İzle gözün korkmasın.Yaz sıcaklarının verdiği sıkıntıya bire bir ilaç işte. O çok sayıda entry'nin içeriği ne olduğunu değil, ne olacağının üstüne tahminler barındırıyor, sayıca fazla olmalarının sebebi bu olsa gerek.

tek kelime, izle. pişman olursan (bkz: gaçhayım)

sozlukte yazilanlari takmana gerek yok, ben sozlukteki lost basligini bir kere bile okumadim, okunacak gibi de degil zaten. hic bir seyi takmadan izleyip bitireceksin, en zevklisi oyle. zaten dizi bitince hersey anlasilacak, birak da gizemli kalsin bazi seyler.

aynı hislerle prison break izlemeye başladım birkaç ay önce, evdekilerle gece 11 de başlayıp sabah 8 gibi yatmaya gidiyorduk. bu arada okul olduğunu da söylememe gerek yok. izlemeye başlamak için güzel zaman seçmişsin. ayrıca elinde dvd leri falan mı var bilmiyorum ama eğer indirerek izleyeceksen 10 bölüm indirmeden başlama ki sonra beklerken pişman olma :) insanlar bu diziyi 1 hafta bekleyerek nasıl izliyordu diye bir düşünceye kapılacaksın ayrıca, doğaldır.

yeni sezonun başlamasına aylar varken, fırsattan faydalanıp bu arada tüm sezonları izlemeni öneririm. vaktin de varmış, oh mis.

evet, lost başlığında binlerce entry var ama bu seni korkutmasın. çünkü bi kaç bölüm izledikten sonra zaten olayları kendi kendine çözmeye başlıyorsun bile. hatta diziyi izlerken sayılardaki gizemi çözmeye çalış, bazı noktalarda bu sayıları kendin keşfetmeye çalış (plaka numarasından çıkar, arada konuşulan laflardan anla, vs.) böylece kendi kendine "aha! lost uzmanı olmak hiç de zor değilmiş" fln diyeceksindir. bunun için sevin. mutlu ol. bir sonraki bölümü izlerken yeni bi şeyler keşfedeceğim diyerek paranoyaklaş. x'e 5 ver... kısa zamanda lost hayranı olduğunu hayretler içerisinde hissedeceksin!

3000 mi?
9371 adet enrty var an itibariyle.

düşün yani, o kadar korkutmuş ki gözmü doğru düzgün rakamlara bile bakamamışım :)

ben 5.sezonun ortasında yeter lan ne bu diyerek bıraktım. kendimce makul bir sebebimde var. şöyle ki dizideki gizemleri açıklamak yerine sürekli yeni sürpriz olaylar sokuşturmaya devam ettiler. artık öyle bi noktaya geldi ki lock gay olduğunu açıklasa, ada da sawyer la evlenseler şaşırmıcaktım, o derece !

neyse söylemek istediğim umarım benimle aynı düşüncede olmazsınız ve sonunu getirmeyi başarırsınız.

İzle, beğenmezsen scugnizzi'yi bul.

bununla ilgili yapımcıların bi lafı vardı, hatta entry ama bulamam şimdi sanırım. kısaca şöyle bi şeydi hani evet bi grup insan deli gibi sayılar resimler teoriler tarih fizik mizik kasıyolar ama bi grup insan da var sovyır'ın tşörtünü çıkarmasını izlemek istiyo adamlar bu iki gruba da hitap ediyorlar(sanırım böyle bi şeydi).
şöyle diyim çok kafa yormadan da izleyebilirsiniz bırakıp olayın akışına ,hiç gerek yok derin düşünmeye, zaten bir çok takip edilmesi gereken şeyi gözümüze sokuyolar. ben öyle yapıp 4 sezon izledim geçen sene 1 ayda. çok da güzel oluyo yalnız gece izleyince biraz korku paranoya filan oluyo, normal. izleyin mutlaka ya başlı başına desmond için bile izlenir :p

sene 2008 mart lost hastalığı banada sırayet etmiş durumda sonunda ne olcak ne olcak diye cebelleşiyorum her gün,bir sabah işe giderken arabamın radyosunda sanırım power fm di,dj bayan arkadaş meşhur lost dizisi 2010 a kadar yapımcılarla yeni bir anlaşma yaptı diye bir haber duyduğum an itibariyle lost bitmişti benim için..biz ha bitti nasil bitti öcüler böcekler çıkıcak derken,adamlar 2 sene daha eziyet çektiricekler izleyenlere..istersen seyret ama 3. sezondan sonra aman ne bu ya diyceksin bence..lost yerine heros u tavsiye ederim..seyrettimmi hayır onuda seyretmicem ama tavsiye işde:)

izle. beğenmezsen ben hariç burdaki herkes vercekmiş sana.

imkanım olsa da kafamdan lost'un bütün bölümlerini sildirsem ''eternal sunshine'' misali. şu izleyecek dizi film sıkıntısı çekilen günlerde, inanılmaz şahane olurdu...

entrylere bakıp gözünüz korkmasın. hatta o 3000 entry de okumanızı tavsiye ederim. sanırım 3. sezonla birlikte yazarlar da online takip etmeye başlamışlar. biraz deli işi fakat ben her bölümü izledikten sonra o bölümle ilgili yazılanları okudum. en fazla 10 sayfa oluyor bi bölümle iligli yazılanlar zaten. görmediğim, kaçırdığım, aklıma gelmeyen bir çok teoriyi bu entrylerle sağladım.

yani kuru kuru lost izlemek bile mükemmelken, o bölümün entryleri ile çok daha harika bir hal alıyor. biz bir bölüm için 8 ay ara bekledik, hepsini birden izlemeyi o kadar çok isterdim ki sizin gibi :)

tamamen bitmesini bekle bence çünkü izleyenler yıllardır bir sürü mesele üzerine kafa yoruyolar, fizik kuramları, denklemler falan dolaşıyor etrafta ama dizide ortaya konulan tüm gizemler tutarlı bir bütün içinde çözülmemesi ihtimali de az değil(özellikle son sezondan sonra)
izleyen birine sorarsın baktın öyle olmuş izlemezsin. hani dersen ki "olsun sonunda tırt çıksa da bana izlerkenki heyecan yeter" izle o zaman.
insan arkadaşlarıymış gibi özlüyo da lost karekterlerini, biçok açıdan iyi kurgulanmış bi dizi.

izleme bence... hiçbir boku birbirine doğru düzgün bağlayacakları yok. sadece ilgi çekmeye, gizem yaratmaya, dizi üzerinde konuşturmaya kasıyorlar artık.

ilk 3 sezonunu izledim, kastı artık, sonrasını izlemedim.

erkegim lakin cevremde hem ps3 seven hem de o tur seylerle ilgilenmeyenler var.

1) evet kullanan birini taniyorum. sozlukte de var hatta bu fanatik arkadaslardan : )

2) ben kizlarda genelde adventure oyunlara egilim goruyorum. misal benim nisanlim monkey island'a bayilirdi ama bir pes oynamaya gelince pek zevk almazdi, ama beni kirmaz oynar. ah yavrum yau

3) cogunluk eglence icin oynuyordur. ha, erkek arkadaslariyla vakit gecirmek belki bazilarinin ilk asamasi olabilir ama sonucta bir littlebigplanet oynayan kiz egleniyordur da eminim. vakit gecsin diye ozellikle ps3 alan cok kiz oldugunu sanmiyorum.

4) bu sebepler sunlar olabilir,

a- cok fazla fikri yoktur konsol oyunlari ve insana verdigi zevk anlaminda.
b- fikri vardir, ama bu tarz seylerden hoslanmiyodur. zira bundan hoslanmayan erkekler bile var dunyada, garipsememeli cok bu durumda kizlari.
c- oyun tarzlari hakkinda bilgisizlik olabilir. hep mac veya vurdulu kirdili seylerin oldugunu dusunuyorlarsa belki de, kendilerine gore olmadigini dusunuyorlardir.
d- bu konsolun sadece oyun makinasi oldugunu sanmalari da bir neden olabilir. internete girebilme, film izleme, arkadaslari psn networke ekleme ve sohbet, kamerali goruntu, playstation home gibi seylerden bihaber olmak.
e- ps3 controller'inin kabaligi ve eli bi zaman sonra bi yerlerini sisirmesi veya damarlari etkilemesi. keske xbox360 contoller'i ile kullanilsa veya yeni bi dizayn gelse.

5) 4'te buna degindim.

rica:)

fira bende sizde kalabilirmiyim? :D O nasıl ailedir öle ütopik :P

1)hayır ben de dahil etrafımdaki kızlar kullanmıyor, hatta erkek arkadaşlarım da kullanmıyo(acaip bi çevrem var demek ki)
4)bilgisayar oyunu oynamayı sevmiyorum,sıkılıyorum

Oynamayan kizlar daha makbul bence oyun konsollari pes den fifa dan ibaret olmadigi icin ben konsolumu mumkunse bosta gormek istiyorum ve istedigim zaman da catir catir oynuyorum acikcasi.
Kiz arkadasim yok gerci.

erkeğim.

1- ohoo bi dünya.
2- ps3'ü olan yok ama pes oynuyorlar genelde.
3- eğlendikleri ve vakit geçirmek istedikleri için.
4- salakça bir şey olarak görmeleri.
5- hayır değiller. kullananların bile o kadar farkında olduğunu sanmıyorum.

cevapları okumaya çok üşendim ben bi hanım(!) olarak cevap veriym

1- kullanıyorum oynuyorum ev yetmiyor psp de kullanıyorum
2- genelde pes nfs guitar hero
3- eğlendiğim hoşuma gittiği için oynuyorum
4- yok
5- pspyi oyun dışında kullanıyorum da ps2yi kullanmıyorum

ha bu arada ps3 yok malesef 2 için cevapladım :)

1. kullanmak ne kelime somuruyorum.
2. pes oynarım fifa da oynarım, esimi aglatırım hatta. resident evil, tomb raider ve bu tarz oyunlari seviyorum daha cokca. guitar hero ise ayri bir sey. oyun degil o, bir yasam bicimi evet.
3. hem egleniyorum hem vaktimi super bir is yaparak degerlendiriyorum (bence eglenerek vakit oldurmek harika bir sey yahu).
4. bazi insanlar hic gelemiyor oyun konsolu veya pc oyunlarina, bu kesimin cogu da kizlar oluyorlar. oyanamayi sevmeyen ama oynayani izlemekten hoslanan kizlar da pek cok. hem ilgi hem de bu tur aktivitelerde yetenek eksikligi dolayisiyla boyle olmalilar sanirsam.
5. ps3un oyun disi isleverini gerceklestirmek icin baska aletler kullandigimdan, muzik dinlemek vs icin ps3 e rabet etmiyorum pek. amma blueray film olayini coskuyla yasiyoruz bazen.

hatta ben de bi ekleme yapayım,mesela 25 yaşından sonra kendi kendini eğlendirecek kadar piyano çalmayı öğrenebilmek için haftada ne kadar ders, egzersiz gerekir?

onlarca yıl

calmaktan neyi kastettiginize bagli.

uzun sureler (hele ki nota, solfej, armoni vs. bilgisi olmayan biri icin) iyi bir egitmen esliginde sadece teknik calismaniz gerekiyor once. oturup sıkılmadan gam'ları bitirmeniz gerekiyor. tabi bir yandan da temel nota bilgisi, sonra solfej, armoni gibi egitimi de almaniz gerekiyor ki calmaniz icin gerekecek notalari iyi okuyabilecek duruma gelesiniz. (ki piyano sag ve sol el olmak uzre 2 parti oldugundan kelli, ayni anda gozunuzun/alginizin iki partiyi birden takip edebilecek duruma gelmesi gerekecek. tabii partilerden bir tanesinin sol anahtari, bir tanesinin de fa anahtari oldugunu belirtmeliyim)

cok alelacele bi cevap oldu bu ama, ozetle dediginiz "iyi denilebilecek seviyede piyano calmak" , sizin durumunuzda biri icin sıkıntılı ve uzun bir sürec. (ama neden olmasin)

--

tabi su da var, ben nota ogrenmiyim, iki uc parca calabiliyim basit seviyede derseniz, bu süre cok kısılacak, ama yine de algi kapasitenize ve ezber yeteneginize gore de degisecektir. youtube'da belli parcalari ölcü ölcü ezberleme ve calma ile alakali videolar da var. tabii bu iş değil yani, tavsiye etmem.

@kanuniye

ön söz: piyanist degilim, sadece yan enstrümanım piyano.

yas tabii ki onemli lakin bu biraz da yetenege ve azme de bagli. "kendi kendini eglendirecek kadar" goreceli bi kavram zira eve gelen misafir arkadaslarim bazen uc bes notaya cat cut vurunca da eglenebiliyorlar : )
once de dedigim gibi, temel muzik bilginiz varsa ve enstrumana karsi yatkinliginiz varsa, sure roadrunner_merlin'inkinden daha kisa olacaktir.

ama durum her ne olursa olsun, cok cok zor bir enstruman.

ne kadar vakit ayirabilecegine ve "iyi denilecek seviye" nin ne olduguna bagli. dogru bir programla (burasi onemli) gunde 3-4 saat (sektirmeden) ayirarak 1 senede bile baya uzun yol katetmek mumkun. benim iyi seviye anlayisim 200 senelik eserleri kusursuz bir teknikle calabilmek degil ornegin, piyanoyla nasil iletisime geciyorsun ona bakarim. thelonious monk'a bakarsin, adamin durusundan teknigine her seyi yalan, ama sahane bir piyanist, tabi bu ekstrem bir ornek. fakat "iyi seviye" nin konservatuar agzindan cikma tanimina ben pek katilmiyorum.

fakat enstruman ogrenmede genel bir fikrim vardir "x olmak icin (ornegin iyi denilebilecek seviyede calmak icin)" enstruman ogrenmek ile baslayan girisimler genelde basarisizlikla sonuclanir. enstrumani ogrenme "surecinden", iyi seviyede ol veya olma, keyif alman lazim, yani enstrumani sevmen lazim. yoksa amac bir seviyeye gelip "vay be guzel caliyor" dedirtmek olunca, altina girecegin sikintiyi kaldiramiyorsun. yani klisedir ya dagcilarin, "amac zirveye ulasmak degil de tirmanmak" diye, ha o bence cuk oturuyor. amac sadece kafandaki bir zirve olunca tirmanma islemi zulum gibi geliyor beziyorsun. tirmanmanin kendisinden zevk alabilecegine inaniyorsan yas mas dinlemez bence, vaktini veren herkes bir enstrumani calar.

balık yağı hapları var onlar güçlendiriyor diyorlardı. bir de arı sütü güçlendiriyor demişti çooook eskiden biyoloji hocamız, onun da kapsülleri çıkmış galiba.

ingilizce içinse en yararlısı: practice, practice, practice=)

ginkgo biloba

semizotu

kayısı derlerdi

(bkz: solgar nero nutrients)

b12

işletme iktisat okuyacağına mühendis ol. illa bu işlere de kasacağım dersen yüksek yaparsın, yapmasan da olur hatta.

mühendis adam mutlaka iş bulur yeterki beğen işini. inşaat mühendisliğine bak bence belki hoşuna gider. sırf o yaptığın şeyin tüm heybetiyle orada yıllarca durmasının vereceği haz iin bile yazılabilinir. tabi zordur adamın kıçından kan alır onlar ayrı şeyler.

mühendis olacağına iktisat işletme oku. illa teknik bir alana yaklaşmak istiyorum dersen de yüksek yaparsın, yapmasan da olur hatta.

olma mühendis. üzülürsün.

:) bu arada bağyanlar bazı meslekleri yapamaz gibi bir düşünce var, örneğin makine mühendisliği. ben şimdi gidip okusam makine falan daha mı zorlanırım?

zihinsel olarak değil de fiziksel olarak muhtemelen. bir de onca erkeğin arasında okuyacaksın. okuldan çıkıp bir fabrikaya vs gireceksin orada da bir ton erkeğin arasında olacaksın. kadınlar için zor meslekler bunlar evet.

Elektrik elektronik veya bilgisayar mühendisliği yazın.

İnşaat yazmayın, okurken de iş bulurken de zorlanırsınız. Şantiye mantığı bir kadına göre değildir. Endüstri mühendisliğini okurken rahat edebilirsiniz ama oradan mezun olanlar da iş bulma sıkıntısı yaşıyor. Makina ve metalurji mühendisliklerinin çalışma koşulları bir kadına göre değil, yazmayın. Gıda ve çevre mühendisliği alanında ekmek aslanın ağzında ve 3 kuruşa çalışırsınız. Siz ilk söylediğimi yapın, elektrik elektronik veya bilgisayar mühendisliği yazın. İllaha kendi alanınızda çalışmaak zorunda değilsiniz ama bu alanlarda gelecek endişeniz olmaz ve kendiinizi yetiştirirseniz iş bulma sıkıntısı yaşamazsınız.

bayansan eğer, elektronik, inşaat ve makine müh'liğinden uzak dur. çevre müh. veya bilgisayar müh. olabilir. bil. müh. çok çalışır beyni sulanır parası iyidir o ayrı. odtü gibi bi yerden çevre mezunu olursan da süper olur az çalışır çok kazanırsın. puanın yetiyorsa, itü işletme tavsiye edebilirim.

edit: itü işletme demişim, itü işletme müh. olacaktı.

edit2: endüstri mühendisini unutmuşum nasıl olur, işletme müh'den sonra ilk tercihin olsun.

endüstri mühendisliği, mühendislikler arasında en sosyal olanıdır. daha az teknik olan ve daha çok iş yönetimi üzerine dersler görürsün. işletme mezununun teknik bilgiye daha çok haiz olanı diyebiliriz. ayrıca senin için önemliyse, diğer bölümlere göre etrafında daha çok kız olur. vb.

bağyanların yapamayacağı meslek düşüncesine takılma hiç. şantiyede çalışan kadın mühendisler var, takır takır da işlerini yapıyorlar.

bölüm seçiminde temel bölümleri tercih etmeni öneriririm. inşaat, makine, elektrik elektronik ve kimya mühendislikleri ilgi alanı geniş bölümler. jeoloji mühendisliği de güzel meslek.

inşaat mühendisi = şantiyeci değildir. tasarım, planlama, finans veya lojistik alanlarında da çalışılabilir.

ne istediğinize karar verin öncelikle.

ilgi alanlarınız nedir? insanlarla mı çalışmak istiyorsunuz yoksa bilgisayar başında günde 10 saat kodlarla mı uğraşmak istiyorsunuz? ya da bir alet gördüğünüzde onu açıp incelemek istiyor musunuz? bu tarz şeyler..

bayanların yapamayacağı mevzusuna şunu diyebilirim, elbet şantiyede çalışacak diye bir şartı yok inşaat'ın makina'nın fakat geneli oralarda çalışıyor ve eğer ki siz de oralarda çalışırsanız, elbet bir ustaya söz geçirmeniz zor olacaktır diye düşünüyorum..

bi de tekstil muhendisligi var, itu de. gelirsen haber ver jskdf.

şimdi mühendis olmak istiyorum derken aklında ne var?ne hayal ediyosun?nası bi iş istiyosun ona karar ver.
kadınlar her mühendisliği okur, pek de güzel yapar hiç düşünme( sadece okurken sorun olur, belki biraz; odtü makine ve elektronikte kız arkadaşlarım var, sorun yaşadıklarını duymadım bu yüzden)
beklentilerini düşün, bütün mühendislikleri düşün,odtü'deki hemen her mühendislikte okuyan/mezun arkadaşlarım var,yardımcı olabilirim o konularda.
5 senedir çevre okuyorum. keşke işletme okusaydım diyorum.

answers.yahoo.com

o kurduğunuz yerde bi crack dosyası olcak, onun içindeki dosyaları kopyalayın, sonra programın içinde o dosyaların benzerin olduğu yere yapıştırın. hatta şöyle :

Crack Nasıl Yapılır?

Bu oyunun cracki CRACK klasörü içindedir

1) Yükleme işlemi tamamlanır.

2) Yüklemi işleminden sonra dvd rom içindeki crack klasörü içine girin. dosyayı kopyalayın

4) Oyunun masaüstündeki kısa yoluna gelinir. Mouse sağına tıklayıp özellikler denir. (oyunu hedef klasörü ""C:\Program Files\Electronic Arts\The Sims 3\Game\Bin\" burdadır. Crack
klasörü içindeki exe yi bununla değiştireceksiniz)

5) Yukarıdan genel kısmına gelinir. Hemen aşağıda hedef bula tıklanır ve açılan sayfaya yapıştırılır.


6) Değiştirilsin mi diye onay sorusuna evet denir.

Arkadaşlar crack teki amaç oyunun kopyasının çalışmasını sağlamaktır. Çünkü oyunlar değişik şekillerde kopyaya karşı korunmaktadır.
Buradaki asıl amaç oyunun .exe sini değiştirip oyunu kırmaktır. O yüzden bazen hedef bul dediğimiz zaman oyunun direk exe sine gidemeyebiliriz.
Yani açılan sayfaya yapıştır dediğimiz zaman değiştirilsin mi sorusu sorulmazsa anlayın ki oyun çalışmayacaktır. O yüzden oyunun exe si neredeyse
oraya yapıştırmamız gerekiyor. Eğer şayet hangi klasörde oldugunu bulamazsanız çok basit bir yol daha var o zaman da oyunun exe sini BAŞLAT=ARA dan
aratıp exe nin bulunduğu yerede yapıştırırsak işlemimiz tamamlanmış olur.

e bi örnek verseydiniz link mink vs. de ona göre yönlendirseydik?

adidas'a bakın, kısa kollu spor gömlekler 75 lira.

Boyner bunyesinde bulunan "Pi" markasina bakin ya da Limon Company'ye.

zara erkek

koton'un gömlekleri de güzel.

(bkz: dockers )

koton süper, fiyatları da gayet iyi hatta kampanyası da vardı, 20 tl ye çok güzel gömlekler var. önemli bir nokta var yalnız; koton değil de bir alt marka daha var mağazalarda. onlar asıl kotonlar kadar iyi değil haliyle. onun için 5-10 tl fazla olsun koton olsun.

koton tam baba gömleğidir!!
ceket içine giyecekseniz beyaz gömlek olarak olabilir ancak ötesine giyilmez
daha daar kesim, casual istiyorsanız,

zara,abbate,sarar,damat, dockers kolay bulabileceğin ürünler

kısa öykü okumayı deneyin. sait faik, ernest hemingway ii gider.

ben ne zaman umutsuz olsam, yüzüklerin efendisi:kralın dönüşü nü okurum. hatta vekilharç ile kral bölümünü:)) ezbere biliyorum o kısmı diyebilirim:))

onun dışında, mutsuzken insana iyimserlik aşılayan şeyler okunmalı. üstün dökmen'in küçük şeyler serisi mesela. aslında izlesen daha iyi, adamın konuşma şekline hayranım.

yine üzgünken, kafamı en iyi dağıtan kitaplar macera romanlarıdır. clive cussler kitapları, özellikle dirk pitt'in esasoğlan olduğu kitaplar müthiştir.

şiir okumaz mısınız? orhan veli, cahit külebi insanın içine neşe saçan şiirler yazar. hafif hüzünlü bir neşesi vardır o şiirlerin.

hem, bu güzel havalarda rakı şişesinde balık olup "beni bu güzel havalar mahvetti" demek kadar hoş bir şey olabilir mi? şiir okuyun siz. ama orhan veli ile cahit külebi.

kılıç yarası gibi - ahmet altan
isyan günlerinde aşk - ahmet altan

kitap tavsiyesi deyince coşuyorum ben onu farkettim. yine şiirden gidersek, ümit yaşar oğuzcan da iyidir. ama bazı şiirleri insanı depresyonun dibine itebiliyor. dikkatli olmak lazım.

montaigne'in denemeleri de, hala okumadıysanız çok iyi bir seçimdir.

trevanialn - shibumi

ilac gibi,

gabriel garcia marquez de iyi seçimdir bak. daha doğrusu güney amerikadan kimi okursanız güzel seçimdir. bi ağlatır çiçek gibi yaparlar insanı.

vakti zamanında (bkz: bir garip orhan veli)yi oynamış idim:))
şiirler zaten başucumda..
onlarsız olmaz.
ben daha çok zihnimi uzun süre meşgul edecek, beni oyalayacak,gerçekliğimden koparacak kitaplar peşindeyim..
çok teşekkür ediyorum..

amaç gerçeklikten kopmaksa, fantastik kurgu diyorum da başka da bir şey demiyorum. tolkien diyorum, ursula le guinn diyorum, weiss-hickman hatunların dragonlance serisi diyorum.

ama grange var, taş meclisi var onun kitabı bak güzeldir. yine polisiyeden gideceksek, ahmet ümit de candır. severim kendisini çok.

the catcher in the rye her derde devadır, candır

sait faik'in 'şimdi sevişme vakti' adlı şiir kitabı güzeldir. hayata bağlar.

richard bach'ın martısı kesinlikle.

$eker portakal

zen ve motosiklet bakım sanatı

kimse yazmamış

(bkz: ihsan oktay anar)

tüm kitapları diyorum. puslu kıtalar atlası ile başlayın bence

bazen insan gerçekten okuyamıyor, sayfalar bitmek bilmiyor, bana da olur zaman zaman. haiff şeyler okumak lazım böyle zamanlarda ne aç ne tokken çerez ya da meyve yemek gibi.

fantastik bilim kurgu iyidir o yüzden. trevenian, stephen king, dan brown falan rahat gider mesela. ama çok da haiff olmasın dersen gülün adı ve faucault sarkacı süper sürükleyici hayvan kitaplardır, okumadıysan. ursula k. le guin de öyledir. yerdeniz öykülerini özellikle tavsiye ederim fantastik seviyorsan, ya da dünyanın doğum günü'nde harika bilim kurgu öyküleri mevcuttur, başka dünyalara götürür. ya da stanislav lem'in bilimkurguları olağanüstüdür; bu türü seviyorsan biliyorsundur gerçi...

gündüz vassaf - cehenneme övgü..

fantastik bilim kurgu tamamen yabancı olduğum bir tür..ama bi yerinden başlayabilirim..iyi hissettirecek diyosunuz madem:))
kinyas ve kayra sendromunu atlattım..çok zaman oldu.
öneriler güzel..listem kabarık..
hadi hayırlısı.

o zaman yerdeniz öykülerinden başlamanı öneririm. ursula k le guin'den yani :)

alper canıgüz, çok eğlenirsin.
okumadıysan chuck palahniuk, özellikle gösteri peygamberi
neil gaiman terry prachet - bir kıyamet komedisi
iyice delirdim diyorsan da sophie kinsella oku :P
öykü kısmına katılıyorum, notos öykü dergisi falan alıp okuyabilirsin.
bir de ahmet ümit - beyoğlu rapsodisi (begenmezsen gel istediğin kitabı hediye ederim o derece)
iyi okumalar.

ben bu dönemde iki tür okuyorum; birincisi polisiye, agata kristi teyze süper kafa dağıtır,şerlok holms de olur.
ikincisi de meave binchy denen teyzenin aşk-macera romanları gibi olabilecek, ucuz hollywood filmi tadında kitaplar var. süper kafa dağıtır, yorulmazsınız, zaman geçer (bilmiyorum erkekseniz sıkılılabilirsiniz)
bir de ben o dönmi sevdiğimden, hüseyin rahmi gürpınarın dönemle dalga geçen komik kitaplarına bayılırım.
ihsan oktay anar insanı alır başka dünyalara götürür getirir, çok süper olur,çok kötü değilseniz.

vitamin eksikliği olabilir mi? ne bileyim b12 falan. ben vitamin hapı kullanıyorum mesela.

Vitamin eksikliğinin yanı sıra stres veya zihninizi meşgul eden başka şeyler de buna neden olabilir. Bence bir doktora görünün. Yok uğraşamam diyorsanız hafıza geliştirici egzersizler yapın hiç değilse.

kaynımda da var gibi olacak da, bende de var. doktora gittim kan tahlili ordan nörolog şu bu. b12 eksikmiş onu verdi,almayı unutmazsam kullanıyorum.bi de stresten diyolar, size de derlerse sinirlenmeyin. çözüm bulursanız yazar mısınız?

www.mustafacopcuoglu.com

kesin tavsiye efendim

öhöm :) yalnız pahalı olabilirmiş

Mustafa Copcuoğlu, kesinlikle en iyisidir.Ortalama iyi bir udun fiyatı 1200-1500 arasıdır.Ancak Mustafa Usta oldukça yardımcıdır bildiğim kadarıyla, kendisine danışırsanız size muhakkak yardım edecek,en azından yol gösterecektir.Nacizane tavsiyem alırken iyisinden bir ud almanızdır,aksi takdirde hem istediğiniz sesi çıkaramaz hem de kısa bir müddet sonra çöpe atarsınız.

makarna varsa süper olur. ama malzeme ekmekten ibaretse koy gitsin başka çare yok kader...

ekmeğin arasına koyarsınız, turşu yeşillik filan güzel olur. ben makarnaya sos yapıyorum misal, aysbergli mayonezli turşulu güzel oluyo makarnayla.

direk ekmeğin arasına koyup, hüpletebilirsiniz.

ama derseniz ki dolapta malzemem var onları da katarım sizi şöyle alalım..

tinyurl.com

kokusundan yada tadından hoşlanmıyorsan, iyice yağını süzüp;
-ekmek arası
-tavada kısık ateşte pişirme (ben denedim fena değil)
-makarna (bence hoş değil)
-salata

Sağlam bir miden yoksa makarnayı hiç deneme bence.gerçekten makarna ve ton ikilisi çok ağır oluyor.havalarda sıcak pek iyi gitmez gibi geliyor bu saatte.yine en iyisi ekmek arası.

Limon sıkın efendim... Limon sıkın.

rendelenmiş havuç ile karıştırıp, üzerine az bir miktar limon sık, afiyetle ye...

garip bi sekilde makarnaya katildigi zaman igrenc kokuyor bana gore.

ama ben makarnaya koymadan yaninda beyaz peynirle yiyorum. her gun yiyorum hatta boyle. spordan sonra dengeli bi ogun.

ekmek arası olunca konserve mısır, marul ve mayonez karışımı ile pek güzel olur. zaten genelde dışarıda bir yerlerde ton balıklı sandviç sipariş edince de öyle bir şey gelir.

(bkz: yeni raki nin yanında gelen esantiyon cd)

hacım bende avni anıl eserleri diye bi kompilasyon var. atıyım rapidşehir filan biyere istersen.

münip utandı ve melihat gülses albümleri tavsiyemdir. thy'nin 75. yılı için 5 albümlük cd çıktı, ordaki şarkılara da bakın. altın şarkılarmış, bol darbukalı şeylermiş hiç bulaşmayın.
makam kısıtlaması da yapmayın bence, sıkar bi yerden sonra bir mahur olsun bir hicazkar olsun bi hisarbuselik olsun güzel makamlarımız :)

Classical Turkish Composer Legends , dokuz sididen olusuyor , selahattin pınar'dan dede efendiye kadar enfes parcalar.

Cevaplar için çok teşekkürler. Babam CD olayına giremediği, arabada ve evde kaset dinlediği için kaset konusunda ısrarlıyım. CD'leri edinip seçerek kaset yapabilirim.

@lagrima
Ne güzel olur paylaşırsan!
oturankimse (at) gmail.com'a atarsan linkini daha da güzel olur. Sağol şimdiden.

@kanuniye
Makam konusunda haklısın sanırım. İyi şarkıları elemek zorunda kalacağım bir kısıt olacağını fark ettim ben de. Hiç duymamıştım, münip utandı ve melihat gülses'e de bakacağım.

@zirveler
Bu seriyi ben kendime alacağım sanırım, müthişmiş.

Şekillenmeye başlayan listemi de paylaşayım da tam olsun. Bunların farklı yorumlarını bulup beğendiğimi ekleyeceğim:

Baharın gülleri açtı
Batan gün kana benziyor
Leyla bir özge candır
Açmam açamam söyleyemem
Kırmızı gülün ali var
Karam
Unut beni (Bu benim favorim, benden olsun.)
Cana rakibi handan edersin
Beklerim her gün bu sahillerde
Sarı kurdelem sarı
Gülşen-i hüsnüne kimler varıyor

Ek: Nihansın didede

ne zamana kadar?yarın bi finalim var sonra uğraşmak isterim :)

eski osmanlı şarkısı ne demek?bi link verebilir misiniz?

google'da taş plak şarkıları diye aratarak ya da

(bkz: http://www.radyotsm.com/)

snatch ama herkes konuşmuyor ingiliz aksanıyla. yine de izlemediyseniz izleyin kesin. eğlenceli film.

this is england
rockrolla
revolver
lock, stock and two smoking barrels
snatch
made in britain
a shot at glory (iskoç filmi. daha bi hoş aksan)
the 51st state
a clockwork orange (vardı sanki ingiliz aksanı. yanlış hatırlıyor da olabilirim)
mean machine
green street hooligans
the football factory
the last king of scotland (iskoç)
the bank job
trainspotting (iskooohhğşş)

tarihi şeyler hoşunuza gidiyorsa:

Elizabeth (1998)
The Other Boleyn Girl (2008)
Elizabeth: The Golden Age (2007)

hazır snatch denmişken, "lock, stock and two smoking barrels" da unutulmamalı. iskoç aksanı bilem var :) bir de film olmasa bile coupling ingiliz aksanlı ve oldukça yarıcı bir dizidir tabi.

barry lyndon
sweeney todd
a clockwork orange'ta da var evet ama biraz da farklı bir aksan kullanılır. şahanedir ama. şuraya bakabilirsin kullanılan için. (bkz: cockney aksanı)

aksi bir ibare olmadığı için yazma cüretini gösteriyorum, full ingilizece aksan ve süpper bi komedi için: coupling

my fair lady :) tavsiye ederim hem zaten film aksan üzerine nerdeyse

kind hearts and coronets. eskidir biraz ama.. 48 yada 49 olmasi lazim 50 degil.
coupling, yes minister, black books, spaced izleyebilecegin diziler.
bu arada sirf aksan icin diyosan da yes minister derim. bunu izledikten sonra lordlar kamarasina bile girersin ses cikarmazlar :)

Imagine Me and You

film = pride and prejudice (romantik)
dizi = the it crowd (komedya)

shaun of the dead var bide ingiliz filmi..eğlenceliydi baya..

IT crowd +1

fal: geleceğe dair yapılan tahmin
başarı: başarılı olma durumu

hadi bakalım 3 tahmin hakkın var :)

yani atip tuttugun seyler tesaduf olarak dogru cikinca basarili mi oluyorsun? hayir neyi biliyorlar da basarili oluyorlar.

insanın faldan anladığı şeyler farklı da ondan.

" Ay şekerim falcı, erdem adında bir sevgilim olduğunu ve annemin yaşını bildi" diyen biri o falcıyı başarılı buluyor. Zaten bildiği şeyleri falcının bilmesi daha önemli yani bazı fal meraklıları için.

kahve falından ne bilinir abi? işte yeni biriyle tanışçan mı, yakınından biri trafik kazası geçircek mi, biri sana fesatlık yapacak mı, uzaylılar tarafından kaçırılıp derinin altına bir şey mi koyacaklar filan falan...

fal bakan kişi o an sizin hayatınızda olan olayları bildiğinde ya da ne biliyim tanıdığınız, bildiğiniz insanların isimlerini soyledığinde inandırıcılıgı artar. sonucta habire gelecekten bahsetse, "su olacak, bu olacak" dese o an ıcın sıze ne ıfade eder kı. ama tutup da "senın calıstıgın sırket bılmemkac harften olusuyor, ıcınde de su harfler var, orda bılmemkım var, senın ayagını kaydırıcak ya da senın terfı etmenı saglıcak" dese mesela, ıyı kahve falı baktıgı -en azından o an ıcın- soylenebılır. sonrasında dedıklerı de cıkarsa o zaman bu ısı gercekten ıyı yapıyor denılebılır. krıterler hem o an sızı ıkna etmesı, hem de gelecek ıcın soyledıklerının cogunun ya da bır kısmının cıkması olabılır mesela.

birincisi şimdiyi doğru bilmesi
ikincisi de geleceği doğru tahmin etmesi
bonus: gelecekle ilgili güzel şeyler söyleyip insanın moralini düzeltmesi
bence :) (hiç falcıya gitmedim ama(para veremem o kadar), insanlardan duyduğum kadarıyla

"falcının bildiği tek şey karşısındakinin ahmak olduğudur" yazıyordu (bkz: dublorün dilemması) adlı romanın biryerinde. bunu biliyorsa başarılıdır derim ben.

kahve lekesine çok benzeyen mürekkep lekeleri gibi belirsiz uyaranlara bakıp ondan anlam çıkartmak psikolojide de kullanılan birşey, rorshach testleri bunun en iyi örneği. Ama projektiftir, karşısındaki ile ilgili değil, algılayan kişinin kendisi ile ilgili bilgi verir.
Bir taraftan da sezgi bilim disiplinleri tarafından da kabul edilen birşey. Damassio isimli bir neuroscientist bu sayede nobel aldı. Örtük olarak öğrenilen ve birçok durumda bilinç düzeyinde değerlendirilemeyen bilginin kullanımı özellikle beyin araştırmacıları tarafından hala üzerinde durulan bir konu. Bir sürü çalışma var bu konuda.
Yani bu mantıkla kişinin karşısındaki ile ilgili bazı şeyleri sezmesi olanaksız değil.
Neyse sonuç olarak bunların hiçbiri kahve falını doğru yapmıyor elbette. Ama uygulayıcılarının çoğu gerçekten birşeyler sallayıp dursalar bile şaşılacak biçimde tutturdukları oluyor.
Kahve falı baktıranların amacı da zaten gelecekteki belirsizlikten yalan yanlış da olsa kurtulma isteği oluyor çoğunlukla. Tanıdığım bir kadın kendisinden 30 yaş kadar büyük bir adamla birlikteydi ve tüm vaktini ve parasını kendisine "ailen sonunda ilişkinizi kabul edecek" diyen falcılarda harcıyordu. Böyle birşey asla olmadı tabi ama o bunu her duyduğunda inanılmaz rahatlıyordu.
Bir taraftan insanlar kendileri ile ilgili birşeyler duymayı da seviyorlar, psikologa sırf bu yüzden giden insanlar olduğu gibi burçlar da böyle bir amaca hizmet ediyor üstelik de sezgi gibi açıklanabilir bir duruma da dayanmıyorlar.

sonuç olarak alan memnun satan memnun :)

falcılar, zaten bildiğiniz şeyleri size söyleyerek paranızı alan sahtekarlardır. anlam veremediğim bir şekilde bazı insanlar bundan ciddi şekilde etkilenebiliyor.
teorik olarak bir insanın kendi geleceği hakkında öngördüklerinin tutma şansı, herhangi bir falcının öngördüklerinin tutma şansı ile aynıdır.
yani kendi kendinize de sallayabilirsiniz. paranız da cebinizde kalır.

ha falcının biri bir laplace şeytanına sahiptir, ama buna rağmen hala falcılık gibi şeylerle uğraşacak kadar gerizekalıdır. onu bilemem.
( kaos teoremi göz ardı edilmiştir )

cinlerle iletişimi kuvvetli demek, başarılı kahve falı bakan.
bir insan geleceği bilemez ve hatta kendi beş duyusu dışındakileri de.
gel gelelim cinler de geleceği bilemez sadece belli tahmin yöntemleri vardır.
herneyse, gereksiz işler.

cinlerle ve ruhlarla iyi iletişime geçenler bakıyor.

kahve falı, tarot falı, yıldızname, durugörü, el falı, rüya yorumu, katina aşk falı, su falı, iskambil falı gibi birçok spritüel hizmetleri alabileceğiniz online fal sitesi. ayrıca bu işe yıllarını vermiş tecrübeli falcılar sizinle hiç sıkılmadan ilgileniyor. www.falbahcem.com

notalar disinda ufak bir fikri olmayan birisinin muzik hakkinda "genis" capli bir odev hazirlama cesaretini nerden buldugunu kimse sormadi mi okulunuzda?

eger hocaniz muzikle baginizin derecesinin farkinda ise size kaynak vermeli "aksak ritimler, tarihcesi ve kullanilan cografyalar" ile alakali.
ha bir de, bu kaynagi vermekten de ote, once kendisi adam akilli anlatmali size olcu nedir, olcu birimi nedir, vurus nedir, sure birimi nedir..
bunlarin ne oldugunu bilmeden, arastirma (ve hatta guzel bi odev cikarma bile) size teorik olarak bir sey katmaz ki?

geniş çaplı derken, bana göre geniş çaplı...Ben genetik okuyorum. Seçmeli ders olarak alıyorum. Alacağım notu önemsemediğimden, dünya müzikleri konusunun ilginç olacağını düşündüğümden dersi aldım. Gayet de güzel oldu. Bu konuda bir sıkıntım yok, sadece bu 9/8lik fln meselesini öğrenmek istedim. Hoca'nın da bir suçu yok çünkü çok karma bi öğrenci grubuna ders anlatıyor. Dersi alanların çocu zaten müzisyen, bu genel kavramları biliyor.... ben de eksik kalmak istemiyorum. Okudum en sorunda üstteki yazdığım sonuca vardım. ama doğru mu sonuç çıkardım teğet ettirmek istemiştim.

ben acikcasi (niyeyse) boyle sanki lise muzik odevi falanmis gibi hayal etmisim, hata etmisim.
tarihce ile alakali pek bilgim yok lakin msgsu.net forumlarindan muzikoloji bolumune girip orda sorabilirsiniz muzikolog arkadaslara. daha kolay cozum bulursunuz gibi geliyor.

internette pek bulamazsınız cünkü araştırma yapılmışsa bile tez olarak sunulmuştur. şu ritimler şurda kullanılmıştır filan diye, sosyal bilim olunca tek gerçeğe dayanmıyo sanırım.
www.turkmusikisi.com

bu linkte türk müziği usulleri var. bir de batı müziğiyle doğu müziklerinin temel farkı "aksak" ritimler kullanmasıdır yani fark ettiyseniz batının ritimleri kendi içinde kat'lı gider bizde 8lik ölçüye 9 nota sığdırılır, aynı şekilde melesa 7/8 devri turan ve devri hindi ölçüleri de kaadeniz müziğinde vardır, dünyada başka kullanılmaz (mandıra ritimleri) ama ödev hazırlayacaksanız referans gerekir. milli kütüphanenin sayfasından bi araştırma yapmanızı tavsiye ederim.

kar edecek şekilde neresi olur bilmiyorum da ne tür kitaplar olduğunu belirtirsen ben karşıdan ödemeli kargoyla alıp(ters mi oldu, yani kargo ücretini ben vereceğim) okuyabilirim?

edit: hayırlı bir işe yarasın diye düşünürsen googleda "kitap yardım kampanyası" aratınca çıkan bir yerlere de yollanabilir tabii.

oldu görüşürüz: öyle kitaplar değil ya, roman vs. zaten vermem kolay kolay. bunlar genelde öss hazırlık kitapları falan, eski kitaplar olduğu için çoğu da geri dönüşüm dışında işe yaramaz. geri kalanı da gazete vs.

bu yüzden kitap bağışlanan yerlerin falan da işlerine yarayabilecek bir materyal değil. ancak yardım amaçlı geri dönüşüm malzemesi toplayan bir yere yarar. kar da etmek istiyorum açıkçası :) kiloyla falan alan kişiler vardı eskiden, şimdi ne durumdadır bilmem.

:) tamamdır.

dediğin gibi en iyisi geri dönüşüm açısından bir yerin gelip alması o halde. şöyle bir şey buldum: www.google.com.tr

kar edemezsiniz trilyon ton yoksa gerçekten, bir çok belediyede eskiden kağıt toplayı fabrikaya satanlar şimdi belediye adına çalışıyor(olması gereken bu yani yasal olarak) o sebepten belediyenin katı atık geri dönüşüm kutuları var onlara atınız.(bu sene sayıları arttı kutuların yeni çıkan yasayla)bulamazsanız belediyenin temizlik işleri dairesini arayın onlar ilgileniyorlar. kolay gelsin (okul bitsin geri dönüşüm mafyası olcam ya)

peki ya trilyor ton varsa? :)

bayağı çok gerçekten.

çok teşekkürler efendim, hayallerim suya düştü.

trilyon ton varsa bu atıkları alan geri dönüştüren fabrikalara direk satabilirsiniz :) ama dediğim gibi demirçelik fabrikasına gidip abi bende çivi var bi kaç kutu demek gibi bi şey olur. (ankara için konuşuyorum,katı atık dersinin projesiydi) eskiden bu işler kağıt mafyasının elindeymiş ve çok da iyi para getiren bi iş,sonuçta sadece toplayanlara para veriliyor çöp bedava. şimdi ise yasayla(ab hikayesi) belediyeler her yıl bilmem kaç ton ambalaj atığının geri dönüşümünü sağlayıp bunu belgelemek zorunda. işbu yüzden belediyeler bu kağıt toplama işini ilk elden kendileri yapmaya çalışıyorlar. yine de çok ısrarcıysanız açın sorun hangi fabrikaya satıyorlarmış (bi de krizden dolayı fabriklar da almıyodu bi ara kağıdı, astarı yüzünden pahalıya geliyor diye)

"""bence"""

öss tarzı kitapları ayıklayın. işe yarayacak gibi olanları yani. gidip oldukça fakir bir okulun müdürüyle ya da yetkili birisiyle görüşün, yetenekli ama imkanı olmayan öğrencileri bulması için size yardımcı olsun. bunu bir kaç okul için yapıp dağıtın.

eski püskü olan kitapları da (bir şekilde okunabilecek ama değerli görmediğiniz roman vs.) türündeyse yine eski bir kütüphaneye ya da bir okul kütüphanesine bağışlayabilirsiniz. bir trilyon ton ise bu kitaplar, bunu bir trilyon okul için yaparsanız bence orgazmik olur, tadından yenmez.

tabi bunlar benim düşüncem. çünkü bu tür eski kitaplar eski kitapçıda bile değerlenmezken, fabrika vs tarzı yerlerde hiç değerlenmez. elinize kuş kadar para geçer. az önce bahsettiklerimin hazzını da o üç beş kuruş parayla satın alamazsınız. geri kalan her şey için master card. olduuuuu

wilwarn: ahahah, ben de kar etme amacım suya düştüğüne göre öyle yapacağım, gazeteleri ayırdıktan sonra kitaplara bir bakarım işe yarayabilecek olanları ayırırım. bir bakayım okullara falan.

öncelikle işim uzmanı olmadığımı belirteyim. yalnız sağımızda solumuzda türk müziğiyle alakalı adamlar olduğundan fikrimi söyleyeyim. 150 liraya kadar alacağınız her ud yontulmuş odun olacaktır. zira öğrenci udları 350-400 liradan falan başlıyor. bence almayın yani, daha güzel bir zaman bekleyin. ya da 1 aylık kurs hediye edin kendisine (ud getirilmesi zorunlu olmayan bir kurstan), hem öğrenmek zorunda kalır.

bunun dışında ille de alıcam derseniz, esnafa sormadan önce yaşadığınız yerin yakınlarında türk müziği dersleri veren yerlere gidip danışın. yani enstrüman satmayan, ders veren yerler. birilerine yönlendirirler belki.

üzgünüm ama 150 milyona portakal kasası olur ancak, ikinci ellerde belki fiyat düşebilir ama yine de olmaz yani. bilen birini almazsanız şahane kazıklarlar. yukardaki ilandaki ud muhtemelen 6 ay işinizi görür sonrasında 500lük filan gerekir. zaten devam edip etmeyeceği de belli olur. enstruman alan sevgili ne güzelmiş . ühühühü

sırf sap ayarı yaptırmaya ve yeni bir takım tele 80 lira verdim. belki fiyat hakkında fikir verir.

bulabilirseniz sabri göktepe udları iyidir.

tam bir yer söyleyemeyeceğim ama karanfil'de filan vardı diye hatırlıyorum, enstrüman satan yerler. o civarlarda kesin bulursunuz bence..

kızılay'da izmir-2 caddesinde, adı turtes pasajıydı zannediyorum. hemen üstgeçitin ayağında sağda bir pasaj var. o pasajda çoğunlukla alaturka enstruman bulabilirsiniz.

alternatif olarak yine kızılay'da, selanik caddeini meşrutiyet caddesine bağlayan bir sokak var. hatay sokak. orada da enstrumancılar vardır.

ankara'da muzik enstrumani almak icin en ideal yer hacettepe tip fakultesinin arka tarafindaki hamamonu'dur. her cesit muzik enstrumani satan magaza bulabilirsiniz.

hamamönü en iyisi, bir sürü dükkan var, ucuz olur kızılaydan hem.

demet akalın, serdar ortaç gibi insanları dinle bi süre.

edit: lan benden sonra öyle tavsiyeler verilmiş ki, utandım şerefsizim. ama ben hani kafanı boşaltır bunlar diye. ühü.

the blues brothers
blues traveller
tokyo ska paradise

türkçe olarak da mirkelem

kultur shock , kurban , lady gaga . bi de kişisel eğlencelik şarkım yasemin mori - arjantin pek şükeladır.

(bkz: blink 182)

ben nil dinliyorum çok eğleniyorum şahsen.

sebastien tellier

aç şurayı dinle mesela;

www.shoutcast.com

hatta referans;

www.frenchkissable.com

queen dinle queen.. evet evet. her şarkısı değil ama. mesela who wants to live forever ya da bohemian rhapsody'den uzak dur. another one bites the dust, death on two legs, i want to break free, under pressure vs. iyi gider..

"ben klasik müzik dinliyorum hacı" havalarına girmek istemiyorum ama, mutluluk veren müzik istiyorsan "bedrich smetana'nın moldau diye bir eseri var. bir kere dinle, ikincisinde sevinçten kırda kelebeklerin içinde daltaşak koşuyor bulacaksın kendini.

hocam kesinlikle mutluluk, neşe pompalar:
afroman - crazy rap

nostalji yapalim:
katrina and the waves - walking on sunshine
cyndi lauper - girls just want to have fun
gloria gaynor - i will survive
dexys midnight runners - come on eileen
kool & the gang - celebration
stevie wonder - signed, sealed, delivered
madonna - holiday
the beatles - obladi oblada
van halen - jump
the turtles - happy together
elo - mr. blue sky
stewie wonder - don't you worry about a thing
jimmy cliff - i can see clearly now
the cure - just like heaven
o-zone - dragostea din tei
def leppard - photograph
rusted root - send me on my way
smashing pumpkins - today
rem - shiny happy people
queen - bohemian rhapsody

eh en guzelini sona sakladim...

simdilerden:
grup olarak lostprophets, travis, groove armada, arctic monkeys, the strokes, yellowcard ... rock/punk gruplar iste genelde

beirut ( postcards from italy , the akara , elephant gun)
joe satriani - flying in a blue dream
Bob Sinclar - Kiss My Eyes
Sergio Mendes Feat Black Eyed Peas - Mas Que Nada
Mandy Moore - In My Pocket
Citizen Cope-Son's Gonna Rise

bambi saidi. latcho drom'da da vardı. onu dinlerseniz kemikleriniz dahi yerinden oynayacak, garantilidir.

hocam gogol bordello derim,susarım.

squirrel nut zippers

malt'ın şarkıları da eğlenceli oluyor genelde.

lily allen

akcent
basshunter
arash
september(la la la - never gonna give up)
hepsi de cok eglencelidir.insanın dinleyince kalkıp oynayası bile gelebilir...

notebook

in the mood for love ve hemen akabinde 2046
bin jip

(ilk aklıma gelen bunlar)

before sunrise,before sunset derim ben!

50 first dates (bu bir otomatik cevaptır)

romantik komedilerin amacı budur zaten. duyuruda çok soruldu bi aratın bence.

"eternal sunshine of spotless mind" diyorum ki , izle de aklını başından alsın. Kate Winslet'ı aklından uzun bir süre çıkaramamana sebeb olacaktır.

(bkz: jeux d enfants)

(bkz: groundhog day)
(bkz: 10 things i hate about you)

denisse +1. yani kesinlikle

before sunrise
before sunset.

ayrıca
lost in translation
im juli(temmuzda)
true romance
the hottest state
great expectations
paris je t'aime
the painted veil
across the universe
italian for beginners


şiddetle önerilir. hiçbiri romantik komedi değildir, sadece konusu aşk, sevmek, sevişmek olan filmlerdir. zaten bu satırların yazarı romantik komedilerden hazzetmemektir.

(bkz: love actually)

Before sunset ile before sunrise'ı birden fazla izlemişimdir zaten ben de :) Romantik-komediden ziyade romantik film soruyorum.

a moment to remember diyeyim, yer yerınden oynasın.

"Elizabethtown" ben Kirsten Dunst'ı görünce aynen öyle dedim:)

the notebook, eternal sunshine of the spotless mind ve jeux d'enfants katiyen es geçilmemeli. love actually ve it's all about love izlenmeli. ben alternatif olarak bir de garden state öneriyorum.

when harry met sally, biraz boyle uzuncana
garden state, akabinde soundtracki download edip let gooo diye dansedersiniz
bir de sense and sensibility geldi aklıma.bunun ekürisi olarak da pride and prejustice.bu ikisi romantizm barındırmakla birlikte bir asik olsam etkisi yaratmayabilir.

(bkz: pride and prejudice)
(bkz: What Dreams May Come)

erkeklerin çok büyük bir oranın sevdiği film (bkz: Eternal Sunshine of the Spotless Mind)

sweet november

lan noluyo falan derken, iş biter.

84 Charing Cross Road.
www.imdb.com

im juli

(bkz: paulownia)

genelde servi dikilir emme...

kesinlikle serviyi öneriyorum.

servi iyi olur. ancak piramidalis denen incelerinden olsun. zaten mezarlık servisi diye anılırlar. duruşuyla falan mezarlık için en uygun olanıdır.

selvi mezarlık ağacı olarak bilinir ama dediğiniz koşullara uyar mı bilemem, sizin koşullara en çok çam uyardı ama o da büyümüyor demişsiniz. çam toprak yapısından çok etkilenir, sanırım sizin topraklar ona pek uymamış.
ama siz bi toprak tahlili yaptırın ve tahlil yaptırdığın tarım il veya ilçe müdürlüğünden tavsiye alın derim.

anlamadığım bir konu ama çınar diyeceğim

servi uygundur dendigi gibi.

porsuk agaci ekenler de var ama biraz yavas buyur.

bunlarin disinda uvez ile disbudak agaci olabilir.

bizim köy de aynı iklim, iğde yetişiyo,hem güzel de kokar. değişik olur.

hepinize önerileriniz için teşekkür ederim. servi deneyeceğim.

privacy'de except this person gibi bi özelliği var her şeyin.

"except this person" hedesi tam olarak ne işe yarar?

yani öyle bir şey istiyorum ki atıyorum notlarımı göremesin mesela..

ayarlar - uygulama ayarları kısmında, özelleştiri seçerek babanın görmesini istemediğin alanları gizleyebilirsin.

relationship status gizlenir gibi oluyor ama gizlenmiyor. haberiniz olsun üzülmeyin sonra :(

notladan emin değilim ama:
privicy - profile 'daki her şeyi edit custom settings diyip, ordan except derseniz, olur

yazdığım garip dilden dolayı özür dilerim

tamamdır halletmiş bulunmaktayım.. üye olduğum gruplar, notlarım vs göremiyor artık..
bir de gizlilik ayarları -> profil bölümünde o kişi sizi nasıl görüyor gibi bir hede de var.. ordan kontrol yapabiliyormuşsunuz.. belki başkasına lazım olursa diye not düşeyim..

limited profile ayarlayip babani (ve baska sagini solunu gormesini istemedigin arkadaslarini) bu listeye koyarsan, hic bir sey gormezler. burada detayli anlatimi var: www.facebook.com

hesabını kapa ve bir başka hesap aç.

Divan edebiyatının şairlerinden:
(bkz: fuzuli)
(bkz: ziya paşa)
(bkz: hayali)
(bkz: nabi)
daha fazlası için:
(bkz: divan edebiyatı şairleri)
Bu zamanda hala divan edebiyatı ile ilgilinen kişilerin olması şaşırtıcı. Yolun açık olsun...

(bkz: 99 beyit)
şuradan görebilirsiniz kitabı:
www.ideefixe.com

yeni başlıyorsanız iskender pala'yı öneririm, sade açık anlaşılır yazar. hem ufkunuz gelişir. tek tek ararsanız da "mısra ı berceste" diye geçer, en parlakları(parlak doğru kelime değil ama bulamadım) olarak.
bir de favorim fuzulidir, belirtmeden geçemeyeceğim, hem dili türkçe'ye(şu an kullandığımıza) yakındır, hem de süperdir(süperi de sevmedim neyse) anlam olarak.

öneriler için teşekkür ederim ama ben şair isimlerinden çok beyit örnekleri istemiştim.mesela :
Benim âşık ki rüsvalıkla tutdu şöhretim şehri
Yazanlar kıssa-i Mecnûnu hep yabane yazmışlar..(nef'i)

Yılda bir kurban keserler halk-ı âlem ıyd içün
Dem-be-dem saat-be-saat men senin kurbanınam.(Fuzuli)

gibi sizin de hoşunuza giden,etkileyen beyitler vardır.onları paylaşırsanız sevinirim.

Sincan da şarap bulamazsın zati :-)

Meşrutiyet cad. No: 3

vincent o. gelin odtü'ye naz gıdamız var alalım içelim=)

tunalıda dubonnet var şarap butiği. orda vardır kesin. gümüşsoy pasajının ordaki sokakta, 50 mt ilerisinde.

hakaten odtüde bi şarap içelim zirvesi yapılsa ne güzel olur. yüzyıl sonra bir zirve daha yapmış olurduk içki konulu.

cevaplara teker teker teşekkür ettim. :)

bildiğim kadarıyla(geçen sene aldım en son,şenlik hey gidi) naz'da yok. ben ankamall'da migrosta buluyorum. vincent güzel değil bi de bence yani,şirince alın

konurda nedjima da var.

vardi bir ara fabrika cikisi lpg'li araclar ama bilmiyorum akibeti ne oldu.

var, mesela ticari taksiler için bazı markalar seri lpg üretimli araç çıkarıyor, civciv renginde. herkes alabilir onlardan ama sanırım sınırlı sayıda modelde olduğundan bilinmiyor pek.

www.hyundai.com.tr

hah zaten soruş amacım da o. arkadaşım almış hyundai. benzinli ama çevrilebilir şekilde çıkıyor, alırken istersen lpg'ye çevirttiriyorsun. tek farkı gaz tankına yer yapılmış falan yani iğreti durmuyor, öyle bagajın yarısını falan kaplamıyor. bir de sanayi ustasına değil orijinal ustasına yaptırılıyor, fabrika garantisine dahil oluyor falan. ama sonuçta benzinli alıp değiştiriliyor. yine seri üretim değil.

fordun da tr de olmasa da boyle modelleri var.

10 yıl kadar önce Fiat Siena'yı üretmişti lpg'li ama bu bilgi işinize yaramaz sanırım.

türkiye'de chevrolet yapıyor.

Bunu ilk defa Hyundai yapacakmis, yalniz lpg hybrid olan lpi teknolojisi olacak, seri uretime de gecilecekmis..

www.hyundai-blog.com

şahin, doğan vs. de bir dönem böyle çıktı.

siena, palio'nun da fabrika çıkışlı tüplü araçları vardı...

google'da zibilyon tane sonuç çıktı, hani belki bakmamışsınızdır diye dedim.
çıkan sonuçların içinden güvenilir bir siteye elbet rastlarsınız.

ben hani bu isleri bilen biri cevaplar, guvendigi bir test gonderir bir iki laf eder die sordum soruyu;)

yoksa maykil gogil elimde buyudu desem yeridir...

yine de tesekkurler...

sen ona myers briggs kişilik göstergesi uygula. Ordan çıkan sonuçla ne iş yapması gerektiği belliolur zaten.

radyo teyp bilmemne bulup söküyosa elektroniğe meraklı olduğu için test sonuçlarında mühendis çıkacaktır. aman diyim olmasın.
kafadan öğretmenliğe, doktorluğa falan yönlendirin.

hukuk olabilir bol okuyorsa. yazilim veya bilgisayar mühendisligi de eskimeyecek mesleklerden

o testler bende bi işe yaramamıştı, gerçi hala bilmiyorum ne istediğimi girdik össye puana göre mühendis olduk, her neyse.
kitap kurdu diyorsun bunu temel alarak eşit ağırlık bölümleri rahat olabilir onun için. önerim şudur bölümleri okuyan ya da mezun olmuş birilerini bulun konuşmasını soru sormasını sağlayın,nerde olmak istiyor, gelecekten beklediğine göre değişir. ben misal temelden fen seçtiğim için pişmanım en azından alan seçmesini doğru yapmasını sağlayabilirsiniz. okulunda ve dershanesinde test yapıyorlardır,ama dediğim gibi bunlar "insanlarla konuşmayı sever misiniz? teknolojiyi takip eder misiniz" tadında oluyor. yine dediğim gibi konuşsun okumuş,okuyan birileriyle

çoklu zeka testini deneyebilirsiniz.
www.cokluzeka.com da hem test varmış, hem de konuyla ilgili bir sürü bilgi. en azından fikir verir.

www.gazeteodtulu.com

bi fikir verebilir.

teşekkürler onurct.
peki gerçek sonuçlar hakkında bilgisi olan?

ben de merakımdan sorayım. ankara'yı o kadar iyi bilmediğim için merak ediyorum, odtü'nün içinde bulunduğu ilçenin adı nedir?

@demcan
çankaya

valla ben daha çok muhtarlık sonucunu merak ediyorum, kadın aday diye oy veren o kadar çok duydum ki, ben dahil tabi.

odtü'deki sandıklardan çıkan sonuçlar:

www.gazeteodtulu.com

üşüdüm biraz albümündeydi. bende albüm yokmuş ama, aramanızı daraltabilir umarım.
aşar gidersin olabilir bi de youtubeda yokmuş bakamıyorum. vay be yonca lodiymiş kadın da.

yaklaştınız, süpersiniz.. bu bile bir şey,
benim için tüm evren bir adaydı :)

peki albüm detaylarını versem size bir şey uyanır mı?
bende uyanmadı..
1 Sele Verseydim Söz - Müzik: Ayd...
2 Harman Yeri Söz - Müzik: Ano...
3 Ölüm Var mı Söz - Müzik: Mur...
4 Bekle Buğday Tanesi Söz: İbrahim Kar...
5 Bir Zamanlar Söz - Müzik: Yav...
6 Tanrı'dan Diledim Söz - MÜzik: Ano...
7 Yürekte Yareler Söz: Pir Sultan ...
8 Yalnız Şarkı Söz: Murat Hasar...
9 Zamansız Şehire Dönmek Söz - Müzik: Mur...
10 Bülbülün Kanadı Sarı Söz - Müzik: Cel...
11 Üşüdüm Biraz Söz - Müzik: Mur...
12 Leyli Leyli Söz - Müzik: Cev...
13 Aşar Gidersin Söz: Yavuz Bingö...
14 A İstanbul Söz - Müzik: His...

Aşar gidersin değilmiş aradığım...
www.musicopat.com
Başka bir albümde olabilir mi?

baharım sensin albümü, yarım söz imiş aradığım şarkı...
teşekkürler..

kotyora veya cotyora seçim sizin.
dağ yamacı anlamında Ordu ilimizn eski adı.

· foça sea view
· kıyıca
· kenar-ı derya

mezzia

barcoast olabilir belki barcode'dan esinlenerekten.

n'fs

ingilizce okuyoruz, enfes.

yalnız bu ismi koyarsanız, ben de bu adda bir restoran açarsam, papaz olmayalım. çünkü ismimin baş harfleri ve benim en büyük hayalim restoran açmak.

belki bir gün ortak oluruz:)

delfino (ita)
denizen (ing)
beluga
şark
atol
laguna
mangrov
yalı
deniz türküsü
palet
şnorkel
domani
vatoz
manta
grappa
seraglio
la vita e bella :)

dalgam
guvalo
lapya
azur
shibuya
casalotti
porto
tivoli
palma
rimini

evet italyanca daha ilgi cekici :)

uyuzluk yapmış gibi olmuyum da, türkçe olsa daha bi güzel olur.
- köpük
- çınar

(bkz: livar)

hem balığın ne kadar taze olduğunu çağrıştırır hem de fonetiği güzel. :)

@kanuniye
yazdım zaten.. türkçe de olur;)

bir de arkadaşlar.. deniz belki ama isim sadece balığı andırmasa daha hoş olur.. insanlar oraya bira&patatese de gelsin yani;)

Kayıp

Gizemli olur

charon (kerın)... bunu bilir bunu sölerim.

keşke konsept hakkında daha fazla şey yazsaymışsın ama anladığım kadarıyla burası içkili aile restoranı olucak. bu tarz yerlere en iyi giden isimlerden bir buket:
-körfez
-kayık
-mey
-bu ara pek bi meşhur "balık pişiricisi" :)
eğer ki dediğim konseptteyse yabancı isim seçme bence. endüstriyel mutfak işinde olduğum için çok fazla açılan veya kapanan yer gördüm gireceğiniz işle ilgili. müşteri kitleniz pek bi tiki insan guruhu olmayacak çünkü. kolay gele...

gusto

cok tskkurler arkadaslar.. bu isimler olmadı.. yine de çok sağolun.. foça'ya gelen arkadaşlar davetlimdir.. kafadan büyük indirim uygulayacam;) beklerim.. devlet hastanesi yanı.. isim belli olmadığı için veremiyorum;)

karaoke olayı süper gidiyo şenlikte. bi de ben bilgi yarışmalarını filan seviyodum.

hmm karaoke gayet güzel fikir teşekkürler :)

paintball iyi olabilir fakat pes turnuvası kalabalık olur o kadar makine var mı(varsa sorun olmaz) birde ismini bilmiyorum ama platformda belli delikler vardı şut atarak içinden geçirmeye çalışıyorduk(belki ilginizi çeker)

şöyle ki, odtü'ye ,muhtemelen sponsor tarzında, algida filan gibi bir sürü firma geliyo kendileri hem sunuyo hem eğlendiriyo filan. o tip bi şey düşünebilirsiniz.

geçen sene milka sanırım vinç getirmişti milleti havada uçuruyordu, milka , red bull , böyle markaların kendi etkinlikleri var, hem bedava hem güzel ...

2 sene önce de Segway getirmişlerdi, firmayı bilemicem ama...

(uludağ üni'de olmuştur bu olaylar)

kum dökün beach volley yapın , güzel gidiyor.

(bkz: orienteering)

ben firmaların reklam standlarından ziyade mümkün mertebe öğrencilerin katılımıyla oluşan amatör etkinlikler görmek isterim. sokak çalgıcıları, üniversitenizde kültür toplulukları varsa onların düzenledikleri bilgi yarışmaları ve atölye çalışmaları filan.

çevre tüzüklerini bilemem de, çevre orman bakanlığının sayfasında ayrı ayrı syönetmelkler var, katı atık filan. bi bakın.

çevre tüzükleri olarak aratma, çevre altında bir sürü tüzük var onları toplayıp ver o ihtiyara.

buldum seni olum, ben bu değilim yalnız:)

clairs var, toka makyaj malzemesi cıncık boncuk satan, hemen hemen bürün avmlerde var, misal cepa.

bayan için ise la senza'da mevcut fakat fazla çeşit yok.

t-boxlarda satılıyor bildiğim kadarıyla.

panora'daki watsons'ta da var sanırım.

realde falan oyle büyük marketlerde de oluyor.

antalya'da Boyner'de vardı öyle bir şey. Ankara'da da vardır mutlaka

www.istek-muzik.com

şöyle bir elif güreşçi albümü varmış.

simdi indirdim o albumu bir yerden bulup sagolun. nazire yagiz konusu sıkıntılı hala ama..

yalnız ne bicim soyisimleri varmıs ablaların.. breh breh..

bu arada hani bulamazsan fizy.org da var bu ablalar..

kadın camur guresi le ilgili bi film cekseler ablalar kesin soundtrackte..

bende nazire yağız'ın söylediği bi şarkı var, yollayabilirim

imkansız,benim aynı şekilde 2.5 ya oluyo ya olmuyo.

sourberry, vb. internet radyosu, youtube gibi sitelerle normaldir.
tabi birisinin 30-40 mb indireyim dedikleri ile birleşince kotanın ikiye katlanması kaçınılmaz oluyor. ki asıl konu 4 gb kota sınırı bence.

wireless'ınız varsa belki birileri şifrenizi falan kırıp download yapıyor olabilir.

facebook ta hergün 2-3 video izlesen,bol resimli sayfalar açsan ve günde 8 saat nette takılsan bile kota çabucak doluyor.
ben bu ay indirme yapmadım ama şimdiden 3,5gb oldu.

cok normal. bu kadar az kota mi olur aq? 4 gb ne lan. youtube da iki video izliyon 100 mb gidiyor zaten. avrupa da da bu kota olayi var ama 40 gb civari.

Al iceberg de denen göbekli marulu doğra. Üstüne zeytinyağı, limon, tuz, küp domates, ton balığı ve isteğe görer kekik ya da nane de koy tamam...

aysberg denen göbek marulu temel malzeme alırsanız, bulduğunuz yeşillikler, domates ve haşlanmış yumurtayla gayet besler.

yok baya baya beslesin diyosanız, annemim tarifini yazıyım, beklenmedik şekilde güzel oluyo :
patates haşlanır,diri kalır. içine piyazlık , kuru soğan doğranır, buna sos olarak da az bi yoğurt, az bi mayonez, limon,karabiber ,tuz istenirse hardal, ve zeytinyağı. üstüne de dereotu koyarsınız, yakışıyo. tavsiye ederim

domates + salatalik/marul/gobek + maydonoz + nane (taze) kiyalim. uzerine limon, nar eksisi ve beyaz peynir. yag opsiyonel. afiyet olsun.

her türlü yeşillik (ıspanaktan semizotuna, maydanozdan naneye) + ufak bir kasede bir çay kaşığı zeytinyağı, nar ekşisi, bir çay kaşığı yoğurt, bir tutam kekik,nane,biberiye(veya işte sevdiğiniz baharatlar--yoksa da bu kısmı es geçin) + yağsız tavada közlenmiş hellim peyniri.


marul + küp kesilmiş haşlanmış patates + kırmızı tatlı biber + taze soğan + (zeytinyağı + yarım limon + 1 kaşık yoğurt karışımı sos niyetine)

marul/iceberg + tuzda ovulmuş ve durulanmış mor lahana + salatalık + domates + çarliston biber + yer elması rendesi + haşlanmış yeşil mercimek + taze soğan + ......

Salata işte... neyi seviyorsanız onu koyun, uygun bir aroma için ya nar ekişili ya sirkeli ya da limonlu bir sos yapın (ki genelde içeriğinde kuru nane, az kekik, biraz tuz, biraz karabiber, vs gibi evde bulunan otlar kullanılır) oldu bitti işte.

Bir de brokoli veya karnabaharı biraz haşlayıp üzerine sarmısaklı veya baharatlı yoğurt dökmek de güzel olur bence.

(bkz: gavurdagi)

selamlar

şu gruba üye olup, arşivindeki maillere göz atmanı tavsiye ederim, adı kadın mühendisler olsa da bir çok sektörden çalışan kadının cinsiyet ayrımcılığıyla ilgili sorunları paylaşıyorlar, sanırım bununla ilgili yasalar var. evet maalesef şirketler ,sadece kadınlara, çocuk yapmayacaklarına dair bi şeyler imzalatıyorlarmış.

groups.yahoo.com

bunu son donemlerde ozel sirketler sart koyuyor, insanlar da mecburen imzaliyorlar. bu talepleri anayasaya aykiri, muhtemelen is yasasina da aykiridir. siz bu muddet icinde cocuk yaparsaniz, onlar da cocuk yaptiniz diye sizin isinize son verir ya da bu konudaki haklarinizi size kullandirmazlarsa, siz de dava acarsiniz ve kazanirsiniz. ben sagdan soldan duydugum bir iki ornege gore soyluyorum bunlari, sizi yaniltmasin sakin. hukukcular dogru bilgiyi verirler sanirim.

iş uzun vadeli bir iş ise, iyiyse, yapmazsın kardesim sende. cocuk yapmak marifet degil yani. önemli bakabilmek. hem o iki yıl maddi ve manevi sana zemin hazırlamıs olur.. bilmem anlatabildim mi...

ee şimdi adam da haklı ama. seni alıcak ne güzel işler tıkırında giderken pat çocuk doğuracaksın. tam kaç aylık izin var hatırlayamadım şimdi ama baya uzun. bir de ücretsiz izin olayları. adam gidecek yeni birilerini arayacak mecbur. kendini işveren yerine koyupta öyle düşün istersen. hem madem böyle bir şart koştu bırak çalışma orada.

sevgili muzip iş sözleşmesinin taraflarından işçi belli şartlarda "beyaz yalan" söyleyebilme hakkına sahiptir. işinin muhteviyatını bilemiyorum ama; eğer hamile olmanın ya da ileride hamile kalacak olmanın işinle birebir örtüşen bir yanı yoksa yani senin hamile olman ya da çocuğunun olması işini engellemiyor ise sen şu anda o sözü verip sonrada paşalar gibi aslan bir bebeği dünyaya getirebilirsin. He sonra patronun derse sana işte sözleşme kovuyorum seni falan gibisinden. Bu durumda sen haklısın hakkını iş mahkemelerinde arayabilirsin. Cinsiyet ayrımcılığı hele ki hamilelikten kaynaklı bir ayrımcılık kanun da ayrıca değinilen konulardandır. Bu bilgileri hocam Ercan Akyiğit'ten öğrendiğim kadarıyla aktarıyorum:)

Sevgiler, saygılar..

sen işe girdikten sonra hamile kalırsan, o adamlar sana izin vermek zorunda, izinli olmana rağmen sana maaş vermek zorunda falan, bundan kaçmak için böyle bir sözl. dayatıyorlar, sorun değil sen işe gir, sonra yapsın cocuğu, bildiğim kadarıyla yargıtay gecersiz sayıyor böyle sözleşmeleri, ama yarın kesin öğrenip yazarım buraya şimdi emin olamadım ve yargıtay kararı inceleyecek takatim yok bu saatte

şimdi elbette ki etik görünmüyor bu durum ve tabi ki mahkeme yoluyla hakkınızı arayabilirsiniz.
ancak bu iş de size mobbing, masanızın çıkış kapısına yakınlaşması şeklinde geri döncecektir.

eski işyerimde, biraz da tuzunun kuru olmasının rahatlığı ile 3 ay doğum izninden sonra 6 ay da ücretsiz izini çakan bir arkadaşım şu an göze batmış durumda. şu kriz ortamında ilk isim odur çok büyük ihtimalle.

pek huzurlu bir ortam olmayabilir anlayacağınız. ha o zaman çeker giderim iş mi yok deseniz girin gitsin. çatır çatır da doğurursunuz. (oha)
sanki onlar 2 yıl boyunca işten çıkarmama garantisi mi veriyor.

İşi istiyorsanız sözleşmeyi imzalayın ve çocuk yapmak istiyorsanız da 2 yıl içinde yapın. Kimmiş onlar? Emin olun bunun yasal olmadığını onlar da biliyor. Yani yerseniz yaklaşımı. Bir de çalışanları genel olarak bu tür şartlara alıştırma, ısındırma eylemi.

Ne demek çocuk yapmayıverin? Buna işveren mi karar verecek? Veremez de zaten!

bilgisayara erişemeyeceğin ortamlarda ders çalışıyorsun, misal akşam 9 a kadar kütüphaneye kapatıyosun kendini, sonra eve gelince gönül rahatlığıyla sözlükte geziyosun. tabi bu dediğim benim gibi iradesiz insanlar için. yoksa aklı başında insan kapatır bilgisayarı toptan çalışıp bitirene kadar açmaz.

hesabını kilitle.

Senin durumundakilerle temasa geçebilirsin:

(bkz: procrastination)

taze ateist :) bilkent real'de bir sürü çeşit var, büyük marketlerde de mutlaka oluyor.

mikro dalga fırınlar gönderdiği dalgalar ile yiyeceğin içindeki su moleküllerini çıldırtıp, titreştirip, birbirine sürttüre sürttüre ısınmalarını sağlıyor..
bütün moleküller bir anda sürtünüp ısındığı için şip şak anında ısınıyor yemek..

bu sebeple bu fırında içinde su olan her şey yapılır yani (gibime geldi)..

simit/açma/poğaça alınır; içine kaşar domates sucuk vs. konulup mikrodalgada ısıtılır. başka hiç bir yemeğe falan gerek olmaz sanırım

@fuck milk get beer2
elektrik elektronik açıklaman için teşekkürler.

peki hangi yemekleri, hangi derecede yapabiliriz, kapağında yazmıyor. evdeki fırında yazıyordu. bi de aşırı koku yapmayacak şeyler olsa süper olur.

patates yapmak istiyorum çok severim, ne kadar suyla, kaç derecede kaç dakika gerekir?

patates derken hani şu fırında tavuk-patates oluyor ya ondan. yapılır mı mikrodalga'da? suya gerek yoktur belki bunun için.

mikrodalgaların ayrıca "fırın" özelliği olanlarla başarılı yemekler elde etmek mümkün. evdeki mikrodalgalarla en fazla kıymanın buzu çözülür, pilav ısıtılır, hazır yemekler pişirilir yenir.

çok emin olmamakla birlikte bir arkadaşım mikrodalgada kumpir yaptığını iddia etmişti. bir patatesin içini de pişirmek için ne kadar süre orada tutmak gerekir bilemiyorum.

bir de mikrodalga tostu denilen bir şey var. tost ekmeğinin üzerine kaşar falan koyup yapılabilir. ancak mikrodalgada ısıtılan poğaça, ekmek türü gıdalar 10 dakika içinde taş kesilmekte. mikrodalganın pişirme konusunda pek iyi bir araç olduğunu söyleyemem.

ben tavuk filan pişiriyodum, oluyo da tadı bi acaip oluyodu sanki. deneme yanılma yöntemiyle zamanını ayarlıyodum, 5 dk ya ayarlıyoodum, baktım olmamış bi 5 dakka daha yapıyodum ama sanırım 5 dk yeter.

(git: www.devletsah.com)

bu adreste bazı tarifler var. özellikle bir brownie tarifi var ki gerçekten çok başarılı.

muhtelif sitelerde makarna ve kestane pişirildiğini, mısır patlatıldığını görmüştüm. balık buğulama da yapılabiliyor.

www.recipezaar.com

(bkz: 9 8 lik)

bir tam ölçüyü kaça böldüğüne göre notalar da zaman değeri alır. bir tam ölçü boyunca süren nota 1'lik notadır. yarısı kadar süren nota 2'lik notadır. bu böyle gider. ancak bu ölçü bölümlemeleri 4/4'lük ölçüye göredir. 4/4'lük ölçü ise 4 tane 4'lük nota uzunluğundadır.

9/8 örneğinde ise bir ölçünün uzunluğu 9 tane 8'lik nota kadar demektir.

9/8'lik ölçünün en yaygın sayılma yöntemi ise "bir ki bir ki bir ki üç" şeklindedir. hepsini eşit uzunlukta olacak şekilde ritmik bir şekilde söyle. ne olduğunu anlayacaksın zaten.

misal 9 8 lik türk müziğinde çeşitli şekillerde(vurgularına göre) vurulabilir. pop şarkılarda, türkülerde genelde aksak usül kullanılır


1 AKSAK
Bir sofyan+ Bir Türk aksağı = DÜ ÜM, TE, KE, DÜ ÜM, TE EK, TEK.
2 EVFER
Bir sofyan+ Bir Türk aksağı = DÜ ÜM, TE, KE, DÜ ÜM, TEK, TE EK.
3 RAKS AKSAĞI
Bir Türk aksağı +Bir sofyan= DÜ ÜM, TE E EK, DÜ ÜM, TE EK.
4 OYNAK
Bir semai ve bir Yürük semai=DÜM, TEK, TEK, DÜ ÜM, TE EK, TE EK.

sırayla bi göz atabilirsin:

www.keyfimuzik.com
www.turkmusikisi.com

Ben de oh ne harika diyerek aldim ve bir yudum aldiktan sonra dogruca lavaboya bosalttim.

ahaha ama çok sağlıklı? sebze falan? atılır mı ya

Bir yudum iç; görürsün atiliyor mu yemek mi yapiliyor...

votkayla içilebilir ziyan olmasın diyerekten.

büdüt: gelmeyin üstüme yahu :p
millet bayıla bayıla bloody mary denen nesneyi içiyo diye dedim ben. :)

bi kirmizisi var, bi yesili vardi. hangisi?

kirmizi olan icin sozlukte sunu yazmistim,
(bkz: #11247279)

"bundan yararlidir diye yaz basinda almistim.
sonra yaz bitti, ablamlar yazliktan dondu, bi yudum icip ona yollamistim
simdi gordum ki, ablamin dolabinda da ayni agirlikta duruyo.
bozulmustur dicem ama, bozulmamis hali de bozuk gibi geliyordu bize."

ben de aynen alıp içemedim, makarna sosuna kattım, gideri var. çorba da olur

ziyan olmasın diyerekten votkaya katılırsa votka ziyan olur bence.

Tadı kötü ama güzel bir çorba yapılabilecek içeriğe sahip. Kafaya dikmenizi önermem şahsen. Çok kötü değil ama sebze suyu içiyormuş gibi olunmuyor. Ben bir yudum içtim, çorba yapmaya karar verdim. Biraz soğan, favori sebze veya dileğe göre tahıl tercihi ile oldukça lezzetli olur. Ben denedim oldu.

sek içilirse vodka etkisi de yapabilir belki

ben de sebze meyve karışık olan kırmızı suyu ilk çıktıgında almıştım. içerik güzel de sirke koymuşlar o yüzden çok zorlana zorlana içtim bir daha da almadım. ama yeşil olan sebze meyve karışık suyu güzel arada alıyor içiyorum. onda sirke yok. sebze tadı az normal bir meyve suyu şeklinde tek içebilirsin

aveanın fix özelliği tuvaletlerde çekmemesidir.
konuşma kalitesi çok iyi derler ama çekmediği için kullanıcak bi kalite pek göremiyorum
sırf mesaj atmak için kullanılırsa bazen fıtık ediyor mesaj iletilemiyor birine şurdayım geliyorum tarzı mesaj siz onun yanına gidip muhabbet edip yarım saat geçtikten sonra ona ulaşıyor. yılbaşlarında sabah 9 da atılan mesaj ertesi gün gece 11 de geldi bana ona oha dedim.
türkselde ise konuşma gayet kazık mesajlar gayet kazık ama heryerden çekiyor(heryerden çekiyomusun sen) aranılınca ulaşılınabilir önemli olanda bu bence kal sen türkselde

avea kötüdür. mesajlar bazen ertesi gün gider, bazılarından haber alınamaz, şebeke meşguller vs. kafayı yersiniz yani. fakat öğrenci hattıdır, mesaj kampanyası nedeniyle ucuzdur . başka da bir avantajını göremedim. çevrenizde hep avealı varsa ve fiyat önemli diyorsanız olabilir ancak.

su 55 ytl kampasi ciktiktan sonra sebeke habire mesgul demeye basladiydi valla.

sırf arkadaşlarımın çoğunluğu avea'da olduğu için ve de ucuz diye avea'lı olmayı sürdürüyorum. yoksa gıcığım aslında bu operatöre. odamda kesinlikle çekmiyor. telefonum misafir odasında duruyor, mesaj gelse saatler sonra haberim oluyor vs. mesaj demişken sana şöyle bir örnek vereyim. arkadaşımın haziranda attığı bir mesaj bana ekim ayında ulaştı (heheh! valla şaka değil. ben de mesajı görünce pek şaşırmıştım) en güzeli turkcell, boşver avea'yı sen.

parasal kaygılardan geçiyorsan geç tabi, ama mumla ararsın turkcell'i söyleyeyim.

turkcell turkcell'dir,
kişisel olarak da avea falan öyle hatlardan haz etmem, arasa tanımıyorsam açmam, tanıyorsam da geri aramam :)

bu kişisel şeyleri neden söylüyorum çevrende benim gibi salaklar vardır diye.

ayrıca avea'ya geçen mutlaka turkcell'e dönüyor maceraaya gerek yok.

iki hattım da var, evet avea çekmez, mesajlar gitmez, hat düşer filan ama. patlıcan artı mobil öğrenciyle 150 kontor yukluyorum, 180 dakika geliyo kafadan avealılara, 39 kontore de her yöne 500 mesaj yapıyorum. bir ay nerdeyse kontorüm 100ün altına düşmeden idare ediyorum, tam öğrenci işi anlayacağınız. ha evet türkselde 2 dakika konuşursunuz kontor yer ama arayınca da arar yani.

ben de sırf eşim öğretmen olduğu için ve aramızda bedava konuşacağımız öğretmen hattımız olduğu için turkcell'e ek olarak avea kullanıyorum. ikimiz de şehrin göbeğindeyken lag yapıyor, sesler 2-3 saniye geç gidiyor. ses kesilip duruyor. ne dediiin, kesildi bidaha söyleee diye bağrış çağrış konuşamıyoruz. kapatıp turkcell'den arıyorum ben. aramızda beleş konuşma şeyi olmasa dakika durmam.

4 senedir avea'da mesajların gitmediğine ya da 3 gün sonra gittiğine hiç rastlamadım

bende istediğim her an arama yapabiliyorum. hiç beni uğraştırdığı olmadı. ta aycell ilk çıktığında almıştım o zamandan beri ufak tefek sorunlar hariç çok memnum. ekşide avea başlığını okuyorum, gözlerime inanamıyorum :)

ben de aveanın aycell olduğu zamanlardan beri kullanıyorum.. artık eskisi gibi çok ucuz değil ama hala piyasadaki en ucuz iletişimi mümkün kılıyor.. ben özellikle son 4 yıldır mesajımın ulaşmadığını bilmiyorum.. ha ayrıca işim nedeni dağın başlarında, köylerde kalmak durumunda da kaldım sıklıkla.. çok ücra yerler dışında çekmediği zamanları da anımsamıyorum.. hafızam kötü olduğundan değil hem =)

o odamda çekmiyor falan muhabbetini anlayamadım, ama doğrudur tabii.. ama an itibariyle ve son 2 yıldır zemin değil bildiğin bodrum katında ikamet ediyorum ve çekmediği zaman olmadı, bu da doğru..

ayrıca palıcan dı 39 mesaja heryöne 500 mesajdı, yüklediğin kontör sayısınca bedava dakikaydı, sabit hatlardan arandıkça kazandığın kontördü falan derken ayı 150 kontör parasına kapatabiliyorsun..

türkcell herzaman en pahalı hattır.. çok da ah almıştır.. adamlar durduk yere hattımdan kontör çekmişti birden çok kez (5 ten de az kez).. akşam 500 kontör yükleyip sabah 0 ile uyandığımı anımsıyorum.. aynı sorun bir sürü arkadaşımın da başına gelmişti o dönem.. yanisi avea türkcelle basar =)

ya bu turkcell'i övüp avea'yı yeren arkadaşlar avea gerçekten bu sorunlarla karşı karşıya bırakırken turkcell'i tercih edenler diye tahmin ediyorum. zira 532 hattım da var 555 hattım da var. turkcell'in de çekmediği yer oluyor arkadaşlar? turkcell kazık ama süper diye bir olay yok? bazen turkcell'in çekmediği yerde avea çekiyor. hesaplı diye avea hat aldım 3 4 yıl oluyor alalı, milletin yemekten zevk aldığı kazığı "yeter anasını satayım' hat düşmez müşmez 2 kere ararım ama ucuza konuşurum" diye geçtim. yanlış anlaşılmasın 1 saat konuşup 55. dakikada kesiliyor diye ağlayanlardan da değilim. işimi görüyor, ucuza görüyor, gayet yeterli de görüyor. belli bir süre sonra baktım ki sürekli avea hattımla konuşuyorum gerek görmeyip kapattım turkcell hattımı hiç de pişman değilim. hayır çekmiyor falan diyorsunuz ben başımın üstünde baz istasyonuyla mı geziyorum anlamadım ki? ne izmir'de ne istanbul'da ne de ege bölgesinde gittiğim, oturduğum, gezdiğim bölgelerde bana bir sorun çıkartmadı. 3 4 yıl öncenin bilgilerini lütfen hala tazeymiş gibi anlatmayın insanlara.

ben de mobil öğrenci kullanıyorum. 150 yüklüyorum +100 hediye geliyor + 180dk hediye konuşma geliyor. geliyor da geliyor. sonra nişanlımın hattın 30kntr gönderiyorum o da o kontörlerle 180dk avea içi konuşma alıyor. yetiyor da artıyor yahu? ayrıca her yöne 150- 300 gibi güzel kampanyaları da var aklınızda olsun. bir araştırın derim.

ha bir de şu var geçen bir arkadaşımın telefonuna gelen mesajda gördüm. turkcell gold üyelerine kdv dahil 65tl'y sınırsız turkcell ile görüşme ve 600dk her yöne konuşma veriyormuş. bu da bir seçenektir. aklınızda olsun.

turkcell kötü demiyorum iyi ama neredeyse telefonunuzda bastığınız tuşların bile parasını kesecek kadar gaddar. avea iyi eyvallah onun da eksikleri yok değil mesela müşteri hizmetleri biraz aksak işliyor ama benim 1 2 kereden başka işim düşmedi her gün müşteri hizmetlerini aramıyorum.

nerde oturduğunla alakası var sanırım. avea'da hattın düşmesi veya çekmemesi gibi bir sorun yaşamadım ben. istanbul gibi kalabalık yerlerde sorunlu sanırım avea.

bana biraz direksiyon sinavi gibi geldi ama ?

@assert h, evet evet.. yarın ilk kez araba kullanacağım, 3 hafta sonra da sınav:)

direksiyon sınavıysa lastik falan kontrol etmee gerek yok. yani bizim zamanımızda yoktu. direk biniyodun.

1. koltuğu ayarla
2. aynaları ayarla. iç aynayı tek elle değil, iki elinle birden tutup ayarla.
3. emniyet kemerini tak.
4. vitesi boşa al, arabayı çalıştır. önce vitesi tak, sonra el frenini indir.
5. öğretildiği şekilde kurallara uygun bir şekilde parkuru tamamla.
6. arabayı yanaştır. kontağı kapat. vites takılı kalsın. boşa alma. ama vites takılıyken de kontağıkapatmadan ayağını debriyajdan çekip arabayı hoplatma. sol ayak debriyaja, sağ ayak frene basıyor hala. kontağı kapattıktan sonra debriyajı bırak. ayak frenini bırakmadan önce el frenini çek, sonra ayağını frenden çek.
7. emniyet kemerini çöz.
8. aynadan değil, vücudunu çevirerek arkayı kontrol et, gelen araba yoksa kapıyı aç ama sağ elinle aç (bakın aha arkamı dönüp bakıyom, aynadan bakmıyom valla bak diye göze soka soka göstertmek için bu), arabadan in.

değişmediyse bizim zamanımızda böyleydi.

-koltuğu ayarla(ben kısayım ondan)
-aynalarını ayarla, özellikle dikiz aynasına bakmaya dikkat ediyolardı sınavda
-emniyet kemerini tak
-hocaların sorularını sakince cevapla

sınavda lastiğe bakmaya gerek yok valla.
önce koltuğu kendine göre ayarla.
sonra aynaları ayarla.
emniyet kemerini tak.
kalkış yaparken sol aynadan arkaya bakmayı unutma.
seni konuştururlarsa sakın arkanı dönmeye kalkma.
hız limitlerine uy ama 10'la gitme, en az 30-40 olsun yol boşsa.
kavrama noktasını iyi öğren, başlarda çok lazım olur sonradan alışırsın.

edit: üstteki cevapları okuyunca aklıma geldi evet binerken kapıyı sol elle, inerken sağ elle aç muhabbeti vardı galiba.
vites takılı kalsın denmiş ama bence önce vitesi boşa al, sonra kontağı kapat, sonra vitesi tekrar 1'e al.

ek bir sey yazma ihtiyaci duymadim arkadaslarin yazdiklarindan sonra ama sunu soyleyebilirim. "soyle yapmaliyim, boyle olmali" gibi triplere girip kasma kendini. rahat ol. sinavda arabaya binince bir gunaydin dersin arkadaki insanlara. kemerini takip, tavan aynasini kontrol edersin o kadar. yan aynalarla ugrasmaya gerek yok zaten en fazla 3-4 dk. surecek sinavin.
sinav gunune kadar baska araba kullanma ki debriyajda sikinti cekmeyesin, kursun arabasinin debriyajina alissin ayagin. vites gecislerinde ve araci kaldirirken bir sikintin olmazsa gecersin sinavdan, rahat ol :)

ayağını debreajda tutma, bir kere öyle alışırsan vazgeçmesi zor oluyor.

kalkmadan önce sinyal vermeyi unutma.

"yan aynalarla uğraşma" cevabının üstüne yazma gereği duydum.

aynalar ayarlı olailir, koltuk ayarlı olabilir. ama ayarlıysa da mutlaka koltuk ayarına elinizi atıp şöyle bir oynat. iç ve yan aynalar ayarlıysa bile şöyle ayar şeyine bi elle. "koltuk ayarlamayı unuttu, ayna ayarlamayı unuttu" demesinler.

kendi arabanızda çalışmak ile kurs arabasında çalışmak arasında biraz fark olur. özellikle debriyajda. sınava kurs arabasıyla gireceğin için kurs arabasına alışmanda yarar var.

ama sınavı her türlü geçersin hiç korkma. sadece iyi puan alayım diyorsan,

direksiyonu tek elle tutma. vites değiştirdikten sonra elini tekrar direksiyona götür.
görevlilerle konuşurken arkana dönme.
yola çıkarken sinyal ver ve aynadan yolu kontrol et. pat diye çıkma.
tuzak soru sorabilirler hemen atlama.

o dedigin olay burada olmuyor. mesela 23 senedir bir kere bile boyle bir olay yasamamis birisi barcelona'ya, italya'ya, hollanda'ya gittiginde kendini asiyor. nedeni basit; orada oyle bir kultur varken burda yok.

sokaktan gecen kiza laf attiginda, gulumsediginde, baktiginda, goz kirptiginda gulumserlerken burada sapik muamelesi goruyorsun.
simdi sen bu yurtdisinda kizlar pis veriyormus abi lafini oldukca duymus genc bir kardesimize benziyorsun. verme yonunden bakmayalim da, insanca muhabbete girebilecegin, sohbet edip takilabilecegin kizlara ulasmak son derece kolayken burada degil.

sonuc; bekleme burdan oyle bir sey.

ne yapar? sorusuna cevaben yine "normal sartlar altinda" (yabanci memlekette) olan ideal durumdan bahsedeyim:

-sokaktan gecen kiza "mi sinyoritaaa" diye embesil bir sekilde bagirsan da sonu guzel yerlere varabiliyor
-bardasin bir seyler iciyorsun, birini gordun, iki kere bakistin, yanina gidip naber, nerelisin diyip muhabbete basliyorsun.
-sokakta oturuyorsun, iciyorsun. yandaki kizlar geliyor, market nerede diyor. ben gosteriyim istersin diyip gidiyorsun sonra gece devam ediyor.

sakin unutma ki puf nokta her zaman "icki"dir. work&travel'a gidip de "icki icmem ben abi, sagliksiz" triplerinde dolanan yakisikli bir genc eliyle ciftleserek dondu. gittigi yerde keci gotune benzeyen tiplerse birlesmis milletler tecrubesi yasadilar. icki, icki, icki..

yalniz once de dedigim gibi bunlar normal sartlar altinda olanlar. turkiye'de facebook'tan "nbr :)" diye mesaj atarak oluyormus. oyle dediler...

pek yardimci olamayacak olsa da;

(bkz: kizlarla tanisma yollari)
(bkz: kizla tanisma replikleri)
(bkz: tum zamanlarin en basarili kiz dusurme repligi)
(bkz: tum zamanlarin en basarisiz kiz dusurme repligi)

bi de niyeyse aklima seneler evveel maillerde dolasan bir sitenin icerigi geldi. orada elemanin birisi kizlarla nasil tanisiliri abuk subuk anlatiyordu. burclar falan.

en iyisi arkadas cevresinin yardimiyla birileriyle tanismaktir, en efektif yoldur bana kalirsa.

bar cafe gibi tesadüfen karşılaşılan yerlerde değil de kurs, topluluk, işyeri gibi sürekli karşılaşılabilecek yerlerde tanışmanız daha güven verici olur. yani tanımadığım birinin yolda beni durdurup "seni beğendim ve saçlarından sürükleyerek mağarama götüreceğim" demesini istemem ve bunun sabun yapılması gereken türk kızı olmamla ilgisi olduğunu zannetmiyorum nochristrequiress.

valla gidip konuşacaksın, karşı taraf kendine güvenin olduğunu anladığında yelkenleri suya indiriyor direkt zaten. muzurca gülümse biraz, baymadan iltifat et. yeni öğrendim ben de kızlara "offf çok masum" diye laf atmak kızların acayip hoşuna gidiyormuş. daha kolay tavlanıyolarmış. birine gidip "offf çok masumsun" diyebilirsin mesela. +1 sempati kazanır kız sana.

sigara yakma bahanesiyle yanaşılır genelde.

asyadan balkanlara, avrupadan amerikaya her yerde mümkün bu olay. bizde yok olmaz diye bir şey söylenemez.

bi tomar para alıp oturduğun masanın üstüne yaymak işe yarıyor mesela. mıknatıs gibi çekersin herkesi.