apik işkembe salonu falan buldum google'dan ama 30tl diyorlar işkembe için inanamadım

işkembeciler genelde 24 saat açıktır. bakırköy ve etiler'de şubesi olan sarıhan işkembeyi tavsiye ediyorum. sadece işkembe değil her çeşit çorba var, sanırım etiler şubesinde daha çok çeşit var..
www.sarihangusto.com

taksim'in arka tarafında(trt binasının olduğu yerler) bi tane olacaktı.

demet akalina benziyor

evet, demet akalın gibi..

seçebildiklerim nalan,hülya avşar,demet akalın,tanyeli,mahsun,özcan ve seda sayan

yahu demet akalın o sıralar mankendi daha, ne alaka?

ebru gündeş.

bence de mavili demet akalın.
@wolfware seda sayan yok, yazdıklarına ek olarak kamil sönmez var bir de.
@black sabahat demet akalının ilk albümü '97 de çıkmış, albüm öncesi uvertür şarkıcılık dönemi desek, mantık olarak bu resimde olmasında bir gariplik yok

ebru gündeş ihtimali üzerinde dursak? ortada büyük iddia var :/

ebru gündeş minicik bişey, resimdeki ayağa kalksa mahsunda bile uzun olacak nerdeyse. hem gözler ebru gündeşle alakasız. fos iddaa bunlar..

la ne olurdu ebru gündeş deseydiniz? bi depo benzin kaybettim :/

mavili bence de demet akalın,sarıışın hamiyet olabilir,beyazlıda şimdi sır kapısı tarzı programlar sunan eleman ama adını hatırlamıyorum.

edit: kanka öyle ebru gündeş mi olur ya? ikiside atgillerden ama farklı ırklar yani alakaları yok.

babamın kullandığı bi kalem vardı. ömür boyu mu yüzyıl mı ne garantili imiş. mürekkebi bitince fabriasına gönderiyordu, adamlar ücretsiz doldurup geri gönderiyorlardı. ona da hediye gelmişti çok severdi.

markasını hatırlayamadım. bi ara sorar yazarım buraya..

www.dr.com.tr

ya da böyle bi set varmış

www.dr.com.tr

bence sen dnr'ın internet sitesine bak.

Nasıl bir iş yapıyor? Dolma kalem seviyor mu, tükenmez veya kurşun kalem mi kullanıyor daha çok?

evet bence de d&r'da çok çeşit var ve fiyatları da uygun sayılır diğer yerlere göre. kalemden anlıyorsa cross marka alırsan çok hoşuna gidecektir.
www.dr.com.tr
yalnız acelen yoksa yerinde incele ama internetten sipariş var, sanırım internet fiyatları mağazaya göre indirimli..

merhaba,
istanbul' da iseniz, sirkeci' den cağaloğlu' na çıkan yolda (yalçınların önünden geçen yol) sağ tarafta köşede küçük bir Scrikss bayiisi var. orada envai çeşit içinden beğeninize göre bir kalem seçebilirsiniz. fiyatları toptana yakın biryer.
selamlar.

istanbul'daysanız sirkeci taraflarına da bir bakın derim..

edit: ohtararan +1

@aksasu tamam canım bekliyorum.

@cosmicstring masabaşı bir iş yapıyor, kalemden anlıyor, aktif kullanıcı.

masa başı takımlarınada bakabilirsin fiyat olarak biraz daha yüksektir kaleme göre ama devamlı masasında bulunacağından çalıştığı süre içinde en aktif şekilde kullandığı veya gördüğü bir hediye vermiş olursun.ben bu siteden pentil marka kalem siparişi verdim güvenli bir site ve kargo süresi oldukça kısa.kalem çeşitleri de var göz at bence bi.
www.kalemkutusu.com

cross'un gümüş serisi var, içinden birini almak mümkün.

Onda olan bir kalem alma ihtimaliniz de var, madem aktif bir kullanıcı. Cross veya Scrikks bu işin babaları ama o kadar para verdikten sonra makbule geçmeme ihtimali de var. Belki bir hobisine uygun bir hediye daha uygun düşebilir. Yazma meraklısıysa belki ilginç bir daktilo da bulunabilir eskicilerden.

yaşadığınız yerin kışı nasıl geçirdiği de önemli , keşke onu da belirtseydiniz.

Batı karadeniz. Şuan sıfır altında.

o zaman bence kombi ile ısınmalısınız.

radyatör belli bir alanı ısıtacağı için yeterli bir ısınma olmayacaktır.

radyatörle tek odayı ısıtabilirsiniz sadece. kombiyi diğer petekleri kapayıp tek odanın peteği açık şekilde çalıştırmayı düşünüyorsanız doğalgaz elektrikten tabi ki daha ekonomik olacaktır.

doğalgaz tartışılmaz daha uygun oluyor, bizzat aynı coğrafyada ve aynı yaşam tarzı içindeyim.

Mak. Müh.yim doğalgaz işiyle uğrasıyorum.Eğer sadece abonelik yaptırman gerekiyorsa doğalgaza gir hemen.Elektrikle çook pahalıya gelir ve ısınamazssın.Heleki batı karadenizde.Sıcak susu.Tüpten edeceğin karda cabası tabi.

genelde askerde giyilir.atletin altınada üstünede giyilebilir.normalde kaşındırmaz ama huylu biriysen atletin üstüne giyebilirsin.

saf yünse kaşındırır, biraz kaba örgü oluyor o tipler. ama yün karışım kaliteli birşeyse sorun olmaz, hatta daha sıcak hissi verir direk tene giyersen.

yün alma. elyaf dokulu polyester al. yün koku yapar kaşındırır

elyaf dokulu polyester seni çok ısıtmaz.
yürürken sürtünmeden doğan ısı ile ısınırsın o da tene zarar verir
+ hava almasını da engelliyor.

giydim ve gözlemim bu..

atletin üstüne giyiyorum yün atleti. saf yün markası neydi sarı renkli olsun. sıkı olacak ki ısıtsın ama korse gibi olmasına lüzum yok

surface roughness ?

rough ya da textured olabilir. textured/rough not smooth diye kullanırsan anlarlar diye düşünüyorum.

şimdi öncelikle kış için mi deri mont arıyorsun, mevsimlik bir şey mi? ona göre cevaplar çok değişecek de..

şu anda kışlık bakıyorum. randıman alırsam baharda bakarım bir tane daha.

koyu kahve ve siyah dışına pek çıkma,bu ikisini hemen herşeyle giyebilirsin.
yılbaşından sonra iyi indirimler de başlar, deri alacaksan kaliteli ve iyi bir markadan al bence cunku iyi bir deri montu yıllarca keyifle giyersin.
www.desa.com.tr
www.desa.com.tr
www.zara.com

@gaia: siyah olanın o cepleri olmasaymış keşke. teşekkürler bakayım bunlara bir.

sanırsam aşamalı gitmek gerek burada:

(bir tişört için kaç makara iplik) x (bir makara iplik için kaç kilo pamuk)

ama cevabını veremem, üzgünüm.

ham mamül olarak pamuk mu, pamuk iplik mi?

ham mamül olsa daha hoş olur, pamuk iplikse, bir makara ne kadar pamuktan yapılır bilgisi de lazım. sonunda her şekilde ham pamuk miktarını tespit etmem gerekiyor yani.. ama her türlü bilgi işime yarar açıkçası.

konfeksiyoncuların girdisi kumaştır. iplik olarak aldıklarını zannetmiyorum. anca entegre bir tesis olacak da elyaftan konfeksiyona kadar her şeyi kendisi yapsın, bu da çok sık rastlanan bir şey değil. bilmiyorum biraz körlemesine bir yöntem mi olacak ama aklıma gelen en basit yol: ne üreteceksen al o gömleği ya da tshirtü bir şekilde tart hassas bi tartıda. konfeksiyonda 3-5% oranında fire mümkündür. demek ki o mamülün ağırlığı gereken kumaşın %97-95'i değerindeymiş.

tartı yöntemi yaklaşıkda olsa gerçeğe yakın mantıklı bir değer verir. yalnız tartacağın ürün %100 pamuk olmalı ya da pamuk oranı kaçsa ona göre değerini hesapla tarttıktan sonra. etiketlerinde yazar kumaşın içeriği yüzde olarak. üzerindeki aksesuar düğme gibi şeyleri çıkar önceden. bir de tartı gerçekten hassas olmalı, bi lab. tartısını kullan imkanın varsa.

Bir tshirt ortalama 300 gr kumaştan çıkar. 300 gr kumaşa ilave olarak ; %10 boya firesi + 7-8 örgü firesi koymalısın. Etti mi 360 gr.. Buna ortalama %15 daha koy (her türlü yanılma payı ile) 415 gr gibi pamuk lazım. Elbette çok kaba bir hesap ama fikir verir yani..

onu yazan arkadaş troll ama söylediklerinde haklı olduğu yerler var..

adam gayet güzel yazmış. her troll böyle mantıklı yazacaksa, sözlük troll dolsun.

çok klişe, 10 yıldır sözlükte dönen geyiğin bir özeti, benzeri bir ton entry var. burada türk kızlarına bok atmak her zaman prim yapar, ondan faydalanmış.

ragnarok troll müymüş? ben onu yobaz zannediyor, her entrysinden koşarak kaçıyordum. hahaha

yazan kişi de o tiplerden biri bence.
hatta baya belli öyle biri olduğu.
tutmuş sağa sola küfürlü ve hırslı bir biçimde yazmış.
sevgilisi olan ve bundan memnun olan yani sevgilisi harbiden hoş manyak bir hatun olan kişi tutup böyle saçmalık ile uğraşmaz. adam banane lan der zaten taş gibi hatunum var. böyle dingil düşünceler gelmez beynine.
lakin sevgilisi olmayan andavallar gelip böyle yazıyor.
adam resmen kendini ifşa etmiş.
birde bunları yazanlar fotoğraflarını koysa da aha da ben buyum dese ne güzel olur.

Madam hakli beyler.

pek mantikli degil. abi ozguven kotu bir sey degil ki. elestirecegim kadin ozguveni olan kadin degil, baskasini kendini ustun gorup asagilayan kadindir ki asagilama en oncelikli ozguvensizlik belirtisidir.

sonuc olarak...evet, ozguven iyidir. insanlarin mutlulugu tiplerine gore degerlendirilmemeli.

ragnarok tespit yapmış gibi davranmış ama yazının içinden kendi arızalı ruh hali ve sıkıntılı düşünce biçimi o kadar çok sızıyor ki tespit ettiklerine değil yazara ayar oluyorsun. hem hakikaten böyle 100 milyon entry okuduk artık bu kaçıncı? bruges+1 ve kuja+1

alıntı da olsa çalıntı da olsa özet de olsa bastım şukusunu ben. umarım en beğenilenlere girer.

acikcasi bu sadece kizlarin degil ama üniversite gencliginin büyük kismini olusturuyor.

o kadar para vereceksen ikinci el araca hiç bulaşma sıfır al.

@mtrsykl

aslında haklısın yazmamışım ama sıfır bakıyorum zaten 2. el alacaksam firmanın kendi sitesinde ne işim var, ikinci el sitelerine bakarım. yine de teşekkür ederim.

sağlamlık açısından hondayı tek geçerim. ama hem dizel seçeneği pek olmaz honda da hem de sıfır fiyatlar çok pahalı. almaman gerekenleri sayayım. opel,chevrolet,fiat,bilumum ispanyol, fransız ve kore araçları. bunlardan uzak dur. bayan sürecek sonuçta hızlı dökülürler. bunun yerine alman, japon ve amerikan araçlardan dod vs gibi yerlerden ikinci al almanı salık veririm. (bkz: salık vermek)

eşiniz kullanacaksa tek bir şey söylim o zaman;
vw polo

tamam anladığım kadarıyla xw, ford ve toyota gibi 3 tane alternatifim var ama bunların 40000 tl nin altında dizel otomatik araçları var mı? dediğim gibi sitelerine bakmayı akıl ediyorum ama bi halt anlamıyorum

@etna teşekkür ederim poloyu ben de biliyorum ama şu vw polo 1.xxx jhdfghhdfshj dizeldir aynı zamanda otomatik vitestir, fiyatı da sana uyar diyebiliyor musun?

aklıma punto evo geliyor. fiyat listesinden baktığımda 1.3 multijet(dizel) dualogic şanzıman( ki bu yarı otomatik bir şanzıman) 2011 modeli 41000 tl civarı en üst donanım seviyesinde bir araç. 2012si de 43500 gibi bir şey. diğer markalarda bu sınıfta hem dizel hem de otomatik şanzımanı beraber bulma şansınız biraz düşük. opel, ford, kia, seat gibi markalarda yok benim bildiğim kadarıyla.

hem dizel hem otomatik lüks segment haricinde az markada var. polo otm. dizeller listede 46 falan ama kampanyayla 40 civarına inebilir. peugeot'ya bakabilirsiniz, çoğu modelinde otm. dizel var ve fiyatlarıda donanımına göre cazip.
dsg yarı otm. vites anlamına geliyor. her marka yarı otomatik sistemine farklı isim veriyor..

vw polo al. keyfine bak

mercedes bmw vurulabilitesi arabalar değil,masrafı çok. vw'nin ikinci eli haddinen çok pahallı oluyor.

bu tip ömrü uzun sürmesi beklenen kalitesinden hemen düşmemesi istenen ürünlerde markaya bakılmalı örneğin ayakkabıda adidas alınca vurabilitesi yüksek oluyor.

vw takıl bencede.

chevrolet cruze

passat al 1.8t highline canavar gibi araba

ben de aynı mantıkla yaklaşıp 2006 G kasa astra aldım...ve evet defalarca çizdirdim, bi kere de bi minubüsle minasebete girdim...
sen de deneyebilirsin, parçası pahalı mıdır bilmem, ben kaskoyu deldirip ordan yaptırmıştım...sonuçta siz de kaskosuz binmeyeceksiniz arabaya...modeli çok yüksek olmayan (tabi eski de olmasın ilk araba sonuçta) konforu yüksek bi araba seçebilirsiniz...ben 2011 hundai accent era yerine 2 önceki kasa astrayı tercih etmiştim...eşime açıklamak güç oldu bu durumu gerçi, o daha yeni bi araba istiyordu...

toyata corolla iyidir

Jazz

toyota corolla hatchback dizel.

şavrole cruze iyidir

ilk araban, bol bol kullanacaksın. iki şeye dikkat etmen lazım.
1- parça fiyatları
2- az yakması

cruze deli gibi yakar. uzak dur. o fiyata alınabilecek çok tercihin var.

corolla hatchback dizel iyi bir tercih, auris ve yarislere de bakabilirsin. toyota yakıt konusunda iyidir, güzeldir.

opel astra dizel de bir başka iyi tercih.

hyundai kullanan biri olarak söylüyorum(i20) otomatik alacaksan uzak dur. çok benzin yakıyor. ama düz alacaksan, i20 düz vites dizellere bak derim. i20 çok atik ve yeni kullanacak biri için ideal şehir arabası ve sanılandan çok daha sağlam, 3 kazam var. 1'i ufak, 1'i ciddi, 1'i normal. ciddi olanda arkadan zincirleme geçirdiler, arabanın arka tampon yok artık diye indim tamponda çatlak vardı sadece, plakaya doğru da çatladı çok az. yoksa değiştirmeye bile gerek kalmayacaktı tamponu. eğer 4 kişiden fazla insan binmeyecekse(düşük hacimden ötürü, 5 rahat sığıyor ama 6 sıkışır biraz.) ve düz vites düşünüyorsan kesinlikle tavsiye ederim.

sedan araba önermem, hatchback bir araba alıp öğren. ben de 1 sene öncesinde senin gibiydim. 30.000 bütçe vardı, 27'ye honda jazz alıyordum 2. el vazgeçtim 30.000 liraya 0 full aksesuar i20 aldım, benzin sarfiyatı hariç çok memnunum. gerçi benim agresif kullanımımın da etkisi var yüksek sarfiyatta. :) ama düz kullanırım diyorsan kesinlikle git bir deneme sürüşü yap. fiyat performans açısından yüksek bir araba bence.

eğer düz vites düşünüyorsan git i20 al derim. evet çizeceksin, evet arabanın içine edeceksin belki ama. ilk araban 0 olsun, ne kadar az sorun çıkarırsa o kadar iyi senin için.. otomatik istiyorsan tavsiyelerim ise corolla>astra>auris

Cruze alırsan bir akaryakıt istasyonuna ortak olman gerek.

toyota corolla iyidir, ilk araban olacak düzenli servise götürmen yeterli, başka hiç bişeyiyle uğraşmasın. saçma arızalarla yormaz seni.
daha eski model çok temiz güzel bmwler görebilirsin ilanlarda. her ne kadar fiyatı ucuz olsa da yedek parça fiyatı sıfırla aynı para olacak ve 5 yaşından yaşlı arabalara kasko yapmıyorlar genelde.(30 bine 5 yaşından genç bmw mercedes bulamayacağını varsayıyorum..)
rahat rahat acemiliğimi atayım dersen ford fiesta, eski kasa diyorum. focus da olabilir. tamiri yedek parçası ucuz. 2.el rahat alır satarsın..

bilmiyorum her doğalgaz sobası aynı mı ama bizim arkadaşların evindeki şöyle bir şey; oda belli bir sıcaklığa ulaşınca kendi kendine kapanıyor, belli bir süre sonra tekrar içerisi soğumaya başlayınca açılıyor yine. sanırım onlar kendileri böyle ayarladılar(böyle bir ayarın olduğunu bilmiyorum tabii).

sizinki de böyle bir şey olabilir.

mantık yürütmece:
soba evi ısıtıyor mu? benim kombi suyu ısıtmıyordu: sebebi ise ısı sensörünün bozulmasıydı. su 10 derece falan olduğu halde 90 derece algılıyordu. sensör değişti düzeldi. şayet evi ısıtıyorsa normal ama.

kombiye gelen doğalgaz basıncı düşmüş olabilir soğuk ve yetersiz gazdan..

kötü havalarda normal değil. bir kere kombi değil anladığım kadarıyla. kombi olsa da sıkıntı yok da basınç vs gibi bir olay yok onlarda.

gelen doğalgazı yakacak altı üstü. soba da içeride dışarda değil. bu durumda soğuktan olmaz başka bir problem vardır. muhtemelen termostat bozuldu sıcaklığı anlayamıyo hemen istenen sıcaklığa geldi sanıyor.

termostatın görevi oda sıcaklığı belli bir değere geldiğinde kumanda ettiği cihazı (kombi,soba vb) devreden çıkarıp,ısı düştüğünde tekrar devreye almaktır.bu termostatın normal çalışmasıdır.düşük değerde (mesela 1) daha az devreye girip çıkar,yüksek değerde (mesela 6)daha çok devreye girip çıkar.benzer sistem buzdolaplarıda da vardır.bunun dışındaki çalışma şekilleri bir anormallik olduğunu gösterir.işi bilen birinin konuya el atmasında fayda vardır.

www.saatvesaat.com.tr
www.konyalisaat.com.tr

www.trendyol.com bu var mesela. bence süper saatler ve çok ucuz. erkek olsam alırdım :)

üye olmak için: www.trendyol.com

peki gençler sizce bu mu www.trendyol.com yoksaa www.trendyol.com bu mu bilemedim ya çok kararsız kaldım

ikincisi daha şık diyorum :)

www.hizlisaat.com
www.alisverissaati.com
bu ikisinine bak mutlaka, çoğu saatte fiyatlar piyasadan %40-50 daha ucuz.
trendyol markafoni kampanyalarında da bazen iyi saatlerde çok cazip indirimler oluyor ama genelde kampanyası olan markalar işe yaramaz saatler..

ohh aldım valla hepinize çok teşekkür ederim sitelerin hepsine baktım sağolun gençler :)

hangisini aldın?

@gaia attığım linlerden 2.sinde yer alanı aldım. tuhaf bi heycanla bekliyorum :)

Ayakkabının içine bir miktar bebek pudrası atıp ayakkabınızda o pudracık taneleri dağılana kadar sağa sola öne arkaya doğru tuhaf hareketler yapın :)
Sonuç 1-2 saate kalmaz her şey yoluna girecek ;)

gore-tex bile olsa yine de su geçirmezlik yüzünden koku yapabiliyor. ayakkabıyı 2 gün üstüste giyme, giydikten sonra iyi havalandır. bir de koku giderici spreyler var onları deneyebilirsin.(parfüm değil, bakteri öldürücü özellikte olanlar)

mantik geregi, ayni ayakkabiyi hergun giymemen gerekiyor. ayakkabilarin kullanim detaylarinda bu ozellikle yazilir. bi ayakkabiyi her gun sabahtan aksama kadar giyip, bunu aylarca tekrarlarsan, o ayakkabi kokar.
cozumu oncelikle 'eccocan'in dedigi gibi, bebek pudrasinda dene. birak bir kac gun kullanma.. sonra bakteri oldurucu spreyle bi kez daha uzerinden gec. ve bundan sonra haftada 3 veya 4 gunden fazla giyme ayakkabini, hatta mumkunse kullanirken, giyim araliklarini 1'er gun tut. 1 gun giyip, 1 gun giymezsen, koku azalir.

sodyum bi karbonat kullan

tipo olabilir. alsat piyasası da güçlüdür. veya 97-98 polo hb. bunlar tüpe de uygun araçlardır.

Bu seçenekler arasında sana en az sorun çıkaracak ve kullanışlı olanı r9(broadway veya spring) olarak gözüküyor. lpg'li olursa yakıttan korkmadan uzun yola gidebilirsin..

citroen saxo al. benim vardi, 98 model. bu araliktaki modellerin hepsi avrupa yapim oldugu icin, tas gibi dayanikli ve sorunsuz calisiyorlar. bi kere yolda birakmadi beni, hem cok atik hem de cok ekonomik oldugu icin, cok rahat ettim. 1.4'tu. ben 7.800'e vermistim, dallama otocu da 8.500'e baska birine satmis.
temizinden bulursan, alacagin, alman gereken tek araba budur.
tipoyla, broadwayle ugrasilmaz, cektigin eziyetlere degmez.

hiç macera aramaya gerek yok suzuki vs ile. al r9'u parçası ucuz, az yakar zaten. şehir içindeyken, motorun sol üst tarafında (yamulmuyorsam) bir vida var, sıkarsın onu hiç yakmaz meret. hele ki spring falansa masrafsız binersin. bakımı kolaydır, satışı da çok rahat. elinde asla kalmaz.

ben de fiesta veya polo diyorum.
escort da iyidir. fiat almanı pek tavsiye etmem. ucuz yedek parça bulabilmek ve satarken zarar etmek istemiyorsan az bulunan araçlardan uzak duracaksın tabi.

bol şans.

Ford Ka

ikinci soru için cevap hayır. kütle, sıcaklıktan bağımsız bir şeydir. ilk soru için ise daha ağırdır, çünkü pilin içinde enerjiyi veren metallerin de bir ağırlığı var ve bunlar zamanla enerjiye dönüşüp harcanıyor diye biliyorum. atıyor da olabilirim.

düşündüm de bence atmıyorum, çok da güzel söylemişim.

Hiç annamam bu işlerden ama şöyle bi mantık olabilir sanki:

Masada duran kitabı tartın, sonrasında yakıp küllerini tartın.. Enerjisi yandı bitti kül oldu :)

Bence doğru bildim.

en.wikipedia.org

kütlenin korunumu yasasına göre değişmemesi lazım:
pilin içindeki kütle bir yere kaçamıyorsa ağırlığı değişmez. yani içindeki kimyasal sızıntı yapmıyorsa, difüze olmuyorsa neden ağırlık değişsin. kimya'nın da temellerinden değil midir kütle korunumu? bir reaksiyona giren ve çıkan maddeler hep eşit değil midir?
masada duran kitabı da yakarsak eğer tüm kütleyi koruyabilecek bir şekilde yakarsak giren çıkan eşit olur ama küllerle etrafa saçılan vs dediğimiz zaman olay zorlaşır ama kütle korunum kurallarına uymaz bu durum.
enerjinin korunumunda sürtünme kuvvetini neden sıfır aldığınızı hatırlayın.

İki durumda da aynı kalır. Sıcaklık zaten açıklanmış.

Piller basit bir kimyasal redox presibiyle çalışıyor, yani olan tek şey elektronların bir maddeden öbürüne geçişi. Pilden çıkan her elektron, kablonun öbür ucunda pilin öbür tarafına geri geliyor. Pilden eksilen herhangi şey yok, sadece bir metal iyonize olurken bir iyon da nötr hale geliyor.

@ozdek yanma olayı biraz daha farklı, orada ısı enerjisine dönüşüyor. tüm külleri toplasak bile kütle azalır. mesela arabanın yakıtının bitmesi gibi, ya da bi kapta mazot yap hepsi yanınca boş kap kalır..

Pillerin çalışma prensibine hakim değilim. Ama ısıtılan demir için ağırlığı artar diyebiliriz.
Isıtılan bir nesne, kaba tabirle enerji alır. Enerjinin kütlesi yok diyemeyiz çünkü fotonların bile kütlesi vardır. Sadece bu kütle hesaplanabilecek sınırların çok çok altındadır.

Bu duruma şöyle bir örnek vereyim ki daha çok anlaşılsın.

Aynı yükseklikten serbest bırakılan cisimler (sürtünme cart curt gibi etkenler göz ardı edildiğinde) kütleleri ne olursa olsun aynı anda düşer diye biliyoruz.
Yani 100 gram'lık bir nesne ile 3 kilogram'lık bir nesne aynı "g"ye maruz kaldığı için aynı anda düşer diyoruz. Lakin bu yanlışdır. Çünkü her iki nesneye de aynı g etki etmesine rağmen bu nesneler de dünyaya bir kütle-çekim kuvveti uygulayacaktır. Bu sebeble kütlesi fazla olan nesne daha hızlı düşer.

Aynı enerji alan nesnelerin kütlesi değişmez dediğimiz gibidir bu durum.
Eğer 100 dereceye ısıttığımız cisim ufak tefek bir şey ise ağırlığı sabittir diyebiliriz ama bahsedilen cismin kütlesi dünya ile eşit olursa kütlesinde ciddi bir değişme olacaktır.

görelilik teorisini okuyunca anladım ki enerjinin kütlesi olması gerekiyor. yani artıyormuş. teşekkürler herkese

monitor sifirdir ama kacaktir. tipki dogubank'takiler gibi

@mare +1
kayıtsız kuyutsuz kaçak ürün..

garantisi var lafı lafta kalır büyük ihtimalle.. adama ürünü aldım garantisi burda dersin laf dinletemezsin ayrıca dava açma şikayet etme hakkında olmaz çünkü yasa dışı iş yaptın...

garantili bir şekilde almıştır, faturasınıda ya kaybetmiştir ya da kendi şirketinde falan kullanmıştır. cihazın seri nosunu alıp samsung servisini ara, bu cihaz bozulsa garantisi var mı, garantiden tamir için hangi belgeleri istiyorsunuz falan diye..

moderasyon canı sıkıldığından kendine ekstra iş çıkarıyor bence. bilet satışını anlıyoruz hadi karaborsadan dolayı lakin ödev/tez olayını anlayabilmiş değilim. yakında ikinci el satışlarda piyasa fiyatını da yazmak zorunluluğu getirilecek bu gidişle. eğer alış/satış gibi bir kategori varsa bu sitede bu tarz kısıtlamalar anlamsız kaçıyor.

ödevlerinizi kendiniz yapın, tezlerinizi başkalarına yazdırmayın, demek istiyorlar sanırım.

Baskasinin adina odev ya da tez yapmayi etik mi buluyorsunuz?

bana soruyorsan ben asla bulmuyorum -da moderasyonun da buna karışmaya hakkı var mı bilemedim şimdi.

@yilmazyildirim: moderasyon duyuruyu acan kisi hakkinda karar verip, "odevlerinizi kendiniz yapin, o daha faydali" mi demek istiyor? birakalim da buna duyuruyu acan karar versin bence.

@yilmazyildirim, Parasıyla iş yapmanın nesi mantıksız ? Adam parasını verdikten sonra programını da yazarım, devresini de kurarım, raporunu da hazırlarım. Etik mi dersen bir nebze anlardım da o da bir nebze.

Forum havası diye silinmezse soru iyidir. Paranoyak oldum.

Maliye vergilendirmiş kazanç kutsaldır yazılı kağıtları camlarına atıp atıp kaçıyormuş. herhangi bir şeyin satışı için başlık açılabiliniyorsa ödev de yaptırılabilir.

sanırım buradaki çentik ödevin tezin başkalarının yapmaması gereken şeyler olmasından oluşuyor da bundan moderatöre ne. o tez, ödev sahibinin kendi etik anlayışıdır.


ayrıca bok sansürlenecek bir kelime değildir, olmamalıdır. bok sansürlenecek bir kelimeyse duyuru boka batmış* demekdir.

*boka batmak: deyim, kötü duruma düşmek.

ödeve veya teze yardım aranabilir, ücretli veya ücretsiz yardım edilebilir. lakin bir ödevin veya tezin tamamının ücret karşılığında bir başkasına yaptırılıp, para karşılığı mezun olunması etik ve ahlaki bir durum değildir. ekşi duyuru da bu etik ve ahlaki olmayan duruma aracı olmak istememektedir. yeri geldiğinde "vay intihal yapmış, çalmış çırpmış" diyoruz, yeri geldiğinde "bu ne biçim mühendis, nasıl mezun olmuş bak 4 büyüklüğünde depremde yaptığı bine çöktü" diyoruz. e bu adamın parasını verip ödev/tez yaptırarak hiçbir şey öğrenmeden parayla mühendis olmasına da aracı olmak istemiyoruz.

parasını verip iş yaptırmakla, kendi yapması gereken, bilgi ve tecrübe gerektiren işleri parasıyla yaptırıp, kendisi hiçbir şey öğrenmeden, parayla meslek sahibi olmasın istiyoruz.

ehliyet sınavına parayla başkasını sokup ehliyet aldıktan sonra gelip beni ezmesin, tıp fakültesi sınavlarına parayla doktor emmoğlunu sokup mezun olduktan sonra bana yanlış teşhis koymasın istiyoruz. bunlar para karşılığı iş yaptırmak değildir.

kendi etik anlayışıdır da, biz bu etik olmayan davranışa aracı olmak istemiyoruz.

madem konu etik ve ahlaki, o zaman ilişki sorularına da aynı muamele uygulansın. Burada, ben napayım a dostlar hatundan hoşlanıyorum diyen soruları, ya da sevgilim beni aldattı napayım sorularını da silin o zaman. Etik ve ahlaki değil çünkü, sonuçta asıl ahlaklı olan, evlenmek ve evlendikten sonra çocuk yapmaktır.

İşin içine etik ve ahlak katarsanız çok fazla şeyi sorgulamanız gerekir bence

kibritsuyu sen mi siliyosun yoksa duyuruları ? herkese açıklamaya yapıyosunda gözümden kaçmıyo değil :D

1. cevapsız kalıp kafanızdan sebep uydurmayın diye gönüllü olarak açıklama yapma işini üstlendim. zira cevap alamayınca ne moderatörlerin teröristliğini bırakıyorsunuz, ne ipneliğimiz kalıyor, ne tecavüzcülüğümüz.

2. evet bir kısmını da ben siliyorum.

o halde çok sık karşılaştığımız 60 sayfalık akademik çeviriler de etik olmamalı, değil mi, ya da bir sürü başka örnek?

etik, ahlak falan anlıyorum da şu var bir de; Para karşılığı yurt dışından getirilen telefonu işletmek için pasaport aramak, pasaport'unu bu yöntemle pazarlamak, şengen alabilmek için maaşı yüksek göstermeyi acaba elçilik yer mi benzeri sormak bunlar mı ahlaki?

sadece bu duyurunun bikaç tane üstüne ve altına bakındım bunları buldum. önemli olan "etik ve ahlaki" olup olmamak değil, bu etiğin "kimin ahlaki" olduğudur.

benzer örneklerle açıklayayım:

para karşılığı ehliyet sınavına kendisi yerine ehliyeti olan birisini sokmak. bize ne diyebiliriz. kendi ahlakı da diyebiliriz. zaten bizi ilgilendiren o değil, üçüncü kişiler. para karşılığı sınava başkasını sokup araba kullanmayı bilmeden ehliyet alan o adamın ezdiği yaya ne olacak? biz bu kural ile o yayayı koruyoruz. ödev ve tez için de durum aynı. belki kısa vadede kimseye zararı yok ama o ödevi kendi yapmadığı için öğrenemediği konuyu uygulamaya kalkıp uzun vadeli zararlar verebilir.

veya siz doktorluktan zerre kadar anlamayan adamın, para karşılığında bir doktorun diplomasını kiralayıp sizi muayene etmesini ister misiniz? diplomasını satılığa çıkaran, kiralayan doktorun ahlaksızlığı bizi ilgilendirmez. alanın ahlaksızlığı, vicdanı falan da ilgilendirmez. bizi ilgilendiren şey, o sahte doktorun muayene edeceği hastalardır.

Akademik etikle ilgili olan kısmı doğrudan beni de bağlıyor çünkü bunu ben önerdim.

Başkasına yaptırılan ödevlerle ders geçmek, mezun olmak, başkasına yaptırılan tezlerle yüksek lisans, doktora bitirmek size mantıklı geliyorsa oturup bir düşünün. Bu düzenbazlık sonucunda bir ünvan, bir diploma alıyorlar, iş ve söz hakları oluyor. Böyle insanlara bir işiniz düşse, bu düzenbazlara, ahlaksızlara güvenebilir misiniz? Bunun düzenbazlık, ahlaksızlık olmadığını savunan olursa, mantıklı bir argüman öne sürebilirse sevinirim.

Sonuçlarını düşünürseniz akademik ahlaksızlığın yanında karaborsa minik şirin bir kedicik gibi kalıyor.

Duyuru'daki aklıselim sahibi kişiler bile bu şekilde düşünebiliyorsa toplumumuzda zaten bu tür işlerin önünü alamayız. Yeni kuralla tek yapılan bu ahlaksızlığa Duyuru'nun alet olmasını engellemek. Bu vesileyle yönetime hassasiyetleri için tekrar teşekkür ederim.

@elxa: Beni anladığınızı biliyorum. Duyuru'nun bu ahlaksızlığa sebebi ne olursa olsun ortak olmaması bence önemli. Sebepler diplomayı alınca geçer. Sonra sonuçlar başlar ve bazıları hiç hoş olmaz.

bonjurkes, ahlaki olup olmadığını yorumlayarak ilişki sorularını da değerlendirin o zaman demiş. ancak buna katılmıyorum. evet bir üçgen ilişki belki o kişilerden birinin ölümüne bile neden olabilecektir. ama tam aksine o kişi mevcut eşinden ayrılıp yeni eşi ile daha mutlu olabilecektir. bunu bilmek veya takip etmek mümkün değil. burada durumun etik veya ahlaki olarak tartışılması da yanlış olur. şunun için ahlaki olan benim için ahlaki olmayabilir.
ama sosyal yaşantının genel kurallarına göre "çalmak" -hırsızlar dışında- kimse için "ahlaki" değildir. bu nedenle kibritsuyu'nun "ödev yaptırmak isteyene aracılık etmeyiz" demesi mantıklı.
ha o zaman yukarıda bahsettiğim üçgende "pezevenklik" mi yapıyorlar?! dedim ya belki bazınıza göre evet. bazını bu şekildeki metinleri okuduğunda "töbe töbe" diyor olabilir bazınız ise "ben de aynı üçgende kalmıştım" diyerek elinden gelen en ciddi yardımı yapmaya çalışıyor olabilir.
ama kimse "aa yazık ödev yapıp mezun olacak dur yardım edeyim de adam hiç bilmediği bir konuda ödevini versin ve mezun olup işini kursun" demeyecektir. demeyi düşünen varsa da demesin zaten.

sözlerim bonjurkes'e değil onun ortaya attığı fikredir.

Sorun burada neyin etik olup neyin olmadığına kimin karar verecek olması. etik standartlar mı var benim bilmediğim yoksa moderatörlerin etik görüşü mü?
siteyi ve kullanıcıları yasalar karşısında zorda bırakacak duyurular silinsin bu tamam, ama diğer konularıda yasaklamaya başlanırsa bunun sonu gelmez. bütün yasaklar başlangıçta iyi niyetli olarak başlar sonra sıkıyönetime kadar gider. bu tarihte de hep böyle olmuştur. bu ödev/tez konusunda ki etik hassasiyetinizi diğer konularda da gösterebilecek misiniz? yoksa tüm hassasiyetiniz bu ödev konusu mu? yok değilse diğer gelecek yeni yasaklar hangileri?
Yolda para buldum, ne alsam diye sorsa birisi, buna cevap olarak git bakkaldan bira al diyen kişinin cevabı silinecek mi mesela? etikse bu da etik..
o yüzden tehlike yasaklar başladı mı sonu gelmez. bence bu karar yeniden düşünülmeli.. (bilet konusu çok doğru, karaborsacılık çok net tanımlanmış bir yasal cezası olan bir suçtur.)

niyeyse herkes "bize ahlaksız gelen her duyuruyu sileceğiz" dediğimizi zannetti. öyle zannetti ki "size ahlaksız gelen ne, siz ne hakla buna karar verirsiniz" diye tepkiler veriyorsunuz.

"etik standartlar" demişsiniz. evet çok net etik standartlar vardır. biz de zaten bu çok net etik standartların dışında kalan duyuruların yasak olduğunu söylüyoruz.

konu hakkında hiçbir şey bilmediği için para karşılığı ödevini, tezini yaptırıp bu ödevle konu ile ilgili hiçbir bilgisi olmadan okuldan mezun olup meslek sahibi olan adamın yaptığı şey etik değildir.

araba kullanmayı bilmediği halde parayla yerine araba kullanmayı iyi bilen birini sokup ehliyet alan birinin yaptığı da etik değildir.

kendisi sağlıklı olmadığı halde, sağlıklı olmasının çok önemli olduğu bir iş başvurusuna rüşvetle, parayla bir şekilde "sağlıklıdır" raporu alıp hasta haliyle o işe giren adamın yaptığı da etik değildir.

bedava aids testi yaptırabilmek için kızılay'a kan bağışlayan adamın yaptığı da etik değildir. ("aids miyim nasıl öğrenirim" diye soran adama "kızılay'a bağışla onlar test yapar, aids'sen söyler" diye cevap veren adamın cevabını da sileriz)

inşaatı ucuza getirmek için demirden çimentodan çalan adamın yaptığı da etik değildir. ("inşaat yapıcam ama maliyetler çok, nasıl azaltayım" diye soran adama, "demiri azalt kumu denizden çek" diye cevap veren adamın cevabını da sileriz)

yani biraz düşünürseniz neyin çok net bir şekilde etik ve ahlaklı olup olmadığını anlayabilirsiniz. maksadımız ahlak bekçiliği yapıp hoşumuza gitmeyen duyuruları silmek değildir.

örnekleri abartayım:

porno izlemek isteyen adamın duyurusu silinmez. "vay ahlaksıza bak porno soruyor" demeyiz. ama çocuk pornosu izlemek isteyen adamın duyurusu silinir. buna "vay ahlaksız" deriz. kimse de "size ne adamın tercihinde, belki pedo seviyordur" diye savunamaz bu adamı.

cinsel istek duyduğu kızla ilgili soru soran adamın sorusu silinmez. "vay ahlaksız evlenmeden zina yapacak" demeyiz. ama cinsel istek duyduğu kız 12 yaşındaysa ve bunu belirtmişse bu silinir. "size ne, kime isterse ilgi duyar" diye savunulmaz.

belirtmemişse elbette bilemeyiz, her türlü gönül işi sorusunda "yaz bakalım tarafların yaşını da bi bakalım" da diyemeyiz. ama tespit edilebilir durumdaysa, istismar olduğu açıksa, bunların etik ve ahlaki olmayan durumlar olduğu konusunda hemfikir olduğumuzu umuyorum.

Kiritsuyu'nun örnek üzerinden giderek etik'in standartlarına hakim olduklarını gösterme denemesini gereksiz buluyorum. Dünyada yaşanabilecek her ihtimal için bir şey demedikçe, ya da o etik'in standardının kendisini kelimelere dökemedikçe ne bir sonu var bu denemelernin, ne de bir yararı.

kaldı ki o bahsettiği aids'li olup olmadığını öğrenmek için kızılay'a kan verecek adam'lı örnekte, adam aids değil ise, yönetim duyuruyu silerek bir kişinin hayatına kast etmiş olabilir. Haddinize mi düşmüş, sırf aids testi için kan veren adamı yargılamak? adam aids değilse boru gibi kan bağışı yapmış oluyor. kaldı ki bir aids testi'nin maliyetinden haberiniz var mı? adam'ın buna verece parası olmayabilir mi?

"Ben çok etik'im" duruşu, var oluşu gereği binlerce bu tip açmazlara gebedir. tek bir örnekteki açık ile sonsuz senaryo yazılabilirken, örneklerce ben etik standardına hakim'im demek abes'in tanımı olsa gerek. Benzer amaçla ilk yazdığım şeyde "etik olması önemli değil, kimin etiği olduğu önemli" benzeri şeyler söyledim.

Duyuru yönetimi, bu ülkedeki çok fazla yönetimle aynı mantalite'yi paylaşarak; "kural bu kardeşim beğenmiyorsan yazma" (biz sözlük klasiği) diyor, kabul edelim yine seviyesi ortalamanın üzerinde ki, burada bunu konuşabiliyoruz. Ben bu yöneticilerin hiçbirini tanımayarak, en küçük dernekten, en büyük şirkete kadar çok fazla yerde rastlayabileceğiniz bir refleksin varlığını hissettim.

Bir şekilde elde ettikleri "Yönetme Hakkı" onları kendilerine daha güçlü, daha bilgili gösteriyor. Burada yönetici olmak bile esasında bir lütuf, ek iş değil kendini gerçekleştirme projesi. yöneten olarak, yönetilenden daha az etik, daha az zeki, daha az tecrübeli olamaz, öyle olsa idi, siz yöneten olurdunuz, ağlamayın. o zaman etik de biziz, kural da biziz, beğenmeyen de kendi duyurusunu kurabilir.

ya okumaya üşeniyorsunuz, ya anlamamakta ısrar ediyorsunuz. son kez anlatacağım, bir daha da cevap vermeyeceğim.

etik kurallara ne kadar hakim olduğumuzu göstermek için yazmadım onları. "herkese göre değişen ahlak kriteri, kiminin ahlaksız bulup kiminin normal bulduğu durumlar" var, bir de "ahlaksız olduğu herkes tarafından kabul edilmiş, ahlaksız olduğu su götürmeyen durumlar" var. ısrarla "ya şöyle olsa onu da siler misiniz, ya böyle olsa o da yasak mı" diye zorlama zorlama örnekler bulmak için isilik döktünüz de ben bu ikisinin farkını görün diye abartılı örnekler verdim.

çocuk pornosunu veya parası yok diye aids testini kan bağışlayarak yapan adamın yaptığını ahlaklı buluyorsanız ben size hiçbir şey demiyorum. ha bulabilirsiniz, o da sizin ahlak anlayışınızdır, yargılamayız. ama bu sitede de buna müsaade etmeyiz. yani yargılamıyoruz, gitsin ne ahlaksızlığı varsa yapsın. ilk mesajımda dediğim gibi, "BİZ BU AHLAKSIZLIĞA ARACI OLMAK İSTEMİYORUZ". yargıladığımız falan yok yani. ahlaksızlığını bizim aracılığımızla yapmasın istiyoruz bu kadar basit. çocuk pornosu mu izler ne yaparsa yapsın, gelip burada yapmasın, bize ne? izleyeceği şeyi burada aramasın. anladınız?

Tartışmaya "etik" diye başlamak başlı başına bir ham'lık göstergesi. İnternet üzerinden yayın yapan her site gibi, burası da sınırsız özgürlük vaat etmiyor, farkındayız, yaradan o kadar zekayı esirgememiş şükürler olsun. Burada çocuk pornosu yasaklanacaksa, bu "etik olmadığı" için olmamalı, elxa'nın da söylediği gibi istismar ve kanunen suç olduğu için olmalı. söze etik diye girerse insan, işte böyle çıkamaz içinden.

Her özel ve tüzel kişiyi bağlayan kanunlar sizleri de bağlıyor, çok şükür o kadar zekamız var. yasalar ile çizeceğiniz sınırlar sizlerin istediği için koyduğu değil, koymazsa var olamayacağı sınırlar olacaktır. bunu da anlıyoruz, şükür bu kadar da mal değiliz. Bu temellendirmenizi "etik" gibi muğlak bir sözcük ile yapmayı tercih ederseniz, bu sizin yönetsel yetersizliğinize işarettir. En saçma bulduğum yasalara dayanan yasaklara dahi toleransım olabilir, yasağı esasında siz koymadığınız için direkt olarak sorumlusu değilsinizdir. Ne zaman ki "etik" gibi kavramdan yola çıkıp, kendi kriterleriniz ile yasaklar koymaya kalkarsınız, buralara takılan bir sürü insan için nefret objesi olan "ahlak bekçisi" pozisyonuna düşersiniz. keyfinizin kahyasından başka bir ölçütünüz de olmaz haliyle. bu da tebrik edilecek bir şey gerçekten alkışlıyorum.

Sade ve sadece bu sitede yöneticilik yapmaya öyle ya da böyle hak kazandığınız için canınızın istediği hususlarda "BİZ BU AHLAKSIZLIĞA ARACI OLMAK İSTEMİYORUZ" deme lüksünü kendinizde görememeniz gerekmekte. yönetsel sorumluluğunuz, mükemmel olmadığınız gerçeği ile birleşmeli. buradaki belki onlarca, belki binlerce kullanıcının sizin ahlak kurallarınıza göre var olması ya da gitmesi, yapacağını başka yerde yapması talebi olgun olamayışlık, yerini hazmedememe olarak kabul görür nazarımda.

son diyeceğim şey de, sadece aids testi için kızılay'a kan vermeyi normal kabul etmeyi yargılamıyoruz denmiş, hem bu eylemi "etik" olmadığı için yasak ilan edip hem de yargılamamayı nasıl başarıyorsunuz? ortada bir yargı ya da yargılama yok ise bu kararı nasıl aldınız? bal gibi de yargılıyorsunuz, hüküm veriyorsunuz, yasaklıyorsunuz. maşallah yasama, yürütme, yargı tek elde toplanmış. müthiş olgun bir yönetim anlayışı..

hızlı tren yok. eskişehirden ankaraya var. eskişehire kadar hızlı trenle gidip sonra normal trene geçiliyor.
sadece normal tren sanırım 8 saat sürüyor. hiç gitmedim.
otobüs 6 saat sürüyor, şanslıysan 5,5. mola vermezse 5-5,5 saat arası değişebilir.

eskişehirden aktarmalı şekilde gidebiliyorsun. ankara-esk. yaklaşık 1,5 saat, esk- ist arası 4-4,5 saat arası. tcdd'nin sitesi tren saatleri ve yolculuk sürelerini görebilirsin.

anadolu yakasına otobusle en fazla 5.5 saat sürüyor.

kesınlıkle tren tavsıye etmıyorum

tren uçak araba ve otobüs denemiş bir birey olarak.

tren yalan, geç. eskişehir sonrası ölüm. pendik'e 6 saat, haydarpaşa'yı sen düşün..

otobüs, paran kısıtlıysa en iyi çözüm. anadolu turizm, kamil koç ya da varan. tekli koltuklar var 2+1. tv, laptop derken geçer. mis. 5,5 saat ataşehir.

araba, en makul 2. çözüm. molasız 3 saat. mis.

uçak. çözüm budur. 35 dakika. 3-4 hafta önceden bilet bulursan pegasus ya da anadolu jetle otobüs fiyatına uçarsın. 40-70 tl arası.

anormal otesi.

bence normal değil. kendisi sadece yemeğe çıktığım birisi yani öylesine birisiyse hiçbişey demezdim isterse birader desin.

ankarali ise ya da ankara da okudu ise normal.

Evet ankarada okumus ama oylesinie biride degil iste

sevgilisine "hocam" diyen birini tanıyorum (arada bir de olsa)
(bkz: bir arkadasimin arkadaşının basina geldi) hehe..

şefim veya müdür demediğine dua et :) normal değil tabi, o yaşta çalışan bir kadın için ilginç..

çok büyük kabalık etmiş.

edit: üstte yazanların makara yaptığını farzederek devam ettirdim. yanlış anlaşılmasın.

garson için problem yoksa problem yok bence.

Ben sıkıntının ne olduğunu bile anlayamadım. Sıradan bir hitap sözcüğü neden ayıp olsun ki? Not: Ankaralıyım, aydınlatın beni lütfen :)

(bkz: it's always normal in ankara)

bence senin koskoca adam olarak böyle bir şeyi garip bulman , sonra da kalkıp burada sorman daha anormal. Alınma ama ciddiyim, bana da bu anormal geldi.

espriyle karışık laf sokabilirsin hocam nedir bu hocam takıntın falan diye.

odtüde okuduysa ya da odtülü bi grupsa arkadaş çevresi, gayet normal. alışkanlıklardan ha demeyle kurtulunmuyor.

ya ne kabalıgı olacak ben anlamadım ki, daha içten daha değer verir gibi karsısındakine.

odtü'lüdür kesin..

hocam ankara'da herkes birbirine böyle hitap eder. dolmuşa binersin, "hocam şurdan bir kişi uzatır mısınız?" falan dersin. gayet de güzel bir hitap ifadesidir. bunun nesini garipsiyorsun anlamadım ve bana tuhaf gelen senin bunu tuhaf bulman oldu. odtü ve çevresinde dünyanın en normal şeyidir. bir de ikaz etmekten falan bahsediyorsun, yuh.

(bkz: it's a ankara thing)

inanın hiç bir şey anlayamadım. Bunun neresi tuhaf ya da yanlış ki..
arkadaş bunun yanlış olduğuna çoktan karar vermiş de nasıl uyarsam diye düşünüyor. Ben de öğrenciliğimin ilk yıllarında Ankara'da garsonluk yapmıştım. Hocam şeklinde hitap edilmesi gayet normal hatta kibar bile gelirdi bize.
not : ben de ankaralıyım :)

hiç durma bence, çok sıkılırsan hafta sonları uçakla ist.a gidersin. hem tatil modunda gideceğin için trafik kalabalık falan daha az yoracak seni istanbulda..
hatta bahçeli villa olursa arkadaşlarında sık sık seni ziyarete gelir ;)

sakinliği severim, istanbul'un hareketliliğini aramam diyorsan izmir. (ayrıca alaçatı, izmir'in en beğendiğim yeridir.) sıkılınca geri dönme opsiyonun da varsa hiç düşünme derim.

gidin istanbuldan. arkanıza bile bakmayın. arada gelir cefasını çekmeden sefasını sürersiniz, mis.

şimdi aldığından daha fazla ücret vermiyorlarsa şehir değiştirme işi sakat.

artık eksiyi okumadan tek şey söylüyorum GİT...

sıkılırsın. her yiğidin harcı değil yalnız yaşamak.

istanbulu terkedip başka şehirde işe başlayan (ankara-izmir) çevremdeki herkes şimdi daha mutlu ve huzurlu. ben de dahilim buna.

"arkadaş ortamı" bence üzebilir sizi sonunda, istanbulda daha iyi bir iş bulmaya bakın

tabii ki gidin. mesele arkadaşsa orada da bulursunuz. olmadı haftasonları istanbul'a gidip gelmek de atla deve bir şey değil, uçağa atladınız mı bir saat.

pardon iş neydi? gitmeyecekseniz ben talibim :)

gidin tabi yahu düşünmeye bile gerek yok. ama yapabilsem değil, mutlaka sörf yapın.

alaçatı, urla falan güzel yerler. ama kışın çok sakin olur oralar, yaşın gençse genç yaşta tanju okan olursun, emekli hayatı yaşarsın. aman diyem.
bu taraflarda arkadaş ortamın varsa bilmem, güzel geçebilir.

çıkış saatiniz biraz geçmiş. onun dışında hemen hemen her yer aynıdır. bizim banka da size yakın diye biliyorum şube çalışanları için.

bir arkadaşım ekolünden; sabah 9da mesai başlıyor ama tabi 15-20 dakika erken giriliyor. öğle arası 1 saatleri var ama 45-50 dakikada bitiyor. akşam fix 7:30, ayda bir iki kere 7 veya 8 olur. 900 civarı maaşı, ticket 150 civarı sanırım. dil tazminatı var 300-400 gibi de geçiniyor bir şekilde.

Ticket nedir kısaca yazar mısınız?

ticket sodexho gibi yemek kartı demek

www.eksisozluk.com

hangi banka bilmiyorum bahsettiğiniz ama maaş olarak kötüymüş hakkaten.zaten anladığım kadarıyla çok daha yüksek maaşlar olmuyor bu sektörde.birtek ziraat bankasıyla halkbanktan ümitliyim devlet bankaları oldukları için.var mıdır acaba bilgisi olan bu bankalarda hayat nasıldır?

ya finans ya da denizdir,vesselam

ziraatte çalışan bi arkadaşımdan bildiğim kadarıyla hem maaş, hem çalışma saatleri açısından ziraat daha iyi. yalnız büyük şehirlerde servis olduğu için 6 da çıkılıyor genelde ama küçük şehirlerde iş durumuna göre 7-8 arası çıkıldığı daha sık oluyormuş. tam 1 saat öğle arası var. maaşlar ekleriyle falan senin konumundaki birisi için 1800-2000 arasına denk geliyor.
onun bana söylediğine göre devlet bankaları arasında maaş ve şartlar bakımından en iyisi vakıf, sonra ziraat ve en sonda da halk bankasıymış.

arkadaşlar hepinize cevaplarınız için teşekkür ederim.sağolun

sitenin ana sayfası açıldı ürün yok. bu açıldı: www.limango.com.tr

siz siteye giriş yaptığınız için size görünmüştür de bana görünmedi.

siteden sign out olun. öyle link verin.

tamamdır şimdi.

ben çok beğendim.

güzel bence

gerçek deri ve kaliteli cüzdan için fiyatı uygun. genelde daha pahalı oluyor. o yüzden model ve renk hoşuna gittiyse al. ayrıca cepli olmaması da bir artı bence, kıç cebinde kartları kırıyor o tip cüzdanlar.

değil.

hoş.

www.archive.org

işini biraz daha kolaylaştırayım..
www.archive.org

light az sekerli
zero sekersiz

ikisi de aynı bence. Zero daha çok erkekleri hedef alıyor.

Şeker çeşidi farklı diye biliyorum ben. Şekerden kastım çaya koyduğunuz(7 senedir şekersiz içiyorum bu yüzden koyduğunuz) şeker değil.

Hani şu glikoz, sakkaroz falan var ya. O işte. Farklı onlar.

Mesela Coca-Cola'nın normaliyle Light arasındaki farkı da kullanılan şekerin farklı olması yatıyor.

en zararlısı zero, daha az zararlısı light, daha da az zararlısı normal cola.
zararsız olanı ise saf su.

coca cola light 1 cal
coca cola zero 0 cal

zeroda lighttan farklı olarak aspartam ve asesulfan-k'nın yanında suklaroz da var.(Bunlar şeker yerine kullanılan yapay tatlandırıcılar
zero ve light kalorileri aynı, 100ml'de 0.2 kcal.
ayrıca zero'nun kafeini daha az (Yaklaşık %25 daha az kafein)
Kaynak: www.coca-colaturkiye.com.tr
www.coca-colaturkiye.com.tr
Benim kendi düşüncem, light isminden dolayı diet kola içmeyen erkek müşterilere hitap edebilmek için çıkardılar, tamamen aynı olmasın diye ufak farklılık yaptılar içeriğinde.

gercekten 0 kalori mi zero.pek inanasım gelmedi.amerikanın oyunu bunlar

bu gün içersin light, yarın giyersin tayt.

ikisi de aynışey hiçbir farkı yok. erkeklerin 'light' kelimesine karşı alerjisinden dolayı ortaya çıkan bişey. 'hacı bana ordan bi light kola yolla' diyen bir türk erkeği gördünüz mü

45 liradan satıyorlar, o zaman seçtiğin renk olan kayış gelir. ileride istediğin başka renk kayış alabilirsin. bi ara kayışlarını da kampanyayla satmışlardı 15 lira gibi bişeydi.
yalnız farkettiğin gibi bunun kayış ayarı yok, yani bileğine dar ya da bol gelirse ayarlama şansın yok. gerçi iade edersin o zaman da..
bileklik gibi falan takacaksan al ama bir saat olarak çok iyi değil. ben almazdım..

şifrende büyük/küçük harflere dikkat et, belki değiştirken capsi açık unuttun.
ben çok şifre değiştirdim ama böyle bir sorunla karşılaşmadım, ama devlet dairesi işte vardır kesin böyle bi sorunu..
e-imza kullanıyorsan onunla gir, çok daha kolay oluyor ve daha çok özelliğini kullanabiliyorsun sitenin.

aynı olay bana da oldu. şifremi çok iyi bildiğim halde kabul etmedi. gittim 10 TL'ye yeni şifre aldım.

mesela bende eminim şifreyi doğru girdiğime ama yanlış diyor. bu işte bir ipnelik var. 10 tl ye yeni şifre alıcaz mecburen

kesin sorun var bende giremiyorum.

aboo ben de giremiyordum. şimdi gidip alacaktım ptt'ye.

bence acele etmeyin bir iki gün bekleyin,
peder şifreyi alıp getirdi, şunu düzgün yap kaybedince 10 tl veriyormuşuz beni bi daha uğraştırma dedi, ben de değiştirdim şifreyi sonra gireyim dedim hemen baktım girmiyor, ulan dedim anında rezil olduk pedere, bir işi beceremedik, ama bir yandan da emindim şifreyi doğru girdiğime. iki gün sonra tekrar denedim giriverdi. sorun sistemde yine muhtemelen.

herkes kapatmayın yanarken daha çok gaz çeker diyor ama ben inatla geceleri yatarken kapatıyorum, üşüyünce açıyorum karşı komşum hiç kapatmıyormuş 38 de rolantide takılıyormuş üşüyünce veriyormuş gazı... faturalarımız arasında 30 lira fark var ona 120 lira geldi bene 90...

hiç kapatmıyorum. peteklerle de hiç oynamıyorum, 40 derecede kullanıyorum, sıcaklık tam istediğim gibi oluyor ve ortalama 90 tl ödüyorum. ev 120 m2
açıp kapatınca elektrikli şofbenlerdeki gibi hızlı ısıtma çabasından ötürü çok yakar diyor herkes.
(bursa dan bildiriyorum)

aklim almiyor birinde sabaha kadar da olsa yanacak 38de tutacak o suyu
birinde gunde 10saat kapali olacak

ve 10saat calismayan daha az yakacak, cok ilginc

evin günlük ortalama sıcaklığını ölçebiliyor olsanız, hiç kapamazsanız daha yüksek çıkar, geceleri kaparsanız daha düşük. sonuçta evin ısı kaybı değeri sabit, verdiğiniz ısı değişiyor.
tasarruf istiyorsanız kapatın, konfor istiyorsanız açık tutun.
50-100 tl arası bir fiyatla kombinize termostat taktırabilirsiniz, iç sıcaklığa göre ayarlayınca o kendisi açar kapar. en iyi çözüm bence budur çünkü siz sıcak oldu kapayayım, soğuk oldu açayım desenizde onun kadar sık aralıkla ayarı değiştirmezsiniz.
gece yorgan altında olduğunuzu düşünerek, kapayıp yatın bence.(evin yalıtımı çok kötü, hava çok soğuk değilse). aslında zaman ayarlı priz alıp 12 de kapayacak sabah 6 da açacak şekilde ayarlarsanız, sabahları sıcak yataktan soğuğa çıkma sendromunu azaltır :)
ev çok büyük değil ve yalıtımı iyiyse, 3-4 saatten fazla evde kimse olmayacaksa çıkarken kapayabilirsiniz.

Ek olarak kombileri araba gibi düşümeyin, yani araba motorları genelde en verimli düşük devir, 90km/h hızda en az yakar ama kombilerin yanma odası en yüksek kapasitede en verimli çalışacak şekilde dizayn edilmiştir. bunun etkisi sizin durumunuzda çok fazla değildir ama küçük bir eve çok yüksek kapasiteli kombi alıp en düşük ayarda bile ısıtma çok yeterliyse(soğuk havalarda), o kombi yerine uygun kapasitelisi seçilip, yüksek ayarda çalıştırmak daha ekonomik olacaktır. en azından teorik olarak :)

içerdeki oksijen miktarı yetersiz olabilir. Açıp bir havalandırın içeriyi.

bazı dedektörler lng/lpg ölçer, bazıları karbonmonoksit. gaz alarmınızın cinsine bakın ondan sonra bakın sorun nerede diye. yalnız bu aletler genelde çin malı, çabuk bozulan şeyler olduğu için belki de alet bozuktur..
osuruktan nem kapmak gibi olacak ama metan gazını(ki metan lng/lpg içindeki propana yakın bir gazdır ve alarm onu patlayıcı gaz olarak algılar) algılayarak ötmüşte olabilir, gayet de mantıklı..

Pili bitiyordur.

gece yarisi nargile icerken o alet otmeye basladi. eve yeni tasinmistik karbonmonoksit cihazi oldugu aklimiza gelmedi. dumandan sandik. iceriyi havalandirdik fakat susmadi. sonra 177 dogalgaz yardim hattini aradik da operator pilini kontrol etmemizi soyledi. pilleri degistirdk sorun cozuldu.

Osurukta CH4 (metan) olduğundan ve doğalgazda %70-90 oranında CH4 (metan) dan oluştuğundan dolayı ötebilir, doğru tahmin etmiş arkadaşınız.

17 yıllık binadaki kolonu emlakçının hatırlamasından çıkarılacak sonuç: emlakçı yalan konuşuyor.
Elinizdeki mimari projedir muhtemelen. O kolonun olduğu yerden geçen yatay ve düşey çizgileri (aks) not edip binanın betonarme projesine bakmanız daha sağlıklı, bizim mimari ve betonarme projeler birbiriyle pek örtüşmez, adettendir.

Aldığınız aksları (3-A, 2-D gibi) betonarme projesinden kontrol edin. Kolon var mı yok mu diye. Mimari projede kolonların içinde çapraz tarama vardır.
Baktınız projede var, yerinde yok: sıkıntı.

yolla bakayım ben.

ben de bakabilirim yollarsan.

çatıyı sonradan kaçak olarak yapmış olabilirler, yada en üstteki teraslı küçük bir dairedir, teras üstü sonradan kapanarak büyük daire haline getirmiş olabilirler.

Oncelikle ilgilenen herkese cok tesekkurler. Bakabilecegini soyleyen arkadaslara birazdan gondereceğim kat planını. Ben dayanamayıp evin sahibiyle konustum. Hanımcağız bir bir anlattı saolsun. Evin ilk yapım asamasında rica ile mutahite son katı 2 oda yerine tek oda yapmasını ıstemiş. Bu sebeple hic o kolon oraya konmamıs ancak planda bu sekılde kalmıs. Daha sonrasında da proje onaylatılmıs ama sankı kolon var da sadece duvarlar yokmus gibi.

Kısaca ev ilk yapımından itibaren bu sekilde planlanmış. Ancak ne hikmetse kolon plandan çıkartılmamış. Bir iki inşaat mühendisi arkadasla gitmeden konuşmuştum. kesilmişse riskli demişlerdi çatı katı olsa bile ancak hiç yapılmamış olması ve bu şekilde yaklaşık 20 yıldır bir sıkıntı gostermemesi gorece icimi rahatlattı.

Sizce haklı mıyım?

@gaia:
çatıda sonradan kapanma yok ilk halini muhafaza ediyor o anlamda.

abicim bunlar mimari bize statik lazim..eski mimari projelerde kolonlar gosterilmez genelde.

bu yolladıkların mimari proje bile değil zira mimari projelerde bile kolonlar belirtilir ve içi 45derecelik açıyla taranır.
tahmini olarak şunu söyleyebilirim ki, belediyeye onaya giden projede kolon gösterilip, uygulama aşamasında o kolon-lar çatı katının altında sonlandırılmıştır. kontrol sistemimiz o zamanlar olmadığı için de ortaya çıkmamıştır. sonuç olarak çatı katı bile olsa, bina 20 yıllık bile olsa taşıyıcısız yani sizin dilinizle kolon-kirişsiz yapı olamaz. inşaat mühendisi arkadaşlarınıza inanın, doğru söylüyorlar...

ne yazık ki gg değil bence. hakaret yok. haksız eleştiri var.

ne yazık ki gg değil bence. hakaret yok. haklı eleştiri var.

"güçsüzlüğün, pısırıklığın kitabını yazmış ve türk siyasetindeki en etkisiz ana muhalefet partisi lideri unvanını kesbetmiştir"

"recep tayyip erdoğan'dan recep diye bahsetmesi irtifası hakkında bir bilgi verebilir."

sanırım bu kısımlarını hakaret olarak değerlendirdiniz ama bence burada ağır eleştiri var, hakaret yok. bilmiyorum hukukçular ne der...

evet bence de hakaret yok, haklı/haksız eleştiri ve doğru/yanlış tespitler var.

bence de gg değil ama bir yandan da tayyip'in başlığına "pısırıklığın kitabını yazmış" yazsam silinir gibi geliyor.

markaya göre değişiyor. mesela bosch grubu(bosch/siemens/profilo) ve samsung beyaz eşya ücretsiz kurulum yapıyor.

hiç kıvılcım yoksa taşı bitmiş olmasın?

Yağ sürtünmeyi azalttığından taş olsa bile kıvılcım çıkmayacaktır, bir kaç liraya taşını değiştirtebilirsin. Bir şey olmaz, müsterih ol.

çakarken çevirdiğin disk gibi olan yeri tel fırça ile temizle,fitili gazıyla ıslat, taşı değiştir düzelir heralde

mekanik alet o yağ bulaşmayla bozulmaz raad ol. önce dedikleri gibi yak. olmazsa taşı değiştir. olmazsa fitili değiştir. olmazsa bir tane zippo satıcısına git mümkünse aldığın yer olsun içini değiştir. benim aldığım yer bedavaya değiştiriyor ama bazı yerler 5 tl istiyor. raad ol yani.

taşı ters çevirsen bile düzelir.

hamama git veya küveti sıcak su doldurup içine gir, yarım saat falan otur. kesinlikle iyi gelecektir.

Hamam yasak, sıcak sunun göbek kısmına uzun süreli teması yasak. sauna yasak.

hamile masajı/yogası geliyor aklıma bir tek... reflüyle birleşmesi çok fena olmuş.

kas sıkışan nokta sırtta olduğuna göre akan sıcak suyu sırtınıza tutsalar göbeğinize gelmez. bebeği etkilemez diye düşünmekteyim. umarım mantıklıdır.
birisinden rica etseniz akan sıcak suyun eşliğinde o noktayı hafif hafif ovsa acaba zararı olur mu?

@kedili madam, ev ortamında denedik onu, olmuyor, bir de erken doğum riski olduğu için çok sıcakla temas etmemem gerekiyor. sırt sıcak göbek soğuk derken bu sefer hapşurmalar başlıyor, hapşurma kasılmayı tetikliyor vs. son 5 haftam ama artık dayanacak takatim kalmadı.

"run for" diye anladım ben.

anchor değil di mi? run for evet sanki.

rentts +1
who plans to run for.. diye gidiyor

torpido gözü iç kısmına yapıştırılmış küçük bir etiket olması lazım,orada yazar.son çare yetkili servis ki söylemeye gerek bile yok.

aracın kullanım kılavuzuyla falan gelen kitapçıklardan radyoteyp için olanının içinde yazması gerekir, ayrı bi kart üstünde falan yazıyor da olabilir. bulamazsanız servise götürüp oradan yeni kod isteyeceksiniz.(servis: yetkili servis)

Ofiste buldum kılavuzu, ve içindeki etiketi. Teşekkürler yardım için

satıcı %100 feedbackle güvenilir gibi, ama ürünün fotoğrafı kendisine ait değil, ürünün kendi çektiği fotoğrafını iste sipariş vermeden önce.

menisküs için kesin bi mr çekerler de gerisini bilmem. rontgen sadece kemik yapısını gösterir.

röntgen değil MR'da çıkıyor genelde o tip şeyler. Menisküs değil de yan bağlar, çapraz bağlar gibi durumlar var. yırtılması var, zedelenmesi var. nasıl bir doktormuş o MR çektirmeyi bile düşünmüyor henüz?
Belki gençsin ve en fazla zorlamışsındır diye düşünüyor olabilir. Gençlerde bu tip yaralanmalar kolay telafi edilebiliyor. Benim bağlar koptu sandım ama düzeldi misal yıllar önce.

aynı olay önceki yaz başıma geldi halı sahada dizimden çatır çutur bir ses geldi, dizde bir boşlu hissi falan oluştu gittim doktora o saf da aynen sadece röntgen çektirdi ve zorlamışsın dedi. bandajladı gönderdi, aradan bir yıldan fazla geçti hala tam çömelemiyorum(sıçar poziyon yani).

@sertunsuz Ön çapraz bağların bile kopmuş olabilir. Merdiven inerken dizin öne gidiyor hissiyatı oluşuyor mu? ya da sürekli dizinde güvensizlik hissi?

karnım doymak bilmedi;

güvensizlik hissi olaydan sonra bir ay boyunca oldu. şimdi sadece çöktüğümde sıkıntı oluyor diğer dizime göre ama çok az söylemesem anlaşılmaz gibi.

ben onun üstüne bu yaz tekrar maç yaptım ikinci maçta tekrar bi sanki diz yerinden çıktı tekrar oturdu gibi oldu orda bıraktım zaten artık ( kaleciden dönmüştü top vurayım diye hamle yaptığımda oldu)

ama allahtan yürürken koşarken merdiven inip çıkarken bir sorunum yok.

hem benzinli hem otomatik hem de az yaksın istiyorsan direk honda jazz diyorum. bagaj ve iç hacim olarak da polodan büyüktür.

şehir içinde 9lt yakarsın. şehirler arasında 100km sabit hızla 5.5lt

gider göstermek için yapmış olabilirler, şimdi ses çıkarma işten ayrılırken falan toptan istersin :)

daha pratik olması için straforları yapıştırabilirsin. beyaz olanlardan değilde(ambalaj kutularının içinden çıkanlar) renkli ve sert olanlarını tercih edersen dağılma olmaz. duvar yüzeyi çok pürüzlü değilse kolayca yapıştırırsın. hatta sonradan pano olarakda kullanabilirsin :)
yok estetik olarakda güzel gözüksün dersen sonradan üstüne alçıpan koyup boya ile diğer duvarlar gibi gözükmesi de sağlanabilir.
tüm bu malzemeleri koçtaş, bauhaus gibi yerlerde kolayca seçip alabilirsin.

bundan lazım sana koçtaşta falan var.
goo.gl
bak bu da bilimsel bir makale :)
goo.gl

inşaat malzemesi satan yerlerin hemen hepsinde vardır, özellikle bilmem ne yapı malzemeleri filan der ya tabelasında, oralarda bulabilirsin.. kolayca yapıştırabilirsin ve işe yarar..

@rm hocam matkap falan zor iş, elimin hamuruyla hiç sanmıyorum (:
peki yapıştırdıktan sonra geri sökmek mümkün mü? sökülürse iz kalır mı? öğrenci evindeyiz, malum kiralık. ev sahibiyle papaz olmayalım sonra.

fiyatını da şundan sordum, decathlon'dan almış olduğum 0.5 mm'lik bir mat var ve o bile yerdeki soğuğu tamamen kesiyor. 7 tl'ye almıştım. eğer ondan pahalıysa hiç straforla falan uğraşmam, gidip 3-5 tane mat alırım diye düşündüm.

su ihtiyacını sütten aldığı için içmiyor olabilir. 2 aylığa yaklaşmış kedin, bence kaliteli bir yavru kedi kuru mamasına geçebilirsin artık.

7 haftalık kedi su içmesi için erken.(sınır) yani insan bebek gibi düşünün. süt varken gerek duymaz. "çiş"i düzenli ise sorun yok. ama çiş de yapmıyorsa (veya az ise-günde 2-3 kez yapmalı) o zaman sorun. biberonla verdiğiniz suya başladığına göre zamanla su da içer ve sütü de bırakır.

Juno Reactor & Don Davis - Navras
www.youtube.com
matrix'den, bi önceki şarkı da matrix'den di..

www.tuder.net

ortada hiçbirşekilde karşı tarafın hilesi, hatası gibi bir durum söz konusu değil anladığım kadarıyla. doğru anladıysam hukuken başvurabilceğin bir yol yok. tek yol karşı tarafı ikna etmen. not: hukukçu değilim hukuk derslerinden hatırladığım..

dershanelerde eğitim başlamadan iptal edebiliyorsun sanırım. önce dershaneye git bi konuş, olmazsa dershanenin bağlı bulunduğu ilçe milli eğitim müdürlüğü, özel öğretim kurumları kısmına gidip derdini anlatırsan çözülür diye düşünüyorum.
hatta ilgili yönetmeliği buldum. madde 9,2. kısım , d bendinde senin durumununu içeriyor.

Ücretlerin iadesi

MADDE 9 – (1) Aşağıda belirtilen sebeplerden bir veya birkaçının oluşması hâlinde kurumdan ayrılanların, ayrılış tarihinden sonraki aylara, günlere ve saatlere isabet eden ödenmiş ücretleri iade edilir.

(2) Ücretlerin iade edilebilmesi için;

a) Okullarda, öğrencinin başka bir kuruma nakli,

b) Sağlık raporu alarak öğrenci ve kursiyerin sağlık sebebiyle kurumdan ayrılması,

c) Kurumun kapanması,

ç) Kurumun eğitim-öğretim ortamının olumsuz yönde değiştiğinin tespit edilmesi,

d) Kurumların öğretime başlamasından önceki bir tarihte veya öğretim süresi altı aydan fazla olan kurumlarda öğretime başlanmasından bir ay sonra öğrenci ve kursiyerin herhangi bir sebeple kurumdan ayrılması ve ayrılmak için müracaat etmesi,

e) Kursiyer ve öğrenci velisinin, öğrenci ve kursiyerin kurumda okutamayacak duruma düştüğünün, resmî kurumlarca belgelendirilmesi

gerekir.

(3) Kurumlara yeni kaydolan öğrenci ve kursiyerlerden; ilköğretim ve ortaöğretim okullarında öğretim yılı, diğer kurumlarda dönem başlamadan ayrılanlara, ödemiş oldukları ücretin yüzde sekseni iade edilir.

(4) Eğitim-öğretim başladıktan bir ay sonra ayrılanlardan bir aylık ücreti alınır, ücretin geri kalan kısmı iade edilir.

içinde nicht geçen aklıma gelen tek rammstein şarkısı stirb nicht vor mir.

benim de aklıma ohne dich geldi. o olmasa bile dinleyin zaten :)

ikisi de değil ne yazık ki... stirb nicht vor mir'i daha çok andırmakta.

Wut Will Nicht Sterben (Puhdys & Till Lindemann)
bak bakalım bu mu?

al sana eksenin 12 den sonra çaldığı şarkıların listesi, sanırım aradığın jansen - muedigkeit, hatta kesinlikle bu. süper şarkıdır.
25:08 Cat Power The Greatest
25:05 U2 Stateless (Million Dollar Hotel Soundtra
25:04 Led Zeppelin Misty Mountain Hop
24:53 Jack Dress You In The Mourning
24:48 Explosions in the Sky Have You Passed Through This Night?
24:45 Big Star Thank You Friends
24:42 Guillemots A Samba in the Snowy Rain
24:33 Stateless Down Here
24:31 Catatonia Arabian Derby
24:24 The Mekons Honeymoon in Hell
24:19 A Camp Silent Night
24:14 Jansen Muedigkeit
24:06 Michael J. Sheehy So Long Sorrow Town

Bilgisayarının marka/modelini bilmiyorum ama bu iş BIOS'tan hallediliyor. Bi ayarı "Disable" yapıyorsun.

o kadar alengirli mi yahu ?

ayrıca ben iki işlevini de kullanmak istiyorum belki. bu tuşları çalışır hale getirmek için başka bir tuş kombinasyonu yok mu ?

diğer işlevleri için bi fonksiyon tuşu olmalı, ona basılı tutarak f'lere basınca diğer işleve geçmeli. benimkinde Fn diye bi tuş mesela

İşte o ayarı disable yaptığınızda. F tuşları normal işlevini görecek. Diğer işlevler için (ses kısma,açma vs.) FN tuşuna basıp F tuşlarına basıcaksınız. Yani tam tersine dönmüş olucak.

FN tuşunu kullanarak basarsanız refresh filan fonksiyonları çalışır. bazı modellerde öyle yapılıyor artık, ses/ekran parlaklığı açma kısma falan daha çok kullanılıyor diye.

oldu lan.

Valla pek bilgim yok ama güzel sorular olduğundan bi fikir yürütmeyi deniyim.
Filmleri dağıtım şirketlerinden kiralıyorlar diye biliyorum, yapımcı dağıtım şirketinden parayı alıyor.
1 yıl sonra dağıtım şirketi verirse veya özel istekle isterlerse yeniden kiralıyabiliyorlar sanırım. yani para akışı şöyle olmalı.
Senin paran>sinema>dağıtım şirketi>belki uluslar arası dağıtım şirketi>stüdyo>yapımcı.

bildiğim kadarıyla kiralama değilde, izleyici başına belli bir ücret ödüyorlar.

amcan eskiden sinema işletiyordu.. hatırladığım kadarıyla filmler haftalık kiralanıyor, taş..klı filmler günlük..

filmi ne zaman vizyona sokacağın da fiyatı etkiliyor. mesela dünya ile beraber mi girecek, bir hafta sonra mı girecek, senin ülkende gösterime girdikten sonra mı göstereceksin vs..

toplu dağıtım anlaşması olan firmalarla anlaşırsan fiyatların değişiyor. parayı her türlü peşin veriyorsun, filmi aldıktan sonra istersen bir kere oynat ama haftalık ücretini ödersin.

tamamen atıyorum ama gişe filmlerinden birinin kopyasının haftalık 10 bin euro dan az olduğunu sanmıyorum..

bir de benim bildiğim kadarıyla ellerine geçen 35mm'lik filmleri gösterim süreleri bittikten sonra imha ediyorlar.

yapımcı şirket süre kısıtı koyabiliyor mesela Star Wars 1-2-3 için, tam emin değilim ya bir yada iki haftaydı gösterim süresi. Lucas anlaşmayı öyle yapıyordu.

batmande asansör vardı ama tabi hayal gücünün sınırı yok hele ki çocuksa :)

Elevator Action olabilü mü?

en.wikipedia.org

commodore 64 dediğin, atari 2600 olmasın?

amiga 500'de vardı öyle bir şey sanki. asansörle iniyorsun sürekli ajanlar falan çıkıyor. güzel oyundu.

impossible mission olma ihtimali yüksek.

(bkz: wizard of wor)

@justaddwater
Bence de impossible mission

yaşa hocam impossible mission, gözlerim yaşlandı valla

eskilerden ne kadar eski ? clutch - electric worry diye bir şarkı var nakaratında vamanos vamanos diyor o olabilir mi ?

www.youtube.com

notorious olmasın?

freebird5406_2 haklısın taşaklısın kardeşim çok teşekkürler!!

4-5 alışveriş de hiç sorun yaşamadım. ama kargo tarihlerine çok dikkat etmedim, yani yazılan tarihde kargoya verdiler mi vermediler mi bilmiyorum.