ülkealan da fasonu kesin olarak var.

ankamall'deki boyner'e bi bakmanı tavsiye ederim. kızılay'daki ykm'yi de deneyebilirsin. oralarda çok fazla orijinal forma görmüştüm.

gittigidiyor da echach isimli satıcı ile görüş. kendisi orjinal forma konusunda şu internet camiasında güvenilebilecek tek satıcıdır. 1 ay a kalmaz bulur.

tekrar tekrar soyluyorum.. sadece echach.. onun haricindeki satıcıların hemen hemen tamamı imitasyon ve sahte formayı orjinal diye yutturmaya çalışıyor...

echach benim için geçerli bir çözüm değil maalesef, başta da belirttiğim gibi ankarada mağaza arıyorum.

profesyonel yorum değil, hatta sebebini bile bilmiyorum ama ben cowon seçerdim.

ayrıca ses kalitesi diyorsan philips derim.

eskiden iriver dı ama artık cowon deniyor...

ses kalitesi için creative. diğer herşey için ipod. üçüncü tercih cowon. iriver'i boşverin.

bugune degin kullandigim mp3 calarlar : creative, iriver, cowon, apple (su anda iphone kullaniyorum)
soyle ozetleyebilirim, cowon'u direk salla (ben en ust modeli olan a2'yi kullandim, begenmedim cunku cihazda dip ses vardi, arka planda hep bir hisirti duyuluyordu. ses uzerinde 150 tane ayar yapabiliyor olmak seni yaniltmasin) digerleri arasinda da seste dogallik ariyorsan apple'i veya creative'i (bence apple burun farkiyla onde), daha az dogal ama daha derin bas frekanslarina inebilen bir ses ariyorsan da iriver'i sec. (tabi kulaklik da onemli, 20 milyonluk bir kulaklikla dinleyeceksen bu cihazlarin hic bir farki yok)

son çıkardıkları modellerde gördüm ki iki marka da ses kalitesinden ödün vermeyip multimedia'yı coşturalım demiş. cowon ses kalitesinde bir adım önde (snr oranı, bbe, ses geliştirme teknolojileri vs). iriver ise tasarımıyla bu farkın üstesinden geliyor(clix gen2). başa baş yani. ozaman fiyat öne çıkıyor. ses önemli demiştim ya. video kesinlikle şart değil. dokunmatik ekran hakeza.
velhasıl 721 kere fikir değiştirdikten sonra cowon iAudio 7 diyorum ben.

weeping guitar: cx300 var onunla kullanmayı düşünüyorum. bi de apple'ın da kopya koruması var o yüzden sıcak değilim kendilerine.

cowon'daki efektler, teknolojiler (hepsi a2'de de fazlasiyla bulunuyordu) isim olarak guzel olmasina guzel de, sesin dogalligina pek de birsey katmiyorlar. eger bu iki marka arasinda kalmis olsam ben iriver'i secerdim. (bu arada ben de sennheiser ie4 kullaniyordum a2 ile beraber)

Duman'ın "Seni Kendime Sakladım" filan diye bir şarkısı var ya, onda vardı sanki bir özne-yüklem uyumsuzluğu.

Ama pek dinlemedim, hatırlayamıyorum.

turk sanat muziginin super bir parcasi aslinda. hatta buraya yazdigima inanamiyorum ama bu soz benim hep kulagimi tirmalar:

seni ben ellerin olsun diye mi sevdim

sanki seni ben ellerin ol (veya olasin) diye mi sevdim denebilir gibi geliyor bana. ya da onu ben ellerin olsun diye mi sevdim. orjinalindeki de dogru gozukuyor ama kulaga bi ters geliyor. bilmiyorum ne kadar bozukluk.. boyle bisi..

anlatim bozuklugunun saglami kesin mustafa sandal'dan cikar ama sarkilarini arastirmaya kastim..

ibrahim tatlises - aramam

seviyorsun, ben de seni yar
çok özledim, ben de seni yar
aramadım ben de seni yar...

tabii ki serdar ortac:
"mesafe" albumu "gel de" sarkisi

kapimi actim sonuna kadar gonul,
Ya iceri gir, ya disari

"Canısı" diye bir şarkı vardı "Canısı canısı ömrümün yarısı" diye sözleri olan. Burda sanırım canısı değil "canı" olması gerekir. yani can iyelik eki alınca can-ı olur bildiğim kadarıyla.

şarkı adı şart mı, buraya bi bak istersen


www.uludagsozluk.com

@3 atli 7 katli: İbrahim Erkal'ınmış o "Canısı", sözlerine baktım; bir adet iyelik eki ve dolayısıyla bir adet kaynaştırma harfi fazlalığı var. Ayrıca öğrenmiş oldum ki "en iyi söz" ödülünü almış o şarkı zamanında kral tv müzik ödülleri'nde, anladığım kadarıyla. Helal.

@fadetoreality: Ben o şarkıda bir bozukluk göremedim, sözlerine isterseniz bir daha bakın, ben gözden kaçırmış olabilirim. Tabii bunu okuyacak mısınız bilmiyorum da, neyse:

onu bunu bilmem anlamam
kim ne derse desin lan
arkanızdan yol almam
onlar ister darılsın
isterlerse barışsın

onu bunu bilmem karışmam
kim ne derse desin lan
ben alınıp satılmam
onlar ister alınsın
isterlerse satılsın

seni kendime sakladım
hepsini ben hesapladım

onu bunu bilmem anlamam
kim ne derse desin lan
işte meydan işte can
onlar ister kapışsın
isterlerse barışsın

seni kendime sakladım
hepsini ben hesapladım.

hakan peker'in "Camdan Cama" adlı şarkısı:

"daha henüz tanışmadık
bir kez gördüm camdan cama"

("daha henüz" kısmı)

"kim ne derse desin lan" kısmını yanlış anlıyormuşum galiba, orada bir sorun yok.

"onlar ister alınsın
isterlerse satılsın"

"Onlar alınsınLAR, satılsınLAR" olmalı; özne çoğulsa yüklem de çoğul olmalı. Ayrıca "İster x ister y"dir o kalıp. "Sen ister eve git." deseniz birine afallar; ama "Sen ister eve git, ister doğrudan okula..." derseniz anlam kazanır cümle.

"onu bunu bilmem karışmam"... Bu cümle de dikkatimi çekti şimdi. "Onu bunu bilmem, onA bunA karışmam" olmalı sanki.

sultan süleyman - "bu dünya ne sana ne de bana kalmaz." sezen aksu/aysel gürel.

mazhar alanson - yandım

"hala hoş bir havan var ne güzel adın
bir çizik attın gönlüme kanattın" ("gönlümü")
---
ilhan irem - konuşamıyorum

"sazlıklardan havalanan bir ördek gibi sesin
ürkek şaşkın kararsız duyuyorum" ("sesini")

bunları 2,5 yıl kadar önce bir yazarla tartışmışız, bana göre anlatım bozukluğu var, ona göre yok. bir bilene sorarız diye arşivlemiştim. işinize yarıyorsa kullanabilirsiniz.

kıraç
razıysan gel

bazen aç, bazen susuzluğa
razıysan gel benimle
gibi bir şey söylüyor

doktor olup yaptıran çok gördüm.

"kendi kendime izleyebileceğim bir virüs programım var" tarzında bir checkbox falan olmalı oralarda bir yerlerde.. onu işaretleyin.

çok yüksek ihtimalle avira'nın update yapılması gerekiyordur herhagi bir internet bağlantısı yoksa bundan dolayı böyle bir ibare ile karşılaşıyor olabilirsin ya da internet vardır ama avira'nın update manager'i sakatlanmıştır. setup'ı varsa hemen modify et. mümkün değilse prof. edition unu indirebileceğin bir site verebilirim sana. öpüyorum.

img136.imageshack.us

sözlükteki başlığında verilmiş:

cem.fisek.com.tr

359 x 250 işine yarar herhalde.

evet haklısın ona bakmıştım zaten ama ben 320*240'ı daha büyük zannediyordum. 640*480 diye düzelteyim ozaman:)

gittigidiyor demişken:)
images.gittigidiyor.com

Naha;

photos1.blogger.com

bu arada iki versiyonu varmis bunun onu da ogrendim. daha cok pesin satanin besili oldudugu ve puro icen versiyonunu tuttum. avrupa pasajindan bakicaz artik.

Beyazıt meydanındaki seyyar satıcılardan almıştım bir pazar günü. Renkler çok canlıydı,cartlak bööyle. pek güzel değil ama hiç yoktan iyidir. Geçen sene 3 ytl idi fiyatı.

Bence,
"Bu ürün distribütör tarafından bu haliyle (vista yüklenmiş) olarak gönderiliyor. Satış fiyatı da bu şeklide belirleniyor. Sorularınızın yanıtı hayır."
demek istiyorlar.

Designed for Windows mu ne öyle bi sticker var o stickera sahip makinaları Wİndows olmadan alman mümkün değil bildiğim kadarıyla.

Ancak zaten Windows'un parasını almıyorlar diye biliyorum #11993098
yani windowslu alıp çat diye formatı basabilirsin.

disbrütor firma lisansları toptan aldığından ucuza getiriyor ve böyle yeni bilgisayarlarına yüklüyor, yani senin işletim sistemini değiştirme talebinin olumlu karşılanacağını sanmıyorum.

zamanında xp pro ile gelen bilgisayarlara ucuza gelsin diye home yükleyin demiştik, onu bile yapmamışlardı.

ama şu var bazı üreticilerin web sitesinde customize diye ayarlanabilir notebook satışı var, ordan yapabilirsin

ben vatan bilgisayar dan masaüstü toplamıştım birkaç ay önce.sadece parçaları montajlayıp gönderin dedim fakat işletim sistemi olmadan nakliyat yapamıyoruz dediler.orjinal almadığım içinde "size ubuntu yükleyip gönderelim siz değiştirirsiniz" şeklinde bir çözüm ürettiler.yine yakın zamanda da dizüstü aldım onda da vista yüklü geldi ve yanında bir kurtarma cd si geldi.yani orjinal kurulum cd zaten vermiyorlar anladığım kadarıyla dizüstülerde.ama dedikleri gibi orjinal bir işletim sistemi alırsanız onu kurup gönderebilirle fakat fiyatta değişiklik olmaz.

yamulmuyorsam xp artık lisanslı olarak yuklenemiyor çünkü microsoft lisans satmıyor. ancak freedos isterseniz olur onu da satan firma kabul ederse.

bakınız: (git: 18346)

ve ayrıca da (bkz: aramaya inanmamak)

@selimse: dikkatinizi çektiyse bireysel bir problem de içeriyor benim duyurum. ayar çabanızı görüyor ve arttırıyorum. hasbinallah.

dell hp gibi markaların amerka sitesinden isletim sistemi tercihi yapılabiliyor ancak burda sadece ithalatcı oldugundan sanmıyorum oyle bir sye olacagını.

kısacasi distrubutor firma nasil ithal ediyorsa oyle almak zorundasin....

senfoni diyosan Haydn bu işin babası sayılır, özellikle Londra senfonilerini severim, sen belki sevmezsin ama aklında bulunsun. Beethoven, Dvorak'ın da var senfonileri, ünlü bi de. (dandik internet bağlantısı yüzünden bekleyemedim video dolsun, ama senfoni diyosan bunlar, daha da var gerekirse sayarım)

@diabolus in musica: bildiğiniz ve hoşunuza giden albümleri yazarsanız sevinirim

klasik müzik için 'albüm' gibi bi kavramı pek kullanmadığımdan olsa gerek doğru cevap verip veremeyeceğimden emin değilim, çünkü bu formmatta belli bir yapıt dinleneceği zaman icracısı ve yayımlayan firma gibi unsurlar göz önüne alınır genelde, yani ben ve çevremdekiler öyle en azından, neyse anlayabildiğim kadarıyla:

wergo'dan çıkan her türlü kayıt, göz kıprmadan alınır, çoğunlukla doğru yapıt doğru icracıyla buluşturulur çünkü.

naxos'tan çıkan kayıtlar da genelde iyidir, arada saçmalasalar da güvenilebilir.

universal edition'dan çıkan ne varsa alınır (ama genelde yeni müzik yayınlıyorlar diye biliyorum)

harmonia mundi, virgin, emi de güvenilir şeyler yapıyolar (harmonia mundi favorimdir)

neyse bunların etiketiyle çıkan her türlü haydn, dvorak, beethoven, mahler (bu adamın senfonileri çok fecidir, ama ağırdır) bi de yeni müzik örneği olarak messiaen 'albümünü' alabilirsin.

beethoven'ın birinci senfonisinden başlayın onuncu senfonisine kadar dinleyin. özellikle beşinci ve yedincisini tavsiye ederim.

www.youtube.com

"istanbul devlet senfoni orkestrasi ile baslarsaniz işe, sogumanizdan korkuyorum" diyesim var.

subat ayinda bana bos cd getirirseniz okuluma (besiktas), beethoven senfonileri (ve sonra isterseniz diger bestecilerin eserlerini) cekerim.

bundan onceki yıllarda cok uyudum yılbasında bu yıl bi'şeyler yapmak lazım. varsa bursa da olan beraber yapılacak aktiviterelere acıgım.

kutlayan dinden çıkıyormuş yapmıyorum bişi.
şaka bi yana sözlükte takılırım en fazla

aileyle birlikte, yeni nesil tombala* oynamak, çerez ve televizyon eşliğinde mutlu huzurlu bir yılbaşı geçirmek niyetindeyim. alkol yok.

istanbul.com'dan bak derim.

bizimkilere cigkofte yogurucam :(

serdar i izleyecekmisim, oyle dedi kuzenlerim. mnsdksjym

tam geceyarısı victoria's secret show var yine ;)

hz. cnbc e yayınlıyor tabii ki.

nobetim var, muhtemelen ameliyathanede olacagim :/

Lost izlemeyi planlıyorum, zira 4.sezon başlayacak kısa bir zaman sonra, elbet unutulan yerler vardır, tekrar etmek lazım..

bunu bir davet olarak algılıyorum..sizdeyiz evet yılbaşında..
bol çerez nol efes , efe rakı ve smirnoff pls ,thx..5+1 ses sitemi yoksa aldırıverelim , müzik dans müjde ar fln..

Yılbaşını kutlamayacağım ama yılbaşında partilemekten de geri kalmayacağım sanırım. Mekanda eğlenmek fena olmaz, hatta sağlam bir mekana ücretsiz girme şansım da var ama ev ortamı gibisi yok.

Bir erkek olarak bile mekanları oldukça güvensiz buluyorum. Bi ara mekan açılışında kızın biri vurulmuştu dibimde. millet çakmakla balon patlatıyordu, silahın gürültüsü arada kaynadı, kimse fark etmedi bile.

Evde istediğin şeyi istediğin kadar iç. Mekanda bir sürü para bayılman gerekiyor. İstediğin kadar dans et. En güzeli bu, müzikleri kendin belirliyorsun. Hele sağlam setlere sahip bir dj varsa -ki var- of, bütün gece çoşturur milleti.

özetle (bkz: ev partisi)

dansöz izleyip, mandalina yicem... hell yeah!

milli piyango bileti aldım. bir adet dansöz vcd side mevcut. bir kaç arkadaş ile birlikte portakal soyup kabuğunu birbirimizin gözüne sıkacağız. çekilişten sonra dansöz vcd sini takıp izleyeceğiz.

Herkesi arayıp ne yaptığını soracam sonra aradıklarım içinde en beğendiğim aktivitenin içine bodoslama dalacam...

Sen ne yapacaksın peki chavezding ?

ben her sene evde arkadaslarla kutluyorum ama bu sene farkli bisiler yapmak istiyorum.

e hadi o zaman bu soruya cvp yazan herkes bir yerde güle oynaya eğlenerek geçirsin yılbaşını (yazamadan duramadım hehehe)

arnavutköy kuzgunbardayız.

çalışmak bir öğrenci için çok mantıklı :) 60-100 lira arası getirisi var tavsiyemdir.

1200-1400 dolarlık aralığa bakın işte güzel aletler mevcut. asus mesela iyidir. kesin şu alınır demek biraz zor ben mesela notebook alırken markaya da para vermeyi severim. çünkü bilirim ki o marka beni yarı yolda bırakmaz. asus mesela pahalı gibidir, hp daha uygun gelebilir çoğu zaman (compaq serisinin hastasıyımdır), lenovo(eski ibm yani), toshiba(sağlam aletler üretir ama ben ısınamadım mesela) vs gider bu.

$u olabilir misal.
www.hepsiburada.com
tabi renk pembe olmasin (:

not: oyun oynamak istemeyecegini farzederek bunu yazdim.

edit: bunun bir de 1520 kodlu modeli var. o biraz daha iyile$tirilmi$i.

bu da assert in verdiği ile aynı ama işlemcisi daha iyi

gold.com.tr

IBM in hangi modeli varsa o fiyatta odur.

kesinlikle packardbell.

Amacınıza göre değişir. Desltop yerine kullanacaksanız 17" modelleri düşünmek lazım, yok laptop gibi kullanacaksanız yani mobilite sizin için önemliyse 12" veya daha küçük modellere bakmalı. Misal benim için en kallavi notebook Sony'nin 11-12" modelleridir ama bi grafiker veya oyun hastası için de büyük modellerdir...

kesinlikle şu kesinlikle bu demek bu tür bir konuda çok da makul bir bakış açısı değil, ancak kullanım amacına göre belirlenebilir bu.

ben şu an dell 1520 kullanıyorum, ekran kartı geforce 8600 olan modellerden birini bahsettiğin fiyata bulabilirsin. ancak bu konuda hatırlatma yapmakta fayda var: amaan canım 8400 oluversin diyip 8400 ekran kartlı bir model alma, aralarında model numarası olarak pek bi fark olmamasına rağmen 8600 iki-üç kat daha güçlü bir kart diyebilirim. (nvidia pazarlama taktikleri oluyor sanırım bu durumun sebebi) kaldı ki dizüstü bilgisayarların değiştirilemeyen birkaç parçasından birinin ekran kartları olduğunu düşünürsek bunun önemi daha da artıyor.

tavsiyem -eğer dell 1520 alırsan- 8600 ekran kartlı olan düşük ram'li modellerden birini alıp ram yükseltmesine gitmendir.

lg'nin gazetelerdeki bir modeli var. hatirladigim kadariyla ozellikleri:
islemci: T7500
grafik: Go 8600 256 (15.4")
hdd: 160 gb
ram: 2gb

$1300+kdv (tam 1800 ytl iste) gibi bir fiyati vardi. bu ozelliklerde bu fiyatta baska alet yok henuz.
emin degilim ama Vatan Bilg. reklaminda gormus olabilirim zira su bilg.a benziyor:

www.vatanbilgisayar.com

mac al mutlaka.

Her dizüstü sorusunda ben söylemekten/sormaktan bıktım, sijwocaq bıkmadı...
Otomatiğe bağlamış IBM de IBM*, hayır soruyorum cevap da vermiyor. "IBM'in dizüstü departmanı satıldı Lenovo aldı diyorum. Güncel IBM dizüstü var mı piyasada?" diyorum cevap yok. Ama ne zaman dizüstü sorusu çıksın hemen "IBM al" diyor, gerisi yok. Hafiften fahri pala kermes tadı vermiyor değil;) Ama bunun konumuza bir yararı var mı...

@chrome: mac almayı düşündüm ama en düşük fiyattaki macbook 1800 ytl + kdv.. o kadar paraya ortalamanın altında bir bilgisayar almak istemiyorum.

@late viper: sijwocaq arkadaşımın ne demek istediğini anlıyorum. zaten elimde 3 senedir kullandığım bir ibm var. ibm normalden çok daha pahalı ama kesinlikle çok daha kaliteli ve müşteri hizmetleri öte mükemmel. madem öyle neden ibm almıyorsun derseniz, yine çok pahalı derim. ha bir de lenovo muhabbeti var, biz eski ibm'ciler için onun adı hala ibm:)

kahramanızın değilde sevgilisinin aynı günü yaşadığı ve sevgilisini her gün kendisine yeniden aşık etmek zorunda kalan adam sandler'ın hikayesini anlatan 50 first dates vardı ama sanırım seninki bu değil..?

onu ben de sormuştum, cevabı 12:01 hatta duyuru da şurada: (git: 17802)

bu konuda bir twilight zone, bir de zeyna bölümü vardı sanırım. herkül de olabilir. pek klişe yani.

xfilesın da böyle bir bölümü vardı.

groundhog day var, bill murray'in oynadığı.

ayni günü yasamiyo ama biraz benzer olaraktan: memento

'bugün aslında dündü' diye bi film vardı sanki. ama gerrain, bill murray demiş, sanki o, bu film de olabilir gibime geldi. neyse işte öle bir şey...

2007 de başlayıp konusu bu olan bir dizi de vardı ama rating dolayısıyla iptal edildi. takip de ediyordum halbuki ama ne yaparsın işte. böyle süper görünen bir sürü dizi iptal edilebiliyor. adı day li birşeydi sanki bakmaya üşendim.

Premonition - Sandra Bullock,Julian Mcmahon

groundhog day-bugün aslında dündü. bundan başkası olamaz

the truman show olabilir. gerci neyi degistirmek zorundaydi pek hatirlamiyorum, olmaya da bilir.

galiba filmin adı groundhog day ya da 12:01 iki filmde izlemeye değer diye düşünüyorum... yardımlarınız için teşekkür ederim

kezinlikle groundhog day. bill murray oynuyordu. pardaon bide day break vardı. gerçi diziydi o ama.

her yolu denedik demişsiniz ama ben yine de söyliyim dedim, denetim masasından ses özelliklerine girip gelişmiş butonuna basın, seçenekler -> özellikler kısmına girip alakalı olabilecek tüm özelliklere tik koyun ve uygulayın. sonra hepsini maksimum seviyeye çıkarın. yaptınız mı bunu?

bir de laptop'ın hoparlörü mü yoksa harici bir hoparlör mü mevzu bahis?

o dediğinizi yaptım, sesle ilgili açılabilecek ne varsa açık zaten. hatta driverını kaldırıp yeniden yükledim ama aynı.

sözkonusu hoparlör laptop hoparlörü. "e zaten ondan anca o kadar ses gelir" demeyin, o kadar laptop gördüm en sinek vızıltısı gibi olanı buydu.

o halde google'da laptop'ınızın marka ve modelini yazarak forum araştırması yapın, sound level problem gibi anahtar kelimeler de yazın tabi, makinadan kaynaklanan bir saçmalıksa oradan bulursunuz zaten.

buna ek olarak farklı programlar ve farklı ses dosyaları ile deneme yaptınız mı? kullandığınız programın ayarlarından da kaynaklanıyor olabilir, misal winamp'ın ses seviyesi veya ekolayzır ayarları bu tip şeylere sebep olabiliyor. böyle de çözüm bulamıyorsanız dediğim gibi ya fabrika çıkışı bir sorun vardır ya da (kanımca düşük bir ihtimal ama) yüklediğiniz xp sürümünden kaynaklanıyordur.

marka model? şimdi dell yerine cell marka almışındır adam hoparlor yerine apollo koymuştur nerden bileceğiz? eğer yeni deniyorsa zaten buraya değil servisine göstermeniz daha akıllıca olacaktır. en kötü ihtimalle aldığınız yere sorun. hiç unutmam sene 1300 küsür bir sony tv aldık. eve geldik ses çıkmıyor. nedendir falan dedik meğer hoparlörü patlakmış. değişti tabi yeni aldığımız için ama 50 kg tvyi asansörsüz 4 kat taşıyan peder bel fıtığı oldu nerdeyse.

ses seviyesi bios'tan da açılabiliyor. bios'a bir bakmanızı tavsiye ederim.

analog ayari olmasin bilgisayar kasasinda cevirmeli falan? Hala uretiliyomu bilmiyom gerci ama kullanisli oluyodu bence.

kendiliğinden düzeldi manyak bilgisayar? allah allah?

yuvarlak kısmın yanındaki dikdörtgenimsi kısmın alt tarafına bakarsanız hafif yaylı gibidir, oraya basarak dıştaki dikdörtgen kabı dışarı doğru çekerseniz zört diye açılır, her şeyi meydana çıkar, taşını falan değiştirebilirsiniz.

panic room

(bkz: 1408)

tek bir gece değil de, tek bir mekanda geçen ve başroldekinin o mekandan çıkmaması gerektiği phone booth var.

unknown var ayrıca

cube dememe gerek yok heralde ama ben "the shining" diycem.

saw.

us.imdb.com

panik odasini david fincher fanatigi biri olarak izledim. phone booth'u da hali hazirda ee.. izlenecek hale getiriyorum. 1408 ve unknown'u cok sevecegim gibi bir his var icimde. the shining hakkinda cok sey duydum, kult bir film olarak kabul ediliyor ama hic aklimda yoktu. hatirlatma icin tesekkurler.

saw'u ise siddet iceriginden dolayi izleyemeyecegim. bunyem kaldirmiyor.
tape'i cncbe yayinladiginda izlemeye kalkmis, cekim tekniginden pek hoslanmamistim.

interview

30 days of night var. atmosfer the thing e benzemekle beraber teorik olarak tek gecede geçiyor :)

cast away de kalmak zorunda olunan mekan grubuna giriyor sanırım

(bkz: tek mekan filmi)

istediğin gibi değil sanırım ama konsepte uyuyor:

shaun of the dead
www.imdb.com :)

Mac degil de MacOS aslinda neyse. Ust duzey kullaniyorsan sana ilk basta biraz garip gelebilir ama kolay alışılıyor. Bu arada Mac almak istiyorsun diye anladigimdan eger cok zor gelirse MacOS kullanmak artik Mac uzerine XP yukleyebiliyorsun

gördüğünüz üzere hiç bilgim yok bu konuda. ben işletim sisteminden bahsediyorum, evet MacOS.

Mac sahibi olmak bence bu riske degecek bir sey o bakimdan senin yerinde olsam fazla dusunmezdim. Xp de yapabildigin ve Mac de yapamadigin seyler cok az mesela wmv uzantili dosyalari calistiramiyosun default olarak ama microsoft un bu is icin yaptigi codeclerini indiriyosun ne oldugunu annamadan quick time wmv de gostermeye basliyor gibi ufak tefek seyler.

pc'ye macos kuracam dersen hic bula$ma.
zira mac'teki kadar performans zaten alamiyorsun. ayrica bir suru donanim sorunu cikiyor. mesela ben kurdum mac os leopard (x86) ama ethernet kartini bile tanimiyor. bir $eyler buldum, deneyecem donunce falan filan.
onun di$inda kurcaladim biraz kullanimi rahat. bir sure sonra ali$iyor insan. mac de kullaniyorum zaten i$ yerinde, donanim olarak ahim $ahim bir fark yok (input devices).
ama i$te sana sorun cikaracak olan yazilim olur. onu nasil a$arsin bir fikrim yok malesef.

edit: ben o performansi alamami$tim. god oldum.

pcye macos kurucam diyorsan bulaş, en azından dene. sorun çıkabilir de çıkmayabilir de. benim laptopumda muadili bir macbook prodan daha performanslı çalışıyor macos mesela, ve tanımadığı tek şey wireless. ekran kartı ve onboard ethernet için sürücü yükledim bir de, benchmarklarda macbook proları geçiyorum. benimki gibi sıfır sorunla gayet performanslı ve stabil(haftada bir kapadığım oluyor bilgisayarı) şekilde kullanan kişiler tanıyorum. tabi doğru düzgün çalıştıramayan kişileri de, biraz şans işi yani.

Yardımcı olabileceğini düşünerek:

(git: 14176)

orijinal mac almaktan bahsediyorsaniz, dusunmeyin bile, alin.

cevap veren arkadaşlara tek tek teşekkür ederim. sözlükten de anafor ile konuştum (kendisi bu konuda aşırı bilgili ve sağolsun her sorumu ayrıntılarıyla cevapladı) sonuç olarak bence eğer pc ve mac (makina olanlar) arasında seçim yapmak gerekiyorsa kesinlikle MAC seçilmelidir, ben buna inandım. gelgelelim fiyat yüksek, işte orada bel büküyor biraz..

alacaksan bilkom'dan almamalisin.
tekel olduklari icin gecirebildikleri kadar geciriyorlar. yurtdi$indan getirtebilirsin (ki benbirpipodegilim'in duyurusu var mac book pro ile alakali). tabi iMac, power mac getirtmek zor olur ama dizustu du$unebilirsin.

düzenli olarak kulladığınız programların mac versiyonları veya muadilleri olup olmadığını da bir araştırın derim. unutmayın macos pek çok işi başarıyla yapabiliyor ama herşeyi değil.

mac güzeldir, şıktır, performanslıdır, görece sorunsuzdur vs. vs. ama pahalıdır. profesyönel olarak grafik ve müzik gibi işlerle uğraşmıyorsanız o paraya değip değmediğini iki kere düşünün derim. mac'le pc performansı karşılaştırmak çoğu zaman hatalı yapılıyor. aynı işlemciyi kullanan makineleri değil aynı parayı ödediğiniz makinelerin performansına bakın. eğer donanım hakkında bilgi sahibi iseniz mac'e ödeyeceğiniz parayla ondan çok daha güçlü pc toplayabilirsiniz. ayrıac özellikle imac almayı düşünenlar almadan önce sözlükteki imac başlığını okusunlar derim.

Cok oneri degil ama yahoo emailinde de ole bi ozellik var ama ben genelde gmail'de yeni bir email ayratiyorum sonra save draft diyorum. Gayet is goruyor.

itü sözlük'te var aynen "not defteri" diye bir uygulama. sadece yazarlara yönelik yalnız.

google notebook ihtiyacinizi karsilamiyor mu? internetteki en basit ve yararli not defteri uygulamasi cunku. bilgisayara da indirilebiliyor.

neyse bari ben baska bir tane daha vereyim yazi amacsiz gorunmesin. evernote.com

neden böyle olur: "hastalık yoktur hasta vardır" (meali: bünye)
çözümü var mıdır: rennie / talcid

yani vitamin almak için hergün yanında talcid mi almalıyım?? :)

büyük ihitmal üstüne çay içince oluyordur. bende de oluyordu bıraktım.

midenizi çok zorlamayın, alacaksanız da başka vitaminler deneyin derim ben

1 dilim ekmeğin içini çiğnemeden yutunca geçiyor benim ağrım...belki sizde de işe yarar...

yan etkilerinde yazıyor bulantı kusma yapabileceği ama uzun aralıklarla kullanmak istedim sağlıklı yaşam falan deyip. her seferinde ilk kullanışımda aynı sorunu yaşayıp o 25. dakika sonunda klozete secde ederken buldum kendimi. demek ki bazılarının bünyesine dokunuyor deyip bıraktım bende. verilik bir yıl arayla üretilmiş içerisinden 1 adet kullanılmış 3 paket one a day duyurusu da olabilir bu :)

one a day bende de aynı sorunu yapmıştı. o yarım saatin nasıl geçtiğini bir ben bilirim bir de antonio banderas... supradyn deneyin derim ben.

pharmaton da denenebilir.pek faideli.

taksim de nevizadenın gırısınde balıkcılarda vardır kesin.

Daha dun gordum Cihangir Carrefour'un kasasinda sira beklerken, onumdeki tip almisti.
Not: Devasaydilar, rengi yerindeydi ama pek lezeetli olmadiklarini tahmin ettim o an, belki de fesatliktandir.

hamile bayanların aşermesi için çeşitli dükkanlar olduğunu biliyorum. kışın ortasında karpuz falan satabiliyorlar, çilek neden olmasın. yalnız fevkalade pahalı olduklarını biliyorum.

ankara'da sanırım tunalı'daydı..

bebek manavı desem...

assert h'ın dilinden düşürmediği www.cithiz.com var
dilinden düşürmediği kadar da var ama..

rapidshare olmayanından yok mu bildiğiniz peki? direct download olayı.

12:01

www.imdb.com

(bugun aslinda dundu, ismiyle de yayinlandi sanirsam tv lerde)

evvet bu teşekkür ederim:)

groundhog day

50 ilk opücük oladabilir..

lexmark aldım ben bir kaç ay önce, memnunum. 40euro mu neydi fiyatı. her bilgisayarcıda var zaten o model(z640) sorarsanız gösterirler.

lexmark almayin isterseniz, kartusunu doldurmak zor oluyor o sebeple her seferinde bastan bir yazici aliyorsunuz. eger uzun vadeli kullanacagim ve de cok yazi basacagim diyorsaniz hp öneririm. yok biraz daha param var saglam birsey olsun diyorsaniz samsung un yazicilari da iyidir bildigim kadari ile.

renk o kadar önemli değilse, samsung ml-1610 laser printer fevkalade bir yazıcıdır. tam dolu kartuşla geliyor.. ben aldım, gayet memnunum.

doktor değilim ama kanser için parça fln alıp patolojiye gönderiyorlar incelemesi de uzun sürüyor. hatta niyeyse ankara'ya gidiyor o parça öyle muayeneyle anlaşılır bir şey olmaması lazım. bu arada erkeğim ben, küçükken ortopedik bir şeyden süphelenmişlerdi biyopsi alcaz dedilerdi yusuf yusuf oldum ordan biliyorum.

stajer doktorum. kanser olsa muayene sirasinda farkli bir doku kulturu oldugu fark edilip patolojiye gonderilmesi icin biyopsi yapilirdi. yani oradan bir parca alinirdi. boyle bir sey olmamisa benziyor.

bunun disinda eger kanser olsa sizi bilgilendirirlerdi, en azindan "tumoral yapi" derlerdi. rahat olun.

guzel gunler.

sözkonusu durumda öncelikli olarak servikal bir patolojiye bakılır, muhtemelen size de spekulum yardımıyla serviks muayenesi yapılmıştır (iç gıcıklayıcı lafınızdan bunu çıkardım). bu tür ara kanamalar bayanların büyük kısmında görülür ve genellikle önemsiz olup kendi haline bırakıldığında birkaç aya kalmaz geçer gider.

kanserden şüphelendiğinizi söylemişsiniz. eğer kanser mevzubahis ise servikste (hlathguth'un da dediği gibi) büyük ihtimalle gözle görünür bir bozunma olacaktır, spekulum vasıtasıyla oraya bakan doktor da bunu farkederse biyopsi için parça alır. biyopsiyi alırlarken (servikse özgü olarak) acı hissetmezsiniz çünkü servikste sadece gerilmeyi algılayan reseptörler vardır.. yalnız şunu da biliniz ki, servikal kanserlerin çooook çok büyük bir kısmı hpv ile ilişkilidir, yani "enfeksiyon yok" dediğimiz bir hastada serviks kanserinin çıkma olasılığı fevkalade azalır.

yerinizde olsam içimi rahat tutar, doktorumun tavsiyelerine uyarak eski yaşantıma dönerdim.

doktor değilim, tecrübeye bağlı konuşuyorum.

kaç yaşındasınız, yaşla da ilgili birşey düzensizlik.

20'lerin başında ve bekar olduğunuzu varsayarak (evet, düzene girmesi ile çok alakası var), en ufak bir streste düzen bozulur. çok normaldir.

serviks (rahim ağzı) kanseri üç kademe olabiliyor, onu da smear'de görülecek doku bozukluğu ile anlayabiliyorlar CIN (Servikal intraepitelyal neoplazi) 1, CIN 2 ve CIN3. rakamlar ise, ilerlemesini belirtiyor, yani 1'de, rahim ağzının 3'te 1'i "kanser benzeri"dir. CIN 2'de yarısı ve CIN 3'te tamamı. Ama düzenli gitmez, yani bir anda da CIN 3 olabilir insan, 1 ve 2'yi yaşamadan.
Ve bu enteresan bir şeydir; diyelim CIN 1'sin; üç ihtimalin var, en kötü olanı 15-20 sene içinde rahim ağzı kanserine döner; nispeten kötü olanı, ömrü billah öyle kalır, kimseye zararı olmaz; ya da, iyi ihtimal ile (ve çoğunlukla) kendiliğinden yokolur.

2'de de benzeri durumlar var, yani gerileme ihtimali var, 3'te yok ama, direkt rahim ağzını alıyorlar o zaman ve yine hayat devam ediyor.

iki örnekle vereceğim ki için rahatlasın; tam 3 sene önce olağan bir smear taramasında CIN 1 çıktı bende. eyvah dedim, kanserim, sigarayı migarayı bıraktım. dünya kadar araştırma yaptım, vitaminler, faydalı sebzeler meyveler, bilmemneler; üç ay sonra bir daha baktırdım, aynen duruyor; bir üç ay sonra - bir daha; yine duruyor. eeh dedim başlarım böyle işe, ne ilerliyor ne geriliyor, her türlü özeni bıraktım, sigaraya tekrar başladım, vitaminleri de kestim (kimseye teşvik değildir bu, sadece bünye böyleymiş). sonra ilgilenmedim, bir altı-sekiz ay geçti, baktırdım "ASCUS" durumuna gerilemiş (hani bir düzensizlik var da, CIN1 bile diyemeyiz), eh dedim iyi işte. En son baktırdığımda, o bile yoktu. Ondan sonraki kontrollerde de yok, bitti.

Diğer bir örnek, bir arkadaşımdan. CIN3 olduğunu öğrendikten sonra, hemen ikinci çocuğunu yaptı, sonra aldılar kanserli kısmı.

Yani diyeceğim o ki, en kötü ihtimal bile, o kadar kötü değil.

Ama, seninki sadece gençlikten ve strestendir.

İçini rahat tut.

protokol numarasi, hastanin hastanedeki tahlillerine vs. kolayca ulasabilmek icin hastane sisteminin kendisine verdigi bir numaradir. sahte raporu anlamak icin jack bauer'in doktu sorgulamasi gerekebilir. anlamak zordur.

sahte raporun da çeşitleri var..

(mesela hastalık için diyelim)
- hastalık yokken var diye mi rapor yapıldı?
- hastalık var olduğu halde hastanenin kayıtlarına geçilmeden mi rapor çıkarıldı?

şu yukarıdaki 2 seçenek için,
1. seçenekte sahte raporun sahte olup olmadığının anlaşılması için doktorun şikayet edilmesi ve bilirkişiye danışılması gerekir. meşakkatlidir, gayet zordur.
2. seçenekte ise (hlathguth'un dediği gibi) hastane kayıtlarına girip protokol numarasına bakıldığında karşınıza çıkan boş bir sayfa raporunuzun sahte olduğunu kanıtlamaya yeter..

şimdi her şeyi kuralına uydurdun -giriş kaydı, ilgili yerlere sevk derkenarları felan filan- birisinin çıkıp bu elindeki raporun sahte olduğunu iddia etmesi gerekir. bu durumda iddia üzerine araştırma/soruşturma başlatılırsa o zaman işte sahtecilik ortaya çıkar. şöyle ki; adli tıp kurumu kriminal laboratuarlar bu sahte imza, yazı vs. işlerini araştırmak için kurulmuşlardır. el yazısının grafolojik tetkikleri raporun sahte olduğunu ortaya koyar. tabi önden raporda ismi geçen doktorların izmaları da alınır ki; bir karşılaştırma yapılsın. böylece ekspertiz raporu denen belge raporun sahte olduğunu gösterir.
yukarıda sayılanlar dra doğrudur. bir de böyle imza, yazı taklidi konuları vardır vesselam.
ha aklıma geldi birden. misal uydurmu bir hastalık tanımlandı sizde. yani uydurma derken, hasta olmadığınız halde hastaymışsınız gibi gösterildiniz. bu durumda hakem hastahaneye sevkiniz yapılır. işte öyle bir şey olduğunda da ne süreçte olursa olsun geçmişe dönük böyle bir hastalığınız olup olmadığı tespit edilebiliyor.
yani yapmayın etmeyin uzak durun.

god bless you my friend;)

Taşı bitmiş olabilir mi?

ya taş bitmiştir. ya da çok az bir kısmı kalmıştır taşın yerinden çıkp sıkıştırmıştır orayı geriye doğru.

nadiren yeni çakmak taşı konulduğunda da olur aynısı. kesin çözüm için orijinal zippo sarf malzemeleri kullanınız.

sıkışıp sıkışmadığına emin ol derim öncelikle. aynı sıkıntı bende de olmuştu, çakamıyordum. uğraştım didindim, bir iki yerini eğip büktüm ve voila!

çakmak taşı bitmiş. yenisini al zaten bisürü veriyorlar bir pakette. bayağı bir idare eder seni.

kullanım bildirisinde nasıl yerleştireceğinde yazıyor.

www.printablecalendar.ca

güle güle kullan.

outlook da yapıyor aynı işi. hatta bunlar outlook la hazırlanmış olabilir. tarih aralığını ve aylık/haftalık, a4/a5 gibi seçenekleri giriyorsun, çıktı tuşuna basıyorsun, bitti.

microsoft un sitesinde sablonlar var takvim icin.

www.freeprintablecalendar.net

v10 vista uyumlu diyor ?

valla bana "senin previliges'in yetersiz" dedi ingilizce.. gerekli yetkileri vesaireyi verdim, restart yaptım aynı hatayı veriyor sürekli..

uac'i kapatip dene.

Version 10, Build 2161'den sonraki bir surumu deneseniz cali$ir sanirim. zira sitesinde oyle diyor.

www.acronis.de

uac'yi kapatınca sonuç verdi. ilgilenen arkadaşlarıma ayrı ayrı teşekkür ederim.

cukur olanların faydası/zararı var mı peki ?

kilodan dolayı göbek deliği görünmeyecek kadar içeri göçebilir kendimden biliyorum :]

doğum sırasında göbek bağına kıskaç gibi bir şey takılıp kalanı kesilir. göbek bağı bir müddet sonya kuruyup kıskaçla birlikte kendiliğinden düşer. yani doğum sırasında kesildiği yerle alakası yok. çukur olanın tek zararı içinde pislik birikmesidir (iğrenç oldu farkındayım).

kiloyla alakalı bence ya da göbekteki yağ oranı ile. bende 1 m. derinliğe ulaştı mesela kışın içine biriken pamuklardan yastık dolduruyorum.

Dipnot: Kilolu olmayanlarda da derin olduğuna şahit oldum :)

madem öyle bir soru da benden.
bir anda evrimleşmedik muhtemelen de, türlerinin ilk memeli örneklerinin göbek delikleri yok muydu ki? hani, bağlı bulunacakları bir "anne" olmaması nedeni ile?("dini yaklaşım"la topraktan geldik de yüzükoyun bostan misali topraktan bittik açıklamasını kabul etmediğimizi varsayıyorum).

göbek bağının nereden kesildiğiyle hiçbir alakası olmamakla birlikte bana göre daha çok karın kasları ve o civardaki bağ dokusunun elastisisitesiyle alakalı gibi. ayrıca kilolu kimselerde çukur, diğerlerinde düz olması gibi bir şey de sözkonusu değil.

bir üstteki iletiye cevap:
evrime inanmamakla beraber günümüzde göbek deliği olmayan herhangi bir memeliye (normal / anormal) rastlamak mümkün değildir. zürafaların boylarının adaptasyonla milyon yıllar içinde uzayıp nesilden nesile uzayarak aktarıldığına inanabilen bilim camiasının buna hücresel ve nükleer düzeyde çeşitli cevaplar bulabileceğine eminim. örneğin benim aklıma bile derhal embriyoda bulunan mezenşim hücreleri falan geldi (bu konularda kesmek çok kolaydır).

nedenini bilmiyorum da, esc denedin mi ?

aynı şey esc için de geçerli evet..

ayrıca sadece kendi bilgisayarımda değil, denediğim bilgisayarların -galiba- tamamında aynı şekilde oluyor.

$imdi denedim ben, gayet de navigation cancelled uyarisini aldim. ilgincmi$.

zannedersem microsoft'a göre bu bug değil, by design, yani amaçladıkları öyle gibi.

www.ihop-net.org

şu link işe yarar belki, hlathguth sen daha iyi bilirsin tabi

jenerik ismi arıyorsan vademecum'a bakmanı öneririm. textbooklar jenerik isimleri için pek güvenilir değildir.

tribal enfexion abinin dediği gibi harbiden bunun medikasyonu yok ki jeneriği olsun.. araştırdım taraştırdım "yok öle bişii"

ben size soyle aciklayayim durumu: http ve https farkli klasorlerin adlaridir. yani index.php index.asp index.htm dosyasi eger http klasorunde ise siz onu https'den cagiramazsiniz. bu o klasorun icindeki diger sayfalar (linkler) icin de gecerlidir.
yani http diye cagirdigimiz web siteleri sunucu uzerindeki httpdocs klasorunden gelirken https diye cagirdigimiz web siteleri sunucu uzerindeki httpsdocs klasorunden gelmektedir. gibi gibi.

gmail de bookmark ı https ile yaparsan sorun olmuyor hep öyle kalıyorsun. diğer sitelerin çoğu bu şekilde çalışmıyor tabi google farkı o da.

sözkonusu site facebook. facebook da izin veriyor https'ye ancak google'daki gibi kendiliğinden o şekilde kalmıyor, her linkte elle "s" eklemek gerekiyor. asıl mustarip olduğum konu bu.. el yardım.

google zaten frame olarak calistiriyor mail kutusunu. yani gmail'e login olduktan sonra butun linkler frame olarak aciliyor. dikkat ederseniz ustteki link gmailde hep ayni kaliyor. feysbukta ise linklerin %80i (tamamen salladim) tam url olarak gomulu kaynaga (yada scriptler linkleri bu sekilde cagiriyor veritabanindan). feysbukta home linkine tikladiginizda tarayici home.php olarak degil www.facebook.com olarak sunucudan request ediyor.

şimdi birkaç noktayı kesinleştirmek istiyorum.

http ile https farklı klasörler değildir. Farklı protokollerdir. Onları farklı klasörlere koymak tercih meselesidir, aynı klasöre de konabilir falan filan.

Bir siteden https ile sayfa açabilmek için o sitede SSL sertifikası yüklü olmalıdır. Her site https ile açılmaz, falan filan.

Google email kutusunu frame olarak çalıştırmıyor, aynı sayfada çalıştırıyor. Buna AJAX deniyor, sayfada sadece gereken yerlerin yüklenmesini sağlayan sistem. Ekşiduyuru'da da mesaj yazıp gönder'e bastığında sayfa yüklenmeden mesaj oluşmasını sağlayan ile aynı sistem.

Facebook'ta https kalmak ise sadece bir tarayıcı eklentisi ile falan mümkün olabilir, varsayılan olarak sürekli https kullanılamaz.

Öğrenirsin niye öğrenemeyesin? Hatta internetten tutorial okuyarak bile öğrenebilirsin. Zaten programlama dili öğrenmek iş değil, önemli olan kullanabilmek. Bir problemi çözmek için nasıl bir kod yazacağına kendin karar verebiliyorsan sorun yok demektir.

www.aspindir.com adresinden hazır kodlar indirip bunları inceleyebilirsin. başlarda zorlanacağın malum. ama zamanla da kendini geliştirirsin. bende öyle olmuştu.

kodların hepsini zamanında yazıp bitirdiler :) sen bunları editleyip kullan, zamanında böyle böyle site yapmıştım ergenken. cidden algoritmaydı,kodlamaydı diye başlayınca sonu gelmiyor ortadan dalmak en iyisi.

kitapla başlama, kendimden biliyorum, bir yerden sonra tıkanıyor insan, eytere diyor..

bizim orda da kesildi (gülhane)

eryamanda da oldu aynısı.

Bilkent'te de kesildi...

gölbaşı bile gitti (ki bu ülkenin elektriği gölbaşından yönetiliyor)

ülkenin elektiriğini bırak minik uyducuğumuz bile oradan yönlendiriliyor. umalım arada dünyaya çakılmış olmasın.

Gölbaşındaki ana santralde sorun olmuş, ankara'nın tamamı gitti. Ankara'da olup da "bizim semtte gitmedi eheh" diyen çıkmaz (çıkarsa da cevab veremem).

kalitesine göre yüz milyarlardan trilyonlara varan fiyatları olduğunu biliyorum.
bir ara yarış atı olan bir ahbabım anlatmıştı, bu atlara öyle yemler veriliyor ki, emin ol normal bir gelir düzeyine sahip insanlar öyle şeyler yemiyordur (birinci kalite fıstık falan veriliyormuş her gün, çuval çuval) ancak net bir fiyat belirtemeyeceğim ne yazık ki..

3 milyara inek olduğuna göre kötüsünden 5 milyara vardır :)

ormanlık alanda başıboş dolananları toplanıp kasaplık et muamelesi gördüğüne göre daha uygun fiyatlarda da bulunabilir sanırım.

atı alması bir yana, barındırması da pahalı.
aldın diyelim, besledin de.
e kapına bağlamayacaksın ya.
işte o kısım pahalı.

bulunduğun mekana göre değişir. misal köydeysen inek falan varsa, çok rahat at da beslersin. Eskiden babamların varmış, sonra yoldur, arabadır artınca yenisini almamışlar. Ben küçükken eşek vardı, hem ufak yük işleri için daha uygun, hem de yüklemesi daha kolaydı. Şimdi ne eşek kaldı, inek var mı ondan da şüpheliyim. Köyler bile köylükten çıktı...

üşenmedim köyde (gaziantep) yaşayan amcama sordum.

yaşlı atlar 1 e gidiyormuş (hain gülümseme).

yük yükleyebileceğin, hızlıca bir yerden bir yere koşturabileceğin atlar 2 milyar civarıymış.

4 e çıktığı da oluyor diyor. rengine, sağlıklı duruşuna göre falan değişiyormuş. en pahalısı beyaz ve tam siyah olanıymış.

ne için aradığınızı da belirtirseniz (rapor, sevk, ilaç vesaire?) doktor arkadaşlar çekinmeden "buyrun benim" diyebilir bence.

ne icin lazım, onu biraz belirtseniz ii olur.

bir alttaki ilanında ne için aradığı yazıyor :)

bi rapor isi icin ariyorum

D&R çevirisini okuyan 5 ayrı arkadaşım sigarayı tamamen bıraktı. öteki çeviriyi bilmiyorum.

@gxix ciddi mi soyluyorsunuz yoksa şakamı geçiyorsunuz? alınmayın ama şakalı, dalgalı cevaplar da cok goruyorum sitede. "attiğim belli olmasin diye küsüratli rakam" da yazmamissiniz. kafadan 5 demissiniz =)

hayır şaka yapmıyorum. ciddi ciddi tam 5 arkadaşım kitabı okudukları andan itibaren sigaraya veda ettiler.

kaldı ki benim için böylesi ciddi bir konuda şaka yapmam, zira ben de bırakmayı düşünüyorum ve o kitabı okuduğum an bırakacağıma inandığım için okumayı erteliyorum şu an.

Bu kitap diğer bütün yöntemlerden daha başarılı diyebilir miyiz yani

Ben de anneme okutmayı düşünüyorum, yıllardır yalvar yakar yok, babamın laf sokmaları yok, bir kere bıraktı sağa sola saldırmaya başladı, "bak sigarayı bırakınca işte böyle oluyor." dedi, tekrar başladı. Bu kitabı duydum alayım dedim, önce sizlere sorayım dedim, ne de güzel dedim, pek de güzel dedim;)
Neyse geyik bir yana; teşekkür ederim.

(biraz geç cevap verebildim, özür dilerim)
evet, bu kitap gördüğüm en etkili sigara bırakma yöntemi..

Bence "dövme yaptıracağım ama modeli seçmedim" diyerek dövme yaptırmayın ileride pişman olabilirsiniz. Sahiden çok istediğiniz, sizden bir şeyler taşıyan, sizin için anlamı olan bir şey yaptırın.

(bkz: dovme yaptirirken dikkat edilecek hususlar) burada güzel tavsiyeler de var bir göz atın

www.tattoodles.com

tattoo.about.com

eğer istanbuldaysan istiklalde galatasaray lisesinin ordan aşağı inerken 50mt ilerde sağda güzel kalite bi dövmeci var (bkz: veni vidi) derim

bence de kararsizsaniz yaptirmayin. ben zamaninda yaptirdim pisman oldum.

yaptırırsan "ruhsel" diye ara sözlükte ve ondan başkasını aklına bile getirme (tecrübe)
ruhsel'e gittiğinde zaten birinci randevuda yapmaz.
kafana gözüne hiç yapmaz.
18'den küçüğe yapmaz.
isim de yazmaz.
eli hafiftir, kalitelidir, sanatçıdır, kibardır, istediği karşılık, emeğinin yarısı bile değildir.
ama önce kendini ikna et. bilmem kim seviyor diye değil, kendin, o sembolü, o renkleri, o resmi, vücudunun bir parçası yapmak istiyorsun diye yaptır yaptıracaksan.

yaklaşık 3 yıldır belli bir figürü vücuduma işletip işletmemek konusunda düşünüyorum ve hala düşünmek zorunda hissediyorum kendimi.

meali: düşünme olayını abartmayın. want2die'ın dediği gibi 5-6 ay yeterli, hatta fazla bile.

askerde eger uni mezunuysan sorun yaratmaz. okumus adam akli basindadir diyolar, yok eger ortaokul terk, ilkokul terk gibilereyse direk psikopat bu diyip ona gore muamele ediyolar, cogu zaman da dogru cikiyor, adam dovmeli facali, kafa goz kavga etmekten yamulmus falan...

düşünme olayının tam tersini de tavsiye edebilirim size. eğer düşün taşın modunda fazla takılırsanız hiç bir zaman karar veremeyedebilirsiniz.
ben yakın zamanda yaptıracağım ilk dövmeyi 2-3 aydır düşünüyorum, ara sıra hoşuma gitmiyor ama daha çok hoşuma gidecek bir şey bulabileceğimi de düşünmüyorum. ayrıca kendi var olan organlarınıza da kafayı çok takar 3-4 ay incelerseniz onlara karşı bile memnuniyetsizlik hissedebilirsiniz. benim burnum büyükmüş yaw tribine girip burun ameliyatına kadar gidebilir, giden insan tanıyorum.
tamamen kişisel tavsiye ilk dövmeyi aynaya baktığınızda gözünüze hemen çarpmayan bir yere yaptırmanızdır.misal ben kürek kemiği üzerine düşünüyorum. yazın sokakta gezerken görünmeyecek, kendim bile aynaya bakıp arkamı dönmedikçe görmiycem ve böylece kolay kolay sıkılmicam.
düşün düşün nereye kadar? modifiye edilebilecek bir şey yaptır,sıkılırsan üstüne başka bişey yaptırırsın.

ikisi de çalışıyor, çok teşekkür ederim arwear, turkish tekila.

o zaman yeni verilmiş ve henüz cevap almamış duyurular en altta görünmez mi?
bunun yerine bence 2 ayrı kategori olabilir:
"bugünkü duyurular" (zaten var) + "cevap sayısına göre sıralama"

bir üçüncü olarak olmalı diye düşünüyorum. arkada kalan duyurular unutulup gidiyor. ilgisiz kalıyor. kendi 2 günlük soruma cevap gelmiş mi diye aranıp duruyorum.

evet favorilerim var benimkiler var ama bu da olsun.
"son cevaplananlar"

karman çorman olur o zaman. sıra bozulduğu için hangisini okumuştuk, hangisini okumamıştık karışır iyice. cevap verilebilitesi az sorular aşağılarda kaybolur gider, hiç cevap verilemez olurlar. bence iyi böyle.

son cevaplananlar ve eklenme sırasına göre duyurular şeklinde sıralanmalı bence.şu anki durum gayet güzel ama eksiği var diye düşünüyorum.cevap var mı diye her gün girip tüm başlıklara bakmak işkence oluyor.

"Cevaplanmamışlardan getir" olacaktı, bir türlü olmadı. Evet, tek kategori yerine birkaç kategoride cevapları getirme olmalı.

ekşibition gibi son cevap verilen duyuruları, kimin cevap verdiğini, saatini vs yazacak ufak bir bölüm yapılsa da olur.

daha bi foruma döner, karışır ortalık

Burada iki sey var:
1. Eksi sozluk yazari iseniz sizin sorunuza cevap verildigi zaman, eksi sozlukten size mesaj atiliyor. bundan dolayi takip etmek gibi bir sorununuz yok sozluk yazari iseniz.
2. Evet, sanirsam Cevapsizlar gibi bugunun yanina bir buton koyabilirim, sadece hic cevap verilmemis sorulari listeler, veya hic cek atilmamis sorulari listeler...
3. (bu bonus madde) Bu site forum degil, ondan cevaplanmisi yukari almak gibi durum soz konusu olamaz.

KTHXBYE

tamamdır teşekkür ettim.. sözlük yazarıyım evet. ama ben sorularıma yanıt aldıktan 20 dakika sonra sözlüğe mesaj geliyor o ayrı.

sorun değil ekşi duyuruyu seviyorum :)

aslında benimkiler kısmında olabilir. bir de bu textbox'ta imleç gözükse. aramadım etmedim belki vardır da ben bilmiyorumdur.

say it isn't so

teşekkürlerimiz cedilla'ya gidiyor

sadece cevaplanmayan sorular siliniyor bildiğim kadarıyla. Arada cevapları onaylamayı unutan soru sahipleri de oluyor (tamam tamam çok var :))

Aslında verilen cevap soru sahibini tatmin ettiyse tik atılmalı, ayrıca bu sonradan o soru altındaki cevapları okuyacakların işini de kolaylaştırır.

Yalnız ben kendi adıma hepsine tik atmaya çalışıyorum, kimse kırılmasın, darılmasın diye :))

Cevaplanmayan soruların 1 ay sonra silinmesi eskidendi, kalktı o. Artık hiç birini silmiyoruz.

silinmemesi mantıklı, zira (sanırım) "cevaplanmamış soru getir" tarzında bir buton / menü olacağı falan söylenmişti..

anladm saolasın. umarım aşırı yüklenme olmasın diye şimdilik değiştiremiyoruzdur. zira dediğiniz gibi 7bin civarı onay bekleyen kişi arasından aylarca da sürebilir bu çaylaklık. 5-6 ay painfiller olmadan nasıl dayanırım bilemiyorum

ne şekilde olmuş olursa olsun (ister okurdan çaylağa, ister yazardan çaylağa) çaylaklar tema değiştiremiyorlar. bunun yüklenmeyle falan ilgisi yok.

Abi yanılmıyorsam o entry'de "çaylaklar yazar olduklarında buna dair bi mesaj almıyorlar" gibi bir şey yazıyordu. ama emin değilim.

(bkz: #10531938)
hala cevap bekliyor..

aynı şeyden muzdarip olanlar antivir'i kaldırıp yerine başka bir şey kurarak kurtuldu bu illetten. örneğin ben avast kurdum, şimdi rahatım..

vardır muhakkak başka bir yolu... ben buna inanmak istiyorum.

valla aynısı olurdu olmuyor şu an niyeyse. reklamlı themelerde oluyor sanki . heuratics mi ne onu kapatabilsek antivirden olacak ama.

sadece heuristici kapatarak oluyor bu. antivire su siteler guvenli, bunlara uyari verme diyemiyoruz ne yazikki. heuristici kapatmak icin configurationda hem scanner hem de guarddaki ilgili heuristik sekmelerindeki butun secenekleri un-tick edin.

isletim sisteminiz nedir? dos tan dosyanin icine ulasmayi ve icindekileri olusturacaginiz baska bi klasore kopyalamayi denemenizi oneririm.

işletim sistemi xp+sp2
dos'tan ulaşamıyorum. barbar 3.0'da yapabiliyordum onu ama 4.0'da engellemişler sanırım.

sistem geri yukleme aciksa once dosyanizin yedegini alip bi kenara, barbardan oncesine donmenizi onerebilirim.

cevabı şu:

1. eğer sisteminizde winrar falan yüklüyse şifrelenmiş klasöre sağ tıklıyorsunuz. diyelim ki klasörün adı "ahmet" olsun, bu şifreli "ahmet"e sağ tıklayınca -add to "ahmet.{E30EDK4040-AS40-22ER-0800300A09}.rar" gibi bir ibare belirecek. işte orada klasörün şifrelenmiş adını görüyoruz. bu şifrelenmiş adı ["ahmet.{E30EDK4040-AS40-22ER-0800300A09}"] bir yere kaydediyoruz.

2. "ahmet" klasörü "d" sürücüsünde diyelim. msdos'u açıyoruz ve şöyle yapıyoruz:
- mkdir d:\kurtarici
- copy d:\ahmet.{E30EDK4040-AS40-22ER-0800300A09} d:\kurtarici

sonuç: şifrelenmiş klasördeki bütün dosyaları yeni oluşturup "kurtarici" adını verdiğimiz klasöre kopyalıyor. sorun bitiyor.

hangi klonda yazacagina bagli :) itu ve uludag dersen olmaz sanirim... hele ki itu en fazla caylakligin surdugu sozluklerden...

itü olmaz.

ekşiciyim demeden de niyetsiz sözlük hemen onaylıyor.

ben kesinlikle pes derim, her ikisini de oynayan birisi olarak..

fakat söyle bir sey de var.. l ve r tuslari benim elime oturmuyorlardi.. haliyle alet kücük oldugu icin, hep geride kaliyorlardi ve adam degistirmek, depar atmak icin avuclari sekilsiz bir sekilde sikmak gerekiyordu.. oynamayi da oldukca zorlastiran bir durum bu..

bu yüzden psp de genel olarak bir futbol oyunu önermem.. killzone alin, gta alin ve hatta hatta tekken alip, uykuya veda edin..

bence psp'de fifa pes'ten kat kat daha iyi bir futbol oyunu. ikisini de oynadim.

bu işin üstatları pes derler. ama ben fifa tercih ediyorum.

psp'deki fifa normal konsollardaki fifa değil... çok daha dandik...

ama pes bildiğimiz pes... onun için tabii ki pes...

illa fifa olacaksa fifa street 2 yi deneyebilirsin...

iki oyun da "konsollarda bildigimiz" oyun degil bence. konsolda pes'i tercih edecek olmama ragmen psp'de fifa'yi tercih ediyorum. pes epey basarisizdi psp'de.

Oldugunu sanmiyorum, genelde fazla yenmesi tavsiye edilmez cunku. Ama somut bilgi yok elimde.

turşunun yapıldıgı malzemelerin (lahana,domates,acur,fasulye vs.) yararı vardır elbet. içinde sirke ve limon da var tabi.

karma bir lezzet elde ediliyor işte. turşu suyu insanı uyandırıyor, alkolden sonrası için vs.

ayrıca vücut hayvani şekilde tuz ihtiyacını karşılamış oluyor salamura sayesinde.



gastrit,ülseri olanlara tavsiye edilmez.

Sodyum ihtiyacını karşılar.

lahananin, domatesin vs. yarari var ama tursu formuna girince bu sebzelerin besin degerleri tumden yok olmuyor mu? sadece sirke, tuz, sarimsak gibi seyler kazanmis olmuyor muyuz tursu yiyince? sundan soruyorum; tursu manyagiyim. zaman geliyor, ayni milletin atistirmaya gittigi gibi mutfaga tursu yemeye gidiyorum falan... domatesin likopeni b.ku pusuru o kavanozun icinde varligini koruyorsa en azindan, vicdan azabi cekmeyeyim yani, bir ise yariyor diyeyim eheh. yoksa felaket zararli bir aliskanlik gibi geliyor bana yani, "tuz show" sonucta...

turşu içeriğindeki maddeler besin değerlerini kaybetse bile tamamen kaybetmez. bu arada eğer yaşınız turşu manyaklığınızla uyumlu mu değil mi, öncelikle bunu değerlendirmenizi tavsiye ederim.

şurada bazı turşuların besin değerleri var:
lahana - www.besinler.net
salatalık - www.besinler.net
patlıcan - www.besinler.net
var bir şeyler iyi kötü ama en çok sodyum (tuz) var, dikkat etmek lazım.
turşuyu yemeğin yanında (pilav üstü kuru, yanında lahana turşusu mesela, ah ah) yemek hazmı da kolaylaştırır.

Turşu artık keyfi sebeplerle tüketiliyorsa da eskiden saklama ömrünü uzatmak için yapılıyordu. Ayrıca neden besin değerini kaybettiğini düşündüğünüzü bilemiyorum. Besin değerinin bir kısmını kaybeder derken besinle neyi kastettiğinizi de anlamıyorum.

Aşırıya kaçmadan tüketin, bol bol su için. Besin değeri dediğiniz şeyleri koruyor o hala. Sadece laktik asit fermantasyonu sonucu bir miktar şeker azalıyor.

turşudan aldığımız sodyumu su içerek götüremiyoruz. hurriyette okudum.

allah allah, uzerine su icip seyreltemiyoruz da yani. daha neler ogrenecegiz bakalim hehheh.

bir nevi tursu denebilecek kimchi'nin sagliga yararlari anlatilir hep, anneanne modunda yapilan ev tursularinda ayni faydalar oluyor mudur bilmem. en ciddi zarari sodyum ve ilerde mide kanseri yapma riski.

yok onu "vs" diye bi klasörü görecek şekilde ayarladım. her seferinde apache'nin içinde kaybolmamak için.. (kitapta öyle diyodu, aynen yazdım ordaki kodları)

hatta kodlar şunlar (httpd.conf'a yazdım):

ScriptAlias /php/ "c:/php/"
AddType application/x-httpd-php .php
Action application/x-httpd-php "/php/php-cgi.exe"
Alias /vs "C:/vs"
[Directory "C:/vs"]
Options Indexes FollowSymLinks Multiviews IncludesNoExec
AddOutputFilter Includes php
AllowOverride None
Order allow,deny
Allow from all
[/directory]

< işaretini göstermediği için [] ile yazdım buraya.

ayrıca oraya koyunca da aynı hatayı verdi..

easyphp kur ?
onda daha kolay. www klasorune kopyaliyorsun dosyalarini. sonra direkt localhost'tan ula$iyorsun.

edit: netlimiter falan kullaniyorsan easyphp'i acmadan once onu kapat. netlimiter da localhost'a baglandigi icin apache'nin cali$masini engeller.

assert h'ın dediği gibi easyphp'yi kurdum ve www klasörünün altına atınca hiçbir ek kod yazmadan direk açtı pencereyi.

e peki madem bu kadar basit, bu kitap neden apache'ye takmış vaziyette?

çok teşekkür ederim:)

eski php kitapları çok kötü bence. ama her şeyi anlatıyorlar işte ayrı ayrı. genelde linux için oluyor bir de. ben de wamp kurarak halletmiştim.

yeni bozulduysa direkt olarak lensten başlama derim. önce gözlük, yapay merceklerle yaşamaya alışma, sonra rahatsızlık sıkıntı falan varsa lens.

Her ikisini de 13'er yıl kadar kullanmış birisi olarak "lens al lens" diyeceğim. Soğuk zamanlarda kapalı mekana girerken gözlük buğulanması yüzünden müşgül duruma düşmeyin.
Ameliyat da bir seçenek, onu da inceleyin.

benımde gözler gitti en yakın zamanda muayene olup gözlük alıcağım nese lens alma bence abimden biliyorum aylık kullanıyordu temizlenmesi vardı suyu vardı gözünden kayıyordu lens bütün gün gözünü parmaklıyıp duruyordu sonra günlük aldı onunda maliyeti vardı 2-3 aylık lens 350 ytl verdi bence adam akıllı bir gözlük al zaten fazla kullanmazsın bilgisayar başında iken anca 2.olarak ameliyat'ı düşünebilirsin

ben bu soruyu bana soranlara göz doktorlarını örnek gösteriyorum. dikkat ederseniz aralarında -hiç- lazer yaptıran yoktur, lens takanı ise parmakla sayılacak kadar azdır. çoğu gözlük kullanır.

adamların bir bildiği vardır sanırım?

Gozlugun avantajlari:
-kaybetmezsen, kirilmazsa bir kere aliyorsun, maliyeti sabit
-gece yatarken cikarmasi sorunsuz
-toz kacma, denizde kaybetme sorunu yok

Lensin avantajlari:
-sana uyan lensi bulduktan sonra gun icinde lens varmis yokmus farketmiyorsun, normal yasantina devam ediyorsun (bu en onemlisi benim icin)
-goruntun degismiyor ("aa gozluk mu taktin, yakismis/yakismamis" sozunu 1024 kere duymuyorsun)
-yagmurda gozluk gibi islanmaz, kisin disardan iceri girince bugulanmaz

Bence mali durumun ve gozun musaitse lens tek yol. Back-up olarak da bir gozluk gerekli yalniz.

7-8 yıl boyunca lens kullandım, şu ana kadar pek bi problemini gördüğümü söyleyemeyeceğim. zaten dezavantajları/avantajları da açıklanmış. ben lens almaya karar verdiğini varsayarak şu uyarılarda bulunacağım,

-herhangi bir göz doktoruna başvurmadan lens almaya kalkışma. envai çeşit lens var, gözüne uyan lensi en iyi doktor sana söyler.
-1 ay boyunca hiç çıkarılmayan lensleri değil, günlük olarak dezenfekte edilen/geceleri yatmadan önce çıkarılan lensleri tercih et.

fiyat açısından da uygun lensler. 1 yıllık (4 kutu) lensler, piyasada 200-250 ytl fiyat aralığında bulunabiliyor.

göz doktoru bir tanıdığım kesinlikle gözlük der. kardeşim 20 sene kullandı 2 sene önce laser oldu, o da bir çözüm, ama gözlükle başla derim ben.

cevap veren herkese teşekkürler. gözüm 0.50 çıktı. dinlendirici bir gözlük aldım. yani sürekli takmam gerekmiyor. bu açıdan iyi oldu.

netlimiter. dahili firewall destegi var.

NOD32 iyidir, firewall ve antivir aynı çatı altında...

pek anlamam ama avast fevkalade?