yan flüt, düz flüt diye bir şey yok. flüt zaten yan tutularak çalınıyor. düz olan (blok flüt) olarak ilkokulda üflediğimiz alet.

tünel, şişhane enstürman konusunda tek adres. fiyatları "uygun" değildir ancak, baştan belirteyim.

Ükelalık etmeye gerek yok! [ Ayrica madem cok bilgilendirmek istiyorsunuz, o "duz flut" dediginiz hede ye recorder deniyor...]

Sorunun cevabina gelince, baslangic icin uygun fiyatli flut icin Yamaha 01 oneriyorum (tabii maddi duruma gore daha iyi modeller - markalar dusunulebilir ama dusugu olmasin).

account settings'e girdiginde en altta manage account var. orda youtube account'inla google account'ini birlestirebiliyorsun.

aslında ben link olayını yapmıştım daha önce. ama goolle hesabım ile girince favorilere ulaşamıyordum. şimdi baktım ki cırlop gibi duruyorlar. yaşasın teknoloji. yaheeey!

insan olmadığını biliyorum.

aceto da yorumlara bak, yazarlar birazdan :)

@quadropol
bende oradan gördüm zaten :)
ama halen bulan yok

bence italyan bu hatun.

model kendisi

brad pitt'i andırıyor yüzü gözü...valla bak

kollar patlıcan.

yengeniz olur lutfen resmi kaldirin!

0532 272 40 42 nolu telefondan şeref beye bir sorabilirsiniz, bu tip işler yapıyor kendisi.

bu taşınma konularında cahilim. sickbastard'ın verdiği numarayı aradım. 75 lira istedi. normal midir? ucuz mudur? pahalı mıdır?

(sickbastard, şeref abiyle çok iyi kanka olduk. akşam beşiktaş kazan'da bira içiyoruz.)

şeref abi ile balık çiftliği işine giriyoruz. bıraktı artık taşımacılığı. :)

boilteau'nın önerdiği ismi bilinmeyen abi'yi yoklayayım bir de. şeref abi çekmeköyden gelecek, ama ev suadiye'de. bostancı'ya yakın.

şeref abi ile olan maceralarımızı blogspot.com/yükveeşyataşınır adresinden takip edebilirsiniz.

(bkz: b12 vitamini )

b vitamin grubundan ne bulursan, bir de kırmızı et diyorlar. et yemeyelim, yiyenleri uyaralım. kolesterol falan da var. en güzeli sadece bu iş için satılan vitamin takviyeleri ve doğal besin destekleri. GNC mağazalarına bir uğra derim.

aynı şey bende de var, üstelik sizde olduğu gibi benim de diğer konularda hafızam fena değildir, ama konu filmler olduğu vakit sonunu hatırlayamıyorum, beğendiğim, birden fazla izlediğim bir film olsa bile, mesela geçen gün TV de Scream 2 adlı korku filmine denk geldim ama katil kimdi hatırlayamadım, daha önce iki kez seyretmiştim sanırım. Ama bence kötü bir şey değil, özellikle böyle macera-korku türü filmlerin sonunu hatırlayamayınca tekrar seyrederken yine aynı keyifi alıyoruz.

hastalığının ne kadar ileri olduğunu bilmeden söylemek zor. ama genelde alıp ona göre bir görev verme eğiliminde oluyorlar.

cocuk toplu taşıma aracı falan kullanamıyordu bildiğim kadarı ile. ağırdı durumu yani. (son durumunu bilmiyorum net olarak. ancak tahminim iyiye değil kötüye gittiği yönünde.)

verirler. ama işin üzerine giderlerse verirler. misal, benim bi arkadaş derecesini bilmediğim gözlük kullanıyordu. bana bayağı bi uğraştım neredeyse yaz'ın hep bununla geçirdim demişti. adam sonrada çürük raporu aldı, yırttı. ama ben askere gidince gördüm ki daha da beteri varmış. yani anlayacağınız şubeden gataya, gatadan şubeye mekik dokunacak. oluruna bıraklırsa askere gider kesin. vakti zamanı gelmeden askerlik şubesine gitsinler bilgi alsınlar. son ana kalırsa çürük işi yatar.

valla bizim taburdaki diğer bir arkadaşımdan fikir yürütürsem, asteğmen bile olur. en piyadesinden. ama komando olamaz.

Bizim bölükte 10 yıldır depresyon tedavisi gören ve sağlam ilaçlar kullanan bir çocuk vardı. Durduk yerde kriz geliyordu çocuğa, yere oturup ağlamaya başlıyordu falan. Komutanlar da bunun numara yaptığını zannedip üstüne gidiyorlardı daha çok. En son hava değişimi alıp gitmişti geri dönmek üzere. Yani bence alırlar senin arkadaşını da.

henüz askere gitmesine fazla süre varsa önce kendi askerlik şubesi ve şubenin gönderdiği askeri hastanede durumu anlatır falan filan ama bi sonuç çıkmayacaktır.ama hastalığın boyutu önemli tabi.

Askere gittiği zaman birliğe katıldığında RDM (rehberlik ve danışma merkezi) sorumlusu her yeni gelene bir tarama anketi yapmak zorunda ozman durumu ona belirtir.Eğer RDm Sorumlusu anket falan yapmazsa kendi gidip RDM ye başvursun.RDM sorumlusu bikaç evrak doldurup hastayı RDMdeki psikolog ile görüştürür.Ordan Askeri hastanenin psikiyatri servisine sevk edilir ve bir tanı alır(panikatak,antisosyal kişilik,nevrotik kişilik...)birliğine dönen asker briliğinin "psikolojik sorunlu" listesinde yer alır ve ona göre muamele görür.aldığı tanıya yada koda göre(A16F1,A17F1 gibi...) davranılan hasta gerektiğinde gerekiyorsa silahlı nöbet tutmaz.bölük komutanının insiyatifinde mesela koğuş nöbeti tutabilir.sık sık görüşmeye çağırılır.Eğer ciddi boyuttaysa askeri hastanedeki psikiyatr hastayı heyete çıkarır ve hava değişimi verilebilir.(çürük çok zor)
askerde RDM sorumlusu olarak görev yaptmıştım.bizim taburda vardı bir sürü psikolojik sorunlu.bir tane vardı panikatak hastası çocuk oda toplu taşıma araçlarına binemeyiyordu ama ona da paşa paşa yaptırdılar.ama hava değişimi alanlar sık sık oluyordu.ama tanıları daha farklı olanlar alıyorud genelde.(bipolar bozukluk,antisosyal kişilik,obsesif kişik boz...)tabi hastalığın boyutu önemlidir sonuçta arkadaşının durmunu bilmiyoruz.bir de bu rdm merkezi her askeri birlikte aynı şekilde işlemiyor.bazı yerde çok önemseniyor bazı yerde ise hiç.

ama arkadaşın askerlik yapar gibime geliyor.

nothing else matters'ın solosu basit ama yorum gerektiren bir solodur. özellikle düzgün vibrato yapmayı öğrenirsin. bir dene bence.

dream theater - goodnight kiss

solo zor değil gayet kolay. çalması güzel gelecek ama zorlayacak da biraz. müzik yeteneğine çok iyi katkı yapar.

megadeth - black curtains
uzun ama fazla zor olmayan bir solosu var.

metallica - sanitarium
ilk iki solosuna çalışılabilir.

sultans of swing'in de "aha" dedikten sonraki solosu fena degil. cok zor degil ama cok da kolay degil.

Metallica-master of puppets in ara solosu gördüğüm en kolay sololardan birisi. ben ilk onu çalmıştım.

Yahu yapma etme, düşün şu çocuk seni tek eliyle döver:

www.wingtsunwelt.com

Bunalıma falan sokar adamı, nebleyim eheh.

Sözlükten apis'e mesaj atabilirsin. 12. praktiker (mi deniyordu teknikerden önceki çömez seviyesine?) şu an, biliyordur nerede ne var.

yok dövemez. dilimi ısırarak üstten uçan yumruk (türk yumruğu) ile akıtırım beyin pekmezini.

soruyu yazalı 1 saat olmuş. belirtiler hala devam ediyorsa daha fazla beklemeden acile git.

baş dönmesi geçti biraz.. boş bakmalar da çok azaldı.. bulantı hissi de tamamen geçti..

iki üç kaşık da sarelle yedim biraz önce.. minerali almışken şeker de alayım diyerekten..

tekrarlarsa bir nöroloğa görünmeniz iyi olabilir. imho.

"bok yoluna gitmeyeyim de durduk yerde"

bu cümle ile tekrarlarsa bir psikolog a görünmeniz iyi olabilir.

not: ciddiyim. (bkz: panikatak)

baş dönmeniz ne şekilde?
etraf mı dönüyor yoksa siz mi dönüyorsunuz? daha önce böyle baş dönemleri yaşadınız mı?
sonra olarak da, otobüs tutuyor mu sizi?
etraf değil de siz dönüyorsanız ve otobüs de tutuyorsa vertigonuz olabilir :)
geçmiş olsun.

sıcağa bağlı tansiyon oynamalarıdır. ekrandan uzaklaşıp dinlenmeyi deneyin. bu arada hala bizimle misiniz?

gelenleri şöyle cevaplayayım sıradan :

@baskaturlubirsey, yok o cümle bir kere geçti aklımdan o da buraya yazarken, başka türlü geçmedi hiç..

@aithra, o ara bilincim de hafif gidik gibiydi sanki ya, nedense net hatırlamıyorum olanları ama etraf değil de ben dönüyordum sanki.. çünkü laptopun ekranı televizyon veya kapı-pencere sabit gözüküyordu, benim kafam gidip geliyor gibiydi.. otobüs konusunda da tutma gibi bir imkan yok.. 2008-2009'dan önceki 3 okul döneminde 2 haftada bir marmaris-izmir arası yola gittim geldim, son okul sezonunda azalttım onu ayda 1 yaptım.. yani otobüsle yolculuk yapmak evde oturup tv izlemek gibi bir aktivite oldu benim için :)

@hakkibulut, tansiyon diye düşündüm ben de ama izmir sıcak olmasına rağmen oturduğum yerde rüzgar vardı bol bol.. hani sıcağı hiç haissetmedim, üstümdeki tshirtü çıkartma gereği bile duymadım dün.. gerçi tansiyon bu sebeplere bakmıyor, azıcık sıcak gördü mü oynayabilen bir şey.. annemde düşük tansiyon hastalığı var, babamda yüksek tansiyon.. birinden biri mutlaka bende de olacak da daha erken, çıkmasın öyle şeyler, 22 yaşındayım daha..

o seçim ebeveynlere bırakılıyor bildiğim kadarıyla.

size durum söyleniyor ama öyle tehlikeli bir durum ki testlerde hiç bişey çıkmayıp çocuk down doğabiliyor veya yüksek ihtimal down deniyor normal doğuyor, doktorun tecrübesi çok çok önemli.

2'li/ 3'lü gebelik tarama testleriyle Down riski 1:230'un üstünde çıktıysa amniyosentez yapılıp alınan materyel genetik çalışmaya gönderilir. yapılcak kromozom analizinde trizomi 21-down sendromu tanısı kesinleştirilirse aileye gelecekte çocuklarının nasıl yşayacağı, nasıl hastalıklarla/sorunlarla karşılaşacağı, beklenen hayat süresinin ortalama 40 yıl olduğu, zekasının normalin altında olacağı... anlatılır ve prenatoloji kurulu(tek doktor değil bir kadın doğumcu, bir pediatrist, bir beyin cerrahı ve bir çocuk cerrahı) tarafından fetosit (fetusun anne karnında hayatının sonlandırılıp ilaçlarla doğurtulması) önerilir.

şahit olduğum kadarıyla yalnız ve güzel ülkemde aile bunları duyunca hocaya gider, hocada doğur allah devasını verir diye fetva verir ve aile hayatını downlu bir çocuk büyüterek geçirir. ne yazık ki bu çocukların çoğu anne babalarından önce bir çok kez hastanede yattıktan sonra bu dünyayı terkederler...

peki bu test kaçıncı ayda yapılıyor acaba? yani doğuma 2 saat kala "alalım biz çocuğu" durumu olmuyordur herhalde.

nuchal translucency testing - 11 - 14 hafta arası, ultrasonla
triple screen or quadruple screen (3lü marker galiba türkçesi) 15 - 18 hafta arası
integrated screen. 1. trimester ile 2. trimesterdaki 3/4lü tarama testlerinin karşılaştırılması ve tekrarlanması
genetic ultrasound. 18 - 20 hafta - ultrason (ense kalınlığı vs)
amniocentesis. 15 - 20 hafta
percutaneous umbilical blood sampling (PUBS). 20 hafta sonrası

Yani en geç test 20. hafta civarı yapılıyor, aldırmak için geç olabiliyor ama kroc'un dediği gbi, aldırılabiliyor kurul/heyet kararıyla.

zkurmus'un verdiği haftalar doğru ama ense kalınlığına 12.haftada bakılıyor. diğer genetic USG olayında kalp yapıları, genital organlar, karın içi yapılarda malformasyon olup olmadığına bakılıyor. belirtmem gereken bir nokta varki türkiye'de kadın doğum ve KBB uzmanları esnaf mantığında çalışırlar (hastayı başka doktor/kuruma kaptırmayayım mantığı). ondan 3'lü/2'li testlerde sorun çıkarsa mutlaka uygun bir hastanede (yenidoğan uzmanı olan amniyosentez yapılabilecek) bir yere başvurup yeniden değerlendirme (second opinion) yaptırın.

Hmm... Bilmiyorum tatmin eder mi, yine de:

(bkz: Der Untergang)
(bkz: Das Boot)

struttin;

teşekkür ederim, ama her ikisini de izledim...

Aradığım filmler, çok bilinenler değil de; daha çok kıyıda - köşede kalmış, hikayesi güzel kurgulanmış filmler ...

(bkz: das leben der anderen)

hiko seijuro;

evet o da çok güzel filmdir, onu da izledim. diyeceksiniz ki ulan izlemediğin film var mı? olur da kıyıda köşede kalmış, gözümden kaçmış olanlar vardır diye sorayım dedim...

her ne kadar tarihsel film değilsede,eğer özellikle alman filmi arıyorsan benim tavsiyem -Nicotina- olur..

www.imdb.com

aaa, kimse alman pornosu ile ilgili şaka yapmamış :) ben mi yapsam acaba? ya da neyse, şu güzel ortamı bozmayayım.

goodbye lenin de alman filmiydi sanırım.

(bkz: Die welle)
www.imdb.com

"Europa Europa" Yönetmen:Agnieszka Holland Yapım:1990 Almanya, Fransa, Polonya
"SIRADAN FAŞİZM" / Ordinary Fascism Yönetmen: Mikhail Romm Sovyet yapımı/1968
"AMEN" Yönetmen: Costa Gavras Fransa-Almanya-Romanya / 2002
"TENEKE TRAMPET" / Le Tambour Yönetmen: Volker Schlöndorff Alman - Fransız - Yugoslav - Polonya ortakyapımı /1979

(bkz: angst essen seele auf)

yanlışlıkla hristiyan olmam zira müslüman da değilim de. ne bileyim bayıltıp böbreğimi falan çalmasınlar diye düşündüm ben. yani hristiyan olmaktan korktugumdan değil ahah.

gidin gidin de nereye gideceksiniz? size fiziksel olarak zarar vermesinler de( böbrek çalmak gibi ) dinen eğer inancınız varsa değiştirebilirler mi? ya da inancınız yoksa imana getirebilirler mi? bu sorulara cevap verin öncelikle.

edit: ahaha cevap verin dedim benden önce vermişsiniz. dışarıda buluşun ev falan derlerse kendi emin olduğunuz bildiğiniz evlere götürün kızları. onların evine gitmeyin derim ben.

(bkz: scientology)

çok çok kuvvetle muhtemel

yok ev değil de, bunlar bi yerde kalıyomuş ama adını bilmiyolar. do you drive dediler yes dedim. sen bizi arabayla alırsan biz de sana yemek ısmarlarız dediler. ben de tamam adresi bana yollayın bakarız dedim işte. yemeğe gidicez yani.

bana kalırsa onların dediği yere gitme yemeğe. kendin hoş bir mekana götür. kendin ısmarla. sonra yine senin seçtiğin bi mekanda kahve için. ardından da evlerine bırakmanı isteyeceklerdir. istemezlerse kendi evine isterlerse bırak git. deneyim olur en azından. ancak asla gitme bilmediğin yerlere. ısrar falan ederlerse kendi istediği yerleri kıllanmaya başla derim.

tetikte ol bir şey yapamazlar. bir de kontrolü onlara bırakma. yemeği neden onlar ısmarlıyor mesela? her türlü senin bildiğin iyidir. bir de hıristiyanlığı hemen kabul etme. şart sür mesela, 2 çok tatlı, acı çeken, anime, şirin kızlara :)

onların götürdükleri yerde yemek yedikten sonra arabaya bindiğinde başına birşeyler gelmeyeceğini bilemezsin. yemeğe götürmeleri zaten kıllandırıyor işi di mi? biz türklerde böyledir de yemeği biz ısmarlarız . bunlar sana daha çok ısrar edecekler muhtemelen hayır biz ısmarlıcaz diye . o zaman anlarsın kokuyu . onlar tongaya düşürmeye çalıştıkça sen üstele. tamam ısmarlayın ama kebapçı falan de. işi oyuna çevir. artık gözün açık..

onlar kesin koreli.
öyle bi takım uluslararası dernekler kuruluşlar vasıtasıyla çeşitli ülkelere gidip misyonerlik yapıyorlar. üniversitelere özellikle gidiyor bunlar. bir şey olmaz, arkadaş olabilirsiniz. olsa olsa isayla ilgili bir cd verirler ama ikna etmeye çalışma veya baskı söz konusu olmaz. yine de kalabalık bir yerde buluşup sonra muhabbet bitince aynı yerde hoşçakal deyip ayrılmak en iyisi.

1- bunlar iki kişi. sen tek. ikisiyle birlikte olacağını düşünüyorsan fazla iyimsersin. barney stinson mısın sen? tek başına yedirmez adama. ühü... ben de geleyim lan. :/

2- muhabbeti isa'ya, musa'ya getirdiklerinde aniden kabul et hristiyanlığı. beyinleri dursun. "ee, hiç soru sormayacak mısınız? hemen hristiyan mı oldunuz?" diye şaşırırlarsa aynı yüzeysellikle "evet hacılar, oldum. trabzon ne yaptı bu hafta yaa?" diye devam et.

3- "moşi moşi diye telefon mu açılır lan allahsızlar" diyerek olay çıkar. geceyi sonlandır.

birkaç ülkücü arkadaş ile git.

git, sonra da bize haber ver:))

hatunlar guzelmıs madem bende eşlik edeyim. hem siz guvende olursunuz hem de olaylar gelişir ben onları oyalarım. tabi siz de benım bobrekleri korumus olacaksınız aynı zamanda. win-win.

olaydan memnuniyetine göre, daha bir sürü hıristiyan olmak isteyen arkadaşım var de :)

Ya arkadaş ciddi ciddi kızdım sana. Ne soruyorsun buraya, git bafile. Hadi koş. Çabuk. :)

yehova şahitleri diyecektim ama onlar böyle şeyler söylemiyor, "biz çok sıkılıyoruz yeaaa" tadında. :)
kıllanmakta iyi etmişsin, bildiğin bir restorana gidin giderseniz, bilmediğin yerlerde dolaşmayın.

spor yazarlarının havuzuna gidiyordum bir ara. ama o da çok resmi yahu. robot gibi duş alıp, boneyi kafaya geçirip, ayakları ilaçlı suya sokup yarı olimpik havuzda bir ileri bir geri gidiyorsunuz kulvarlar arası. biraz daha tatil köyü gibi bir yer istiyorum. hani kadın kafasını sudan çıkarır ve hemen kenarda duran kokteylinden bir yudum alıp gülümser ya, işte öyle bir mekan :)

hayatt otel var taksimde... gecen sene 60 di kelle basi guzeldir. kadikoy de maltepe de var, tren istasyonun hemen yakininda o da o civarlarda. floryada da vardi ama tam adres veremiyorum. bostanci da carreforun arkadinda var alarko gurubunun -sinemasi falan da vardir- o da 50-60 olmasi lazim.

itu'nun kapali olimpik havuzu var, disariya gore de ucuzdur muhtemelen.

park orman'ın havuzunu hatırlar mısınız? yeşillikler içinde, sakin, güzel bir havuzdu (atlamak zıplamak yasaktı gerçi). işte o tarz bir yer soruyorum. olimpik olmasa da olur (hatta olmasın mümkünse). böyle kaydırak falan, su oyunları. :/ ulan çalışmaktan kıçımda pişik oldu. havuza girmek istiyorum lan.

bünyeden bünyeye değişir bu. misal ev arkadaşım bıraksam bir damacan içer günde. bense mecbur kalmadıkça içmem. ortalama bir bardak/gün. fazla bir sorunu yaratmaz size. böbrek taşı kumu gibi bir sorununuz olursa çabuk atlatırsınız. temiz bir bünyeniz vardır büyük ihtimal. başınız çok ağrımaz. normal bir durum bence bu. zaten baştan beri öyleymişsiniz. bundan sonrası tamamen atmasyon belki ilerde çok tuvalete gitmekten prostat olursunuz.

ama malum önümüz küresel ısınma, tükenen temiz su kaynakları falan. benim gibiler hayatta kalırken siz öleceksiniz acılar içinde. :D

4-5 litre diyerek mübalağa etmiyorsanız zararlı olabilir. bu konuda bir kaç yazı okumuştum ancak biliyoruz ki internet bilgi çöplüğü. zararlı olduğunu söyleyen, hatta beyin kıvrımları arasına su dolup deliliğe yol açabileceğini söyleyen saçmalıklar bile okudum. siz yine de derin bir araştırma yapın derim. iyice kıllanırsanız bir iç hastalıkları uzmanına danışın.

bir iki derleme;

"her insanın kendini zinde hissetmesi için günde 2.5 litre suya ihtiyacı bulunuyor. Eğer vücutta az su bulunursa, kan yoğunlaşıyor ve bu da organlara çok az miktarda oksijen ve besin maddesi taşınmasına neden oluyor. Fakat içtiğiniz su miktarı çok aşırıya kaçarsa, bu da vücut için olumsuz sonuçlar doğurabiliyor. Çünkü böbrekler aşırı çalışır ve sık sık tuvalete çıkmanıza neden olup, vücudunuzdaki kalsiyumun atılmasına neden olur."

"Su bağımlılığı' da hasta ediyor

Belçikalı bilim adamları, fazla su içmenin zehirlenme nedeni olabileceğini, ''su bağımlılığının'', ''uyuşturucu bağımlılığı'' gibi bir hastalık olarak ortaya çıktığını açıkladılar.

Belçika'da yayımlanan haftalık ''Le Generaliste'' isimli dergide, Louvain Katolik Üniversitesi (UCL) araştırmalarının sonuçları yayımlandı. UCL uzmanlarından Dr. Stephane Dujardin yönetiminde yapılan araştırmaların sonuçlarının tıp çevreleri tarafından değerlendirildiği ve ödüllendirildiği ifade edildi.

Aşırı su tüketiminin zehirlenme ve ciddi fiziki sorunlara neden olduğunu belirten uzmanlar, su zehirlenmesinin kandaki sodyum oranının düşmesine (hiponatremi), böbrek arıtma yeteneklerinin aşılmasına, hücrelerde aşırı sulanmaya, beyin ödemine yol açtığını belirtti.

Günde 4 ila 20 litre su içen kişilerin sinir sistemlerinin etkilendiğini, bu boyutta tüketimin krizlere yol açabildiğini, aşırı su tüketiminden kaynaklanan beyindeki dengesizliklerin komaya ve ölüme sürükleyebildiğini anlatan bilim adamları, ''aşırı susama'' (polidipsi) sorununa dikkat çektiler.

Polidipsiden kaynaklanan ''potomani'' hastalarının günde 4 litreden fazla su içme ihtiyacı hissettikleri, ''su bağımlısı'' oldukları üzerinde duran ve bunu ''uyuşturucu bağımlılığına'' benzeten uzmanlar, polidipsi hastalarının yüzde 80'inin şizofreni sorunu yaşadığını bildirdiler.

İştahsız kişilerde, rejim yapanlarda, sporcularda, fazla alkol, kahve, ilaç ve sigara tüketenler arasında daha çok görüldüğü belirtilen potomani hastalarının, aşırı su tüketimiyle, organizmanın ihtiyacı olan mineralleri de imha ettikleri belirtildi.

Uzmanlar, potomani hastalığının tedavi gerektirdiğini, su zehirlenmesi halinde ise acil servislerde yoğun bakıma ihtiyaç olduğunu ifade ettiler."

Herşeyin aşırısı zarar der büyüklerimiz. Ben su içmeyengillerdenim. Bazen gün boyunca su içmediğimi farkediyorum. İçeyim diyorum onuda unuyorum.

soruya soruyla karsilik gibi olacak ama cok merak ediyorum:
4-5 litre suyu icerken ne hissediyorsunuz, yani su size nasil bir tat, his veriyor? mesela beni biraksan 1 litre portakal suyunu bir kerede icerim, tadi cok hos, sekerinden olsa gerek... ama suda nasil bir his aliyorsunuz ki 4-5 litre icebiliyorsunuz?

@terp

kendini meşrubatlara alıştırmadığında su gayet cazip bir seçenek oluyor. verdiği serinlik yetiyor zaten.

@hakkıbulut- bu hastalık çok inandırıcı gelmedi bana. su zehirlenmesi çok su içmekten ziyade suyun atılmaması ile oluşur diye biliyorum. sanki bu yazılanlar "supposed" şeyler, olacağından değil gibi. bir tıpçı ne düşündüğünü yazsa ne güzel olur aslında bu konuda.
bi de ne tedavi önermişler ki? susamayı engellemeleri gerekiyor onun için ne önermişler.

@terp- siz çok susadıktan sonra kana kana su içerken ne hissediyorsanız onu daha sık aralıklarla hissediyorum aslında. mesela dışardan eve gelirken nasıl su içeceğimi hayal ediyorum. 4-5 litre dedim ama 7-8 oluyodur bazen, bardak kullanmıyorum 1 litrelik cam şişelerden biriktirdim bir sürü, onlara koyuyorum suyu, biri bittikten sonra 2 saat geçmeden yine çılgınca susamış oluyorum. tadı olduğundan değil ama dediğim gibi gerçekten susamış oluyorum

ben ikide bir susuyordum bir gün, arkadaşım şeker hastalığı mı var demişti sende. hani dipnot olsun..fal..fi..tamam sustum.

şeker hastası olmadığımdan eminim

fazla sorun yaratmazlar. yine de dikkat et içerken ne kadar kalori içerdiklerine filan.

asitlilerden vazgecmenize gerek yok. coca-cola light 1 kalori. hatta bardagi (200ml) degilde sisesi (1lt) bile olabilir yamulmuyosam.

hiç içmemesi daha karlı. hem maç sonrası içse verdiği serinlik bir kenara, mide ağrıları başına dert olur. diyetteki birinin isteyeceği son şeydir bu sanırım.

cappy ve türevi hazır meyve sularının tamamı şeker eklenerek yapılıyor ve taze sıkılmamış meyve suları rejimde tavsiye edilmez...
süt ve süt ürünlerinin kilo vermeyi kolaylaştırdığı söyleniyor. ama ölçülü..
kalorilere de bakabilirsiniz her şeyin üzerinde yaza kilonuzu bilmiyorum ama rejimler genelde 900-1800 kalori arası değişir...
light kola da kalorisizdir ama vücutta su tutar şişkinlik yapar... hani içmediğinizde etki etmez ama tartıda şaşırmayın

peki ya marketlerde satılan meyve suları ? muzlu, çilekli sütler ? hele hele lipton veya nestea'ler.. ??

hem meyve sularinda hem meyveli sutlerde filan baya kalori var ya naptiniz. bir bardak portakal suyunda asagi yukari bir bardak normal koladaki kadar kalori var.

soğuk suya talim diyosunuz yaniii.

ne yazık ki meyveli sütlerde de kalori oranı yüksek benim tavsiyem kendi sütünüzü, yapabilirsiniz üşenmezseniz meyveli, soda ve meyveli soda tavsiye edebilirim. onların kalorileri düşük ve kola gibi zararlı da değiller madensuyu da olabilir.

meyve suyu olarak taze sıkılmış içerseniz kalorisinden gerçekten kurtulmuş oluyor olmasanız da beyaz şeker almamış oluyorsunuz.
nestealer bildiğim 100 kaloriye yakın bi kutuda bu da kolaya yakın bir miktar ediyor...

ben normal süt, light süt ve light kola içmeyi tercih ediyorum su dışında :/

Akmina yı tavsiye ederim. mineral değerleride uygun. Asitide az

"coca cola light 1 kalori" gazına gelmeyin. içerdiği yapay tatlandırıcıların mideye "tatlı geliyor" sinyali verip fazla insülin salgılamanıza yol açtığı, bu elde kalan insülinin de kana karışmak için karbonhidrat ihtiyacı doğurduğu konusunda tezler var. mantıklı geliyor kulağa, doğruluğu ispatlanmamış da olsa. siz garantiye alıp içmeyin.

hazır meyvasuları komple glikozdur. çok sağlam yağlanma yapar. %100 elma suyu içebilirsin. Ya da direk light süt iç.

yağ yakımını hızlandırması, yeşil çay içtim 30 kilo verdim dedirtecek kadar asla olamaz.

antioksidan falan diyolar ama serbest radikallerin etkisini ortadan kaldıran antioksidanların serbest radikal saldırısı altında olmayan hücrelere ne yaptığını pek söylemek istemiyorlar. bildiğim kadarıyla bu durumda antioksidanlar serbest radikalin verdiği zararı verebiliyor, sigara içmiyorsanız 40 yaşından önce lazım değil yani.

bi de yetiştirilmesi, toplanması, kurutulması falan doğru koşullarda yapılmazsa özellikle yeşil çayın çok zararlı bişey ürettiğini duymuştum (alfatoksin miydi acaba?)

vücutta toplanmış suyu atmayı kolaylaştıran bir etkisi var, yağ yakımını hızlandırmıyorsa bile bu sayede kilo kaybedebiliyor insanlar (tabi o kilolar sudan oluşuyor) ayrıca bu sayede dehidrasyon sonucu hastanelik olanlar da var.

evet, yeşil çay kalite kalitedir. tozumsu, çer çöplüden (ki bütün poşet yeşil çaylar böyle) tomurcuk şeklinde sarılmış yapraklara kadar yolu var.

yağ yakımını hızlandıran mucize bir madde yoktur. kilo vermek için popomuzu yerden kaldırıp hareket etmemiz icap ediyor. düşünün ki amerikan halkının yarısı obezite ile boğuşuyor. böyle kolay bir çözüm var da paraları mı yetmiyor conilerin? :) spor iyidir.

spor yapıyorum. ayrıca hergün sabah 30, akşam 40 kadar mekik çekiyorum. daha evvel hap kullanmayı düşündüm ama zararlı olabileceğini söyledikleri için açıkçası endişelendim ve haptan vazgeçtim.

cevaplar için teşekkürler.

yag yakımını hızlandıran maddeler derken, bunu anlamı sudur: bu maddeleri kullandiktan sonra fiziksel aktivite yaptıgınızda yag yakma asamasına daha cabuk gecersiniz... yoksa yesil cayi icince kendi kendine gitmez o yaglar...

ha yesil cayin yag yakımına etkisi var mi bilmiyorum ama kahvenin var, mutlulugu cok da uzaklarda aramaya gerek yok

ben her sabah 2 kupa limonlu içiyorum. fazla kafeinden dolayı mıdır nedir ikinci kupanın sonrarına doğru çakırkeyfi yapıyor. yağ yakımını bilmiyorum ama aç karnına içilmesi tavsiye ediliyor ve farkedilir derecede metabolizmayı hızlandırıyor.
ps: mısır çarşısından alınma yaprak tavsiye ederim. porselen demlikte yapabilirsiniz.

evet. tabii bünyenize bağlı olmakla beraber değişiyor bu durum ama sakın günde 2000 kalori alıp bunun 1000'ini filan eritmeye çalışmayın zira bünyenin günlük ihtiyaç duyduğu bir enerji var=)

Elbette tam 220 kalori yaktınız anlamına gelmez bu. Boy, kilo, cinsiyet, yaş, bazal metabolizma hızı gibi pek çok faktöre göre değişir. Bazı cihazlar bu bilgileri girmenizi isterler ona göre daha doğru hesaplama yaparlar ama gene de tam 220 denemez.

yalnız bir durum daha var hesaba katmanız gereken. diyelim 220 kalori yakacak kadar kostunuz (denildiği gibi bu ortalama bir rakamdır. kiloluysanız daha fazla yakarsınız). koşu bandından indiğiniz an bitmez kalori yakma işlemi. sonraki 24 saatte azalarak biter. spordan sonraki saat 150, ondan sonraki saat 100 ...vb şeklinde(sayılar sallamadır). yani "ulan bu kadar koştum anca bir hamburgeri erittim" deyip soğumayın spordan.

kas yapınızı güçlendirdiğiniz için (ki asıl enerji harcamanızı kaslarınız gerçekleştirir) kıpırdamadan dursanız dahi spor yapmayan birinden fazla kalori yakarsınız (bazal metabolizma hızınız artmış olduğundan).

devam et şampiyon :)

Yaş,kilo etc. girilen,kalp atışına bakan koşu bantları/bisikletler/hiking aletleri çoğu zaman oldukça yakın değerler verebiliyorlar özellikle iyi bir markaysa alet. Girilmeyenlerin ki ortalama değer.
Yiyecek kalorisi versus yakılan kalori olayına gelirsek.
Bazal metabolizma + günlük hareket halindeyken harcanan enerji = günlük kaybedilen enerji
gibi basite indirgenmiş bir formülümüz olduğunu düşünürsek. Direk kilo kaybı veya kilo korumak için alınan değerlerin günlük kaybedilen enerjinin altında veya eşit olması gerektiği açık. Senin spor yaparak yaktığın değerin bir bölümü hareket halindekine giriyor bu anlamda faydası tartışılmaz ama bu hamburgeri yedim ve erittim demek de değil. Vucudun alınan besinlerin,türlerine göre nerelere gittiği hangilerinin yakıldığı hangilerinin yakılmadığı çok önemli.

mindhunters

daha ben de izleyemedim ama fermat s room a bir göz at.
21 var. biraz benziyor anlattıklarına.
ha cube var bir de.

pi var en bir matematiğinden.

şüphesiz ki fermat s room.
oxford murders da inceden benzemekte tanımına.

ben de ilk pi derim, ama onu izlemeyen kaldı mı bilmem.

onun haricinde The number 23,
heypercube
sneakers
A Brief History of Time
Numb3rs

bunlar iyidir...

beelki good will hunting olabilir

Die Hard serisinden birinde de ucundan dokunuyorlardı*

Merhaba,
"La habitación de Fermat" başarısız bir matematik ilişkisi içeriyor bana kalırsa. Oldukça basit sorular vardı.
"Cube" iyidir. "Enigma" mükemmel ötesidir (Almanların kullandığı şifreleme sistemi falan. Epey iyiydi.).

Yardımcı olması açısından da: www.imdb.com

Kolay gelsin. İyi seyirler.

numb3rs dizisini izleyebilirsiniz film dışında. 3-4 sezondur her bölümde matematik çözüyor adam. herhangi bir filmden daha çok zevk verecektir.

megan fox olabilir.

edit: evet megan fox muş kendileri. rep+

justjared.buzznet.com

olivia wilde gibi geldi bana da.

photoshoplarken eşeğin bir tarafına su kaçırmanın güzel bir örneği olmuş bu fotoğraf.

belini bacağından ince yapmış hangi angut editlediyse...

@mortifera
fotoşap yok, orası kesin. bu bir film çekimiymiş. hayvanlar gibi korse var. muhtemelen bağırsakları ciğerlerine baskı yapıyordur. (tabii megan abla zaten selda bağcan beline sahip değil. ince bir kişi :) )

o nası beldir arkadaşım ya. inanılmaz.

St. Elmo's fire denen fenomen. "St. Elmo's light" olarak da biliniyor.

"is an electrical weather phenomenon in which luminous plasma is created by a coronal discharge originating from a grounded object in an atmospheric electric field (such as those generated by thunderstorms or thunderstorms created by a volcanic explosion)."

şeklinde bir açıklaması var. çevirmeye üşendim :/

(bkz: #7247838)
(bkz: #340367)
(bkz: korposan)

belli ki kimsede orijinal dvd yok. torrent, rapidshare sağolsun :/

kamera arkası ve silinmiş iki sahne varmış. yeni çıktı dvd

türkiye'de var mı dvd şu an? almak istiyordum da.

ben de benzer bir problem yaşamıştım, power supply'dan şüphelenmiştim ama anakart bozuk çıkmıştı.

power supply bence.

power supply değil. aynısı bende de var, ve power supply'i değiştirmeme rağmen çözülmedi. buraya sordum ben de, hatla ilgilidir dediler. hattı kontrol ettirdim yine nafile.

anakartın bir sorunu olduğunu düşünüyorum ben de.

edit: @efsunlu, bu olayın yazılımsal bir sorunla ilgisi yok. sorun tamamen donanımsal.

ana kartın kapasitörleri, kondansatörleri patlamış olabilir. gözle görebileceğin bir şeydir. anakartında minyatür su deposuna benzer silindirler var ya, işte onların üst bölümlerinin düzgün olup olmadığına bak. dışarı meyil etmişlerse anakart gitmiş demektir. yeni anakartla beraber akım düzenleyiciye de bir 40 dolar ayır ki başına gelmesin bir daha.

ben de benzer bir problem yaşamıştım, power supply'dan şüphelenmiştim ve power supply bozuk çıkmıştı.

o fiyata o model polo iyi ama ben olsam polo ya o kadar para vermezdim. çok karaktersiz bi araba, yani bi golf değil. ben olsam şunu alırdım mesela;
www.sahibinden.com

verdiğiniz linkteki golf için şöyle demiş satan arkadaş;
" Aracın Ön Kısmı Jetta Görünümlüdür.Kendim yaptırdım.Nikelajlıdır.Tek Sorunu Araçta Dıştan Komple Boya Olmasıdır"
muhtemelen takla atmış araba :)

ben de polo seven biri değilim ama alacak olan kişi (kızarkadaş)seviyor. ben de bu saatte ona araba bakıyorum vazgeçsin diye. ama açıkçası bulamadım. son olarak golf iyi alet demek istiyorum :)

ilanın detaylarına bakmadım ama altı güneş görmüşse arabanın ondan hayır gelmez haklısınız. ilk cevabımı yazarken de polo kız arabası biraz diye yazcaktım klavyemin ucuna geldi yazmadım=) dişiler için ideal bi araç. ama yine de o paraya polo!? diyorum. kazasız belasız iyi günlerde kullansın işallah.

araba için bir şey diyemem çünkü polo yu deneme şansım hiç olmadı ancak vw e güvenirim. fiyat biraz yüksek gibi yalnız. sağlam bir pazarlıkla satıcının aciliyetine göre 20.000 lere kadar indirilebilme ihtimali var bence. sahibinden.com'da benzer aracı aradığımda daha düşü km. dekini aynı satış fiyatıyla gördüm. internete fiyat çıkan herkesin pazarlık payı olduğunu düşünürsek bastır biraz pazarlığa derim.

hatta 2006 model dizelini acil satan birisi 19.200 fiyat çekmişken benzinli modele o kadar para çok olur.


www.sahibinden.com

2 sene için çok km yapmış. büyük bakımı yoldadır muhtemelen 60 bin mi pololarda bakmak lazım. satıcı açısından elden çıkarmak için tam zamanı gibime geliyor.

ozdek haklı, 60bin bakımı geliyor, bunun yanında 2 senelik arabayla 58bin yapmak kolay değil. özellikleri de iyi. biraz küçük bir araba olsa da içine binilemeyecek cinsten değil, yani bir nissan micra, fiat pandadan çoook daha büyük araba. ben poloyu tavsiye ederim ama yeni model alacaksanız paraya kıyıp daha az km'li bişey bulun

fiyat verseniz iyi olurdu.

iki kez yazmışsınız, anlamadım. "fuul" nedir?

arkadaş duyuruyu açıp gitmediyse, işe yarayacak birkaç bilgi daha -fiyat vs- verirse iyi olur.

fiat olarak günlük olarak 125 ytl haftalık kalacaklara günlüğü 100 tl.
kişi başı hotel 50 ile 100 tl.otele kişi başı vereceğiniz parayla aile toplam 100 tl

fuul demek her şey var demek yani dayalı döşeli

courtney love/ make me over.

şap!

peikiyatr'a gidecek. basitçe halledecek. buradan aldığı tavsiye kötü sonuçlar doğurabilir. (depakin bu işi hallediyor diye biliyorum. ancak kendisi epilepsi (sara) hastalığı içindir. bilinçsizce kullanılmamalıdır.)

şimdi, erkekliğin doğasını ben bilemem. açıkçası çok da merak etmiyorum:)) hani, bana bir soru geldi. ben de arkadaşa yardımım dokunsun diye duyuruya danıştım.

turp
ıhlamur

askere gitsin

seks yapsın.

mont giysin, gerisi hallolur.

pff. uzayayım.

erkeğin doğasını bilmiyorum dediğinize göre kadınsınız. samimi bir arkadaş da olsa erkek cinsiyetinde biri size bu soruyu soruyorsa başka bir şey ima etmek istiyor bence. ben de erkek doğasını biliyorsam böyle bu.

@kibritsuyu
duyuruya şukela olsa direkt verirdim:)

söz konusu sıkıntının çözümü bulunsaydı dünyada açlık kıtlık ve savaş olmazdı... ama kessinlikle olayın hem psikolojik hem de fizyolojik sebepleri olabilir. psikolojik sebepleri için doktora gitsin; fizyolojik sebepler içinse naughty america diye bir site var... bir baksın belki işine yarar:)

saç çıkartıcılar dhtyi bloke eder. eleman kıllı biri değilse bu da çözmez işi yalnız.

swedenborg * diye bir herif meleklerle, cinlerle iletisime gectigini soylemis 18.yy'da. Kant da bu adamla "gotten uydurucunun hayalleri" isimli calismasi ile tasak gecmis. Her felsefeye dayanak noktasi olamamis demek ki.

aslinda dogaustu olay yoktur, hepsi dogada, evrende olan sey, insan aklinin soyut diye belledigi seyler de belki dogada olan birseydir. cogunlugun kabul etmedigi seyler gercek olsa bile uydurma gelebiliyor, ya da cogunlugun kabul ettigi uydurma olsa bile gercek gelebiliyor, veya insan aklinin urettigi ve algilama cercevesinde olusturulabilecek diger kombinasyonlar, dusunceler ve kafa yormalar. hepsi insan aklini sonsuz uretkenliginin disavurumlari iste, algilama sinirlari genisletilebilir belki de ya da gorebildigin seylere inanmakla ilgili, hatta saf inanc, kendi aklinin otesini dusunmek..

"If fifty million people say a foolish thing, it's still a foolish thing."
-- Bertrand Russell

bir seyin nasil oldugu ile ilgili gozlemin, gecmis tecrubenden edindigin cikarimlarinla uyusmuyorsa, gudusel olarak bunu dogaustu tanrisal guclere yedirmeye calisiyorsun. bilimsel metod bunun ne sebeplerle olustugunu tekrarlanabilirligini gostererek acikliyor, geciyor. sana (bkz: james randi) yaziyorum.

@kurukafa

james randi denen adamı biliyorum, national geographic'in "is it real?" serisi belgeselerinin bi kaçında bilirkişi pozisyonunda görüşü alınmıştı. akıllı, mantıklı adam evet.

skeptiklerin piri james "the amazing" randi'yi youtube ortamlarında takip edin. sorularınızın cevabı onda.

türkiye'de herkes olayın gırgırında, rating'inde ne yazık ki. yalnız uzun süredir yurtdışında üniversitelerde parapsikoloji bölümleri var. parapsikoloji bilim dalı doğaüstü denilen olayların araştırılması, ölçülmesi, biçilmesi ve kanıtlanması ile ilgilenir.

parapsikoloji bilimi ile ilgili araştırma yaparsan çok ilginç sonuçlara ulaşırsın.

çok sayıda ispatlanmış olay olduğunu görüp şaşıracaksın. burda medyum memiş gibi aha bakın cinler geldi lafları ile değil, bilimsel yollarla, labaratuvarlarda yapılmış ölçümlerden ve bilimsel yayınlardan söz ediliyor.

@mmc, kizma ama bir iki sey eklemek istiyorum.

Bilim, varligi buyuk kitlelerce iddia edilen seyleri incelemekten kacinamaz, bu yuzden universitelerde parapsikoloji ile ilgili arastirmalar yapilan bolumlerin acilmis oldugu dogrudur.

Fakat ornegin su anda koca abd de sadece 2 universitede bu bolumler acik kalabilmistir, cunku yaklasik 150 yillik arastirma ve deney sonucunde bilimsel metod ile elde edilebilen sonuclar koca bir sifir.

Mesele su, insanlar paranormal olaylara inanmak istiyorlar, bu psikolojik bir sorun/durum ve bu yuzden boyle bir fenomen olmadigini acik secik gosteren her seyi reddetme egilimindeler. Bu alandaki haberleri, paranormal fenomenle icli disli olmayi bir hayat bicimine getirmis kisilerin komunitelerinden izleyecek olursaniz sozumona "deneylerle kanitlanmis" bir suru seyin haberini zincir zincir bulmaniz mumkundur, bu da buna inanmak isteyen kisilerin tatminini sagliyor olabilir fakat bilimsel anlamda bilimsel metod ile denenebilmis ve elde edilebilmis bir paranormal fenomen, uzgunum ki bugune kadar gozlemlenebilmis degildir. Gozlemlenemeyecek demek bana dusmez, ve boyle bir seyi de demek istemem (bu en basta rasyonalizme ters olur, bilimin yapabilecegi sey, eger "gercekten gozlenebilen ve aciklanamayan bir duyu-ustu tecrube" gosterilirse (ki boyle bir sey de significant sekilde elde edilebilinmis degildir ki arastirilsin ciddi ciddi) bunun icin gerekli doga kanunlari ile yapilabilen aciklamayi bulmaya calismak olacaktir, ironiktir ki bu bulundugunda konu parapsikolojinin ilgi alanindan cikacaktir) ama parapsikolojik fenomenin varligina "inanarak" ve "inanmak icin gerekli sebepleri arayip bularak" yasamsal tatmin kaynagi elde eden (ki bu kotu bir sey degil muhakkak, herkes tatminini baska sekillerde ariyor) kisileri sinirlendirecek veya savunmaya gecirecek olsa da durum budur. Keske parapsikoloji bilimi gercekten gozemlenebilen duyu ustu tecrubelerin en basta VARLIGINI gosterebilseydi de, bilimsel metod bunlarin uzerine giderek evrene dair olan bilgilerimizi genisletebilseydi. Bu durumda duyu ustu olarak dusunulen seylerin aciklamalarini bulurken evren konusundaki bilgi birikimimizi de genisletebilirdik (ve tabi konu parapsikolojinin ilgi alanindan cikardi) fakat bu "bilim dali" henuz boyle bir seye bile sebep olabilmis degildir...

Evet "Deneylerle kanitladik" diyen binlerce kisi ve arastirma vardir, fakat parapsikolojik fenomenin gercekten gozlenebilirligi yonunda sonuc belirten deneylerini, kullandiklari metodlar ile bilimsel komunitenin konsensusundan gecirebilmis bir kisi, kurum ve kurulus, uzgunum ki yoktur. Populer parapsikoloji kaynaklari "yapilan arastirma sonucu sunlar bunlar bulundu!" dedikten sonra gorevini tamamlamis olur, ne kullanilan bilimsel metodu sorgular ne baska bir sey yapar, daha sonra arastirmalardaki sorunlar bilim efradi tarafindan ortaya cikarildiginda da haberini guncellemez, cunku bunlara inanmak isteyen kitleye hizmet etmekte. Bu gibi haberler/kaynaklar ile tatmin elde eden kisiler bunlara inanmakta ozgurdur elbette, fakat su anda bu satirlari yazdigim ve okudugun bilgisayarin tikir tikir islemesini saglayan bilimsel ve rasyonel metod der ki, "biz 1.5 asir denedik, henuz bir seye rastlayamadik, uzgunuz."

verdiginiz bilgilerden hareketle sadece sistre fiyati hesaplanabilir. metrekaresi 6-10 lira arasinda degisiyor. 8 diyelim ortalama. 8 x 120= 960 lira sistre icin.
eve bi badanaci cagirip boya fiyatini alabilirsiniz, 5 dakika icinde soylerler pazarlik bolumu dahil.
kucuk tuvalet ve banyo icin herhangi bir sey soyleyebilmek mumkun degil.

--
banyo ve mutfagi cikarmak lazim tabii bu metrekare hesabindan. 960 tan az tutacak.

1. Bulduğun ustaya göre fiyatlar çok değişir, yaklaşık 800 ile 1500 TL arası olur diye tahmin ediyorum(boya dahil).

Odan çok ışık alsa da bir de işin akşam aydınması var.Yani oda içi aydınlatmasının da çok iyi olması lazım yoksa akşam lambaları açtığında odan loş olabilir.Ek olarak banyonun tavanı kesinlikle badana olsun, yoksa bir iki hafta sonra çok ciddi rutubet yapar, mahveder ortalığı.(bkz: tecrübe)

2. Çok pis ve gürültülü bir olacaktır, banyodaki kırıp dökme işleriyle beraber başlat, bunlar bitince boyaya falan geçersin.

Sistrenin boyadan sonra olması gerekiyor.

Onun dışında banyo vb. konularda atış serbest, rahat olun. Küvet klozet fayans su borusu lavabo. Budur. Vitra da olur icabında IKEA da olur. Geniş marjlara açığım anlayacağınız. Önerilere de...

duvarları çok koyu boyatmamanızı tavsiye ederim.Ne kadar geniş ve ferah olsa da koyu renkler bir süre sonra bunaltır insanı.

2000 lirayı gözden çıkartacaksın gibi gözüküyor. ama tek usta ile konuşma. tuvalet tesisatı için 700 diyen ustaya inanmayıp başka bir ustaya 200'e yaptıran arkadaşım var mesela.

duvarları de beyaza boyatın. bir arkadaşınız gelip "bu ne ya hastane gibi" dediği anda ense köküne yumruk atın. bayılacaktır. beyaz güzeldir.

duvarlar beyaz zaten :) ense köküne yumruğu ben yiyecem anlaşılan...

Banyoyu yeni yaptırdığımız için banyo yıkılması ile ilgili konuşayım. Burada bulduğunuz ustaların istediği fiyatlar miktarı önemli ölçüde belirleyecektir. Fiyatlar İzmir fiyatlarıdır.

1- Banyonun sökülmesi: Yaklaşık 1 gün alır, iki kişi gelip yıksa günlük yevmiyeleri 50-60 civarında olur. Molozları taşırlarsa süper olur ama taşımayabilirler. Bir de molozların atılması meselesi var ki, belediyeler artık bunun içinözel yerler ayırmış durumdalar ve bunun için de para alıyorlar. Kırılma konusunda bunları hesaba katmanız lazım.

2- Banyonun su ve elektrik tesisatının elden geçmesi: İşin büyüklüğüne göre (mesela batarya bir yerden başka yere taşınacaksa vb.) fiyat biçebilirler. Bu ikisinin fiyatı 300 civarında olabilir. İkinci gününüz muhtemelen buna gidecektir.

Bu esnada su ve elektrik tesisatı için aparat, yeni batarya masrafınız olabilir, yaklaşık 200 lirayı bulabilir bunlar. Tabii bu esnada Franke'nin 750 liraya batarya sattığını da bir kenara yazayım. Yani aldığınız malla çok alakalı bu fiyat.

3- Seramik & Fayans ustası: Bizimkinin m2 başına aldığı miktar 7 YTL gibiydi, çok iyi bir ustaydı. Banyonun toplam seramik & fayans alanı yaklaşık 40 m2 idi, bunun üzerinden hesap çıkacaktır. Usta bu işi m2si 5 liraya yapanlar da olduğunu, ama bok gibi yaptıklarını da ekledi. Çok muzdaripti durumdan.

Tabii burada ustanın haricinde bir de malzeme parası var. Bu da seçeceğiniz seramik & fayansa göre değişecek. Eğer siz gidip yerinden alırsanız hem seçeneğiniz fazla olur, hem de daha kaliteli malı daha ucuza alırsınız. Seramiklerin m2si 7 liradan başlayıp 20 ve ötesine kadar gidebilir. Aynı şey fayanslar için de geçerli. Paketi yaklaşık 10 liradan kalekim alacaksınız ki bize 10 paket lazım oldu. Bir de derz meselesi var, onun da markasına & rengine göre fiyatlar değişiyor. Bir 20 kiloluk beyaz paket işinizi görüyorsa 15-20 lira da ona koyun. Bu iş 3 gün kadar sürebilir.

4- Duş & Duşakabin: Duş teknesini satın alabilirsiniz, yaklaşık 400 TL'den başlayan ve 10,000 liraya giden bir fiyat aralığı var burada. Ya da yeni moda, eğer evin zemini müsaitse yerden 3-5 cm aşağıda bir duş yapmalarını isteyebilirsiniz ustalardan. O zaman yeri döşedikleri seramikle döşüyorlar, gayet de şık oluyor. Bu seçenekte kenar setinin üzerine genelde mermer geliyor, o da yaklaşık 60-100 TL arasında olur.

Duşakabin fiyatları ise yine değişken, plastikten de yaptırabilirsiniz, 250 TL'den başlar fiyat. Cam olsun, krom profil olsun, camı 6 mm. olsun derseniz 1000+ duşakabine gider (+ meselesi camda kumlama olacak mı, duşun büyüklüğü, marka vb.)

5- Banyo Dolabı: Ne kadar dolap konulacak bilemiyorum tabii ama bir hilton dolap, işte bataryası, mermeri vb. herhalde 500-1000 arasında değişir.

6- Klozet: Bu arkadaş atılacaksa, yenisi 200-300 civarından başlıyor.

Yani neymiş: Malzemeyi ne aldığınız çok önemli. Bu durumda banyo masrafınız 4000-4500'tan başlar, dilerseniz 20000 TL'ye kadar gider.

Bu işlemler sonucunda yıkılan, yeniden yapılan, bozulan duvarları biz eşimle kendim boyadık. Zaten eve girerken de evi ben boyamıştım. Eğer öyle astar çekmek, alçı yapmak gibi bir durum yoksa düşünebilirsiniz, çünkü iyi bir boya alırsanız (Marshall falan) gayet kolay artık boya yapmak. Eskisi gibi harelenme vb. gibi sorunlar yok, ruloyu vuruyorsun, bir hadi bilemedin iki vuruşta kapanıyor. Bu sayede istediğiniz duvarı istediğiniz renge boyama şansınız da var.

Ha bir de aksan duvar yapacaksanız (farklı renk gibi), mürdüme çalan kahve hakikaten güzel duruyor. Koçtaş, Bauhaus gibi yerlerde katalogtan istediğiniz rengi yaptırabiliyorsunuz. Aksan duvar genelde düz, tek parça, kolunu vb. olmayan duvarlarda tercih edilir.

tamamen kullanacağın ürünlere bağlı.
banyoda kullanacağın ürünler için hangi firmayı düşünüyorsun?
sonra ürünlerin özellikleri?gider böyle.
ürün seçiminde yardımcı olabilirim.

soz konusu salon oturma odasi falan olsaydi boyayin kirmiziya siyaha kopkoyu olsun gotik olsun madem degisiklik istiyorsunuz derdim ama bilimsel yaklasirsak yatak odasinin koyu renk olmasi dogru bir sey degil pek. yatak odasi gun isigini ve karanligi dogru sekilde hissedebileceginiz bi yer olmali, gunes dogdugunda hahh sabah oldu, batinca aa aksam oldu diyebilmelisiniz her seyinizle. obur turlu nerden kaynaklandigini cok hissetmeseniz ve belki hayatinizi cok fazla etkilemese bile bi rahatsizlik oluyor, isigi gormek lazim acik acik. illa renk istiyorum diyorsaniz, perdeyle, haliyla, mobilyayla, yatak ortusuyle, bir ton aksesuarla kirabilirsiniz monotonlugu.
ki illa beyaz sart degil ama acik tonlar secin, mesela sampanya cok modaydi bi ara.
duvar rengi yatak odasina koyacaginiz mobilyalarin tarzina rengine gore de degisir tabii (ornegin bence ahsapla sampanya birlikte cok guzel duruyor)e bi de zevkinize gore degisir. bi dekorasyon dergisi alin, ikea katalogu alin, bakin odalara, duvar renklerine falan. esinlenin.

Aslında harika tavsiyeler yazılmış ama bu işleri yeni bitirmiş biri olarak bende mevzuya dalmak istedim.

1. Ufak tefek tamir işleri de olacaktır haliyle. Elektrik priz ve anahtarlarının değişimi gibi. Eğer oda kapıları ve pencereler ahşap ve yağlıboya olacaksa 2.000 yok sadece duvarlar, tavan ve kartonpiyer ise 1.500 TL tutuyor kaliteli işçilik yapan ustalarda.

2. 2 oda + büyük salon minimum 2.000 TL tutar. Eğer parkeler arasında yıpranmış parçalar varsa ve değişecekse, ayrıca parkenin rengi değiştirilecekse 3.500'e kadar çıkar sistre bedeli.

3. Büyük ölçü nedir bilemedim. Dört duvar kalacak sonra yeniden banyo olacak diyorsanız (zevke bakar tabii ama) temiz bir 10.000 TL gider kaliteli banyoya. çoğu var tabii de azı standartlardan feragat ister. Bunu yaparken evin pis su ve temiz su borularını da değiştirin bence.

4. Taşı çıkarıp üzerine antre ile aynı seramikten kaplanırsa dolaplar hariç en fazla 200 Tl tutar. Ama antredeki seramik de fi tarihinde yapıldığından iş büyüyebilir.

Pis ve temiz su borularını bir kez daha hatırlatmak isterim. Mümkünse sayaçtan itibaren. ( Eğer 19 yıllıksa tabi)

Kaliteli ve yüksekçe bir malzeme ve işçilik standardı ile 10.000 minimum 15.000 maksimum'a çıkar bu iş.

Renk olarak favorim marshall'ın şeftali çiçeği rengi. koyu renk sevmem. bir de bauhaus'ta falan tuğla duvar görünümlü duvar kağıtları var. çeşit çeşit. salonun kolonlarına onlardan koymayı düşünün. çok farklı hava veriyorlar odaya. boyacı o işi de yapar.

masaj yaptır ya da kosu, o da olmadı sevisin o da iyi gelir.

bir doktora git. hep paranoya hep paranoya nereye kadar gitcek.

6 ay kanepede yatmışlığım var. genelde çok yumuşak kanepe yapıyor bu boku. yastıkların altına dolap kapağı koyup düzleştirmiştim ben yatış ortamını. ama yastıklı minderli tarz bir 3lü kanepeden bahsediyorum.

visco ped alıp yataktan daha iyi bir çözüm üretebilirsiniz.

astigmat kişinin kilo alıp vermesi durumunda bile değişebilir. muhakkak göz doktoru. kesin oynamıştır derecesi falan.

goz rahatsizliginda astigmat soz konusu oldugunda, kullanilan gozluk icin "dinlendirici" kelimesi biraz hafif kacar. gozlerinde astigmat var ise ve ozellikle miyop (-) ise goz numaralari gecen zaman icinde artabilir veya du$ebilir. daha cok arttigi gorulmu$tur. pc kar$isinda gecirilen zaman bunu tetikleyebilir. son muayenenin uzerinden 6 ay veya 1 sene gibi bir zaman gecmi$ ise muayene olmani tavsiye ederim. buyuk bir ihtimalle, numaralarin hafif artmi$ olabilir. endi$e edecek bi$i yok tabii, ya$ ile de alakali olabilir. eger camlari degi$tirmen gerekecek ise antrefle cam almani tavsiye ederim. eger pc kar$isinda cok zaman geciriyorsan, antrefle ozelligi onemlidir.

fun fact: gözlük cam numaran için saat kaçta muayene oldun?

göz gün içinde farklı netlikte görür. yanlış bir saatte muayene olursan reçeten hatalı olur. en iyisi çok erken ya da çok geç bir saatte gitmemek. (uyanma - uyuma saatlerin arasındaki zaman dilimine yerleştir bu bilgiyi)

bulunduğu yere geri götürüldüğünde itlaf edilmesi mi? neresi orası amerika falan mı? burada kimse kimseyi itlaf edemez, köpeğin kuduz olmadığı da apaçık ortada.

öyle bir ederler ki hem de.

umarım yeni bir ev bulur kendine.

sevgili redline doğru diyor, misak-ı milli sınırları içinde hiç bir zaman köpek itlafı olmamıştır, hatta belediyelerimiz bu konuda çok düşünceli ve hayvan haklarına saygılıdır. bu ülkede barınaklarda bile köpek itlafı yapılmaz, her şey 4/4 lüktür. tür. tü. t.....

hocam köpek nerede, bu tip ilanlarda lokasyon bilgisi de verirseniz hiç olmazsa daha sağlıklı bir araştırma yapılır.

birseyler yapabilmeyi cok isterdim:( ancak kopegi beykoz hayvan barınağı dışında bir barınağa mesela yedikuleye goturebilirsen. bu hayvancağız kotu durumda diye, en azından kısa bir süre yer sağlayabilirler ona. umarım iyi olur yakın zamanda.

istanbul'da ares. yakın çevredeki illere de yolculuk edebilir ama.

entellektüel kesim benim gibi cahil bir kişiyi iki dakikada cehennemin dibine soktu :(
yüce türk devletine olan güvenimi nasıl da sarstınız :((
sevgili galahad bu yarak gibi yerde hayvan haklarının bit kadar önemi olmadığını ben de biliyorum. fakat köpeğin itlaf edilme ihtimali var demek, birileri bunu öldürecek biliyorum bunu demek. bu belgelenip sorumluların götünden kan alınır, hele ki yerel seçim döneminde.

teknosadan alacağına git bit pazarından al.

fiyatı + kdv olarak söylüyorum bilişimde hep + kdv olduğu için.
çok para, ps3 yanında diğerlerini de çaktırmadan satıyorlarmış gibi geldi bana.
www.hepsiburada.com

PLAYSTATION 3 OYUN KONSOLU 80 GB+FIFA 2009+UNCHARTED: DRAKE'S FORTUNE
885 tl+kdv

eğer kdv dahil ise kaçırma.

@abtash:


evet kdv dahil. Link için teşekkürler ama fifa'yı sevmiyorum o yüzden daha oynamaktan zevk alabileceğim oyunlar arıyorum. Fiyat bana uygun geldi aslında. Ekstraları çıkarınca ps3 700 ytl ye falan geliyor.


@fuskiyenin oğlu:

balıkesir'de yaşadığım için ya teknosa'dan ya da internetten alacağım,başka elektronik eşya mağazası yok çok. bir de buradaki bit pazarında ps3 satılmıyor :P:D

Gayet uygun.

nakit fiyatidir o, taksit yapmazlar. nakit vermeye niyetliyseniz o paraya istanbu'a gelip daha ucuza daha iyi bi paket alip yol parasi icinde eve donebilirsiniz.

@polifonik osuruk:

nakit fiyat 949 muş. Nakit almayı düşünüyorum. İstanbul'da birkaç satış yapan siteye baktım. Garantisiz ve oyunsuz 40 gblık model için 800 ytl civarı bir para istiyorlar. Pek ilgimi çekmedi açıkçası. Sonuçta fazladan 80 gb, dualshock 3 kol, 2 oyun, 1 film, kumanda küçümsenecek şeyler değil.

öncelikle (bkz: teknosa)
ancak her türlü olumsuz yoruma rağmen bir arıza halinde gidip kafalarına atabilirsiniz. uğraştırırlar ama ilgilenirler bir şekilde. fiyat da iyi gözüküyor.

bakırköy deki khalkedon dan al. teknosa da neymiş

amerika'dan al

fiyat iyi. oyunlar eski fakat yine de bu fiyata iyi.
irmaktoysland.com
istanbul bakırkoy vs yerlerdeki spotlar genelde yazdıgım linktekti firmayla aşağı yukarı aynı fiyatları verirler.
ben xbox360 sahibiyim piyasayı epeydir takip etmedim. yazın 650ye sıfır ve spot ps3 vardı 40lık. kurlardan ucmus fiyatlar.
bir de fuar gibin birsey vardı orada da ps3u ucuza vermislerdi, tabi garantili oldugundan ucuz diyorum.

10 taksit ile aylık 99 ytl ye satmaktalar. ben de ciddi ciddi düşünüyorum keşke kenarda nakit 3-5 kuruşum olsa 18 ocağa kadar geçerli fiyatlar bunlar. acaba bir durum var mı altında sonuçta teknosa...

@desdinova

gümrük + kargoyla beraber türkiye'den alacağım fiyatla bir farkı olacağını sanmıyorum.




@iyilik yap pitbull

özellikle bu fiyatları gördükten sonra gerçekten fiyatın iyi olduğuna kanaat getirdim. sonuçta ırmak toysland'in sattığı ürünler garantisiz oluyor ve yanında oyun da vermiyorlarmış. 100 ytl bu kadar çok ekstra, 80 gb nın avantajı ve garanti için bence oldukça uygun.


@winniethepooh

eheh :) ben an itibariyle almış sayılırım. Fakat Balıkesir'deki son ürün olmasına güvenemedim ve başka bir şehirden istemelerini rica ettim, onlarda sağolsun kırmadılar beni. Umarım cuma günü ps3üm elimde olacak.


Hepinize cevaplarınız için çok teşekkürler arkadaşlar :)

Fiyat gerçekten çok uygun,hatta ben bu kampanyayı ilk duydugumda inanmamıştım,sonuçta Teknosa'nın soyguncu kimliğine alışığım ama gerçekmiş,3 arkadaşım bu kampanya sayesinde aldı ps3'ünü.Kampanyanın en güzel tarafı aldığında oyun istersen oyun (ki Uncharted ps3 için yapılmış en güzel oyundur(şimdilik)) bluray seyretmek istersen bluray paketin içinde.

Kumanda desen 60 Ytl'ye satılıyor gene Teknosa tarafından ve eğer ileride bol film seyretmeyi düşünüyorsan mutlaka edinmen gerek.

Ama dersen ki ben daha ucuza bulurum ve hediyelerini de ikinci el alırım (hediyelerin ikinci el maliyeti 100'ü geçmez) ona da saygı duyarım.

@im2shy:


Yarın geliyor hayırlısıyla :) Teknosa'dan 140 liralık da hediye çekim vardı, o aklıma gelince zaten tüm şüphelerim bitti :D

reklam icin hazirlandigina inanacagim nerdeyse.

ben de arıyorum o müziği "another lonely summer day,even though you..bilmemne.."

another lonely summer's day.
even though you ... (you'd say you stay)
i'm alone now
since you run away.

gibi bir şeyler çıkarttık dinleyerekten. bu sözlerle googleing yapacak babayiğit var mıdır. (tırnak içine alarak denedim her cümleyi. olmadı.)

gerçekten jingle yaptırmışlarsa tebrik ederim yapanı da yaptıranı da.

google de çıkmıyo ben önceden denemiştim..

www.dewolfe.co.uk

umutların tükendiği noktada hapax çıktı ortaya. arkadaşım gıyabında teşekkür ederim.

hapax nasil buldun?

google'da eti brownie reklam müzik yazdım?

:D

Eddie Jones'in teenage love song'u olacak yalniz. bundan daha meşhur ve aynı isme sahip başka bir parça var. onun linki olabilir verdiğin :)

ayrıca "browni cingıl, browni jingle ..vb" gibi türlü maymunluk yapmadan "browni müzik" olarak aratmamam da başka bir dosya konusu. :)

ermanen,
rapid'de indirince windows media player aşağıdaki uyarıyı verdi.

"An audio codec is needed to play this file. To determine if this codec is available to download from the Web"

unkapanı tek adres. pasajların içinde küçük dükkanlardan daha ucuza bulabilirsin.

zeynel abidin cümbüş müzik mağazası var unkapanı imç nin tam karşısında.en iyi cümbüş onlardadır.

zeynel abidin tek adres.

unkapanı'ndaki cümbüş'e enstrumanın çıkardığı tınılara dikkat edecek iyi derecede bağlama ya da gitar gibi bir enstrumanı çalan tanıdığın varsa onunla gitmen iyi olur.

ben geçen sene 180'e sazbüş almıştım aynı yerden.

istoç oto var avrupa yakasında.istoç ticaret merkezine gelmeden önce(aksaray tarafından gelirken)

istanbul'da araba pazari yok mu?

rami de her pazar açık oto pazarı kurulur. gaziosmanpaşa sultançiftliği' nde eski edirne asfaltı üzerinde dünya kadar galeri vardır. biraz daha lüks araç bakıyosan bahçelievler ünverdi' de galeriyle doludur. yukarıda abtash ın bahsettiği yerin adı oto center dır ve yeri mahmutbey' dedir.

eğer bu işlerden anlamıyosanız anlayan birini bulun mutlaka derim. çünkü emin olun bu saydığım yerlerdeki (hatta tüm istanbul' da ki) galericilerin hepsi bu işten anlamadığınızı anlar ve size haşat bi arabayı sıfır fiyatına yakın iteleyebilir... :)

o kadar cahil değilim yahu :) otoshow falan bulursam berber sırası beklerken okurum hemen mesela :)

benim derdim şu ki; arkadaşım ve ben beşiktaş'a yakın, akşam 7'den sonra uğrayıp arabalara bakacağımız sıra sıra galeri istiyoruz. pazara gitmemiz çok zor. yani ne bileyim alacağımız alt tarafı bugatti veyron. pazar mazar yormayın bizi.

Bugatti veyron ise yurt dışından getirteceksiniz. Türkiye'de bakabileceğiniz yer yok. Daha ucuz otomobillere yönelirseniz daha iyi olur Türkiye yollarında.

yancı soru:
bu sorunun cevabını ben de dört göz ile bekliyorum. istanbul cerrahi hastanesine 1500 lira birakinca akşam akşam house dizisini bile izleyemez oldum doktor korkumdan. nedir üniversite hastanelerindeki randevu durumu?

en son randevu almaya çalıştığımda (nisan-mayıs 2008) birçok bölüme randevu alınabiliyordu. ben ortopediye almaya çalışmıştım. çok kolay değil. bugün alayım yarın gideyim diye bir durum yok. 1 hafta sonrasına dahi gün verebilir sistem.

tabi değişmiş olabilir. çapa hakkında bilgim yok.

ben depremden sonra kesildi diye biliyorum önlem olması için. depremden çok uzakta olan güneyde bile kesildi.

walla ben ankara gölbaşında uykuda yakalandım. deprem oluyor diye uyandığımda(deprem devam ediyordu) elektriğimiz kesikti dışarı çıkmak için sallanan apartmandan çıkışı zor bulduk karanlık bir sokağa çıktık.. sonrasında da çevreden önce elektrik kesildi diye anlatıldı hep.
belki lokal bişeydir belki denk gelmiştir o ana, madem öyle diyorsunuz..

ps:alaymızın elektriği ankara gölbaşından kontrol ediliyor bu arada

Samsun'da da kesikti elektrikler.
edit: deprem sırasını bilemeyeceğim. ben depremden yaklaşık 10 dakika sonra uyandım. kesikti elektrikler.

Istanbul Bahcelievler'de deprem esnasinda elektrikler kesik degildi. Daha sonra kestiler.

belki de trafolar filan ilk etkilenen yer olmustur o nedenle elektrik kesilmistir. trafo patlamasi, direk kaykilmasi filan olmadiysa elektrikler vardi her yerde gayet.

ben bütün türkiyede(???) elektrikler kesildi diye duymuştum.

istanbul acıbademde deprem gecesi saat 12 ile 3 arasında elektrikler yaklaşık 4 kere kesildi. deprem esnasında da kesikti.

Deprem olurken kesildi bizde de. Çok net hatırlıyorum ev sallanırken önümü görmek için ışığı açmıştım fakat 1-2 saniye yandıktan sonra her taraf karanlığa dönmüştü tekrar.

istanbul ataşehir, içerenköy civarında da deprem olduğunda elektrik yoktu, yani uykudan kalkmıştık deprem nedeniyle öyle farketmiştik artık depremden çok öncemi gitti bilmiyorum.

peki elektriklerin önceden kesilmesi neden ? komplo teorileri ?

Yalova'da da kesikti..
Edit: Merkez taraflarında kesikti diyeyim o zaman. Daha doğrusu depemin yarısında uyandım, uyandığımda yoktu elektrikler. Depremin etkisi ile gitmiş olması muhtemel.

valla bizde kesik değildi (yalova'daydım)

tekirdağ'da kesik değildi. dolayısı ile tüm yurtta kısmı asılsız.

depremden sonraki dakika içinde kesildi elektrikler diye hatırlıyorum. adalardan tüm istanbulu görebiliyordum ve anadolu yakasından başlayarak tek tek elektriklerin kesilişini izledim. güvenlik nedeniyle olduğunu varsıyorum.

birkaç saat sonra kesildi güvenlik gerekçesiyle.
biliyorum çünkü deprem anına kadar televizyon başındaydım.
yer: istanbul / şişli

mesaj kutun şişti ama benim de içimde kalmasın.

gebze'deydim. depremden saniyeler önce elektrik kesildi. hay miniskiim diye ayağa kalktım ve deprem başladı.

galiba depremin merkezi, elektrik şebekelerine uzaklığı, deprem dalgalarının önce onları vurması, akabinde benim bulunduğum muhite ulaşması gibi faktörler bu gecikmeyi yaratmış olabilir.

daha ilginci benim tam o anda telefonla konusuyor olmam. konustugum arkadaşım levent'te. telefon telsiz ve elektrik ile birlikte hat da uçuyor. ben hassiktir diyorum, 3-5 saniye sonra deprem basliyor, arkadasim hassiktir niye kesildi telefon diyor, 10- 15 saniye sonra deprem başlıyor. ilginç. bir bok anlamadım.

deprem olmasın.

ben depremde ataşehirdeydim, elektrikler kesilmedi. sabaha kadar kaç kere de asansörle inip çıktım. :)) sonra sabah kesilmiş olabilir.

sabah marmariste bile elektrikler kesikti.

bolu'da da kesildi hatta bir kaç gün kesik kaldı.

ben avcılar'daydım deprem başladıktan en fazla 5 saniye sonra da caddeye çıkmıştım. zemin katta oturuyorduk ve ben dışarı çıkarken elektrikler kesildi. yani depremden önce değil, deprem esnasında kesildi.

Ben de İzmir'deydim -ki bornova'da sağlam hissedilmişti deprem- elektrikler gitmemişti orada.

istanbul ataköy'deydim depremde. depremin hemen ardından telefon görüşmesi yapmıştık telsiz telefonumuzla. daha sonra biz dışarı çıkana kadar ki sürede elektriklerin kesildiğini ve giysileri fenerle falan aradığımızı hatırlıyorum.

muhtemelen belli yerlerde once, belli yerlerde sonra kesilmis. zira istanbul-goztepe'de bilgisayarin basinda oturuyorken, akabinde oda lambamin sallanmasi, benim odadan firlamam ve elektrikleri o ara gitmesi sirasidir benim hatirladigim. muhtemelen merkezi yerlerde depremin hemen saniyeler sonrasinda gitmistir, ya da sarsinti bunyeden bunyeye degistigi icin sarsilmadan once kesildi gibi gelmistir; fakat diger yerlerde guvenlik gerekcesiyle deprem sonrasinda kesilmistir.

baking soda : karbonat
baking powder : kabartma tozu

ikisi de kabartmak icin kullaniliyor, farki da daha genis bir sekilde surda aciklanmis:

chemistry.about.com

Karbonat olmasi lazim.

Baking soda, baking powder ile cok yakin. Ama kek mek yaparken biri digerinin yerini kesinlikle tutmuyor, o yuzden dikkat et.

özetle; bu fotoğraftaki fıstık ezmeli kurabiye için 1 kaşık baking soda diyor. ben de 1 kaşık kabartma tozu atayım istiyorum. gidip dia'da "baking soda" desem beni sopa kovalarlar. nerden bulucam? (kesin macro'da satiliyordur.) merak ettiğim bunların bir oranı var mı? biri bana diyebilir mi ki; 1 kaşık diyorsa soda'dan sen 6 kaşık kabartma tozu koyacaksın.

@ermaren
güzel açıklamışlar aslında. demiş ki; soda ile az miktar koyarsan halledersin. kabartma tozunu çok koyman gerekir, bu da lezzeti bozar. ama miktar vermemiş bunlar da.

Hocam karbonat diyoruz. Karbonat diye sor. Bulursun.

o zaman bu:
www.ochef.com

@wpi
öyle mi diyosunuz hocam? ya google denen siteyi duydum ben de. oraya da yazdim. sordum yani. "nedir?" dedim. ama "karbonat olması lazım" dedi bana. ben de bir daha sordum. iyi de birader dedim. bunun buna ölçüsü nedir? dedi ki bana ekşi duyuru'ya sor. orda bunu kullanan birileri vardır, basitçe izah eder. benim gibi "karbonat olması lazım" deyip geçmez. hem orası bu tür soruları terimsel olarak değil, biraz daha kimya mühendisliği dışında anlatan insanlarla doludur.

ben de buraya sorayım dedim. sen çıktın "hocam karbonat diyoruz" diyorsun. ee, nerdi kaldı bizim ekşi duyuru ruhumuz? :)

(bkz: yemek sodası)

hani cep sodasi yazardi ustunde. mavi bi kutusu vardi. ben ta 5 sene once almistim, daha bitiremedim. disleri parlatmak icin de kullanabilirsiniz mesela, degisik kullanim alanlari var.

hakkibulut

yanlis anlamissin beni. turkcesi karbonat oldugu icin gidip dukkanlarda karbonat olarak ara dedim. bulunabilir bir sey oldugunu dusundugum icin.

kabartma tozu yerine karbonat kullanmak veya karbonat bulmak arasinda idi senin sorun. birini digerinin yerine kullanmak daha zor, dogrudan karbonat satin almasi daha kolay. ama tabi senin o anki sartlarin farkli ise o ayri.

kabartma tozu pasta kek malzemelerinin orada, karbonat ise baharatların orada satılır. git bir süpermatkere, pasta kek tarafına değil de karabibier, kimyon falan olan reyona git, poşetli karbonatlar var.

(bkz: bu işte güzel para var)

ufak bir ofis, bir pc (celeron 400, vodoo banshee ekran kartı, 15 inch crt monitör), bir internet bağlantısı (1 mbit, 4 gb sınırlı), bir sabit telefon, bir cep telefonu.

bunları sağladıktan sonra gazeteye ilan vermek kalıyor. "hey gençler, dizilerde, reklamlarda, kliplerde oynamak, zengin olup mala vurmak istemez miydiniz?" gibi. sonrası malum. bir kaç yapım firmasına bu gelenlerin fotoğraflarını ve özelliklerini bırakıyorsun. onlar da ihtiyaç halinde seni arıyorlar. sen bir tane figürana 200 kağıt alacaksın, 50'sini elemana vereceksin, kalanı da aynen hayko cepkin yapacaksın (cebe atacaksın).

ha bir de sabah kadın programlarına otobüs kaldırıyosun. çok para gelmese de çorba kaynar. geçinir gidersin.

emule veya torrent'dan indiremez misin?

valla ben veririm. sorun değil. yalnız karşılığını veririm demişsin. o nasıl olacak :) ayrıca karşılık vermek ile uğraşacağına neden 6.99 euro karşılığı bir ay mis gibi takılmıyorsun? karşılık verme sakın bana.

evet ben rapidshare'i yaygınlaştırma ve kollama kolu başkanı hakkıbulut.

maximum dosya limiti 200 mb rapidshare'de 5 kere reset atsan modeme iner zaten 1 gb dediğin nedir ki 5-6 gb olsa neyse,premiumla filan uğrasmaya deymez bence o yüzden,olupta vermediğimden değil yoksa :)

artık modeme reset atmana gerek bile yok. bence premiumla hiç uğraşma. cryptload diye bir program sen hiç dokunmadan sırasıyla linkleri indiriyor premium olmadan geçen 50 partlık bir oyunu 2 günde indirdim ...

@clones cryptload harika programmış çok teşekkür ederim:)

gumusu karartan bi kimyasal vardi. yuzugun icine atinca tamamen karartiyordu. biz de tekerlekle ustunkoru cilalayarak oyuklarin siyah olarak kalmasini sagliyorduk.

yani o sivi karartiyorsa gumustur demek istedim. gerci herhangi bi gumuscuye gotururseniz de soyler size. dandik bi cevap oldu, kusura bakma hocam.

kağıda sürtün siyah çizerse gümüştür siyah çizmezse zaten hiç sizin olma...

@szqnn

nasıl şukela veriliyodu burdan? ahauauahua

yeminle elim gitti bir an.

fotoğrafını da koyaydın..

alırım ben onu. hem de harika bakılacağı bir eve. ancak bir iki fotoğraf görmek ister alacak kişi. (aslında ne istiyosun fotoğraf falan di mi? kedi işte. 4 pati, bir burun falan.)

ne kadar çabuk foto görürüz o kadar çabuk alırız serseriyi kısacası.

fotografini ne yapacaksiniz ki? begenmediniz diye almayacak misiniz?
yazik!

alla alla adamdaki afraya bakarmısın hocam hoşlanmadıgın bişeyle yaşarmısın ??

kedinin yeni evi şimdiden hayırlı olsun o zman :)

tarif ettiğin kedi tam anlamıyla benim kedimi anlatıyor :) kendisi şuan belediyenin veterinerliğinde kısırlaştırılmayı bekliyor, ben de çok heyecanlıyım cuma günü alıcam umarım ki başına bir şey gelmez.

@calimdor: niye kısırlaştırıyorsunuz hayvanları anlamıyorum. her varlık soyunu sürdürme içgüdüsüyle doğuyor. siz de başımızı ağrıtmasın diye kısırlaştırıyorsunuz. gidin eminönüne pilli kedilerden alın. 10 lira. kıl dökmüyor, acıkmıyor, takla atıyor, miyavlıyor; daha ne istiyorsunuz? hem bu kadar tatlı heyecanlara kapılmazsınız, hem de hayvanlar rahat eder.

horror'a cevaben,

yahu niye afra tafra olsun? merak ettim soruyorum.

su arama link'ine tikla begenmedigin bir tane varsa goster bana rica ediyorum.

images.google.co.uk

ben de almak isterim,bir iletişim adresi koysaydın

insanımsı kişi;

bir kediyi evde besleyeceksen kısırlaştırmak herşeyden önce kedi için sağlıklı olandır. ha üreme içgüdüsüyle yanıp tutuşan bir hayvanın senede 3-4 sefer can çekişmesine razıyım yeter ki kısırlaştırmayın diyorsan, sen de haklısın be müdür.

ufaklık tez zamanda yeni yuvasına kavuşur umarım.

direk kaymak (asdagfdsadg) istiyorsun... hemen bakalım... www.google.com

ya ben bu google denen siteyi duymuştum. ama benim duymak istedigim "hacı ben bunu oynadım, 10 numero oyun. hatta al bunlar da rapidshare linkleri" gibisinden birseydi. cok sey mi istiyorum be eksi duyuru?

yoksa ortada dolanan oyunlar var bir sürü. benim istedigim oyun şöyle ps2'deki ssx tadında bir şey.

geceleri gökyüzüne baktiğimda garip nesneler görüyorum uçak olmadiğina eminim. uzaylimi?... eğer uçak ise uzaysizmi? hepimiz uzayli değilmiyiz zaten?

daha ilk cevaplardan basladiniz pes yani:)

uzaylı geniş bir kavram sonuçta. uzaylı var mı sorusu uzayda dünyadakinden başka hayat var mı sorusu da olabilir.
bazı fikirler var mesela:
teorik olarak evrenin büyüklüğü ve gezegenlerin uygun koşulda bulunma ihtimallerine göre evrende birkaç hayat olması mümkün gezegen olmalı imiş.
ayrıca basında yer alan ufo haberlerinin yarısından fazlasının hükümet kaynaklı(amerika denir hep) sahte olduğu bariz haberlerden oluştuğu söyleniyor. ben elinde ufo olan biri olsam, ve bunu gizli tutmam gerekyorsa, kesinlikle böyle birşey yapardım. uçmuyor ip var orda diyen insanlar, gerçek bile olsa diğer görüntülere inanmıcaklardır.

benim şahsi fikrimce, dünyaya gelen giden yok. ancak bir yerde canlılar var. tek hücreli bile olsa.

edit: ben başlarken buralar dudluktu.

Aslinda hayat var mi diye sormadim o daha genis bir konu, bize benzer uzayli var mi anlaminda soruyorum ki kendimde arastirmis bulunuyorum, daha cok arastirmis biri var mi diye merak ediyorum, daha cok bilgisi vardir diye bu konuda...

bunun için daniken'den tanrıların arabalarını değil de carl sagan'dan cosmos'u okuyun derim ben. mars'taki olası yaşam üzerine yapılan çalışmalar ve üretilen teoriler niye başka yıldızların sistemlerinde olmasın? uzaylı dediğimiz şey spielberg'in tasarladığı iri gözlü rugby topu kafalı canlılar mı? karasal gezegenlerin kayalarının içinde yaşayan mikro-organizmalar bile uzaylıdır. samanyolumuzda kaç milyon yıldız var, onu geçtim en yakın galaksi 2 milyon ışık yılı uzaklıkta, orada kaç milyon yıldız var, o yıldızların hemen her birinde gezegen sistemleri var. niye bir tanesinde Dünya'da yaşam için sağlanılan koşullar mevcut olmasın? ki şurada iki galaksiden bahsettim. daha kaç tane galaksi ve hatta galaksi kümeleri var.

dünya gezegeninin olu$umu(big bang) denilen olay uzay bo$luğunda ce$itli yildizlarda onlarca kez oluyor belki milyonlarca kere olmu$tur ama birtanesi cikipta bizimki gibi bir güne$ sistemi olu$turamadimi(zilyonda bir ihtimal olmadimi)?

belkide olmu$tur ancak bizlerin sahip olduğu kusursuz gezegen yapisina eri$emeden parcalanip yörüngelerinden cikmi$tir, ancak bu arada canli organizmalar olu$mu$tur, tabiki tek hücreli ve ex bir vaziyette(örn. mars yüzeyinde bulunan ölü-donmu$ bakteriler). vardir elbet ama eminimki birilerinin(tanri gibi) tutup g.tlerine tekmeyi basmadan bizlerinki gibi bir yapiyi olu$turmalarinin imkansiz olduğunu dü$ünüyorum.
-ancak yerin 7 kat(yer derken gökkube) olduğunu dü$ünürsek ve her katta ce$itli organizmalar ya$adiği varsayilirsa evren üzerinde de belki vardir, belkide yoktur bazisi türktür hatta. ama böyle bir durum var ise saklanabilicek bir olay değildir, çünkü dünya di$i varliklar gezegenler arasi yolculuk yapabilme gibi bir teknolojiye sahip olduklarini ve dünya gezegenini ziyaret ettiklerini varsayarsak tutupta bizlerin ürettiği paranoyalar gibi gidip sadece amerikan ulusal havacilik dairesi ile irtibat kuracaklarini zannetmiyorum gelselerdi bizim masum köylümüzede emeklimize ve i$cimizede bir selam verirlerdi, haliyle; bizler çıkıp marsa gidince gizli gizli dola$miyoruz onlarda gelip gizli gizli dola$mazlar herhalde olsalardi tabii. bu durumu böyle du$unursek dunya di$i varliklarin ya cok ilkel olduklarini(gezegenlerinde di$ari cikamayacak kadar) ya da dediğim gibi tek hücreli bakteriler(vs) $eklinde olduğunu dü$ünebiliriz.

@05, ilk cümleden faul. Dünya gezegeninin* oluşumu big bang ile başlamadı ki. big bang teorisi evrenin oluşumunu açıklamaya çalışır. Dünya ise nebula'dan kopan parça ile oluşmuştur.

Geyik yapmayin demissiniz ama dayanamiyorum: Mustafa Topaloglu bir televole roportajinda "uzayliyim cunku dunya uzayda" demisti.

:)

(kaciyorum aynen)

@sofistike maymun

tabiki senin dediğin en geçerlisi nebuladan kopan parçaçıklar ve ilk olu$an gezegen güne$. konumuz o değil tabiki, ben yildizlarin yüzeyinde olu$an patlamalardan bahsediyorum.

@05, karıştırdın her şeyi :) gezegenler Güneş gibi kendi enerjilerini üretemez. bir yıldızın etrafında dönerler anca. Yalnız Güneş gezegen değil yıldızdır. hepsi için kullanacak tek bir terim arıyorsan en ideali gök cismidir. yıldızların yüzeyinde oluşan patlamalar ile canlı oluşumu arasında bir bağ yok. yaşam için en geçerli teori yaşamın kuyruklu yıldızlardan geldiğidir. bu da "diğer uzak galaksilerdeki herhangi bir gezegende niye yaşam olmasın ki?" sorusunu güçlendiriyor.

güneş gezegen değil.

@wikipedia'nin yalancisiyim :)

www.sabah.com.tr

gerçi vidyo var filan demiş ama sitede vidyo filan yok.

woody allen cevaplasin bunu.

"bizden daha ileride bir medeniyet olduguna inaniyorum uzayda. ama sadece 15 dakika ilerdeler. böylece randevularina da geç kalmıyorlar." (aklimda kalani yazdim. yanlis olabilir biraz.)

bu soruya verilmis en güzel cevaptir bence.

medyada yer alan ufo haberleri/ufo gerçeği tarzı, blur resimlerden oluşan kanıtları ciddiye almıyorum şahsen. ama bu konudaki yarıgım: niye olmasın? hakkında bilgi sahibi olmadığımız ortamlardaki yaşam koşullarını bilemeyiz. bizim öngörülerimize, gerekli olduğunu düşündüğümüz ısı koşulları falan şart olmayabilir. çok soğuk ya da sıcak gezegenlerde de yaşam olabilir. orda akıllı yaşam formları varsa onlar da 25 dereceye "ohaa o ısıda canlı mı yaşar" diyordur mesela. ufo, dünyamıza gelmeleri konusunda temel sorun ışık yılı mesafeden gelip gitmelerinin imkansızlığı. bence de mümkün görünmüyor ama adamlardaki teknolojiyi bilemeyiz. 500 yıl öncenin ibişlerine de bugünkü teknolojiyi anlatsaydınız muhahaha diye dalga geçerlerdi imkansızlığıyla. bizim ancak bilimkurgu eserlere malzeme ettiğimiz zamanda yolculuk, kara deliklerin birinden girip öbüründen çıkmak gibi mevzuları aşmış olabilir adamlar. diğer yandan nohutu düdüklüde pişirmeyi akıl edemiyor olabilirler. herşey mümkün.

bikaç ay önce meksikada yoğun ufo trafiği gözlemlendi
görenler birebir meksika hava kuvvetlerinin savaş pilotlarıydı sonrasına da televizyona çıkıp uzun uzun durumu anlatıp bilinçli haraket eden hızlanıp yavaşlayan bir çeşit uçan cisimlerle yarış yaplp uçtuklarını söylediler(kişiler birebir savaş pilotu olduğu için inanılırlığı tavan yapıyor)
hemen ardından amerikada teksas da 1000lerce kişi tarafından görülen bir cisim oldu amerikada hakkında programlar yapıldı..
iki olayıda google da bulabilirsin..
bu karşılaşmalar giderek artan bir ivme ile gerçekleşiyor ve daha da artması bekkleniyormuş
bir de dünya hükümetlerinin ufo gerçeğini açıklamak için 2012 gibi bir tarihi seçtiklerinden bahsediyordu haktan akdoğan ne kadar doğru bilemiycem

biyofizik görmüş bir fizikçi olarak bu kadar büyük bir evrende dünya'dan başka bir yerde yaşamın olmayacağına ihtimal vermiyorum. ama uzak bir gezegende insan benzeri organizmalara rastlanabileceği ihtimalini de o kadar düşük buluyorum. mümkün, ama pek muhtemel değil. belki bakteri seviyesinde "uzaylılar" vardır, belki de insandan çok daha gelişmişlerdir. belki su yerine amonyak temelli bir yaşam ortamları vardır... ama bu konuda hiçbir şey bilmiyoruz.

araştırma çok ama kanıt yok, onu da ekleyeyim.

ciddi bir arastirma degil yalniz soylemeden edemiyciim.

kiz arkadasim astro dersi alirken bi kac sohbetimiz olmustu. o zaman biraz biraz dusundum de, samanyolu'ndan gayri birrr suru degisik degisik galaksiler varmis. bu kadar buyuk bi evrende ben sanmiyorumki 6 milyarcik insan yasasin. hatta adim gibi eminim diyebilirim. vardir abi, kesin vardir baska yerlerde yasayanlar. bence.

Biraz dini acidan yaklasinca soyle bir cevap de verilebilir:

Allah hicbirseyi bosuna yaratmamistir. Bunca evren, gezegen, galaksiler, yildizlar da elbette ki bosuna degildir, ve bu yerler uzerinde bizim henuz bilemedigimiz yasam formlari olmadigini soylemek de zor olur.

geçenlerde ufo belgeseli izlemiştim. ondan sonra uzaylıların olmadığını anlamıştım :)
uzaylıların olmadığını derken, en azında bizim dünya ya uğrayanların olmadığı demek istiyorum.

belgesel de gördüğünü iddia edenler, zaten tipte bir kere kaybediyorlar. davranışlarından, bakışlarından belli. deli bunlar :) ama akıllısı da var! ama onlarda şurada gördüm, burada fotoğraflarını gördüm. beni 3 kez kaçırdılar, bayıttıp incelemeler yaptılar. üstümde deney yaptılar v.b. şeyler diyor.

gördüğünü iddia eden kişiler bilerek yalan söylüyorlar demiyorum! bir şekilde kendilerinide ufo gördüğüne inandırmışlar. belgeselin adı "ufo gerçeği" izlerseniz ne demek istediği anlarsınız.

uzaylılar var mı yok mu bilmiyorum. bişeyler varsa bile bizim yakınlarımızda olmadığı kesin.

dünya'ya uğramıyor olabilirler ama başka gezegenlerde dünya'daki yaşamdan daha gelişmiş veya gelişmemiş hayat olduğuna bahse girerim

yıllar önce yaşadığım bir olayı anlatıyım belki faydası olur. liseyi eskişehirde okurken gerçekleşmişti. bilen bilir eskişehir'de hava üssü vardır. benim okulumdan her ne kadar kalkış pisti gözükmesede kalktıktan hemen sonra tüm uçakları görebiliyorduk. bahar aylarıydı, gökyüzünde tek bir bulut bile yokken tam olarak pistin üstüne denk gelen yerde ufak bir bulut vardı ve altında da iki tane beyaz yuvarlak cisim. bir süre sonra bu cisimler bulutun içine girerek kayboldular. söylemek istediğim asıl kısımsa o sırada sınıfta milli güvenlik dersi hocası vardı ve kendisi yüzbaşı pilottu. tüm sınıfla beraber oda farketmişti bunları ve söylediği tek bir şey vardı, " bu cisimler bize ait değil, hergün uçuyorum ama daha önce böyle bir şey görmedim. meteoroloji balonuda değiller(ki bence de zaten bu imkansız çünkü nerdeyse bir ders süresi boyunca orada duruyorlardı), sanırım ufo gördük." daha sonra bu konuyla ilgili tek bir kelime dahi etmedi. ya başka dünyaya ait canlıların araçlarıydı ya da bizim bilmediğimiz bir teknolojiye ait araçlar.

uzay ortamına dayanabilen tek hücreli canlılar mevcut dünyaya hayatı da bunların getirildiği düşünülüyor hatta adı artu mu arti mi öyle bir şeydi unuttum şimdi ama yani dünya dışında hayat garanti var zeki hayat formları varmıdır bilemem ama abuk subuk şeyler görülüyor her gece göklerde olabilir yani

çete savaşları yüzünden bloklanma mevzuu biçok kişinin başına geliyomuş, bunu duyunca ben de elimi eteğimi çektim çeteleşme işinden. bazılarına önceden uyarı da gidebiliyormuş galiba, "hesabı kapatırız ayağını denk al" gibisinden, lakin blok yedikten sonra hesabı geri açtıran işitmedim henüz, bilemiyorum..

ben bir adamin annesine küfür ettim uluorta. bir sey grubuydu. hatirlamiyorum. sinema ile ilgiliydi galiba. dedim ki ona; "senin anneni s*keyim". aynen böyle dedim. yüzüne de söylerim. dedim "senin anneni s*keyim". nasıl bir kıroyum ben allah'ım. tutamadim kendimi devam ettim. anası bacısı birbirine girdi. sonra ne oldu bil bakalim. account kapandi. ben de facebook'a mail attim. yalan dolan seyler yazdim. dedim "o bana dedi önce abi. sinkaf etti." falan. sonra acti salaklar. simdi ben kapadim. kovulmadim istifa ettim hesabi.

yani iletişime gecersen acarlar gibi.

(öykü hayal ürünüdür.)

edit: (hayal ürünü degildir. utandim kendimden. o yüzden hayal ürünü dedim.)

bende bi aralar kendimi kaptırmıştım.
duvara sürekli flood yaparsanız önce duvara yazmanızı engelliyorlar. bunu başka oyun grup v.s. yerde tekrar ederseniz hesabınızı bloke ediyorlar.

Bir sure sonra gayet kibar bir dil ile facebook hesabinizin yeniden aktif hale getirildigini bildiriyorlar. Yeni ogrendim payla$ayim istedim.

masaüstüne sağ tıklayın > kişiselleştir > soldaki menüden masaüstü simgelerini değiştir veya ayarla ya basıp oradan da çöp kutusunu geri getirebilirsiniz.

sağ tıkla > personalize > task'sın orda da change desktop icons

bu da ingilizcesi.

haaa. ordanmis. tamam ya biliyodum. (nasil yalan)

:) sagolasin.

madem showreel videoları kullanacaksın www.vimeo.com 'a upload et videoları (hd destekleyen süper bi site) sonra blogger'a embedle videoları bence.

blog a embled basit ötesi ve pratik html de tek tek kodu değiştirerek yeni videolar eklemek kasar yani.

www.revver.com'da bi kaç video izlemiştim. bunun da kalitesi fena değil gibi.

bir arkadaşa yavşayın. olmuyorsa; vimeo'ya upload edip wordpress'e embed etmek en mantıklı çözüm.

tamamdir. vimeo.com ilaciymis bu işin. hd bile yayinliyor allahsizlar.

tesekkurler yardimlariniz icin.

Robbins Basic Pathology:

www.amazon.com

acil b12 vitamini destegi al. igne ya da hap olarak. tabii önce bir doktora görün. sikayetlerin çok tipik b12 eksikligi.

(evet e.r. izledim o yüzden "tipik"li falan konustum) :)

b12 hangi meyve/sebze/ivir zivir'da var peki?

konsantrasyon kesinlikle bir veya birkaç kitapla çözülebilecek bir sorun değil. öncelikle iyi analiz edilmeli ve konsantrasyonun yapısı ve olası nedenler anlaşılmalı.

Bir psikologa danışabilirsiniz.

@x daemon: b12 bu sebze meyve olayinda yok. et(ozellikle karaciger ve bobrek), balik(uskumru), peynir, sut, yumurtada var.

kisacasi bu vitamin tamamen hayvanat ve urettikleri ile ilgili. vejetaryen isen sictin.

B12'nin et ve et ürünleri tüketmeyenler için kür halinde uygulanan iğneleri de mevcut.

aynı dertten bende de var. ben biraz araştırdım bunu, beynin ön bölgesinde dopamin diye bir şey oluyormuş, bunun azlığı da aynı türden sorunlar yaratıyormuş.
ben revir.com da bunu sordum (daha dün) cevap bekliyorum. cevap gelirse buradan sende takip edebilirsin..

www.revir.com

trapped olmasi lazim.

www.imdb.com

gurban oldugum allah buldurdu sonunda.

saolasin jack o.

enerji harcamadan kilo kaybetmek, yağ eritmek falan bana gayet namümkün gibi görünüyor.

son derece gereksiz bir alet. bu önyargıya varmamın sebebi ise 6 ayda karın kası yapıp sporu kesince 2 haftada yağlanmanın tekrar başlamasını kendi üzerimde gözlemem. spor yapmadan, daha doğrusu bilinçli olarak spor yapmadan karın bölgesindeki yağın eritilmesi çok zor. ayrıca want2die güzel söylemiş işe yarayan bir şey olsa daha çok satılırdı diye.

amerika'nin yarisi obezite ile bogusuyor. ben sanmiyorum ki böyle bir alete verecek 50 liralari olmasin. yani demem o ki, bu tür "mucizevi" aletler ise yarasaydi herkes brad pitt gibi dolasirdi.

tüm hastalar gibi kilo fazlasi olanlar da sömürülmeye çok yatkin. ve ortada bu tür kandirmacalarla dönen büyük bir pazar var. kanmamak gerek.

bu isin ilaci;

az ve sık yemek, spor yapmak. baska bir saglikli yöntemi yok.

videojug'a bir göz atın derim, misal şöyle bir şey var:
www.videojug.com
artı göbek ve bel için basit tavsiye ve egzersizlerin olduğu videolar da mevcut, misal:
www.videojug.com
www.videojug.com
böyle bir sürü bulabilirsin...

alirsam noliyim :) saolun varolun benimde pek gözüm tutmadiydi zaten :)