istanbulhotels.com mu öyle bi adres var, istanbul hotel otel diye google dan arat, zaten mekanına ve yıldızına göre anlarsın.

hotels.com interaktif harita uzerinde otelleri ve gecelik fiyatlarini gosteriyor.

taksim de otelden ziyade, apart kullanmayı tercih ederim.

www.taximhome.com

www.gezisitesi.com

pasaportun ile birlikte bir turkcell bayisine git.en fazla 5 liraya mal olur.

teknosadan alınan bi telefonda da aynı sorun yaşandı. müşteri hizmetleri bişey yapamadı ve ilgili markanın servisine götürdük telefonu. garanti süreci dışında olduğu için yardımcı olmadılar ancak türk telekoma giderek tek hatta açtırılabileceğimizi söylediler. (henüz gitmedik)

zen spider bilir, ona mesaj yazdim, haber gelince ya ben yazarim ya da o yazar buraya. bilginize

teşekkür ederiz bekliyorum.

www.barinak.gen.tr

izmitte köseköyde istasyon minibuslerinin son duraklarında var bir tane. bi kaç ay önce ziyaret etmiştik arkadaslarla. tarif olaraksa izmitte e-5ten giderken köseköy tabelasindan sola(ist. yönündeyseniz) devam ediyorsun epey ileride. sagda bi yerde sorabilirsin yakininda at barigi/okulu gibi birşey de var !

Balik tutan adam diyesim var.

Kaplan kopekbaligina da benziyor

hah.
onu da yazmıştım, sonra "yok lan yazan çıkmaz" diye sildim.
efendim yaşar amcayı tanıyorum, bizim köyün balıkçısı. merak ettiğim elindeki balık nedir?

Elindeki camgöz dediğimiz bir köpek balığı sanıyorum. Genellikle yemli oltayı dibe yatırıp bekleterek istanbul da çok yakalardık devri saadette.

Mustelus punctulatus

Benekli köpekbalığı

Black spotted smooth-hound

kiranın dışında çok fark olacağını sanmıyorum.

şöyle olur, sebzenizi kahvaltılığınız pazarlardan alırsanız, üstünüzü başınızı mahmutpaşadan alırsanız belki biraz ucuza gelir, ama marketlerden, mağazalardan alışveriş yapıyorsanız kiranın dışında pek fark olmaz.

bir de istanbuldaki sosyal hayat, aktiviteler, sosyal mekanlar, başka şehirde yığınla para dökseniz dahi elde edilemez, gözardı etmemek lazım

(bkz: bergama)'da 6ay yaşadım abi izmirin biras dışı ama sonuçta izmir ev kirası 200 ile 300 arası öyle hayat pahalılığı yoktu yemek olayı ev yemeği zaten öte yandan konak,karşıyaka en lüks yerleri orta sınıf için sanırsam ideali bornova'dır öğrenci ilçeside olduğu için öğrenci indirimlerindende yararlanırnabilirsin,ama konak çok güsel gerçektende hele ki kordonboyuna yakın evler çok güzel nese sanırsam otobüs ile yolculuk yaparsın uygundur oda idealdir ekonomiktir.iş olayını bilemicem tek bildiğim galiba sanırsam sanayinin şehir dışında olduğu.
edit: yukarıdakı yazıyı görünce aklıma geldi gerçektende eline su bile dökemez 'konak' eh işte başkada biyer yok zati

Aslen İzmirli, üniversiteyi İstanbul'da okumuş ve 3 sene burada özel sektörde çalışmış, ardından da "eeeh yeter ulan" diyerek İzmir'e geri dönmüş biri olarak soruyu cevaplandırayım.

İstanbul'dan ayrıldığımda sene 2002 idi ve ayda 750 YTL alıyordum. Kardeşim ve bir arkadaşımla birlikte Ortaköy dereboyunda vasat bir evde kalıyorduk ve artan para yoktu, ki gayet cimri bir insanımdır.

İzmir'e döndükten 4 ay sonra üniversitede asistanlığa başladım, 500 YTL'ye çalışıyordum, ailemin yanında kalmakla birlikte hergün çift vesait Karşıyaka-Balçova arasında gidip geliyordum, yemek falan filan yiyordum ve ayda 250 YTL artıyordu. Bir sene sonra evlendim, eve giren toplam para 1700 iken ve 450 YTL civarı kira ile, hafif kasarak ayda 800-900 YTL biriktirebiliyordum. O zamandan bu yana maddi durumda ciddi sıçramalar yaşamış olmakla birlikte genel olarak şunu söyleyebilirim ki, bu memlekette şu anda 500-600 YTL'ye gayet makul bir eve çıkıp yaşamak mümkün.

Ben açıkçası İstanbul'da yaşamaya devam etmek için kazanılması gereken minimum miktarın 6000 YTL olduğu kanaatindeyim, çünkü daha aşağısı İstanbulun bedelini ödemiyor. Günde en az 1.5 saat gidiş-1.5 saat geliş trafik, sokakta yürüyememek, ileride aile kurmaya çoluk çocuk sahibi olmaya kalksan onlar hakkında sürekli endişe duymak vb. gibi ömür törpüleyici, insanın hayatından alıp götürücü faktörlerin de bir bedeli var ve bunun farkına 50 yaşında varınca iş işten geçmiş oluyor. Şahsen ben 9'da mesaiye başlayabilmek için 8:30 sularında kalkıyorum ve İzmir'e dönme kararı vermiş olduğum için de her Allahın günü şükrediyorum. Daha ayrıntılı bilgi istersen bilahare sağlarım.

Selam,
daha önce izmir, istanbul ve amerika'da yaşamış ve nihayetinde İzmir'e dönmüş biri olarak yorum yapmak istedim.
Bence böyle bir konuda objektif yorum yapmak çok zor. Yaşamak denince işin içine o kadar çok şey giriyor ki! Çok kasarsan 1000 ytl ile dünyanın her yerinde yaşarsın; ama başka birinin giyim kuşamına yetmez aynı para. O yüzden felsefeyi bırakıp sadede geleyim.
İstanbul'da 1000 ytl alan kişiye oranla, İzmir'de 1000 ytl alan bir kişi daha rahat bir hayat sürecektir. Mesafeler daha kısa, trafik çilesi yok, insanları istanbul'a oranla daha medeni, hayat azıcık daha ucuz (özellikle de restoran, cafe ve barlar).
Daha da güzeli, baktın istanbul krizin tuttu, 50-60 milyona uçak bileti var.
Benim gözümde durum böyle.

istanbul'da evin varsa(ya da kira problemin yoksa) bu ev işine yakınsa hiç bir şey farketmez. yalnız irade sahibi olmak lazım her gün bi taksime akıyım yok boğazda yemek yemem lazım derken işin sonu gelmez.

farzedelim,
taksim de çalışıp, ortaköy de kirada kalıyor isen;

vasat bir evde yaşamak için en az 700 - 1000 arası kira ödersin,işe gidiş-dönüş ün birer saatten her gün iki saatin yollarda geçer.ortaköy ün eğlence ortamları insanı çok kasar,taksim den geri dönmesi zordur.

taksim de çalışıp, kasımpaşa - kurtuluş - feriköy - fulya - gülbağ civarlarında kirada kalıyor isen,

vasat bir evde kalmak yaşamak için 250 - 400 arası kira ödersin. daha fazlası ile gayet iyi evlerde kalabilirsin.taksim bazı semtler için yürüyüş mesafesindedir, bazılarına metro mevcuttur.eğlence için, taksim zaten yeterli gelecektir.

not: bunları izmir de hiç yaşamadan sadece 1 sene arnavutköy(beşiktaş) de kirada kalmamın verdiği tecrübeler ile yazdım.

not un notu: yani izmir i hiç bilmiyorum ama konu sadece para ise, iş imkanlarının fazlalığını da göze alırsak, istanbul da pek pahalı bir şehir değildir.

daha önceden söylenenler gibi, tamamen değişken bir şey.. kimi şeyler çok ucuz gelip şaşırtabilir, kimi şeyler "oha istanbul'da bile daha ucuz bu" dedirtebilir.. istanbul'a gelip, iki yıl istanbul'da çalışıp, şu anda tekrar izmir'e taşınan biri olarak en önemli etkenin kira olduğuna katılıyorum. izmir'de şehir dışı gibi görülen ancak istanbul'la kıyaslanınca şehrin göbeği sayılan (evka'lar, vs.) kiranın daha ucuz olduğu yerlerde yaşamak kiradan ciddi bir tasarrufa sebep olabilir. kendimden örnek verirsem, beşiktaş'ta rayici 700-800 ytl aralığında olan bir evde oturuyorum, izmir'de de semtine göre en az 550-600 ytl gözden çıkarmam gerekecek, 600 ytl altında bir ev tutmak istersem merkezi yerlerden uzaklaşmam gerekir.. her halükarda, aynı fiyat aralığında çok daha iyi evlerde oturmak mümkün.. (ayrıca bornova kira bakımından ucuz bir yer değil, öğrenci kazıklama mantığının kimi noktalarda günümüzde ulaştığı nokta 1000 ytl civarı evet)

istanbul'da sürülen hayatın izmir'de aynen devam ettirilmesi sözkonusu olduğunda, hayat pahalılığı açısından çok ciddi bir fark yok bence; mekana bağlı olarak fiyatlar değişkenlik gösteriyor.. atıyorum istanbul'da yemek için (esnaf lokantasından ortalama cafelere kadar) 2 ila 20 ytl arasında para ödüyorsanız izmir'de de aynısı söz konusu, bir bira ortalama 3-7 ytl arası değişiyorsa izmir'de de aynen.. istanbul'da 25 ytl'yi bir tabak makarnaya veriyorsanız izmir'de daha nadir de olsa aynı imkanı sağlayan yerler var merak etmeyin :) (izmir'de 40 ytl'yi bugüne kadar bir masadan almadığını düşündüğüm bir cafe'de "ay ne ucuz" diyerek menüdeki her şeyi denemek suretiyle 40küsur ytl hesap ödeyen arkadaşlara buradan selam ederim) ne bileyim, doğalgaz gideriniz yok ama ısınma için büyük ihtimalle elektriğe aynı parayı vereceksiniz (izmir'de doğalgazın henüz "kombi ne ki, yenir mi" aşamasında olduğu düşünülürse)..

yine de, kira+faturalar+diğer her şey beraber ele alındığında, benzer seviyede yaşayarak ortalama %20 tasarruf etmek mümkün diyebilirim..

izmirde yasayarak sadece kira ve yol parasindan tasarruf edersin, baska herse ayni. kira olarak 300-400 de insan evi icin. ote yandan 100e de bulursun 10000e de. yol parasi da istanbul'a gore ayda en fazla 100 ytl fark eder eger istanbulda deli gibi aktarma+taksi falan kullaniyosan. ancak sunu unutma ki izmir de taksi istanbulun iki kati pahalidir, orda sirf taksiyle geziyosan burda gidecegim mesafeler daha kisa olamsina ragmen vercegin yol parasi ayni olur. ama 500-600e kiraya cikip yasamak eger biraz eglenmeyi seven sosyal bir kisiliksen bence tek kelimeyle im-kan-siz.

benim bildigim yariyil tatili civarindaydi. hatta ben de gecen sene tatilde gidip ba$vurdum diye hatirliyorum.

Hatta daha başlamadı bile sanırım.

(git: 16164)

cine bonus gibi yerlerdekiler maaş alıyor, zaten bahşiş vermeyi denerseniz almazlar. diğerleri de söylediklerine göre sadece bahşiş hesabı çalışıyorlar ama pek inanasım gelmiyor ya...

cevahir avm de, yer bile göstermezler.

afm sinemalarına gidin?

gise'ye sorsaniz, sonra da sikayet etseniz? atakoy gibi yerde boyle bir imkan var sanirim.

Yer gösterici kaldı mı hala? Ankara'da gittiğim hiçbir sinemada yer gösterici yok, sadece eğer geç kaldıysanız yani ışıklar kapanıp film başladıysa karanlıkta yerinizi bulmanız için fenerle yol gösteriyorlar o kadar. Onlar da bahşiş falan beklemiyorlar. Ama eskiden yer göstericiler sinema ile anlaşma yaparken sinema düşük maaş veriyordu gerekçe olarak da "sanılsa bahşiş alacaksınız" diyordu. Hala öyle midir bilmem...

sosis vakumlu poşetinden çıktıktan bir kaç gün sonra nişastasını atar, bu önemli bir şey değildir.lakin bir kaç hafta bekleyen sosis bozulmuştur. kesinlikle yememeni öneririm.ciddi mide problemleri yaşayabilirsin.

nası unutmuşum cânım sosisi dolapta yahu :(

bakteri kolonisidir onlar, ellerinizi iyice yıkamışsınızdır umarım dokunduktan sonra:)

Eğer şu ucuz sosislerdense açık halde satılanlardan, kesin bozulmuştur. KİPA'daki görevli kız bile "Bunların ömrü 2-3 gün" demişti, zaten o süreden sonra yapışkan hale gelmeye başlıyorlar ne varsa artık içinde.

yikayinca gecer o. yemiceksen ben yerim.

mac adresi degistirilebiliyor.

ethernet kartı değiştirilerek mac adresi değişir. ki hırsız salak birisi ise bu belki aklına gelmez. geçmiş olsun...

kartı degistirmeden de degistiriliyor.

şu vardi bi de:
(git: 5132)

evet, o vardı.
bilginiz olsun bulunamadı.

orda da yazmışım. bulamazsın. çalan adam kılıfını bulur. çoktan parçalara ayrılmıştır o diye düşünmekteyim. nasıl ki araba hırsızları parçalayıp satarlar bu da öyledir kesin.

benim merak ettiğim şu: nasıl çalındı?

eğer yaygın olarak adsl yerine kablonet kullanılsaydı kablo modemin fişini makinaya ilk taktığında bulunurdu. nasıl mı?

kablo modemler, adsl modelerden farklı olarak bağlı bulundukları ağa otuturum açarken request yapan yani kablonun ucundaki bilgisayarın mac adresinide ana merkeze gönderir (kablo modemin kendi mac adresi haricinde). adsl modemlerin istemci mac adresini göndermesi gibi bir olayı yoktur. hatta buna örnek olarak: uzun yıllar kablonet kullananlar bilir, kablo modemi bir makinadan çıkarıp başka bir makinaya takınca kablonet merkezini arayıp modemi yeniden kayıt ettirmek gerekirdi bu mac adress olayı yüzünden. (sonraki yıllarda kaldırdılar bu mevzuyu)

ayrıca mac adresi değiştirilme hakkında söylenenler için "yok öyle bir olay" diyorum. değiştirilemez açısından değil, kimin nereden nasıl ve ne şekilde "mac adresi" gibi bişeyden haberi olacağı için.

ilgilerinize teşekkürler.
nasıl çalındı sorusuna gelince... 1 saatliğine evden çıkmıştık, döndüğümüzde kapıyı açınca eve hırsız girdiğini farkettik. Bizim apartmanın bir tarafı sokağa, diğer tarafı da bahçeye bakıyor. Bahçeye bakan taraftan tırmanıp balkona çıkmış. Evden aldığı 2 şey var: desktop ve fotoğraf makinem. Odamın çekmecelerini karıştırmaya bile tenezzül etmemiş :)
Sizlere tavsiyem hırsızlık sigortası yaptırmanız. Alet edevat gidince insanın aklı başına geliyor. :)

efendim, dimmerin o çevrilen kısmını çekip çıkarın.altında bir somon mu ne deniliyordu o vidadan bulunur.onu da söktüğünüz takdir de kapağı çıkacaktır.reostanın iki yanında yıldız vidalar bulunur onları gevşet ve evet dimmeri sökmüş bulunuyorsun.
dimmer i çöpe atmayın gayet pahalı bir anahtardır, elbet bir gün lazım olur.
(:

ışığın bulunduğu sigortayı kapatın, dimmerden çıkardığınız iki ucu kontrol kalemi vasıtası ile yeni anahtara takın.
hayırlı olsun...

en ucuz dimmer 20 ytl falan tabi çocuk odasına takmak akıllıcadır her zaman. yatak odası da olur :)

okulda bilgi i$lemde bizim odamizda var bir tane. ama cakma ufo :)
iyi isitiyor gerci, sorunumuz olmuyor. cakma olmasina ragmen iyi yani.
elektrik durumunu bilmiyorum. ama ozelliklerinde 6000w oldugu yaziyor.

kullanmıyorum, ama kullanan arkadaşlarım gayet memnunlar.
arkadaşın biri geçen sene salonu ısıttığı büyük boy bir ufo ile elektrik faturasının aylık 50 ytl civarlarında geldiğini söylüyordu.

3-7 kW onlar yani sağlam elektrik çeker ve sigortalar sağlam değilse attırmadan yangın bile çıkarırlar. sürekli ısıtma düşünülüyorsa yağlı-termostatlı ve fanlı petekten daha mantıklı daha ekonomik bir yol bulamazsınız gibime geliyor.

ah işte, dün gece iş yerinde earl grey imi yudumlarken aklıma gelen soru.madem geceleri çaycı olmadığından poşet çay tüketmem gerekiyor, bari bunların envai çeşitleri var, hangisini denememi tavsiye edersiniz?


(not: turkish tekila soruna ortak oldum ama inan bunu sormak için açtım ekşi duyuruyu)

Tüm markaları denememiş olsam da şunları söyleyebilirim;
- earl grey konusunda deren lipton'dan daha iyi.
- demleme çayda beğendiğim murpa tomurcuk modelini poşete koysa, düşünmeden alırım...

elbette herkesin damak tadi farklidir ancak bence:
normal poset/demlik cayda ofcay ve doguscay guzeldir, lipton tavsiye etmem. (hele hele poset cayda, cay gibi degil garip bir tadi var lipton un)
earl grey lerde ise ofcay cok keskin oluyor, sekerli gibi tadi var tavsiye etmem, ancak normal cay ile karistirdiginizda gayet guzel oluyor. lipton earl grey fena degil.
meyva/bitkisel caylarda en iyi dogadan derim.

migros ta ahmad cay var. seylan caylarini iran da paketleyen bir ingiliz sirketi. cok güzel digerlerine göre biraz daha pahalidir. bir de almanya dan tanidiklar kavunlu yesil cay getirmisler. farkli bir tad ariyorsan onu da tavsiye ederim.

lipton - english breakfast tea seviyorum ben. kahve için de jacobs'un kırmızı aroma'sı daha güzel sanki:)

demlemek daha iyi.
obaçay'ın "bergami" modeli var, tesadüfen metroda bulmuştum.
en iyilerinden çıktı. Ahmad Tea güzel, Twinings güzel ama fiyatı daha yüksek.
hgn'nin de dediği gibi, murpa, hem ucuz hem güzel.
Deren pek renk vermiyor, hep, az demlenmiş gibi içiyorsunuz, her an çiğ çay kokusu bekleyerek, psikolojik olarak.

deren derim. beta ve lipton un earl grey i hoşuma gitmedi. deren in normal çayı da çok güzel. normal demlenmiş çaya en yakın olan marka bence.

şu an piyasadaki poşet çaylar içinde en iyisi ahmad tea. aslında mahmoud tea ondan daha kaliteli (şaka değil, bu da var) ama türkiye'de dağıtımcısı yok, mısır çarşısında falan kaçak bulunabilir.
seylan çayı delikanlıyı bozar, halis mulis rize çayı olsun derseniz doğuş çay da fena değil. fakat bergamut aromasını biraz abartmışlar, bazılarına fazla gelebilir.
aslında poşet çay, çayseverin yanından bile geçmemesi gereken bir şey, poşetin içine çayın en kalitesiz, toz kısmını dolduruveriyorlar. en güzel tadı almak için üşenmeyin demleyin.
şöyle pratik birşey var: www.damakzevki.com
tabii içine de yine kaliteli bir çay koymak lazım bunun...

sirasiyla deneyecegim, bir cogunu icmedim (riske girmemisim hic) ahmad cay konusunda beklenti ve merak duygusu uyandi, bakalim. akliniza geldikce yazmaya devam edin arkadaslar, cay keyfi apayridir.

ben de ahmad cay iciyorum, mutlu ve huzurluyum.

twinnings earl grey ve lady grey olarak en iyisidir, yoğun bergamut aroması vardır.

tivining'in prince of wales adlı çay olduğunu iddia eden masalsı tozu da tavsiye ediyoum.

yeni hatırladım bi ara champion cay diye bişey vardı. bildiğin acımsı tadı vardı ama hayatımda öyle çay içmedim. bulan gören bilen varsa hakkaten mesaj atsın.

1 sene kadar önce yeğenimin elinde vardı öyle bir şey, daha dün gibi hatırlarım.
okul çevresindeki bakkallarda bulunur herhalde öyle abidik gubidik nesneler.

cok iyi hatirliyorum.
belki naregatsi de vardir.

Otomobillerin egsozlarına takarlardı bunları "artistik" sesler çıkarsın diye. Otomobil derken, genelde doğan görünümlü şahin vs...

fiuuuuuuuuuuuuuuuuuuuwwwwww:)))) ne aletti beah!

Aklınızda olsun, daimi surette bu aletten aramaktayım, bir tane edinene kadar. Bir yerde görürseniz bi haber edin bi zahmet.

Müzik yaşantıma yeni bir soluk getireceğim bu aletle.

"yazılı saat + 1" olmalı.

çıkan gruba göre değişiyor.

cevap: hiç belli olmaz.

Didar

Samime

promethus

cafe han

ya da cafe osman

Valla facebook koysan kopar gibime geldi.

facebook yerine cafebook olabilir ahah :)

bariz cafebook daha iyi olmus, menulerin ve tukkanin temasinida facebook mavisi yaptin mi super olur. Hatta bir fikir onerisi olaraktan da masalara status'unu yazabilecekleri birseyler koyun. Yatirim yapim derseniz digital LEDli bilmem kac karakterli ekran olur olmadi miknatisli harfler de olabilir hatta harflerde ortak bir yerde durursa kaynasma ortami olur. En kotu hazir kesilmis kartonlar olabilir kalem vasitasi ile guncellenecek. Gelir bir cayinizi icer statusumuzu guncelleriz icabinda.

çınaraltı

guzel bir isim yaratıcı ve daha once denenmemiş, gençliğin dikkatini! çekme garantili...şaka mı bu?

godspeed you black emperor (hm daha önce kullanıldı gibi ama olsun :)

keyfbook

kafe, tost deyince "kaşar" geldi ilk olarak aklıma. negatif çağrışım yapabilir ama hem türkçe hem de akılda kalıcı, reklamın iyisi kötüsü olmaz ne de olsa. (işletecek kişilerin erkek olduğunu varsayıyorum.)

fayton, phaeton

cafe inn.. denenmiş olabilir daha önce muhakkak.

zamanında (1990'ların ilk yarısı) istanbul ulus'ta hard on cafe açmıştı birileri. Sonra, anlamına ilişkin ikaz edilmiş olacaklar ki, içinde rock barındıran başka bir isme dönmüşlerdi.

biz turkler gordugumuz seyleri unutur gibi yapip sonra yeni fikir olarak sunariz bilincsizce. (biz dedim bakin ben de yapiyorum) o yuzden, bize gercekten ilginc gelecek isimleri, yurtdisindan bulursun gibi bir his var icimde.

www.wordlab.com

bunlarda geldi aklima
cafe ortam , cafe bahane , cafe on7
bide bi ark nes cafe dedi
insanin secenegi cok olunca secmeside zor oluyor.

bu arada tesekkur ederimm:))) daha da warsa isim onerisi alabilirimm

ilk gun olmuyormu$ galiba.
ikinci gun de ogleden sonra aciliyormu$mu$.

İlk gün açık olur ama her zamankinden 1-2 saat geç açılır.

cevahir açık olmalı.

habertürk'un vaktiyle yaptigi kampanya tutsaydi,

bu soruyu sormak zorunda kalmayacaktin.

bayramda magazalar acik kalsin

tabii tuhaf bir istekti, benimki de latife :)

gecici dediydim basta ama silmeyi unutmusum, unutmusken arsivlensin bari

Saolun varolun

kisiye baglidir.
adanada kimlerle olacagina,
izmirde kimleri birakacagina baglidir biraz.

bana sorarsaniz, mekanlari guzel yapan insanlardir.
ama ote yandan, yine de ben izmiri birakip veya istanbulu birakip adanada yasayamazdim, o da bir gercek.

soruyu biraz genişlettim :(

insanları sıcaktır ceplerindeki son parayla yemek ısmarlar, ama havası da çok sıcaktır öldürür adamı. yazın kaçabileceksen yaşanır.

izmirde de yaşamış bir adanalı olarak;
1 - duyduklarınıza inanmayın yaşayarak öğrenilir bazı şeyler.
2 - çekinmeye gerek yok adanada bir çok sarı saçlı mavi gözlü insan mevcut bakar bakmaz kimse aa sen adanalı değilsin gel ulan buraya muamelesi yapılmıyor.
3 - girilmeyecek mahalleleri var evet ama izmirde de bu tip mahalleler mevcut oranlama yaparsak adana ve izmir arasında bu konuda çok fazla uçurum yok.bu tip mahalleler her şehirde mevcut.adanada huzurla yaşayabileceğiniz bir dünya mahalle mevcut.
4 - sözlükte yazılan bu konuyla ilgili çoğu entry önyargıyla yazılmıştır bunu burada yaşadıktan sonra anlayabileceğinize inanıyorum.
5 - insan heryerde insandır siz kimseye bulaşmadığınız sürece kimsede size bulaşmayacaktır.kötü niyetli insan heryerde mevcuttur buna rastlama ihtimaliniz diğer şehirlerde yaşama ihtimalinizden pekde fazla değildir.
6 - aslanın olduğu heryerde çakallarda mevcuttur adanada aslanlarda vardır çakallarda..tıpkı istanbul gibi izmir gibi..
velhasıl burada çekinmenize gerek duyacağınız hiçbirşey yoktur olumlu yönden bakmaya çalışın ortalama bir gelirle rahatlıkla yaşayabileceğiniz hayat pahalılığının çokda vurmadığı,su sorununun olmadığı,kış aylarının kasım aralık aylarında uğradığı bir şehire geleceksiniz..rahat olun ve keyfini çıkarın..

15 sene adana'da yasamis biri olarak sunlari soyleyebilirim;

- adana'da sirf tipinden dolayi ayri muamele gordugunu iddia eden varsa yalan konusuyordur, zira adana'da 72 cesit millet vardir ve hepsi gayet uyumlu bicimde yasamaktadirlar.

- marlboro muhabbetindeki gibi "ne yalvariyon lan adam gibi istesene" olayi ise sanirim paralel evrendeki bir adana'da gerceklesmis olsa gerek. cunku adana'nin esnafi, tam anlamiyla esnaftir ve musterisine karsi kirici degildir. adana'yi bilenler bilir, kizilay caddesindeki tatlicilarin onunden gecerken "goz hakkidir, buyur" denilerek az tatli ikramina maruz kalmadim.

- adana'da girmemeniz gereken mahalleler vardir evet, ama bu mahalleler zaten sapa yerlerdedir ve ozellikle isiniz olmadigi muddetce zaten gitmezsiniz, kaldi ki oralarda isiniz de olmaz. sahsen 15 sene boyunca 1 kere bile o tip yerlere gitmedim ve gitme ihtiyaci da hissetmedim.

- adana'da dikkat etmeniz gereken tek sey trafiktir. soforler tam anlamiyla "delice" kullanir ve gereksiz klakson had safhadadir. bir yerden sonra ona da alisiyor insan.

- adana dili ve edebiyati demissiniz, onun da pek bir olayi yoktur. her yorede oldugu gibi adana'da da bir agiz vardir ve adana agziyla konusan insanlar mevcuttur. ama adana agziyla konusmayan insanlara (orn: ben) "aaa? nasi gonusuyo lan bu?" demezler.

- 15 senenin sonunda ankara'ya gelmis bir insan evladi olarak, ankara'nin memur sehri oldugu ve adana'ya gore nispeten duzenli sehir yapisi vesaire goz onune alindiginda bile adana'yi ozledigimi rahatlikla soyleyebilirim. adana'nin insani harbidir, delikanlidir. o "metrekare basina yuz delikanli" muhabbeti ise "kurtlar vadisi delikanlilari" degil, "sozunun eri kisiler" anlamindadir.

- nufusunun onemli bir kismini araplar ve kurtler olusturur. ulku ocaklari vesaire de eksik kalmamistir tabi. ancak buna ragmen adana'da irkcilik minimum duzeydedir, hatta yoktur diyebilirim. istasyon caddesinde bir gun dehaplilar miting yaparken, ertesi gun ayni mekanda ulku ocaklarinin yuruyus yaptigina tanik olabilirsiniz.

*** size soyleyebilecegim tek sey, kafa dinlemek istiyorsaniz adana gayet uygundur bunun icin.

teneke mahallesi'ne, kadifekale'ye ne kadar işiniz düşüyorsa o "girilmeyecek mahalleler"le de o kadar iç içe yaşarsınız, çok abartı bir şey değil.. halkının çoğunluğu da küfürlü konuşur ama bir adanalı için küfür hakaret değildir, yemek yemek, su içmek gibi bir şey sayılabilir.. istanbul'la kıyaslarsanız izmir'in övündüğü o "hepimiz kardeşiz, hepimiz içteniz" havasını izmir'e en yakın hissedebileceğiniz yerlerden biridir diyebilirim..

izmir'i özleme gibi izmir dışına çıkan herkesin yaşadığı bir problem dışında çok zorlanacağınızı sanmıyorum yani..

Adana'da trafik çok rahattır.
Her yerde market ve pazar bulunabilir ve diğer büyük şehirlere göre daha ucuzdur. Suyu bitmez kanımca.
Kar yağmaz. Dolu yağabilir. Kışın soğuğu keser adamı ama kış uzun sürmez. Yazın sıcağı da pişirir.
Otobüsler ve dolmuşlar kendilerini yolların hakimi sanar. Ama heryerde böyle zaten.
Her evin güneş enerjisi vardır. Çatılı ev yoktur heryer damdır.
Çok lüks ve piyasa yerler de vardır, çok ücra ve girilmemesi gereken mahalleler de var ve dendiği gibi oraya gitme ihtiyacı duyulmaz hiç.
Çukurova Üniversitesi çok güzeldir :)

Adana'da yaşayan ve İzmir'de de uzun süre bulunmuş biri olarak Adana'da yaşayabilirsiniz diyorum.

adana ve adanalılarla ilgili önyargılara, genellemelere aldırmayın, adana güzel şehir, adanalılar da gayet dost canlısı insanlar. izmir'den sonra huzur içinde yaşayabilirsiniz. adana'da yaşamadım ama çeşitli nedenlerle sık sık gittim, üstelik hem tekinsiz sayılabilecek mahallelerine hem de yol iz bilmediğim halde şehir merkezinden uzaktaki köylerine. her seferinde de, üstelik zorda kaldığım durumlarda adanalıların yardımseverlik ve konukseverliklerini gördüm.
insanları agresif değil ama biraz coşkulu, sıcakkanlı.
hayat, diğer büyük şehirlere kıyasla daha ucuz.
yaşamak için gayet uygun, düzenli bir şehir.

adana'da tam 4 sene yaşamış bir izmir'li olarak...

- fena bir şehir değil aslında, insan aradığı her şeyi bulabiliyor... deniz de olsa iyiydi ama baraj gölü var işte...

- insanı sıcakkanlıdır falan diyorlar da, sormak istiyorum onlara: sıcakkanlılık ile laubalilik arasındaki çizgiyi kaç tanesi aşmıyor? hatta laubalilik sınırını da aşıp, hanzoluk ve öküzlük mertebesine ulaşan da çok adam var... velhasıl, izmir halkına benzeyen bir halk beklemeyiniz... maalesef alakaları yok... sıcak, mıcak hikaye... yalnız insanı da izmir insanı / büyük şehir insanı kadar entrikacı, kurnaz, bencil ve içten pazarlıklı değildir haklarını yememek lazım... misal bir adam belki kalantorun önde gideni olabilir ama zararsızdır...

- çok sıcaktır... izmir ile ciddi fark var... hava deyip geçmemek lazım o yaz sıcağını sabah-öğle-akşam-gece yiyince anlar insan bu konunun da ne kadar önemli olduğunu...

- bir ömür geçer mi bilmiyorum ama (izmir'e göre küçük ve imkanları daha kısıtlı) şartlar uygun olsaydı adana'da yaşamayı deneyebilirdim. severim ben adana'yı... ikinci memleketimdir.

*** son olarak; bir şehire anlam katan, oradaki arkadaşlarındır, dostlarındır , yakınlarındır, sevdiklerindir... o şehirle ilgili olan diğer her şey sadece teferruattır...

. seyhan, gayet yaşanabilir huzur dolu bir ilçedir.
.. adana nın denizi de vardır.
wowturkey.com

google dan is numarası cıkar muhtemelen. is numarası cıkıyorsa is yeri adresi de cıkar.

ha bi de 11811 var.

ileri google teknikleri ise yaramadi maalesef.

izmir tabipler odasını ara sor ?

turkcell de 11832 yi dene doğum tarihini yıl olarak ve yahut ikamet ettiği semti bilseniz garanti olurdu ama aynı isimde başka insanlarda çıkabileceğinden ulaşman pek mümkün olmayabilir.

bryan fury'nin belirttiği gibi izmir tabipler odasından ulaşabilmen lazım

ulasabildin mı peki ?

henuz degil :) ama mesai saatlerinde doktorlar odasini arayacagim.

çok enterasan. aynı şekilde bende birini aradım ve bulamadım. daha kestirme bir yolu yok mu bunun?

(benim aradığım dişçiydi)

hacı feysbookta aranan izmirli doktorlar grubuna bi bakıver :) orada yoksa yoktur zaten.

bu sefer gol olmustur ?

bu da mı gol değil be. bunu da mı atamadık!?

çiçek pazarındaki midyecilere sor bence. golden, mercan falan.

onlar denizden pilavıyla çıkmıyor muydu?

@kibritsuyu
hayir cikmiyordu

bende öyle biliyordum.
3m migroslarda şarkuteri reyonlarında oluyordu gayet lezzetli ve güvenebileceğin cinsten.

Dün şilede denizden tam 100 midye çıkartıp, eve getirip bir güzel kızarttık, midyeli pilav yaptık. Bu hafta sonu da gidecez, sana da getirelim istersen :)

ne olusa olsun kanindaki civa miktari cok artacak. karacigerinde geri donusumsuz hasarlar olusacak. birakin abi midyeyi, cok zararli.

@hlautgauth. bunun temizi diye bir şey yok mu yani? (ben de çok severim elbette)

evde yaparsan temiz olur, hijyenik olur. ama yine de özellikle marmara denizi gibi pis bir denizden toplanan midyeler epey ağır metal depolamıştır. çok tehlikelidir.
-küçükler 300, büyükler 400 abi.

radmin ile daha kolay olur. kimsenin ruhu duymadan izlersiniz falan.

aletler var.monitöre giren çıkan görüntüyü switch eden (valla türkçe karşılığını unuttum şu anda) . onları alıp kurabilirsin gerekli şekilde.

vga coklayici ile istediginiz goruntuyu ekrana tasiyan bi switch yardimi ile sorunsuz cozersiniz. izmirde cankaya'da, istanbul'da yazicioglunda halledersiniz.. kablo boyu problem yaratabilir ama, simdi aklima geldi :)

işte kablo boyu sorun gibi geliyor bana da.
neresinden baksan bi 40 metre civari olacak kablo.
ben bi bakindim vga kablolarının 50 metreye kadar olanları var..
yani hali hazirda 50 metrelik vga kablo satiliyor...
2 bilgisayar yanyana, izlenecek bilgisayara 40 metre kablo gidecek, toplam 80 metre ediyor... artı vga çoklayici ücreti falan..
neresinden baksan 100 ytl yi bulacak...

o sebeple bu program olayı daha mantıklı gibi göründü..
teşekkür ederim hepinize.

radmin de izlenen bilgisayarın, izlendiği sırada sağ alt köşede bir icon belirmiyor muydu?

elemanlarının performansını verdiğin işleri yapıp yapmamalarından değil de bilgisayarda ne yaptıklarından mı ölçmek istiyorsun? cevap evetse aferin. yok verileri görmem lazım falan diyeceksen access, excel falan ne işe yarıyor peki derim. kişisel haklara saldırı konusunda bir dava açacağım örnek olacak örnek..

ozdek bu bi tv kanalinin stüdyo odası.
çalışanların nelerde vakit geçirdiği ettiği olayi önemli değil. işleri görmek istiyoruz biz. elemanlar zaten bilecek yani izlenildiklerini.

kamera sistemi de zaten kurulu bu odada.

o zaman güzelmiş der ve susarım. vnc tarzı kullanman mantıklı zaten bulmuşsun cevabı. fakat özel bir video programı falansa overlay görüntüleri bazen aktaramıyor bu programlar önce bir dneeme yapmak ya da doğru ayarı yapmak gerekebilir. yoksa video ise mesela siyah ekran görürsün.
www.logmein.com da işe yarayabilir biriniz amerika diğeri avrupadaysa mesela. onun dışında tightvnc iyidir.

video goruntulerini aktarirken overlay problem yapabiliyor, ama google ile cozmustuk zamaninda, siz de cozersiniz herhal. viva la google

Tramvay yapmak ve işletmek orada hem daha maliyetli, hem de altyapı ve üstyapısının inşaatı daha uzun sürüyor. Tramvay için katener, sinyalizasyon, trafolar başı çekmek üzere bir sürüyle kalem ekleniyor. Bunların projelendirilmesi, ihale edilmesi, yapılması da, metrobüsden daha zorlu olacaktır.

Ülkemizde tramvay üretilmiyor. En azından İstanbul için, Ulaşım AŞ tramvayları yurtdışından alıyor.

tramvay uretiliyor, eskisehirdekiler odul bile almıstı yarısmada.

bi de tayyip mı erdogan mı ne bi model var istanbulda kullanılıyor.

Tramvaylarda pantograf katenere temas ederken kapagi acma durumunda oluşan tehlikenin riski de cabası.

tramvay elbette çok daha iyidir. işletme maliyeti daha düşük, daha çok yolcu alabilen ama altyapı ihtiyacı daha fazla olan araçlardır. yani bir ray döşemek aslında çok hızlı bir işlemdir ama onun oturacağı platformun çok düzgün olması gerekmektedir. asfalt ise bunun yanında çok daha kolaydır. gerçi metrobüslerde bir de yolunu kendi bulmaı için yola metal bişiler koyduk diyorlardı ama bilmiyorum sonradan mı ilave ederler yoksa şu an var mıdır.. kendi kendine gidemeyecek bir sistem olsaydı çok kötü derdim metrobüs için ama ileride şöförsüz her yerde dolaşacaklarını düşünürseniz (ütopik biraz bizim ülkede gerçi tren yoluna bile adam çıkıyor) iyi bir yatırım denebilir. durak platformları da gerektirmiyor sanırım raylı sistemlerde bir de istasyon maliyeti vardır ve önemlidir. istasyon boyu katar boyu kadar olmalıdır falan. metrobüse binmedim daha ama sanki istasyon olmadan da yolcu alıp indirebilir gibi geldi yanılıyor olabilirim tabi.

keşke troleybüs yapsalardı. daha çevreci olduğu gibi eminim daha da ekonomik olurdu.

tramvay ve tren üretebiliriz istediğimiz zaman, istediğimiz kalitede. bu konuda hatta trenlerde dünya standartlarının üzerinde bile sayılır trenlerimiz. ama belediyeler düşük faizli kredi filan aldıkları için dışardan almayı tercih ediyorlar böyle şeyleri. aynı olay denizotobüsünde de var.

türkiye tramvay üretiyor. ilk olarak 2000 yılında "rte 2000" leri hizmete sokmuştu zeytinburnu - sirkeci hattına."rte" için "recep tayyip erdoğan"ın adını koymuş diyenler var, "raylı taşıma ekipmanı" diyenler var,ulaşım a.ş. de "railway transport equipment" diyor bilmiyorum hangisi doğru.

yapımı daha kolay olduğu için metrobüs kulanmayı tercih etmişlerdir galiba. ayrıca benim bildiğim bü tür araçlar benzin değil mazotla çalışır.
lakin 1 milyon euro verip metrobüs almak bana pek mantıklı gelmedi. 100 kişi kapasiteli mercedes ve man otobüslerin 200 bin euro olduğunu düşünürsek sanki kazık yemiş gibi belediye. körüklü belediye otobüsünden biraz daha uzun olunca neden bu kadar fiyat oynuyor anlamadım doğrusu.

benzin derken mazotu kastettim tabi. metrobüs gösteriş için seçilmiş gibi gerçekten.

poligon mah. var bi imkb nın orda.

Altunizade'de de olması lazım yarılmıyorsam...

Altunizade'deki poligon malesef birkaç zaman önce patlama ile yerle bir oldu sahibi de sahibinin oğlu da vefat etti.

eyüp te, kanal 7 binasının karşısında hep bir tabela görüyordum. şu an var mı bilmiyorum ama araştırabilirsiniz.

poligon mahallesinde yivli atışı yok.trap-skeet var.

Bizdeki adı Bay Meraklı sanırım. Çoğu bölümünü şurdan izleyebilirsin:
www.tv5.org

Bu mudur?

abaragandi sanırım orjınal adı.

(bkz: la linea)

evet arkadaşlar.
çok teşekkürler.:)

vestel de kullanmıştı reklamlarında bu karakteri. ayrıca 10 sene öncesi '97 eder ondan bayağı daha önceydi o.

abi ilk defa duydum, sokakta 3 ytl ye avea hat satanlar bile bir koşu gidip kimliğinizin fotokopisini çektiriyorlar, ayrıca form da dolduruyorsunuz.

benim tahminim satan kişi hattı kendi üstüne açtırdı ve size hazır bir şekilde verdi. kontorleri de hacıladı. müşteri hizmetlerine durumu anlatın peşini bırakmayın derim. sanırım avea müşteri hizmetlerinin numarası 500 dü.

hazir acilmi$ hattir o.
yani dukkan sahipleri kendi ustlerine alip direkt veriyorlar oyle. cok saglikli degil tabi. mu$teri hizmetlerine i$iniz du$erse falan.

kimlik bilgilerini almadan o hattı sana vermelerinde ciddi bir terslik var.

pratik bilgiler: o hattı milleti işletmek ya da sapıklık yapmak için de kullanabilir keyifli dakikalar yaşayabilirsin.

Ön ödemeli kartlar var (prepaid denilen mevzu), alıp kartı takıyorsun, kontör kadar konuşup atılıyor. Ama Doğan Telekom'un var galiba öyle kartları, Avea da soyunmuş olabilir mi o mevzuya bilemedim.

iki neden olabilir.
birincisi;
"açık hat" denen bir tabir vardır gsm sektöründe, bu işleri bilen bir arkadaşınız varsa sorun anlatır ne olduğunu.

ikincisi;
daha önce kullanılmış sorunlu bir hat olabilir, sözleşme sizin adınıza olmasa da, bir problemde ikinci ulaşacakları kişi siz olursunuz. boşu boşuna başınıza dert almayın ve o hattı kullanmayın derim.

Tıp çok ilerledi biliyorum ama, SIM; plastik parçaya takılı (yapışık mı deseydim?) şekilde çıktı kutusundan. Yani SIM ve o plastik kart adamlar tarafından kolayca birleştirilebiliyor mu bilmediğimden o an pek işkillenmemiştim. Biraz da yorgun ve dalgındım o gün tabi. Alıp dönmüşüm eve.

Bir de daha önce de söylendiği gibi ne olur ne olmaz hattı kapattırın. Yani sadece kullanmamakla kalmayın, hattan vazgeçtiğinizi, istemediğinizi falan belirtin müşteri hizmetlerine, merkezlerine falan.

biraz uzadı ama, yeni bir sim kart istediğinizde zaten tekrar aynı plastik zımbırtıda verilir. bu hattın kullanılmamış olduğunu göstermez.hattı kapattıramazsınız çünkü zaten sizin üstünüze değil. anlayacağınız sadece "kullanmayın efendim".

izmir/kemeraltı'nda işportacıda gördüm... yani işportacılara bi sorun isterseniz.

bugün sabah sabah kocaman bir kamyon ismail yk oyuncağı geçti önümdem, şok oldum!

(evet, sorunu yanıtlayamadım malesef)

bir arkadaş benzer bir program kullanıyordu.yani mümkündür.
de burdan indirmektense, internette bulup beleşe sahip olma şansınızda var.

Ben aradim bulamadim. En son care olarak eczaneden aldim, eczaciya on kere "icilir degil mi bu?" diye sorup evet cevabi alarak tabi. Ama sonucta o alkolun tadi cok kotu idi ve yaptigim likoru berbat etti.

Cogu insan likor yapmak icin orta kalite votka kullaniyor. Votka dedigin etil alkol ve su sonucta. %40 alkol hem likorunu yaptigin seydeki tadlari cozmeye yetiyor, hem de sonucta elde edecegin likorun alkol oranin %35 civarinda olmasina yetiyor. Dene bence. Biraz kasarsan belki %45 ya da %50 alkol iceren vodka bulabilirsin.

kimyasal madde, laboratuvar malzemeleri satan şirketlerde bulunuyor.medikallerde de olur. izmir'deyseniz eğer uğur medikal, genmol, köseoğlu lab. gibi pek çok yer var alabileceğiniz.

şu sahte rakı olayları patlak verdiği dönemde kadıköy de bir yerde görmüştüm ben. "tekel etil alkol" hem de sarı kapaklıydı. çok çekiciydi. alkol oranı %100.

mecidiyeköy ortaklar caddesinde bir büfede vardı. meydandan girince sağ tarafta kalanlardan biri hangisi idi hatırlamıyorum şimdi.

perşembe günü ankara çetin emeç bulvarı'ndaki migros'ta gördüm. mey gıda tarafından üretilmiş ve etiketinde "tarımsal kökenli saf alkol" yazan bir şişe vardı. "%96 etil alkol içerir" yazıyordu. direkt mey gıda üretip migros'a falan dağıttığına göre bulunabiliyor. ancak temizlik malzemeleri reyonundaydı.

öhömm... konuşalım kardeşim(:

haha olm fu, sen tekirdağ'a gelme organizasyonu bilem yapamıyorsun yahu

abi yenge ne iş yapar ? onun işine göre de bi konsept ayarlanabilir belki ? hem jest yapmiş olursun. misal bi örneği gönderdim meyline

kendisi bir gösteri merkezinin salonlarını satıyor, kiralıyor osçuğum, vallah bak tarih de verdim ona göre balıkesir'den bir bilet ayarlıycan artık. bu arada mail'de davetiye örneği gönderdiysen gelmemiş.

Oyoyoy hayırlı olsun abi şimdiden: ) Gelin Bursa'da yapın düğünü: )

haha, ibo sen gelicen bu tarafa, bahane falan istemiyoruz, yok işte para denkleştiremedim felan, bunları yemeyiz artık. bir de fikir verin lan allahsızlar :)
nerde boş muhabbet ordasınız. :)

aramızda bir komisyon kuralım ve parayı bize akıtalım. dışarı para çıkmasın. orgnaizasyon dediğin nedir ki :p

oncelikle yengeye gecmis olsun.

ve dugun de 6 kasimda olsun. hem 6 kasim entryni yayinlarsin projektorle, biz de egleniriz.

nih + hah + hoh +ha

ss ne evlenmesi saka bi yana??

o değil sarı kırmızı kravat ile gelmek farz o zaman bu düğüne.

abi düğünü nerde yapicaksin ? istanbul'da mi ? tekirdağında mi ?

ayrica o gösteri merkezinin salonlarını kiraliyosa, hazir sana kiralasin orda yapiverin düğünü işte uğraşmayın
ahahahah

www.adanzyeorganizasyon.com

* nikah şekerini işe yarıycak bişeyden yapın. buzdolabı süsü ( ne de işe yarar ya :s) ya da daha yeni bi arkadaşım ucuna foto ya da not kağıdı konan şeyler var ya, değişik hayvan figürlerinden, o tip klipsli adını bilemediğim bi şey dağıttı.
* herkesin yaptıklarını yapmayın bence. ya da dur bu meseleyi sonra yüzyüze konuşalım, hem belki fikrini değiştiririz. Hala geç değil :P

hele sen katmandu'lardan buralara dön bakalım da, yüzyüze görüşürük pyro hanım.

ya herkes kutluyor ben de kutlayım, tebrikler guybrush :) bir arkadaşımın arkadaşı 1 yıl önce fln güzel bir konsept ile evlenmişti. nikah davetiyeleri, şekerleri fln hepsi ilaç kutusu şeklindeydi. son kullanım tarihi olarak nikah günü yazıyodu, ilaç olarak nikah şekeri fln. istersen onla bir konuşurum, belki bunun gibi parlak fikirleri vardır diye

organizasyon kadar, düğün günüyle alakalı ufak detaylar için mutlaka iki üç kez sağdıçlık yapan birisiyle konuşmalısın bence. mesela gelin mutlaka yanına spor ayakkabı almalı (fotoğraf çekimiydi, oradan oraya gitmeydi derken ayakları şişiyor), ayrıca yanınıza düğün günü etrafta dolaşacağız süreyle alakalı yiyecek ve içecek almalısınız. çünkü insanlar öğle üzeri evden kuaför ve fotoğraf için çıkıp akşam düğünde belki bir şeyler yiyebiliyorlar. küçük ama önemli bence.

bir de www.partipaketi.com

"katil hasan" ı çağır.
gerçi bu sizin oralar için değişik bir şey olmayabilir ama, halen yapmadın şu tekirdağı zirvesini.

istanbul-ankara gibi büyük şehirler ne kadar tehlikeli ise, o kadar tehlikeli.senin gezeceğin yerler genellikle turistik bölgeler olacağından pek olumsuz olaylarla karşılaşmazsın.arkadaşın özellikle jandarma ise,şehirdeki bütün olayları duyması mümkün, sivilde iken böyle şeylere pek dikkat etmediği için, olayların fazlalığı gözünü korkutmuş olailir. ayrıca insanın kendi memleketinin topraklarına basmaya korkmaması lazım.

Benim yakın zamanda gittiğim kadarıyla Trabzonda bir şey yok, Antep de sakin. Geri kalanını bir bilene danışın.

insan kendi memleketinin topraklarına ayak basmamalıdıra fln gerek yok
gayet de basılmıcak yerler var
izmirde bile bazı mahallelere giremeyebilirsin burda, ya da tedirgin olursun
bambaşka olay o taraflar

zaten ondan bahsettim bende, her memleketin gezilip gezilmeyecek yerleri vardır.sen turist olarak beyoğlu na geldiğinde gidip dolapdere, tarlabaşı nı gezmezsin.ben doğduğumdan beri beyoğlu nda oturan biri olarak ben bile girmem o semtlere...
"senin gezeceğin yerler genellikle turistik bölgeler olacağından pek olumsuz olaylarla karşılaşmazsın" gibi bir laf ettim üç yorum öncesinde.askerin karşılaştığı olaylarla sivil insan karşılaşmaz arkadaşının tedirginliği o yüzdendir.zaten tribal enfexion un dediği gibi beklediğinden daha iyi yerler göreceksin.eğer ki izmir de evden dışarı çıkmaya korkmuyorsanız, karadenizli biri ve daha önce doğunun bir çok iline gitmiş biri olarak gönül rahatlığı ile gidip görmenizi isterim oraları.

hocam bu paranoya neyin nesi merak etmeyin kimse kimseyi öldürmüyor. çok modern bir şehir diyarbakır. bursa adana vs. gibi büyükşehirlerden farkı yok. milyonlarca insan yaşıyor sonuçta. gel gez gör tadını çıkar çok seveceksin. önyargılarını at bir kenara

turist rehberliği eğitim gezisi dolayısı ile 70 kişilik öğrenci grubu olarak bütün doğuyu gezdik. trabzon,kars,ağrı,doğubeyazıt,urfa,diyarbakır..aklınıza gelebilecek her yeri dolaştık.

hiçbir yer şu an bulunduğunuz yerden güvensiz değil.zaten çatışmalar falan varsa askerler o yollara girmenize müsaade etmiyorlar.

tabi ya mayınlar bir bir patlıyor gezenlerin tabanlarında!.
abartsalarmıs keske oralarda yasayan ınsanların var oldugunu bılmıyor olamazsınız heralde bıkac gunluk gezıden ömürlük senaryo cıkarırsınız ustelık gezı baslamadan. gıttık gezdık hıcbıseyın oldugu yok ayrıca askere sorarsan gelme der tabi senın suan tercıh edebılme sansın oldugu ıcın ozenıyor besbellı :)

suç duyurusunda bulunup dava açılmadan, hayır.

bi ara gizli numaranın kaldırılması için teklif verilmişti ama birçok kanunda değişiklik yapılması gerektiği için rafa kalktı sonra. gsm2in ilk zamanlarında tanıdık vasıtaıyla falan öğrenilebiliyordu ama şimdi o sistemler aşırı güvenli saklanıyor ve herşey loglanıyor.
ben bi ara forumda bana küfreden birisinin ip'sinden arkadaşlara buldurup kimliğini vermiştim de forum hareketlenmişti bayağı;)

overwrite ozelligi olan bir cep telefonuna sahip olman gerekiyor ki bu da normal insanlar icin olanaksız gibi bir sey... askeri yetkililer ve fantastik kisiler sahip olabiliyor. zaten fiyatı yamulmuyorsam 15000 $ civarinda idi.

savcılığa verirseniz en geç bir ay içinde bulursunuz aradığı saatleri not ederseniz mına bile korsunuz çok afedersiniz

telefonun değil şebekenin özelliği olduğu için 25000$lık telefon alsanız da yapamazsınız.

tanıdık vasıtasıyla halen öğrenilebilir.
fakat tanıdığın nerde çalıştığı çok önemli.

onlardaokusun.blogspot.com

lakin kampanya bitmiş(ne demekse?)
yine de
onlardaokusun@gmail adresinden bilgi alabilirsiniz(umuyorum).

eskiden icq da bu işi becerebiliyordun.eski derken taaa 1998-99 lu senelerden bahsediyorum.

böyle sosyalleşme(!) sitelerinde var sanırım bu tip şeyler.
www.eskidostunubul.com böyle bişey vardı hani belki domainin ifade ettiği türden bişey arıyorsanız bir şansınızı deneyin derim.

mesaj at sansimi deneyim.
Yukardaki tavsiye haricinde google her derde deva. Googledan bi yere varamadim dersen yahoo'da arat. Kendisi yahoogroups'u guzelce indeksledigi icin oradan bir yere varabilirsin. Bunun haricinde cep telefonu firmalarinin call centerlarinda ya da bilgi islem bolumunde calisan bir arkadas vasitasi ile her turlu bilgisine ulasilabilinir eger kendi ustune telefonu varsa. Bazi universitelerin sayfalarinda email rehberi oluyor eger okul adresini kullaniyorsa belki ordan birseyler cikabilup. Ben bu konuda takintiliyim mesala ole biseye ihtiyacim olunca bulana kadar manyiyorum.

Örnekleyim,
çok eskiden rüyamda kavga ediyordum, adamın birine kafa atıyordum, gözümü açtım kafam duvarın dibindeydi, yani rüyada adama kafa atarken yatakta duvara kafa atmışım.

Sen de kesin dizini bir yerlere vurmuşundur yatakta.

ne derece inanırsınız bilmiyorum ama öz be öz kuzenimin başına bunun gibi bi olay geldi.

rüyasında biri karnına sigara basmış. o acıyla uyanmış ve karnında bir sigara yanığı.

ben bunu sadece matrix felsefesiyle açıklayabildim: "eğer zihninde ölürsen gerçek hayatta da ölürsün. zihin olanları bedenine yansıtır." gibi bi şeydi...

bu maili 7 gün içinde 7 kişiye göndermezsen rüyanda sana parmak atacaklar...

hemen üstteki yorum için (bkz: entry ve nick uyumu)

abi adamın kuzenlerini kategorize etme şekline bakar mısınız ya.

sen yine rüyenda ne olduğunu görüyormuşsun.
ben rüya müya da yokken dizimde mrluklarla uyanıyordum bi aralar.

sanırım ortak nokta diz. gelişigüzel vuruyoruz duvara demek.

o duvara vurmaktandır. ama anlatılır bazen rüyadaki olaya çok inanırsa zihin gerçekten bu etki eder fiziksel olarak diye. ne kadar doğru bilemem.

anlatamadım dizin üst tarafı
uyluk denilen kemikte..
yer yatağımda da yattığım hesaba katılırsa o kısmı çarpmak marifet ister..

o zaman haketmişim o morluğu ben , zoru başar mışım

eğer çok merak ettiysen sigmund freud'un "düşlerin yorumu" adlı kitabını okumanı şiddetle tavsiye ederim(şiddetle tavsiye nası oluyosa artık :) ) bu kitabı okuyunca bu gibi soruların yanıtını ve mekanizmasını çok ii anlarsın. sorunun cevabı ise özetle diğerlerinin dediği gibi bacağını bi yere vurmuş olmandandır...

www.gezginler.net

switch-off tam aradığınız program;
www.download.com

reciever (kart) başına bir görüntü alabilirsin. iki farklı televizyonda farklı kanalları izlemek istiyorsan iki reciever alacaksın (ve iki kart). ama tek çanak olur.

bir tane daha receiver en temiz yolu olacaktir.

kartı klonlayıp kullanmak ayıp mı olur :)

aa kart klonlanıyor demek,
bak seen

aynı anda izlemek istiyorsan yeni bir abonelik şart. hayır bazen kafama eser odada izlemek istiyorum diyorsan sinyal kablosunu uzatır uydu alıcısını odadaki televizyona takarsın anca.

çok çok iyi bir yöntem değildir ama...
scarttan tv anten çıkışı yapan kutular var sihirli kutu mu ne öyle bi adı var. 1 tane ondan alacaksınız 15 ytl falan, sonra digiturk kutusundan bu kutuya giriş yapacaksınız. çıkışı (tabi scart değil artık normal anten kablosu) bir t (veya diseqc diye bir şey var o da olur) yardımıyla 2 tv ye götürebilirsiniz. receiverin gösterdiği kanalı her iki tv de de izleyebilirisiz. ama görüntü kalitesi hele uzaktaki tv de epey bir kötü olur.

motor belki sanayi tipi 3 fazlı bir motordur, haliyle evdeki tek fazlı prizlerden direk besleyemezsin.

ayrıca binanızın elektrik tesisatının kaldıracağından daha yüksek akım çekiyorsa da direk kullnamazsın. yüksek amperli sigorta taksanız bile evin elektrik tesisatına zarar verebilirsiniz, misal uzun süreli kullanımda kabloların dışındaki muhafaza eriyebilir, daha da kötüsü kısa devre vs yüzünden yangın bile çıkabilir.

yok abi ev tipi 0,4 beygirlik, 2 amper akım çeken minik bir motor. yani çamaşır makinesinden falan daha ufak bir şey sanırım bunun motoru.

ayrıca anladığım kadarıyla da tek fazlı. aletin elektrik bağlantısında 3 tane kablo var faz, nötr ve toprak diye. yani bildiğin prize tak çalıştır modeli bir şeye benziyor.

hakikaten ufak bir motormuş, merak ettim yarın ne yapacaklar.

panodan kastı, genelde giriş kapısının üstünde bulunan sigorta kutusudur.yeni sigorta ve yeni bir hat çekmeyi uygun görüyorlardır belki.

sonuç ne oldu? su deposu kurmayamı çalışıyorsun?

2 Yöntemi var:

1) Saatin gövdesine giren yerin tersinden iğne ucu ile yay ile içeri itilmiş kısmı tersten itmek.

2) Saati kayışın kolunuza değen yüzü size bakacak şekilde ters çeviriniz. Bu minik borunun sağdan soldan gövdeye girdiği yer ile, boruyu saran kayış arasında bir (1-2 mm) boşluk vardır. Bu boşluktan yaylı hareketli kısmı bir bıçak ucu ile çektirince de çıkıyor.

2. yöntem daha zararsız ve kolaydır. Saatçiler de böyle yapar.

bıçağın ucu değil de,
yatay tutarak keskin tarafı ile o yaylı kısmı içeriye itebilirsin.

bahsettiklerinize benzer sekilde yayli kismi itmeye calistim ama beceremiyorum anlasilan.simdi bir camdan assagi atip denicem, haber veririm sonucu, tsklr.

msn plus ta bu özellik bulunuyor.

açtım onu ama şifre sormuyor tekrar açınca?

(bkz: boss key)

xp için kullanıcı için şifre oluşturulup, bilgisayarın başından kalkarken windows+L ile login ekranına dönülebilir.

msg plus'ta messenger kilidi menusunde "cift tiklayinca $ifre sor" gibi bir secenek var.

canak anten bilmemne yasaksa receiver'i ne yapmayi dusunuyorsun ki??? canak anten uydunun olmazsa olmazidir. ayrica canak anten nasil yasak oluyor yahu? tamam bazi sabri bey kilikli yoneticiler cati icin izin vermiyor ama balkona veya pencere dibine kimsenin sesini cikarabilecegini sanmiyorum. onlara ne be...

adsl'in falan tavandaki canaklarla alakasi yok oncelikle. telefon hattinla alakali o konuda supheniz olmasin.

bir de, merak ettim, digiturk canagi cati disinda, balkona da konamiyor muydu? bi cok insanin balkonunda goruyorum oyle. bi arayin derim hemen, soylerler. illa ki o tur binalar icin de cozum uretmislerdir bizim uyanik digi ciler : )

uydu ile alakali seyleri de, bilen arkadaslar cevaplar.

sorulara hemmen yorum yapayım:
1- tahtakale eminönü civarı alınır; yanlışlık olmasın diye inceledim, bayansınız, o yüzden şifre çözmeyen kartsız digital receiver yeter:) 100$ pazarlıkla alınır; kaon iyidir...
2-digital sistemde karlanma olmaz, vcd deki satırlara benzer görüntüler oluşur, ya cam gibi olur görüntü ya olmaz.. çanak iyi sabitlenmişse rüzgara da bana mısın demez..
3-cnbc-e ve daha birçok kanal çıkar, eğer çanak turksatlara ayarlıysa en az 250 kanal çıkar ama çoğu dandiktir.. e2 bile var!
4-hiç alakası yok.. swordfish deki adamlarla meslektaş değilseniz uydu antene de gerek yok net için...

apartmanla ilgili çanak anten sorunu ise: çatıya kurmak yasak olur genellikle; balkon için bir şey demezler ve %90 apartman için ortak çanak çatıdadır halihazırda...
ne mutlu yardım edebildiysem...

mavikediden cok diger arkadaslara cevap: digiturk'u balkondan gorebilmek icin dogru cephede balkon olmali. benimki gibi goremeyen evlerde olmuyor balkon olayi.

mavikediye: eger uydudan memnun kalmazsan, bitisiginizdeki apartmandan, apartman boslugundan vs. 30-40 mt.lik bir kabloyla digiturk cekilebilir. ama benimki gibi apartman bosluklu/bitisik apartmanli komsular lazim.

uydu alıcıların en çok satıldığı yer karaköydür, envai çeşidini bulabilirsin.cnbc-e, e2, discovery channel gibi kanalları uydu vasıtasıyla pek de güzel izleyebilirsin.öyle bir imkanın varken, digiturk ün lig tv gibi özel kanalları ile işin olmuyor ise uydu en iyisidir derim.

bende gecen hafta niyetlenmistim catidakiler killik cikardi. evin camlarindan bakincada tum canaklar bana dogru bakiyo ondan canagida taktiramadim ama su aleti bulmustum bi bak istersen. www.hepsiburada.com
basit randimanli bi alet gibi geldi.

4. soruya farklı bir yönden yaklaşayım, telefonu da yasaklamadıkları sürece adsl'i bağlatırsın ama kablo tv olmadığı takdirde kablonet bağlatamazsın..

ha ben olsam taşınmam öyle yere.. tv şeytan icadıdır demedikleri kalmış bi tek..

digiturk çanağının güneybatıya yani turksat uydusuna bakması gerekiyor. balkonun konumu güneybatıya bakmaya müsait değilse balkona takılamıyor maalesef. ayrıca çanak yasaksa uydu neyle çekiyor onu anlayamadım.

bir de anlayamadığım şudur ki, digiturk dediğin de, uydu dediğin de aynı uyduya (turksat) çevrilmiş çanaklar ile sinyal alıyor. asıl olay receiverda. digiturk receiverı ve kartı alınıp çatıdaki mevcut çanağın kablosu takılırsa olmaz mı yine digiturk? çanak dediğin bildiğin metal tepsi. lnb olayında da bir farklılık var mı?

cevaplar için teşekkürler. haftasonu gidip bizzat yönetici ile konuşacağım. hatta cevapları print edip ''size laflar hazırladık.'' demeyi bile düşünüyorum. sanırım en mantıklısı bi receiver alıp uyduyu izlemek evet. demek ki çatıya koymuş bu adamlar bi tane çanak, başkasına da izin vermiyorlar...diye düşünüyorum ben. evet.

zannedersem biyere başvurmuyosun normalde onlar kaçak oluyor direk başlıyorsun ama bazı tatil yerlerinde falan seyyar satıcılar için belediyenin özel olarak belirlediği yerler varsa onlar için belediyeye vergi ödeyerek işe başlayabiliyorsun.

fikri ve sinai haklar mahkemesi'ne bir dilekçe ile başvurman yeterli...

peki mesela basvursam pazartesi gunu nekadar sure icerisinde baslayabilirim misir satmaya

yalnız bu işlerin mafyası yok mudur? hadi kurdum diyelim tezgahı birileri gelip "fevzi abi seninle görüşecekmiş" demesin?

yoksa su tanelenmıs mısır mı satacaksın?
cup corn diye gecıyo..eer o turden bısıyse onun ıcın vergı levhası alman gerek..dıye bısı bılıyorum ve onun telıf hakkı var..

ya mafyasi diilde bunun vergi isi benim icin onemli. asil dusundugum sey misir degil ama onun gibi bisey

sanirim "kaynami$ sut dariii" satacaksiniz? ben mersin'de satmi$tim. arabayi da kom$udan almi$tim zaten. yasali da mi oluyor bunun bilmem. ama %75'e kadar kâriniz oluyor. tavsiye ederim. ama sadece yaz aylarinda=)

ilçe merkezlerinde çalışan mısırcı, simitçi, kestaneci belediyenin belirlediği yerlerde çalışabiliyor ve vergi ödüyor.
sokaklarda çalışanların ise arabayı bulması yeter.mesela şu an fındık arabaları türedi,fındık memleket meselesi olduğu için her belediye bu konuda yardımcı oluyor, olması gerekli, tüketilmeli bu fındık.

seyyar simitciler vergi mukellefi degildi diye hatirliyorum. biraz daha pahali seyler satan seyyarlar da en kotu ihtimalle goturu usul oduyorlardir.

-> sozluk.sourtimes.org

yahu jay kay,hiçbir yere başvurmana gerek yok, bu arabanı sat mısırını, sabancı değilsin ki " fıkri ve sınai" mevzularla uğraşasın...

AKBANK :84 ay için 1,39 faiz oranı aylık 1.215,08 ytl

GARANTİ : 84 ay için 1,44 faiz oranı aylık 1.235,88 ytl

HSBC : 84 ay için 1,45 faiz oranı aylık 1.270,58 ytl

YKB : 84 ay için 1,41 faiz oranı aylık 1.223,38 ytl
bu rakamlar 60.000ytl içindir..

benım gorusum her banka ıle tek tek gorusup bı kagıda yazıp rakamları aksam oturup dusunmendır..cunkı ınternet sıtesınden farklı olabıyo bazı seyler..yanı mortgage sistemi ile degısık alternatıflerde hıc ummadıgın fıyat ve kosullarla karsılasabılıyosun..

bıreysel musterı temsılcılerı ıle bı gorus derım ben..
hayırlı olsun ev..

tesekkurler rakamlar icin... ev yok gundemde daha, ileriye donuk bir sorusturma bu :)
gorunuse gore 60 bin YTL'lik kredinin 7 yılda toplam geri odemesi 100 bin YTL'yi asıyor, hic mantıklı gorunmuyor bu fazilerle kredi almak zaten, en azından bence...

Faiz oranları 0,9'un altına düşmediği sürece mantıklı olmayacaktır hiçbir konut kredisi. Ayrıca bu oranların aylık olduğu unutulmamalı, 12 ile ilk görüldüğü yerde çarpılmalı ki asıl vurucu etkisi ortaya çıksın.

akbank ın 0,99 dan verdiğini görmüştüm web sitesinde,
mamafih araştırmadım.

www.akbank.com

tam mevzuati bilmemekle birlikte, tckimlik numarasina gectigimiz gunden beri hepimizin sicili bddk tarafindan tum bankalarla paylasilmaktadir. yani bi kredi karti borcumuzu, aldigimiz tuketici kredisini, kalan taksitli borclarimizin taksit tutarlarini vs., bi baska banka rahatlikla gorebilmektedir. onun icinde kara liste var midir orasini bilemem ama ufak borclardan dolayi (sizinki gibi 10ytlik) bir i$ arkada$ima ba$ka bankadan kredi karti cikmami$tir.

(git: 7579)

gregory arkadasın verdıgı lınk tekı yazımdada belırttıgım gıbı bankalar bıraz ınsafsız oluyolar.kapıtalıs sıstemde tek hakim olduklarındanmıdır yoksa paraları mı degerlı onu anlayamadım :)

bankalarin kara listesi elbette var. daima birbirine giren, reklamlarda kendilerini on plana cikaran bankalar konu "kar etmek" olunca ayni cati altinda "kara liste"ye sokarlar adami. illa borcu odememek gerekmez, onurlu bir insan gibi hakkini savundugunda da "amaaaan bu musteriden bize bi sik fayda yok" diyip kara listeye alirlar. onemli olan cebini soguslemeleri.

Walla arkadaşım geçen 3 milyonluk mu 8 milyonluk mu ne gaydırıgubbak bi borç yüzünden kredi çekemedi. aman diim boşverme.

kola-bisküvi gibi şeylerde alarm çaldıran o nesneden olduğunu sanmıyorum.. alarm çalmasını sağlayan hedenin yapıştırıldığı ürünleri barkod okuyucuya değil de, yan taraftaki manyetik bölüme dokundurup alarmın çalmamasını sağlıyorlar diye biliyorum..

alarmın barkodla alakası yok zati alarm çaldıran, elbiselerde falan olan krem renkli pense gibi bir şeyle çıkarılan hedelerle, gilette yedeklerinde falan gördüğüm yapışkan incecik metal tel şeklindeki hödöler

alarmı tetikleyen manyetikler ciddi maliyetli şeylerdir. her ürüne koyulamaz. örneğin yarım santimetre eninde üç santimetre boyunda olanlar var barkod gibi görünenler. tanesi 3 €... bunlar tek kullanımlık olduğu için,
balta sapı gibi olanlar da balta sapı gibi olduğu için :) kolaya biraya gelmez...

ozetle, 5 kolayi birden ic cebinde cikartabilirsin caktirmadan.

alkol siselerinde daha iyi gorursun metal seridi. o oter.

marketlerde metal çıkarmalar bulunur ve bunları sadece yabancı içki, ithal peynir, gillette bıçakları,elektronik eşyalar, neblim et ürünleri gibi çapı küçük maddi değeri yüksek ürünlere yapıştırırlar.bu ürünler kasadan geçtiği takdir de, öten zımbırtının içinden değil arkasından geçtiği için sorun olmaz, şayet kasiyere verilmediği takdirde zorunlu olarak o öten zımbırtıdan geçer ve yakalanırsınız:P

özetle; o metal çıkartmayı söküp attıktan sonra, marketten müdürü bile çıkartabilirsiniz.

(not: hırsız değilim, bir süre migros da çalıştım)

"spotcu" diye bir kavram var memlekette defolu çizik ürünler satan, sanırım rami-tpğçular tarafında çok var bunlardan, peşin para ile çok ucuza klimalar bulabilirsin.

Linke tıkladım ama boş çıktı göremedim. Neyse 25 m2 bir salona benim fikrim 12000 btu dan az bir klima takmayın. 16000 çok süper olur tabi de 9000 herhalde kıvranır soğutacağım diye biraz daha verip mantıklı bir alet almak daha iyi olur. Ben 16 m2 yatak odasında 12000 lik kullandım çok memnundum mesela.
hepsiburada.com'da demirdöküm'ün en alt seviye cihazları geçen sene çok ucuzdu deneyin. Servis açısından iyi bir firmanın garantisi olmasına dikkat edin. Arçelik-beko-demirdöküm vs. gibi. Yoksa ortada kalırsınız bir sorun çıktığında.

yuzyilin sicaklari gazi ile ben de bir klima aldim. ama alirken ne kadar enerji harcadigina da dikkat etmeni onerecegim. ben arcelikten aldim, a sinifi ve bana soyledikleri surekli kullansam bile elektrik faturasinda aylik 20-30 ytllik bir fark yaratacagi. yani klima alip sonra ne kadar elektrik harcadigini dusunmek istemiyorsan bu secenegi degerlendir. bir de bana sorarsan kesif yaptir, arcelik ucretsiz kesif yapiyor. odanin alani kadar hangi katta oldugu, hangi yone baktigi, ne kadar gunes isigi aldigi gibi faktorler de var.

eger usenmezsen su linkteki hesaplara bir goz atmani oneririm. Kesif yapan sahin gozlu arkadasin hesabina bir alternatif olusturabilir. Daha detayli hesaplamalari da biraz aratirsan bulabilirsin.
www.warmair.com

A sınıfı elektirik tüketimi yapan bir makina almaya gayret et. yoksa süs olarak kullanmak zorunda kalabilirsin.

Bankalarin web sayfalarina bakabilirsin bu bilgiler icin. Mesela ben on bes saniyede sunu buldum:
www.akbank.com
Bireysel kredi faizlerini acikliyor. Baska sayfalarda gerekli belgeler falan gibi bilgiler de var.

bir bankaci olan alwayssleepy'e sordum (kendisi kayip yazar olmu$ sessizce)
neyse, i$te cevabi.

"yanıt veriyorum bu haliyle hayır. temmuz olup da ilk bordrosunu alana kadar kimse bi kuruş vermez. ilk bordrosunu alması da ağustos olacak anlamına gelir."

kendine değilde,
emekli bir ebeveynin var ise onun adına ziraat bankasından alabilirsin.

banka kredisiyle notebook almak hiç akıllıca değil. zira markalı güzel bir notebook zaten peşin fiyatına taksitle olduğundan sen banka kredisiyle peşin bile alsan en fazla yüzde 5 falan indirirler... yüzde 10 indiriyoruz diyen de ekleyip öyle indirmiştir. yani o fiyatla 12 taksitle alacağın ürünü kredi ile 12 taksitle alınca, yüzde 20 orananda fazla ödemiş olacaksın

sonra ihtiyaç kredisinde, masraf komisyon, dosya parası, sigorta falan. en başta yüzde 10 ordan kesilir.

bence maaşını almaya başla, kredi kartla takside gir. sebepleri efruz çok net anlatmış. +1 rep.

keylogger'a gerek yok.
msn checker sniffer var. ve malesef korkunc ama gercek ki bu program ile agdaki herkesin yazi$malarini gorebiliyorsunuz.

msn buna çare bulamıyor bu. sanırım ağda msn ağ bilgisayarı gibi çalıştığından. aynı ağdaki birine 10 mb bir dosyayı bir dk dan daha az zamanda yollayabiliyorsunuz. bu yolu kullanmaktan kurtulmalı

çok kötüymüş ama ya..port mort blok falan fıstık engellenemez mi ?

sanmiyorum pek.

"msn checker sniffer" isimli ağdaki msn görüşmeleri izleyen program, ağdaki ana bilgisayara kurulduğu takdirde ağdaki diğer pc lerdeki msn görüşmelerini izleyebilirsiniz. gerisi hurafedir.
yani terminaldeki normal bir pc ye kurarsanız bir bok olmuyor. panik yapmayın nokta

eğer ağda switch yerine hub kullanıldıysa herhangi bir makinaya sniffer kurmak yeterlidir. msn de yazdıklarınızdan hangi siteye girdiğinize, oraya hangi şifreyle bağlandığınıza kadar görürler.

kimlanbu'ya katılıyorum. bir üstteki cevabımda onu kastetmiştim.
genelde şirketlerde mevcut ağ yapıları hub ile olmaz. herzaman swich ile yapılır. bu nedenden ötürü ana bilgisayara kurulu olması lazım. şimdiye kadar hub bulunan işyeri ağı görmedim. ha oluyor ara sıra 3-4 pc lik siktiboktan firmalar var. öylesine kurmuşlar. bak onlarda dediğin olabilir. çünkü onlarda ana bilgisayar diye birşey olmaz. hub'da herkes birbirinin aynı yetkidedir.

kısacası diyorumki mevcut ağınızda ana bilgisayar diye bir kavram varsa işte o ana bilgisayara bu programı kurarsanız oradan izlersiniz terminaldeki pc leri.
ama ana bilgisayar yok ise, herkes kafasına göre takılıyorsa. isteyen herkes birbirinin ne halt yediğini msn kayıtlarını kendi pc'sinden izleyebilir görebilir.

bahsedilen programı bulabileceğim bir link var mı elinizde?

aslında gaim'in şifreleme eklentisi var. karşı tarafı da gaim kullanmaya ikna edebilirseniz kimse okuyamaz.

sigorta atmamışsa eğer, belki elektrik geliyordur da gelmemesi gereken yere de geliyordur. yani akım gelen tel boş tele bir yerde temas ettiyse ikisi de elektrik yüklenir ve voltaj farkı sıfır olduğundan prize takılan alet çalışmaz. kontrol kalemiyle bir deneyin iki delikte de ışık yanarsa durum budur. sağlam olsun tabi kalem.

2 durum olabilir
1- o hat üzerindeki tesisatta sorun vardır.
2- o hatta bağlı sigortada sorun olabilir(atmış olabilir) aydınlatmayla priz sigortaları farklı bağlanabiliyor. o yüzden ışığın yanması aldatmasın.

kontrol kalemiyle denedim ışık yok ama sigortalar da tamam atmamış hepsi dimdik ayakta

ha bu arada yan yana iki odanın prizleri bu durumda ikisinin de prizlerine elektrik gelmiyor ama ışıklar şıkır şıkır

büyük olasılıkla senden önceki kiracı aplik kullanıp elektriğide direk buatlardan almıştır.çıkarkende söküp gitmiş ve bağlantıyı koparmıştır.onların bağlanması gerekir.buat ne dersen duvarın üst kısımlarında gördüğün üzerinde genelde kapak olan kutulardır.elektrik bilgin azsa kendin uğraşma çağır bir elektrikçi yapsın.

@cashkopat;
iki delikte de ışık yanmasının imkanı yoktur.bahsettiğin olay "kısa devre" olup salteri attırır.ikisi de yanmaz
@nachayev;
genelde daire girişlerinde küçük bir dağıtım panosu vardır,çekilen akıma göre her bölümün sigortası ayrıdır.mesela klima için ayrı bir sigorta, çamaşır-bulaşık makinası takılan prizler için ayrı sigorta,bir kaç odanın prizleri için ayrı, ışıkları için ayrı sigortalar vardır.yani çektiği akımın toplamına göre sigortalara bölüştürülür bütün ev(anlatabildiysem ne mutlu).
bütün sigortaların kalkık olduğuna emin ol.
bundan sonrasında,olası sorun bölgeleri buat ve yahut sigortadır(bozulmuştur). sorunu bulsan da eğer herhangi bir tecrüben yok ise kesinlikle işi ehline bırakmanı şiddetle tavsiye ederim.

ilk önce şunu belirteyim ışık tesisatı ile priz tesisatı aynı sigorta üstüne bağlanmaz. yani bu durumda ışıkların çalışıp prizlerin çalışmaması normal. gerçi güzel memleketimde bunu yoksayanlar çok. sebebine kısaca değineyim misal müzik dinliyorsunuz, floresan lambanızı yaktınız "cızztt" şeklinde ırzına geçilir müziğin vs.

görünüşe göre bir kısa devre söz konusu değil yoksa direk olarak apartman girişindeki sigortanız atar ve evin bütün elektriği kesilirdi.

ilk ihtimal ki en güçlü olanı sigortanın yanmış olması. aynı değerdeki başka bir sigortayı bu sorunlu sigortanın yerine takıp bir deneyin.

ikinci ihtimal ise priz tesisatına giden kabloların muhtelif sebeplerle zarar görmüş olmasıdır. şimdi nasıl test edeceğinizi yazardım ama sorumluluğu çok yüksek en iyisi sigorta bozuk değilse bir elektrikçi çağırın.

elektrikle uğraşırken ayağınıza kalın plastik tabanlı bir ayakkabı veya terlik giymeyi ihmal etmeyin.

(bkz: altın dişli hayriye)

gregory tesekkur ederım ılgılenmısın ama o degılkı..
yanı hıc bı alaka goremedım ben hayrıye kelımesı dısında :)

daha haraketlı bı parcaydı dıye hatırlıyorum..delı olacagım aklıma takıldı iyice..kac zamandır arıyorum ama bulamıyorum..

oguz yılmaz - olakalmış (çiftetelli)

efendi,
bu şarkının bozması olabilir bahsettiğin şarkı

aynı sözlerin,

altın dişli hayriye
fıldıre fıldır cevriye
gel beriye beriye

gibi gittiğine şahit olduğum düğünler mevcuttur.zeki müren den bende ilk kez dinliyorum.

metalman cok cok tesekkur ederım..abı delırmıstım ya..

adıda olakalmış mış :)

gregory ılgılendıgın ıcın gercekten tesekkur ederım..

şikayet ve dilek kutus ve yahut e.posta ile bildir durumu bir dene."banane kardeşim" derlerse, "hani böyle böyle diyordunuz ne oldu, bırakmam bu konunun peşini" diye tehdit edersin.

ha ben yapar mıyım?
uğraşmam.

servis yapılan bir yer olsa ve garson üstüne dökseydi bak neler yapabilirdin. kısmet.

aynı sorun askerlik döneminde ödenmemiş 100 milyon yüzünden benim başıma geldi.yapı kredi, aynı zamanda hesap kartım olarak kullandığım worldcard kredi kartıma el koydu,hem de çarşı iznimde.velhasıl kelam kart iptal oldu, arkasından bir ihtar gelmiş sadece...

askerlik dönüşü bana milyarlarca(çok mu abarttım) kredi veren bankalar, kredi kartı vermekten çekindi.2 senedir kredi kartsız güzel bir hayat yaşıyordum.en son yeni maaş hesabımın bulunduğu akbank, bana maaşımın yarısı limitli bir kredi kartı gönderdi.nasıl oldu bilmiyorum ama ben bu laneti bir şekilde bozdum.
saygılar...

sokakta kredi kartı doldurtan standları dene. oralar daha laçka olduğu için veriyorlar.

ayrıca bankaya sizinle iş yapacaz şeklinde bol keseden salla. banka mevduatı sever.

garanti bankasinda bireysel mu$teri temsilcileri oluyor. (masaba$inda takilanlar)
onlar ile goru$up nedir ne degildir ara$tirmalarini isteyebilirsin. sonucta odemi$sin, saniyorum elinde dekont, belge gibi bir $ey vardir.
sorun borctan kaynaklaniyorsa odedigini de kanitlayabilirsin yani.
belki o $ekilde bir $eyler cikar. denemekte fayda var.

Kredi kartından ötürü icra takibine düşmüşseniz, yanlış hatırlamıyorsam Türkiye'de herhangi bir bankadan 5 yıl süreyle kredi çekemezsiniz.Kısaca mimleniyorsunuz.

kredi kartını nakite sıkıştığında kullanmak için istiyorsan boşuna alma. her bankanın vadesiz hesap üstünden eksi bakiye uygulamaları var. yani hesapta para yoksa bile belli limite kadar nakit çekebilirsin. maaş hesabı olduğu için belki otomatikman hesabına eksi bakiye (esnek hesap) tanımlanmış olabilir. yoksa da hemen başvur.

doğru tek amaç nakit ise,
bu ek hesap olayı faydalı olabilir, bir maaş kadar ek hesap limiti veriliyor yanılmıyorsam..

iş bankasıyla görüş.. daha önceki bi borcum yüzünden kkb kayıtlarına girmişim. ödememi yaptım, kaydımın silinmesi için işlem başlatmak istiyorum de..
3-4 gün sonra da tekrar arayıp işlemin kontorülü sağla lütfen :)

ayrıca stand kurup kredi kartı başvurusu dolduranlar laçkadır, kredi kartı kesin çıkar diye bişey olmaz. sonuçta değerlendirmeyi onlar yapmıyor, genel merkezde değerlendirme yapılıyor.

efenim öğrenci kredi kartı kullandığım zamanlardan iki aylık gecikmeli bir ödemem söz konusuydu. başka da bir problemim olmadı herhangi bir bankayla. bunu aklımızda tutalım.
geçen süre zarfında bir kaç tane kredi kartı kullandım. bir bankadan kısa vadeli orta ölçekli kredi kullanıp borcumu zamanından önce kapattım vs vs.

bir gün card finans için zorla başvuru yaptırıldım. hakikaten zorla sayılırdı. bir hafta sonra birisi işyerimi aradı. agk gerçekten orada mı çalışıyor diye. hatası direkt beni aramasıydı. ben de azarladım edepsizlik yapmayın dedim kurum kimliğimin fotokopisini çektiniz, koydunuz dosyaya daha ne arıyorsunuz dolandırıcı mıyım ben şeklinde. özür dileyerek kapattı.

bir kaç gün sonra bir yazı aldım. özetle bana kredi kartı veremeyeceklerini bildiriyorlardı. ben de sepepsiz hırs yapıp bankanın krediler genel müdürlüğü müdür neredir orayı aradım. tebligattan bahsettim. hali hazırda 3-4 bankayla sorunsuz ilişkimin olduğunu söyledim. gelirimin de yabana atılmayacak olduğunu söyledim. ardından da ortalığa sülük gibi pazarlamıcalar salıp insanı bezdirerek başvuru yaptırdıklarını sonra da işyeri aramaya varacak kadar edepsizleştiklerini söyledim. onbeşyüzmilyonkere özür dilediler. aradan 4 gün geçti bana "gold" kart yolladılar. bu da böyle bir anımdır.

efenim bir bankacı olarak konuya hemen kendimden bir örnek vererek cevap vereyim;

şahsım vakt-i zamanında akbank'ın şahsıma tahsis ettiği tek hesabı borcunu kapamasına rağmen tahakkuk eden faiz söylenmediği için senelerce avukatta o zamanın parası ile 10 kusür ytl için sicil çizdirdim..bir banka kredisi başvurusunda ortaya çıkıp seneler sonra 85 ytl olarak kapadım..banka yazımı aldım..

fekat,

ne yazık ki bu bir işe yaramaz bahsi geçen dosyalar kanuni takipe düşünce siciliniz 5 sene boyunca lekelenir ki ve kayıtlarda görünür bazı bankaların bunu sildirdiğine dair bilgiler vardır ama doğru değildir bankacılık merkezinin "tüm bankaların ortak merkezi" kişisel kredi kayıtlarında şahsın sicili kötü olarak geçer..ayrıca şahsın gelirinin üzerinde genel bir borcu olması halinde de herhangi bir kredi ve kart verilmez..

dolayısı ile yeni bir kredi kartı alınması ne yazık ki güçtür..maaş müşterisi olduğunuz için bir şansınız olabilir ama müşteri temsilcisi ile görüşmeniz gerekir ki merkez ile irtibata geçsin..

yine de zor gibi..deneyin bir derim..

cok tesekkur ederım msj lar ıcın..

sanırım tek care iş bankasına gıdıp kaydımı sıldırmek ıcın gorusmek olacak..olacagını pek sanmıyorum ama..

garantı bankasındakı bıreysel musterı temsılcısı ılede gorusecegım.bakalım ne olacak.

bu sure zarfında cok fazla kredı kartına basvurdum.sokakta dagıtanları tutunda iş yerıme gelen kart pazarlarlayanlara bıle basvurdum ama olmadı..

cok tesekkur ederım..