cevap 2. kısım:
türkiye'deki uluslararası firmalarda bölümüne bakılmadığı külliyen yalan, ne de olsa türkiye'deki ua firmaların sadece adları yabancı, içerideki zihniyet tam türk zihniyeti. öyle korkunç çalışıp sadece kurulu sistemin üstünden giderek iş yapıyorlar ki görürsen inanılmaz hayal kırıklığına uğrayabilir "bu muymuş" diyebilirsin.
mühendislik, doktorluk vs. gibi teknik bilgi gerektirmeyen meslekler için bölüme bakmak dünya'nın en salak şeylerinden biridir. bir işletme mezunuyla sosyoloji mezunu arasında pek fark olmadığını herkes bilir. sosyal bölümlerin temeli öğrenciye muhakeme ve ifade yeteneği vermek ve analitik düşünce yapısını geliştirmektir.
ecnebiler bunu bildikleri için teknik olmayan işe alımlarda bölüme bakmaz. bu şirketlerin evrensel politikası olduğu için türkiye'de de bakmamaları istenir. ancak mülakatta sürekli karşına "madem öyle, niye işletme okumadın? niye ekonomi okumadın?" soruları çıkacaktır. hayır, elin ingilizi 15 yaşında mesleki ders görmeye başlıyor, 19 yaşında bölüm seçiyor, ona mezun olunca yanılmış olma hakkı tanınıyor, bizim iğrenç liselerimizden 17 yaşında tercih yapmak zorunda kalan çocuklara "bababa, gidip işletme okusaydın madem?" denilebiliyor.
bu uzun girizgahtan sonra diyebilrim ki şirketler bu evrensel düzende çalıştığı için, amerikalı'nın ingiliz'in her şeyi istediği zaman denetleme özgürlüğüne sahip olması için iş de yazılı bazda ingilizce olarak yapılıyor. ama sadece yazılı önemli.
ancak bu firmalara çalışanların ne kadar kötü konuştuklarını iyi ingilizce bilen herkes anlar bilir. bir de kendilerini bir şey sanıp hava vermeye çalışırlar, özellikle pg unilever pwc gibi yerlerdeki tipler ama ingilizce'yi türkçe cümlenin arasında kelime katmak şeklinde değil de cümle kurmak şeklinde kullanmaya kalktığı an kahkahayı basabilirsiniz, o ne bozuk dil, o ne biçim bir aksan diye. sözlü hiçbir şeyi ingilizce yapmadıkları için onlar da biliyor olarak gelseler bile birkaç seneye unuturlar.
film izlemekle senede 1 hafta yurtdışına çıkmakla veya ayda yılda bir gelen amerikalı denetçi, ingiliz misafiri ağırlamakla hatırlanmıyor maalesef ingilizce. ama dediğim gibi yazılı olan her şey ingilizce olduğu için o açıdan çok rahat kullanabilmen lazım. ingilizce bir raporu elinde sözlükle yazamazsın, bozuk cümleli bir şeyi müdürüne teslim edemezsin, müşteriye hiç hiç edemezsin. neticede senin yapamadığın, geç yaptığın şeyi dakik ve doğru yapan tipler olacak ve bir şekilde girsen bile müdürlerin bunu görüp rahatsız olacak. çoğu şirket de sonradan böyle tatsızlıklara meydan vermemek için ingilizce bölüm mezunlarını tercih ediyor.
ancak şöyle bir durum da var, iki aday var biri 11 yaşında başlamış yabancı dili çok iyi bir lisede okumuş (herhangi bir anadolu lisesi olamaz bu, bal kal gibi okullar bile zor), ünide türkçe bölüme gitmiş ama sürekli kendini geliştirmiş, kurslar sertifikalar vs. diğer aday düz lise mezunu kasmış ingilizce bölüme girmiş 18 yaşında öğrenmeye başlamış. ben 1. adayı seçerim çünkü zaten 18 yaşında öğrenilen dilden hayır gelmez. ingilizce bölüm dediğimiz bölümlerinden çoğu okulda hali içler acısıdır, iki cümle kuramayan tipleri geçirip bir de mezun ederler. ama şirketler bunu anlar mı, sanırım anlamaz. ellerinde binlerce başvuru vardır ve onlar en kolayına geleni yaparlar, kimseyi tanımak için uzun uğraş vermek istemezler.
özetle; ingilizce bölüm şart değil ama çok zorlanırsın. amerikan koleji mezunu arkadaşlarımdan türkçe bölüme gidenleri bile görüyorum vasat halde ingilizceleri. sen dersen ki ben de ingilizceyi iyi öğreten bir liseden mezunum ve arada hep kurslara gidip, ingilizce yazıp çizip düşünüp kendimi geliştirdim, o zaman şansını deneyebilirsin.
0