mazbata mıydı neydi

matras da olabilir. ma lı bişeydi.

ya google'dan bulabildiğim kadarıyla bu alete "masa isimliği" hatta "masalık" deniyor. ama daha fantastik bir ismi olduğuna inanmak istiyorum.. masalık ne lan?

İsimlik onun adı.

Unlocker la alakası yok, hatta unlocker programını kullanarak ismini değiştirmeye filan çalış belki başka bi program bunların değiştirmesini engelliyor olabilir, bi de güvenli modda dene yine olmadıysa hdd yi çıkartıp başka bi bilgisayarda slave olarak takıp deneyebilirsin...

ayrıca söz konusu klasörün ismi yeşil renk görünüyor. resmi koydum bakabilirsiniz. güvenli modda denedim yine olmadı

dosya üzerinde sağ tık özellikler*güvenlik*gelişmiş*sahip*düzenle yapıp bilgisayarınızın adını seçin nesnelerin ve alt kapsayıcıların sahipliğini değiştir seçeneğini işaretleyip tamama basın belki bu şekilde çözebilirsiniz.

bir kaç soru sorarak belki cevaba yakınlaşabiliriz;
* dosya sistemi ntfs mi? disk ilk kurulduğunda da ntfs miydi, sonradan değişti mi?
* disk, partition magic gibi bi programla bölündü mü, bölündükten sonra böyle olmuş olabilir
* klasörü cd-dvd'ye filan yazdıktan sonra boşalttınız ancak klasörü silmediniz? bu gibi durumlarda saçmalayabiliyor windows nedeni bilinmese de..
-nedenini anlamak biraz zor da olsa, bu gibi nedenlerden meydana gelmiş olabilir sorun

kullanımı kolaydır.

elle sarmanın ve içmenin zevki apayrıdır.

kullanimi kolay olmasina ragmen elle sarmaya gore eziyettir bana gore. king size ve regular size olmak uzere iki cesidi var yanilmiyorsam, kullandiginiz kagida gore tercih yapmaniz gerekir. istanbul icin bir bilgim yok maalesef.

kullanımı feci kolaydır, birazda ne sardığına göre değişir; bi şe diyemem :P

bendeki çin malı "fuji" filter tube machine diye bir şey(üzerinde tac mahal resmi var). genelde sarma sigara, tütün, çakmak vs satan tablacılarda falan olur.

kullanımı kolay ancak ocb sarabilecek olanını görmedim. (bkz.nudge nudge) olsaydı kesin görürdüm demek ki yokmuş.

ilgi alanınıza göre değişir. spor seviyorsanız, sportif ürünler orada ucuz. elektronik eşya severseniz onlar da ucuz. müzikal aletler keza nispeten.

ipod. (ilk akla gelen)

kesinlikle saat ama verdiginiz kotayı biraz gecebilir...

10$ a gap tişörtler olduğunu duymuştum. 2-3 tane aldırılabilir??

cpu, ekran kartı, parfüm, alkol, puro

postayla gelmesi halinde gümrüğe takılması ihtimali yüksek olan şeyler isterdim, o yüzden t-shirt falan istemezdim. hacimce ve ağırlıkça büyük elektronik ürünler diye genelliyeyim (ben de arkadaş düşmanıymışım).

zippo çakmak mesela..

ben thinkgeek'ten siparislerimi getirtiyorum genelde.

Marka gunes gozlugu.

amerikada california'da "homeless" olmak bir yaşam biçimi, bir tercih meselesi. adamların maaşı var, evde değil, parklarda yaşıyorlar, müzik dinleyip, kitap okuyorlar, şezlonglarda keyif yapıyorlar. "Santa" denilen bir tanesiyle tanıştım, adam evsiz filan ama beğendiği her hatuna hediye alıyordu, bizim pedi-capci türklere herkesten çok bahşiş veriyordu.

Ha yok mu garibanı var, ama kötü muamele filan görmüyorlardı.

Avrupa'da da başka şehirlerde gözüme çarpmadı; ama Almanya'da çok fazla vardı. Görünüşleri ve gördükleri muamele de aynen Türkiye'deki gibiydi: görmezden gelinmek...

avrupa baskenti bruksel'de bi dolu dilenci var, kotu muameleye sahit olmadim, polisi gorunce oturduklari yerden kalkip uzaklasiyorlar. baska yerlerde de tren garlarinda karsilastiklarimdan bozuk paran var mi, sigaran var mi seklinde yanasanlari cogunlukta olmakla birlikte, bizdeki gibi kucaginda cocuguyla yere oturup, karton acanlar da var. genellemelerden hoslanmasam da cogu kacak gocmenlerden olusmakta diyebilirim.

ne kadar 'avrupa' sayılır bilmem ancak ukrayna'da özellikle turuncu devrim sonrasında evsiz sayısı inanılmaz derecede arttı. sadece kharkiv'de her yıl 300 kişi soğuktan donarak hayatını kaybediyor ve bunların çoğu evsiz. hükümetin bu konuyla pek ilgilendiği yok. daha önceki rusya yanlısı hükümetin de yoktu. bazı sivil toplum örgütleri bu durumla ilgileniyor gibi ancak ukrayna'daki sivil toplum örgütlerinin etkisini türkiyedekilerle karşılaştırınca, türkiyenin bu konuda çok daha ileri olduğunu görürsün. düşün artık durumun vehametini. beterin beteri...

işin esas trajik yanı şu: mesela kharkiv'deki evsizlerin çoğu üniversite öğrencisi. bunda avrupa fetişisti devrimin ardından hızla artan kira fiyatlarının etkisi büyük. medya ise soğuktan donarak ölen evsiz öğrencileri pek ilgi çekici bulmuyor. ukraynaca ya da rusça biliyorsan bazı yerel gazetelerin web sayfalarına göz atabilirsin.

amacım sscb döneminde ukrayna'da 'her şey güllük gülistanlıkti' izlenimi uyandırmak değil. ancak şu bir gerçek ki sscb döneminde ukrayna'da tek bir evsiz yoktu.

sırbistan / belgrad'da yanımıza normal görünümlü bir teyze gelip bir şeyler anlattı, en son elini açtığında dilendiğini anladık. "ne sırpski" (sırpça yok) deyince çatır çatır ingilizce konuştu. bu da böyle bir anımdır.

Hollanda'da aynı şekilde bol bol dilenci var. Adamların çoğu da ot pıt olayında. Benim bir ay geçindiğim paradan da fazla işsizlik maaşı alıyorlardı. Kimsein hor gördüğü yoktu bu elemanları, son derece zararsızlar. Vermezsen ısrar etmiyorlar. Dutch bilmiyorum ciğerim dersen çatır çatır ingilizce konuşuyor namussuzlar.

Ha çok yoksulları da var. Ramazan ayında Ülkü Ocakları ücretsiz iftar yemeği verirdi, evsizler de, durumu kötü olan Hollanda'lılar da gelir yemek yerdi. Sonra teşekkür edip sessizce giderlerdi.

evsizler dünyanın her yerinde aşağılanır ezilir, rönesansın çocukları da olsalar avrupada da ezilirler. japonyada bile metrolarda yatan sayısız evsiz var.

bu arada jirkiye katılıyorum. kiev evsiz yuvası, adım başı heryerde ama heryerde evsiz var, dileniyorlar kışın ortasında. ve evet kapitalizm öldürüyor onları çok açık ifadeyle çünkü insan haklarına saygısı sosyalizm kadar değil

amerikadakileri en güzel (bkz: The Saint of Fort Washington) filminden izlersin. washington kalesi'nin azizi olarak geçer.

(bkz: türk medyasi)

hersey olur.

ben bakındım ama bulamadım hangi amatör çalışma olduğunu?

tahminim başlığı atanlar da farkında değildir, tesadüf yani kısacası. zaten "şu güzel ortamı bozmadı" bilmeyen bir okur için arka sayfadaki "ampüllü keman ızgarası tanıttı" filan gibi bir başlık gibi sıradan.

bilenler bilmeyenlere anlatıyor.

(bkz: liseli serap ve bangbus ekibinin maceraları)

volkani yerde bile tekmediler vardi bir de.

şu lafın aslen nerde kullanıldığını bilen çok az kişi vardır kanımca. belli bi kitle yani. o yüzden şaşacak bişey yok. belki de hakkaten hiç duymadılar böyle bişeyi daha önce, öylesine atıldı manşet.

bir de şeyi düşündüm, biliyor olsalar dahi atabilirler ki, ulusal filan fark etmez.

örneğin banu alkan'ın kaldıramazsan kaldırırlar ı meşhur olduğunda "kaldıramazsan kaldırırlar" diye bir yasa haberine manşet atılmıştı, herkes biliyorken hem de şarkıyı.

milyonların izlediği çarkıfelek'te hangi sözlerin nasıl kullanıldığını söylemeye bile gerek yok zaten.

buna bir şey deniyordu edebiyatta. hatta en ağır hakaretler bile edilse bu yöntemle, suçsuz sayılınıyordu filan.

iyi de bir de şöyle bi boyutu yok mu işin sonuçta "suç" olarak tanımlanmış bir eylemin videosunda geçiyor bu. habertürk gazetesi ekşi sözlük değil sonuçta dikkat etmeleri gerekmez mi böyle şeylere.

bu "deyimin"(böyle diyeceğim valla.)kaynağını bilmiyor olmaları akla yatkın ama zannetmiyorum.

doğru diyorsun da o "suç" olan şeyin sahipleri bu lafı/cümleyi/filmi gidip tescil ettirmezlerse direkt ve kolayca "benim aklıma geldi" olabiliyor. buna bir çare yok yani.

bunu tesadüf olarak gören insanlar, çok iyi niyetli olmalı. herkes böyle olsa keşke.

yasak değil elbette, ancak bu kadar çirkin bir şey olabilir mi, onu ben bilmiyorum işte.

(bkz: hece ölçüsü)

'şu güzel ortamı bozmadı' nın nesi bu kadar acayip? çok daha kalitesiz milyonlarca başlık,manşet vs. bulabilirsin.

"volkan'ın dramını" bilmiyordum henüz. neler oluyor hayatta. hımm sorulmaması gereken bi soruyu sormuşum. resmen aydınlandım.

hahahahahaha

b.onat caddesinin uzerinde koması gectikten sonra ilk sokaktan donmeden kosedeki rent a car ın yanında bir cd-dvd ci var.orada poster satılıyor.hatta film afişinin alası var orada.

gizli bahçe'de (kaleiçindeki) poster oluyordu ama çok çeşit yok. muratpaşa camisi ile valilik'in olduğu cadde arasındaki kitapçı ve sahaflarda oluyor. ada kitabevi (ismi yanlış hatırlıyor olabilirim) diye bir yer var oralarda, onda epey çeşit var gibi gözüküyor dışardan.

güllük caddesinde askerlik şubesinin hemen karşısında bir yerlerde satılıyor.. sahaflarda ise genelde politik içerikli posterler oluyor.

seferoğlu fırın var bilirsin. milli egemenlik caddesinde. seferoğlunu geçince bir dvd vcd satan yer var. ben de oradan aldım scarface ile fight club posterlerini. fiyatı da çok ucuz.

100 euro yada dolar ın altı gümrüğe takılmıyor diye biliyorum.

ebay dan alışveriş yapmadım, www.iyibey.com sitesinde oldukça doyurucu bilgiler mevxut.

peki alınan ürün kaç günde alıcıya ulaşıyor genelde?

gönderme seçeneğine göre 7-30 gün arasında değişir. usps first class'la gönderilecek olursa 15-20 gün bi rahat beklemen gerekir mesela.

gecen hafta salı gunu USPS First Class Mail International ile gonderilen kargo bugun elime gecti mesela. hemde kapıdaydı. ptt kapıya bırakıp kaçmış :) ki istanbul ptt si bu. ama bu secenekte kargom nerede falan die takip yapamıorsun mesela hızlı ucuz ama biraz muallak gelip gelmeyeceği. gelse bile ptt sayesinde kapıdan araklanmayacağı.

şimdi normalde first class için 15-20 güne kadar gözden çıkarmak gerekiyor ki nerede kaldı bu diye düşünülmesin. postaya verildiğinde ilk uçağa yetişirse paket hızlıca geliyor ki bunda verildiği yer de önemli tabi ki, ama bazı durumlarda birkaç gün ordaki posta servisinde bekleyebiliyor o zaman da süre uzuyor. yani en kötü 20 gün olarak hesaplayın iyi ihtimallerde sevinirsiniz hiç olmazsa :))

demet akalın, serdar ortaç gibi insanları dinle bi süre.

edit: lan benden sonra öyle tavsiyeler verilmiş ki, utandım şerefsizim. ama ben hani kafanı boşaltır bunlar diye. ühü.

the blues brothers
blues traveller
tokyo ska paradise

türkçe olarak da mirkelem

kultur shock , kurban , lady gaga . bi de kişisel eğlencelik şarkım yasemin mori - arjantin pek şükeladır.

(bkz: blink 182)

ben nil dinliyorum çok eğleniyorum şahsen.

sebastien tellier

aç şurayı dinle mesela;

www.shoutcast.com

hatta referans;

www.frenchkissable.com

queen dinle queen.. evet evet. her şarkısı değil ama. mesela who wants to live forever ya da bohemian rhapsody'den uzak dur. another one bites the dust, death on two legs, i want to break free, under pressure vs. iyi gider..

"ben klasik müzik dinliyorum hacı" havalarına girmek istemiyorum ama, mutluluk veren müzik istiyorsan "bedrich smetana'nın moldau diye bir eseri var. bir kere dinle, ikincisinde sevinçten kırda kelebeklerin içinde daltaşak koşuyor bulacaksın kendini.

hocam kesinlikle mutluluk, neşe pompalar:
afroman - crazy rap

nostalji yapalim:
katrina and the waves - walking on sunshine
cyndi lauper - girls just want to have fun
gloria gaynor - i will survive
dexys midnight runners - come on eileen
kool & the gang - celebration
stevie wonder - signed, sealed, delivered
madonna - holiday
the beatles - obladi oblada
van halen - jump
the turtles - happy together
elo - mr. blue sky
stewie wonder - don't you worry about a thing
jimmy cliff - i can see clearly now
the cure - just like heaven
o-zone - dragostea din tei
def leppard - photograph
rusted root - send me on my way
smashing pumpkins - today
rem - shiny happy people
queen - bohemian rhapsody

eh en guzelini sona sakladim...

simdilerden:
grup olarak lostprophets, travis, groove armada, arctic monkeys, the strokes, yellowcard ... rock/punk gruplar iste genelde

beirut ( postcards from italy , the akara , elephant gun)
joe satriani - flying in a blue dream
Bob Sinclar - Kiss My Eyes
Sergio Mendes Feat Black Eyed Peas - Mas Que Nada
Mandy Moore - In My Pocket
Citizen Cope-Son's Gonna Rise

bambi saidi. latcho drom'da da vardı. onu dinlerseniz kemikleriniz dahi yerinden oynayacak, garantilidir.

hocam gogol bordello derim,susarım.

squirrel nut zippers

malt'ın şarkıları da eğlenceli oluyor genelde.

lily allen

akcent
basshunter
arash
september(la la la - never gonna give up)
hepsi de cok eglencelidir.insanın dinleyince kalkıp oynayası bile gelebilir...

2 kisi ayni anda ve ps2.. eh lord of the rings - two towers derim en basta. tabii biz bir yeri gecememis ve delirmistik arkadasimla o ayri. yine de cok zevkli idi.

oynamadıysanız kesinlikle lord of the rings return of the king i tavsiye ederim.bana gore gelmis gecmis en eglenceli co-op oyundur.kac defa bitirdigimizi unuttum bile :)

ps 2 için urban reign - tam bir kavga dövüş adrenalin olayı. 2 kişi de destekliyor sanırsam ama zor tabi baştan diyelim.
walla ps 2 için en muhteşem oyun bence -ki ben böyle aksiyon dövüş fazla seven birisi değilim, god of war serileri dir ama tek kişi oynarsın. zaten oyun film gibi ikinci kişi de sıkılmadan seyreder seni...

bilmiyorum strateji oyunu severmisin; pc icin tropico diye bir oyun var..6-7 senelik bir sey.harika bir oyun.

Mortal Kombat Shaolin Monks, 2 kişi ilerleme olayını yarmış bitirmiş çok eğlencelidir. Ayrıca Obscure serisini de tavsiye ederim.

marvel ultımade allıanca splıntercell chaos teorı ozellıkle bu ıkısı tavsıyım mutlaka al marvel da super kahramanları secerek ısteer tek ıster ıkı uc dort kısı coop oynuon spcell ıse coop bolumnu acın hem cok uzun hemde bırbırınızden yardım almadan yapamıyorsunuz bısı ornegın yuksek yere cıkcaksınız bırnızı dıgerını kaldırıyor bunun gıbı cok sey

Metal Slug denmiş mi?

Nerde kalıyorsun bilmiyorum ama öncelikle bir yurda çık. özel olur devlet olur farketmez. insanlarla öylesine sohbetler kur. sonraki sene sana uyan bir kaç kişiyle aynı eve çık. eğer tutarsa al sana mis gibi 3-4 tane en kralından arkadaş. Şahsen ev arkadaşının yeri ayrı oluyor insanın hayatında. resmen kardeş gibi oluyorsun.

hayatının bir yerlerinde bir kopukluk vardır ya da doğanda olan bir iticilik buna neden olmuş olabilir ? ben her ikisine sahip biri olarak notunu kabul etmiyor ve gel hacı takılalım diyorum.

yurtta da kaldim...olmadi.

o zaman ders falan çalışma bahanesiyle sınıftaki öğrencilerin evinde takıl. İllaki bulursun kafa dengi adamlar. İşin sırrı bence kalabalık öğrenci evlerinden geçiyor.

Sırf senin sorunun değil o. Herkes birbirlerine gittikçe yabancılaşıyor.
Ders çalışma bahanesine katılıyorum. Ve yanına da bir 6 lık efes pilsen diyip arttırıyorum. İnsanlar hafif sarhoşken daha açık olur bakıosun 1 saat sonra kanka modundaymışsın. Bu işin kilit noktası cesaretini toplaman ve güvenilir gözükmen.

artık bu amerikan gençlik filmlerinin nasıl bir gücü varsa herkesin aklında garip bir üniversite ütopyası yaratıyor. sorun sende değil. senin gibi onbinlerce, yüzbinlerce insan var. durumun vahim tarafı ise gerçekle hayalin ayırt edilememesi. ilkokula başlangıç, liseye başlangıç, üniversiteye başlangıç, iş hayatına atılış...vs. hepsinde aynı hayal kırıklığı. gerçekler o hayal ettiklerinin, filmlerde gördüklerinin tam tersi. gerçeği kabullenmeye çalışmak yapılacak en mantıklı iş olur.

insanlardan uzak kalmamaya çalış ve bence en önemlisi insan seçme yani arkadaş seçme kendine yakın, yanında rahat hissettiğin kişilerle diyalog kurmaya çalış. çünkü arkadaşın olmaması için hiçbir neden yok. yeterki samimiyetten şaşma, iyi anlamda tabi..

ayni durumdan muzdarip biri olarak günlük hayatinin nasil gectigini, nelerden olustugunu merak ediyorum. eger yalniz yasiyorsan kimse arkadasin olmak icin kapina gelmeyecek zaten. kendini insanlarin bulundugu ortamlara atmali, diyalog baslatmalisin. kisaca caba meselesi. ben o cabayi göstermiyorum sadece :).

@fspades:

yalnız yaşıyorum. "insanların bulunduğu ortamlardan" kasıt nedir? nereler mesela? okul-yurt deme... oralarda herkes arkadaş konusunda azami kapasiteye ulaşmış.. yani sınıfta iki kelime muhabbet ettiğim birisine "gel içmeye gidelim" ya da "of şu hatunlara bak kanka.. ben onu sen yanındakini, hadi asılalım" diyemiyor insan. birisiyle muhabbete giriştiğim zaman konuyu hep onlar belirliyor. halbuki o kadar çok paylaşacak şeyim var ki... tuhaf olansa, sevgili bulmak konusunda hiç zorlanmıyorum (-öyle tipine, zekasına, kültürüne bakılacak bir adam değilim üstelik). ama "bu kız çok güzel, benim sevgilim olabilir" fikriyle yola çıkıp, amacıma ulaşmakta pek zorluk çekmezken, iş "bu insanla çok iyi iki arkadaş olabiliriz" meselesine gelince kitlenip kalıyorum...psikolog-psikiyatrist falan çözebilir mi bu sorunu? tamam, iş yine bende bitiyor ama, yardımsız-desteksiz bir şekilde bu sorunu aşabileceğimi sanmıyorum.

@jirki/ hmm körler ve sagirlar durumu oluyor burada ama olsun :P
insanlarin bulundugu ortamdan kastim evet, hem yurt ve okul, hem de insanlarin birsey yapmak icin bir araya geldigi yerler. yani antalya nasil bilmiyorum ama okulun klüpleri vardir mesela. bunlara katilabilirsin. internet de bir cözüm. eksisözlügün tanismak kaynasmak icin zirveleri oluyor. bunlari takip edebilirsin. eger iki muhabbet ettigin birileri varsa bu da bir baslangic. yani evet hemen kanka olacaksan degilsin ama insanlarla plan yapmaktan ya da ayni yurttaysan mesela kapilarina gitmekten cekinme. eger karsidaki müsaitse ve ikinizde de kafadan bir sorun yoksa, kimse hayir demez. msn, facebook filan da faydali seyler bu konuda tabi.

en önemlisi sana teklif götüren insanlari iyi bir sebebin yoksa asla geri cevirme. her firsati degerlendir. önceden önyargili oldugum kisiler, daha fazla taniyinca bircok eski arkadasimdan daha saglam cikti (simdi "hani arkadasim yok diyordun, bizi mi yiyorsun ibis" dersen baska sehire,baska ülkeye gitmek yok ediyor iste o arkadasliklari senin de tecrübe ettigin gibi :). hep olacak birsey degil bu, ama bu isler sayi oyunu biraz. ama iste dedigim gibi yalniz yasiyorsan yalnizlik olacak bir yerde her zaman.

packard bell'in bir modeli vardı 4 gb.ram, radeon hd 4650 gpu falan... dolar yükselmeden birkaç hafta önce bu bilgisayarı almaya karar verdim. (o sıralar fiyatı 1600 tl'ydi)

sonra bir para sıkıntısı oldu ve aynı bilgisayarı 2 ay sonra almaya karar verdim. ancak şu an öyle bir notebook yok! ulan rüyamıydı, halüsünasyonmuydu neydi bilmiyorum ama yok... üstelik özelikleri daha düşük olan packard bell'ler 2500-2800 tl arasında satılıyor.

yardımcı olamadım farkındayım. öyle bir anımdı anlatayım dedim..

perloneth, yürüdüğün yoldan 3 hafta önce geçtim. samsung as02tr ya da 03tr alacaktım. yalnız incelediğimde ekran kasasında çatlama yaptığını gördüm. kronik bir sorun ve er geç başına gelecektir. garanti kapsamında da tutmuyorlar kullanıcı hatası diyorlar.

ben 9600gt ekran kartlı bir notebook arıyordum ve ne kadar "hayır alma!" deselerde patronumun kullandığı pavillion dv5-1255et modelini aldım. 8600işlemci 3gb ram 9600 ekran ve bir dünya özellik. ısınma problemi yok, kronik problemi yok. diğer pavillionlar gibi sürekli hata veren bir cihaz da değil ben alalı 3 haftadır kapatmadım ve tam performans yükleniyorum. patronum ise 1 yıldır bu şekilde kullandığını söylüyor. az önce 3 saatliğine bir yere gitmesi gerekti ve kapattı dinlensin diye 3 haftadır ilk defa kapanıyor cihaz oldukça stabil.

marka yorumlarına gelirsek samsung fiyat performans olarak çok iyi... ciddi ciddi düşünmüştüm almayı... ama daha çok yeni ve sorunları yeni yeni çıkmaya başlıyor.

acer konusuna girmeyeceğim sevdiğim ve desteklediğim bir marka değil çevremdeki insanlar da tiksiniyor. bu benim almamam için iyi bir sebep.

casper ise ben de düşündüm. fiyat performans olarak mükemmel. incelemeye gittiğimde masaüstünde hiçbir şey yapmadan duran makinenin el koyma yerlerinde inanılmaz ısınma tespit ettim. ekranın altında falan da oldukça ısınma vardı. o konfigürasyondaki bir cihazın klima gibi soğutma sistemi olması gerekir ama ne yazık ki atlanmış ilerde başına iş alırsın. benden bu kadar. hp dv5-1255'i incelemeni öneririm. bir kaç link

forum.donanimhaber.com
forum.donanimhaber.com

alacaksan soyle tas gibi bi alet var; ekran canavar ozellikle:

www.vatanbilgisayar.com

büryan'ın verdiği linkteki notebookun ekran kartı 9600'ün yanına gelemez bile.

pink floyd - marooned.

starsailor - way to fall

pink floyd - dogs

umarım bu şarkıyı hiç dinlememişsindir de, her dinlediğinde beni hatırlarsın.. şu sıralar hayır duası almaya feci ihtiyacım var.

led zeppelin - since i've been loving you

@jirki

animals diyorsun dinlememissindir umarim diyorsun, animals dinlenmez mi bu yasa kadar..
istersen duayi yine de yollarim rahat ol :)

@tepedeki psychedelic adam
zepline gerek yok ömrümü adamlara verdim zati..

devam devam bu arada..

judas priest - angel

o zaman şöyle bişeyler:

the yardirds - mr. zero
david bowie - little bombardier
jefferson airplane - white rabbit
the doors - blue sunday

filan gider böyle. daha yazmıyorum.

pearl jam - black
reamonn - supergirl

Paul Weller - You Do Something To Me
Bush - Inflatable
David Coverdale & Jimmy Page - Take Me For A Little While
Dave Matthews & Santana - Love Of My Life
Journey - Kiss Me Softly
McAuley Schenker Group - Anytime
Robert Cray - Time Makes Two
Whitesnake - Looking For Love

Scorpions - Still Loving You da olmadan olmaz bence :)

deep purple - wasted sunsets :(

(buraya yaklaşık 40 tane şarkı yazdım. yolla tuşuna basmadan içeri gidip seinfeld'i izledim. geldiğimde yollayayım dedim ama log out olmuşum ve hepsi boşa gitti. çok üzgünüm çok. ama arasından en sevdiğimi seçtim işte)

gary moore - parisienne walkways

bunlari toplayip ipodda playlist yapacagim bakalim neler olacak...

buckethead - coma
anathema - make it right

Dire Straits - Brothers in Arms
Nightwish - Sleeping Sun
The Gathering - Marooned
The Gathering - Alone
Razorlight- Wire to Wire

çok random olarak;

camel - mystic queen
the motorhomes - into the night
kwoon - i lived on the moon
fnm - i'm easy (bu cover'dır ama süperdir), take this bottle, helpless
travis - eyes wide open
blur - you're so great

bunlarla alakasız ama şunu da yazayım :

thom yorke - cymbal rush

helloween - a tale that wasn't right

feridun düzağaç - nadas. ya da cumartesi

damien rice ve joseph arthur sevebilirsin.

ellissa - Ayami bik

scorpions - send me an angel
scorpions - still loving you
steelheart - she's gone...

fiks bir cevap olarak;
(bkz: combofix)

güvenli mod'a girmek istediğinde mavi ekranla mı karşılaşıyorsun? aynı sorun bende de vardı. "dizin hizmetleri geri yükleme modu" diye birşey olmalı başlangıç menüsünde. oradan güvenli mod'a girebilirsin sanırım.

@teritori, combofix'i daha önce de denemiştim, işe yaramadı.

@jirki, söylediğin güvenli mod için işe yaradı sanırım, ama sistem geri yükleme noktası oluşturmama problemi devam ediyor.

önce combofix sonrada superantispyware geçersen hallolur sanırım.

www.cizgiport.com
cok onceleri buradan izliyordum ama online gorunmuyor. google search her derde devadir. cok var..

@karaktersiz: oradaki videoların hiçbirisi çalışmıyor.

wtso.net

alluc.org 'a da bir bakılsın.

sidereel a bakabilirsin

hatun mu erkek mı ?

hatun kişi,

kişiliğinize göre değişir bence iltifatların etkisi.

romantik:
"hiçbir orman senin gözlerinden daha güzel bir yeşile sahip olamaz"

karizmatik:
"gözlerindeki yeşil ne en güzel ormanlarda, ne de eminim ki cennette vardır"

delikanlı:
"dünyadaki ormanların amına koyayım senin gözüne bir şey olmasın"

paragöz:
"ohş ne güzel dolar yeşili gibi"

zümrüt gözlüm diyebilirsin ama çok arabesk olacağı kanaatindeyim.

absent gözlüm de olabilir bak =D

"cihat bayrağı gibi gözlerin var mübarek..."

"yosun gözlüm" olabilir ama ters de tepebilir, bilemedim.

altı senedir bir sürü şey dedim ama en sonunda yeşil gözlüm'de karar kıldım. arada da güzel gözlüm olabilir. illa ki alengirli olacak diyorsan:

zümrüt gözlüm,
yosun gözlüm,
çimen gözlüm,
erik gözlüm,
hulk gözlüm ve çok zorda kalınca açıklama yapılarak kullanılması gereken:
antep fıstıklı çikolatam.

ilhan irem'in yemyeşil bir deniz şarkısını gönderin msn'den, en yakın radyodan istek yapın falan... :)

dinletin ama şarkıyı!

kisisine gore, onun dogustan gelen ozelliklerine iltifat ederseniz icinden "berbatmis" gibi bir tepki de verebilir. benim dogustan gelen pek guzel bir ozelligim yok acikcasi ama biri iltifat ede ede dogustan sansa gelmis bir ozelligime iltifat etse uzaklasirdim inceden...

yeşil eriğim de :)

kabul ediyorum ilk kulağa kötü geliyor ama hoşuna gidiyor sonra :)

yeşilin tonuna göre değişir aslında.
bir de bence burdan bulduğunuz klişe sözler yerine içinizden geleni söyleseniz daha samimi olur. ayrıca sürekli gözlerinin güzelliğine iltifat etmeyin biraz da başka özelliklerine odaklanmanız daha iyi olur, yoksa gözlerimden başka bir olayım yok mu acaba benim diye bozulabilir hatun kişi.

internete ve başkalarına danışmayarak edilir.

bence, sadece bakın ve içinde kaybolun gidin.

ye$il gözlere en iyi iltifat bu olsa gerek.

kısaca "senin gözlerinde kaybolmak istiyorum" dersen bin iltifattan daha anlamlıdır..

1. bence hata etmişsiniz. Ya o adam "olmamış kardeşim,size verdiğim gibi teslim etmediniz " diye o senedi doldurursa ne yapacaksınız?

bir arkadaşım kiraladığı araçla kaza geçirmişti. araba hurda olmuştu. fazla ayrıntı bilmiyorum ama, anlatırken "neyse ki aracın kaskosu vardı, ona beş kuruş ödemedim" dediğini hatırlıyorum. illaki kaskosu vardır aracın. yani olabilir. diyim dedim.

cok yuksek ihtimalle durumun farkina varir rent a car sahibi abi. adamin isi araba.. eger hala degistirilmediyse parcalar vs., arayin anlatin durumu derim.

aracın kaskosu vardır -kasko olmadan kiralayamaz diye biliyorum.. kiraladığınız yere haber verin bir an önce..

Arkadaşlar iyi hoş diyorsunuz, ancak şunu belirteyim. aracın kiralandığı yer öyle sandığınız gibi büyük bir şirket değil, 4 aracı tek var bu adamın. dediğiniz gibi bir şirket olsa zaten direk arayıp sorunu hallederdik. şimdi bu adam bize kasko yok ta diyebilir ve bizden para alabilirdi, adam 20 gün yatar bu araba deyip 20 günlük para alsa, aracın masrafları 3000 lira deyip masrafları alsa vs vs bu tarz şeyleri düşündüğümüz için yaptırmaya karar verdik.

şöyle bişey de var

bu işi senin dediğin gibi küçük çaplı, kaçak yapan adamlar oluyor ama o adamlar pek tekin olmuyor. dikkat edin derim.

Eğer yaptırmadıysanız bana plakayı söyleyin , size kaskosu varmı yokmu söyleyeyim , illa adama haber vermeyeceksiniz , kaskodan da yaptırabilirsiniz.

vidanjör değil radyatördür aynı zamanda klima radyatörü de delinmiştir gazı kaçmıştır vsvs en güzel gidin bi renault parca satan yere aracın motor numarasını( ruhsatta yazar) söyleyerek değişen tüm parcaların fiyatlarını sorun sadece 10dk nızı alır. bu arada aklınızda bulunsun küçük araba kiralama yerleri kasko olsa dahi sizden para alıp kaskoya da yaptırıp bir de oradan para alıyorlar kanmayın. geçmiş olsun.

arkadaşlar işler git gide karıştı. aracı kiraladığımız adam aracı getirin başkası kiraladı deyip duruyor, 1 haftalık kira ücretini sizden alacam diyor. aracı tamir ettiğimiz yer de her geçen süre yeni parçalar ekliyor araca, bu iş nereye varacak çok merak ediyorum. iki ucu boklu değnek dedikleri şey bu olsa gerek.

Sonuç olarak aracı 2 bin liraya yaptırdık, sahibine zamanında teslim ettik ancak rent a car sahibi diğer gün kaza yaptığını anlamış ve bizi aradı, hatta eve geldi. sonra onunla aracı servise tekrar götürdük 600 lira da orada masraf çıktı böylece bu işten yırtmış olduk.

ortakent, yahşi, bitez deniz için gidilebilecek güzel yerler. ama denizi soğuktur. daha sıcak olarak gölköy'e gidebilirsiniz. bar olarakda ayrıca kule bar var. gitmeden geri dönmemelisiniz.

denize girebilirsiniz. tahmin ettiğiniz gibi öyle çivi gibi değildir deniz şimdi. bi deneyin en azından, haksız değilim :)

bu sorular gayet iyi aslinda
aklima gelen ekstradan bikac soru sunlar oldu:
1. (cok klasik olarak:) bi kadinin ilk neresine bakarsin, fiziksel olarak nesi ilk ilgini ceker?
2. unlu kadinlardan cok begendigin dibinin dustugu birini soyle.
3. uzun koklu iliskiler mi, kisa tasasiz iliskiler mi? niye?

çok afedersiniz, alakasız bir şey: "ah bu adam benim olsa" adamlarını nasıl belirliyorsunuz? bir de değişik meslekler derken, atletik vücutlu madenci, yakışıklı su işleri genel müdürü, pazarda don-sütyen satan çekici işportacı, sütçü(özellikle sütçü), kaslı tüpçü, che guevaravari marangoz vb. gibi gündelik hayatta sıradan, bir kadının arzu dünyasında "uç" sayılabilecek türden insanlar da dahil mi? mesela ben hiç eve gelen ceodan çocuk peydahlayan kadın duymadım, ama hepimiz sütçü hikayeleriyle büyümedik mi?

sen tempo24te yaz ben de tasarlarım artık ;)
ilginç oldu bu..

soru olarak "katlanamayacagın en kücük sıradan özelliği??" sürekli saçıyla oynaması ya da dudaklarını yalaması benzeri bişey belki.. kücük ama sinir bozucu olabilen seyler..

not: özelliği değil de huyu..

Bir cümle kuramamadım ama kıskançlık konusunda bir soru olabilir.

bu konularda size tavsiyem (bkz: Author)'e danışmanızdır.:)))

@jirki: dolmuş şöförleri, pazarda don sütyen satanlar isterlerse taş ötesi olsunlar "ahh bu adam benim olsa" dedirtmezler. "Oha adam baya hoşmuş" aşamasında kalınır. o yüzden soruları yönelticeem insanlar kapsamında yoklar. Röp yapılacak kişiler, hatunların "kafeslemek" isteyeceği cinsten adamlar olacaklar.


@hasanikisalakosmandört: peki kendisine nasıl ulaşırım ben? : )

diğer soru fikirleri için de kocaman tesekkur!
seytan tuyleri sizinle oLsun ,p

Valla Author duyuruya takılmıyor ama yazarlardan birisi mesaj atarsa o kesinlikle size ulaşır, merak etmeyin. :))

4ve 10 güzel bence.
5,7 gereksiz.

4 numero dışında hepsi gereksiz :F (bence)

evlenilecek kız-eğlenilecek kız sorun sevimsiz olmuş bence

belli bir makaleyi arıyorsanız adınız yazın, bulabiliriz zannediyorum.

hayır o tarihin manşetini arıyorum (ana manşet olduğundan emin değilim. alt manşet falan da olabilir)

şöyle bir şey var belki işe yarar:

spiderbites.nytimes.com

ne beşiktaş'ı? fıstık gibi yer. böyle burnumuzun dibinde güzel yerler var da bilmiyor muyuz yoksa? bilen varsa ben de sevineceğim.

besiktasta boyle bir yer olduysa da muhtemelen baska bir yuzyildadir ya da baska bir besiktastir o.

sanki bu rus sitesinin reklam amacli oyunuymus gibi geldi bana : )

değil tabii ki de, sitedeki diğer fotoğraflar normal;

www.brodyaga.com

bi bunda mı çakallık peşinde koşmuşlar çözemedim.

resim belki de lost adası beşiktaş civarına demirlediğinde çekilmiştir. baksanıza, bizim ada değil mi?

ayrica buranin neresi cennet? o vatozlar igneleriyle adamin gogsunu deserler kamil deserler.

Amasra burasi.
www.wallpaperlink.com

beşiktaş merkezli bir emlakçının başının altından çıkmıştır kesin :)
bilmeyen yer belki demiştir herhalde

türkiye değil, o kesin.. dağların şeklinden belli.

resimdeki vatozların yaşam alanı "Güneybatı Atlantik'te, New Jersey'den Florida'ya, ayrıca Meksika Körfezi'nde, Bhamalar'da ve Karayip Denizi'nde yaşar."görüntüye bakılırsa ya bahamalar yada karayipler ama googleda bulunan sonuçlara göre bahamalar burası.(evet araştırdım)

abbasağa parkının orda burası.güzel yerdir sakin.

Karadeniz'de vatoz hayvani yasiyor ama Amasra'ya gidip ozellikle gormedim. Ayrica ben verdigim link'e gore soyledim, emin degilim yani, gitmedim oraya.

motor iskelesinin ora...

bilenler için söylüyorum inönü stadının deniz tarafındaki kalesinin önü orası. boşuna demiyorlar dünyanın en güzel manzaralı stadı diye.

Başka bir Ülkede daha beşiktaş diye bir semt var herhalde :)

burası beşiktaş olsa bizim türk balıkçılar vatozları zıpkınla vurur, sonra kuyruğunu kesip kalkan diye satar. ha teknede öyle takılan ablaya bir şey yapmazlar, buna eminim.

o hala muamma. ordan bişey olmaz.

yamuk olan binayı kastetdiyorsanız binanın içi, izin alınan şekilde tasarlanmadığı için (teknik konuşamıyorum maalesef) kullanıma açılamıyormuş, izin verilmiyormuş.

izin alınan şekilde tasarlanmadığından kastım: mimaride "biz şu binayı şu amaçla kullanacağız, içine şunu bunu yapacağız" diye proje aşamasında yetkililer bilgilendiriliyormuş ve ona göre izin alınıyormuş. inşa sonrası ile proje üzerindeki yapı birbirine uyumsuzmuş.

zamanında beğendik mağzalarının sahibi olan şirket ile kızılay arasında yapılan bir antlaşmayla inşaatı başlamıştı. ön tarafındaki destek kolonu inşaasını hatırlarım, o zamanlar inşaatın karşısındaki bilim dersanesinde 5. sınıftaydım. bina o kadar eski yani..

inşaat sürerken beğendik battı, zamanında teslim edemeyince kızılay dava açtı. krediyi veren işbankası müdahil oldu. beğendik sözleşmede belirlenmeyen noktaları kullanarak dava sürecini uzattıkça uzattı.

karumdan başka alışveriş merkezinin bulunmadığı yıllarda altın yumurtlayan tavuk olabilecekken, onlarcasının açıldığı günümüzde planlanan değerini büyük ölçüde yitirmiştir. işinin ehli olmayanlar tarafından hazırlanan antlaşmaların nelere malolacağının simgesidir kızılay binası.

beğendik 2001 krizinde devlet desteğiyle tekrar ayağa kalktı toparladı diye biliyorum, kocatepe de yıllar sonra 1 ay önce gittiğimde oldukça kalabalık ve canlıydı...
kızılay'daki bina oldukça çirkin ve orada açılacak bir avm'yi kızılay trafiği kaldırmaz..
acep sonu ne olur?

o bina hala mı inşaatta yaw 4 sene önce ordaydım hala öleydi. o zaman ordan bişey olmaz.

yav ben hergün o binanın önünden geçiyorum, inşaatmıymış? hiç fark etmedim. inşaat değil o yav. bitmiş ama kullanılmıyor. beğendik topu dikince öylece kala kalmış kızılayın ortasında.

eğer fotoğraf çekme merakı ve az birazda yeteneğin varsa,şu düşünülebilir.

www.efesphotography.com

*bu arada bu adam recep ivedik 2'deki efe bababacan,kendiside uzun yıllar gemilerle dolaşmış bi fotocu.

gemici sertifikası falan gerekli galiba. bir de ne iş yapacaksın gemide? garson, komi, kaptan? yani zibilyon tane iş var gemide.

en.wikipedia.org

wikipedia yetersiz.. bana hayvan gibi bir kaynak lazım.

www.jaapl.org

zaten wikipedia'nin footnote kisminda geciyor isaretlediginiz kaynak. wikipedia'nin kullandigi kaynaklar hayvan gibi oluyor genelde.

slovakya'ya çok çok ucuz uçan bir havayolu vardı, tek gidiş 80-100 euro gibiydi sanırım geçen eylül arkadaşım o şekilde ordan vyanaya otobüsle gitti. sizin için de iyi bir tercih olabilir, geri kalan yolu trenle ya da otobusle gidebilirsiniz.

ve prag gerçekten mükkemmeldir, 2 kere gittim doyamadım.

otel masrafı olmayacak diye birşey yok.. arkadaşınızda kalacaksanız dahi bir otele giriş yapmış görünmelisiniz. 15 gün kalacaksan 14 gecelik otel ücretini bayılacaksınız. sanırım arkadaşının oradan referans olması gerekiyor.

vize "schengen" 60 euro.
tarihiniz belli olduğu için ucuz uçak bileti kovalayabilirsiniz fakat tam yaz mevsimi biraz pahalı olacaktır uçak biletleri (internet aramaları, (bkz: gençtur) yardımcı olabilir size... uçakla "bratislava" seçeneğinede bakabilirsiniz genelde avrupa'da ki en ucuz uçuşların olduğu yerlerden biridir. oradan otobüsler mevcut 15 euro civarı www.orangeways.com... geçen sene mayıs istanbul'dan slovenya gidiş- prag dönüş 140 euro ya aldım biletimi mesela.

tren içi pahalı gelebilir diyebilirim orta avrupa'da tren biletleri pahalı idi en son geçen ay. birde 2-3 aktarma gideceğiniz için zorluk olabilir ve gece kalma yeri sıkıntınız da olabilir ayrıca. iki ülke arası 25-40 euro arası fiyat söyleyebilirim...

bir de tavsiyem olacak, flexi interrail bileti alıp onunla gezmeniz %70 ihtimalle kontroller flexi olduğunu anlamıyor ve "gün kaybınız" olmuyor. böylece prag çıkışlı ufak doğu avrupa gezisi yapabilirsiniz.

otel yolu için bir yol var ama biraz illegal ama hiçbir riski yok :) beş kuruş ödemezsiniz.

hadi söylim,

arkadaşınız madem pragda, gitsin bir otele ya da belki otelde çalışan bir tanıdıgı vardır... ordan bir adet rezervasyon şeysini mail olarak alır, isim soyisim yerlerini kendiniz doldurursunuz ve konsolosluk bunu kabul eder.

ben iki sene evvel türkiyeden 2 sevgiliyi o şekilde yolladım, çünkü otel rezervasyonunda da bir maliyet çıkıyordu.

ama otele giriş yapmanız şart değil elbette.

bir de prag da para bozdururken dikkat edin fena geçiriyor turist yerlerdeki döviz büroları, aman diyem.

otele giriş yapmana gerek yok, arkadaşın davet yollayabilir yahut, vizeye başvururken 15 günlük rezervasyon yap bir otele internetten , vizeni alınca iptal et çok cüzzi bir miktar kesiyorlar.... hatta iptal etme ilk booking yaptırınca %5 deposito alıyorlar ve o otele gitmezsen başka bir para kaybın olmuyor sakın

slovakya ya giden firma'da sky europa.

eger ucakla gidicekseniz interrail bileti neden alacaksınız ki? onun yerine püfür püfür ucaginiza binin gidin. tatil sezonu oldugu icin biletinizi simdiden alin. daha da ucuza gelir. bileti ucuza bulmak icin ise www.hemenbilet.com adresini kullanabilirsiniz. ogrenciyseniz vize almaniz da pek sorun olmayacaktir.

- Normalde Çek Cumhuriyetinde davet çıkarmak zahmetli bir iş, yabancılar polisine gidip bankada para göstermek vs gerekiyor. AMA arkadasinız bir dokuman yazsin, "ben xxx . Çek Cumhuriyetinde ikamet ediyorum, vize no'm bu, sigorta no'm bu, vs vs şu şu arkadaşlar benim adresimde ikamet edeceklerdir, adres : xxxx", eger degismedi ise, 6 ay öncesine kadar Çek Konsolosluğu bunu davet olarak kabul ediyordu. (En saglami gidip sormak)

- slovakya üzerinden skyeurope ile gelebilirsiniz. Ama o yol ve çekeceğiniz zahmet aradaki farka değer mi iyi düşünün.

- click4sky: Bu siteye göz atın. Çek Havayollarının biletlerini çok önceden alıp satan bir firma, erken alırsanız direk İstanbul-Prag uçuşları ucuza bulunabiliyor. (Şimdi baktım 120 euroya gidiş dönüş var temmuzda)

- THY ve czech airlines (CSA) dışında direk uçuş yok (kendi uçağını kaldıran turları saymıyorum). CSA genelde daha ucuz oluyor.

biraz daha ucuz ama sancılı bi yol var, o da otobüs. istanbul dan sofya ya giderseniz, oradaki otogarda her gün prag a giden otobüs bulabilirsiniz. ama bu olay 2 gün sürüyor, fiyatı gidiş-dönüş 3500 çek kronu yaklaşık. ucuz uçak bileti daha mantıklı görünüyor.

gömleği recep ivedik'in gömleği. belki bu yüzden tanıdık geliyordur.

mehmet yaşin e benziyor birazcık, o olmadığını biliyorum tabii ama tanıdık işte.

cezmi ersöz'e benzettim ben.

edit: coşkun aral'a da benziyor bu yahu.

türk olduğunu sanmıyorum. romanya kanalından alınmış bir görüntü zira

olmeyebilirsin de, omur boyu bitkisel hayatta kalirsin belki de... kafasina sikip da olmeyen birine sormak lazim ses olayini.. kursun beynin isitme merkezini delerse belki duymazsin o zaman, ya da bir anligina yuksek bir ses duyarsin, counter strike'da headshot yiyince oluyor bazen, onun gibi :p

namludan çıkıp ses duvarını geçecek kadar mesafesi olmadığı için merminin, sesi duyduktan sonra ölünür gibi geliyor bana...

bir de şu var ki; ateşli silahların çoğunda, merminin ateşlenmesiyle değil patlayan barutun havaya çarpmasıyla ses çıkar. ete dayanmış namlu buna izin vermeyeceği için ses çıkmayabilir bile.
alakasız bir şey ama böyle bir olasılık da var.

kardeşim intihar etmeyeceğim ben sadece meraktan soruyorum.

sıtma yaygın mıdır bilmiyorum ama afrika ülkesi olduğuna göre gitmeden önce sıtma aşı yaptırmalısın bence

1983-1983 arasında bulundum. carşısı, marketi yok denecek kadar az, marketinde Türkiyede alışılan hiç bir şeyin, hatta işe yarar hiç bir şeyin olmadığı dönemlerdi. Şirket ihtiyacımızı Türkiyeden gemilerle sağlardı. Demokratik bir ortam yoktu. İçki yasaktı ama içen içerdi. % 30 Türk vatandaşını sever % 70 nefret ederdi. O zaman çalışır, çalışır nerdeyse hiç para harcamaz, kapağı Avrupaya Türkiyeye atardık. Esen çöl fırtınaları dışında iklimi Misurata İzmir iklimi gibi, Tripoli Antalya iklimi gibiydi.

Şimdi çok değişmiş midir, Kaddafi halen iktidarda olduğuna göre pek değişmemiştir herhalde.

Gidersin, işine bakar çalışırsın, cukkaları toplayıp Türkiyede yersin. Ufuk açmak adına çok önemli bir tecrübe olur.

Kolay gelsin.

Refah seviyesi Türkiye'den üstündür; afrika'nın en zengin ikinci ülkesiydi bir de yanılmıyorsam. Bir kadın olarak Mısır da ne sıkıntı yaşayabileceksen Libya'da da onu yaşarsın. İran veya Suudi Arabistan'la karıştırma.

şu ara gitmeni tavsiye etmeyeceğim..

büyük otellerin içinde oluyor genelde. o şekilde araştırsanız? hiç yoktan iyidir ve yabancı dil sıkıntısı da yasanmaz.

(bkz: Eynebey hamamı)

Bir de Hamamönü'nde Karacabey hamamı var. İkisini de tavsiye ederim ama bayan bölümlerini bilmiyorum haliyle. Bu arada bu iki hamamda da yabancı müşteriler sıklıkla bulunur. Büyük otellere de genelde tek günlük girilmiyor.

araba falan varsa, kızılcahamam'da (adı üstünde) alası var. şehir içinde bilmiyorum maalesef.

@bordeaux, dedeman'da varmış. ama arkadaşım hamam kültürünü merak ediyor bir de otel hamamları bazen şifa niyetine minicik olabiliyor ama bakıcaz artık. teşekkür ederim.

@paranormal, eynebey'le ilgili sadece kadınlara hizmet verildiğini okudum. ama yazdıklarınızdan sonra karacabey'i tavsiye edicem galiba. teşekkürler.

@kızılcahamam uzak onun için şehir içinde bir yer olmalı. yine de sağolun.

dünyanın en iyi kaplıca suyu Haymana'daymış. ama sonra bi ara yalnız başına git. Kızılcahamam'da tesisler güzeldir, ama yine sonra bi ara yalnız başına git. en iyisi karacabey hamamıdır; kötünün iyisi diyebilirim.

@jirki,tavsiyeler için sağolun ama ben gitmeyeceğim.
karacabey'e bir git bak içine sinerse gir onun dışında oteller var diyeceğim arkadaşıma.
ne dertmiş koskoca şehirde adam gibi bir hamam bulamadım.

geçen cumartesi günü hiçbir trafik problemi olmadan gitmiştim. yaklaşık 45 dakikaydı yani. 16.10 gibi binip 17 gibi inmiştim.

trafik varsa 60-80 dakika, sabahın 04:00'dünde 30-40 dakika.

Evet 45 dakika ama Havaşla değil, yine aştiden kalkan belediye otobüsü ile gidersen 10 ytl havaşa vermek yerine 3 ytl'ye gidebilirsin.

defalarca gittim(en son 20 gün önce), trafiğin en yoğun olduğu zamanlarda maksimum 60 dakika. yine de havaş otobüslerinin köy otobüsünden farkı yoktur; bazen müşteri az olunca otobüste arıza var deyip 10 dakika rötar yapıyorlar. işini garantiye al, kalkıştan 3 saat önce aştide ol.

akustik versiyonun linkini bilmiyorum da, bonzo konusunda bir şey diyeyim. bonzo öldükten hemen sonra grubu dağıttılar. demek ki o konser verildiği dönem yaşıyor olmalı.

Limewire'den indirdiğim mp3'de Led Zeppelin değil, Robert Plant yazıyordu artist bölümünde; ben de bu yüzden sordum, acaba bonzo değilmiydi orada davulu çalan.

robert plant kendi solo projelerinde kashmir'e birkaç defa yer vermişti. o zaman bonzo hakkı rahmetine kavuşmuş oluyor haliyle.

yalnız bu şarkı bende olması lazım. araştırayım bir, bulursam rapid'e atarım. olmadı sen de bulabilirsin. konserde jimmy page de var. şu konser o:

en.wikipedia.org

özellikle robert plant'in doğu kültürüne ilgisi büyük. kashmir de onun etkisiyle yapılmış bi şarkı. bildiğim kadarıyla konserlerde böyle doğu enstrümanlarına, kültürüne filan yer vermeleri sonraları oluyor. yani robert plant ve jimmy page'in beraber konser verdiği ve grubun aslında dağılmış olduğu yani bonzo'nun yaşamadığı zamana aittir bence o kayıt. ayrıca ben de isterim şarkının o kaydı varsa hatta o tarz bi albüm linki varsa.

aslında bende de vardı sanki o şarkı. şimdi düşündüm de.

baktım da yokmuş, ama sex pistols'tan bi kashmir çıktı :)

tunuslularla çalmışlardı onu sanırım, bende olması lazım bi bakayım duruyo mu yerinde.

(edid: durmuyo tabi ki.)

havaş olmuyor mu?
taksiyle gitmeyin, taksi inanılmaz pahalı antalya'da. kilometre hesabı nedir bilmiyorum ama, gündüz tarifesi 40 lira verirsiniz sanırım en az...
edit: tramvay inşaatı dolayısıyla arapsaçına dönen trafiği de kattım işin içine, 40 lirayı az söylemişim gibi geldi..

havaalanının dışına, alandan çıkan yolu ana alanya yoluna bağlayan köprülü kavşağa kadar yürürseniz,(1 km kadar)(üşenmezseniz, çok yükünüz yoksa) orda dolmuş son durağı var, 3-4 dolmuş durur hep. ordaki dolmuşlardan birine binip, gittiği yere göre 100.yıl ya da doğu garajında inip, 33a, 44, 65, 66, 81 nolu dolmuşa binerseniz porttobello'nun çok yakınından ya da önünden geçersiniz. ben ayrılmadan önce dolmuş 1,15 liraydı 1,5 sene kadar önce.
konyaaltına benden de selam söylerseniz, çok özledim.

önce havaş otobüsüne binip 5m migros'un önündeki kavşakta in ve taksi tut.. havaş 10 ytl + 15 (azami) taksi parası..

doktora gitmen elzemdir.

benim de kulağımda sürekli bir çınlama vardı 2 sene önce. çok sessiz bir ortama girdiğimde sürekli duyuyordum. doktora gittim, temizledi kulağımı, sonra geçti.

Babamda da aynı şekilde Rpg7 atışından sonra çınlama başlamıştı. Önceden de aynı kulağının dibinde bi asker tüfek ateşlemiş yani geçmişten gelen sakatlıkta vardı kulağında. Hala devam ediyor o çınlaması, ilaç falan da kullandı diye hatırlıyorum ama pek fayda etmemişti.

Bence de doktora git tabi. İlerki yaşlarda duyma kaybı falan olabilir(tamamen salladım bunu ehe).

Doktora gitsen iyi olur. Eğer orta kulak iltihabın varsa kulağını temizler geçer, ama başka bir şeyse gerçekten ciddi demektir. İlerisini de düşünüp bi kulak burun boğaza görünmende fayda var...

hipertansiyon belirtisi de olabilir, eğer değilse kulak temizlenir, yine de çınlama devam ediyorsa böyle yaşamaya devam edilir.
james hetfield de aynı dertten mustaripmiş.

Kesinlikle doktora gitmeniz gerekiyor, zira kulak son derece karmaşık bir organ neyin ne olduğu hiç belli olmaz.

mutlaka bir kbb uzmanına görün. kulağının içinde iltihap başladığının belirtisidir bu; kulak ağrısı çekmediysen daha önce şunu bil: ağrıdan kafayı duvarlara vurup, "annecim kurtar beni" diye inleye inleye uyumak; 10 dakika sonra ağrının şiddetiyle tekrar uyanmak. evet, doktora git.

antalya ile kemer arasında.
aklımda nasıl kaldı bilmiyorum ama o bölgede iki tane göynük olabilir. (birisi kemer'den sonra)
otogar'dan binebilirsin. yakın zaten.

1) Göynük Antalya ile Kemer arasındadır.
2) Göynük'den Kemere'e Yürüyerek bile gidebilirsin.

zamanın behrinde paranın para oldugu donemde (2-2,5 yıl once) bi arkadasım gitmişti.120 dolar cıvarında vizeye para vermıstı.acentadan bi abimiz vize işi kolay 2 günü var demişti.sonra bir adama telefon actı.adını soyadını ve pasaport numarasını soyledı arkadasımın.abimiz tamam 2 gun sonra gelın dedı.gittigimizde vize cıkmıstı.nasıl oldu abi bu olay nedır diye soru yonelttık kendısıne oda su sekılde cevapladı: rusya için bu işler mafyanın elinde.istedikleri gibi vize veriyolar falan gibi seyler soyledı..

ne derece dogrudur ne derece yanlıstır bılemem ama arkadasım oturdugu yerden vize almıstı..

Vize kolay da Ufa'ya gitme bence. Moskova ve Novgorod güzeldir.

vize sorun olmaz,dedikleri gibi sorunu yok alırken ,uçak bileti konusunda da yaz sezonunda yardımcı olabilirim 200 dolara alabilirsin mesela charter firmalarda,bu fiyat 2008 yaz içindi ama..son dakika boş koltuklar cok oluyor rus ucaklarında,havayolu firması istiyorsan da Atlant-Soyuz,Aeroflot-Don,Transaero,Sibir Airlines belli başlı antalya'ya gelen rus charterlarıdır efendim.saygılar sunarım