Üsküp-Belgrad'ı bilmiyorum(trenle gitmiştim o arayı) ama belgrad'dan saraybosna'ya otobüs seferleri var. yaklaşık 7-8 saat sürüyor diye hatırlıyorum, fiyatı da 30-40€ gibi birşey. saatlerini information kiosklardan öğrenebilirsin, belgrad'da tren istasyonunun hemen arka tarafından kalkıyor. saraybosna'da biraz şehir dışındaydı ama tek bir şehiriçi hatlara binip rahatça ulaşabiliyorsun.

trenle ne kadar sürüyor. bir de gece treni şeklinde olanı var mı

cuma ohne dich

manowar: the crown and the ring

cumartesi konserlerin hepsi bitmemişti aslında manowar ile ama soruyu doğru anladığımı umuyorum. bizim için bitmişti o ayrı :)

şöyle bir tavsiye verebilirim. köyceğiz'e kadar gitmişken dalyan'a geçin. hem bir sürü pansiyon bulursunuz hem de kız arkadaşınla kalmana kimse laf etmez.

e dalyan var,zibille de uygun pansiyon : temiz , modern, pak : Kano motel. cok yakin oraya, bi dolmusa bakar. benim bildigim o bolgede zaten ayni odada kalinmasina karisan bi zihniyet yok.

biliyorum dalyan var da, köyceğiz ve dalyan'daki pansiyonlarla yaptığım telefon görüşmelerinden, iki yer arasındaki gecelik oda farkı hayli çok gibi geldi bana. onun yerine köyceğiz'de kalıp, gün içerisinde iztuzu'na kadar gezmeyi düşünüyorum.

telefonla yer ayarlamaya filan gerek yok orası için. gidince 1 saat içinde istediğin özellikte istediğin fiyata yer bulursun. hem çatır çatır pazarlık da yaparsın.

bir köyceğizli olarak diyebilirim ki köyceğizde kalmayın. Dalyan yakın ama ulaşım o kadar kolay değil. Dalyana iki kişi gidip gelme ve yorgunluk masrafınız aradaki farkı karşılar diye düşünüyorum.

Bu yıl gitmedim ama geçen yıllar çok gittim geldim o güzergahta... Yol yaklaşık 1,5 saat sürüyor. Havalimanı çıkışında her tarifeli uçaktan sonra Marmaris'e Havaş'ın servisi var. Sorunca gösterirler. En son ücret -hatırladığım- 23 TL. idi. Taksi seçeneği de var ama fix 100 TL. civarı birşey istiyorlar. 4 kişi gidilirse taksi tercih edilebilir, diğer türlü Havaş'tan başka seçenek yok...

dalaman-muğla minibüsleriyle marmaris sapağına gidip ordan marmaris minibuslerine binebilrisniz. daha ucuz olabilir ama emin dğeilim

taksi, havaş ya da otostop seçeneğiyle havalimanı-dalaman ilçe merkezi 5 dk.
otostop çok kullanılan bir yöntemdir. özellikle havaalanından boş dönen tur otobüsleri.

dalaman ilçe merkezinden marmarise 15 dakikada bir midibüs seferleri var.
(2011 aralık fiyatı 13 tl)

selam. ben bilgisayar mühendisi değilim ancak, vakıfta çok yakınım bilg. müh. programını bitirdi.

ondan edindiğim bilgileri yazayım, biraz aydınlatıcı olsun. zira tercih döneminin sıkıntılı olduğunu biliyorum, umarım yazacaklarım yardımcı olur.

birincisi, vakıf üniversiteleri para karşılığı eğitim verdiklerinden dolayı, devlet üniversitelerinin iyi hocalarını çeker oldular. her ne kadar devlette okuyan arkadaşlar, vakıf üniversitelerini tabela üniversitesi olarak adlandırsalar da, onlar da her sene iyi hocalarının vakıf üniversitelerine geçtiklerine şahit oluyorlar. bu durum uzun vadede ve belki şu anda da vakıf üniversitelerini diğer üniversitelerden şanslı ve avantajlı kılıyor.

bilgisayar mühendisliği dalı, diğer bölümlerden farklı olarak, çok çabuk müfredatı değişebilecek bir bölüm. zira teknoloji alanında gelişim akıl almaz boyutlarda ve bu nedenle, piyasanın ihtiyacına yönelik ders veren bir okul seçmen senin için çok faydalı olacaktır. okul tercih etmeden, okula gidip hocalarla tanışmanı tavsiye ederim. öğrenciye yaklaşımlarını ve gelecek planlarını öğrenir, hem de hocalarla tanışmış olursun.

bilgisayar mühendisliği bölümünü seçeceksen, üzerine diğer bölümlerden çok daha fazla yük binebilir. nasıl mı? okulun müfredat dahilinde verecekleri senin için sadece kapıyı aralayacak bilgiler olacak. zaten mühendisliklerin ilk 2 senesi genel olarak aynı olduğundan (mat, fizik, kimya vs. vs.) 2 sene uzmanlaşmaya fırsatın olacak ve bu süre yeterli olmayabilir. ancak teknoloji blogları, akademik dergiler (bu benim alanımla en. müh. alakalı olabilir, senin için belki başka kaynaklar olacaktır) takip etmen ve kendini sürekli geliştirmen gerekecek. sözün başında tanıdığım kişi bu şekilde kendisini geliştirdi ve şu anda çok başarılı durumda. pek çok devlet üni.den arkadaşım iş bulamamışklen kendisi 4. sınıfta çalışmaya başladı ve 2 sene proje liderliğine ulaştı.

bunun haricinde ingilizcenin çok çok iyi olması lazım. zira, türkçe kaynak bulunmuyor it alanında. türkiye'de bu tarz kaynağı yaratabilecek pek kimse de yok.

en son olarak, iş olanakları iyi olan birkaç bölümden birisi şu anda bilg. müh.liği güzel bir tercih yaptığınızı rahatlıkla söyleyebilirim. umarım hayat boytu mutlu olurusnuz.

@tulkas
Tavsiyeler için çok teşekkür ederim. Dediklerine dikkat etmeye çalışacağım :)
Şu andaki temel sorunum ve aradığım şey bilgisayar ya da yazılım mühendisliği konularından çok, özel üniversitelerin bu bölümlerinde okuyan arkadaşların tavsiye ve telkinleri, kendi üniversitelerini yeterli görüp görmedikleri.
Cevaplar için beklemeye devam ediyorum

bilgi uni. de bölüm biglisayar bilimleri olarak geçtiğinden fizik kimya gibi derslerle uğraşmana gerek yok. ama sağlam mat dersleri oluyor. ama bilgiden önce koç bilkent yaz derim.

Koç ve sabancı üni. DGS ile öğrenci almıyor dolayısıyla onlara gitme imkanım yok.

Bahçeşehir Üniversitesi Yazılım Mühendisliği genelde öne çıktı. Bu bölüm / üniversite hakkında bilgisi olan var mı ?

eskişehir'de mediamarkt'ta var. istanbul'da da vardır herhalde. hatta 15 lira civarındaydı.

bu yeni nesil bilgisyar klavyesi şeklinde olanları dğeil de , eski kutu biçiminde olanları arıyorum. mediamarktakiler nasıl acaba?

sirkeci, eminönü, tahtakale bu civarlarda bulunur.

1 milyoncularda da olur genelde.

amaç nostalji değilse emulatör kovala derim.

c ile başlıyorsun kesinlikle, bence 4 ay iyice çalış, ha daha çok çalışırım diyorsan sonrasında c++ öğren ama 4 ay içinde ikisini birden öğrenmen zor olur. c ile programlamanın mantığını kavrayacaksın sonra c++ ve java ile işi götüreceksin, o yüzden c öğrenmek en mantıklısı eğer üniversiteyi kazanırsan sana ilk öğretecekleri de c'dir zaten. Bir de php c'ye çok benzer. (koşul ifadeleri,for döngüsü falan filan) sen şimdi c'yi öğrenirsen php'yi de rahat öğrenirsin.

istanbul'daysan c ve sistem programcıları derneğine takılabilirsin.

elbette c.

@ocanal
günümüzde bir çok üniversitede programcılığa c den başka dillerle de başlanmakta.

önce algoritmayı öğren. bunu ilk başlarda öğreten ve dil de öğreten kitap olarak dağıtımcıyı sevmesem de sürat pascal var. yani pascal dili başlarda işine yarar. turbo pascal diye bir program indir.

c için ise visual c++ 6.0 ı indir, kitap ise kaan aslan a dan z ye c klavuzu.

pascal daha kolaydır.

salla php yi, dil değil o zaten.

Cevabı tamamen, senin bilgisayarla ne yönde ilgilendiğine bağlı. Donanıma daha çok ilgi duyan potansiyel bir sistem programıcısı ile, üçüncü parti uygulama geliştirmek isteyen birinin olaya yaklaşımı en başından belirlenirse daha faydalı olur, bana kalırsa. Hemen sonuca ulaşmak iştahı içinde misin, ya da sonuçtan ziyade süreç ve işleyişle mi ilgileniyorsun. Bu aynı zamanda CS'den mezun olduğunda, yazılım mühendisi mi bilgisayar bilimcisi mi olacağın sorusuna da erkenden cevap bulmanı sağlamış olur.
Ne olursa olsun kesin olarak tek diyebileceğim, bir dil bil, o dili çok iyi bil.

Ben olsam, bilgisayar tarihinin kaçırdığımız geçmiş yıllarını, en az 1970'lerin ortalarından itibaren öğrenmeye başlardım. Benzetme olarak, 4004 işlemcisi olmasa da, en azından bir 8080 real mode öğrendikten sonra ia32 çok daha derinlemesine ve kolayca öğrenilir. Hem eski mimari ve donanım günümüze göre çok daha basit. Assembly'ye ne kadar erken başlarsan, o kadar iyidir.

Mühim not: Ne olursa olsun mutlaka UNIX platforuma geç, eğer hala geçmediysen. Hayatında unix kullanmamış bir programcı düşünmek bile istemiyorum. Her türlü IDE'den uzak durmak sağlığa daha yararlıdır, bir compiler ve bir editör esastır.

programlama dilini boşver, algoritma öğren bence. programlama dili kolay.

edit: kolay dediysem yani nasıl olsa öğrenirsin gibisinden.

Programlamaya ilgi duyuyorsan bilgisayar mühendisliği kasma programcılık veya bilişim sistemleri oku, onlar da programcılık yapıyor...

her elektronik üründen 3 tane getirebilirsin. 3 hakkın var..

kutulu getirmezsen bi sorun cıkmaz. sorarsa o şirketin bu benım fln de.

getirdim. hic bi sıkıntısı yok.

Bizim arkadaş 1 laptop çantasında 3 tane laptop getirmişti amerikadan. Adam gibi bakmamışlar bile...

Ödülleri çoğaltın.
Daha zorlamak istiyorsanız kota koyun diyeceğim ama bilmem nasıl algılanır. bir de çok zorlama olur. yani her çalışan ayda 2 öneri yapacak denebilir. sonra copy paste önerilker dolar ortalık.

iş güvencesi veirn

ediyor. artık ibb nin snaırım

www.lkd.org.tr
linux kullanıcları derneğinin e-posta listelerinde uygun yere mail atsın. özel ders verecek birini orada bulabilme şansı daha yüksek gibi.

bu konuda internetten daha iyi öğretmen bulamaz

mikro dalga fırında oluyor.

(bkz: evde kumpir yapmak)

çok yapmışlığı vardır annemim hemde süper oluyor. tavsiye ederim.

tepsinin ustunebir alimunyum folyo ya da fırın kağıdı koyun mutlaka. patates suyu mudur nediir tepsiyi batıryor çunku.

bluetooth üzerinden bu tarz işlemler yapmanın yöntemleri var. Bunun dışında tv cardlarıyla beraber kızılötesi alıcılar geliyor bunlarla uzaktan kontrol edebilirsin. En güzeli bir arkadaşım samsung bluetooth stereo kulaklık aldı. Üzerinde media player'ı kontrol etmeye yarayan tuşları vardı.

Valla elindeki ekipmana göre cep telefonundan bile kullanabilirsin.

(bkz: logitech mediaplay)

sonyericsson'da (bende w700i vardı) blootooth ile media player kontrol edilebiliyor. ayrıca sunum idare edilebiliyor ve dahi telefon, fare yerine bilem kullanılabiliyor.

(bkz: winlirc)

s60 özellikli bir telefon var ise ücretsiz olark controlfreak programı masaüstünüz, winamp media player hepsini kontrol edebilir. mtvoid.com

-İnterneti wireless olarak kullanıyorsanız, o şekilde çalınıyor olabilir. Modem şifrenizi değiştirmek işe yarayabilir. Pek bi bilgim yok bu konuda.
-Bilgisayarınıza yüklü olan bir zararlı, rapidshare şifrenizi birilerine gönderiyor olabilir. Windows'u güvenli modda açarak bir antivirüs ve bir anti spyware yazılımıyla tamamen taratın.
-Mail şifreniz biliniyor olabilir. Şifrenizi değiştirdikten sonra şifre kurtarma sorunuzu da değiştirmeyi unutmayın. Ya da rapidshare premium ayarlarından mail adresinizi değiştirin, başka bir mail kullanın.

-Rapidshare premium ayarlarınızı değiştirdikten sonra "security lock" yapmayı unutmayın.

wireless yüzünden olmaz da dediğin gibi ya trojan falan yedirdiler ya da mail adresinin şifresini biliyorlar. virüs taraması yap ve bi firewall yükleyebilirsin nete çıkışı tam kontrol etmek için. comodo mesela.

- wireless güvenliğim üst seviyede, MAC adresi tanımlı olmayan hiç bir bilgisayarın modemime erişmesi mümkün değil. en azından hacker fln değilse, normal yollardan mümkün değil. (çok uzun zamandır bu böyle)
- e-mail şifremi, rapiddeki e-mail bilgilerimi, herşeyi değiştirdiğim halde çalınma devam ediyor.
- security lock her daim açık.
- en son dün 9 saat iki ayrı programla full sistem taraması yaptırdım, temiz çıktı, anti-vir raporlarına inanasım geliyor ama inanmıyorum. o yüzden güvenli modda taratmak önerisi için teşekkür ederim. bunu deneyeceğim.

- firewall tavsiyesini de deneyeceğim.

flashget ve benzeri programlar konusunda önerisi ve fikri olan varsa ona da açığım...

virüs bence

mac olayını aşarlar. sen en güzeli önce bi comodoyu indir. sonra pc ye bi güzel format at. nete bağlanmadan comodo'yu kur. paranoyak modu var onun. ona getir. sonra net bağlantısını yap. ie ye msn ye falan izin verirsin comodo'dan. nete gir şifrelerini değiştir. olmadı bi kağıda yaz garip bi şifre böyle şekilli, büyüklü, küçüklü. monitöre yapıştır. isminden şüphelendiğin programları ya buraya yazarsın ya da google'dan aratırsın. baktın 3-5 gün herşey temiz, yolunda. trojandır. yok hala gidiosa şifreler ilahi bi güçtür yapcak bi şey yok.

key scramber denen ufak 1 program var. her pc de kurulu olmalı bence. bilgisayarında key logger varsa tamamen etkisiz hale getiriyor.

@emrag
mac filter i nasil asiyorlar acaba. var mi dokuman merak ettim

zaman ayırıp çözüm öneren herkese çok teşekkür ederim. tavsiyelere uyup format attım, bahsedilen comodo programını kurdum, hakkaten paranoyak bi programmış. format attıktan sonra ben de piskopata bağladım, bi yarım gün makinaya interneti bağlamadım. sonra update için mecbur kaldım. neyse, bugün flashget kuruncaya kadar normal görünüyordu herşey. buarada şifrelerim konusunda da paranoyaka bağladım, büyük-küçük harf, rakam, noktalama işareti vs. artık kendim de hatırlamıyorum şifrelerimi ezberden. ve rapid'i doğru düzgün kullanmak için flashgeti yeniden kurunca gene hesabımın benim dışında kullanıldığını gördüm. zannımca flashget gibi görünüyor problem, kimseyi bulmaz beni bulur zaten.
neyse tekrar teşekkür ederim, rapid premium hesabı olan flashgetciler de dikkatli olsun derim, nacizane...

f klavye için mi? q klavye için mi?

yazarken klavyeye bakma. yanli$ harfe basarsan eger yazarken sil ve yine bakmadan duzeltmeye cali$.
zamanla bu $ekilde ali$irsin.

Selamlar,
bir ara bi yazılım vardı bu konuda, marka vermek istemedim simdi ama, mantık su, ekrana kelimeler geliyor klavyene bakmadan yazmaya calısıyorsun. parmakların alısmadıgı kelimelerle pratik yaptırıyordu.

bu tarz web siteleri bulabilirsin.
ayrıca chat yapmak ta ise yarayabilir :=)
hic olmadı al onune bi kitap yaz doya doya, hem kitabı dijitalize etmis olursun hemde onparmak gelisir.

q klavyede f ve j tuşlarına işaret parmaklarını koy(f de a ve k olması lazım) ve yazarken parmaklarını kaldırmamaya çalış, gerisi gelir. on parmak bilmeyenler de bu şekilde pratik yapıp öğrenebilirler.

türkçe için ters olsa da ben şu anda q klavye on parmak yazabiliyorum. bunun için gerekenler:

-on parmak kullanımını öğreten bir yazılım
-sabır
-hazırladığın yazılarda üç parmakla çok hızlı yazacağını bildiğin halde on parmak yazarak biraz gecikmeyi göze almalısın. hatta başta ekrana bile bakmadan yazıp, yanlışları düzeltmek için sayfa ya da paragrafın bitmesini beklemeni tavsiye ederim.

klavyedeki harfleri maket bıçağıyla kazı(ben oyle yaptım,)
baksan da fayda etmez. aytrıca klavye de karizmatik gozukur

Yazılım olarak şunu buldum.
Typing Tutor: www.inndir.com (Freeware)

Aslında on parmak adında bir program daha vardı; google'da aratınca bir sürü çıktı. Kontrol edemedim hepsini. Onlara da bakabilirsin.

fikir vermesi açısından internetteki email arşivleri falan kaça satılıyor. onla kıyaslarsan belki bişiler oluşur kafanda. ama bence çok değerli bişi ucuza bırakma

her bir field için 10 kuruş olabilir. misal tek bir şirketin şirket adı, faxı, telefonu, emaili 40 kuruş ya da 10 şirketin sadece adı ve telefonu 2 lira.

Field güzel bir bakış açısıymış, çok sağol. Bakalım taliplerimiz ne diyecek :)

good bye lenin de vitrin sahnesi gibi bişi hatırlıyorum da ikincisni hatırlayamadım

ben de "good bye lenin"de var miydi diye arastirirken suna rastladim:

www.kinowelt-international.de

ona cevirirsen fonksyon olur o yaptigin sey sanirim.
amacin ne ki?

Merhaba,
Bence rahatsızlığınızı askerliğe değil de, sağlığınıza endeksleyerek düşünün. Nasıl rahat edioyrsanız, öyle tedavisini olun. "Askere gideceğim diye bel fıtığı ameliyatı mı olmak gerekir yoksa, gerçekten düzelmek için mi o ameliyatı olmak gerekir?" sorusuna cevabı verin ve ona göre hareket edin, derim ben.
Ayrıca askerlik müracaat belgelerinde belirtirseniz rahatsızlığınızı size zor işler vermezler. Göz göre göre ölümünüz demek olur o çünkü. Askerden yırtamazsınız hiçbir şekilde, zannetmiyorum ama, hafif işlere yöneltilirsiniz. Taşıma değil de, ne bileyim yazıcılık ya da başka bir şey gibi, ilgi alanlarınıza göre.
Geçmiş olsun bu arada.

eger askeri hastaneye güveniyorsaniz askerde ameliyat olun bence.
böylelikle 3 - 6 ay arasi hava degisimiz alirsiniz, rahat edersiniz.

benim bir eleman yakin zaman önce gitti aynen sizin gibi fitik ameliyati oldu geri geldi. eleman askere degil ameliyata gitti sanki.

kendime dikkat ettigim surece ameliyatlik bir durum yok dedi de doktor askerde kendime dikkat etmeye musade var mı yok mu bilemedigimden sorayim dedim.
tesekkurlerimi sunarim cevaplar icin.

askeri hastaneye gitmeni tavsiye etmem. kirik parmagima takilmasi gereken plastik parcayi (adini bilmiyorum) yanlis takip kaynama icin sadece 10 gun istirahat vermislerdi. kendim suphelenip tekrar doktora sormasam yanlis kaynayacakti. neyse ki istirahat te izne denk geldi de daha uzun bir surede iyilesebildi.

askeri hastanelerde sizi rambo zannediyorlar.

takip eden olursa diye yazıyorum.
sözlükten bir yazar mesaj yoluyla uyardı ve raporsuz gidersen hiç bir şeyin yokmuş gibi muamele yapıyorlar dedi.
giderken raporunuzu da götürün evgili fıtıklılar

bence yoktur.
mantıken düşünecek olursak, eğer 8 dönemde bitirmeyeni okulu bitirmemiş saysalardı zaten 8 dönemi geçirdiğinizde diploma falan alamazdınız. madem 8 dönemi uzatarak mezun olabiliyorsunuz ve diplomanız geçerli oluyor yüksek lisansa alırken de diplomaya bakmalılar kaç dönemde bitirildiğine değil.

bu soruyu sormadan önce maraş otu çiğnememişsen eğer bunu şaka olarak kabul ediyorum.
yok öyle bişe.

yurt dışı başvurularında arandığına şahit olmadım, aranmıyor yani. türkiye içini bilmiyorum.

Yoktur.

Direk yoktur demek yanlış olacak. Bazen en fazla 1 sene uzatmış olma şartı aranıyor.

@onlygodjudgeme: bazi sorulari internet kullanicilarinin gorecegi sekilde acmak istemememin mukemmel bir ornegisiniz. sizi tebrik ederim.

-------------------------------------------o------------------------------------------

baska bolumleri bilmemekle beraber, odtu fizik'te kadro icin basvuranlar mulakata tabi tutuluyor. bu da %15 etkili. benim esas amacim kadro icin kasmak oldugundan, aslinda sorum; bu mulakatta "neden uzattin okulu" sorusunun negatif bi etki yaratip yaratmayacagiydi.

cevaplayan herkese tesekkurler...

uzatmak sorun olur mu bilmiyorum da bir arkadasima calculustan 3 defa kalıp 4.sunde nasıl a getirdin diye sormuslardi. alakali olur mu bilmem.

@ osuruklu;
maraş otunamı takıldınız ? sorunun benim nezdimdeki cevaplanabilirliğini (sorudan dolayı) başka bir şekilde açıklayamazdım, bu yüzden öyle bir açıklama yapma gereği hissettim. ama yanlış anlaşıldıysam kusura bakmayın.
ayrıca şu internet kullanıcılarını itham edici cümlenizdeki yergiyide açarsanız sevinirim, zira benim yüzümden diğer kullanıcıların damgalanmasını istemem.

odtü fizik için konuşursak eğer master ya da doktora için dönem koşulu yok. ancak bölümü çok uzattıysanız tahminim not ortalamanızın da düşük olduğudur. bu durumda o bir etken olabilir. bir de sınav yapıyorlar artık (master için sadece sınav, doktorada sınav+mülakat) o yüzden sınav sonucu da bir kriter. not ortalamanız düşükse bir dönem özel öğrenci olarak takılıp sonra mastera alabiliyorlar.

kadro olayına gelince. eğer okulu uzattıysanız unutun. (araşatırma görevliliği kriterlerinden biri okulu yanılmıyorsam eğer minimum 9 ya da 10 dönem içinde bitirmekti galiba) hatta not ortalamanız 3.5 civarı değilse ya da deneysel bişeyler yapan (aka para getiren) bi hocayla takılmıyorsanız ya da hocanız daşşaklı değilse kadroyu yine unutun.

kısacası kadroyu unutun efenim. mastera başlayın tübitak bursu ya da hocanızla konuşup bir tübitak projesi falan ayarlayın. ya da iş bulup çalışırken yüksek lisans yapıp babalara gelin.

structre tanımlayabilrisn schemede
define-struct ile. aynı c ve ya başka bi dildeki gibi yaparısn devamını da.
ya da dediğin gibi lislerde tutarsın verilerini
ilk eleman ağacın bir kolu ortası veri son eleman da apacın diğer kolu şeklinde. ama zor olur bu biraz. struct kullanmak en guzeli.
en önemli kısım tree tanımladıktan sonra bu tree için bi high-order function yaz. yani her seferinde tree ile işlem için ayrı ayrı fonskyon yzamana gerek kalmaz bu sayede. listlerle ilgili son soylediğini anlaymadım. ama listlere de isim verebilrsin (define isim (list 1 2 3)) şeklinde.
listlerle ilgili tüm işlemler için fold-map-filter işlemlerine de bir bak. bir çok işi bunlarla çok kolay yaparsın.
eğer açıklayıcı olmadıysam tam olarak kusra bakma.

saksıya çok güzel gübre olur o boklar
bir de yakında kargalar keşfederse o yavruları yerler. bizimde aynı durum olduydu oradan biliyorum

valla tecrübeme göre alıp temizlersen bişey olmaz. arkadaşın cam kenarındaki kültablasını yuva yapmıştı biri içine de adetten 3 5 dal koyup, kültablası içinde boktan boğulmak üzerelerdi o yzüden değiştirip ferah bri kutuya aldılar bişey de olmadı.

o boklardan değil saksıya, tarla olsa tarlaya gübre çıkar. neyse şimdi anaları geliyo iki de bir. bi süre daha rahatsız etmeyeyim. sonra zaten kesip yemeyi düşünüyorum.

hayvanlar hastalık kapar diye temizliceksen gerek yok ama balkondaki görüntü içinse temizleyebilirsin bişi olmaz

sinava girerken ucretsiz olarak 3 yere sanirim sonuc gonderme hakki veriyorlar. Daha sonra sinav gecerli sayildigi surece ek ucret odeyerek basvuru yapabiliyorsun. Sanirim eline bir belge geliyor ya da elektronik versiyonunu aliyorsun ama basvuracagin yerler resmi belge olarak onu kabul etmezler genelde.

daha sonra her başvuru için 10 ya da 15 dolara yeni bi belge çıkartabiliyosun. başvurururken istersen bu 4 okulu girmeyebilirsin, kafanda okullar varsa ama 4 okula ücretsiz sonuç gönderiyor. bir de şöyle bir olay var sınavın kötüyse bile sonuçlar gidiyor başlangıçta belirlediğin okullara.

bir de ben sorayim bir soru. kac ayda belli oluyor acaba toefl sonucu?

2-3 hafta içinde diye biliyorum

www.howjsay.com
www.howjsay.com

konuyla ilgili yanilmiyorsam pembe panter filminden cok komik bir sahne vardi.

"i want to buy a hamburger" diye aratirsaniz orda bol bol okunusunu duyabilirsiniz.

burger king veya mc donalds ozel isim olduklarindan orjinal sekliyle okunuyor, hamburger , cheeseburger gibi seylere turkce karsilik verildiginden (ya da yillarca artik bu sekilde kaniksandigindan) hamburger, çizburger vs. deniyor.

su video nerde var hakkaten, cok gulmustum.

bak bunun ustune komik bi anim var. yillar once amerikan memleketinde tezgahtara hamburger istedigimi soylemistim, oyle kasmisim ki kiz bana ekmek arasi 'ham' vermisti. tey allam ya..

tamam da hamburger artık türkçe'ye geçtiğinden hamburger diye okumanız gerekir. mekdanıldsta hamburger, burger king'te hambörgır olduğunu sanmıyorum:D

hamburger hamburg ilimizinden geliyorsa eğer doğrusu hamburger diye okumaktur. belki ondandır

steve martin'in oynadığı pembe panter'de vardı evet. cümle tam olarak "i would like to buy a hamburger"'dı. ingilizler her zaman börgır diyor zaten. hamburger'e de hembörgır diyorlar. burger king özel isim olduğu için börgır king diyoruz fakat hamburger türkçeleşmiş artık, ondan dolayı hamburger diyoruz.

"ay vülc layk tu bay a hembrıvıı"

türkiyedeyseniz hamburger, ingilteredeyseniz æmbööga, amerikadaysanız hæmbörgır. telafuzları az biraz salladım tuttuysa ne mutlu.

soğanlar minik minik doğranır,yağda kavrulur,içine biraz sosis veya burger küp küp doğranır,üzerine salça konur,biraz da makarnanın suyundan eklenir.isteğe göre sarmısak falan da eklenebilir.bir de varsa eğer evde,fesleğen şahane oluyor.yoksa da kuru nane veya hafiften kekik olabilir.eğer seviyorsanız soğanlardan sonra ince ince doğanmış biberi de ekleyebilirsiniz.

Kendi icadım bir tarifi yazayım buraya:

Domates ve havucu rendeliyorsun, biberleri de ince ince doğruyorsun. Makarna pişerken (özellikle pişerken, çünkü süzgece aldıktan sonra bulaşık çıkmasın diye kendi tenceresinde sos yapmaya başlarsanız yekpare hale gelir makarna), başka bir tavada biberleri, canlılığının gitmesine yakın yağda arada karıştırarak ağzı kapalı kavuruyorsun. Biberlerin ölümüne ramak kala, havucu ekliyor ve işleme devam ediyorsun. Onlar da tamam olduğunda, en son domatesi ekliyor ve kendi suyunda pişiriyorsun. Sos kıvama geldiğinde azıcık salça ve istenirse biraz sıcak su ilave edilerek biraz daha pişiriyorsun. Pulbiber ve karabiber eklemeyi de unutmuyorsun. "Hani tuz" dediğinizi duyar gibiyim. Tuzu, sosu yapmadan önce sebzelere çiğ iken ilave ediyor ve biraz karıştırıyoruz. Böylece hem güzel suyu çıkıyor, hem de daha lezzetli oluyor. Son aşama olarak, süzülmüş makarnanın tenceresine makarnayı geri koyuyor (süzgeci batırmayın, daha zor temizleniyor) ve üstüne sosu ilave ederek homojen bir hale gelinceye kadar karıştırıyoruz. Ben böyle seviyorum, isteyen makarnanın üzerine de ilave edebilir. Afiyet olsun.

Güzel ve iyi makarna yapmak çok basit bir olay değil sonuç olarak. Hele öyle kaynat-süz-ye hiç değil.

Tarla domatesi bulabilecek misin? Gercekten lezzetli, mevsiminde domates olunca sade domates sosu cok guzel oluyor.

Soyle: 4-5 domatesi soy, dogra. 2-4 dis sarimsak ve bir kucuk sogan soy ve hazirla. sogan ve sarimsagi derin bir tavada veya tencerede iyi zeytinyaginda pisirmeye basla. hafiften renk alinca domatesleri ekle. tuzunu ayarla. domatesler iyicene yumusayincaya kadar agir ateste pisir.

bundan sonra ne yapacagin senin istegine kalmis. sosu blenderda pure haline getirebilir, o sekilde kullanabilirsin (hatta dondurabilirsin cok yaparsan). ya da oyle iri parcalar halinde servis edebilirsin. blenderdan gecirmeyeceksen, sogan ve sarimsaklari dogramadan koy sosa, pistikten sonra cikarabilirsin boylece.

afiyet olsun.

Bir tarif daha:

Klasik Türk sucuklarını 1/4 daire şeklinde doğruyorsun. Az yağda (malum, sucuk da çok yağ salıyor) kavurduktan sonra salça ekleyerek biraz daha kavuruyorsun. Baharat ve sarımsağa gerek yok, sucuğun içerisinde onlardan bolca bulunuyor. İsteyen biraz nane kullanabilir. Piştikten sonra üzerine birbirlerini eşitleyecek miktarda yoğurt ekliyorsun ve bir güzel karıştırıyorsun. Sos hazırdır. Hem basit hem lezzetli.

hazır çorbalardan istediğini seç, sos kıvamı olacak kadar su ekle ve kaynat, içine arzuya göre biberiydi, maydanozuydu, sucuğuydu bilmemnesiydi at karıştır (bunları atmadan önce kavur biraz)
yine istediğin baharatlardan serp(kekik favorim makarnada)

benim favorim kremalı mantar çorbası... içine ayrıca mantar doğrayıp kekikle hazırlayınca enfes oluyor

suyu kaynadıktan sonra içine göz kararı biber salçası (acı-tatlı sizin tercihinize kalmış) eklenir istenilen şekilde de yağ ilave edilir ve suyu çektirilerek makarna yapılır sonra yenir.

tabi bu tarif biraz beta aşamasında zira yağın nerede (kaynadıktan sonra veya suyu biraz çekerken) ve nekadar konulacağını tutturabilmiş değilim ayrıca su da bol konulmazsa yarım saatin altında oluyor yoksa uzuyor baya.

ayrıca ek olarak en iyi makarna kıymalı makarnadır.

Carbonara sosu: (aslında çok versiyonu var ama ben arada kendi yaptığım ve süper versiyonunu yazıyorum)

pastırmaları dilimliyosun. makarna pişerken pastırmaları, ve rendelenmiş sarımsağı pişirmeye başlıyosun. bi süre sonra beyaz şarap ekliyorsun. alkolü buharlaşcak ama tadı kalcak ona göre ayarlaman lazım pişme süresini. daha sonra maydanoz atıyosun maydanozlar ölmeden ocağı kapatıyosun.

bunlar olurken 2 tane yimurtayı çırpıyosun büyük bi kapta, sonra koyabildiğin kadar parmesan rendeliyosun. o olmazsa eski kaşar da olur. parmesanı da rendelenmiş alma sakın kalıp halinde al ki kokusu tadı olsun adam gibi.

sos hazır, yumurtalı kap hazır makarna pişti. makarnayı soğuk suda süzmeden yumurtalı kaba at ve hemen karıştır, yumurta makarna sıcaklığı ile pişecektir. piştikten sonra sosu da ekleyip karıştır, servis etmeden biraz daha parmesan ve karabiber atıp karıştırma görüntüsü olsun sadece.

bu kadar. ha tabi tortellini ile yapmak lazım, linguine veya paperdelle ile de olabilir belki.

Olabildigince ufak dogranmis sogan, mantar ve sosisler i kavururken uzerine de biraz salca atarsaniz, bununla lezzetli bir sos yapabilirsiniz :) ben usendigimden dana gibi sosis mantarlari atiyorum o ayri :D

bu arada unutmuşum carbonara sostaki yumurta karışımına krema da ekliyceksin tabi, kremasız olur mu olmaz.

Shangrilla nın sosuna ek olarak ben ceviz de koyuyorum az biraz. güzel oluyor

benim sosum sade ketçaptır. (öğrenci işi)

mantarları al yıka temizle, dilimle. teflonda az tereyağıyla çevir. toz (acı) kırmızı biber de koy.
bu arada makarna pişmiş olsun. çok sıcakken tabağa koy, üzerine rendelenmiş kaşar koy bolca, hemen erisin. ocaktan aldığın cızırdayan mantarları güzelce üzerine dök. afiyet olsun.

bir de klasik mantı sosu da güzel olur. yani sarmısaklı yoğurt üzerine kırmızı biberli tereyağı.

tam olarak sos değil, daha çok makarna salatası, ama yiyip de orgazm olmayanı görmedim.

yüksük makarnayı (düdük makarnanın küçüğü) pişiriyorsun. pişirme detayları vs nasıl kolayına geliyorsa öyle.
ya midye, ya kalamar, ama bunları bulamıyorsan da küp küp doğradığın tavuk göğsü parçalarını yumurta sarısı, un, kızgın yağ klasik taktiğiyle midye tava gibi hazırlıyorsun.
sonra salata kasesine makarnayı koyuyorsun. içine koyacaklarını da dilediğin gibi seçebilirsin. benim fiksim dereotudur.
sosu olarak sarmısaklı yoğurt. sarmısak bu tarifin en önemli kısmı, kızartılmış et ile birlikte. dilersen mayonez+yoğurt karışımı da kullanabilirsin, yani seyreltilmiş mayonez, hem daha hafif olur, hem de mayonezin tadını kazanmış oluruz.

hepsini karıştırıyorsun, istersen içine turşu, mısır, bezelye de koyabilirsin, ama unutma sarmısağın tadı ana nota ve dereotu da ikinci nota olacağı için birşey eklemesen daha iyi olur bence.

dikkat etmen gereken tek şey, kaseden yemeye başlarsan duramayacağın gerçeğidir:)
ha bir de servis etmeden soğutup, yoğurtun da hafif su kaybetmesini bekleyebilirsin. ama çok kaybederse beton olur, yani 2. güne kalırsa biraz yoğurt eklemen gerekecektir, ama bu da sarmısak vs gibi ana tad unsurlarını seyreltecektir. ona göre ayarla miktarı yani.

bilmem tarifi yazarken ağzımın deli gibi sulandığını söylemem tarifin güzelliğine dair fikir verir mi :)

biri bavula biri yanına.
türkiye'ye girişte gümrükçüler bavulunu açın bakalım demezse zaten bir şey olmaz.
derse de olmaz bence. sonuçta kullanılmış.

ucaga iki canta (biri tekerlekli olanlardan biri de laptop cantasi) sokabililirsin. ikinci bilgisayari da tekerlekli cantana koy. hic bisey olmaz. sadece alanda ikisinde cantandan cikar x-ray'den gecerken

doğrudan bavula koydursam olur mu? bagaj kismina yani
bagajda latop tasimak yasak mi var mi oyle bisi?

hayir yasak degil bavula laptop koymak.

şu gideceğin şehirler arasında en güzeli barselona. barselonada la ramblas'a her gün git gez. oraya en az 3 gününü ayır derim. aslan payını ver. camp nou'yu görmeden geçme. la sagrada familia'nın tepesine çık. park guel'de şöyle bir otur etrafı seyret. müze sever bir insan isen mutlaka madrid'teki prado müzesine uğra. velasquez'e benden selam söyle. floransa'ya da gidebilirsin. orada da uffizi gallery var. sanat sever bir insansan ölmeden bu iki müzeyi gez fırsatın varsa. sanat sever değilsen de gez. amsterdamda çok güzel portakallı kekler var onlardan yersin. paris'te ise parklarda tren garlarında uyumamaya çalış. bastille'de kalacak güzel yerler var. zaten bastille gece hayatı sağlam bir yer. güzel hosteller bulabilirsin o bölgede. champs elyssee de çok vakit harcama. bol bol arap görürsün şaşırma. paran varsa gidiş dönüş uçak bileti alırsın. araları trenle gezersin. eğer ucuz uçak bileti bulduysan bana da haber ver. bir de mutlaka şu travel packlerden al. cüzdanına sahip çık. yeşili koru. pariste parklarda fare görürsen korkma ısırmıyorlar.

bir de lonely planet'ın kitaplarından al. central europe ve mediterrian europe işini görür.

iyi yolculuklar şimdiden

italyada yasiyorum hocam. Sana onerebilecegim yerler milano, pisa, genova, roma, venezia (venedik), torino (bulunduum sehir), bologna, modena, trieste... gorulmesi gereken tonla sehir warda en onemlileri roma, milano, venedik, pisa, tabi bide portofino...
torinoya gelirsen gezdirebilirim seni, evde kalsaydim misafirimde olurdun ama ve lakin yurttayim, olmadi bi kahvemi icersin :P mail adresim [email protected]

temmuz-ağustos'ta -bir aksilik olmazsa- italya-siena'da olucam, gelirsen beklerim.

kendi fikrimce öncelik sırasına göre şu şehirlere mutlaka gitmelisin: paris - barcelona - münchen :) - berlin - malaga

brüksele kadar gitmişken brugge'ye de uğra bence.

harita´da dortmund u düsseldorf mu bilemedim simdi ikisinden birini gördüm, bence gitmene gerek yok oralara berlin´den hambiurg´a gel oradan amsterdam´a gec derim ben. hamburg´ta gezilip görülecek yer daha cok

roma, berlin, prag, paris, amsterdam çok iyi seçimler.
dortmund, brüksel, milano çok kötü seçimler.
viyana, brugge, düsseldorf, ghent, verona, postojna unuttuğun seçimler.

(nihal atsız mektubu gibi oldu bu da.)

dortmund a gitmeyecem ne işim var dortmund da. köln e gidicem ama köln daha küçük olduğu için "görükmüyor" . bruksel e de gitmem zaten ne işim var allahın belçikasında.önerileriniz için çok teşekkürler hepsini göz önüne alacam yardım teklif eden arkadaşlara da dönecem. döncem ben size ;).

ne işim var allahın belçikasında deme:), yakınlardan geçeceksen brüksele değil ama brugge e uğra bence. yarım saatlik yol zaten

köln geçerken uğramalık bi şehir.amsterdam giderken istasyonda in bi katedrali gör yeter başka bişi yok bence.

@kolpazan
naptın abi ya amsterdam a uğramadan gelirsen kafanı gözünü yararız diyen arkadaşlarım var. beni öldürme niyetinde misin. :) kek mek bişiyler yiyelim di mi.

@senzafine

kölnde çok muhterem bi arkadaşım var onu görmeye gidecem. bu geziye çıkmama vesile olmuştur kendisi. öpüyorum yanaklarından. hoş bunları okuyamaz ama olsun.

brugge güzelmiş evet oraya da uğrarım geçerken. kalmam ama ısrar etme :D

Ben alışveriş merkezlerinde gördüm. Mağaza adı hatırlamıyorum ama yemek takımları satan yerlerde bulunuyor. Sanırım Metrocityde bi mağazada gördüm...

kahve dunyasinda satiyorlar aynisini.

bana pabetland'dan hediye gelmişti. maslak tarafında bir yerde olması lazım pabetland'ın.

paşabahçe'de,esse'de,mudo concept'te bulabilirsiniz.ama cevabı soruda saklı bi durum olmuş,kahve dünyası zaten satıyor fondü kaplarını,fincanlarını vs.fiyat olarak da diğer saydığım yerlerden daha uygun.ama daha küçük kapları.esse'dekiler daha büyükçe.

teşekkur ederim .kahve dunyasının sattığından zerre haberim yoktu.

ben de fiyati yaziyim tam olsun.
kahve dunyasinda satilan (1-2 ay onceki fiyat) 20 ytl idi. icinde mumu da dahil :)

Evet geri verilir. Sadece Brezilya'da Dünya kupasının (58-62-70 kazandığı için) orjinali var.

kupaların klüplerin müzesinde baki kalabilmesi için belli sayıda kazanması gerekiyor. bu sayı kupalara göre değişebilir. fakat kupa alındaıktan sonra gelecek yıla kadar da kalıyor...

bildiğim kadarıyla 3 kez üstüste kazanmak gerekiyor kupaya daimi sahip olmak için..

niye peki yahu çok mu pahalı bi şey bu kupa? sanki satıp parasıynan futbolcu mu alınacak? kazanmış işte altı üstü kupa. ver gitsin he sene nedir ki?

öncelikle kupalar çok değerli. misal dünya kupası dediğin içinde kilolarca altın var. üzerinde çok değerli işçilik var vs. kaldı ki her sene kazanana verilmesi manasızlaşır. kupa bir tanedir onu kazanırsınız bir sene sizindir seneye de yeni kazanana devredersiniz, sonra temsili bir kupa verilir müzenizde sergilemeniz için.

bu arada gs nin uefa kupasını kırıp sonradan tamir ettirdiği hikayesi ile ilgili bir komik anektod da şöyledir:

sevilla uefa kupasını kazandığı kazandığı sene oyunculara mı teknik direktöre mi birine içinden şampanya içtiniz mi diye sormuşlardı. içmeye çalıştık ama sızdı içinde durmadı gibisinden bi cevap vermişlerdi. işte o sızıntının sebebi, gs'nin kupayı kırmasıdır :)

Bence her kupada değişiklik gösteriyor. Mesela Dünya kupası arkadaşların da dediği gibi 3 kez üst üste kazanılırsa sizde kalıyor, ama galatasaray liseli arkadaşlarım galatasaray ın kazandığı UEFA kupasının hala galatasaray lisesindeki müzede olduğunu söylüyorlardı.

Bu arada güzellik kraliçeleri de tacı bir yıl sonra bırakıyor bu olay da enteresan...

@ selimse

gs liseli arkadaşların sallıyorlar. müzedeki kupa temsilidir, asıl kupa kuralar çekilmeden önce bir törenle teslim ediliyor çünkü

faruk süren geçen günlerde çıktığı bir programda bu soruyu yanıtlamıştı. kazanılan kupa bir süre kazanan takımda kalıyor ve sonra iade ediliyor. uefa onun yerine temsili bir kupa veriyor, yani şu anda müzede sergilenen kupa bu. eğer aynı kupayı 3 kere kazanırsanız orijinali veriliyor ve o kulüpte kalıyor. en azından uefa kupası için bu böyle.

dunya kupasini uc kere kazanmis ulkeler kupanin orijinaline sahip olur.

bunun disinda, kulup bazli avrupa kupalarinda falan bir takim kupayi kazandiginda bir sonraki sene kupayi kazanan takim belli olana kadar kupayi elinde tutar. o arada replikasini yaptirir, galatasarayin yaptigi gibi kirar, tamir ettirir falan. bi sonraki senenin finaline yakin uefaya yada fifaya geri gider kupa. diceksin her sene ayni kupayi mi veriyorlar, hayir tabi ki her sene yeni kupa veriyorlar, cunku her sene onceki kupalari kazanan taimlarin adlari kupalara islenir falan. uefa-fifa eski kupalari napiyor onu bilmiyorum.

bi de bu arada ekleyelim dunya kupasinda kilolarca altin yok, altin kaplama o, som altin degil.

brezilyanın aldığı o kupa çalınıp eritildi diye falan biliyordum ben

buyuk kupalar gerı verılır..

ancak turkiye kupası , cumhurbaskanlıgı kupası bilmem ne kupası gıbı bolgesel kupalar gerı verılmemektedır diye bılmekteyım..

buyuk kupaya sahıp bır klup de fenerbahcedır..fener de uluslararası bır organızasyona ait orjinal kupa bulunmaktadır..fenerbahce müzesin de gorulebilir bu kupa..

@isot: o büyük kupa dediğiniz şey balkan kupası olmasın sakın?

uefa kupası için diyeyim, haberi falan da yapılmıştı.

orcinali bi sene kalıyor kazanan takımda, sonra birebir kopyasını veriyolar, farklı malzemeden tabi.

orcinal gupayı almak için 3 kere kazanmak lazımmış, o da bi tek interle real madrid'te mi ne varmış falan da filan...

@teritori

evet balkan kupası vardır..

valla büyük bir merakımı giderdiniz, bravo.

2001 krizi makro etkileri açısından bakıldığında bir ekonomik krizdir ama temelde bankacılık sektöründe çıkmıştır benim bildiğim. 1999 yılındaki Bankacılık Yasası ile başlamadı mı o hadise, yani ilk 6 ay her şey iyi gitti, sonra bazı bankalar likidite problemi yaşamaya başlayınca yasa nedeniyle / ya da IMF anlaşması nedeniyle / ya da her ikisinin komibe etkisi nedeniyle Merkez Bankası bu bankalara destek vermedi, sonra olaylar gelişti.

Turkiye'de bankacilik disindaki "finans sektoru" henuz bebek cagda oldugu icin; ulkemiz acisindan Bankacilik Krizi = Finansal Kriz diyebilirsin. ama ABD gibi ulkelerde "non-bank financials" baya yer kapladigi icin %100 ayni kapiya cikmaz.

sigorta, leasing, factoring, real estate/mortgage brokerage gibi baba dallarda baslayan krize bankacilik krizi denemez. hemen icinde bulundugumuz yilda ABD'de baslayan "housing crash" ornegin. onceleri "subprime crisis" deniyordu ama artik "credit crunch/crisis" daha bir uygun.

www.mahfiegilmez.nom.tr
bankacılık krizi orneği

İkinci sınıfta olmanız dezavantaj zira daha bilgili kişileri seçerler genelde. Umarım yanılıyorumdur ama üçüncü sınıfı bitirmiş kişilerin size göre önceliği vardır.

Hatırladığım kadarıyla, İstanbul'da olduğu için başvurmamıştım, Bilkent bilgisayara belli bir kota açmışlardı ve gidecek kişiler gönüllüler arasından kura ile belirleniyordu. Başka kriterler de vardı belki, dediğim gibi çok ilgilenmedim şehir yüzünden. Çalışma yerine eğitim ağırlıklı bir stajdı hatırladığım kadarıyla.

sevgilim istanbul universitesi bilg. muhendisligi 3. sınıfta okuyor. yazını ona pasteledim. dedi ki.. cv yi ingilizce hazırlasın cünkü yabanci dil bilgisini de olcmek isteyeceklerdir muhtemelen... ve ayrica yine dedi ki... microsoftta calisacagina gitsin bir linux projesinde gönüllü olarak calissin... elciye zeval olmaz...

eh ben de isterim bir linux projesinde çalışmak ama staj defteri öyle dolmuyor maalesef :( öyle planlarım da var ama. teşekküler yardımınız için.

pardus stajer alıyor.gayet de defter de doldurursun hem.
orayi da dene

pardus aylik 4500$ maas veriyor mu?

bilgisayar mühendisliği öğrencilerinin hepsi 4500 dolar maaş için mi okuyorlar?

adam o kadar muhendislik okumus, yuksek maasli islere basvurmayacak da sevabina mi calisacak allasen dumur arkadasim. hatta ileride bill gates olmayi da hayal ediyordur bu tur arkadaslar. umarim gayenize ulasirsiniz efendim.

microsoft'un o kadar populer olmasinin nedeni hem yapilan isin cok iyi olmasi hem de maasi. evet pardus idealde iyi olabilir ama karin doyurmuyor ne yazik ki.

pardusu da dene dedim zaten.
siktr et microsoftu falan demedim. 5 kisi aliyorlarmis ,sansi az.pardusu da denesin belki olur.ne bu linux dusmanligi anlamiyorum.microsoft dusmanligiyla soylemedim yani.

Microsoft stajyerlerine 5000$ ücret mi veriyomuş?

herkese teşekkürler. şansımı arttırmak için bütün bunları araştıracağım. eğer olurda benimkine benzer bir durumda olan olursa diye yazayım buraya, bir de goole summer of code diye bir olay varmış, bakılası. $4500 veriyorlar hakkatten.

code.google.com

eğer ki stajere 4500$ maaş veriliyorsa skerim masterını diyorum ve bu yıl yeniden sınava giriyorum.

microsoft umarım yaş sınırı koymuyordur 4 yıl daha üniversite okumak demek bu.

soruya gelecek olursak doğruyoldasın şansın açık olsun.

Mecidiyeköy'den kalkan Yenibosna-Metro otobüsüne e5 üzerindeki Çağlayan durağından binip Şirinevler durağında ineceksiniz. Durağın arkası meydan.

Edit: Yol durumunu öngörmek çok zor. Şu an yan yol da ana yol da açık. Tüm yol bu kadar açıksa 40 dakikadan fazla sürmez o saatlerde. Ama ben olsam en az 1 saat ayırırım yol için.

Aksaray'dan metro ve cevizlibağ'dan metrobüsler var. Bunların hiçbiri trafiğe takılmaz daha hızlı olur. Ayrıca şunu unutmayın e5'te her an trafik olabilir.

metrobus kullan kesinlikle e5 te her zaman trafik vardır

uslu bir çocuk olursan şirinevlere gidebilirsin herhalde.

pardon ben istanbul'u bilmiyorum...

gayet acıyor ki nfts sistemını de. yazıyor okuyor.

externalı tak. desktopta çıkınca adı neyse (new disk, vs ) çift tıkla. :D

Tekrar Merhaba ;

Hemen açılmıyor ki; "Cannot Mount Volume" uyarısını alıyorum. "unable to mount the 'Yeni Birim'" hatası alıyorum :S:S

Bu durumda mount edememiş olmuyor mu :S:S

O vakit demek ki NTFS açamıyor :S:S alttaki ayrıntılarda öyle söylüyor.

hocam onu google edecen, komutu vardı bi. ubuntu ustunde de lakin windozlayım su an. ilk acıtıgımda yazarım komutu.

bryan furry nin dedigi gibi google a bakacaksin ubuntunun her turlu zimbirtisi icin. bak mesela soyle bir baslik var konunla ilgili olarak,

ubuntuforums.org

bu da google aramasi

www.google.com


konuyla alakasi olmayacak ama ben bir seye deginmek istiyorum,
"Ubuntu'nun 7.10 versiyonunu kurup windowstan kurtuldum"
demissin ama ubuntunun dosya arama ozelliginin 4 aydir calismadigini biliyor muydun?
bir de windows daki gibi grafik arayuzuyle degil de, terminal penceresindeki komutlarla cozeceksin butun sorunlarini. her bir sorun icin de ayri komut oldugundan, internet de bunlari arayip bulmak(cok zaman aliyor. keske windows u silmeyip, her iki isletim sistemini de kullaniyor olsaydin.

ayrica, arsasi sorunlu olan bir ev alacaktiniz , o ne oldu acaba?

bizden de size sevgiler efendim.

ntfs ile sunu belirteyim ki yazmak icin ufacik bi program yuklemen lazim ama adini unuttum su an.ubuntu baslignda yazmistim.ordan bakabilrisin.ama o yazdiklarim external hddler icin degildi.halledersen mount sorununu , aklinda olsun

zaman ayirdiğiniz icin cok tesekkürler arkadaslar sorun hallolmustur.

eogtm evi aldım:) belediyeden yaptigim arastirma sonucu evin arsasi hakikaten sorunlu cıktı ancak... imar müdürünün kendi ağzindan oradan yol gectigini senin torunlarin belki görür aciklamasi almamda etkili oldu. su an tadilat yapiyorum. bitince caya yemege beklerim :)

kolpazan yanlıs bilgi vermıssın gayet sorunsuz yazıp siliyor 7.10.

mutlaka olur. özellikle yabancı dilinin iyi olması lazım, nottaki açığını oradan gayet kapatabilir.

eğer yabancı dil sınavından iyi bir puan aldıysa ortalaması düşük kişi, şansı olabilir, evet. buna benzer bir duruma da şahit olmuşluğum vardır. çünkü mülakatta sorulan ve üzerinde çok durulan konu dil yeterliliğidir.

şu yada bu şekilde cevap vermek cok zor bu soruya.
tamamen kordinatörünle ve mülakattaki kişilerle alakalı. notun süper olsun asosyal ol mesela mümkün değil der bazı hocalar. sosyal ol notun kötü olsun sorun olmaz diyenlerde çıkar
tamamen okulunun tutumuyla alakalı

kendimden örnek verecek olursam,
erasmusa gittiğimde ortalamam 2.60tı, benim yedeğim olan kızın ortalaması 3'ün üstündeydi.
bence nottan çok, şans önemli .

etkisi resmi olarak 100'de 40 ya da 50 olması lazım. yine aynı şekilde 100'de 40 ya da 50 girdiğin dil sınavında aldığın not geri kalan 100de 10luk kısım da mülakatta aldığın not. lakin dil sınavında iyi bi not aldıysan, sosyal ve hocalarla arası iyi olan -ki özellikle koordinatörlerden bahsediyorum- biri isen mülakatta senin üstündeki insanları rahatlıkla eliyorlar. mesela ingilizce öğretmenliği öğrencisi olmamdan kelli dil sınavı pek önemli değildi bizim için. adayların hepsi iyi yaptı dil sınavında ama ben 1 soruyla geçtim hepsini ki bunun çok önemli oldunu sanmıyorum. notum da 2.7 felan dı ve başvuran 10 aday arasında en düşük not benimkiydi. 3ler 3.7ler 3.8ler gırla gidiyordu. ve başvuranlardan 4 5 tanesi bizim sınıftaydı ki onların da nasıl ingilizce konuştuklarını derslerden felan biliyordum. yani hiçbiri benden kötü konuşmuyordu en az benim kadar iyiydiler konuşma konusunda ama bunlardan ikisi felan benim yedeğim oldu. nedeni ise çok basit bizim bölümün koordinatörleriyle aram iyiydi. aram iyi derken bu torpil anlamında değil, insan ilişkileri bakımından iyi geçiniyorduk hoca öğrenci den çok arkadaş gibiydik, bence en çok onun etkisi var.

okuldan okula da değişen bişi
istanbul uni den 2.10 ile giden adam da taniyorum.bilgiden 3.3 ile gidemeyen adam da.ben 2.99 la gidiyorum =)

önce güzelce kuru bir bezle tozlarını al. gerekirse elektrikli süpürge ile tozlarını al. Sonra hafifçe ıslak bir mendille sil ve kurumasını bekle. Kuruduktan sonra pas sökücü sık ve üzerindeki pas ve kir olduğu gibi akacaktır. Dilediğin gibi kurula. Sonrasında bir güzel metal parlatıcı tertemiz olacaktır:)

ilgileniyorsan bende tren kapısı kolu var bi tane
kapıyı açarken elimde kalmıştı acelem vardı çantama attıydım kaldı oyle

(bkz: wd40) her derde deva

elimde toyota'nin urettigi wd40'dan daha saglam bir pas cozucu var benim anlamadigim bunu nereye uygulayacagim aletin %90 i plastik :) pislikleri capaklari cikartir mi pas cozucu ? (plastik ustundeki)

plastikse bulasık deterjanı en kısa yol. cif gibi puturlu temizliyicilerden kaçın.

turkiye'de bulamazsanız amazon.co.uk'den temin edebilirsiniz.

teşekkür ederim. kredi kartı lazım amazon için, bende de o yok.

pandora kitapevine soyle belki getirirler
oyle getirme işlerini yapıyorlar diye duymuştum

olur, bi araştırayım.

son ihtimal olarak (bkz: kubbealtı fotokopi) ile irtibata geçin. Sözlükteki başlık açıklayıcı olacaktır. internette dolaşan liste eksik. Bizzat sorarsanız dükkan sahibine daha iyi olur.

tinyurl.com şu linkte sanki elektronik kaynak var ama hangi üniversitenin çözemedim, çanakkale geçiyor, 18 mart üniversitesinin ise orda bi tanıdıgınız varsa ulaşabilirsiniz belki.

bir de siz kitapçı demişsiniz gerçi ama istanbul'daki bikaç üniversitenin kütüphanesine ve isam'ın sayfasına baktım, kütüphanelerde bile yok kitap. isam da annemarie schimel'in 63 tane kitabı var ama bu yok malesef.

aslında getirme işini kabalcı'ya da sorabilirsiniz bence, çünkü bildiğim kadarıyla annemarie schimel'in bazı kitapları kabalcı'dan çıkmıştı.

filmde kemanla atisilan muzigin adi
Danza con gli zingari
olmasi lazim. (bendkei adi boyle en azindan)

"Cine iubeste si lasa"
Written by Maria Tanase

var, model vermek istemiyorum ama aradigin seyin adi "usb host"
iyi aramalar..

cowon a2 ve a3 var divx oynatip usb hosting yapabilen ama tasinabilirliklerinin sifir oldugunu ekleyeyim.

usb girisi olan muzik setleri cikmis simdi. dogrudan oyle bir sey de deneyebilirsin.

teşekkur ederim yeterli oldu

samsung sevmem dersen lg.

NEC ya da LG'den şaşma derim. Ha para çoksa Plextor alabilirsin...

lg den şaşma

nec

LG'nin kutusuz, naylon torbanın içinde satılan açık modellerinden aldım. 1,5 senedir tamamen sorunsuz kullanıyorum. ne yazmama problemi oldu, ne okumama problemi oldu, ne yazdığı datayı başka cihazda okumama gibi bir problem oldu. tavsiye ederim. ucuz da kerata.

LG'm var çok memnunum. CD Writerinden de memnundum. Hatta sadece CD okuyucusundan bile memnundum çok geçmişte.

(bkz: babanı da severdim)

nec al

lg kutusuz inanırmısın bilmem çok iyi bir ürün ve 35 ytl ye aldım...

Uzun ömürlü olsun diyorsan NEC.

LG super :P

Lg aldım, teşekkürler cevap verenlere..

beyaz şovda da kullanılıyo bildiğim kadarıyla yani zararlı olamaz.en azından aşırıya kaçılmadıkça..

amerika'da helyum gazı kullanan bir grup gencin ölü bulunduğunu duymuştum. kimyasal olarak zehirleyici bir özelliği olup olmadığını bilmiyorum (tıbbi olarak ta kullanıldığından zannetmiyorum -helioks gibi bişeydi, nefes açıcı-) ama kuvvetli solunduğunda akciğerdeki ve kandaki oksijen oranı kritik olarak düşüyor, aniden öldürebiliyor. keza, dikkatli kullanılırsa zaten vücut belli bir noktadan sonra nerede duracağını biliyor. helyumu balondan temkinli bir şekilde çekmenin zararı olacağını düşünmüyorum ama helyum tankından çekilmesi her zaman risk; gazın şiddetli bir şekilde çıkması akciğeri infilak ettirebilir.

brainiac'ta zırt pırt birer nefes çekiyorlar. dozu önemlidir muhtemelen.

ilerleyen dozda zararli diye izlemi$ veya okumu$tum bir yerlerde, ama ilerleyen doz siniri nedir bir $ey diyemeyecegim tabi.

atiyorum;
helyum soygazdı onlar da hicbisile tepkiymeye girmezlerdi diye hatirliyorum ben.bu sebepten zehirlyecegini falan sanmiyorum da abanip cekersen sanirim nefesini tutmussun gibi olursun.zira oksijen gitmez akcigerlere bol bol helyum gider

bi de nerden buluyorsunuz helyum gazi merak icerisindeyim.biz de alipo denemek isityorduk da=)

uçan balon alıyoruz bisürü

evet olabilir. benim aldigim baloncuda bildiginiz helyum basiyolar. ucan balon arayan varsa yardimci olabilirim :) (ankara icin)

bu da yeni moda sanırım :) nedir abi manyak mısınız.

www.softplatz.com

(git: 17830)

ubuntuya geç rahat et=)
konsolda "yapacagin islem && poweroff" yazman yeterli oluyor misal
"sudo wget rapishare.bilememne/.asas.avi && poweroff"

flashget isimli güzide programda "shut down when done" gibi download bittiği zaman bilgisayarı kapatan hoş bir özellik mevcut

(git: 10184)

bu arada ben biraz önce gönderdiğim duyuru linkindeki shutdown.exe metodunu kullanıyorum, öneririm

2 yıldır, Switch Off diye bir program kullanıyorum. Bir eksiğini görmedim. Burda verilen eksiduyuru linklerinden birinde de kesin bu cevabı vermişimdir.

çok feci atyiyor olabilirim ama belki ayni ip ye iki tane high id vermiyorlardir
farkli server lara baglanmayi deneyein bakalim

her iki bilgisayar için farklı farklı protlar açtınız dimi. mesele abirisi için 5555 iken diğeri için 6666?

#6144010 gibi farklı portlar atamanız lazım. emulenin ayarlarından da modemin ayarlarından belirttiğiniz portu açacaksınız.

Ben çok uğraştım, zamanında duyuruda da sordum benzer sorun için. Farklı port açsanız da IP aynı olduğu sürece emule'u verimli kullanamıyorsunuz. Tek PC'de kullanın emin olun iki PC'de olduğundan daha verimli oluyor...

ben aynı ağda 3 bilgisayara emule kurdum ve hepsi high id almıştı. modemde bir problem olmasın. ayar yapılan ekranın bir screenshotını görsek. ve emuledeki bağlantı ayarları sayfasının screenshotını

Valla kac yasinda napiyo suanda gecmisi nedir bunlar onemli bilgiler.
Ama artik bu isin universitesini falan okuyamayacak durumda ise Visual Basic ile baslayabilir.
Azimliyse kitaplar yeter ama kendi kendine ufak projeler yapmasi lazim. Kursa gidim diyorsa daha iyi tabii. Eger ise isinirsa sonra farkli dillere gecebilirim tabii. Bu is ama kitap ve kurslada asla olmuyor. Illa ciddi isler yapmak gerekiyor biraz kendini zorlayacak.
Siz arkadasi bazinda ondan basit zimbirtilar isteyebilirsiniz mesala isinize yarayacak. Mesala alarm, dosya adi duzenleyicizi, fotograflari duzenleyen bisiler falan filan.

i$inize yarayabilir: (git: 5921)

başlamak için c iyidir ama görsel bir programla daha çabuk ısınabilir programcılığa. misal visual basic ile ilk günden bile eğlenceli şeyler yapabilir.

Borland C++ Builder ile hem C++ veya C# kullanmış olur hem de gayet görsel ve eğlenceli işler yapabilir.

microsoftun visual studio express kitleri var VB.net veya c#.net icin. sitesinden beles.

bence genç ingilizce birin bir arkadaşınızsa hem sytnax kasma derdi olmadıgından.hem de teachpackler sayeisnde guzel animasyon tarzi seyler de yapabilip eglendecignden. www.htdp.org derim ben
bi kitap bu .bilgi universitesinde bunla basladik biz cok da hos oluyor.
sanirim kocla odtu de scheme ile veriyormus giris dersini

vallahi bana sorarsanız önce birkaç console programı yazsın (eğik atıştır, hız hesaplamadır vs), sonra yine console'da i/o hadiselerine girsin (dosyaya yazma, dosyadan okuma vs).

bunun için c kullansın, basic kullansın.

ama windows uygulamaları yazmak istiyorsa işe mutlaka delphi ile başlasın! bir dil bu kadar mı kolay olur yalebbim? mantığı delphi'de çözdükten (ve bu arada cidden çalışan windows programları yazıp moral topladıktan) sonra artık visual c olur, java olur yardırsın. ama doğrudan visual c'yle başlamasın derim ben. hattâ visual basic'le bile başlamasın. delphi'dir olay. aşmış.

wikipedia'daki karşılaştırması şöyle,
Quicksort, however, is considered by many to be the fastest general-purpose sort algorithm. On the plus side, merge sort is a stable sort, parallelizes better, and is more efficient at handling slow-to-access sequential media. Merge sort is often the best choice for sorting a linked list: in this situation it is relatively easy to implement a merge sort in such a way that it requires only Θ(1) extra space, and the slow random-access performance of a linked list makes some other algorithms (such as quicksort) perform poorly, and others (such as heapsort) completely impossible.

bizim öğrendiğimiz mergesort'un sıralı iki diziden sıralı bir dizi elde etmenin genel ismi olduğuydu. üstte wikipedia'da bir algoritma olduğu yazıyor.

bence üstte yazan özellikler içerisinde en önemlisi paralelliğe izin veriyor oluşu.

bir bakın,
en.wikipedia.org

quicksort yazması cok daha kolay geliyor bana
merge de divide ve de merge kismi icin taklalar attirabiliyorsun.
(tabi bunlar yazokulunda olan 1.sinif ogrencisi fikri degisir herhalde ilerde)

öncelikle sorunda iki hata var. merge de pivot yoktur array ortadan ikiye bölünür.her bir array bir eleman içerince bu arrayler ikişer ikişer birleştirilir. merge sort hep nlogn olarak çalışır.

quick te ise pivot seçilir. pivottan küçük olanlar sola büyük olanlar sağa atılır. daha sonra pivottan küçük ve bülyük elemanlar için kullanılır. o yüzden quick pivot tesadüfen mesela hep en küçükler olmuşsa n^2 olarak çalışır(worst case). ama ortalamada nlogn çalışır. n^2 çalışma riskine rağmen array kopyalama gereği olmadığından tercih edilir.

evet simdi hatami gördüm ve utandim kendimden, resmen gözümün önündeymis..

o halde ikinci kisima gecmekte bir sakinca görmüyorum.. quicksort u O(nlogn) e olabildigince yaklastirmak icin bir ramdomQS olayi var.. burada pivot eleman ramdom olarak seciliyor ve bu sekilde worst-case den kacinmak hedefleniyor.. e peki secilen pivot eleman nasil hem random oluyor hem de mümkün mertebe en büyük elemanlar seciliyor da, en kücük elemanin sürekli secilmesi durumundaki O(n^2) engelleniyor? yani random nasil gidip de sürekli en büyük elemani secmeyi basariyor? random bunun neresinde?

random üç eleman seç. ortadakini pivot yap. sana kalmış. 5 7 falan seçsen daha iyi pivot olur da bu sefer de pivot seçerken zamandan kaybedersin.

bulursan bana da haber et, ben de eksi dergilerimi ciltletecegim.

bi de kitapcılara sorsan bi ya da kutuphanelere onlar nerde ciltletiyor ediyorlar.

istanbul universitesi beyazıttaki kampusun arkasında var bi cilt evi mink eski pusku hantal bişi çok da ucuz
nasıl tarif etsem yerini
vezneciler kız yurdu var ya ordan ilerle boyle mercan tarafına doğru.
bir tane kemer gibi bişiyin altından geçeceksin
geçtiğinde hemen sağda otoparkın karşısında
yalnız şimdi finaller var epey yoğun olabilr

Beyazıt kampüsünde okudum ben de, orası aklıma geldi de şimdi final dönemi falan olduğunu da bildiğimden bulaşmayayım, son çare olarak aklımda kalsın dedim.

Sanırım oraya gidicez.
Teşekkürler.

topkapi-matbaacilar sitesi

2) Talentlarını "unlearn" yapabilirsin parasını bastırıp. Fakat bu miktar her "unlearn"de artar.

Yani...başta arms build yapıp sonra tank buildine dönebilirsin.Zaten genelde herkes level atlamak için grindi iyi olan build seçerken sonrada healer,tank veya ne pve buildi istiyorsa ona dönüyor.

3)One handed swordu geliştirmek için birazcık zaman ayırman yeterli, tanklarken 1h skill lazım sürekli 1h kullanayım hiç mantıklı bir iş değil.

Ben de eski bir çaylak olarak şunları söyleyeyim...

1-Realm için bir tavsiyem yok, ben bloodfeathers'dayım ve çok mantıklı oyuncularla oynayamıyorsun, sürekli de problem çıkaran bir serve, kısacası onu tavsye etmiyorum ama diğerlerini bilmem..

2-Oyunun ana fikri ve güzellikleri açıkçası 60'tan sonra başlıyor. İyi tank'lık yapacak birilerine de daima ihtiyaç var. Gördüğüm birçok warrior tank çok başarısızdı, druid'ler feral buildleriyle warrior dan daha iyi tanklık yapabiliyor aklında bulunsun. Ne yaparsan yap warrior ile solo level almak çok uzun sürüyo,sonuçta vur vur vur bir yere kadar, ama dediğim gibi kıymetin ancak ileriki instance'larda ortaya çıkar o yüzden biraz sabır...

3-Aynen dediğini yapabilirsin.. İstediğin build ile ilerle daha sonra para karşılığı talent ağacını sıfırdan yapabiliyorsun...

4-Sürekli diye birşey yok.. Eline hangi güzel item gelirse onunla ilerle, warrior için weapon skill zaten kolay ilerler, ileride sıfırdan başlasan bile her bir vuruşta bir skill alman işten bile değildir.. (tabii en başta bu böyle.. maksimum 300 weapon skill alabileceğin bir silahla 1'den 250 ye kadar çok zorlanmazsın ama sonrasında yavaş yavaş artar skill fakat hiç de dert edilecek birşey değil..)

5-Burada da bir tavsiye.. Oyun içerisinde beraber oynayarak arkadaşlar bul, gerçek hayattki arkadaşlarınla oynamak her zaman çok güzel bir oyun deneyimi yaşatmıyor.. Oyuncularla konuş, beraber quest'ler yapın ve inan bana herkes iyi bir tank ile oynamak için çok heves eder..

Ayrıca oyunu zevk almak için oyna, saatlerini harcamaya başladın mı, anla ki bir terslik vardır işin içinde.. İyi eğlenceler..

horde oynuyorsan xavius a beklerim. bende guild main tankıyım.

tank olursam demişsin, wow da ne olursan ol diğer skilleri kasabilirsin. one hand, two hand, mace. vs.vs.

tank olcam dersen talentlerini değiştirmen gerekir, bu seni pvp de etkiler. daha tank olmadan tank talentlerine de girme. şimdilik arms ta takıl. fury den 3-5 tane alırsın. defence den uzak dur.

daha bişey sormak istersen sözlükten mesaj atarsın

talent resetlemek konusunda bir de şoyle bişi vardı sanırsam (atıyor da olabılırım)
mesela 50g ye resetledin tekrar resetlemen 100g gozukuyor ama 1 ay beklediginde sanirsam tekrar 50g ye dusuyor

onun bir sınırı var sonsuza kadar artmıyor respec parası. 25 gold veya 50 gold olması lazım maksimum.

tekirdag-müreftenin leziz üzümlerinden üretilen gayet ucuz ve bilinenin aksine gayet güzel, güzel marmara etiketi adı altında beyazının yeşil kırmızısının borda şişede satıldığı bir şarap cinsi...
beyazını muhtelif yemeklerde kullanmak sureti ile değişik bir lezzet de katmak mümkün pişirdiklerinize...

(bkz: kopekolduren/5)

edit: hic icmedim, icmem de ondan.

Pahalı bir şaraptan daha fazla zarar vermez; verseydi beyaz saçlı-sakallı şarapçı görmememiz gerekirdi. Rahatlıkla içiniz, afiyet olsun.
(Günün ipucu: 3 ölçek şarap-1 ölçek çamlıca gazoz karışımı şampaya gibi bir şey olur. Tadı ve kafası süperdir.)
Ek: Beyaz şarap haliyle.

ben içiyorum bu 2 ytl'lik şaraplardan. kısa vadede bi zararını görmüş değilim ama ilerde ne olur bilinmez.

bugune kadar sahte rakıdan zehirlenen duydum gordum ama sanırım şarap o kadar ucuza malolabiliyor ki sahtesinin yapılma gereği duyulmuyor bile
o sebepten ben de zarar vereceğini sanmıyorum

2 ytl olmasa da 5 ytlye tellibağ var. iyidir.

hepimize yarasin afiyet olsun : #10576771

tüm cevaplar için teşekkür ederim. şimdi naçizane özfikirlerimi paylaşayım sizlerlen.

efenim, öyle çok bi içici değilimdir, arasıra, arkadaş meclislerinde, muhabbet ortamlarında ve bahar şenliklerinde içerim, hani sosyal olanındanım.

içtiğim en pahalı şarap doluca ya da eşdeğer birşeylerdir sanırım. şu an elimdeki 3,5ytl'ye aldığım zeugma. iki yıl önce keşfedip avcılar'da neslini tükettiğimiz ayı kanı ile aynı yerde imal edildiğini söyledi satıcı. bazen 7-8ytl'lik şarapların ilk yudumu midemi bulandırır. tabi mide bulantısı, sarhoş olmak filan tamamen bünyenin anlık durumuyla ilgili, yediğimiz şeylerle, ruh halimizle filan ilgili. ama lezzet aramayan, kaliteli şarap nedir bilmeyen biri buyursun içsin suratını ekşite ekşite, sonra da kafa güzel zaten.

henüz "aman hocam, naptın sen, o içilir mi, karaciğer iflas eder, böbrekleri çürütürsün alimallah, ölürsün maazallah" filan diyenle karşılaşmadım. bilen varsa bi zahmet söylesin de yeni koşullarla bir optimum arayalım...

Buz hokeyi fiziksel temasin sik ve sert gectigi bir spor. Birisinin bir hareketini fazla bulan bir dahaki sefere ona gore bir hareket yapiyor. Sinirler gerilince yumruklar konusuyor. Ama tabi asil olay cezalarin hafif olmasi. Bir de olayin izleyenlerin hosuna gitmesi sonucu kulup sahipleri ve lig yoneticilerinin kavganin fazla ustune gitmemesi. Amerika'da bu boyleyken Avrupa'da daha az hosgoruluyor sanirim.

edit: simdi aklima geldi, bu kavga konusu bazen o kadar abartiliyor ki bir komedyen hakkinda soyle espri yapmisti: "I went to a fight and a hockey game broke out" (yani, "bir dovuse/kavgaya (boks maci dusun) gitmistim, aniden hokey maci cikti")

mantığını veya hangi durumlarda tam olarak ortaya çıktığını bilemiyorum fakat kavgaya hakemler start veriyor ve oyunculardan biri "yere düşene kadar" devam ediyor. sonrasında ayırıyor hakemler.

örnekte görüldüğü gibi:

www.youtube.com

videoyu izleyince o komedyene hak vermemek elde değil:)
kuralların böyle olması çok şaşırtıcı bir şey bence, ne biliyim, çocuk gibi kavga ediyolar orda öyle, tuhaf...

bir de tabi o arkadaşlar dana gibi korumalı şeyler giyindiği için bize sert gelen kavgalar muhtemelen o kadar da yakmıyor canlarını.. atraksiyon olsun diye fazla müdahele etmiyor olabilirler..

buzda olmasisi sebebiyle tekmeye rastlayamamak da kotu bisi.tekmesiz kavga mi olurmus.

kavga etmek tüm buz hokeyi organizasyonlarında geçerli değil. NHL'de izin veriliyor ancak cezası var. genelde 5 dakikadır bunun cezası. oyunculardan birinin yeere düşmesi, kanama olması yahut gereğinden fazla uzaması durumunda hakemler müdahale ederler.
şurada ayrıntılı bilgi var:
en.wikipedia.org

bunlar buz hokeyinin tuzu biberidir arkadaşlar...

kurallar çerçevesinde oyuncuların hokey malzemelerini çıkmarmadan belli oranlarda sertliğe sınır yoktur.

ona rağmen türkiyedeki bayan buz hokeyi kurallarına görede body-check denilen ve genlede karşıdakini board diye tabir edilen kenarlara yapıştırma operasyonuda ceza sebebidir.

kavga edilirken hakemler sadece seyreder ayrılınca cezalar verilir gennellikle verilen cezalar sertlik sebebiyle 2-10 dakikadır.

buz hokeyinde bu mantık işler zaten sporun çok net kurallarıda yoktur bu sertlik konusunda.