yeni nesil böyle maalesef. benim kardeşim de böyle. bencil, kendinden başkasını düşünmüyor, söylediğim hiçbir şeyi yapmıyor, olgunluğa erişince düzeleceğini düşünüyorum.

20 yaşında aklı başında bizimkinin

Ezilen ben oluyorum hayır haksızlık canım o bişey yapmıyor olan bana ve anneme. Sıkıldım

Mobilim de ondan.

20 yaşında aklı başında mı? benim kardeşim 22 yaşında. yeni neslin olgunluk yaşı 30.

Yok yok işlerine gelince çok güzel aklı başında davranıyorlar

Normaldir, fazla üzerine gidip memleket meselesi haline getirmemek lazım. Böyle tatlı sert tartışmalarla hayat devam edecek. O da öğrenecek yakında.

O öğrenene kadar külkedisi Mod aktif öyle midir?

ev işlerini yapmak zorunda değil bence. ben de annemin evinde hiç ev işi yapmadım en ufak bir şey bile yapmadım.

Yapmazdı

Ameliyatlı halimle bile iş yaptım ben. Öyle ruhsuz.

Ayakta durmam yasaktı

Oldu o zaman sta
evin eşeği benim ben yapayım ?

sen de yapma. annen yapsın

anlaşılan fiziksel olarak bulunmaman gereken zamanda evde bulunuyorsun :D böyle bir durumda ben kendimi hep okumaya verdim (bu arada tek çocuğum) haliyle pek karışamadılar. derken hala okuyorum yüksek lisans bitti bitecek, şimdi benden hiç beklentileri kalmadı mesela. kafam çok rahatladı, okumak çok faydalı bir şey. herkese öneririm.

@edy: o işler öyle olmuyo maalesef XD interneti kestiğim için benden 20 cm uzun erkek kardeşimin modemin kablosunu elleriyle koparıp -bildiğin çekti kopardı herif, lisedeydi ayı- beni boğmaya çalıştığını o kabloyla, benim de elinden kurtulup o sinirle vileda sopasını kardeşimin sırtında kırdığımı biliyorum -arada annem ayırmaya çalışırken yere yuvarlandı, düşün- ha hala da şu var eve gidince "abla ben acıktım bana yemek ısmarlasanaaa" ya da arar "abla kontörüm bittiii :( " bizimki de şimdi 20 yaşında misal.

@indescribable: kardeşinin cinsiyeti ne bilmiyorum ama, istemiyorlar yapmıyorlar, net. yeni nesil cidden değişik. zaten gözlemlediğim şöyle bir şey var: 90lardan sonra doğan nesil inanılmaz farklı. kardeşimle aramda 9 yaş var, inanılmaz fark ediyor: çok şımarıklar, çok kaprisliler, çok hizmet bekliyorlar, kendi başlarına yaşamaktan acizler, madde bağımlısı olmaya çok müsaitler, kalender değiller -yani ellerindekiyle yetinmeyi bilmiyorlar-, inanılmaz bir tüketim toplumu oluşturuyorlar, çok apolitikler, gereksiz bir özgüvenleri var.

fakat aynı zamanda sevdiğim de bir nesil: duyarlılar daha -öyle değilmiş gibi gözüküyorlar ama öyleler-, inanılmaz hoşgörülüler ve dahası: bazı şeyleri olduğu gibi kabul edebiliyorlar. yani ırk, dil, din, ten rengi, göz rengi, saç rengi, mezhep farklılıkları, cinsiyet ve cinsel yönelim farklılıkları, aşırı kilolu-aşırı zayıf olmak vs vs gibi konularda olduğu gibi kabul etmeye yöneliyorlar. çoğunluğu hayvan sever. açık fikirliler, düşüncelerini rahatlıkla açıklayıp savunabiliyorlar, hangi konuda olursa olsun. korkusuzlar ayrıca.

şimdi, bir insana bir işi -hangi nesilden ve hangi çağda olursa olsun- zorla yaptıramazsın. onun iyi yönüne hitap etsen? çünkü kardeşim de aynı yaşta ve kesinlikle zorlamayla ya da bağırıp-çağırarak iş yaptıramıyorsun. dediğim gibi hem aşırı özgüvenliler hem de tek başlarına yaşamaktan acizler. iş yaptırmak yerine sorumluluk versen -arada ince bir çizgi var ve bunu fark ediyorlar, zekiler de eşşek sıpaları :D - daha iyi sonuç alırsın bence. yani atıyorum:"ben şimdi şunu yapacağım, sen de bunu yapabilir misin?" ya da "bana biraz yardım edebilir misin?" dersen, çoğunluğu yapıyor -ki aslında bu çoğu insan için de geçerli bir şey, ama 90lar öncesi neslin çoğunda bir "anneye babaya yardım edeyim" anlayışı hakim, yeni nesil bencil olduğu için daha, bu yok. şimdi senin yaşını da bilmiyorum ama, bir gradyan var burada: eski nesillerden yenilerine gittikçe bu yukarıda bahsettiiğim davranışlar parça parça artıyor- neyse, kısacası kardeşinle daha yumuşak, daha anlayışlı konuşmaya çalış, ona ihtiyacın olduğunu belirt. "annemin beli ağrıyormuş hadi gel bunları beraber yapalım." dersen, acıma duyguları yüksek olduğu için yapıyorlar. ama ilk başlarda işlerin büyük kısmını gene sen al, yani tüm sorumluluk ondanymış gibi hissetmesin. yavaş yavaş daha büyük iş bölümlerini ona bırakırsan olur. ama asıl önemli nokta, onun da bunu istemesini sağlamak. ilk bir kaç işten sonra o da yardım etmek ister zaten -böyle tanıdığım 90lılar da var mesela, kuzenlerim arasından-

kolay gelsin kardeşinle, yeni nesil biraz zor. ama aptal yerine koyma yeter, zira hiçbir insan bundan hoşlanmaz. şahsen bana da "git şunu yap" deseydin ergenken, ben de yapmazdım. ha bir de bir arkadaş daha demiş, yeni nesil hakkaten geç olgunlaşıyor, o da var.

ha bir de, hiç iş vermeyebilirsin. ters tepki yöntemi olaraktan :) yani ona hiçbir şey söyleme iş yap şunu yap, diye, herşeyi kendiniz yapın bir süre. çok işe yaramaz ve vicdansız hissedip yardımcı olmaya çalışacaktır.

bir önceki cevabımla bunu çok denemişliğim vardır, ara ara çalışıyor, her zaman değil tabi :D

Pasp

Sorumluluk olayı yok bence onda senin dediğin gibi hadi ben bunu yapayım sen de bunu yap diyorsun kabul ediyor ama icraat sıfır. Ayrıca yapsa bile Total de %5- 10 luk dilimi kapsar.


Onlar yapmayacak ezilen biz olacağız oldu canım ne kadar güzel dünya.

yok yahu ben de sorumluluk duyguları var demedim zaten :D o yok yani. iş bölümü yaptığınızı ona hissettir ama. o biraz da adalet duygularının yüksek olmasından kaynaklanıyor, yani tüm işin kendisine yıkılmasını istemiyor -tabi bir de tembelliklerinden ahahhahah XD - gerçi bu durum ona göre adaletsiz, sana göre ise öyle değil tabi, onun gözünden olaya bak diye dedim, öyle düşünürsen iş yaptırman daha kolay olur. aslında olay empatide bitiyor tamamen ama seninkinin yanısıra onun da empati duyması lazım işte, zor durumdaki hayvanlara ya da ayrımcılığa uğrayan insanlara karşı empatik bir nesil ama iş kendi ailelerine yardımcı olmaya gelince göt büyütmeye bakıyorlar :D aslında tipik ergen davranışının nesilden nesile gösterdiği usül farklılıkları başka bir şey değil. ne yazık ki sorumluluk almayı öğrenene kadar senin ona bu şekilde iş yaptırman gerekiyor, biz ailecek çok uğraştık, olmuyor yani.

ha kız çocukları genelde daha erken olgunlaşıyor, nesilden nesile fark etmeden. ama erkekse işin daha zor, yani bir 30 yaşına kadar böyle gider minimum -erken evlenirse akıllanabilir ama :) -

Beyinsizlik değil. Açgözlülük. Ahlaksızlık. Utanmazlık... Eşek gibi biliyorlar o uygulamanın milletti yolma uygulaması olduğunu. Ödemeyin. Ödetmeyin.

evet, mal. hatta malın önde gideni. bana da öğrenci olmama rağmen 1000 liraya yakın bir borç çıkarmışlar. ben de bu süreçte bir kere olsun hastaneye gitmedim. almadığım hizmeti bana satan bir ahlaksızlık ve haysiyetsizlik örneğiyle karşı karşıyayız. gss borçalrının %95 inin ödenmediği yolunda bir haber vardı geçenlerde. hiç kimse ödemesin. ben de ödemiyorum, ödemeyeceğim. belki önümüzdeki dönemde daha vicdanlı ve ahlaklı bir hükümet iş başı yaparsa bu mafyavari uygulamaya son verir. biliyorum çok zor ihtimal ama umut işte.

dün de eletrik faturalarının kol gibi gelmesi hakkında bir duyuru açmıştım. gss de onun gibi ama daha fantastik bir uygulama. halkı soyma uygulaması. burslu öğrenci olmama rağmen bana çıkarılan borç şu an tahmini 4000 civarıdır (en son 2500 gibi bir şeydi). ödemedim, sildirmedim, ödemeyeceğim.

kimseden alamayınca bu uygulamayı mecburen kaldıracaklar, ödeyen de ödediğiyle kalacak.
ödemeyin, ödetmeyin +100000

ödemeyin bunu. bu aşırı mantıksız bir uygulama. zaten işsiz kalmışsınız paranız yok o dönem. devlet tam da o dönem size borç kesiyor. sadece borç kesse iyi. paranız olmadığından ötürü (çünkü bir işiniz yok) bu borcu yatıramıyorsunuz ve insanın temel hakkı olan sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkından mahrum kalıyorsunuz ki bu resmen insan hakları sözleşmesine göre insanlık suçudur. ödemeyin. aynı devletin milletvekilleri bu gün diş protezlerine kadar devlete ödettiriyor bütün sağlık hizmetlerini. ayrıca kendileri gibi eşleri ve çocukları da bu sağlık hizmetlerinden ömür boyu yararlanıyor. sen işsiz kaldığın için devlet yardım yapacağı yerde seni binlerce lira borca sokuyor.

lise bittikten sonra 2 sene üniversite sınavlarına hazırlandım 3 bin lira borç takmışlar. mallık tabi.

@maxhoper zaten itiraz ettigim konu o. calismadigim sure icinde hic hastaneye gitmedim. yani kapilarindan girmedim, hani gidip muayene falan olsam yine anlarim.(bu da sacma ama en azindan yararlandim odeyim derim)

Kotu bir durum oldugunu anlamakla birlikte, olayin mantigi konusunda yanildigini dusunuyorum.

"Sigorta" kavraminda odedigin ucretin karsiligini alman veya almaman ile alakali bir sey yok. Yani "saglik hizmetlerinden faydalanmadim o yuzden odememeliyim" gibi bir sey olayin mantigina ters. Herkes kendi saglik hizmeti icin harcayacagi parayi kendi hesabinda biriktirmek icin odemiyor yani sigortalari. Herkesten para toplaniyor, Kimisi sanssizligindan sagligini yitiriyor ve odediginden fazlasina maloluyor sisteme, kimisi de saglik hizmeti almaya ihtiyac duymuyor. Sistem kendini boyle dengeliyor.

Bizde su anda saglik sigortasi sahibi olmak zorunlu. Aynen arac sigortasi, deprem sigortasi vs. gibi... Hizmet almama gerek olmazsa parayi odememe gerek yok gibi bir sey soz konusu degil haliyle. Calistigin donemde de saglik hizmeti al veya alma sigorta paran senin cebini gormeden otomatik sigortana yatiyordu. Yani senin icin sigortaya yatan para maasina da eklenebilirdi ama eklenmeden direk oraya yatiriliyor. Calismiyorken olan durum da cok farkli degil su anda, sadece senin elden yatirman gerekiyor. O donemde gelir testi yaptirip en dusuk ucretten borc cikartman mumkundu (ayda 30-40 liraya geliyor sanirim) ama sanirim artik gec.

Yani demek istedigim "zorunlu sigorta yanlis bir uygulama istemeyen saglik sigortasi yaptirmamali" diyebilirsin, ancan zorunlu saglik sigortasi olan bir yerde "bana yapilan sacmalik" diyemezsin yanlis olur.

Odememe konusuna gelince: Haksizlik oldugunu dusundugunde elinin cebine gitmemesini anlarim. Ancak o borc otomatik olarak silinmeyecek ve uzerine faiz isleyecek. Bakmayip unutursan o 1500 bir kac senede ucbin, besbin, onbin olur, sana zarari olur. Bence mantikli olan imkanin varsa simdi faiz islemeden odeyip sonra bir itirazin varsa yapman. Eger hakli cikarsan paran iade edilir. Boyle borclara istedigin sartlarda taksitlendirme de ayarliyorlar talep edersen. Ama sen odemedin diye silinecek degil o borc, gun gectikce artacak durdugu yerde, en sonunda devlet banka hesabindan kendi aldiginda parayi veya maasina falan bloke koydugunda yine itiraz etmen gerekecek ve hakli gorulmezsen bu sefer faizli faizli odeyeceksin gereksiz yere.

Yani duygusal degil mantikli hareket etmeni tavsiye ederim. Bunu devlete borc harc islerini ertelemis "ne olacak bakalim" diye bekleyip zarar gormus biri olarak soyluyorum. Faiz islemeden ode (veya taksitlendir), itiraz edeceksen o zaman et. Zararin minimum olur.

gss onlarca defa tartışıldı. kimse ödemiyor bunu. bir çok hataları var.
ya bir mahkemeden dönecek ya da affa girecek.

titiraprap, butun gss ile alakali basliklara ayni seyi yazdigini goruyorum. muhtemelen gss borcun var ve bir reddedis donemindesin, anliyorum. ancak insanlari inanclarina dayanarak yanlis yonlendirme derim.

gss borcu yapilandirma suresi nisan sonunda bitiyor. nisanda bu bittikten sonra "borcunu yapilandirmayan herkesin borcunu sildik! surpriz! yapilandiranlar sike sike odeyecek!" yapacaklarina inaniyorsan baya bir yaniliyorsun. baya bir siyasi intihar olur yapan kisiler icin.

Olacak seyi soyleyeyim: yapilandirma sonrasi ortaligin duruldugu ilk anda banka hesaplari / maaslara blokele yapilacak ki zaten yapilmakta olan bir uygulama. Cok ileride bir af olabilir mi? Tabii ki mumkundur. Fakat ozellikle su anda borcu olan birinin yara almadan (banka hesabindan zorla para alinmadan) kurtulmasi pek imkanlar dahilinde degil. Su an borc yapilandirma surecindeyiz, bu bitecek, aradan baya bir vakit gececek (yani bugun yapilandirma yapanlarin borclari buyuk olcude eriyecek), belki o zaman. Su an baya bir erken eger oyle bir sey olacaksa. Yani bugun borcu olanlarin cani bir sekilde yanacak. Gelecekte borclananlarin durumu degisik olabilir.

exlibris, sana donuyorum, daha once demeyi unuttugum bir sey: Gelir testi sen yaptirmadigin ve otomatik sisteme dahil edildigin icin muhtemelen seni en yuksek kademeden borclandirmislardir. Nisan sonuna kadar gidip gorusursen muhtemelen borcun 500 lira civarina duser. Onu da takside baglatabilirsin. Odemeyi dusunmuyorsan bile gidip borcunu dusurtmen uzerine binecek faizi azaltir baya, aklinda olsun.

@robokot eğer sizin dediğiniz gibi ileride gelir kaynaklarına bloke koyulması gibi bir durum oluşursa bu üç beş kişinin başına gelmeyecek. bu gün işsizlik gençlerde %20 lerin üzerinde 70 milyon nüfus var. sayıları nerdeyse milyonu bulan genç bir kitlenin gelir kaynaklarını bloke ederseniz ülkede ayaklanma çıkar. geziyi falan geçer bu sefer durum. çünkü insanın birincil ihtiyacı karnını doyurmak ikincil ihtiyacı da barınma ve ısınmadır. eğer bu kaynaklara harcayacağı paraya da bloke koyulursa patlar bu millet önünü alan olamaz. o yüzden ona cesaret edebileceklerini sanmıyorum. bu uygulama temelden mantıksız. elle tutulur hiç bir tarafı yok. siz işsiz 26 yaşındaki gence 6000 tl borç kesiyorsunuz. bunun savunulacak hiç bir yanı yok. zaten adamın 6000 tl si olsa sağlık hizmetini özel hastanede alır. hiçbirşeyi kapsamayan bu kıytırık gss ile uğraşmaz. bu insanlar banka kredisi alıp ödememezlik yapmıyor. tamamen havadan uydurma bir borç var ortada. size 3000 ötekine 6000 berikine 5000 tl borç kesilmiş. tamamen hayali sebeplerle bu borç çıkarılmış. insanlar bunu ödemiyor. ödememekte de haklılar bence. yani şöyle düşünün. yarın hiç tanımadığınız biri kapınıza dayanıyor ve bana on bin tl borcun var. hemen öde diyor. öder misiniz ? mevzu bu. insanların başına gelen şey bu.

Bunu deprem veya araç sigortasıyla kıyaslamak doğru değil. Orda bir mal sigortalanıyor. O evi ya da arabayı alırken sigorta primi ödeyeceğini bilerek alıyorsun. İstemezsen almaz, aldıysan satar, sigorta primi ödemekten kurtulursun. Dolaylı da olsa bir çıkış yolun var yani. Burda ise sigortalanan şey bir mal değil, sensin. Ne yapacaksın? Bedenini mi terkedeceksin, ana rahmine mi döneceksin?

Tek mesele zorunlu tutulması da değil. Saçmalıkları saymakla bitmez. İster duygusal bak, ister mantıklı bak, nerden bakarsan bak, ödenmemesi gereken bir paradır bu.

gss yaptırmanın zorunlu olması ve yaptırmayanların cezaya girmesi büyük sıkıntı. ben dişi kişi olduğumdan beni vurmayan uygulama. ancak bu demek değildir ki sessiz kalacağım.

mesela gss aylık ortalama 40 lira ödeyen biri için düşününce senede 480 lira gibi bir para çıkıyor ortaya. insan bu parayı kenara koyup biriktirse, gerekli bir durumda özel hastaneye giderek özel hizmet görebilir. ancak bu parayı alan devlet kişiyi de bir yerde devlet hastanelerine muhtaç ediyor.

bir de bu genel sağlık sigortası prim vs de ödemiyor. devlet yasal yoldan meşru olmayan haraç alıyor ama buna karşı çıkınca da paralelci, gezici, kemalist, alevi, ermeni vs vs oluyorsun. kendi ülkende mülteci konumunda yaşıyorsun.

@titiraprap, evet kocum yaparsin tabii, aslansin kaplansin.

@youkoso hitori bocchi, bu kiyasi gss sistemini savunmak icin yapmiyorum (zorunlu saglik sigortasi destekledigim bir uygulama degil), sigortanin mantigini anlatmak icin o ornekleri verdim sadece. "ben saglik hizmeti almadim neden odeyeyim?" mantiginin sigorta kavrami karsisindaki sacmaligini anlatmak istedim yani. Sigorta sistemi oyle calismaz.

@maxhoper, dusuncenin nerede yanlis oldugunu bir kac maddede anlatayim:

>yarın hiç tanımadığınız biri kapınıza dayanıyor ve bana on bin tl borcun var. hemen öde diyor. öder misiniz ?

Tanimadigin kisi dedigin devlet, ve boyle bir borcun oldugunu odemezsen artacagini sana onceden soylemis. Bu yuzden karsilastirman pek mantikli degil gibi geldi.

>siz işsiz 26 yaşındaki gence 6000 tl borç kesiyorsunuz. bunun savunulacak hiç bir yanı yok. zaten adamın 6000 tl si olsa sağlık hizmetini özel hastanede alır. hiçbirşeyi kapsamayan bu kıytırık gss ile uğraşmaz.

Issiz birini GERCEKTEN 6000 tl borcu olmasi icin senelerce gidip borcuyla ilgili konusmamis olmasi gerekiyor. 6000 borcun olayini sana soyleyeyim: Bu kisi gidip gelir testi falan yaptirmamis (yaptirmasi gerektigini bilmesi gerekmesine ragmen) ve sistem de onu otomatik olarak en yuksek seviyeden aylik sisteme girmis. Yapmasi gereken tek sey gidip gelir durumunu belgelemek. Kisinin geliri yoksa veya cok azsa GSS primini ZATEN DEVLET ODUYOR. Yani issiz kisi borclaniyor gibi bir sey yok. Herkesin borcu yasadigi hanedeki kisi sayisi ve hanenin toplam gelirine gore. O kisiye borc gozukmesinin sebebi gidip gelir testini yaptirmamis olmasi. Devlet diyor ki paran coksa ugrasmak istemiyorsan ben senin saglik sigortasi borcunu en yuksek kademeden otomatik ayarlayayim. Ha buna gucun yetmiyorsa gel, gelir durumuna gore borcunu ayarlayalim. Gelirin cok azsa saglik sigortan benden sen canini sikma diyor. Bu adam napiyor? Gitmiyor. Devlet de ona dedigi seyi yapiyor. Sonra vay efendim neden borc ben bunu odemem. Kimse kendinde suc aramiyor.

@lavazza

>mesela gss aylık ortalama 40 lira ödeyen biri için düşününce senede 480 lira gibi bir para çıkıyor ortaya. insan bu parayı kenara koyup biriktirse, gerekli bir durumda özel hastaneye giderek özel hizmet görebilir.

Senede bir grip olursan evet. Araba kazasinda agir yaralanirsan ne olacak? Ozel hastaneye 2 ev parasi verebilecek misin?

Tekrarlayayim, ZORUNLU saglik sigortasini destekleyen biri degilim (hukumeti de gunahim kadar sevmem), ancak koca koca yetiskin insanlarin sigortanin mantigini anlamiyor olusu (o parayi kenara koysam ozel hastaneye giderim vs. dusuncesi ornegin; sigorta gucunun yetmeyecegi durumlarda kendini bulma ihtimaline karsi yapilir) veya basit devlete borclanma, burokrasi vs gibi konularda bu kadar deluzyonel olmalari hakkaten baya tuhafima gidiyor. Sinirlenmeyi anliyorum da duygusal davranip kendi kisisel zararini arttirmanin aciklanir yani yok.

Gittik güzel kardeşim gittik. Bak canlı örneğiyim ben. Bu uygulama çıktıktan sonraki ilk ay gittim ben gelir testi başvurusu için. Baktılar bilgisayardan, dediler ki sana gelir testi yapmaya gerek yok, ananın arabası, babanın arsası var, ayda 200 bilmem kaç tl ödeyeceksin. İtiraz dilekçesi de verdik. Ses mes çıkmadı. Bir sürü insan var böyle. Götünü kaldırdı/kaldırmadı meselesi değil bu. Kaldı ki götünü kaldırmayana da bunu yapmaya hakkı yok.

"Gelirin cok azsa saglik sigortan benden, sen canini sikma" dedikleri falan da yok. Geliri az olandan da para alıyor neticede işte. 40 lira ya da 200 lira ne farkeder? Öyle de haraç, böyle de haraç. Sanki 40 tl ödenmesi normal gibi konuşuyorsunuz. Değil.

Sigortanın doğasından bashediyorsunuz; kapsamı aynı olan sigorta için neden biri 200 tl ödesin, diğeri 40 tl ödesin? Sigorta aynı kıytırık sigorta değil mi? İyi niyet mi bu şimdi? Anlayış mı göstermeliyiz buna?

Ayrıca ana-babamın gelirinden, malvarlığından sana ne? Sigortayı bana mı yapıyorsun, anama mı yapıyorsun? Benim ne gelirim var ne malım. Dikkate almıyor adam. Olur mu böyle şey?

"Araba kazası geçirirsen ne olacak?" diyorsunuz. O kazayı geçirmem halinde masrafları cebimden karşılamayı göze alıyorum ben yahu. Devlete ne? Kaldı ki şu an bir araba kazası geçirsem zaten masrafları cebimden karşılamak zorundayım, çünkü primleri ödeyemediğim için genel sağlık sigortam kilitli durumda. Faydalanamıyorum. Bu kısır döngüyü yaratan da devlet.

Dediğim gibi, defoları saymakla bitmez. Tek problem zorunlu tutulması değil bunun. Sanki öyleymiş gibi konuşuyorsunuz. Baştan aşağı dolandırıcılık bu.

@robokot olayı tartışma boyutuna taşımak istemiyorum ama o 6000 tl borcu olan genç benim. demişsiniz ya gelir testi yaptırmamıştır o falan diye. 2012 şubatında bu kanun çıkar çıkmaz gittim gelir testimi yaptırdım. hani demişsiniz ya devlet size söylüyor borcunuzu diye devlet bana borcum olduğunu da söylemedi ben gittim rica minnet öğrendim. yani yazdığınız şeylerin tamamı uydurma kalıyor bu durumda. hiç de öyle toz bembe değil yani gerçek hayat. burada gerçekte yaşanmış olan olayla anlattıklarınız birbirini hiç tutmuyor malesef.

bi de demişsiniz ya senelerce o borcunu sorgulamamıştır diye. zaten kanun çıktığında borç sorgulama sistemi diye birşey icad edilmemişti daha yıl 2012 çok değil. 22 ay içinde sistem oturdu. borcu sorgulayabildik internetten. 6000 tl yi çaktıklarını gördük. ondan öncesinde ise ne bir bildirim yapıldı ne bir gelir testi sonucu ile ilgili bilgi verildi. ne internette ne de diğer yayın organlarında bu konuyla ilgili bilgilendirme yapıldı. işin ilginci bu işte çalışanlar bile kanuna hakim değildi daha o yıl. zaten bir sürü yalan yanlış işler yapmışlar. ayrıca kanun bile şimdiki gibi değildi. bir çok değişiklik yapıldı daha sonra. ha bu arada zaten bunları anlamayacak işi takip edemeyecek kadar cahil bi insan da değilim. master seviyesinde ağır bi eğitim almış biriyim tamamı üniversiteden çıkmış bir aileden geliyorum. eğer bi bildirim olsaydı bilirdik yani.

şimdi diyeceksiniz ki e itiraz et kardeşim. itiraz etmeye çalıştım itirazımı kimse kabul etmedi. adam yerine koyan olmadı açıkçası. beş kuruşsuz bir öğrencisin o dönem neticede. en son dilekçelerle hatırlı gönüllü kişilerle sesimi duyurabildim. hoş oradan da bir sonuç alamadım. en son mahkeme noktasına geldik.

ayrıca şöyle demişsiniz Tanimadigin kisi dedigin devlet, ve boyle bir borcun oldugunu odemezsen artacagini sana onceden soylemis. Bu yuzden karsilastirman pek mantikli degil gibi geldi. . önceden söyleyen de olmadı ya neyse ... devlet gelse yarın neyin var neyin yok alacam dese verecek misin. aa devlet ya yabancı değilmiş al senin olsun mu diyeceksin. ben öğrenciyken 6000 tl benim için servet değerindeydi. ben o kadar parayı bir arada görmemişim devlet benden bu parayı istedi. hem de gelir testi falan yasalar ne diyorsa hepsini harfi harfine yaptırmışken. şimdi kim haklı devlet mi.

bir de bana söyler misiniz bunun mantığı nerede? yani şurada savunulacak birşey arıyorum. gerçekten arıyorum. bulamıyorum. şu an en basitinden grip olsam hastaneye gitsem bakmayacaklar biliyo musunuz ? bu borcu öde öyle gel diyecekler. yahu hastayım ölüyorum ?! yok. borcu öde öyle gel. e çalışmıyorum para kazanmıyorum ödeyemem ?! o bizi ilgilendirmez kanun böyle! paran yoksa öl diyor kanun. bana buradaki mantığı açıklayabilecek var mı ?

olayın mekanizması şu şekilde işliyor. anlatırken bile saçma geliyor insana. işin varsa sorun yok. devlet zaten maaşından kesinti yapıp senin sağlık haklarından yararlanmanı sağlıyor. sorun şurada başlıyor. ya işin yoksa? işin yoksa gelirin yani paran da yok demektir. devlet bu durumda başlıyor veresiye defterine yazmaya. sana böyle afaki bir borç çıkarıyor ve bunu olmayan paranla ödemeni istiyor. artık çal çırp hırsızlık yap, yan kesicilik yap orası sana kalmış nası ödersen öde diyor. yoksa sağlık hizmetlerini rüyanda görürsün. ölüyorum desen sana bakmam diyor. gss bu. bunun devletteki adı gss halk arasında haraç denir buna. para kazanmayan adamdan para istemenin mantığını açıklayabilsinler gidip ödeyelim. fizik kurallarına aykırı bi iş bu. boş tencereden yemek yemeye çalışmaktan farkı yok.

uzattım ama son olarak şunu da diyeyim en sona şu minvalde birşeyler yazmışsınız ya sigorta gelirinin üzerinde sağlık gideri olduğunda onu öder mantığı budur . GSS hiç birşeyi kapsamıyor. grip nezle gibi temel sağlık sorunlarıyla bunların bir level üstündeki bir kaç hastalığı kapsıyor. eğer başımıza ciddi bi iş gelse devlet bunu ben ödemem diyip kenara çekilecek. çünkü sigorta kapsamında değil. en basitinden göz ve diş ile ilgili sorunlar sigorta kapsamında değil. esasen sigorta kapsamında işe yarar hiç bişey yok. çöp bir sigortaya zorunlu para kesiliyor. grip nezle türevi hastalıkların da ilaçları zaten 20 lira falan tutuyor. 6000 tl nerede 20 lira nerede. hesap ortada. bunun neresinden tutarsanız elinizde kalacak. tamamen fiyasko.

bir de yaban mersini olarak arayın malum burası türkiye, herkes blueberry diye bilemeyebilir. nitekim kimse çileği strawberry olarak aramıyor, ahududuya raspberyy demiyor ya da böğürtlen için blackberry veya dewberry demiyor.

aktara git aktara, ama lavazza nın da dediği gibi blueberry nedir hacım ya? mis gibi türkçesi var.

A101 de var

tazesini bulmak epey zor, ama aktarlarda ya da pazar da kurusunu bulursun çok rahat.

Itfaiyecilik o zaman

öğretmen bence. Çünkü o doktoru da sonuçta bir öğretmen yetiştiriyor zaaaaaaaaaa xd

bence elektrik dağıtım şirketi müdürü.

(bkz: brazzers'taki kel adam)

aşçılık derim ben.

tesisatçılık, boru döşemeyi seven bir insansan on numara meslek.

studyo muzisyenligi.

Sevdiğin meslektedir dostum. Aşık olduğun.

mimar bir arkadaşım var onun bu datmini yakaladığını düşünüyorum.

Ebe bence. Ya da kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olabilir.
Kreş öğretmeni olmak da çok tatmin edici duruyor. Kalpli resmini çizip getirir minnoşlar, sarılır falan, sevgi seli içinde çalışma ortamı. Uzaktan öyle görünüyor belki ama tatmin olurdum sanki.

hava trafik kontrolorlugu
pilotluk

iki meslek grubundan da tanidiklarim var. hepsi isine asik.

Eski çağlarda: Kral yönetici falan olmak ülkenin kaderini belirlemektendolayı krallık

ama şimdi ben polis -asker derim sonuçta insanı insandan koruyorsun

Kaptan

Bu geminin kaptanı benim
iskele alabanda :)

Doktor

müzisyenlik aklıma ilk gelen. sahnede müzik yapıp geçimini bundan sağlamak kadar güzel bir şey olamaz. başka hiçbir mesleği 'zorunluluktan' yapmaya gerek olmadan.

gazetecilik de güzel, ben seviyorum yaptığım mesleği.

akıllara ilk gelen şeyi de yazayım, porno oyunculuğu. ama sanıldığı kadar da güzel bir şey olmadığını röportajlardan öğreniyoruz.

Hayat kadını. Şaka lan şaka :) bence de doktorluk. Şahsen ben cerrah ya da çocuk doktoru olmak isterdim

Bir ürün ortaya çıkaran mühendisler diyebilirim

en çok meslekî tatmin olan meslek, insanın severek yaptığıdır. millet dört yıl tıp okuduktan sonra sevemediğinden dolayı okulu bırakıyor. o yüzden şu meslektir, bu meslektir denilemez.

sistit olmuş olabilir işerken kambur duruyorsa kuvvetle muhtemel sistit olması.. yine de bir veteriner hekim görse iyi olur.. yılını devirdiyse ergen olmuş da olabilir..

eksiduyu.ru

11 aylık henüz, anusten değil uretra acikligindan geliyor gibi. Arka taraf tertemiz, ponponlarina bulaşmış bu her neyse. Poposunda da herhangi bir şişlik falan yok. Çiş yaparken bakayım bir duruşuna.

Ateistlerin kitabı nedir? sorusu sanki x dinin kitabı şudur gibisinden ateizmi de bir dinmiş gibi gösterme ihtimali olan bir soru. Eğer soru şöyle: "Ateizm fikrini işleyen kitaplar nelerdir?" olsaydı vereceğim cevap şu olacaktı:
+Richard Dawkins'in tüm kitapları bu kategoriye girer.
+Nietzsche de az değildir.

tonton ve arkadaşları www.youtube.com

kürsünüz var başganınız var hepsini biliyoruz atayizler, söyleyin kitabınız ne?
alkislarlayasiyorum.com

Snowcrash

tanrı yanılgısı by hz. dawkins

(bkz: the god delusion)

sen çok yanlış gelmişsin kardeş

Niye bu kadar ciddiye aldınız ki soruyu ben onu anlamadım.

Atayistlerin kitabı tabi ki orta 2 fizik.

Böyle buyurdu zerdust
Nietzsche

himmet rocks

belki türlerin kökeni olabilirdi.okumadığım için yorum yapamıyorum

Ateistlerin kitabı yeryüzünde bu güne kadar yazılmış bütün bilimsel verilerdir.

sesli güldüm himmet dayi

bak son ciddi cevabım. ciddi ciddi son cevabım.
evrimsel antropoloji için "göl insanları"
teleonomi, tasarım vb teistik argümanlar için "rastlantı ve zorunluluk"
anamızı atamızı bilen primatlar olmamız açısından "ataların hikayesi"
en temel mantık hatalarından kaçınmak için "insanlar neden saçma şeylere inanır"
ruh muh falan için "descartes'in yanılgısı"

yeni bitirdim formasyonu. bilgilerimi oradan aktarıyorum. yeniden başvurup istediğiniz üniversiteyi kazanmanız lazım 1. kazansa da paranız iade edilmez bu 2. hatta bizde hamile kadını devamsızlıktan bıraktılar acımıyorlar.

pedagojik formasyon zaten toplamda 6 ay sürmüyor mu? dediğinize göre, artık bitmiş olması gerekiyor formasyonun. mesela ben formasyon alırken hamile 2 arkadaşımız vardı, biri program süresinde doğurdu diğeri program bitince. ancak devamsızlık, rapor ve hocaların anlayışı ile dönemi bitirdiler.

formasyonu başka şehirdeki okula taşıma ihtimali yok. yatırılan para da geri alınmaz.

@lavazza: yok 6 ay sürmüyor. bu arada ben süreleri abartmışım biraz gece gece :)))

sanırım şu anda 3. ayında formasyonun. vizeler bitti 2 hafta önce. kasımda filan başlamış olamsı lazım. haziran sonunda da bitecek

Ayna karşısında prova yap.

Klasik karşıdakileri çıplak düşünme ya da alkol geyiklerine giremeyeceğim. Muhtemelen başarılılardır ama denemedim. Odadakilerin yani diğer öğrencilerin de kötü olduğu, senin düşündüğün kadar göze batmayacağını düşünebilirsin. O işe yarayabilir.

Ben mesela o heyecanı yaptığımda kafayı takıp kendimi daha fazla gerecek düşüncelere dalmamak için bir an önce sunuma geçiyorum. Çünkü düşündükçe daha kötü oluyor. Böyle bir anda girince kendini gardını almadan yakalıyorsun. Zaten bir kere başlayınca da otomatiğe bağlanıp çözülüyorsun.

ben de yaşamıştım. aynen senin gibiydim. sunum yapa yapa alışıyorsun. ayrıca @corneillus +1. ne kadar çok prova o kadar kaliteli sunum. illa ayna karşısında olmak zorunda değil, yolda yürürken, spor yaparken, tuvalette vs, her yerde yapabilirsin. yeter ki konuş ve sanki gerçekten sunum yapıyormuş ciddiyeti ile yap. benim bazen 10-15 prova yaptığım oluyor. ondan sonra sözcükler, cümleler akıcı bir şekilde, insanları sıkmadan dökülüyor. provaları son güne bırakma, her gün 2-3 tane olacak şekilde ayarlarsan daha iyi yerleşir.

yanına bir bardak su al, sunuma başlamadan önce veya tekleme emareleri görüldüğünde biraz iç. dinleyicilere karşı içilmemesini öneriyorlar, örneğin tam bir sonraki slayt'ı açıp dinleyicilere slayt'ı izlemeleri için vereceğin bir kaç saniye esnasında, sen de ekrana dönük vaziyette iken, yani ilgi ekranda iken yapabilirsin.

Konuna ne kadar hakimsen o kadar başarılı olursun. Ben tez canlı olduğumdan prova sıkardı,yapmazdım. Sonra baktım olmuyor, en az 2 prova yapıyorum şimdi,süreyi de gerçekçi bir şekilde ayarlayabiliyorum bu sayede.

Bir de söyleyeceklerini yazmak okuma etkisi oluşturup sıkıyor dinleyiciyi,hiç hazırlamasan da bişeyleri atlama tehlikesi var. Buna çare olarak da her slayttın yalnız ilk cümlesini yazmak iyi oluyor,geçişler sağlam oluyor, gerisini de provadan hatırlıyorsun zaten.

ben yabancı dil konuşacağım zamanlarda, hatta ielts sınavından önce azıcık eser miktarda alkol aldım. rahatlatıyor, deneyebilirsin.

Teşekkür ederim umarım halledebilirim stres yapmadan.

Begendigin cevaplara tık at pls

Üstünde de kapak yok mu?

soruna cevabım yok ama duruma sorum var: kaç paraya aldın?

www.sikayetvar.com


şundan işte 50 liraya aldık. üstünde hava kapağı falan var üfledik dökükülüyo insan gibi içme yolu var mı şunun üflemeden

bulduk beyler fıçının hava alan yerine iyice bastırmak gerekiyomuş iyi geceler ii şanslar

Fiyatı ne kadar.

Pardon nereden aldın, onun cevabı verilmiş , birde 50 liraya almak hiç uygun değilöiş5

organik: içinde karbon olan
karbonu eklemeyi başarman lazım

inorganikten değil ama karbon bazlı yaşamı oluşturan bileşiklerden kompleks organik yapılar (amino asitler) elde edildi, sanırım hatırladığınız (bkz: miller urey deneyi)
en.wikipedia.org

kardeş niye laf attın ortaya anlayamadım :D

organik kelimesinin bir üsür tanımı var.
tr.wikipedia.org
karbon bazlı olduğu düşünecek olursak doğada bir sürü organifikasyon rekasiyonu oluyor zaten
bir tanesi de tiroid bezimizde dışardan aldığımız inorganik iyotu thyroglobuline bağlamak. en.wikipedia.org

ekşisözlükten öğrendiğim çok güzel bir kaynak var. bu kaynak cumhurbaşbakanımızın da sık sık kullandığı bir kaynak.

(bkz: kaynak götüm )

olalım, durduğumuz kabahat
www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

haha <3

www.youtube.com

oo afrodit. bunu gerçekten beklemezdim.

www.youtube.com

ama en sevdiğim bu.

www.youtube.com

sunshine deyince^^

www.youtube.com

<3
www.youtube.com

o zaman tim buckley ve iyi geceler.

www.youtube.com

iyi geceler ^^

www.youtube.com

olm nasıl adamlarsınız maşallah dediğiniz 3 gün yaşamıyor?

www.hurriyet.com.tr

cok uzuldum ama sasirmadim.i was born to be cenabet cunku.

ya ben de onu yazmaya gelmiştim tam. afrodit dediğimiz saatlerde adam ölmüş :(

www.youtube.com

www.youtube.com

ahahha bana her gün hippi ^^

beni yeryüzünden yok ederseniz bence kimse ölmeyebilir :(

yok yok öyle deme. iyi geceler.

80 soru. 120 ya da 150 dk.

kimisine göre çok kolay. geçen duyuruda biri yds için 'dandik bi sınav, 80 90 alması o kadar zor değil' yazmıştı. şimdi ieltsde 6.5 nasıl bi puan bilmiyorum o yüzden yorum yapamıycam. bana göre inanılmaz zor bi sınav ama kimilerine göre dandik işte.

çıkmış sorulara bak diycem ama yayınlanmıyor artık. eskiden olan kpds ise daha kolaymış. o yüzden bi kaynak bulmak da zorlanabilirsin.

yds dandik bir sınav.

15 gün kala her gün 1 deneme çöz, hatalarını ve kelime bilgini kontrol et, yüksek alıp geçersin

YDS o yılki sınav zorluğuna göre genelde değişik sonuçlar doğurabiliyor ama IELTS 6.5 alan biri için korkulacak bir sınav değil.

Önceden üds'ye girmiştim her 2 girişimde 41,25 puan aldım. Zaten güvenimi sartsı epey. Toefl kursuna gittim ancak sınavına girmedim çünkü bilgisayarlı sistem strese sokuyor beni. Ben de IELTSye girdim. Yurtdışı geçmişim var sorun şu ki ösym tarzı sorular beni tedirginleştiriyor.

Peki denemeleri hangi kaynaktan almalıyım?
Bir de ingilizcenin de kullanım alanları bakımından değişiklik gösterdiği durumlar var mesela IELTs İngiltere İngilizcesi hakim iken Toefl'da Amerikan İngilizcesi ve bolca phrasel verb hakim. Peki bu yds nasıl bir ingilizce kullanıyor. Acaba dikkat eden oldu mu?

ben arkadasin calistigi sorulara falan baktim da oldukca garip bir sinav bu yds. ielts'den 7 almistim mesela calismadan ama yds'de baktigim o kac soruda bi tane bile dogru cevap veremedim ielts sorulari ile yakindan uzaktan alakasi yok. yds'ye ozel biraz calismak gerek sanki, direk ingilizce seviyesini olcen bir sinav durmuyor.

acaba bu sınav tam olarak neyi ölçüyor? çalışmaya başlamalıyım, kaynak arayışındayım. kaynak bulsam bile ne gibi bir yöntem kullanmalıyım?

öncelikle şu www.idefix.com
bunu beğenmezseniz ve yanıt alamazsanız şuraya sorun derim www.facebook.com

kitap adı olarak bilmiyorum baktım ama aklımda kalmamış. kızılay'da Dost kitabevinin girişinde bu tarz kitaplar için ayrılmış geniş bir bölüm var. internet sitesinde de benzeri kitaplar olmalı bak istersen.

çünkü bir insanı hep aynı şekilde sikmek ayıp oluyor. o yüzden yeri geliyor akapunktur, yeri geliyor ot bok hapı, yeri geliyor sik sok yosunu gibi paketler hazırlıyoruz ki müşterilerimiz "ya galiba sülalemi sikecekler" diye düşünmek yerine, "neden olmasın?" diye düşünüyor.

5 kilo diyelim. günde yattigi yerden yarim kilo vermis. 3600 kilokalori civarinda eder bu da. Ortalama degerlerden gidersek, kilogram basina 0,75 kilokalori vermek bir insanin vucut sicakligini 1 derece yukseltir.

Gunde 3600 kilokalori dedik. saatte 150 kalori eder, dakikada 2,5 kalori Evde ilik bir ortamda oturan bir insanin vücut sıcaklığını yaklasik 2 derece yukseltir diye tahmin ediyorum. Bu da 39 derece oluyor.

Igne yerine siringa dayayip dnp vermesi lazim size bunun olabilmesi icin de. O verdiginiz kutlenin nereye gidecegini iyi dusunun, yok olmuyor. Bu senaryoda isiya cevriliyor.

Yazinizda bir umut seziyorum. Kolayi aradığınız surece her zaman hayal kirikligina ugrayacaksiniz. Calisarak elde etmenizi öneririm.

akupuntur'un olayı şudur: uzman gelir kulaklarınızın belli yerlerine minik iğneli bantlar takar. oradaki sinir sıkıştırılır. dolayısıyla mideden beyne gidecek olası açlık sinyalleri önlenmiş olur. bununla da kalmıyor. sıkı bir diyet şart. ancak 10 günde 7 kilo ütopik olmuş.

abi öyle bir örnek veriyorsun ki çekici gelecekse de gelemiyor. gülerken torba olanlar sevimli geliyordu azaldı şimdi.

surata göre değişir.

al mesela çekici geldi mi?

www.zaytung.com

Karakteristik bulanı duymuştum da çekici bulanı ilk defa görüyorum. Bence itici, nefret ederim o derece.

şöyle bir şeyi mi kastediyorsun acaba.
www.tmc.com.tr
funda eryiğit

edit: bu arada soruya cevap vermemişim. şehla bakışlı bir kadının bazılarına çekici gelmesi kadar doğal, garip değil.

Aşırı tatlı bir şey, en sevdiğim örneği
ilarge.listal.com
captivatedbytabrett.com

Ya da
encrypted-tbn3.gstatic.com

En olmadı
www.lefigaro.fr

Ama her yerde caps'i olan ve Miss Piggy'ye benzeyen kadın gibi değil

Garip değil. Ben de çekici buluyorum.

berbat bnce

göz torbası deyince aklıma gelen 2 isim: rte ve feto. bu sebeple göz torbaları hiç sevimli değil.

göz altı torbaları çekici ya da sevimli değil ama aychovsky'nin verdiği örneklerdekini diyorsan o çekici değil de sevimli. hatta bende de var, seviyorum.

hatta şu zamana kadar çoğu kişide var sanıyordum, pek dikkat etmemişim bu kadar ayırt edici olduğuna.

kısırlaştırıldığından emin ol bence sonuçta belediye.

veteriner hekime götürüp orada normalleştirin sonuçta sokak kültürünü almış bir kedi alışkanlıklarından kolay vazgeçmez. kendi kedimden biliyorum. veterinerde fazla zaman geçirmesini sağlayın. Eğer yeterince büyükse evinizin içinde değil de evinizin önünde besleyin.

Tretin yoksa acnelyse var. Yarısı kadar surersiniz.

Tretin piyasadan çekilmiş, yerine çift kat güçlü etki yapan, yüzü adeta parçalayan acnelyse var.

Getirirler tabii ki, ilk seferde su ve pompa parası alıyorlar sonra sadece su..
Ben en çok erikli seviyorum ama su arıtıcımız bozulduğundan beri hazır su alıyoruz, markasını bilmiyorum ilk kez duyduğum bir şey ama memnunuz..
Eve gidince markayı mesaj atarım..

nestle pure life alıyorum ben. şipariş ediyorum 1 saat içinde geliyor. pompayı ilk siparişinizde ücret karşılığında gçnderiyorlar

nestle erikli satan yerlerde alaçam da satiyorlar.. biz onu kullaniyoruz..

erikli pahalı gelmeye başlamıştı, ayrıca getirenlerin bakışı küfür eder gibiydi. o nedenle billur su alıyoruz artık.

Ben ataturk orman ciftliginin suyunu kullaniyorum, bpalı değil elbette bpasız siseleme ozelligi var ve ozonsuz imis, ben faydasini gordum.

Duolingo var akıllı telefonlar için

yeni başlayanlar için bussu ve livemocha var. ben neredeyse latin harfleri ile yazılan her dili başlangıç seviyesinde öğrendim.

önce belediyenizin veterinerlik birimine başvurun. onların çözemeyeceği bir sorunsa avcılar vet. fakültesine başvurun.

acaba neyden dolayı olmuş olabilir bu? benim kedim de, kedinizle aynı cins ve acıyı hissettim. çok geçmiş olsun umarım güzel gözü kurtulur :/

mallık dicem ayıp olacak
kolay yönlendiriliyorlar diyelim.

onlar ezelden beri arapkafalıdır. özleri hiç yoktur ve olmamıştır zaten.
bu konuda düşünecek pek bir şey yok zira onlara insan muamelesi yapmak yanlış.

Ya sokağa çıkıp 10 kişiyi çevirip sorsan, sekizi atalarımızın Arap olduğunu söyler. Ha tabii burada asıl sorun yine bizde; gidip Arapların dinini alırsan böyle olur; millet kendini Arap zanneder.

Göktürkler de Araplar da umurumda değil, ne bu öz hayranlığı anlamıyorum, öz de öz öz de öz. Sanki çok bir bok var özlerinde, hiçbir şey yapmamışlar şimdi biz çekiyoruz ceremesini.

cunku cuk kafalilar, cahil cuheyla ya da dini kullanan o.cocugu tayfa..insan cok merakliysa gider ogrenir, dedelerinin mezarini okumak icin oyle arapcaya yillarini vermeye gerek oldugunu dusunmuyorum. araplara karsi onyargim olmamasina ragmen, bu asiri dinci yobaz tayfanin bu tarz dusuncelerinden dolayi araplara karsi negatif dusuncelerim olmaya basliyor. bazen diyorum, araplarin ne sucu var, mallik bizimkilerde.

özü osmanlıdan ibaret sayıyorlar da ondan. geçen ay bunun üzerine kafa yordum. hiç tarih test kitaplarında osmanlı konusundan önce türkiye tarihi diye bir konunun varlığına dikkat ettiniz mi? 1071 Malazgirtle başlayan tarih. osmanlı türkiye tarihinin uzunca süren bir reklam arası oldu :)

Hayvanatbahçesine vermiştik bizimkileri Darıcaya, belki izmirde de vardı.

benim kırmızı yanaklar da 5 ve 3 senelik. ben kocaman bir saklama kabı aldım, içine attım. yaşıyorlar ve rahatlar.

ben alırdım ama istanbuldayım :(

Bu ulkede (adi boyle konmasa da) vatana ihanet ettigi icin asilan basbakan oldu, ayrica benim secip beni temsil etsin diye gonderdigim adami neden kendimden daha yukarida bir yere koyayim ki? Siz hala bir padisah ozluyor olabilir misiniz, kulluk edeceginiz.?

basın etiği olarak bu tür pozisyonlarda olan insanlara babalarının oğlu gibi hitap etmek yanlış tabi, konum itibariyle asgari bir saygıyı göstermek gerekir ama işte erdoğan ile emin çölaşan en azından benim için "al birini, vur ötekine" kalibresinde insanlar oldukları için, fazlaca bir şey diyemiyorum.

bizde boşbakan diyoruz gayet etik geliyor bize

şimdi saygı karşılıklıdır.sen,vatandaşa ananı al da git dersen,insanlar da sana tayyip der.makama saygı sözkonusuysa eğer sen kendin önce makamına saygı duyacaksın.bu kadar basit.

Emin Çölaşanı sevmem,
Ama onun Hürriyet'ten ayrılma sebebini yanlış hatırlıyorsunuz. Aydın Doğan kendisiyle başedemedi değil, erdoğan bir konuşması sırasında aba altında sopa göstererek "Gazete sahipleri köşe yazarlarına dikkat etsin" diyerek kendisini kovdurtmuştu.
Hatta bir anda 5 milyar liralık bir vergi borcu çıkmıştı aydın doğan'a.

Kısaca, kendisini sevmem ama başbakanın emin çölaşanın kariyerin yaptığı etkinin etikliği tartışmaya daha açık bir konu. Bu nedenle kendisi başbakana saygı duymuyor olabilir.

@rock n roll dediğin gibi,kesinlikle saygı karşılıklıdır.Sen başbakana anayasayı öğretmeye kalkarsan saygısızlık edersin.Başbakanın yaptığı da saygısızlık ama sen saygı karşılıklı dedin, öyleyse sorun yok.

insanligin onundeki en buyuk tehlikelerinden biri isme, makama ve statute saygidir. sirf statusunden dolayi cigeri bes para etmeyen adamlarin her turlu pisligi, aptalligi ve saygisizligi mazur goruluyor. bkz, fatih terim, fatih tekke, basbakan, bulent ersoy vb..kisiler aptal, cigeri bes para etmez falan degil ama her turlu kabahatleri makamlarindan dolayi mazur goruluyor. hani o tripleri bir copcu, asgari ucretli bir isci falan atsa siktir cekip adam yerine koymayiz ama biraz san sohret statu olunca tepemize cikariyoruz. gonul ister ki kagit toplayicisina da, basbakana da ayni muamele olsun ama maalesef oyle degil.

@ nooneatall sen babandan ismiyle, ahmet mehmet diye mi bahsediyorsun? toplum önünde konuşma yapacağın zaman cumhurbaşkanından "abdullah" diye mi söz edersin?

@facebook evet işte bahsettiğim gruba giriyorsunuz ya, çok doğal böyle şeyler.

@dampire eğer başbakan emin in kariyerine balta vurduysa bu, ülkemizdeki gazeteciliğin onuruna hizmet etmekten başka nedir?

@awd elestirecegim biri hakkinda konusuyorsam iki ihtimal var, ya basina sayin koyarak ama arada gulumseyerek unvanini soylerim "sayin 'hehe' baskan" seklinde, ya da "bu arkadas" derim. Yazilarimda ise biraz daha alayli olabiliyorum, ve ben de direk isim yaziyorum.

"Ye kurkum ye" mantigi da nasreddin hocadan beri dalga gecilen bir durum, hatirlatmak isterim ;)

Bulunduğu makama saygı açısından böyle hitap etmeleri beni de rahatsız ediyor.

"@dampire eğer başbakan emin in kariyerine balta vurduysa bu, ülkemizdeki gazeteciliğin onuruna hizmet etmekten başka nedir?"

@AWD
Ciddi bir cevap bekleyerek ben de şu soruları sormak istiyorum;

1) Ülkemizdeki gazeteciliğin onuru kimler tarafından nasıl belirlenmektedir?
2) Bu onuru korumakla görevli olan kişiler kimlerdir? Bu kişiler hangi şekilde belirlenmiştir?
3) Bir köşe yazarını sansürlemeye, susturmaya çalışmak hangi açıdan "Basın özgürlüğü"dür, hangi açıdan "gazetecilik onurunu korumak"tır?
4) Hangi ülkelerin başbakanlık görev tanımında "ülkesindeki gazetecilik onurunu korur" şeklinde bir ibare vardır?
5) Eğer Türkiye'de yoksa, hangi sıfatla başbakan bu göreve soyunmuştur?

her şey karşılıklı. Tayyip iki ayyaş diyor, taraftarları "ke mal" diyor. kimse kendinin yaptığı şeyi görmüyor da başkasına bok atıyor.

ayrıca emin çölaşanı hitap etme şeklinden dolayı eleştireceksen gezi parkında çok umutlandı, çok tazminat ödedi vs ne alaka?

senin "neci" olduğunu bilmiyorum ama ne olmadığın belli.

Ne yazdı da dokundu bu kadar? Eleştiriden bile yasakmış gibi bahsediyorsun.

@dampire
1) öncelikle gazetecilerin bizzat kendileri tarafından, sonra medya patronları tarafından.

2)Bizzat gazetecilerin kendileri ve onları gazelerinde çalıştıran patronları.Bu kişiler "belirlenmemişlerdir". Bu işi yapacaklarını iddia ederken bu onuru koruyacaklarını da beyan etmişlerdir.

3)Konumuzla ilgisi yok.Kendisi istediği gibi ahkam kesebildiği bir gazete çıkarıyor, at koşturuyor.Hani nerede sansür? hangi sansürden bahsediyorsunuz?

Yok ,genel olarak soruyorsanız ben de yanlış buluyorum.Asılsız ve şuursuz olmadığı sürece iş yapan,belge olmadan ithamda bulunmayan bir gazeteci mimlenmemeli. Zaten böyle bir gazeteciyi de kimse sansürleyemez, var mı örneği?

4)"Ülkede iftiracı insanlar gazetecilik yapıyorsa bundan başbakana ne?" mi diyorsunuz? Bu nasıl bir zihniyettir? Tamamen sormuş olmak için soruyorsunuz.Siz başbakan olsanız ve yaptıklarınız halka yanlış ve çarpıtılmış olarak aksettirilse çayınızı yudumlayıp olan biteni izleyecek misiniz? Kaldı ki başbakan da bu ülkenin bir vatandaşıdır.Başbakan nüfuzunu kullanmak bir yana,bir vatandaş olarak olup bitene ses çıkarmak en doğal hakkıdır.

5)Bu soruda "kendisinde onur mu var ki bunu savunuyor" imasında bulunuyorsunuz.Farkettiyseniz bu tamamen onun şahsına yönelik.Bense bunula ilgilenmiyorum.Sorunuzun cevabına gelince,

"Gazeteci kisvesine bürünmüş iftiracı,provokatör kişilerin mağduru olmuş ve ülkesindeki gelişmelerin halkın bir kesimine kasıtlı olarak yanlış,çarpıtılmış olarak aksettirilmesinden rahatsız olan bir" sıfatı ile. Başbakan isim ya,sıfatın sonuna da başbakan ekleyiniz.

@ontheroad

dokunan bir şey yok.Ortada eleştiri zaten yok, hangi eleştiriden bahsediyorsunuz? Bir konuda seviyeli bir eleştiri yapabilmek için o konuda bilgi sahibi olmak gerekir.Gazete ve Emin ise bunlardan son derece yoksun.

Ben sadece seviyesiz bir adamın benim ülkemin başbakanına oturduğu yerden sürekli ve kasıtlı olarak seviyesizce hitap etmesinden rahatsızım.Bu Erdoğan da olabilir, Kılıçdaroğlu da olabilir,Bahçeli de olabilir, random x kişisi de.

etik kelimesi bu ülkede sence ne kadar geçerli? tıp etiği, polis etiği gibi meslek etiklerinden tut da kişilerin sahip oldukları etiğe kadar...

bir başbakan halkı yumruklar, ananı da al git gibi kelimeler kullanırsa artık saygı kalmaz. çünkü saygı senin davranışa yüklediğin bir sıfattır, sıfata yüklenen bir sıfat değil!

adam tr'nin en büyük hırsızı hala neyi tartışıyorsunuz

başbakan neden desin diyordum ki ölü post hortlamış.


okumadım çoğunu, eğer devletteki görevi dışında değerlendirirsek saygı duymamasına kimse karışamaz. devletteki görevi ile de bağdaştırıp yakıştıramıyorsa belki ondan kullanmıştır.

OzNalgene :P

[ Naptin hoca yaa! ]

AOÇ. ben kullanıyorum, memnunum ancak fiyatı 9.25 olmuş.