ben arama bolumunu kullaniyorum.
"aynen girildigi gibi" yazan yere kullanici adi yaziyorum. aratiyorum. ornek..

www.eksiduyuru.com


edit: hepsi cikmiyor ama.

arama bölümünde en alttaki "yazarı" bölümüne nick yazıp arat.

polis kovalamıyor. kesin izlemişsindir zaten..
ocean's eleven
italian job

dolandırıcılık yok ama kacma kovalama diyorsan the fugitive

@jeanne hebuterne; izledim :)

Ancak bu tarz filmler de olur tabii ki bilmediğimiz varsa.

gangster jacques mesrine'in hikayesini anlatan seri:

l'instinct de mort (public enemy no1 olmadan onceki hayati)
l'ennemi public n°1 (public enemy no1 olmasi ve devami)

tavsiye ederim.

izlemediyseniz bandits.

the bank job

Biraz alakasız ama, tema yine dolandırıcılık:

(bkz: matchstick men)

Tam uymuyor aslında ama 21 olabilir. Gerçek bir hikaye üzerinedir.

(bkz: Nueve Reinas)
Zeki dolandırıcı filmi, tavsiye ederim.

hayli eskilerden izlemediyseniz the sting.
ama benim izlemeye doyamadığım hile, hurdanın en eğlenceli versiyonunu sunan diggstown.

(bkz: daemon tools)

winrar da açıyo bildiğim kadarıyla. normal zip dosyası gibi açıyosun.

daemon yerine gizmo drive'i tavsiye ederim, sag tik mount image diyerek sak diye aciyor;

arainia.com

(bkz: alcohol 120%) bunu yükledikten sonra elindeki iso formatlı dosyanı içine at ve sanal sürücü oluştur de, işi bitir.

power iso da işini görür netten aratırsan bulabilirsin kullanmasıda çok kolay

alternatif olara magiciso

meslek lisesi mezunuyum ve acaip pişmanım o derece hele ki kızsa hiç göndermenizi tavsiye etmem..

geçende birisi sitem etmişti oraya yazacaktım ama üşendim desem yeridir. okulu (ilkokuldan üniversiteye kadar) sadece ve sadece sosyalleşme alanı olarak görmek gerekir. kişinin hevesleri yapacağı işi belirliyor. tabi eğitim ve okul birbirine karıştırılmamalı. ben şu an ki okulların eğitim verdiğine inanmıyorum. ben anadolu lisesi mezunuyum ama meslek lisesi okumak isterdim.

kız çocuğu olmasından mütevellit meslek lisesi pek uygun kaçmayabilir. düz lise kızlar için sosyal ortam olarak daha uygun. daha az sıkıntılı bir ergenlik dönemi yaşar hiç olmazsa. bu da uzun vadede daha mutlu olmasını sağlar. okula gelecek olarak bakmayın kesinlikle.

bence de düz lise yazabilir zira bu bahsettiğiniz avantajlara önümüzdeki 4 yılı için güvenmeyin derim...

kesinlikle düz lise. avantajı yok dezavantajı var meslek liselerinin. meslek lisesinden mezun olunca lise birincisi falan olmadığı takdirde 2 yıllık üniversiteye gidecek.

meslek liseli olarak iletişim'de gelecek çok parlak.

Kesinlikle meslek lisesi.Kusura bakmayın ama düz lise amele kaynağı ,çıktığı zamanda bir nane olma imkanı yok. En azından mesleği olur. Bunun dışında kat sayı olayıda kalktı. Üni isterse diye.

düz lise

söz konusu olan iyi bir meslek lisesiyse olabilir. çünkü meslek lisesi var, meslek lisesi var. kimileri ip kopuk mıknatısı gibi, kimileri de en seçkin okullara taş çıkarır. zaten katsayı olayı da kalkıyormuş herhalde. ama geri gelmeyeceğini de kimse garanti edemez tabi.

bi de şu var. kardeşinizin konuya yatkınlığı yoksa doğru dürüst bişe öğrenemez meslek lisesinde. bunu baştan kabullenin. mezun olduğunda hiç olmazsa bi mesleği olur yanılgısına kapılmayın. meslek sahibi falan olamaz o şekilde.

modeme ethernetle senden baska erisen var mi?

yoksa, modemin fisini cek 1-2 dk bekle sonra tekrar calistir.

eger bu da cozum olmuosa ve yakin zamanda herhangi bi ayarini degistirmediysen. yarin sabah duzelir. iss den kaynaklaniodur.

aynı problem bende de mevcut. genel bir şey heralde. 2 gündür böyle.

edit: yanlız bende o hata çıkmıyor. 10dakkada bir bağlantı kesiliyor.

hesap hareketlerinden görebilirsin, hesap işletim ücreti?

hesap işletim ücreti. çoğu banka altıncı ay ve onikinci ay olmak üzere yılda iki kere alırlar.

bu soruma cevabı, vereceği bilgiden kesin emin birinden istiyorum özellikle cünkü duruma göre s...cam agızlarına...kanuni olarak benim hesabımdan heber verilmeden böyle bir oynama yapılabilir mi?

sakin ol yavru, ac hesap hareketlerine bak nedir ne degildir. burda sorup kesin bilen cevaplasın diyecegine tak kartını bak. nerden bilelim senın hesabında olan hareketleri.

geçenlerde benzer bir başlık açılmıştı. o garanti ile ilgiliydi. hesap açtırırken imzaladığın sözleşmede yer alıyordur bu durum.

www.eksiduyuru.com

oraya yazdığım cevaptan kopyalayayım:

mesela ben finansbank'ın sözleşmesinde yer alan ilgili maddeyi yazayım örnek olması açısından:

"...keza Müşteri'ye herhangi bir ihbarda bulunmaksızın değiştirebileceği miktarda bir "Otomatik Hesap İşletme Ücreti" tahakkuk ettirmeye ve bunları Müşteri'nin Banka nezdindeki hesabından resen tahsile yetkilidir."

oha, yalnız ben bunun 26.000 tl ve 24.000 tl olarak anlayınca zor oldu tabi...
hesap işletim ücreti olabilir...

aynısı benimde zamanında başıma geldi. küçüktüm o zamanlar harçlığımı abim almasın diye gittim annemin hesabına yatırdım ertesi gün gittiğimde yarısını banka almıştı. keşke abim alsaydı..

hesap işletim ücreti.
hakları var sen hesabından para almaya.

yılda 2 defa alıyor isbankası. adamlar yıllık 50 tl alıyoruz yerine 6 aylık 25 alıyoruz diyorlar. bunu da haziran sonu ve yanılmıyorsam aralık sonunda kesiyorlar. hesapta buldumu o tarihlerde kesiyorlar sormadan. ancak bu durumdan herhangi bir otomatik ödeme hesabı açılarak kurtulabiliniyor. bir altı aylık dönemde otomatik ödeme hesabından 1 kez bir çekme dahi bu paranın kesilmesini engelliyor. yani iki aylık dönemde birer kez otomatik ödeme hesabını çalıştırmak bu paranın alınmasından kurtulmaya yetiyor. hakları var mı mevzusunun ayrıntılarını ben de merak ediyorum.

vay annesizler vay...bilgi paylaşan herkeze tesekkurler...he bu arada fury yazmayayım yazmayayım dedim ama ...ne bu samimiyet...

hesap işletim ücretidir muhtemelen. itiraz edip paranı geri alabilirsin. elektirik-su-telefon-adsl vs herangi bi faturaya otomatik ödeme talimatı verince bu hesap işletim ücreti kesmiyorlar bi daha diye biliyorum.

kanım ısındı sana ondan.

allah allah dünyanın işine bak. benım de 100 lira vardı hesapta. bugun baktım 26 lira kalmış. iki ay önce aynı eyi yine yapmışlardı, yıllık kart ücretidir diyerek geçiştirmiştim. yarın gidip soracam hayırmı hafız diye.

banka ile, banka müşterisi sıfatıyla aranızda imzalamış olduğunuz bireysel bankacılık sözleşmesinin ilgili maddesi gereği bankanın bu ücreti hesabınızdaki paradan tahsil etme hakkı mevcut ve hukuken de geçerlidir. vereceğim bilginin kesinliğinden emin olup olmamanız size kalmış.

tekrardan tesekkur bilgilere.

sırayla devam ediniz. spoiler'larla dolu fekat ayrıntılı bilgi için;

(bkz: the final break)

sırayla da izlenebilir. film olan zaten diziden bağımsız. önce filmi sonra diziyi izleyin farklılık olsun :)

21 ile 22 dizinin son bölümleri. normalde dizi orda bitiyo.
son bölümde 4 yıllık bi süreyi göstermemişlerdi hani. "4 yıl sonra" diyip bitirmişlerdi diziyi. the final break o aradaki 4 yılı anlatan bi bölüm/tv filmi gibi bişey.
the final break ile 23-24. bölüm diye geçen şeyler aynı.
21-22-the final break şeklinde izle.

sineklik yok malesef. ev de 7. kat ama azmedip girmişler bi şekilde. tek tek yakalasam mı acaba. pek kaçmıyorlarmış aslında yaklaşınca :)

biraz acımasızca ama elektrik süpürgesiyle yakala hepsini.

ışığa tapma durumları varsa odadaki tüm ışıkları kapat ve bir masa lambasını duvara doğru yak. Hayvanları bulman daha kolay olur :)

ışıkları kapattığınız zaman monitörde bitiyörler hemen. dilinizle bile yakalarsınız. :D

allah belalarini versin bunlarin, bende de var... sivrisineklerle bir olup uykumu mahvediyorlar.. gazeteyi rulo yapip giris bunlara hocam, soykirimi hakediyor bunlar..

alakasız olacak ama bir keresinde bizim evde sayıları birden çoğalmıştı. yaptığım arazi taraması sonucu mutfakta bir torba bozuk soğan olduğunu keşfettim. kımıl kımıldılar. hani bir kolaçan edin derim.

Şehir Ankara mı?

Bunlardan genelde balkonların tavanlarında olurdu. Genelde bir kere bir yere kondular mı uzun süre kımıldamıyolar.. Annem süpürgeyle vura vura düşürür sonra da böcek ilacı sıkardı her yere ama bilemedim.

bu sabah kerataların hepsini yerde ölü olarak buldum. yine de tekrar ürerlerse şeltoks/raid ile girişmeyi düşünüyorum. insan kımıl kımıl oluyo sineklerin arasında.

şehir istanbul bu arada.

bunlar mutfağı havasız ve pis bir şekilde bıraktığımızda basıyolardı bizde. artık çöp tutmuyoruz, daha çok temizliyoruz, ve artık yemek de bırakmıyoruz ve bunları da görmüyoruz.
belki ondandır.

photoshoptan ziyade bazi resimlerde lightroom veya makinenin kendi edit programiyla minik düzeltmeler yapilmasi iyidir. yani güzel bir kompozisyon bulup ufak ışık hataları yaparak kompozisyonu harcamak acı geliyor. şahsen her cektigim fotografi hem arw hem de jpeg olarak sakliyorum. uzerinde minik degisiklikler (Saturation, noise v.s.) yaptiklarimin orjinal halleri de kaliyor. ama photoshopla bokunu cikartmaya karsiyim evet. kanaatimce o zaman fotograf ceken degil fotograf editleyen oluyorsunuz.

elbetteki en iyi fotoğraf manipule edilmemiş olanıdır. ama günümüzde photoshop ve türevlerinin aşmış durumda kullanılması ile gerçek fotoğrafçılık teknikleri arka planda kaldı ne yazıkki. önüne geçilemeyeceği için bunu kabul etmek gerekiyor bir yerde(şayet ihtiyaç ise).
fotoğrafları da iki ayrı kategoride incelemek gerekiyor bu durumda; manipülasyon görmüş ve görmemiş olarak.

hiçbir fotoşap eseri usta bir fotoğrafçının müdahalesiz fotoğrafının yerini tutamaz illaki.

bence el değmemiş, işlenmemiş fotoğraf candır. ama işlenince çıkan süper sonuçlar da canandır. tepkili olmaya gerek yok. tarz meselesidir. dileyen analog çeker el bile değmez, dileyen fotoğraf daha karta bile düşmeden bin filtreden geçer ve enfessonuçlar verir... Ama sıkıyorsa fotoşopsuz gelinsin yani :]

bir, resim değil fotoğraf. (fotoğrafçılar çok kızıyor buna)
iki, dijital manipülasyon fotoğrafçılık içinde ayrı bir koldur zaten, kolaj falan yapıyorlar, kesip biçiyorlar. diğer taraftan sizin dediğiniz küçük düzenlemeler filmle çekilen fotoğraflarda da yapılıyor. karanlık odada bile ışık ayarlamaları gibi çeşitli düzenlemler teknik olarak mümkün ve profesyonel bütün fotoğrafçılar bunları yaparlar. dolayısıyla dijital müdahaleler de abartıya kaçmamak kaydıyla hoş karşılanmalıdır bence.
maksat seyir zevki veren ve mesajı olan bir fotoğraf yaratmaksa ve müdahaleler de buna yardımcı oluyorsa neden hor görelimki.

sanırım siz hdr tekniğinden bahsediyorsunuz, bana da çok yapay geliyor. fotoğraf değilde yağlı boya tabloya bakar gibi oluyorum

dijital fotoğrafçılıkta düzenleme yapmamak imkansız gibi artık. ama buna illa kötü yönden bakılmamalıi o da işin sanat kısmının bi parçası. ciddi güzel bir fotoğraf oluşturacak şekilde editlemek de zor bir iş sonuçta ve sanatçı sanatçılığını o aşamada da konuşturuyor.
"ayrıca resim değil o fotoğraftır" demek de yanlış. fotoğraf da bir resimdir. basitçe bakıldığı zaman fotoğraf çekmek, ışığı kullanarak, özel bir kağıt üzerine resim çizmektir.
(bkz: camera obscura)

1. djital geldi mertlik bozuldu düşüncesi saçmadır. dijital değil de film çekince fotoğrafa müdahale yapıl(a)mıyor mu sanki ? neredeyse 100 senedir yapılıyor nitekim. yani bu konu film/dijital ikiliğine falan dayandırılamaz.

2. fotoğraf çekmek eylemi kendi başına müdahaleci bir eylemdir. "olduğu gibi çekmek" diye birşey yoktur. fotoğrafladığınız konuyu çekerken kullandığınız açı, objektif, hatta fotoğrafı kullanma şekliniz ve daha bir sürü şey doğruca müdahale oluşturur. kısacası fotoğraf çekerken kullandığımız tüm değişkenler zaten bir müdahaledir.

şimdi kendi adıma konuşim. çektiğim fotoğraflardan fotoşoptan geçen olursa benim gözümde değeri kalmıyor. sevmiyorum. üvey evlat muammelesi gösteriyorum. ancak özel durumlarda kullanıyorum ve bununda belirtiryorum. fotoğraf üzerinde digital ortamda manipulasyon yapmak ayrı bir iştir. bir kere baştan yanlış yoldasınız. fotomanipulasyon diye birşey vardır ve hakkını vererek kullanana saygı duyarım. ama fotokritik şimdiye kadar rastladığım en saçma platform. fotoğraflarınızı oraya upload ediceğinize gidin market önündeki gençlere gösterin, inanın ki daha mantıklı tepkiler alırsınız. kullanmıyorum kullandırıtmıyorum. nedeni ise bir arkadaşımın fotoğraflarına (kendisi de sözlük yazarıdır)"keşke hiç çekmeseydiniz" gibi yorumların utanmadan yapılmasıdır. fotomanipulasyona ilgi duyuyorsanız çok meşekatli bir iştir, fotoğraf çekmenin ötesinde bambaşka bir kulvardır. birkere bunun iyi ayırt edin. kolay gelsin.

photoshop ile yapılan müdehaleler ikiye ayrılır:

1 - rengini, tonunu, kontrastını, kadrajını falan ayarlarsın ki bu işlemlerin hepsini karanlık odada kart baskısı ve banyosu yaparken de yapmak zorundasındır. ayrıca analog olarak çok zor olan temizlik işlemlerini de bu kategoriye sokabiliriz, lekeleri silme, tozları veya fazla noise temizleme gibi..

2 - manipülasyon dedikleri işlemler, kesme yapıştırma, hdr, ldr gibi aşırı ton değişiklikleri vb. işlemler ki bunların da hemen hemen hepsi aslında analog alarak yapılabilen ama üstün bilgi ve deneyim ile başarıya ulaşılan şeylerdir.

önemli olan, fotoğrafa dokunulsun ister misin, istemez misin, odur. photoshop sadece bu işleri kolaylaştırdığı ve yaygınlaştırdığı için günah keçisidir.

bir fotoğraf gerçekten iyiyse, bunu net bir şekilde ayırdedebiliyorsan,
neyle nasıl yapıldığının ne önemi var?

seninkiler daha güzel arkadaşınınkilerden benim önerim kamil.tabi kamil adlı bi yakının varsa hoş olmayabilir bnm yok öle bi yakınım köpek alırsam kamil koyarım

delikanlı bi alman kurduna "olmaz" ismi çok yakışır. olmaz ne ya pürrt şeklindeki tepkilerle uğraşmam derseniz, solmaz da olabilir.

zek

saddam

ismin kısa , ahenkli ve köpeğin kolay anlayıp öğreneceği bir şey olması gerek. benim favorilerim :
dehşet
Zalım
baron
zeplin

cesur

adolf
ruth
hans

aslında köpek aktif bir köpek, toygar vs gibi isimlerle çağırmak abes gibi. golden retriever gibi davranmayın hayvancağıza:) diğerleri de çok sıradan evet. bence zippo, durex falan koyun.

raphael olsun

kubar

osman.

osman olsun.

bulunuk süpermiş

bu köpekler çok zekii hayvanlardır, tabi yine de kolay anlayacağı bir isim verilmesi çok daha sağlıklı olacaktır.
misal filipince'de siyah, "itim" şeklinde yazılıyor : ) (nası okunduğunu bilemem tabiy) eğlenceli bir isim olsa gerek eheh.

kıtmir

kamil,osman ve kıtmir'e katılıyorum. ayrıyeten bizimkinin adı yamuk. seviyoruz biz. değişink hem.

lamba, tencere, cezve gibin şeyler de olabilir bence. =)

tristan

tristan harbi guzel, benim kuzen kabul etse keske:)

hans bence 10 numara olur

co olsun

duman oldu

turkcell 50 sms hediye ediyor.

kıyaktan geçtim, arkadaşların sana pasta aldığı zaman, pastayı getiren garsona "bıçak kesmiyo ekiekieki" dayatmasından ötürü bi 10-20 lira vermen gerekiyo.

Bir arkadaşımızın doğum günü için yer ayırtmıştık. 10-12 kişi falan pasta alkol vs, anlayın işte. Çıkışta da %10 falan eksik almışlardı hesabı. Hesap kabarık olduğundan az bi para değildi %10'u, ekip kalabalık sayılır ne de olsa. Ufak bi kıyak yani, hesap almama vs olmaz da, bu tip şeyler olabiliyor. Daha önceden de arada bir gittiğiniz bir mekansa, olabilir gibime geliyor.

İzmir'de fiesta fal cafe var alsancakta, doğum gününde kimliğine bakıp falı bedavaya bakıyorlar.

(bkz: yves rocher)

yves rocher kartı aldığınız zaman bazı indirimlerden, kampanyalardan yararlanabildiğiniz gibi doğum gününüzde de size özel ufak bir hediye (kolye, küpe vs gibi hoş bişiler) ile bir defalığına mahsus olmak üzere özel indirimden faydalanabiliyorsunuz (örneğin 1 tane aldığınızda 2. bedava idi geçen sene) bunun dışında benzer hediye ve indirimler yılbaşında filan da oluyor.

macrodent diye bir medikal firma var. öğrencilere doğum günlerinde bir adet afm den sinema bileti hediye ediyor.bileti istediğiniz zaman istediğiniz filmde kullanabiliyorsunuz

cinecity firması da doğumgününü olan kişiye bedava sinema bileti veriyordu yanılmıyorsam.

body shop. 15 lira yüklüyor kartına. türksel de bedava konuşma veriyor bir günlük.

@hardal

bıçak kesmiyor diyeni bırak 4 5 kişiye incecik dilimler kesip "gerisi bizde kalabilir mi ? " deyip , gelen pastanın üstüne yatan cafeler var.

banyo yaparken kolayca cikmayacak sekilde sar, o elini de kullanma, banyodan sonra yine pansuman yaparsin.

Açık yaraya su değmesi durumunda mikrop kapması %90 olasılıktır. Mikrop kapması halinde dikişlerin sökülüp, iltihap alınıp (çok acır), tekrar dikiş atılması gerekir. Yara izinde gözü rahatsız edecek bir büyüme olur deri kaynadıktan sonra. poşet geçir eline canım.

7 dikişli bacağıma streç film sarıp duşa girmeme rağmen nemlenmiş ve ıslanmıştı ama doktorumun tavsiyesine göre çok fazla ıslanmadan tentürdiyot ve ya baticon sürerek iyice temizlersen hiçbir sorun çıkmazmış ve netekim çıkmadıda...

1-2 ay evveline kadar benzer durum yaşamış biri olarak acını anlıyorum ve geçmiş olsun diyorum. 20 gün çok abartılı bi süre. nası bi yara bu? 10 gün demişlerdi bana. 10. gün gittim "ohoo gecikmişsin biraz yahu" dediler. dikişler ete kaynamış nerdeyse. biraz acıttı alınırken. 20 gün olayını tekrar sor bence. soruna gelince kesinlikle su deydirme. küçük buzdolabı poşetlerinden geçir eline ve yıkanırken elini havada tut. fazla uzun durma duşta. el terliyo içerde kaşınıyo yara hem de su israfı küresel ısınma falan.

bana da iki hafta yerine bir hafta demişti hemşire, bir hafta sonunda dikişleri almaya çalıştığında açılmıştı yara güzelce, tekrar dikemeyiz deyip göndermişlerdi açık yarayla, o yüzden süreye sen yine de dikkat et derim.

yara iyileşmesinde bir basamak olan epitelizasyon doku hasarının oluştuğu andan itibaren başlar ve 24. saatte en üst basamağa ulaşır. primer onarım yapılmış bir yaraya ikinci gün bile su değdirilebilir. önemli olan epitelizasyona hasar vermemektir. elinizde atılan dikişler monoflaman (tek örgülü) bir dikiş ise çok rahat bir şekilde banyo yapabilirsiniz. herhangi bir zararı olmaz. geçmiş olsun

zor abi o iş. 150€ diyosun. 55-200 olur belki.

tamron ve sigmanin 18-200 ve 70-300 AF lensleri var 150 civari ve altina.

o fiyata zor be. sigma'nın 28-70leri bile 180 euro. tamron 70-300 aldım 1 ay kadar önce. 450 lira fiyatı. bunu tavsiye edebilirim.

nikon icin sigma 70-300 tavsiye olunabilir o fiyata. cok super mukemmel bi lens degildir ama kotu de degildir.
urun.gittigidiyor.com

urun.gittigidiyor.com

ben bu sitede fiyata göre siraladim tüm lensleri. Cok var tamron 70-300 de 130€ burda 450TL degil. herhalde burasi daha ucuz (avusturya).
bilemedim hangisini alsam. Benim de aklimda sigma 70-300 vardi acikcasi.

geizhals.at

snatch ama herkes konuşmuyor ingiliz aksanıyla. yine de izlemediyseniz izleyin kesin. eğlenceli film.

this is england
rockrolla
revolver
lock, stock and two smoking barrels
snatch
made in britain
a shot at glory (iskoç filmi. daha bi hoş aksan)
the 51st state
a clockwork orange (vardı sanki ingiliz aksanı. yanlış hatırlıyor da olabilirim)
mean machine
green street hooligans
the football factory
the last king of scotland (iskoç)
the bank job
trainspotting (iskooohhğşş)

tarihi şeyler hoşunuza gidiyorsa:

Elizabeth (1998)
The Other Boleyn Girl (2008)
Elizabeth: The Golden Age (2007)

hazır snatch denmişken, "lock, stock and two smoking barrels" da unutulmamalı. iskoç aksanı bilem var :) bir de film olmasa bile coupling ingiliz aksanlı ve oldukça yarıcı bir dizidir tabi.

barry lyndon
sweeney todd
a clockwork orange'ta da var evet ama biraz da farklı bir aksan kullanılır. şahanedir ama. şuraya bakabilirsin kullanılan için. (bkz: cockney aksanı)

aksi bir ibare olmadığı için yazma cüretini gösteriyorum, full ingilizece aksan ve süpper bi komedi için: coupling

my fair lady :) tavsiye ederim hem zaten film aksan üzerine nerdeyse

kind hearts and coronets. eskidir biraz ama.. 48 yada 49 olmasi lazim 50 degil.
coupling, yes minister, black books, spaced izleyebilecegin diziler.
bu arada sirf aksan icin diyosan da yes minister derim. bunu izledikten sonra lordlar kamarasina bile girersin ses cikarmazlar :)

Imagine Me and You

film = pride and prejudice (romantik)
dizi = the it crowd (komedya)

shaun of the dead var bide ingiliz filmi..eğlenceliydi baya..

IT crowd +1

yok saçmalamıyorsun diyerek moral vereyim, de ben yıllardır düşünüyorum bu hususta, çözümü yok gibi.

piyango çıkmadığı ya da mısırdan miras kalmadığı sürece olmaz. ya da google, facebook, million dollar homepage gibi bişey bul. bunlar da piyango sayılır zaten.

yabancı bir adam vardı böyle, ömür boyu hiç çalışmamış gayet de düzgün yaşıyordu. hatta kitap da çıkarmıştı bu hususta. ama adını hatırlamıyorum maalesef.

belirli bir refah seviyesinde yasamak istiyorsan, o seviyede yasayan insanlar kadar sikinti cekmen gerekir.

mesela 1 milyon liran olmasini istiyorsan bir postacinin tum hayati boyunca mektup tasiyarak ve hic harcamadan para biriktirerek 1 milyon dolara ulasmasi gereken zamani gozunde canlandir yaklasik 60-70 yilda belki ek isler yaparak biriktirebilir. senin 1 yil icersinde boylesine bir parayi elde etmen icin o postacinin 60-70 senede cektigi sikintiyi cekmen gerekir. (legal yollardan) ancak legal olmayan yollardan boyle bir para kazanman icinde farkli sikintilar hatta hayatini karartabilecek durumlar icersine girebilirsin (2. paragraf: Paul Graham - Hackers & Painters kitabindan ornektir.)

yani diyecegim odur ki calismak zaten ruh ve beden sagligi icin gereklidir.
emin ol suan varolan isinden baska bir is bulmadan cikarsan ve 3 ay issiz kalirsan (basima geldi) kendine oyle dertler yaratirsin ki kafayi yersin. imho

(bkz: cosmo kramer)

ucuz memleketlerde yaşayanlar var dediğin gibi, mesela hindistan gibi bir yerde. orda da istersen arada turistik bir yerde çalışıp kafana göre takılabilirsin.

çalışmanın ruh ve beden sağlığı için iyi olduğuna inanmıyorum.yani çalışmanın tanımı nedir ki..çalışmış olmak için illa yapılan şeyden para kaznmak mı lazım

hayatta zevk aldığın bir şeyi yaparak para kazanabiliyor musun ona bakabilirsin. Böylece hem bildiğimiz iş hayatının kabusluklarından uzak olursun, hem de nasıl geçireceğim zamanımı bir işe yaramıyorum ben diye düşünmezsin. Var böyle insanlar, güneye yerleşip küçük bi pansiyon açanlar, işi bırakıp evde kitap yazmaya başlayanlar filan

en basit bilg. oyunlarında bile kasmadan level atlayamıyor ve hatta karakterini yaşatamıyorsun.
hayat bundan daha beter. en basit tarifiyle, yaşamak için yemek yemek zorundasın. yemek yemek için çalışmak. sevdiğin bir iş muhakkak vardır, onu bul, çalış. kendine yet.

kendiyle yüzleşme cesareti bulan insanların nihai isteği budur diye tahmin ediyorum. zira kimisi için aylaklık da zordur, bu sefer hayatın kendisiyle karşılaşırsın, düşünürsün ben neyim ne yapıyorum falan, her adama göre değildir yani.

öte yandan bir erkek olarak düşünmen gereken şeyler var. evlenecek misin, veya bekar hayatı mı yaşayacaksın, bunu yapmak için sence ne kadar paraya ihtiyacın olacak? veya senin evde (veya tatil yerinde) aylak oturma kararını destekleyecek ama "babanız erkek olup çalışaydı şimdi adam gibi okullarda okurdunuz" demeyecek bir eş bulabilecek misin? dediğim gibi burada sorun bir miktar erkeğe özgüleşiyor, zira çalışsın çalışmasın erkeğin görevi evini kurup insanların karınlarını doyurmak. dişi olsaydın, ve bazı şeyleri kabullenmeye razı olsaydın, sadece kocanın ağız kokusunu çeker hem parasını yerdin hem de hayatın aylaklık üzerine olabilirdi.

bunun dışında, kendi kendinin sosyal güvenliği olacaksın, bu tür hesapları da gerçekçi yapmak gerek. mesela kendine ne kadar ömür biçiyorsun? diyelim bu hesap tuttu, o zaman bu hayatın boyunca ihtiyacın olacak paranın tabanını oluşturacaksın. sonra her hastalık vs. ekstra cebinden çıkacağı için buna bir buffer zone parası hazır etmen lazım ki bunun ne kadar olacağını kestirmek de zor.

buna ek olarak, diyelim en verimli çağlarını bir iş tecrübesi vs edinmeden geçirdin, gayet kifayetsiz ve yeteneksiz bir hal aldın, ama ardından bu hayat tarzından sıkıldın veya bir şekilde daha fazlasına ihtiyacın oldu; geriye dönüş gayet zor olacaktır.

bir de servet biriktirme modelini seçmen lazım; önce parayı biriktirip sonra onu yiyecek misin, yoksa sabit bir gelire mi bel bağlayacaksın (kira gibi), veya ikisinden biraz biraz mı.. neticede ne yaparsan yap, toplamda neredeyse risk-free olman lazım, yani evin yıkılması, kiraların düşmesi, piyasanın altüst olması vs olmaz diyeceğin türlü şey seni sokaklara düşürmemeli.

bunlar hesaplanması gereken şeyler, ama öte yandan bu isteğini çok doğal buluyorum, zira "çalışmak" denen şey ile modern dünyada çalışmak olarak bahsettiğimiz şeyler çok farklı. kendi bağını bahçeni ekersen bu çalışmaktır eyvallah, ama sabah akşam birinin orospusu olup, şerefsizlerin ağız kokusunu çekip, başkasının parasına para katmasına yardımcı olurken sen ucundan koklayacaksan bu pek çalışmak değildir. aksini düşünen kendini iyi kandırabilmiş, dünya haline adapte olmuş demektir, tebrikler.

tabi kazanış tarzını eleştirdiğimiz gibi tüketim tarafını da eleştirmemiz lazım sistemin. aman yeni çıkan playstation ne eylenceli, efendim yeni araba telefon vesair bunların içinden de doğal olan tüketimi ayrıştırman, geri kalanıyla refahını koruyabilmen de gerekli. zira başta zaten insanların çok çalışmaya güdülenmesi, çok ve gereksiz tüketmeye güdülenmiş olmalarından geliyor. ama ben zannetmiyorum ki kendini dinlemeye vakit bulmuş herhangi bir adam dünyadan tad almak için bu kadar boş tüketimlere ihtiyaç duysun.

biraz da metriklerinden bahsetmek isterim bu işin. benim annem emekli öğretmen, hayatında özel ders vs vermemiş, ek geliri olmamış bir insan. hayatı boyunca çalışarak kazandığı para (36 yıl çalıştı) yaklaşık yarım trilyon ediyor. çok iyi yönettiği için (borsa faiz vs falan değil kesinlikle, sadece harcamasını yönetti) o parayla şimdi bana imkansız görünen şeyler yapmış. ortalama insan ömrünü düşünecek olursan bir o kadar da kazanacak (sosyal güvenlikten). şimdi senin bu parayı iyi çalışıp bir 5 - 10 senede elde edip, sürdürülebilir bir yaşam yaratmaman için bir sebep yok. dikkat et bu parayı faize koymak değerlendirmek vs gibi işleri hesaba katmıyorum bile. eski piyasayla tr gibi bir yerde senelik ortalam %20 de dönüşü var o paranın.

bir de unutmadan, bilidğim kadarıyla ücra yerlerde hafif komünal takılan topluluklar var. ama bunları sadece duydum, nasıl yapılır edilir katılınır fikrim yok. (aslında çeşitli cemmat dernek vs de bu yolu bellemiş olabilir) hatta münzevileri vs de araştırmak lazım. bunların hepsi nispeten parasız sürdürülebilir yaşama örnek modeller.

veya ne bileyim, bir köye gidip çobanlık yapabilirsin eğer mutlu ediyorsa; sana bir oda, karnına aş verirler, al sana özgür (eğer öyle geliyorsa) bir yaşam.

"into the wild" filmini izlemediysen onu da izlemende fayda var. daha radikal bir yöntem ama kesinlikle pahalı, dünyanı sürekli gezen insanlar var, modere şekilde tasarruflar ederlerse son izlediğim belgeselde adam 8 ayda toplam 20bin dolarla 26 ülke mi ne geziyordu (amerikan pasaportu var o ayrı bir durum tabi). toplamda 13.5 trilyon etse de, amerika şartlarında bildiğim kadarıyla hamburgerciler daha fazla kazanıyor 20 bin dolardan. demem o ki 40 bin dolar kazanır, bir sene gezer, bir sene vasıfsız bir iş yaparsın. ama dediğim gibi tüm dışsal hastalık evlenme sıkılma vs hesap dışı tabii.

eğer bi karar verecek olursan bize de bildir :)

(bkz: pushkar shah)
pushkar shah,
1998 yılından beri hiç çalışmıyor.
11 yıl önce cebinde yaklaşık 1 euroya karşılık gelen bir parayla başladığı yolculuğunda; bisikletiyle dünyayı dolaşmakta...

tam olarak senin sorunla pek ilgili değil ama, yine de böyle düşüncelerin varsa pushkar shah dan da haberdar ol istedim.

bence Ilhun herşeyi açık açık olağanüstü bir şekilde anlatmış. bayılarak okudum yazısını. sen de iyice bir oku :)...

saydıklarından Captain Morgan'ı ickisepeti.comda bulabilirsin. diğerleri için bilgim yok maalesef

guinness var, jose cuervo varmış (bkz: #8032110). diğerlerini bilmiyorum.

tanqueray dışındakileri gördüm
guinness kimi barlar ve süpermarketlerde satılıyor, captain morgan'ı da ickisepeti.com ya da ickimgelsin.com'da görmüştüm. jose quelva'yı da en basitinden cafe pi'de satıyolar.

Captain morgan var ama spiced rum urunu degil, jamaican rum urunu var

gripin, altin cikolata, leblebi tozu.
ilk aklima gelen bunlar oldu.

sulugöz, cin ali kitapları, ayşegül orda burda serisi, pıtırcık serisi, üner ünite dergisi.

küçükküçük poşetlerde renkli kolonyalar, meybuz denen bişey vardı poeştlerde meyveli buz, ülker napoliten çikolata, balık kraker, golf yapan lord ve prenses sevgilisi desenli porselen vazo küllük vs takımı, atari, vatkalı bluzlar, emel sayın

arı mayalı silgi, gırgır, commodore 64, hulahop. ilk olarak bunlar geldi aklıma. buldukça yazarım.

karton bebekler, merdivenden çıkıp sonra kaydıraktan kayan penguen oyuncağı, tamagotchi

çocukluğun hangi döneme geliyor bilmiyorum ama benim aklıma gelenlerden biri mabel sakız.
bir de poşet içinde çekirdek vardı açınca heryeri yırtılırdı.cam şişe cola, gazoz ve fanta şişenin üzerinde danseden, oturan farklı figürlü insanlar vardı. anneannenin ya da babaannenin hacıdan getirdiği uzun boylu (yaklaşık 40 45 cm) gelinlikli bebekler vb.

üstü kadife kaplı küçük toplar ve topaç vardı.
gazetelerin verdiği kartondan evler, arabalar, oyunlar, kuponla porselen takımları..
takunya vardı önceden, kızlar giyerdi. yekke yekke ayakkabılar, bahçıvan tulumları..
bonibon'un ufo şeklinde bi kabı vardı.
büyük radyolar, siyah beyaz televizyon ve çatıdaki anteni..
kahve değirmeni vardı, küçük böyle. eve kahve çekirdek halinde alınır, bunda çekilirdi.
pikap, gramafon..

o değil de 2 litrelik pepsi kola şişelerinin altında mavi plastik tas gibi bi şey olurdu @lo4ı3pqcmcwdkf%%%%%^W432lnwddjk

kurukafa desenli bandana

duvara asılan seramik zenci bir kızla oğlan vardı
şemsiye formunda çikolata
telsiz çıkmıştı bir de 80'li yıllarda "breyk breyk arkadaş arıyorum"
sonra alman dağ evi formunda hava durumuna göre kız ya da erkek köylü almanın çıktığı dereceler vardı
yine moda olmuş diyorlar: rubik küpü vardı
yine 80'li yıllarda bulgaristan'dan göçenlerin getirdiği katlanınca küçülen muşamba çantalar vardı
Lee Cooper vardı
Ööööööf, ben yaşlanmışım.

Unuttum, bir de içinde çiçek olan kolonyalar vardı
kolonyalar bittiğinde doldurulurdu - o doldurma aleti
kadınların saçlarına fön çekilmezdi, sardıktan sonra fanus gibi bir yere sokarlardı kafayı
çiçekli mandal tokalar vardı (öyk!)

plastikten kara şimşek. tepesinden delip tel geçirirdik uzunca. direksiyonu olurdu o.

* üstü çizgili platik top vardı bir de. üzerine oturunca yamulurdu. (yumurta) olurdu.
* bir de "mekap" ayakkabılar vardı. ne sağlamdı be.
sonra torsion çıkınca dibimiz düşmüştü.
aldırıncaya kadar ne yalakalık etmiştim bizimkilere.
* haa bir de, gazetelerde ilanı çıkan elektronik yap-boz setler vardı.
onunla zekamızı geliştirirdik aklımız sıra.
* bir de dama gibi bir oyun vardı.
sarı delikli bir yuvarlak. kırmızı çubukları onun üstüne takardık. işimiz bitince de kırmızı çubuklar, o sarı kutunun içine doldurulurdu saklamak için.
* pinokyo/hüdaverdi bisiklet.
* kontra bisikletler(alman)
* cız/meşe/cambilik (kemik, kocabaş)
* ortası fındıklı yuvarlak çikolatalar. (bugünlerde yeniden çıktı)
* huzur/cincibir gazozu
* çekiliş
ohhooooo neler vardı daha bee..

Cevap yazanlara cok tesekkurler,yıllar sonra yeniden hatırlanan cok guzel seyler yazılmış. Fakat soruyu eksik sorduğumu farkettim. Asıl amacım gecmiste kalan fakat bugun de kullanılabilecek, hala bir fonksiyonu bulunan objeler. Alınıp bugun de kullanılabilsin yani...

Bu arada Zeki Baba'nın bahsini ettiği şu sarı küçük çubuklu kırmızı delikli oyunun adı neydi ve hala bulabilirmiyim bilenler yazarsa çok sevinirim...:)

walkman, kaset, yılbaşı ve bayram tebriği, anjesörlü telefon ve jetonu, esem spor ayakkabılar, casio saat, hesap makineli saat, cep aynası,

çapraz açılan ahşap dikiş kutuları (çok mu eskiye gittim)
uzun boyunlu tombiş gövdeli kalın camdan sürahiler.
jakar/brokar renkli koltuklar ve aynı renkte oya işli yuvarlak sırt yastıkları

futbolcu kartları
troll oyuncağı tinyurl.com
eti puf
sanal bebek
capri-sun
atari
şemsiye çikolata
furby
tipitip sakız
tombi cips
calippo

edit:
solo test o sarı küçük çubuklu kırmızı delikli oyun. ankarada olanlar atakuledeki depo isimli mağazada bulabilirler. ne sevinmiştim bulunca.

edit2:
tangle ve kenex vardı bi de.

@portishead oyunun adı solo test olabilir mi?

laklak vardı bir de.hala var mıdır bilmiyorum.

cedilla'nın bahsettiği sürahilerden kardeşim doğumgünümde hediye etti, her görene senin istediğin cümleyi kurdurttu paşabahçeden almış sen de bulabilirsin yani.

ağlayan çocuk resmi, şu yani yusufzar.blogcu.com

annaanne evi klasiği geyik avı gösteren seccade

bu üçünü bulman çok zor olmaz ama bi de yalayınca insanın ağzında iğrenç bi tat bırakan prensesli kuşlu muşlu biblolar vardı görüntüsü şeker gibi, içinde parlak partiküller var. Çok çirkinlerdi ama epey nostaljik.

Bi de eskicileri gez bence, hiç aklına gelmeyen ama o hissi verebilecek şeyler bulabilirsin.

saat başlarında içinden guguk kuşu çıkan sonra tekrar kafesine giren isveç saatleri Ev şeklindeydi altından ipler sarkıyodu iplerin ucunda da kozalaklar vardı
bulursan bana da haber ver hatta ben epey aradım vaktinde

(git: 66716)

fender stratocaster çalıyor. öyle pek ucuz bir gitar sayılmaz kendisi

o 200 tl'lik gitarlar çin ya da meksika -gerçi biraz daha pahalı oluyorlar- malı falan. genelde yeni başlayanlara satıyorlar; öğrenci gitarı. :)

hem fark ederseniz 200 tl'liklerin kasaları daha küçüktür.

img1.blogcu.com
stratocastercı ama bahsettiğin gibi 200 liralık bir gitar değil, zaten araştırırsan görürsün. farklı modelleri çok ama bu sanırım standart stratocaster, 500-600 $ civarı olsa gerek.

kendisi solak strat kullanıyor.standart usa olduğunu tahmin ediyorum.
1.500 € civarıdır.
500-600$a 2.el meksika yapımı bulabilirsin
200liralık olanlar ucuz taklitlerdir squierlların 2.elini bile 300+ ya bulabilirsin.

www.mydukkan.com

ek bilgi verelim; amfi olarak da 69 model fender twin reverb kullanıyor.

ülkem sınırları içersinde iki milyar altı amerikan yapımı strat bulmak patates tarlasında dört yapraklı yonca bulmak kadar zordur.

aria nin fender stratlara benzer modelleri var onlarla karistirmis olabilirsin bence yoksa 200 tl ye strat ben bulsam alirdim

sözlükten mesaj attım

evet o dediğiniz anlam çıkar=)

Her şeye rağmen değil, "ama görüşeceğiz" gibi yani. önceki yazdıklarına bakar tabi.

(bkz: though)

"Bye, zaten görüşeceğiz. Kendine iyi bak aşkım." demek

Tasalanma herşey yolunda :)

1- bilim kurgu sevmeniz ya da sevmemeniz önemli değil hemen izleyin. 4-5-6-1-2-3 şeklinde izlemeniz tavsiyedir.

2- aslı şudur 78-79 senelerinde 1 sezon çekilmiş. sonra 2003'te tekrar çekilmeye başlandı. kaldığı yerden değil fakat. o yüzden 2003 versiyonuna direk başlayabilirsiniz. 4 sezonda bitti diye hatırlıyorum. ek buradan başlıyor. tam hikayeyi öğrendim. dizi bitmiş yazın filmi çıkacakmış. ve biten bsg nin paralelinde caprica isimli dizi başlamış. hoşunuza giderse devam edersiniz=) caprica'nın sadece pilot bölümü yayınlanmış..

peki neden 4 5 6 1 2 3 şeklinde

star wars sorusu soru hatalı. linç edilirsin. :P
4,5,6,1,2,3 filmlerin çekim sırası. ayrıca hikayede o şekilde gidiyor. yani önce en son olanları anlatıyor. biz de merak ediyoruz önceden ne olmuştu da bunlara sebep verdi şeklinde. zaten çok farklı zaman dilimlerini anlatıyor. sonra 1,2,3 ü izliyoruz. kesmiyor, her film tekrar tekrar izliyoruz. ilk defa star wars'u seri halinde izleyecek olmanın keyfini sür. :)

ilk once 3leme olarak tasarlanmıştı seri. sonra geçmişteki olayları anlatan 4 5 6 cekildi.

4-5-6 izle sonra içinde uyanan merak sayesinde anlarsın zaten neden bu sırada izlemen gerektiğini=)

2- Battlestar izleyin tabi. Miniseri, dizi, webisode, tekrar dizi, film, dizi, webisode, dizi, film şeklinde ilerliyor bu. şurdan takip edin, pasparlak olsun kafanız.

en.wikipedia.org(Re-imagined_series)_episodes

linki kopyala pastala. olmadı pek.

2- kesinlikle seyredilmesi gerekir. ben oyle sci-fi manyagı bir adam değilim. hatta bsg dısında dogru durust izlediğimde soylnemez. ama bsg farklı. yayınlanan cogu diziyi indirip izliyorum ve bsg bugune kadar seyrettiklerim içinde en güzeliydi.lost'a da 5 basar ahanda buraya yazıyorum. senaryosu,felsefi yaklaşımları,aksiyonu herşeyiyle mukemmel bir dizi. hangi sıralama ile izlenmesi gerektiği ise buradaki duyurulardan birinde verilmişti.aratırsan bulursun heralde.

ben de araya soru sıkıştırıyım.
1 The Phantom Menace (1999)
2 Attack of the Clones (2002)
3 Revenge of the Sith (2005)
4 A New Hope (1977)
5 The Empire Strikes Back (1980)
6 Return of the Jedi (1983)
şeklinde mi izlemek gerek?

@hardal
A New Hope (1977)
The Empire Strikes Back (1980)
Return of the Jedi (1983)
The Phantom Menace (1999)
Attack of the Clones (2002)
Revenge of the Sith (2005)
bu sırayla izlenilmeli.
bu şekilde ancak bir anlamı olur.
@batarmur
battlestar'ı kesinlikle izle.

ben clones'İn dediği şekilde izliyorum, yani o sıralamayı tavsiye ederim. şu anda "The Phantom Menace"ı izlicem. hatta durun çıkıp, izlemeye başlayayım.

şöyle güzel bir anime arşivi hediye edilebilir aslında..

edit: yok yok düşündüm de evliyse aman aman anime arşivinden sakının=) düşünmeye devam..

www.jedbang.com
www.jedbang.com

biraz klasiktir ama şöyle bişeyler de olabilir. biraz bütçe zorlar o ayrı.

starwars ya da herhangi bir anime figürü olabilir mesela gittigidiyorda falan da mevcut.

star wars dvd set olabilir, collector's editionlardan. üç film, ya da altısı bir arada. ben star wars fanatiği olaraktan bir storm trooper helmet replicası hediye edecek olanın kulu, köpeği olurum da evliysem muhtemelen hanım atar onu çöpe. :)
ya da maketler var, x-wing, tie fighter falan star wars gemilerinin. onlardan olabilir.

dvd set filan gibi daha ise yarar seyler 20lerinin sonundaki evli bir adam icin oyuncaktan, isin kilicindan daha guzel bir hediyedir bence...

Revell Millenium Falcon

www.oyuncax.com

kapanır ama küçük bir operasyonla yeniden açabilirsiniz (evet kendiniz). iltihap konusuna gelince 1 hafta içinde geçebiLeceğini söyleyebilirim ama tabii ki vücudun verdiği farklı tepkileri göz ardı ederek.

6 ay cok kisa bir sure deligin tam olusmasi icin. Buyuk ihtimal kapanir. Zorlayarak tekrar acabilirsin ama bu sefer actiktan sonra en az 3 ay hic cikarma kupeyi.
Ben zorlayarak kikirdagi bile acmistim. ilk delindigi gibi fazla acimiyor. 7-8 senedir hic takmiyorum, hepsi yerinde hala deliklerin. ilk kural; iltihap felan sallamadan bir sene hic cikarmamak.
not: dusen kulagim yok.

acır. onun dışında bişey olmaz. kulak memesindeki iltihabın tüm vücuda yayılması sonucu hayatını kaybeden adam görmedik =) kulak memesi için de içinde bol latince kelime geçen ilaçlar kullanmaya gerek yok=) astarı yüzünden pahalı olur sonra. olmuyosa da zorlama pek. hassas bazı kulaklar. takıcam illa diyosan taktıktan sonra hiç çıkarma. akıntı olur takma kafana. bi süre sonra alışır o.

altın veya gümüş küpenin iltihap üzerine olumlu etkisi var diye duymuştum.

küpe kulak memenizde mi yoksa kulağın kıkırdağını içerecek şekilde yapılmış bir piercing mi? Kıkırdak enfeksiyonları normal cilt enfeksiyonu gibi değildir. Kulak memenizde ise kullandığınız ilaca devam etmenizi önermekle beraber bazı kişilerde düşük ayar altın veya nikel gibi maddelere karşı alerji gelişebileceğini unutmamanız gerekir. Alerjik bir durumsa nikel takılar kullanmamanız gerekir. Geçmiş olsun

kupe kulak memesindeki nizami yerde. kikirdagin daha bir dertli oldugunu duymustum ben de.

simdi bir soru daha: iyilesmesi bir hafta alacak gibi duruyor bu illetin. bu surec icerisinde, yani kulak iltihap yuvasi halinde iken, dus almanin, diger bir deyim ile suyla temas ettirmenin bir sakincasi var mi?

saygilar!

Duş şeklinde banyo yapabilirsin. O bölgeyi ovmamalısın. Sudan daha iyi bir pansuman aracı yoktur.

adidas reklaminda da caliyor sanirim.

edit: arkadaslar itiraf ediyorum, sarkiyi siteye ben ekledim :((
ama ben de ismini bilmiyorum zaten dosya ismi de f5b27317ea096a4ddb29d2a025ae9714.mp3 gibi bir sey :((
cok magdur durumdayiz yardim edin.

ahaha
www.eksibition.org

tam bilmiyorum ama madcon beggin olabilir ama bilmiyorum heryerde de duyuyorum fakat bilmiyorum madcon söylese daha bi yinmez olur sanki . ayrıca otomatik başlasa şahsen benim sözlükten haberim oldu :S

o kız yaramaz bence, ayrıl ondan.

bide sorduğun okul caminin tam arkası.

onun için doktora git ayrıca, burdan sağlam yanıt alamazsın.

bide sözlük yoğun değil, normal hali böyle.

resetle, kendine gelir o.

joker hakkımı kullanmak istiyorum

daddy cool olabilir mi?

megabaytı bitmiştir onun..

şöyle bişi buldum ama?

www.youtube.com

"obaaa, yapmislar lan" seklinde tepki verdim :)

götümüze girebilir gerekçesiyle silinmiş 2 entryn var. sanırım o yüzden çaylak olmuşsun aslkfjas.

şarkı kime atfedildi :P

kaç cigoroyt bu şarkı

begiii begi buuuuuuuuuu ahjdahhahahahaha

yinede doktora danış istersen.

nası indiriyoz bu şarkıyı bilgisayara? sağ klik farklı kaydet diyorum bir fark göremiyorum ya sen?

pegi pegi uuh!

143248. sıradasın dostum. Sana sıra 2317 ışık yılı sonra gelir.

firefox kur, düzelmezse format c:

ben girebiliyorum siteye, siz hangi tarayıcıyı kullanıyorsunuz?

dostum beggin demişin ama bu o değil :) bu son ısrarım madcon.

olmaz senin işin, bence bir hocaya üflet.

ARKADASLAR SITEYE GIRINCE CALAN SARKININ ADI NE

odakulenin oradaki collezione mağazasında çalışan kızıl saçlı kıza sor bilader o biliyo:) ben de ondan öğrendim ama unuttum sonra... ha bi de fener gassaray maçını nerde izlerim abey?

www.youtube.com

anam duyuru ortamı süper olmus lan. böyle bir disko havası yakalanmış.

linux için driverı yok onun
bilet var abi maça bilet
m.köyden 55r
en iyisi implant diyolar
beggi beggi anladım

c3 mü?

ttkm5ew5kgso7mbirnovu4yvhcfid6jlw4xkp
bzgkih4dtz4badtpm7p5kgyizh1ybv9c6o
0kipckw1z7t999h4n48fo9h095esvqgfufjk6oq
5a7slz18zseb4jtmj2x6pbz3zxwoko7jvm
l8u8rlyl8o5orcw1sjxolfa65oe6vu03twwjo

demeonoid invitation kodlarının oluşturduğu şarkı mı ki bu. megggiiiii çuuuu.

@compumaster sözüm sana;

eksiduyuru'daki media player hep kalsa, sourberry çalsa, nasıl olur? bence güzel olur :)

şdlfkgdlşfkgdşgkl. süper olmuş. o değil de terazi filan konsa +rep lerimizi dağıtabilsek. slkgjlghkdh. (inceden dokundurulmamış tek konu olarak bunu anımsadım)

tick candır, koymayan patlıcandır. sözüm meclisten dışarı(compumaster'a selam ederim)

evet eğer başlattıktan sonra pause dediysek tekrar başlamasın, her seferinde tekrar tıklıyoruz pause'a.
en çok deckard sevinmiştir buna bence. :p

internet download manager ile indirebilirsin videoları.
torrentleech davetiyesi kalmadı.

roadrunner merlin, olmayacak seyler istiyorsun.

yanlış bilmiyorsam 70li yıllardan frankie valli parçası.. isohunt'a aynen bu ismi yazarsan bu kayda ulaşabilirsin. ayrıca youtube'da klibi de var.

son kez soran üstüne alınmıştır yaw, yazık :)

bi de kedi nev'i şahsına münhasır hayvandır. bilmeyen beslemesin kardeşim...

dostum iki saattir konuşuyoruz hala atatürk demedik!

legal değil
çünkü dışarıya yarı açık kalmış
cereyan yaptı
dedirten portekiz bilililibüüü

o değil de mişel obama çıkınca çalan bi şarkı vardı o neydi? (90 puan değerinde)

ahaha duymayali cok olmustu :)

@assert h

niye ki?

server'in surekli stream etmesine ne gerek var?
isteyen acar dinler background'da. olmayacak seyler bunlar, yapmayin.

cacheleri temizlersen hallolur:)

bence bütün bu söylenenler boş.. sen bunlara aldırma ve vakit geçirmeden bir uzmana görün..

sözlerini de yazayım da tam olsun.
yok lan burda diildi bu.

önce aseton gibi bir şeyle sildikten sonra 15 dakika bekleyip yağlı boyayla kapatın. kesinlikle terleme, boya atma gibi sorunlarla bir daha karşılaşmazsınız.

noluyo burda ya?

@dehri

de get lan. aseton malzemenizi delik delik yapar efendim. nalburdan macun alın.

www.prophotohome.com

arkadaşım işine yarayan cevapların yanına TİK KOYAR MISIN?

Frankie Valli - Beggin' (Pilooski Edit)

artist "Madcon" - "Mad Con" falan diye de geçiyomuş

yok yok aradığım bu değildi. bu çok sakin benim dediğim diskosal bişeydi. neyse yardımlar için sağolun... aramaya devam artık...

bir de şeyi çok merak ediyorum ben: seventh heaven'ın başında çalan bir şarkı vardı onun söyleyen, besteleyen, aranje eden ve yayınlayan kim?
ayrıca dizide kullanılmasına kimin karar verdiğini de söylerseniz yanına tik bile atarım cevabınızın.
emeğinize sağlık beyler +rep...

unutmadan geçen kafede kız arkadaşlarımızdan biri nargile dumanını yüzüme üflerken tükürüğü de geldi sizce bu ne demek?
a) o da seni istiyor
b) kız yollu
c) sana uyuz olmuş
d) seviyeli bir birliktelik peşinde.
yanıtlarınızı sözlük üzerinden bekliyorum..

ya benim sorum niye silindi!!1 burası forum değil mi istediğim şeyi sorarım alalaa!

mustafa topaloğlu söylüyordu. dur dilimin ucunda, dur söyleme, dur laaan, durdurdurdur, ahh gitti be!

begiii begii buuuu. ben bi oynayıp geliyorum!

kadikoy yazicioglunda takiyorlar en ucuz chipi.

karakoy den konyaya nasıl gidebilirim.?
otobüs
taksi
dolmuş
sikiş, sokuş.

alfşslga

boyu önemli dostum kandırmışlar seni.

ya gerçekten anlamıyorum ben bu yazarları. bu kadar ciddi ve acil bir derdin var ve sen hala gelip kulaktan dolma genel geçer bilgilerle sorununa çözüm arıyorsun.
çık kitabevlerini, müzikçileri, müzik aleti satan yerleri sor soruştur...adam gibi bir yanıt al.
ben sana burada desem Beggin' o şarkı, sen de inansan ona göre davransan...ya daha ciddi bişeyse! nolcak o zaman....
biraz daha özenli olalım arkadaşlar kendimize, şarkı bu şakaya gelmez

Begggiinnnnnn youuuuuuuu değil bagggiinnnnnn youuuuuuuu

"frodo" söylüyor. şarkının adı "baggins"

hosts.txt dosyasını notepadde aç

208.117.236.70 youtube.com
208.117.236.70 www.youtube.com
satırlarını ekle sorunun hallolur dostum.

Kadıköy'deki pasajda var.

Bekaretimi kaybetmiş miyimdir acaba?

Türkiye'de çok pahalı o yüzden yurtdışından getirt onu.

Ctrl+F5 yap düzelir...

admin dust aç!!!11

kızılay'dan dolmuşa biniyorsun eskişehir'in orda kime sorsan gösterirler taksim'i

stencil tekniğiyle yapılmış. kağıt, karton artık her neyse şablon çıkarıp kolayca yapabilirsin. farklı bi boya ve kumaş tutkalı kullanmış yapan kişi bi de. onların ne olduğunu bilemiycem.

transfer tekniği olabilir, kumaş boyama transfer diye aratırsanız çıkar sanırım, fotokopi resmin üzerine özel bir yapıştırıcı sürülüp tişörte resim gelecek şekilde yapıştırıyorsun vs, zor ama bir deneyin, en kötü fotoğrafçılar istediğin resmi tişörte basıyor zaten

mantıklı sallıyorum o zamanın makinesiyle çekseniz? mesela 70 model bi foto makinesiyle. belki o zamanki teknoloji öyle grenli falan gözkmesini sağlıyodur.

dijital öneride bulunuyorum paint shop pro'da, photoshop'ta falan oynama yapsan?

şımarıklık olarak görmeyin ama, photoshopta değil. direk böyle çekmek istiyorum. yani iş çekimde ve banyoda bitmeli.

zaten photoshopta vs bu etkiyi yakalayamazsınız. s/b film ile digitalde s/b yapılmış fotoğrafların arasındaki fark dünyalar kadar.

bence, orta format s/b film bulabilirseniz, elinizdeki brownie de çalışır haldeyse onu mutlaka deneyin.

ya da bildiğimiz 35 mm s/b filmle çekim yapın, çok keskin olmayan bir objektifiniz de varsa, gayet soft fotoğraflar elde edebilirsiniz.
(yalnız, bu sizin eklediğiniz fotoğraf grenli değil sanki; tarama ve sıkıştırma yüzünden bozulmuş)

bir de baskıyı kendiniz yapacaksanız düşük kontrastlı baskı kartı alın (2 numara mesela) (gerçi yüksek kontrast daha iyidir, 4 no. karta bayılırım ama, örnek fotoğrafa bakarak 2 önerdim)

bir de; modelin kostümü-makyajı için google tanrısından yararlanın, dönem makyajlarıyla ilgili birçok tutorial var.

son olarak da, çıkan sonucu görmek isterim, bana mail falan atın :)

Uzman değilim ama sanıyorum makinayla ilgisi yok. Film önemli. O dönemde satılan filmden bulmanız gerekir(gerçi bulamazsınız, bulsanız da bayatlamış olur). Film teknolojisi fotoğraf makinası teknolojisi ile paralel bir şekilde değişir.Gelişir demek istemiyorum; çünkü kalite olarak geriye gittiği de olmuştur. Mesela bir zamanlar 3"x5" tek poz negatifler varken zamanla küçüle küçüle(bir kasete 30-40 poz sığdırmak için)3.5cm ye indi, ayrıca üzerindeki solüsyonla da çok oynandı. Çok zor çok.

Edit: Bu arada bu fotoğraf sanki daha yeni gibi duruyor. Yani fotoğrafın kalitesinden çıkaracak kadar uzman değilim zaten de araba sanki çinko çento ya benzıyor. üstelik oldukça yeni modellerine. Aslında arabadan da pek anlamam ya neyse.

evet yakalarsınız filmli makinada siyah beyaz film ile çektiğim fotoğraflarda bu atmoesferi yakaladım ben de.

araba mini cooper, yıl da 75 filan diye salliyorum.
lomography e bakin, yüksek contrastlı eski stock siyah beyaz 35 mm filmler filan satiyorlar. belki işe yarar. bi de işte holga filan gibi dandik medium format aletler ya da işte herhangi lomo tarzi bi alet de yeterince pis grenli bozuk yamuk yumuk eski fotoraflar tadinda şeyler yapilabilr. bi de banyo da cross processing filan da yapilirsa şahane.

kişisel görüşüm, sözleşmenin altına imza atmak yani irade beyanı o sözleşmenin geçerliliği için yeterlidir. ancak bu imza kurşun kalemle atılamaz misal, ileride sorun teşkil eder, kalıcılık açısından ispat zorluğu açısından vs. onun için mürekkepli kalem kullanılmalı. tabi ki bir de teammüller vardır; hiçbir resmi belgede kırmızı renkli mürekkeple atılmış imza görmedim ben. dolayısıyla siyah yahut mavi renkli mürekkepli kalemden şaşmayın siz. ama mavi ya da siyah olacak gibi bir şartın olduğunu sanmıyorum.

siyah dolma kalem falan kullanılıyodur muhtemelen. semih cumhuriyeti pembe simli kalemi tercih ediyomuş diye duydum.

siyah da matbu evraklarda kopyalık mevzuundan tercih eidlmez. mavidir ya da mavi siyah.

neden sordum söyliyim valkyriede yanılmıyosam mavi "kurşun kalem"le imza atıldıgını gördüm.sonra milk te turkuaz keçeli kalemle atldıgını görünce acaba bu işin bi usulü filan yok mudur diye düşündüm.

lacivette tercih edilebilir mi ki?

şöyle ki ülkemizde mavi kalemler fln pek popüler olmasada mavi tükenmez veya mavi dolmakalem evropada pek populer
(kaynak götüm)

lacivert. ilkokulda öğretilen buydu bize. kopya olmasın vs diye birde lacivertin içeriğinden kanaklı bir şey vardı unuttum

ülkelerarası anlaşmalarda imza atılırken, önemli olanın imzaların atılmış olmasıdır. zaten herkes bilir kimin ne imzaladığını. kimse oturup da anlaşmayı açıp bakmaz bu imzalanmış mı diye. o yüzden o kadar önemli olduğunu zannetmiyorum.

ama tam olarak konu hakkında olmasa bile, benzer bir konuda: bazı insanlar imzalarını sürekli olarak aynı kalemle atıyorlar. aynı kalem olmasa bile aynı mürekkeple, aynı renkle. mesela eski gs başkanı faruk süren'in cebinde sürekli olarak eflatun mürekkepli bir dolmakalem taşıdığını ve bütün imzalarını onunla attığını okumuştum yıllar önce, neden aklımda kalmış bilmiyorum. benzer bir şekilde, bizim patron sadece mavi stabilo ile atıyor imzalarını. (aslında patronun bunu yapmasının amacı, ara ara kendisinin talimatıyla taklit ettiğimiz imzasını sonradan ayırt etmek)

şunu bir deneyin isterseniz. start -> run, "control userpasswords2" yazıp enter'a basın. "users must enter a password to use this computer" diye bir seçeneğin seçili olması gerek, öyle mi acaba?

oh be, oldu. çok teşekkürler.

türkiye'yi göremedim ben. kaldırmışlar sanırım.

Türkiye yokmus seceneklerde zaten, oturup aglariz biz de. Bu duyuru benim icin bitmistir.

ek: ama zimbabwe'de tanidigi olan varsa ona aldirabiliriz

finale çıkan takımlar belirlenince,kulüp taraftarları için yeni biletler satışa çıkıcak, kale arkaları muhtemelen... 10'ar bin tane olması muhtemelen...
ek bilgi olsun

ben ve tanıdığım birkaç insan bu biletlerden almış bulunduk. milan gibi iyi takımların birer birer elenmesi ve gs'nin de yoluna devam etmesiyle (evet hepimiz fenerliyiz) elimizdeki biletler iyice anlamsızlaştı. gs finale gelirse satmayı düşünüyorum, ama ucuz olmayacak haberiniz olsun.

bence bizim gibi çok adam vardır, ekşiduyuru, gittigidiyor, sahibinden gibi siteleri takip etmenizi tavsiye ederim.

Eger gs finale cikarsa yeni bilet satisa cikacaksa güzel, her ne kadar karaborsaci o.c'lerden dolayi biletix'ten filan alamayacagimi biliyor olsam da sansimi denerim :)

waltz of the butterfly

ağzında ki düdükle godfather müziği çalan adam

bilumum yann tiersen parçaları.

ayrıca (bkz: istiklal şarkıları)

(bkz: la vie en rose)

(bkz: taxim beyoglu)
(bkz: taxim beyoglu 2)

ahu saglam...

sanirsam 25 yildir caliyorlar bikmadilar..

istihbaratçılar sorgular genelde. ne işsin sen? suikastmı yapacaktın haşmetli devletlumuza vs. gibi.

sebep protesto değildir.bir güvenlik önlemi olarak etkisiz hale getirilir.potansiyel olarak tehlikeli addedilir.sorgulandıktan sonra da serbest bırakılır.

kısa bir gozaltı suresi ardır.Cok muhimm bi olay gelmez basına ama korumalar tarafından biraz tartaklanır,Emniyette Toplum huzurunu bozmak adı altında bi suctan dolayı ifade verir 50-60 tl civarinda bir ceza oder.Ama işin içinde sadece protesto amaclı bi kaç cümle varsa gecerlidir bunlar.
p.S:Bazen istisnalar olabilir :)

benim bildiğim "toplum huzurunu bozma" sebebiyle gözaltına alınıyorlar.

polisin kimseye hesap verme zorunluluğu olmadığından pek dert olmuyor. nasıl olsa kılıfına uyduruyorlar.

eğer işin içinde ufak da olsa bi küfür, hakaret falan varsa,
devlet büyüğüne hakaret suçlamasıyla göz altına alabilirler.

gerçekçi bir yaklaşımla;

"toplum huzurunu bozmak" ile "anayasal düzeni bozmak amaçlı örgüt üyesi olmak" arası geniş bir yelpazede suçlanabilir.

mesela diyarbakır veya tunceli doğumlu biri hiç de 50-60 tl ceza ve "mühim olmayan olaylar"la kurtulamaz. karakoldaki polisler tipini bile beğenmediyse karakolda bir süre dayak yer. eğer ölmezse kendine gelince tekrar dayak yer. sonra yollar 3'e ayrılır:

1- hala ölmediyse ve şanslıysa savcılığa götürülür.
2- hala ölmediyse ve şansızsa bir kaç gün daha dayak yeyip savcılığa öyle götürülür.
3- dayak sırasında ölür. "sandalyeden düştü", "başını duvara vura vura kendini öldürdü", "kemeriyle kendini sandalyeye astı" vb ölüm raporlarıyla ailesine teslim edilir.l