wiki script'i üzerinde değişiklik yapacak kadar bilgin varsa script üzerine bir session management uygulayabilirsin.
o kadar bilmiyorum diyorsan şöyle olabilir

kendi domain ismin/wadasjhnkrghsld/asdasd root u altına wikiyi kurarsın. yani adresi sadece sen bilirsin. olma mı?

access ile yap. ms access

o kadar bilmediğimden b şıkkına geçtim fakat onda da google aramalarında çıkma riski var. ben kendi evimde olmanın rahatlığına sahip olmak istiyorum zira gayet kişisel bir içeriğe sahip olmasını öngörüyorum. google sites'a bakındım örneğin, tag özelliği yok lanetin, ve 100mb sınırlı. tam kafama uygun bişey bulamıyorum.

access ile görseli sağlam bir şey yaratılabilir mi? hiç bilmediğim için soruyorum. uygun programsa vakit ayırıp öğrenmeye kasabilirim.

blogspot sanki bu iş için çok iyi gibi geliyor bana. ha arama sonuçlarında çıkabilir belki ama şifreli içeriğe yine de ulaşamaz kimse. blogspot hem kullanıcı dostu hem de istediğiniz şeyleri çok rahat yaparsınız.

hazır var.
office.microsoft.com

bu arada foto falan ekleyebileceğin şablonlar da bulabilirsin biraz ararsan. ben ilk bulduğumu gönderdim.

Betty Blue/37°2 le matin

natural born killers
lonely hearts
wong kar wai nin aşk zamanı
Les Amants Du Pont-neuf var köprüüstü aşıkları

la fille sur le pont (her film sorana da bunu öneriyorum ya, du bakalım...)

eternal sunshine of the spotless mind
arızalı değil de nedir yani. :)

masumiyet

"Jeux d'enfants" tabi ki

masumiyet + 1

(bkz: Wristcutters: A Love Story)

(bkz: dolls)

reconstruction
american beauty
boş ev

(bkz: le fabuleux destin d'amelie poulain)

Katil Doğanlar (1994) Natural Born Killers +1

500 days of summer.
dandik bi film ama olsun.

50 ilk öpücük

(bkz: old boy)

sayılır mı bilmem ama
a la folie.. pas du tout..
"he loves me, he loves me not" olarak ingilizceye çevrilmişti.

demonte olarak veriyor, sen birleştiriyorsun.
yada evine nakliye isteyebilirsin belirli bir ücret karşılığında

taşırısın ya. bir şey olmaz. sırtla:D

Mümkün değil taşıayamazsın hatta kuramazsın bence kitaplığı yani kurduğun zaman ikea da durduğu gibi durmayacaktır, o yüzden biraz para verip ikea dan getirttiriyor ve kurduruyoruz, misler gibi kullanıyoruz sonra da.

ikea'nın bir servis veya nakliye hizmeti yok. ama kasadan çıktıktan sonra sağ tarafta bu işi yapan taşeron bir firma var. yanlış hatırlamıyorsam 30-40 tl arası bir tutardı üsküdara üç parça eşya getirmenin maliyeti geçen yıl. siz teslim ediyorsunuz, onlar en erken ertesi gün randevu yöntemiyle evinize getiriyorlar. kitaplık dolap hem ağır hem de uzun şeyler oluyor. ilk katta oturmuyorsanız ya da kendi aracınız yoksa nakliye hizmetini kullanmak daha mantıklı görünüyor.

üsküdarın neresindesiniz, ikeadan üsküdar sahile taksiyle 25 lira yazar maksimum...

ne kadar katlanmış vverirlerse versinler, bir dolap ve kitaplıksa mevzubahis -aldım biliyorum- onları taşımak için gene büyükçe bir araç (taksiye sığmaz) ve bir arkadaş lazımdır.
kurmasına kurulur, bence sorun değil.
ama ikea'daki nakliye şirketinin getirmesi en temiz çözüm olacaktır.
ev çok uzak değilse çok pahalıya gelmez.

kitaplık aldım eksibitonda var 2x 0.80 m ebadında kalınca iki paket olarak alınıyor. buyukce otomobile capraz sığar ama ufakla imkanı yok. kitaplık icin böyleyse dolapta siz dusunun. bir de kurulduktan sonra duvara sabitlenmesi iyi olur.

teşekkürler arkadaşlar. anladığım kadarıyla ikea'daki nakliye firması, eşyayı kuruyor da.. öyle değil mi?

scroll lock tuşuna çarpmış muhtemelen elin. scroll lock'u kaparsan düzelir.

s1e06 rusty truck- cold ground s2e06 dolly kay- Hard-Hearted Hannah (the Vamp from Savannah)ayrıca; truebloodwiki.hbo.com

dizinin resmi sitesinde tüm şarkıları bulabilirsin. ikinci sezon için:
www.hbo.com
bölüm bölüm sahne sahne yazmış adamlar. keşke her dizi bu kadar özenli olsa.

çok teşekkürler=)

kontrat yeterli. Güvence parası adı altında baya paranı alacaklar. Yanında en az 200-300tl bulunsun.

Kimlik fotokopisi de al yanına. Tam da kurtuldum derken birinin "Bir kimlik fotokopisi alayım" cümlesini duymak pek hoş olmuyor. Önlem almak lazım.

önce kaymakamlığa gidin ve adresi bildirimini yapın. eğer ev yeni ise tarifeler şantiye olabilir buna dikkat edin,

igdaş'ın sizle ilgilenecek olan şubesi okmeydanı'nda.

doğalgaz için 250, su için de 112 alıyorlardı bu yılın başındaki tarifelere göre. Bir de birikmiş borçları varsa önceki kiracının, bunları da ödemek gerekiyor başınızın ağrımaması için.

benim "akşamcı"dan anladığım her akşam iki duble rakısını içen tiptir mesela.

beni soracak olursan, ben bira içerim her akşam. bazı akşamlar 3-4 adet. bazı akşamlar 8-10 adet...

içki olarak mı sordunuz bilemedim ama ben bilgisayar başında bir şişe orta halli şarap yahut 2(maksimum 3) bira yuvarlarım arada.

vodka viski, her gun degil ama icince de yarısını iciyorum 70 ın. rakı arada yıne aynı.

ben de sarap ya da efes xtra icerim genelde. uyumamam gerektigi zamanlarda vodka+redbull.

dışarı çıktığımda fix menüm var mesela. önce 1 bira, ardından 1 long island iced tea, en sona da 1-2 tekila shot. mis
süreye göre rakamlar değişiyor tabi

2-3 günde bir dimitrakopulo içerim, haftada ya da iki haftada bir rakı sofrası kurarım.

sıklığı akşamdan akşama değilse de periyodik olarak iki kadeh viski. ara sıra da efes fıçı şişe.

eskiden her gun oglen okuldan gelince ac karna iki biram vardi ama gecen gun baktim da, evdeki bira siselerinin dibinde kalan bi yudum biralar kuflenmis. var sen hesap et, ne zamandir icmiyorum.

soruda alkol yok, o nedenle;

ben soda limonata karıştırır biraz limon sıkarım, süper oluyor.

ya rakı ya viski.

Ayran. Balık varsa aslan sütü.

Haftada uc-dort aksam iki-uc kutu ekstra icerim. Cok seviyorum ama gobek yapiyor anasinisatim.

alkollü içmiyosam, çaya abanırım. 2-3 50'lik bira bardağında içerim.

yok alkol olcaksa, max. bi 33lük rakı ya da 2 bira + 1 şişe şarap ya da nadiren 33'lük vodka + vişne.

alkole üşeniyorum artık ben.

bilgisayar başında içme moduna gireresem bri şekil, genelde absolut, efes fıçı bira veya denk gelen şarap.

toplum ile birlikteyken artık rakı genelde.


gerginsem, tv izleyeceksem viski (marka biraz tr dışına gelen gidene bağlı. mümkünse jack daniels, zaman zaman sağlam scothlar (ps: yeri gelmişken okrsa "hocama" teşekkür ederim yine)

edit : oy yazdığımı okuduktan sonra fark ettim ki üşenme falan yok, sınıflandırmışım sadece hayatımı alkolik olurken eyvah eyvah...

Sokarsan alırlar elinden..Bence acemiliğe götürme..Usta birliğine geç oradan komutanlarının durumuna göre kargolatırsın ;) Yoksa adi uzman çavuşlar el koyup kullanıyorlar..El koymaları önlemek için bol bol çıkmayan mürekkeple ismini yaz üzerine şişelerin :)

sokuluyor. ama garantisi yok elbette, adamına göre değişiyor herşey.

Vitamini içeriye soktuktan sonra bölük komutanınıza çıkın, tekmilden sonra durumunuzu anlatın. O izin verdikten sonra bir kağıda bölük komutanının izni vardır yazıp kutunun üstüne yapıştırabilirsiniz. Böylelikle bölükteki aramada yakalansa bile bir şey olmaz.

Aslında vitaminler ilaç değil, ilaç olsa sokamazsınız kullanamazsınız (resmen olmaz yani kullansanız da)

Ben kullanmıştım bir ara askerde vitamin, aramada bulup almışlar, gidip üsteğmenimin odasından geri almıştım, arada bi atıyorum iyi geliyo komutanım demiştim.

Bu ilac kullanamamanin olayi nedir? Benim her sabah almam gereken bir ilacim var ne olacak?

Revire çıkacaksınız, revirden hastahaneye sevk edileceksiniz muhtemelen, ardından hastanede muayene edecekler sizi ve aynı ilacı ya da muadilini size yazacaklar siz de o ilacı birliğinizin revirinden alacaksınız. Yok ben muadil istemem derseniz hastaheneden dödnükten sonra bölük komutanınıza tekmil verip durumu izah edeceksiniz, izin verirse eski ilacınızı kullanacaksınız ama askeri hastahaneden muayene şart diye biliyorum yani onu yapmadan kimseye tekmil vermeyin.

@kurukafa: Bölüğün ilaç kutusu oluyor. günde 3 defa kullanacaksın mesela, 3 öğün yemekten sonra birer tane alıp içiyorsun. ya sen doktor gözetiminde verilen ilaçların hepsini içip de intihar etmeye kalkarsan :/ herkese bu gözle bakıyorlar işte. herkes gerizekalı, herkes intihara meyilli, herkes her gün intihar etmek istiyor. ama kesinlikle insanların neden bu hale geldiğini sorgulayan yok.

eğer uzun süreli kullanmayacaksan plastikleri, kutuları da kullanabilirsin.

karton kutuların içi alüminyum kaplama olmasın, metal yüzeyleri olursa mikrodalgalar yansıtılır.

çikolata gibi sıvıların içerisindeki su benzeri şeyler düşük sıcaklıkta kaynadığı için sorun yaratır. ne bileyim patates yapmaya çalışırsanız içindeki sıvılar daha önce ısınıp genleşeceği için patatesi patlatır.

ince olmayan cam kaplar ve porselen kaplar kullanılabilir ısıtma için. metal bir şey filan sakın kullanmayınız. plastik kap kalınlığına göre değişiyor. ince bir şeyse kalma süresine bağlı olarak erimiş ya da çok yumuşamış olarak çıkıyor. kalın kaplarsa bir şey olmadan çıkabiliyor bazen ama denememek lazım.

çikolatayı alüminyum folyoyla atmıyorsunuzdur?

e ama millet corba pisiriyor bu cihazda gozumle gordum. resmen kaynıyordu corba.hıc te kıvılcım yoktu. ama cikolata koyunca cızır cızır yanmaya basladı kıvılcımlar cıktı. alumınyum felan da degıldı.cıkolata mı adiydi acaba nedır.

nasıl çikolata koydunuz ki? o kısmı anlamadım ben..

sek'in sıcak çikolatası mı?

cikolata mikrodalgada eritilir ama kisa sure tutman gerekiyor, bir sure sonra yanmaya basliyor. daha iyi bir yontem icin (bkz: double boiler)

genelde kaplarin ustune "microwave safe" yaziyorlar ya da etiketlerinde, Turkiye'de yazmaya basladilar mi bilmiyorum. Mikrodalganin kullanim talimatinda da yazar zaten.

Bir de soyle bir test varmis:
www.wikihow.com

hayır :) kocaman bi pidenin üzerine nutella doktum. onu da fırına sürdüm.

atıyorum 30 sn tutsaydınız erirdi ama 1 dk tutarsanız yanar biter iğrenç bişiy olur. mikrodalgada bubir çok şey için geçerli

çikolata eritmenin başka bi yöntemi var adını unuttum ama google'a yazsanız çıkar yani tavada da ermeyen bişey ama ne hikmetse sıcak ekmeğin üzerine sürünce yavşıyor.

yok valla mikrodalgada patates patlamıyor, gayet de kumpir gibi oluyor mübarek. fakat soymadan koymak lazım, aksi takdirde dış yüzeyi çok sertleşiyor, kuruyor.
hatta yağsız/tatsız yumurta yemek istersen kırıp karıştırıp mikroda 45 saniyede yapabilirsin. ya da istersen kırmadan kabuklu koy mikronun içine dekorasyon olur.

bir de bir tabağın mikrodalgaya uygun olup olmadığını ısınmasından anlayabilirsin, içindeki tepsiden daha çok ısınıyorsa mikrodalgaya uygun değildir.

çikolatanın mikrodalgada çok rahat erimesi gerek, bir kase içerisinde deneyebilirsiniz..

mikrodalga için üretilen plastik kaplar da var. hem buzdolabında hem de mikrodalgada kullanılabiliyor. üzerlerinde hava kapakları var onlar mikrodalgaya girerken açık, buzdolabında kapalı kalıyor. yalnız türkiye'de satışta mı emin değilim.

bunun dışında enteresan fikirler olarak; poşet içerisinde mısır haşlayabilir, fırın torbasında mısır patlatabilir, kahvenizi mikrodalgada ısıtabilir(bazı filtre kahve makineleri hemen soğutuyor da kahveyi) omuzlara atmak için havlu ısıtabilir(uzun yolculuklardan sonra) vs vs vs yapabilirsiniz. doğru kullanıldığında dünyanın en pratik aleti ama tutup da içine haşlanmış yumurta atarsan kendine yeni bir damak alman gerekebilir, dikkat..

ek: sebzeleri de çok güzel haşlar. fırın torbası içinde hafif nemli brokoli, havuç ve karnabahar 3 dk'da mis..

mikrodalga kullanma.
"ya hocam, şimdi ne alakası var. sen de olup olmadığını bilmediğin zararlardan bahsedeceksin bik bik bik diyorsun" deme. projemiz gösterdi ki uzun dönemde zararlı.

çeşitli peynirleri dizip üzerine yumurta kırıp bir de zeytinyağı ekleyince muhteşem oluyor

acıbadem özelinde bilemiyorum fakat ordaki minibüslerin hepsi denize dik olarak haydarpaşa tarafına yaklaştırıldı, yürüyün göreceksiniz.

yoldan iyice iç tarafta. tek sıra durdukları için kolay göremeyebilirsin. pembe şapkalı minibüsler ya acıbadem ya ünalan oluyor. artık sorarsın acıbadem hangisiyse.

yasal sinir 100euro yada 150$ di sanirim, ama emin degilim. yurtdisindan hepsi elektronik 10a yakin kargo getirtmisimdir hicbirinden vergi istemediler simdiye kadar. evime kadar getiriolar saolsunlar. biraz sans isi ordaki adamin insafina kaliyorsun. en onemli sey kargonun uzerine gift yazdirman. onumuz bayram bayram zamani daha bi toleransli oluyorlar.

bir keresinde verdiğim 170$lık sipariş haricinde öyle bir vergi isteğiyle karşılaşmadım, diğerleri 100$ civarıydı. Fakat arkadaşlarımın yaşadığı 50$lık ürün için vergi ödeme, 650€luk fotoğraf makinesi için beş kuruş ödememe gibi tutarsızlıklardan dolayı net bir şey söylenemez sanıyorum.

vergi istendiği takdirde cevizlibağ civarındaki komik isimli bir büroya gidip, ürünü vergisini verip almanızı söyleyen bir telgraf geliyor. gidip almazsanız satıcıya geri gönderiliyor. amazon böyle bir durumda hiçbir ücret almamıştı benden, ürün elinize ulaşmamış diyerek.

artık gelen ürünün üzerine gift yazdırmanız da pek bir işe yaramıyor. uyandı gümrük memurları, ebayden bin dolarlık zımbırtılar getirip getirip gift diye geçirince herkes. şimdi yeni bir taktik bulmuşlar, tamirden dönüyor diye işaretliyorlar elektronik eşyaları, böyle gümrükten geçen fotoğraf makinası falan gördüm. fakat en nihayetinde yine gümrük memurunun insafına kalmış bir olay, şans işi.

Yakın zamanda yurt dışından Rapala getirttim. Duyuruda, gümrük, vergi keywordleri ile arayınca çıkan durumlar geçerli. 100 USD limiti var. Ancak takılmama garantisi de yok.
TR de henüz pek bilinmeyen Rapala tarzı ürünler için Gift ibaresinin işe yarayacağını düşünüyorum tabi abartı miktarda getirtmiyorsanız. Bir de tabi gönderen kişi değil şirketse o da problem sebebi(100 USD limiti geçerli oluyor, arkadaştan yada kişiden gift olarak gelirse daha ılımlı yaklaşabiliyorlar, bir ihtimal)
Benim gönderimde problem çıkmadı. Singapurdan 4 günde izmire kapıma geldi.
Getirttiğiniz ürünler, ne için hangi rapala ve detaylar için gmail gillerden hakange yazabilirsiniz.

iğneniz keskin, misinanız gergin, şansınız bol olsun.

şu manisada akıl hastanesinde yatan "çivici katil" beni çok etkilemiştir. özellikle kurbanlarının kafasına neden çivi çaktığı ve neden farklı ebatlarda olduğuna dair sorulan soruya verdiği yanıtlarla aklımda kalmıştı.

edirne'de bir astsubay ev sahibi yaşlı kadının kafasını kesmişti bir kaç bilezik için. onu hatırlarım.

enteresan kayıp vakası ise şok gazetesi mi ne vardı eskiden. sakallı bebek haberleri falan yapardı ama bildiğimiz şok değil bundan 10-12 sene önce falandı. neyse bir gün ingiltere de bir meydanda çocuk bulmuşlar. elinde dönemin ordu komutanlarından birine bir mektup varmış. çocuğu komutana götürmüşler, mektupta çocuğun çok tehlikeli olduğu, özenle dikkat edilmesi gerektiği yazıyormuş. bu arada çocuk ne konuşuyor ne de etrafındaki olaylara tepki veriyormuş. bunu bir akıl hastanesine yatıröışlar. bir gece çocuk kilit altındaki odasından kaybolmuş. tüm ülkede aramışlar yıllarca izine rastlayan çıkmamış bir daha. tamam büyük ihtimal yalan da ben bunu 9-10 yaşımdaokudum. resimler falan da vardı yazının yanında. çok etkilenmiştim. sakallı bebekten de çok korkarım aynı sebep ile.

(bkz: serpil yeşilyurt)

elemanin biri sigara almaya diye cikip 18 sene sonra donmustu ben taa kucukken. cok etkilenmis olucam ki, bakkala cakkala giderken "10 dakika icinde gelmezsem polisi arayin" falan derim ara sira.

turkiyenin ilk modern seri katili vardi misal. cobandi adam. onceden tespit ettigi yasli insanlarin evlerine gece girip, bunlarin bir coguna tecavuz ettikten sonra, polislerin onlari esit dilimler halinde bulmasini sagliyordu. yakalandi. tiktilar gotvereni. ecevit af cikardi. cikti. simdi hala giresunda cobanlik yapar...

@gunlerin kopegi: dunya gercekten kucuk, o adami taniyan birisinden olayi dinlemistim daha evvel. tesekkurler yine de.

www.haberler.com

"anana ipret olsun" markalı bir cinayet haberi vardı, 1995 de olmasına rağmen hala ara ara bahsedilir haber programlarında.

burada var hikayesi
www.elaziz.net

atatürk ve 19 mucizesi kitabındaydı sanırım. bi tabur tamamen yok oluyordu. hah buldum. (bkz: norfolk taburu) check it out.

theconqueror'ın da sorduğu psikopat seri katiller vardı ikili, şurda birşeyler var onlarla ilgili:

www.tumgazeteler.com

şirketlerin muhasebe defterlerini kontrol ederler, finansal durumları ile ilgili limitli seviyede yorum yaparlar...

çok çalışmayı ve sabırlı olmayı özelliklerin arasına alman lazım.

esnek mesai saatlerine ve takım çalışmasına uyum konusunda da başarılı olduğunu söylemen gerekebilir.

audit çalışanı/kölesi in vito veritas bildiriyor.

her ne kadar görevi sadece kontrol edip onay vermek de olsa türkiye'de büyük çoğunlukla vergi usul kanununa göre hazırlanmış mali tabloları ufrsye (ifrs) uygun olcak şekilde hazırlayıp onaylar. ufrs hakkında biraz bilgi sahibi olabilirsen son derece faydalı olacağını düşünmekteyim. tabi bu dediklerim bağımsız denetim (audit) için geçerli. denetim firmalarının vergi bölümleri çoğunlukla tam tasdik raporu hazırlar bildiğim kadarı ile.

çok çalışmayı, deli gibi mesai yapayı döze al peşinen, misal ekip olarak biz son 5 haftada en erken gece 11de çıkıyoruz ve 2 pazar günü hariç tüm haftasonları çalıştık. bilgin olsun senenin en az 4-5 ayı böyle geçer. bol şans.

@in vito..
mail adresini alabilir miyim bir kaç soru için?

neden audit peki? parası mı çok iyi? geleceği mi parlak?

ben işte iktisat okuduğum için fazla muhasebe bilgim yok ama kolay öğrenirim. consulting daha yakın geliyor açıkçası..

oditörün genel kaderi birkaç yıl çalışıp senior oluduktan sonra müşterilerden birine daha iyi şartlarda geçmek oluyor. neden audit sorusunun cevabı da çok basit. her hafta farklı müşteriye gidiyorsun, üretim, finans, sigorta gibi beşbenzemez alanlarda deneyim sahibi oluyorsun yeni mezun biri olarak hem de. yılda ortalama 15-20 raporun hazırlanmasında emeğin geçiyor. kolum kadar görmüş geçirmişliği olan adamı da diğer şirketlerin raporlama/bütçe gibi departmanları havada kapıyorlar. bu departmanlarda audit kökenli olmayan bir yönetici bulmak zor artık.

mülakatlar içinse şunu söyleyeyim, ifrs'i ya da yasal mevzuatı çok bilmenizi beklemezler zaten. bunlar daha çok işi yaparken öğrenilecek şeyler olduğundan daha çok aranan özellikler çalışkanlık, fazla mesai dayanıklılığı ve temel muhasebe mantığının iyi oturmuş olması oluyor.

mülakatta başarılar.

"duseyara" formulü kullanılarak yapılabilir. excelin yardımından duseyara yı aratarak sonuca gidebilirsiniz

veriler ekrandaki gibi A1 hücresinden başlıyor ise D9 hücresine aşağıdaki formülü yazıp deneyin;

=İNDİS($B$3:$F$3;1;KAÇINCI(PARÇAAL(C9;2;1);$B$4:$F$4;0))&"/"&KAÇINCI(PARÇAAL(C9;3;1);$B$6:$M$6;0)&"/"&PARÇAAL(C9;4;2)&" "&BÜYÜKHARF(İNDİS($B$1:$D$1;1;KAÇINCI(PARÇAAL(C9;1;1);$B$2:$D$2;0)))

teşekkür ederim, yazdığınız formulü girdim ama sonuç üretmedi. aslında küçük bir programda işimi görür. excel olması şart değil.

birkaç formülle yaptım, fakat tarih bir kolonda item diğer kolonda oluyor. birleştirmeye kalktığımda tarihi de sayı gibi aldıladığından iki kolona ayırmak zorunda kaldım, eminim çok kolay bir yolu vardır bunun da.

proxy engeline takıldığımdan bir yere upload edemiyorum. bir mail adresi verirsen göndereyim.

çok teşekkür ederim, çok güzel olmuş adeta cillop gibi.

www.urbanog.com

www.ayaklarasenlik.com

www.betashoes.com

www.ayakkabidunyasi.com.tr

ihbar süresi deniyor kanunda ve çalıştığın toplam süre ile belirleniyor süresi. Yasal olarak belirlenen süre öncesinden haber vermen gerekiyor veya onlar çıkartırken sana o kadar önceden haber vermeleri gerekiyor ancak ihbar tazminatı verirsen hemen ayrılabilirsin kanuna göre.

Ayrıca iş kanununda işçi lehine şart vardır ve ihbar tazminatı genellikle işveren için uygulanan bir hükümdür. O bakımdan senden tazminat istemeyebilirler.

Ayrca anayasaya göre kimse isteği dışında çalıştırılamaz suçtur bu.

çalıştığın süreyle doğru orantılı olarak 2 haftadan 8 haftaya kadar bir ihbar süresi kadar çalışman gerekiyor. ihbar süresinde çalışmama hakkın var ama bunun için ihbar süresi kadarlık maaş ve yan haklarını işverene ödemen gerekiyor.

en kısa bu kadar oluyor..

1 ne kadar çalıştın orada? bu o ihbar süreni belirleyecek.
2 ihbar süren ne kadardıysa, o süreyi beklemeden hemen ayrılışın durumunda o süreye denk maaş miktarı tazminat ödersin mekana. ama patronla anlaşırsan almayadabilirler.
3 istifa dilekçeni insan kaynaklarına vermen kafi. patrona söylemek / göstermek / vermek (dilekçeyi) etik olarak makuldür, ama yasal olarak zorunlu değildir.

en genel hali 1 yıla kadar calistiysan 2 hafta, bir yıldan fazla calistiysan en az 1 ay onceden istifa edecegini bildirmen gerekiyor, calistigin yerin kurumsalligina gore senden bu sure kadar calismani isteyebilirler. Ama calistigin yerin confidential bilgi sahipliği ve senin işe/işyerine zarar verebilme kapasitene gore aynı gun gonderip yarın gleme yolun acik olsun da diyebiliyorlar
Her ihtimale karsi patronlari beklemeden dilekceni yaz ki dilekcedeki istifa tarihi olabildigince erken olsun, hukuki süreclerde o tarih gecerli olacak

tazminat ödemeden ayrılmak istiyorsan, istifanı verdiğin günden itibaren şu kadar daha çalışman gerekiyor:

işe başlayalı 6 ay olduysa 2 hafta
6 ay-1,5 yıl olduysa 4 hafta
1,5-3 yıl olduysa 6 hafta
3 yılı geçtiyse 8 hafta

bu rakamlara haftasonları da dahil elbette. ayrıca ihbar süresi denen şey çalışanın iş, işverenin de işçi bulması için gerekli süre olduğundan istifanı verdikten sonraki her iş günü için 2 saat iş arama, yani işte bulunmama hakkın var. istersen bu 2 saatleri biriktirip ihbar sürenin sonunda kullanabilirsin.

ihbar süresi içinde ne kadar ticari gizli bilgi varsa alırım tribi yaparsan kapıdan içeri bile almazlar.

kanunda yazmakla birlikte pratikte uygulaması neredeyse hiç yoktur. çünkü sanılanın aksine bu sürede yine normal maaşınızı almaya devam edersiniz. bu yerinize biri alınana kadar patrona manevra yapma fırsatı vermek için konulmuş bir kanundur ama dediğim gibi muhtemelen size istifanızı vermenizle birlikte selametle diyeceklerdir.

cevaplar için teşekkürler. benden tazminat isterlerse yüz binlerce euroluk makinalarla uğraştığım için beni orada zorla tutamayacaklarını farkettirmem yetecek sanırım. gerçi topuklarıma sıkma ihtimalleri de var. zaten derdim patronla değil dandik ustalarla.

1 sene çalıştım, sanırım 4 hafta önceden başlatmam lazımdı yazışmayı. günlük 2 saat iş arama hakkını öğrendiğim de süper oldu, çalıştırmayı düşünürlerse çirkeflik yapmam için güzel koz.

ticari bilgi olarak da oldukça yüklüyüm, sanırım sorunsuzca ayrılırım gibi görünüyor.

cevap verenlere tekrar çok teşekkürler.

kanunda şöyle bir cümle de var 2 saat iş arama iznini kullandırmak istemezlerse öne sürebileceğin:

"İşveren, iş arama izni esnasında işçiyi çalıştırırsa, çalıştırdığı sürenin ücretini yüzde yüz zamlı öder."

Kadıköy-Taksim arası sarı dolmuşlar olmalı 24 saat boyunca.

24 saat sarı dolmuşlar varsa şayet süper olur, çünkü bildiğim kadarıyla o dolmuşlar baya hızlı geçiyolar karşıya, in bin yapmadan, beşiktaş iskelesi adalar iskelesi dii mi oralar yani? haydarpaşa gardan oraya yürünülür yani yakındır dii mi?

yakındır yakındır da. otobüs durakları daha yakındır. ayrıca 110 da gayet hızlı geçer o saatlerde karşıya. kişi başı 3 lira. dolmuş 5 civarıydı sanırım.

kadıköydeki otobüs durakları yeni düzenlemeyle haydarpaşaya daha da yaklaştı. 110 da onbeş dakikada bir kalkıyor sizin geleceğiniz saatlerde (saat 01:00 hariç, 00:45'ten 01:15'e atlıyor bir istisna olarak).

bütün bu sayılanları bulamazsanız bile orada sürekli "3-5 kişi olalım, bi taksiye doluşup, parayı bölüşelim" insanları var..

garanti 6 aylık periyotlar halinde 30 ar lira kesiyor her yıl. hesap açtırırken imzaladığın sözleşmede yer alır bu konu. geri alamazsın paranı. sözleşme ile kabul ettin çünkü durumu.

edit: imzaladığın sözleşmeye bir bak. eğer sözleşmede bu şekilde bir para isteyebilecekleri yazmıyorsa o zaman alabilirsin paranı geri ama yazıyorsa yapacak bir şey yok.

mesela ben finansbank'ın sözleşmesinde yer alan ilgili maddeyi yazayım örnek olması açısından:

"...keza Müşteri'ye herhangi bir ihbarda bulunmaksızın değiştirebileceği miktarda bir "Otomatik Hesap İşletme Ücreti" tahakkuk ettirmeye ve bunları Müşteri'nin Banka nezdindeki hesabından resen tahsile yetkilidir."

kesilmiş parayı geri almakta zorluk çekebilirsin, ama hesabına iki otomatik ödeme talimatı bağlayarak önleyebilirsin bundan sonra yapacakları kesintiyi.

Aramaya inanın o zaman belki paranızı geri alabilirsiniz.

(bkz: aramaya inanmak)

internet şubesinden iki tane otomatik ödeme faturası tanımlarsanız garanti bu ücreti almıyor. otomatik ödemeyi 'her ay manuel olarak ödeyeceğim' diye de tanımlayabiliyorsunuz. adı otomatik ödeme oluyor ama siz canınız isterse ödeme yapıyorsunuz. hesap işletim ücreti derdinden de böylece kurtuluyorsunuz.

belirtmemişim ama öncelikle öğrenci değilim, bu hesabı da 5 yıldır kullanıyorum ilk defa böyle birşeyle karşılaşıyorum. çok garip geldi açıkcası. aradım alo garantiyi sözleşmede yer alan 11. madde felan diye bik bik etti. ama şöyle de bir durum var benim iki tane otomatik hesabım var. bir süredir kullanmıyorum gerçi ama var sonuçta ? - kullanmıyorum derken limitli otomatik odeme idi. - sonracıma maaş hesabım aynı anda bu 3 aydır işsizim ama hiç mi buffer süreleri yoktur bu adamların sonuçta tekrardan işe girdim ay sonunda para yatacak bana yine ?

onlarda insan??

bak soru farklı bir kere . ben bu insanımsılara neden bok gibi davranmıyoruz haha diye elimde kadehle gülmüyorum

sormak istedigim genelde bu çalışanlara inceden bir yalakalık söz konusu degil midir? nedendir?

bir iş yerinde diğer insanlarla aranı iyi tutmazsan, patronla aranı iyi tutman bir anlam ifade etmez. kimse somurtup oturan patron yalakası bir tipten hoşlanmaz. işyerinin havasını bozarsın. takım çalışması olmaz. insanlar seni dışlar. işe gitmek işkence haline gelir.

hademe, çaycı, ofisboy gibi insanlar(senin tabirinle tipler) hayatını güzelleştirebilirler. yeri geldi mi omzun ağrıyorsa masaj yapar bu insanlar. senden başka kimse içmese bile adaçayı bulundurabilir mesela. insanlara makam ve mevkileri yerine insan oldukları için değer verirsek, insan olduğumuz için değer görürüz. başkalarına sırf çıkarları yüzünden iyi davrananlar, küçük insanlardır. kendine saygısı olan, başkalarına da saygı duyup onlara iyi davranır.

çaycı sana getirdiği çaya tükürebilir, ofisboy evrakını getirip götürmekte işi ağırdan alabilir gibi gerçekler var. bir de bu çaycılar genelde şirketin gediklisi oldukları için dedikodu yapma / yayma potansiyelleri de kuvvetlidir tabi adamına bağlı olarak. millet de hem dile düşmemek hem de dedikoduları kapmak için yalakalaşabilir.

Fenerbahçem maç kazandımı iş arkadaşı kolej mezunu kendini beğenmişle maçın geyiğini yapamam. O küçük! insanlarla yapabilirsin bunun geyiğini ancak.

öyle bir "genelde" yok.
birebir temas ettiğin kimseyle limoni olmayacksın işte. çaycı işçi doktor mühendis farketmez.

son derece çıkarcı ve içten pazarlıklı bir insan olarak söyleyebilirim ki herkesle aranın iyi tutulması gerek.

alay ettiğimi sanma ama.işyerinde değilde evdeki biri ile aranı iyi tut.bu annen olur baban olur sevgilin eşin vs vs. önemli olan iş harici o stresi atabilmektir.yoksa akşama kadar yalandan birine gösterdiğin sevginin de saygının da sana maliyeti stres, ülser, baş ağrısı vs vs olarak geri dönecektir.işini yap herkese aynı mesafeden davran.kibar ve nazikliği elden bırakma.yani ortalama bir adam ol.

işyerinde kimler olduğuna göre ve senin pozisyonuna göre değişir ama hademe ile şöyle bir diyalog kuracaksın ileride:

-mahmut abi, ben yarın geç geliyorum, patron nerede diye sorarsa "şöyle şöyle" diye sallarsın. olur mu?

ofisboy'u bakkaldan sigara almaya yollayacaksın ya da ne bileyim, yarın bir faksı acil göndermen gerektiğinde faks sırası olsa bile seni öne alacak.

çaycı, sana en güzel kahveyi yapacak. patronlar toplantı yapar, misafirleri gelir, kuru pasta, börek, çörek gibi ufak tefek yiyecekler olur. bunlardan sana da getirecek.

ha bir de, herkesle aranı iyi tutarsan, şirkette daha uzun dayanırsın. birisi senin hakkında kötü konuşmaya başladı mı, herkes konuşur senin hakkında.

patronun sekreteri ile aranı iyi tutacaksın. çünkü sekreterler patrona söz geçiren tek konumdadırlar. ters bir yorum gelmesin kimsenin aklına, gerçekten öyledir.

isyerinde herkes ile arani iyi tutman gerekir, ozellikle kurumsal sirketlerde calisiyor isen.

kimin ne olacagi belli olmaz, bugun zerre prim vermedigin birisi yarin basina mudur olarak atanabilir, sirket ne kadar burokratikse, kontrol mekanizmalari da o kadar kisisel menfaat uzerine calistigindan, ustlerinle iyi gecindigin surece yukselmen daha bir kolay olur. isini iyi yapman isini tutmani saglayacak bir garantidir yalnizca.

bu arada belirtmem gerekir ki, bu gercekler departmandan departmana da degisebilir kurumsal ve buyuk bir sirket icinde. mesela sales ya da trade departmanlarinda calisan bir tip isen, hayvan para getiriyor isen, istersen kimseyle iyi gecinme, herkesten daha fazla para getirdigin surece en baba sen olursun. yok back office veya middle office ta takiliyorsan, herkesle iyi gecinmen gerekir, ilgili departmanlar fazla goz onunde olmadigindan ne olacagi tamamen directorun keyfine baglidir.

bu sekilde, hademe, cayci, ofisboy, human resources, it teknisyeni, resepsiyonist, guvenlik gorevlisi vb. gibi insanlarla cok daha iyi gecinmen gerekir.

hademe/cayci vb. gibi pozisyonlarda calisan kisiler, isleri nedeniyle ofislere, ozel ortamlara cok girerler, manuel is yaptiklarindan dusunmeye ve konusmaya dogal olarak fazla vakitleri olur. dolayisi ile is yerinde ne olup bittigi, onceki gece kimin saat kacta ayrildigi, kimin kimi sevmedigi, hangi patronun agzindan ne kacirdigi "dedikodu" konularinda bulunmaz bir nimettir. ayrica bunlar sizin isinize yarayacak isler de gorebilir, bir gun bir hataniz olursa size arka cikabilir, buyuk toplantida kahve servisi yaparken duyduklarini anonstan bir hafta once size aktarabilir. cunku is yerinde size rakip degillerdir. yani is yerinde gercek arkadasa en yakin kisiler buradan olur.

yalniz bu alt pozisyonlarda iseniz gecerli, ust pozisyonlarda bu sizin tersinize isler, sizin ozelinizden dedikodu tasirlar. yani ayni sirkette kalacak iseniz zaman icerisinde pozisyonunuz yukseldikce mesafe koymaniz uygun olur. bu esnada bir-iki guvenilir kisi bulur iseniz aralarindan, onlar da sizin adaminiz olur, atiyorum x analistinin ne yaptigini merak ediyorsaniz pesine bunu takarsiniz, bilgileri alirsiniz. bu yontem cok guzel isliyor, bir calisan sirketinden nefret ettigini iceride soylemez ama mesela sigara icin disariya ciktiginda cayciya patlar "nefret ediyorum bu i.ne soyle yapti bugun, niye bu burda" falan tarzi, cayci sizin adaminizsa bu bilgiler sizindir.

it personeli ile mutlaka iyi gecinilmelidir. hem ozel bilginin yazilisina (kanit gosterilebilene) sahip olmalari, hem de kimlerin hangi sitelerde gezdigi (habire bilgisayari bozuluyorsa mesela bir tipin, onun bir nedeni vardir), is aradigi, bilgi asirdigi, sattigi, ettigi vb. kriz durumunda bunlardan sorulur. sizin bir gun hataniz olursa (yanlis email vb.) ellerinde bulunan imkanlara gore (sirkete gore degisir) tek telefon ile ulasabiliyorsaniz hayat kurtarabiliyorlar. ayrica IT ile ugrasan kisiler genellikle egitimli, kulturlu ve kafa tipler oluyor, ve yine sizin posizyonunuz ile direk bir rekabetleri olmadigindan gayet uygun bir dostluk kurulabilir. (bilgisayar kullanmasini bilmeyen kisilerin problemlerini cozmek icin adam 15 kat asagidan gelecegine onun yerine ilgili problemi siz halledebilirsiniz mesela, unutmuyorlar. ben gordum ki butun sirket ortami icerisinde en vefali kisiler IT personeli)

human resources ile aranizi daha da bir iyi tutmaniz gerekiyor. ise bir kere girdikten sonra insan kaynaklari sizin hakkinizda sikayetleri alir, bir de eger sizin bir probleminiz var ise onunla ilgilenir. sirket buyukse, mesela baska bir departmana transfer olmak istiyor iseniz, insan kaynaklari bu konuda ilk adrestir. bu baglamda insan kaynaklarinin gizli gorevi sirket dedikodusu toplamaktir. (exit interview'da "bir sonra kim istifa edecek sizce?" diye bir soru alan var bizde) eger islerini dogru yapiyorlarsa onlar da sizinle dost olmaya bakacaktir zaten. gozlerine girin, sevdirin, hakkinizda bir gun "cok yuksek sesle konusuyor," "ise gec geldi bugun" vb. tarzi bir sikayet olursa goz ardi edebilirler. karsiliginda onlar da sizden bilgi isteyecektir (caktirmadan) yalan soylemeyin ama diger is arkadaslarinizi da satmayin. yarin isyerinden baydiginizda, baska bir departmana/sehre/ofise transfer istediginizde oradaki hr kisisini taniyorlarsa sizin resumeniz en ustten girebilir siraya.

aile/kisi sirketlerinde ise herkes kendinden sorumludur, digerleri ile sakin kavgaya/surtusmeye girmeyin. burada olay, digerleri ile sorun cikarmadan patronun gozune girmek. onun da bir formulu var: patronun isi ile patrondan daha fazla ilgilen. bu su demek: patrondan once isyerinde ol, patrondan sonra cik, harfiyen dedigini yap (otorite sorgulama) ve cok calis. gerisi gelir.

oz bende var, istanbuldaysan dvd leri verebilirim ya da hdd nı kap gel kopyalarız.

demonoid e bak ya da piratebay e.

hah işte o demonoidi beceremiyorum ben sanırım. ufak media playerlar için olan versiyonlara denk geliyorum sürekli (özellikle philadelphia için söylüyorum), diğerlerinin seed'i olmuyor.

Oz'un bazı bölümlerini fransızca dublajlı izlemek zorunda kaldım, düşün.

Teklifin için teşekkürler, şu aralar istanbulda değilim, iki ayı bulur gelmem.

aratırken dvdrip yazın, hdrip yazın. bir de caps olmasına dikkat edin. hepsi için kaliteli ripler var..

ben oz'u indirirkene linklerini kaydetmiştim lazım olur diye. netload ve rapidshare olarak. netloadlar her bölüm için tek link zaman zaman iki link. rapidshare ise 4'er ve 8'er link. sözlükten mailini verirsen yollayabilirim linkleri. bölümler dvdrip bu arada. görüntülerde gayet güzel.

phil
62.149.24.66
62.149.24.66
62.149.24.66
62.149.24.66

70's
62.149.24.66

seedler o kadar kötü değil.

O sigortanın süper ustaları az daha banyomu kırdırıyordu. Sonra işe uyandım da nereden su geldiğini düşünüp çözdüm. Size sormaları boşa değil yani. ORayı ilk yapan adamı bulup sormak en mantıklısı. Benimki öyle çözüldü.
Şirket olarak ise önermiyorum ben de bu işleri yaptırdım zamanında yani şirket için çalışan mühendistim. Gidip sağdan soldan ustaları toplayıp başında durup üstüne benim de ücretim bir de de %35 kar yazıyorduk. Şirket olayı da farklı değil anlayacağın. Eksperin üstüne çullan adam gibi usta bulup mağdur etmesinler seni.

az önce bi yer buldum adam bilgisayarla bilmem neyle arızayı nokta tespiti buluyomuş ama sadece arıza tespitine 300 lira istiyo.

bu tip sorunların en kesim çözümü su tesisatınızı saatten itibaren yenilemektir. çok fazla arıza veriyorsa muhtemelen sıva altı tesisatınız eski tip çelik borudandır ve borular çürümeye başladığı için sürekli başka yerlerden patlak vermektdir.

biraz masraflı da olsa tesisatı komple pvc borularla yenilemenizi tavsiye ederim. eski ustalarım vardı ama telefonu değiştirirken numaraları kaybettiğim için hiç birine ulaşamıyorum. türkiye'de çok kurumsal firma aramayın ama bu işi yapan. internetten biraz araştırmayla ya da buradan tavsiye ile bulacağınız bir ustaya komple tesisatı yeniletin kafidir.

www.hunerliadam.com diye bir adres var. kurumsal değil gayet de yalnız çalışan biri ve fakat fena değilmiş gibi görünüyor.

@heyiperva
zaten pvc ile yeniledik yazmıştım ilk soruda o yönden sorun yok. sorun giderlerde. pvc borulardan kaçması imkansız çnkü sıva altı değil direk duvarın dışında borular aksa görürüz.

boru akıntıları dışarı çıkmadan önce duvar içinde uzun bir yol katedebiliyorlar. misal 2 kat üstteki evin atıksu borusunda kaçak vardır, senin evine kadar sızıp alt katta ortaya çıkıyordur belki.

banyonuzdan geçen atıksu borusunun etrafını boylu boyunca kırdırıp bikaç gün izleyin.

zaten sorun şu ki bizim 2 kat altımızdan şikayete geldiler. alt komşumuz evin sahibi olmadığı için ve arası bizle limoni olduundan bize gelip söylememiş bile. nasıl olsa benim evim değil mantığı, nası bi mantıksa artık. yani en üstte biz varız bizden alt katlara akıyor.

excel 2007 kullanmadığım için bilmiyorum fakat verilerin olduğu bölümü yeni bir sheet e copy paste yapsanız olmuyor mu?

denedim, oldu, birkaç gün sonra yeni sheeti de aynı hale getirmeyi başardım fakat. bu sefer kaçmak yerine savaşmak istiyorum.

excel 2003 te şöyleydi belki işe yarar;

ctrl end ile en son hücreye gidin, hücreyi silin, sonra A1 hücresini seçin, dosyayı kaydedin (yedek aldıktan sonra tabi). o da olmadı xls olarak kaydedin aynı işlemi öyle deneyin, o da olmadı xls veya xlsx olarak bi yere upload edin biz bakalım...

ctrl end olayı işe yaramadı ama xls olarak kaydedince satır sayısını mecburen 60 binlere düşürdü. tekrar xlsx'e çevirince de 60 binde kaldı. buna da razıyım. teşekkürler.

Belki sonlardaki hücrelerden birine çerçeve, biçimlendirme filan yapıyosundur o zaman da o hücreyi dolu sayıyor...

Valla murat muhallebicisinin sokağınd bi kır pidecisi var ama arkadşaınız bayansa tavsiye etmem :-) Çok kalitesiz kaçar, sdece karın doyurmaya girilecek bir yer, ben o sokakta oturmuştum oraları biraz bilirim. İç sokaklar dışın sahil tarafları için konuşursak oralarda fiyatlar öle pek kaızk değildir sürümden kazanır çoğu yer, ama tabi hepsi değil.

sahildeki balon cafe'de, last stop'ta, mado'da ya da saray muhallebici'sinde kahvaltı edebilirsin. fiyatlar normal hepsinde. mado'da tek kişilik köy kahvaltısı söyleyip iki kişi rahatlıkla doyabilirsiniz.

bunun dışında balıkçı sokağının dik kestiği sokakta ilerlerseniz bir sürü kahvaltıcı görürsünüz. çoğunda fiyatlar uygun.

kesınlıkle tarıhı moda ıskelesı. herkes pahalı bılır deıldır. gıt ve bana tskr et...

sığınak var kadıköyde tchibonun, penguen kitabevinin yanında. doyurucu bir kahvaltı ve sınırsız çay 6-7 civarı. sandviçleri de çok güzel. tahta masa ve sandalyeli.

teşekkürler hepinize. elimde şimdiden yeterince alternatif oldu. artık bundan sonrasında araştırmak bana düşüyor sanırım :)

yemek esnasında bilmiyorum ama sonunda su içmenin, ağızda, yemekten arta kalan asitlerin etkisini kırdığı için iyi olduğunu biliyorum.

faydalıdır. yediklerini parçalamak için su lazım. ayrıca yemakle birlikte su içersen midenin bir kısmı suyla dolduğu için daha az yersin.

yemeğin sonunda içmekten daha iyi olduğu kesin. yemek sonunda içilen su sadece ağızdaki asidi değil midedekini de nötralize eder ve hazım zorlaşır.

edit: tamam nötralize değil, seyreltme olacak o.

misal, reflüm var ve eğer sabahları kalkar kalkmaz su içmezsem, kusuyorum. (ne kadar fantastik değil mi?) ayrıca yemek yerken su içmek iyidir. neden diye soracak olursan; su, çözücü özelliğinden daha rahat sindirimi sağlar, mide ve bağırsak gibi sindirim sisteminde ki organların daha rahat çalışmasına neden olur. bol bol su için, içmeyenlere zorla içirin :)

Ben kahvaltıda bile en az 2 bardak su içiyorum. Normal öğünlerde ise sürahi sürekli yanımda durur, bir kaşık yemek, bir yudum su şeklinde sürekli su içerim. Allah'a şükür bir sıkıntı görmedim şu ana kadar.

asitleri sadece bazik maddeler notralize eder diye ogrettiler bize? su asidi sadece seyreltir. ama mideye giden su zaten orda durmuyor ki hemen emiliyor... yemek basinda, ortasinda ve sonunda icin, icirin.

doğrusu ve sağlıklı olanı yemekten yarım saat önce içmektir. yemekle beraber su alımı reflüyü tetikleyen bir şey. kiloya etkisi de tok tutması açısından bakıldığında olumlu yönde olacaktır zannediyorum, yemekte tuz alınmadığı müddetçe tabi.

Daha evvel denemedim fakat şöyle bir yol varmış office familyasında :
office.microsoft.com

compare documents'ten ziyade merge documents var aynı menüde. birbirine çok benzer metinlerdeki farklılıkları tespit etmek için daha iyi bir yol. Word eğer 2007 sürümüyse görsel olarak daha anlaşılır bir sonuç veriyor.

liste hakkinda biraz daha bilgi verirsen mesela excel charti mi, kac degisken var, kac veriden olusuyor gibi... ?

Elimde bir dosya olduğu için değil de böyle birşey yapsam nasıl olacağını merak ettiğim için sordum.
diyelim ki düz bir liste: sıra no ve ad-soyad var.
bunda nasıl yaparız?
veya bir metin. var bunda ne yaparız?

1. trace dependent yerine show formulas
2. ctrl+end, ctrl+home, ctrl+ yön tuşları kombinasyonlarını deneyebilirsin.
3. sol üst köşedeki aktif hücrenin yazılı olduğu yere tıklayıp gitmek istediğin hücreyi de yazabilirsin.

2. klavyede bir kere end tuşuna basınca "end mode"a geçersin. burada da bastığın yön tuşuyla bulunduğun bloğun artık hangi yöne bastıysan o yönde son dolu hücresine gider.

2'yi açmam lazım biraz. derdim son dolu hücreye gitmek değil. bu excel, tüm hücreleri değil sadece en uçtaki hücreye kadar olan alanı aktif algılaması gerekirken tüm sayfayı aktif olarak algılıyor. bu da durduk yere o boş hücreler için de kafa yorması, bayağı bir yavaşlaması anlamına geliyor excelin, malum artık bi milyon satır var. istediğim şey yazdırma alanı belirlercesine şuraya kadar bak, boş yerlerle ilgilenme yorma güzel kafanı diyebilmek.

@Poly: Show Fomulas iyiymiş. Trace Precedents için böyle bir imkanımız var mı peki?

yanlış anlamadıysam tüm hücrelerdeki değerlerin hangi hücreler kullanılarak hesaplandığını öğrenmek istiyorsun. sanırım hepsini birden aynı anda görmek gibi bi seçenek yok. zaten biraz karışık bi tabloda trace precedents yaptığın zaman ok işaretlerinden hiç bişey göremezsin. ama o kadar karışmaz diyosan ve bu işlemi birden fazla sayfada tek tek uygulamak uzun sürüyorsa macro kaydet'e basıp bir sayfa için tek tek bi kereye mahsus trace precedents yapıp sonra macroyu diğer sayfalarada da kullanabvilirsin.

excel'in kullanmadığın hücrelerine kafa yorduğunu nerden çıkarıyorsun? sen fazla kafa yoruyor olmayasın?

@desdinova: yaşadığım semptomlar için (git: 75397)

ikametgah demiş olabilir. artık iletişim bilgilerine manyaklık derecesinde önem veriyorlar yeni mevzuat gereği, benim de garantiye bir fatura götürmüşlüğüm var. götürmezsen ne olur bilemeyeceğim.

ikametgah ilmuhaberi demiştir muhtemelen.

bana da yolladılar onu mesajla. hatta tam olarak şöyle: "yasal hüküm gereği, adresinizi teyit için bir elk./su/tlf./d.gaz faturanızı acilen şubemize iletiniz" hatta sormayı düşünüyordum burdan da nedir ne değildir diye. çevremde benden başka böyle bi mesaj gelen yok çünkü. götürmezsen ne olur bilmiyorum ama ısrarla istemeye devam ediyorlar. aynı şekil bi mesaj 3 ay önce de gelmişti. ben de soruya bi ek yapayım izninle. bu belgeleri götürmenin bi süresi var mı? o süre içinde götürmezsek ne olur acaba?

Nüfus Müdürlüğü'nden alacağınız ikametgah belgesini istemişlerdir.

ikametgah nüfus müdürlüğünden değil muhtarlıktan alınıyor artık. tabi bunu alabilmeniz içinde oraya kaydolmanız bir kira sözleşmesi, tapu vs... götürmeniz gerekiyor

peyote'ye ya da gruba myspace'den filan ulaşıp isteyebilirsiniz belki mail order gibi bir şeyleri vardır?

ben de istanbul'da bulamadım malesef. kimse almasın diye saklıyorlar herhalde.

@mojosnik:

albüm peyote'den alınabiliyormuş diye duymuştum.

tabi senin nasıl şeylerden hoşlandığına göre değişir de sırf kolay okunurluğuna göre değerlendirirsek sirius'tan gelen kurbağa ya da ağaçkakan derim ben. yok yok kurbağa daha iyi başlangıç için.

parfümün dansı (eski adı pancarın dansı). kitapçılarda iki ismini de sor. orgazmik bir eser.

Peki, bir soru daha: Çevirileri kaliteli mi bu eserlerin yoksa orijinal dilinde okumamı mı tavsiye edersiniz?

her eser orijinal dilinde bir başkadır ama akıcı bir şey istediğinden anadilinde okuman daha iyi olur. çevirisi rahatsız etmemişti beni.

parfümün dansı.
ya da dur bir mola ver.
ağaçkakan'ı okurken kitabın sonunu zor getirdim.

"dur bir mola ver"dense "parfümün dansı" ile başlayın derim. hatta direkt onla başlayın derim. muhtemelen seveceksinizdir, tom robbins sevmeseniz de en azından "parfümün dansı"nı okumuş olursunuz ki beğenilmeyecek gibi değil kitap.

çeviriler için de kötü denemez. anadilinde okumak tabii ki daha iyidir ama türkçe de okusanız olur bence.

neredeyse tüm kitaplarını okumuş biri olarak
parfümün dansı en iyisi
çevirisine gelince iyidir bu konuda objektif olamıyorum

veri A1 hücresinde ise istediğiniz hücreye =YERİNEKOY(A1;".";"") yazın.

ingilizce kullananlar için formül subsitute.

www.dobisko.com adresinden mekanlara göz atabilirsiniz.

dost kitabevi yayınlarının bir kitap serisi varmış, her şehri ayrı ayrı anlatıyor. ben hiç görmedim ama zamanında arkadaşlar arasında çok konuşulmuştu, çok güzel rota çiziyormuş gezmek için. 'şuraya şu yoldan gidin, o yoldan geçerseniz arada şunu da görürsünüz' tarzında. benim de böyle bir kitaba ihtiyacım var, henüz bakmadım ama ilk araştıracağım bu olacak.

istanbul gezi rehberini tarif ediyosun resmen. içinde gideceğin mekanların planlarının bile olduğu cillop bir kitap.

istiklal de ibb nın kitabevi var, istanbulla alakalı her bi sey vardı. odakulenın oralarda, karsı sırasında.

Anıtsal İstanbul-Jak Deleon
İstanbul Gezi Rehberi-Murat Belge

proof dedigi alkol derecesi. proof degerinin hacmen yaklasik yarisi kadar % alkol iceriyor demek. yani 190 proof %95, 150 proof da %75 alkol icerir.

ha fahrenheit değerleri bunlar o zaman. beynime kan geldi birden. teşekkürler.

Metnin geri kalanini da koyar misin buraya?

hayir fahrenheit'la (sicaklikla) bir alakasi yok, kullanacagin alkolun konsantrasyonundan bahsediyor sadece. sen iyisi mi bir de suraya bak detayli bilgi icin: en.wikipedia.org

hımmm. şimdi derece olunca ben celcius'ta öyleyse dedim o zaman bu fahrenheit'tır deyince sıcaklık mıcaklık ne alaka e o zaman niye derece diyolar derken bir kısa devreyle böyle bir sonuca ermişim. sabırla anlatışına müteşekkirim.

şimdi bu adam benden 95% alkol bulmamı istiyor demek. çüş diyorum burdan kendisine.

@wpi

www.instructables.com