www.getdrunker.com
www.idrink.com

sütle güzel oluyor. bence oran sizin ağız tadınıza bağlı, sek de içilebilen bişi sonuçta.
yani böyle 2 arkadaş sohbet ederken ağzımız tatlansın derseniz iyi bi içecek kendisi. bi kız arkadaşınız eve ziyarete geldi. amaç kahve içmek. içine biraz karıştırıyorsunuz ve süper bir aroma veriyor kahveye. (3 ü birarada kolaycılığı olmasın tabi) yani bu sayede kahvelerinizle ünlü biri olabilirsiniz mesela.
fakat kalabalık bir arkadaş grubu ile bu akşam kafaları çekelim derseniz, o formata ana içki olarak uymaz. anafikri içmek olmayan ortamların içeceği diyeyim siz anlayın.

ayrıca baileys'in sayfasında bi sürü kokteyl önerisi var. yani google a yazın bi sürü gelir hatta. sözlükte baileys başlığında bile zibil gibi şey var.
www.baileys.com
(bkz: baileys)

baileys aşırı hafif bir şey zaten, sek içmek en iyisidir bence.

baileys krema olduğu için bana bile biraz ağır bir tat veriyor süt ile olan birlikteliği. Bence de kahve ile daha güzel oluyor.

Kimi dogru soyluyor, buz dolu bir bardaga dogrudan Baileys koyup icin.

"Aksam kafayi cekelim" muhabbeti icin cok uygun bir sey degil. Keyif icin bir iki kadeh icilir Baileys'den.

ben 50-50 sütle karıştırıp bol buzla tüketiyorum. çokta hoşuma gidiyo böyle.

ben kocaeli üniversitesinde ikinci ööğretim harcını 2. dönem yatırmayıp okula da gitmemiştim. yazın kaydınız silinmiştir diye eve yazı gelmişti. herhalde askerlik şubesine de o ara haber veriyorlardır.

gerçi 1 sene sonra lise diplomamı geri almaya gittiğimde "harç borcunu yatırırsan kaydını devam ettirebilirsin" dediler. 1 sene boyunca askerlik ile ilgili herhangi bir şey yapmadım, başıma bir iş de gelmedi.

Yani garip bir cevap olacak ama o işler biraz şans. Ben Okulu Ocak 2008 de bitirdim, benim askerlik yoklaması Haziranda geldi, onda da eylüle kadar sürem vardı.

Ama benimle mezun olan bir arkadaşa hala gelmedi. Yurt dışına da gitti geldi, işe de girdi...

Ama durumunuz özelinde bakarsak bir problem olacağını sanmıyorum. Yine de çok geciktirmeyin kontrolü derim ben.

ikamet ettiğiniz ilçenin yüksek seçim kuruluna kayıt olmadıysanız bir sıkıntı olmaz. vaktinde bahsi geçmişti de ysk başkanı ceza makbuzunun hazırlanıp postalanması bile cezadan daha maliyetli o sebeple pek üstüne düşmüyoruz demişti. son ceza tutarları nedir bilmiyorum.

birşey olmaz.

oy kullanmak bir haktır, zorunluluk değil.
oy kullanma hakkın olduğu kadar o oyu kullanmama hakkın da vardır, bu da senin seçimindir.

ceza söylentisini seçime katılımı yükseltmek için her seçimden önce çıkarırlar mutlaka.

ceza var diyorlar, oy kullanmayan bir sürü insan var tanıdıgım. ceza aldım dediklerine hiç şahit olmadım şahsen.

Bir şey olmaz. Milleti korkutmayı seviyorlar. Korku ile yürür çünkü bürokratik aygıt.

Hiçbir şey olmaz. Zaten oy kullanmayana ceza kesen akla koyayım. Oy kullanmamak da bir demokratik hak çünkü...

phonex'in yazdığı doğru.

Oy kullanmaz isen teorik olarak "yauw bu memleket niye böyle, başımızdakiler niye böyle", "bu belediye yazın suyu kesiyor lanet olsun" ya da "otobüs gelmedi iki saattir, başımızdakiler böyle olursa böyle olur" deme hakkını yitirirsin o kadar.

"hacı zaten benim oy vereceğim adam başa gelemezdi" ya da "üstad, oy verecek adam mı var" demen de bu durumu değiştirmez. Demokrasi, bu sorunların çözümlerini açmıştır. Ki oy vermen, oy verecek adayları araştırman, en uygununu bulman da bu tür bir çözüm yoludur.

Ha "ben Polonya'da öğrenciyim memlekete gidemoorum" dersen o ayrı tabe.

anadolu kavağını bir görün derim ben. beşiktaş sahili güneş batmaya yakın çok güzel olur orada bir çay içebilirsiniz. lakin günbatımını moda sahilinde izlemek de pek keyiflidir. pierre loti'yi de şiddetle tavsiye ederim.

Kiz tavlamak icin bir canon fotograf makineniz de varsa, atakoy civarlarini oneririm. Eski osmanli koyu civari olabilir.

(bkz: studion)

önce bir müze kart al.

eger yagmurlu olmayaksa arkeoloji müzesi, gülhanede in gülhane parkının kapisindan Topkapıya cıkar gibi yokusu tırman
belki timsah agacini da görürsün ama saraya gelmeden solda müze giris 4 ytl ve saat 16 da kapaniyor
istersen müzeyi gez istersen bahcesinde otur o denli keyifli gelir bana orasi
agaclarin arasinda falan filan

İsim İsim İstanbul Tarihi Yapılar - Caddeler- Sokaklar
Yazar: Önder Şenyapılı
www.tulumba.com.tr


www.istanbulkulturturizm.gov.tr
tr.wikipedia.org:%C4%B0stanbul%27daki_yap%C4%B1lar
www.turkiyerehberi.gen.tr

ilber ortaylı'nın istanbul gezi rehberi isimli bir kitabı var. süper bir kitap. belirttiğiz bölgelerdeki görülmesi gereken her yeri sokak sokak, bina bina anlatıyor.

o değil de erkan oğur'un "neden geldim istanbul'a" cover'ı muhteşemmiş. ben yeni dinledim, dinlemeyen kalmasın diye yazıverdim buraya. amin.

(bkz: istanbul gezi rehberi ) bu kitabı edin, zaman buldukça tüm istanbulu gezersin. şahane bir kaynak.
co2s2; ilber ortaylı değil, murat belge'nin kitabı o:)

Şehir surları turu yapabilirsiniz bayağı ilginç olur. Tahminimce iki gün sürer. Şehir surlarının kenarlarından yürüyerek ve yakındaki tarihi yerlere giderek hiç ummadığınız kadar ilginç bir deneyim yaşayabilirsiniz.

İstanbul gezi rehberini ben de tavsiye ediyorum. Açıkçası dili çok da akıcı gelmedi bana ama oldukça bilgilendirici.

alt gr + ş yapıyorsunuz önce. Daha sonra e ye basıyorsunuz.

ayrıca

alt+144 É
alt+130 é

é ?
shift ve tırnak işareti için bastığımız şu en baştaki tuş. 1'in yanındaki esc'nin altındaki.

programlar/donatılar/sistem araçları/karakter eşlem yolunu izleyerek istediğiniz karakterin kısa yolunu görebilirsiniz

cevahir'in en üst katında.

Çin Büfe!
www.cinbufe.com

mailing var fenerbahçe'de. istanbuldaki ilk çin lokantasını açan kişilerdir sahipleri. migros'a gelmeden hemen önce solda. tavsiye ederim, pek lezzetli pek geniş menüsü var.

cevahirin en üst katının 1 altında sınırsız 9 ytl çin yemeği olan bir yer var en üst katında da sınırsız var ama o biraz daha pahalı idi. sonra bu başta dediğim yerin yine profiloda da şubesi var. kocaman bir kap veriyorlar istediğin kadar noodle, et yemeği, tavuk yemeği pilav salata doldur, ben doyuyorum ki ben doyarsam herkes doyar

ucuza kısmı cevahir'deki yerlerde olur ama lezzetli kısmı olmaz. Tabii aşırı yağlı yemeklere karşı özel bir ilginiz yoksa.

3-4 kere yedim ikisinden de. Bir daha yememeye tövbeliyim. istiklal'de bir yer var ismini bilmiyorum. Şu üstteki çin büfe olabilir. Orada lezzet gayet iyi. Fiyatlar da kişi başı 15-20 falan olur. Daha ucuza iyi çin yemeği varsa malesef ben de bulamadım.

istanbul'da ucuz çin yemeği yok maalesef

evde yap

cevahir i sevmem etmem ama cevahir'in en üst katı fikrine katiliyorum. öğlen 10 ytl ye sinirsiz cin yemegi vardi. baya da doyuruyodu.

türkçeye bulmak biraz zor ama ben şurayı kullanırım lazım olunca
`
www.elmundo.es`

ispanyolca- ingilizce metin çeviri için:

translate.google.com
babelfish.yahoo.com

www.spanishdict.com

ben burayı kullanıyorum. bir yamuğunu görmedim pek. aa bi dakka, türkçe demişsiniz. onu bilemiyorum işte.

Ben de sormuştum bu soruyu. Hala tam istediğim gibi bir şey bulamadım. En iyisi gene wordreference.

(git: 16903)

www.freetranslation.com
işe yarayabilir..

www.wordreference.com

kullanıyorum ben de, ingilizce için elbette

sozluk.net
hem türkçe hemde çift taraflı :)

Ben direkt yaşadıklarımdan örnek vereyim.
Sürekli tartıştığım bir kız arkadaşım vardı. Her seferinde hatalı olsa bile, sonunda beni hatalı sayardı. Asla kendisi hatalı olmazdı. Ben de "Yine ben hatalıyım, tamam." deyince bana şunu söylerdi: "Kızlar hiçbir zaman hatalı olmazlar nuage. Bunu kafana sok!.
...

Kadınlar erkeklere göre daha alıngan ve yumuşak huylu olduklarından sanırım, "anlayışlı erkek"ten kastedilen "kadınların suyuna giden erkek" bence.

(bkz: suyuna gitmek)

anlayışlı erkek tamam canım demeyi bilen erkektir, alttan alır, ses cıkarmaz, koku yapmaz ne bileyim işte içgüveysi gibi bir şeydir ve aslında yoktur.

konuşurken kızı dinlemek, ara ara "evet"/"hmm" gibi dinlediğini belirten geri besleme (feedback) vermek, sonrasında da kızın söylediklerini başka kelimelerle cümleye (paraphrase) döküp kıza geri anlatmak, akla geliyorsa çözüm sunmak (bu sonuncusu çok gerekli değil, önemli olan dinlemek)

üzüntülüyse de, sevinçliyse de izlenen şema aşağı yukarı aynı.

Bu arada bunu "taktik" olarak vermiyorum ha, gerçekten karşı tarafı dinlemek lazım, ilişki için önemli bir şey.

biraz da eksi sozlukten bakarak, kizlarin dediğini ve demediğini anlama yetisi olan, kizin yapmak istedigi seyleri genellikle kabul eden erkek.

ayrica:
(bkz: anlayisli olmak)
(bkz: anlayisli sevgili)

edit: yalniz kendini isin icine katmadan tek tarafli bekleniyorsa, bir taraf anlayissiz kalir hep ve daha sonra iki taraf da anlayissiz olur, ayari kacinca da kavga kacinilmaz oluyor zaten.

sana sorulsa ne cevap verirdin?

he he de gitsin..yeter bu onlara (:

meriç o.

img137.imageshack.us

ayrıca kızlar anlayışlı erkek falan aramaz yahu geçelim bunları.

"bence" anlayışlı erkek ya da kadın yoktur, anlayışlı insan vardır. ilişki diyarlarında ise kadının beklediği genelde düşüncelerinin-isteklerinin dile getirilmeden anlaşılmasıdır. bunu anlayan anlayışlı erkek olabiliyor. yine de anlayamadığınız yer varsa sorun çocuklar :Ç
bir de oscar wilde ne demiş:
women are meant to be loved, not to be understood.

Spesifik olarak bir konudan bahsetmemişsiniz, o yüzden genel bir cevap vermek zor ama "anlayışlı olmak" dan kastedilen şeyin "karaktersiz ol, her dediğimi onayla, ben ne istersem onu yap, inansan da inanmasan da her zaman haklı olduğumu söyle, kısacası köle gibi ol" filan olmadığını söyliyebilirim:)

anlayışlı erkek dediğin kızın nazını çeken erkektir bence.

karşısındakinin elinde olmayan olumsuzluklar nedeniyle suçlayıcı şekilde surat asmayan erkektir mesela.

hayır dendiğinde hayır'ın hayır olduğunu anlayan, ısrarcı olmayan, surat asmayan, karşı taraf haksız bile olsa eğer ağlıyorsa sarılan eğer kendini savunacaksa ağlamanın bitmesini bekleyebilen, diretmeyen, gerektiği anda karşısındaki insanın duygularını kendinden önceye koyabilen kişi, kişiyi olduğu gibi kabul etmede başarılı, bencil ya da çok kompleksli olmayan er kişi.

kedi ile köpek niye anlaşamaz biliyor musunuz, birbirlerinin dilini yanlış anlarlar.
şöyle ki, köpek, sevinince kuyruğunu sallar ya, "kedi lisanında", kuyruk, saldırmaya hazırlanırken sallanır. Yani garibim köpek, oynayalım derken kediye, kedi de, "aha saldırıyor" diye düşünür.

tam tersi, kedi mutluyken, "gırlar" ya, bu da köpekçede hırlamaya denk gelir. Yani, kedi iyi niyetli yaklaşsa, bu sefer de köpek tedirgin olur, "hayvan bana hırladı" diye.

Şimdi, kadınlara dönecek olursak (ki, erkekseniz, erkek kalın, dönmeyin aman), biz kadınlar, "paylaşan" yaratıklarız. lastik mi patladı, patron mu bağırdı, tırnağımız mı kırıldı, yazdığımız dosya mı uçtu, ararız adamı, derdimizi anlatmak isteriz.

"adamca"da (ki adam milleti, "dert paylaşmaz", çünkü, daha "sert" olmaya şartlamıştır doğa onları), birşey anlatılıyorsa ona, bunun iki anlamı vardır.
1. "Böyle bir derdim var, bunu çöz" duyarlar ve hemen çözümler üretirler.
2. "böyle bir derdim var, bu senin yüzünden oldu" duyarlar ve hemen savunmaya geçerler.

Halbuki, kızın/kadının tek istediği, bir "kulak" o anda.

"Hay allah" "vah vah", falan gibi, bir parça karşılıklı hayıflansanız, ondan sonra, "benden istediğin birşey varsa, yardım ederim" deseniz, aha bitti işte, herkes için dünya barışı.

umut sarıkaya'yı bi daha anmadan geçmeyelim, img516.imageshack.us

insanin halinden anlayandir
suya gidenlere de kolayliklar

bir çok hatun anlayışlı derken aslında "karışmayan" demek istiyor olabilir.

sigara olmasın :)

@ ilk defa ;

O kesinde neden yapıyor binlerce kişi içiyor çevremde bi benim bünyeme mi zararlı bu meret?

Tamamiyle atmasyondur, ama destekli bi atmasyondur. :)
Grey's Anatomy'nin Tell Me Sweet Little Lies adlı bölümünde geçiyordu. Japon bi hatun sürekli hıçkırık şikayetiyle hastaneye başvuruyordu. orda yapılan incelemede bi yerlerde bi yırtık tespit ediliyordu, tam yerini hatırlamıyorum. Sebebi de aşırı dozda yemek yemekti, ama obezlik değil, kız yemek yeme yarışmalarına falan katılıyordu. belki sigara da, örnektekine benzer, bi etki yaratıyor olabilir. Dediğim gibi, tamamiyle atmasyon, böyle durumlarda bir sağlık kuruluşuna başvurmak her zaman en doğru iştir, sakata gelmez/gelmemelidir böyle meseleler :)

Hani allah korusun ama benim baldızda vardı benzer bir şey, beyinle ilgili çıktı. Bence çok geçmeden bir sağlık kuruluşuna başvurun.

Sigara ve hıçkırık geçen bir link buldum belki faydası olur;

blog.mynet.com

ben torpilli olarak saat 8 de girdim 11 gibiydi sanırım çıktım. ama ben gittiğimde yaklaşık 750 kişi kuruktaydı ben hepsinin önünde girdim. yani torpil olmasaydı akşama anca girerdim. en iyisi geceden arabayla gidip sabahlamak orda. inan abartmıyorum.

sınava üçüncü gün saat 11 gibi gittim.saat bir gibi dışarıda sigaramı içiyordum.tavsiyem üçüncü gün gidin rahat rahat geniş geniş miss.

bu sefer her zamanknden çok daha kalabalık olcak onu da hesaba katın.

neden daha fazla kalabalık olacak?

@unoktad: Ben özelden mesaj attım aynı konu ile ilgili cevap aşağıda

"çünkü artık rapor alıp kaçma dönemi bitmiş. eskiden öyle yapıp yapıp kaçıyomuş millet ama artık bu olay değiştiği için kalabalık olcak die tahmin ediyorum."

Ben de duydum böyle bir şey eskiden sınavın olduğu 3 güne rapor alınıp gidilmiyormuş. Artık askeri hastane raporuna ihtiyaç varmış.

haberim bile yoktu bu yöntemden! daha yeni tanışmışken kendisiyle olmadı şimdi! (:

3 aralık 2006'da girdim balıkesir'de o sınava. 41. kişiydim, bursa'dan arabamla gittiğimde saat 04:30'du. adımı yazdırıp arabada uyumaya başladım. 7.30 gibi içeri aldılar, 12 gibi çıktım dışarı. sen işi garantiye al, 04:30 - 05:00 arası orda ol. kesin senden önce giden olacak ve onlar kağıtlara isim yazmaya başlamışlardır bile.

amerikaya o pasaportla gitmeyi unutun öncelikle.

arkadaslar, nasil bu kadar kesin konusuyorsunuz?

demin internetten arastirdim bu amerika olayini, pasaportuna damga bastirmayanlar oluyormus, boylese kimse gittiginizi bilmiyormus, ama damgasi olsa bile sorun cikmayan kisiler varmis. ayrica amerika vatandasi olup da kuba'ya gidenler icin sorun olabiliyormus, yoksa baska devletin vatandasi olup kuba'ya gidersen ve daha sonra amerika'ya gitmek istersen sorun olmuyormus sanirim.

Evet damga basmıyorlar ama belirtin yine de bir yanlışlık olmasın

küba örneğinden yola çıkarak, iran, suriye gibi ülkelere giriş yaptıktan sonra abd'ye giremememiz gibi bir ihtimal var mıdır? ya da israil'e girip ertesinde iran'a girememek? ya da önce iran sonra israil? ya da?

evet vardır. bu sebeple emniyette emanet pasaport diye bir 2 pasaport kullanma olayı var zaten. girip okuyabilirsin iem.gov.trden.

vay be. alenen amarikanyayı kandırıyoruz demek. hehe aslanlar be.

Tam istediğiniz şey değil ama, biraz da hamura bulanma adına :)

Ev Yufkası diye bir olay var, ne kadar hazir alinan gibidir bilemeyeceğim ama basit bir tarifi var gibi gözüküyor. Belki deneyip, börekte kullandıktan sonra karar verebilirsiniz. Google'da aratınca çıkıyor ama yine de (copy paste):

---
500 gr (4 bardak) buğday unu
1 kahve fincanı zeytinyağı veya ayçiçek yağı
1 bardak su
1 çay kaşığı tuz

Unu, yağ ve tuzlu suyla yoğurun. Sertçe bir hamur yapın. Cevizden büyük 12 pazıya ayırın. Nemli bez altında yarım saat bekletin.
Hamurların altına ve üstüne un serperek oklavaylaçok ince açın. Bu açılan 12 yufkayı istenilen börek ve tatlı hamurları için kullanın.

Örnekler:
Yufkaların üzerine yağmur damlaları gibi yağ serpiştirin. 3 yufkayı üst üste koyun. Ortasına dilediğiniz içten koyup, 4 parmak eninde sigara gibi sarın. Hamurları dörtgen, üçgen şeklinde parçalara ayırıp, üzerine yağ sürüp fırında pişirin.
Yağlanmış bir fırın tepsisine 6 yufkayı, aralarını yağlayarak yerleştirin. Ortasına istediğiniz içten koyun. Kalan yufkaları da yağlayıp üzerine kapatın. Kare veya baklava şeklinde kesin ve pişirin.

Çok teşekkürler silhouette, hiç aklıma gelmemişti bunu yapmak. Becerebilir miyim bilmiyorum ama deneyeceğim kesin. (:

Rica ederim de ben sadece yeme kısmından anlarım :)
Ama varmış diye yazdım; yani kötü olursa beni suçlamayın, afiyet olsun :)

Bozmak gibi olmasın ama ben bunu bir kere denemiştim yapmayı sonuç faciaydı. Yani bir bilenin yanında, onun direktifleri yönlendirmeleri ile olsa olur ama diğer türlü zor gibi.

Ben olsam türk bakkalı bulma konusunda ısrarcı olur, şansımı bir daha denerdim. İki sene önce Almanya'da 40.000 kişilik bir kasabada yaşıyordum ve orada bile yufka satan iki tane türk bakkalı vardı.

Bu da olmazsa bir italyan restoranına yalvarabilirsiniz hamur için. Yakın bir sonuç alacağınızı düşünüyorum.

milfoyle yapsan boregi?

Eger Almanya sinirina yakinsaniz, bir ara Almanya'ya gecip, 5-10 paket alirsaniz, derin dondurucuda saklaya bilirsiniz. Almanya'da Türk bakkallarinda hazir su böregi filan bile var. Yok uzaksaniz, yakindaki bir marketten alacaginiz pizza hamurunu bol un ya da nisasta yardimiyla aca bilirsiniz. Ben oklava yerine sise kullanmistim, gerci merdane bula bilirsiniz Hollanda 'da. Eger fazla un kullanirsaniz, tepsiye sermeden önce biraz cirpin yufkayi.
Eger beceremezseniz, en yakin cami ya da cemevine ugrayin (saka yapmiyorum, ciddiyim) muhakkak kadinlar kolu filan vardir. yardimci olurlar.

Iyi sanslar

Gecen ay Tilburg'da gordum ben, gitmeyi dusunursen bir mesaj at, tarif edeyim..

Hollanda da hangi şehirdesin? mesela almaya sınırına yakınsan sınırı azıcık geçince bırak yufkayı su böreği dahi mevcut.

1) Çok genel olmuş cidden ama şöyle ki: bunu bir dükkanın varmış gibi düşün ama dükkanın aksine hiç bir zaman günlük gelir akışı olmayacak ve giderin sürekli iken gelirin senede birkaç kere aldığın ödemeden ibaret olacak üstelik. çok zor bir kestirim yapmak ama 300 dönüm verimli toprak ancak yeter...Bütün bunlara karşın "ağa" olan çiftiler elbette vardır. Toprağı gerçekten bu riski yaşamından uzak tutacak kadar çoktur.
2) Bu soru ne ekildiğine göre değişir. Görece çok gelir getiren pamuk ektiğini varsayarak bir traktör tabii ki yeterli (ki tarlan çok değilse (çoktan kasıt >100 dönüm) kiralayabilirsin traktör ve tecrübeli şoförünü, daha mantıklı olur), işçi olarak günlük 20/25 ytl yevmiye ödeniyordu mesela ama tarlanın ne kadar büyüklükte olduğuna göre kaç kişi çalıştırman gerektiği değişir, hem de baya değişir. ama ırgat maliyeti genel giderlerde büyük yer kaplamaz. buğday ekmek en kolayıdır, işçi/traktör/gübre vs maliyeti görece azdır.
3) çukuroavnın doğu ucunda kalan topraklarda, -ki buralar baya verimlidir, işlemesi kolaydır, ovalık/düzlük bölgededir ve yılda iki ürün alınır - dönümü 5/6 bin ytl civarıydı en son (baraj suyu ile sulanır).
4) çiftçilerin çoğu onlara başvurmadığı için. bildiğin "zanaat" gibidir çiftçilik çoklukla içgüdüler-tecrübe-komşu çiftinin yaptıkları-babadan duyulanlar vs yöntemleriyle yürütülür. bilimsel olarak ne yazıkki hiç bir bilgi edinmek istemezler. istedikleir gibi zirai ilaçları kullanırlar, hala firez yakan insanlar mevcut mesela.
5)Doğru yerde arazi satın almak, toprağı işlemek, kısacası çiftçilik yapmak çok zorludur, zannettiğinizden daha zordur. ticaret erbablığına benzer. herkese göre kesinlikle değildir, yapabilenlerin ayrı bir yeteneği mi var ne anlamadım ama gerçekten "içinde dopmadıysanız" bu işe girişmemek en idealidir. Yİne de kaba bir hesapla satın alınan bir dönüm tarlaya harcanan maliyete x dersek, hasatta elde edilen gelirsen x'i çıkardığınızda size ancak yaklaşık %30'u kalır. tabi bu gelirin yıllık olduğunu unutmayalım!.
6) Bilmem.

Bonus: tarlanız varsa kesinlikle satıp yerine daire alın (annem dinlese bu dedikleri keşke!), daha kolay bir yatırım olur zira tarla ekmek/biçmek "riskli" bir yatırımdır, streslidir, "allaha kalmıştır" ürünün bereketi (ziraat mühendislerine yer kalmıyor bu nedenle :P), çiftçi ailede doğsanız/büyüseniz bile bu işi beceremeyebilirsiniz (örnek: ben). Yinede traktör kullanmak güzel :P, tarlaya çift sürerken toprağın rengi/kokusu, "yetiştirmek" manevi tatmin veren şeyler..köyümü özledim :(

1) eğer kentli ihtiyaçlarından bahsetmiyorsak, yani evimizde pişirip yiyeceksek ve her akşam market alışverişi yakmayacaksak ve adsl faturası ödemeyeceksek ve sinemaya gitmeyeceksek iki haneli dönüm miktarları dahi yeterlidir.

Teşekkürler cevaplar için,

@zeke; tası tarağı toplayıp gitme gibi bir planım yok zaten istesem de beceremem polene bile alerjim var, nasıl tarım yapayım?

Aslında şu yüzden soruyorum bunları. Araştırdığıma göre türkiye'de tarım inanılmaz verimsiz yapılıyor. Buna ayrılan nüfus oranı avrupaya göre çok fazla olsa da, birim kişi başına üretim çok daha düşük. Bunun sebebinin muhtemelen bilinçsiz tarım olduğu kanısında vardım, ve çözümünün ziraat mühendislerine daha çok önem verilmesinden geldiği kanısına vardım.

Dolayısıyla sorumu genişletiyorum; madem bu kadar ziraat mühendisi var ve bu kadar verimsiz tarım yapıyoruz, devlet neden bu arkadaşlara maaş bağlayıp danışman olarak sağa sola yollamıyor? Tamam diyelim ki bu devletçiliğe girer ve biz de senelerdir liberal hükümetler tarafından yönetiliyoruz, O zaman niye mesela ziraat mühendislerine kredi vermezler kendilerine az biraz toprak alıp işlesinler diye?

@zeke: çok doğru söylemişsiniz. aslında verimsizlikten kastım biraz da buydu galiba. çünkü benim baktığım iki istatistik vardı; tarım sektöründe çalışan insan sayısı ve o ülkenin tarımdan elde ettiği gelir. dolayısıyla verim derken kişi başına düşen kazancın azlığıydı bahsettiğim. tabii bunun başka etmenleri de vardır fakat oranlar arasındaki fark hizmet ve endüstri sektörüne göre dikkat çekecek kadar fazlaydı.

peki çözüm ne? sizce ne yapılmalı? ya da sorumu yineleyeyim; mesela devlet ziraat mühendislerine 50 dönüm toprak alacak kadar 5 sene vade ile kredi falan verse bunun işlerliği nasıl olur?

kilroy'un sorduğu ilk sorunun cevabı toprağın nerede olduğuna ve ona neyin ekileceğine göre değişir. etraftan edindiğim bilgilere göre; iç anadoluda sulak bir bölgede 300 dönüm toprağınız olsa ve üzerinde de ürün verimi en üst seviyeye erişmiş olgun yedi yaşında elma yahut kiraz ağaçlarınız olsa biraz uğraşla tahminimce yılda yaklaşık 150-350 bin ytl gibi bir ciroya ulaşabilirsiniz. aynı büyüklükte toprağınız konya ovasının kurak bir bölgesinde olsa tahıldan başka birşey ekemeyeceğinizden ya nadasa bırakırdınız ya da en fazla 50 bin ytl gibi bir cironuz olurdu. eğer aynı miktarda toprağı antalyada seracılık yaparak değerlendirseydiniz zannedersem cironuzu 300-400 bin ytlye çıkarmanız mümkün olurdu.

geri kalan soruların cevaplarını danışmanlık ücreti tarifesine girdiği için buraya yazmıyorum. eğer ciddi bir yatırım yapmayı planlıyorsanız bir iş planı hazılayıp, profesyonel yardım almanız tavsiye olunur. bu arada türkiyede tarım sektöründe yaşanan verimsizlik malesef yüksek girdi maliyetlerinden (teknoloji dahil) ve alt yapı eksikliğinden kaynalanıyor. gariban ziraat mühendislerimize yüklenmeyiniz lütfen.

değil, daha geniş olman lazım. bazı insanlar bile bile imla hatası da yapabilir; çünkü yazım tarzı bir insanın karakterini de kısmen ortaya çıkarır. insan da olmadığı karaktere bürünmemek için yazısını bozuk yazabilir.

sen de bu kadar mükemmeliyetçi olmaya çalışırken hayatı ıskaladığının farkında mısın?

hadi hayırlısı...

@desdinova, öeh çok zorlama bi cevap olmuş be abi :)

@mrtskn, ya yazım hatası olan ile dilbilgisi eksikliğinden olan hata fark ediliyor zaten. yazım hatası sorun değil herkes yapabilir.

msj atmalısın hakkaten =)

yani imla hatası derken ne kasdediyoruz burada. nokta, virgül, noktalı virgül, kesme işareti, ayrı yazılan bağlaçlar soru ekleri, dahiler, üç noktalar, iki noktalar, tırnak işaretleri, tireler, inceltme sapkaları... of çok varmış senin de işin zor tabii =P

bi de @desdinova: katılıyorum ben konuştuğum gibi yazmayı seviyorum mesela hatta sözlükte bunun piri olmuş yazarları okumaktan pek bir hoşlanıyorum. virgül yerine nokta kullanmak ya da sonsuz sayıda cümleleri virgüller ile birbirine dantellemek gibi hastalıklarım var. dadaist bir kalbim, konstrüktivist bir beynim var. entrylerimi itina ile takip ediniz, buradan bütün yoldaşlarıma selam ederim rim rim im im m m m ...

typo'lar kendini belli ediyor zaten. ama mesela "geneldede durum böyle" gibi bir cümle gördüğümde de uyarıyorum. ha bazısı da bağlaçlara dikkat ederken koskoca entry'i bi tane bile noktalama işareti kullanmadan bitirmiş oluyor onları kendi haline bırakıyorum :P

şimdi o de'yi ayrı yazsa da bu sefer de cümlede yüklem yok anlam bozukluğu devam edecek =P sorun sadece de ya da mi?dir mi ozman ozman... müdür müdür müdür? gibi.

dilbilgisine önem veririm ama yazılışını yanlış bildiğim için hatalı kullandığım veya yazarken hata yaptığım bir kelimeyi sonradan fark edersem düzeltirim, bu durumda benden önce fark eden birinin düzeltmesi kadar normal bir şey olamaz..

sadece üslup önemli; ("düzelt lan onu, höt" şeklinde bir talep gelmediğini varsayarak) herhangi bir konuda mesajla nazikçe uyaranda değil ters davranan insanda sorun vardır bence..

(pek güzel otorite rolü yapıp ahkam kesiyorum ama gördüğünüz gibi çift noktayla bitiriyorum ben de cümlelerimi.. siz beni çeviri yaparken görün esas; yazım denetimine gerek bile kalmıyor be, heyt..)

aslında bu sorun entry'nin altına "imla hatası" gibi bir buton konularak çözülebilir. yau bir de sözlük yazarı olan kişinin dilini bilmemesi içler acısı oluyor. ve sözlükte çok fazla var bu durum. ben de zaman zaman uyarıyorum ama öyle çok ki, fena batıyor. sırf bunun için mesai yapabilir bir takım sözlükçüler. rahatsızlığın doğaldır deckard. direkt "çok kötü" basılması ibneliği de pek hoş olur. evet...

tapaj hatası önemli değil de bariz gramer hatalarına ben de kılım. konuşma dili ayrı bir konu, ama ısrarla imla hatası yapıp bir de "ne var ki bunda?" diyenlere önyargı ile bakıyorum, onları hor görüyorum :p . hatamda beni uyaranlara da teşekkür ediyorum, ben de çok tapaj hatası yaparım nitekim. disleksi filan ayrı bir durum tabii, ama sözlük gibi bir ortamda elinden geleni yapmalı bence insan doğru yazmak için.

anonim imla hatası uyarısı gönderen buton fikri pek hoş, evet.

İmla hatası yapanı uyarıyorum ben de, daha çok da anlatım bozukluklarını -misal ölüm şansı falan gibi- Ters cevap vereni sevmem, entrylerine de karşıma çıkarsa çok kötüyü basarım. Tribal enfexion'a katılıyorum, ifadesine bu kadar önem vermeyen bir adam dünyanın sırrını ifşa etse umrumda değil.

sözlükte bu işle ilgilenen "hacivatlar" denen bir grup vardı bir aralar,şimdi de var mı bilmiyorum ama... bi sormak lazım.

Hayatı ıskalamak mı? İki cümleden bu kadar kesin bir yorum çıkarılmasını efesle kınıyorum.

Açıkçası benim imla hatamı uyarırsa biri hiç gocunmam, bilakis sevinirim. Ama kimseyi de uyarmam mesela. Tamamen subjektif kriterlere bağlı bir şey bu, genellenebilecek bir yorum olduğunu zannetmiyorum. Ama illa genellemek gerekirse bence çoğunluğun siniri bozulmuyordur.

fiat 500'e göz atın derim. sıfır ford fiesta veya opel corsa da düşünebilirsiniz sanırım o fiyatlara.

ben jazz kullanıyorum. 2008 model. yakıt tüketimi çok iyi, punto kadar atak değil ama performans olarak öyle bariz bir fark göremedim punto'yla 100 üzeri beygiri hariç. bu haliyle de güzel bir araba ama yeni kasada çok fazla özellik var. honda için yedek parça problemi olacağını sanmıyorum. yeni kasa ile eski kasa fiyatları da biraz düşer. ikisine de binin, hangisi içinize sinerse artık..nissan micra ve mitsubishi colt da alternatif olabilir.

honda city'e bak bence. piyasadaki fiyat kalite dengesi en iyi olan arabaalrdan biri şu an.

hiç düşünme, mesajla agamemnon'a ulaş, sorunu yinele.

sıfır opel corsa veya sıfır ford fiesta.kesinlikle bakılmalı.

seat leon dururken cazz yapmaya gerek yok.

bence 0 corsa, fiesta, yaris, micra vs. almak yerine, 2005-2006 opel astra türü bir şeyler de düşünebilirsiniz.temizini bulursanız bence daha iyi olabilir.
bu arada fiat ya da peugeot almanızı tavsiye etmem. italyan ya da fransız arabaları tasarım olarak iyi olsalar da mekanik açıdan alman-japon arabaları daha tercih edilebilir.
seat leon'lar volkswagen motoru kullandığı için düşünülebilir. ama ben olsam o paraya volkswagen ya da opel alırdım.

fiat 2-3 model kullandım hiç konforlu değil, marka olarak tavsiye etmem,
ford da kullandım ve kullanıyorum, seri, rahat, konforlu güzel araba.
marka bilmem ama temiz ikinci el bak bence, düşük fiyatlar, özellikle araba pazarlarında çok yeni araçları satıyor millet, ford tavsiyemdir.

Bu kadar konuştuktan sonra sanırım honda jazz yeni kasa çıkana kadar beklemeye, ve onu alamazsam ucuza donanımlı bir eski kasa almaya karar verdim galiba. Cevap veren herkese teşekkürler.

yerli yada ispanyol montaj olmamasına dikkat et.

Giderken sağa bakıyor durumda ol. Askeriyeyi geçtikten hemen sonra istanbul teknik üniversitesi giriş kapısını göreceksin. Onu görünce bas, seni orta kapıda indirecekler en yakın oradan inersin.

Askeriye derken harp akademileri ve kolordu komutanlığını kastettim bu arada. Etraf birden yeşillenince yaklaştın demektir. Az Sonra kırmızılı-altın yaldızlı amblemlerini görmeye başlayacaksın. Bir 30-40 saniye sonra da itünün en aşağıdaki kapısı gözükür. O sırada düğmeye bassan yeterli.

Bayağı karışık anlattım galiba ama zor değil aslında

ahanda, şu binanın;
www.istanbulfotograflari.org
ya da, bu açıdan aynı binanın
i18.photobucket.com
tam karşısında ineceksin ;)

forward yapma.
benim gibi bunlardan nefret eden biriyse direkt eksiye geçersin.

bence direkt
"selam!
dün karşılaşmıştık, hatırlarsın belki.
nasılsın?" diye başlayıp bi konu aç.
çok uzun olmasın mail

Mail forward'larsanız kızın aklında iyi bir şekilde kalacağınızı sanmıyorum. Telefon açmak yerine ille mail yollayacağım diyorsanız bulunduğunuz şehirdeki partilerin listesini yollayın, o seçsin beraber gidin...

mail - msn i$ini de cok uzatma istersen. telefonunu al, msg la$mayin pek, konu$un daha iyi.. kivama gelince bulu$ursunuz falan i$te.. sohbet acacagim diye gereksiz - sacma konular hakkinda konu$ma, neysen o ol.. kizin zevklerini inceden yokla ama mesafeli olacagim diye mesela muzik hakkinda konu$urken "kulaga ho$ gelen her $eyi dinlerim" falan deme, kiz salak degilse ho$lanmaz bundan zaten.

bol bol mail forwardla. selçuk erdem karikatürleri. yürekleri ısıtacak hikayeler. hindu tantraları. bunu 50 kişiye yolla dileğin olsun. gül fotoğrafı altına yürek ısıtan şiirler.

sonra eminim kızın aklından çıkmazsın. bir daha senden gelen mailı okumamak için azami gayret sarf eder.

ya açıkçası ben birisine kartımı versem ve ertesi gün mail kutumda ondan gelen bir forward mail görsem o adamı anında silerim kafamdan. ama her kadın aynı şekilde düşünmeyebilir tabi, o ayrı. yani bu ihtimali göz önünde bulundurun diye söyledim. çoğu insan artık forwardçılığı hoş karşılamıyor.

bence forward mail yerine telefon edip garip sesler cikarin. ayni hesaba gelir, hem real-time irrite etmis olursunuz. o nedenle ilk iki cumleyi unutun, oceano'nun dediğini yapın.

ben kız olsam, mail forwardlasan bana, seni direkt engellerim.

ya şimdi arkadaşlar mail forwardlama falan diyor da bunlar çok ekşisözlük içindeki kitleye yönelik yorumlar. Yani ben de mesela bir kıza yaklaşmak istesem mail forwardlamam, hatta kız olsam ve forward mail alsam kıl olurum ama arkadaşların göz ardı ettiği bir durum var ki bundan hoşlanan büyük bir kız güruhu da var. Hatta genele vurursak yarının çok üzerindedir. Yani akıl danışmak bu durumda çok faydalı değil. Bence sen kendini dinle ve ona göre hareket et.

Ha bana kişisel tavsiyemi sorarsan ben de oceano gibi bir şey yaparım en fazla, hatta onu da yapamam utanırım ama dünya bu şekilde yürümüyor.

ekşi sözlük kitlesine değil başka bir kitleye yakın bir durum söz konusu ise o zaman gelip burda sorulmamalı :) paylaşım sevgisi tırtop coşkusu hedehöy katkısı gibi dolu site var...

Forward sux! Ama "selam, işyerindeyim çok canım sıkıldı patronla kavga ettim (kafadan bişey uydur, senaryoda sen haklıymış gibi görün) moralim bozuktu birden aklıma geldin, yüzümde hafif bir gülümseme oldu. N'aber n'apıyosun?" mealinde bir mail yaz. Yani eğer forward yaparsan kızdan ne gibi yanıt bekliyorsun ki dostum? Benim dediğim gibi yaparsan hiç değilse topu göğsünde yumuşatıp hafifte orta yapmış olursun kıza karşı. Böyle bir maile yanıt verme olasılığı daha yüksek.


Bu arada sende bize akıl versene, bu kadar kısa sürede içinde nasıl bir muhabbet çevirdinde kızla kart alışverişine girdin?

forward mail yollamaman konusunda birleşmiş genelde herkes. bunu sağlamlaştırmak için ben de cevap yazmak istedim. aman forward olayına girme. orijinal ol. selamlı kelamlı, görüşmek istediğini anlatan bir mail atabilirsin.

kedi resmi yolla. hatta al images.google.com burdakilerden sec begen yolla. her kizda i$e yarar. ek$i sozluk bunyelerini siktiret. toplasan 100 kiz cikmaz forward mailden kacan. ama bokunu cikartma tabi

kendimi o kızın yerine koyarak arkadaşların yazdıkların katıldığımı söyleyeyim.

forward mail filan epey bi çocuk işi bunlar. @oceano'nun dediğini yap. artık ne çıkarsa bahtına. aklı başında, özgüveni olan ve samimi birisi olduğunu gösterir bu.
hem forward mail göndererek kızın evli olup olmadığını ve seninle ilgili düşüncelerini nasıl öğreneceksin ki?

forward mail göndermeyin uyarısının sebeplerinden başlıcası forward mailin rahatsız edici birşey olması ama önemli olan nokta şu

forward maile cevap yazılmaz...
ayrıca forward mail insanı kendisine değer veriliyormuş gibi hissettirmez...
kişiye özel değildir.
kitlelere gönderilir.
kıza daha önce bin kere gönderilmiş ihtimali vardır.
zevkleriniz uyuşmuyordur
vs.

en güzeli hatunun cevap verebileceği tarzda birşey yazmak. bunu yazarken de ona dikkat ettiğinizi, önem verdiğinizi göstermek.

Eee forward'ı geçtim ama mailde "aklıma geldin" falan yazmak da tehlikeli bence. Yani misal bi sevdiceğim olsa, evli olsam falan direk engellerim ben o maili ve sonraki mailleri "Herife bak bir kart verdik amma yapışkan çıktı" diye.

Bence illa bişi soracaksan işle alakalı bir soru var, uzama ihtimali olan. Atıyorum finans uzmanıysa kız (kartı var ya), bilmemne ödevimde şöyle bişi sordular sen biliyorsundur diye düşündüm yardımcı olabilir misin tarzı bişi daha az kıllandırıcı olur.

Bence daha da iyisi Facebooktan arkadaşı olsana ya? Orda bellidir anası danası sevgilisi görümcesi dayısı.

forward yapanları(arkadaş&akraba) azarlayan, forwarda tamamen karşı bir elin parmağı kadar arkadaşı olmayan biri olarak:

Öncelikle forward yaparak nasıl bir yakınlaşma olacak merak içerisindeyim?
Neyse beni bırakalım ve garip(hatta acı) ama gerçek olan bir konuyu irdeleyelim; kedi fotoğraflarının(özellikle yavru) dişi kişiler üzerindeki etkisi. Nedendir bilinmez ama çok etkili bu(yapmadım, etkilenenleri gördüm). Ancak bunu da belirli bir yakınlaşmadan sonra yapman istediğin amaca hizmet eder. Yoksa tanımadığı biriyle sırf kedi fotoğrafı forwardladı diye yakınlaşan insan var mıdır yeryüzünde?

Kolay gelsin...

ben "aklıma geldin" temalı mail atması konusun ısrarcıyım hâla. hiç değilse kızın sevgilisi varsa ve gıcık kapıp konuyu hemen kapatırsa bu arkadaşımızın daha da işine gelmez mi? hiç değilse vaktini boşuna harcamaz. hem niyet belli edici hem de skora gidici bir tarz olacağı için tekrar diyorum ki "şirine n'aber birden aklıma geldin" temalı bir mail atsın. yani ben gaza geldim böyle dedim ama tabii arkadaş üslubu değiştirebilir.

2 yıl önce trenle izmit-istanbul yaparkene bir hatunla tanışmıştım, uzun uzun sohbet ardından dediğin gibi iletişimle ilgili alışveriş. bu deneyimime dayanarak diyebilirim ki forward mail gönderme. seviyorsa bile gönderme, öyle sürüncemede kalıp da resim zart zurt gönderirsen olmaz. sen bir şekilde bilgisayar dışı realize et ilişkiyi, buluş falan. olmaz öyle forwardla.

babacım bu arada nası bi milletiz biz, hepimiz akıl verme hevesiyle girişmişiz klavyeye

breh.

forward meselesi zaten çözülmüş de:

hemen bugün irtibata geçme.
en azından bir hafta girsin araya.
tercihen kasım başı. ama 1'i değil. küsüratlı olsun.

birşey olacağı varsa bile, daha ilk günden dizginleri verirsin yoksa karşındakinin eline.

hemfikir olan var mı? (bu arada, hemcinslerim bana kızacak biliyorum, ama böyle, hemen atlarsan üzerine, poposu kalkar, kendimden biliyorum, hepimizin kalkar)

niye bekliyor ki?
belki kız gerçekten evli o zaman @sosistawa'nın da 1 haftası boşa gitmiş olacak?

yani ben olsam o mail adresiyle forward falan hayatta yapmazdım. daha ciddi bi adresle yap ne yapıcaksan

kardeş türküler doğu albümü'nde bingöl'ü yorumlamıştı. onun dışında herhangi bir türküde rastlamadım bu ezgiye.

hmm muhtemelen oradan biliyorum ben de. Teşekkürler.

bu melodi sezen aksunun bi parcasinda da kullanilmisti yanlis hatirlamiyorsam.

üstad bence bu açıyla alakalı deıl gıbı gelıyo bana..yanı bi prog vs sayesınde goruntu o tarafdayken o reklam gorunmekte..
bir zamanlar kurtlar vadisinda falan da yapmıslardı.kanal d zamanında polat yabancı bi ulkedeydı kahvaltımı ne alıyodu yerden pepsi kutusu koymuslardı..

açılı olarak reklam benım bildigim Almanya Bundesliga da var..orada seyircılerın onunde duran reklam panoları yerden bakınca hıc bısey okunmaz ancak tv den açı sayesınde okunur..

edit : bundesliga daki açılı reklamı örnekle acıklamak istedim..Burada ters açıdan cekilmiş fotoda gorunuyo..
img185.imageshack.us

hmm tamam o zaman sorumu genisleteyim, bundesliga da bu isi nasil yaptiklarini bilen varsa yardimci olabilir mi?

@isott onlar örtü gibi yere seriliyo sanal reklam değil.

@szqnn arkadas sanal olanları dıyo.evet ortu seklınde olanlarda var ancak misa iş bankasının kocalman dönen bi reklamı var.kaldıkı yere örtü seklınde serılmıs goruntusu veren 3d lerde var..

almanyadakiler üzerine bir aralar baya kafa yormuştuk. söylediğin gibi "açı" olayı olduğunda karar kıldık.

almanyadaki statlarda arka arkaya iki tane reklam panosu var. ama kameranın olduğu açıdan iki pano tek bir parça gibi gözüküyor. böylelikle hem daha büyük reklam verebiliyorlar hemde seyircilerin görmelerini engellemiş olmuyorlar.

tamamen sallama tezimize gelelim:
önce şuraya bak: img254.imageshack.us
o çok ünlü alman mühendislerimiz gidiyorlar sahaya. lazer li uzunluk ölçen cihazlarla(adını unuttum) okuyorlar kameradan ilk panoya uzaklığı sonra iki pano arasında ki uzaklığı. ikinci panonun ne kadar daha geniş olması gerektiğini hesaplıyorlar. söylüyorlar sana:
daha baskıya verilmemiş bir reklam panosu hayal edelim. açalım photoshopumuzu(!) enlemesine ortadan ikiye bölelim.alttaki parça öndeki reklam panosunun üsttekide arkadaki panonun. arkadaki pano öndekinden daha geniş olduğu için üstteki parçayı ona göre genişletiyoruz. ve bitti. ne kadar kolaymış... ve saçma değil! sadece saat çok geç oldu.

bp3.blogger.com

açıdan olsa gerek.

Evde stir fry usulunde bir yemek yaparsan onda cok guzel kullanilir mesela.

Keklerde ve kurabiyelerde kullanılıyor, google'da tarifleri var...

bira ve gazoza aroma yapar ecnebiler bunu. özellikle biraya gazoz muamelesi yapılacaksa denenebilir. tavuğa yakışır ama katmak her babayiğidin harcı değildir. miktarı tutturanla evlenilir.

bir yemek kasigi bala 1 cay kasigi zencefil karistirinca oksuruge, bogaza cok iyi gelir der aktarlar bir de.

sushi yanında yediğimi hatırlarım..sushi..nyse

ıhlamura falan katılır. tat verir, boğazı yumuşatır, güzel olur.

meyan kökü ve tarçınla birlikte iki taşım kaynatırsan soğuk algınlığına iyi gelir.

Afrodizyak etkisi de var yanılmıyorsam ehehe. Peder bey düşünceli adammış.

antiemetik yani kusmayi önleyici ve bulantiyi kesici özelligi de var...kemoterapi gören hastalara verildigi vardir.

farklı sushilerin tadları karışmasın diye arada yeniyor. ben beraber yiyorum yinede güzel oluyor. bir de öksürüğe balla karışırılıyor.

bozkırdaki çekirdek - kemal tahir (roman gerçi ama tek olur)

Öncelikle teşekkürler tavsiye için ama aradığım kitap tam olarak öyle bir şey değil. Tekrar okuyunca gördüm ki tam olarak anlatamamışım. Ben daha ziyade sayısal veriler üzerinden nasıl işlediğine dair prensipleri anlatan (Mesela kaynakları nelerdi, hangi dersler kaç saat gösterilirdi, haftada kaç saat çalışılırdı, tatiller ne zamandı, yemek sağlık vb ihtiyaçlar nasıl karşılanırdı), bunun yanında da sosyolojik tahliller ve eleştiriler yapan (Eğitimde resmi ideolojinin payı ne kadardı, neden hem sağcılık hem solculukla suçlandı, yönetime öğrencilerin de katılması ne gibi olumlu/olumsuz sonuçlar doğurdu), ve bunları da uzun uzun detaya girmektense mümkün olduğunca lafı dolandırmadan anlatan bir kitap istiyorum (Belgesel vb de olur tabi)

Sanırım çok zor böyle bir şey bulabilmem ama şansımı deneyeyim dedim.

can dundar in belgeseli vardı, orda geciyordu sayılar fln. ogrenci katılımı vs konusnda da guzel ornekler vardı. da cok detaylı degildi o da sayılar konusunda. bi de kurulmasında fln onayak olan kisilerin anılarına bak derim.

İTÜ kütüphanesi:
divit.library.itu.edu.tr*tur/?searchtype=t&searcharg=K%F6y+Enstit%FCleri&SORT=&extended=0&SUBMIT=Ara&searchlimits=&searchorigarg=wK%7B232%7Doy+Enstit%7B232%7Duleri

Evet aslında izledim belgeseli ama çok yüzeysel değiniliyordu benim öğrenmek istediğim konulara. Kitabı belki farklıdır diye düşündüğüm için ekledim. Teşekkürler yine de.

yeni kuşak köy enstitülüler gibi bir dernek var bildiğim kadarıyla bir aratırsan belki onlar sana yardımcı olabilir bu konuda.

teşekkürler tam böyle bir şeydi aradığım

sayın sparks ;)

bakınız: www.bilgisayargunlugu.com

aslında sözlükte disk kinight'ta yazanlar da işe yaramalı çünkü kendi kendini koruyamaz ipod durduk yere. onun autorun'undan otomatik olarak bulaşan disk knight korur. demekki sana otomatik yeniden yüklenmiş dk. (bu durumda bkz: disk knight) neyse yukarıda yazanın işe yaraması lazım zaten.

carnicero nun gönderdiği link teki çözüm önerisi bilgisayar için işe yarıyor. fakat ben de creative nomad'ımdan silmeyi beceremedim. bunun bir çözümünü bulan varsa allah için...

kendim sordum kendim buldum. ileride tekrar soran olursa diye arşivlerde bırakmak adına cevabı da koyuyorum;

2 (ء) hamza (a'a)
3 (ع) ein (a)
5 (خ) kha (kh)
6 (ط) ta'a (t)
7 (ح) ha'a (h)
9 (ص) saad (s)
7' (خ) kha (kh) alt.
3' (غ) gheen (gh)
9' (ض) daad (d)

answers.yahoo.com

online arıyorsunuz biliyorum ama söylemeden edemicem oxford'un ingilizce/ispanyolca sözlüğü çok şahane.70mb kadar ama değer.

langtolang.com

ve babelfish te işe yarar.

babelfish.yahoo.com

www.freetranslation.com'u da deneyebilirsin. ben gayet cümle çevirttiriyorum burda almanca'dan ingilizce'ye ve tam birebir çeviremese de cümlede ne denilmek istendiğini anlayabiliyorsun gayet. ha kelime çevirttiricem diyorsan zaten işini hayli hayli görür.

zargan gibi birşey değil ama çok darda kalınırsa kullanılabilecek bir sözlük olarak

www.elmundo.es

Aslında hepsi güzel de yine de tam istediğim gibi bir şey bulamadım. Tam olarak aradığım şey cümle çevirisinden ziyade dict.cc/leo/zargan prensibinde çalışan kelime, deyiş/deyim, kullanım, kelime etimolojisi tarzında şeyler barındıran bir site.

Örnek vermek gerekirse, türkçe "sınava girmek" kelimesinin çevirisi ingilizce "to take an exam" (sınav almak), almancası "eine prüfung schreiben" (Sınav yazmak)tır. Bu gibi nüansları ve kullanım farklarını yakalayabileceğim bir sözlük istiyorum.

şu ana kadar bulduğum en iyi örnek www.wordreference.com ama o da yeterli değil

Ben de bunu yıllarca çok aradım. Bir sürü süte gezdim haddi hesabı yok. Şu an da bunu kullanıyorum hep.

www.donquijote.org

babylon sozlukleri icinde vardir muhtemelen?

www.dict.cc

gerçi ingilizce-almanca ama umarım işini görür

Süpermiş bu, çok teşekkür kilroy.

Olaya yazılım ölçeğinde bir alternatif önerebilecek olan varsa onları da bekliyorum.

dict.leo.org

dict.tu-chemnitz.de

yok yahu ne demek :)

Bir de istediğinle alakası yok aslında ama bir de www.canoo.net diye bir site var. Almanca fiil çekimleri ve kelime etimolojileri için. Benim almanca öğrenirken baya işimi görmüştü. Konjunktif II lerden partiziplere herşey var. üstelik bileşik kelime girersen onları anlamlı parçalara bile bölüyor.

ytü mimarlık bölümü mezunu bir tanıdığım var,maa$ı iyi,çalı$ma ortamı iyi,yaptığı i$ten de gayet memnun,$antiye kısmından biraz $ikayet ediyordu ama sonuçta gökdelen falan yapıyorlar olacak o kadar.kendini mimar olarak görebiliyorsan bence devam etmelisin.yok göremiyorsan o kadar emek verdiğin $eyi tamamına erdirmeye kasmalısın,eğer o da olmuyorsa kafana göre takıl,git bungee jumping falan yap derim ben.(sorduğun bu değildi sanırım)

Mimarlık eğitimi mimarlık dışında bütün meslekler için en iyi eğitimdir demişti birisi bir zamanlar..
mimarlık bitirip de enddüstri ürünleri tasarlayanlar olduğu gibi çift anadal yapabiliyorsan tekrar öss'ye girip end-tas kazanmaktan daha
kolay olmalı diye düşünüyorum.. illa alıcam eğitimini diyorsan bitir okulunu end.. tas üzerine master yap..
bu arada üst sınıflarınla ve yeni mezunlarla konuşmak onların large large "yaa yaparsın yaa olur yaaa"larını dinlemek de daha iyi hissettirebilir..

yeni sistem çok zor değil ben ikisine de girdim 2. daha kolay geldi, integral türev fln var ama çok zor değil uni.de okuyan birine göre yani. biraz fizik,kimya kasıyor organik kimya var mesela o da ezber zaten. eşek kadar oldum bende daha 2. sınıftayım ama sınıfta kalmaktan değil uni.ye geç girdim, sınıftakiler abi diyecek nerdeyse bana biraz koyuyor ne yalan söyleyim.

endüstriyel tasarım isteyen ve üniversiteye hazırlanan biri olarak şöyle söyleyeyim:
bence bölümünün kıymetini bil.endüstriyel tasarımdaki proceler mimarlıktakinden aşağı değil, bunun bilincinde ol illa ki değiştirecem diyosan da...diyelim ki kafana koydun tasarım okuyacam diye..kaldı ki bu zıkkımı kazanması o kadar kolay değil 2 yıl aradan sonra..neredeyse tıpla aynı yüzdelik dilimden alıyor meret; ilk 3000 ilk 4000 lerden bahsediyoruz..bence bu tip atraksiyonlara hiç gerek yok.

ev arkadasım yıldız mimarlıktan mezun ve senin durumun için diyor ki zaten 2.sınıftan sonra mimarlığı çözüyorsun, daha kolay oluyor. endüstri ürünleri tasarımı da aklımda kalacak diyosan pascha d'nin dediği gibi mezun olduktan sonra hala istiyorsan master yaparsın. yok mimarlıkla hiç alakam yok, nefret ediyorum bu bölümden diyorsan da 1 sene dondururusun girersin öss ye, hem bu sırada bölümünü sevip sevmediğini düşünmek için bol zamanın olur.


bu arada "bırakıcam ben bu okulu" diyen ilk insan sen değilsin (güzin abla mode on:)), mezun ol bu "bırakıcam ben bu işi" şeklinde olacak emin olabilirsin.

itü endüstriyel tasarım son sınıf öğrencisi olarak; kesinlikle okulu bırakmamanı tavsiye ediyorum. Türkiye'de endüstriyel tasarım eğitimi bildiğim kadarıyla genel olarak, tecrübe ettiğim kadarıyla da itü çapında oldukça yetersiz. Ki ben kendimi dönemimin en iyilerinden biri olarak görüyorum (Bunu da hani "kedi uzanamadığı ciğere" gibi olmasın diye söylüyorum)

Arkadaşlarımdan bildiğim kadarı ile odtü'deki eğitim biraz daha iyiymiş. Ama orası için de kesin konuşamam.

Bir de şöyle bir nokta var ki, endüstriyel tasarımcıların diplomalarının hiç bir geçerliliği yok. Yani mesela bir mimarın imzası olmadan bina yapamazsın, ama tasarımcı olmadan sandalye üretebilirsin. Bu bağlamda şunu söyleyebiliriz ki isteyen herkes tasarım yapabilir (iyi tasarım yapabilir veya tasarımcı olabilir demiyorum. ama tasarım yapabilir) Ki zaten endüstriyel tasarım ürünleri olan bir sürü mimar bulunmaktayken, tersi bir durum söz konusu değil (ki olamaz da)

detaylı soruların olursa özelden mesaj at, elimden geldiğince cevaplarım

creative ya da jbl di sanirsam markasi. gold un sitesinden bakarsan resimden tanirsin.

yari saydam ise ben anladim sanirim hangisi oldugunu ama?

jbl'nin apple için tasarımını gördüm, o değil malesef.
gold'un da sitesinde yok öyle bir model. yarı saydam da değil.

zaten bilindik bir marka olsaydı hatırlardım, ama bu başka bişi, altınçizme'deki sesçi elemanlar getirmişler falan, bööle acaip bişi... tipi çok değişik gerçekten. o zuzaylı kafalarını görürgörmez tanırım:)

o da jbl olmasın?

www.komplett.no

tek inci birakmaya cali$iyorsun rakibine.
denedim ben de yapamadim. diziye donuyorum.

evet işte.. incileri patlatarak, son kalanı karşımızdaki cinimsi, korsanımsı amcamıza bırakmaya çalışıyoruz..

niye gösterdin yahu.. delircem :)

ilk ba$ta erifin surata tiklayarak ona ba$latmak mumkun.
ancak bir $ey degi$medi benim icin $u an.

compu yaptı arkadaslar. sora denedim bi kac kez oluyor.

çözüm : siz başlayın. en alt rowda 2 tane bırakın, o diğer rowda 1 tane bırakıyor, dokunulmamış rowu tamamen yok edin, o bir rowda 2 tane bırakacak. tekli kalmış rowu yiyin. 2 tane 2 kalmış oluyor. burdan sonra o 1 tane yiyor, sizde 1 tane yiyosunuz ve yeniyosunuz.

ahahah ben yendim bu adamı be, çok kolay hem de.
ahan son hamle için bekliyor kendisi

img523.imageshack.us
bu da bitince ekrana çıkan görüntü, adam birşey yapmıyor arkasını dönüp gidiyor, gözleri yuvasından fırlıyor filan
img362.imageshack.us

şimdi yaptım diyen arkadaşlar;

ben de yaptım. iki pencerede oyunu açıp adamı kendine yendirdim. ama kendimi kandıracak değilim.

Matematiksel açıklamasını olmayan hiçbir çözüme rağbet etmiyorum ben. zamanında 21 diamonds diye bir oyun vardı. bunun basiti. çözene kadar şöyle temiz bi bir saatimi almıştı. bunun da sonu aynı olacak ya, az daha süresi var.

bu kolay yaw. asil sunu yapin: bir kareli kagida 10'a 10luk kare cizin. Kurallar:
1. Karenin icinde kalacak sekilde amac 100luk karedeki tum kucuk kareleri numaralandirmak.
2. Herhangi bir yerden baslayin
3. Ancak 8 yone gidebilirsiniz. Kuzey Guney Dogu Bati gibi ana yonlerde 2 kare atlamak zorundasiniz. KuzeyBati GuneyBati KuzeyDogu GuneyDogu ara yonlerinde 1 kare atlamak zorundasiniz.
4. Gitmek istediginiz yonde kare doluysa uzerine yazamazsiniz.
5. Gitmek istediginiz yon eger buyuk karenin disinda kaliyorsa gidemezsiniz.

Kolay gelsin.

Resimde ornek bir yarim oyun var (eger yazarken hata yapmadiysam -- ki yapmisim 22den 23e gecerken.)
img516.imageshack.us

ben bıraktım çözmeyi.. çükü düşsün o pis herifin.. halen bira ısmarlama şeysi devam ediyor lakin.. nihilant senin çözümünü denedim bir türlü olmadı, eleman hamle atlıyor anlamsızca.. ancak olursa biralar senin tabii..

compumaster'a selam ederim.

img329.imageshack.us

edit: itiraf edeyim, üniversite yıllarımda dersten sıkıldığımda yapa yapa çözdüğüm bir şeydi. yeni çözmüş değilim. sadece hatırlamam gerekti. 2-3 kere çözünce ezberliyor insan.

kibritsuyu'nu compumaster'ın sorusun çözümünden dolayı selamlarım:) ancak benim bildiğim oyunda sol üst köşeden başlanıyordu, o şekilde ben 98 falan yapmıştım hatta. gerçi compumaster istediğiniz yerden başlayabilirsiniz demiş, o yüzden bana sadece tekrar tebrik etmek düşer.

sol ust koseden baslanmasi diye bir sart yok. bende herhangi bir yoldan baslanan ve nerdeyse kesin sonuc veren bir method var. bu arada kibrit suyuna massallah demek istiyorum.

asıl başlık konusu oyuna dönecek olursak:

oyun 18 inci ile başlıyor. siz tek sayıda inci alırsanız, rakip de tek sayıda inci alıyor. siz çift sayıda inci alırsanız, rakip de çift sayıda inci alıyor. yani (tek+tek=çift) ve (çift+çift=çift) şeklinde düşünürsek, bir noktaya kadar oyunda hiç tek sayıda inci kalmıyor. inci sayısı hep çift. çözemedim ama yardımcı olabilir diye yazıyorum.

barda staj yaparken bunu leblebilerle yapıyordum, müşteriler kafayı yiyordu hehehe yalnız benim diziliş 3-5-7 idi

sen başlatıp 3-2-1 veya 5-4-1 yaparsan son leblebi müşteriye kalıyordu. ama bu küpeli deve hile yapıyor, çift alması gerekirken tek alıyor ipne ( afedersiniz ) yenme şansın çok düşük

origami öğrenebilirsin. ya da maket yapabilirsin.
müzelere gidebilirsin.
erkek olduğunu tahmin ediyorum ama yine de incik/boncuk yapabilirsin.

evet ilk anda aklıma gelmemişti.
origami beceremedim, maket yaptım lakin sıkıcı geldi.
müzeler de keza sıkıcı. incik boncuk deneyeyim.
resim yapmakla da uğraştım bu arada o tavsiyeyi de atalım :)

sizin anne/baba olma zamanınız gelmiş de geçiyor efendim, çocuk yapın bence, ne gam kalır ne kasvet.

ogrenci misin tam anlayamadım ama şunları önereyim pek de aklıma gelmiyor dogrusu:

-roportaj yap. herhangi bir konuda. herhangi bir insanla. belki bir dergiye filan satarsın yeri gelir. sıkıcı görünebilir ama aslında yeni konular yeni meşgaleler demek.

-gez. kütahyaya git çini öğren çanakkaleye git grup filan gezdir.

-kendi kendine likör yap balkonda. valla bak. bir arkadaşım yapıyordu böyle şeyler. sonra çikolata filan yap. elma şekeri filan bunları ilerletirsen eğlencesine ilerde satarsın da ama çok zamanın olması lazım:)şimdilik aklıma bunlar geldi.

çocuk yapma fikri her ne kadar çekici geliyorsa da en azından 20'yi geçsem fena olmaz :)
likör olayına bakayım aslında hoş geldi kulağıma

Gerçek bir sevgili bul, basit biri olmasın seni zorlasın, elde etmek ve mutlu olmak için çabala,
tabi ha deyince olmuyor, dizi izle o da iyi can sıkıntını geçirir.

hacker'lık (ya da lamer'lık) yap. orayı burayı keyif için kır dicem sen de "o bilgisayarla ilgili" diyeceksin o sebeple demiyorum.

peki ; "banka soy" desem ? yok o da kanunlara aykırı.

araç modifikasyonu ile ilgilensen ?

abi bi insanin bu yazdiklarini yapmadan da cani sikilmiyorsa o insanin elini operim ben. valla operim.

ben söyleyecektim, benzer bir şey söylenmiş. üzüm zamanında (ağustos-eylül-ekim-kasım) taze üzümle, değilse marketlerde satılan üzüm suyuyla şarap yapabilirsin. fermantasyon sürecini izlemek, uygun koşulları yaratmaya çalışmak gerçekten eğlenceli. sonracıma sebze tohumu alıp evde saksıda domates biber yetiştirebilirsin. hem can sıkıntısını gideriyor, hem de insanın kendi ürettiğini yemesi/içmesi ayrı bir zevk. yeteneğin varsa yağlı boya resim yapabilirsin. öncelikle amatör bir makine alıp fotoğraf çekebilirsin. işi ilerlettikçe profesyonelliye yönelip para bile kazanabilirsin.spor olarak değerlendirmezsen binicilik kursuna gidip at binmeyi öğrenebilirsin.

cam atolyesi vardı istanbulun bi yerinde oraya git, cam isciligi ogren. sıcak ama guzel keyifli bisey.

Yakın yerler programı gibi bir konsept oturtup, şirin sahil kasabası ve eski hoş kasabalar türünde yerlerde haftada, ayda bir keyfekeder zaman geçirmek ideal olabilir, en azından sıkıntı azaltır....Ağva'dır, Şile'dir, Kıyıköy'dür(Kırklareli'de), Safranbolu'da, Beypazarı vb.

part time iş. mcdonalds da bile çalışsan hayatına bir katkı yapacaktır.

dil biliyorsan çeviri işi olabilir mesela. zamanım olsa da yapsam.

tiyatroya git. can sıkıntısına bunalıma falan çok iyi geliyor. hatta öyle sardı ki gidemediğim zamanlar sıkılıyorum. devlet tiyatroları ve özel tiyatrolar hakkında yavaş yavaş bilgi sahibi olursun, hatta oyunları izledikten sonra düşüncelerini ufak tefek çiziktirip bi yerde de yayınlatabilirsin. çok zevkli bir uğraş,bağımlılık yapıyor bir de utanmadan. (bkz: ben yaptım oradan biliyorum.)

valla istanbuldaysan istanbulda hiç bilmediğin yerleri gez. hatta yanına samatyayı al o iyi bilir her tarafı.

aç bi ufak rakını, dalgana bak.. ne gam kalır ne sıkıntı.. oohh dünya senin.. (sarhoşun tavsiyesi bu kadar)

uçurtma yap, yapamıyorsan satın al iyisinden. sonra ak ortamlara.. pardon kırlara bayırlara.
istanbul anadolu yakasında caddebosta dolayları sanırsam müsattir.

her nekadar yaş 24 olsada koca eşşek olsamda haftasonlarıu fırsat buldukça uçurtmamı alıp gökyüzüne salıyorum.

frp ye sar. kendin gibi 2-3 kişi daha bul ya da mevcut frp grubu olanlara yaman. git thief olmanin inceliklerini ogren... gece ruyanda paladinlerle 3lu cevir v.s. ama 20 yasin altindaysan ve universiteye gitmiyorsan universite de sahanedir... farkli hobilere yonelik atolye calismalari oluyor onları takip edebilirsin. tanimadigin insanlarin cenaze, dugun gibi torenlerine katilabilirsin. cenazeler ilk baslarda sikici geliyor fakat bir sure sonra torendeki kisilerin hikayelerini kurgulamaya basliyorsun. roller ve davranislar uzerine kendini gelistirebilirsin.

Model otomobil gazlayabilirsin, motosiklet olabilir, birde fotoğraf çekmek. Bunlar bana güzel geliyor belki sendede aynı tepkiyi verebilir.

spor olmasın demişsin gerçi ama ben bunu spor yapmak olarak algıladım. maç seyredebilirsin. özellikle de salonlarda. basket maçları bunun için idealdir. genelde salonlar hiçbir zaman tam dolmaz, gitmek gelmek girmek filan kolaydır. öncelikle kendine bir takım seçmeni tavsiye ederim. şehir/semt olarak nerdesin bilmem ama şahsen darüşaafaka dan çok memnunum. hentbol, voleybol da olabilir mesela, istanbulda bunların oynandığı bisürü salon var. ben şahsen fırsat buldukça daçka'nın maçlarına giderim. hatta bazen bir 2.lig takımı bulup onun peşinden sarsam mı diye düşündüğüm olmuştur.

fotoğrafçılığa başla. kursuna git, film banyosu olayına gir...

(bkz: montla sıç) (kimse yazmamış, dayanamadım)

"democracy is a fool's errand" diye bir söz var sanki ama kim demiş bilemedim.

Şöyle bir şey var Churchill'den

Democracy is the worst form of government except from all those other forms that have been tried from time to time.

Demokrasi şu ana kadar denediğimiz diğer bütün yönetim şekillerini saymazsam en kötü yönetim şeklidir

daha fazla demokrasi ile ilgili quotelar için;
en.wikiquote.org

birde aynı şekilde serdar turgutun bir yazısı vardı geriye doğru arama yaparsanız
15 20 gün önce flndı sanırım

anayasa'da belirlenmiş bir toplantı yeter sayısı var, 184. ancak yine anayasada belirtildiği üzere cumhurbaşkanının ilk turda seçilmesi için en az 367 milletvikilinin oyu gerekmektedir. dolayısıyla, bir taraf meclis'in zaten sonuca ulaşmayacak bir olay için toplanmasının gereksiz olduğunu, sonuç olmayacaksa toplanmanın da manasız olacağını, dolayısıyla cumhurbaşkanı seçerken en az 367 milletvekilinin salonda olması gerektiğini söylüyor. diğer taraf ise toplantı yeter sayısının zaten 184 olduğunu, dolayısıyla meclis'in karar alamayacak olsa bile bu sayıyla toplanabileceğini söylüyor. ilk turda 367 toplanamazsa olay anayasa mahkemesine götürülecek ve anayasa mahkemesi bu konudaki nihai kararı verecek. 367 mebus toplanırsa zaten böyle bir seçenek de olmayacak.

184 toplanti yeter sayisini aciklayan maddede anayasada aksine hukum yoksa gecerlidir ibaresi yer almaktadir. yamulmuyorsam 184 toplanti yeter sayisiyla toplanirsa 149 oy yeterli oluyor diye bir aciklama var. fakat gelin gorun ki (sanirim) 102. madde 367 rakamından bahsetmektedir. bu da aksine bir hukum olarak degerlendirilmektedir

benim bildiğim de şu yönde;
toplantı yeter sayısı 184, ilk turda seçilme sayısı 367 bildiğin gibi, ilk turda 367 ye ulaşılmazsa yeter sayısının(184) yapacağı 2.turda 149 oy olması yeterli oluyor.fakatşöyle birşey var seçilme sayısı 367 oldugu için eger toplanamazsa bu kadar kiş ehhe muhalefetin konuyu anayasa mahkemesine götürmesi söz konusu, böylece anayasa mahkemesine götürebilirler konuyu. ve eger anayasa mahkemesi 367 yi kabul ederse ki(burda prosedür nasıl işliyor bilmiyorum) tekrar meclis seçimi oluyor yani iş uzun eheh tabi ki bu çok meşakatli bir iş oldugu için zor ihtimal, mesela daha önceki cumhurbaşkanları da ilk oturumda (367) seçilememişti.bunun 2.ve 3. oturumlarıda var.
kişisel fikrim zaten 354 adet akp milletvekili var.150 kadar da chp geri kalan partilerin (mesela anap 20 milletvekili ile temsil ediliyor) oturuma katılıp oy vereceğini düşünüyorum.
ayrıca söylediklerim doğruysa anayasa hukuk undan beni geçirmeyen hocamın taa..

benim anlamadığım olay da şu: ilk turda meclis 350küsürle toplansa, arınç "367 sağlanamadığından ikinci tura kalmıştır" dese, ikinci veya üçüncü turda da iş bitse olmuyor mu? nedir bu "ilk tur 367" takıntısı, direk atlasınlar diğer turlara???

367 olursa seçilecek abdullah gül, olmazsa anayasa mahkemesine gidilir. mahkemenin kararı cumhurbaskanı için 367 kisinin gerek olduğu yahut olmadığı yönündedir. eğer 367 ye gerek yoktur derse mahkeme abdullah gul seçilir. eğer gerek var derse yine toplanmaya çalışırlar yahut erken seçime gidip daha fazla millet vekili ile gelmeye çalışırlar.

gene karıştırdınız be :)

(bkz: #10801198)

nacizane bir ornek vermek gerekirse, bizden bir cok mezun konservatuvardan sonra almanyaya avusturyaya vs. okumaya gidiyorlar master seklinde veya 2inci bir lisans seklinde. tabi orda lisan istiyorlar kesinlikle, istanbulda olanlar gordugum kadariyla hep goethe yi tercih ettiler veya o ulkelerdeki kurslara gittiler (ki dogru olan da sanirim dili yerinde ogrenmek daha ziyade)

ama istanbuldaki en iyi secenek bu diye duyarim hep. tabii bire bir almanca dersi veren super bir hoca daha farkli olabilir.

kuşum aydın'ın dediği gibi "benzini öteden, almancayı goethe'den alıceksin". elinde goethe institute belgesi olursa, almanca isteyen herhangi bir yerde (en azindan kagit uzerinde) sorun yaşamazsın.
şakır şakır konuşmaya gelince, 1 senede zor derim. ama bu bütün kurslar için geçerlidir. almanca zor dildir malum. neyse kolay gelsin.

Evvela teşekkürler, daha gelecek cevapları da bekliyorum.

Peki kullanmamadan dolayı unutma problemi var bir de acep onun üstesinden nasıl gelinir diye düşünmüyor değilim..

Zaten Goethe Inst.'de 9 ya da 10 kur btirmek gayet guzel almanca ogrenmis olması demek oluyor kişinin diye biliyorum, ondan sonrası daha profesyonel amaçlar için diye duymustum (tercumanlık felan gibi...) Bu anlamda sen yolun cogunu zaten almıssın gibi :)

Ogrenme kalitesine gelince, bu durum buyuk oranda hocanın kalitesine baglı bence, ben 3 kur gitmistim Goethe'ye memnundum ama hocasından memnun olmayanlar da vardı....arastırma sansın varsa ogretecek kişiyi, bir dene derim...bunun dısında Goethe'nin en buyuk artısı ortamıyla almancayı yasamana imkan vermesi, kutuphanesiyle, almanca konusan gorevlileriyle, almanca film haftalarıyla felan...

son olarak bir de avusturya kultur merkezini de alternatif olarak dusunmekte fayda var. yeni acıldı orası ve fiyat bakımından daha uygun sanırım, ders bası 6 kusur YTL'ye geliyodu, seretifikaysa olay orası da verir...(tel no : 296 39 96)

ben yakın zamanda österreich institut den aldım. hem yer (elmadağ) olarak hem zaman (akşam 6-10) olarak daha uygundu. tabi başka fiyat performans oranından da oldukça memnun kaldım. Ama yeni açıldılar senin seviyende biri var mıdır bilmiyorum. yine de temasa geçebilirsin.

bir de österreich diye telaşlanma hochdeutsch öğretiyorlar.

izmir de isen das akademie yi de tavsiye ederim. islerini ciddiye aliyorlar diye biliyorum. ayrica konusma kurslari da var.

veggie tales değil herhalde? O yeni zaten.

kilroy :yok efenim veggie tales degil bu .
mrtksn : evet ananas vardi bu cizgi dizide hatta bas karakterlerden biriydi .

hatirladiginiz baska detay yok mu?

the munch bunch diye bir sey buldum ama o kukla turundeymis. su sayfalarda bir-iki kare resmi var:

www.sausagenet.com
www.jedisparadise.co.uk

yok degil o da degil ainothia . belki bir gun adini hatirlayan biri cikar .

cevap verdigim duyurulara bakarken tekrar buna takildim. bir de "los fruittis" ya da "fruittis" diye bir cizgi film varmis. o olabilir mi?

www.docon.es
www.youtube.com

tam emin olmamakla beraber "los fruittis" idi sanirim . ainothia 'nin verdigi youtube adresinden izledim bazi seyleri "a evet" diye izledim . ama oradaki cocuklari falan anlamadim sanki yoktular diye hatirliyorum yine de ugra$tigin ve yardimci oldugun icin te$ekkurler ainothia

toys.qee.jp

bu muydu acabaa, domates adam?

battle chess.

www.crazy4mobilez.com

oyunlar bolumunde battle chess in cep telefonlari icin olan bedava surumu de var, ben indirmistim.

satrançta kazanabildiğim tek bilgisayar oyunu buydu be. o da nadiren. hey gidi günler.

evet kolaydı bu oyunu yenmek. daha sonra chessmaster serisi çıktı :)

müzik durdu kadın öldü

romejülyet ve çubuklu adamı biliyorum ehehe

bi tane daha vardı ama çok dandikti.

gemileri batan iki kişi ıssız adaya düşüyor. Sonra kurtuluyorlar. Adam kurtulur kurtulmaz bir restorana gidip martı eti ısmarlıyor. yedikten sonra da intahar ediyor.

neden?

www.turkyasam.com

adresinde var son sorunun cevabi.

bi de fikra anlatalim oldu olcak : p

soru: adam intihar etmek üzere iken, telefon çalar intihardan vazgeçer, (telefona bakmadan vazgeçer) hikaye nasıl gelişir?
cevabını bilmiyorsan mesaj at.

bir de şu vardr;
adamın biri çölde çırılçıplak yatıyor(ölü) ve elinde yanmamış bir kibrit var. ne olmuş olabilir?

hatırladığım kadarıyla böyleydi.

bi de yerde talas ve olu bi adam var versiyonu vardi bunun galiba.

kadının biri alışverişe çıkıyor, sonra işe gidiyor ölüyor. neden?

adam kendini asmış ama sandalye yok, yerde su birikintisi var.

1. kiz geldi, adam oldu. neden?
2. adamin biri bir restoranda marti eti yemis. sonra gidip intihar etmis. neden?

kadıköyde altıyol'a çıkan cadde üzerinde sağdaki caminin yanında eskiciler var yamulmuyorsam... elbise beyaz eşya falan satıyorlardır.

beyaz eşya ve mobilya ile ilgileniyorsan şehreminide de epey bir eskici var. eskiden bunların mekanı topkapı idi yine yamulmuyorsam. şimdi yeni bosnaya taşımışlar yine yamulmuyorsam.

çukurcuma

cesitli pasajlarda da satan dukkanlar var. atlas vs gibi yerlerde

kadıköyde osman ağa camiinin hemen üst tarafında.. antikacılara varmadan.. orda 3-5 dükkan var sanırım. markalı da satıyorlar.. ev eşyaları da mevcut

Sıraselviler ile Cihangir parkı arasında kalan mühitte açıldı son dönemde 5, 6 tane mağaza.. Yani Alman Hastanesinden sonra, sol koldaki kısım ( Taksim yönünden gelirseniz ) Civardaki esnafa sorarak bulmak mümkün, çoğu ara sokaklarda..

tünele giderken suriye pasajı'nın içinde sağda büyük bir dükkan var. girişi ufacık gozukuyor ama alt katı var, bir çok değişik parça bulabilirsin.

öncesinde tedavi olup, daha sonra mekik çekmeye başlamak en akılcı yol olur kanısındayım.

efendim göbek erimez...eriyenini görmedim...şu hariç; ciddi ciddi yemeği azaltmak...şekeri yağı da tabiki...zaten günlük ihtiyacın çok üstünde enerji alıpta, spor yapabilseniz ve günde 10 000 mekik çekseniz bile erimez o...gerektiği kadar kalori ve sabırlar diliyorum size...

spor yapılırken yakılan yağ yorulan bölgedeki yağlar olmuyormuş genelde. tekrar edelim: spor yakarken, farzedelim mekik, yağ yakıyoruz ya, o yağ göbekteki yağ olmuyormuş/olmayabiliyormuş. mekik çekilerek karın kası yapılırmış, göbek erimezmiş.

göbeği eritmek kolay değil, eritip öyle kalmasını sağlamak heralde imkansız. yapıyla alakalı. o yüzden göbeği vücut kılı gibi istendiğinde ortadan kaldırılabilecek bir şey yerine burun kemeri çene çukuru vs. gibi görmek daha makul. (inanın çok az uyudum, ondan böyle)

geriye iki yol kalıyor. (her şeye rağmen iki yol var hala, güzel) bir, alabildiğine harekete dayalı spor, yürüyüş, bisiklet, hafif tempoda koşu gibi yaparken vücudu zorlamayan ve bir seferde en az yarım saat yapılabilecek sporlar. iki: kişinin göbeğin aslında o kadar kurtulunması gereken bir şey olmadığına kendi kendini ikna etmesi.

Hocam şu yazdığını var ya sanki iki sene önceki ben yazmışım zannettim. zira mekik hakkındaki düşüncelerden tut bel fıtığına kadar aynı durum.

göbeğimden o dönem kurtuldum. şimdi tekrar bağladım ama formülü veriyorum.

1. Birayı ve kolayı (Tüm şekerli gazlı içecekleri bağlamında) direkt kesiyorsun. şaraba ve maden suyuna başlıyorsun.

2. Gidip yüzebilecek bir yer buluyorsun. Haftada üç-dört gün birer saat yüzüyorsun. (üniversitede okuyorsan ve şanslı biçimde yüzme havuzu olan bir üniversiteyse bu mesela)

sadece göbeğin de erimiyor;

1. o üç saatin fazlasını uykundan kısarak kazanmış oluyorsun. (İnsan fiziksel yorulunca çok daha verimli uyuyor. ben o dönemde günde 6 saat uyuyarak ömürümün en dinç zamanlarını geçirdim)

2. Fıtık başlangıcına iyi geliyor (bana muazzam yardım etti)

3. Omuzların genişleyip vücudun üçgenleşiyor (Valla bir seneden fazladır yapmıyorum spor insanlar hala sen sporla uğraşmışsın diyor. Hem hayatım boyunca sportif biri olmadım, hem de sadece 6 ay tekrarladım bu yoğun kürü)

saat 18 den sonra en fazla (ve sadece) meyve yenirse de işe yarar.

oncelikle gecmis olsun diyorum.
aslinda kilo ile dolayisiyla gobek yag vs. ile iliskilendirebiliriz bel fitigini.

ne kadar kilon, ne kadar gobegin varsa , fitigi da o derece kotu etkiler bu.

sana bel fitigi konusunda ameliyat olmaksizin tedavi sunan cok unlu bir turk doktorun bel egzersizlerini yaziyorum.
bunlar hem kilo anlaminda yardimci olur, hem de fitigi geriletir ve ileride yoketmeyi saglayabilir ( tabi fizik tedavi da alman gerekmekte)

not : yuzmek hem hastaligin hem de kurtulmak istedigin yag bolgen icin dunyanin en buyuk nimeti.


egzersizler (bilimseldir, kafamdan yazmiyorum, klasorumde listeli halde doktor imzasi ile durmakta)

1- yuzustu yatin. kalcalari kasin. 4 e kadar sayarak tutun, 50 ye kadar devam edin.

2- yan yatin. ustteki bacaginizi 10 kere havaya kaldirin. diger bacaginizda da tekrar edin.

3- sirtustu yatin. dizler bukuk olsun. once bir dizinizi gogsunuze dogru cekin, sonra uzatin. diger bacaginiz bukuk olsun. 10 kere tekrarlayin. diger bacaginiza da ayni islemleri tekrarlayin.

4- her iki dizinizi bukup gogsunuze cekin. tam uzatmadan yarim indirin. 10 kere tekrarlayin bu islemi.

5- dizler bukuk sirtustu yatarken karninizi ice cekin. 5 e kadar sayarak tutun. 50 ye kadar devam edin.

6- dizler bukuk sirtustu yatarken beli yere bastirin. 5 e kadar sayarak tutun. 50 ye kadar devam edin.

not : ilk hafta gunde bir kere, ikinci haftadan itibaren gunde 2 kere olmak uzre 3 ay yapin. uygun zaman yemekten once veya yemekten 2 saat sonradir.

bende de göbek vardı.102 cm'den 90 cm'e indim.ama tam 11 ayımı aldı .ben şöyle bir program uyguladım ; her gün 1 saat koşu bandında koştum .bunun yanında haftanın 3 günü 1'er saat yüzdüm ve her akşam yatmadan önce 13 dakika mekik çektim (limewire'dan , 8 minutes abs ve abripper videolarını indirebilirsin.)

buzdolabına bak :):)

karyola arkasina dusmus olabilir,
koltuk altinda olabilir,
kopegin goturup saklamis olabilir (varsa)
tv nin arkasina dusmus olabilir
dalginlikla buzdolabina koymus olabilirsin
dalginlikla odanda bir dolap icine koymus olabilirsin
eve embesil bir hirsiz girmis olabilir
aslinda kumanda hic yoktu (sizofren mode)
temizlikci kadin kaldirmis olabilir
vs. vs..

bizde misal 4 kumanda var su an (oyle de teknolojigiz dusun) illa ki hangisine ihtiyacim olursa diger 3unu buluyorum onu bulamiyorum.

teknoloji severler icin murphy kanunlarina giriyor olsa gerek bu da.

bulunca haber ver, merak ederiz.

Hiç olmadı git, bir tane anahtar kumanda al.

(Anahtar kumanda mı deniyordu?)

bozdolabına,buzluğa değil klozetin içine bile baktım yok. hayır ewde benden başka kimse de yok
izlediğim dizilerden sıkıldı kesin.kumandalar bile kapris yapmaya başladı artık teknoloji ne hale geldi

koltuğun yanlarına baktın mı, çekyat varsa yanlarından alttaki kasasına düşmüş olabilir.

bi de pencere kenarlarına bak camdan bakarken bırakmıssındır evin bir yerindeki pencerenin kıyısında sonra kalmıstır öyle.

ya da mutfak cekmecesinde.

kitap gazete okurken arasında unutup kaldırmıs da olabilirsin. eski gazetelerle birlikte atmıs olma da aman aman.

arkada$lar soylediginiz her yere baktim cidden cok yaratici mesajlar geliyo ama bende en az sizin kadar süper yaratici fikirler üretmeye calisiyorum ama mamafih kesin ayaklandi gitti bu kumanda ona kanaat getirdin zira halıların altına dahi baktım

pantalon/pijama/şort ceplerine de bakınız.ben arada cebe koyup unutuyorum kumandayı.

fazla zap yapmandan bıkıp evi terk etmiştir bence :)

cin işi o. sen o evden çık en iyisi.

asdfas. (bu kadar yardımcı olabildiğim için kusura bakmayınız:))

nasıl da yazılmamış bilemedim ama: "koyduğun yerdedir"?

neyse;
yahu git yeni bir kumanda alıver 5 milyona dolu her yerde, her televizyona var. uğraştığına değmez.

kendini kumanda yerine koy. kumanda olsam nereye giderdim diye düşün.

kumandanı en iyi sen tanıdığın için bunu ancak sen yapabilirsin.

evde bir yerlerde ise büyük ihtimalle mutfakta yahut sıkça kullandığın diğer alet edevatın yanında yöresindedir. bir de şeytan aldı götürdü yap ne bileyim kumandaya yoğunlaşıp en son kullandığın anı hatırlamaya çalış. bazen hatırlayamazsın ama kassan hatırlayacak gibi hissedersin. en garantili çözüm ama hipnoz yaptırmak gerçi o da yüzünden pahalıya gelir astar olarak.

hala bulamadıysan büyük bir ihtimalle çöpe atmışsındır, belediye çöplüğünde de kumanda nereye kadar aranır? yeni bir kumanda al kendine :))

millet beşiktaş civarında oturan var mı ?
kumandayi beraber arayalım ?
varsa mesaj atsin pls

O kadar dangalakça bir yerden çıkacak ki çok gülecez hepimiz :))

kendisine ithafen yazi bile entry bile girdim okursa kesin döner ama bilmiyorum okuma yazmasi varmi...

kumanda/#10453995

bu konu kumanda bulunamadan kapanırsa, yani gider de yeni bi kumanda alırsan merakımdan uyku uyuyamıcam sanırım..

uçtu uçtu kumanda uçtu!

alırsam $erefsizim bordeaux inat ettim bulucam
4. gün oldu 1,5 haftaya kadar dayanma sürem var diye düşünüyorum...

onceki yazdigim seye ek olarak soyle bi onerim var.

bir dahaki kumandani ozel yapim yaptirt.
hani su islik calinca oten oyuncaklar gibi,
bizi burda merakta birakiyosun. kac gundur besiktasa okuluma gitmiyorum, sirf senin kumandaya rastlar miyim diye cikicam evden nerdeyse.

arkada$lar evimdeki kumandayi bulana tekirdag rakısı vericem buzlukta duruyo walla isterseniz
hep beraber çekeriz kafaları yeterki ewden cıkmiym bulalim kumandami

tesla'nin isi olmasin sakin?
gerci oyle olsa "2 kumanda olmali" da diyen cikabilir.

Kumanda 7. günün Ardından Bilgisayar Kasasinin içinden cıktı arkada$lar.benim ram'de sorun wardi
onu cikartip takarken kasanin icine birakmi$im heralde hala $ok içindeyim zaten...

bunca aglayip zirlamadan sora yanibaşımdan cikti ya kumanda ahaha

allah seni kumanda gibi etsin demek istiyorum sana.. :P

insan bi duyuruya bu kadar guler mi lan. sukela vermek istiyorum ss.

abi aklima otuzbin tane ihtimal geldi su duyuruyu yaptin yapali, ama bir kere bile "bilgisayar kasasi" diyemedi su deli gonlum.

tebrik ediyorum.

sozluk.sourtimes.org

şarap oksidasyona uğradığı için tadı bozulur. bunu engellemek gerekir en başta.
1. daha küçük şişeye boşaltarak oksijenle etkileşen alanı azaltmak
2. bir şekilde vakumlayıp kapağı/mantarı kapatmak
3. buzdolabında saklamak
en iyi şartlarda max 3 gün saklanabiliyormuş. daha fantastik yöntemler de var ama laboratuvar kurmak lazım onlar için..

yarım kalmış şaraplar tekrar mantarının ve kapağının kapatılması ve 4 derece altında saklanması durumunda bir beyaz ise 1-2 gün, bir kırmızı ise 3-4 gün saklanabilir. ama her halukarda ilk açıldığı tadı muhafaza olmayacaktır. bunun yanısıra vakumlu hava pompaları vardır, ağzına bi tıpa tıpanıp ortamdaki hava alınır. bu şekilde gene soğukta saklanırsa bu verdiğim tarihlere 1-2 gün daha eklenebilir. bu arada şişede ne kadar çok şarap kaldıysa o kadar daha iyi kendini tolare edebilir. başka bir ortama geçirmek ise oksidasyonu artıracaktır, aman!

daha küçük bir şişeye koyma konusundaki 2 teoriyi de duymuş oldun böylece :) denemedim ama merak ediyorum aslında hangisi geçerli diye. test sonuçlarını bekliyoruz..

cevaplar için teşekkürler.
test sonuçları bir dahaki şişeye kısfmet artık. zira ben dayanamayıp 7 günlük şişeyi kadehe boca ettim, içiyorum. tadı yamulmuş evet ama idare eder yine de.
şerefinize!

hiç olmadı lavoboya dökmeyin efendim. etrafınızdaki bir öğrenci evinin önüne bırakın kaçın, 10 günlük de olsa. yazıktır günahtır. nimet sonuçta.

o da bir alternatif elbette. ama 10 günlük olanı içerim ben. daha uzun süre kalanları bıraksam, çocuklar zehirlenmesin sonra? yazıktır günahtır.

öğrenci evi habitatında hayatta kalmayı başarabilen özel olarak evrilmiş farklı bir insan türü burada bahse konu öğrenciler. o nedenle gönlünüz ferah olsun. siz hangi günü eşik görüyorsanız kendinize, o günün ardından koyun kapılarının önüne. zile bile basmadan kaçın. kokuya geleceklerdir. evde besliyorum. çok şekerler..

yemekte kullan derim ben. en boktan yemekleri bile bir sofistike hale getiriyor ki göresin. hazırlanması yedibuçuk dakika alan "şarapta terbiye edilmiş mantarlı et" lafını duyan arkadaşların "wehüüüv" diye tepki veriyorlar.

valla üniversitelerin eğitim fakülteleri belli bir ücret karşılığı formasyon belgesi veriyor, ancak iki dönemlik (yani bir akademik yıl süreli) olanını biliyorum. ankara'da hacettepe, ankara ve başkent üni. bunu veriyor. 3.5 aylık olanını ben de merak ediyorum, bilen varsa söylesin lütfen :)

3.5 aylik formasyon olmaz. Bir ara öyle bir söylenti cikti, bilmem neredeki üniversite veriyormus diye ama asli oldugunu sanmiyorum. Formasyon sertifikalari genelde İngilizce ögretmenligi icin veriliyor, o yuzden birazdan anlatacaklarim öncelikle İngilizce ögretmenligi icin gecerli ama üc asagi bes yukari hepsi ayni.

Formasyon sertifikasini YOK ten onay alan her üniversite (egitim fakültesi olmak kaydi ile) verir. Bir zamanlar Fen-Edebiyat fakülteleri de verebiliyordu, ben okurken biz oyle almistik mesela, ama YOK sonra onlarin izinlerini iptal etti. Belli dersler ve ders saatleri genelde iki sömestr e pay edilir ve ikinci dönemde yine belli bir saat üzerinden staj yapma ve bir staj dosyasi hazirlamak (bazi üniversitelerdeki hocalar ugrasmak istemedigi icin istemeyebiliyor) gerekiyor.
güzel yurdumda genelde parayi bastiran sertifikayi alabildigi icin, ücretini yatirip (2-3 milyar civari) derslere devam etmen sertifikayi alman icin yeterli olabiliyor.

3,5 aylık olanları da var. ama (bildiğim kadarıyla) sadece bir dil öğretmeniysen diğer bir dil öğretmeni olmak için alabiliyorsun. yaz tatilinde Eskişehir Anadolu üniversitesinde veriyorlar, hatta arkadaşım aldı. (böylece Fransızca öğretmeniyken hem fransızca hem ingilizce öğretmeni oldu) Ama şunu da söyleyeyim dötünden kan geldi haftada 40 saat ingilizce.

kime atmış, nereden atmış, frikik mi?

Abi senin yazdığını görmeden düzenledim: ) Dediğim gibi serbest vuruştandı sanırım. Top delicesine falso alıp gol oluyordu. Bir sürü video paylaşım sitesine baktım ama bulamadım. Belki bilen eden vardır.

Saçmalamayayım ama roberto carlos'un barthez'e 98(?) mini dünya kupasında attığı golden bahsetmiyorsun değil mi?

İlk link olabilir ama daha hayvani bi falso diye aklımda kalmış, bilemedim. Teşekkürler linkler için: )

Az biraz daha kalsın soru belki başka link verilir.

Zaten adamın bildiğim kadarıyla hızlı ilerlemediği an yok: )

hocam italyancayı karıştırana kadar öğrenirsin dicektim ama o olmadı. kişisel tecrübelerime dayanarak söylüyorum ki o iki dil beraber olmuyor. lisede 4 sene fransızca gördüm, bi seviyeye de gelmişti, ta ki italyancaya başlayana dek. iki kur italyancayı fransızca sayesinde çalışmadan direkt geçtim, sonra üçüncü kurda bi baktım ki zerre fransızca konuşamıyorum.

bilmiyorum hangisini seviyorsan ona uğraş (fransızca bana çok tırt geliyordu mesela - özellikle okuma yazması)

siteden güle eglene fransizca.. hmm, bana pek bi hayal gibi geldi.
italyancaya baslayisin kesin ise, ben de fransizcayi karistirma derim.
lakin, italyanca ogrenirken ispanyolca daha mantikli olabilirdi benzerlikler acisindan.

italyanca, ispanyolca ve fransizca ayni anda ogrenilmez. kelimeler birbirine cok benzeedigi icin karistiriosun (kendimden biliyorum). bence fransizcanin italyancadan zor yanlari yazilisi ve okunusu. sana tavsiyem italyancayi pasa pasa ogren, ondan sonra fransizcaya bakarsin. fakat arkadasinda da dedigi gibi fransizcaya yogunlasinca ogrendigin italyancayi da unutma ihtimalin var. :)

yok yok ispanyolcayla italyanca kesinlikle karismamali. tamam grameri kapmaya cok yardimci oluyor ama zarari da fazla. ispanyolca uzerine italyancaya basladim, oyle bi karisiyor ki tek harfi birbirinden farkli olan, ya da okunuslari ayni yazilisi farkli kelimeler, fiil cekimleri.. off off.. hoca bir noktadan sonra benle ispanyol diye dalga gecmeye baslamisti :p

yolcu beraberi getirdigin esyayi eger abartmamissan kapida kimse bisey solemez rahat rahat getirirsin.birer adet olmak kaydiyla herhangi bir muzik aletini ya da spor aletini getirirsin bu yasal hakkin.bir laptop getirirsen bireysel kullanimin icindir sorun yok ama 3 tane getirirsen basin agrir.cep telefonu getirme kaydettirsen bile kapaniyor ugrasiyorsun.veya dvd ler aldin bunlar cd case icindeyse sahsi esyandir ama sifir ambalajli ve yuksek adetse sorun yaratir.eger internet uzerinden siparis verirsen degeri 100 dolarin altindaysa istisnalar disinda kapina kadar teslim olur ya da topkapi merkez postaneden gider alirsin.

Hmm, aslında elektrik gitar amfisi almayı planlıyordum. Boyutu da büyük sayılmaz 15 WATT birşey zaten. Sorun olmaz diyorsunuz yani?

gitarda yanindaysa kimse bir sey diyemez.gitar yoksada kimse bir tane alet icin kalkipta bisey solemez.kapida gerine gerine gecersin

ben dışarıdan amfi getirdim hiç bi sorun olmadı. bu bir.

bırak sorun çıkmayı vergi iadesi bile alırsın bu iki. amfiyi aldığın ülkeden ayrılmadan hemen önce havaalanında vergi iadesi kontosunu buluyorsun. vergini geri alıyorsun. her seferinde biraz uğraştırıyorlar ama bir sefer haricinde hiç alamadığımız olmadı.

ben bu şekilde bir gitar ile bir amfi getirttim. iki büyük ürün olduğu için birini başka bir tanıdık geçirdi. tek kişi isen sorun çıkabilir.

wildball olmasın?

volfied olabilir mi??

windows 3.1'de vardi o oyun. wildball da ayni oyunun tekrar yapimiymis ama orijinalinin adi jezzball'mus.

alanı kaplamak derken?
kadın soymaca ?!

jezball muydu neydi bu olabilir mi?

jezzball arkadaşlar.