www.pdfsam.org
bu küçük ücretsiz program ile her türlü pdf için split ve merge yapabilirsin.

işletim sistemi?
edit: modemin ayar sayfasına ulaşıp oradan da bakabilirsiniz bu durumda modemin ilk giriş şifresini bilmeniz lazım, bilmiyorsanız default şifreyi denemeniz lazım bunu da bilmiyorsanız modemin marka ve modelini söylemeniz lazım.

@ kisa, Mode: Airties RT 206, işletim sistemi: Vista

Ayar sayfasına girdim de ilk giriş şifresini de tutturamıyorum bir türlü, olabilecek tüm şifreleri denedim sanırım.

muhtemelen ayar sayfasına giriş şifresini değil, wireless giriş şifresini soruyor gefn.

admin
ttnet

admin
admin

admin
password


bunlarıda dener misiniz (ilki kullanıcı adı ikincisi şifre)

birde bilgisayarda bunu deneyin

www.nirsoft.net

sonucu yazın lütfen.

Evet wireless şifresini bulmaya çalışıyorum.

@kisa, ayar sayfasına girebiliyorum senin verdiğin kullanıcı adı ve şifrelerle fakat mevcut wireless şifresini bilmediğimden şifreyi değiştiremiyorum.

verdiğim linkteki rogramı deneyin
ayrıca o sayfaya girince mevcut şifreyi bilmeden değiştirebilmeniz lazım.
isterseniz sizin bilgisayara bağlanıp bakabilirim 8yaptığım herşeyi görürsünüz) karar size kalmış

bir çare de, adsl şifresini vs biliyorsanız, port ayarlarınız falan yoksa, modemi tamamen resetleyip baştan kurarsınız.

Modemin fabrika ayarlarına geri döndükten sonra tekrar ayarla.

yanlış hatırlamıyorsam,
modemin arkasında reset tuşu olacaktı, modem açıkken yaklaşık 5-10sn basılı tutunca resetliyordu. modeme kablolu bağlanıp ardından şifreyi boş bırakıp girersen ya da modemin default şifresi ile girebilirsin tekrardan.
ancak belirtmeliyim ki bu hard reset işlemi sonrasında tüm ayarların da sıfırlanacaktır. wlan setupı vs. tekrardan kurman gerekir.

Hallettim, çok teşekkür ederim.

Ama program kurulmuyor bilgisayara. Rar dosyasından bile çıkarken hata verdi. Bilginize..

Teşekkürler tekrardan yardım için..

diyemezsin pazar değil orası.

250 tl lik çek yemedikleri öğlen yemegi parasıdır. akıl izan fln.

bizim şirkette 250 tl lik çeki de vermiyorlar. abartmayın.

@bryan fury: pazar olup olmamasının alakasını anlamış değilim, dahi yukarıda yazmış olduklarımın akıl yoksunluğu ya da izansızlık ile eş tutman tuhaf.

benim sorum hukuksal olarak şirket kendini savunabilir mi, yoksa yaptığı doğrudan ayrımcılık mıdır? bu noktada geçekten merak ettiğim mevzu bu.

soyle diyim, bu cek ramazan boyunca yemedikleri ogle yemegı parasıdır, baska bir sey değil. ayrımcılık yok. asıl bu parayı bi sekilde vermıyorsa o ayrımcılık olurdu.

"250 tl lik çek yemedikleri öğlen yemegi parasıdır. akıl izan fln."

şimdi ben şirket olarak çalışanlarıma yemek veriyorum onlar yememeyi tercih ediyorsa parasını vermekle yükümlü değilim bunu biliyorum. ama ramazan diye yemek yemeyecek olanlara parasını hediye çeki olarak versem; sonra oruç tutmamakta olan birisi şikayette bulunsa hukuksal olarak herhangi bir temele oturtabilir mi bu şikayetini, yegane derdim bunu öğrenmek.
yoksa etik olarak ayrımcılık değildir benim kanımca da ayrıca, oruç tutmayan bir insan zaten böyle bir şikayete müslüman ükelerde cesaret edemez pek.

parasını vermesen sorun olmaz evet, yemek saglıyorum yesin diyeblirsin. inancı/ibadeti benı alakadar etmıyor diyeiblirsin de calısan memnunıyeti, saygı gibi seyler de var.

sirketin sagladıgı yemegi yememeyı tercih edebilir bunda anormal bi durum yok ki[her ne kadar cogu sirket bunu zora kossa da]. bu durumda yemek ucretini ayrıca odemen gerekir, yemek saglamakla mukellefsin zaten.

bir işyerinde -oruç tutmak da dâhil- herhangi bir ibadeti yapıp yapmayanlar diye bir sınıflandırma yapılamaz, hele hele kayda hiç geçirilemez. hele hele bu sınıflandırmanın ucuna bir de maddî fayda sağlama/sağlamama neticesi hiç mi hiç eklenemez.

neler oluyor da hiç ses edilmiyor yahu !

kimsenın sınıflandırdıgı yok oysa ? yemekhane kullanım oranı yemek verilecke kişi sayısı fln bunları planlamada gereklidir bu. kamu bile yapar bunu. anormal değil. sınıflandırma hıc değil.

sınıflandırma elbette. kimsenin politik görüşünü veya dini inancını açıklamaya zorlanamaması ne oldu? adam ramazanın orta yerinde gastrit oldu, kadının regli başladı, birisi seferiydi geldi... bunlar hesaplansın oldu olacak. ramazan süresince oruç konusundaki fikri değiştirme lüksü var mı bu düzende??
kamunun da bir şeyi yapıyor olması bunun doğru olduğu anlamına gelmez ki. çalışanın hakkı veya işveren sorumluluğu, nereden bakarsanız bakın. yemekhaneden her an kim ne yemek istiyorsa ramazan değilmişçesine yiyecek bulundurulmalı.

bunu yapan şirket kimin, nerede faaliyet gösteriyor, merak ettim ben.
olası ilk işten çıkarma vakti geldiğinde bu güzide listeden istifade edecekler mi veya?
eğer işçinin ücretine dahil olan bir ödeme yapmak istiyorlarsa hak geçmesin diye, bunu hediye çeki yoluyla yapamazlar zaten. nakit ekleyecekler aylıklara.
ama yok maksat orucu özendirmek, öğle yemeğini es geçmeyi kabul edecek kişilere aileleriyle paylaşabilecekleri bir miktar alış veriş avantajı sağlamak ise..
orucun kötü bir şey olduğunu düşündüğümden değil.. fakat işyerinin mevzuları olamaz bunlar.

tchibo caffissimo

mediamarkt'a bak kesnlkle

kahve makinesinden kastın espresso makinesi m yoksa filtre kahve makinesi mi acaba?
eğer espresso makinesi alacaksan 600-700 TL sınırına kadar satın almaya değen tek makina beko bkk2170. nedenine ilişkin detay verebilirim istersen. yok ben filtre kahve makinesi alacağım diyorsan, yine türkiye sınırlarında temin edebileceğin en başarılı ürün philips hd7686 olacaktır. tekrar yazayım şimdiden ayrıntıya boğmayayım ancak nedenlerini istenildiği takdirde hemen yazabilirim.

tchibo caffissimo
+1

magnum'un çikolataları baya iyi
bu mozart çikolataları da güzel

leonidas'ı tek geçerim şu alemde

www.google.com.tr

lila pause şu an ilk aklıma gelen.

rafaello
bir de damak

edit: yazım

after eight

mozart aklımı çıkarıp almıştı.

nutella bakma son yıllarda çok popüler oldu ama gerçekten çok iyi bir çikolata. (sorduğun şekilde olmasa da o da çikolata:))

cadbury flake

(bkz: guylian) özellikle deniz kabukları şeklinde olanları harika. m

lindt lindor derim, başka da bişii demem.

ferrero roche
toblerone
damak
ülker çikolatalı gofret
çokonat
albeni
metro

fiyat performans açısından olsaydı peripella diyebilirdim.

ben tadelle hastasıyım, klasik olan.

milka 3 tat

hım belçikada çikolata atölyelerinde yapılmış çikolatalar. her halde piyasada satılan hiç bir çukulata yanınadan geçemez. hım piyasada satılanlardan çok bilmem ama magnum iyi sanırsam.

After Eight tek geçerim..

getir.net

toblerone
lindt viskili

kimse yazmamış şaşırdım. şölen çok iyi yapıyor bu işi.

vakko çikolatayı denersen gayet özel bir tadı olduğunun farkına varacaksın. ama fiyat performans açısından istiklalde satılan beyoğlu çikolatalarıda iyidir.

tek'e katılmamak mümkün değil. tartışmasız leonidas. mmm...

Kinderinkiler şahane

(bkz: rafaello)

godiva

Guylian deniz kabuklarından daha güzel bir çikolatayla ben henüz tanışmadım

mecidiyeköyde konsol dünyası diye bir yer var, sahibi eminönü ve kadıköydeki yamyam satıcılar hiç benzemiyor. internetten de değişim için falan sipariş verebiliyorsun, her oyunu değiştirir sorunsuz, istanbul içi kurye hizmeti de veriyor. mutlaka bir bak derim. web adresi
www.konsoldunyasi.com

fiyatı veya nereden alcağını bilmiyorum istanbul'da olmadığım için ama kesinlikle uncharted ve uncharted 2'yi al, her ps3 sahibinin alması gereken oyunlar. özellikle ilki eski olduğundan oldukça ucuza bulabilirsin

donanımhaber forumlarında bu konuda istemediğin kadar bilgi bulabilirsin.

www.prensesstore.net

hiç başka yerlere bakma bu konuda sektörünün bir numarası konsol dünyası dır
en çok çeşit ve en uygun fiyat burdadır
www.konsoldunyasi.com

(bkz: sharepod )
(bkz: yamipod )

winamp

"Manual Manage" olayina girin efendim...

boş olduğunu düşündüğün hücreler boş değil demek ki. yeni bir sayfa açıp oradan bir hücre kopyalayıp çalışma sayfandaki bölüme yapıştır.

edit: bir de şu formülü dene, aynı sonucu mu verecek?

=TOPLA(U3:U43)/BAĞ_DEĞ_DOLU_SAY(U3:U43)

sadece iki sayı varsa üşenme hacı yaz =(u3+u42)/2 olsun bitsin...
yada ortalama formülünü seçtikten sonra ctrl tuşuna basıp önce u3 ü sonra u43 ü tıkla enter bitti gitti

hayır u sütunu 43'e kdar dolacak. hepsini alması lazım.

@mahallenindelisi
seni çok yoruyoruz ama bu verdiğinde olmadı.
yalnız şunu söylim; u sütunuda solundaki 4 hücrenin toplamıyla oluşmuş bir sütun. yani u sütununa ben sayı yazmıyorum, yanındakilere yazıyorum o toplayıp u'ya yazıyo.
cevabınıza bir etkisi olur diye söyledim.

sanki senin excel sayfasında bir sıkıntı var gibi de geliyor bana ama bilemedim şimdi. bi görüntüsünü alıp eklermisin daha bilgi verici olur cevap verecekler için ...

yok özel sebeplerden dolayı ekran görüntüsü koyamıyorum.
başka bir sayfada alıyor ortalama ama orada almıyor. ilginç.
neyse halletmeye çalışıcaz artık.
ilginiz için teşekkürler

olması gereken cevap zaten 5,4. şöyleki seçtiğin aralıkta toplam 41 sayı var, 97,124 ve 39 tane de sıfır. toplam 221 ortalama da 5,39 oluyor.
sadece ikisinin ortalamasını theconqueror'ın dediği üzere =ORTALAMA(U3;U43) yaparsan alırsın.

3'ten 43'e kadar bütün satırların ortalamasını alır bu(U sütununda), aradakiler boş olduğu için onları 0 alır. yazman gereken formül "=ORTALAMA(U3;U43)"

edit: iyi de excell de boş hücreler 0 alınmaz ki, hata gelmiş benden. senin excell de bi sorun var ki galiba sormak istediğin şey de buydu zaten, bi bakim tekrar..

olay su ;

senin yazdığın formulle U3 den U43 e kadar olan sayıları toplar ve u3 ile u 43 arasındaki hucre sayısına böler. yani hucrelerın dolu olup olmaması önemli değil. u hucresi yanındaki hucreleri topladığı için muhtemelen "0" değerine sahip oluyordur. bu durumda formul 0 ı bir sayı gibi dikkate alır ve bölmeye dahil eder.

örneğin u3 = 97 u4=124 u5=0 olursa ortalaması 110.5 olmaz 73.66 çıkar

çözüm : u nun topladığı değerler 0 ise 0 yerine boşluk olmasını sağlayacak förmül girmelisin

misal U3 = TOPLA(Q3:T3) DEĞİL U3 = =EĞER((Q4+R4+S4+T4) =0;" ";Q4+R4+S4+T4)

gibi.

evet galadnikov'un söylediği oldu.
çok teşekkürler

walkthrough'dan bakabilirsiniz : faqs.ign.com

aracın üzerine çıkacaksın, arka tarafına doğru jeneratör var aracın üstünde. enerjisin drain edince zaten iptal oluyor araç.
kolay gelsin

Teşekkür ediyorum

düzen menüsünden bul seçeneği ile halledersin yok olmaz dersen eğer formülü ile de halledersin. ilk aklıma gelen bunlar...

örnek: =EĞER(A1=04;"izmir";EĞER(A1=05;"istanbul";EĞER(A1=06;"ankara";0)))

aklıma geldi o çözüm de teşekkür ederim ancak toplamda 84 tane değiştirmem gereken veri var eğer formülü daha zorlaştırıyor işi. sanırım en kolayı yine bul ve değiştir kullanmak olacak. yine de teşekkürler.

veriler a sütununda ise değiştirmek istediğin 84 veriyi sayfanın başka bir yerinde tablo şeklinde oluştur sonra b sütununda a sütununa göre o tabloda arayabilirsin. böyle zor oldu anlatması, ekteki tabloda daha kolay anlaşılır sanırım;

img145.imageshack.us

a4 tech x750bf fiyat 50 ytl civarı.
2 tuş ve tekerlek değil sadece tuşları onun dışında tüm isteklerine uyar. 2 seneye yakın süredir kullanıyorum herhalde çatır çatır çalışıyor.

baş parmak altında 2 tuş var, ki gelen küçük bir programcık ile her tuşa istediğin komutu atayabiliyorsun, örneği ben ctrl+c ve ctrl+v atadım onlara çok işe yarar.

LOGITECH
V220 CORDLESS OPTİCAL NB MOUSE

ben bunu kullanıyorum gayet iyi çokta memnunum. birz daha paraya kıyarsan laser mouse alırsın onun taraması daha iyidir. ama ne alırsan al kesinlikle Logitech al. başkasına bakma bile derim.

a4 tech isterim dersen:
www.a4tech.com op-620 tavsiye ederim kaç senedir kullanıyorum tık demedi.

ben evde aşağıda linki bulunan klavye ve mouse u kullanıyorum. ikisi de süper valla, uzaya roket atmıyorum diyorsan tavsiye ederim.

www.vatanbilgisayar.com

www.hepsiburada.com

5 seneden fazla kullandım bu fareyi. solda ve sağda ileri geri tuşları var ve çok kullanışlı. bi bak derim. fiyatı da 15 lira kadar sadece.

edit: ufak bi hatırlatma yapayım. benim söylediğim fare usb değil. bir de normal farelere göre biraz daha büyük. çok ufak ellerin varsa direk ele benim fareyi. ellerin biraz büyükse cuk oturur. şöyle elini açtığında karışın 20cm civarıysa başka fare bakma.

aradigin fare bu:

www.hepsiburada.com

a4 tech x750-bf ve x750-f kullandım ikiside aynı aşağı yukarı ve memnunum.

co2s2'nin verdiği linkteki mouse'un beyazı var bende ve yaklaşık 3 yıldır kullanıyorum. gayet güzel, rahat. ele oturuyor.

microsoft, 6 senedir kullanıyorum görünüşe göre bir 6 sene daha kullanırım ben bunu

şart değil. ağrı patnos'da iç güvenlik tugayında yapmıştım 307. dönem olarak, benim gibi birçok kimse ktm'ye uğramadan gelmişti. uğramanı da tavsiye etmem yol eziyetini arttırırsın bence.
şimdiden kolay gelsin bu arada

bunların puan sıralaması hakkında pek bir fikrim yok ama
1-bilkent
2-odtü
3-boğaziçi

gibi bi sıralama oluştu kafamda.sen biraz incele okulları gez gör sonra karar ver.bilkent zordur falan ama iyidir mühendislik olarak, keza odtü de öyledir ve tabi boğaziçi de
zor karar aslında..

bence özel üniversite düşünmemelisin,zira sosyal hayatım da benim için çok önemli diyorsun. katılmayanlar şüphesiz olacaktır ancak teknik bölüm okuyacaksan teknik üniversitede okumalısın sunduğu envai olanaklar dolayısı ile. kampüs klüp ortam vs mevzusunda uzak ara odtü derim ben.
ancak şunu da mutlaka düşün, üniversiteyi hangi şehirde okumak istiyorsun? tecrübe ile sabit istemediğin şehirde hangi okul ne bölümü olursa olsun mutlu olamazsın. ben yukarıda odtü dedim tezat oluşturayım kendimle 3 sene orada okuduktan sonra bi anda bırakmaya karar verip tekrar sınava girdim ve izmir'de okudum.
sana kolay gelsin zor seçim umarım seçiminden pişman olmazsın.

senin için şehir önemli değilse kesinlikle odtü derim ki bence angara gayet güzel şehir.. ve de kesinlikle boğaziçi müh. yazma derim.

öncelikle tebrikler;

boğaziçi için gözlemlerinde haklısın. lab imkanları olarak odtü ve bilkent boğaziçi'den birkaç adım ileride görünüyor. kampüs yaşantısı olarak da odtü oldukça iyi. yurtları da güzel :)odtü düşünmesen de bence tercihin boğaziçi değil bilkent olsun

mezun olduğunda mühendisten fazlasını olmak istiyorsan kesinlikle boğaziçi.

idealler falan denmis ama sende boyle ideal pesinde kosan bi adam tipi yok... V=I.R ve transistor 3 bacakli olan... bu bilgiler sana reel dunyada yeter... sosyal bir adammissin...

bogazici disindaki butun secenekleri yirt at... uzun hikaye... sorma neden...

not: planck hayatin tum sirlarini bunyesinde tasiyan bir sabit... onu birani bir ihtimal kiz arkadasini;) severmis gibi sev... bu son bilgiyi de orenerek artik muhendis oldun... simdi sosyallesebilirsin... çimler seni çağırıyor...

öncelikle (git: 83507)

arkadaş ortamı, kampüs olanakları ve kulüpleri için bence direk olarak boğaziçi. sosyallik dediğin sadece kampüs değildir, kültür-sanat, festivaller, sergiler, konserler vs vs bunların merkezi türkiye'de istanbul, kimse inkar edemez.

mezun ağı konusunda da zaten söylediğin gibi boğaziçi önde. yurtlarda eğer burs almazsan superdorm pek de dökülmüyor, sen superdorm'u gezdin mi bilmiyorum. uçaksavar konusunda çok fikrim yok ama orası da iyi sanırım, 1. erkek ve 2. erkek yurdu dökülmese de çok iyi durumda olduğunu ben de söyleyemem. ama zaten iyi bir derece almışsın, eğer ailenin durumu da fena değilse bence hiç yurda falan çıkma direk eve çık. bir çok yönden yurttan çok daha avantajlı, yani sadece boğaziçi'nin yurtlarından değil, yurt kavramından daha avantajlı.

lablar konusunda, tanıtımda göstermemiş olabilirler. ben ee'den değilim, ee'den birileriyle konuşmalısın bunu. sözlükte bikaç kişi var, nicklerini unuttum şimdi. tsan chan bunlardan biriydi sanırım.

bunun yanında eğer özel şirket özel sektör vs gibi hedeflerin varsa, istanbul dışındaki alternatifleri direk olarak sil derim. bunun detaylı açıklamasını yapabilecek kapasitede olduğumu düşünmüyorum fakat ben de boğaziçi'ne girerken o zamanların ee bölüm başkanı ve mühendislik dekanı şimdiki rektör kadri özçaldıran (kendisi odtü mezunudur) neden istanbul'un o açıdan ankara'dan çok daha üstün olduğunu bir güzel açıklamıştı, lafa girip de öyle olmadığını söylemeye çalışan velilere de cevap verip onlara da lafı koymuştu, sonuçta salondaki herkesi ikna etmişti. yalnız 297. olup ee'ye girebileceğine emin misin boğaziçinde? benim zamanımda 210 - 220'yi pek geçmiyordu da o yüzden soruyorum.

bunun yanında bir de tabi şunu söylemek lazım, fizik + ee çap'ı yapan bir çok insan tanıyorum bizim okuldan. belki senin için önemli bi bilgi olabilir.

bir de binaların dışı hoş içi boş konusunda şunu söyleyeyim, hangi binaya girdiğine göre değişir. senin derslerini yapacağın sınıfların hemen hemen hepsinde projeksiyon ve hoparlör sistemi var, hoca eğer o sistemi izlemek isterse. daha ne istediğini de ben bilemiyorum sanırım, diğer üniversiteleri görmedim belki orada olan şeylerden bahsediyorsundur : )

bir de yukarıda bir arkadaş güzel demiş, bir mühendisten daha fazlası olmak istiyorsan bence kesinlikle boğaziçi. diploma ve meslek güzel şeyler, ama hayat sadece bunlarla doldurmak için biraz geniş. bunu eğer boğaziçi'ne gelirsen manzarada veya petekte gece oturup boğazı izlerken daha iyi anlayabilirsin belki.

2) www.europafilmtreasures.eu
www.ubu.com

kısa film ile ilgili şöyle bi site var belki görür işini.
kisa-film.blogspot.com

www.kkymn.com kadir köymenin sitesi.

www.filmfabrikasi.com bu da forum.

2) www.criticker.com

şirketlerin muhasebe defterlerini kontrol ederler, finansal durumları ile ilgili limitli seviyede yorum yaparlar...

çok çalışmayı ve sabırlı olmayı özelliklerin arasına alman lazım.

esnek mesai saatlerine ve takım çalışmasına uyum konusunda da başarılı olduğunu söylemen gerekebilir.

audit çalışanı/kölesi in vito veritas bildiriyor.

her ne kadar görevi sadece kontrol edip onay vermek de olsa türkiye'de büyük çoğunlukla vergi usul kanununa göre hazırlanmış mali tabloları ufrsye (ifrs) uygun olcak şekilde hazırlayıp onaylar. ufrs hakkında biraz bilgi sahibi olabilirsen son derece faydalı olacağını düşünmekteyim. tabi bu dediklerim bağımsız denetim (audit) için geçerli. denetim firmalarının vergi bölümleri çoğunlukla tam tasdik raporu hazırlar bildiğim kadarı ile.

çok çalışmayı, deli gibi mesai yapayı döze al peşinen, misal ekip olarak biz son 5 haftada en erken gece 11de çıkıyoruz ve 2 pazar günü hariç tüm haftasonları çalıştık. bilgin olsun senenin en az 4-5 ayı böyle geçer. bol şans.

@in vito..
mail adresini alabilir miyim bir kaç soru için?

neden audit peki? parası mı çok iyi? geleceği mi parlak?

ben işte iktisat okuduğum için fazla muhasebe bilgim yok ama kolay öğrenirim. consulting daha yakın geliyor açıkçası..

oditörün genel kaderi birkaç yıl çalışıp senior oluduktan sonra müşterilerden birine daha iyi şartlarda geçmek oluyor. neden audit sorusunun cevabı da çok basit. her hafta farklı müşteriye gidiyorsun, üretim, finans, sigorta gibi beşbenzemez alanlarda deneyim sahibi oluyorsun yeni mezun biri olarak hem de. yılda ortalama 15-20 raporun hazırlanmasında emeğin geçiyor. kolum kadar görmüş geçirmişliği olan adamı da diğer şirketlerin raporlama/bütçe gibi departmanları havada kapıyorlar. bu departmanlarda audit kökenli olmayan bir yönetici bulmak zor artık.

mülakatlar içinse şunu söyleyeyim, ifrs'i ya da yasal mevzuatı çok bilmenizi beklemezler zaten. bunlar daha çok işi yaparken öğrenilecek şeyler olduğundan daha çok aranan özellikler çalışkanlık, fazla mesai dayanıklılığı ve temel muhasebe mantığının iyi oturmuş olması oluyor.

mülakatta başarılar.

o zaman ben size ipod touch öneriyim. müzik, video, oyun, internet hepsi bu alette.

stillsoon, apple'dan bildirdi.

500 civarına 16 gb ipod touch alabilirsiniz. sadece müzik dinlemek/video izlemekle kalmaz internete de girersiniz, oyun da oynarsınız. her bi boku yersiniz. üstelik dokunmaktik ekran. mis gibi lan.

apple ankara temsilcisi cro magnon bildirdi.

kowon olmaz ithalatçısı yok bildiğim kadarıyla. gittigidiyor.com'da var. teknosa bimeks gibi olmuyo ama tabi ordaki arkadaşların verdiği garanti.

creative, iriver, ipod kullanmış biri olarak ses kalitesi için uzak ara cowon derim.
bu arada Türkiye dağıtıcısı Panatel AŞ. garanti problemi olmaz diye düşünüyorum

eheh hepinize teşekkür ederim. safi alterno olduğum için cowon biraz daha cazip görünüyor. cowon'la alakalı mağazalar ve ürünler hakkında da bilgi edindim ama şey sorum var benim:

cowon a2, cowon d2 ve iAudio x5 arasında belirgin bir farklılık, ne şekilde var? yani 3ünü de bulabilirsem ilk tercihim hangisi olsun :)

x5 bulabilir misin ki acep, bulduğun da baya bi pahalıya gider. iriver h320 kadar olmasa da kültler arasında yerini almıştır :) d2 bol bulunur. a2 pmp tadında bi alet, mp3 player olmak için fazlaca büyük bence. son olarak x5 hd, d2 flash bellek diye biliyorum, storage sorun değilse d2 daha az çıtkırıldımdır bu bakımdan.

şunları denediniz mi
www.youtube.com
ayrıca yeni yazılımlar da bu sorun yok, update etmeyi de deneyin. creative ler yazılım çökmesiyle vazgeçilecek aletler değildir genellikle. olmadı yeni çözümler de bulunur ama değiştirmeye niyetlendiyseniz o başka...

www.superyaa.com

bu ürünü taksim de bulabileceğim bir yer var mıdır acaba?

1- izmir otogara gitmelisin.
2- yer ayırtmana gerek yok, çok rahat yer bulursun.
3- 25 lira civarı.
4- yaklaşık 3 saat.

bu arada havaalanıyla otogar arasında az sayılmayacak bir mesafe var, havaalanından otogara nasıl gideceğini de önceden araştır, hangi otobüsler vs otogara gidiyor öğren. ben net hatırlamıyorum.

otobüs ile ortalama 3,5 saat sürer.
diğer firmalar hakkında bilgim yok ancak karadeveci'nin 07.30 - 23.30 arası bir saatte bir var, bazen ek sefer de koyuyorlar. fiyatı hatırlamıyorum bende kartları kalmış telefonları 0 232 472 00 73-74. bi ara istersen netleştirmek için.iyi tatiller.

havaalanından 204 var belediyenin otobüsü 5 lira olması lazım onunla otogara gidebilirsin.

hiç uğraşma 150 lira olan biletten al bence sen. en az 70lira uçak, 5 lira otogar otobüsü, 30 lira bodruma + yiyecek, içecek 15-20lira + çektiğin eziyet = 115-120lira + eziyet.

nextgenwalkthroughs.com

(bkz: iriver)
(bkz: iriver t60)

t60 modeli duyduğumua göre üretimden kalkmış ama her halükarda birebir kullanan biri olarak iriver markasını tavsiye ederim.. Radyosunun inanılmaz netliği, ses kalitesi, pili koklaması(içmiyor resmen kokluyor) harika özellikleri.. Tek handikapı yanında gelen kulaklık biraz dandirik.. Birde türkiye desteği yok.. Lakin bu durum benim için bir sorun teşkil etmedi.. 1 sene oluyor alalı, hala canavar gibi maşallah.. sennheiser ya da creative kulak içi kulaklıklarla mp3 playerdan maksimum randıman alırsınız..

mevzu ses kalitesi ise mutlaka cowon markasını değerlendir.

ipod, sony, creative, samsung'un çeşitli modellerini senelerce kullandım ve hem ses kalitesi olarak, hem de şarjının dayanıklılığı olarak en memnun kaldığım alet "samsung u3"tür.

kendisi 70-80 lira. radyolu modelleri 120ye kadar çıkabiliyor. düşünün ipod nano'mu kullanmıyorum bunu kullanıyorum. o derece.

genel bi cevap olacak ama yaklaşık tüm rock, metal parçalarının çalması zombie kadar kolaydır.

holy diver, for whom the bell tolls, perfect strangers...

bunlar hem çok güzeldir, hem çok kolaydır.

ha bir de, alembic'e: zombie'ye bakmadım ama nasıl hepsi kolaydır? bana the philospher çalmanı rica ediyorum. milyon tane örnek veririm de neyse.

cok yeteneksizim ve balik hafizaliyim mesela başladim bir şarkiyi calmaya kopuk kopuk oluyor unutuyorum ancak cok kısa bir kismini melodik cikarabiliorum ondan da bişey anlaşilmiyor, basa başlayan cogu kişiye boyle olur sonrasinda duzelirler mi yani merak ediorum bi gun doruduzgun calabilir miyim calismayla, bana imkansizmis gibi gelior su asamada da

Benim bir arkadaşım da böyle düşünüyordu, hatta bassı satmayı bile düşündü fakat blackened ve orion çalıyordu en son :)

ben ilk başladığımda bas bozuk çıktı diye dolaşıyordum ortalıkta. başarmanın ilk yolu başarmaya inanmaktır, boş bir laf değil. "lan nolacak, yapabilir miyim acaba, çok zor :((?" dediğin sürede bile çok yol alırsın. toplam 8 notadan oluşan bir melodiyi çalabilmek için ben bir ay uğraşmıştım, şimdi death çalıyorum :) (1 sene oldu başlayalı)

şimdilik şarkı çalmayı boşver, bir iki sevdiğin şarkıyı öğrenebiliyrsan onlarla idare et. metronomla çalışacaksın, bu olmazsa olmaz. sıkılmayacaksın. kademeli gideceksin, birden en zor şarkılara yönelmeyeceksin, yavaş yavaş. başlangıç için bunlar önemli.

bir de şunu ekleyeyim, bir enstrüman öğrenirken, işin sırrı %10 yetenekte, %90 çalışmaktadır. bas ve bateri gibi birkaç örnekte ritim hakimiyetinin üst düzey olması gerektiği için biraz yeteneğin payı artar, bazı kişilerde bu yetenek doğuştan çok kuvvetlidir. ancak, bu da sıkı çalışmayla kapatılabilecek bir eksiklik. metronom bunun için var.

arkadaşlar birde beni bastan ve hatta müzikten sogutan bir tutum var piyasada, daha bas bakarken bile satan tipler tipime bakip arkamdan kolye die boynuna takarsın falan dediler, bi kac kere ders aliim dedim, adamlar kız bişey bilmior beni gormeye gelio falan havalarinda asil kendileri bişey bilmeyen para koparmaya calisan okuzlerdi, diyecegim o ki bana online yardimci olabilicek önyargisiz arkadaşlarin emaillerini bekliorum.

nasıl online yardımcı olabilecek? webcam'den ders vermesini mi istiyorsun :) önyargısız kişilerden özel ders almak istiyorsan, şehir falan bir de iletişim bilgisi yaz.

bir de o tipleri bize bildirin biz gidip dövelim. bas kadar kadına yakışan enstrüman çok azdır.

webcamle olur, grafikle olur ama artik param ve sabrim kalmadi reel dersler icin, kasip kendi kendime ogrenicem

tahsin sutcuoglu: bahsetmek istediğim rock, metal vs.. tarzlarda bass çok fazla ritmik, groove lu çalmaz ve armonik olarak çok fazla varyasyona girmez. akorların kök seslerini basmak yeterlidir. Ha uç örnekler var mıdır, vardır. Dream theater'da rhcp'da biraz daha armonik çalınmaktadır. Ama hiç bir zaman rock, metal de bir reggea, acid jazz çalar gibi groove lu, bi , jazz, fusion çalar gibi armoninin sınırlarını zorlayacak şekilde çalınmaz..

saturndeki salyangoz: daha önce başka bir enstruman çalmadıysan önce kulağını geliştirmen gerekir. earmaster diye bi yazılım var ona bakabilirsin, yada piyano alıştırmaları var bununla ilgili.. sonra ritmik ve gitar üzerindeki fiziksel çalışmalar var.. armoni olmazsa olmazından. armoni için internetten veya kitaplardan bilgi alabilirsin. diğerleri çalışmakla oturacak şeyler.
radyo yu aç ve çalan parçaların üzerine bas çal.. belli bir aşamaya geldikten sonra inanılmaz faydasını görürsün. ha bide not müzik ayrımı yapma.

alembic: rock ve metal ya da benzeri grupların %95'i için haklısın da, bu duyuruyla alakası yok ki? bas hakkında felsefi tartışmalar yapmak için değil, basta zombie kadar kolay şarkılar sormak için açılmış bir duyuru, sen de gidip rock ve metal şarkılarının çalınması hep kolaydır demişsin. insaf. yeni başlayanlar için şarkı istiyor belli ki.

salyangoz: kimse hayrına öyle bir şey yapmaz. ya ders alacaksın, ya da videolardan bakacaksın, ki ben bu yönteme pek inanmam, ama ısrarcıysan tarzını sevdiğin basçıların derslerini torrent sitelerinde vs. arat. olmazsa youtube'dan da bolca bulursun.

yine de tavsiyem, özel derstir. öğrenci falan bulup ucuza halledebilirsin. herkes de o kadar odun değil ya.

Bas gitar sonuç almak için biraz nankör bir enstrumandır. ilk senelerde ne kendiniz ne de çevrenizdekiler birşeyler çalabildiğinize inanır. Ama sistemli çalıştıktan sonra herşey yapılabilir.

1,2 sene bir enstrumandan bişeyler beklemek için çok az zaman.. Sabret, çalış olur.

her ne kadar ilk soruna cevap olmasa da yazacaklarım, kısa sürede oldukça işine yarabilir.
internette youtube'da dahi milyon tane ders bulabilirsin, şüphesiz iyi bir basistten ders alman çok daha iyi olacaktır ancak reel dersler için param ve sabrım kalmadı demenden mütevellit sana şunu önerebilirim.
bi şekilde band in a box edin, bu programda envai çeşit pattern mevcut, onları çalışman dahi seni tahmin edebileceğinden çok ilerilere götürecektir şüphesiz.
ne kadar çalabildiğini bilmiyorum ancak bildiğin üzere ritm olayı bass için çok önemlidir. herhangi bir grupta çalabilirsin davulcu ile uyumun şart, bu da henüz mümkün değilse bassist - davulcu uyumunun iyi olduğu grupları dinlemen faydana olacaktır - ilk aklıma gelen örnek paris combo.

saydıklarından Captain Morgan'ı ickisepeti.comda bulabilirsin. diğerleri için bilgim yok maalesef

guinness var, jose cuervo varmış (bkz: #8032110). diğerlerini bilmiyorum.

tanqueray dışındakileri gördüm
guinness kimi barlar ve süpermarketlerde satılıyor, captain morgan'ı da ickisepeti.com ya da ickimgelsin.com'da görmüştüm. jose quelva'yı da en basitinden cafe pi'de satıyolar.

Captain morgan var ama spiced rum urunu degil, jamaican rum urunu var

Kullanıyor değilim de ilk çıktığında almak niyetinde iken biraz araştırmıştım. vazcaymamın sebebi ise ses açma kapama tuşlarının sadece kulaklık üzerinde olması. hal böyle olunca kulaklık değiştiremiyorsun, apple'ın vermiş olduğu beş para etmez kulaklıklara kalıyorsun - dediğim gibi kullanmadım ama diğer ipod kulaklıkları gibi ise kalitesi beş para etmez - ya da diğer firmaların çıkartacağı uyumlu kulaklıklara bağlı kalacaksın ki onlar da muhtemelen hakkettiklerinden daha pahalı olacaklardır.

ps: bulabilirsen ve başka alternatif düşünürsen mutlaka cowon iaudio T2' ye bakmanı şiddetle öneririm.

kullaniyorum.

sacma sapan bir alet degil kosmak icin ideal olamayabilir cunku kulaginda tutunur mu bilemiyorum hic kosmadim, kosma durumlari icin kulak ici kulaklilar var. fakat apple in soyle bir kurnazligi var, su an icin baska kulakliklar kullandiginda sarki veya calma listeleri arasinda gecis gibi ozellikleri kullanamiyorsun. sadece duz takip dinliyorsun. alet cok ufak, benim isime gelen buyuk ozelligi ve alma nedenim ufak tefek bir sey olmasiydi.

agirligini hissetmiyorsun.
aletin arkasindaki mandali her yere tutturabiliyorsun. cok saglam tutunuyor. sokmek icin cekmen lazim.
kulakligin alete girisi yine saglam oturuyor. ani hareketler sonrasi yuvasindan cikmiyor. kulakligi yuvasindan cikarmak icin bariz cekmen lazim.
verdigi ses guzel.
biliyorsundur kontrolu sag kulaklikta aletin ustunde 3 kademeli anahtardan baska bir sey yok, kulakliktaki kontrol unitesini kullanmasi da kolay; yok bi numarasi. cit cit cit basiyorsun oluyor.
pil omru usb 2.0 dan besliyorsun sorun yaratmaz ama istersen elektrik prizine takabilecegin donusturulmus parcalari da satiliyor. bence gereksiz alma bosuna.

olumsuz yan olarak,
kaybolmaya cok musait bir sey. bu kisiyle alakali bir konu belki ama bir kutu bul ona koy o zaman sorun olmuyor.

baska sorularin varsa sorabilirsin ?

durum şöyledir.
kıdem tazminatı tavanı 31.12.2008 itibarı ile 2.173 TL olarak belirlenmiştir. çalışanlar çalıştıkları her yıl için en son aylık brüt maaşı kadar kıdem tazminatı almaya hak kazanır, eğer brüt ücret, kıdem tazminatı tavanının üzerinde ise tavan üzerinden tazminat hesaplanır.
Arkadaşının durumunda 1.200*2 2.400 tl kıdemi mevcut. Kıdem tazminatı ödenirken üzerinden sadece binde 6 damga vergisi kesilip çalışana geriye kalan kısmı ödenir.

şuradan öğrenebilirsiniz:

ynb.datassist.com.tr

net maaş değil, brüt maaş üzerinden hesaplanır. çalışılan sene çarpı son aldığı brüt ücret kadardır. bordroda düşük gösteriyorlarsa onu verirler dikkat edin. öyle bir şey varsa carlayın, en azından aldığınız maaş üzerinden tazminat versinler.

kıdem tazminatı hariç bir de ihbar tazminatı da var.işveren işten cıkaracağını 6 hafta oncesinden bildirmeden işsözleşmesini feshettiği için ayrıca ihbar tazminatı da ödemesi gerekiyormuş.
tesekkurler cevaplar için.

+ bir avukata danışsın, sanırım arkadaşın işveren işime haksız son verdi diye diye dava açabilir o zaman davayı kazanırsa işveren 6-8 maaş vermek ya da arkadaşını tekrar işe almak zorunda.

üstüne tıklamak.
hücrenin üstüne tıkladığınızda, eğer bir fonksiyon kullanıldıysa, üstteki fonksiyon satırında nerdeki hücrelerin hangi fonksiyonla kullanıldığını görebilirsiniz. bu sadece en son (sonuç) hücre için işe yarar.
excel'de çok iyi değilim :) başkaları da yardımcı olacaktır işe yaramazsa.
bir de silmek yerine gizleyebilirsiniz de, fonksiyonlar da silinmez böylece.

@aithra,
dediğinde haklısın ancak üzerine çift klik yapacağım hücre sayısı 15binin üzerinde olduğundan çok vakit alır.

@galadnikov,
galiba senin dediğin sayfayı silmek yerine yeni sayfayı tümü ile kopyalayıp eskisinin üzerine yapıştırmak. kar etmiyor şöyle ki yeni yapıştırılan ile eski sayfa ile aynı değil. mesela mizan sayfasında 351# A107 hücresinde iken, bir sonraki ayda 351# A110'a gelmiş oluyor. dolayısı ile o da pek işime yaramıyor.

Eğer genelden değil de mizan özelinden konuşuyorsak, o mizan sayfasında şablon mizan yaparsınız. yani bir daha çok sık satır ekleme çıkarma yapılmayacak şekilde, henüz kullanmadığınız hesapları da dahil edecek şekilde bir tablo yapacaksınız. Her ay sonunda da vlookup (düşeyara) formülüyle, çekeceğiniz yeni mizanda hesaba göre aratarak 5 saniyede güncelleyeceksiniz. Ve her şey cillop olacak.

Öncelikle belirteyim süper olmuş. Elinize sağlık.

Yalnız ilk sayfadan sonrasını göremiyorum. Bug mudur değilmidir bilemedim.

@redstreak
öncelikle teşekkür ederim :)

hızlı erişim amaçlı olduğu için tam sayfa yerine yalnızca entry'ler geliyor. dön bebegim, başlık içinde ara, copyright, giriş yapıldaysa entry giriş paneli vb. ile birlikte navigasyon linkleri de alınmıyor.

bu arada sözlüğe giriş yamadıysanız 25, giriş yapmış durumdaysanız ve kontrol merkezinden bir sayfada en fazla x entry getiri değiştirmişseniz o sayıda entry getirir.

(yine de ilerisi için navigasyon olayını düşüyorum)

süper olmuş valla, dadınmaz yinmez olmuş, ellerine sağlık.

kurmadim henuz ama screenshot'lardan gordugum kadariyla entryleri <li> ile getiriyor.
<ol> kullanirsan daha iyi olabilir diye dusunuyorum. ya da <ul> tag'ina list-style-type:decimal; tanimlamasi eklenebilir.
dotted list yerine numerik list daha hos gorunuyor sozlukte haliyle.

edit: misal su
list-style-type: disc color:black !important; tanimlamasi muthis yanlis :)
bir baska ornek: font-size: 10px; !important; fazladan ; var.
vs.

override olmama durumu muhtemelen hatali tanimlamalar yuzunden.
ornegin ...; !important; seklinde bir tanimdan sonraki satirdaki tanim es geciliyor. syntax highlight eden bir editorde rahatca gorebilirsin.

@netizen
teşekkürler.
eski duyuruyu şimdi gördüm. biraz zaman geçmiş ama (1 yıl kadar :p), işinizi göreceğine sevindim.

@maydogdu
teşekkürler! :)

@assert.h
madde işaretleri orijinalinde disc idi. bazı sitelerde css işe yaramıyor, madde imleri hiç çıkmıyor. bununla ilgilenirken işaretleri unutmuşum, öyle kalmış.

entry'ler <ol> ile. zaten yalnızca google'ın kullandığı <ul> ile sözlüğün <ol>u arasında farkı bulmam bi kaç saatimi aldı. kodlama olayını pek bilmem.* web dillerini ve editlemesinden biraz anlıyorum. (2 günde bu hale anca gelebildi işte.)
<il> - <ol> farklarını tekrar incelerim ama. teşekkürler

<ol> illa ki kullanman gerekmiyor.

<ul style="list-style-type:decimal">
<li>a</li>
<li>b</li>
</ul>

seklindeki bir tanimlama da isini gorur.

gayet leziz hoş. ne mutlu bize. ben de bu tarz birşeyi sözlüğe girdiğim günden beri arıyordum zira.

kısa yollarını falan nereden ayarlıyoruz bu meretin?

leziz olmuş.

madde imleri sayılarla değişti.
biraz aceleye geldiğinden fazladan noktalı vürgüller, eksik iki noktalar vs. dolusuyla var :D. editor olarak da hala notepad kullanıyorum. *
bi ara düzgün bir editor bakmak gerek. (hep aceleden bunlar)

notepad++ tavsiye ediyorum. dunya kadar dilde syntax highlight edebiliyor. mis gibi editor.
az site yazmadim kendisi ile.

@teritori
teşekkürler!

@alchoburn
teşekkürler.
kısayol ya da başka bir ayarı yok. kur-çalıştır türünde * bir eklenti. (zaten bir yerinde kısayol gereksinimi olduğunu da sanmıyorum?) bir metni ya da öbeği saçip sağ tıklıyorsunuz, menüden ekşi getirgeç'i seçiyorsunuz. hepsi bu kadar :)

henüz indirmedim ama cidden çok akıllıca, elinize sağlık, nefis bir aparat olmuş.

enee ne güzel bi şey bu be. bayıldım.

ne var lan bu firefox'ta herşeyi ona yapıyonuz. halbuki götüm gibi program.

opera'ya da isteriz bundan bi tane.

oy falan versek ya buradan. olmaz degil mi bu?

elinize saglık.

@ozyre herşeyden önce eline sağlık, gerçekten iyi çalışıyor, akşamdan beri çokça kullandım. kısa yoldan kastım, sağ tıklayıp listeden seçmek yerine kullanılabilecek bir klavye kısayolu olup olmadığıydı. misal babylon kullandıysan, opsiyoneldir gerçi ama seçilen herhangi bir kelimeyi sağ mouse tuşu + ctrl ile babylon'da açıp arar. benzeri bir kullanım opsiyonu vardır sandım.

ha buldun bunuyorsun diyeceksin ama belki vardır dedim. yoksa da canına minnet. eklerim diyorsan da güzel olur gibi geldi. :)

sanırım tek bende sorun olmakta. herhangi seçili metni seçtiğim zaman ekşi getirgeç çıkmıyor sadece inline definitions'ın soluna sözlük favicon'u gelmiş oluyor, oraya tıklayınca da normal google definitions açılıyor.
resimlerden görüldüğü üzere kullanışlı güzel bir eklentiye benziyor, eline sağlık

cok faydali, tesekkurler.
simdi bir baska istegim daha var, hic utanmadan istiyorum: ayni mantikla calisan ve istedigimiz bir baska online sozlukten (webster's online dictionary, sesli sozluk, veya kelime sorgulama komutunu kendimizin girebilecegi herhangi bir baska sozluk) sayfa cagirabilecek genisletilmis bir surumu olsun. kelimeyi secip sag tikladigimizda hangi siteden bakmak istiyorsak oradan gorelim.

*
@fundamental
@desidire
teşekkürler!

@jugador
@sakabilmemneyi
oy verme ve navigasyon için sayfanın tamamını çağırmak gerekecek. bu da çalışmasını yavaşlatabilir. eklentinin amacı hızlı erişim olduğu için bunları eklemek yerine böyle bir ihtiyaç durumunda sağ üstteki tümünü göster'i kullanmak gerekiyor.

@alchoburn
babylon kullanıyorum. dediğiniz gibi, güzel bir özelliği var. bizde şimdilik yok. sözcüğe double-click, right-click yapmak da yeterince kısa olacaktır zaten :)

@feeling the blanks
bunun için ekstra kod yazmak gerekir sanırım. bunu da yapabilir miyim, bilmiyorum. (başkaları yaparsa de kabulümüz :)) ayrıca yapılsa bile her sitenin işleyişi farklı olduğu için, sadece url'i eklemek yetmeyecektir. ancak ayrı birer eklenti olarak her site için yapmak mümkün. sesli sözlük için de birileri yapar belki.
Webster's ve answers.com gibi uluslararası siteler içinse mozilla.org'da halihazırda var olabilir.

@alchoburn
opera seven birileri isterse ona port edebilir. kodlar falan açıkta hep.

@in vito veritas
bu bir bug. :) google def. ile birlikte çalışmıyor. (menu item adları aynı olduğu için sanıyorum ama değiştirdiğimde bir değişiklik olmadı. zaman almaması için şimdilik geçtim, tekrar incelenecek)

Çıkan sayfada herhangi bir linke tıkladığımızda hata veriyor. Misal şunun gibi;

Bir entryde birisi video linki vermiş tıklayınca bu çıkıyor.

sozluk.sourtimes.org://youtube.com/watch?v=2lxUq8lzyFo

@redstreak
teşekkürler. düzeltildi. (bir sonraki sürümde görünecek.)
edit: url'ler normalleşince kullanıcı adlarının linki bi acayip oldu. şimdilik linkler düz metin halinde olacak.

img243.imageshack.us

sorun mudur bilmiyorum, ama pencere boyutuna göre geliyor getirgecin boyutu. belirli bir boyutu olsa veya kendi boyutu ayarlanabilse daha güzel olur. bir de kapat butonu fazla blur kaçmış onu düzeltebilir misiniz? (başka kulp bulamadım)

düzeltmeler bitti sayılır. hafta sonuna doğru paketlenmiş olur. yine buralarda bir teşekkür yazısıyla birlikte linkini duyururum. geribildirimler için teşekkürler.

alışveriş merkezlerinin içindeki ufak mağazalarda var. benim bildiğim içerenköy carrefour'daki bauhaus'da olması lazım. ayrıca anahtarcılarda da bulabilirsin.
bunların haricinde alışveriş sitelerinde de bulabilirsin.

www.maktasarim.com

altta satış noktaları diye link var.

kaç para bunlar? bilen var mı? peki anahtarların kafalarını kesip mi yerleştiriyorlar içine?

@dehri: geçen sene sormuştum fiyatını. hatırlamıyorum şimdi ama oldukça yüksek bir fiyat demişti adam bana.

@dehri
evet anahtarın şişkin kısmını kesiyorlar, işe yarayan kısmı kalıyor geriye. geçen bendeistiyorum com iki tanesini 10+kargo ya sattı. tabii bunu kullanabilmek için yukarıda verdiğim linkteki yerlerden birine gidip taktırmanız gerek, onun için de ayrı para isterler. bir de şimdi gördüm gittigidiyorda birisi tanesini 10+kargo ya satıyor.

Bizim burda da bi bayisi var elinde şu an kalmamış slotlardan ama tanesini 5 TL ye satıyordu, her anahtar için de 5 TL alıyori Yani toplamda 20TL ediyor. Bana o kadar çok gelmedi slotlar gelsin ben de yaptırmayı düşünüyorum...

resimde gördükleriniz yurtdışında yapılmış olanlar. Biraz pahalı diye forumlarda yazmışlar 295$lık fiyatla satıyorlar. mak tasarım yurtdışına satsa ihya olur herhalde. ben mecidyeköydeki anahtarcıya sordum yazark'nin yazdığı cevap üzerine şu anda yok elimde 4 anahtarı da taktırınca 20'ye olur dediler.

buna akbil ekleyebilen bir yer de olsa süper olur.
ayrıca evet fiyatları düşmüş demek ki. ben ilk çıktığı zamanlarda bauhaus'ta sormuştum.

SLOT un arka tarafında bir halka var.Ben akbilimi oraya taktım.Çok pratik.

satır satır seçip, copy + paste special(transpoze işaretli)

biraz angarya oldu ama son çare olabilir.

eğer veriler tek hücrede ise yazdığın üzere veri - metni sütunlara dönüştür
sınırlandırılmışı seçip atırıcılar için boşluk seçersen veriyi tek hücrelere bölersin sonra aynı şekilde satırları tek tek seçip kopyala - özel yapıştır - işlemi tersine çevir dersen olur.

daha kısası benim de aklıma gelmiyor

Sırasız veriyi seçip kopyalayın, Not Defteri'ne yapıştırın. Buraya veri tablarla ayrılmış şekilde gelecek. Tabları silip alt alta sıralayın sonra tümünü seçip kopyalayıp yeniden Excel'e yapıştırın.

(bkz: ogrenci evinden yemek tarifleri)

patatesli omlet,

5-6 yumurtayı kırın bir büyükçe kapta çırpın, sonra patatesleri ince dilimler halinde kesin, bir tavaya az bir şey yağ koyun hafif ısıtmaya başlayın, daha sonra varsa biraz kaşar dilimleyin, ince kestiğiniz patatesleri kapta bekleyen çırpılmış yumurtaya atın iyice karıştırın yarısını tavaya boşaltın yarısının üstüne dilimlenmiş kaşarları koyun yumurtanın geri kalanını boşaltın, iyice pişince afiyetle yiyin :)

ekleme: yumurta sayısı kişi sayısına göredir tabi, öğrenci evi deyince ben 2-3 vardır diye öyle dedim. eğer tek kişiyse 2-3 yumurta yeterlidir.

abi yemek dedigin nedir ki? bu kadar da acindirmayin kendinizi, dik durun :)

tavuk gogusleri alinir, kusbasi dogranir. tavaya yag konur, dogranan tavuklar atilir, harli ateste pisirilir. suyunu saldiginda kekik+nane+karabiber+kirmizi biber+sarimsak+kimyon+tuz konur. iki defa daha cevirilir, biberin rengini birakmasi beklenir. yenmez, yaninda yatilir.

herhangi boş bir vakitte - ki öğrencilikten mütevellit bolca olduğunu varsayıyorum - 3 kg soğan 2 kg domates ve yeterli salça alınır. soğanların hepsini yağda kavrulur, salça atılır az daha kavrulur, akabinde de domates rendelenip daha da kavrulur. soğuduktan sonra buzdolabı poşetlerine bölüştürüp buzluğa atılır. sonra herhangi bir gün her ne yenmek istenirse (et de olur, sebze de) doğranmış halde tencereye atılır biraz kavrulup buzdolabındaki hazır yemek harcı üzerine atılır, kapak kapatılıp kısık ateşte erimesi beklenir. sonra yeteri kadar su eklenip yemek pişirişilir. 8 yıl öğrencilik üzerine 4 yıl çalışma hayatı boyunca böyle yaşadım. ilk başta zor gelse de yapılan harç uzun süre kullanılıyor.

patatesli misket köfte ile yola çıkıp köftelerin yağı görünce dağılmaları hadisesi ile uydurulan aşağıdaki yemeği tavsiye edebilirim.Tarifi de kısaca şöyledir:
Patatesler küp halde kesilir, tuzlu suyun içinde bir süre bekletilir ( bekletilmese de olur)yağda kızartılır, servis edilecek kabın içine alınır.
kıyma uygun miktardaki köfte harcı ile yoğurulur( benim vaktim bol diyorsanız, klasik köfte hazırlar gibi de ( rendelenmiş soğan, bayat ekmek, tercih edilen baharatlar vs. ) hazırlayabilirsiniz. Konu şu ki, bunları köfte formatında yuvarlamıyoruz, kıymamızı bir miktar yağda kavurup kenarda bekleyen patateslerin üzerine döküyoruz.
üzerine (tercihe göre sarımsaklı) yoğurt ( ve yine tercihe göre yağda hafif yakılmış kırmızı biber) ilave edip afiyetle yiyoruz.

köfteyi fazla miktardaki kıyma ile hazırlamanız halinde hazır köftelik kıymanın buzlukta saklanması ( sakladığınız kıymaları öyle poşetleyin ki kıymanız donduğunda tablet görünümü alsın ki buzluktan çıkartmanızı müteakip on dakika içinde çözülsün) da zamandan kazandıracak bir önlem olabilir. Benzer şekilde bol suda yıkayıp yaprak yaprak ayırdığınız ve sularını süzdürdüğünüz ıspanakları da buzdolabı poşetlerinde buzlukta saklayabilirsiniz. Bunlar da pişirme günü geldiğinde büyük kolaylık sağlayacaktır( poşetlere birkaç yumruk darbesi ıspanakları ince ince kesilmiş forma sokacaktır. ) bir de sebze yemeği önerelim genç öğrenci arkadaşlarımıza, anneleri mutlu olsun:
zeytinyağında ince kesilmiş soğanlar kavrulur,içine bir miktar salça ilave edilir, yukarıda adı geçen ıspanaklar da tencereye konulmak ve ocağın altı kısılmak sureti ile tenceredeki birlikteliğin pekiştirilmesi sağlanır, ıspanağın suyunu salmasını müteakip içine avuç içini kaplayacak kadar pirinç ve gerekli görülmesi halinde az miktarda su ilave edilir, tuz konulması unutulmaz, pirinçler de yumuşadıktan sonra yemek hazırdır, afiyetle yenilir.

bir de bulgurla pirinci birlikte de pişirebilirsiniz. ( ille bulgur ya da ille pirinç pilavı diye birşey yok yani) ilginç bir deneyimdir.

hazir toz domates corbasi kaynatirken makarnayi ayni tencereye atin. suyu corba, kendisi domatesli makarna olacaktir..

Makarna dışında demişsin fakat oldukça enteresan ve çatalla tek tek yedirten makarnalar da mevcut.

malzeme: 1 paket "çatalla yenebilecek" makarna (pastavilla'da vardı öyle birşey) ve 1 paket knorr kremalı sebze çorbası.

Bkz. Makarna pişer, yüzülüp kenara konur. Boş kalmış tencerenin içine 1 ya da 1.5 parmak yükseklüğe kadar (1.5 / 2 cm) su konur, konan suya da istediğim hazır makarna boşaltılır (fakat sayısız denememden sonra, Knor'un kremalı sebze çorbasını ideal bilmişimdir). hazır çorba balçık kıvamına gelesiye kadar karıştırılır ve fokurdadığı da görülünce üstüne daha önce süzülen makarna boşaltılıp sos dağılsın diye bir iki çevrilir. Ve tabaklara servis yapılır çatal eşliğinde. :)

aksamdan kurufasulyeyi ıslatın, sabah bi sogan dograyın bol bol salca koyun sonra fasulyeleri içine atıp bayaaa bi su koyun , varsa biber salcası daha guzel olur, sucuk falan varsa onları da kavurun içinde. sonra pişmeye bırakın. normal tencerede gec pişer ama guzel olur. mis gibi kuru fasulye işte.

sonracıma pırasa seviyosanız, tencereye yarım cay bardagı zeytinyagı koyun ısınsın o guzel, içine bi tatlı kaşığı salca koyun, kokusu cıkınca dogradıgınız pırasaları ve iki havucu içine atın kavurmaya devam edin 2-3 dakka daha, sonra ustune gelecek kadar su koyun, pişmeye bırakın, pırasalar biraz yumusayında iki uc kasık pirinc atın yıkayıp, pirincler pişince sogumaya bırakın.

bu da yılbaşı öğrencisi için olsun.

3 kişilik

malzemeler:

hazır hindi döner
hazır bazlama 2 ya da 3 adet yeter(hani şu yuvarlak ekmekler oluyor galiba bazlama diyolar yanlış hatırlamıyorsam)
çok az tereyağ
hazır yoğurt
hazır domates :)

bazlamaları dilimle. tavada hafif çıtırımsı olana kadar ısıt. ısıttığın dilimleri tabağın zemine döşe. hindi dönerleri tavada ısıt bi güzel. etleri de dilimlerin üzerine koy. hazır domatesten bi güzel sos yap. yaptığın sosu etin üzerinde gezdir. az tereyağ erit onu da sosun üzerinde gezdir. tabağın boş köşesine de yoğurt koy.

hadi afiyet olsun :)

@jesterdvine hocam italyada yasiyorum. nerden baksan 300-400 cesit makarna yapabilirim yani kremalisindan pestolusuna kadar. makarna bikkinlik vermeye basladi. o yuzden istemedim. yoksa makarnayi al kaynat, markette hazir sosu var al ustune dok ye. o kadar pratik.

bi kilo tavuk budu alıyosun bi tane hazır pane harcı alıyosun bir adet de yumurta alıyosun tavuları once haslıyosun sonra yumurtaya sonra harca buluyosun bol sıvı yagda kızartıyosun mukemmel oluyo

öğrenci işi soğanlı 'la sotte soğane yenilmez olm bu be...'
hazırlanışı: ne kadarını yemeye miğdeniz el verirse o kadar soğanı yıkayın soyun yemeklik olarak kuşbaşı kuşbaşı ya da samuray işi dograyın. önceden ısıtılmış ve yağlanmış tavaya doğranmış soğanları gelişigüzel boşaltın. pembeleşinceye kadar kavurun. isteğe bağlı olarak içine biber, mantar, baharat, ve tuz ekleyin. işte enfes yemeğimiz hazır.
(açlıktan gözün kararınca bi bardak kolayla süper gidiyor.)

www.lezzetci.com

Öğrenciyim, açım kategorisi var

bi sonraki yemek için.

@gerrain: öğle paydosu vaktinin geldiği anlaşılıyor :)

sıkıntıların sonundaki tatminleri yaşamak için olabilir. sıkıntı çekmeden yaşayasak o haz verici, tatmin edici şeyleri bir anlamları olmaz, insan sıkılır.

alternatifi bilinmediğinden bence. bilsem ki diğer taraf diye bir şey var, avokado ananas vs, hemen geçerim oraya. ama ya yoksa?

sanırım yaşamak insanın genlerine kodlu birşey.
hayattaki mutluluk, hayata bağlılık filan demiyorum. genel olarak surviving. yaşamak için çaba sarfediyor vücut sen istemesen de... eline iğne batınca canının yanması bile o tehlikeden uzaklaşmak için. sonrasında libidon var. libido da, soyunu devam ettirebilmen için. sevişeceksin ki üreyeceksin, üreyeceksin ki, artacaksın.

ha bir de, şu anda yaşadığımız sıkıntılar tamamen modern insanın dramı tadında.

bu konuda sorularının tam cevabı demesem de, kesin olarak ışık yakacak, gen bencildir kitabını okumanı tavsiye ederim.

Aliskanliktan.

Ne yaptigini anlayana kadar iyice kaniksamis oluyorsun. Yasamamak zor geliyor.

yaşamın bize getirdiği yükümlülükler var (en basiti yukarıda bahsettiğim faturalar) biz bunlara rağmen gelmedik dünyaya, getirildik, bunun icin getirildik, günlük hayatın basitliği ve sorumluluklarını yerine getirmek, yaşıyorsun ve bunun bir bedeli var (her anlamda) çektiğimiz cilenin özü, anlamı bu, ölünce de kavuşacağız Allah'a. en basitinden bence böyle.

kahvegibi'ye katılıyorum ve artırıyorum:

yalnız insan değil, bütün canlılar yaşamaya çalışır ve bu onların genlerine kodlanmıştır. çünkü "yaşamaya çalışmayan" bir canlı türü olsaydı, zaten evrim gereği soyu tükenirdi. dolayısıyla etrafımızda gördüğümüz canlıların hepsi de içgüdüsel olarak "yaşamaya çalışan" varlıklar olmak zorundadır.

benim de konunun başından beri vardığım sonuç ilk insandan beri süregelen hayatta kalma içgüdüsüydü. neyse adam gitti de ben de tartışmaktan kurtuldum :)

insan neder yaşar sorusunun cevabı bence bi bakıma insan neden neslini sürdürmek yani çocuk sahibi olmak ister sorusunun cevabında yatıyor. içgüdü olsun, ego tatmini olsun veya kendinden geriye bişey bırakma arzusu olsun bir şekilde insanlığın büyük bi kısmının arzusu çocuk sahibi olmak, bir gün öleceğini bildiğin birşeyi neden doğurmak? üstelik görülen herbitürlü pisliğe rağmen. sonu olmayan bir döngü bu. doğduktan sonra da bari birileri bizi buraya getirmişse bi tadına bakıp deyip aynı yanılgılara düşüyor aynı hareketleri tekrarlıyoruz. yani şöyle tartıp biçince, yaşamak var olma savaşı bi şekilde bi yerimizde kodlanmış, sistemin işlemesi için gerekli çarklardan biriyiz. veya daha optimist bir bakış açısıyla bişeyleri iyileştirme güzelleştirme çabası insanın yaşama nedeni de diyebiliriz. sonuçta her yeni doğana yeni bir umut diye bakmazmıyız?

bir şeyleri başarmak için yaşar. o "şey" iş olur, aşk olur, ideallerini gerçekleştirmek olur kişiye göre değişir yani. ama özünde hayatta başarılı olmak. öldüğü zaman arkasında bir şey bırakmak ister insan. kısacası "loser" olarak ölmek istemez, evet istemez.

"Yaşadığım dünyadan iğreniyorum, ama orada acı çeken insanlara bağlıyım."
albert camus
korkarım en bütük nedeni bu...

bir sürü kismen katildigim yorum yapilmis ama bir sosyolog ve antropolog olarak yasamanin amacini kesinlikle üremek olarak görüyorum, zira en baskin icdürtü olan cinsellik de insan disindaki bütün canlilarda sadece üreme amaclidir.

insanın bildiği tek şey yaşamaktır. ölmeyi bilmez, çünkü deneyimleyemez.
ölüm yaşamın alternatifi değil ki? ölüm sadece yaşamı bitirme eylemi. yani insanın sadece bir seçeneği var, o da yaşamak. yaşamamak diye bir eylem de yok. yaşamayan insan da yok.

ölüm, yani yaşamı sonlandırmak, yaşamdan daha riskli ve korkutucudur, çünkü hakkında hiç bir şey bilmeden karar verip uygulamak gerekir ve geri dönüşü yoktur. Bu da, bir canlının, hiç bilmediği şey olan ölmek yerine, tek bildiği şey olan yaşamak eylemine devam etmesini sağlar.

bunun tartışılacak bir yanı yok ki; üremek için tabi ki!
:P
geri kalan her şey bunun için.

Ama arada bir bünye "fatal error" verip intihar eylemlerine sebep olabiliyor tabii...
Zaten yaşadığımız dünya standartlarında yaşamı ve ölümü sorgulayabilme yetisi bile bir "error" gibi geliyor bana bazen...

bakınız the happening'de de kahvegibi'nin bahsettiği insanı yaşayamaya iten gene zarar veren bişi salgılıyordu bitkiler. insanlar da direk intihar ediyorlardı en kolay yöntemle. tabi bu işin uc noktası ama sanırım cidden genlerimizde var yasamaya calısmak..

dogdugu icin

cengiz han dan alıntı yapacak olur isek (ki bu alıntı arnold un conan the barbarian filminde de edepsizce aparılıp kullanılmıştır...

-Düşmanları yenmek
-Mallarını yağmalamak
-Kadınlarının çığlıklarını dinlemek için diyebiliriz.

dini boyutu katmazsak her cevap geyik oluyor bir bakima ama felsefe katarsan ne ala.

dini boyutu en aza indirgeyerek cevap verirsek, en yakin cevabi gdduman vermis oluyor o zaman, dogdugumuz icin yasiyoruz...

o zaman baska bir soru doguyor burdan, neden doguyoruz?

bunu cevabi da olmek icin mi, hayir, yasamak icin doguyoruz.

burdan sonra kisir donguye giriyor iste

olum ise kisir donguyu sonlandirmaya yarayan olgu ama sonumuz degil.

ben de tek kelimelik wpi ın yorumuna tek kelime ile katılıyor ve birkaç bkz ile artırıyorum:
(bkz: çalışmak için yaşamak, yaşamak için çalışmak)
(bkz: insan gibi yaşamak için eşek gibi çalışmak)
(bkz: yaşamak için çalışmak, çalışırken yaşayamamak)

ne yazik ki gen bencildir. ayni ismi tasiyan kitapta guzel bir bakis acisi bulabilirsiniz.

Misal ben daha büyük zevklere ulaşmak için yaşıyorum. Basite indirgersek :

Daha iyi bir evde oturmak için
Daha iyi bir araba kullanmak için
Daha güzel kadınlarla birlikte olmak için
Daha güzel mekanlar görmek için...

diye uzayıp gider.

Madem gidiciyiz sonuna kadar değerlendirmek lazım. İnanç varsa diğer taraf için de bir şeyler yapmayı unutmamalı.

mutlu olmak için. yaşamanın birincil amacı mutlu olmaktır. en azından olmalıdır.

the big bang theory

chuck

"lost room" kesinlikle... hala izlemeyen varsa kacirmasin...

E scrubs...
Bir de izlemediysen eski dizilere bak derim. Misal two guys a girl and a pizza place süperdir. Elbet Friends demezsek ayıp olur. Seinfeld'i izlemişsindir...

Ayrıca lost bahane, rescue me şahane derim*.

house md candır canandır.

coupling 4 sezon çekildi, izlemediysen son derece komik bir dizidir, uyanık tutar seni.

Friends izleyin, bir bölüm max 25 dk ama 10 sezon var, ozellıkle 4. sezondan itibaren muhteşemdir..

MONK izle MONK

friends, seinfeld,himym,scrubs,two and a half man, my name is earl, southpark ın bütün bölümlerini izlemiş birisi olarak söyleyebilirim ki. MONK iyidir.

burdan almıştım tavsiyeyi çok tuttum, the it crowd, 12 bölüm 2 sezon
bir de gene 12 bölüm 2 sezon extras, süper o da.

(bkz: entourage)

(bkz: it s always sunny in philadelphia)

always sunny in philadelpiha + the lost room a katılıyorum
+ sitcom olarak class, trailer park boys

durum acil ise gizli dosyaları açıp *.swf diye arat tüm c: sürücüsünü. sana tüm flash dosyalarını bulacaktır. Yok durum acil değilse akşam eve gidince bakıp öyle yazayım :)

aciliyeti yok, bi süredir gemcraft oynuyordum oldukça da ilerledim. şirket haftasonuna kadar bilgisayarı değiştirecek o yüzden save dosyasını bulup yeni bilgisayara koyacağım tekrar oynama ile uğraşmak istemiyorum da.

bu arada swf uzantılı tüm dosyaları arattım ancak istediğim dosyaya ulaşamadım.

edit: *.sol diye aratınca save dosyalarının yerine buldum. yine de sağolun

kaydediyor mu ?

flash oyunlarin kaydedilmesi... bana biraz sacma geldi.

Allah iyiliğini versin in vito, oyunun ismini verdin, şirketi gemcraft sardı :))

C:\Documents and Settings\XXX\Application Data\Macromedia\Flash Player
buralarda saklamasi muhtemel.

zannımca sennheiser ile creative'i aynı kefede değerlendirmek yanlış. her halükarda sennheiser derim ben.

creative. özellikle ep 630 un ne kadar başarılı olduğu zaten bilinir.

ben de her halükarda sennheiser diyorum. creative de neymiş?

yalnızca sesi dışarı vermemesini dikkate alırsan kulaklarına haksızlık etmiş olmaz mısın? hiç şüphesiz sennheiser al.

creative en son uzaktan kumandali 4x cd rom yapiyordu ben biraktigimda.
kulak bu yazik duzgun bir kulaklik alin takin sevinsin.

ie4 daha iyi diye bilirim. benim bildiğim, ep630'lar hep cx300'lerle kıyaslanır, ie4'ler bir üst klasman olarak kabul edilirdi.

@chrome: creative'e çoağır konuşmuşsunuz, zamanında Cambridge Soundworks'le el ele verip çok sağlam apollolar sunan bir firmaydı. Şu sıralar da gigaworks'leri epey övülüyor. Kulaklık dedin mi bi noktadan sonra geçicen tabi.

ep 630 kullanıyorum creative muvo2 ile 4g ile şimdi senn ile creative arasındaki farkı anlamak için ikisinide kullanmanız lazım derim klişe olarak bunun dışında
dinlediğiniz müzik tarzına göre seçerseniz çok daha iyi olur atıyorum sürekli rock dinleyen biriyseniz gitar ağırlıklı bateri ağırlıklı senn tercih etmeniz lazım
eğer techno pop rnb tarzında yüksek bass ve dım tıs tarzı ağırlıkta ise creative tercih etmeniz lazımki ben bu şekilde bass veren bi kulaklığı hiç bi yerde duymadım ep 630 bass açısından manyak derecede sağlam.
dışarı ses verme alma konusunda ise benim creative 25 kademe max 16. kademeden itibaren dışardaki hiç bi sesi içeri almıyor bunun altı çok kısık gece 2-3 de yetecek derecede ses verdiği için gündüz aynı 16. kademede yetersiz oluyor tabi zaten bu kadar kısık dinleyecekseniz ne gereği var okadar pahalı bi kulaklığın yani dışardan ses duymanız normal şartlarda mümkün değil ama dışarı ne kadar ses verdiğini bilmiyorum. kulakta takılı değilken herhangi bi cihazda son ses yaptığında ortalama 10m2lik bi odada kulaklıkları takmadan ses net dinlenebiliyor onu söyleyebilirim.
kısaca club tarzı müzikler için ep630
rock tarzı müzikler için senn herangi bi modeli

nereden bakılırsa bakılsın, sennheiser profesyonel audio çözümleri üreten bir firma iken creative, amatör , yarı profesyonel çözümlerde herşeyi üreten bir firmadır.
elbette senheiser olmalı bence...

emailini yazarsan yardımcı olunabilir sanırım.

davetiye gönderdim.

erkeklere göre daha çok şey var (yani en azından bu indirimde) reef ayakkabılar 110 lirada 49 liraya düşmüş mesela şu an.
davetiye gönderebilirim bu arada isteyene.

evet, erkek ayakkabıları sahaneymiş gerçekten. Adresini yazarsan sana da yollıyım davetiye...

sözlüğe pageskin yapsalar bu kadar click impression almazdı site ha.

ben de alırsam memnun olurum. lan iyice sarah jessica parker olduk ama hayırlısı.

çok teşekkürler.

@patricia teyze; senin e mail adresini kabul etmedi sistem, alternatif başka bir adresin varsa yaz, ona yollıyım.
@eftalit; sana yolladım.

anil.basaran (at) linux org tr adresine ben de bir davetiye alabilir miyim:)

@alkolik imam; bu adres de sistemde yok, siz de şöyle hotmail, g mail, yahoo, mynet uzantılı bir mail adresi yazarsanız yollarım.
(bu kadar merak edilicek bi şey de yok şimdilik, en azından kadınlar için)

ben gönderdim şimdi, gayet de gitti.
boşluk filan bırakınca kabul etmiyor. (copy paste yaparken yaptım da demin)
neyse davet işini başlık sahibine bırakıyorum

@supergirl; işim çok desene:)
ben gönderemedim ama neyse,isteyene denerim bi daha.

Bana da gönderebilirseniz memnun olur, teşekkür bile ederim. [email protected].
Tenkü

@dyna: davetiyeyi yolladım.

acaba rica etsem ben de davetiye için gönderebilir misiniz?. merakımdan ötürü bu siteye şöyle bir arkadaşa bakıp çıkmayı istiyorum.

[email protected].

şimdiden teşekkürler..

[email protected] adresine de davetiye yollarsanız çok sevinirim. tşkrl.

www.bloglines.com

blog konusunda doyurucu olacağı kanaatindeyim. gerisini bilemem. içindeki dünya görüşünüze uymayan, şiddet, küfür, vb içeren şeylerden de sorumlu değilim.

elbette videojug:
www.videojug.com

simdilik aklima gelenler

www.029ur.blogspot.com
bobiler.org
www.alkislarlayasiyorum.com
www.uzmantv.com

www.stumbleupon.com
stumbleupon toolbar yüklüyor, stumble düğmesine bastıkça değişik bi dünya siteden birini getiriyor ekrana.
ayrıca ilk başta kayıt olurken ilgi alanlarını işaretliyorsun geniş bir seçki içinden - istediğin zaman güncelleyebiliyorsun ayrıca. boş vaktim o kadar çok ki, internette gezecek birşey bırakmadım sanrılarına oldukça iyi gelir.

rss olaylarına girmenizi tavsiye ederim. google hesabınızla google reader'ı açın. teknoloji, haber paketleri falan var, onlara üye olun. kendi sevdiğiniz blogların, haber sitelerinin falan da rss'lerini ekleyin. burda cevap olarak yazılan çoğu sitenin rss desteği var, onları da ekleyebilirsiniz.

poker oynamayı biliyosan facebook ta "texas holdem" oyna derim ama bu seferde ya arkadaşlar beni bu oyunun başından kaldırabilecek bir şey var mı diye sorarsan yardım edemem baştan uyarayımda =)

www.i-am-bored.com

(bkz: stumbleupon) bu konuda bana çok yardımcı oluyor. tavsiye ederim.
edit: gecenin dördünde uykulu uykulu duyuruya cevap yazarsam olacagı bu. daha önceden belirtilmiş ben de tekrar üstünden geçmiş olayım. ya da (bkz: fantastik web siteleri) başlığına göz atabilirsiniz.

www.addictinggames.com

www.kraloyun.com güzel, basit binlerce oyun var. zevkli zaman geçirebilirsin.

=EĞER((A1<=10);("KÜÇÜK");(EĞER((VE(A1>10;A1<=20));("BÜYÜK");(EĞER((A1>20);("EYLÜL");0)))))

A1 değerlerin yazılacağı hücre. (ingilizce versiyon için EĞER yerine IF, VE yerine AND koyunuz)

=) o patrona söyle sen, az yesin de excel bilen eleman tutsun.. ya da sizi kursa filan göndersin

BÜYÜK, KÜÇÜK, EYLÜL yazan sütuna B sütunu diyelim. ve alt alta 15 tane (yani B1:B15 arası) değer var diyelim.

herhangi bir hücreye =EĞERSAY(B1:B15;"KÜÇÜK") diyorsunuz, verdiğiniz aralıktaki "KÜÇÜK" yazan kaç tane hücre olduğunu sayıyor.

bunun ingilizcesini bilmiyorum.

eğersayın ingilizcesi için countif yazman gerekiyor.

Yalnizca yeni filmleri degil; eski, kaliteli, cok duyulmamis, ulkelerinin disina tasamamis yerel filmleri de tanitsin.

genelde kısa filmlere ya çok az (festival vs. var ise) yer veriliyor ya da hiç zaman ayrılmıyor. halbuki olsa süper olur

vizyona gircek filmlerin fragmanini gostermekten fazlasi olsun. yukardakilere ek olarak, biyografi kosesinde yerli, yabanci oyuncular, yonetmenler tanitilabilir kisa kisa. bunu yaparken donemin sinema, politika ve kulturel yapisina dair ilginc bilgiler verilebilir. baska bir kosesinde de film izlemeye ya da filme dair, yani seyirciye yonelik egitim olabilir. ne bileyim gostergebilim, senaryo yazimdaki ilginc, onemli ogeler gibi seyler. gag yapiyordu ya onun gibi kisa film gonderilebilir ve izleyiciye izletilir. odul olarak bir yonetmenin yaninda ciraklik vs gibi seyler verilebilir. sonuncusu biraz abuk oldu galiba :s

www.posteradam.com
www.allposters.com

(bkz: extreme movie manager). yok sadece dosya arşiv derseniz (bkz: where is it) süperdir.

daha önce de demiştim türkçe program imdb beyazperde uyumlu.
www.diviks.info

(imdb den resim almayı kapatın açmayın hata çıkarıyor çünkü.)

Eax Movie Catalog. bir çok türkçe sitede arama yapabilirsin. ve türkçe dil desteğide var. ayrıca arayüzü güzel.

pivx türkçe program imdb ve beyazperde desteği var.
www.unport.com adresinden indirebilir, yorumları falan okuyabilirsin. ücretsizdir.

01.11.1989 (B8 hücresi)
01.12.1989 (B9 hücresi)

bunları yaz bu hücrelere, sonra ikisini seçip aşağı istediğin kadar çek. denedim oluyor.

o hücrelere manuel veri girişini engellemem gerekiyor, zira herhangi biri yanlış girer ya da formülü falan silerse duman olurum hatayı bulacağım diye. Bu formatı şirkette birçok kişi kullanacak, o yüzden çok kısıtlı müdahele edilebilsin istiyorum.

şöyle, önce üzerinde oynanabilir olmasını istediğin sütunları, satırları veya hücreleri, seçiyorsun, biçimlendir diyorsun, yukarıdaki sekmelerden koruma bölümüne gelip "kilitli" bölümündeki tik'i kaldırıyorsun.

ardından araçlar - koruma - sayfayı koru diyorsun. istersen parola verebilirsin, başkası hiç dokunamasın diyorsan. parola isteğe bağlı.

bu durumda, bu sütun salt okunur olacak, ama senin kilitli olmasın dediklerin üzerinde oynanabilecek.

yeter artar bile. 30dk oncesinden gidin ama garanti olsun.

baska bir sey yok..hatta gittigin ido iskelesinde makinalardan da direk kredi kartını okutup alabilirsin biletini..

her haftasonu istanbul yenikapı seyahat ediyorum, sadece bileti aldığın kredi kartını oradaki idomatiklerden birinden geçirip biletini alıyorsun. sadece kredi kartı yeterli. biletini hareket saatinden 3 dakika öncesine kadar alman gerekiyor. ancak orada yolculuk öncesi çay sigara içerim demezsen 5 - 10 dakika önce orada olman yeterli.

o dört ayrı cleaner'ın ismini verseydin. ben ccleaner'ı tavsiye edebilirim.

regclean 2008, ccleaner v2.10.618, registry cleaner 6.0.1, registry repair wizarg 5.06 kullandım.
bunların hiçbiri çözüm olamadı maalesef. o yüzden başka bir sorun mu var diye düşünmekteyim.
edit: son olarak tune-up utilities 2008 kurup denedim, yine hayır yok.

viyana'da asgeri ücret 800 euro (idi) ki hala öyle sanırım. tek odalı bir ev wc içinde olacaksa 300 euro dan aşağı bulamazsın.
tr de 3000- 3500 net mi kazanıyorsun?
avusturya'da maaş kesintisi çok fazla, bir de belli bir rakamı geçince daha fazla kesiyorlar, bu konuda emin değilim ama net olarak türkiyede 3000 kazanıyorsan ordanda 2000 eurodan aşağı olmamalı.
market alışverişi istanbuldan pek farklı değil, aslında genel olarak istanbulla aynı denebilir, öyle aşırı fark yok.
iyi bir ev+ ev masrafları (elektrik vs.) 500 euro hesaplayın derim.

bir de sanırım işsizlik fonuna para ödemeniz gerekmiyor eğer geçici statüyle gidiyorsunuz, işverene sormakta yarar var.

bir de ben soram, türk firmasına mı çalışcaksın ?

edit: ilk defa gidiyorsan bilmezsin, 16. 10. viyana gibi bölgelerde ev tutma, türk gettoları, berbat yerler, 8. viyana süperdir, şirket ev ayarlıyorsa söylersin:)

tr'de yaklasik o kadar kazaniorm. ama 2000 ile orada ayni standardi yakalayamam gibi geldi bana... market alisverisi pek farkli deil derken burda 1 ytl ise orda da 1 eur gibi mi dusunmeliyim, yoksa kur uzerinden 0,5 eur gibi mi?

firma turk firmasi degil, ama turkiye'de yatirimlar yapmaya baslamis bi firma. ama ne yazik ki ev ayarlamiolar, sadece en kotu gecici bi yer tahsis edecekler. o da ne kadar sureyle olur belli degil...

tr 3000 net kazanan adam orda 2000e zaten razı olmamalı, ben en az olarak söyledim, yurtdışı tecrübe vs. gibi avantajlarında önemi olabilceği için.

burda 1 ytl olan orda 1 euro diye demedim ama ben 6 sene orda yaşadım, 2 senedir istanbuldayım, aynı standart dahilinde orda 1000 euro harcıyorsam istanbulda bu 850-900 euro. yani burda gece alemi ordan pahalı mesela. ya da bir cafede içtiğin içecek ile orası aynı hemen hemen.

ev olayını sen ayarlıcaksan, seçeceğin bölgeye ve kimden kiralıyacağına, kontrata kadar dikkat etmen gerek, ev orda kıymetli ve sorunlu bir olay, nice çakallıklarla dolu ve ev konumu önemli. viyana çok büyük olmadığından belli gettolaşmış bölgeler harici ulaşım sorun olmaz.

Türkiye'de 3000-3500 liralık alım gücü ve yaşam kalitesini Avusturya'da 2500€ dan aşağı yakalayamazsınız. Yaptığınız işin önemine göre bu 3000€ ya kadar çıkabilir. Ben 3000€ isteyin derim. TR de aldığınız maaş ile hangi gelir düzeyi yüzdesindeydeniz Avusturyada da o düzeyde olmalısınız bence. Asgari ücret 900€ dur. Ortalama bir çalışan 1100€ civarı alır (1 yıldan sonra). Noelde ve yıllık izin öncesinde çift maaş verirler. Senede 2 kez de zam yaparlar.

Bir de maaş konuşurken istediğiniz meblağın net olduğunu mutlaka belirtmelisiniz. Burada brütto üzerinden konuşulur maaşlar.

selamlar. köln yakınında yaşıyorum. 1500 - 2000 euroyu standart işlerde kazanırsın. eğer türkiyede 3000 küsür kazanıyorsanız viyanada 3000 eurodan aşağıya çalışmayın derim.

@horoz, almanya'yı bilmem ama avusturya'da üniversite bitirip mag. titel'ı olanlar 1500 civarında işe başlıyor, işciler söylendiği gibi 1200lerde dolanıyor(genelleme yaparsak böyle), yani bu arkadaşın yapacağı işe, tecrübesine ve kendinden istenen şeye göre dğeişir, belki viyana'da 5000 euroluk bir iş yapacak, bu bilinmez. ama standartlara bakarsak ve eğer bu iş arkdaşın geleceğinde önemli rol alacaksa (misal, cv de şık durur, tecrübe, yurtdışı olması avantajı vs.) 2000-2500 euro arasıda türkiyedeki 3000-3500 ytl civarına denk gelir, kaldıki yaşam standartları istanbul ile farklı değil, yani net olarak diyebilirmki istanbulda 3500 ytl, viyana'da 2500 euro (bunnu bir çok nedeni var, mesela: türkiye'de insanlar arası uçurum fazla, halkın büyük kısmı x imkanından yararlanamazken ya da x'i ancak 5000 ytl kazanan yaşayabilirken sosyal devlet olan avusturya'da böyle değil, adam 1000 euro dahi olsa 5000 euro kazananla yaşadığı standart burdaki gibi değil, yani ülke ekonomi sistemide önemli. olaya "türkiye'de 3000 alıyorum, e o zman orda da 3000 euro almalıyım" gibi bakılmamalı, nach meiner meinun:))

burada da gördük ki anglo-saxon sistemi olmayan avrupa ülkelerinde maaş skalası çok dar

böyle şeyler ülkesine, işine ve o işin o ülkedeki değerine göre çok değişiyor. o ülkede yaşayıp o sektörde olmayan kim ne söylese yalan olacaktır.
bence siz en iyisi viyana'daki benzeri iş ilanlarını araştırıp ortalama bir fikir sahibi olmaya bakın.

tesekkur ettim hepinize, biseyler soyledim. bakalim adamlar ne dicekler...

Bildigim kadarıyla Yazılı bi anlaşma varsa siz yeni bi ev bulana kadar yani belli bi süre vermeden, evi boşaltamaz.

hmm sözleşme şöyle var, 01/04/2007 tarihinde başlayıp 1 yıl sürmek üzere bir kontrat imzalamıştık. doğal olarak bu süre 01/04/2008 tarihinde sona erdi ama biz bu sözleşmeyi iptal etme ya da yenileme yoluna gitmeden, sadece kira miktarını arttırarak devam ettik aynı kontrat üzerinde miktar-tahsil tarihi-teslim alan/teslim eden imzası bilgilerini girmeye. bu durumda benim kontratım otomatik olarak 1 sene daha uzamış olur mu? ya da 4telbanayeter'in dediği gibi süresiz olarak mı uzar ben ev bulana kadar? hani 10 sene "ev bulamadım" desem 10 sene satılmayacak mı bu ev?

sözleşme noter aracılığıyla bir ay önceden taraflardan biri tarafından iptal ettirilmediği sürece bir yıllık daha uzamış olur. bu durumda sözleşmeye dayalı olarak sizin bir yıl daha o evde oturma hakkınız vardır.ancak bunu geçerli olması için satış işleminden önce tapuya şerh koydurtmanız gerekiyor, şöyle ki tapuya gidip işte ben bu sözleşmeye dayalı olarak bir yıl bu evde oturma hakkına sahibim diyorsunuz, yeni ev sahibi de evi alırken bunu tapuda görüp kabul ederek almış oluyor. bunu yapmazsanız yeni ev sahibi sizi evden çıkartabilir zira şimdiki ev sahibi ile yapmış olduğunuz sözleşme onu bağlamaz. bu durumda evden çıkartılırsınız ancak başka ev bulma ve taşınma için harcadığınız tüm parayı - emlakçı, nakliyat vs. - şimdiki ev sahibinizden alırsınız.
not: hukukçu değilim aynı şey başıma gelecekti ancak ev sahibi evi satmaktan vazgeçti, o sırada bir avukata danışmıştım.

@in vito veritas: çok teşekkürler çok işime yarar bu olay. peki ben tek başıma tapu kadastroya gidip "ahanda bu benim kontrat, şerh koyun bu adamın tapusuna!" dediğim anda oluyor mu bu? kalkıp ev sahibini de muhattap alıp onay isteme durumu falan yok değil mi?

bir de şu noter aracılığı ile iptal hadisesine takıldım, ev sahibi bana haber vermeden ve sözleşme gereki 01/03/2008 gibi bir tarihte notere gidip bu sözleşmeyi iptal ettirmiş olabilir mi? bu durumda benim de imzam gerekiyordur heralde haberim olmaması mümkün değildir?

ev sahibi evi satsa bile alan sizi kontrat bitiminizden önce çıkaramaz. kontratınızın olması bile gerekmiyor eğer kiranızı banka üzerinden yatırıyorsanız. son artış yaptığınız tarih kontrat yenileme tarihi olarak alınıyor ve o tarihten itibaren 1 yıl oturabiliyorsunuz. evi satın alan söz konusu 1 yıl dolunca tahliye davası açabiliyor. evi görmek isteyenler ancak sizin müsait olduğunuz saatlerde görebilir. bildiğim kadarı tapuda şerh filan da gerekmiyor.

tapu kaydina serh dusulmedigi takdirde yeni ev sahibi sizi istedigi an cikarabilir, cunku kira sozlesmesini siz su anki ev sahibiyle yaptiniz. yeni satin alacak kisi hukuken ucuncu kisidir, sizin baskasiyla olan kontratiniz onun icin baglayici degildir, ya onunla yeni bir sozlesme yaparsiniz ya da isterse sizi tahliye eder. ama serh koyarsaniz eski ev sahibiyle imzaladiginiz sozlesme yenisiyle de gecerliligini korur ve fesih suresine kadar dokunamaz.
serh koymak icin, su anki ev sahibiyle tapuya gitmeniz lazim bildigim kadariyla.
bir de noter araciliyla fesihte size ihbarname gelir sozlesmenin su tarihte tek tarafli fesholunduguna dair.

benzer bir şeyi bir kaç gün önce bir avukatla konuştuk:

eşyalarınızı toplayıp çıkmazsanız 3 yıl kimse çıkaramaz sizi. mafya hariç

=EĞER((EHATALIYSA(YATAYARA(D13;$D$7:$J$8;2;0)))=DOĞRU;0;YATAYARA(D13;$D$7:$J$8;2;0))
gibi başına ehatalıysa ve eğer ekle. hep Türkçe kullandım ingilizcelerini bilmiyorum. bunun yanısıra her değer bir kez kullanılıyorsa etopla da kullanabilirsin.

Şimdi buldum: ISERROR ehatalıysa, eğer de IF haliyle.

geçmiş olsun umarım faranjit değildir.
Ben bu durumlarda mütemadiyen su içiyorum nemli tutmak için, acıyı dindirmez şüphesiz ama hafifletiyor.

sıcacık çayın içina bal koyunca yumuşatıyo biraz.
yutkunmak yerine bir yere de tükürebilirsin. sokağa tükürme ama...

@in vito veritas, bir bardak suyu acıdan bitiremedim :s

@want2die, oldu da bu kadar şiddetli olmamıştı. dediğim gibi su bile içemiyorum acıdan. üstelik şu iki gün dinlenme gibi bir lüksüm yok, illa dışarıda olmalıyım. hani acımı dinsin bir an önce istiyorum.

@redlinetheturk, ben tükürürsem yer hariç her yer ıslanıyor abi, beceremiyorum tükürmeyi :)

bi eczaneye uğrayıverin, pastil alın... bi nebze de olsa rahatlatır sanırım...geçmiş olsun...

tuzlu suyla gargara acısını hemen azaltacaktır.

yapacağın tek şey en yakın eczaneye gidip bir kutu strepsils almak. sonra da "dalamar ne nefis bi adammış, ehe" demek.

şaka bi yana bu tarz şeylerde ilk sarıldığım strepsils olur.

Strepsils. [Bal ve Limon]

Acil şifalar.

durumu bademcik vs. gibi tahminlerle geçiştirmemenizi, tam olarak aynı şekilde birdenbire başlayan ve çok hızlı yayılabilen enfeksiyoz monükleoz adlı hastalığa yakalanma ihtimaliniz olabileceğini hatırlatmak isterim. bir gecede başlayıp aylarca süründürebilir, virütik olduğundan çok hızlı vücuda yayılabilir.
Bu düşük de olsa önemli bir ihtimaldir, umarım kesinlikle de basit ve önemsiz bir şeydir sizinki, ancak şahsi acıklı tecrübem sonucu tavsiyem yine de bu belirtileri ciddiye almanızdır. ayrıca o durumda boğaza sıcak şeyler uygulamak içmek etmek de yayılımı artırmakta. antibiyotikle tedavi ediliyor ve zaman önemli iyileşme hızında.
sözlükte başlığına bakmanızı ve düzgün bir kulak burun boğaz uzmanına görünmenizi tavisye ediyorum ağzı, vücudu, boğazı bu işten çok yanmış biri olarak.
geçmişler olsun, çabucak iyileşiniz inşallah.

boğazını birşeyle sar ve sıcak tut, boğazlı kazak gibi olsun. gecede onunla yat hatta. ve soğuk hiçbirşey içme.

elmayi haslayip suyunu icin. bogazi yumusatmak icin birebir. oksurugu de kese o.

faranjit olabilir. küçüklüğümden hatırladığım kadarıyla doktor ilaç dışında bi de vicks vermişti. akşama kadar zorla bir sürü tüketmiştim, iyi gelmişti.

whiskey öneririm, iyi gelir. (yanlız buzsuz olsun, sek)

cevaplayanlara çok teşekkür ederim. strepsils vardı evde, gün boyunca üç tane aldım (daha fazlası zararlıymış sanırım). limon gargarası da yaptım. tüm bunlara rağmen acı ya sabahtan beri biraz azaldı ya da ben alıştım tam bilemiyorum. elmayı haşlayıp suyunu içmeyi denicem şimdi. umarım serendipity'nin dediği gibi enfeksiyoz mononükleoz değildir. sabahtan beri kahvaltıyla duruyorum a dostlar, yutkunurken azap çekiyorken bişeyler yutmaya çalışmak acıların en acısını yaşatıyor.

edit: bu mononükleoz ne rezil bişeymiş öyle. milleti öpme isteği hariç neredeyse tüm semptomlar uyuyor. want2die, evet haklısın doktor farklı bişey yapmıcak, doktor lafını sabah panikten atmışım :)

bi kasik bali yavas yavas agzinda erite erite yut. boyle bogaz kisminda uzun uzun beklet. miden kaldirirsa ustune biraz karabiber de atabilirsin

direkt doktor ve ilaç tedavisi derim. yumuşatıcı şeyler bir nebze iyi gelse ve geçmiş hissi yaratsa bile ertesi gün biraz fazla sigara ya da benzeri bir durumda gene korkunç bir uyanış yaşamak durumunda kalabilirsin.

bence seni evlendirelim zamani gelmi$. ic sikintisina bire bir. izmir'liyim bu arada yanli$ olmasin.

27 yaşına kadar hayatımın 2 senesi hariç - o iki sene ankarada idi - karşıyaka bostanlıda yaşamış, son 3 yıldır istanbulda yaşamak zorunda kalmış bir insan olarak hiç terddütsüz derim ki git. şüphesiz istanbula göre çok ciddi biçimde ucuz. yine istanbula göre küçük olasından dolayı çok daha rahat bir yaşantın olur ancak gözardı etmemen gereken şöyle bir gerçek var. istanbulun sana sağladığı iş olanaklarının çok iyi ihtimalle yarısına erişebilirsin ve istanbulda daha fazla para harcıyacağın aşikar ancak istanbulda kazandığın parayı izmirde kazanman maalesef mümkün değil. İzmirin neresinde yaşanır sorusuna gelince gez gör derim trafik sorunu olmamasından mütevellit çekmek zorunda kalacağın yol en fazla bir saat olur. bunun yanısıra bornova hala öğrenci gibi yaşamak istiyorsan bence uygundur, özellikle küçük park tarafları. tabi bostanlı ,atakent, mavişehir de biraz daha pahalı olmasına rağmen bence harika yerlerdir. izmirde iş arıyorsan benim bildiğim izmir merkezli hsc küresel diye bir İK sitesi var bi bak istersen iyilerdir - tabi sektörler farklı olduğu için yamuluyor da olabilirim , ben bütçe raporlamada çalışıyorum.
Şunu bence unutmamam gerekir herşeyin ötesinde istanbul, izmir gibi şehirlerin kıyaslanmasında kişinin kendisi en önemli unsurdur. şehir içinde yaşananlarla bütünleşir.

Boğaziçi İşletme mezunuyum, 3 sene İstanbul-Ankara plaza maymunluğu sonrasında 5 senedir İzmir'deyim, mutluyum huzurluyum. İş istedikten sonra her yerde var, önemli olan iş için ömründen ne kadar bedel verdiğin (Ha bu arada işkolik bir insanımdır, yani öyle yatayım geniş geniş diye de gelmedim İzmir'e). Tüm İstanbul yorgunlarına tavsiye ederim.

izmir tecrübesi olanlar oradaki yaşama dair daha net fikir verecektir ama ben "yuvarlanıp gitme" kısmına değineğim.
evlenmek, çocuk, okutmak, aileyi büyütmek vs kısımlarını bir köşeye bırakıp sadece kendi başına yaşamını idame ettireceğini düşünsek bile bir tampon varlığının olması lazım insanın. beklenmeyen harcamalar, sağlık harcamaları, kriz durumları (ki türkiye gibi bir ülke için ne kadar olabilir bilirsin), allah korusun daha büyüğünden şeylere karşı, işgörürlüğünü bir oranda veya tamamen yitirmene karşı falan tampon bir birikimin olmalı. veya bunu oluşturabilecek düzeyde bir maaş / ek iş / vesair edinmelisin.
bu aslına bakarsan önlem alması en kolay şey. daha zoru, daha zararlısı, kendine karşı alacağın önlem. yani olur da fikrin değişir, tercihinin iyiliğini sorgulamaya başlarsan falan "naaptım lan ben" diyip kendinden nefret etmemen için olabildiğince sert kararlar vermekten kaçın.
ha diyeceksin bu zaten orta profil orta sınıf düz adam mantığı, aman devlete kapağı attım arkam sağlam falan zihniyeti, o da doğru. muhasebesi sana kalmış çünkü sana neyin ne kadar maliyet uygulayacağını sen bilirsin. homeless olmayı devlet memuru olmaktan üstün tutuyorsan (yani sana maliyeti daha azsa ruhani olarak) buyur bir gün dahi bekleme. (izmire giden homeless olur anlamında değil tabiki :) )
insanın aklının, onun bir tercihte olabildiğince az şeyden vazgeçmesini sağlayacak bir şey olduğunu unutmadan, kendi kararını kendin vermeli ve sorumluluğunu almalısın.
veya salla, kafana göre takıl! :D
güzin ablan :p

öncelikle şunu belirtmeliyim ki İzmir'de hayatımın sonuna kadar kalmayı düşünmüyorum tabii ki. Öyle başına buyruk ve çok da gözü kara bir insan da değilimdir, o yüzdn her şei ölçüp biçip gitmek istiyorum. Belli bi kapitalim var tabii, burda yapmak istediğim eğitim için ayırmıştım, İzmir'de başım sıkışırsa onu kullanıcam. İstanbul'da da kendi başım hayat sürdürüyorum sayılır yani ev düzenini sağlamanın maddi-manevi ne gibi zorlukları olduğunu biliyorum. En zoru burdaki düzenim tamamen bozacak olmak, yoksa hiç durmicam:)
Şunu da merak ediyorum; diyelim ki gittim, birkaç sene İzmir'de yaşadım, çalıştım ve sonunda tekrar İst'e döndüm. Burada iş hayatına atılırken bu benim için bir dezavantaj olur mu acaba? "İşin kolayına kaçmış" intibası uyandırır mı hakkımda?
@sui; valla nasıl bu kararı verdin ve hayatını nasıl kurdun İzmir'de çok merak ettim, tebrik ederim. Alanlarımız farklı ama aynı okuldan mezunuz, bunun herhangi bir artısını görsün mü orada acaba? Bir de eğer tek yaşıyorsan düzenini kurman (ev bulma, geçindirme, oraya alışma vs.) zor oldu mu?

İzmir'i az bilen ve orda yaşamak isteyen bir İstanbul kölesi olarak ben de sizin gibi 2-3 sene boyunca İzmir'de çalışmanın yollarını aradım. Yalnız ben halihazırda büyük bir şirkette 5 senedir çalıştığım için işim sizinkinden çok daha zor. Bazı sorumluluklar altına girmiş durumdayım ve bunları bırakıp gitmek gibi bir lüksüm yok. İzmir'in şartları ile hem oraya hem buraya yetişme imkanım da yok.
Sonuç olarak, eğer böyle bir karar ve isteğiniz varsa İstanbul size ayakbağı olmadan bir an önce gerçekleştirin derim. Sonradan ayrılması maddi manevi yükümlülükler nedeniyle çok daha zor olacaktır.

Bense emeklilikte ancak, sanırım :(

Sui seni tebrik ve takdir ediyorum üstüne gıpta ile bakıyorum.

istanbul'da yaşayan bir izmirli olarak diyorum ki;

Durma git! İki dakika düşünme! Bak hala düşünüyosun düşünme dedim! Kaç ve git. Alışma süresini şunu bunu bilemem, tek bildiğim orada hayat daha güzel, parası olana da olmayana da.

madem bu kadar kararsızsın neden 3-4 günlüğüne buraya (izmir'e) gelmiyorsun? emin ol sözlükçüler sana yardımcı olur. hem biraz gezersin hani derler ya alıcı gözüyle bakmak, işt ondan yaparsın :) hem de buradaki insanlarla tanışmış olursun. şu bir gerçek buradaki birçok insan izmir'i övecektir. hatta ben yapmamak için kendimi zor tutuyorum ehehe izmir milliyetçiliği başka ve bizler maalesef ki objektif bakamayız. en güzeli senin görmen. daha önce geldiysen bile yaşanılabilir bir yer mi diye bakmamışsındır.
nacizhane teklifim budur. kordon'da içeceğin 3 biradan sonra ehehe eşyalarını almadan burda kalmaya karar verebilirsin. oturabileceğim yer diye sormuşsun bence onu da kendin seç. alternatifin çok ama işyeri de önemli. dedikleri gibi en fazla 1 saat tutar yol belki ama işyerine göre yer seçmen sabah 15-20 dakika daha fazla uyumanı sağlar :) düşünsene bir kış günü sıcacık yatağında 20 dakika daha fazla kalıyorsun ehehe burdan da anlaşılacağı üzere izmir insanı ehl-i keyf ya da bu daha iyi; sefa pezevengidir ehehe

ya istedikten sonra iş var tabi ama izmirde iş alanı istanbuldaki kadar geniş degil.
400 ytl ye güzel bi evde oturursun biraz merkeze uzak olması önemli degil dersen. eer üniversiteye girer asistan falan olursan süper bence
izmirde ulaşım da çok dert olmuyo da, bi sıcagı kötü işte, bi de iş az kardeşim.

ben sana dogma büyüme izmirli olarak izmir'in avantajlarını sıralıyım:

1- daha az ev kirası ödüyosun
2- daha az kalabalık var. her yerde kuyruk beklemek yok
3- ulaşım kolay. eger çok ücra bi yere gitmiceksen tek otobüsle heryere gidebiliyosun hemen hemen. metro da cabası

[Madem ilgili kişi okudu, hayat ayrıntısını çıkarıyorum metinden]

Bir adamın kısmeti varsa o kısmet onu bulur. Yoksa da hiç bir yerde bulmaz.

İstanbul’da kalanların, özellikle de Boğaziçi gibi okullardan mezun olanların bir söylemi var: “Ben İzmir’de çalışmak için Boğaziçi’nde okumadım” diyorlar. Bu işin İstanbul’dan görünen yüzü. Oradayken ben de öyle diyordum. Buraya geldikten sonra bir şey farkettim ama.Ben aslında tam da İzmir’de çalışabilmek için Boğaziçi okumuştum. Yani tabii ki İzmir’de iş olanakları İstanbul’a göre kısıtlı. Ama eğer bir işe birisi alınacaksa, ve adaylar arasında böyle “reputable” (Allahım bayılıyorum bu lafa) üniversite mezunları varsa onlar burada tercih ediliyorlar. İstanbul’da kolunu sallasan Boğaziçi’liye çarpar, İzmir’de ise hint kumaşı muamelesi görürsün. Bu işin birinci boyutu.

Çalışmazsan hiç bir yerde iş yok. Çalışırsan her yerde yükselmek mümkün. Bu da iki.

Üçüncüsü, buraya geldikten sonra anladım ki, İstanbul’da maaş olarak sana ödenen para, senin İstanbul’a ödediğin bedellerin onda biri bile olamaz. Bir ara acaba “uzanamadığım ciğere mundar mı diyorum” diye de düşündüm ama yok. Günde trafikte geçen 4 kayıp saatin, genel mutsuzluğun, mutlu olabilmek için eve abuk sabuk elektronik eşyalar alup sonra da “Ben ne yapıyorum ya” huzursuzluğunun, çocuğun olsa “acaba başına bir şey gelir mi, okulun önünde uyuşturucu satıyorlar mıdır, karşıdan karşıya geçerken bir Cayanne’in altında kalır mı” endişesinin ücreti nedir? Bana mutsuzluğun fiyatını koyabilir misin Abidin?

Şimdi İstanbul’la İzmir’i bir kıyaslayayım sana:


- İstanbul’da ortalama olarak bakarsan daha fazla para kazanırsın. Daha fazla da harcarsın tabii. Alacağın en vasat ev 200.000 YTL’den başlar. İzmir’de o paraya yalıda oturabiliyorsun neredeyse.

- Çoluk çocuğun olursa özel okula verirsin korkudan. Seneliği 14.000 civarındaymış. İzmir’de en yakındaki devlet okuluna yollarsın.

- İzmir’de sebze meyve nispeten daha ucuzdur (delicesine ucuz değil ama) ve böyle Akdeniz mutfağı sağlıklı yemek modunda bir insansan pazarda şevketibostan, deniz börülcesi, hede hödö otu bulabilirsin. İstanbul’da “O ne lan?” der pazarcılar.

- İstanbul’da “15 gün iznimi alayım da Antalya’da full inclusive bir tatile gideyim” diye plan yaparsın. İzmir’de Cuma günü 4 sularında arazi olursun, hafta sonunu Çeşme’de geçirirsin. Pazartesi sabahı 8’de çıksan, 8:30’da işine varırsın. Bodrum 2.5, Kuşadası 1 saattir, her akşam ve sabah Çeşme’den Sakız’a feribot geçer. 20 Eurodur bilet.

- İzmir’in en uzak iki köşesi olan Balçova ve Karşıyaka arası 25 dakikadır. Trafik varsa 45 dakika alabilir. İstanbul’da Beşiktaş’tan Ortaköy’e ortalama yarım saatte gidersin (bkz: beşiktaş’tan ortaköy’e gidiş süresi)

- Eğer İzmir’liysen ve ailen buradaysa, ne zaman istersen yanlarına gidebilirsin. Bir ihtiyaçları olduğunda koşabilirsin. Başka şehirdeysen her ziyarete geldiğinde biraz daha yaşlandıklarını görürsün oysa ki. Kahrolma bonus olarak gelir.

- İzmir’de insanlar güleryüzlüdür çoğunlukla. Teyzeler otobüsten inerken şoföre iyi günler dilerler. İstanbul’da yapsan şoför anlamsızca sana bakar. İnsanlar rahat kıyafetlerle gezebilirler, Kordon’da bir bira alıp körfezin keyfini sürebilirler. Bunun İstanbul’daki karşılığı Beşiktaş İskele’deki çay bahçesidir, yalan olmasın.

- İzmir de deprem bölgesidir ama 6.5-7 üzeri deprem beklenmez. “Allahım ne zaman deprem olacak hepimiz ölecek miyiz?” diye panik içinde yaşamazsın.

- İzmir’de de sinema, tiyatro vardır. Ama Metallica, Kylie Minogue falan gelmez buralara. İzmir’de bazı kitapları bulamazsın, bir Robinson Cruseo 389’u yoktur. Ama kargo şirketleri diye bir gerçek vardır.

- İzmir’in de İKEA’sı vardır, bize sahip olmalarını istediğimiz eşyaları buradan satın alabiliriz.

- İzmir sıcaktır, yazın daha da sıcaktır. İstanbul ılımandır, kışın kar yağar. Kar güzel bir şeydir, kardan adam yaptığın sürece. Maslak üst geçidinde düşüp kıçını kırmana da yol açabilir. Sıcak ise adamı terletir, onun olayı odur.

- İstanbul’da bir gün güzel bir hayat yaşayacağını umut edersin. İzmir’de güzel bir hayat yaşarsın. Ortalama yaşamın erkekler için 67, kadınlar için 70 olduğu bir ülkedir Türkiye.

İşin acı tarafı şu ki, bu hesabı anca İzmir’e yerleştikten sonra yaparsın. Bu şema İstanbul’da yaşarken çizilemez. Niye böyle bilmiyorum ama böyle. İstanbul’da yaşayan yine BÜ mezunu bir kardeşim ve BÜ mezunu eşi var, bir sürü arkadaşım var. Oradan tablo böyle görünmüyor, biliyorum.

Eğer bir gün kalkıp İzmir’e gelirsen, burada en kral işi bulacağını tabii ki garanti edemem. Hayatın iki haftada yoluna gireceğini de edemem. Belki de bombok olabilir her şey. Bunlar ihtimal dahilinde. Ama bildiğim bir şey var ki, hayatta her şey ihtimaller dahilinde. Mesele hangi riskleri aldığın ve bunları kaldırma gücünün ne kadar olduğu. O güç genç yaşlarda daha fazla oluyor, sonra statükoya alışınca, yani yaşlandıkça giderek azalıyor.

Umarım kendin için en hayırlı kararı verirsin, seçtiğin yol iyi olan yol olur. Ha eğer gidiyorum uleyn dersen bir kahve ısmarlarım buraya geldiğinde.

Bu yazı üzerine dr. depeyi’den iki doz da şunları vermek isterim:

(bkz: sürüsosyallik ve iş dünyasının sürüsosyalleri)
(bkz: içimdeki çocuk olmasa bir bankada genel müdürdüm)

Hayırlısı olsun.

cevap veren herkese çok teşekkür ederim. Öncelikli olarak iş başvurularında bulunup geri dönüşleri bekleyeceğim. İzmir'e gelme ve orda birkaç gün kalıp bizzat İzmir'i tanıma önerisi aklıma yattı. Daha önce geldim ama Çeşme'ye giderken uğrak yeri olmuştu o zaman. Şimdi işin boyutu farklı. İşlerimi ayarlıyıp gelmeye kalktığım zaman yine sizlerden yardım istiyeceğim;nerede kalırım, ne yaparım diye.Belki bana birkaç gün rehberlik yapacak birileri de olur aranızda. Çok ama çok teşekkürler.
@sui; senin özel bir çaban ve emeğin olmuş bu soruya cevap verirken, sana ayrıca teşekkürler. İzmir'i ziyarete geldiğimde bir kahveni içmek isterim:)

Ufak bir not ekleyeyim: trafik ile ilgili yazılanlar abartma. balçovadan karşıyaka'ya 25 dakikada ancak cbr 1000 rr motorunuz varsa gidebilirsiniz. izmir'in güngeçtikçe artan bir trafik sorunu var. sabah akşam iş saatlerinde ciddi sıkıntı yaşanıyor. tabii ki istanbul ile kıyas bile edilmez bu trafik ama abartıldığı gibi de en uzak yere bile 1 saatte fln gidemezsiniz. balçovada oturan birisi çiğli organize sanayii'ye anca zeplin'le gider 1 saatte. hele ki otobüsle yolculuk işkence olur. sıkış tıkış otobüslerde yazın tozutursunuz. park sorunu, dar sokaklar, trafiğe inat yavaş giden sürücüler ve neredeyse erkek kadar bayan sürücü, 100 metrede bir trafik lambası, iki şeridi işgal ederek 50 ile giden belediye otobüsü bekliyor sizi izmir trafiğinde.

@sijwocaq: İşten çıkış saatleri hariç KSK'den Balçova'ya girişim 23 dakika. Motorum yok, Peugeot 206 ile yapıyorum bunu. İşe gidiş / çıkış saatlerinde ise en fazla 45-50 dakika sürüyor. Genelleme yapabilmek için gerekli deneme sayısını ise çoktan aştım valla.

Mavişehirden Gaziemir'deki işine her gün 2 saatte giden insalar tanıyorum. Bunu duyunca "yuh oha ne farkı var lan İstanbul'dan" demiştim ama değil. Öyle değil o. Aynı insalar Cuma akşamı ya da C.tesi sabahı "hadi bi Kuşadası yapalım" diyebiliyorlar umarsızca. Öyle işte.

Mavişehir'den Gaziemir'e gitmek için kullanacağınız yola bakar. Misal Çevreyolundan gideyim derseniz yaklaşık 25 dakika sürer Gaziemir'e girişiniz, şu an Gaziemir girişinde bir yol çalışması olduğundan orada tıkanır bir 15-20 dakika da orada kaybedersiniz. Ama çevreyolu uzundur ve benzin sarfiyatını artırır, dolayısıyla insanlar normal eski yolu tercih ederlerse yolda kaza falan olması durumuna göre tabii ki 2 saat sürebilir.

En son gittiğimde İstanbul'da çevreyolu, E-5, TEM falan hiç bir şey kar etmiyordu trafiğe.

11 ay istanbulda yaşayıp tekrar izmire geri dönmüş biri olarak şunu söyleyebilirim ki; kesinlikle hayatının en olumlu kararı olur. ancak izmirde daha önce yaşamadıgın için ilk başlarda oldukça zorlanabilirsin. (ki izmire geri döndüğümde ben bile ilk aylarda istanbula geri dönmeye yeltenmiştim. ama bi kaç ay sonra silkinip kendime gelerek bu düşüncemden vazgeçtim.) istanbul un temposu, sosyal imkanları izmirde biraz daha azdır ancak bahsedildiği gibi rahat,huzur anlamında oldukça avantajlıdır. gelip de 5-6 ay dayanabildin mi izmir den vazgeçemeyeceksin diye düşünüyorum.

philips hs8040 kullanıyorum hemen hemen dört beş aydır. ilk başta alışmak zor olsa da 1 haftadan sonra gayet rahat ediliyor. Belirtmeden geçmek istemem, traş makinesi kullanacaksan verim alabilmek için hergün kullnmak gerekiyor, tecrübe ile sabittir. her pazartesi sabahı eski alışkanlıklara dönüp traş bıçağı ve fırça kullanmazsam o gün kaşınıtdan duramıyorum. bu arada kesinlikle ıslak da traş edebilenlerden almanı öneririm.

yaklaşık 3 yıldır philips philishave cool skin hq7762 kullanıyorum.gayet memnunum.yalnız hassas bir cilde sahipsen yada sakalların düzensiz çıkıyorsa hergün traş olmak yüzün tahriş olmasına sebep olabiliyor.
kesinlikle philips tavsiye ederim.su ve krem ile traş olanağı sağlıyor.tavsiye edebileceğim model ise philips in yeni çıkarmış olduğu cool skin serisi.bir onceki cool skin serisine göre daha ucuz ve kremini temin etmek daha kolay.
ankarada mağazalar arasında çok fark olacağını sanmıyorum.özellikle izmir caddesinde daha pahalı olabilir.hepsiburada.com u tavsiye edebilirim indirimde olan bir kaç model var onlara bakabilirsin

ben braun cruzer 3 mü ne kullanmıştım. benim sakallarımı almıyor, alamıyor nedense. huzuru tek bıçaklı permatik'te buldum.

hem philips olanları, hem de braun olanları denedim bir kaç model. olmuyor olamıyor. tam anlamıyla almıyor. hele hele çene altındaki nispeten yumuşak sakalları almıyor. gillette mach 3 gibisi yok. fusion için bir şey diyemem..

bu arada traş makinesi ile şekil vermek pratik olarak imkansızdır.

yumuşak sakal sahibi biri olarak hiç bir işime yaramıyorlar. 1 saat uğraşıyorsun ama almıyorlar. öyle diyim.

adam gibi bir traş için o aleti yüzünde çim biçme makinası gibi gezdirmen gerekiyor. gezdir allah gezdir sonra bakıyorsun yüzün gözün yanıyor.
en temizi her sabah duşa elinde bir ayna ve mach 3 le girmek. 5 harekette bitirirsin olayı. zerre tahriş yok. duş alamadığın sabahlar da sıcak suyla yüzünü iyice yumuşatırsın. iki günde bir de makineyle faulleri düzeltirsin. mis...