bunun dışında işin üretim kısmında popülist değil de ekonomi bilimine uygun manipülasyonlar yapılmalı. biliyorsun hammadde, ara ürün, son ürün, bunların üretiminde ne kadar yukarı çıkarsan(son ürüne yaklaşırsan) kar payını o kadar arttırıyorsun. Dolayısıyla buna dair bir yönelim güdülmeli, teşvikler zart zurt girdi çıktı, etki analizi, hani sanayiye ne kadar yardım bok püsür kararları verilmeli.
ha onun yerine biz ne yapıyoruz, bu teşvikleri falan salla, halihazırda en kar edenleri de satıyoruz. tüpraş, telekom, izmirde kağıt fabrikası, bak mesela potansiyel organik tarım alanı olan mayınlı yeri de satmaya çalıştılar vs vs.
"kalkınma" dediğin her zaman sağlıklılık anlamına da gelmiyor, tek başına bir etken olmamalı dolayısıyla. bankacılık kısmısı yabancı ellerinde. %17 filan gibi bir oran bizde yalnızca. bu normal yerlerde %30 olmalı. bunun politika vesair de etkileri var elbette.
ha halihazırda ürettiğimizi satabiliyor muyuz? bakınız tarım. hiç makineleşmeden falan bile eşşek gibi çıktı verebiliyor, ve kapasitesinin yüzde bilmemkaçını kullanır vaziyette bu halde bile. satamayacaksa niye kapasitesini kullansın değil mi? işte burada uluslararası politikadaki yaptırım gücün geliyor. ampül kafa domateslerini dışarı pazarlayabilecek olsa daha fazla üretir cebe daha çok para koyarız? ama bakıyoruz adam daha ingilizce bile konuşamıyor, nasıl uluslararası politika icra etsin.
kayıt dışı süper tespit, bir alt dalına dikkat çekeyim, o da sosyal güvenlik. yani salt vergi kısmı değil, sosyal güvenliğe gelen kısmı da kayıtdışı olduğu vakit buhar oluyor. toplumun yaşlanması diye birşey var, bakınız avrupa. yaşlı toplum emekli maaşı yer, genç toplum da yenecek parayı biriktirir. şuan türkiye genç, ama elbette gittikçe yaşlanacak. işte meşhur "fırsat penceresi" denen hadise, tam bu sıralar bu prim toplama işini süper yapabilmeli, yoksa sonra çalışan / emekli oranı azalınca verecek para bulamaz. ha şimdi de zor buluyor, normalde devletin para pompalamaması lazım sgk ya.
bir mevzu da enerji. adamlar izmir istanbul arası otoyola milyardolarlar ödeyor da o paraya bir tren yolu yapmayı akıl edemiyor. (aslında akıl edememek de değil ya neyse). bu enerjinin aptalca tüketim kısmı, petrol bağımlılığı vs. bir de üretim var. nükleer santrale, yakıtına, atığını depolamaya harcanacak paraya eşşek gibi güneş enerjisi yatırımı yapılabilir mesela. uzman arkadaşlar bunu daha iyi bilir tabi ama bu kadar suyu güneşi rüzgarı olan bir ülke dışarıdan doğalgaz yakıyor da enerji üretiyor. "işini bilmeyen kasap, gtüne gider masat" hesabı.
0