aristokrasi ulus-devlet öncesi bir kavramdır. ulus-devletler ile aristokrasi bir süre daha yerini korumuş, bugün ise neredeyse tamamen yok olmuştur. öte yandan aristokrasi, modern toplumun "iş bölümü" ilkesinde de yeri olmayan bir sınıftır. çünkü, aristokrasi kendisi bilse bile bilimi bilim adamına, sanatı sanatçıya, felsefeyi felsefeye parasını verip yaptıran sınıftır. Bugün bu işi yaptıran aristokratlar yerine kurumlar (üniversiteler, stk'lar, özel şirketler, kamu kurumları..vb.) bulunduğu için de aristokrasi, bugün kendisine bir alan bulamamaktadır.
haliyle de, aristokrat bir tavır halkın yükseldiği modern zamanlarda dışlanmış, burjuvazik tavır ise baskın hale gelmiştir. ancak bu devletlerin bir sınıfsal ayrım seçimi değildir, daha çok batı merkezli düşünsel gelişimin sosyo-politik ilerleyişinin toplumlar üzerindeki etkisinden kaynaklı bir durumdur. Dolayısıyla da, sınıf temelli bir toplum Marx'ın öngördüğü şekilde halk ayaklanmasına sebep olacağından, bugünkü burjuva-ulus-devletlerinin temeli, sınıfsız ve ekonomik ve kültürel karışık katmanlı bir yapıda, ancak daha çok, burjuvazinin halka "bahşettiği" yalancı bir eşitlik ve özgürlük arka bahçesindeki katmanlar üzerinde duran bir yapıdadır.
bugün yaşadığımız simülatif-gerçeklikteki devlet düzenleri bunu gerektirmekte olduğundan dolayı da, devletler açısından ideali budur, aksi taktirde toplum kontrol edilemez, talepkar olur.
"en doğal yönetim" (ya da en doğru yönetim) ise gerek göreceli bir kavram, gerekse henüz üzerinde bir uzlaşı bulunan bir sistemin bulunmayışından dolayı ancak Platon'un idealar gezegeninin kenar-köşe bir yerlerinde tozlanmış bir şekilde bizleri bekliyordur.
0