ekran çözünürlüğü, işlemci ve ram boktan... bana ne dersen al.

o değil de fiyat iyiymiş vaktiyle görseydim de pedere bunu alsaydım dedim şimdi.

boşa para yazık valla.. Gel neo V satayım sana o paraya cillop

ericssonlar çok güzel ondan al bence. bunu alırsan parayı çöpe atmış olursun gibime geliyor.

LG ekran barındırdığı için al derim. Ama geriye kalan tüm gerekli özellikleri tırt. Adamlar yapınca böyle yapıyor. üzülüyorum.

fiyat performans olarak güzel telefon

htc ya da sony ericsson'un giriş seviyesi telefonlarından birini al bunu alacağına.

hocam telefon çok yavaş sakın alma.

..

issey miyake l'eau d'issey

ilk olarak "1 million" daha sonra "jil sander sun" son olarak "armani black code" diyebilirim.

şurada sayılan bütün parfümleri kullanmış ve hepsinden sıkılmış biri olarak dieselin only the brave isimli kokusunu markayı hiç sevmememe rağmen beğendim. en azından bir sıkıp bak.

bu 1 million herkesde var ya onu alma

kesinlikle hugo boss - boss bottled.

axe çikolatalı

sevmem ama bir milyon yeni türk lirası var

hugo boss da olabilir. ama kokusu o kadar da farklı değildir. ama iyidir. 3 duyuru yukarda yazdım.
hugo boss orange da olabilir

hugo boss boss +1

çok bilindik ama gayet güzel. çekicilik, kalıcılık iyi.

aqua di gio(light ama)

uzun kalmasını istiyorsan black code

burberry'nin enfes baharatlı ya da ferah kokuları seni çağırıyor.

hugo boss parfümlerine bak

@VickVickyVale -1 la söölemesene herkes bilmesin olm.

Yaşın +30 ise hermes şiddetle öneririm.

maliburg +1

@keller sildim moruk, yeterli sayıya ulaştı :DD

www.youtube.com

nutella kontenjanından;
athena-rüya

link; www.youtube.com

progressive rock kontenjanından gireyim ben de.

youtu.be
youtu.be

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

dinliyorum şu an.

sen de dinle de gör denklemi.

www.youtube.com

www.youtube.com

kontenjan yok al dinle.

kıyamadım: "adı bilinmeyen taş gibi şarkılar" olsun kontenjanı.

yurtdışında var da, türkiye'de vergisi çok. pasaport kaydı zart zurt uğraşırım dersen amerika'dan sipariş ver.

vergisi çok derken? ayrı muameleler falan mı yapmak gerekiyor, yoksa sadece bu cihazın kendi vergisi mi? (cep telefonlarından alınanlar gibi)

yoksa bunu sigortaya falan bağlıyoruz da onun için devletten izin almamız gerekiyor bu da bla bla yapıyor gibi bişi mi?

netten bakayım bari wireless electricity yazsak çıkar herhalt.

gerçekten zor. bi kere hava öyle iletken değil. yani çok çok cüzi bi miktarda. mesela prize bir şey takarken ufak bi parlama olur ya karanlık deşarj denir ona. onu da söyleyim dedim

www.ted.com

kablosuz elektrik var.

ona biz pil diyoruz.

kablosuz elektrik bulundu ama bu sefer insanlardan vazgeçmek gerekiyordu ve bir seçim yaptılar.

var ya olmaz olur mu: www.witricity.com

aslında böyle bi olay bundan 1 asır önce bulundu ve bireysel de olsa aktif olarak kullanıldı.
(bkz: nikola tesla)
(bkz: tesla bobini)
bir uygulaması için
www.youtube.com

bugün bu sistemi kullanabilmemizin önünü kesen en önemli isim için;
(bkz: thomas alva edison)

kablosuz iletisim bile daha yerlesmedi, stabil degil. kaldi ki elektrik.

ve bana hic mantikli gelmiyor.

أوروباليلشترابيلديكلريميزدنميسيكيز

eklerde yanlışlıklar olabilir ama okuyunca anlaşılıyor :)

اوروبهليلشترهبلدكلريمزدنميكز؟

اوروبه ليلشتره بلدكلريمزدنميسكز؟

اوروپاليلشترهبلدكلرمزدن مسكز؟

beğenmedim :( ama farklı.

dişi varlık olduğunu düşünerek kafamdaki gibi giyiniyorsan al diyorum.

aksiyse alma.

bence aramaya devam et.

güzel bence.

bu cidden kötü. çok kötü. evlerden ırak.

doğru değil.

hani şu yerlere hasır atarlarya onun renklerinde bir desenleri var çok dandik duruyor, ön tarafı da erkek ayakkabısı gibi sivri ne biliym karar senin. make your choise.

erkek giyse hatun ayakkabısı gibi durur kadın giyersede erkek ayakkabısı gibi. ne kişiliksiz bi ayakkabi. sinirlendim gece gece

bi bana mı güzel geliyor yani:)
yanındakine ne diyorsunuz peki?
hala olmadıysa siz ne giyiyorsunuz allah aşkına?

giyene göre değişir bence.

biker botlar çok moda bu sezon bi bak begenecegın modeller cıkar.

berbat

önceki duyurudakilerden daha giyilebilirler en azından :)
kahve olan kaba ve basit duruyor bence, diğeri hoşuma gitti.

değmez.
üstelik çok kalabalık, gözüm yoruldu.

hayır değmez, kötü.

yok be yahu değmez.

kaçılası

ben işlevsel hedieleri seviyorum ya. havalar soğudu git bi çizme al kaban al ne bileyim...
bu da biraz safiye soyman tarzı bişie gibi göründü bana zaten

onun maliyeti 5-6 liradır geriye kalan el emeği.

çok beğendiysen sana tavsiyem kendin bunun gibi bir şey yapman. çok zor değil.

olmaz. hoş değil. değmez.

illa bu tarz bi hediye olacaksa; zarif incecik bir altın zincir+kolye ucu bile bulabilirsiniz buna yakın fiyata.

kaliteli keçe/kaşmir şal, blender, orijinal parfüm,kaz tüyü yastık,pofuduk terlik... ama asla bu değil : (

çocuğumu keserdim nasıl para olm o öyle var mı ki o kadar para ?

35 milyon dolarım olsaydı değil bunu almak sefaköyü cümle içinde bile kullanmazdım.

gayrimenkule yatırım yapardım ve envayi çeşit apple ürünü, en güzelinden leicalar alırdım sonra illa ki birer nikon f3af, f4, f5, f6, f100 alırdım.

sonra yine nikon d4 ve d800 alırdım sonra işte envayi çeşit en güzelinden lensler...

o abi de sıfırları yanlış yazmış diyeceğim cık olmaz üçlü üçlü ayırmış kesinlikle eğlenmek isteyen birinin işi :)

e5 üzerinde trafiğin her gün tıkandığı bir yerden bahsediyoruz. Kar oranı çok çok yüksektir.

Hesaplayan adam oldum (günde eşit miktarda benzin mazot sattığını öngörerek) günde 60 bin liraya yakın para kazanıyor( benzinin öz kütlesi 0.88, mazotun 0.85 aldım). 35 mio dolar, 62,650,000 tl ediyor. Günde 60 bin liradan bu işletme 4 yıldan kısa bir sürede dönüyor. (işin içindeki abartıyı da düşünürsek 5 yıl) bu durumda fiyat makul.

ki "20 TON PAREKENDE ACIK HESAP CALISAN" kısmını katmadım. Oha lan çok karlı oluyor böyle de. Sanırım ya ben yanlış yaptım ya da ucuz. Hatamı görenler düzeltsin lütfen.

Edit: Vay arkadaş, kıçıma başıma sürerdim desem tik alacakmışım.

Cevap2 o zaman: Hepsiyle bira alır duşumdan yemeğime hayatta sadece bira kullanırdım.

o'nu filan almazdım, gider ada alırdım okyanustan. 3-4 milyon bir şey. kalanı ile de amerikada emlak işlerine girerdim.

ilanımı buraya taşıdığın için teşekkür ederim çok şaşırdım gerçekten :0 benzin fiyatları bizi de mahvetti. 35 milyonu tahsil edip ardahan'a taşınacağım hayırlısıya.

gerçek mi bu :s

dampire haklı, güzel hesaplamış. bence de eder.

asıl merak edilen konu adam neden satıyor, onu araştırmak lazım. kamulaştırma mı var, yoksa izinler falan mı gidici, iyi bakmak lazım hacıtlar.

ha net 35 milyonum olsa hiç bi bok yapmam. ciddiyim. başıma bela almam, gider yıllık bağış yaparım sağa sola, yeni mühendislerin şirket kurmasını falan desteklerim onlardan pay alırım. yatırımcı olurum yani. keyfime bakarım.

@leontikhos

öyle para var, o paranin 40 mislini sadaka olarak veren de var:

www.huffingtonpost.com

@compadrito bill gates e babalık davası açmaya gidiyorum ben

Kredi kartına taksit seçeneği var mı? Fiyatı çok uygun...

O değil de get açmamış, açaymış iyiymiş.

birine mesaj attim, mesajimi görerse okur. belki daha önce baska birisi okur.

bilmem ne hanı yazıyor ama çok farklı bir stilde yazılmış çözemedim. merak ettim ben de şimdi

aynen, stil çok farklı geldi bana da. çözemedim tamamını.

lan bir bok anlamadım okuduğum bölümden utanım...

sonunda han yazıyor. ortadaki lam'a benzeyen harfi çözemedim.

ye galba onlar. evahimyan han gibi bir şey.

edit2: iki harften soldakisi be olabilir evet. aşağıdaki arkadaş da haklı olabilir.

solda: eva kimyan han
sağda: s. eva kimyan

eva kimyan adında birine ait konak ve hanın giriş kitabeleri..

solda kimban, diğerinde kimyan yazıyor. kimban olanın noktalar kısmında deforme olunca bilinçsizce boyayıp yok etmişler noktanın birini.


kufi stilde bi yazı.

yazan sallamış sitelerde ikisinin de ekran çözünürlüğü 1280x720 samsung'un kendi sitesinde.

www.samsung.com
www.samsung.com

@yuto

ya ben çözünürlük demişim de kastettiğim ppi değeriydi. tamam işte çözünürlükler aynı biliyorum da ekran büyüyünce ppi değeri düşüyor note da onu demek istedim...

ppi değeri çok farketmez, zaten o çözünürlüğün o kadar küçük ekranlarda verimli olacağını düşünmüyorum, zira çoğu laptobun ekran çözünürlüğü 1366x768'dir ki 15" cihazlardan bahsediyoruz, aynı çözünürlüğü o cihazlara sıkıştırmak ne kadar verimlidir bilemiyorum.

ppi değeri fark eder. etmez diyenler için buyrun (bkz: retina display)

apple basıyor vallahi 15.4" macbook pro'suna çözünürlüğü. çözünürlüğü düşük pcler düşünsün bence.

çok küçük farklar belki gözle görülemez elbet belki.

@meksikali

macbook pro'ların çözünürlükleri ne ki? hayır retina display değilse yapacağı maksimum 1080p olur ötesi var mı? hayır 15.4'' ekrana retina display yapmıyor ki diğer laptoplar düşünsün.

sahi onunla ilgili de bir soru sorayım bari yukarıda...

Ppi degerlerini tam bilmiyorum da pentile mıdır nedir o led diziliminden dolayı bir ucube duruyor s3 un ekranı, note ii hatta s ii bile daha iyi görüntü veriyor bence

Bir de retinali MacBook Pro var, ekran kalitesi kusursuzun ötesinde


www.apple.com

@ giderbey

işte bu almak istediğim bir cevaptı. yani note II görüntü kalitesi olarak s3 ten üstün.

oha retina display notebook yapmış adamlar cidden. çok oldu bakmayalı apple'ın sitesine. bir yerden de duymadım, şaşırdım haliyle...

hep istediği gibi vuramıyor ne kadar sık istediği gibi vurursa o kadar yetenekli dmeektir.

Şans da var tabi ama teknik gözardı edilemez.

Haklısın, sadece alışılmışın dışında goller olduğundan dolayı beğeniliyor bence de. Örneğin, roveşata golü zaten alışılmışın dışındayken bir de ceza alanı dışından yapılıyorsa haliyle beğeni tavana vuruyor.Bu arada çok da kolay değil orta sahadan falan gol atmak.

birkaç yıl lisanslı oynadım, şahsi kanaatim şans payı her goldeki kadardır ancak. heö böyle goller, estetik ve izlemesi zevkli oluyor, seyirciyi de coşturuyor. futbolda eğlence işi olduğu için en çok eğlendirenin en iyi seçilmesi normal.

şans ne aq ya.

hep ceza sahası dışından şut çekip atmak kolay mı? kalede kaleci var, önünde defans bloğu var.

şimdi hep şans hep şans olsa sabri diye bir faktör olmazdı?

uzaktan da nasıl uzaktan?

sen şu golle (bülent'in balı) www.youtube.com
şu golü kıyaslayamazsın (hagi'nin s.kertmesi) www.youtube.com

biri gider tabiri caizse takar golü, diğeri gider dağlara taşlara vurur. bu hagi'yi daha şanslı, sabri'yi şanssız yapmaz. herkes topa aynı şekilde vurmuyor, teknik denilen bir şey var. o zaman dandun vur, şanslı olanın girsin şanssızınki girmesin. şut antrenmanı, teknik geliştirme falan boşuna..

%1 şans olabilir anca. Olmayacak adamın ayağına oturur güzel gider falan ama hagi gibi patır patır uzaktan yazan adamlar varken şans diyemeyiz. Gollerin güzel seçilmesi ise zor olmaları ya da şansa atılmış olmalarına göre değil estetiğe göre aslında.

juninho pernambucano gibi adamlar genelde her frikigi penalti kadar iyi kullanabiliyorlar. once teknik var, sonra da sans yani.

azmışlardır.

oradaki devletin çocuk yapma teşvikleri etkiliyordur belki. :P

ne bilek olm almanyanın demografik ve ekonomik çözümlemesine dayanarak sosyolojik bir olguyu değerlendiremiyoruz ki biz buradan.

bence sen algıda seçicilik yapıyorsundur. yaşında 24-25 arasındadır, "lan evde mi kaldık yoksa!" korkusu sarmıştır, sakin ol.

@meksikali, ya benim aslinda deginmek istedigim konu burda kizlar okuldan sonra meslek egitimine baslayip o meslegi ellerine aliyorlar bu da en 21 de bitmis oluyor üni ye giden kizlar ancak %20 felan tekabul eder. bu da galiba bir rol oynuyor turkiye nin tersi biraz

sayıyorum

1-) ya ben okudum, okulumu bitirdim iş buldum çalışmaya başladım. Artık yapacak birşey yoktu evlenelim dedik

2-) 19 yaşında evlendiği elemanla o 5 senedir çıkıyordur, vakti gelmiştir

3-) En yaygın olanı ise, tek kalmak istemedikleri için erkek arkadaşlarıyla birlikte kalmak istemeleri. yine belirli bir süre sonra son bu şekilde oluor.


bizden farkları

1-) aile baskısı yok, isteyen istediğinde evlenebiliyor

2-) aile kavramları daha zayıf, bizdeki gibi 30 yaşına kadar aileyle kalmak diye birşey yok

3-) kendi ayakları üzerinde çok erken yaşta durmayı öğreniyorlar.

4-) ana baba hadi evladım evlen de evlen demiyor.

5-) seks ve birlikte yaşamak için evlenme ihtiyaçları yok.

Sonuçları

1-) İstediklerinde boşanabiliyorlar, ya da birbirlerini daha rahat aldatabiliyorlar. Çünkü onlarda evlilik yepyeni bir konsept değil bizdeki gibi

2-) erken evleniyorlar ama genç yaşta çocuk sahibi olmaz kimse genelde. Olanlar da istenmeyen gebeliktendir.

3-) adamlar rahatlar. bizdeki gibi evde yemek yok niye lan kafası yok. Eve gelen yemek yapıyor ya da birşeyler alıp geliyor.

Bu saydıklarım çoğu avrupa ülkesi için geçerlidir.

@bonjurkes dostum detayli cevabin icin tesekürler ama o saydiklarin almanlar icin gecerli, inan bana ayni türkiye sistemi burda da ilerliyor bi konu degisik o da kizlar cok cabuk is hayatina atilip kendi paralarini kazanmalari. ayni sistemin burda da gecerli olmasinin diger nedeni buraya göc edenlerin cogunlugunun dogu veya orta anadoludan gelmis olmalari ve oradaki kirsal gelenek görenekleri hala burda yasatmalari, ayrica söyledigim gibi cok az kiz burda universiteye gidiyor,is bulmak da zor olmadigi icin calisip dedigin gibi erkek arkadasi ile beraber yasamak istiyor. benim anlamadigim durum sadece kizlarin ilk asik olduklari erkekler ile evlenmeleri durumu.

almanya'daki türklerden bahsediyorsan 19 geç bile, oraya giden türkler türkiye'nin en eğitimsiz ve en fakir kesimidir, orada da uyum sorunundan dolayı hepten içine kapanıyor (getto bir bakıma) bu durumu üstlerinden atamıyorlar, evlilikler de erken oluyor tabi. yani diyeceğim o ki oradaki insanların buradaki karşılıkları da 18-12 yaş arasında evleniyorlar.

ama yok bildiğin okumuş etmiş alman kızlar hemen evleniyor diyorsan ona aklım ermedi.

aventura, bu saydıklarım, finliler ve ruslar için de geçerli. İki tarafı da gördüm geçirdim

bir canoncu olarak bu iki makinede ben de nikon derim. canon'un 4 haneli serisi tamamen amatörler için. 550d falan bile bunun yanında pro kalır ki 555d iyi makinedir zaten. sadece ayarı nispeten azdır. neyse.

550d falan bulursan onu al bence. 1100d ye hiç bulaşma. onu sonra satamazsın da.

d5100 alamaz mısın?

aslında benim önereceğim makine yine sony slt a37 olacak.
ne yapmak istediğinize bağlı olarak tavsiye vermek daha doğru aslında.

mesela ben videoya çok değer veriyorum dersen ciddi manada d5100 diyeceğim.
ancak amacın öyle kit lens ile senelerce kullanmak yani herhangi bir şekilde makineye yatırım yapmamaksa o zaman ne alacağının pek bir önemi yok.

eğer sadece öylesine fotoğraflar çekmek istiyorsan ciddi manada sony nex serisi bir şeylere bak derim hafif, şık, teknolojik :)

müşteri hizmetlerine mesaj at anlat derdini.

zaten en kötü ürün gelir açmadan, etmeden geri gönderirsin -nasılsa kargo bedava- tekrar alırsın 100 lira ucuza :)

müşteri hizmetlerini ara, düşürmeleri lazım fiyatı. ayrıca itüsözlük duyuru da da sorabilirsin bu soruyu :)

Kargoya verildikten sonra iptal etme şansın yok. Durumu hemen HB'ye bildirip, ürün geldiğinde geri yollayacağını söylersen, işlemler hızlanır. 7 iş günü içinde koşulsuz iade hakkın var zaten.

sözlük yazarıysan sözlükte hepsiburada'nın elemanı vardı. mesaj gönderilen kişi kısmına hepsiburada yaz, durumu anlat daha çabuk dönüş alabilirsin.

kargo kapıya geldiğinde alırsan ve geri göndermek istersen şubeye kadar taşıman gerekebilir, geldikleri gibi istemiyorum iade edin de veya şubede beklet. gidip orda teslim alıp geri gönder.

göndermeden önce hp iade bildiriminde bulunmanı ve iade için numara almanı ister. şimdiden başvurup bu numarayı almayı deneyebilirsin.

yabancı dillerden devşirirken onun orijinal dildeki e olarak okunmasını sağlar, ingilizce okunuşu yerine. fr dan gelen kelimelerde de olabilir.
o aksanı koymasan belki hörtvin filan diye okuyabilirler.

Evet eklenir. Bunlar genellikle baska dillerden ödünc alinmis kelimelerdir.

su yazidaki English maddesine bakin lutfen:

en.wikipedia.org

bi de su yaziya:

en.wikipedia.org

hertevin sözcüğünü cins isim gibi değil de özel isim gibi düşün, o dildeki é sesi orijinal haliyle ingilizcede kullanılmış. é sesi ayırıcı bir özelliğe sahip demek ki hertevin dilinde, ingilizce de bu özelliği orijinal haliyle almış. o sözcüğe has bir durum.

cafe kelimesi yüksek ihtimalle bir fransızca alıntı olduğu için aksanlı yazılıyordur.

buradan hareketle; evet, ingilizcede aksan kullanarak kelimeler gösterilebilir alıntı kelimeler olmak kaydı ile.

ipad

ipad+harici batarya

Türkiye'den alacaksan ikinci el bir iPad 2 ihtiyaçlarını fazlasıyla karşılar. Yurtdışından alacaksan da Nexus 7 veya iPad Mini önerebilirim sıfır olarak.

kimisi için varlığının kanıtlamaması yeterlidir ? sana yeterli mi ?

ben o kadar zeki değilim. yok derim. hayır var diyen olursa döverim. bu.

Olduğunu kanıtlamayarak. (Tamam mı koçum)

insanlar her şeyi bilme ve açıklama yeteneğine sahip midir ki hakkında sadece kanıtlanamıyor diye yok sayılsın ?

kanıtlamaya çalışmayarak.

yahu önünde iki seçenek var o halde. inanmak yada inanmamak. bu kişisinden kişisine değişir. varlığınıda yoklugunuda kanıtlayamadığın seylere inanırsın yada inanmazsın. olaylar olaylar yani.

olmayan şey hayal edemediğin şeydir. :)

(bkz: olmayana ergi)

Hangi şey? (hangi sandalye'ye göndermedir.)

bir şeyin olmadığı kanıtlanamaz. ama bir şeyin "belli bir yerde, alanda" olmadığı kanıtlanabilir.

carl sagan'ın garajımdaki ejderha diye küçük bir hikayesi vardır bunla ilgili olarak;

www.eksisozluk.com

900 gr olabilir.

1lt su, 1 kg oldugunu dusunursek, ehh 70cl, yani 700ml sarap da 700gr olacaktir. Cam siseyi bilemiyorum.

olm yurtdışından alkollü içecek getirmenin sınırı 4 litre değil miydi?

@meksikali kokain taciri
meksika sınırından kaçırırken o kadardı.

O freeshoplarda oyle.

"ne kadar getirebilirim" diye değil de "bir şişesi ne kadar ağırdır" diye sorduğuna göre sınırı biliyorsun. nedir o, merak ettim? belli bir sınırın altındaysa istediğimiz kadar içki getirtebiliyo muyuz dışardan?

@ekg su ile şarabın özkütlesi farklı olsa gerek. ben 1kg'a yakındır diyorum.

yani uçağın bagajına her türlü alırlar ama türkiyede gümrükte sorun çıkabilir. orası da sizin şansınıza bağlı

ezio'nun ataları vakti zamanı gelince bizim assassinler rahat etsin yeğen mantığı ile döşemiştir.

çatılar üzerinde bulunan muhafızlar, çatılar arasında gezebilsin diye.

yersen.

oyun panpa oyun

Bayrak, Flama vs. asmak için.

e revelationstaki teller ne alaka asıl o garip değil mi. kancayı takıp takıp kayalım diye yapılmış sadece :D

asssassin's creed'de bazı şeyleri animus siz rahat rahat atalarınızın anısını deneyimleyebilin diye koyuyor (çok iğrenç bi cümle oldu bu). mesela her yerde olan saman arabaları bunlardan birisi. bu da böyle bir şey olabilir.

herkes alır da okulunun kriteri ne?

yanıma alırım :)

Big Four'da çalışabilir mi? ve nasıl başvurabiliriz onlara ?

eksiduyu.ru

CIA el kaide eliyle yaptırmış olamaz mı? Neden ikisi de ayrı kutuplar sanılıyor ki? SSCB'nin afganistanı işgalinde el kaideyi silaha boğan ABD idi, bugün suriyede selefi yavşakların finansörü suudi arabistan, katar ve türkiye üzerinden göstere göstere abd. Saddamı neredeyse canlı yayında asan ABD bin ladeni yakalıyor ve ölüsünü denize atıyor...

söylediklerin hakkında kesin bir fikre ya da geniş bir bilgiye sahip değilim. ama yine de "hepiniz uyuyorsunuz, gerçeği bilen insan çok az, bunların hepsi komplo" mantığından biraz kurtulmak lazım. insanlar bu şekilde düşünenleri pek sevmezler. dediğim gibi benim tam bir fikrim yok, belki de haklısındır ama bunu bu şekilde söylersen "hala bunu bunu bilmeyen dangalaklar var ortada" der gibi, insanlar ciddiye almayacaktır diye düşünüyorum. gece gece niye bu kadar kastım ben de bilmiyorum ama her neyse.

bu tür olayların altında çok büyük komplolar dönüyo olabilir, ki bunları bilsek de öğrendiğimizde her şey için çok geç oluyor genelde. ve efektif olarak 11 eylülü ya da JFK suikastini kimin yaptığı hayatımızda bir şey değiştirmeyecek bence. çünkü insanlar görmek istediği şeyleri görürler. CIA çıkıp evet bütün bunları biz yaptık diye açıklama yapsa, işin aslı böyle değil kesin bunun altında da bi iş var demek ki CIA yapmamış diye düşünen çok sayıda insan çıkacaktır. o yüzden ben boşveriyorum.

kimin yaptığını bilmiyorum ancak ortada şöyle bi gerçek var.

amerika ortadoğuda savaş ve savaşlar zinciri çıkarmak zorundaydı. afganistan başlangıç oldu. amerikan halkına korkuyu verdiler ve kontrol elde ettiler.

amerika ırağa saldırmak zorundaydı. bu saldırıya hiçbir ülke veya kişi bu güne kadar mantıklı bir açıklama getiremedi. dünyanın diğer ucundaki bir ülkeyi nükleer silah yapıyor bahanesi ile gidip vurdular. asıl nükleer silahı hindistan ve iran yapıyor. ırakta olmadığı zaten biliniyordu.

özetle amerika devletinin oyunlar ve manipulasyon üzerine kurulmuş bir devlet olduğu konusunda şüphe yok.

el kaide mi cia mi?

kim bilir. önemli olan kimin karlı çıktığıdır.

ben cia'in bu eylemi engelleyemeyeceğine inanmıyorum.
yani kendileri tezgahlamasa bile buna göz yummuşlardır.

derhal göz atıp rapor hazırlıyorum sir.

farkli tabi. en.wikipedia.org diye bir sey var.

f değerinden bağımsız olarak, prime lensler zoom lenslere oranla daha keskin sonuç verirler.

evet kit lensinde 50mm olsa bile bir adet 50mm lens almalısın.

hatta full frame uyumlu bir 50mm almalısın böylece gövdende 75mm'ye yakınsar bir değerde kullanacaksın. ayrıca alacağın o lens f/1.8 olacağı için alan derinliğiyle daha çok oynama imkanı bulduğun gibi daha loş ortamlarda da çekimler yapabileceksin.

doğa fotoğrafları çekmeyi seviyorsan;

35mm crop uyumlu
24mm full frame uyumlu

lenslere bakmanı tavsiye ederim. hatta bence prime lensler şöyle alınmalı;

50mm > 35mm > 85mm

sonra da 11-16mm ya da 12-24mm gibi geniş açı zoom lensler alabilirsin ilgi alanına göre ya da tele lenslere yönelirsin. işte o keskin ilgi alanını

35, 50 ve 85mm lensleri alıp hangisini daha sık kullandığına bakarak çözümleyebilirsin. yani ben böyle yapardım :)

ben şunu şiddetle önerebilirim;
www.fotografium.com

keskin midir bilmiyorum karakteristiği nedir nasıldır bilmiyorum. ancak kağıt üzerinde çok iyi bir lens.

full frame olduğu için 1.5x çarpanla kullanacaksın yani 42-112mm ki bu senin eğer kit lensinden başka lensin olmadıysa hiç kullanmadığın bir aralık ve hoşuna gidecektir eminim :)

şu da güzel;
www.fotografium.com

bu da;
www.fotografium.com

ancak ben senin yerinde olsam şunu alırdım;
www.fotografium.com

hem makro var; lakin çok çok dibine girmen gerekir makro için doğada böcek çekemezsin :) hem de geniş açı olduğu için güzel manzaralar çekersin.

makineyi kullanmadan lens almaya karar verme. tavsiyem önce makineyi biraz kullan, öğren. sonra neye ihtiyacın olduğuna daha iyi karar verirsin. 50 1.8 mesela klasik ilk söylenen lenstir ama 600d ile benim en az kullandığım lens oldu mesela. şimdi karar verecek olsaydım muhtemelen almazdım.

yalnızlık?

ne tür bir hastalık bilmiyorum ama hala yaşadığıma göre ölümcül değil.

Hiç bir ruhsal hastalık taşımıyor da olabilir.Ne var insan tek başına sinemaya gidemez mi yahu?

haa yanlızlık işte bende diyorum ne. te allam.

basur olmuştur, oturma simidini kendisinden başka kimse fark etmesin istiyordur. doğru anladık, evet. öbür türlüsü pek bir şey ifade etmiyor çünkü.

topluma ayak uydurma hastalığı.

(bkz: şizoid)

benim bu adam. sanat hastalığı yaşıyorum diyebilirim.

Eğer filmlere eğlence gözüyle değil de sanat eseri olarak bakarsan sen de tek gitmenin ne kadar faydalı olduğunu görebilirsin. Tüm konsantren filmde oluyor, yanındakinin tepkilerine odaklanmıyorsun, rahat rahat oturabiliyorsun, konuşmak zorunda hissetmiyorsun kendini. Sana kimse soru sormuyor. Rahat rahat filmden alman gereken zevki alıyorsun. Bu da sana sanatın zevkini aşılıyor. bir süre sonra başkasıyla sinemaya gitmek istemez oluyorsun. Tabi bu durum sanat temalı veya kaliteli filmler için geçerli. Kolpaçino'ya gideceksen mahalleyi toplayıp gitmen daha iyi tabi. Filme gülemiyorsun bari etrafındakilerinin gülüş biçimlerine gülersin. Ek olarak sergilere de tek giderim. Her bir tablonun, heykelin, eserin bende uyandırdığı etki ile başkasında uyandırdığı etki aynı olmuyor. Benim 10 dakika incelediğim, hayran hayran baktığım bir esere başkası gelip, bu ne lan tırt bir şey bu diyebiliyor. Veya ben, başkasının uzun süre incelediğini beğenmeyebiliyorum. Bu tür organizasyonlarda tek tabanca olmak en şukelasıdır.

@sanat guresi

iki daflon çaktım birazdan da pomatla bölgeye masaj yapar yatarım basur zor iş arkadaş. doğru dedin.

aaa yok ben yapmıştım eskiden. evliyim ama ona rağmen yine yapmak isterim. bu bir çeşit terapi gibi, bir çeşit kendine değer verip kendinle başbaşa kalma, iç sesini dinleme gibi bir şey. kendinle sohbet ediyorsun işte, kendine küçük sürprizler yapıyorsun.

başkasıyla gidersem, o başkasının aptal aptal konuşma ihtimali var, bu sebepler koltuğa gömülme ihtimali var, sinemada çok hassasımdır, konsantrasyonumu bozan insanlara karşı hain planlar yaparım, bu yüzden olabildiğince kendimi götürüyorum, o da konuşuyor bolca ama konsantrasyonumu bozamıyor.

film beğenisi konusunda diğer insanlarla ortak paydada buluşamıyordur..

öyle bir hastalık yok. hatta bunun daha yoğun bir şekilde filme odaklanmakla çok alakası var.
sinema birincil olarak sosyalleşme aracı ya da sosyal alan değil. Sinemaya 5 kişi gidip bağıra anıra film izlemenin yeri ayrı; tek gidip filme odaklanmanın yeri ayrı.

eğer problem aranıyorsa; esas problem, bunu problem haline getirmekte. sosyal anlamdaki bir çeşit eksiklik hissinden dolayı, sinemaya tek gitme durumunu kafaya takmanın asıl gerekçelerinde.

dönerse senindir.

birinin sevgilisi olmak onun hayatına yön verebileceği anlamına gelmiyor, gitmesini isterim, engelleyip bu sorumluluğun altına girmem

acaba nereye gidiyor?

ben olsam güle güle derim. gitsin gelsin ne yapalım hocam.
dünyanın sonu değil.

gelirken şunu şunu getir derim içecek yiyecek vs.

bende engelleyip o sorumluluğu üstlenmem ama istemem gitmesini.

gule gule derim

gitmesini ben de isterim.ne güzel işte.kendini geliştirecek.

ekaterina bildiğim kadarıyla yüksek yapan kadın sensin bu hikayede
erkek olsam gitme demezdim, ayrıca her erasmusa giden kız da dağıtmıyor. Bu cevabı ilk verecek duyurucuya şimdiden selam ederim. erasmus değil staj- master- doktora yaptım hiçbirinde yabancı bi adama bakmadım bile.
6 ay abartı bi süre değil, sen de büyütme gittim geldim diyesiye geçer derim, giden taraf olsam.

ben git dedim, o daha gidemeden ayrıldık. belki de gitme demek gerekiyormuş. korelasyon da olmayabilir tabii.

git derdim, 6 ay uzak kalmakla bitecekse aşk, sevgi şimdi bitsin.

Birşey deme, destek çık. Zaten destek çıkmazsan da gitmek istiyorsa gidecektir. Ama destek olmazsan ilişkiniz zarar görür ya da biter. Aynı zamanda iyi olursan hata yapma riski de azalır; aksi halde bahane etmek ya da intikam almak suretiyle hataya düşebilir.
Kendine de sevgiline de güven ama en çok kendine güven.

seviyeli bir ilişkim varsa git tabi bebeğim derim aşıksam nereye lan 6 ay bensiz derim.

ama 30 yaş erkeği gitme diyorsa bu aşıktır anlamı taşımaz tabi yanlış olmasın.

gidecek olan sevgili benim :) de, gitme demem ama gidersen ayrılırız diyecek gibi geliyor, teşekkür ederim fikirleriniz için kamuoyu yoklaması yaptım da söylemeden önce eheh.

şimdi gitmesine izin veririm diyen herkes, "yahu bulabilsem başkasını zaten bulurum. zaten sürekli arıyorum falan ama yok. hiç yoktan döndüğünde vermeye devam etsin. başkasını bulsam şimdi ayrılırım. şimdi kıskançlık yapıp elimdekini kaybedeceğimi önemsemiyormuş gibi yapıyım. ama sonra da gerçekten önemsemeyeyim zaten. avrupaya giden kızla evlenilmez, ama döndüğünde vermeye devam edebilir" diye düşünür. çok azı bunu dile getirir.

kız bakımlı güzel bi kızsa olan parasıyla şık güzel yerlere gider, orda da yakışıklı kibar bi adama kaş göz iş atıp kesin vurdurur hacı kaçarı yok.

diyelim fakir, çirkin ve bakımsız bi kız. böyle onlarca fakir öğrencinin bi arada kaldığı evlerde kalıyor. hiç de öyle güzel yerlere gidemediyse. en son döneceğine yakın, yan odada kalan fakir ve pis zenciye tokmaklatır da gelir. kimsenin haberi olmayacaksa neden tokmaklatmasın. türkiye'de yapamamasının sebebi tokmakçının kıza kafayı takıp hayatı zindan edecek olması. avrupada böyle bi olay olmadığından, kız gönül rahatlığıyla tokmaklatır.

gitme diyemem. tamam derim yani ne diym. yapsın. yapması lazım bence. zamanında ben de yapmıştım, çok şey katıyo insana.

bu durumda gitme demek sevmiyorum demektir bence. karşındakini düşünmüyosun falan.

oturur bi yüzlük rakı açar, içmeye başlarım hacıt yapcak bişey yok yani.

gidemezsin, derim. razı değilim, derim.

"Nasi becerdin giz? Gel alnindan opiyim!" derim.

gidecek olan sevgilinin cinsiyeti belirtilmemiş, soru hatalı.

@b roy, aksi belirtilmediği sürece daha sık olan durum düşünülür diye belirtmedim de giden taraf kız.

daha önce yurtdışına çıkmamışsa 2 ihtimal var ya çok şaşıracak sapıtacak ya da tadını çıkartmadan dönecek. daha önce yurt dışına çıkmış ise ve bu yüzden gitmek istiyor ise zaten onu tutamazsınız. aradaki saat farkı 2yi geçmedikten sonra ilişki her türlü yürür kaldı ki şimdi 100 euroya bilet bulabiliyorsun görüşme imkanınız da var. engel olma destek ol derim. sonra pişman olursa cidden yazık olur ve toparlanamazsınız. benim sevgilim vardı yurtdışında okuyordu hiç de problem yaşamıyorduk ama mesela benim oraya gitmemden nefret ediyordu burada zaptedemiyorum seni diye. türkiyeden sıkılmış bi hali varsa sen de yurtdışında yaşama düşüncesine alış derim.

yüzüne karşı "git canım n'olucak. özgür bireyleriz sonuçta. yıl olmuş 2012 hayatına ket mi vurucam, bebeğim!" derim. erasmus için hayati önem taşıyan belgelerini yakarım. okuluna onun elinden çıkmış gibi "erasmus programına ailevi nedenlerden dolayı katılamayacağımı beyan eden" dilekçe yazarım.
şaka bi' yana, çok seviyorsam, hayatımın anlamı olarak görüyorsam, 6 ay boyunca kaslı kaslı hans'ların, rodriguez'lerin, mike'ların arasına salmam sevdiceğimi tek başına. he ben de o kadar sevdiğim bi' kızı 6 ay bırakıp yurt dışına çıkmam. (aşık olduğum varsayımıyla bu cevabı yazdım. gönül, mantığı her türlü alt ediyor çünkü. ama aşık değilsem, mantıklı düşünürüm ve giderim. benim geleceğim, benim kararım. onun geleceği, onun kararı.)

"varınca ara"

git. hayatin icin bisey yap. avrupa gor, medeniyeti yasa. bu firsat her zaman gelmez. gidince, ayrilmis olsan bile ne kadar dogru karar verdigini oraya gidince bir kez daha goreceksin.
git.
gelecegin icin git.

benim sevgilim 1,5 sene almanyaya mastera gitti ben bir şey demedim? sen de deme

orada yaptıklarına razıysan gitmesine izin ver. muhtemelen sana söylemeden bi kaç kaçamak yapacaktır. bunları göze alıyorsan izin ver.
benim mezhebim o kadar geniş değil o yüzden izin vermem.

aslanlar gibi gidecek aslanlar gibi gelecek. kimsenin eğitimine kişisel gelişimine müdahale etmeyin.

haklı.

vermesen iyi olur.

verme

İşin boyutu çok bence. Öyle derin düşünürsek her hareketimizi sorgulamak lazım. Haklı olmasına haklı da aga sana dokunmuyorsa ver gitsin.

Neler dönüyor memlekette, şeker verdiğin çocuk dilenciliğe alışsa ne olur. Sanki mükemmel bir gelecek mi bekliyor çocuğu. Dedim ya ver 5 lira, o çocuğun mutluluğu yeter.

sen 5 lira veriyorsun o gidip belkide ailesine veriyor ya da zorla başkası alıyor ondan..sen verdikçe çocuk daha çok kullanılır

haklı

vermemek daha iyi.

1. çocuğu kolay yoldan para kazanmaya teşvik
2. dış cemiyetteki insanları yolunacak kaz olarak görme
3. para odaklı nezaket gösterme, para odaklı ilişkiler kurma

vesaire gibi çeşitli olumsuz davranışlar aşılamış olursun.

ben de geçenlerde bir gezide "abi, para verir misin tost yaptırıcam..." diyen çocuğa 1 lira vermiştim. çocuk sülük gibi yapışıp daha fazla para istedi.

o an çocuğu yanlış bir yola teşvik ettiğimi anladım. haa keratayı tost yerken gördüm içim rahatladı o ayrı.

canon.

neden? çünkü samsung hakkında bir gram bile bilgim yok.

o bu değil fiyatı benzer olan başka bir ürüne; sony alpha slt a37'ye bir bak derim.
şahsen bızıkladım bir süre canon'dan çok çok daha iyi olduğunu rahatlıkla iddia edebilirim.

snapsort.com bir bakın isterseniz.

bazı özellikleriyle samsung önde gibi duruyor ama lens konusunda canon kadar geniş yelpaze olabilir mi bilemiyorum. rastlamadım açıkçası samsung bayonetli lenslere.

etkiler ff gibi toplam krediyi yükseltiyor.

etkiler. mümkünse asgari seviye neyse o kadar gidin derse.
ben bu dersten kalırım ne gireceğim sınava yea da demeyin sınava girin bir iki bir şey yazın.

15-20 puan alın onlar bile etkileyecektir.

** 1,77 ortalama ile sınıfta kalan bir denyo

2.8 diyaframdan yüksek lensler hep bu işten soğutur. ona göre bakının. bir de gövde ne belirtin ki lens önermek kolay olsun ;)

hangi makineyi almaya karar verdin?

5cm'lik lensler için hep insan gözünün görüş açısına en yakın diye bir palavra atılır. bu nedenle çekilen fotoğrafların göze daha hoş geldiği söylenir.

genellikle portre çekimlerinde tercih ediliyor. bunun haricinde 50mm'yi de tak&gez kafasıyla da kullanabilirsin bence sadece objene yakınlaşıp uzaklaşarak ayarlama yapmak gerekir.

50mm genellikle ilk alınan prime lenstir.
çünkü ucuzdur, hızlıdır ve yukarıda bahsettiğim hedeler.

muhtemelen apsc boyuta sahip bir gövde alacağın için çarpan 75mm gibi kullanırsın ki bence gayet ideal olur bu.

kanımca portre lens 85mm prime lenstir. mis gibi insanları rahatsız etmeden çekim yaparsın.

18-135 bence bokum gibidir :)

eğer tak&gez lens gibi bir şey arıyorsan uygun.
yani zoom aralığı fazla olan lensler. takayım her açıdan fotoğraf çekeyim kafasını yaşamak istiyorsan uygundur. ancak o parayı bence hak etmeyecektir.

tamron 17-50mm non vc harikadır öyle bir gövde için. gerisini boş verin başlangıç aşamasında..
canon 24-70 f2.8 için çok erken :)

doğru soru bu değil.

- ben doğa fotoğrafları çekmeyi severim ama manzara değil kuş böcek gibi bana lens önerin.

- portre çekmeye bayılırım hangi lensleri kullanmalıyım.

vs. vs. bu şekilde sorman lazım. sen ne istediğini söylemezsen buradaki önerilerin hepsi boş. her durumda mükemmel sonuç veren mucize lens henüz üretilmedi. bu yüzden ilgi alanını seçmen lazım.

ilgi alanım yok diyorsan 18-55 kit lens + 50mm 1.8 ile devam edebilirsin.

kötü lens adamı fotorğaftan soğutur, gövdeyi de ezer. 18-135 gibi geniş aralıklı lenslerin performansı optik kanunlardan dolayı düşüktür. üstelik değişken ve yeterince açık olmayan diyafram gibi bir dezavantajı da var.

60d ye ucuz yollu gidecek tek lens tamron 17-50 dir. bir süre bununla takıl. sonra zaten gereksinimlerini daha iyi anlayacaksın.

nikon d50 ya da nikon d80

nikon d80, canon 450d, pentax k20d olabilir. hayyama gidin, gidemezseniz telefon edin. eldeki paraya neler öneriyorlar fikir edinin. sonra isterseniz sahibinden.com'dan da alırsınız. (hayyam'da değiştirme şansınız olur.)

ben olympus e400 satiyorum 550 ye. önünde standart 14-42 var.

o fiyata pentax k20d'nin sadece gövdesi bile alınamaz. eğer bütçe buysa en mantıklı seçim tüm zamanların en iyi apsc ccd sensörüne sahip gövdesi pentax k10d olacaktır.

bu gövde varken diğer alternatifleri düşünme bile.

ya d80 iyi hoş güzel makine de... d200 var mesela?

@holydreamer, sizi mi kıracam, k10d olsun. (pentax dünyasına hakim değilim ama sahibinden.com'da 700-800 civarı k20d body ilanları var. temizlik durumlarını bilemem.)

Ar marḥabā مرحبا [zrf.] "ferahlıkla" (karşılama sözü) < Ar raḥab رحب [#rḥb msd.] ferah ve geniş olma

nisanyan sözlüğe göre evet arapça

www.tdk.gov.tr (doğrudan link çalışmıyor, merhaba diyip aratırsınız)

www.nisanyansozluk.com

vikide de farsça demişler
wiki.answers.com
belki daha bile eskidir.

bir iran filminde de duymuştum. farsça olması da muhtemel.

(Şahmeran => yılanların şahı meran => yılanlar )Mer yılan demek farsça heba bildiğin heba. Anlamı gel beraber biraz yılan heba edelim. =)

farsça bir sözcük.

arapça'ya farsça'dan geçmiştir.

etimolojik sözlükler var, onlara bakınız. sevan nisanyan.ın sözlüğü en bilineni. online bakabiliyorsunuz, arkadaşlar link vermiş. tdk da belirtiliyor. bunun dışında online olmayan etimolojik sözlükler var, kökenlerini araştırmaksa niyetiniz.

eski bir türk filminde duymuştum, (vatan yahut silistre olabilir bu film, trt.de izlemiştim.) adam kahveye geliyor ve selam veriyor, selamun aleyküm değil merhaba diyor. yaşlı biri de köpürüyor, "sen nasıl merhaba dersin, merhaba rahmetten ve merhametten gelir, sen tanrı mısın rahmet diliyorsun" gibi bi çıkışmıştı.

ben de arapçadan geçtiğini sanıyorum, ona da farsçadan geçtiyse bilemem.

bir türkiye filminde duymuştum. türkçe olması muhtemel?

olm hasta mısınız lan siz?

kelime arapçadır. nişanyanın da belirttiği üzere rhb kökünden türemiştir. yüksek ihtimalle mef'ale(t) vezninde.

bir örnek;

hükm > mahkeme

velhasılı farsça değil arapçadır.

edebilirsin.. aldığın ders almış kabul edilir herzaman..

tamamen gidecegin universiteye ve eski universitene bagli. genelde iyi okullar birbirleri disinda okullarin derslerini saymiyor. ingilizce bolumler turkcelerin derslerini saymiyor. aklinda gitmek istedigin bir yer varsa git orayla gorus, omrunu heba etme.

aldığın derslerin içeriklerini onaylatıp yeni okuluna bölüm sekreterliğine götürüyorsun dilekçenle onlar kurulda toplanıp dersin muafiyetine karar veriyor. kredi ve ders içeriği tutmalı.

bıraktığım üniversiteye geri dönsem hiçbir sorun olmaz ama değil mi?

biraktigin universiteye dondugun zaman da tamami sayilmayabilir. soyle ki, dusuk notla gectigin dersleri tekrar almani isteyebiliyorlar. bilkent'te sanirim sinir b-. yani b-'nin altinda aldigin dersler sayilmayabilir. b- 2.7 yapiyor sanirim karsiligi sizde neyse ona gore dusun iste.

Var, üyeliğin silinebilir.

var

ee sonra düzelmiyor mu o?

eh ne salakçaymış. e o açılan duyurular kalıyor ama sen silemiyorsun bir daha da öyle mi?

yuh.