kankendukkani var instagramda. Ben de replika alacaktim ama sonra orjinal aldim arasindaki fark ne bilemem ama guzel canta. aslinda 60 euro falan yurtdisinda guzel ulkemizin ayricaliklari. Bu attigim sayfanin da memnun kalani cok sanirim hep paylasiyolar.

merhaba
Daha once 2 kez siparis ettigim bir yer var. İlkinde teredutlerim vardi. Cok yardimci oldular. Kanken'le ilgili genel olarak bilgiye de sahipler. Tek farkının kumaş ve kumaşdan dolayı da taşıma kapasitesi oldugunu belirtmişlerdi. Günlük olarak kullancağım için dert etmeden satın aldım bir problem yok halen kullanıyorum. İkinci siparisi gittigidiyor hesapları üzerinden taksitle almıştım.
Linkler aşağıda
dukkanlar.gittigidiyor.com
instagram.com/icone_de_mode

1- bir tane bescherelle almalısınız fiil çekimleri için. onu alana kadar da bu siteyle idare edebilirsiniz: la-conjugaison.nouvelobs.com
kitap olarak da grammaire progressive du français önerebilirim. a1 kitabını alacaksınız. bir de bunun avec 600 exercises, avec corrigés diye çeşitleri var. ikisini de alabilirsiniz.
bir de, cle international yayınlarının comprehension orale niveau a1 kitabını alabilirsiniz bu da listening için.

3- parantez içinde saydığınız diller zaten bildiğiniz dillerse fransızcayı boşvermeyin.

bence artık yeni bir alfabe öğrenmen gerekir. uzakdoğu dilleri dışındakileri önerebilirim.

pimsleur, rosetta stone da dil döğrenmede sana yardımcı olabilecek kaynaklar. pimsleur sese-tekrara dayalı, rosetta stone da interaktif başarılı bir program. pek çok dili bulabilirsin.

method olarak "Alter Ego" öneririm. Şu anda Fransız Kültür kursları da bunu kullanıyor ama bir öğretmenle beraber uygulanmasında oldukça yarar var. O yüzden kurs öneririm. Kendi başına öğrenebileceğin bir method maalesef bilmiyorum.

french.about.com bu siteden de yararlanabilirsin. dilin her düzeyinde öğrenebileceğin bilgiler içeriyor. farklı birkaç dil için de bölümleri var sanırım.

Fransızca güzel ve önemli bir dil ama senin yerinde olsaydım sanırım öğrenmezdim. Çünkü 4 dil de birbirine benziyor ve aynı aileden geliyorlar. Eğer Fransızcadan sonra başka dil öğrenmeye isteğim olur ve zamanım var diyorsan aradan çıkarabilirsin, zaten İspanyolcadan dolayı çok kolay olacaktır. Demiyorsan, rusça veya japonca önerebilirim.

Alternatif çince olabilir

Şu kitap ilginizi çekebilir: dl.dropboxusercontent.com

ayrıca michel thomasve pimsleur setlerini de malum şekillerde edinip dinleyebilirsiniz, kesinlikle işe yarıyorlar.

öncelikle ilgilenip cevap yazanlara, tavsiyede bulunanlara teşekkür ederim.
fransızca öğrenmeye karar verdim, bu konuda gramer kitabı önerisi olanlar varsa sevinirim.

3 arkadaşım biliyor sadece.

sadece eski ev arkadaşım biliyor, bir de sözlük-deviantart üzerinden tanıştığım bir arkadaş. daha da söylemem kimseye.

çok nadir, sözlük nicklerimi şimdiye kadar 2-3 arkadaşıma ancak söylemişimdir. bir tanesini de sözlükte tanıyıp hızımı alamayıp mesaj attım, kendi kendimi ifşa etmiş bulundum yani.

gönül rahatlığıyla söylüyorum, 5 saniyeye unutuyorlar.

2-3 kisi biliyordur heralde sadece

söylememe gerek kalmadı hiç. yazım tarzımdan, esprilerden falan bir şekilde buldular hep, şansımı skiyim. eve birisi geliyor mesela, ev arkadaşım "meister aha bu işte" diyerek tanıştırıyor. sadece sözlük üzerinden iletişim kurabildiğim, ara sıra yazan insanlar var. onlar olmasa silicem direkt hesabı gidicem de işte iletişim tamamen kopuyor bir kısımla, o yüzden takılıyorum şimdilik.

Benim açımdam sıkıntı yok, kağıda yazıp ellerine versem belki yazdıklarımı takip edebilirler.

sadece yazar olduğumu biliyorlar, nickimi bilmiyorlar,

@hlidskjalf nickin gibi random güldüm :)))

olmaz.

biliyorlar benimkini. heryerde de yazıyor. hiçbirinize atıfta bulunmuyorum sakın yanlış anlaşılmasın, günlük hayatta arkasında duramayacağım şeyleri yazmıyorum, yazıyorsam da arkasında dururum zaten, anonim kalmak için bir sebebim yok.

kimseye söylemedim, söylemem de.

kankime sözlükte yazar olduğumu söyledim. 2 gün araştırdı. 2 nick söyledi, 2.si douchebag'di.

önce inkar ettim, ben değilim dedim ama onunla gittiğimiz yerde valeye para vermeyişimi bile yazmışım. çok salağım :)

onun dışında sözlükten tanıştıklarım hariç kimse bilmiyor.

ps: ilk söylediği nick de ornitorenk gagali memelidir

arkadaşlarımdan bilen yok söylemeyi de düşünmüyorum.

Benden baska bilen yok. Kiriliyolardi eskiden soylemeyince. Simdi sanirim yazar olmanin bi ske yaramadigini farkettiler. Sallamiyorlar sukur.

Sadece bi arkadaşıma (hayatta en çok güvendiğim insana) söyledim. Bi de sözlükten tanıştığım insanlar biliyor doğal olarak.

bir arkadaşım ve ablam biliyor. onun da sözlükten biriyle iletşime geçip mesajlaşması gerekiyordu, mecbur kalıp şifreyi vermiştim, pişmanım :(

pek çok kişi yazar olduğumu biliyor, ama nick'imi söylemiyorum. sır falan olarak sakladığımdan değil, zaten bulmak isteyen çok kolay bulur. söylememe nedenim la nua falan diyince anlamıyolar :)

6 kişi biliyor

Ben eksi'de yazmazken bi arkadas bana soylememisdi. Ama ben soylerim. Sakinca gormem.

sözlükte hiç yazmadım burdaki nickimi kimse bilmiyor
ha bi de benim neredeyse tüm okul/iş çevrem yazar yakın olduklarımınkini bilirim ama söylediklerinden değil önsezi, tesadüf, çıkarım filan fıstık yani söylemesen de biliniyor

umrumda değil burdaki nickimi kimin bildiği..

okulda benle ilgili ileri geri konuşanların da götüne kocaman bir kazık girsin, pezevekler..

anonim olarak kişilik bilgilerimden uzak fikir ve düşünce olarak bulunduğum bir ortam. söylemem tabiki. yeri geldi en acı çektiğim şeyleri yazdım. birisinin bunları bilmesi, durup dururken yüzüme vurması demek. kimseye bu hakkı vermek istemem.

nayır. Çaktırmamaya çalışıyorum ama heyecanlı insanım, arada dört kişi öğrendi 9 küsur yılda.

loft deneyebilirsin

Ağ kısmı neresi tam idrak edemedim ama Little Big marka pantolonumda en ufak bir deforme yok. Onlara bakabilirsin.

mavi levis colins loft kotlarımın hepsinde aynı sorun var. tek çare diesel


edit: aslında mavinin sadece deniz modeli olan kotlarım yırtılmadı.ama hunter martin vs hemen gidiyor.

little big'de oluyor modelden modele fark var heralde. jack&jones kaliteli bana göre.

@yarin bos musun nasıl yani _?

Ağı yırtılmayan kot yok, ince bacak var.

kardeşim merhabalar...

Nasılsın iyi misin. Buradaki insanlar problemini anlamamış. Aynı durumdan muzdarip bir insan olarak sana yolu açıklayacağım. Ben kilo almaya direk bacaklardan başlayan bir insanım işin açığı. bacakalrın birbirine sürtmesi uzun sürede zımpara etkisi yapıyor yaklaşık 3 ay düzeni giymeden sonra ağ bölgesinde aşınma sonra delinme yapıyor. 2 çözüm var birincisi kalitali kot kesim kumaş pantolonlar işini görecektir. ama bu süreç içerisinde de bacak egzersizleri ile inceltmeni öneririm . sevgiler..

Belki hiç beklemezsiniz ama Mudo'nun da kotları iyi.

Ece Temelkuran

Ahmet hakan coşkun
Yılmaz özdil

ahmetturanalkan.net

eren erdem.
Hüsnü mahalli.

Barış Uygur

Güngör mengi, yilmaz ozdil, ahmet hakan, bekir coskun.

bu neyle ilgili tam emin değilim ama "anormal" bişy değil.
örn. basketbol, bilardo, futbol vb. oynarken de aynı şey olabiliyor bazı insanlarda. Genel olarak sağ elini kullanıyor ama o işte sol eli baskın.

valla bende seninle aynı durumdayım ve standart gitar çalıyorum solak değil yani mutluyum da yıllardır.dediğin gibi daha rahat oluyor

sen de benim gibi yarı solakasın, nam-ı diğer ambidekster. normal bişey sadece kafayı yeme, şizofren olma ihtimalimiz tek elini kullananlardan biraz daha yüksek.

asıl soruna gelince, gitarı ilk eline alınca güçlü olan elinle çalarsın, tam solak olan biri sağ eliyle ritm atamaz mesela, jimi hendrix boşuna gitarı ters tutmadı. ama @benaaymi ye katılmıyorum çünkü piyanoda artistik hareketleri yapan sağ el, ritmleri tutan sol el.

Pena tutan veya tellere vuran elin görevinin, diğer elinkinden daha önemsiz ve kolay olduğunu düşünmek genel bir yanılgıdır.

benaaymi hedefi 12'den vurmus.

gecennerde bi psikiyatra bir baska kisinin sanatsal becerilerinden bahsediyodum, ilk sorusu "Solak mi?" oldu, ve evet, bahsettigim kisi solak!

genel bir e-mail provider olmayabilir. eğer şahıs ya da kurum sitesiyse ihtimal çok fazla.

@aol.nl olabilir mi??

Yakacağına geri dönüşüm kutusuna at.

bişey farketmez aslında. Birine hediye de edebilirsin. Birinin o kitabı okuyup dinini inkar edeceğini düşünüyorsan inanış biçimini sorgulamanı öneririm.
Zira;
"allah dileyeni saptırır, dileyeni dosdoğru yola erdirir."(ibrahim/4)(rad/27)

bana ver.

benim vakti zamanında kitaplığımdaki harun yahya kitaplarını, kuran ve incil de dahil bütün din kitaplarını ve dini kitapları geri dönüştürdüğüm gibi sen de geri dönüştür bence. doğaya da katkın olur.

rulo yap.

Başka bir yazarın kişisel düşünceleriyle ve mantık dışı bile olsa en ufak kanıt göstermeden yarattığı dine inanıp bu kitabı kutsal kabul ederek baş tacı yaparken bir başka kitabı bu şekilde değerlendirmek adil değil. Okuyabilirsiniz. Yok eğer "kafamı bulandırıyor saçmasapan" diyorsanız fikre açık bir insana hediye edebilirsiniz.

belki de o düşüncelere kayıtsız inanmanı değil sorgulaman gerektiğini düşündüğü için bırakmışlardır kitabı nitekim de okuyup doğru olduğunu düşündüğün şeye kanaat getirmişsin. kimsenin eline geçmesin, herkes benim inandığım şeye inansın kafası çok yanlış bir kafa herkesin kendi akıl ve iradesi var doğruyu yanlışı ayırt etmek için bütün argümanları okuyup sorgulaması gerek. ayrıca onlara göre de senin düşüncelerin yanlış peki kuran'ı yaksalar ne düşünürdün?

mantık içi veya dışı herhangi bir kanıtla gelemeyen diğer kitaplarla beraber yakabilirsin. ah pardon, şu ağaç, şu gökyüzü... pardon.

kitap yakilir mi la, hic akil yok mu sende? kaldi ki siradan bir kitap da degil. sen okumuyorsan baskasina ver okusun. sonra dinciler soyle boyle denince kiziyorsunuz.

'yaksam daha az saygisizlik olur galiba' derken?

bence hazir yakmisken yazari da yak ki boyle kitaplar yazamasin.

bu troll'ü sarımsaklasak da mı saklasak

yoksa sarımsaklamasak da mı saklasak?

işte sizdeki bu üstü kapalı kibir olduğu müddetçe daha çok ağlamaya devam edeceksiniz duyurumuzun ve sözlüğümüzün güzide insanları sizi. "ama bize saygı gösterülmüyür...!!" diye ağlarken bulduğunuz ilk fırsatta sizin gibi görmeyen ya da düşünmeyen insanları inceden aşağılamak ya da alay etmek için fırsat kolladığınız müddetçe de gitmesini beklediğiniz insanlar asla gitmeyecekler.

aziz dostum sorununa gelince işin içinde kasıt olduğu kanaatindeyim ben. senin yerinde olsam telefon açıp kitabı niye ve nasıl unuttuklarını sorardım sırf kıllığına :) madem senlik işi yok geri dönüşüm fena fikir değil bu arada.

www.youtube.com

Sadece 5-7-12. perdelerden yapabilirsin.

Bahsettiğin tekniğin adı 'harmonic' tir. Mod ile alakası yok, doğal bir tını işte.

b14çç

@freebird çok guzel bir icerik paylaştın. Tesekkurler duyuru kullanicilari ve sevgili yazarlar.) seviorum burayı...

3'ten de yapılabiliyor fakat çok küçük bir alanı var, 5 ve 7 gibi geniş değil.

ayrıca ismi de natural harmonic'tir, okuyan olursa bilgilensin.

Teorik olarak mümkün ama pratiği yok. Böyle devam...

5,7 ve 12 den yapiliyor fakat bu teknigin asil mantigi bu noktalarin kopruye, sapin baslangicina bagli olmasi (bilmiyorum anlatabildim mi), yani tellerin baslangicindan 5. perdeye kadar olan uzakligi olcup, ayni uzakligi da kopruden baslayarak olcup ona gore parmagini koyarsan daha yuksek perdelerde yapabilirsin. 17 veya 19 dan da yapilabiliyordu ama ayni sesleri alirsin 5,7 de yaptiginla.

edit: evet denedim şu an, 19 ve 24'müş.

Troy stetina kitabından çalışıyordum zamanında, 3'te de olduğundan bahsetmişti. Elektro gitardan bahsediyordu tabi, akustik gitarı bilemeyeceğim. Mantığını da zaten tam olarak anlamamıştım, 12. Perdeden yaparsan yine aynı sesi alırsın, 7de ince, 5'te daha ince bir ses elde ediyorsun. Eğer mantigi verilen kaynakta varsa bi Göz atayım ben de.

Steely Dan dinle.

türkü

Klasik müzik dinle.

Senaryonu da yazayım;

Al güzel bi viski. Deacon Blues'u da aç Steely Dan'den. Senden kralı olmaz o vakit.

Blues.

Uzunca bir sure bagimlisi olabilecegin bir sarki ve klip onereyim; robin thicke-blurred lines.

trance

muse?

muse +1
blues +1
ruhunhali.blogspot.com

Franz ferdinand
Ohland
Mumford and sons

eski cevaptan kopi pest:

grails (deep politics & take refugee)
eksi ekso (the gallows)
the white buffalo (the woods & the matador)
queens of the stone age (mosquito song & this lullaby)
fjord rowboat (simply stood)
saxon shore (may 26)
all angells gone (stephen h.)
the white birch (breathe)
choir of young believers (hollow talk)
glissando (grekken & good bye red rose)
hrsta (une infinité de trous en forme d'homme)
klever (trip#1)
sons of anarchy soundtrack

illa rock olacak değil ya:

yasemin göksu
serap tamay tezcan
birsen tezer

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

electric light orchestra

yoksa sen hala electro deluxe dinlemedin mi? begenirsen devami icin mesaj kutumu yesillendirebilirsin..

(bkz: new age)

onlar ne ya,
mordred,
zappa,
watchtower
atheist ilk iki albüm
sieges even 2. 3. albüm dinle.

"alperz"e katiliyorum kesinlikle Steely Dan ise yarayacak, Pretzel Logic albumu ile baslayabilirsin
ayrica metal dinleyicilerinin cogunlugu klasik muzik de dinler, en son yapabilecegin sey hip hop dinlemek olur :]
Onyargini kirman adina Alexander Desplat'in imzasi olan butun soundtrackleri inceleyebilirsin

Cümlelerinde nokta da olabilirdi.

ay adı üzerinde dünyanın uydusu olan ayın bir dönüşünü tamamladığı 28 günden geliyor. daha sonra roma imparatorları bazı aylara kendi adını vermiş, her biri daha öncekilerden altta kalmamak için kendi adını taşıyan ayın gününü arttırmış, diğer birinden azaltmış. bu yüzden temmuz ve ağustos arka arkaya 31 gün çekerken şubat 28 çeker.

619 karakter, 133 kelime, 1 cümleden oluşan bir duyuru açmışsın. bence bu daha ilginç

çünkü eskiden bir sayı ne kadar çok sayıya bölünüyorsa o kadar güzel oluyordu. (metrik sistem sonradan çıkmıştır), saatin 24 saat olması, dk'nın 60 olması, tam açının 360 olması, bunlar hep o sebeptendir. örneğin salise sonradan bulunmuştur ve salise bulunduğu sırada 100'lük sistem de bulunduğu için salise 100'lük sistemdedir. bu konularda lüzumsuz bilgiler ansiklopedisi diye 5 ciltlik bir kitap var çok eğlenceli bilgiler var içinde kesinlikle öneririm.

not: tikleri unutmayalım unutanları uyaralım.

ay takvimine göre ay bir yıl içinde 12 defa dolunay olur. ya da 12 defa aynı evreyi görür.

sanırım bunla ilgili bir şey işte. 365 de dünya güneşin etrafında tam bir tur attığı için.

Bu soruların sayılarla ilgili olanlarının cevaplarını şu seride bulabilirsiniz
goo.gl

Aslında tabirlere çok takılmazsan her şey çok basit. Bounty'nin varlığı Riki'ye biraz sıkıntı ama Bounty'nin takımı yenecek demek değil. Belli heroların birbirlerine karşı avantajları var, hepsi bundan ibaret.

oyle spesifik antiler yoktur mesela bristleback riki nin antisi dir, diyebiliriz ama antisi olmasi ona karsi kaybedecek anlamina gelmez. Farma bakar.

Dota da anti sistemi karisiktir biraz mesela pa ya karsi blade mail kasarin antisi olursun pa bkb kasar olayi notrler.

www.youtube.com

purge olayını mantığını anlatıyor videoda. izlersen yararı dokunur.

rikinin antisi bounty ve slardar sayılabilir. ultileri gerçek görüş sağlıyor. ancak diğer arkadaşların da söylediği gibi farm çok önemli. yani sen rikiyi bounty ile ultilesen dahi adam kasmışsa alır seni.

ha genelde düşük seviyelerde seçiliyor riki, bounty tarzı herolar. az buçuk kordineli takımlara karşı ekmek oluyorlar.

www.mobacounter.com

tam olarak ne istiyorsun hacı?

heavy rain'i beğeniyorum çünkü interaktif bir film gibi. oyuncuya bir çok konuda seçme şansı tanıyor ancak aynı zamanda film havasındanda kopmuyor.

gibi mi?

Bioshock inanılmaz sevdiğim bir oyun. Oyunun senaryosu film gibi,bir yerde mesela ters köşe bir şey ortaya çıkıyor. Bunun yanında mekan ve çıkış fikri çok güzel. Narsist ırkçı bir adamın (bir nevi Hitler gibi) sular altında bir şehir kurması, daha sonra burada iç savaşvari bir durum oluşması söz konusu. Detaylara verilen önem de çok güzel, çevredeki yazılar vs. Oyun konusu olunca yazamadan duramadım Bioshock'u :)

Bende tam ne istediğini anlamadım?
Benim için sinematik oyun= Max Payne

assasin's creed tabi ki.

sinematografik platform oynu olarak limbo oynunu inceleyebilirsin.

uncharted serisinin surukleyiciligi cok guzel ve sinemaya yeni nesil "indiana jones" tarzi seklinde uyarlanabilir.

bioshock'un essiz atmosferi ve bircok karakter ozelligiyle de on plana cikiyor. bunun filmi gelecek zaten.

modern warfare'in yeri ayrıdır(özellikle COD4). başlangıcından bitimine film gibi anlatımı FPS ile çok güzel harmanlamaktadır.

blur'da "previously on blur" olayı çok hoşuma gitmişti, sanki bir diziyi bitirir gibiydi.

the ballad of gay tony çok güzeldi, özellikle bitimi klasik aksiyon filmi sahnesiydi.

sniper elite mermi sekansları ile beğeni toplamıştır(nişan al, ateş, çekil kenara izle, mis).

l.a. noire türünün gelişmesini, çoğalmasını dilediğim noir tarzı bir oyun.. yapımı uzun zamanlar almasıyla birlikte oyuncunun "değdi be!" demesini sağlayan bir oyun.. teknik, yapım ve işçilik yanının türkler tarafından öğrenilmesi halinde yeni jenerasyon görsel sanatçıların bir girişimde bulunmalarını dilerim şahsen..

heavy rain oynayamadım şu ana kadar, maksimum 10 dakika oyun görüntüsü izledim o kadar. o yüzden o konuda yorum yapamayacağım.

modern warfare serisini oynarken giriş, gelişme, sonuç bölümleriyle; antagonist karakter gelişimi olsun, protagonist karakterler arasındaki ilişkiler olsun, savaş psikolojisini oyuncuya yedirmesi olsun; baştan sona oyunu yaşatan, film gibi izlettiren bir oyun olarak hissettim.

bunun dışında; oyun ve karakterlerin hikayesi, filmleri aratmayan gta serisi var. gta 3, gta vice city ve gta san andreas aynı evrende geçen ve hikaye olarak birbirlerini tamamlayan oyunlar. üçünde de ana tema aynı (hapisten çıkan adamın şehirde saygınlık kazanması ve kendine kazık atan kişiyle oyunun sonunda hesaplaşması). sandbox teması yüzünden lineer bir oyun değil, bu yüzden de sabit bir film olduğunu söyleyemeyiz ancak gerek detaylı hikayesi, gerek sinematik sahneleriyle; gta oyunları bence aradığınız sinematik oyunlarda başı çekiyor.

-------

yeni aklıma geldi, onu da ekleyeyim. the walking dead'in oyunu var telltale games tarafından çıkarılan. shoote oyunu değil de point-and-click adventure tarzında. cut sahnelerinin çizgi romanları andıran öyküselliği ve oyundaki diyalogları oyuncunun belirlemesiyle oyunun farklı yönlere kayması da oyunun klasik bir macera oyunundan ayrılıp "acaba ne olacak" diye sizi düşündüren bir sinematikliğe doğru kaymasını sağlamış. zombi konseptini seven herkese; kurgusal bir zombi istilası sırasında hayatta kalan insanlar arasında yaşanan olayları anlatan bu oyunu oynamasını tavsiye ederim.

prince of persia'nın üçleme dışında olan oyunu. 2008'de çıkmıştı sanırım. elika diye natalie portman'a benzeyen bi kız vardı, onunla birlikte hareket ediyorduk.
sorularına gelince; oyunun en güzel yanı elika ile prince arasında geçen diyaloglar idi, ve bunlar en akrobatik hoplamalı zıplamalı adrenalin dolu aşamalardan tut, en sakin kısımlara ve hatta düşman ile dövüşülen bölümlere dek gidiyor. aralarında bir sıcaklık olduğunu hissedebiliyorsun, karakter özellikleri (prince, serseri ve alaycı; elika ise game of thrones'daki arya stark tipinde bir karaktere sahip) sırf bu diyalogları sevdiğim için oyunun oynanış özelliklerinin çok eksiği olduğu halde defalarca oynamıştım.
bu oyunla assassin's creed'in harmanlandığı bir video oyunu; sanırım zirve olur. yani prince of persia'nın o sürümünün masalsı yanı ile karakterler arasındaki diyalogları yönetebileceğimiz bir format, ve assasin's creed'deki gibi çevreyle etkileşimin had safhada olduğu bir evren.

l.a. noire çok sinematografik bir oyun, oyunun gidişatı çok hoş. konusuyla uyumlu. fakat üsteki bir yorum aksine bazen sıkılıyorsunuz. mesela o gazetelerdeki başlıkların hikayelerini izlememiz gereksiz bence. ha oyundan sıkılanlar için değişiklik oluyor olabilir ama tümüyle düşünürsek bu kadar sinematografik öğe de bunaltıyor.

sinemetografik oyun lazımsa mafia the city of lost heaven biçilmiş kaftandır. tam film gibi ilerliyor. 30'lu yııllarda geçiyor. normal bir vatandaş oyuna başlanıyor. arabaya mafyadan biri binincee işler değişiyor. önce aile için ufak tefek işler yapması, sonra aileye girişi, çeşitli eğitimler(araba kilidini açmak, silah vb.), ailede yükselme, ihanet... böyle bir film olsaydı oyunu böyle olurdu. bu oyunun filmi yapılsa çok başarılı olur.

oyunun ikincisini pek beğenmesem de ilk oyun benim için efsanedir.

bir de indigo prophecy var. diğer adı da fahrenheit. bu da film gibi. sorulacak soruları oyuncu seçiyor. verilen cevaplara göre oyunun gidişatı değişebiliyor. daha az ipucu ya da daha fazla ipucu öğrenilebiliyor. polisiye gerilim tarzında birşey olurdu. film olarak vardı sanki ama emin değilim.

www.youtube.com
Ne kadar uğraştıysam da kim yönetmiş bu cinematicleri bulamadım. Diablo bu konuda oldukça başarılı. Çekim senaryolarını kim yazıyor bilmiyorum ama epik bir anlatım mevcut iyi bir yönetmenin parmağı olduğu anlaşılıyor.

Abi bunu buraya 2 satırla nasıl yazalım, uzun uzun yazarım akşama falan, rezerve ediyorum editleyeceğim bu entrymi mutlaka bak

edit: ödev ne zamanaydı?

black ops ve Last of us, aklima ilk gelenlerden. Oynadim mi? Sadece black ops'u oynadim. Last of Us'in 20dk'lik sinematografisini izledim, hostu. Battlefield'in 'fishing in Baku' diye de oyle tarzda videosu vardi sanirim. Ama oyun cikti mi bilmiyorum. Bilgsyr dunyasindan uzak kaldim bayagi kusura bakmayin.

www.youtube.com

heavy rain'in yapımcısı quantic dream'in bir teknoloji demosu. oyun değil ama qd'in her hangi bir oyunun ara sahnesi olarak kabul edilebilir. film gibi oyun dememizin nedeni de bu tür sahnelerin oyuna çok güzel yedirilmesi.

heavy rain'in başlangıcında eşinizi ve çocuklarınızı beklerken evde istediğiniz gibi dolanabiliyorsunuz. isterseniz tv açıp izliyorsunuz, isterseniz elinizi yıkabiliyorsunuz vs. eşiniz geldiğinde sizden tabakları masaya yerleştirmeniz isteniyor. hızlıca yaptığınızda eşiniz "bey napıyorsun onlar çok kıymetli dikkatli ol" diyor. bu hareketleri çok efor harcatmayan bir kontrol mekaniğiyle yaptığınız için neredeyse film izler gibi oynuyorsunuz. dolayısı ile ara sahnelerle beraber bir bütün olarak film izlemiş gibi hissediyorsunuz. ama kontrolün sizde olduğunu bildiğiniz için heyecanı bir başka oluyor. özellikle aksiyon sahnelerinde.

başka bir yönü ise; oyun seçim şansı da verdiği için ne yöne gideceğine siz karar veriyorsunuz. bu da film izlerken "arkana bak katil geliyor laaan" diye bağırmak yerine oyunda arkanızı dönebiliyorsunuz :) kısaca interaktif film diyebiliriz.

oyun kavramının algısıyla alakalı. herkesin oyundan beklentisi farklı; örneğin arkadaşlarla iyi vakit geçirmek (dota, lol, cod...), boş vakitlerde stres atmak (küçük oyunlar, wii oyunları...), iyi bir hikayeyi yaşamak (half-life, ac serileri ve senin konun olan sinematografik oyunlar). seçenekler çoğaltılabilir. bana kalırsa keyifli olabiliyor ama içindeki "oyun" ögelerini silikleştirmemeli ama oyun olsun diye saçmalamamalı. mesela ilk olarak fahrenheit'ı denemiştim, başlarda gayet keyifliyken sonlarda tüm detaylar baştan savma gibi gelmişti. bu tarz oyunlarda dengeyi kurmak ve hatta yenilikler getirmek önemli oyunun başarısı için. kısaca bu kadar olabildi cevabım...

3TB oyun arşivim var. En sevdiğim iki oyun; Call of Duty: BlackOps ve Assassin's Creed 2. daha iyi hikayesi olan oyun görmedim.

sinematik oynanış ve hikaye anlatımı sadece oyuncunun elinden kontrolü alarak ve araya cutscene' ler veya qte' ler koyarak yapılmaz. bunu bu şekilde en abartılı biçimde yapan quantic dream firmasıdır fahrenheit ve heavy rain ile. ama bunun dozajını çok iyi ayarlarıp oynanışı geri plana itmeden harika bir şekide yapanlarda var. mesela uncharted serisi ve son olarak the last of us oyunları ile naughty dog buna en iyi örnek.

valve ise kontrolü oyuncunun elinden hiçbir şekilde almadan, normalde diğer bütün firmaların cutscene' ler sayesinde anlatabildiği şeyleri direk oyunun içine yedirme konusunda tam bir ustadır. half life ve portal oyunlarında bunu gördük.

genel olarak sinematik oynanışa karşı değilim. hatta oyunları çok daha etkileyici ve akılda kalıcı kıldığını düşünüyorum bu anlayışın. ama dozaj olarak heavy rain' deki kadar da abartılmaması gerektiğini düşünüyorum. yapılıyorsa last of us gibi yapılmalı.

bu işin kralları half-life 2, bioschock 1 ve Call Of Duty 4 - Modern Warfare'dir. Ek olarak aşağıdakiler de iyidir.
F.E.A.R
Bioshock2
Crysis
Hitman
Need For Speed Most Wanted

Fakat ben oyunları detaylı anlatma işini bize vermene biraz bozuk atıyorum. Senin bu saydığımız oyunları oynayıp kendi görüşlerin üzerinden yazını yazmalısın. Bu oyunları oynamadan anlatmak istediğimizi anlamazsın, anlama peşinde olmamalısın. Oyunları oynayıp kendi görüşlerini yazmanı öneririm.

"Uncharted 3: Drake's Deception" bu oyunu biri oynarken sen film izler gibi izleyebilirsin. o kadar basarili video gecisler vardi bolum aralarinda, bolum sirasinda vb.

bununla birlikte iyi bir turkce dublaji da vardir oyunun.


benim bu oyunu oynadigim zamanalrda evdeki annem ve babanim "hadi ac da izleyeyim" dedigini biliyorum.

sinemasal anlatım deyince benim aklıma tek bir oyun geliyor god of war serisi
oyunun kamera kullanımı ve senaryosu sayesinde kendini oyunda hissediyorsun.bu oyunla ilgili dikkatimi en çok çeken şey sen oynarken başkası eline kola-cips alıp izlemeye koyuluyor.bu birçok oyun için geçerli değil

birçok oyun sinematik geçişlere sahip bu nedenle de bu kategoriye girer ama daha detaylı değerlendirmelerini üşenmezsem bi ara yazarım. bu arada sözlükten entrylerine bakarsan orada da fikir belirtiyorlar bu konularla ilgili. işine yarayabilir.

Kimsenin bahsetmemiş olması üzücüdür ki sinema ve oyun denince akla Metal Gear Solid gelir. PSX'e çıkan ilk oyunundan beri belli bir kesim bu oyuna "oyun" denmesinden haz etmez. Hatta MGS4'te sinematik süresi, oynanış süresinden daha çok, kimse de bundan şikayetçi değildi. Halen de twitch.tv de story runları olur. Caster oynar ve izleyenlerin hepsi muhabbet eşliğinde izler. Ben bile başında kaç kere sabahlayıp tekrar seyrettiğimi hatırlamıyorum. Bıraksanız sabaha kadar övebilirim MGS'i bu konuda.

TL;DR oyun + sinema = MGS

Metal Gear Solid bu konsepte sahip ilk hatta en iyi oyunlardan biridir, hatta bu oyuna oyun değil film demek daha doğru olur. 5 saatlik bir MGS Serisinden bir oyununun yaklaşık olarak 3 saati Ara videolardan oluşuyor. Tezini Kojima reyiz üzerinden yazarsan AA garanti;)

Oyundan bahsetmek gerekirse Tüm MGS serisi birbirine bağlı bir bütünün parçalarını oluşturuyor, o yüzden hepsini oynayıp tezinde belirtmen daha mantıklı olacaktır.

team fortress 2 ve tüm karakterler için tek tek yaptıkları "mee the ..." videoları. süper. filmi bile çıkacak diyorlardı ama yalan oldu herhalde.

www.teamfortress.com

bunun için en doğru yer reddit'te gaming sub reddit ine başlık açmak, oradakiler muhtemelen aşmış yanıtlarıyla seni tatmin ederler.

(bkz: beyond two souls)

unutmuşum :) quantic dream'in yeni oyunu. tribeca film festivalinde bir ön gösterimi yapılmıştı. oyun-film ilişkisinin tepe noktası sanırım.

şurada da quantic dream'in kurucusu ve heavy rain, fahrenheit ve beyond two souls'un yaratıcısı david cage ile yapılmış bir röportajı okuyabilirsin.

www.merlininkazani.com

(bkz: the elder scrolls v skyrim)

Ortaçağ gibi eski konulara meraklı olanların kesinlikle oynaması gereken bir oyun. Konusuyla, grafikleriyle bence çok iyi yapılmış bir oyun. Game of Thrones dizinin bu oyundan esinlenerek yapıldığı söyleniyor.

Assassin's Creed. barmen desmond'ın tapınakçıların günümüzdeki uzantısı tarafından kaçırılması ve bir makine de dna yapısından genetik hafızasına girilerek atalarının yaşadıklarını görmesi sağlanmasıyla başlıyor. ilk oyunda Altair isimli haşhaşinlerin en yeteneklilerinden biri olan atasıyla başlıyor ve hz.süleyman'ın gizli hazinesinin yerini öğrenmeye çalışıyoruz. görevlerbir yerden sonra başa sarsada sanat yönetmenliği güzel, çevre etkileşimleri devrim niteliğinde, özellikle checkpoint olan yüksek noktalara çıkınca şehrin panaromik görüntüsü çok güzel.

asıl olay 2. oyun ile başlıyor ve rönesans İtalya'sında Altair'in soyundan ve Desmond'ın atalarından Ezio oluyoruz. Oyunda senaryo çok güzel ilerliyor. Ezio'nun ailesi haşhaşin tarikatine bağlı olduğu için tapınakçılar(papalığa kadar el atmış borgia ailesi dahil) tarafından idam ediliyor ve ezio da intikam yemini ediyor. zamanla leonardo da vinci en iyi arkadaşı, Machiavelli akıl hocası oluyor. yine aynı görsel güzellik devam ediyor. oyunun içindeki sinematikler haricinde oyunlarla ilgili live action kısa filmler mevcut ve uzun metraj filmi 2015te gelecek.

Last Of Us:
www.youtube.com

ve Beyond: Two Souls da var...

bu iki oyun bence direkt insanı daha fragmanlarından içine çeken oyunlar. bir kere aynı bir film sahnesi tasarlar gibi tasarlanmış, sinematik öğeler çok fazla, manzaralar, kameranın önünden uçan kuşlar, normalde oyun içinde pek bir özelliği olmayan ama sadece görsel estetiğe adanmış detaylar. Last Of Us özellikle de sanki sen görüntüyü bir kamera ile çekimliş gibi oynadığın şekilde yapılmış. fragmanda da görülüyor, kanlar lense sıçrayıp orda kalıyor, ya da lens flare efektleri çokça kullanılmış. bu da sinematografiye alışkın bünyeler için özellikle uygulanan bir şey bence. sanki çekilmiş bir film izliyormuşçasına zevk alınmasını hedefliyorlar.

sinematikten kastın sürekli belirli bir hikaye içinde olsun, öyle bir hikayesi olsun ki oynadıklarımıza senaryoya baka baka ilerisi hakkında da küçük küçük çıkarımlar yapabilelim diyorsan ikv'ye kesinlikle bak. 2006 yılında çıktı ilk piyasaya, mmorpg oyunu. öyle ki 2006 yılında hazırlanıp kenara konulmuş şeylerden bile yararlanıyorlar güncelleme yaparken. sitesindeki hikayeleri ve görev metinlerini detaylıca okuyup 2 sene önce kimsenin tahmin bile etmediği şeyleri 2-3 ay önceden söylemiştim. eğer istediğin buysa, kesinlikle bak ikv'ye.

edit: oyundan bahset demişsin. yaklaşık 50 yıl önce dünyaya bir meteor düşüyor, o anki iletişim koşullarını biliyorsun. kimsenin bırak dış dünyayı istanbul dışında hiçbir yerden haberi yok. yeraltında saklı kalmış türler, büyü ve bilimle ortaya çıkmış yeni ırklar, ve istanbulun bununla savaşmasını anlatıyor oyun. ama oyun 50lerde geçmiyor. sitesindeki hikayelere bakarsan 2000li yıllara kadar anlatıyor. biz oradan başlıyoruz. teknoloji de ona göre gelişmiş. mesela fotoğraf makinesini kimse görmemiş neredeyse. onu da bir görev metninde okumuştum, görevi aldığımız kişi karakterimize fotoğraf makinesi kullanmayı öğretiyordu. :)

oynanışı öbür mmorpg'lerden biraz farklı. grafikleri de. mesela ilk oynadığımız bölge, eminönü. lisede okulla istanbula gittiğimde serbest sürede herkes mısır çarşısını 1-2 kez turlarken ben gayet rahat bir şekilde her yere girip çıkmıştım. adım gibi bildiğim harita. :)

hikayesi gerçekten çok kompleks. eğer istersen mesaj da atabilirsin.

Star Wars serisi için KOTOR 1 ve KOTOR 2 demek istiyorum. C 64 zamanından beri oyun oynarım, senaryo olarak aklıma bu 2si geldi şimdi. Oyundaki diyaloglar ile senaryonun değişebildiği, her cümlenin oyuna etki ettiği bir senaryoyu adeta sen çiziyosun, yazıyosun. hikayede çok başarılı twistler var, heyecan var, cutsceneleri merakla bekliyosun falan..

aklıma gelirse başka oyunlar yazarım.

Sinematografi görüntüyle ilgilidir sanat yönetmenliğiyle karıştırılıyor. kameranın açıları, ışık, renkler, çekim ölçekleri vs. bu bakımdan mı değerlendirmemizi istiyorsunuz ?

Blizzard'ın herhangi bi oyununu oynayan birisi bul, senin ekmek yiyeceğin kişiler onlar. Efsane sinematikler yapıyorlar ve bazı görevleri sırf o sinematikleri izlemek, tekrar izlemek için yapıyoruz. Hatta blizzard film yapsa izlerim kafasındayız. (Ve evet, normal şartlarda böyle olayları sevmesem, hiç izlemeden geçmeye kassam bile bazı oyunlarda o introlar falan daha feyz veriyor oyunu oynarken)

(bkz: boks)

eğer yapabileceksen, dövüş sprolarının kralı budur: (bkz: muay thai)

kişisel sporlardan yüzme ve tenisi önerebilirim.

+1 hlidskjalf

tenisi deneyebilirsin.

parkour tipi bişey olabilir.
Türkiye'de var mı bilmiyorum gerçi, araştırmak gerek.

herhangi bi dövüş sporu

bisiklet almayı düşünüyorum ama herhangi bi resmi spor olarak kaydolacağım biyer varmıdır yarışlar için

hemen hemen her şehirde üniversite kulüpleri var onlara yamanabilirsin. düzenli olarak bisiklete binersen onlardan birileriyle mutlka tanışıp ahbap oluyorsun zaten.

Black?

metal yar..k
edit:Dalga geçmiyorum

abi bi ara atmosferik yarrak metal vardı ama bunu aramıyodun inşallah?

@egilincecataligozukmeyenentelmuslukcu

www.youtube.com

çünkü popüler kültür muhteşem bir şey.

sürü psikolojisi. kral çıplak diyemiyorlar.

sözlüğün etkili bir sosyal medya aracı olduğunu bilen sektörler bazen böyle -gizli- reklamlar yapabiliyor. müşteri hizmetleri temsilcisi yazardır mesela.

ekşinin ipiyle kuyuya inersen çıkamazsın. herkesin poz atma derdi var ne yaparsın...

cok cok normal:) kötü dese, pizzadan anlamiyo diicekler :)

var olmayan parfümü dünyanin en iyisi yapip üstüne öve öve bitirmezler. orjinaline cok daha iyi diyenler vardi hepsi gitti simdi :))

antik.eksisozluk.com

bazen okulun uzadığına falan kızıyorumda şu duyuruyu okuduğum an o anlardan biri değil. allah yardımcın olsun bro.

hayatını henüz bok etmedin ama o yolda ilerliyorsun.

para biriktir biraz, sonra istediğin bir mesleği yap. okul gerçekten çok önemli değil.

Bazen insan o kadar alışır ki, başkalarının beklentilerini kendilerininki zanneder. Galiba kendi hedeflerini tartmanın vakti gelmiş. Ve çok da geç değil, zaten insan bu yaşlarda farkediyor. Yaşıtız diyebilirim ve müzikle ilgileniyorum ama çocukluğumda "avukat", "doktor" kelimelerinden başka bir şey duymadım.

Gerçi sen dayatma değil de belki mecburiyetten bu yaşta memur hayatına başladın, orasını bilemedim ama yazdım işte. Belki bir yerinden ilham olur, ampul yaktırır.

Yaşadığın yerde gezecek para harcayacak bir yer yoksa deli gibi para biriktir aga. Sonra hayallerin için harcarsın. Ne bilim istediğin işi ararken o parayi kullanırsın falan. Eyyollamam bu kadar.

hiç mi hırsın yok lan. hani haberlerde çıkar ya, nazillili kaportacı suyla çalışan araba yaptı gibisinden. kafayı bişeye tak, takıl git peşinden. 22 yaşındayken "aslında var ya ingilizce öğrenmek lazım" diye kendi kendime ingilizce öğrenmeye başlamıştım, yıllar yılları kovaladı, noldu ben de anlamadım, şimdi 34 yaşındayım çevirmenlik yapıyorum.

Belirli bi ayarı olmadığı için o düğmeler orda. Hoşuna giden bir ses bulana kadar oyna işte.

pek de bir ayar yok. clean tonlarda istediğin sesi elde etmek için bass mid treb ile oyna. sert tonlar için bassı sona yaklaştır, gaini kökle.

amfide hiçbir efekt yok (reverb, chorus,flanger, delay vs...) fazla beklentin olmasın. ya analog pedal seti edin ya da başlangıç için bir gitar prosesörü al.

gitar üzerindeki volume ve ton düğmelerini sonuna kadar aç. amfinin eq butonları saat 12 yönündeyken (yani amfi "flat" konumdayken) bi dinle amfiyi. mümkünse amfinin sesi son çeyrek içinde olsun ki karakterini yansıtabilsin. sonra da işte yukarıda söylendiği gibi oyna basla, midle, tizle. senin kulak zevkine kalmış. ha, baktın çıkan sesi beğenmedin; o zaman gitarın düğmelerini kurcalayabilirsin.
overdrive ın gain ini ne kadar açarsan ses o kadar güçlenir, bozulur, uzar. bu da senin keyfine kalmış bi şey. zaten overdrive kanalı için ayrı eq podları bulunmuyor amfi üzerinde. yani sadece clean ve overdrive volume dengesini tutturman kalıyor geriye (çaldığın parça içinde kanallar arasında geçiş gerekliyse tabii).
eğlenmene bak, çıkan sese çok takılma. zaten amfinin yapabilecekleri bayağı sınırlı.

altyapısıyla da alakalı müziğin ve evet ben de bazen ayıramıyorum. ama müzik kulağımın da kötü olmasının katkısı vardır elbet.

doğan duru gayet güçlü sese sahip bir solist,maltsa cenk durmazel gibi vokale sahip olmasını geçtim bastan bile tanıyabilirsin, bu iki grubu diğerleriyle kıyaslamak yanlış bence bide diğer yazdıklarından biri bayan vokale sahip onu ayırt etmen daha kolay gibi.

ses renginden ben ayırt edebiliyorum da tarz bakımından pek yenilik yok evet, ülkemizde özellikle rock müzik alanında az grup olduğu için 2007 senesinde özellikle alternatif rock birden patlama yapınca tüm gruplar sahiplenildi ve birbirlerine yakın tarzdaki gruplar bu sahiplenilmeyi tv dizilerine, kanallarına, reklamlara vs. müzik yaparak devam ettirebilir oldular ve gittikçe birbirlerine benzediler nedense. belki de o tarzı daha çok sevdi izleyici/dinleyici ve onlar da aynı yöne yöneldiler hep birlikte. tavsiyem, sadece radyoda çalanlarla sınırlı kalmamalı. ülkemizde az da olsa farklı şeyler yapan gruplar/kişiler var bu alanda, araştırıp dinlemek lazım.

türk rock müziğinin pop-rock kategorisine yakınsadığı doğru ama hepsi bir birine benziyor pek doğru değil gibi. senin örneklerinden gidersek zakkum'u ve redd'i bu gruplardan rahatça ayırırım. ha türk grupları geneline inersek athena ve duman gibi senin verdiğin örneklerden farklı ve rock'un farklı tarzlarını icra eden iki grup genellemeni direk bozuyor. ayrıca bu gruplarıda incelerken powerturk'te çalan şarkılarına değil albüm içeriklerine göre ayırmak gerekir ki o zaman farklılıklar daha rahat anlaşılabilir.

genel olarak ayırt etmek zor geliyor bana. modelin vokali kadın tamam da aynı şarkıyı diğer bir rock grubundan bir erkek seslendirebilir ve sırıtmaz. çünkü kendilerine has bir tarzları yok grupların. dinleyince tamam bu şu grup diyemiyorsun. dj anons edince haa ok diyorum.

duman'ın pek çok yeni gruba model olduğunu düşünüyorum. son çıkan nesle duman dahil değil elbette.

vaziyetin bu şekilde olmasının birçok nedeni var ama bana göre öncelikle belirtilmesi gerekilen, iyi vokal çıtamızın tonda kalabilme olmasıdır. gerisini saymamı benden isteme bile.

bence saydıklarndan malt ve redd ayırt edilir müzik sözler farklı athena duman zate kendi müziklerini gayet iyi yapıyolar ama sizofren hayallerin dedikleri doğru patlama olunca millet aynı şeyleri yapmaya başladı bide neyse var yenilerden yani albümleri yeni tabi de solistin sesi gayet güçlü ve şarkıları diğerlerinden net olarak ayırt edilir.

türk rock hicaza yakın, insanı şaşırtmayan bir müzik türü. yani bir sonraki akoru veya vokaldeki melodinin devamını tahmin etmek genelde zor değil. o yüzden hepsi birbirinin aynı gibi geliyor.

bu tarz grupları çok dinlemem ama yazdıklarından redd ve tnk'nin vokalleri aradan sıyrılanlar olur. eğitimli oldukları, kendilerini belirli bir seviyeye getirmeye özen gösterdikleri belli. pinhani zaten mıymıy, malt'ta da cenk var zaten çok eğitimli olmadığı belli, 84'ü zaten sahilde çalarken toplamışlar gibi. tnk'yi üniversite şenliğinde denk geldi canlı izledim vokalleri gayet başarılı. müzikleri de biraz ingiliz tarzı, geri kalan piyasayla çok uyuştuğunu söyleyemem ama türk olduğunu belli ediyor yine de. ingilizce birt-rock yapıp ingiltere'de turnelere çıkan revolters'ın müziği bile "ben türk işiyim" diye bas bas bağırıyor, içimizde var herhalde o düz adamlık.

vallahi, türkçe mürkçeden ziyade, dünya çapında böyle bir sorun var. ben oasis'in mesela coldplay'den o kadar farklı olduğunu düşünmüyorum. 80'lerden itibaren, pop piyasayı ele geçirince, rock hem belli kalıplara sıkıştı, hem de poptan kendini çok ayıramaz oldu. halbuki 80'lere ve öncesine dönelim, kurtalan ekspres'ler, moğollar'lar, ucundan yetişen bulutsuzluk özlemi'ler, sayarsan fikret kızılok'lar, şu an aklıma gelmeyen bir sürü şeyler, günümüzde pek nadir bulunuyor.

ha hala var mı, var. korhan futacı var mesela, sırf vokalleriyle değil bütün müziğiyle farklıdır, ne kadar rock sayarsan. ya da işte, eheh, çok bilmiyorum galiba. bu kadar biliyorum. tüh.

yapma canım, yapma arkadaşım....

inci sözlük hesabını kapat ve sonra üstünde ki montunu çıkarmasını sağla.

sözlük hesabı yok. tipik ergen davranışlarından çıktı artık olay. a-tipik bi ergen zaten kendisi.

bence döv

lise çağında adam. kafalı da diyorsun. e evde normal büyümüş başka bir çocuk da varsa, sorun kendisidir. bırak istediğini yapsın. belki bakarsın illuminatiye girer. ordan da bölge milletvekilliği falan... her şey ders değil.

zannedersem kendi kararlarını ve omzundaki yükleri tartabilecek yaşta.

dövmekle çözülebileceğini bilsem döverdim.

o yaştaki gençlerin çevrelerinden ne kadar etkilenebileceğini hesaba katarak, belki yeni bir çevreye girmesini sağlayabilirsiniz. hiçbir yer yoksa bile en azından kendi arkadaş grubunuza katın. lise zamanı ben de bir dellendiğimde, abim, aramızda da 7 yaş var, arkadaşlarıyla gittiği her yere beni de götürmeye başlamıştı. o yaşta birine iyi gelebiliyor böyle şeyler farkında olmadan. ne kadar işe yarar bilmiyorum ama farklı insanlar gördükçe belki kafası da dağılır. kendi başına kalmasından iyidir her halükarda.

bir de, çok da öyle kafa bulmayın. ters tepmesin.

@idyl

dediğin gibi hocam, kendisi farklı bir şehirde okuyor o yüzden böyle oldu sanırım. benim yanımda olsa dediğin gibi yapacağım da benim yanımda değil işte. ama iyi bir öneri.

illuminatiye mi katılmak istiyore? ne tür bir takmak bu yane?

o yaşta kafa fazla çalışınca da böyle oluyo sonra, illuminatiyi çürükcek tezler-hipotezler at ortaya.

@sansar11x

çok detaylı anlatırsam işin ucu kaçabilir. içime kötü kötü hisler giriyor, kötü şeyler yapacakmışım gibi geliyor diyor. mesela biraz önce van depremini ve japonya depremini illuminati'nin yaptığını iddia etti. sonra 12 aralık'ta empire states binalarına terörist saldırıların olacağını ve iddiaya girmek isteyip istemediğimi sordu. kaliteli müzik dinlesin diye kendisine dolaylı yollardan rock müzik sevgisi aşılamıştım. bu tür müziklerin içindeki mesajlardan bahsedip duruyor. ne bileyim detaylandırırsak sayfalar yetmez.

@lahavle

çürütüyorum ama inatçı pezevenk. =) ne alaka ne alaka deyip geçiyor.

illüminati'nin gerçek olduğunu ama bunu dert etmenin anlamsız olduğunu ve bunu dert edemeyecek kadar da şenlikli bir varoluşumuz olduğunu ve bu dünyanın da illüminati'yi bir moda haline getirdiğini ve moda haline getirdiği herşey gibi illüminati'yi de birgün geride bırakacağını söyle. geride kalacak bir şey için hayattan geride kalmasın.

illuminati var ki olum zaten :)

başka şehirde yaşaması kötüymüş. orada ona sahip çıkacak bir arkadaş, akraba varsa güzel olurdu.
öyle bir şey yoksa şayet, ne bileyim, sürekli postayla sürekli bir şeyler yollamak, kitap olsun, cd olsun, işe yarar mı acaba. onu meşgul tutacak, ilgi gösterildiğini bilmesini sğalayacak şeyler. sık sık arayıp sormak falan. yalnız bırakmamak lazım.
küçük kardeş olunca insan, dellenme hakkı hep elinde gibi bir hisse kapılabiliyor valla. neredeyse otuz yaşına geldim, arada hâlâ yapabiliyorum. abim de 3 bin km uzakta yaşıyor artık. ama öyle bir ruh halinde olduğumdan haberdarsa, hâlâ sık sık arayıp havadan sudan muhabbet ediyor. o bile iyi geliyor açıkçası. o yüzden, koşullar da müsaitse, böyle bir şeyi de denemek lazım. hatta çok uzak bir yerde yaşamıyorsa ziyaretine gidin kırk yılın başı da olsa?
velhasıl kelam, büyük kardeşler küçüklere sahip çıkmayı bırakmasın:) sonradan gelenler biraz şımarık mı oluyordur nedir, ihtiyaç duyabiliyor böyle şeylere:)

biliyorum hiç yardımcı olmuyorum ama bence birimizin çıkıp da bu ipnelerin çarkına çomak sokması gereklidir.

@idyl

kendisi biraz asi. çok arayıp sorunca niye beni çok arayıp soruyorsunuz diyor. mesela yarın okuluna bırakacağım arabayla, benimle gelme, ben otobüsle gideyim, daha özgür hissediyorum diyor. aradığımızda çoğu zaman telefonu açmıyor. böyle bir çocuk işte. ilginç bir tip.

illüminati kasımpaşada otururken biz ona illümin abi derdik :) sonra gurbete gitti böyle büyüdü başarılı oldu. bir yandan gurur duyuyorum ama diğer yandan da çok zıttıma gidiyor böyle gökdelene uçak sokmalar falan ki o da füzeymiş yeni öğrendim :) farketmez sonuçta yerli yersiz sokma arkadaşım füze uçak herneyse.

o muhtemelen karakter olarak değil yaşı gereği asi ve muhtemelen yurtta kalırken ailenin ne sıkla aradığı bir "cool"luk ölçme aracı. valla zor durum harbiden. ailesi değil de arkadaşı gibi ara sen de? yani ebeveynin aradığı zaman genelde yaptığı gibi bir sürü soru soracağına muhabbet et. büyük kardeşin sadece küçük kardeşi değil aynı zamanda yakın arkadaşı olmak da o yaşlarda başka bir "cool"luk aracı olabiliyor. ihtiyacın olmasa bile bazı konularda yardım iste, fikir al, derdini anlat. zaten öyle bir ilişki vardır belki aranızda, bilmiyorum ama iyidir böyle yakınlıklar. bunun illuminati'ye kafayı takmamasına doğruda ne katkısı var, onu da bilmiyorum, ama o yaşlarda insan saçmalamaya müsait oluyor. hatta yatkın oluyor. gelip geçici bir şey de olabilir. gelip geçici bir şey gibi davran sen de, konusunu çok açıp üsteleme, inada bindirmesin. başka muhabbetler geliştirin aranızda.

sanıyorum geçicidir. ergen kafası. ben de tüm arkadaşlarım abilere gidiyor diye abilere gitmek istiyordum o zamanlar. alkolü falan bırakmıştım. kafa yerine gelince çözülür her şey. yaptığı ya da yapacağı şeylerin bir kaç sene sonrasını etkileyeceğini sanmıyorum. hayırlı geceler.

WoW'u benden Tetris ile kıyaslamamı iste ama kınayttan isteme. Nolur bu vahşete bir son verin.

nolur sorulan soruya cevap verin, altınada not: wowla kınayt karşılaştırılamaz deyin, bu vahşete bir son verin

Dostum sen beni yanlış anladın. Hemen sorularına geçiyorum.

1. Yapılır ama pvp gerçekten çok farklı. Bir kere en önemli fark, her sınıfın en az 2 tane ayrı dalları olduğunu sayarsak, oynanabilen 20 veya daha fazla dal var. Ayrıca bu dalların hepsinin değişik savunma mekanizmaları ve heallarının olduğunu düşünürsek, denge resmen sağlanamıyor. MMOların resmen şahı olan KO'daki potiona basılı verme sisteminden caymaları çok büyük bir hata olmuş. CZ gibi bir yer bile yok.

2. WoW'un ve diğer oyunların yaptığı bir diğer hatadır bu. İnsanların tüm seviyelerdeki eşyalara, aynı koşullarda ulaşım hakkı tanıması oyun ve karakter dengesini bozan başka bir unsurdur.

3. Şimdiki oyunların çizgi roman tarzında yapıldıkları doğru. O köşeli ve flash tarzı çizilmiş modelleri şimdiden özledim.

4. O Knight Online guildleri artık kalmadı. Guild varlığı ile bir güç, bir kitle oluşturmak gerçekten zor. Varsa yoksa 10 kişilik, 25 kişilik guildlar. Onlar da aynı şeyleri yapıyor.

5. Çok bir hikaye dönüyor diyemem.

Tavsiyem eğer hala şevkin varsa Knight Online oynaman yönünde.

wowdan bahsedecek olursam
1. tabiki yapılır. sistem biraz farklı ama yapılır. üstteki arkadaşı düzelteyim, wowda 11 class ve herbirinde 3 tane talent olmak üzere 33 ayrı oyun şekli vardır. denge sağlaması zordur ama çok aman aman farklar da yoktur
2. görevden alınan itemler işe yaramaz itemlerdir, asıl önemli itemler raidlerde ve gıdım gıdım aldıgın puanlarla aldıgın itemlerde. bunları da kasması yetenek, sabır ve zaman ister. dolayısıyla parayı bastıran değil, yeteneğini ve zamanını ayıran iteme sahip olur.
3. bişe diyemem, zevk meselesi.
4. şans meselesi, güzel bir guilde denk gelirsen güzel muhabbet şamata yaparsın.
5. hikayesi çok iyidir. hem yeni paketle birlikte horde ve alliance arasındaki rekabet kızışıyor.

gw2

pve istiyorsan WoW, pvp ise GW2.

pvp için de WoW olabilir ama şu an sezonlar kapandı, yeni paket 25 Eylül'de çıkıyor.

kesinlikle wow. tam zamanı, haftaya yeni paket çıkıyor.

Arabalı vapur biletleri netten alındığında daha ucuza geliyor diye biliyorum. Eğer vapur kullanılacaksa yapılacak ilk adım bu olsa gerek. Karayolu hakkında pek bilgim yok.

Tekirdağ üzerinden Gelibolu - Lapseki feribotuyla geçiş yap. Eceabat - Çanakkale de olabilir ancak Gelibolu'dan Eceabat'a giden yol pek düzgün değil, o yüzden daha önce olan Gelibolu'dan geçmeyi tercih et. Oradan dümdüz aşağı zaten.

Feribot: Otomobil(1+7 Kişi) 29,00 TL

Hem ucuz hem kısa. 600 lira verip bandırma'dan gidersen hem uzun hem pahalı oluyor ve sadece yol olarak değil, zaman olarak da daha uzun sürüyor.

2

oyum siyaha.

2 ya da 3.

Artık çok fazla haşır neşir olmadığım için marka, model vererek yardımcı olamayacağım. Öncelikli olarak sesi ve tonundan ziyade; klavyesi, tutuşu iyi ve şekli güzel olan bir gitar seçilmeli. Çalmayı öğrenirken, seni en çok yapısal özellikleri ilgilendirecek. Şekli ve rengi de sevdiğin bir gitar olması açısından önemli.

Bas gitarda 5 veya 6 tel olması, elektrik gitarda 7 veya 8 tel olmasıyla aynı. YouTube'da iki el klavya üzerinde Mario çalmana yarıyor. Şu an alışma ve kaslarını eğitme aşamasında ekstra bir tele ihtiyaç duyduğunu düşünmüyorum.

Merak ettiğin başka detaylar varsa, elimden geldiğince açıklarım.

@hlidskjalf teşekkürler öncelikle, bir de teorik eğitimi sormak istiyorum normal gitardan farklılıklar var mı?

Gözümden kaçmış diğer sorun, gecikmekmeli olsa da yazayım. Umarım okursun.

Farklılıklar var tabi ki. Bir kere temiz ses için uyguladığın kuvvet farklı. Yaptığın alıştırmalar sırasında elin ve kolun güçlenecek. Perde aralıkları da daha geniş, bu da ayrı bir alışkanlık konusu olacak.

Büyük değişimlerden değil ama detaylardan bahsedebiliriz. Yine de aynı değiller. Herhangi bir telli çalgıdan öğrenimlerini aktarabileceğin bir enstrüman.

bas gitar dedigin 6 tel olmalı, mydukkan.com

www.youtube.com lirik pek seyrek değil ama benziyor

(bkz: chillwave)

makina almak.

makina alır ütü almazdım

makine almak. deterjanı falan ucuz yada az koyabilir.

makine almak.

zaten kırmızı boxerlarımı çamaşırcıya götürmeye utanıyordum :(

evde halletmek zaman, birine hallettirmek para istiyor. eğer uğraşacak zamanın yok ve kesinlikle temiz, ütülü kıyafete ihtiyacın varsa çamaşırcı; eğer çamaşırcı uzun vadede tuzlu gelecek ve zamanın varsa çamaşır makinasi derim.

20 çokmuş yaw, düşünürdüm.

ama izmir alsancakta bi makine çamaşırı 10 tl ye yıkadıkları için çamaşırcıya götürürdüm eğer benim yerime bu yıkama işiyle ilgilenen biri olmasaydı.

verdiğin parayı saymıyorum ama hala bazı çamaşırlarını utanıp götüremiyosun sorman hata.

kaç sene oturacaksın makine alma ihtimalin olan evde?

4

oha 20 lira ne ya? abd'de 1.bucuk dolara koca camasir makinesi dolusu camasiri yikiyorsun. makine al hacit.

makina al evde temiz temiz yıka bence..düzgün asarsan ütüye bile geek kalmaz.. şahsen ben öyle yapıyorum.gömlek v dışında ütü yapmıyorum

hiç deneme bence. sıkıntı yaratabilir.

Öncelikle, benim bildiğim kum torbaları tavana monte ediliyor. Diğer yandan, herhangi bir boruyla uğraşıp riske girmeye değmez.

mecbur ayaklılardan alcan hacu
mahmutpaşa'dan ucuza almıştı bir arkadaş 6-7 ay önce. 150-200 TL civarındaydı.

soad - soldier side

Tarkan - Gecemin Ürkek Kanatlarında

melancholy man

münir nurettin selçuk - söyle sevgili

www.youtube.com

moby-everloving

rosey-love

neset ertas- kendim ettim kendim buldum

www.eksisozluk.com
tüyleri diken diken eden şarkılardır.

ediz: bu aralar en çok Sibylle Baier'in Girl'üdür. www.youtube.com

elliott smith between the bars

www.youtube.com

olmaz diyesim var ama "cumartesi" ve "köprü" diyorsun. hiç emin olamadım.

O saatte kesin olur.

6 mi? vay arkadas, siz nasi yasiyonuz istanbulda. tesekkurler cevaplar icin.

cumartesi gecesi 1'de bile köprü kuyruğunda beklemişliğim var. 6'da orada olacak gibi çıkmanız gayet doğru olur. iş çıkışı trafiğine bir de cumartesi gecesi eğlencesi trafiği eklenecek. tabii öncesinde anadolu yakasında e-5'in civcivli anına da denk geleceksiniz muhtemelen. yani saat 6 trafiğine makul bir yerden dalmanız lazım.

Donmaya yüz tutmadığı sürece tadında değişim olmaması lazım.

Buzluksa 1 st.e kadar, derin dondurucuysa 15-20 dk. Afiyet olsun.

derin dondurucu=buzluk gibi kullanıyorum ben söylerken ama farklı mı bunlar? farklıysa bizim biralar derin dondurucuda.

Farklı evet. Soruyu yazalı yarım st olmuş durumda zaten çıkarın artık. :)

Ben hep buzlukta sogutuyorum. Hafif soguk bira icin. 10 dk civarı ideal. Mis gibi oluyor.

kısmet var. bir yerden para gelecek.

mabadını ört bi daha. camı pencereyi de kapat yat artık sonbahar belli olmaz çarpar.

Ha bir de intihar eden bayandı. Onu da hatırlıyorum.

son zamanlarda birine kötü davrandığınızı hissettiğiniz oldu mu?

Hayır

Chrome'da adres kısmına "about:plugins" yazarak girebileceğin panelden Flash'ı aktifleştirmen gerekiyor olabilir. Çünkü Chrome kendine ait bir flash kullanıyor ve senin güncellemenden etkilenmemesi muhtemel.

HTML5 oynatıcıya geç:

www.youtube.com

"Join the HTML5 Trial"

makro; oyun içi ya da başka bir programle; oyun karakterinin belli bir hareketi yapmasıdır.

mesela wow oynuyorsun; tek tek tuşa basmak yerine tek bir tuşa basıyorsun ve tüm takımına sırayla can basıyorsun.

makro olayı oyundan oyuna değişir. mesela bazı oyunlarda kendini bandajlamak için bandaja 2 kere tıklarsın, kendine tıklarsın ve beklersin. öyle makrolar vardır ki, senin canının azaldığını anlar, bandajlar ve hatta bandajlama süresini bekledikten sonra gerekirse tekrar bandajlar.

mikroyu duymadım.

üstteki arkadaşın anlattığı makro terimi programlanabilir tuş anlamında. senin sorduğun makro mikro olayı RTS (real-time strategy) oyunlarında geçerli. daha çok Warcraft ve Starcraft oyunlarında duyarsın. Makro oyun içindeki bina dizilimi, gelişim ve ekonomi hakimiyetini, mikro oyun içindeki her bir ünitenin kontrol edilmesini tanımlıyor.

mesela mikroya en güzel örnek videolardan biri budur: www.youtube.com

Macro management ve micro management'ın kısaltması onlar.
Macro olan, genel olarak bir şeyleri yönetmek. Binaları dizmek, tax rate ayarlamak falan.
Micro olan ise, ıncık cıncık işler, her bir birimin hangi şehirden beslendiğini ayarlamak, her bir binanın tax'dan yüzde kaç alacağını ayarlamak gibi olaylar.

www.imdb.com en altta yazan parça olmalı.