o kadar elektrigi uretebilecegini sanmiyorum. bir de sadece bisiklet olan salonun musteri bulmasi biraz zor.

kira da salonun masraflarına dahil değil mi?

kurufasulyeci açıp osurukla metan üretip satsan daha çok para kazanırsın.

Onun yerine belediyeler bedavaya halka acik alanlarda yapabilirler. Boylelikle herhangi bir elektrik de gerekmez.

Belediyeler mi? Ne diyorum ben ya...

haci fikir olusmasi acisindan soyluyorum, normal surdugumuz bisikletlerde dinamo ile ondeki lambayi yakabiliyoduk cuk kadar biseydi. koskaca spor salonu elektrigini nasil karsilayacaksin:)

bir muhasebeciyle çalışmak zorundasınız. özel olarak şirkete mali müşavir tutmak zorunda değilsiniz.

Bildiğim kadarıyla beyanname vs göndermek icin onların onayı gerekıyor. İlgilenirsen tanıdık smmm var.

kibritsuyu'na sormak mantikli olabilir, kendisi mali musavir ve defter aradigini yazmisti gecenlerde. Yani lazim olup olmadigini bilir, lazimsa da isini halledebilir.

www.eksiduyuru.com

bahsedilen "çiğ", "çiğ et" ise vahşi olmuyor mu o beslenme düzeniyle köpekler? bizim otopark nöbetçiliği için beslediğimiz köpeği aldığımız eğitmen çiğ etle beslememizi söylemişti çünkü.

köpek çiğ et yemekle vahşileşmez hocam.

ha tabii hayvanın önüne kan revan içerisinde kalmış tavuk atar, onu avlamasını sağlarsın, o zaman iş değişir.

parazit yapmaz mı?

az önce bir duyuruya yazdığım cevabı yapıştırcam buraya, üşenirseniz diye tek tek cevap da vercem ama:

selam. ben barf konusunda ötmeye geldim.
çiğ er parazit yapar. çok doğrudur bu ama hangi çiğ et parazit yapar? senin kendin yemek için aldığın et parazit yapmaz. neden yapsın? temiz etin neyi parazit yapacak?

ben bir süredir kedilere de köpeğe de kuru mama veriyordum. geçen gün bir arkadaşın köpeğinin böbrek rahatsızlığından öldüğünü duydum dünya başıma yıkıldı resmen. kuru mama biliyorsunuz böbrek rahatsızlıklarının bir numaralı sorumlusu. o yüzden silkelendim kendime geldim ve barfa dönmeye karar verdim. köpek barfıyla ilgili çok fazla bilgim yok, yeni yeni öğreniyorum, köpeği yeni sahiplendim sayılır zaten. bu ara fiyat araştırması aşamasındayım, en ucuz ve düzgün eti nerden bulabilirim diye bakıyorum. birkaç güne başlarım mama yapmaya.

-yavru itinizi taze sebzeye alıştırmak için ödül olarak meyve verin.
-şişko köpekleri zayıflatmak istiyorsanız patates ya da ayva yedirin. tok tutar açlığı aklına düşmez gebeşin.
-eniklerde ortalama vücıt ağırlığının %6sı yetişkinlerde %2si veriliyor günlük olarak. obezse olması gereken kiloya göre hesaplıyorsunuz yiyecek miktarını, bu da notum olsun.
-köpek barfında %50 kemikli et %20 löp et (dana akciğer löp ettir diye okudum bir yerde ama doğru mu emin değilim, bilen?) %5 sakatat (bunu abartmamak lazım diyor herkes henüz sebebini araştıramadım) %15 sebze olmalı.

sebze konusunda kısıtlama yok. köpekler için zehirli olan sebzeleri öğrenip onlar dışında her şeyi koyabiliyorsunuz. -brokolinin aşırısı zehirleme yapabiliyormuş ama abartmayınca sorun yok-
-ayrıca çiğ yumurta sarısı ve pişmiş beyazını verebilirsiniz (çiğ beyazı tüyleri dökebiliyor egzama yapıyor vesaire, bilimsel açıklaması vardı bunun) yoğurt peynir gibi kalsiyum kaynakları da bir numaralı yan besinleriniz olsun.
-günlük mama miktarını ikiye bölüp verebiliyorsunuz ama bunu tam olarak uygulamayan çok insan var. günde 750 gram mama yemesi gereken hayvana 500 gram mamayı sabah verip akşam 250 gram tavuk/balık vesaire vermeyi tercih edebiliyorlar.
**kedide çiğ balık ağız kokusu yapıyor, tablet bulundurmak isteyebilirsiniz
**sebze yemeyi reddeden kedi köpek için sebzeyi yedirebilmek için kemiği haşlayıp suyu sıcakken sebzeyi içine atıp bekletiyoruz.
**arada bir köpeğe pirinç vermek iyidir ama beyazı midesini zorlar esmerini veriniz. bunu da tavuk ya da suyuna lapa yapıp veriyomuşuz. pirinç paalı diyen bulgurlan yapabilir. yulaf falan da atın lapaya iyidir. ama arada bir bu.

benim en çok takıldığım nokta sarımsak oldu. kedi köpeğe sarımsak verilmez benim bildiğim ama köpekte sarımsak tüy dökmeyi azaltıp paraziti engelliyormuş dediler? kedide de böyleymiş hatta. çok ihtilaf var bu konuda. araştırma üzerindeyim hala.

kedinizi köpeğinizi çiğ besleyin. uzun yaşasın!

www.minikdostum.com

tr.wikipedia.org

sonuç: çiğ et ile beslemeyin,mama ile besleyin, vahşileşir, tüyleri sağlıklı olmaz vs söylemleri sadece modern hayatın çalışan insanı için mama ile beslemenin daha kolay olmasından ve mama sektörünün kandırmacasından öte değildir. ama şöyle bir şey var ki, çok yoğun protein de zaman zaman kaşıntı yapabiliyor veya döküntüye sebep olabiliyor. ki zaten doğadaki hayvan bunu ot yiyerek dengeliyor.

zaten insanlarda olduğu gibi hayvanlar da paraziti sadece yediklerinden almazlar. dışarıda yaladıkları, kokladıkları önceden dışkı bulaşmış çim bile bunun için yeterli. parazit hapını her şekilde arada tekrarlamakta fayda var.

edit: mutevazi detaylı yazmış zaten

@shubulubapshubaptishaluva, @hayat aklini konusacak bir filozof uret; çiğ et vermekle mama vermek arasında bir fark yok, hayvanı avlamaya yönlendirmiyorsunuz çiğ et vererek, tabi mackinawın dediği gibi eğer hayvanın önüne kan revan içinde bir hayvanı atıp avlamasını sağlarsanız vahşileşir. onun dışında şehir efsanesi.

@neferkitty parazit yapmaz, senin güvenip aldığın et neden pis olsun da parazit yapsın? o da hep hurafe. bir kedinin evde avladığı sinekten parazit kapması barftan kapmasından çokk çok daha yüksek. itler için de, sokakta sağı solu yalamadığını söylemeyin bana, sizin verdiğiniz tertemiz etten mi parazit kapacak onlardan kapmayıp da?

geçende bir arkadaşın köpeği böbrek hastalığından öldü ve malumu aliniz böbrek hastalıklarının en büyük sorumlusu kuru mama. ben ara vermiştim barf hazırlamaya ama bu haberden sonra adeta kendime sövdüm, yeniden mama yapmaya başlıyorum.

bu da @kaymaktutmayansicaksut

hayvanımızın tüyü pasparlak, kendisi musmutlu olsun diye kediye hazırlarken mamanın içine bulgur koyuyoruz, köpek için de arada bir bulgur pilavı yulaf lapası yapıp veriyoruz. ya da tam buğday ekmeği. barf yaparsak ot da yediriyoruz zaten hem <3

bu arada geçen gün tecrübeli bir köpek sahibi ablamızdan köpeğe parazit için sarımsak yutturduğunu, ilaca gerek kalmadığını duydum. daha araştırmasını yapmadım. bilen eden varsa beni aydınlatabilir.

@mutevazi :)) bizimki zaten bulgur pilavının hastası, doğrusunu biliyormuş bizim it. :) haşlanmış yağsız nohut, kuru fasulye(araştır bunları da bir istersen, sebebini bilmiyorum neden bu denli seviyor), bezelye, portakal, salatalık, elma, karpuz, havuç vs yiyor. hatta zaten gözlemlediğim kadarıyla içgüdüsel olarak ihtiyacı olan şeyi biliyor ve onu yiyor.

bu arada patates zararlı diye biliyorum ben, ona ben de bakayım netleştirelim olmadı

Pismis tavuktan baska bir sey yemeyem manyak bir kediye sahibim, mumkun degil.

@fortisvita dalak yedirmeyi denediniz mi?

@fortivista tek tip beslenen kedilerin obeziteye daha yatkın olduğunu biliyor muydunuz,?
marketten tavuk ciğer yürek alın, normalde yediği tavuğun içine azar azar karıştırarak alıştırın. sonrasında tavu suyunda sebze haşlayıp vererek sebzeye alıştırın, çiğlerine de sonra geçersiniz...

Hayvanin obezite ile uzaktan yakindan alakasi yok. Hatta bu aralar incecik kaldi. Yeni apartmana tasinmamizin verdigi huzursuzluk, yeni evin daha sicak olmasi vs de etkili tabi. Tavuga ciger-yurek zaten ekliyoruz, onun haricinde vitamin-kalsiyum vs de ekliyoruz ama arkadas, islak mama filan verdigimizde hayvan resmen onun yemek oldugunu anlamiyor. Uzerine parmesan dokmeyi denedik, parmesani yalayip gidiyor.

barf ya da çiğ beslemeyle ilgili ingilizce çokça kaynak var. hatta genel olarak düya çapında veteriner birlikleri vesaire de çiğ beslemenin hayvanlar için daha iyi olduğunu kabul ediyor. türkiyedekiler hala mamadan yana ama genel olarak 20 yıl öncesinden geliyorlar zaten...
bir de bizim veterinerimiz çiğ kırmızı ette bakterilerin çok çabuk ürediğini, barf besleyeceksek bile kırmızı eti et ve balık kurumundan taze almamızı, tavuğu da mümkün olduğunca kırmızı etten uza taraftan almamızı söyledi. aklınızda bulunsun.

akciğerin sakatat olduğunu biliyordum birkaç kaynakta löp et diye okudum ama akademik makale değillerdi pek güvenemedim işte.

bir de arada verip denemek pek uygun değil çiğ besleme için. mama ya da pişmiş yemeğin sindirim süresi daha kısa, çiğ et neredeyse iki katı sürede sindiriliyor onların. iisi sistemde arıştığı zaman mama olması gerekenden uzun süre vücutta alıp zehirlenmeye sebep olabilyor. en uygunu iyice düşünüp taşınıp karar verdikten sonra temelli çiğ beslemek.

soğan zararlı diye biliyorum ben de bu arada.

VET.HK.BABADAN ÖNEMLİ NOT:Her ne kadar kedi ve köpekler bağırsak yapıları ve sindirim sistemleri gereği çiğ yemesi gereken hayvanlar olsa da akciğerler kesinlikle pişirilmeli. enfeksiyon kapmış olması ve hayvan kesilirken fark edilmemiş olması ihtimali çok yüksek. biz evde konu akciğer olduğunda riske girmiyoruz Karamel de çok sevdiğinden. Anca babam kontrol edip sağlıklı olduğundan emin olduğunda çiğ veriliyoruz. Bundan emin olacak bilgi ve tecrübeye sahip değilseniz, sadece akçiğeri pişirin.

biz kendi aldığımız eti çiğ yemiyoruz ki parazit yapsın.

çiğ halinin parazit yapacağını düşündüğünüz eti mi yiyorsunuz?

parazit, etten bulaşan bir organizmadır, yoktan var olan bir ilahi kuvvet değildir.

tr.wikipedia.org

çiğ et yersek bir şey olmaz, hastalanmayız diyorsunuz yani?

çiğ et yerseniz mideniz bozulur, parazit kapmazsınız diyoruz.

bunu daha önce duyuruda onlarca kez yazdım.

bizim yediğimiz salam, sucuk, sosis, kırmızı/beyaz et türevi şeyler zaten veteriner kontrolünden geçerek üretiliyor ya da üretimden sonra kontrol ediliyor.

yani kasaptan aldığınız etin üzeri parazit dolu, onu pişirince yenebilir hale getiriyorsunuz diye bir şey yok.

kaldı ki, çiğ et üzerinde öldürücü parazit olması demek, gıda skandalıdır.
yani öyle elimizi attığımız her yerde parazitli et yok.

bunun dışında kendi sindirim sisteminizle hayvanlarınkini bir tutmak da saçma.

mesela ben kırmızı eti az pişmiş yiyen bir insanım.
eti aldığım yere de güveniyorum.

çiğ beslenme için de kendim için nereden et alıyorsam, oradan et alıyorum elbette.
yani bozulan, kokuşmuş, fazlalık olan eti/balığı kimse hayvanına vermiyor.

çiğ beslenme kesinlikle hayvanların ömrünü uzatan ve sağlıkları için iyi olan bir şey.

"kuru mama" sektörü zaten son yüzyıldır var olan bir şey bile değil.
ezelden beri kuru mama varmış gibi davranmak saçma.
ki, ambalajlanmış ve işlenmiş ürünlerin bize olan zararı bile ortada.
insanlar boşuna gıda konusunda doğal hayata dönmeye çalışmıyorlar.

hiç düşündünüz mü?
tavuklu kuru mamanın alerji yaptığı golden retrieverlara, çiğ tavuk hiçbir şey yapmıyor.
neden acaba?


edit:
bu arada görmüşsünüzdür, kilosu 1-2 lira olan çorbalık tavuk vardır.
içinde hem kemik olması, hem et olması açısından çok ideal çiğ beslenme için.
üstelik çok da uygun fiyatı.

bunu sakatatlarla ya da bütçenize göre diğer etlerle zenginleştirmek de mümkün elbette.

soğan, sarımsak kedi ve köpekler için toksiktir, vermeyin.

elbette ki biliyorum hayvanlarla insanların sindirim sistemlerinin bir olmadığını. "senin kendin yemek için aldığın et parazit yapmaz. neden yapsın? temiz etin neyi parazit yapacak?" cümlesi üzerine cevaplarsınız diye sorular sordum. sorularımdan nedense hoşlanmadığınız için savunmaya geçip, agresif davranıp, tik vermemeniz ayıp oldu.

kediler artık evcilleşmiş hayvanlar olduklarından, çiğ beslenmenin doğalarına uygun olmayabileceğini düşünüyorum ancak çiğ beslenmelerinin daha faydalı olduğunu gösteren bilimsel çalışmalar varsa tartışmam tabi ki. böyle çalışmaların kaynaklarını sunabilirseniz de pek çok kişi için öğretici olur.

bir de anlamadığım, kuru mama bu kadar kötüyse neden veterinerler kendi hayvanlarına çiğ et vermek yerine kuru mama veriyorlar? biz 3 kedimize de royal canin'in mamalarından veriyoruz. veterinerimiz kendi kedilerine ondan verdiğini söylemişti, biz de o yüzden o markayı tercih ettik. marketlerde satılan kalitesiz mamadan oluyor böbrek taşları diye biliyorum. kaliteli kuru mamalar öyle sorunlara yol açmıyor diyor veteriner hekimler.

veteriner hekimlerin büyük bir çoğunluğu ticari çıkar güden insanlar oldukları için mama satmaya çalışıyorlar, küçük bi wikipedia araştırmasıyla kuru mamaların içerisindeki şekerli maddelerin, kimyasal koruyucuların ne kadar zararlı olduğunu ve işlenmiş yiyeceklerin, kaynağı belli olmayan besin öğelerinin ne kadar yaygın olarak mama yapımında kullanıldığını öğrenebilirsiniz.

royal canin iyi bir mama değildir, pahalı bir mamadır, proplan, hills vb size iyi olarak lanse edilen bütün mamalar gayet ortalama altı mamalardır ve hayvanlar için tam anlamıyla zehir ihtiva ederler.

bir hayvan türünün evcilleşmesi demek bir yerde onun iç güdülerinin ve fizyolojisinin bazı konularda körelmesi demek olsa da bu demek değildir ki evcilleştirilen hayvan doğadan tamamen kopmuştur, aksine doğal beslenmeye normal şartlar altındakinden çok daha fazla ihtiyacı vardır.

türkiye'deki veterinerlerin bilinçli olanları da yavaş yavaş çiğ beslenme kavramına alışıyorlar.
mama sektörü dediğimiz şey, ilaç sektörü gibi.
mamayı yapanlar, satanlar, pazarlayanlar vs. herkes kazanıyor.

veterinerler mamadan para kazanıyorlar.
çiğ beslenmeyi destekleyenlerin de kliniklerinde mamalar var.
doktorların size x yerine, y ilacını yazması gibi düşünün.
ben de bazı kedilerim için mecburen, bazı nedenlerden dolayı (sağlık nedenleriyle ilgisi yok) kuru mama kullanıyorum, benimkiler proplan düşkünü.
kuru mamaların içinde de proplan ve royal canin zaten en iyileri, bu tartışmasız.
elbette ucuz market mamaları gibi etkileri de yok, o da ayrı bir şey.
bunu bir hafta market maması deneyerek görebilirsiniz, tüylerinde bile fark oluyor, matlaşıyor vs.)
(çiğ beslenen hayvanlarda iyice fark oluyor. elbette iyi yönde.)

ama sonuçta işlenmiş gıda.
üstelik içinde ne olduğunu, nasıl üretildiğini hiç bilmediğimiz şeyler bunlar.
eğer objektif bakarsak, durum böyle.

türkiye'deki veterinerler durumuna gelecek olursak; benim çiğ beslenmeden bahsettiğim veterinerlerden çoğu bunu ilk defa duyup, "evet, olabilir aslında" dedi.
yani bundan haberleri bile yok.
kuru mama gelmiş, kuru mama gidiyor.

ki maalesef veterinerlerin yabancı dil bilmemesi ve memur zihniyetli olmaları nedeniyle yaşanan çok sorun oluyor.
mesela sorsanız, demodeks uyuzunun tedavisi olduğunu bilen ya da o tedaviyi uygulayan 2-3 kişi vardır türkiye'de.

ya da kedilerin ileriki yaşlarda böbrek sorunu yaşamasının nedeni çoğunlukla kuru mamadır, ama bunu belki kendileri bile pek bilemiyor.
kısırlık da buna neden oluyor diyorlar, neden diye soruyorsunuz, yüzünüze bakıyorlar.

siz şimdi gidin, kedinizin ağzında yara çıkmış olsun.
viral enfeksiyon ya da fiv falan derler, antibiyotiği dayarlar.
ya da bastırmak için kortizon iğne yaparlar, kedinin sıkıntısı birkaç ay boyunca geçer, sonra yine patlak verir.
halbuki böbrek hastasıdır kedi.
ya da şeker hastasıdır.

yani ülkemizde gerçek anlamda "iyi ve kendini geliştirebilen" veteriner bulmak çok zor.
dolayısıyla, tedaviler de teşhis koymak ve tedavi etmek yerine, semptomları bastırmak üzerine.

bu bilinçteki insanlar elbette "neden kuru mama kullanıyoruz?" diye sormuyorlar.
kendi kedilerini/köpeklerini de öyle besliyorlar.

mesela golden retrieverlarda sık sık görülen deri alerjisi durumu için özel mama verirler.
bu mamanın içinde soya vardır.
soya da alerjen olduğu için, hayvanın derisi iyice fosurdar.
ama veteriner buna çözüm bulamaz.
"goldenlarda çok oluyor" der.
ama çiğ beslenen goldenlarda bu olmuyor.
bunu bilmiyorlar bile.

dediğim gibi, tavuklu mamanın alerji yaptığı köpeklere, normal tavuk alerji yapmıyor.
bunun nedeni de, aslında mamanın içindeki tavuğun değil, içindeki kimyasalların ya da soya vs gibi eklenmiş gıdaların alerji yapması.
gerçi pişmiş tavuk da alerji yapabiliyor.
yani evde tavuğu tek başına pişirip verdiğinizde, yine kaşıntı vs yapıyor hayvanda.

şu anda bulunduğum yerde makale araştıramıyorum.
ama özellikle avustralya'da ve amerika'da çiğ beslenmenin yaygın olduğunu biliyoruz.
en basiti, köpeklere fısıldayan adam'da bile görüyoruz arada bir.
yani "her yerde" çiğ beslenme diye bir şey var aslında, biz bilmiyoruz sadece.

bir de, bunun evcilleşmeyle bir ilgisi yok.
sonuçta biz de çağ atladıkça farklı şeyler yemiyoruz.
yüzyıllar önce ne yiyorsak onu yiyoruz.
et, sebze, meyve vs.
önceden yemediğimiz şeyleri yemek bize de dokunuyor aslında.
bu açıdan ben kuru mamayı bizdeki fast food gibi görüyorum.

ortada biyolojik bir mekanizma var.
etçil kedi yine etçildir.

evcilleşmesiyle beslenmesinin ilgisi yok.
ancak Mackinaw'ın dediği gibi, kan revan içinde tavuğu önüne atarsın, avlanma güdüsünü geliştirmesini sağlarsın, o başka.

ama mesela benim kedilerimden birini eve almadan önce, bahçede beslerken güvercin avladığına çok şahit oldum.
biz ne kadar kendimizden görsek ya da sevip, öpüp, okşasak da, sonuçta bunlar avlanan hayvanlar.

biraz dağınık oldu, kusura bakmayın.

olm etin kilosu 50 lira la şaka mı yapıyorsunuz. barf diyetini duydum kedi sahibi olarak mantığı hoşuma da gitti ama hem et pahalı hem de parazit riski var. illa doğasına uygun bol protein alsın diyorsanız acana alın full protein içerikli mamalar üretiyor zaten. ayrıca kalitesiz mamalar yedirirsen tabii böbrek sorunu yaşar hayvan. yanlış anlaşılmasın kalitesizden kastım sadece ucuz olanlar değil whiskas,la cat türevi nispeten daha pahalı mamalar da kalitesiz.

@zombie0:

whiskas, la cat dediğiniz mamalar market maması zaten.

acana dediğiniz gibi daha farklı bir tarza sahip.
ama mesela içinde patates, yaban mersini, kuş üzümü vs olan mamaları var.
ki bunlar da şeker ve nişastadır.

çok uzatmayacağım, ama sonuç olarak konuştuğumuz şeye dahil.
"işlenmiş gıda".
yukarıda da yazdım.
tavuğu pişirip verdiğinizde de alerji yapar.
özellikle sıcak havalarda kedilerde de kaşıntı yapıyor.
ama çiğ verdiğinizde böyle sorunlar olmaz.
yani içeriğin önemi olduğu kadar, kuru mama haline gelirken gördüğü işlem de önemli.

görmemiş olabilirsiniz, üstte yazdığım cevaplardan birinden alıntı yapıyorum sizin için:

"bu arada görmüşsünüzdür, kilosu 1-2 lira olan çorbalık tavuk vardır.
içinde hem kemik olması, hem et olması açısından çok ideal çiğ beslenme için.
üstelik çok da uygun fiyatı.

bunu sakatatlarla ya da bütçenize göre diğer etlerle zenginleştirmek de mümkün elbette."

@hayat aklini konusacak bir filozof uret:

metabolizmasında bir bozulma falan olmaz.
sadece kendinize et aldığınız/güvendiğiniz yerden yapın alışverişinizi.

eğer köpeğiniz çok yaşlı değilse, direkt çiğ ete geçiş yapabilirsiniz.
yaşı ileriyse yormayın, yavaş yavaş karıştırarak geçiş yapın.

çünkü ilk etapta bazen kabızlık yapabiliyor.
onun dışında hiçbir sorun yok.

tamamen çiğ beslenmeye geçtiğinizde çok daha az dışkılayacak, rengi de açılacak.
bunu görünce şaşırmayın.

bir de şunu eklemek istiyorum.
yukarıdaki her şeyi okumadım, belki söylenmiştir, ama olsun.

köpeğe pişmiş kemik vermeyin.
çünkü kırılan kemik, sindirim sistemi boyunca bazı yırtılmalara neden olup, hayvanı öldürebiliyor.
ama çiğ kemik verebilirsiniz.

bunun nedeni, kemiğin çiğ haldeyken daha esnek olması, pişince daha sert hale gelmesidir.

buna da aklıma gelmişken açıklık getireyim dedim. :)

"royal canin iyi bir mama değildir, pahalı bir mamadır, proplan, hills vb size iyi olarak lanse edilen bütün mamalar gayet ortalama altı mamalardır ve hayvanlar için tam anlamıyla zehir ihtiva ederler." o yüzden mi bu mamalarla beslenen kediler 15 sene sağlıklı bir şekilde yaşıyorlar?

royal canin iyi olduğu için pahalı olan bir mama ve bizim verdiğimiz royal canin "neutered" gayet sağlıklı.

wikipedia'yı kaynak göstermek ise komik zira ben de wikipedia'da edit yapabiliyorum. bilimsel araştırmalarla gelin bana. burada çiğ etin kuru mamadan daha sağlıklı olduğunu savunan kaç kişi veterinerlik okumuş merak ediyorum.

bu kadar hayvan sever insanların bu kadar tahammülsüz olmaları çok üzücü.

mutevazi nickli arkadaşın da hiç mütevazi olmadığını bu vesileyle görmüş oldum. kendisinin sadece aynı görüşte olduğu kişilerin cevaplarını beğenmesi de ne kadar sığ biri olduğunu ortaya koyuyor.

hepinizin hayvan dostlarına ömür boyu sağlık diler, istenmediğim başlıktan giderim. siz de birbirinizle aynı fikirleri savunmaya devam eder, farklı görüşleri dışlayarak huzur içinde yazarsınız yanlış inançlarınız ve kuru mama markalarını karalama kampanyalarınızla.

hoşçakalın.

not: blatta hiberna, üzerine alınmasın. o taraflı yazmıyor.

tamam pekala kuru mamalar sağlıklı gayet, kapitalizm yalan mı söyleyecek yani.

tavrınıza da bir anlam verebilmiş değilim, siz kuru mamaya devam edin 'kedimde böbrek taşı çıktı' duyurusu açtığınızda size cevap veren yine ben olacağım.

insanlarla kasıtlı olarak zıtlaşıp, objektif bakamadan bildiği şeyi diretip, üzerine bir de düzgün düzgün barfın ne olduğunu, kuru mamanın neden zararlı olduğunu anlatan insanları yaftalayıp, egosu nal gibi olmuş bir şekilde 'ben gidiyorum siz takılın' demek de ayrı bir olay tabii.

sadece kuru mamayla beslenip de 15 yıl hiç bir sağlık sorunu çıkmadan yaşayan bir tane kedi gösterirseniz eğer ben bu üyeliği siler, duyurudan giderim.

bir makale değil tabii ama idare ediniz; kopeklerdebeslenme.blogspot.com.tr

kimse keyfinden yazmıyor bunları, bir şeyin doğru olması için illaki üzerine bilimsel araştırmalar yapılmış olması gerekmez, neyin ne olduğu gayet ortadayken üzerine bir de kanıt aramanın hiç bir mantığı yok.

mamayla beslediğiniz o hayvanlığa acırım, başka da bir şey değil, siz düz mantık devam edin 'veterinerin her dediği doğrudur, mama pahalıysa iyidir' diye, hayatın size hazırladığı çok büyük süprizler var.

son olarak koskoca duyuruda konuşamadığım tek insan sizsiniz ki ben burada akplilerle bile arada sırada düzgünce iletişim kurabilen biriyim, benim gibi düşünen bir çok insan daha olduğuna da emin olabilirsiniz.

@m e l t e m royal canin ortalama bir mamadır; hill's ve proplan da gayet tırt mamalardır. fiyatları da yurtdışına göre şişirilmiştir oldukça; bilmemkaç poundluk proplan ile bilmemkaç poundluk whiskas arasında çok az fiyat farkı var batı'da. tırt olduklarını da ben değil, türkiye dışındaki veterinerlik öğretim üyeleri söylüyorlardı sorduğumda.

royal canin'in de içeriği muhteşem olmadığı gibi, aslen o kadar pahalı bir mama da değil - burada fiyatı şişiyor sadece.

proplan'ın içeriğine bak istersen elinin altında internet varken - internetten kedi mamalarına bakarken hangi içerikler olmamalı ona da bir bak, görürsün bolca. by-product yedirmek hayvanına yahut bolca gıda endüstrisi artığı yedirmek, insanların yemesine uygun olmayan herşeyin tıkıldığı mamaları almak ve bunun yanında gerçek etçil olan kedine bolca mısır, soya, mısır unu, soya proteini, buğday, kahverengi cüce pirinç vesaire yedirmek mantıklı geliyor mu?

hayvanını çiğ et ile beslemek istemeyebilirsin - hakeza maliyetli, zor ve türkiye'de bulmak o kadar kolay değil taze eti, vesaireyi, bulsan da güvenmeyebilirsin. ama gerçekten de proplan ve hill's çok kötü mamalar, royal canin de çok ortalama bir mama.

gene veterinerlik fakültesi derslerine de bir bak istersen; evcil hayvanların beslenmesi ile ilgili olan ders, sadece bir dönem ve o da seçmeli ders. hayvana ne verilip ne verilmemesi konusunda da, bazı şeyler açısından, veterinerlik okuman da gerekmiyor - gidip veterinere danış eğer ki kafanda soru işareti var ise ama; mümkünse türkiye dışındaki bir veterinere yahut evcil hayvanlar ile gerçekten ilgili ve araştırmaya meraklı bir tanesine sor; basit bir arama ile karşına çıkacak olan mamaları mı yahut proplan'ı mı önerdiklerini yahut da yurtışında paketlenmiş olarak satılan barf mamaları mı yoksa proplan'ı mı önerdiklerini, birilerine başka veterinerlerin bunların daha iyi olduğunu söylediğini söyle. tanıdıklarım bunu yapınca asla "proplan" yanıtı almadılar.

proplan'ın içeriğindeki şeyleri kediye sen vermek istesen ver diyecek mi örneğin sence herhangi bir veteriner bir de? kedime mısır versem hergün bol bol, soya versem, buğday versem, içine de tatlandırıcı koysam besleyici olur mu desen ne diyecek sence?

Ben Proplan ve Hills kullanmadım. Hep ve sadece Royal Canin kullandım. Onun da kısırlaştırılmış kediler için olan "veterinary" serisini kullanmaktayız 3 senedir. Hiçbir sağlık sorunları yok kedilerimizin ne mutlu ki. Alıntı yaptığım cümlede başka markalar da geçtiği için yanlış anlaşılmış.

Edit: Kullandığımız mamaların içerikleri:
www.royalcanin.co.uk
www.royalcanin.co.uk

@Mackinaw Kişiselleştirmeniz çok ayıp. Kimse kimseyle geçinmek zorunda değil ama gelip sorun bendeymiş gibi ifadeler kullanmanız çok seviyesiz. Kedimde böbrek taşı çıkacağını söyleyip moralimi bozmaya hakkınız yok. Kedimde böbrek taşı çıkarsa da duyuru açacak, ne yapsam diye soracak cahillerden değilim o yüzden rahat olun. Hastalanınca sağlığım için doktora gittiğim gibi, kedimi de sağlığı için veterinere götürüyorum ben.

obez kedilerde bu beslenme uygulanabilir mi?

@meltem, evet gerçekten özellikle şu cümlelerinizle "mutevazi nickli arkadaşın da hiç mütevazi olmadığını bu vesileyle görmüş oldum. kendisinin sadece aynı görüşte olduğu kişilerin cevaplarını beğenmesi de ne kadar sığ biri olduğunu ortaya koyuyor." olayı hiç kişiselleştirmemiş oluyorsunuz. tik almamak neden bu kadar zorunuza gidiyor inanın anlamıyorum. ben ne zaman çiğ beslenmeyle ilgili bir duyuruda cevabınızı görsem siz aynı şeyleri söylüyorsunuz ve "bence" burnunuzun dikine gitmekten başka bir şey değil yaptığınız. benim aradığım cevap sizinki değil ve tik koymuyorum, tikin olayı da zaten "evet bunu arıyordum" demek değil mi? ayrıca, sadece kendi görüşümden olan insanlara tik attığımı nerden uydurdunuz inanın merak ediyorum. normal bir şekilde çiğ etin parazit yapabileceğini düşündüğünü, öyle bildiğini belirten insanlara gayet düzgün cevaplar verdik burada. sizin ukala tavrınızda ir sorun olabileceğini hiç düşündünüz mü acaba?

bu arada, nickim ağır ironi ihtiva eder. ben mütevazı olmadığım gibi mesela istinyede bekle adlı arkadaşımız da istinyede beklememektedir.

edit: busaçma tartışmayı da burada bitirelim, bu duyuruyu insanlar ç.ğ beslenmeyle ilgili bir şeyler öğrensin diye açtım, sizin tartışma yaratmanız için değil. dediğiniz gibi ya tik almadığınız ortamda durmazsınız ya da biraz saygılı konuşmayı öğrenirsiniz.

@azizakin
evet, obez kedilerde de uygulanabilir ve hatta sağlıklı bir şekilde kilo vermelerini sağlayabilir.

@m e l t e m royal canin için de söyleyeyim o zaman; ortalama bir marka royal canin. sorun yaşamamış olabilirsin ki zaten ortalama bir marka ile sorun yaşamak zorunda da değilsin. insanlar da kötü yahut ortalama katlitede beslenince illa ki sorun yaşamıyorlar orta vadede yahut uzun vadede de çok kötü şeyler ile karşılaşmıyorlar illa ki. lakin royal canin, 5 üzerinden notlama olsa, 3 alacak bir mama.

içeriğine bak elindeki mamanın, arkasında yazıyor zaten. ilk beş madde, mamanın içeriğinde en çok bulunan şeyleri gösterir. o ilk beş maddende görebileceğin gibi önemli bir miktarı mamanın, mısır ve mısır gluteni. mısırı neden koyuyorlar, hakeza çok ucuz - etçil olan kedine yararı var mı peki, yok. protein kaynakları iyi de, kalkıp kediye bol bol mısır vermenin ve işlemden geçmiş mısır vermenin, anlamı yok. gidip veterinere sorsan da kediye gün içerisinde bol bol mısır vermenin anlamı olup olmadığını, o da sana "mısır ver, mısır gluteni de ver, çok iyidir, çok gereklidir kedi için" demeyecek. gene haddiden fazla filler var (fillerın türkçesi ne bilemedim şimdi bir an) ve yani, kedine bol bol gereksiz içerik vermek istediğini sanmıyorum. rice flour ve rice houls var ki mamaya en kötü biçimde pirinç koyma yolu olabilir herhalde. maddelerde gene wheat gluten göreceksin ki kediye ne zaman niye buğday veresin? tuz da maddelerde o kadar geride değil, o da çok iyi birşey değil.

yani royal canin hem iyi içerikler barındıran hem de özellikle ucuz olduğu için konulan bir sürü saçma sapan şey barındıran bir mama. hiç yoktan iyi, ama bulabileceğin en iyi mama değil, ne türkiye için ne de batı için.

çiğ etle beslemek iyi bir yol, türkiye'de yapmaktan çekiniyorsan da daha iyi bir mama ile beslemek kedi açısından daha iyi. yapmazsan kedinin başına birşey gelecek diye birşey yok elbette illa ki, ama yani, hayvanını daha iyi beslemeyi istediğini düşünüyorum.

hazır mamalar konusu açılmışken advance iyi mi ne diyorsunuz?

ben çiğ besleme konusunda bir bilgiye sahip değilim, benden daha tecrübeli kişiler sağlıklı olduğunu söylüyor doğrudur ama sanırım hazırlama konusu biraz zahmetli.

şimdilik advance ile besliyorum arada pişmiş ciğer ile filan.

nasıl advance iyi mi? :D

edit: bu da oğluşum obez değil ama dötü yaymış biraz dkjghdfg

i.imgur.com

Tartışmayı uzatmayacağım. Tik almak önemli değil, sadece benim tik almamam benimle sorununuz olduğunu gösteriyor, o yüzden belirttim. Saygısız davranan ben değilim. Ben gayet sakin bir üslupla sorular sormuştum. Bir konu üzerinde tartışabilme kabiliyetiniz yok belli ki, kavgaya çevirdiniz.

@kulkke Royal Canin orta kalitede diyorsanız, tavsiye edebileceğiniz iyi kedi mamaları hangileri? Araştırayım ben de tavsiye edebileceğiniz markaları. Tabi Türkiye'de bulabileceğim markalar tavsiye ederseniz faydası olur.

@m e l t e m ben olsam kullanacağım mamalar, orijen (eğer ki kedim hareketli değilse orijen yerine acana), fromm grain-free, merrick before grain, petcurean (gerçi hareketli değilse bunu almazdım), indigo moon ve belki de taste of the wild olurdu. bildiğim kadarı ile söylediklerimden üç tanesi türkiye'de var (taste of the wild, acana, orijen) ama diğerlerini bilemiyorum.

@neferkitty advance'in ikinci en fazla bulundurduğu içerik mısır gluteni imiş ve gene ilk beş madde içerisinde mısır gluteni haricinde mısır da var. yani illa ki kötü olmak zorunda değil ama iyi de değil. protein kaynakları iyi örneğin ama hem çok fazla tuz var hem de sunflower oil gibi gereksiz bir içerik var.

'filler' denilen madde yer kaplayıcı, yani mamanın dolgu malzemesi gibi düşünülebilir.

kedilerin ve köpeklerin tahıla ihtiyacı yok, protein ağırlıklı beslenmeleri gerekli, mamaların içine tahıl konulmasının sebebi mamanın içeriğini zengin göstermek ve mamayı 'doldurmak'.

içine çeşitli şeker ihtiva eden malzemelerin konulmasının sebebi ise petlerin o mamayı iştahlı iştahlı yemesi için, hatta bir noktada bağımlılık yapması için.

içine konulan çeşitli kimyasal koruyucular, renklendiriciler vs tamamen maliyeti düşürüp mamanın 'taze' kalma süresini yükseltmek için.

kopeklerdebeslenme.blogspot.com.tr bu siteden merak ettiğiniz mamanın incelemesine bakabilirsiniz, güvenilirdir.

fakat kuru mama denilen şey kedi ve köpek beslenmesi için uygun bir besin değildir, sürekli mc donalds yiyen bir insan ne kadar düzgün besleniyorsa bir kedi bir köpek de kuru mamayla o kadar düzgün beslenir.

bir mamanın pahalı olması da kesinlikle ve kesinlikle o mamanın iyi bir mama olduğunu göstermez, tekrar belirteyim örneğin proplan, hills, royal canin gibi mamalar sadece türkiyede pahalı olan ve cidden kötü mamalardır, içeriklerinde soya, kimyasal koruyucular, tatlandırıcılar, 'filler' denilen maddeler, kaynağı belli olmayan yan besinler, ne olduğu bilinmeyen kümes hayvanları vb. maddeler bulunmaktadır.

bu dediklerim belki bir mamada az diğer mamada çoktur fakat en azından türkiyede bulunan hiç bir mama pet beslenmesi için yeterli ve düzgün içeriğe sahip değildir.

bu kadar insanın barf demesinin sebebi de budur.

@Mackinaw barf daha iyimser bir yol, aksini söyleyemem ama yukarıda saydığım mamalar (türkiye'de kaç tanesi var emin değilim gerçi, ama üç tanesi var idi bildiğim kadarı ile) mısır, tahıl, çeşitli filler, şeker, by-product yahut başka gıda endüstrisi artıkları vesaire barındırmıyorlar.

taste of the wild ve orijen türkiyede bulunabiliyor diğerleri hakkında bi fikrim yok, içerikleri de diğer mamalara göre gayet olumlu fakat yine de fabrikasyon üretim oldukları için ne kadar güvenilir oldukları belirsiz, sonuçta temizmama üretime ilk başladığı dönemlerde fabrika turları düzenledi, hatta 'mamalarımızı tatmanızda kesinlikle bir sakınca yoktur' bile dediler ki bunun ne kadar büyük bir laf olduğunu diğer mamaların uyarılarına bakarak anlayabilirsiniz (bkz: not for human consumption).

yine de orijen ve taste of the wild ile bir hills karşılaştırılamaz mesela, içerik olarak hills direk çöp kalır yanında bu da bir gerçek kabul ederim.

fakat o kadar parayı mamaya vermek yerine petler gayet de zengin bir barf diyetiyle beslenilebilir, hazırcılığa kaçmamak gerek diye düşünüyorum.

fabrikasyon tavuklara sahip değil örneğin söylediğim mamalar, aynı zamanda gene by-product yahut insana verilemeyecek şeyler de barındırmıyorlar; "not for human" kısmı, insanlara satılması legal olmayan içerikler barındırdıkları için zaten. gene içerikleri ortada sonuçta, falan filan.

kendi adıma türkiye'deki fabrikasyon tavuklardan vermek yerine, kendi çiftliklerinde, hormonsuz ve kimyasalsız yetişmiş tavuklardan elde edilen iyi bir mamayı tercih ederdim hayvanımı beslemek için. ha, iyi et bulunabiliniyor ise türkiye'de de bir şekilde rahatça, birşey diyemem. paketlenmiş ve kaynağı belli barf mamalar da var örneğin - türkiye'de yok gerçi - yahut da bulunabilinecek çok iyi et kaynakları vesaire de var, çoğu yerde etlerin nereden geldiği, hayvanlara ne verildiği vesaire belli yahut nerede nasıl üretildiği belli meyveler falan da var, lakin bunlar türkiye'de ne kadar var bilmiyorum.

Orijen hakkında olumlu entry'ler olduğu gibi şöyle bir entry de var:
eksisozluk.com

Şurada da kötülemişler Orijen ve Acana'yı: www.mihav.com

"Orijen: Yine sanal alemde kullanıcılarca sıkça önerilen ürün Avustralyada gümrükten geçerken irradyasyona maruz kaldığından kedi ölümlerine sebep olmuş ve piyasadan toplatılmış. Tahılsız ve %70 etli olan ürün günlük önerilmemekle birlikte diş taşı, kurtlanma, kepekleşme gibi sorunlara sebep olduğu kullanıcılar tarafından bildirilmiş. Ayrıca mamanın kötü koktuğu ve bunu kullanan kedilerin tuvaletlerini az yaptığı ancak tuvaletlerinin kötü koktuğu da belirtilmiş. Yüksek üre ve böbrek rahatsızlığı endişesi bulunanlara önerilmiyor.
Acana: %35 protein oranına sahip tahıl içermeyen bir mama. Orijen ile aynı fabrika çıkışlı olduğu saptanmış ve aynı Salmonella tehdidi bu mamada da bulunmuştur."

royal canin'in de piyasadan geri toplatıldığı var - yani aynı zamanda royal canin'i de terketmen gerekiyor. orijen içine sinmiyor ise, başka markalar da var söylediğim.

gene oradaki entry, hareketsiz kedisine fazla geldiği şeklinde. hareketsiz kediye zaten bol proteinli mama verilmez, seçmesi gereken mama eğer ki aynı şirketin mamasını seçecekti ise, acana imiş. yanlış mama seçmiş hareketsiz kedisi için.

gene bahsettiğin olay, senin paylaştığın şeye göre markanın kendisinin yaptığı birşey olmadan, avustralya gümrüğünün gıdaları ışınlaması sonucu ortaya çıkmış birşey. türkiye gümrüğü işbu işlemi yapmıyor.

diğer sorunlar da, hareketsiz hayvanlara yüksek proteinli mama vermek ile alakalı. tekrar edeyim, hareketsiz hayvana yüksek proteinli mama verilmez zaten. orijen gibi yüksek proteinli mama yerine, acana gibi bir mama verilir. sayfadaki bir kısım kötüleme "kedileri şişmanlatıyor" şeklinde ki kediye göre mamayı ayarlayabilirsen, öncelikle mamaların kendi önerdiği miktarları esas alıp, oradan sonra da şişmanlıyorsa daha az, zayıflıyorsa daha çok vererek, kedi şişmanlamaz.

acana'nın salmonella olayı ise kedi mamaları ile değil köpek mamaları ile alakalı. köpekler de aslen sağlıklılar ise, salmonella'dan etkilenmezler de; fda test edilen örneklerde bulmuş, kuzulu köpek mamasında. ardılında firma tekrar göndermiş, fda birşey bulmamış, ban kalkmış. o bir yana, sürekli test yaptıklarını söylüyorlar zaten ve testler de negatif çıkmazsa göndermiyorlar. kuzu bulunmuyor bu arada zaten kedi mamasında da - o kadar çekiniyorsan ama doğrudan balıklı mama kullanabilirsin riski tamamen elemine etmek için. kendin bizzat almadıkça hakeza %100 emin olamazsın zaten - elindeki en iyi yol, mama ile besleyeceksen, bu markalara güvenmek ve sorun ediyorsan da balıklı mama kullanmak.

Klavye bilek destekleri var. Silikondan falan yapılmış, bileğinizi yükseltip destekliyor. İşe yarayabilir belki.
www.google.com.tr

İşiniz buysa karpal tünel sendromuna kadar yolu var.

www.google.com.tr

bu mouselar engelliyor.

bilek desteği kullanmama rağmen bu ağrıyı çekiyorum ne yazık ki. karpal tünel sendromundan ödüm kopuyor, o mouselardan da edineyim en kısa zamanda.

(bkz: trackball)

1-kas gevşetici hap işe yarayabilir belki.
2-eczanelerde yakı bandı satılır bilirsin üstünde kaplan olan, o markanın yeni kremleri çıktı çok ufak kutularda satılıyor, birkaç tl fiyatı. yakı bandının kremi gibi düşün. onu sürebilirsin, ama iyi yakar haberin olsun.
çok kaskatı değilsen muscoril kas gevşetici hap muhtemelen çözer

kas gevsetici?

hicbirini yapma.
sabah aksam birer muz ye (potasyum al), aksam hafif hafif isinma gerdirme hareketleri yap. kaslar laktik asiti atmaya baslayip isindiginda yumusayacaklar kendiliginden

sadece 45 dakika cam acik uyudum yanlislikla. beldden yukarimda agrimayan kasilmayan tek bir kas yoktu. 2 dakika yurusem cigerlerim batiyordu. termoflex mi ne oyle bi krem verdi doktor kas gevsetici ile birlikte 3 gunde acilarima son verdi

abi proseduru olmayan guzel ulke diyorsun. karpuz secer gibi doktora ogrencisi secen ulkeden sana ne gibi bir hayir gelebilir?

bir tayland, bir grönland, bir guatemala bunlar kendilerine has ayrı ayrı güzellikleri olan yerler. denemeye değer.

Yeni Zelanda
youtu.be

Benim de doktora için aklımda olan bir ülke. Ancak araştırmak gerek tabi ki.

apple air

sadece bir seyler yazmaksa maksat, cogu laptop is gorur. 13" asuslara bak derim. windows surface vb cihazlar tasinabilirlik acisindan daha iyi ama klavyesi cok keyif vermez. Macbook air da bir secenek ama tuzlu abi.

Ha, bu arada bir mechanical klavye tavsiye edebilirim. Alismasi zor ama o gurultulu tuslar acayip keyif veriyor, hem daha hizli yazmak mumkun. Harici olacak tabi, mechanical klavyeli laptop olsa bile 5 kilo ceker.

macbook air +1 en hafif bilgisayar. 12 saat batarya ömrü. office for mac'in fullscreen özelliği yazarlar için şahane bir özellik bu arada. bence bir yazar için en ideal bilgisayar macbook air. tabii 13 inç almalı.

macbook pro

Para mühim arkadaşlar, hobi olduğu için 1000 TL'nin altında bu işi çözmem lazım.

Apple Air ürününün geçerli bir çözüm olduğunu düşünmüyorum.

Mekanik klavye zor bulunuyor sanırım.

Ermeni sozcugu bile hakaret kabul edildi zamaninda, mumkun yani. Bir de ozel hayatin ihlali olabilir belki.

Bunu yaninda Haluk Bilgine, Zeki Muren'in escinsel olmasiyla ve Turk halkinin bu konudaki ikiyuzlulugu ile ilgili bir sey soylemisti, bir entry vardi sozlukte, bana cevap maksadi tasiyan adam demis "yok eskiden edep vardi ahlak vardi bilmemne". Ulan herkesin bilip de bilmezden geldigi bir sey iste.

Bir avukat olarak kısaca bilgilendireyim;

mağdurun durumuna göre değişiklik gösterir. bu kişi gay olmayı normal kabul edip yaşantısını bunun üzerine kurduysa hakaret olmaz.

anormal kabul edilen bir sosyal çevredeyse ve fail de bunu "ibne" veya "gaysin olm herkes biliyor hahaha" şeklinde kullandıysa hakaret olur.

bunu gizliyorsa mağdur ve gerçekliğini ispatlayarak (fotoğraf, belge yayınlamak vs) yapılıyorsa özel hayatın gizliliği ihlal edilir ona göre sonuçlar doğar.

her şeyden öte de Savcı'nın karakterine bağlı. Duruma göre kovuşturmaya yer olmadığı kararını basıp geçebilir. en yakın ağır ceza mahkemesi'nde sürünürsün sonra.

Abi adam polis diyorsun, birak kopekleri sana bile bir sey yapip rahatlikla siyrilacak pozisyonda. Teoride herhangi bir hukuki yaptirim olsa da pratikte adama hic bulasmaman daha mantikli.

yapabileceğin çok şey yok.
görevini kötüye kullanmakla ilgili bir şikayette bulunsan kanıtlaman gerekecek, sonra adam iyice sapıtabilir vs.

köpeklerle ilgili yapabileceğin şey, besleme düzenini ya da yerini değiştirmen.
mümkünse sahiplendirmeye çalışman.

eğer bunlar da olmuyorsa, tanıdığın bir veteriner varsa ona gidip, yoksa bir veterinerle görüşüp, köpekler için kimlik çıkarttırman.
yani köpekleri "sahipli" hale getirmen.

bu durumda adama köpeklerin sahipli olduğunu ve mal sayıldığını.
dolayısıyla köpeklere bir şey yapması halinde kendisine para cezası ve 3 yıl hapis istemiyle dava açabileceğini söyle.
ve köpeklere bir şey olması halinde de bunu uygula.

yasal hakların bunlardan ibaret maalesef.

nerede yaşıyorsun?
yani hangi belediyeye bağlısın?
eğer bağlı olduğun belediyenin barınağı iyiyse için biraz rahat edebilir.
yeter ki köpeklere kendisi bir şey yapmaya çalışmasın.

arayıp belediyeye şikayet ederse gelip barınağa götürüyorlar çünkü.

@blatta hiberna, çok teşekkür ederim açıklama için, bana yol gösterici oldu.

bir tanesi ısrarla beni takip ediyor, ailemle beraber ev değiştirme kararı almıştık, bu ev satılır satılmaz onu sahiplenme kararına vardık dolayısıyla aşı karnesini şimdiden çıkartmak bir opsiyon olabilir bu durumda tek korkum köpeği eve almak zorunda kalmak olur şimdiden çünkü burası apartman ve bu köpekçik havlayacak olursa bu defa köpeği tamamen attırma hakkı doğar adamın, aslına bakarsan şimdiye kadar alamamış olmamın sebebi bu korkum..

Adana'da yaşıyorum, Seyhanda buradaki belediyenin barınağını gördüğümde çok tertemiz ve düzgündü daha önce bu köpeklerin ufak tefek tedavileri için götürdüm, ihbar alırlarsa ne yaparlar bilmiyorum öldüreceklerini düşünüyordum, şimdi öğrenmek için tekrar gideceğim. Haytap'ın internet sitesinde güzel bir öneri vardı bir de, uzlaşmayı denemekle ilgili.. bu adamla işe yaramaz belki ama sitenin geri kalan sakinleriyle de konuşmayı düşünüyorum.

evde beslediğin köpeği iki kere havladı diye attıramaz, dava açması gerekir.

eğer apartman yönetmeliğinde "evcil hayvan beslenemez" ibaresi varsa apartmanda imza toplayabilir, ama çoğunluğun imza atması gerekir.

bunun dışında dava açtığı zaman da hayvan sevmeyen bir ülke olduğumuz için tahliye kararı çıkar.
yalnız bu karar hayvanın tahliyesidir.
yani köpeği evden çıkarıp, kendin oturmaya devam edebilirsin.

ha, eğer kirada değil, kendi evinizde oturuyorsanız apartmandan imza yoluyla attırmaları çok daha zor.

dava açılması halinde de en azından 1 yıl falan sürer.
o zamana kadar da taşınırsınız eğer öyle bir şey yapacaksanız.

yani öyle bir durum varsa ben olsam alırdım eve hemen.

---

bunun dışında barınağa sor elbette.
bildiğim kadarıyla adana barınağı iyi olan barınaklardan biri, ama yanlış da hatırlıyor olabilirim.

normali şikayet gelen hayvanı alıp, kısırlaştırıp yerine bırakmaktır.
eğer şikayet edilen hayvan zaten kısırlaştırılmış, küpeliyse ona müdahale etmezler, "bir şey yapamayız" derler.
ama bu barınağın tipine göre de değişebiliyor.

bazıları rehabilitasyon merkezi olarak geçiyor, hayvan ameliyattan sonra iyileşince bırakılıyor, bazılarında kalabiliyor.
bunları iyice sor, öğren.

ama dediğim gibi, eğer ev yaşantında, ailenden yana sıkıntı olmayacaksa sahiplen, hayvana da yazık olmasın.
adam bir de zehirler falan, keşke alsaydım deme.

ben de bu arada adana'daki barınak gönüllüsüne ulaşmaya çalışayım.
ona ulaşabilirsem, onunla konuşursun.
ama normal, yani düzgün bir barınaksa zaten gittiğinde barınak gönüllüsü orada olur diye düşünüyorum.

Polisin huyundan git, tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır. Sana ve köpeklere karşı anlayışlı olması için ondan yardım iste. İnsan olduğunu hissettir ona.

Köpekler çok tatlıymış <3

evde beslenen köpeği havladı diye attırmak diye bir şey yok. kanunen en fazla şikayet eder polis gelir kapına uyarır, gece saatinde komşunun yatak odasında debisel ölçümü yapar, fazla çıkarsa para cezası gelir. ne köpeği ne de seni apartmandan atamazlar. ayrıca havlamaması için eğitmek çok da zor değildir.

www.facebook.com

Almanyada mi yasiyosun? Eger oyleyse hindistana hic bulasma derim.

şey olarak söyleyeyim, gösterdiğiniz 1100D'yi alacağınıza 600D alabiliyorsunuz çok daha az üstüne ekleyip. nikon'lardan anlamam ama canon alacaksanız 550-600 ya da 650D alın, fiyatları incelersiniz hangisi uygunsa. :)

almanyada degil hollandadayim. almanya dedigimiz yer bir adim otesi :)

600D daha mi iyi oluyor ? otun copun fotograflarini cekecegim mekineyle, ortalama bir sey alayim diyorum, f/p urunu.

550 ve 650d ler cok fazla pahali, su linkteki 600D var www.flipkart.com

bir de yaninda lens verilen www.flipkart.com su var.

Valla bebekken aldığınız bir kedi köşe yastığı gibi de olabilir panter gibi de. Hepsinin ayrı karakteri var, üzerine sizin büyütme tarzınız da etkili. Ama büyüdükçe ne hale gelirse gelsin "ben sevmedim bunun karakterini, gitsin" demiyor insan.
O kadar para dediğiniz 100-150 lira falan erkekse, o da bir kez. Hasta olursa yüzlerce lira dökmeniz gerekebilir. Ama hiç hasta olmayabilir de. Çok para değiller ama aşıları da var. Maması da var ki ucuzuna alıştırmanız böbrek vs sorunu yapabilir. Hani düz bakınca kedi bakmak çok da zor bir şey değil ama evhamlıysanız (ki öyle anladım) kolay da değil, biblo değil sonuçta.

kablo kemirme eşyalara zarar verme vb. durumlar nadir de olsa olabiliyormuş.bunlar endişelendiriyor beni

üzgünüm, ama bakabilecek gibi görünmüyorsunuz.

kısırlaştırma dediğiniz şey whoosie'nin dediği gibi 100-200 lira.
onu veremeyecekseniz, zaten hayvana bakamazsınız.
benim kedilerimden biri 10 yıl hiç masraf çıkarmadı, ocak ayında 2-3 bin lira masraf etmek zorunda kaldım.

bunu 2 yaşındayken de yapmanız gerekebilir.

huyunu bilemezsiniz, eşyalarınıza zarar da verebilir.
isteyerek yapmaz da, gider en sevdiğiniz koltuğun üzerine kusar mesela.

yanlış anlamayın, bu çok tipik bir örnektir o yüzden söyleyeceğim.
eşyasına zarar gelmesinden endişe eden insan zaten evcil hayvan beslememeli/besleyemiyor.

çünkü bu çocuk yapmak gibi bir şey.
istediğiniz için yaparsınız.
ileride doktor da olabilir, uyuşturucu bağımlısı da.
bunları düşünmezsiniz bile, o an "istemek"tir önemli olan.
evcil hayvan da insanın çocuğu gibi oluyor.
teknik olarak benzer şeyler.

yani en sevdiğiniz koltuğa kustuğunda, "neden kustu acaba?" diye endişe etmeniz lazım.
ya da diken üstünde, "ay oraya bir şey yapmasın, buraya bir şey yapmasın" diyerek yaşayamazsınız.

o yüzden belki bir süre sonra tekrar düşünmelisiniz.

doğrudur, dediğim gibi kediden kediye değişir. Ben 2 kedi büyüttüm, hiç kablo kemirmedi ikisi de, biri koltuk kenarlarını parçaladı, biri ona da hiç dokunmadı ama ufak tefek çok şey kırdı.

edit: ayrıca blatta hiberna haklı, boğazlamak isteyeceğiniz kadar sinirlendirebilir de ama gerçekten çocuğunuz gibi, 10 dakika sonra kucağınıza kıvrılıp guruldar, hiçbir şey olmamış gibi devam edersiniz.

British Shorthair alirsan, (ozellikle tek renk olanlarindan) bu arkadaslar bildigin sisman birer yastik oluyor. Bizimki 3 renkli, yine hareketli biraz ama arkadas bir kere de bilerek tirmalamadi, picligine isirsa bile acitmiyor hayvan. Ha, senin bosta biraktigin kabloyu kemirmesi, seker kavanozunu devirmesi vs bunlar olacak tabii ki. Bir de veterinere para veremem filan demissin, bu hafta 3. kez yaziyorum galiba: abi hayvan bakmak ucuz bir sey degil. Maddi ve manevi olarak altindan kalkamayacaksan girisme.

kedi almak yerine bir süre barınaklara gitsen? hem bakıp bakamayacağına dair de fikrin olur. ayrıca orada hazır kısırlaştırılmışını da bulabilirsin.

kediyle ilgili sorulara yeni bir tavsiye vermeye karar verdim. almaya karar verirseniz öncesinde alerji testi yaptırın, ailenizdeki alerji hikayelerine göz atın. günün birinde alerji yüzünden ayrılmak zorunda kalırsanız sizin için büyük bir yıkım olabilir.

kediler durup dururken agresif ve saldırgan olmazlar, kötü bir şeyler yaşamışlarsa öyle olurlar. eğer huyunu suyunu bildiğiniz, sokakta sevdiğiniz beslediğiniz bir kedi almayacaksanız bebek kedi alın çünkü o zaman kedi büyürken size alışır ve sizden korkup agresiflik yapmaz.

kablo kemirme girişimlerini "hayır" diyerek, kızarak engelleyebiliyorsunuz. onu yapmamayı öğreniyorlar. ancak koltuk kenarlarında tırnak bileme tüm kedilerde var olan bir alışkanlık. mobilyalarınızı gözden çıkartamıyorsanız kedi almayın.

kısırlaştırma işlemini belediyeler ücretsiz yapıyor diye biliyorum ama güvenilirliklerinden emin olmadığım için ben şahsen kısırlaştırmanın belediyelerde yaptırılmasını tavsiye etmem.

kısırlaştırma 300 tl'yi bulabiliyor ama kedinin aşıları, kumu ve maması zaten başlı başına masraf demek. ucuz, kalitesiz mama ile beslenen kedi hastalanır ve iyi beslenen bir kedi kadar uzun yaşamaz. kedi bir süre sonra arkadaşınız, çocuğunuz, aileden biri gibi olacağı için böyle bir durumda siz de üzülürsünüz.

şu anki şartlarınız kedi bakmak için elverişli değil gibi geliyor bana. kendinizden emin olana kadar bekleyin bence.

düşünürseniz dişi, 6 aylık bir kedi var verebileceğim.sokak kedisi ama. hatta istanbul içinde ve anadolu yakasında iseniz, birkaç günlüğüne teslim edebilirim, böylelikle bakıp bakamayacağınızı anlarsınız.

huyu güzel, öyle acıkınca fılan aglamaz, ilgi delisi degıl ama yabanı de degıl. bir oyuncagı olsun baska bir sey istemıyor. bir de akvaryum delisi.

ama evde kuş varsa tavsiye etmiyorum, eve uğradıgı nadır zamanlarda bizimkini yemeye kararlı zibidi.

ama tabii çocuk oyuncağı değil bu işler, huy açısından beğenirsiniz belki diye böyle bir seçenek sundum. sonradan olmuyor bakamıyorum deyip de bir kediye yazık olmaması için.

ileriye dönük olarak 10küsür yıl kediye bakabileceğini düşünüyor musun, hayatında olabilecek tüm değişimleri gözden geçirerek? hayır ise, bakma - geçici yuvalık yap kedilere.

Şu duyuruda cevaplamıştım benzer bir soruyu: www.eksiduyuru.com

Bence bu tip şeyleri düşünüyorsanız kesinlikle almayın. Benim 3 kedim var, ikisi kardeş. Kardeş olanlardan biri dünyanın en miskin hayvanı. Koşmaz, oynamaz, yatar uyur, gelip arada kendini sevdirir ama huysuzdur öyle sıkıştırılmaya gelemez, ısırır tırmalar. Diğeri dişi olan, illa oynamak istiyor, çok iyi huylu tırmalamaz ısırmaz ama yaramaz. Sürekli bir şeyler anlatır. İki kardeş birbirinin tam zıttı. Biri ne kadar cimcimeyse öbürü o kadar efe.

Üçüncü kedim ise bambaşka bir alem, çok ama çok yaramaz. Her şeyle ve herkesle oynamak istiyor. Kağıt, kitap, kablo ne bulursa dişliyor. Hatta laptop'ın şarj aletinin kablosunu parçalamışlığı var ama oyun sanıyor onu. Kimseye zarar vermez, saldırmaz. Yaramaz sadece.

Diyeceğim şey şu, kediyi almadan ve kedi büyümeden huyunu suyunu bilemezsiniz. Süs olsun diye alıp sokağa atan çok insan var. Siz böyle olacaksınız demiyorum tabii ki ama hayvan bakmak öyle kolay bir iş değil. Oldukça masraflı bir iş ve çok emek istiyor. Tatile gitmek ayrı sıkıntı, ev taşımak ayrı sıkıntı, güvenilir veteriner bulmak ayrı sıkıntı. İşin maddi kısmına daha hiç girmedim farkındaysanız. Alırsanız tüm gece koşturacak çünkü kedi gece hayvanıdır. Uyutmayabilir, haftasonu sabahın köründe uyandırabilir vs.

Cidden büyük sorumluluk. Ben kedilerimi hiçbir şeye değişmem ama alırken 8786528756 kere düşünmek gerekiyor. Çünkü hayvanlar size, siz hayvanlara çok bağlanıyorsunuz. Bizim sıpa 2 gün veterinerde kaldı işte, geldiği akşam nasıl sarılıyor küçücük patileriyle. Mecburiyetten gitti veterinere ama insan sebebi ne olursa olsun hayvanın o sevgisine ve korkusuna dayanamıyor. Öbürü de ayağı sakat olmasına rağmen, ben veterinerde onu ziyaret edince bana gelebilmek için canı yana yana yürümeye çalışıyor. Alırsanız kediyi, siz o hayvanın her şeyi olacaksınız. Onun sizden başka kimsesi olmayacak. Bırakma imkanınız olmayacak.

Almayın demiyorum ama bu sorumluluğu kaldırmaya hazır mısınız onu iyi tartın.

putin bence adamın dibi. diktatör değil, sert, sözünün eri, prensip sahibi ve vatansever. halk adamı.

tayyipten tek farkı devletçi olması.

çok yanlış politikaları var. rusyada l/g/b/t olmak çok büyük eziyet demek, yasakçı zihniyet tam gaz devam (bizdeki kadar ileri değil tabi), kesinlikle izinsiz gösteri ve toplantı yapamazsın gibi olaylar orada da var. bir de çok gereksiz projeler için çok çok fazla para döküyorlar, organizasyon yetenekleri çok yok (örn. soçi olimpiyatları için çok fazla paranın çarçur edilmesi, petersburgda bir takımın yeni stadı için katrilyonlar harcanması vb.)

onun dışında pek bir sıkıntıları yok. brotha b'nin dediği gibi, en azından halkını ve ülkesini seviyor adam. çift kutuplu politikada karşı tarafa olması gereken duruşu sergiliyor.

diktatör evet..

genel olarak yönetimsel ve bürokratik sistemin oturmadığı gelişmekte olan ülkelerde bir şeyler yapabilmek için güçlü yöneticiler isteyerek veya istemeyerek dikdatörlüğe meyledebiliyor. yoksa digger türlü yapılması gereken işler bürokrasi çarkları arasında eziliyor, karar çıkana kadar da iş işten geçmiş oluyor

dolayısıyla benim düşüncem putinin zoraki diktator olduğudur.

putin yarın ölse rusya bugünki kadar güçlü olur mu? olmaz. bunu bilen ortayaş ve üstü rusların çoğunluğu da (çünkü eski dönemleri iyi biliyorlar) putinin diktatörlüğüne göz yumuyorlar.

not: iş bu yazıyı isterseniz putin/erdoğan, rusya/türkiye değişimiyle de okuyabilirsiniz.

Rus arkadaslarimdan dinledigim kadariyla yolsuzluk konusunda Turkiye'yi rahat sollayabilecek sayili ulkelerden Rusya su anda. Ayrica yasakcilik ve baski da yarisir seviyede. Son secimlerde de zaten hile oldugu biliniyor. Diktator olmasa bile yakin bir sey.

Kesinlikle evet. kendisinden zerre haz etmiyorum. Zira onun da umrunda değil nasıl olsa.

Okula gore degisen bir sey.

e ama bu muhendis isi? yapabilirseniz bir elektrik muhendisi ile irtibata gecin, okul da ne kadar butce ayirmaya hazir onu bir yoklamak lazim.

Bu konuda İspanyollar çok iyi. Gamesa Türkiye'de de türbinler kurdu, kuruyor: www.gamesacorp.com sayfalarını bir inceleyin derim.

Bu tür bir şey için proje hazırlamak öyle bir başınıza ve sıfırdan yapabileceğiniz bir şey değil. Fakat bu iş, bir ab destekli proje olabilir. Hibe ve desteklerden bahsediyorum. Ulusal ajans ve ab-ilan.com'un sayfalarını tarayın. Ab-ilan'dakiler çok şeker insanlar. Biraz araştırma yapıp, onlara mail atıp sorabilirsiniz.

Büyük patronlar biraz başlarından savmak için hadi yap projeyi gel demişler. Ama biraz tarama yaparak onlara bu sözlerini yedirebilirsiniz. Çok da şahane olur :)

Aslında benim düşündüğüm ve ilettiğim o kadar da büyük bi türbin değil. Sadece bi fen sınıfı çalıştırabilecek kadar enerji üretebilen daha küçük bi türbin. Biraz araştırdım 2000-2500 arası değişen fiyatlar verdiler. Okul bunu karşılamaya açık bütçe konusunda bi sıkıntı yok. Ama bunu daha çekici hale getirmekte benim sorunum işte.

Aslında güneş panelleriyle elektrik elde etmek, uygulaması ve maliyeti daha düşük bir proje olabilir. Hem sizin için araştırması daha kolay da olur gibi. Türkiye'de de fotovoltaik panel üretimi ve uygulaması yapan pek çok firma var. Teklif almak, önçalışma yapmak vs daha hızlı ilerleyebilir.

Bir de büyük patronlara deyin ki "fazla elektriği sisteme verip para bile kazanabiliriz" :) doğruya doğru.

Hm anladım. Evet o zaman işiniz hem daha kolay hem daha zor. Çünkü bu ufacık bir iş olduğu için şirketler burun kıvırabilir. Beraber çalışacak adam bulmakta zorlanabilirsiniz. Ya da iş başa düştü deyip çocuklarla siz yapabilirsiniz. Mühendislik için danışman ve parça temini için bir firma bulup... Hatta hatta bu çocukların ana babalarının içinde kesin yardımcı olacak mühendisler ne bileyim know how insanları vardır. Böyle kotarırsanız dev haber bile olur :) aha bunu da söyleyin büyük patronlara.

Akıl yürütmeye çalışıyorum ben de sizle, çok sevdiğim konular :)

şansa bakın ki daha bugün bu konuyu bir oda dolusu mühendisle tartıştık. rüzgar ölçümü falan yapılması lazım yoksa rüzgar karlı bir iş değil. güneş enerjisi her zaman daha mantıklı.
ölçme falan yapmadan rüzgar türbini kuracağım demek de anca fen bilgisi öğretmenlerinin başının altından çıkar diye düşünüyorum.
öyle her şeyim hıyar diyene pardon gel bende rüzgar türbini var kuralım diyene de inanmayın.

böbrekleri alır sararlar gazete kağıdına bakarsın öyle. konu nerden nereye geldi. ;)

Eve neden gidemiyor onu ogrenmek lazim once sanki.

dekana gittiğine göre üniversitede okuyor herhalde, gidip "niye eve gitmiyosun lan" demek gerekmez mi en başta? 10 yaşında çocuk değil sonuçta, gidip kendisiyle konuşsanız, ne derdi olduğunu öğrenseniz? ona göre kalacak yer sağlanabilir bir şekilde. minik bir burs ayarlanabilir, bir yurda yerleştirilebilir vs.

Hangi okuldasiniz bilmiyorum ama bizim okul içinde burs veren bir sube gibi bisey vardi. Ya da bolum baskani sonuçta bir yurttan yer ayarlasa nasil olur? Kac kisisiniz koca okul ogrenci evine bile alinir simdilik yer ayarlanana kadar aslinda.

eve neden gitmediğinden size ne kardeşim. bu özel birşeydir. üretebileceğiniz bir çözüm varsa söyleyin. konaklama sorunu çözülsün daha sonra bunun nedeniyle ilgili yardıma ihtiyacı olup olmadığı sorulur. kabul ederse yardımcı olunur.

tek çözüm konaklama ihtiyacını karşılayacak burs sağlamak. onun için de hali vakti yerinde iş adamı, öğrenci babası(tanıdğınız babası işadamı, sanayici öğrenciler kesin vardır), veya dekanlığın veya rektörlüğün yerel kontaklarıyla belediye veya bölgesel işadamlarından burs sağlanması olabilir. dekan veya rektörlük isterlerse kesinlikle yapabilirler tekrar söylüyorum.

bu olay özel bir üniversite'de oluyor. çocukla karşılaşabilsem soracağım, okula nasıl devam edecek, parası var mı yok mu diye. bir insanın bir gece kalacağı bir arkadaşı olmaz mı diye de kafamı kurcalıyor. ama çocuk da samimi geliyor, gerçekten zor durumda olduğu belli.

ankaradaysa , 5 marta kadar bende kalabilir , boş bir odam ve cekyatım var paylaşabbileceğim.

@the imp

İstanbul'da malesef. Teşekkürler teklifin için.

gittigidiyor -> ebay sayılır mı?

ekonomi.milliyet.com.tr

ne kadar peki alınmış ?

itiraf.com olabilir belki.

Turkiye'den cikma uluslararasi basari yakalamis internet sitesi hic bilmiyorum acikcasi. Yerel girisimlerin de 16 milyar dolar gibi manyak rakamlara ulasmasi pek mumkun degil. En son en ciddi yatirimlardan biri (web yatirimi olmasa da), crytek studyo actiydi istanbul'da, ne yaptilar ne ettiler bilmiyorum.

Yurtdışında ki siteleri türkiye'ye uyarlayanlar dışında yok.

Girişimci olsa bile yatırımcı, altyapı ve ülkenin durumu engelliyor her açıdan.

Whatsapp türkiye'de büyümeye kalksa yerli yatırımcı bulması mümkün olmazdı.

Peki,Türkiye de evrensel boyutta ulaşmış büyük bir girişim neden yok ?

Abd ve belki biraz Avrupa'da ki girişim imkanları o kadar iyi ki, neredeyse her fikri buralarda kuruncaya kadar önceden görüp deniyorlar aslında. Bu sebeple buralardan büyük şirket çıkması pek mümkün görünmüyor.

girişimcilik denen şey, farklı bakışlar ve ruh hali isteyen birşey, afganistanda niye IT alanında bişey çıkmıyorsa, ya da Suudi lerde neden çok yenilikçi şeyler çıkmıyorsa türkiyede de nedeni benzer.
dükkan, köşeyi dönme, çok iyi bir fikrim var ama evde acun izliyorumla olmuyor sanırım. genel olarak çalışkan olup olmamakla alakalı biraz millet olarak.
türkiye sokak ortasında kameraların önünde gençlerin öldürüldüğü ve suçluların yargılanmadığı bir ülke, o sebeple, fikri ve sınai haklar, özgürlük, girişimcilik vs konuların konuşulmaması, konuşulmadığı içinde gelişmemesi normal bence. internet kalmayacak yakında ki girişimciliği olsun.

durmaz, kapatir.

@she was my baby

Tek taraf olacak sadece.

@rca

Yazi dovmeler hosuma gidiyor.

Cinsiyet? Kadina olabilir, erkek icin meh :/

@fortisvita

Erkek.

Ya sprna adonis giderse yerini yag baglarsa ?

Bence olur. Dövme işine girişirsem adonisle başlayacağım. (Erkeğim)

bi şekilde kandırıp çaktırmadan başka bir bölüme transferini sağla, ondan sonra ne yaparlarsa yapsınlar. sana iş ayarlamış yöneticisi olmuşsun zaten koyuyodur herife.

4 satırlık bir cümleyi işimdeki pozisyonumu anlatabilecek kadar kurma kapasitesi olmayan biri olarak, önce konuşun bence. düzelmezse çıkarın.

Eğer önündeki projeye dair hiçbir heyecan ve istek duymuyorsa cıkart tabi. vakit ve para israfı.

İşe alınman konusunda sana yardımcı olmuş, bir kalemde silip atmak olmaz, ona patronun senin bu hallerinden hoşnut olmadığını, kendine çeki düzen vermezsen işten çıkartmayı düşündüğünü söyle, bu işe ihtiyacı varsa kendini düzeltir, baktın düzeltmiyor o da bu işi istemiyordur zaten çıkartırsın.

Uyarmak lazim bence. Kulak asmazsa birak patron kovsun sen bulasma bu sefer.

bence al karşına böyle baba gibi kardeş gibi konuş abi de bak böyle böyle,benim içim el vermiyor ama böyle devam edersen atılıcaksın vs vs. bu ayarda bu seviyede bir konuşma yap mümkün olduğunda üstten cümleler kurmamaya çalış.

uzun süredir benzeri bir sektörde ar-ge konusunda çalışıyorum. işten çıkar çıkarma diyemem ama kendi tecrübelerime göre bir ar-geden verim alabilmenin yolları şu.

- ar-ge'nin başında işi bilen ve personel ile patronlar arasında köprü olabilecek bi yönetici. bu iş 3 ayda olamaza ikna edecek adam olmalı. klasik ar-ge personeli patronlarla muhattap olmak tartışmak istemiyor beceremiyor da zaten.

-esnek disiplin: insanlar facebook açamazsın, neden tuvalette 15 dakika kaldın şeklinde sıkıştırılmamalı ama her kişinin elindeki işin deadlineı konusunda bilinci olmalı.

-ar-ge çalışanına kendini iyi hissetmesini sağlayacak motivasyonlar verilmeli.
mekan, çay, kahve çeşitli aktiviteler vs.

tüm bunlar varsa ve o adam hala mızmız işinden uzaksa tekrar kazanmanın oldukça zor olduğunu düşünüyorum. ar-ge personeli klasik personelden biraz farklı olmak zorunda. yaptığı işten keyif almalı ve keşfetmeyi sevmeli aksi halde asla iyi sonuca ulaşamaz. motivasyonu düşük bir insan etrafındakilere de kötü örnek olacaktır.

yazılı olarak kendi performansını değerlendirmesini isteyin. sonra da yazılı olarak cevap verin. ilk ve son mahiyetinde yazılı bir uyarı tebliğ edin. imzalı filan bir tebligat olsun. belgeleyin bu yazılı uyarıyı yani.

3 vakit içinde kendine çeki düzen vermezse de, muhasebeye gidip çıkışını alsın.

sizin ona müteşekkir olmanız başka şey, onun beraber ekmek yediğiniz şirkete kötülük ediyor olması bambaşka bir şey!

Hocu bu kadar bok atildigina bakma, entelektuel olmak sadece turkiye'de hor gorulen bir sey. Bir de entel olmaktan ziyade keyif pezevenkligi aslinda (kendimden biliyorum). Sarap ile ilgilenmeye basladiysan peynirle de ilgilenmeye basla derim. Yagsiz, sade krakerlerin uzerine cheddar, blue cheese gibi guclu tada sahip peynirler sarapla super gider. Eski kasar filan da olabilir tabi ama burada bulamiyorum ben (: Iste kiz arkadasimla boyle boyle kic buyutuyoruz, eyyorlamam bu kadar. afiyet olsun.

Bilgi açlığım var diyeyim basitçe, severek yaptığım birşeyin her yönünü bilmek istiyorum.

şu an turların reklamı yapılamıyor ama bağbozumu turları var ağustos-eylül-ekim zamanı. genelde ekime kalmıyor. buralara gidebilirsin zamanı gelince.
nerede yaşıyorsun bilmiyorum ama şirince köyü'ne yolunu düşürürsen pişman olmazsın, hem tadarsın değişik değişik hem de sohbete başladın mı, her şeyi anlatırlar zaten :)
hangi şarap ne ile iyi gider sorularının cevabı zaten google'da var. bir dolu yerli yabancı blog var.

ben de gecenlerde boyle bir duyuru acacaktim ama entel dantel diyecekler diye vazgectim. sarap - peynir tabagi - meyve - kraker dortlusunden inanilmaz zevk aliyorum. hatta bazi aksamlar yemek yerine bu komboyu yapiyoruz. ben de sarap konusunda cok bilgili degilim ama soyle bir taktik izliyorum: beyaz saraplardan basladim; riesling, rioja, pinot grigio vs. diye her cesidini deneyip, not almaya calisiyorum. genelde sarabi sectikten sonra internetten onunla gidecek peynirleri ve meyveleri aliyoruz. ben genelde yumusak peynirlerden cok gouda, pecorino romano gibi sert peynirleri aliyorum. yanina da uzum, cilek, elma super oluyor.

turlara gitmek en dogru yol olur sanirim ya da bizim gibi keyfinize gore denemek de olur.

Marketlerde satilan cogu sarap sofra sarabi dedigimiz kisa omurlu saraplardir, bu isi hard core yapanlar yilina bolgesine uzumune gore detaylandirip hakkaten kaliteli saraplar iciyorlar. Onun icin heme entel dantel mi olucaz diye korkmayin :)) eheh

Little'in izledigi yol mantikli. Once uzumleri taniyin ve buna local olarak baslayin. Oncelikle bulundugunuz ulkenin uzumlerini taniyarak hangisi nerde yetisiyor ona bakin. Ayni uzumu farkli bolgelerden yapilmis saraplarla deneyin ve unutmamak icin not alin. Karma saraplar da oluyor onlardan uzak durup tek uzumlu saraplar deneyin. Elinize aldiginiz her sarabin etiketini okuyun, etiketinde de bilgilendir e ve tavsiyeler olur.
Kirmizi sarap etle beyaz sarap balikla deriz ama mesela bazi kirmizi saraplar aperatif icin onerilirken bazilari oncelikli olarak makarnalar veya kirmizi et icin onerilir. Bu tadinin yogunlugu ve benim bilmedigi aklima gelmeyen baska seyler ile alakali.
Unutmayin ki ictiginiz bir sarabin aynisini bir daha bulamiyabilirsiniz, x senesi x uzumunden yapilmis sarap y senesi x uzumunden yapilmis sarap ile ayni olmayabilir. Bu fark sofra saraplarinda cok ortaya cikip fark edilebilir mi bilmiyorum ama bence yine de fark vardir.
Ictiginiz sarabin kokusunu, bardakta biraktigi yagimsi tabakayi (daha govdeli olmasiyla alakali sanirim o tabaka) dilinizde biraktigi tadi ve icerkenki yumusakligi sertligi ve en son damakta kalan hissiyati not alabilirsiniz. Internette kesin daha profesyonel bir tadim chek-list i vardir. Nasil tanimliyacaginizi bilmiyorsaniz begendim begenmedim sundan iyiydi bundan kotuydu gibi bir not sistemi ile baslanabilir.

Sarabi tadarken herhangi bir yiyecekle tatmayin, damaginizda baska bir seyin tadi olmasin ki sarabin % 100 kendi tadini alabilesiniz. Hemen ilk yudumla birlikte veya oncesinde peynir vs gibi guclu tatlari olan bir sey sarabin tadini bastiracaktir. Onun icin ben ilk kadehin 3-4 yudumunu herhangi bir gida olmadan icmenizi oneririm. Sonrasinda peynir meyve veya yemek ile devam edilir. Ama tadim asamasinda baska tatlar katmayin. Peynir sarapla cok guzel gitse de yaninda meyveyi eksik etmeyin kesinlikle.
Ilk akla gelenler bunlar.

sarabin tarihinden ve nasil yapildigindan baslayarak ogrenmistik biz. sonra uzum cesitleri ve ulkeler bolgeler ogrenmistik. sonra sarabin yapisini, ozelliklerini ogertmislerdi. bunlar ilk sene konulariydi, 3 sene oluyor. hepsi eski bilgisayarimda kaldi notlarim. wine fundamentalsdi.

su an baktim aesthetics of food and wine, food and wine matching, wine marketing gibi seylerin notlari, pdf leri duruyor. ingilizcen varsa mail ver bir musait zamaninda atayim. su ara cok yogunum sehir degistiriyorum. sen bu arada girisi yukarida bahsettiklerimden baska kaynaklardan bularak yaparsin.

en hizlisi ilki.

sevmeyi sevilmeyi gecip, kendi sagliginiz icin once zayiflayacaksiniz. gerisi gelir zaten.

saçmalıyorsun.

Doğuştan çirkin biri olsan laf etmeyeceğim ama bu kadar olay yapıp yine boğazını düşünüyorsan yapcak bir şey yok.

şurayı
sensinobez.blogspot.com.tr
ve şurayı
www.halilcoskun.com
bir okumanızı tavsiye ederim.
durumunuza "kilolu" olarak değil de "obezite" açısından bakmanız çok daha sağlıklı.
sağlık demişken, kilo vermek değil de sağlıklı olmak adına birşeyler yapmanız en güzeli.

kilo vermek bu kadar zor mu ya? kilo versen bütün sorunların çözülecek sanki..

Bu ülkede herkes manken gibi değil bakış açını değiştir, çoğumuz kiloluyuz ve bir o kadar da çirkiniz. Benimde burnum büyük :) ama ne yapayım, nefes alıyorum şükür.

saçmalama. sen ne bakıyorsun güzellik kıstaslarına. her şeyden önce kendini sevmeyi ve kendine güvenmeyi öğrenmelisin. bak fiziğin düzeltebileceğin bişey. ben de kadınım ben de güzellik standartlarına uymuyorum. kendimi de güzel bulmam. ama kendime saygı duyuyorum ve kendimle barışığım. istediğim her insanı da etkileyebilirim. dışarıdaki kızları vs bırak. kendine bak sadece. kendinle kimseyi kıyaslama. bir an önce fiziğinden rahatsızsan spora başla. ayrıca başkalarına kendini beğendirmek için değil, kendini iyi hissetmek için çabala her zaman. başkalarının isteklerini hiçbir zaman karşılayamazsın.

başlığı görünce yüzünde düzeltilemeyecek bi çirkinlikten bahsediyosun sandım. senin dediğin çirkinlik değil tipsizlik veya çekici olmamaktır. bu da spor yaparak vücudunu düzene sokarak halledilecek bişey.

dua et ki allah seni gerçek çirkinlikle sınamamış.

bu çağın güzellik standartlarına uymak zorunda değilsin. kendini güzel hissetmen önemli. bir erkek olarak, bakınca eksik hissetmene neden olan mankenleri zerre beğenmiyorum. o kişiler gerçeklikten uzak. tamam taş gibiler falan da, neler neler yapıyorlar o hale gelmek için. makyajlar, operasyonlar, photoshoplar, bilmem neler...

kilolu olmak sağlığına zararlı. böyle düşünüp kilo vermeyi denemelisin. kilolu insanlar iğrenç değildir, toplumun dışında da değildir. ama kilo seni hem fiziksel hem de ruhsal anlamda etkileyecektir, orası kesin. bu yüzden, böyle şeylere takılıp kendini üzmek yerine daha güzel hissetmeye çalış. kendini güzel hissetmeye çabalarsan, eninde sonunda istediğin formu bulacaksın zaten.

kendini neden diğer insanlardan aşağıda gördüğünü anlamıyorum açıkçası. kiloluysan kilolusun. beğenmiyorlarsa beğenmesinler, ne olacak ki?

trollük iyi bir şey değil. yapma böyle şeyler bence.

troll değilsen profesyonel yardıma ihtiyacın var.

Benim hem yüzüm çirkin hem de şişkoyum, öleyim mi ben o zaman napayım? :(

Ayrıca onu bunu geç de "naparsan napayım kilo veremiyorum" olayı yalan. İnanmıyorsan gel planını da beraber yapalım, 3 ayda kendini hiç sıkmadan 8 kilo veren biri olarak söylüyorum bunu.

Spor yap. "Spora yazıl" demiyorum. Zibilyon tane bilgi var internette. İyice bilinçlendikten sonra başla bir yerden.

Hepsini geçiyorum, kilo ver ya da verme önemli değil. Sen başkaları beğensin diye yaşamıyorsun. Hayatında bundan daha önemli dertlerin -üzüntü anlamında değil bu dert- olsun.

Tek derdin kilo konusu ise ve bunun için bütçe ayırabilecek durumda isen metabolik balansı araştırmanı öneririm. Şu an yakın çevremde 3 kişi uyguluyor ve çok memnunlar. Çok ciddi yol katettiler.

Ankara'da isen, arkadaşlarımdan öğrenip isim bile verebilirim.

manken gibi olma zorunluluğun yok zaten. etrafında bunu ima bile edenler varsa hayatında fazlalıklar demektir. bu çağın güzellik anlayışının hastalıklı olduğunu düşünüyorum ben. ne kadar ince, o kadar iyi değil. kendin için, kendini rahat/sağlıklı hissetmek için yap bir şeyler yapacaksan. başkaları için değil. yapma mecburiyetin de yok ayrıca.

ha "sana da bir abazan denk gelir illaki" diyene denecek çok şey var, ama insanın kendini yormasına değmez.

ya yeter artık mea maxima, her defasında bana troll demek zorunda mısın? hissettiklerimi yazıyorum ve kimseyi kandırarak keyif almıyorum.

1- beğenmek beğenilmek kiloya bakan bir şey değil. güzelliğe de bakmıyor. ne kilolu arkadaşlarım var manken gibi adamlarla evlendi/nişanlandı. olay o değil.

2- bazen bazı durumlarda kilo vermek zordur. rahatsızlığın vardır vs. önce doktora git. çünkü kilo vermek kolaydır ama eğer bir sağlık sorunun yoksa kolaydır. varsa ağzına sıçılır kilo verene kadar. bizzat yaşıyorum o yüzden biliyorum. ama pes etmedim. gir tumblr'dan arat ne insanlar var nasıl değişim geçirmişler (ara: before and after pictures)

bende hem insülin direnci hem de tiroit var. bunu bilmeyene kadar "lan sağlıklı beslenme desen var, spor desen var, ben neden hala şişmanım?" diyordum. he ilaç tedavisine başlayınca hayatım güllük gülistanlık olmadı. eskisi gibi hop diye bir kilo gitmiyor ama çabalıyorum. 3 ayda değil de 2 senede istediğim hale ulaşıcam belki ama umrumda değil.

eğer psikolojik desteğe ihtiyacın olursa bu dönemde almalısın. eğer kilon uygunsa paradoxical'ın tavsiye ettiği gibi halil coşkun veya benzeri bir doktora danışabilirsin. ben öyle bir operasyona uygun değilim ama onların hikayesini sadece okumak bile motivasyon kaynağı oldu benim için.

kısaca senin 36 bedenlikten uzaklığın maksimum 1 yıl. bu bir yılda deli gibi çabalayarak ulaştığın başarının tadını çıkarmak mı yoksa hep böyle üzülmek mi?

sağlık probleminden kaynaklı bir kilo problemi de olabilir. tiroid hormonlarının seviyesine baktır. daha sonra bir diyetisyene giderek kilo verme süreci için destek isteyebilirsin. Devlet hastanelerinde bile yardımcı olacak personel vardır muhakkak. daha en baştan yenilgiyi kabul etmiş gibisin. öyle olmaz.

Kilo alip vermek herkes icin kolay degil, anliyorum ama imkansiz bir sey degil bu. Eger gercekten istiyorsan basarirsin. Gerekirse bir uzmana git, halledilir. Bu kadar skma canini.

Bosver, olay kilo degil filan diyenler olmus ama ben katilmiyorum sahsen. Cunku asiri kilolu birini gordugum zaman acikcasi o insanin kendisine deger vermedigini dusunuyorum. Hastaligi-rahatsizligi olan, bu yuzden obe olan vardir anlarim tamam da abi her gun 5 bar cikolata yiyip kilosu yuzunden hareket etmekte zorlanan insanlarin normal bir yani yok. Her seyi gectim sagliksiz bir sey sonucta. Bunlarin ikisi de biriyle cinsel olarak yakinlasmamak icin cok gecerli sebepler. Yani olay goruntuden ote buna dayaniyor, en azindan benim icin. Bunlari seni ya da obez herhangi bir insani asagilamak icin soylemiyorum ama obezite sanki cok muhtesem bi seymis gibi insanlarin reklamini yapmasini yanlis buluyorum. Sonucta bu bir rahatsizlik ve buyuk cogunluk icin cozulemeyecek bir sey degil.

profesyonel yardım alman gerekiyor.

hem psikolojik durumun için, hem de fazla kiloların için.

şu yazdıklarının üstüne internet üzerinden yazabileceğimiz birkaç cümlenin sana hiç bir faydası olmaz. harekete geçmen gerekli.

kusura bakmayın. hayat duyurudan ibaret değil. kimsiniz bilmiyorum, nikinizi hatırlamıyorum.

duyurularınıza baktım. hepsi zayıflamak ve diyetle ilgili. bu konuda önemli sorunlarınız olduğu belli. duyurunun size ciddi sorunlarınız konusunda yardımcı olabileceğini düşünmüyorum.

imkanlarınız çerçevesinde profesyonel yardım alın lütfen. burdan kulaktan dolma bilgilerler bir yere varamazsınız.

Sorunun ne olduğunu ve çözümün de nasıl yapılması gerektiğini biliyorsun. Geriye azim, disiplin ve programlı bir şekilde ilerlemek kalıyor. Ne yemen gerektiğini, nasıl spor yapman gerektiğini öğreneceksin. Zamanla kilo vermeye başlayacaksın. Kilo verdikçe özgüvenin artacak ve artık bu bir bakış açısına dönüşecek. Bunları yapmadan erkek lazım bana dersen Kıvanç Tatlıtuğlar olmasa da mevcut özelliklerinin uyuşacağı birisini illaki bulursun zamanlar. Ama herşeyden önce sağlık için spor yap ve zayıfla lütfen.

Dayatilmis guzellik algisinin esiri olan erkekle bi omur gecirmek kolay degil zaten. Kaldi ki sen de bu alginin pencesindesin. Zayiflayacaksan medyanin magazin dergilerinin modanin dayattigi guzel kistaslarina uymak icin degil, saglikli yasamak icin zayifla. Ayrica asla yapamam diyen insanlarin da gayet zayiflayabildigini gordum.

Ortağım biz de Brad Pitt değiliz sonuçta. Her bitli baklanın kör alıcısı olurmuş. Sıkma canını bunlarla.

sevgi, saygı, itibar görmenin tek yolu güzel olmak değil. buna takılmayın bu kadar. başka yönlerden de kendinizi geliştirebilirsiniz.

Seni anlıyorum.
Ben de hayatım boyunca hep balık etli oldum. Sonra ani bir kararla zayıfladım. Hatta sıska durumuna bile düştüm.
O durumda bile yine o mankenlere bakıp iç geçiriyodum onlardan daha zayıf olmama rağmen. Kimse beni beğenmez diyordum. Hala oramda buramda kusur arıyordum. Demem o ki, şişman olmak değil asıl mesele; kendine güvenini kazanmak. O olmadıktan sonra zayıflasan bile yine aynı hissediceksin, hissettim biliyorum.
Hatta bi dönem aynadaki sıska kıza alışamayıp oturup ağzıma ne bulduysam tıktıgım da oldu. Bi-iki kilo aldım diye 7 gün boyunca ağzıma lokma koymadıgım da oldu. Bu iğrenç kendine güvensizlik sebebiyle nurtopu gibi bir yeme bozukluğum oldu.

Önce kendine güven. Kendine bakmaya başla. Kendine baktıktan sonra zayıflamak işin en kolay kısmı. Olmaz, zorlanıyorum deme. Oluyor çünkü. Benim için de olmazdı, oldu.

caps or didn't happen

yaşın kaç? boy ve kilo? sorup duruyorsun madem, bu bilgileri de rica edelim bir zahmet. kaç beden kıyafet giyiyorsun? bu bilgileri rica edeyim, ona göre yazacağım. afaki yazmak istemiyorum, kusura bakma.

dayatılmış güzellik algısı diyenleri boşver kilo ver. azimle sıçan betonu deler.

boyunu kilonu söylersen daha net cevaplar yorumlar alabilirsin. yani evde yediklerine dikkat mi etmen lazım yoksa diyetisyene mi gitmen lazım gibi.

ikinci olarak aşırı kiloluysan evet erkekler beğenmez. en azından çoğu. beğenen de sadece seni beğenmez gözü hep dışarıda olur. neden mi ? çünkü kendine saygısı olmayan bir insana kimse saygı duymaz. hiç kimse bunu bilinçli olarak düşünmez ama bilinç altında yatan şey budur aslında, saygı.

ayrıca kilodan bağımsız olarak istediğin kadar kilo ver yapman gereken daha önemli şey kadın gibi davranmaktır. yoksa kilolu biri kadar bile şansın olmaz. şu tunc nickin yüzünden söyledim bunu, kadın ol tam anlamıyla pembe rengi canlı renkleri sev, kibar ol böyle davransan kilona bakmadan kilondan önce seni görecek erkekler de olabilir.

Ya saçmalama kadın!!!

Manken formu güzel bi form değil yalnız bi kere onu bi geçeceksin. "Güzel" denebilecek manken gerçekten az sayıda var.

Sonracığıma al sana herkesin öldüğü scarlett johanson'un fotoşopsuz hali: www.google.com.tr

Sonracığıma al sana o çok beğendiğin kadınların nasıl o görünüme kavuştuğunu anlatan çok değil, 3 adet video:

1) www.59saniye.com
2) www.youtube.com
3) www.youtube.com

Bunlara ben uğraşmadan ulaştım ve gördüğün gibi çok basit işlemler. Ve bildiğin gibi bu insanlar ekstra zengin, en "makyajsız" sandığımız hallerinde bile "profesyonel doğal makyaj"la çıkan, kıyafetleri özel dikim, yedikleri ve içtikleri en kalitelileri olan insanlar. Bir de üstüne ışıklar, rötuşlar, makyajlar, korseler, artık ne lazımsa onlar ekleniyor.

Ve onların tüm bunlar birleşince ortaya çıkan "o" haline ulaşmak neredeyse imkansız zaten. Çünkü "onlar" bile aslında buna sahip değiller ki :D

Kapitalizm, bize imkansız olan bu şeyleri sunarak ve bunlar için ağzımızın sulanmasını sağlayarak, bize çılgınca alışveriş yaptırıyor; bizi çılgın bir tüketimin içine sokuyor. Liposuction'a gidiorsun, makyaj malzemeleri alıyorsun, haplar kullanıyorsun, kremler, takılar, programlar, yiyecekler, giyecekler. Hepsini biraz olsun "onlara" (ama onların bize kaktırılan sahte hallerine) benzemek için yapmıyor muyuz?

Kendine gel! Sahip olduklarınla mutlu ol! Çünkü emin ol vücuduna imrendiğin bir sürü insan, hayatında senin sahip olduğun ama onların olmadığı bir sürü başka şeyin özlemiyle tutuşuyor!

Zayıflayacaksan yalnızca sağlığın için zayıfla. Ve işin içinden gerçekten çıkamıyorsan hem diyetisyen hem psikologla birlikte aş bu durumu. İşin özünü gerçekten anlarsan şu anda ne kadar saçmaladığını farkedeceksin ve kendini üzerek geçirdiğin günlerine üzüleceksin :)

Hadi canım.


EDİT - BONUS: alkislarlayasiyorum.com

boyum 1.78 kilom 92

ismi tunç olan kadın... neyse midenize balon yada kelepçe taktırın her şey değişecek

eğer fazla kilondan rahatsızsanız kilo vereceksiniz. doğuştan bir kusur olur da isyanınızı anlarım ama fazla kilo gibi "gerçekten" isteseniz yok edebileceğiniz bir kusur için bu kadar takıntı yapmanız saçma. ya kendinizle barışıp ben yemek yemeyi daha çok seviyorum arkadaş deyin ya da ben insanların beni beğenmesini istiyorum yemek yemek değil diyip kilo verin. bu kadar basit. "öncelikler"

he bir hastalık falan vardır, orası ayrı. bunlar tamamen normal olup sadece fazla kilolu olduğunuz varsayımıyla yazıldı.

Zayıflayacaksanız doğal yöntemlerle zayıflayın. Balondu, kelepçeydi, tüptü bilmem neydi işlerine bulaşmayın. Ameliyat olmak, saç kestirmeye benzemez. Komplikasyonu var, bilmem nesi var. Hadi ameliyat oldum, nekahet dönemim de bitti, istediğim gibi takılabilirim durumu da yok. Bir sürü şeyden mahrum kalacaksınız hayatınız boyunca. Onun yerine kilo vermenizi sağlayacak diyeti, diyetisyen gözetiminde uygulayın, sonra da dengede kalacağınız beslenme düzenine diyetisyenle birlikte karar verip, o beslenme düzenini yaşam tarzınız haline getirin.

İnsanız, canımız ister, kaçamak yaparız; diyette 2 gün geriye gitseniz kıyamet kopmaz öyle bir durumda ama ameliyat sonrası hayat boyu uzak durmanız gereken şeylerden birini dayanamayıp yaptığınızda bedeli ağır olur.

İnternetten mide kelepçesi taktıranların yaşadıklarını okuyun. En kötüsü olacak diye bir şey tabii ki yok ama olduğunda bunu göğüsleyebilecek misiniz yoksa kiloluydum ama daha sağlıklıydım, sağlığımdan oldum şimdi diye hepten mi çökeceksiniz; siz karar verin.

photoshop videolarına feci güldüm. yollarda gördüğümüz çıtır kızlar da hep photoshop zaten.

soruna gelecek olursam, durumunun farkında olman çok güzel.

beden kitle indeksin 29, obez değilsin yani. sadece kilolusun. aşırı bir kilon da yok, verilemeyecek bir kilon yok. kendi çabalarınla kilo vermeyi başaramadıysan, profesyonel destek almalısın. sağlık taraması yaptırıp, öyle başla bu işlere. doktor ve diyetisyen desteği şart. önce bir dahiliye uzmanına gitmekle başla, o seni yönlendirir. sağlık sorunun var mı, öğrenmiş olursun hem.

yaşını ve bedenini söylememişsin. kıyafetlere göre değişir belki de, bilemiyorum. maksimum 42 beden olduğunu tahmin ediyorum. bazı kıyafetlerde 40 beden de giyiyor olabilirsin. 36 beden olman şart değil, 38-40 beden aralığında da gayet hoş görünebilirsin. gelelim artı özelliklerine: boyun çok iyi, kilonu tolere edebilir. temiz ve bakımlı olarak, şu an bile hoş görünebilirsin. cildin, dişlerin, saçların bakımlı olsun. el ve ayak tırnakların da. boya ve makyajdan söz etmiyorum, temiz olsunlar. makyaj kısmı tercih meselesi. bir de güzel kokun olsun. devam edeyim mi?

yazdığınız kilo fazlası çok az yalnız. bu kadar az kilo için miydi söyledikleriniz?

bu kilo ile hiçbir doktor operasyon filan yapmaz. bunun için belli bir ölçü gerekiyor, bunun çok altındasınız. kimse o konuda konuşmasın.

@ak yarınlar, sanırım kızların çoğunu yalnızca yolda görmekle kalmış, "yakından" inceleme fırsatını pek bulamamışsın; skinny fat'ten filan da bir haberin yok :D

tunc kardeş, "mükemmel" diye bi gerçeklik yok. Ya göz altın çıkacak, ya biraz göbek, ya basen olacak. Ya hepsi güzelse memen küçük olacak. Dişin yamuk olacak. Her şey tamsa kulak kepçe olacak. El/ayak biçimsiz olacak. olacak da olacak. Her şeyin "manken" kıvamında olduğu bir dünya yok. Ha varsa da bu sefer hayatının "güzellik" dışındaki değişkenlerinde mutsuz olacaksın bir yerde. Ya paran az olacak ya sağlığın bozuk olacak ya eğitim hayatında aksaklık olacak.

İnsanın aynı anda her şeyin en güzeline sahip olma şansı yok!

Mühim olan kendi iç huzurunu yakalaman! Senin için bunun yöntemi neyse onu yap. Ama hiçbir şey için kendini heba etme. Mankenlere benzemek için değil, sağlıklı olmak için kilo ver!

Mankenleri 36 bedenleri görünce sen özeniyorsun ben de ucube görmüş gibi oluyorum. Elbise modeli ararken vazgeçip çıktığım siteler oluyor.

Bir de bu açıdan bak bakalım, belki yardımcı olur.
eksisozluk.com

Öncelikle kafaya takmayı, olumsuz düşünmeyi bırak, bak o zaman her şey nasıl düzelecek.

pandispanya arkadaş doğru söylemiş ayrıca herşey güzellik değil kalbin güzel olsun

@pandispanya oo ad hominem :)

kimse tunc'a mükemmel ol demedi ki zaten. 92 kilo anormal derecede fazla. tunc ne düşünüyor bilmiyorum; ancak bu durumdaki birisine "huzur senin içinde" tarzında söylemlerde bulunman sinir bozucu bence.

kendini sevmekle ilgili bir sorunun olduğunu düşünüyorum.
bunu aşarsan, kilolar gider zaten.

kimse mükemmel ol demediyse, "mükemmel olmanın ancak neyle mümkün olduğunu" gösterdiğim ve örneklendirdiğim bi yazıya hitaben, "hee, yolda gördüklerimiz de feyk zaten" diye cevap vermek manasız zaten :)

Duyuru senin değil, bir başkasının duyurusu ve söylenenlerin onun sinirlerini ve ruhunu nasıl etkilediği önemli; seninkileri/bizimkileri değil :)

@pandispanya o cevabı vermem sana niçin manasız geldi, biraz açar mısın?

ben senin verdiğin cevaba ilişkin görüşümü belirttim. benim görüşümün daha önemli olduğuna dair bir ifadede bulunmadım. bu açıklamanı da biraz anlamsız buldum.

kendinize bunu yapmayın bu kadar kesin yargılar sizi yıpratır. günümüzde kabul gören güzellik algısı dayatılmıştır ve sahtedir.

kilolarınızı güzellikten ziyade sağlığınız için vermelisiniz, kendi kendinize veremiyorsanız bir doktorla görüşün derim, ne yaparsa yapsın kilo veremeyen bir arkadaşım doktora gitti ve hormonlarındaki bir düzensizlikten dolayı veremediğini öğrendi tedavi oldu kilosunu verdi.

kimseyi umursamayın güzelmişsiniz kiloluymuşsunuz bu sizin sorununuz insanların bu konuda ne düşündüğü hiç ama hiç önemli değil. ayrıca kilolular iğrenç değildir emin olun kilolular iğrenç diyen insanlar çok çok iğrenç.

TC yasalarına göre çocuğa soyadı baba verir. İspanyayi bilmem

aynen ben ikisini birden aldım
ama ispanyol evlilik cüzdanında soyisim değişmiyor

çocuklar burda x sanchez lopez, orada ise x sanchez yılmaz olacak

ben kendi soyismimi tutmadım, sidik yarıştırmaya gerek yok diye :D

türkyede doğup buradan isapnyol vatandaşlığına başvurursanız sizin soyismi alırlar ama önce dediğim gibi oluyor

bu arada ispanya ile çift vatandaşlık yok (en azından şimdilik) haberiniz olsun

saniyorum son yasa ile kadin sadece kendi soyadini kullanabiliyor isterse ama iki soyad ile durum nedir bilmiyorum. bir de ispanyol adamin iki soyadi olmasi yine iyiymis, 5 tane de olabilirdi. bir de cocuklar ispanya'da dogarsa onlar icin daha iyi tabii ki, avrupa vatandasi olacaklar sonucta. Bir de erkek olursa Turkiye'de askerlik derdi var vs.

Hangi alanda, ve hangi bölümden mezun olduğunuzu yazarsanız daha bilgilendirici olacaktır.

Asgari ucret nedir aga? Git garsonluk yap, daha cok kazanirsin, ucuz iscilik saglamayarak da meslege katki yapmis olursun.

başlayın derim, kimya mezunu arkadaşlardan 1 sene beklemeden işe başlayanı görmedim, ki o işsiz geçen bir sene bunalımlardan bunalımlara sürüklüyor insanı. gerçi bölümle alakalı da değil ya neyse. şunu diyeceğim; o stresle uğraşacağınıza başlayın gitsin, en azından kendi paranızı kazanmaya başlarsın vs.

İnanıyosan başla bence. Şimdi apayrı sektörler ama ablam turizm sektöründe aynı yerde maaşını 4e katladı

paranın yanında mesleki anlamda kazanacağın bir tecrübe olacağını düşünüyorsan çalış.

Daha iyisini bulunca bırakır ona geçersin, profosyonel iş dünyası böyle zaten.


Kafede çalış diyenlere sakın kulak asma orda hamallık yaparsın sanada bi gram katkısı olmaz, ha ben hamallıkta ilerlemek istiyorum diyosan o zaman olur.

eger multinational ise degebilir. degilse graduate programlara bak kariyer net te.

"üniversite mezunları işsiz" diye bir klişe vardır ya, işte bu yüzden işsizler...
üniversite bitirdiği için anında kendini masa başında 3000 lira maaşlı bir işte görmek istedikleri için.
abicim eğer sen kendini donanımlı hissediyorsan, oradan bişeyler öğrenebileceğini biliyorsan veya yükselme ihtimalin varsa git paşalar gibi çalış.
yaşın daha genç (tabi askere gitmediysen hemen askere git o ayrı) ve evet garsonluk yapsan daha çok kazanırsın (büyük ihtimal sosyal güvencen olmadan) ama tecrübe kazan ki, ileride o masa başında 3000 lira maaşlı işe kavuşabilesin.

şöyle bir atasözü var ingilizlerin

www.wisegeek.org

hangi okulmuş ki bu hatırı sayılır okul?
İstanbul ve Ankaradan 1 2 okul değilse, hepsi aynı şimdiden söyliym ben, iş hayatında üzülme sonra.

Sen bir an evvel başla, en kötü 4 5 ay çalışır daha iyisini bulunca kaçarsın, tecrübe tecrübedir.

Odtü Bilkent Boğaziçi İtü Değilse hepsi aynı.

evine yakın bir yer, trafikte sıkıntı çekmeyeceksin. asgari ücretle başlaman iyi değil. bir yerden başlamak gerek. hem tecrübe kazanacaksın, hem de üzerine para alacaksın. bir çeşit staj yaptığını düşün. evde oturmaktan iyidir. ve de iş aramaktan. sonrasına bakarsın, biraz çalış bakalım.

net konusuyorum. takimde cihangirde garsonluk yap gunluk 100 lira kazanıyorsun, asgari ucret nedir bilader.

Garsonluk, palyaçoluk, stand hostesliği tabiki daha çok para kazandırır ama hep o parayı kazandırır, sana da mesleki olarak birşey katmaz
4 ay garsonluk yapıp oradan tekrar kimyaya dönmemezsin seni kimse işe almaz
Sen alanında kal, az kazanarak başla, ilerde gerektiği kadar kazanacaksın.

Ben ilk işime asgari ücret 600 civarıyken 500 liraya başlamıştım
5 ay çalışıp 3 katına başka iş buldum öyle öyle bugün 10 - 15 katından fazla kazanıyorum alanında kal, alanında ilgili tecrübe edin

1- Aradıysam ve bir 15-20 dakikası falan varsa içerim. Yoksa ama canım isterse de içerim. Nasıl karşılanır sorusunu anlamadım tam, normal karşılanır herhalde.
2- Mekana bağlı, ciks yerlerde pek yapmamak lazım ama pidecide sorun olmaz bence.

1- erkek olarak her zaman kızdan önce giderim buluşma mekanına. güzelce bi yer seçer hem de rahatlarım. eğer daha varsa gelmesine içerim bir şeyler ne sıkıntı olacak.

2- kafama göre yapıyorum bunu da, ayıp olur diye düşünmedim hiç.

@ whoosie dielim hatunsun eleman seni kave mave içmeye çaarıo bi bakıon eleman cay kave vs sipariş vermiş içio bile ibiş. Nasl karsılarsn

merhaba. birini beklerken bir şey içerim hatta illa ki bira içerim. ama yiyecek bir şey söylemem. geldiğinde ortak karar verilir. benim siparişim önce gelirse yemem karşımdakinin de yemeğinin gelmesini beklerim.

hesap isterken nereye elle imza atıyoruz? artık pin kodu var ya, hadi pin kod'u almadın bankadan, imza ile işlem yapıyorsun diyelim ben karşımdaki lavaboya gittiğinde yada ben lavaboya gittiğimde öderim hesabı karşımdaki anlamaz. masaya hesap getirtip ben ödeyeyim, sen şu kadarını ver geyiklerinden kurtulursun(yarın 14 şubat kız ile ilk kez dışarı çıkacağını varsayarak yorumladım).

Yani hiç dikkat bile etmem, öyle söyleyeyim.

@libertine havaya imza, çağırma amaçlı

İmza atıyorz derken atıyormusuz gibi yapıoruz ya hesap gelsn die ayp bi hareket mi diorm

heee. ya çalışan arkadaş masanızın etrafına yaklaştığında hesabı alabilir miyiz diye sor bence yada bakar mısınız diye seslen, madem bu kadar detaycısın havaya imza atma belki o itici gelebilir.

Bekletiyorsa icerim. Hele caysa zaten ben 10 dakikada bitirip yenisini soyluyorum.

1) geliş saatine göre değişir
2) her yerde imzamı atarım pideci ciks mekan farketmez.

-İç mimar gelir mutfağı inceler
-İsteklerinizi not alır
-Maliyet hesabı yapar
-Size teklif sunar,( bu teklifte 3 boyutlu görseller ve maliyet bulunur )
-Teklifi kabul ederseniz , tekliflerin içinden seçtiğiniz görseldeki mutfağı yapmak için gerekli ekibi toplar , eşyaları alır , montajları yaptırır.
-Size sadece para ödemesi kalır.

Mimar ücretleri kişiden kişiye değişir.Önce uygun bir mimar bulmanız lazım o nu da ;

www.armut.com
www.projekurdu.com
www.uzmankirala.com

tarzı websitelerine üye olup orada ihale açarak bulabilirsin

teşekkür ederim

Mimarin ucreti proje maliyetinin %2'i ile %10'u arasindadir, ic mimarlar icin biraz daha yuksek olabilir cunku maliyet buyudukce pay kuculuyor. Yoksa 100 milyon dolarlik proje icin kimse mimara 10 milyon dolar odemez yani :D 1tam1ayran'in bahsettigi gibi yapilmasi mumkun, ic mimara proje icin odeme yapip muteahhiti kendiniz tutmaniz da mumkun ama yapmayin bence. Isi vereceginiz adam bu mutfagi kim daha iyi yapacak bilir. Kafaniz rahat olur.

kanal ici modeller, yuksek sesle dinlersen zararli tabii ki cunku kulaga cok yakin, sesi neredeyse direkt beynine veriyor :P Kulak ici kulakliklarin da gayet kaliteli modelleri var. Parayi verenin dudugu calmasi soz konusu biraz. Rock icin sennheiser ya da urbanears iyidir genel olarak, akg de iyidir ama cok kullanmadim.

Sennheiser diyor çekiliyorum ki alt tarafa birazdan sennheiserı kötüleyecek arkadaşlar gelecek.

Sennheiser kulak içi modelleri şiddetle tavsiye ederim. şu an kulaklarımda

sennh. türkiye pazarına giren sayılı markalardan.halkımız da tek onu bilir onu söyler.ben westone um1 diyorum.hiçbi yere gitmedim buradayım.

(bkz: marshall major)
rock müzik için biçilmiş kaftan kulak üstü modeli, ayrıca çok şık.

Harem öyle dizilerdeki gibi bir yer değil. Harem aile demek, yani padişahın ailesi. Buradaki kızların hepsi padişahla halvet için beklemiyordu. Bir kısmı Enderun'dakilerle, İmparatorluğun elitleriyle falan evlendiriliyor. Ayrıca padişah da pek çok kere kafasına göre halvet olamıyor, padişah analarının çok etkisi var bu konuda. Hem derler ki Kanuni Sultan Süleyman VIII. Henry'e nazaran çok daha mazbut bir yaşam yaşamıştır. Yalnızca bir seks odası değil yani.

yıllardır söylüyorlar. lisede hatta üniversiteler de bile bunu iddia eden hocalar var.

hatta şey vardı karı kız kovalarken sabuna basıp hamamda düşerek ölen vardı.
arkadaş samanyoluna muhalefet olucam diye girmeyin şu hallere.

eksisozluk.com

Hmm soyle bir sey var, sarayin haremlik-selamlik diye ayrilan bolumleri, diplomatik misafirleri agirlamak icin selamlik, padisahin ve ailesinin yasadigi yerler de haremlik olarak geciyor. Bunun haricinde padisahin kariyi-kizi-oglani bir yere doldurup saapmasi gayet gercek bir olaydir.

edit: haremlik-selamlik'i karisik yazmisim, duzeltildi.

harem yan gelip yatma yeri değildi kesinlikle. müthiş bir hiyerarşi ve düzen hakimdi ortama.
buraya kabul edilen kızlar ileri seviyede edebiyat ve gramer eğitimi alırlar, musiki dersi almayanı yoktur her biri en az bir saz çalmayı bilir ya da şarkı söyler, her türlü el işini en iyi şekilde yaparlar, islami bilgiler elbette sıkı şekilde öğretilir vs. buna benzer pekçok eğitimden geçer bu kızlar -ki sadece padişahın odalığı değildirler
zaman zaman padişah tarafından tercih edilmeyenleri valide sultan tarafından saray dışından eşrafın önde gelenleri veya paşalarla evlendirilirler. halk arasında "saraylı" tabir edilen kadınlar bunlardır işte. saray terbiyesi ve görgüsünü saray duvarları dışına taşımanın bir yoludur bu kadınlar.
o kadar ki mesela, hürrem sultan o zamana kadar haremde tırnaklarını uzatan ilk kadınmış. bu da onun sarayda hiçbir iş yapmadığının göstergesiymiş. düşün ne yoğun şartlarda elleriyle çalışıyor bu kadınlar ki tırnaklarını bile uzatamıyorlar.
o yüzden dizilerde ya da oryantalist bakış açılı yabancı yapımlarda gösterilen harem hayatı gerçeği tam olarak yansıtamazlar. sürekli eğitimin, disipilinin hüküm sürdüğü bir kadın topluluğundansa, padişahın dilediğince sevişebileceği kadınlar konsepti daha çok ilgi çekiyor maalesef.

osmanli sevicilerine kalsa bilimin temelleri haremde atilmistir.

egitimli orospular vardi diyebiliriz.

@fortisvita tam tersi olacak o dediğin haremlik-selamlık olayı.

ne kerhane, ne de ilim irfan yuvası, ikisinden de var. Olay şu, harem de genel olarak padişahın tasarrufundaki bütün kadınlar yaşıyor, bunlar arasında annesi de var, karısı da cariyesi de. bunların kendi içinde bir düzeni var. Padişahların hepsi seks bağımlısı değil ama isteyenler karıları dışındaki cariyelerle de birlikte olabiliyorlar. Bu islama da aykırı değil. Stv ye kalsa padişahı tek eşli yapacaklar. Ki adam padişah olduğu için istediği her şeyi yapma gücü de var, zevk ü sefaya dalabilir yani isterse.

tüm seks odaları kültür yuvasıdır.

Padişahlar tek eşli değildi. Cok sayida cariye ile birlikte olabilirdi. Fakat bu demek değil ki harem padişahın cinsel zevkinin tatmini için kurulan bir yerdi. Oncelikle harem padisah ailesinin yaşadığı aşırı disiplinli, kendi içinde yüksek eğitim veren bir kurumdu. Pek çok cariye burada yetistirilir muzik dil bilgisi edebiyat dini konular vb eğitimi alip sonra pasalara yuksek görevli kisilere eş olarak verilirdi. Saray eğitimi alan bu hatunlar gittikleri yerlerde bir nevi saraydaki kültürü ve eğitimi yayarlardi. Ki harem günümüzde en az bilinen konudur zira ne osm ne sarayin dagitildigi 1920lerde haremin içinden tek bir kişi bile harem hakkinda konusmamistir.

Hal bu iken bazi avrupali ve yerli romancılarin yazdığı haremde seks fantezileri haremi sanki padisahin seks bahcesi Olarak zannettiriyor. Bizim yerel osmanliysa tükakacılarda hemen atlayip cahilane bilgilerini etrafa saçıyorlar

harem tam anlamıyla eğitim merkeziydi..

yeteneklerine göre kızlar el işi, müzik, söyleyebiliyorsa şarkı ve pek çok konuda eğitim alıyorlardı.. gösterilen çoğu şey yanlış..

haremde kadınlar ince tüllerle memelerini açıkta bırakan kıyafetlerle gezerlerdi.. çünkü amaç padişahın ilgisini çekip onunla gece geçirip bu seviyeye yükselmek.. yani nerdeyse çıplaklar.. ama bu onların hiçbir eğitim almadıkları anlamına gelmez..

zaten bütün günü nasıl geçirecekler, düzenli desler alırlar..

in pyjamas, ortanyalistlerin günahını alma boşuna, baksana öz be öz bizim milletten olan gerizekalılar neler söylüyor. yabancılar bizden çok daha iyi araştırıyor bu konuları.

"

Harem meselesine gelince, evet, padişahların çok sayıda kadınlarının olması onları şehvet düşkünü olarak damgalamaya yetmez ama doğrusu padişahların dünyevi zevklerden elini eteğini çekmiş sofular olmadığını biliyoruz.

İlk dönemlerde padişahların İslam şeriatına uygun olarak dörtten fazla kadınla ‘nikâh’ yapmadıkları ama sonraları bu eşlerin bazılarının siyasi ittifaklar için saraya gönderilmiş kadınlar olması yüzünden, padişahların ‘gönüllerinin sultanını’ cariyeleri arasında aramanın dine uygun yollarını bulmakta gecikmediklerini kaynaklar yazıyor. Öte yandan harem denilen oluşum, bir yandan padişahın ‘yatak odası’ iken bir yandan da devlet işlerinin görüldüğü, iktidarı elinde tutan çeşidi zümrelerin kadınlar arası güç dengelerini kullanarak siyasetlerini yürüttükleri bir mekanizmaydı. Yani gerçek ne milliyetçi-İslamcı yaklaşımlar içinde olanların iddia ettiği gibi sofuca ne de Osmanlı’yı eleştirmeyi onu yerden yere vurma sanan kesimlerin iddia ettiği gibi süfliceydi. Gerçek bu ikisinin arasında bir yerdeydi.


"


www.radikal.com.tr

tescillimarka haklısın. işte self-oriantalism denen şey de bu zaten. adamlar zamanında kendilerine yapıştırılan yaftaya o kadar sıkı tutunmuşlar ve öyle bir kimlik bellemişler ki onu, doğruları söyleyince bu sefer de osmanlı sevici oluyorsun. kendinden olmayan tu kaka anladım da, hiç olmazsa ne olduğuklarına kendileri karar vermiş olsalardı bari.

ilber ortaylı: harem kesinlikle bir et pazarı değildi.

şimdi dağılın :)

www.youtube.com

Bu ülkede cemal kafadar ilber ortayli halil inalcik ismail hamdi danismentli gibi ordinaryüs prof seviyesinde ki adamlarin dedikleriyle siz Türkiyeli kendi tarihinden bihaber oryantalistlerin dedikleri tamamen ters. E o zaman 20li yaşlarındaki adamlarin dedikleri yerine harvard Üniversitesinde prof olan halil inalcikin dediğine inanirim. Gidip biraz sizde bir şeyler okuyun belki işinize yarar

monitör'ün 3d destekliyor ve film gözlüklere uygunsa olur tabii.

monitör 3d değilse izleyemezsin.

nereden bilebilirim destekleyip desteklemediğini ?

bilmiyorsan desteklemiyordur büyük ihtimalle. 3d tv'ye bağlayıp izleyebilirsin.

kmplayer'da 3D seçeneği var, onunla yapabilirsin.

ben soyleyeyim, desteklemiyor. 3d monitorler oldukca pahali ve farkinda olmadan 3d monitor aldigini sanmiyorum.

cihad ne ya

şart

Hakaret nerede? Kizlarina burka giydirip eve hapseden baska bir halk mi yoksa, yanlis bir sey mi demis adam? Sen git cihada, biz biraz gec gelicez trafik var.

önce o videodaki kim onu öğren. ;)

soruyu soran ironi yapıyor gibi geldi.

araplara hakaret ettiyse bile (ki hakaret nerede anlayamadim) biz niye cihad yapiyoruz? simdi araplar dusunsun.

ayrica iki musluman ulke arasinda cihad olmaz.

yurt dışındayken aramak her zaman daha avantajlıdır. dil kursundan ziyade yüksek lisans şansınız varsa kovalayın derim.

kuja +1

ayrıca yüksek lisanstan sonra iş araman için bir yıl gibi bir izin de verebiliyor bazı devletler

kesinlikle oradayken

"bazı ülkeler oturum ve çalışma izni olmayanları kabul etmiyormuş sanırım." bunu anlamadim oturum izni calisma izni demek zaten o ulkede yasamanizi calismaniza izin veren belge-kart. hic bir ulkede calisma izni olmadan calisamazsiniz. calisirsiniz belki de donercide falan. kacak yani.. onu gecin.

bi kere dil okulu bittikten sonra calisma izni veren ulke yoktur heralde.
onun disinda oradayken de buradayken de is bulsaniz bile o sirket oranin vatandasi kimse bulamadik orada yasayan suresiz oturumu olan insan da bulamadik biz bunu istiyoruz diye devlete basvurmasi gerekiyor. prosedur bir cok ulkede hem pahali hem uzun sirketler yanasmayabiliyor bu ise cok kalifiye biri degilseniz.

yuksek lisans en iyisi her zaman.. yukseklisans bittikten sonra ulkesine gore degismekle beraber 6 ay 1 sene 2 sene 3 sene calisma izni verilir, is bulunca da uzatilabilir izin. sonraki asama suresiz oturum sonra da vatandasliga dogru gider
yuksek lisans olmazsa burada uluslararasi bir sirkete girip transfer olunabilir belki ya da expat olarak gidilebilir vs.

buradan çok zor. internetten bulunsa bile çalışma izni olmadan sizi pek dikkate almayacaklardır. bazı değil bütün ülkelerde böyle. ya işinizde uzman olacaksınız, aranan birisi olacaksınız ya da ancak buradan sizi bir kurum gönderiyorsa, burada çok uluslu bir şirkette çalışıp yurt dışı birimine gidecekseniz, bir de tabi tanıdık varsa sonra sizin için izin çıkarıp uğraşırlar.

Yurtdisi diye genelleyerek aslinda pek cok insanin dustugu hatayi yapiyorsun. Once hangi ulkeye gitmek istedigine karar vermelisin cunku calisma izni-yasalar vs hepsinde bambaska olacak.

Urbanears

Kanada dolari ile amerikan dolari apayri seyler. Sadece isimlendirmesi ayni.zaten ikisi de ingiliz somurgesiydi, ki ingilizler Sterlin kullaniyor. Kanada hala Ingiltere kralicesine baglidir ama cok bir mudahelesi yok buralara.

hayır. çok hayır.

küçük büyük hiçbir ülke parasını başka ülkeye bastırmaz. başka bir ülkenin parası yaygın olarak kullanılıyor olabilir, ama bu 90larda türkiye'de kiraların dolar üzerinden alınmasından çok farklı değil. hala günlük değişen bir kur sistemi olur. zira para basmak ülkenin ekonomisini yönetmek için çok güzel bir tool, ülkeler bunu bırakmaz.

Amerikan Doları veya İngiliz Sterlini sadece kendi ülkelerindeki yetkili darphaneler basabilir. Yani gidip de falanca adasında sırf usd kullanılıyor diye, o adaya darphane veya para basma yetkisi verilmiyor.

Bu küçük ülkelerdeki merkez bankalarının işlevi de duruma göre değişir.

Diğer soruya gelince, tamamen diller arası terim transferinden dolayı böyle bir şey olmuştur. Bu konuda da çok kafa patlatma.

Hatta iki soru da oldukça absürd, çok irdelenecek mevzular değil.

ülkeler, parasını başka ülkeye bastırabilir. ama madeni para sadece.

en.wikipedia.org


bir de doların tarihine bakabilirsin. ama para birimi dolar olup da genel olarak doların tarihine uymayan ülkeler de var. kanada ve avustralya gibi. pound'dan dolara geçmiş bu ülkeler. sebep de ticari ilişkiler. bir de "ondalık sistem"e geçmenin avantajları.

fortisvita, ikisinin apayrı şeyler olduğunu biliyorum.
sadece ikisi de "dolar" türü altında.
italyan lirası ile türk lirası gibi. farklı şeyler fakat ikisi de lira türünde. bu tür seçimlerinin herhangi bir özelliği var da ona göre mi seçiliyor, anlamak istedim. geography.about.com örneğin liranın veya rublenin veya doların kendine özgü bir teorisi mi var?

neyse, cevaplar için teşekkürler arkadaşlar.
ortak para birimi kullanan ülkelerde güçsüz ülkenin nasıl para bastığını veya kendi ekonomisini bazı açılardan nasıl kontrol ettiğini anlamadım gerçi hala. örneğin en.wikipedia.org bu ülke amerikan dolarını kullanıyor resmi olarak. eğer parayı kendi de basamıyorlarsa, tek çareleri bizdeki döviz girişi tarzında bir sistem mi yani?

avrupa birliği ile ilgili bir soru da soracaktım fakat madem absürt olduğunu düşünüyorsunuz sorularımın, sormayayım. : ) iyi günler.

yine de bir çok konuda bilgilendirdiniz, teşekkürler.

dolar: www.tititudorancea.com

lira: www.wordswarm.net

hard disk olmamış, ssd al oraya.

@pain ssd koymuş zaten
oynarsın tabi. kaç paraya patladı bu?

hocam satın almadım daha ama 7000 gibi bir fiyat ediyor, çok pahalı, hangi parçada nereden ne kıssam diye düşünüyorum. millet açlıktan ölürken o kadar lükse harcamak doğru değil ama neyi kıssam bulamadım, her parça en iyileri ve uzun ömürlüler. upgrade, overclock vs. hiç anlamıyorum yani 5 yıl sonra muhtemelen ikinci ele gidecek pc. para da uzun zaman biriktirmenin eseri, bilemedim.

ha, hard disk yerinde ssd'yi görmeyince. oynatır cidden. ederi nedir, merak ettim.

yedi etmez bu. beş falan bunun ederi.

hocam parçaları nereden en ucuza temin edebilirim?

bu aralar tanıdık olmadıkça kazık yersin. sanki ürünü zamanında kur düşükken alıp da depoya atmamış da bu yüksek kurlardan almış gibi yüksek şekilde fiyatlandırıyorlar.

vatan tatatatan

güzel olmuş oynarsın elbet

kucuk upgradeler yapilir belki ama bayagi idare eder gibi gozukuyor. Yalniz bayagi bir para bayilmaya hazirsin anladigim kadariyla, bu kadar bayilmisken bir mechanical klavye bir de gaming mouse al. Mechanical klavyeler daha gurultulu ama hissi muhtesem.

edit: yalniz kur yukseldi diye fiyatlari arttirdilar diyenler olmus, benim bildigim bilgisayarcilar her zaman dolar uzerinden fiyat ceker. Yani kur bugun dusse sen yine daha dusuk vereceksin bu parcalara.

vatan bilgisayar %30 indirimle al. keşke dolar yükselmeden alsaydınız

benim 260'a aldığım işlemci şu an indirimle 350 civarı

5yıl gider. öneri olarak ram 1333 üstü performans artışı olmuyor, incelemeleri mevcut. anakart sata3 ve usb3 olsun yeter gerisi boşa masraf. oyun için ssd ye bikaç oyun dışında gerek yokbana sorarsan gereksiz masraf.illa olsun diyosan 64 yada 128 gb yeterli. daha sonra alabilirsin ssd yi. 550-600w lık psu dahil kasalardan al gigabyte ın falan kasaları hem ucuz hem güzel. en pahalı parçan ekran kartın olsun yani :) işlemciyi güzel almak kaybettirmez. oyunlara etkisi fazla tabi.

bu arada bence abartılı bir sistem gtx 770 ve fx 8350 işlemci alabilirsiniz anakartı da pahalı almayın. şu an bu parayı verirseniz yıllar geçtikçe çok düşecek değeri sisteminizin ama orta bir sistem alırsanız fazla zarar etmeden upgrade şansınız olur

kişisel olarak da elektronik bir alete 5000 falan verilmesi düşüncesini hiç onaylayamıyorum, yıllık o kadar kazanan var ülkede. ama tabi bu benim düşüncem, aklına ve içine kurt düşürdükten sonra çekileyim ben.

Sistem toplama hakkında bilgin olmadığını düşünüyorum. 3 yıl sorunsuz her oyunu oynamak istiyorsan en pahalı ekran kartını değil sürekli güncelleyebileceğin sistemi almalısın. Altyapı sağlam olursa 2 yıl sonra eski kartı satıp yenisini alırsın, tam gaz devam edersin oyunlara. 1000watt ohannes hiç gereği yok. Seasonic corsair vs varken cooler master alınmaz. 750w 80+ bronze hayli hayli yeterli. 27 inç monitör? gidip inceledin mi? aşırı büyük tv gibi bir şey.

açıkçası şimdi için bana da abartı gibi geliyor ama 3 yıl sonra bu ekran kartları neleri kaldırır bilemediğim için şimdi toplu bir yatırım daha mantıklı geliyor.

RAM, kasa ve ssd önerilerini de dikkate alıyorum :)

oynarsın ama bence toplama
asus rog al

valla evet sistem toplamak hakkında bir bilgim yok, doğruya doğru, en yükseği hangisiyse onu seçmekten ibaret sistem bilgim :)

monitör konusunda sıkıntım yok eskiden iki 27"'lik kullanıyorum normalde.

asus rog'un ekran kartı çok kötü :(

Ama pain'in dediği gibi, bu ülkede o parayla 1 yıl aile geçindiren verken buna para vermek çok koyacak bana alırsam.

sana neden koyuyor hacı? para senin, çalmadın çormadın sonuçta. için rahat olsun istediğin gibi harca. ayrıca güzel bi bilgisayda oyun keyfini çok az şey verir.

eğer benden daha aç insanlar var diye yemek yemeseydik çoktan ölmüştük.

geldi gene minik apaçi "koyuyor" kelimesiyle. koyan, koyulan falan yok evladım. düşüncemizi belirttik nazik bir şekilde. isteyen istediğini alır, sanki çok daha büyük paralar çok daha saçma işlerde çar çur edilmiyor mu?

edit: ha, kafalar karışmış. gibson'ı hiç sevmiyorum da önyargıyla dalmışım. neyse, sorun yok.

yanlış anlaşılma olması ben kendime "koyuyor bana" dedim arkadaş ona ithafen yazmış. yani bana koyuyor ben öyle dedim kimse öyle bir şey demedi :)

rog'lara da bir baktım da kur farkından dolayı 2000 lira artmış fiyatları, keşke erken alsaydım.

canavar gibi sistem.
ben de senin ekran kartının bir alt modeli var; 770 gtx. o da şu an her oyunu full detay oynatıyor. i5 işlemci ve 8gb ram'le birlikte.
ancak, biliyor musun bilmem; ancak witcher 3 diye bir canavar çıkıyor ve eşi benzeri görülmemiş grafikleri olacak bu oyunun.
eğer ki o oyunu kasmadan oynayabilirsen, hiç tasalanma. iki sene rahat, yüksek grafik ayarlarında oynayabilirsin.

hocam gel sana bendeki bilgisayarı satayım ;

intel i7 3770k 3.5ghz ivy bridge
corsair psu 1200 gold ax ( birden fazla ekran kartı bağlamanız için yeterli güç)
seagate 2tb sata3 7200rpm ( arşiv amaçlı )
corsair hydro sıvı soğutma ( işlemci için )
corsair 1600mhz 32 gb ram
corsair 240 gb ssd ( işletim sistemi )
corsair 120gb ssd ( photoshop, illustrator için stratch disk, daha hızlı kullanım sağlar )
seagate 1tb ( içerisinde machintosh kurulu )
samsung dvd yazıcı
gigabyte gtx 780 3gb ekran kartı ( 1 ay olmadı sanırım alalı, sanal marketimden, garantili )
gigabyte g1sniper3 z77 anakart
cooler master hayvan gibin kasası
klavye + mouse / logitech g90

6500 istiyorum bu sisteme sıfırı 7800 ü geçiyo ;) sistem 1.5 senelik, temmuza kadar garantisi devam ediyo, tertemiz bebek gibi baktım, ekran kartını yeniledim 1 ay oldu olmadı, ciddi düşünürsen bişiler daha yaparız :)

forum.donanimhaber.com

Bolum de belirtirsen yardimci olabilirim biraz.

siyaset bilimi

oyun belirteydin iyyidi.

tony hawk's pro skater hd

masaustu bilgisayarin mouse ve klavyesini baglayabilirsin mac'e.

Dolapta beklemiş limon kolonyası sakalları kesince iyi oluyor da kafayı bilemedim.

nemlendirici sür.

kafayı kazıtmadım; ama mantık olarak sakallarla aynı olsa gerek.

bir bezi islatip kafaya ser bence.

sanırsam usturayla kazıttın, eğer alışkın değilsen ve berberin işinin ehli değilse öyle olur bazen.

tahriş gibi bir durum söz konusuysa bephanten sürmelisin, kesikler vs varsa temastan kaçın zira kafa derisi çok kolay mikrop kapabiliyor, yanmayı da ıslak havluyla geçirebilirsin, sakın ola kafana kolonya filan dökme beynin erir.

kafayı kazıtmak güzeldir keyfini çıkar :)

Tahriş var zennedersem. Zira ben yazları kazıtırım çok rahat olur hoş bir his

saçta egzama da var doktorun verdiği ilaçlardan başka bişey sürmek de istemiyorum. traş kolonyası falan düşündüm de bilemiyorum. bez olayı iyiymiş havlu falan sarayım

doktorun verdiği ilaçları sür. belki berberde kullanılan şeyler tahriş etti.

sonuçta kafada saç olsa da olmasa da egzama baki.

şampuan krem solüsyon falan verdi doktor zaten onları kullanıyorum bakalım. ben de gülüyorum önemli değil 3 günlük dünya zaten gülelim eğlenelim.

kolonya sürmek iyi değil aslında.

aloa veralı nemlendirici iyi gelir

hocam egzama gibi bir durum varsa sadece doktorun verdiği şeyleri sür,ıslak havlu zaten hayatını kurtaracaktır merak etme

herhangi bir after-shave losyon iyi gelir. aloe veralılar daha iyi.

Eger teorik bilgi veren kitaplar ariyorsan dijital ve analog makinalarda mekanizma tamamen ayni. Tek fark dijital makinalarda film yerine sensor olmasi ve buna bagli gelisen faktorler.

Evet, kitaplar peki? :)

pide.

lahmacun

steakhouse

at

Steak ye.

şu an hamburger aş eriyorum ben güzel bir yerlerden söyle ya da çık ye.

valla pizza söyleyeceksen dominos'tan söyleme, galiba boyutları küçültmüşler, ortalar minicik geldi, ki yanlış sipariş de değil, üzerinde orta yazıyor :( ama tadı daha güzeldi enteresandır??

alkolden midir bilinmez, tantuni diyesim geldi lan.

çok güzel gidiyo namıssız.

hepinize çok teşekkürler :)))

bu bilgiler doğrultusunda el birliğiyle kebap yiyeceğim ayıptır söylemesi(hiç kebap oyu da yok ya neyse)
sizi seviyorum.

at

Kebap çok banal değil mi?

kalamari 1 gun bekletiyorsun, efsane oluyor. Eger sure kisitli ise (dana icin) limon kullanmak daha mantikli. Tavuk icin ise karbonat+soya sosunda 2-3 saat bekletmek super oluyor.

Yoğurdun suyuyla da güzel oluyor. Bir saat de bekletilir. Daha yumuşak oluyor, öyle diyorlar.

kuzu etini 1 saat bekletsem olur mu?

1 saat bekletmen pek fayda etmez...
baharat ile zeytinyağında beklet sadece.

2 saat de mi olmaz? :(

süt zeytinyağı ve baharat karışımında bekletecem

sarımsak ve limon da diyolar ikisi de asitli olduğu için. asitli bir şeylerde bekletin diyolar yani kısaca. kolada bekletenler de var mesela.

evet güzel oluyor hatta be sütte haşlıyorum ,pişiriyorum

1 saat bekleteceksen karbonatlı veya sirkeli suda beklet. gerçi kuzu etini marine etmeye gerek yok.

olay

(bkz: laktik asit )

sadece sert etler icin o. kuzuya gerek yok. zaytinagi da oyle cok olmamali.

ayrica kalamari bira ile marine edin ve farki gorun.

1 saatlik bekletmenin pek bir yararı olmaz pişirme sırasında yanına ekleseniz ayni haltın laciverti olur:)
ayrıca bu marine işlemi genelde büyük kase içerisinde etler tamamen süt-zeytinyağı içerisinde kalacak şekilde yapılmalı.

bu işlem yapılan ete göre değişsede 2-3 gün bekletilen(dinlendirilen) etler için hava ile teması kesilmesi prensibi ile şey ediliyor
anladınız siz onu

büyük kase içine etler içinde kalacak şekilde süt zeytinyağı ve baharat koydum. bikaç saat bekletsem olur mu? 3-4 saat mesela?

akşam burda. ızgara yapmayacam. sote yapacam.

çünkü bomonti şişirilmiş bir balon

ikiside değil. tuborg gold.

bomontiyi ve birsürü birayı da efes üretiyor zaten. tuborg.

Cok bariz tuborg gold. Icimi cok daha keyifli bir bira.

bomonti çünkü içinde şeker yok (iki seçenek arasında tercih yaptığımız varsayımı ile)

tuborg. çünki şu an onu içiyoruz.

Evde bomonti, dışarda efes. Çünkü dışarda Bomonti'ye çok fazla fiyat biçiyorlar, sanki ithal içki arkadaş, ama ev ortamında Bomonti derim çünkü şekersiz ve içimi kolay.
Çünkü her şey 1890'da Feriköy'de Bomonti bira fabrikasının kurulmasıyla başladı...

Bomonti. Dili rahatsiz eden asidik yapi yok. Ve lezzetli. Yari acken muazzam.

bomonti. bi' şeyinden değil, efes'e oranla içimi daha yumuşak, daha hoş geliyor.

Bomonti (filtresiz) tadı hepsinden iyi.

2si de baya kötü. çare bomonti filtresiz.

1917 +1

çok bira seven biri değilim ama bomonti filtresiz seviyorum çok anlamam açıkçası ama tadını seviyorum.

valla sabredebilirsen 15-20 gun en guzel secenek:

www.ebay.ca

bence tam tersine var olan kitap okuma alışkanlığını da götürür.

Kitap okuma aliskanligin varsa kindle'da da okursun. Okuma aliskanligi kazandiran ya da kaybettiren bir alet degil.

bana kazandırdı. elimden düşürmüyorum aleti. bir de goodreads üyeliği açtım. ikisi muhteşem ikili.