su an siteye ulasilamiyor o yuzden bilemiyorum icerigini ancak birseyler olabilir.

www.nvi.gov.tr

soruda da dedigim gibi bu sitede 5'er tane isim var her cinsiyetten. bir de illere gore en cok konulan 5 isim var. baska da bir sey yok

mail at veya telefon et bence istatistik merkezine.

edit: cozum sui'nin cevabinda, helal sui :)

www.ismididikle.com

Burada ilk olarak Mehmet'i ara, zaten 1. numara o. Mehmet'i arayınca diyor ki,

"MEHMET Türkiye'de en çok kullanılan 1. isim (... 1. mehmet, 2. ali, 3. mustafa, 4. ahmet, 5. murat, ...). Ülkemizde yaklaşık her 35 kişiden birinin adı MEHMET ve ismin yaygınlık oranı binde 28.93."

Bunu bulunca 5. numara olan Murat'ı ararsın, öyle gidersin 50.-60. ya kadar.

1. mehmet
2. ali
3. mustafa
4. ahmet
5. murat
6. hakan
7. hasan
8. ibrahim
9. hüseyin
10. osman
11. fatih
12. bülent
13. ömer
14. ismail
15. özlem
16. kemal
17. ayşe
18. levent
19. zeynep
20. elif
21. dilek
22. fatma
23. emre
24. pınar
25. deniz
26. serdar
27. serkan
28. gökhan
29. özgür
30. onur
31. yusuf
32. uğur
33. can
34. halil
35. metin
36. hatice
37. ebru
38. esra
39. alper
40. burak
41. burcu
42. cem
43. faruk
44. orhan
45. derya
46. emine
47. hülya
48. zafer
49. mahmut
50. abdullah
51. erkan
*
*
*
böyle gider bu... yaklaşık liste bu şekilde olsa gerek..

sui'nin dedigi sitede istatik bölümü de var

www.ismididikle.com
söyle bisi

bu linkteki isimlere bakınca benzersiz isimler aşağıdaki gibi;

www.nvi.gov.tr

1-) AYŞE
2-) EMİNE
3-) HATİCE
4-) ZEYNEP
5-) FATMA
6-) ELİF
7-) SULTAN
8-) SATI
9-) HANİFE
10-) ŞERİFE
11-) LEYLA
12-) FADİME
13-) MERYEM
14-) ZEHRA
15-) HAVVA
16-) REMZİYE
17-) SONGÜL
18-) ASİYE
19-) ZELİHA
20-) ÖZLEM

1-) MUSTAFA
2-) AHMET
3-) ALİ
4-) MURAT
5-) HÜSEYİN
6-) MEHMET
7-) ÖMER
8-) İBRAHİM
9-) RAMAZAN
10-) HASAN
11-) İSMAİL
12-) ABDULLAH
13-) OSMAN
14-) ŞEYHMUS
15-) HIDIR
16-) HALİL
17-) FATİH
18-) YUSUF

ısınan hava yükseldiği için ısıtma alttan soğutma yukardan yapılır.

bizimkinin buzlugu(derin dondurucusu) altta.

genelde üstte oluyor ama alatta olanlar da var.

www.beyazesyam.com

buzdolabının motoru-soğutucusu alttadır(sebzeliğin arkasında), eğer buzluk altında olunca hacmi küçülür diye sanırsam.
japon dinlermi ama, alta da koyar, yana da koyar.

değiştirmeye başladılar onu. yeni çıkan bir kaç modelde buzluklar altta.

buzdolabının altı genelde sepet biçimde olur, zebze meyve istiflemek için.

onun yerine buzluk gelirse bu sefer buzluktan bir şey alırken iki büklüm olmak gerekecek. kışın çok kullanılmıyor eet ama yaz geliyor şimdi buzluk kullanım yüzdesi artacaktır.

bence böyle güzel yani.

statü göstergesi.

herkes sahip değildi ve en görülecek yerde olması gerekiyordu.
buzdolaplarının yakın tarihlere kadar pek çok evde mutfakta değil salonda yer almasının da sebebi bu.

artık çok yaygınlaştı hatta neredeyse hiç buzluksuz, derin dondurucusuz buzdolabı kalmadı.
bu yüzden artık markalar buzluğu aşağıda yani olması gereken yerde yapmaya başladılar.

bosch'un son modellerinden birisini aldık ve derin dondurucusu altta.Motoru aşağıda olduğu için derin dondurucu çekmecelerinden birisi daha küçük o kadar. Ergonomik açıdan daha rahat olduğunu söyleyebilirim. Sebzelikten bir şey almak için eğilmenize gerek kalmıyor.

demoları internetten indirebilirsin. "dts" etiketi bulmana yardımcı olur. emule kullanıyorsan bol miktarda bulabilirsin.

benzer bir soruyu ben sormustum, yalnizca bol efektli film isimleri. (git: 57112)

@lejant: rapid'e attiginda o linkleri buraya ekleyecegini dusunuyorum. cok $ukela bir davranis olur degil mi?

dosyaları yükledim fakat dışarıya kapanması gerekiyor bu duyurunun.

bende o film gosterimi oncesindeki dolby digital seylerinin vob formatinda halleri (vob formatinda hal) vardi ama kimbilir nerdedir. bulunabiliyor internette.

aha buldum, dolby trailers diye aratinca geldi. www.digital-digest.com

@lejant: teşekkürler. yalnız mp3 olanlar 2 kanallı stereo. arka kanallardan ses gelmiyor. bilgisayardan özelliklerine baktım, orada da stereo yazıyor. ama sağ sol etkisi vermesi açısından ve subwoofer'ı deneme açısından güzel.

öteki iso'yu da cd'ye yazdım boyutu küçük diye ama dvd imiş. yazılan medya veya yazma hızı fark etirir mi bilmiyorum ama çok takılarak ve pıt pıt pıt ses yaparak çıkıyor sesleri. pek verimli olamadı. ama yine de pıt pıt da yapsa, takılsa da surround'u hissettim.

bu arada iso'dan çıkan dvd dosyaları da disq'in linkini verdiği şeyler.

cizgi film mi? cizgi filmse dinozor denver olabilir mi?

Yok çizgi film değil diziydi.Yani kostümle falan oynanan bişeydi büyük ihtimal çok gerçekçiydi kostümlerde.

alf değildir heralde?

hatırladım ben de. ama adını arattım google da bulamadım. aklıma takıldı şimdi. baba inşaat şirketinde çalışıyordu.

tembelliğime geldi bakamadım şuraya bir göz at belki bulursun www.realfiesta.com

www.imdb.com bu olabilir.

sallamıyosun. dinosours bu. atv gibi hatırlıyorum ben de. baba oduncu gömlekli baretli bi adamdı, ormanda çalışıyordu galiba. posterlerini vermişti zamanında blue jean.

başladı prison break hafta başında.cnbc-e'de de başlar bir kaç haftaya.

soruyu yanlış anlamadıysam; başladı zaten. 17.bölümü yayınlandı geçen hafta.

edit: geçen hafta değilmiş:), bu hafta başı yayınlanmış machine head'in dediği gibi

cnbc-e kardeşlerin annelerini gördükten sonra yeni bölümleri yayınlamaktan vazgeçmiş olabilir. ne yav o kadın öyle hülya koçyiğit gibi.. bütün bölüm pijamalarıyla dolandı.

izlemeye gerek yok bence. direk biraktim son bolumunu gordugumde. benim icin prison break bitmistir. tas kafa lincoln'den de kurtulmus olduk bu sayede.

google translate soyle birsey veriyor.

"In a still strives for power and money Krieger the ultimate means of oppression of people.
You can refuse to serve the State!"

ilk cumlenin cevirisi kotu olmus ancak ikincisi devlete hizmet etmeyi reddedebilirsiniz anlaminda. ilk cumle de sanirim insanlara baski/zulum araclari olan para ve guc elde etmeye calismak ile ilgili birsey. Krieger ne ola ki?

almancada krieg savaş demekti yanlış hatırlamıyosam.
anladım anlıyıcam, az kaldı.

ankaray besevler istasyonu'nun gazi universitesi cikisinden cikacaksin. (darphane binasinin oldugu cikis) soyle bir etrafa bakacaksin, boyle ince, beyaz gokdeleni gordugunde(sabanci kiz yurdu) o tarafa dogru yurumeye baslayacaksin. karsina ustunden vizir vizir trafik akan bir kopru cikacak, korkma.o koprunun altindan gecip saga dogru kivrilacaksin. sabanci yurdu'nun onune gelmis olman lazim, yurt saginda kalacak. (degilse yanlis yerdesindir.) karsi kaldirima gecip solundaki duvarlar (gazi'nin duvarlari) bitene kadar yuruyeceksin. duvar bitince sola donecek ilk gordugun buyuk kapidan gireceksin. 1 metre sonra saga donup 5-6 metre gittikten sonra 3 binanin olusturdugu bahce gibi bir yere geleceksin. sanirim derslik binasi sagdaki bina idi. (soldaki lab binasi, ortadaki hocalarin vs binasi idi sanirim. olmazsa sorarsiniz.) oradasiniz. takribi 20 dakika besevler'den fen edebiyat'a yurumeniz surer. metro vs bilemeyecegim ancak yurume dahil 1 saati gecmemeli.

beşevler ankaray istasyonundan çok yürürsünüz. demetevler'den metroya binip sıhhiye istasyonunda inin, orada sıhhiye köprüsü var. köprünün üstüne çıkıp "ostim" dolmuşuna binin. zaten levhasında "ostim gimat beşevler teknikokullar gazi mahallesi" falan yazar. gazi fen edebiyat fakültesinin tam kapısının önünden geçer. fdegir'in "beşevler istasyonunda in, şuradan yürü" dediği yolu izler dolmuş. fdegir'in bahsettiği işaretleri takip edip orada (duvarların bitip de sola döneceğiniz yerde) ineceksiniz. şoföre sorsanız da gösterir zaten.

bir öğretim üyeleri bloku var, bir de dersliklerin olduğu blok. yanyana ikisi. oraya varınca gösterirler zaten.

o tür ilanlar herkese geliyor, ilanın sana gelmesi demek sana (gerçekten)iş teklifi edildiği anlamına gelmiyor. bi anlamda kim işsiz kim çalışır ve piyasa nedir hakkında kamuoyu yoklaması.

cv toplama

Bizi kazikliyorlar evet. Dublin'de rekabet daha fazla oldugu icin dusuk fiyat vermek zorunda kaliyorlar buyuk ihtimalle.

dublin'den baska sirketin tr'ye direk ucusu da yok. lufthansa munih (ya da frankfurt) aktarmali falan geliyordu sanirim. ayrica diger sirketler dublin-tr ucuslarinda thy ile rekabet edemiyorlar gibisinden birseyler konusuluyordu gecenlerde. dogal olarak thy neredeyse tek kaliyor ve benim beklentim de dublin cikisli biletlerin daha pahali, istanbul cikisli biletlerin ucuz olmasi yonunde.

neyse, kaziklanmaya alisigiz zaten ama bu kadar da goz gore gore yapilmaz, ayip.

cahilsiniz madem, böyle ortaya konuşup kendi bildiğiniz doğruları asıl doğrular gibi yazmayın. kurumları karalamak bu kadar kolay bu kadar cahilce olmamalı.

bir malın fiyatını pazar belirler, arz talep belirler. dublin ve istanbul da ayrı pazarlar olduğundan (halkın sosyo ekonomik şartları) bilet fiyatları da farklıdır. daha ekstrem bir örnek vereceğim; thy istanbul-tokyo da uçuyor. Tokyo dünyanın en pahalı ikinci kenti. Oradaki adam 2500 EUR'a bileti havada kapacakken, ben Istanbul'da bileti 800 EUR'a satabiliyorum diye orada da 800 EUR'ya mı satayım? 1) Batarım. 2) Ticari ve görünüşte özel bir şirketim.

rekabet olayı ise hakikaten çok saçma olmuş. dublin istanbul arası uçan istanbul dublin arası da uçuyordur.

@desdinova: kimin hangi kurumu karalamaya calistigini belirtirseniz sevinirim. sadece soru soruluyor burada ve cevap isteniyor. kaziklaniyoruz demek kurumu karalamak mi oluyor?

tek seferlik yolculuktan sonra uçağı perte mi çıkarıyorlar?

kazıklanıyoruz demek -hem de bilip bilmeden demek-, evet, kurumu kazıklamak oluyor.

dünyada bütün havayollarının bilet fiyatları; aynı uçak, aynı bilet olmasına rağmen, satış noktasına göre değişiklik gösterir.

bu arada ben de araştırdım; en ucuz bilet Istanbul çıkışlı ISTDUBIST 293EUR, Dublin çıkışlı DUBISTDUB 110EUR.

dünyada bütün havayollarının bilet fiyatları; aynı uçak, aynı bilet olmasına rağmen, satış noktasına göre değişiklik gösterir.

biz de bunun nedenini soruyoruz iste. cevabini versenize kurumu karalamaya calistigimizi soylemektense. tekrar soruyorum, bir hizmetten memnun olmamak, fiyatini sorgulamak nasil karalamak oluyor? fiyat farki var, 150 euro, duz vatandas mantigi ile soruyorum ve havacilik vs konularinda detayli bilgi sahibi olmak zorunda degilim. herhangi bir konuda cahil olmak en dogal hakkim, sayet ogrenemeye calismiyorsam hataliyimdir, sordugumda degil.

ayrica lufthansa vs direk ucsa irlanda'ya hic gozumu kirpmam lufthansa ile giderim. mecburuz thy kullanmaya, korku icinde ucmaya. (bu daha guzel bir karalama oldu sanirim.)

"bizi mi kazikliyorlar" sorusunun cevabi, eger bu "biz" Turkiye sinirlari icinde yer aliyorsa siklikla "evet" oluyor ne yazik ki. bircok degisik etkenden dolayi biz Turkiye'de bazi seylere baska ulke vatandaslarinin odediginden cok fazla oduyoruz. bu etken bazen vergi oluyor, bazen isguzar monopolist sirketler, bazen de kendi salakligimiz.

desdinova da "cahilsiniz" derken biraz ileri gitmis ama thy hakkinda yorum yapmadan once bir dakika daha dusunmek mumkun aslinda. ama yurt ici ucuslari rekabet olmayan ortamda senelerce fahis fiyatlarda islettigini hatirladigimizda fikir olusturmaya bayagi yaklasmis oluyoruz.

bu olaya dublin-istanbul olarak değilde genel olarak bakarsak ve kenedi tecrübelerimde söyle bir şey var,

1- uçak biletinin satıldıgı yerde aynı istikamete giden diğer firmaların çokluğu, yani rekabet faktorü. bu çok etkili, mesela viyana-istanbul arası almanyanın herhangibir yerinden daha yakınken (ki bazı masrafları düşürüyor bu etken) almanyadan pahalıya bilet alırdık, çünkü rekabet yok denecek kadar azdı, muhtemelen 2-3 havayolu aralarında fiyat belirliyorlar, buna oligopol deniyor teknik olarak sanırım.

2- uçuş sıklığı, kapasite ve sürüm. buda önemli bir etken, yani adam berlin,istanbul u full kaldırıyor ama viyana-istanbulu 70% kapasite ile çalıştııryorsa, kalan farkı bilete ekler.

3- havalanı vergileri, ülkelerin hukuksal/politik vs. etkenleri, bu çok karışık ama uçuç sektöründe de etkisi yoktur.

başka nedenlerde olabilir aklıma gelenelr bunlar, ama bence rekabetin oldugu yerde kimse vatandaşı düdüklemeye cesaret edemez, yani o 150 euroluk fark muhtemelen rekabetsizliktendir, e bunu kullanarak kar elde etmekde yasal hakları ve mantıklı olanı.

tesekkurler cevaplar icin.

ayrica bizim ekstra birsey yapmamiza gerek yok kurumun marka degerini dusurmek icin, masallah kendileri gayet guzel beceriyorlar bunu. acil inisler rutine baglanmis durumda, vedalasirken daha siki sarilmak lazim sevdiklerimize demek ki.

haber.gazetevatan.com

hayır bir de "cahiller, her yerin kendi alım gücüne göre belirlenir" gibi bir laf ediliyorsa durumu açıklamak için, istanbuldakilerin alım gücü daha mı yüksek dublindekilere göre demezler mi adama? kurum karalıyorum da ondan sordum.

@fdegir: yalnız olayı sözlüğe taşıyıp kişiselleştirmek biraz saçma olmamış mı?

dogrudur. uzatmanin manasi yok.

anneye anlatır gibi anlatmama rağmen anlamamışsın. daha da uzatmamın anlamı yok. tek ekleyebileceğim dublin hattının thy hatlarının en zarar eden hatlarından biri olduğu ve buna rağmen thy'nin oraya uçmaya çalışmaya devam ettiğidir.

hayir.

n96 ya win98 yükledim ben. olabilir bilmiyorum

universitenle konusup bu durumu belirtebilirsin. o aramada cikmasini engelleyecek basit bir guvenlik sistemi kullanabilirler..

benim de cikiyordu, genel basari siralamasi, 500 kisi icinde sondan 490. idim sanirim. 3/4 yil surdu kurtulmam. hala arama sonuclarinda cikiyorum ancak istatistikler yayindan kaldirildigindan dosya goruntulenemiyor.

zamana birakabilirsin bence.

www.google.com

yukardaki linkten bu konu ile ilgili olarak google ile iletişime geçebilirsiniz. bir de webmaster'a mail yazın, webmasterin sitesinde bulunan içeriği google'dan kaldırması daha kolay, sitesinden silmesine de gerek yok.

ilgi goren sorularin surekli cevaplanmasindanda hic cevaplanmamis sorulara verilecek bir cevap cok daha leziz olacaktir zira bilmiyorum kacinizda oluyor bilmiyorum ama bana her cevaplanmamis soru gorusum koyuyor. tabi sacma sapan olanlar haric..

"cevaplanan duyurular/sorular uste cikarsa daha iyi olur mu diye dusunuyorum"

bu çok tartışıldı. genel görüş duyuru'nun iyice foruma benzeyeceği yönünde. dolayısıyla duyuru'nun planları arasında bu tür bir uygulama yok. bump yapmak için taklalar atabilecek olan kullanıcıları düşünemiyorum.

istatistiklerde en çok izlenen duyurular vs. var. ordan takip edebilirsiniz.
bence ekşi duyurunun geneline böyle uygulanma konması amacına aykırı bi kere.

forum'a donme durumu benim de aklima geldi aslinda. neyse, oyle bir anda aklima geldi. olmasa da olur tabii ki.

bence duyuru gosterilme sayisi arttirilmasi lazim, insanlar ikinci sayfaya gecmeye useniyor, birinci sayfada daha cok gormeleri daha avantajli gibi, bir de kan duyurulari ve reklamlar fazla yer kapliyorlar bazen, ama guzel fikirlerin hepsi veritabanina yuk bindiriyor galiba, neyse fikir iste...

su altinda cekilen klipten bahsediyorsaniz sanirim su.

www.youtube.com

(bkz: she bangs)

evet bu ! teşekkürler.

yurt dışında üni. okumak için gerekli şartları az yada çok biliyorum. benim sorum başka konularla olacak.

1- orada okumak için gerekli finansman kaynağı ne olmalıdır? yani ben bilgisayar müh. yada elektrik müh. okumak istersem bir yılda ortalama kaç sterlin harcamam gerekir. (okul, yatıcak yer, yemek, vs.)

2- ingiltere'deki iyi üni. diyebileceğimiz gittiğimize deyebilecek üni. hangileri.(türkiyede iyi diyebilmek için sadece adı kriter olduğundan) örn; sen hangisine gidiyorsun ve memnunmusun?

3- yurtdışına gittiğimde açıkcası sadece üni. okuyup gelmek istemem ayrıca hem arkadaş hem de iş çevresi edinmek gerek düşüncesindeyim. bunu sağlayabileceğim açık görüşlü insanların bulunduğu hangi üniversiteler? (soru saçma gelebilir ama seattle'da yaşayan amerikalı arkadaşım bizim üni.'de çok ırkçılık var, sadece okumak için gelsen bile rahatsız olucağın derecede yabancılar için kötü bir okul bizimkisi demişti. kendisi flipin asıllı olduğu için çok rahatsızdı.)

şimdiden teşekkürler.

sinema tv okuyorum. ama ileride yurtdışında çalışmak istiyorum.. ve master yapmak da istiyorum. kesinlikle uygulamalı bir şeyler üzerinde yapmak istiyorum master'ımı.. nasıl imkanlar ve şanslar yakalayabilirim orada?

kralice'yi taniyor musun?? (amerika'da ingiliz'lere sorulan fiks sorudur :))

bu adamlar gerçekten bu kadar soğuk mu?

ingiliz usulu lavabolar icin kotu diyorlar. gercekten oyle mi?

bim'de oluyordu pembe-beyaz marshmallow, koca paket. üstü başı çikolatasız şekersiz. yalnız markası neydi hatırlamıyorum.

markası sanırım harriboydu çilekli ve kaymaklı olanını yemiştim.ama çok hoşuma gitmedi bence eti puf bu marsmallow a 5 çeker...

gidip bakayım bim'e, bugune kadar bim'den ciklet bile almıslıgım yok ama is marshmallow olunca kosarak gidebilirim..

yenmiyor onlar. aldim, baydi, attim.

alışveriş merkezlerinde ve bazı büyük marketlerin içinde şekerci reyonları olur, hani böyle renk renk jelibon şeker, çikolata satarlar, kendin istediğin kadar kesekağıdına alır, tarttırıp ödemesini yaparsın. oralarda satılıyor bu marshmallowlardan. bir kaça sene önce ben paket paket alıp yemiştim, lezzet olarak da çok bayıcı değildi.

bim'de satilan haribo marshmallow'lar re-za-let.. 3uncuyu yiyemeden bayildim ben de.

hangi memleket ise onun dilini iyi biliyorsundur sanırım. bu durumda kendi bilimsel aktivitelerinden bahsetmen gerekli. ne tür bir insan yapısında olduğundan. hani girişimciyimdir, notlarım da hep yüksektir, öğrenmeye, takım çalışmasına hevelisiyimdir. kolay kolay çatışmam süpper de yaratıcıyımdır. alana hakimim (burada 2-3 de referans vermek gerekir. hani şunlara bunlara hakimim gibi).
iyi giyinirim, insan ilişkilerim mükemmeldir, zor şartlarda hayvan gibi çalışırım hiç umursamam felan işte.
gerisini akışına bırakIRSIN. saygı hürmet kelimelerini esirgeme; yalamalık değil ama kastım ;)

sosyal oldugunuzu da vurgularsaniz iyi olur sanirim, gavurlar icin her sey hayvan gibi calismak ya da 120 cekmek degil sinavlardan. ayrica arkadaslarla alisveris merkezi gezerim gibi degil de boyle duyuldugunda himm denilecek sosyallik, "kitap okuma gunlerimiz vardir, ulysses okuruz arkadaslarla 2 haftada bir toplanip, okurken de bach dinleriz." mesela. abartmamak lazim ayrica.

ben duyarsam himm der miyim buna bilemiyorum, tahminimce hurriyet web sitesi'nden magazinde 48 saat'i acip birilerinin en seksi fotograflarina bakmaya devam ederdim.

adamlara basvururken vermis oldugun SOP uzerinden yapilir genelde. o yuzden o SOP'da -sallamadiysan- ne yazdiysan onlari destekleyecek seyler soylemen gerek.

tercümana sadece bir kopyasının ücretini ödersiniz tabi ki.
ayrıca esas parayı tercüman değil noter alacak, haberiniz olsun. tercüme bürolarının birlikte çalıştığı noterler vardır genellikle.
beşiktaş'ta barbaros bulvarı boyunca bir sürü tercüme bürosu var.

ney vizesidir bu?

turist vizesi icin olacak. gidilecek ulkede denklik vs icin degil.

yok yani hangi ülke? ingiltere ise gerekmiyor çünkü tüm o belgelerin çevirisi.

Merhaba,
(bkz: kafa kopmasında beynin fonksiyonlarını sürdürmesi) (;
Kolay gelsin.

7-8 saniye falandı yanlış hatırlamıyorsam, kafa olan biteni görebiliyor, bilinç açık kalıyor

hatta kafayı kaldırıp millete gösterirlermiş ki, kafa da son olarak onları bir görsün.

hatta başlığı bile vardı, bir bakayım.

aha da nuage bulmuş, beni zahmetten kurtardı.

evet devam ediyormuş. hatta kafaya isminle hitap edince gözlerini çevirip bakıyormuş bile. konuşanların hikayesi bile anlatılmış zamanında. (konuşma olamamalı aslında.)

bununla ilgili bir deney yapıldığını duymuştum. bir bilimadamı yardımcısıyla arasında bir parola oluşturmuş işte giyotinden sonra yapmış filan. bir filmde de geçiyor olabilir tam anımsayamadım. ama sonuçta bir süre devam ettiği biliniyor.

ufak spoiler iceriyor olabilir.

---
pek alakali degil ama bunun "en guzel?!" orneklerinden birisi hacivatla karagoz neden olduruldu filminde vardi. izlemediyseniz izleyin derim. la haine filminde de insan uzerinde degil de baska bir canli turu uzerinde etkisini gosteren uzunca bir sekans vardi.

yamulmuyorsam lagrange yapmıştı o deneyi. lagrange olmasa bile l ile başlayan biri olduğu kesin. bu idam edilmeden önce yardımcısına demiş işte gözün kellemde olsun diye. çat kesmişler adamın kafayı, bu kafa düştüğü yerde yardımcısına göz kırpmış.

kafa bedenden ayrıldıktan sonra konuşma olayı külliyen yalan. ses tellerin yok bi kere, neyi nerede titreştiricen de ses çıkartıcan?

antoine lavoisier imis o sakaci goz kirpan amca.

Henri Languille deneyi var bir de. 1905 yilinda giyotin ile idam edilmis. Dr. Beaurieux adinda biri de gozlemlemis ve Languille, 25-30 saniye icinde olmus. ayrintilarini google'da bulabilirsiniz.

www.youtube.com

inanilmaz.

1949'da sovyetlerin yaptigi ve filme alinmis deney. Hayvanlardan alinmis kalp, akciger ve hatta kesik kafaya yapay bir duzenekle kan pompaliyorlar. Organlar yasamayi surduruyor.

Kesik kafa sese, isiga, asite tepki bile veriyor..

yurtiçini bilmem ama yurt dışında arayanlar var, yani mesleki ve bilimsel terimleri ingilizce öğrenmiş olduğunu görmek için istiyorlar. mba dediğine göre gmat'a filan gireceksin, gmat bölüm bilgini ölçmez, bizim ales filan gibi düşün. tabi soru o kadar genel ki ne desem boş, başvurmak istediğin okulların sitelerine girip application requirements seçeneğine tıkla aradıkları özelliklere bak. yani amerikada duke universitesine başvurmak, milanoda bocconiye başvurmak ya da burda bir üniversiteye başvurmak aynı şey değil, şartları farkedebilir.

sanıyorum iki adet sorunuz var.
1. yurt içi ya da yurt dışında ingilizce bölümde burslu master mba yapmak için ingilizce lisans programını bitirmek şart mı?
2. uluslararası firmalar işe alımlarda ingilizce bölümleri bitirmeye önem veriyorlar mı?

1. yurt dışındaki master programları için genelde toefl ya da ielts almak gerekiyor. bunun dışında okudğunuz bölümün ingilizce olup olmaması adamları çok ilgilendirmiyor. yurt içindeki programlarda da aynı şekilde toefl, ielts ya da okulun kendi ingilizce sınavını geçmeniz genel olarak yeterli oluyor. yalnız ufak bir nokta mba'lerde genelde burs olmuyor.

2. uluslararası firmalarda da genel olarak sınav sonucu artı mülakata bakar olay. kimse sizi ingilizce eğitim veren üniversiteden mezunsunuz diye "ooo bunun ingilizcesi superdir" deyip işe almıyor. zira, en iyi ingilizce eğitim veren okullardan mezun olup da doğru dürüst ingilizce konuşamayan bir sürü adam var. bu tarz ünilerden mezun olmak ancak bir artı sağlar diye düşünüyorum.

umarım faydalı olmuştur.

1. kayit oldugum yl programinda dil sinavi sormadilar. esim icin ise doktora'da dahi dil sinavi sormadilar.

2. simdiye kadar katildigim mulakatlarda ingilizce bolum/sinav konulari hic acilmadi. (ingilizcem rezalet idi, hala da cok iyi degil.) diploma dahi sormadilar. yani cok onemli degil.

(ben ve esim turkce egitim veren universiteden mezunuz. ayrica yukarida bahsedilen konular muhendislik mezunlari tarafindan yasanmistir.)

cevap 1. kısım:

yurtdışında mba için bursu unut, kimse işe girip kendi kesesini doldurma amaçlı bir bölüm için burs vermez. kaldı ki yurtdışında London School of Economics, London Business School, Warwick gibi okulların mba'ine girmek bile imkansıza yakındır. Türkiye'de "üniversiteyi bitirdim, ne yapmak istediğimi bilmiyorum/şirketler böyle seviyormuş vs. bari mba yapayım" diye gidilir ve mba'in normal bir master'dan bir gıdım bile farkı yoktur. onlar ise ciddi anlamda tecrübeli olmanı beklerler, çünkü her şeyi pratiğe dayandırırlar ve herkesin her şeyi kendi tecrübelerinden yola çıkarak yapmasını ve tecrübelerini başkalarıyla paylaşmasını beklerler. bunun için de iyi okullar için kabul şartı minimum 4 yıl çalışmadır, ortalama 8-13 sene arası değişir. o kadar çalıştıktan sonra 80 bin pound harcayıp türkiye'ye gelmek pek mantıklı bir iş değildir.

yurtdışında normal master için konuşursam, toefl'da isteneni verebilirsen, ki bu çok değişken bir şeydir mesela hollanda leiden üniversitesi'ne 88 yeterken, kimileri 100, warwick 106, hatta lse 109 ister. biraz kasıp tabanı geçsen bile türkçe bölümden mezunsan okurken inanılmaz zorlanırsın, özellikle ingiltere veya amerika'daysan. çünkü normal masterlarda da mba'deki gibi iş tecrübesi olan, kendini çok iyi yetiştirmiş tipler geliyor, çok kişinin anadili ingilizce oluyor, olmayan da akraba avrupa dillerinden olduğu için rahat öğrenmiş oluyor.

cevap 2. kısım:

türkiye'deki uluslararası firmalarda bölümüne bakılmadığı külliyen yalan, ne de olsa türkiye'deki ua firmaların sadece adları yabancı, içerideki zihniyet tam türk zihniyeti. öyle korkunç çalışıp sadece kurulu sistemin üstünden giderek iş yapıyorlar ki görürsen inanılmaz hayal kırıklığına uğrayabilir "bu muymuş" diyebilirsin.

mühendislik, doktorluk vs. gibi teknik bilgi gerektirmeyen meslekler için bölüme bakmak dünya'nın en salak şeylerinden biridir. bir işletme mezunuyla sosyoloji mezunu arasında pek fark olmadığını herkes bilir. sosyal bölümlerin temeli öğrenciye muhakeme ve ifade yeteneği vermek ve analitik düşünce yapısını geliştirmektir.

ecnebiler bunu bildikleri için teknik olmayan işe alımlarda bölüme bakmaz. bu şirketlerin evrensel politikası olduğu için türkiye'de de bakmamaları istenir. ancak mülakatta sürekli karşına "madem öyle, niye işletme okumadın? niye ekonomi okumadın?" soruları çıkacaktır. hayır, elin ingilizi 15 yaşında mesleki ders görmeye başlıyor, 19 yaşında bölüm seçiyor, ona mezun olunca yanılmış olma hakkı tanınıyor, bizim iğrenç liselerimizden 17 yaşında tercih yapmak zorunda kalan çocuklara "bababa, gidip işletme okusaydın madem?" denilebiliyor.

bu uzun girizgahtan sonra diyebilrim ki şirketler bu evrensel düzende çalıştığı için, amerikalı'nın ingiliz'in her şeyi istediği zaman denetleme özgürlüğüne sahip olması için iş de yazılı bazda ingilizce olarak yapılıyor. ama sadece yazılı önemli.

ancak bu firmalara çalışanların ne kadar kötü konuştuklarını iyi ingilizce bilen herkes anlar bilir. bir de kendilerini bir şey sanıp hava vermeye çalışırlar, özellikle pg unilever pwc gibi yerlerdeki tipler ama ingilizce'yi türkçe cümlenin arasında kelime katmak şeklinde değil de cümle kurmak şeklinde kullanmaya kalktığı an kahkahayı basabilirsiniz, o ne bozuk dil, o ne biçim bir aksan diye. sözlü hiçbir şeyi ingilizce yapmadıkları için onlar da biliyor olarak gelseler bile birkaç seneye unuturlar.

film izlemekle senede 1 hafta yurtdışına çıkmakla veya ayda yılda bir gelen amerikalı denetçi, ingiliz misafiri ağırlamakla hatırlanmıyor maalesef ingilizce. ama dediğim gibi yazılı olan her şey ingilizce olduğu için o açıdan çok rahat kullanabilmen lazım. ingilizce bir raporu elinde sözlükle yazamazsın, bozuk cümleli bir şeyi müdürüne teslim edemezsin, müşteriye hiç hiç edemezsin. neticede senin yapamadığın, geç yaptığın şeyi dakik ve doğru yapan tipler olacak ve bir şekilde girsen bile müdürlerin bunu görüp rahatsız olacak. çoğu şirket de sonradan böyle tatsızlıklara meydan vermemek için ingilizce bölüm mezunlarını tercih ediyor.

ancak şöyle bir durum da var, iki aday var biri 11 yaşında başlamış yabancı dili çok iyi bir lisede okumuş (herhangi bir anadolu lisesi olamaz bu, bal kal gibi okullar bile zor), ünide türkçe bölüme gitmiş ama sürekli kendini geliştirmiş, kurslar sertifikalar vs. diğer aday düz lise mezunu kasmış ingilizce bölüme girmiş 18 yaşında öğrenmeye başlamış. ben 1. adayı seçerim çünkü zaten 18 yaşında öğrenilen dilden hayır gelmez. ingilizce bölüm dediğimiz bölümlerinden çoğu okulda hali içler acısıdır, iki cümle kuramayan tipleri geçirip bir de mezun ederler. ama şirketler bunu anlar mı, sanırım anlamaz. ellerinde binlerce başvuru vardır ve onlar en kolayına geleni yaparlar, kimseyi tanımak için uzun uğraş vermek istemezler.

özetle; ingilizce bölüm şart değil ama çok zorlanırsın. amerikan koleji mezunu arkadaşlarımdan türkçe bölüme gidenleri bile görüyorum vasat halde ingilizceleri. sen dersen ki ben de ingilizceyi iyi öğreten bir liseden mezunum ve arada hep kurslara gidip, ingilizce yazıp çizip düşünüp kendimi geliştirdim, o zaman şansını deneyebilirsin.

normalde gorunebilir olmasi lazim notes kisminin ancak degilse View->Notes Page yardimiyla notes gorunumune gecilebilir.

hmm yani ben normal sunum sirasinda notlarimi gorebilmek istiyorum fakat projektorden yansitilan goruntude cikmasini istemiyorum.
izleyicinin gorduguyle sunumu yapan kisinin gordugu seyler farkli olacak yani ozunde.
O sekilde bir sey mumkun mu?

notları word e yazsan sonra da çoklu ekran (2 sini birden kullanmaca) olarak bağlasan projeksiyona? (Hani sağ tarafına doğru uzuyo ya görüntü powerpoint i o tarafta gösterirsin (projeksiyon da) word den de notlarını okursun mis gibi.

dedigim sekilde notlari sadece siz gorursunuz. izleyiciler slide'lari gorur sadece.

ek: deneyin isterseniz. 1-2 slide'a not yazin. sunumu baslatin, ardindan ekrana sag tiklayip speaker notes'u secin. notlar sadece sizin ekranda olmali ve slide degistirdikce ilgili slide'in notlari gelmeli ekraniniza. deneyemiyorum su an, ancak boyle olmali.

(git: 30270)

google'daki ilk örnek üzerinden gidiyorum:
publib.boulder.ibm.com

aynı isimli fonksiyonun farklı tipte parametreler alması diyebiliriz. print'e integer gönderirsen ilk fonksiyon çalışacak, double gönderirsen ikincisi çalışacak gibi...

farkli tipte parametre almasi gibi farkli sayida parametre de aldiginda fonksiyonlar overloaded olabilir.

Onlar da bizim gibi tezahürat yapıyorlar. Pek fark yok. Onlar genelde şarkılı, marşlı bir tarz seviyorlar. Hatta Liverpool takımının dünyaya malolmuş bir you will never walk alone şarkısı vardır ki dillere destan.

Öte yandan ingiliz stadlarında yayılan uğultular futbolcuların psikolojilerini de ciddi olarak etkilemekte.

www.fanchants.com

irish'ler

come on you boys in green
www.youtube.com

stand up for the boys in green
www.youtube.com

manchester united taraftarının en ünlü marşı glory glory man united'dır.

liverpoollular çoğunlukla 'liieeevııırpuuuuooll, liieeevıııırpuuuuuul' diye bağırır maç esnasında. onu anlamam bile bayaa sürmüştü..

aman çıkartmayın. sonra takmak bayaa uğraştırıyor. toshiba beni bayaa uğraştırdı ve en sonunda serviste yerine taktırdım tuşu. mümkünse bilen birine yaptırın temizliği.

Arasına bişey kaçmıştır. Çıkarın temizleyin geri takın birşey olmaz. He olursa sorumluluk kabul etmem ona göre :)

kime güvenyim bilemedim (:

ne olabilir ki ya. cikar, temizle, tak. takamazsan servise gidersin. direk yenilgiyi kabul etme.

şirketle ilgili pek bilgi olmadığı için net bir şeyler öneremeyeceğim ama genelde sektörle ilgili çalışanların en azından şöyle bir fikir sahibi olması gereken yeniliklerden bahseden makaleler, yeni yatırımlarla ilgili şişirilmiş umut verici haberler, şirket içi sosyal faaliyetlerden haberler ve resimler, şirketteki yüksek mevkii terfileri, atamaları vs ve bu pozisyona gelenlerin özgeçmişleri olası şeylerdir bu bültenlerde. genelde sıkıcı oluyor bu bültenler, ne kadar yaratıcı olunabilir bilemedim :)

tatil yöreleri, sosyal kültürel faaliyet alanları gibi yerlerin resimli tanıtımları ve hatta anlaşma da yapabilirsiniz bunlarla (indirim mindirim gibi).evet iddialı olarak salt bir bölüm için ama iddialı olmak her zaman iyidir.

teknik bolumler olacak falan. iste su eleman bu ay sunu basardi vs gibi. trend'ler olabilir.

10 fiks geyik soru secilir, her ay departmandandan biri bu sorulari cevaplar, konusan misiniz dinleyen mi, yoneten mi yonetilen mi vs. bunun haricinde bu ay doguranlar bunlar, doganlar da bunlar gibi resimler koyulabilir. yemek tarifleri olabilir. sonra vizyona yeni giren populer bir film varsa ondan bahsedilebilir, ya da tiyatro etkinligi. diger departmanlarla cesitli musabakalar oluyorsa (sportif vs.) nasi koyduk onlara bolumu olabilir.

bizim bultende olanlar bunlar en azindan.

(bkz: sedan araçlardaki arka cam sileceği sorunsalı)

hatchback arabalarin arka camlari sedanlara gore daha fazla camur olabilir.

designblog.nzeldes.com

hatchback arabanın arka tekerlekleri hemen arkadadır. gerisi boştur. ıslak yolda giden hetchback arabanın arka tekerinden çıkan çamur bulutu, aynen arka cama konar. sedan arabanın götü olduğundan, tekerlekler tam en arka noktada değil de daha içeride olduğundan tekerlekten çıkan çamur bulutu üstünde bagaj olan o kısmın içinde, yani arabanın altında kalır. arka cama gelmez.

sanırsam bu aerodinamik ile ilgili.
yani
hatchback araçların arka camı nerede ise tavana 90 derece açı yaparlar.
sedanda ise bu açı 45 derece civarındadır.
yani süratli gittiğimizde rüzgar tavandan 90 derece açı yaparak sileceğe etki yapamaz ama sedanların sileceğini kırabilir.galiba bu sebepten olmalı.

Acun Ilıcalı? Hem genç hem başarılı hem de eli ayağı düzgün.

O olmazsa Sadettin Saran olabilir mesela.

ben...

sonra, umut oran da olabilir. kendisini çok sevmiyorum ama adını daha sık duyacağız gibi geliyor bana.

(bkz: teritori) ehehehe
şaka bi yana ssg var işte.

(bkz: mert akel) liseden üst dönemimdi, feci yol aldı

www.gelecekdaha.net web sayfası gençlere fezy almaları için üretilmiş bir sayfa. Burada ki videolardan genç başarılı arkadaşlara ulaşmak mümkün.

İsimler işe yarar umarım..

melih gokcek. ankara buyuksehir belediye baskani. yas 61. evli. 2 oglan babasi.

61 yasindaymis ama 30 yasinda gosteriyor.

server aydın

surdan sec begen al, hepsi unlu, basarili, girisimci ve genc, listede 1 numarali kisi facebook'un kurucusu:
www.retireat21.com

suradan da Turkiye'dekilerden haberdar olursun sanirim:
www.tugiad.org.tr

arda turan

(bkz: sadri yıldız)

kesinlikle yıldıray çınar incelenmeli. TRT 3 Türkücüsü olan değil elbette. Anadolu Üniversitesi Animasyon Bölümü mezunu değerli kardeşimiz. ekşi'de bi ton zımbırtı var hakkında yamulmuyorsam. Hem ilginç olmaz mı sence de? Anladığım kadarıyla bi çeşit haber vesaire gibi bi prje için gerekli. Dediğim gibi bence oldukça ilginç olur. Şukela olur.
Sevgiler...

kc goksu tarafini bilemiyorum ancak 3.etap bildirici'nin oradaki berber iyidir. isbankasi sirasindaki.

Bir kaç hafta önce ben de eryamanda berber arıyordum:)
3.etapta stile gittim; fena değil. ücret 8 tl (yıkamasız)
şu site de işine yarayabilir:www.eryaman.biz
sıhhatler olsun...

edit:ismi asildi, pardon. 3.etap eryaman center

kc de alt katta dia var orası da iyi

evet kc göksunun alt katında bir tarafı kadın bir tarafı erkek kuaförü olan bir yer var. ayrıca optimumda parisli cemil var. iyidir buralar.

dia'yı biliyorum biraz pahalı gibi geldi sanki. diğer yerlere bakacağım. teşekkürler..

vatsim vs sanirim. kolay gelsin, ben beceremedim, anlasamadik atc'lerle.

1. kule içinde farklı birimler var ama hepsiyle ayrı ayrı mı bağlantıya geçiliyor kesin bilgim yok... Sanırım durum öyle değil de, senin belirttiğin gibi farklı yerlerdeki radar/telsiz görevlileri...

2. her şekilde ingilizce konuşuluyor... eminim ondan...

alakali olarak su film izlenebilir.
www.imdb.com

1. kulede yalnızca yerdeki ve yaklaşan/kalkan uçakları idare eden kontrolörler takılıyor. onun dışındaki kontrolörler yalnızca önlerindeki ekranlara ve radar görüntülerine baktıkları, çoğu zaman havalimanının yakınında dahi olmayan karanlık odalarada yaşamakta.
evet ayrı birimler var bunların hepsi için.

2. teoride tüm konuşmalar ingilizce yapılır. ancak zaman zaman yarı türkçe/ingilizce konuşulduğu da oluyor.

Net olarak $u $ekilde gercekle$ir durum;

Vatsim yahut ivao farketmeksizin gate de bulunan bir ucak icin siralama $u $ekildedir;

delivery + ground + tower + approuch + center

Delivery hemen hemen hic acilmaz ama aciksa Gate de bulunan bir ucak clearns almak icin once delivery ile temasa gecer. Delivery den clearsn aldiktan sonra gorunda baglanir ve pushback+motor cali$tirma+taxi izni alir. Oradan itibaren groundun gorevi biter ve sizi tower a yonlendirir. Tower sizden pistba$i bekleme noktasina(hold pointe) kadar sorumludur. Siz airborne izni alir almaz approuch a baglanirsiniz ve o da size kimi vektorler verir ta ki center sinirlarina kadar. Center sinirlarina girdiginiz anda center la temasa gecersiniz ve bu temas center sinirlarindan cikip bir ba$ka center sinirina girene kadar ya da ayni center sinirlari dahilinde ineceginiz bir havalimaninin approunch unun sinirlarina girene kadar devam eder. Ardindan ils establih konumuna kadar approuch ile temastasinizdir. İls establish ardindan tower ile irtibata gecilir ve ini$ izni alinir. ini$ gercekle$tikten sonra tower sizi grounda yonlendirir ve gate e kadar taxi suresince ground kontrolundesinizdir. En son olarak ise yine delivery ve motor kapatma izni.

Genelde delivery olmaz, bu yuzden ba$langic groundla olur.

Herhangi bir hava sahasinda konu$malar ingilizce olmalidir ama Turkiye sinirlari dahilinde pilotlar hangi dili(turkce yahut ingilizce) tercih ediyorlarsa kuleler kendisine uyarlar.

ram ve ekran kartı yetersiz gibi

edit: 667 MHZ'yi ben ram sanmıştım ama değilmiş, son duruma göre. 2 GB ram yeterli olur herhalde ama ekran kartında hala aynı şekilde düşünüyorum ve bildiğim kadarıyla bahsettiğin programlarda ekran kartına biraz ihtiyacın olacak. paylaşımlı ekran kartı, paylaşımsızlar kadar iyi performans vermiyor o nedenle böyle söyledim. ekran kartının kendi belleği 128 mb yerine 256 mb olsaydı idare ederdi.

ne için kullanacağına göre değişir özelliklerin önemi. Ki hiç te kötü bir sistem gibi gelmedi bana.

kesinlikle hp alma da ne alırsan al. herkes şekline şemaline kapılıyor zaten alırken. 2 senedir dünyanın en saçma bilgisayarı pavillion la uğraşıyoruz. aman diyim. para varsa sony, yoksa dell den şaşma.

ekran kartı biraz yetersiz evet ama düşük çözünürlükte crysis oynanabiliyormuş kullananların yorumlarına bakılırsa.
ram 2 gb onu eklemeyi unutmuşum

@vengeance is mine, kafamı karıştıran arkadaşla aynı şeyleri söyledin,biraz daha bastıran olursa vazgeçicem, evet.

geforce 9600 gt den aşağısını alma bence. ram ihtiyaca göre takılır. kolay iş.

ben de yeni sayılacak bi süredir HP kullanıcısıyım. Kendisiyle birbirimizi çok sevmekle beraber tek sorunu beraberinde verdikleri office programının süreli olması. taş gibi anliican (maşallah) hatta ismi bile var benimkinin. Zaten beğenmişsin al gitsin. Sorun çıkarsa firmanın başına ekşirsin.
Güle güle kullan...

Ben yaklaşık 3 yıldır DV2xxx serisi kullanıyorum, hiçbir sorunla karşılaşmadım. Sayısız kere çantada gezdi, yere düştü, sahnelerde süründü banamısın demedi.

hp'ler ciddi ciddi çok fazla sorun çıkartıyor.


sırasıyla dell - sony - acer tavsiye ederim.

alma.

bir de benden alma tavsiyesi.

asus da dusunulebilir bu arada.

THY Ankara İstanbul tek sefer $25.00 ile $35.000 arası uçağına göre de değişiyor tabi.

merak ettim neden oldugunu. düğün için sanırım.

hava taksi diye bir olay var. kiralanabiliyor onlar sanırım. fiyatlarını bilmiyorum tabi.

o iş yaş falan değil. thy'nin charter bölümünü arayacaksın, münferit biletlemeden çok daha ucuza getirebilirsiniz.

milli eğtimin kahverengi kalın bi kitabı vardı baya iyiydi hala satıyorlar mı bilmiyorum ama. Milli eğitimi yayınlarından bir araştırmak lazım.

Electronics iyidir. Meb ibnkide iş görüyor epey.

Boylestad var birde. Oldukça iyi. Elektronik elemanlar ve devre teorisi idi adı yanlış hatırlamıyorsam. Bunun yanısıra Halit Pastacı ve Mehmet Sait Türköz ün kitaplarınada bir göz gezdirin. Bana biraz sıkıcı anlatımları var gibi geldi ama süper olduklarını iddia edenler var.

boylestad sanirim kahverengi meb kitabi'nin yazari zaten. iyidir. floyd kadar kastirmaz.

pasaportlar degisecek yakinda. gerci yilan hikayesine dondu ama en azindan abd -yanlis hatirlamiyorsam- 2010'dan itibaren yeni nesil guvenlik onlemlerini icermeyen (iata standartlarina uymayan) pasaportlari kabul etmeyecek. dolayisiyla bu tarihten once yeni türk pasaportları tedavule cikmali.

gerci yenileme islemi eski pasaportun gecerlilik suresi ile nasil bir baglantida olacak bilmiyorum ama bu arada uzatmayip yenilerini beklemek mantikli olur.

toplamda 5 yılı geçemiyor. yani sen şimdi gidip 3 yıl daha ekletirsin en fazla.

çipli pasaportlara geçince elimizdeki 10 yıllık amerika vizeleri ne olacak acaba. Bilen var mı.

vizeye birşey olmaz. yeni pasaportu kullanırsınız, eski pasaportunuzun boş sayfaları iptal edilir ve bu pasaport yenisine zımbalanır, ek yapılır, vs. (sanırım)

ekletme diye bir şey yok.

1 nisan 2009da iki yıllık pasaportunu uzattığında 31 mart 2011e kadar uzar.
2 nisan 2009da gidip üç yıllık daha uzatıcam dersen 1 nisan 2012ye uzar, ekleme yapılmaz.

@plainwalker: ekleme yapılıyor. daha birkaç hafta önce uzattım bizzat bu şekilde.
o günün tarihinden 5 yıl sonrasına kadar uzatılabiliyor en fazla bir tek o var.

hp wireless assistant dahil, hepsini silebilirsin. bi sorun olmaz.

silmeyin bence. ihtiyaciniz oldugunda onlari geri yüklemek cok zor. HP nin sitesinde yok kurulumlari, komple recovery yapmaniz gerekiyor. Sildiginizde laptoptaki dokunmatik butonlarin bazilari islevsiz hale gelebilir.
Ben olsam 8, 9, 11, 13 ü silmezdim. Dursun digerleri de zaar

7-8-13 dışındakileri silebilirsin. 7 ve 13'ü silersen yine bir şekilde hp yazılımı olmadan da kullanman mümknün ancak 8'i silersen bazı tuş işlevleri çalışmıyor.

tek tek silmeye başladım. hepinize teşekkürler...
emmeeee
bi bok olursa niclerinizi kayıt ettim rahat bırakmam sizi ona göre..

sil hepsini, hicbirine gerenk yok. (bence)

ben olsam 3 ve 7'yi de silmezdim. ki bende de hp laptop var ve silmedim.

once disable_activation_osx nerede oldugunu bulup o dizine gideceksin (sanirim crack'in icinden cikan bir dosya bu, o zaman o dizine gideceksin terminalde). ondan sonra

sh disable_activation_osx

ya da

chmod 755 disable_activation_osx
./disable_activation_osx

komutlarini yazacaksin terminalde.

hd'nin bir yerlerinde disable_activation_osx adlı bir unix script dosyası var. bunu çalıştırmak için root olarak emir vermen gerek. root olarak emir vermek için terminal programını açıyor ve sudo -s yazıyorsun ve bash'a giriyorsun. sudo command'leri senin ne yaptığını varsaydığından yalan yanlış şeyler yazma (sudo =super user do). sonra sh disable_activation_osx command'iyle bu dosyayı çalıştırıp crack'i de çalıştırıyorsun.

ama bunu adobe cs4 falan için yapıyorsan, güzel gui'li crack de görmüştüm bir ara, onları denesen?

cs4 icin mac os x trojani da olabilir, dikkat et.

en son dört sene önce vcd almıştım var sen hesap et.

vcd? kasetçi açsanız direkt batmak istiosanız?

dvd'ci açsanıza mis gibi. gerçi dvd ciler de zorda biraz. depo, japon pazarı gibi bir yer de açabilirsiniz.

bence vcd yerine daha bir atılgan olun ve bluray işine girin. yapan duymadım, varsa bile çok azdır. en azından isim yaparsınız. bluray yaygınlaşınca da insanlar ilk size gelirler.

şimdi şöyle birkaç durum var aslında.

- tamam türkiyede internet kullanımı hayli arttı(herkes istediği filme istediği zaman ulaşabiliyor) ancak bu film indiren kesim aslında çok fazla değil bana kalırsa. sonuça interneti kotalı kullananlar falan da çok fazla. sonuçta coğu insan birkaç lira verip film kiralama konusunu da çok sıcak bakmakta.

- ayrıca vcd deyip de sadece vcd satmıcaz ya da kiralamıcaz elbette. bunu dvd si, bigisayar oyunları, ps oyunları vb. de olacak içerisinde.

- dükkan dvd ci de olabilir direk olarak onda bir sıkıntı olmaz kesinlikle ancak yer konusunda tek alternatif var işte.

ha bir de şu var eğer korsan ürün satacaksanız her an dükkandaki tüm malzemenin polis tarafından toplanmasına hazırlıklı olun. bu işin piri olan yerler bile kadıköyde ayda bir baskın yeyip dükkanda ne var ne yok kaybediyorlar. bu sebeple artık elde çok ürün tutmamaya başladılar. ayrıca polis geldi, baskın olacakmış bilmemne stresi ile geçirdikleri günleri iyi biliyorum. zabıtaya, polise vs. para yedirmek gerekiyor. bazen bu da yetmiyor. yani illegal bir işe soyunuyorsunuz bunun götürüleri de olacaktır elbette bunu da iyi düşünün. yok bandrollü ürün satacam diyorsanız o da zor. kaç kişi orijinal dvd alıyor ki. ayrıca kiralamak da yasak bu tip ürünleri. orijinal satsanız dahi kiraladığınız zaman yine yasal olmayan bir iş yapmış oluyorsunuz. dışardan kolay görünüyor ama zor aslında bu işler.

öncelikle vcd işini unut
sakarya caddesinde küçük bir dükkanın varsa ilk önce iddaa, sayısal loto veya ganyan bayii gibi bişey düşün. veya arkadaşların dediği gibi küçük bi fast food. ya da ne biliyim taze meyve suyu sıkıp satın (ankaradaysan bilirsin zaten kızılaydaki bu işi yapanları) ama cd, vcd, dvd yi unut derim başkada bişey demem.

iddaa ve sayısal loto için sırada beklemkteyiz ancak bize ne zaman sıra gelir bilinmez. birde onun işleri çok daha karışık zaten. bilmem ne kadarlık bir gelir (sahip oldugun mal mülk vb.) göstermen gerekiyor..
yiyecek içecek içinde farklı bir şeyler yapmak gerekiyor ki insanlar bana gelsin. çünkü malum sakaryanın her yeri yiyecek içecek üzerine. ee düşük fiyattan versem etsem dicem ama bu kezde insanlar satılan ürünlerin kalitesiz olduğunu falan düşünüp hiç uğramazlar dükkana gibime geliyor. zaten diğerleri ile aynı fiyattan versem ürünleri insanlar neden oturmuş düzenleri, sürekli gittikleri yer varken bana gelsin...

blu-ray işi güzel ve farklı gibi duruyor aslında ama şuan bu işe başlayabilmek çok fazla sermaye gerektirecek maalesef. zaten çeşit çok az, az oldugu için de her şeyi çok pahalı. amazon da bile bir film 25 dolar civarlarında ve öyle ahım şahım filmlerde yok.

aslında her şeye, her işe bir kulp takmak kolay işte amam bildiğim bir şey var elimizdeki para çar çur olmadan bir işin ucundan tutmak.

sakarya'da da dünyanın fast food'u var. yani artık en isim yapmışlar bile (hosta mesela) ucuz yani. çiğ köfte desen adım başı, balık ekmek desen sürüyle. fast food olarak milletin ilgisini çekebilecek ucuz bir şey olmadığı sürece zor gibi orada. tuttu mu bilmiyorum ama eski yeni sahne binasının önünde seyarcılar 1 liraya ekmek arası kahvaltılık (nutella, tahin pekmez, krem peynir, zeytin ezmesi) gibi değişik şeyler satıyorlardı mesela. hem ucuz, hem değişik.

vcd, dvd, bluray falan da pek olmaz oralarda gibime geliyor. öyle şeyler evlerin çok olduğu semtlerde daha çok iş yapar. sakarya ve civarının alayı işyeri, pasaj bilmemne.

oralarda en güzeli etna'nın da dediği gibi sayısal loto bayii ya da sigara migara meşrubat vs. büfesi falan olabilir.

sakarya'yı bilmem etmem ama waffle tarzı bir şeyin üzerine yoğunlaşmayı deneseniz?

vcd işi kesinlikle tutmaz. internette film indiren sayısı fazla değil ama gidip de film kiralayanlar da genellikle bu gruptan çıkıyordu. ikincisi sakarya şehir merkezi. ev fazla yok oralarda. kimse de iş yeri orada ya da işi dütü diye mahallesinde vcd kiralayan varken gidip de kızılay'dan almaz. "hayatında hiç evinde izlemek için evine uzak bir yerden vcd kiraladın mı?" sorusunun cevabı yeterli olacaktır sanırım : )

insanların yiyip içmeye geldiği bir yere sadece yemek içmekle yer açmanı mantıklı olur. mekan sanırım büyük değil o yüzden içmeyi kaldırabiliriz. geriye "yemek" kalıyor. onu da enteresan ama tutulacak bir şey olarak ayarlamalısınız. waffle, kahve falan tiki şeyler tutmaz sakarya caddesinde.neticede fakir üniversite öğrencisi ve dershane gençliği döndürüyor orayı.

vcd yerine su satsanız bile şansınız dha yüksek olur. mesela açık şeker, sakız satabilirsiniz. hani bir ton çeşit arasından gramaj hesabıyla satılan. tutar bence. eğer mekan sandalye masa atmaya ve mutfağa müsait ise makarnacı da iyi olur. eğer müşteri ağırlama imkanı yoksa köpük ya da plastik kaplarda da makarna satışı yapılabilir. yine tavuklu, nohutlu pilav dükkanı da olabilir.
sakın çiğ köfte, tavuk döner, balıkçı işine girmeyin derim. sakarya caddesinde haddinden fazla bulunuyor bunlardan. yakında da tek tek elenecekler. eğer iyi usta biliyorum derseniz içki sonrası yiyeceklerle özelleşmiş bir dükkan da olabilir. kokoreç, midye dolma/tava ne bileyim işkembe çorbası gibi. ama zahmetli işler bunlar. müşteriyi bir kez kaçırınca bir daha gelmeyeceği kesin.
döndürüyor orayı.

artık millet dizimatik.com gibi sitelerden arşiv sahibi insanlardan dvd tanesi 1 tl gibi fiyatlarla alıyorlar her türlü dizi-film-konser-anime vs vs vs...

zor bi iş olur sizin açınızdan, tutmaz gibi geliyor...

umarım istediğiniz gibi gider her şey...

fish and chips. millet meraklidir boyle degisik seylere. balikciyla da anlasirsin orada.

ilk kir pidesi ciktigi zamanlari hatirliyorum da, parayi kirmislardi.

cevaplara check atma stilin gayet ilginç?

madem yer ufak, corn in cup işine girin.

hatta yazın bardakta buzlu, naneli ve zeytinyağlı mis gibi cacık da satabilirsiniz.

işim surekli sakaryaya düşüyor. ve soyle oğrenciye hitab eden bir kumpirci olsa diyorum. yani size maliyeti fazla olmaz ama ne biliyim boyle "burası bizim mekan" insanlarını toplamalısınız.(kumru, kumpir vs hep aynı yerden yerim kişileri) sakarya üzerinde bolca bar içki vs yeri var. insanlar içkiden sonra yiyebilir. ya da dershane gençleri akın akın saldırabilir. bence uygun. üstelik sadece bir büyük fırın işinizi gorecektir.

dükkanı bu tip parlak fikirleri olan girişimcilere kiralamak en garanti çözüm olur sanırım.

nen var kuzum'a çok pis kil olmussun herhalde.
bence dvd isi gidebilir, el altindan kopyalayip film oyun fln da satarsan özellikle. (disariya kapali umarim)

soyle der

read (unit no, format no) list-of-variables

The unit number can refer to either standard input, standard output, or a file. The format number refers to a label for a format statement, which will be described shortly.

standard input genelde klavye, output ise ekran olur. bunlarin fortran'da numaralari vardir, bilemeyecegim. format da yazilacak data'nin ne formatta yazilacagini belirler.

bir de
www.google.ie
bir suru tutorial cikiyor. hizlica bakabilirsin sorduklarina aslinda.

şu sayfa size yardımcı olacaktır.

tk.bilgi.edu.tr

ikisini de göstertmen daha bi makbül.

öneri 1: xyx'nin de belirttiği gibi, hödö abc konusunda bu böyledir diyor. (kaynakçaya ikisini de yazarsın)

öneri 2: hödöyle abc konusunda hemfikir olan xyz abc konusunun bu böyle olduğuna katılıyor.

ingilizce yazarken hede höde 2000 (and the references therein) gibi bir kalıp kullanılıyor, benzer bir şey kullanabilirsiniz (hede 2000 (ve içeriğindeki kaynaklar) gibi). görmediğiniz, kullanmadığınız kaynağı referans göstermeniz yanlış olur.

ofis le entegre calısan bir programı vardı bunun. endnote diye. onu kur cok nefis kolaylık saglıyor.

sen sadece aldığın kaynağı belirteceksin, aldığın kaynağın kimden aldığıyla ilgilenmene gerek yok, araştırmak isteyenler aldığın kaynağa bakarlar..

@alkolikfeadi, öyle bir şey yok. Normalde yapılması gereken ana kaynağı (hödö, 2000) bulup okumak ve gerçekten senin de diyeceğin şey için önemliyse ona referans vermektir. Ama hödö'nün makalesini bulamazsan ingilizce makaleler için konuşuyorum, biz şöyle referans veriyoruz (hödö, 2000; as cited in xyz, 2007).

zotero kullanalim, kullandiralim.

naklen atıf yapabilirsiniz.

hedehödö (bu ne) isimli yazarın dediği şeyi ana metinde yazıp, dipnotta şu şekilde atıf yapıyoruz. (1)

(1) hedehödö, 2000, s. x'ten naklen: xyz, 2001, s. xv.

değişik bir öneri olacak ama mazda 2 veya mazda 3(bütçen yeterse) öneririm

citroen alma. babamda c4 var. daha evvel de baya süre c4 kullandım. çok kısa sürede arabanın sağından solundan sesler gelmeye başlıyor. montaj işçiliği iyi değil yani. toyota iyidir ama yaris ikinci elde sorun olur gibi. türkiye pazarında çok tutmadı o araba. polo güzel tercih bence. alman teknolojisini her zaman tek geçerim. hatta eğer tercihlerin kesin olarak bunlardan biri olsun şeklinde değilse opel corsa ya bakmanı tavsiye ederim.

ben corsa alırken aşağıdaki forumdaki arkadaşlar çok yardımcı olmuştu. geyik bir ortam değildir ve oldukça tatminkar yanıtlar bulabilirsin burada. forumun corsa forumu olduğuna aldanma, objektif yaklaşır oranın müdavimleri. şimdiden hayırlı olsun. :)

forum.donanimhaber.com

clio 3 sahibi olarak yaris diyorum.

yaris kesinlikle

polo kesinlikle, düşünmem bile.

citroen alinmamali. ne demisler, sarabi fransizlar, pizzayi italyanlar, makinayi almanlar yapar. vw derim o yuzden.

yeni ford fiesta da reklamlarda guzel gorunuyor aslinda. eklemeden gecemedim.

alternatifler arasında wv varsa her zaman o tercih edilmelidir.

volkswagen polo' yu kesinlikle öneririm. 2. elde değerini kolay kolay kaybetmez ve sağlam arabadır.

özellikle ilk araba alacaklar için hatchback araba en iyi tercihtir. kullanımı ve parkı kolay olur.

10 yıl sorunsuz kullanayım diyorsan polo
satış kolaylığı ve ucuz yedekparça diyorsan clio
ufak boyutlar ve benzin tüketimi diyorsan yaris
arabadan anlamıyorum ama tipi güzel diyorsan citroen
yeni ve kimsede olmayan bir şey olsun diyorsan ford fiesta
az yaksın kolay park edilsin kimsede olmasın bi de kızlar hasta olsun diyorsan yeni ford ka
değişik bir şey olsun diyorsan hyundai i30

ha ben olsam gider bi megane II alırım 1.5dizel hatchback ya da sedan canavar gibi kullanırım eheh

polo ile ilgili tek sorun yeni kasa polo'nun tanıtılmış olması(çok da güzel olmuş).

ötv indirimi bitmeden yeni polo piyasaya çıkar mı bilmiyorum ama...

2. alternatif bence yaris. 2007'de yenilenmişti.

polo' yu tavsiye ederim kesinlikle. alman teknolojisi her zaman verdiğin diğer seçeneklerden daha iyi.

cevaplar için teşekkürler. vw polo ağır basıyor şu anda. ikinci olarak da yaris. yalnız polo'nun diğerlerinden biraz daha pahalı olması ve yakıt tüketiminde herhangi bir avantajından söz edilmemesi ikinci tercihi de düşündürüyor.

istanbul'da polo ve yaris için öncelikli olarak gitmek için tavsiye edeceğiniz bir oto. bayii varsa da sevinirim. bu kısım özelden de olabilir.

ne istediğini biliyormusun öncelıkle onu belirle, araba karızma mı olsun yoksa sağlam dayanıklı mı olsun ?
alman otoları karızmadır gösteriştir. sağlamdır ama dayanıklı değildir.(iç aksam -motor bölümü yani)
uzak doğu otoları alman otolarından daha sağlamdır.( ikide bir oto tamire gitmezsin)
ona göre karar ver.

1993 model bmw ye, alındığı yıldan 2008 e kadar motor rektifiye edilmeden toplamda 490.000 km binmiş birisi olarak alman arabalarının sağlamlığından ve dayanıklılığından şüphe duymam. japon da iyidir tabi ama bir yere kadar.

örneğin dünyanın en sağlam otomatik şanzımanı ve en mükemmel dizel motoru mercedes dedir diye bilirim. bmw ve audi ha keza öyle. yollarda halen eski kasa dizel audi 80 leri görebilirsin.

vw üzerine düşünürsek, ben şimdiye kadar kötülenen hiç bir vw modeli duymadım. golf efsanedir. passat aşmıştır. transporter vip lerin kralıdır.

alman arabalarının hemen hemen hiç birinde, uzun yıllar sonra bile gacır gucur sesler duymazsın. radyatör fanları sağlamdır, araç kolay kolay hararet yapmaz. dashboard da kullanılan plastik malzemeler genelde kalitelidir ve montajı iyi yapılmıştır. yolda giderken bunların gevşemesinden dolayı tıkırtı sesleri gelip seni uyuz etmez.

son olarak tek bir şey söylemek istiyorum: volkswagen, das auto! :)

herkes vw demiş ama şunu da göz önünde bulundur; vw'nin düzenli bakımları (5000, 10000, vs.) diğerlerini katlar. ben olsam toyota yarisi tercih ederdim..

kesinlikle ve kesinlikle volkswagen diyorum. olmasi gerektigi gibi bir arabadir. butun vw'ler boyle oldugu icin ayrim yapmiyorum.

citroen'den uzak durun...uzak durun. aşırı güvensizdir.

banko yaris. fabia kullanıcısıyım ama direk yaris:)

www.tureng.com

bu var:)

Chanting slogans ya da shouting slogans. Amerikan sitelerinde de aynen bu şekilde geçiyor, google'da arat bak.

Hatta üşenmedim Oxford Collocations'a da baktım şimdi, slogan shout ya da chant edilirmiş.

chant'dir. ayni zamanda maclardaki tezahurat icin de bu kullaniliyor.

tur operatörlerine çok ucuz fiyat çekildği doğru ama 1 sterlin olduğunu sanmıyorum yalan olabilir o haber. tur operatörlerini toptancıdan alışveriş eden adam kendini de marketten parakende alan olarak düşün. operatörlerde satarken aldıkları fiyata değil türklere yakın fiyata satıyordur.

o bahsi gecen operatör thomas cook...giriniz internet sitesine eger 1 sterline bi yer rezerve ettirebilirseniz bize de selam ediniz:)

pazarlama ve paralı haber temalı reklam...

mümkün, dediğiniz olay tam olarak şu şekilde oluyor: avrupanın turizm pazarına baktığımız vakit, dışarıya en fazla turisti gönderen ingiltere, almanya, fransa gibi ülkelerde pastanın yüzde 89-90 gibi büyük bir kesiminin, o ülkenin en büyük 3-5 tur operatörünün elinde olduğu görülür bu tur operatörleri üçer beşer yıllık periyodlar halinde, türkiye ve yunanistan'ı birbirine kırdırır (kaynak bu işi yapmış olan bir tur operatörünün anlattıkları). yani, beş yıl boyunca turisti türkiyeye önlendirir, bu sırada türk hotelcisi fiyatları yükseltme eğilimde, yunan otelcisi ise 5 yıldız fiyatını 3 yıldız fiyatına indirme eğilimdedir. istenen fiyatlar sağlandıktan sonra, ölü eşek fiyatına odalar alınan yunanistanı tercih etmeye başlarlar. bu işin bir boyutu. diğer boyutu ise, doldurma garantisi artı peşin 3-5 milyon dolar para vererek otelcinin elindeki odaları ucuza kapatma yoludur. tur operatörünün bu durumda para kazanma yöntemi ise, otelden değil "havadan"dır. kendisine ait olan hava yolu firmasının bütün uçuşları dolup taşmakta ve yüksek kar oranı sağlamaktadır.

bu gereksiz açıklamadan sonra, özellikle almanyada yasayan vatandasların, türkiyeye gelmek için bu tarz operatörlerden, misal antalyaya 15 günlük tatil alıp, otele uğramadan havaalanından direk memlekete gittikleri ve 15 gün sonraki uçuşla geri döndüklerinde hala karda oldukları pek çok durum vardır.

bu iş ayyuka çıkmış durumda. yani tur operatrleri de uyandılar. satın aldığınız otele türkiyeden gidecek ve havayolunu kullanmayacaksanız bu onların işine gelmeyecektir. bu durumda, o memleketten birinin işin aslını öğrenmesinde fayda var.

belki, iyiliksever bir gurbetçimiz (ya da bir expatriate), bugün bizi bu konuda bilgilendirebilir..

ben bir bakayim buna, bilgilendiririm bulabilirsem birseyler.

ayrica gurbetci degilim expatriate'im.
(bkz: britanya nin kopegiyim ondan ingilizce yaziyorum)

sut fiyatlari dusunce otoyol kenarina sut doken adamlarin alternatif cozumunu yapiyorlar sadece. bu baglamda "migros sutu niye 10 kurusa satmiyor" demiyorsak, ayni nedenden otellere de...

kontuarlar uçağın kalkış zamanından yarım saat önce kapanabilir, bunu tam olarak öğrenin derim ben. yetişememe ihtimaliniz yüksek.

ikisi de yurtiçi seferse biraz zor da olsa yetişebilirsin, online check-in yaptırman şart tabi.
ayrıca havayolu standart olarak böyle satıyorsa, yetişebileceksindir muhakkak.
yurtdışı ise hiç kasma mümkün değil.

havayolu sirketleri iki ucus arasina minimum 40 dk. koyuyorlar. seninki de tam sinir olmus. ayni sirketin 14:15'ten sonraki ilk ucusuna bak, cok gec degilse riske atilabilir.

sen yetisirsin de valiz/bagaj yetisir mi o var.

yetisemezsin kasma bosuna.

50 dakikalık ara olduğu durumlarda insanüstü performansla yetişiliyor ama bu olay iki kere başıma geldi, birinde valiz bir gün sonra geldi, birinde de kaybettiler parasını verdiler.
imkan varsa ve bekleme süresi absürd değilse bir sonraki uçağa kaymakta fayda var.

50 dakka ara varken bile ben tirsmistim ama ucak rotar yapti filan zaten gayet de yetistim. aktarma yapilan yerde tekrardan boarding pass almam da gerekiyordu üstelik, buna ragmen yetisirsin sorun olmaz diyip duruyorlardı kime sorsam. 60-75 dak filan ara en ideali olur sanırım.

itu makinede bi tane buhar turbini mi ne vardı. belki faydası olur. sarayda kullanılmıs olaiblir, telgraf telefon gibi hizmetler.

soyle birsey var;

Türkiye'de elektriğin ilk nerede kullanıldığı sorusu ilk anda İstanbul'u akla getiriyor.Ancak doğru yanıt İstanbul değil, Tarsus.Türkiye'nin elektrikle buluşması, 15 Eylül 1902 tarihinde İçel'in Tarsus İlçesi'nde gerçekleşti.Bundan tam 12 yıl sonra, 14 Şubat 1914 tarihinde ise İstanbul elektriğin ışıltısıyla tanıştı.

sunlar da linkler
www.enerjiplatformu.org
tr.wikipedia.org

DUZELTME:
elektrik ilk olarak usak'ta kullanilmis.
Uşak Belediyesinin 1767 yılına kurulup İstanbul sokaklarında ve Türkiye�nin bütün yörelerinde; petrol ürünleri ve hava gazı vs. maddelerle aydınlatılırken Uşak�ta ilk elektrik santralinin kurularak, Uşak sokaklarının elektrikle aydınlandığını,Türkiye de özel girişimciliğinin sembolü olan ve ilk Şeker Fabrikasını kurmayı başaran Mollaomaroğlu Nuri Şeker�in köy, kasaba ve şehirden yumurta vs. toplayarak bu fabrikayı kurduğunu,

www.usak.gov.tr

bu noktaların sadece kenar üzerindeki adetleri mi eşit? aralarındaki mesafe konusunda bir bilgi yok mu?

edit: benim sorumda da bir eksiklik var sanırım. kafamda şekillendirmeye çalışıyorum ama rastgele yerleştirince noktaları, köşeleri bizim koyduğumuz noktalar olmayan üçgenler oluşuyor, dolayısıyla da ortaya çıkacak olan üçgen sayısı her farklı nokta yerleşiminde (kenardaki nokta sayıları eşit olsa bile) farklı çıkıyor. sanki eksik bir bilgi var gibi geldi bana.

edit2: maksimum demişsiniz, sorularımın hepsini geri alıyorum.

noktları diledigin yere yerlestirebilirsin kenar uzerinde.ama kalkıp da en koseye yerlestirirsen sorun cıkabilir tabii.her kenarda esit adet nokta var.

4n tane nokta var, 4 tane de karenin kend köşeleri var. 4n+4 tane nokta etti.

tüm bu noktaların aynı doğru üzerinde olmadığını varsaysak: (4n+4)'ün 3'lü kombinasyonu kadar üçgenimiz olur. ama n+2 tane nokta aynı doğru üzerinde(kenar üzerinde). bu aynı noktalar üzerindeki noktalardan oluşacak (n+2)'nin 3lü kombinasyonu kadar üçgeni çıkartmamız lazım, çünkü aynı doğru üzerindeler ve üçgen oluşturamazlar.
özetleyecek olursak;

(4n+4)ün 3'lü kombinasyonu - 4(her kenar için)*[(n+2)nin 3lü kombinasyonu)]

gibi bir cevap vermek istiyorum. cevabımın çürütülebilmesi çok olası, ilk aklıma gelen cevap bu.

oha editi: tabi çizilen her üçgenin keşismesiyle orijinal noktaların oluşturdukları dışında yeni üçgenler ortaya çıkıyor. çizip birşeyler karalayıp cevap vermek lazım.

karenin koseleri diger noktalar ile birlestirilmiyor.

şimdi soruyu doğru anladıysam şu şekilde:
4n'in 3'lü kombinasyonu - n'in 3lü kombinasyonu X 4

yanlıs cevap efendim.nitekim bu hin oglu hin dogru parcaları ucgenin icinde alakasız bicimde kesisip ucgenler olusturabiliyorlar.dolayısı ile olusan ucgenler koseleri bizim mazbut noktalarımız olan ucgenler degiller sadece.

bütün çizgiler çizildikten sonra oluşan üçgen sayısını arıyoruz yani?

8 nokta için 8'in 3'lüsü, yani 56 üçgen olur.

toplam n nokta için;

üçgen sayısı = [ n x (n-1) x (n-2) / 6 ]

Tabii buradaki n bir köşeye koyduğunuz nokta sayısı değil, toplam nokta sayısı.

Daha kompleks gözüküyor ama bu kadar basit aslında. 4 nokta için olan ispatı siz zaten kendiniz yaparsınız. 8 nokta için;

Kenarlara 2'şer nokta çizin. Bir tanesini sabitleyip, saat yönündeki yanında olan ilk noktaya bir çizgi çekin; şimdi üçgenin iki noktasını belirlemiş olduk. Şu anda üçüncü nokta olabilecek 6 tane nokta kaldı elinizde. İlk sabitlediğiniz noktadan saat yönündeki ikinci noktaya çizgi çekin bu defa, şimdi üçüncü nokta olarak belirleyebileceğiniz 5 nokta var elinizde; çünkü bir önceki nokta ile birleştirme yaparsanız aynı üçgeni elde ediyorsunuz. Bu şekilde giderseniz tek bir sabit nokta alarak 6+5+4+3+2+1 adet üçgen oluşturabileceğinizi görürsünüz.

Şimdi ilk sabit noktayı değiştirin, saat yönünde yanında duran ilk noktaya çizgiyi çekin. Bu defa bunun kombinasyonlarını belirleyeceğiz. Yalnız burada bir durum var: ilk sabit nokta için bütün olasılıkları belirlediğimizden onun içinde olduğu 3'lü kümeleri yani üçgenleri kuramıyoruz. Bu nedenle ikinci sabit noktanın üçgenleri 5+4+3+2+1 toplamı kadar ediyor.

Üçüncü sabit nokta için 4+3+2+1
Dördüncü sabit nokta için 3+2+1
Beşinci sabit nokta için 2+1
Altıncı sabit nokta için 1

Sona kalan iki nokta için ise üçgen oluşturamıyorsunuz çünkü hâli hazırda diğer gruplamaların içinde yem oldular.

Toplamın sonucu ise 56 çıkıyor.

@hiro: cizdim 8 noktayla 58 ucgen saydim ki sanirim arada kacirdiklarim da oldu. yani ispatiniz yanlis. ha dogrusunu ben de bilmiyorum o ayri.

daha once de soylediim gibi dogru parcaları baska ucgenelr olusturuyor koseleri bizim noktalarımız olmayan.8 nokta icin ornek verirsek karsılıklı iki kenardan caprazlama iki dogru parcası cizelim.esit alsak nokta arakıklarını (ki almak zorunda degiliz) karılsıklı diger iki kenardan cizecegimiz herhani bir dogru parcası da bu x seklindeki yapıyı kesecektir.dolayısı ile koseleri bizim noktalarımız olmayan ama bizim noktalarımızdan gecen dogru parcaları ile olusturdugumuz nur topu gibi ucgenlerimiz var karenin icinde.

hatta o x seklinden de iki ucgen geliyor mis gibi.

bir de buldugunuz formullerin ispatlarını yazarsanız sevinirim.

diger cevaplari okumadim eminim dogru cevaplar da vardir iclerinde ancak,
cozumum su sekilde (yemek istemiyorum tesekkur ederim):

ucgen tanimlamak icin, ayni duzlemde dogrusal olmayan 3 nokta yeterlidir.
varsayalim ki 4*n noktamiz dan herhangi 3'u dogrusal degil bu durumda secebilecegim 3 noktadan olusan kumeler kadar yani c(4*n,3) (yani 4*n'in 3'lu kombinasyonlari) kadar ucgenimiz olur.
4 tane dogrumuz var her birinde n nokta var, her kenarda c(n,3) kadar nokta kumesi ilgimizi cekmiyor, yani toplam 4*c(n,3) kadar noktalar kumesini de c(4*n,3)'den cikarmamiz lazim.

bu durumda n icin genel sonuc: c(4*n,3)-4*c(n,3)

2 icin ise
c(8,3)-4*c(2,3)
=c(8,3)-4*0 = 56 ucgen.

hmm soyle bir gozden gecirdim diger cevaplari, iceride kesisen dogrular olursa da isler karisacak haklisiniz. dusunup guncelleyecegim.

simdi durum su, 8 tane nokta var, c(8,2) tane dogru olur. karenin kenarlarini cikarirsak c(8,2)-4=24 tane kesisen dogrumuz var karenin icinde.

bu 28 dogru maksimum, her dogru'nun birbirini kestigini varsayarsak (24*23)/2 noktada kesisir.

ayrica, cikardigimiz kenarlarinda kesisim noktalarini eklersek (24*23)/2+4 adet noktada toplam 28 dogru kesismektedir.
ara toplam:----
(24*23)/2 = 276
---------------

280 nokta'dan c(280,3)=3619560 kadar ucgen tanimlanabilir.

icerideki 24 dogrunun her birinin uzerinde 23 nokta var 24*c(23,3) kadar ucgeni dogrusal olduklari icin iptal ediyoruz 24*1771 = 42504

simdi kaldi kenarlar, her kenarda 2 nokta var ayrica koseleri de dikkate alirsak hesabimizda fazlalik olan 2 nokta daha kazaniyoruz her kenar icin. 2+2=4 nokta var her kenarda.

4*c(4,3)= 4*4=16

simdi son aratoplamimiz ucgen sayisini verecek
3619560 (tum ucluler) - 42504 (iceride kesisen dogrular uzerindeki ucluler) - 16 (kenarlar uzerindeki ucluler) = 3577040 tane ucgen olur hayrini gorun

yine hatali oldu, fazla saymisim kesismeyen dogrular uzerindeki noktalardan da ucgen yaptim kaale almayiniz.

dogru cozum gelecektir merak etmeyin.

noktalar uzerinden hesaplıyamıyaagımızı daha once ornekle belirttim.bu arada bu sorunun baist bir kombinatorik sorusu degil gayet saglam bir olimpiyat sorusu oldugunu belirtmeden edemeyecegim.

simdi,

4 kenar, her kenarda 2 nokta toplam 8 noktamiz var.
2 nokta bir dogru tanimlar diyerekten c(8,2) tane dogrumuz var.
yani, 28 tane dogrumuz var.
karenin icinde 24 tane, 4 kenarla beraber toplam 28 dogru
icerideki dogrular oyle bir kesissin ki, hepsi birbirini kessin diyerekten,
icerideki 24 kenarin her birinde 23 tane kesisim noktasi var. (bu bilgiye ihtiyac ola da bilir, olmaya da bilir)
kenarlar da birbirini kesiyor ve kenarlari icerideki dogrular da kesiyor,
kenarlardaki 4 kenarin her birinde 4 tane kesisim noktasi var. (bu bilgiye de ihtiyac ola da bilir, olmaya da bilir)

icerideki dogrularin her birinin birbiriyle kesistigini varsaydigimiza gore, herhangi 3 dogrudan bir ucgen elde edebiliriz. c(24,3) tane iceride gereksiz ufacik ucgenimiz olur, 2024 tane.

kenarlar uzerindeki ucgenleri de 56 olarak saymistik,
2024+56=2080 ucgen.

Kasılırsa hesaplamak için bir program yazılabilir. Ama ondan genel bir çözüm, yani n değeri için sonuç verecek bir formül çıkmaz. Program yardımıyla n=2,3,4... gibi değerler için sonuçlar hesaplanıp n değerine bağlı genel bir formüle ulaşmak için de ayrıca zorlamak lazım. Bitirme tezi gibi soru.

bu soruda kobon ucgen problemi de var sanirim, maksimum ucgen sayisi dendigi icin, bunu da goz onunde bulundurun:
en.wikipedia.org

ne yazık ki icerideki buun dogrular kesismiyor.ve biz kesismediklerini en bastan biliyoruz.hatta kac dogrunun iceride kesistigini hesaplayan bir formuller silsislesi yazdım ki kendisi 7 formulun toplamından olusuyor.toplayına sadelesicekmis gibi durdu ama sadelesmedi meret.hayır bir de noktanın yerine baglı.soru cozulmek isteniyorsa aslında benim bu formullerle cok rahat hesaplanabilir.ama mesele o degildi iste.kardesim stanfordın 15-17 yas icin duzenledigi matematik yaz okuluna basvurmustu matematik ve giris icin sorulan 9 sorudan bir tek bunu cozememisti.ben de eski bir olimpyatcı olarak el atıyım dedim ama helak etti beni.formulu hala biilmiyorum.ama bir gun birisi muhendislik gibi bir konuda ihtiyac duyarsa buldugum formulleri veririm.ama o zamana cevabı ogrenir yazarım zaten buraya.

zaten butun dogrular kesisse kolay olurdu, birden fazla kobon icinde kobon var burda, bir de kapali bir geometrik seklin icinde, hem kobonlar, hem kombinasyonlar hem de kapali geometri, boyle soru mu olur:) matematigi mi olcuyor yani simdi bu soru?

diger sorular catır cutur cozuluyor bir bu mahfetti bizi.bunun da digerleri gibi kısa bir cevabı var sanırım.cevabı duyunca kafayı yemekten korkuyorum.vakti zamanda cahit arf matematik yarısmasında da bir soruyu cozememistim.meger sorununun cevabını ali nesin de bilmiyormus.ucu acık oldugu halde sormus.ama katılımcılardan biri ali nesinden bir ka asama ileriye gitmisti soruda.stanford da evabı bilinmeyen bir soru sıkıstırdı ise araya valla kırarım kalplerini.

genel seçimlerde olduğu gibi, seçim tarihinde yurt dışında bulunacaklar, hiçbir yolla oylarını kullanamazlar.

genel seçimlerde de sadece yurt dışında yaşayanlara oy hakkı vardır, burada yaşayıp seçim günü yurt dışında olanlara değil.

elçilik veya konsolosluktan oy kullanabiliyor olman gerekir.

Teşekkür ediyorum.

kullanilmiyor. sadece havaalanindan ulkeye giris yaparken sayet sandiklar acildiysa (secimin birkac hafta oncesinden aciliyor sandiklar sanirim) oy kullanabilirsin. bana kullandirmamislardi gerci, en son secimlerden kalan kaydim ankara'da gozukuyormus.

(bkz: nigerian money scam)

ya da direk su entry (bkz: #10466199)

atasozu var ya, en buyuk asklar kavgayla baslar. sizinki de nefretle baslamasin? bir dusunun derim ben.

belki de içten içe ondan hoşlanıyorsun, aşıksın.

ps: bu ara freud okuyorum çok.

aynısı bana da olmuştu. çok yakın bir arkadaşıma bir an sinir olup her yaptığına gıcık olmaya başlamıştım. sanırım bilinçaltında bir kere buna sinir oluyorum ben dedikçe en ufak haraketi, en ufak lafı batmaya başlıyor. yani kendi kendimizi tetikliyoruz resmen. en iyisi msn de bloklamak ya da cevap falan yazmamak. yazdıkların gelmedi numarası her zaman işe yarar.

ya böyle insanlar çok. bir nevi ilgi manyaklığı , can sıkıntısı. işte sizin onla ilgilenmeniz için sürekli sizi rahatsız ediyor. halbuki ara sıra hal hatır sorsa muhabbeti uzatmadan ya da uzatacaksa karşı kişinin reflekslerini ölçerek muhabbet etse sizde zevkle muhabbet edeceksiniz. ama bazı insanlar öyle . sosyal hayattada var böyle insanlar . mesela otobüse binersiniz uyumayı yada kulaklığı takıp müzik dinlemeyi düşünürsünüz yol boyunca adam sizi sürekli muhabbette tutmaya çalışır. sizin ona duyduğunuz duygu nefret değilde yavaş yavaş nefret oluşmaya başlamış.

bir insanı sevmek için neden olmaması diye birşey yok bence. bir insanı seviyorsanız yada sevmiyorsanız bariz nedenleri vardır. mesela bu olayda sharon arkadaş için iyi niyetli ve kibar demiş ama iyi niyetini bilmemde kesinlikle kibar değil. kibarlık sadece daha düzgün kelimeler konuşma, iltifat etme gibi şeyler değil. kibarlık ilk önce karşıdakini anlamayı gerektirir. mesela telefonla yaptığı resmen 'hanzoluk' ve tacizdir. bence bu kişi hiç kibar değil. bu resmen yapışkanlık. cinsiyetini bilmiyorumda eğer erkek ise bu şekilde karşı cinse sülük gibi yapışıp onu rahatsız ettiğini bilmeyen bir sürü hemcinsim var. kız onu kırmamak için muhabbet eder arkadaşta kızların kendisiyle muhabbet etmeye can attığını zanneder. birazda karakter meselesi. ( o kişi erkek ise bu söylediklerim gerçerli. eğer kızsa olay daha başka boyutta.)

merhaba,
kendimden ve çevremden gözlemlediğim kadarıyla insan ilişkilerinde şöyle bir şey de geçerli olabiliyor. diyelim ki tanıdığınız, önem ve değer verdiğiniz biri, bir konuşmanız ya da birlikte durduğunuz bir zamanda sizin açıkça hoşuma gitmedi diye tanımlayamadığınız ancak canınızı sıkan bir şey yaptı ya da söyledi. o an için bunu unutuyorsunuz, ancak daha sonrasında o insanla karşılaştığınızda ya da internet/telefon üzerinden görüştüğünüzde o hareketi tanımlayamadığınız bir batma hissi uyandırıyor ve kendinize allah allah öyle bariz bir kötülüğünü de görmedim, iyi de bir insan ama tavırları neden hoş gelmiyor bana diye soruyorsunuz. demek istediğim, daha önceki muhabbetinizde hoşunuza gitmeyen bir sözünü ya da davranışını o an için önemsememiş olabilirsiniz, sonradan da onunla ilgili hatırladıklarınızda bir pürüz yaratmış olabilir bu durum.

---spoiler---

klass olabilir mi? estonya filmi, 2 velet olduruyor milleti. ancak amacsizca degildi. tv8'de yayinlandi mi bilemiyorum.

---spoiler---

yok elephant idi aradığım cevap (want2die vahşi batının en hızlı yardımseveri), yine de teşekkürler.

elephant yazılmış gerçi ama süper filmdir acayip tavsiye ederim.
hatta belki yardımcı olur bu filmin tarzı gibi konusu farklı olan başka bi filmde memento

evet elephant ama avrupa filmi değildi o; us van sant'ın filmi

evet değilmiş, olsun bağımsız sinema candır.

sözlükte böyle amatör bir hata olmaz tabii ki. sabah 6-7 saatleri arasında güncellemeler, bakım cart curt yapılıyor. illa ki yedek alınıyordur.

powered by (aslanlar gibi)
www.microsoft.com

sözlük zannımca aydan daha kısa süreli yedekleniyordur. 1-3 gün olabilir. olası bi patlama sonucu bikaç gün oncesine donulur yani. tahmin tabi bunlar :)

tahminimce incremental ve full backup aliniyordur. backup periyoduna gore degismekle birlikte problem sonucu birkac gun kayip olmaz tahminimce.

1 cron'a bakar is ama powered by findox, bilemem!

her sabah 6da sanıyorum yedeklenme ve güncelleme yapılıyor. yani alakalı bir uyarı çıkıyor sözlükte.
ayrıca bir ana server bir de yedek server vardır kesin. yoksa ayıp zaten. o yüzden böyle forum siteleri tarzı tek server üzerinde yada vps 'de rastlanan hatalar yaşanmaz.

vakt-i zamanında uludağ sozluk'te içerik silinmişti dış mihraklar tarafından (bu kalıbı kullanmayı hep istemiştim) ve sadece 1 gün öncesine dönülmüştü. orda öyleyse bu işler, burada daha sıkıdır muhakkak. olmayabilir de tabii.

bu olur mu?

1: First Class 70% + Outstanding
2.1: Upper Second Class 60-69% Very Good
2:2: Lower Second Class 50-59% Good
Pass: Third 40-49% Below Average
Fail 0-39% Fail

suradan,

www.rdg.ac.uk

gecme notu 40 yaw, first class honour falan mezun olmak da kolay.

bu fazla iyimser bir durum oluyor. daha gerçekçi bir tanesi için şöyle denebilir:

1: - GPA 3.5 üzeri
2:1 - GPA 2.8-3.5 arası
2:2 - GPA 2.5-2.8 arası
Pass: GPA 2-2.5 arası
Fail: kısfmet

Nerde hatırlamıyorum ama buna benzer tahmini bir çevrim görmüştüm bir yerde. Yoksa %70 diyince zaten GPA>2.8 oluyor ki yüksek lisans ya da doktora için çok fantastik kaçıyor :)

ürün iyidir fiyatı iyidir, ben olsam alırdım. 500 gb modelini kullanmaktayım bu zamana kadar kutusunda bir kere yataktan yere düşürdüm hiçbir sorun çıkarmadı. boyutları ve ağırlığı birazcık problem olsa da esas niyetin taşımak oradan oraya sürüklemek değilse kaçırılmaz derim ben. western digital için teknik servis konusunda da oldukça iyi duyumlar almıştım.

kaçmaz.

tam bir senedir 500lüğünü kullanıyorum bir sorun çıkmadı, arkadaşımda da aynısı vardı onunki mefta. on-off tuşu yok bir de bunlarda, eksilik diyebilirim ona.

ben bugün electroworld de 1tb ını 249lira olduğunu gördüm.esata olanınında 280civarı. illa wd olacak derseniz bunlar ama maxtor un( hdd si seagate dir açıkca kutusunda yazar) 1tb ı 200lira civarı bişeydi.

bende de 500'ligi var. iyidir iyi. 2 metre yukaridan yere cakildi bir sey olmadi massallah.

isyerimde 500GB'ligi (1 senedeb fazladir), evimde de 2 aydir 640GB'ligi kullaniyorum.. 199 ytl ye almistim ben.. neyse, herhangi bir sorununu görmedim bu güne dek.. bence fiyat/performans acisindan 1 numara.. tek derdi var, belirli bir süre kullanmayınca kendini off yapiyor ve tekrar kullanmak istedigimizde bi 5-6 saniye falan bekliyoruz acilsin diye :)

al derim kisacasi..

reklam yapmak var mı bilmiyorum :D ama ben aynı ürünü electroworld'den 129 ytl'ye aldım. Ama 2 ay kadar önceydi dolar ne durumdaydı fikrim yok.
ürüne gelince hiç sorun çıkarmadı daha tavsiye ederim.