gereksiz pahalı olabiliyorlar.
sd kart kabul edenlere bakıp istediğiniz kadar sd kart alın yanına daha mantıklı gibi.zaten incecik şeyler taşınır yani yanında uygun bir kılıfla..
bu genel bir öneri tabi,ben 2 yıl önce zen vision m aldım hard diskli o zamandan beri pek bakmadım mp3 çalarlara.hard diskli olması biraz hantallaştırıyor,pil yiyor (gerçi vakti zamanında 10-15 saat giderdi kullanıma göre),bir de büyük oluyorlar biraz.

cowon d2

4 gb hafıza seçenekli olanlar 300 ytl idi en son webdenal.com'da. 40-50 ytl'ye de 8 gb'lık bir sd kart alınca 12 gb hafıza olur.

45-50 saate yakın şarjı gider sadece mp3 dinlerseniz.

video da oynatır.

ekranı da dokunmatik.

olur yani.

bende ipod nano (3rd generation galiba) var. pili çok uzun süre gidiyor. sitesinde 24 saat şarkı çalma veya 5 saat video izleme kadar pili var diyor, ki doğru diyor deneyimlerime göre. pil açısından ve kullanılabilite açısından ipod nano süper bence. sizin arayıp da bulamadığınız bi tek kapasite sorunu var. 8 gb yeter derseniz yeni ipod nano'lardan alın derim.

(bkz: iriver x20)

defensive driving kursu ariyorsun. bize Hurmoglu diye bir sirket vermisti egitimi. ama sanirim ankara da subeleri yok. yine de sormakda fayda olabilir. www.hurmoglu.de

izmirde emin direksiyonun defansif ve güvenli sürüş eğitimi programları var. hatta aydın otobanından aydın istikametine giderken bir mola yeri var ve orda çok büyük bir pisti var.

www.emindireksiyon.com.tr

autodrom eylül ayı başı itibariyle izmir yarış pistini devraldı ki emin direksiyona da belgeleri veren kurum kendisi. autodrom diye arattığında çıkıyor google da.

bir de ben soru ekleyeyim: defensive driving varsa offensive driving de olsa gerektir. onun kursu var mı? ciddi sorudur bu arada.

Emin Direksiyon, Defansif Sürücülük ve İleri Sürüş teknikleri eğitimi veriyor evet. Ben katıldım gayet güzel. Sertifika da veriyorlar ayrıyetten.

Parkur Çeşme otobanında Çeşme'ye giderken Seferihisar kavşağına yakın Shell istasyonunun yanında. Kahvaltı salonu/restaurant gibi bir şey de var hayo.nun dediği gibi.

cevaplar için teşekkür ettikten sonra sevgili helenart'a bir soru daha sorayım, eğitimi sanki almanız gerekliymiş gibi söylediniz de, belirli bir iş için böyle kursları almanız gerekiyor mu, yoksa siz de canınız istediği için mi almıştınız?

actionary'nin sorusunu ben de merak ettim.
biz de jason bourne gibi araba kullanmak istiyoruz ahah

Bir ps3 bir de g25 alırsanız,evinizde butun teknikleri rahat rahat ogrenebilirsiniz.Bir de gt5p lazım tabi.

bu emin direksiyonda skidcar var mı acaba?

sirket kurallari geregi almamiz gerekli idi. egitimi sirket sagliyordu. ki zaten ilgili egitimi almadan arac kullandirmiyorlardi.

offensive driving egitimide ver kuruluslarda olmasi lazim.

Açılan kapanan veya sadece PHP'ye özgü bir olgu değil adres satırı parametreleri.

echo $_GET['variable'];

derseniz "variable" yazdırır.

yok direk "echo $variable;" yazsan bile oluyor,phpye özgü değil biraz önce sozlukte(asp) deneyince gördüm.
açılan kapanan birşey değilse çalışmama nedeni ne olabilir?
yoksa bende tesadüfen $variable çalışıyor da wamp'ta $_GET['variable'] mı yazmak lazım?

yanlış anlaşılma olmasın,phpyi yardırmış bir insan evladı değilim.
onu kapatın bunu açın diyince nasıl diye sorarım :)

hmm doğru,ben formlarda kullanılan method=get ile bunun farklı olduğunu düşünmüştüm.(href ile kullanıyorum çünkü şu an bahsettiğim şeyi)
şimdi oturdu taşlar.
heralde wampta echo $variable kapalı geliyor,$_GET['variable'] sağlam çalışacaktır.
teşekkür ediyorum.

ya bu kadar php biliyorsunuz madem yok mu freelance takılanınız ya da bir projeye vakit ayırıp paraları cukka etmek isteyeniniz? ala ala...

vala maxthonu ilk defa duydum da;
firefoxta ayarlar kısmında güvenlik tabında parolalar bölümü var.orda kayıtlı parolalar tuşuna tıklayınca bir liste çıkıyor ve ordan silebiliyorsun.belki maxthonda da öyledir.

ı ıh, benzerine rastlayamadım Maxthon'da.

yanlis hatrlamiyorsam ctrl+sag sol tuslari (yaziyi geri istiyosaniz sol ileri istiyorsaniz sag)

ya öyle yapa yapa filmden soğuyorsun.
indirdiğiniz altyazılara bakın,belki bir tanesinde sabit 1-2 saniyelik kayma vardır.o kaymayı düzelttiğin zaman film boyunca rahat rahat izlersiniz.
yoksa şansınıza küsün,uyumlu bir sürüm indirin diyeceğim ne yazık ki

@orange coffee: anlık olarak senkronizasyon sağlıyor ama dediğim gibi altyazı nedense videonun ortasına kadar videodan hızlı, ortasından itibaren de yavaş. yani ben bu ctrl+sağ sol hedesini film süresince kullanmak zorunda kalıyorum ama kalmak istemiyorum, filmi koyup rahat rahat izlemek varken elli defa müdahele etmek çok sinir bozucu.

uncut versiyon diye indirmişinizdir ama o versiyon da zibilyonda bir sürümdür. hiçbir altyazı ona göre değildir. elinizdeki filmde fazla sahne vardır. ne kadar başını sonunu da ayarlasanız denk gelmiyordur.

veya o video nuke yemiştir (nuke yemek nasıl oluyor bilmiyorum ama). sonradan proper denen düzgün versiyonu çıkıyordur, bütün altyazılar ona göredir.

ikisi de denk geldi bana. birincisi transporter 2'de. ne yaptım, filmi baştan indirdim.

ikincisi lost 4x05'te. ne yaptım, o bölümün proper olanını baştan indirdim.

yani başka yerden baştan indirince (proper mroper deniyor) uydu. filme göre altyazı değil, altyazıya göre film hesabı.

@nathan: ya işte problem zaten tam uyumlu altyazı bulmak değil, gecikme ayarlarım, ilk-son satır ayarlarım, fps ayarlarım sorun değil. görünürde her şey tam olması gerektiği gibiyken bu altyazı hızının bir artıp bir azalmasını almıyor kafam. sinir küpüne döndüm 2 saattir bununla uğraşıyorum resmen.

@kibritsuyu: valla evet film special edition ama resmi sürüm yani, the abyss için bir normal bir de SE versiyon var. sitelerde dolaşan altyazıların hepsi aynı, sürelerine kadar yani. bi benim indirdiğim versiyon neden farklı olsun anlamadım ama test edecek şansım da yok şimdi. mecbur başka bir versiyon indiricem pof..

bu yöntemle film ne yazık ki pusth olucak ama yapıcak bişey yok.
subtitle work. açılır ilk konusmanın başladığı an a göre bir ayar yapılır ama subtitle ların hepsi seçili iken!
altyazıyı kaydedin ve izlemey başlayın. 15 dakika sonra kayma başladıysa. o zaman dilimini sub. w.shop da açıp o andan sonrasını tekrar tam olarak seçip aynı zaman ayarlamayı yapın. böyle böyle 3-4 kez yapılabiliir. sonrası ise işkence olur. ama genelde olmaması lazım. 3-4 düzenleme sonrasında o release e uygun hale gelir zaten altyazıç hatta bunu paylaşırsanız bir altyazı sitesinde güzel de olur.

cepleri delmesin, batmasın oramıza buramıza diye.
(attım)

cebe/cüzdana/zamanında keseye koyulduğunda kesmesin sivri tarafları diyedir sanırım.

ama o zaman köşeleri yumuşatırlardı yine kesmezdi.. otomatlara kolay girsin diye olabilirmi acaba? ama taaa ne zamandan beri, o zaman otomat varmıydı? belki sayması kolay olsun gibi birşey olabilir veya dayanıklı olsun diye.. belki de hiçbir sebebi yoktur, ilk yapan öyle yaptı diye gidiyordur o şekilde yani..

kesin bilimsel bir cevap veriyorum: yere dustugunde yuvarlansin yuvarlansin bizi pesinden surukleyip en olmadik yerlere girsin diye !

çünkü insanlık tarihinden beri daire kusursuz bir şekildir. düşünürler ve bilimciler evrendeki en kusursuz şeklin daire olduğunu düşünmüşlerdir. benim aklıma bu geldi direkt.

köşeli şeylerin mukavemeti daha düşüktür diye biliyorum (ama bu biraz ümmi bir bilgi, mühendis filan da değilim) ve bu yüzden dikdörtgen bir para kolayca kırılabilir. oysa yuvarlak para kırılmaz...

maçlarda kafa yarmasın diye. taa roma imparatorlugunda arenalarda gladyatorlerin kafası yarılmasın diye.

ben de korsan yapmak daha zor diye duymuştum tırtıkları falan yapmak daha zormuş yuvarlak olunca

eskiden; yani paraların altın, gümüş vb kıymetli maddelerden yapıldığı dönemlerden kalma birşey. bu tip paralardan eğelemek yoluyla belli miktarı çalınırmış, bu nedenle yuvarlak gibi bu tip bir olayı kolayca gösterebilecek bir şekil seçilmiş. hatta kenarlarında bulunan tırtıklar da genelde bu maksatlıdır.

ha kaynak veremem, aklımda kalan bu ama.

alchoburn dogru soylemis. hubberd o brienin economics adli kitabindan okumus ve ekonomi hocamdan duymustum bunu.

ben anlamadım,eğelemek derken?

(bkz: #1221514)

valla kafa yarmasın kısmına katılamayacağım kafama esaslı bir para yediğim için... yuvarlak para fırlatıldığında yuvarlak olması sebebiyle süper bir ivmeyle frizbinin ağırı gibi hız kazanıyor ve LAAAK diye kafaya oturuyor. gözümde şimşekler çakmıştı. bu yüzden sağa sola fırlatılmasın can yakmasın "myth" i çöpe gidiyor.

yok,okudum da gözümde canlanmadı.
bu olay ile nasıl çalıyorlar?

Cunku,

-daha az asinir
-topluca uretimi daha kolaydir
-tutmasi ve otomatlarda kullanimi daha rahattir

www.coinworld.com


alchoburn un dedigi de surda yaziyor:

en.wikipedia.org

The milled, or reeded, edges still found on many coins (always those that were once made of gold or silver, even if not so now) were originally designed to show that none of the valuable metal had been shaved off the coin. Prior to the use of milled edges, circulating coins commonly suffered from "shaving", by which unscrupulous persons would shave a small amount of precious metal from the edge. Unmilled British sterling silver coins were known to be shaved to almost half of their minted weight...

Batida standart davranis sekli 1 numarali ornekte anlattigin. Temizlik konusunda da cevap "yeteri kadar" diyeyim. Kuru sildikten sonra islak silmek icin satilan urunler var ama cok yaygin kullanilmiyorlar.

Bu durumda senin kitaplarda gordugun de 1 numara oluyor.

2 numara pek mantikli degil cunku tuvalet kagidi buna uygun sekilde uretilmiyor. cogunlukla islaninca parcalanacak sekilde uretiliyor lagim sistemlerinde sorun cikarmamasi icin. aninda parcalanmayip islakliga bir sure dayanan urunler var, ama bunlar tuvalet kagidinin icadindan cok sonra ciktigi icin asil kullanim seklinin 2 numara olmadigina karar verebiliriz.

3 numara da gayet mantikli bir yol. Imkanlar el veriyorsa ve tercih ediyorsan neden olmasin.

ben yıllardır 3. seçeneği uygularım.
kuru kuru temiz olmuyo. tuvalet kağıdı ıslatarak ta olmaz. dediğin gibi bir rulo 1 seferde biter.
o ayşenin çiziminde de ayşe taharet musluğuyla yıkamıştır poposunu sonrasında tuvalet kağıdı istiyordur. tabi çizimde gösterememişlerdir haliyle.

en temizi ve zahmetsizi 3. yol

ilginc tabi.. sahsen once kabasini aliyorum kuru kuru rulonun ic tarafiyla.. dis tarafiyla almiyorum malum toz moz olmustur saglama aliyim kendimi.. sonra yikiyorum.. sonra yine tuvalet kagidiyla kuruluyorum..
bikac kere bu evy babynin yada baska bebek markasinin falan bebekler icin islak tuvalet kagitlarindan var onlardan kullanmak zorunda kaldim onlarda cok guzel cok cici arada aliyorum aninda tak tak bitiyo cisimi yapiyom kakami yapiyom popom kuru kaliyo

Orjinali 1. yol ama temizlik manyağı olduğumuz için 3. yolu kullanıyoruz genellikle :)

Taharet musluğunun bize has olduğunu biliyorsun değil mi? Rusya örneğini vereyim mesela orada tuvaletlerde el yıkama yeri bile odanın dışında olabiliyor. hayal gücüne kalmış artık. genelde kuru silersin ama asla istediğin kadar temiz olmaz. benim bulduğum çözüm tuvalet + duştu.

ben mesela burnumu silmek, peçete olmadığı zaman peçete yerine kullanmak veya ıvır zıvır temizliğinde de kullanmak gibi şeyler yapıyorum.. adı tuvalet kağıdı diye aşağılamamak lazım aleti..

Benim yaşadığım ülkede taharet musluğu yok, dolayısıyla mecburen 1. yöntemi tercih ediyorum.
Yalnız 3. yöntemde resmen çıplak elle pisliğin ortasına dokunuluyor yahu. Kendi bokunuzu avuçluyorsunuz afedersiniz. Ellerinizi yıkadığınız yerde sabun yoksa napıyorsunuz peki? Ya tırnağınızın arasında kalanlar?
Bu kadar kişinin böyle yapıyor olduğunu duymak iğrenç gerçekten.

Düzenli olarak duş alıyorsanız yalnızca tuvalet kağıdı kullanmak yeterli temizliği sağlar. Sağlamasa dahi pis popoyla gezmek pis elle gezmekten daha mantıklı olsa gerek.

Sanırım en iyisi önce tuvalet kağıdıyla silip sonra yıkayıp sonra da tekrar kurulamanız olacaktır. En fazla 20 saniye daha fazla alır.

islak tuvalet kagitlari var onlardan kullan? hem her yerde de satiliyo...

@386 dx, benim üçüncü yöntemden anladığım poponun taharet musluğu ile yıkanması. e ondan sonra tuvalet kağıdı ile kurulamakta ne var? 1 numaralı yöntemden farkı taharet musluğu ile yıkıyosun işte.

386 dx'in düşündüğü sanırım taharet musluğundan akan suyla birlikte bahsedilen bölgeyi elimizle ovaladığımız.

taharet muslukları direk nokta atışı yaptığı için ovalama işini tuvalet kağıdına bırakıyoruz.

arkadaşlar, 2. yöntem düşündüğünüz kadar zor değil.
ama tabi bim marka kullanmayacaksınz, solo vs. kullanacaksınız...

arkadaslar cok boktan bir muhabbet olacak ama aranizda taharet muslugu ile taharet borusunu karistiranlar var. alaturka tuvalet kullaniyorsaniz, poponuzu bokunuzu avuclamadan nasil yikayacaksiniz ki herkes 3. $ikki tercih ettigini soyluyor? bu konuda 386dx e katilip uzerine de +rep veriyorum.

3. yöntemi uyguladıktan sonra bi de üstüne ıslak mendille son rötüşü atıyorum ben şahsen, en temiz yolun da bu olduğu kanısındayım..

@egotm : herneyse işte,ha boru ha musluk :)
alaturkada da mümkünse biraz pis kalalım 1i işleyelim.
gavurlar patır patır ölmediğine göre bir sorun olmayacaktır.

3. yöntem tabii ki. ki bazı süper arkadaşlarımız pokunuzu mu elliyorsunuz diyor ama onu da yapmazsan nasıl temiz gezeceksin. sonra afedersin poponda kurumuş boklarla dolaş. iç çamaşırı koleksiyonun ortası kahverenkli donlardan oluşsun. düzenli olarak haftada bir tırnağını kesiyorsan, tuvalet sonrası da elini yıkıyorsan sorun yok. ki şimdi söyleyeceklerim mide bulandırıcı olarak nitelendirilebilir lakin içinden çıkan bir şey ne kadar pis olablir hahahaha

benim yöntemim: 2 + 1 + 2 + 1... Ta ki tuvalet kağıdı daha az boyanana dek. (3 tekrar yetiyor)

Marka olarak Papia'yı öneriyorum bu yöntemde. Hayat Temizlik diye bir firma çıkartıyor.

sevgili kibritsuyu; uyguladigin yontem akil ve mantik cercevesinde en uygunu. yaparsin kakani yikarsin kicini silersin guzelce kardesim budur bunun guzeli. yok bokumu ellemem mikrop vs. dien arkadaslar yumusagindan bir firca kullansinlar. tobe ya. sen tirnagini kisa tutarsan elini dezenfektan ozelligi olan duzgun bi sabunla yikarsan bokunu da elle cükünü de. zaten vucudunda en pis yer elin. bokundan daha pis seyleri elliyosun onunla gun icinde merak etme. oeeh ne boktan bi muhabbetmis arkadas. :)

Ben tuvalet kagıdından biraz çokca alıyorum sora onu avucumun içinde sıkıyorum böylelikle daha sert oluyor ve suda hemen parçalanmıyor.Daha sora teharet borusundan gelen suyla birlikte tuvalet kagıdıyla popomu siliyorum.

Ilginctir bir yerde okumustum kimse bu olayin nasil kullanildigini "ogretmedigi" icin halk kafadan uydurmayla yasiyor diye...

1. + 3.
tuvalet kagidi ile iyice kuru temizleyip (abartiyorum ve detay veriyorum: 2 silme), sonra popo yikanir, sonra 1 silme ile kurulanir. Harcanan yaprak adedi 2x3 (veya 2x2 yaprak) + 2 veya 3 yaprak = 9 veya 6.

Turkiye disinda 3. olamadigi icin olacak olay 1.'den 18x3 seklinde :).

Bir de bu var:
www.treehugger.com

o değil de 10 katlı bile olsa tuvalet kağıdını katlayarak kullanma takıntısı nedir ya? yeter ulan kağıt dayanmıyo kıçıma...

eğer 3. yöntemi kullanıyorsanız;

kibarca, herhangi bir enfeksiyona mahal vermemek için tuvaletten sonra ellerinizin hijyenine dikkat ettiğiniz kadar tuvaletten önce de buna dikkat etmelisiniz.

kabaca, eliniz o kadar çok mikrop-bakteri barındırma potansiyeline sahiptir ki, kıçınızdaki boku yıkarken bile kıçınıza mikrop kaptırabilirsiniz. o yüzden sıçmadan önce de ellerinizi yıkayınız.

yikarim temizlenir yanlis bir mantik, el sabunlari bakterileri vs oldurmez. hele sivi degil kati sabun kullaniyorsaniz bakterilerin yasamasi icin sahane bir ortam saglarsiniz. bazi ulkelerde taharet aliskanliklarindan dolayi turk cerrahlara ameliyat yaptirmadiklarini soylemisti doktor bir arkadasim. popom temiz olacagina elim temiz olsun mantigina yurekten katiliyorum.

çocukluğumdan beri 1'i kullanıyorsam da kıçımın yeterince temizlenmediğine de hayıflanmıyor değilim. keşke şu japonya'daki el değmeden temizleyen otomatik zamazingolar dünyaya yayılsa.

ben de 3. seçeneği uyguluyorum ama duyduğum kadarıyla; 4. seçenek gibi, bide çıplak eliyle taharet musluğu açıkken ovalayıp, sonra silenler var. bu da böyle. şimdiye kadar 2 kişiden duydum bu yöntemi.

geri yinekel'in dediği gibi yapıyorum ben de. 2 + 1 + 2 + 1 şeklinde giderek kağıda bok bulaşmayana kadar siliyorum. göt yıkamak, çıplak elle boka dokunmak nedir arkadaş ya :S

anüs bölgesindeki cilt dokusu incedir ve doğru olmayan tuvalet kağıdı kullanımı tahriş kanama ve ilerde basur gibi problemlere neden olur.
1. adım: Dışkıdan sonra tuvalet kağıdını nemlendirerek dışkıyı gidermek.
2.adım: suyla temizlenmek.
3.adım: Bastırarak kurulanmadan kaçınarak (tamponlama hareketiyle)kurulanmaktır.
Elleri ne olursa olsun yıkamak en önemli adımdır!

m.çtıktan sonra yavaşça taharet musluğunu ( ya da borusu neyse anladınız ) açıyoruz. tabi bu arada musluğun balistik ayarlarının tam olması gerekiyor. bu şekilde dübürün kabası alınır ve dübür yumuşatılır. dübüre su nazikçe tazyik ederken oturduğunuz yerde hafifçe öne doğru eyilme hareketleriyle suyu dübür ve çevresinde gezdirebilirsiniz. suyu kapadıktan sonra rulodan 3-4 yapraklık bir parça koparıp yemek yediğimiz elin tersi ( yani diğer elimiz ) ile ıslak bölgelerin nemi yavaşça alınır. sonra, m.çmanın derecesine göre ilgili bölgeye gerekli miktarda kağıt ile temizlik tatbik edilir. dübür ve çevresinin temizlendiğinden emin olduktan sonra üstümüzü başımızı düzeltip sifonu çekeriz. elimizi iyice yıkayıp duruluyoruz. tebrikler, başarılı bir şekilde m.çtınız.

bu işlemler sırasında tırnakların uzun olmamasına, dübür ve çevresinin avuçlanırcasına silinmemesine dikkat etmeliyiz. ayrıca temizlik işleminde aceleci olmayınız, tuvalet kağıdı kullanma konusunda ürkek davranmayınız.

kullandığın medya oynatıcısında bir yerlerde dil/audio seçeneği var ise eğer ordan türkçe yapabiliyorsun.
stream olarak da geçiyor olabilir,çok ayrıntılı bilmiyorum

bazı divx playerlrın destekledigi bir olay... eger bilgisayarda izliyorsan, vlc playerda veya bsplayer da sag tus menusunden dil secebiliyorsun.

hakaten de öyleymiş. stream 2'yi seçince türkçe oldu. teşekkürler :)

sorunun içinde warez geçse bile dışarıya kapatılıyor galiba? yazarken aklıma geldi ama illegal değildir diye sorun görmemiştim. yalnız ben duyuruyu göremiyorum bu sefer :) arama yaparak buldum duyuruyu (bug mı değil mi bilemedim bunu da, internet kullanıcısının bir şekilde cevap yazdığı duyuru sonradan dışarıya kapansa bile o kullanıcı duyuuyu bulabiliyormuş).

monitör crt mi lcd mi?
başka monitör takıp bakma şansınız var mı?
dbence ekran kartından kaynaklanıyordur. ekran kartı onboard değilse söküp boarddaki ekran kartıyla bir deneyin. devam ediyorsa monitörde arıza var diye düşünebilirsiniz.
monitör crt ise böyle abuklamalar yaşından kaynaklanabilir. değiştirmek iktiza eder.

renklere özel tepkiler veriyor olmasın?onu deneyin : karşılama ekranı rengini getirin köşeye paintte mesela.

muhtemelen ekran kartından kaynaklanıyodur. ekran kartının sürücüsünü internetten güncellerseniz belki çözülür. olmadı windows format. windows bazen böyle anlaşılmaz ve açıklanması zor şeyler yapabiliyor. o da çözüm olmazsa ekran kartı veya monitör tamiri veya değişimi zannımca.

elinizdeki pes2008 orjinal ise zaten online oynama seçeneği var.oynamadığım için online o kısmında yönlendiremem.

landan oynama seçeneği yok,o yüzden hamachi falan işlemez diye biliyorum ben.

orijinal pes 2008'in olacak, konami'den account alacaksın seri nosu ile birlikte, kendine profil yaratacaksın.

bir de serverlar müthiş dandik, bi yarı sen bi yarı arkadaşın host olacak, host olmayan lag'dan baya küfredecek.

başka yolu malesef.

en guzeli ps3 te network uzerinde oynamak. serverlar cok iyi, lakin yine de yabancilarin baglantilari cok daha iyi ve hizli, bu da bi gercek.

1.5 saat uygun bir süredir.

şöyle düşünün; temel belirleyici etken vista yüklü olması değil, işlem gücüdür.
bütün vista yüklü gelen laptop'larda en azından dual-core işlemci var.
bunlar eski nesil işlemcilerden çok daha fazla güç tüketirler. yani siz olur ya hani becerilebiliyorsa, p2 bir laptop'a vista kurarsanız, o laptop normal batarya süresinde (2 saat ise eskiden yine 2 saatte) bitecektir.

yani vista olduğu için atarya erken bitmez, dual-core olduğu için erken biter.

öneri olarak, güç ayarlarından "maksimum pil ömrü" nü seçtiğinizden emin olun.

benim bildiğim bu yeni core duo,core 2 duo işlemciler tam tersine daha az pil yemekteler.
gerekmediği zaman bir coru kapatıp diğerini kullandıkları için baya da farkettirir diye bilmiştim ben hep.

bu bilgide haklısınız, ancak sistem güç ayarlarında "max performans" seçili ise işlemciler atıl dursa bile daha fazla batarya tüketeceklerdir.

yapılabilecek tek şey işlemci peformansını kısmak batarya ile çalışırken.

bir de film izliyorsaniz,noraml o sure

Dosyayı açtığınızda sol altta dosyanın ses özellikleri görünür. İşte 5.1 ya da 2 kanal stereo gibi. Ayarlarını ona göre kurcalayabilirsiniz, yine misal dosya 5.1 ancak sizde 2 hoparlör varsa ondan da olabilir(böyle ise ayarlardan hallediliyor diye biliyorum). Dosyada problem olmadığını varsayıyorum elbette...
Dosyanın ve kullanığınız sistemin özelliklerini de yazarsanız yardımcı olacaklara kolaylık olur.

videonun üstünde sağ tıklayıp ses ayarları ordan kurcalayın istediginiz ayarı bulursunuz. hiç oyle bir şey olmadıgından tam bilemiyorum.

kesinlikle 5+1 videoyu stereo sistemle izliyorsunuz.
kmplayer ı bilmiyorum ama stereo , 2.0, 5.1 ipucu kelimeler ayarlardan bulun bunları.

oh ülen kaç yerde 2.0 idi,bir yerde değilmiş.orda yapınca düzeldi teşekkürler.
ac filter for a3 seçeneğindeki.

abi zaten aşırtmayı deneme, orada idman var mesela orada bile zor oluyor aşırtma ile gol. vurur gibi yapma ile de kaleciyi geçiyosun bazen ama onla da ugraşma.

valla ben yön verip vurduktan sonra geri tuşuna falan asıyorum yerden gidiyor top bazen, böyle yönlerle değişik bi şeyler yap işte vururken:P

ben vurur gibi yapmayı kullanıyorum arkamda tazı gibi koşturan yoksa,en kolayı o gibi geliyor bana.
ama daha kolayı gözün yardımcı forvet arasın,şöyle arkadan gelen defansı bi ters köşeye yatırıp pas verdin mi kale bomboş olur.
ya da boşver pes 2008 i,bir iki ay daha takıl pes 2009 çıkçak ona başla.geçişlerde baya zorlanıyoruz zaten her sene, onu yaşamamış olursun.büyük ihtimalle değişir kaleciyle karşı karşı kalma sistemi.

yerden plase iyidir bu durumda. hafif bas. biraz da alışınca en kral kaleciyi bile tavşan gibi çalımlarsın.

aşırtma için en kolay yol:
topu durdurun R2 (RT) tuşu ile
L1 (LB) + X ile aşırtın.

kısacası aşırtma vurmadan önce topu durdurun. çok daha kolay olduğunu göreceksiniz.

kendinize bir yön belirleyin hızlandırma tuşundan parmağınızı çekin. kaleci yaklaştığı anda tekrar hızlandırın oyuncuyu gerisi boş kale zaten.

şutun arkasindan hemen pasa basmak da kaleciye fake atmak demektir cogu zaman ve penalti-kirmizi kart ile sonuclanmasi olasidir.

tabi bunu sadece kaleci ile karsi karsiya degilken degil, baska zamanlar da yapabilirsiniz calim icin.

ikinci bir yontemse, direk kaleci ile karsi karsiya geldiniz, gittiginiz yonun 90 derece asagisina ya da yukarisina ani donus yapin sonra da gecin kaleciyi.


oynaya oynaya alisirsiniz. gerci o zamana kadar da pes 2009 cikacak : )

hep olmaz o işler.bazen olur.kabul eden yer var etmeyen yer var..hangi banka ?

garanti paracard
ayrıca neden kabul edilmiyor?aynı şey..

garanti ise eger hesabına baglı sanal kredı kartı cıkartabılıyorsun.bu konu ile bir cok duyuru var burada.aynı kredi kartı numara falan verıyor sana.sen oraya para aktarıyosun.aktardıgın para kadar netten alısverıs yapıyorsun.internet bankacılıgına actır hesabını.oradan yaparsın.

debit kart ile alışveriş yapabilmeniz için; sitenin kartın ait olduğu bankanın database ine erişip kaç para var ne var, ne olmuş bakabilmesi gerekiyor ki olmuyor o iş.. olsa bile bahsi geçen banka kendi database ine erişim hakkı vermesi için belli bir ücret talep ediyor siteden bu da hem tüketicinin hem de hizmet sağlayıcının işine gelmiyor.. visa ve mastercard lar tek bir merkeze bağlı, hangi banka olursa olsun ulaşılabiliyor.. mesela anlaşmalı bankalar dışında bir debit kartını farklı bir bankanın atm sine sokarsanız para alamazsınız ama visa sokarsanız alırsınız.. vs. vs...

ha alışveriş yaparken farklı bankaların pos makinesinden nasıl geçiyor o zaman diye soracaksınız; satıcıya kaçıyor masraf.. o şekilde yani..

Maestro en kötüsü, pek az sitede geçiyor.
Visa Electron çoğu sitede geçiyor.
Visa Debit var bir de, Türkiye'de veriliyor mu emin değilim, kendisini visa kabul eden her sitede kullanabiliyorsunuz.

maddi durumu iyiyse baska faaliyetlere yonelebilir.

muzik topluluklarina girmek, korolara girmek, dans kurslarina gitmek, dil kurslarina gitmek gibi.

bunun disinda organizasyon sirketlerine basvurabilir, konser vs. gibi etkinliklerde gorev alabilir. kiz olarak daha avantajli. (tabi girmeden once, netten arastirmali hangi firma nasildir ne degildir. parasini alamayan insanlar var cunku)

call center bulsun, çalışsın.

part-time çalışanlara genelde ağır işler yaptırırlar. vakit geçirmek için işe girerse bir aya kalmaz ayrılır o işten.

okuyacağı bölümle ilgili herhangi bir meslek dalı varsa oraya bi bakabilir, ya da yine okuyacağı bölüme yardımcı olacak bi hobi bulabilir..

bi nevi hazırlık okurken kendini hazırlasın..

Gece calisma imkani varsa Taksim'deki mekanlarda garsonluk yapabilir. Gunduzleyin de yapabilir ama gunduz fazla is olmadigi icin genelde geceye eleman ariyorlar.

okulun içinde çalışma alanları varsa olabilir.
kütüphane mesela.

bence la traviata'nınki daha mantıklı ama kendi bilir.

bir arkadaşını bulup pazarda mal satsın. iyi para var. yaparım diyorsa . lan dur başlıkta bağyan yazıyor heam. zor be. maddi durumu iyiyse hiç bulaşmasın ieş fln dersler zordur ünide. ilk sene notlarını yüksek tutsun, biraz okula fln alışınca yani analitik düşünme yetisini geliştirince iş baksın. ne öyle garsonluk fln . çıtayı düşürmesin geliştirsin kendini daha kaliteli işlerle başlasın.
iş hayatında başarılar.

çeviri işi yapabilir. ingilizceden çeviri yaparken sürekli bilgisayar kullanımı neticesinde 10 parmak yazmayı da öğrenir, para da kazanır. harçlık çıkarmak ve ingilizceyi geliştirmek için birebirdir.

eğer maddi durumu iyiyse, gezi organizasyonlarına katılabilir, çevre edinebilir hatta bu organizasyonlarda aktif rol oynayabilir.

öteki arkadaşlar da yazdı, bin ton şey var yapacak..

@shirazi: çeviri dil geliştirmek için bir araç değil, çok iyi dil bilen insanların deneyim (yıllarca yabancı dilde metinlerle akademik amaçlarla haşır neşir olmak gibi) ya da eğitim sonucunda para kazanmak için yaptıkları bir MESLEK'tir. Bu mesleğe sahip insanların iş olanaklarını azaltacak ve işverenlerin beklediği kaliteyi düşürecek önerilerde bulunmazsanız çok daha mantıklı bir şey yapmış olursunuz. Hangi meslek grubunda olursanız olun, elinizdeki kaynakların öncelikle çevirmenlerin elinden geçtiğini unutmayın.

@suursuz deve: benim önerim ise arkadaşınızın stk'larda görev alması. Sunulan öneriler oldukça hoş, hepsinden yeterli miktarda yapsa boş vakti kalmayacaktır bile ve bunlar çok yönlü bir insan olmasında da oldukça verimli olacaktır. Kendisine başarılar diliyorum.

bir organizasyon sirketine basvursun palyacoluk yapsin ne bileyim pamuk prenses olsun vs.

organizasyona girmesin parasını alamaz. projunction'a özellikle girmesin -yıldız'dan çok adam vardır- yemek dahi yiyemez. fuar işi yapan taşeron ajanslardan birine girsin parasını alır yemeğini yer hatta arada reklamlarda figüranlık falan yapabilir.

www.thy.com

yıldızın tiyatro kulübüne girsin. tanıdığım en asosyal adamı hem tip, hem kişilik olarak ayhan ışık seviyesine getiriler. kesinlikle tavsiye ederim.

ilk zamanlarda alışana kadar başkasına taktırabilirsin

kolay yolu ise orta parmakla gözün altını aşağı çekip, işaret parmağına güzelce oturmuş ama yapışmamış lensi gözün içine lop diye bırakmaktır.

ha en kolayı tabi çizdirip rahatlamak o ayrı.

ilk denemelerde hep böyle olur canınızı sıkmayın.
şunu deneyin, lensi sağ elinizin işaret parmağının ucuna yerleştirin. alt göz kapağınızı aşağı çekin. gözün yuvarlağına doğru (akına) yapıştırıverin lensi. sonra alt göz kapağını bırakın. bu konumda lens gözünüzde ama hala aşağıda olacak. göz kapağınızın dışından parmağınızla hafifçe yukarı doğru itin, olması gerektiği yere yerleşecek. ilk taktığımda beni bir tek bu yöntem kurtarmıştı, sonra zaten alışıyor insan.
ve evet yatarken çıkarmanız lazım. bir süre sonra 2 sn.de hallediyor olacaksınız.

öncelikle sakin olun çok kolay bir yöntemi var. lensi orta parmağınızın ucuna koyun işaret ve baş parmağınızla göz kapaklarınızı alttan ve üstten nazikçe yukarı kaldırın sonra da orta parmağınızdaki lensi göz bebeğinizin üzerine yerleştirin hemen yapışacaktır, zaten bir kaç seferden sonra alışacaksınız. ben bu şekilde aynaya bakmadan bile takıp çıkarabiliyorum artık:)

(git: 34709) burada da nasıl çıkarılacağı tartışılmış. ben yıllardır hunga munga yöntemini tercih ediyorum. lensin içi gözüme bakacak şekilde işaret parmağımın ucuna alıyorum, iki elimin orta parmaklarıyla gözümü açıp direkt takıyorum göze. 10 saniye sürüyor iki lens'i takmak.

debriyajda bir kavrama noktası var ya, lensin de bir "kavrama noktası" var. siz,

1. lensi işaret parmağınızın üstüne iyi ortalanmış bir şekilde alın.
2. iki gözünüz de açık olsun, ve ileriye, sonsuza bakın.
3. lensi gözünüze DİK bir şekilde yaklaştırın.
4. lensi gözünüze değdirdiğinizde lens tıpkı bir sevimli bir vantuz gibi KENDİLİĞİNDEN yerleşir.
5. olmadıysa 1.'e geri dönün.

yani lensi gözünüze yerleştirmek için kasmayın, lensin gözünüze kendiliğinden "atladığı" o "kavrama noktasını" bulun :)

kolay gelsin.

yazbitmesinsipidikterlikdolabagirmesin in dediği şekilde actionary nin taktik ile yaptım oldu.
biraz gözlerim sulandı sanki ama geçiyor gibi.
teşekkürler herkese bakalım gözümü çıkarmadan nasıl çıkarıcam bu lensleri...
bu gece bunlarla uyusam sorun olur mu?

uyuma.uyuyunca garip oluyor, hafif bir ağrı, sanki gözlerin yapış yapış olmuş gibi bir his. en iyisi eve geldiğinde lenslerini çıkarıp kutusuna koymak ve evde gözlükle dolaşmak mis gibi.
o lens takıp çıkarma işine de bir hafta da alışırsın.

www.lensmarket.com

yalnız çotank diye gözün ortasına takmayın deniyor.
ben önce aşağıdaki aka koyarım biraz oynarım üzerinde tam otursun diye,sonra gözümü aşağıya çekerim.
alışkanlık meselesi tabi.

çıkarması çok kolay bu arada korkmayın.

İlk birkaç gün gerçekten çok zor oluyor, ben sinir krizi geçiriyordum neredeyse.
Sonradan alışıyorsunuz.

Bence en kolayı şöyle: Sol elinizin işaret parmağıyla alt kirpiğinizin oradan aşağı çekin, yukarı bakın, sağ elinizle lensi gözün beyaz kısmına hafifçe bastırarak yerleştirin, azıcık yukarı ittirin, gözünüzü biraz aşağı yukarı sağa sola oynatın. Lens oturacaktır.

driver güncelleyin.
fan üstü tozlara dikkat edin (cpu ve ekran kartı).
directx güncelleyin.

tamamda oynadığım oyunlar hiç değişmedi ayrıca bu sistemle yaklaşık 3ay rahat oynadım fanları nası temizleyeceğim dışarı hava üfleyen ekipmanım yok süpürgede zarar vermesin

dışarı hava üfleyen ekipman = pipet + nefes gücü

mümkünse fanları ve heatsinkleri sökerek.

fanları kontrol edin.
genelde yazın power supply/fan dandikse bozulur,kışın da kendine gelmez.

ekran kartı fanı durmuş olabilir mi dursa anında yanmaz mı

fan durunca anında yanmaz.
fanın altında radyatör gibi bir şey vardır, heatsink, bu ısıyı bir miktar dağıtır. çalışmayan fan ile de tehlikeli ısıya çıkmak 5-6 dk sürer herhalde.

yani fan durduysa mutlaka hemen yanmaz, genelde kilitlenir. overclock yaptıysanız ama yanma ihtimali artacaktır.