o tamamen feature oldu sanırım. yani böyle kullanıcaz. niye böyle bir şeye geçildi bilemiyorum, herhangi bir açıklama da gelmedi. ama gayet kötü bence. feeling the blanks sözlük yenilikleriyle ilgili bir şey demişti, o buraya çok uyuyor;

"web sitesi dediğin kullanıcı dostu olmalı. kullanıcı niye kendini web sitesine göre ayarlasın ki?"

gibi bir şeydi.

bu arada login olmadan tıkladığında ise eskisi gibi link geliyor. eğer sadece id no gelmesi çok uyuzuna gidiyorsa logout olup link verebilirsin.

onu yapana kadar entry numarasını alıp, sozluk.sourtimes.org kısmının sonuna yerleştirmek daha rahat çıkış yapana kadar ama bu şekilde olması çok saçma.

hazır konu açılmışken sorayım ben de:
opera'da ise hiçbir şey gelmiyor. duurm bende mi sadece böyle? çözüm nedir

@disease: hayir operada öyle. numarayi sözlük icin olusturdugum bara c/p ediyorum ben.

iyi olmadı bence de o olay. ama sanırım ispiyon yaparken daha önce yazılmış bu sebebinde entry numarasını kolayca eklemek için oldu o. çok feci salladım.
şöyle bir çözüm ürettim ben: ekşifink var, onu kullan. ekşifink sayfasında "kaydet" ile aldığın entrylerin linki entrynin üstünde çıkıyor. link olarak göndermeye değer bulduğum entryi zaten oraya da almış oluyorum, kolayıma geliyor dolayısıyla. sana uyar mı bilmem.

sorduğunuz şey usb girişi olan adaptörlerse bilgisayar malzemesi satan yerlerde felan satılıyor..
ben oyun-elektronik satan bi mağazada bulmuştum misal..

aradığın şey şu: www.elmasepeti.com
pahalı deme apple olanı çok daha pahalı, bu sorunsuz iş görüyor. elma sepeti de güvenilirdir. işportaya güvenme.

bende apple 6 gb var ve yani aldım sayılır gittigidiyordan. öncelikle ipod u nerden şarj edeceksin onu bilmek lazım. pc mi, priz mi?
prizden şarj için:
urun.gittigidiyor.com
pc den şarj için:
urun.gittigidiyor.com
urun.gittigidiyor.com

yahoo video

hulu yeni yükselen değer. kullanıcılar bişey upload edebiliyo mu bilmiyorum çünkü hiç bakmadım eheh

google video'ya upload yapılabiliyordu. 1-2 ay önce denemiştim, değişmediyse tabi. www.vimeo.com var bir de. sade ve şık, bir bak.
edit: vimeo'yu söylemişsin zaten, pardon, uykudan yeni uyandım da. :)

metacafe? 10 dakika sınırı var mı bilmiyorum ama site iyidir, güzeldir.

all-in-one sidebar eklentisi tüm o ıvır zıvırı bir araya toplayıp kenar çubuğu haline getiriyor. çıkmıyor yani başlangıçta.

Muhtemelen seneye, bir ihtimal iki sonraki celp dönemine..

ağustosa.

daha sonraya tecilli olsa da gidebiliyorsun.

yüksek lisans yüzünden tecilliyken 2005 yılının şubat ayında kayıt dondurma dilekçesi verdim, askerliğe de başvurdum, mart 2005'te evraklarımı aldım, nisan 2005 celbinde de askere gittim.

yani yüksek ihtimal ha dediğinizde ağustosta gidersiniz. 2005'ten beri sistem değiştiyse bilmem.

mayıs ayındayız. askerlik şuben başka şehirde ise, dilekçe yaz, fax gönder, ordan buraya evraklar gelsin, vs derken yetişmeyebilir ağustos ayı celbine. (nisan içinde hallolması gerekiyor onların sanırım) kasıma sarkabilir, ha deyince.

ağustosa yetişir muhtemelen. yetişmezse sonraki dönem aralığa kesin. tavsiyem aralığa yetiş.

frp basit olarak, başka biri gibi davranma oyunudur. kendine bir karakter yaratırsın, özelliklerini belirlersin, olaylara onun gözünden bakarsın, sen değil yaratımım nasıl davaranırdı diye düşünür öyle davranırsın. benimsediğin kişi olursun, bir grupla rp yaptıkça zevk alırsın. günlük stresten uzaklaşıp eğlendiğin bişiy yapmış olursun.

genellikle önceden standartları belirlenmiş kurallara göre oynanır. d&d gibi.

fazlaca bilgiyi google ve sözlükteki başlıklardan bulabilirsin.

monopoly gibi bir oyundur. bu kadar basite indirgediğime bakma. ama yıl olmuş 2009, hala oynayan var mı bilmem, ya da biz büyüdük ondan böyle hafife aldım. onun yerine pc'de bir crpg oyna. ya da büyük bir şehirde isen tecrübeli birilerini bul, örnek bir oyun izle, oyna. biz buradan ne kadar anlatsak boş.

neyse kıyamadım gene de anlatayım:
bir tane oyun yöneticisi olur. o, oyunculara hikayeyi anlatır, oyuncular da hikayeye göre nasıl davranacaklarını seçerler, bulmacaları çözmeye çalışır, yaratıklarla savaşırlar, vs. tiyatro oyuncusu gibi davranırlar. tabi örneğin bir yaratıkla dövüşürken kimin kimi dövdüğünü belirlemek için bazı kurallar (kural kitapları) vardır ve zar atma gibi çeşitli durumlar olur. böyle böyle ilerler oyun.

schimsonique ve electropie'nin dedigi gibi... ayrica oyunda kazanan veya kaybeden yoktur. oyuncularin yarattigi kahramanlar hikayeden hikayeye, maceradan maceraya atlarlar.

yalniz electropie'nin dediginin aksine frp oyunlarini oynayanlar var hala. sadece kenarda kalmis bir hobi(zaten her zaman öyleydi). bir cok üniversitenin frp klübü oluyor. bir de bunlarin düzenledigi convention adinda birkac gün icerisinde birkac oyunun döndügü büyük toplantilar olur. metucon, con/an gibi. böyle organizasyonlara katilirsan yeni gelenlere yardimci olurlar genelde.

bunun disinda oyunu ögreten ve kural sistemleri veren bir takim kitaplar(oyunlar) vardir. fantazya, bilimkurgu, korku, superkahraman; aklina ne geliyorsa cesit cesit oyun var. en bilineni tabi ki dungeons and dragons. bunun disinda world of darkness, exalted, call of cthulhu, star wars, mutant and masterminds diger popüler oyunlar. bunlarin kitaplarini bazi hobi dükkanlarinda ya da amazon gibi sitelerde bulabilirsin. ancak frp oynamak icin illa ki sart degiller.

birkac site:
www.frpnet.net
www.frptr.org
www.rpg.net (yabanci)

white wolf var oyun şirketi, onlar mesela "hani çocukken kovboyculuk falan oynardık ya, onun gibi işte, ama konu farklı" gibi bir açıklama getiriyor. rol yapma oyunları, "-mış gibi yapma oyunları" gibi açıklayabiliyoruz konuyu aslında.

yıl 2009 oldu evet ve neredeyse bütün üniversitelerde bkft'ler (bilimkurgu ve fantazi topluluğu) var, herkes sürekli convention (oyun günleri diyeyim) düzenleyip duruyor. ankara'da odtü bkft var, daha 23 nisan'da metucon yaptık :) istanbul'da bir sürü insan var. izmir'de kule sakinleri var mesela, üniversite topluluğu değildir ama çok güzel insanlardır gerçekten, öneririm.

oyunlarda karakterlerin içinde yaşadığı bir dünya vardır, setting deniyor jargonda, "gerçek dünya"nın aynısı da olabilir, tamamen farklı bir dünya da olabilir, yahut mesela birçok oyunda olduğu üzere "bizim dünyamız gibi ama biraz farklı" olabilir - örneğin, world of darkness vardır "bizim dünyamızın aynısı"dır ama vampirler, büyücüler, periler, kurtadamlar bilumum doğaüstü yaratık da gerçektir ve dünyanın parçasıdır. yahut little fears diye bir oyun var (ki dünyanın en eğlenceli oyunlarından biridir) küçük çocukları oynuyorsun oyunda ve işte böyle "çocukluk korkuları aslında çok da gerçekmiş" gibi bir teması var.

ikinci önemli şey sistem, bunu da şöyle açıklamaya çalışayım: "senin" mesela yapabileceğin şeyleri kısıtlayan doğa kanunları vardır, işte atıyorum bir sandalyeyi kaldırıp fırlatabilirsin belki ama bir binanın tepesine zıplayamazsın vs. bu doğa kanunlarını simüle eden kurallar bütününe sistem deniyor. "şunları şunları yapabilme ihtimalin var, sınırlar bunlar, eğer bunu yaparsan minimum şu şekilde ve maksimum şu şekilde yapabilirsin" der. neler yapabileceğini, ne kadar yapabileceğini, nasıl yapabileceğini ve hangi koşullar altında yapabileceğini belirleyen kurallar bunlar.

standart durumda ortamda oyuncular ve bir adet oyun yöneticisi oluyor. karakter "sen"sin artık, oyun esnasında kendin gibi değil o karakter gibi davranıyorsun. oyun yöneticisi mefhumu mühim, kendisi karakterin kendi iradesi dışında olan herşeyden sorumlu. mesela karakterin bir odaya girmeye karar verebilir, kapıyı açabilirse girer, ama odanın içinde ne olduğu onun iradesi dışındadır onu da oyun yöneticisi belirler. burda gerçek hayattan düşünebiliriz, gerçek hayat esnasında senin belirleyebildiğin herşeyi oyunda da karakterin için sen belirlersin, ama işte mesela bir odanın içinde ne olacağını belirleyemediğin gibi bir insana atıyorum yumruk atarsan ne olacağını da sen belirleyemezsin, bunu da oyun yöneticisi idare eder. oyuncuların karşılaştıkları insanları da oyun yöneticisi canlandırır, yine irade hadisesi. ben istediğim kadar konuşayım edeyim karşımdaki insanın ne yapacağını/ne diyeceğini kontrol edemem gibi gibi.

teknik olarak kabaca böyle. ferepe dediğimiz arkadaş genel olarak "hikaye anlatmaca"dır, birden çok kişi birlikte bir hikaye oluşturur. emprovize tiyatro gibi düşünebilirsin, sadece bir şey yapmak istediğinde kalkıp yapmazsın da "yapıyorum" dersin. tabi bu masaüstü ferepe, bi de live action role playing diye bir nane var (larp denir kısaca) o tam şenlik,kostüm mostüm giyer yapmak istediğin şeyi kalkar yaparsın falan. eğlenceli işler bunlar.

ayrıca, bir yerlerde manyağın biri aklına gelebilecek her şeyin de oyununu yapmış oluyor genelde. bunnies and burrows diye bir oyun var, tavşan oynuyosun böyle. bildiğin tavşan. işin güzel yanı çok da derinikli karakterler yaratılabilen, şahane eğlenceli falan bir oyun. cats var mesela, kedi oynuyorsun, ve o dünyada kediler dünyadaki kötücül yaratıkları görebiliyor ve işte insanları koruyor o yaratıklardan falan. çok eğlenceli şeyler bunlar. ayrıca ne bileyim harry potter oyunu da var, battlestar galactica da var, doctor who da var. var oğlu var. gerçekten her türlü saçma sapan şeyi birileri yapmış.

benim zamanında arkadaşların ısrarları sonucu pokemon oynatmışlığım bile var. ters birşey mi yaptılar koydum poki topuna hepsine. belli kuralları var tabi oyunların, white wolf'un ayrı, forgotten realms'in ayrı. ama herşey senin hayal gücünle sınırlı. kurallar aslında sadce yol göstermek için. istediğin şekilde eğip bükmek sana kalmış.

1- bilim kurgu sevmeniz ya da sevmemeniz önemli değil hemen izleyin. 4-5-6-1-2-3 şeklinde izlemeniz tavsiyedir.

2- aslı şudur 78-79 senelerinde 1 sezon çekilmiş. sonra 2003'te tekrar çekilmeye başlandı. kaldığı yerden değil fakat. o yüzden 2003 versiyonuna direk başlayabilirsiniz. 4 sezonda bitti diye hatırlıyorum. ek buradan başlıyor. tam hikayeyi öğrendim. dizi bitmiş yazın filmi çıkacakmış. ve biten bsg nin paralelinde caprica isimli dizi başlamış. hoşunuza giderse devam edersiniz=) caprica'nın sadece pilot bölümü yayınlanmış..

peki neden 4 5 6 1 2 3 şeklinde

star wars sorusu soru hatalı. linç edilirsin. :P
4,5,6,1,2,3 filmlerin çekim sırası. ayrıca hikayede o şekilde gidiyor. yani önce en son olanları anlatıyor. biz de merak ediyoruz önceden ne olmuştu da bunlara sebep verdi şeklinde. zaten çok farklı zaman dilimlerini anlatıyor. sonra 1,2,3 ü izliyoruz. kesmiyor, her film tekrar tekrar izliyoruz. ilk defa star wars'u seri halinde izleyecek olmanın keyfini sür. :)

ilk once 3leme olarak tasarlanmıştı seri. sonra geçmişteki olayları anlatan 4 5 6 cekildi.

4-5-6 izle sonra içinde uyanan merak sayesinde anlarsın zaten neden bu sırada izlemen gerektiğini=)

2- Battlestar izleyin tabi. Miniseri, dizi, webisode, tekrar dizi, film, dizi, webisode, dizi, film şeklinde ilerliyor bu. şurdan takip edin, pasparlak olsun kafanız.

en.wikipedia.org(Re-imagined_series)_episodes

linki kopyala pastala. olmadı pek.

2- kesinlikle seyredilmesi gerekir. ben oyle sci-fi manyagı bir adam değilim. hatta bsg dısında dogru durust izlediğimde soylnemez. ama bsg farklı. yayınlanan cogu diziyi indirip izliyorum ve bsg bugune kadar seyrettiklerim içinde en güzeliydi.lost'a da 5 basar ahanda buraya yazıyorum. senaryosu,felsefi yaklaşımları,aksiyonu herşeyiyle mukemmel bir dizi. hangi sıralama ile izlenmesi gerektiği ise buradaki duyurulardan birinde verilmişti.aratırsan bulursun heralde.

ben de araya soru sıkıştırıyım.
1 The Phantom Menace (1999)
2 Attack of the Clones (2002)
3 Revenge of the Sith (2005)
4 A New Hope (1977)
5 The Empire Strikes Back (1980)
6 Return of the Jedi (1983)
şeklinde mi izlemek gerek?

@hardal
A New Hope (1977)
The Empire Strikes Back (1980)
Return of the Jedi (1983)
The Phantom Menace (1999)
Attack of the Clones (2002)
Revenge of the Sith (2005)
bu sırayla izlenilmeli.
bu şekilde ancak bir anlamı olur.
@batarmur
battlestar'ı kesinlikle izle.

ben clones'İn dediği şekilde izliyorum, yani o sıralamayı tavsiye ederim. şu anda "The Phantom Menace"ı izlicem. hatta durun çıkıp, izlemeye başlayayım.

deniz olsun diyecegim ama o da unisex bir isim yine erkek oldugunu aciklamak zorunda kalacaksiniz büyük ihtimal.

kemalettin. al sana erkeksi bir isim.

Tuna iyidir

kerem. kıvırcık saçlı ise daha güzel gider ayrıca.

alper
yiğit

derya ile ilişkili olsun.
levent
yunus :)
ege gibi

ajlan :)
abi nasıl bi insan eğilimleri zevkleri nasıl madem isim değiştiriyo ona göre olsun. ömer?
anlam dersen

barış, özgür?
irfan?
erdem?

yabancı da olur dersen kesin maynard?
daryus?

öncelikle sonucu bildir!! duyuru ahalisi olarak çatlarız alimallah!!

çınar olur
emre olur
ege süper olur
attila olur
aman canım herkesin oğlum olsa kesin bunu koyardım dediği bir favori ismi vardır. onu koysun işte kendininki her neyse artık.

derya şahanedir, yapmayınız öyle bir hata.

derya'ya fonetik olarak yakın "hidayet" 'i önerdim :)

Simdi cocuga isim koyar gibi oldum ama sen cocuk degilsin.

Yani cocuga isim koyarsin, ki "adina benzesin" niyetiyle olur. Zaman icinde de benziyor nasil oluyorsa.

Sen yetiskin durumdayken ismini degistiriyorsun. O yuzden "Kesinlikle" karakterinle bir bag icermeli.

Bu yuzden bence once kendini anlatmalisin kisaca. Nasil birisin, ne yer ne icer, nasil davranislar gosterirsin, once bunu bilelim.

Mesela agirbasli mulayim bir adamsindir o zaman "Selim" ol derim. Yok ben kadinsi ozellikler gosteririm arada dersin "Derya kalsin" derim. Ne bileyim kasli-masli irice bir adamim ben dersin, o zaman "Tunç-Taygun" gibi bir sey ol derim.

Yani sozun ozu: Bircok seyde oldugu gibi isim kisiyi yansitmali, isim marka, soyisim model adidir.

tujuğ

çınar hoşuma gitti benim, derya ne diyecek bilmiyorum

üniversite mezunu görünümlü mülayim bir insandır. how i met your mother'daki ted'in sakin sessiz olanı, yani ted görünümlü marshall diyebiliriz. fotosunu gösterecektim ama facebook hesabını dondurmuş

doruk uyar mı?

taylan olsun. esmer ve yavşak ise istatistiklere katkısı olur. :P

isim değiştirilir mi yahu? bundan sonra yaşayacağı problemlerin yanında bu anlattıklarınız büyük bir problem değil bence. bi sürü derya var erkek.

unisex olarak: doğa
sadece erkek ismi olarak: alper

sevdiğim isimlerdir bunlar :) ama bence adını sevsin yahu. derya diye erkek de çok üstelik. hem mizacına da uygunmuş gibi.

favori : isik, plase : cinar

Evet cok sey istedigimi biliyorum ama bir kriter daha var, ki bu en onemlilerinden:

Soyadın!

Kesinlikle birlikte dusunulmeli bunlar, hatta ikisi yan yana gelince ince bir esprisi olursa tadindan yenmez, akilda kalir, unutamaz kimse seni...

Bu arada bizim ogrenci islerindeki hanimefendinin de ismi Cinar...

Iyi dusun derim.

murat
veya
atahan

derya gayet unisex bir isim. ilkokuldaki servis şoförümüzün adıydı aynı zamanda.
hiç kasmayın bence.

evet, derya gayet de hem erkek hem dişi adıdır.

tabi ki unisex bir isim erkek adamın erkek ismi olmalı bizce :)

koray olsun

şöyle güzel bir anime arşivi hediye edilebilir aslında..

edit: yok yok düşündüm de evliyse aman aman anime arşivinden sakının=) düşünmeye devam..

www.jedbang.com
www.jedbang.com

biraz klasiktir ama şöyle bişeyler de olabilir. biraz bütçe zorlar o ayrı.

starwars ya da herhangi bir anime figürü olabilir mesela gittigidiyorda falan da mevcut.

star wars dvd set olabilir, collector's editionlardan. üç film, ya da altısı bir arada. ben star wars fanatiği olaraktan bir storm trooper helmet replicası hediye edecek olanın kulu, köpeği olurum da evliysem muhtemelen hanım atar onu çöpe. :)
ya da maketler var, x-wing, tie fighter falan star wars gemilerinin. onlardan olabilir.

dvd set filan gibi daha ise yarar seyler 20lerinin sonundaki evli bir adam icin oyuncaktan, isin kilicindan daha guzel bir hediyedir bence...

Revell Millenium Falcon

www.oyuncax.com

sözlükte yazılanları okuduktan sonra son ana bırakmanın en şahane seçenek olduğuna karar verdim. zaten başka şansım da kalmamıştı. bugün 2 saatte doğaçlama yazdım, hemen gönderdim. çok içten olduğuna inanıyorum. :) dene bak sen de.

Merhaba,
Uzattıkça ve araştırdıkça iş sarpa sarıyor, ben söyleyeyim. Ne kadar çabuk ve kısa bir şekilde noktalarsanız o kadar iyi. Milyonlarca örnek ve de yardımcı site bulabilirsiniz ama, işte orada insan kafayı yiyor. Şöyle 3-5 site ile örnek bulun ve onları karşınıza alıp öyle yazmaya başlayın.
Ben bunlardan iki adet (personal statement ve study objectives) 2-3 günde yazmıştım. Uzattıkça gerçekten cılkı çıkıyor. Tavsiyem çok strese girmeden, olabilecek en düzgün şekilde yazmak. Kimse sizde edebiyatçı olmanızı beklemiyor. Internetten bulduklarınıza da kanmayın derim. Yani onlara bakınca insanın morali bozuluyor. Adamlar resmen edebî eser yazmışlar. Olaylı, alengirli vs. Hiç gerek yok. Tabii ki süsleyin ve de ağdalı şeyler yazın ama, abartmanın da âlemi yok.
Bol şans. Kolay gelsin.

merhabalar, öncelikle statement of purpose zor gibi gözükse de aslında basittir. bir kere iyi bir şekilde yazarsanız sonrası gelir.

öncelikle 3-4 satırlık bir giriş yapın, dear sir/madam falan dedikten sonra, işte üniversitenizin şu şu programına başvurmak istiyorum, bu alana ilgi duyuyorum ve kendimi geliştirebileceğimi düşünüyorum der gibi.

sonra biraz kendinizi anlatmaya başlayın, işe en iyi olduğunuz sizin için kariyerinizdeki en başarılı olan şeyle başlayın. işte yurtdışında excahnge yaptıysanız onla başlayın, o size neler kazandırdı falan filan.

sonra diğer tecrübelerinize geçen ama özellikle bu yazdıklarınızın başvurduğunuz programla ilgili olmasına dikkat edin.

çok uzun yazmayın zira dikkate almayabilirler. en fazla 2 sayfa yeterli olacaktır.

aynı zamanda başvurduğunuz programa neden başvurmak istediğinizi bu alanda hangi temel literatürü bildiğinizi anlatan bir bölüm de yazın.

en son da o üniversite o programda yüksek lisans yapmanın size neler katabileceğinden falan bahsedin.

sonrasında saygılarınızı sunun :)

yazdiginiz metni mutlaka hocalariniza, bu alanda yl yapan birilerine okutun. bir de yabanci dilde yaziyorsaniz, o dili iyi bilen birilerine de okutun. internetten bulacaginiz orneklerde sizin ozel nedenleriniz olmayabilir neticede, hakikaten niyetiniz nedir, icten bir sekilde onu dile getirin, nacizane tavsiyem.

Bir arkadaşım Stanford'ın barajının 2 puan altında kalınca okula eposta atıp 2 puan için sınava tekrar girmesi gerekip gerekmediğini sordu. Adamlar da 2 puan için gerek yok güzel kardeşim dediler, hatta kabul edildi, şimdi mezun. Master başvurusu yapıyorsanız okula da bir sorun derim. Bu konuda esnek olabiliyorlar.

esneklik konusunu ben de duydum. (almanya'daki üni.ler hakkında). zaman sıkıntın falan varsa, "okuduğum bir sırada tekrar gireyim sınava" falan diye bir öneri sun. kabul ediyorlarmış genelde. hatta unutuyorlarmış bile sonradan. rescore ise pek mantıklı değilmiş, o şekilde notu yükselen görmedim, duymadım hiç.

Yanlış bilmiyorsam istediğiniz zaman çıkabilirsiniz. Ama çıktığınızda yasal kesintiler olacaktır. Size BES satan satış elemanı muhtemelen kendi komisyonuna zeval gelmesin diye yalan söylemiş. ING Emeklilik'in çağrı merkezini arayıp çıkmak istediğinizi iletmeniz yeterli. O da olmazsa Emeklilik Gözetim Merkezi'ne, hatta Hazine Müsteşarlığı'na şikayet edebilirsiniz.

Seve seve çıkarırlar.

Ama ben şahsen çıkmanızı önermem. Şirketinizden memnun değilseniz başka bir şirkete geçersiniz. Bunu da aynı şekilde yapabilirsiniz.

çağrı merkezi ile görüştüm. "şu an emekliliğiniz pasif halde duruyor" dedi. birşey olurmu ileride dedim. olmaz dedi.

umarım olmaz :|

bir şey olmaz zaten. sadece girişte 500-600 civarı bir para alıyorlardı. hava parası mı diyeyim, öyle bir şey. o ödenmediği için o zaman çıkamazsınız demişlerdir diye tahmin ediyorum. o da bitikten sonra istediğin zaman çıkabiliyorsun. sadece 10 senelik mi ne bir süresi vardı, ondan önce çıkmak istediğinde %15 bir kesinti alıyorlar, o da devlete gidiyor. bireysel emeklilik şubesinden çıkış başvurusu için form iste. doldur, gönder, 2 iş günü içerisinde değerlendirilir, 7 iş günü içerisinde paranız hesabınıza yatar diyor. aidat ile ilgili bilgilendirme ise her sene düzenli artış yapmalarının sonucu bilgi vermek için. yani "şu ana kadar 80 tl ödüyordnuz, biz hesapladık geçen senenin 80 lirası bugünün 100 lirası artık 100 lira kesecez hesabınızdan" gibi bir anlamı var. istediğin kadar ödeme istersen. farketmiyor.

killswitch engage'in holy diver coveri oldukca guzeldir. ayrica machine head'in hallowed be thy name de dinlemeye deger coverlar arasinda yeralir.

ilk anda aklima gelen primal fear'in seek and destroy cover'i oldu. bence gayet basarili. aklima gelen oldukca da cevabi editlerim.

bir de not:
(git: ) fonksiyonu sadece duyuru id'leri ile calisiyor. (git: 70074) gibi. bilginize.

Richard Cheese
Tek geçerim.
Coverları hem çok başarılı hem de çok matrak.
Dene, pişman olmazsın.

www.richardcheese.com

dandy warhols - hells bells [ac/dc]

velvet revolver'in psycho killer coveri güzeldir.

morrissey seviyorsun madem, colin meloy sings morrissey albümü. jack the ripper ne şahane olmuş yaa.

colin meloyu dokunaklı buluyorum ama bence moz kavırlamasın bu adam.

patti smith- smells like teen spirit o ne ses ne hüzün yırtarım kendimi

type o negative ayrıca travis-hit me baby one more time:)

evet patti smith'in twelve isimli albümü tamamen cover'lardan oluşur ve kötü bir yorum yoktur içerisinde bana kalırsa. şarkılar da gayet güzel.

(bkz: orijinalinden iyi olan cover'lar)

tesla'nin real to reel ve real to reel vol.2 albumleri cok guzel cover sarkilar iceriyor, kesinlikle tavsiye ederim.

bir onceki cevabim ile biraz alakasiz dusecek ama bugun klibi gorunce aklima geldi.
muslum gurses'in son iki albumundeki cover'larin cogu cok basarili. tavsiye ederim.

"pink floyd" seviyorsan yazacagim albumu dinle bir sekilde. ben spotify'da dinliyorum su an mesela.

pink box: songs of pink floyd / tinyurl.com

spotify link'i de su: open.spotify.com

shirley bassey - where do i begin

ben mach 3 kullanıyorum ve öneriyorum da..
esas jiletle garip, makineyle daha muntazam çıkmaz mıydı?

bilemedim sevemedim.. belki bıçak her yöne doğru kesiyor jilet tek yöne falan ondan daha iyidir gibi geldi ya da kendi kendime paranoya yaptım kendimi inandırdım..
hmm bir de bunların birinin jiletinin diyerine uyması olayı falan da var..

mach 3'ten sonra fusion çok iyi gelmişti. 2 bıçak eklemişler ama ne bileyim, placebo etkisi midir nedir. :) titreşimlisi de daha iyi sanki. bıçaklar hepsinin bulunuyor. hepsinin de pahalı. 5 bıçaklının tek kullanımlığı sanırım yok ama 3 bıçaklının var. onla dene önce istersen.

wildson mu ne var şu clear'ın verdiği aslında onla denedim traş olmayı yani rahat sevdim ama onun bıçağı falan bulunmuyor hiç bir yerde..

yekpare jiletli eski modellerin bazilarinda fusion lara gore daha iyi sonuc cikardigini gordum. pille calisip titresen, sozumona elektrik verip tuyleri diklestiren modellerde herhangi bir fark goremedim de.. sonra her sabah kasiyor jiletle ugrasmak falan, kesince tuvalet kagidini koyup unutuyorsun, sonra sirkette dalga geciyor millet yuzunu nereye soktun diye.. her bicak farkli yonlere dogru kesiyor makinede demissin, rotary shaver kullaniyorsun herhalde, braun'un oscillating shaverlari var. onlara gecebilirsin, gayet duzgun geri cikiyorlar, ben 6 senedir kullaniyorum, ozellikle kesme hizi ve burun altinda performansi bir mucize. tabii aldiktan sonra 1-2 hafta falan iyi kesmez, yuzunun ve killarinin yonunun yeni makineye alismasi lazim. yok ille de makine kullanmayacagim diyor isen gilette'in bicaklari nedense(!) cok cabuk korlesiyor, bulabiliyorsan "schick" al. ya da delikanli adam bu kadar ugrasmaz diyorsan 30'lu paketlerde permatik al, alt tarafindaki plastigi kes, direk tersten dal, bir hafta falan yuzun savas alani olur, ama alisinca her gun sinek kaydi takilirsin heheh.

simdi sen wildson deyince aradim, burada schick olarak bilinen avrupa'da wilkinson sword imis, evet cok babadir, hatta, www.wilkinsonsword.co.uk

Valla ben "asker bıçağı" diye tabir edilen, bildiğin normal jilet kullanıyorum.
Tabi aleti de o çift taraflı olanlardan.
Hem alet ucuz, hem jilet ucuz, hem de performansı dehşet.

Ama illa marka kullanıcam diyorsan, ben de Wilkinson'ı tavsiye ederim. Gayet keskindir onun bıçakları da. Adamlar zaten eskiden kılıç üretiyorlarmış =)

fusion güzel alet. 3 günden uzun olmamak kaydıyla iyi alıyor. hele günlük tıraş oluyorsanız çok iyi. titreşim cidden fark yaratıyor. tek kötü yanı sırtında da bıçak olması. ben o kısmını şekil verirken köpük temizlemek için kullanıyordum ama orada da bıçak olduğundan olmuyor. pili iyi gidiyor. 6 ayda bir değiştiriyorum duracelleri.
ikili kartuşları 16 lira civarında. bir kartuş 2 ay filan idare diyor.

genelde sabah derler.. ama tam olarak bilen birine sormak ya da prospektüsünü ya da etiketini okumak lazımdır.

gece al ki idrarınla hemen vücuttan atılmasın derler ama tamamen kocakarı ilacı mantığı da olabilir.

sabah kahvaltıdan sonra alınması tavsiye edilir, ki vitamin'in yarı ömründe vücuddan atılabilsin filan diye.

ne vitamini aldığına göre değişir.

hiç farketmez gibime geliyor. ilaç değil ki bu.

kimisinin prospektüsünde kahvaltı sırasında der. multivitaminlerde denk gelmiştim. bir yudum çay, bir zeytin, bir vitamin tableti, sonra domates.

crimsonland

şurdan indirebilirsiniz

6 mb bişey

arcade.reflexive.com

bence beğeneceksiniz. şoyle bir 5 dk oynayın. bilgisayar başından kalkamıyorsunuz.

prehistorik i hatırlarım iyi çocuktu. onun gibi jazz jackrabbit oyunları vardı sanırım. sonraaa... rayman serisi vardı. bunlar geliyor aklıma ilk düşünmede.

aradığınız oyun çeşidi platform yani. ona göre bir iki araştırmada çıkar o tip güzel oyunlar.

@emcedeltate; hemen indirdim oyunu da, çok stess bi şey o ya. üzerine yürüyen yeşil böcekler falan, korkunç deği mi onlar yaa

ben böyle, bi şeyler yapayım, karşılığında bonus alayım, altın toplayayım, yeni yollar keşfedeyim falan istiyorum. kapıları açayım sürpriz çıksın falan :) ölmesin böcekler..

bence prehistorik seven ugh'u da cok sever. amiga zamanindan ama pc'ye de cekip oynadim ben bolca. magaralar arasi taksi soforlugu yapan abimizin maceralari. mutlaka bakin fotolarina falan : )

su fotoda gorulecegi uzre
blog.brachium-system.net

ortada ucan abiyi biz yonetiyoruz. 1-2-3 seklindeki magaralardan insanlari istedikleri yerlere goturuyoruz. bolumler ilerledikce zorlasiyor haliyle. cok komedi bolumler var. uyuyan dinazorlu, bol sulu, atesli, bilimum macerali bolumler.

not:
* aletin benzini (enerjisi ya da neyse) bittiginde tas alip agaca atiyorsunuz ve agactan cikan meyvalarla benzini tekrar doldurmus oluyorsunuz.
* suya dusenler yuzebiliyor, fakat yasli adam yuzemiyor. yuzebilenleri su seviyesine inip denizden alabiliyorsunuz.
* inisleriniz hafif olmali yoksa hem musteri dusuyo hem de eksi puan aliyosunuz, cok sert carparsaniz bi yerlere de, o bolumu bastan oynuyosunuz.

iste boyle...

ikinci oyun onerim ise zuma

zuma ise insani cildirtabilecek, cok uzun saatlerini harcayabilecek bir oyun. cekirdek gibi, baslayinca birakilmiyor.

www.cimaxgames.com

burda da kurbaga ile renkli top atislari yaparak ayni renkli toplari bir araya getirip patlatma suretiylen..... yaa iste bu da boyle. acaip zevkli ama.

ucuncu ve son oyun onerim ise lemmings

amiga zamanlarindan pc'ye, her platformda her cesit lemmings'i oynadim, bu minik yaratiklarla ugrasmak cok hosunuza gidecektir eminim ki. oyunun amaci cok sayida lemming adli yaratiklari belli bir yere ulastirmak. hepsine ayri ayri (veya ayni) gorevler verebiliyorsunuz ve bu gorevler sayesinde diger lemming'leri exit noktasina ulasmalarini saglayabiliyorsunuz.

nedir bu gorevler?
iste merdiven yapmak, duvari delmek, duvar patlatmak, gerekirse yolu polis gibi kapatmak, intihar ettirerek bi tanesini yolu acmak, vs vs... yuzlerce bolumu var, ve isin guzeli sadece mouse'u kullaniyorsunuz bunlari yapmak icin.

bu da onun goruntusu
www.tonychor.com
camanis.net

prehistorik ve ugh'u oynamıştım ben de eskiden.. dangerous dave vardı bir de bilmiyorum bulunup oynanabilitesi var mıdır..

ha yok bunlar bana cok basit gelir, ben daha kapsamli bir adventure isterim ama icinde de muhtesem espriler ve muthis bir hikaye olsun isterseniz,

the curse of monkey island cd si edininiz (2 cd den olusur, eskidir ama bulmak zordur)
ve gunler haftalar boyunca guybrush'in sevgilisi elaine'i kurtarma yolunda kâh gülün kâh delirin bulmacalari cozerken.

i.neoseeker.com

img295.imageshack.us

scumm.mixnmojo.com

prehistorik 2

tam olarak platform olmasalar da another world ve flashback'i tavsiye edebilirim.
www.pixelate.de
yannick.fleurit.free.fr

platform olarak da super frog ve soccer kid'e bakabilirsiniz..

(bkz: crayon physics)
(bkz: world of goo)

tarzan bulup oynayin efendim. playstation one'daki platform oyunlari da tam size goredir.

Bunun yaninda, eski oyunlari oynatan emulatorler var, indirip eski platform oyunlarini oynayabilirsiniz, zira o eski oyunlardaki tat hic bir seyde yok. mame indirirseniz, aladdin oyununu da mutlaka indirip oynayin.

(bkz: jazz jackrabbit)
media.photobucket.com

(bkz: earthworm jim)
gamecheats.eu

ikiside eskilerin güzide oyunlarıdır.

şu mudur? www.kitapnoktasi.com

torrent sevmiyorsanız emule var. her ne kadar mp3 için tavsiye etmesem de gerekli ayarlarla çok performanslı olabiliyor. ayrıca kullanmadım ama ares ya da limeware tarzı programlar mp3 için tasarlanmış sanırım onları deneyebilirsiniz. sitelerden bulabileceğiniz şeyler kısıtlı ve rapid üyeliğiniz yoksa bi yerden sonra bayar modemi aç kapa.

google.
taktik şu: sanatçı adı+albüm adı+rapidshare şeklinde aratılır.
tutmazsa,
2. taktik: google blogsearch'de sanatçı adı+albüm adı+rapidshare
bu iki şekilde bulunamayan albüm olmuyor. olursa,
3. taktik:
last.fm'e girilir, aranan sanatçının adı aratılır. top listeners'a bakılır ordan birilerine "hoca be, internetin altını üstüne getirdim bulamadım bunları, bir yere upload etsen büyük sevaba geçersin" mealli bir mesaj gönderilir.
4. taktik:
soulseek diye bir program vardı. hala varsa onun da arşivi sağlam idi.

www.istek-muzik.com

www.knightonline.in

edit: @electropie, güzel taktik, teşekkürler :)

rock, metal turunde bir $eyler ariyorsaniz bunalti.com ilac gibi gelecektir.

spotify davetiye istiyor. var mi gonderebilecek olan?

spotify ingiltere dışı çalışıyor. üyelik işlemini ingiltere'den bir ip'ye yaptırın, sonrasında tr'de de kullanılabiliyor. ama malesef davetiye yok bende de. daha şahane bir güzellik yapayım (soruya da cevap olmuş olsun hem) : listen.grooveshark.com :)

@electropie
Teşekkürler. Site güzelmiş.

Last.fm'in programını yükleyip ordan dinlemeyi denediniz mi?

gözlerini para bürüdü diye yorumlamak hatalı. bir sürü copyright ıvırı zıvırı vardır keyfi değildir o.

last fmin kendi programından dinlenebiliyor hala.. bugün dinledim:)

www.deezer.com

gayet güzel.

mümkün. çok da kolay. ayarlarda olması lazım. hatta ayarlar->yayıncılık sekmesi altında.

meanwhile back in communist russia geldi aklıma ilk. var daha bir sürü.

www.lastfm.com.tr

al en güzeli.

veya şu linkler de işine yarayabilir;

afterthepostrock.com

postrockcommunity.blogspot.com

duyuru sahibine: god is an astronaut'un yaptığı etkiye sahip başka bir grup bulduğunda lütfen buraya yazar mısın. pls.lüft.tşkr

----------

65daysofstatic

----------

----------------

russian circles

----------------

(bkz: steam) :)

torrent diye bisey duymussundur..

duymadıysan da oyun adı ve rapidshare filan yazarak google a sürprizlerle karşılaşabilirsin..

nzbmatrix.com

direkt hedef göstermediği sürece, yani senin nickini verip sana hakaret etmediği sürece legaldir diye öğrendim şuncacık sözlük yazarlığımda.

Merhaba,
Şikâyetçi olabilirsiniz bunun gibi durumlarda. Savcılığa dilekçe verip ilgili yazarın burnundan getirip sizin de haklarınız olduğunu hatırlatabilirsiniz. Savcılıktan gelen dilekçelerle sözlük yönetimi ilgili yazarın bilgilerini vermek zorunda. Zâten veriyorlar.
Ayrıca sizi direkt hedef alıyorsa (Bakın "direkt" dedim çünkü, sözlükte çok güzel hakaret edilebilir. Çok güzel kıvrılabilir... "Ee ben orada oda arkadaşım think martini'yi kastetmiştim" gibi.) moderatörlere olayı bildirebilirsiniz. İzlemeniz gereken yol konusunda size bilgi vereiblirler ve entry'yi silebilirler.
Böyle entry'leri de ispiyonlamak yerine moderatöre mesaj atarak sormanız daha uygun olur bence.
Kolay gelsin.

"götümüze girebilir" sebepli ispiyonlayıp açıklamada da "şahsıma hakaret" var de, kendi entrynin numarasını da ekle. işe yarayabilir.

picasa candır, flickr a bişey diyemem ama.

picasa derim temizdir, candır..

picasa tek tık ile işleri halledebilir o yüzden candır. flickr'ı denemedim bilmiyorum.

picasa ile halledersin dediklerini, çok da memnun kalırsın. flickr biraz daha amatör fotoğrafçılık falan ile ilgilenip eserlerini paylaşmak isteyenler için sanırım. bende öyle bir izlenim bıraktı niyeyse. picasa'nın programcığı aracılığı ile de çok kolay düzenleme, upload, vs. yaparsın.

flickr'da set sayısı sınırlıdır, paralı üyelik gerektirir.

picasadır. googleın herşeyi ile entegre olması bile yeter.

picasaweb.google.com kesinlikle. Hem artık yüz tanıması falan da var tadından yenmiyor valla. Bütün albümleri oraya da kopyalıyoruz. Kalite gibi bir derdimiz yok boyutlarını küçültüp bir sürü yer kazanıp öyle gönderiyoruz. Şukela.

photobucket.com var bir de.
flickr bir ay içerisinde 200den fazla yükleme kabul etmiyor, yüklerseniz de eski fotoğraflarını görünmez yapıyor, bir şeyleri silmek zorunda kalıyorsunuz vs. (ücretsiz üyelikte).
picasa'nın kullanımı flickr'a göre daha karışık ve sıkıcı bence.

nikeplus'ın sitesinde kullanıcılar tarafından belirtilen en popüler 10 gaz şarkı şöyle :

1. Eye of the Tiger
2. Pump It
3. Don't Stop Me Now
4. MR. Brightside
5. Jump
6. Lose Yourself
7. American Idiot
8. I Predict A Riot
9. Firestarter
10. Chasing Cars.

sözlüğü küçümsemeyin derim ben.

(bkz: koşarken dinlenecek şarkılar)

last.fm'de de olması lazım, "running songs" ya da benzer bir tag ile.

k1chyd.adress.eksjo.com
www.runningmusicmix.com

böyle sayfalar da var. hatta paralı, koşu gelişimine göre mix tape hazırlayan sayfalar bile bulmuştum da, şimdi bulamadım :)

shpongle - divine moments of truth diycem ama bilmem size uyar mı? :)

nerelerde rastladınız? örnek verirseniz anlamaya çalışılır. bu haliyle bir anlamı yok.

will pay olmasın?

findarticles.com

mesela burada var.

veresiye gibi bir anlam çıkarmaya çalışıyorum ama bilemedim.

daha önce dediğim gibi, will pay. "the russian ministry of finance will pay on the foreign debt". yani diyor ki; rusya maliye bakanlığı dış borçları ödeyecektir. (will'den dolayı cümle gelecek zaman anlamı alıyor.)

will pay gibi duruyor gerçekten. örnek olarak google daki 12.000 sonuçtan en düzgün görüneni vermek de güzel olmuş :)

will'in vasiyet gibi bir anlamı da vardı sanırım, onunla ilgili olmasın? atıyorum bakalım, tutacak mı. willpay=miras gibi birşey olabilir mesela.

willpay e rastladığımı sandığım (iyi anımsamıyorum çünkü)diğer yer depremle ilgili 2. sınıf bir filmdi. filmde bakkal-hırdavat karışımı bir dükkanda yazılı olan tabela idi.
"willpay has dead. don't ask for." yazılıydı.

bizim "veresiye öldü. başımız sağolsun." gibi geldi bana.

merak ettim, o nedenle de doğma büyüme öz kanadalı arkadaşıma sordum. o da dedi ki; "it is two seperate words honey".

@electropie
dostum, yaratıcılıkta sınır tanımıyorsun :)

ben de şimdi bir ingiliz'e sordum. "i've never heard such a word" dedi.

will call olmasın o? eğer öyle ise gösteri öncesi gişeye bırakılan önceden ayırtılmış biletler demek oluyor.

daha once de sorulmustu saniyoru burada. oluyormus o durum. ana baci, secim yapmiyorlarmis yani :)

ensest olanlar var, tek esliler var, cok esliler var...

peki onlarda ensestin sonuçları sıkıntılı olabiliyor mu? (sakat yavrular gibi)

Güvercinlerde de böyle bir durum var.Baktığım için biliyorum.Bir yavru annesiyle çiftleşebiliyor.

(bkz: #6394512)

köpeklerde vardır, hatta bu olay iyi genlerin aktarımı mantığıyla soy içi (inbreeding) eşleşme teknikleri bile yapılmıştır. ancak günümüzde anne ve babadan 2 kuşaktan daha yakın eşleşmelere profesyonel köpek federasyonları izin vermiyor, ancak kaçak olarak tabi yapılabiliyor.

ne karı kocası, ne ana babası.. yok daha abi, birader, abla, bacı filan.. onlar hayvan efendim, ne yapsalar yeri.
tek eşli hayvanlara temas edilmiş yukarıda, gayrısında ar namus yok.

tavşanlar bu olayın imparatorlarıdır.
Hayvanlar gibi seks yapmak buna denio galiba

kyk öğrencisiysen, yurtlarda kalabilirsin. umuttepede ve yahyakaptanda var yurt. öğretmenevine girersin tabi, nerde bilmiyorum ama öğretmen olmadan da kalabiliyorsun. yalnız fazla para ödüyorsun galiba. bir de, tanıdık bir öğretmen falan rezervasyon yaparsa sana süper olur.

www.couchsurfing.com
temiz iş :)

öğretmen evi hemen istasyonun ilerisinde. bi iki geceyse bende de kalabilirsin.

@gareven: teşekkürler, son dakikada şansım döndü, tanıdık buldum.

eğirdir gölü şu sıralar nasıl olur bilmem ama gidip gölün kenarında oturabilirsiniz.

ısparta'da in, sor birine, merkeze yakın bir yerlerden (5 dk yürüyüş mesafesi) eğirdir'e minibüs var. cadde adını hatırlayamadım şimdi. ısparta'yı boşver, eğirdir'e git, göl kenarında balık lokantası vardı bir tane, balık ye, bir çay iç, soğuk değilse ayaklarını göle sok. ufak, huzurlu bir yerdir eğirdir.

otogardan carsiya, carsidan da koy garaji'na giden otobuslere binmeniz gerekiyor.

istanbuldan eğirdire kamil koc firmasının ve isparta petrol firmasının direk otobusu var. yerinizde olsam bunları tercih ederim. diğer türlü cok zor oluo cünkü. ayrıca eğirdrde hava güzel olursa gününzz hiç de fena gecmez..

yazılımsaldır belki, recovery yapınca falan düzelebilir denediniz mi?

yok olmazsa, güncellemeler falan da tamsa geri verin. neler verdiğinize dair tarihli belge olsun elinizde. onlar da yollasınlar teknik servise.
sonuçta ürün ayıplıysa ilk 30 gün boyunca yenisini isteme, ücretsiz tamir, para iadesi ve bedel indirimi haklarınız var. (uygulanış yöntemlerini tam hatırlamıyorum şu anda)

götürdüğünüzde olmazsa kavga edin, müdürle konuşun, müşteri memnuniyetine hiç önem vermiyorsunuz demek ki falan deyin. yollasınlar işte, bastıra bastıra da söyleyin yenisini istiyorum diye. tabi ürünün serviste kontrol edilmesi falan birkaç hafta alacaktır muhtemelen.

bir de tam olarak ne yaparken takıldığını falan öğrenirseniz daha rahat sonuç eld edersiniz.

(git: www.hukuki.net)

madde 4 . ayıplı mal kısmı işinizi görür diye düşünmekteyim.

recovery dvdsinden değil ama ilk aldığım haline geri döndürmüştüm pcyi.
yine donmuştu.

bi laptop aldırmıştım ben şehir dışında iken bir tanıdığa benim adıma. adresime gönderttirdim vatan bilgisayar tarafından. geldi alet bir hafta falan kullandım, üstü de piano black dedikleri cafcaflı hededen. onun da üstünde naylon var, bir hafta sonunda çıkardım, baktım altı leke leke beyaz beyaz ağarmış noktalar var. aradım söyledim müşteri hizmetlerine, "getirecem ben bunu size en yakın zamanda" diye. neticede kendim götürebildim 3 hafta falan sonra aldığım vatan şubesine. dedim böyle böyle, dediler "sizin yapmadığınızı nerden bilelim?, ayrıca 3 hafta olmuş, süresi geçmiş", vs. "yenisini isterim falan" dedim, "teknik servisin değiştirilmesi için onay vermesi gerekli" dediler. gitti servise, 1 aya yakın kaldı. orayı da aradım bir kaç kere durumunu öğrenmek için. teknik servis de bios update yapmış göndermiş geri. gene şehir dışındaydım, şubeye götürdüğümde orda müşteri hizmetleri müdür yardımcısı mı ne vardı onunla direkt temas kuracağımı söylemiş, kartını almıştım falan. aradım onu dert yandım, "teknik servis saçma sapan işler yapmış falan dedim, sorunumu çözememişler", vs. kadın bıktı herhalde benden, tamam ben halledecem işinizi dedi, hemen aynı değerde hediye çeki verdiler, ben de sıfırını aldım laptopun. tekrardan türkiye'nin tee öteki ucuna gönderttirdim bir de. yani değiştirmek istemiyorlar ama onların elinde neticede. cıngar çıkaracaksın biraz. malesef müşteri memnuniyeti denilen şey o mantıkla çalışıyor bu taraflarda. direkt değiştirme niyeti ile git, bunu da belli et, kutusu falan herşeyi eksiksiz olsun, haklarını bildiğini de hissettir, 1-2 hafta içerisinde koşulsuz geri iade hakkın gibi birşeyler olması lazım. tabi tüm bunları yapmadan önce yazılımsal bir sorun olmadığından emin ol, ayıp etme. :)

hocam bu tarz işlerde kesinlikle bilgili olduğunu belli etmeyeceksin. tamamen öküze yatacaksın. öbür türlü sizin çözüm üretmenizi isterler.

@aklimdan zorum var
linki açamadım ben?

teritori,
gözle görülür bi hasar olsa aynen öyle yapıcam ama donmuyor bak bu dedikleri zaman yapacak birşey kalmıyor.
herifin bahanesine baksanıza:
ben ne yaptığımı açıkça anlatmak için opera kurdum firefox kurdum ikisinde de kitlendi dedim adam onlar microsoftun ürünü değil dedi.
yavşak, yarın autocad bilmem ne kurunca nolcak?

çizgi elektronikle (asus servisi) de konuşacağım bakalım onlar ne diyecek.
olmadı mağaza müdürü, genel merkez baskınlarına başlayacağım. yolu yok galiba

madde 4 ü mesaj olarak gönderdim size. ama internette tüketiciyi koruma kanunu diye aratırsanız da ulaşabilirsiniz. maddeler açık. firma yine mırın kırın ederse kaymakamlıklarda bu mevzularla ilgili bir birim var. oraya başvurabilirsiniz. sikayetvar.com a yazabilirsiniz. üzerinde durursanız sonuç almanız muhtemel. firmaların müşteri memnuniyeti anlayışı maalesef bu.

çayın içinde bekletmek. o şekilde demleyebilirsin bile sanırım. sonra saç kurutma makinesi ile kurut, kırılgan olur. kırılgan olur ne yaa? duygusal gibi :)

üşengeç bir insansan afiyetle içtiğin bir kaç sallama çay poşetinin suyunu azcık -çok değil!- sıktıktan sonra kağıtların üzerine koy, yat uyu sonra o kadar çaydan uyuyabiliyosan :)sabah kalkınca kurumuş ve sararmış olur, bi de güzel bir doku kazanıyor çayı yiyince. dolgun böyle.

kahve de olabilir.

www.things-to-make-and-do.co.uk
şu tutorialın ilk iki basamağı işinize yarayabilir.

kahve kokmaz mı?

çakmak tutarak da yapabilirsin. hatta kenarlarını baya baya yakıp böyle dekoratif görüntüler verebilirsin. ben denedim daha önce, işe yarıyor.

fırında yapabilirsin

çay, özellikle kaçak çay -zift gibi oluyor, yapmıştım-, ceviz kabuğu, yaprağı vs. güzel renkler veriyor, hoş desenler çıkabiliyor.
ateş tehlikeli, tavsiye etmem. kağıt kenarına şekil vermek için hoş ama kağıdın rengini değiştirmek için boyamak daha makul.
hatta kağıdın bir kısmını bir çeşit, bir kısmını başka bir çeşit boyayarak artizlik de yapabilirsiniz.

Sanırım yazılı-çizili kağıda uygulamak istemişsin ve kazaya kurban gitmişsin harita konusunda. Bence kağıda ne yazacak ya da çizeceksen önce boş kağıda sarartma işlemini gerçekleştir ve sonra yaz-çiz. böylesi senin için daha makbul olur.

Limon sürüp lamba gibi bir kaynak altında ısıya maruz bırakılabilir.

ekşifink ?

hiç bir şey anlamadım :)

ekşi sözlük diye bir şey var. bir takım komiklikler felan, hep listelemişler. :P

ekşifink iyidir.

"what's that smell" diyolla dizilerde falan.

what's that smell

"who farted?"

hoş bir kokuysa (parfüm benzeri) "scent", kötü bir kokuysa (anladın sen onu) "odor" kullanabilirsin.

"what's that smell/scent/odor?"

what the fucking that smell.. *

oooh what the hell is that smeeeel?

Whada faka es dat sımel maaaan?****

Not: Türkçe okur gibi seslendirin.

yapay zeka'nın gelişimiyle ilgili bir süreç bu bence.

sonuçta iki dıl arasındaki her türlü olasılığı bugün bir çeviri cihazına aktarır ve alternatifleri de sunarsanız, şu anda zaten bir makina mükemmel bir çeviri yapma yetisine kavuşabilir.

tahmin edilenden çok daha büyük bir uğraş bu ama. olasılıklar çok fazla. düşünsenize, aynı cümle iki farklı anlama gelebilirken bunu çeviri programının algılaması bile başlı başına bir iş.

katılıyorum, bir fikir ortaya çıktıktan sonra, devamını getirmek insanoğlu için çok kolay. star trek filmlerindeki cep telefonlarını hatırlayalım. ışınlanma daha gelmedi ama olsun...

ha bir de, dünya üzerindeki diller zaten azalıyor.

çooook çok ilerde, bundan belki bin yıl sonra, dünya üzerinde sadece bir dil konuşuluyor olabilir.

o da muhtemelen ingilizce değil, yapay bir dil olacaktır. öğrenilmesi ve konuşulması daha da kolay bir dil.

bi alet var sen konusurken konustuklarini ayni anda karsi tarafa kendi dilinde iletiyor. amerika'da bi konferansta gormustum cok basariliydi...

katılmıyorum. asla insan kalitesinde çeviri yapan bir makine yapılamayacak. kaldı ki yapılsa bile bu işin bir de yeminli tercüme boyutu var. ama andy kaufman 2'nin dediğine de kısmen katılıyorum. küreselleşen dünyada günün birinde kendimizi tek dille bulabiliriz. lakin sanmıyorum ki bu dil yapay bir dil olsun. ingilizce olmasa bile doğal bir dil olur.

babel fish. olsa da kulağımıza soksak.

@ttg
çok negatif gördüm sizi;) Ya da çevirmensiniz işler kesilsin istemiyorsunuz;)
Burada kıyasım insan değil, resmi işlerde yine çevirmen kullanılır elbet, ancak ben gündelik hayat için, temel ihtiyaçlar için, ne bileyim "aç bırakmayacak" bir şeyden bahsediyorum, yoksa 7/24 çevirmenle mi gezecek herkes...

"yabancı dilin sorun olmaması"ndan kastınız gerek yazılı metinlerin, gerek de sözsel iletişimin herkesin birbirini anlayabileceği bir düzeye gelmesi ise zaten gidilmeye çalışılan nokta bu. şu anda basit bir düzeyde kelime bazlı çalışan otomatik çevirmenler ileride farklı tekniklerle daha gelişmiş bir şekil alıp, siültane bir şekilde karşımızdakinin ne konuştuğunu da bize -mükemmel olmasa da- anlayacağımız kadarı ile çevirecektir, benim de bundan bir kuşkum yok.

fakat dil kavramı sadece günlük konuşmada kullandığımız ya da hadi onun bir üst aşaması olarak teknik bir bilgi paylaşımında ihtiyacımız olan bir kelimeler silsilesi olduğuna inanmıyorum - böyle diyerek koca bir edebiyatı yok sayarız. ingilizce bilen herkesin shakespeare'i anlayamaması ya da türkçe konuşan herkesin saatleri ayarlama enstitüsü'nün neden bahsettiğini kolay kolay kavrayamaması gibi dile ve o dili kullanan topluma özgü bazı farklılıklar var olmaya devam edecektir. o yüzden de dilin kullanımı yavaş yavaş yok olmaz, en azından onu kullananlar yok olmadığı sürece. gerçi şimdi bile dilin yozlaşmasından bahsederken o dili kullanma yetimizi de kaybetmekten bahsedebiliriz. ben o kadar kötümser değilim, elbette bunu hatırlayanlar olacaktır ve de -her ne kadar sözlük bünyesinde bazı yazarların, "sana ne kardeşim, istediğim gibi yazarım ben" nidaları duyulsa da- düzeltmek için çaba göstereceklerdir.

son birşey de gelecekteki tek dil oluşumu ile ilgili söylemek isterim (fazla uzattım, biliyorum). bence de bu dilin oluşumu doğal bir oluşumdan çok yapay bir oluşum olarak önümüze geleceğini düşünüyorum. örneğin cep telefonu mesajlarının kısaltma zorunluluğu tamamıyla belirli bir karakter sınırlaması ve bunun aşılması durumunda atılacak mesajın bedelinin daha fazla olması ile ilgiliydi. dolayısıyla teknolojinin kısıtlamaları yüzünden (ki buna doğal bir süreç olarak bakamıyorum ben ama o da tartışılır) böyle yeni bir dil kullanımı ortaya çıktı. ileride tasarlanacak olan (öyle birşey olursa) dilin de yapısının newspeak gibi oluşturulacağını düşünüyorum, eskiyi tamamıyla yitirmeden, ortak noktalar ele alınarak ve "fazlalıklar" elimine edilerek oluşturulacak bir dil tasarımı düşünüyorum.

ibm in bir chip geliştirdiğini duymuştum bundan bayağı bir zaman evvel -ki bak hatırlamıyorum tarihi-. doktorada bir hocamız bahsetmişti. chip sana eklendiğinde 4 saniye içinde istediğin dili öğrenebilecekmişsin. kaç sene geçti bekliyorum hala. arada çince kursuna bile gittim, ama hala bir gelişme olmadı bu chip işinde. olur mu dersen? olur tabi: birileri hayal edebiliyorsa, mutlaka bir gün gerçek olacaktır. neden olmasın?

yapay zeka espri anlayışı kazanana kadar, tercüme işi en verimli manuel yapılacaktır. yapay zeka mizah duygusu olacak kadar geliştiğinde zaten isyan edip ağzımıza sçar.

öğrencilik hayatımın ilk günlerinde margarin ile patates kızartmayı denemiştim de, evlerden ırak. sıvı yağ iyidir. öteki türlü yenilebileceğini sanmıyorum.

sadece mısır yağı daha iyi olur. ayçiçek yağı gibi oluyor, tavsiye ederim.

margarin degil de misir yagi olur.

pilav, makarna ve omlet tarzı şeylere margarin daha bir güzel oluyor aslında ama etli yemeklerde sıvı yağ daha iyi gibi..

zeytin yağına alışkın bir bünye için mısırözü yağı hafif aromatik olabilir. özellikle pilavda böyle bi patlamış mısır aroması hissedebilirsiniz.

yine de margarin kullanmayın derim ben, en zararlı yağ türü kendisi.

ben hep ikisini karistiririm. tama yakin misir yagi, soyle kasigin ucuyla da margarin veya tereyag. margarinin kokusu gelsin azicik.

komik gelebilir ama çotanak(fındık) yağını deneyin.
zira bu yağ hem zeytin yağını inceltmekte, hem de yemeklerde kullanım için idealdir.

Annen msn inin şifresini değiştirsin ve bi daha seni kim bloklamış, seni kim silmiş bak gibi şeyler yazan sitelere şifresini vermesin...

virüs vardır.

virüs girmiş bilgisayara. kontör reklamlarıdır büyük ihtimalle.

qcd diyebilirim ben ama o kadar geniş bir arşivim hiç olmadı. ama baya iyidir kendisi.

1g daha ram al sen.

winamp library büyüdükçe hantallaşan bir yapıda değil aslında.. preference->media library->watch folder kısmında "rescan folders at sturt up" seçiliyse "rescan folders every..." seçiliyse bunlar yavaşlatıyor olabilir.

bunun dışında basit arayüzde ve çok kullanışlı "advanced mp3 catalog" u öneririm.

foobar2000 denenebilir.

@putperest kataloglama programı aramıyorum aslında. o iş için orangecd gibi bir deha ürünü varken başka bir şeye kaçmayı aklımdan bile geçirmem. player baktım daha çok, gerçi bu dediğin de çalıyor olabilir ama neyse işte.

bu arada o iki seçenek de seçili değil.

microsoft zune'un yazılımı var itunes gibin. arşiviniz tagli, album artlı falan düzgünse tavsiye ederim çok hızlı ve çok şık.
edit: yalnız ape, flac falan oynatmıyor.

mediamonkey, programın yapamayacağı hiç bir şey yok. 250 gb mp3 ile çok rahat başa çıkıyor.

aimp2 denemeye değer..

işte bu iğrenç bir olay. piyasadaki her bir oynatıcı ayrı bir cevap olarak geldi.

arayuz takıntın varsa foobar2000 i direk eleyebilirsin.

antivir; kaspersky internet security mı ne, gayet leziz. kasmıyor da.

mp3player; jet audio nasıl ?

irc yi opera dan kullanıyorum ben yetiyor.

dvd/iso için magic iso ve poweriso ikisi de aynı anda yukludur bende her daim, ikisinin de kendine has uzantılı olan dosyaları cıkıyor zaman zaman.

video; km player kesinlikle.

dock fln hikaye.

antivirüs: avast, home edition'ı ücretsiz, işe yarıyor gibi. yanına da zonealarm'ın ücretsiz versiyonu kurulabilir firewall olaraktan.
video: klite codec pack'le beraber media player classic geliyor. o gayet iş görür ve ufak birşey.
müzik: mediamonkey, büyük bir arşivin varsa, id3 tagler falan senin için önemli ise çok iyi başa çıkmanı sağlıyor. isteyebileceğin her özellik var. tam bir arşiv yöneticisi. ya da songbird olabilir, o da baya şık.
twitter clienti: firefox'un twitterfox adlı güzel bir plug-in'i var.

bir de ben bunları windows için söyledim ama, windows kuracaksın di mi? :)

Antivirüs için sana Avira Antivir i öneririm. Diğer birçok antivirüs programının bulamadığı virüsleri anında buluyor. Bedavası için adres: www.free-av.com Paralı versiyon için Ekşi den 3 aylık promosyon linkleri de bulabilirsin...

DVD/Iso için ben UltraISO yu kullanıyorum. www.ezbsystems.com adresinde. Tabii nero yu da atmadım Nero lite 8 kullanıyorum updatepack.nl den indirilebilir...

sanırım infra recorder o ikisini bir potada eritiyor. eritmiyor da olabilir.

madcon - beggin

efsane adidas reklamıyla geri döndü...

e pes... :)

üye olamazsın sanırım. log in olunamıyordu diye hatırlıyorum, yamulmuyorsam.

ktunnelden kasana kadar dns ayarlarıyla oynayıp youtube a daha rahat bir şekilde girebilirsin diye düşünüyorum. reklamıydı virüsüydü derdi de olmaz en azından.

ktunnel vtunnel le falan uğraşmak yerine ben direk youtube jacker ı yükledim çok da memnunum açıkcası..

başbakan bile "ben youtube'a giriyorum, siz de girin" dediğine göre takip edilmeyiz, edilsek de bişey olmaz gibime geliyor. yasaklı sitelere girmenin (malum 18 yaş altı içerik dışında) bir yaptırımı olmaması lazım.

youtube'a girmek için en iyi çözüm için (bkz: mahkeme kararı temizleyicisi)
(evet bununla girince üye de olabiliyoruz)

ya merak etme kimseyi almazlar yasaklı siteye girdin diye. şu anda herkes giriyor misal, hangi birimize yetişecekler.

youtube jacker kullanın, sitede rahat rahat gezinin, kolayca da üye olun.

muhtemelen senin accountun ile oturum açıp indirmesi gerekir. oynarken de steam açık olması gerekiyorsa ikiniz aynı anda oyunda olamazsınız gibi geliyor. açık olması gerekmiyorsa bir sıkıntı yok ama başka oyunlarda yaptığını görmüştüm. oturum açmadan oynanabiliyorsa ki öyle bir crackli versiyonu var millette bunlara zaten gerek yok. her yolunu düşünmüştür herhalde valve. o aldığın 5 serialin drm gibi birşeyle ilgili olduğunu düşünüyorum, değilse zaten tüm söylediklerimi salla, alakası yok :)

önce bankada bütünlettirilir, sonra ister harcanır, ister yatırım yapılır. Artık 1000 tl ile ne yapılırsa tabi.

merkez bankası'na götürüp banknota çevirtebilirsiniz.

Paraları bana verebilirsiniz mesela.

ya bu 1001 adeti 1002 adet yapmanın yolu yok mu?

demir verilir yerine altin alinir. ya da hakemin, futbolcunun kafasina atilir! tutturulamazsa yuh artik..

para kesesi gibi bişeyin içie konup avuçlanabilir, ortalığa savrulabilir, elle karıştırılıp sesi dinlenebilir.

cakkidi cakkidi sallanir muzik yapilir

aslında tüm bankalar 2009 yılında bu paraları almak zorunda.

ziraat bankası bu konuda bir çalışma yapmış, burada 7. maddede durumu açıklık getirmiş;

(Yeni Türk Lirası banknotlarınve madeni paraların, 2009 yılı boyunca Türk Lirası banknot ve madeni paralarla birlikte tedavül etmesi ve 2009 yılının sonunda tedavülden kaldırılmasına ilişkin hususlar ise 1211 ve 1264 sayılı Kanunların verdiği yetkiye dayanarak Bankamızca ve Hazine Müsteşarlığı'nca düzenlenmiş; uygulanacak hükümler 8 Mayıs 2007 ve 22 Ağustos 2008 tarihli Resmi Gazeteler'de yayımlanmıştır.)

7. YTL banknot ve madeni paralar herhangi bir bankada TL banknot ve madeni paralarla değiştirilebilecek mi?

Birlikte tedavül döneminde (2009 yılı boyunca) tüm banka şubeleri, kasalarında Türk Lirası banknot ve madeni para olması durumunda değişim yapacaktır. Ancak, Yeni Türk Lirası banknotlar 1 Ocak 2010 tarihinden itibaren 10 yıl, madeni paralar ise 1yıl boyunca (zaman aşımı süresince) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve T.C. Ziraat Bankası şubelerinde değiştirilebilecektir.

not: başka amaçlarla da kullanabilirsin. poker veya okeyde çok iyi oyun parası olur bunlardan.

reklam filmi çekilebilir onlarla:)
www.bireyselemekliliksistemi.info

"Allahım bana 1000 altın ver" temalı Nasrettin Hoca fıkrasını canlandırabilirsiniz.

kule.

Poker oynayabilirsiniz.

900 tl nakit karşılığında bana satabilirsin

çoraplara doldurulup işkence aleti olarak değerlendirilebilir.

ben sabahları dolmuşçulara 95 adedini 100 ytl ye sat, gibi fikirler bekliyodum ama olmadı, neyse dursun bakalım biraz daha...

naptn bozukları? merak ettim

yaptığın şey legal ise, orda "telefon ile kod al" benzeri birşey oluyor. al o kodu microsoft türkiye numarası verecek bir tane, ara orayı söyle, yeni bir serial veriyorlar, çalışıyor.

aradım ama geçersiz diyor.. anlamadım.. legal mi? şöyle.. bana laptop için verilen cdyi ben masaüstü pcde kullandıgım icin böyle sanırım.. laptopı alalı 4-5 sene olmuştur..

derdim dosyaları kurtarmak açıkcası..

Şayet ikiye bölünmüş bir hard diske sahipseniz (Ya da asıl ve yedek olmak üzere ayrı iki disk varsa) ve dosyalarınız yedek olan partitionda (Diskte) bulunuyorsa, windows'un kurulu olduğu partitiona (Ya da diske) vista kurmak suretiyle belgelerinize ulaşabilirsiniz.

Derseniz ki "ben bu işin kurdu değilim, gider şimdi dosyalarımın olduğu yere windows kurarım, dosyaların da hepsini kaybederim" o zaman kesin çözüm olarak bilgisayarınızdan hard diski çıkartıp başka bir bilgisayara takarak dosyalarınızı yedekledikten sonra gönül rahatlığıyla vista kurabilirsiniz.

açılmıyor derken ne oluyor? dos ekranı çıkıyorsa yolu bulup (c:\documents and settings\kullanıcı adı\belgelerim\ falan diye. başka bir yere dos komutlarıyla kopyalayabilirsiniz gibime geliyor. ama dos ekranı da çıkmıyorsa en güzeli harddiski söküp sistem kurulu başka bilgisayara takıp oradan ulaşmaya çalışmak.

@inshroud dedigin gibi yapmak geldi aklımaa sen de yazmıssın... diger sürücüye kurdum sorunsuz su an dosyalarımı yedekliyorum..

@kibritsuyu, güvenli kipte açın gibi şeyler yazıyor forumda ama açarken direkt reseti basıyodu pc..

neyse ki hallettim.. cevap verenlere çok teşekkürler..

( emeğe saygı beyler! repledim sizi.. * mahalle arası forum kültürüm aaşmış durumda :) )

ürün iyidir fiyatı iyidir, ben olsam alırdım. 500 gb modelini kullanmaktayım bu zamana kadar kutusunda bir kere yataktan yere düşürdüm hiçbir sorun çıkarmadı. boyutları ve ağırlığı birazcık problem olsa da esas niyetin taşımak oradan oraya sürüklemek değilse kaçırılmaz derim ben. western digital için teknik servis konusunda da oldukça iyi duyumlar almıştım.

kaçmaz.

tam bir senedir 500lüğünü kullanıyorum bir sorun çıkmadı, arkadaşımda da aynısı vardı onunki mefta. on-off tuşu yok bir de bunlarda, eksilik diyebilirim ona.

ben bugün electroworld de 1tb ını 249lira olduğunu gördüm.esata olanınında 280civarı. illa wd olacak derseniz bunlar ama maxtor un( hdd si seagate dir açıkca kutusunda yazar) 1tb ı 200lira civarı bişeydi.

bende de 500'ligi var. iyidir iyi. 2 metre yukaridan yere cakildi bir sey olmadi massallah.

isyerimde 500GB'ligi (1 senedeb fazladir), evimde de 2 aydir 640GB'ligi kullaniyorum.. 199 ytl ye almistim ben.. neyse, herhangi bir sorununu görmedim bu güne dek.. bence fiyat/performans acisindan 1 numara.. tek derdi var, belirli bir süre kullanmayınca kendini off yapiyor ve tekrar kullanmak istedigimizde bi 5-6 saniye falan bekliyoruz acilsin diye :)

al derim kisacasi..

reklam yapmak var mı bilmiyorum :D ama ben aynı ürünü electroworld'den 129 ytl'ye aldım. Ama 2 ay kadar önceydi dolar ne durumdaydı fikrim yok.
ürüne gelince hiç sorun çıkarmadı daha tavsiye ederim.

"sorunu yaratan zihin onu çözemez" gibi bir anlamı var bence. yani diyor ki: "dışardan bakan daha iyi görebilir senin içinde bulunduğun sıkıntıyı, durumu" vs. mühendis gözüyle bakıp diyecem ki; sistem yaklaşımı.

diyor ki aynı bilinç düzeyine sahip iki varlıktan biri bi problem oluşturdu ve ortaya attı, diğer aynı düzeydeki varlık bunu çözemez.

tam bunu sormuyorsun tabi. sallamaktan çekinmeyin dediğin için devamını yazıyorum;
şimdi tanrı insanı kendi bişeyinden yarattı derler ya hani(o kelimeyi hatırlayamadım) öyle olsa bile, bizden üstün değil de bizimle eşit bir bilince sahip bir varlık olsa bile, ortaya attığı problemi, evrenin, dünyanın, insanın yaratılışı problemini çözemeyiz tarzında bişeyler diyor. bence bu konuyla alakası vardır bu sözün.

"Hicbir sorun onu yaratan bilinc seviyesinden cozulemez" diyor.

burada paradigmalara atfediyor iste. bir problemi, o problemi yaratirken sorgulamaya basladigin perspektiften cozemezsin diyor. cunku ne denmis:

"since the measuring device has been constructed by the observer ... we have to remember that what we observe is not nature itself but nature exposed to our method of questioning." -heisenberg

(bkz: sair burada bayraga seslenmis)

bence cok derin bir anlam yok. misal, bazen öyle profesörün ugrasip ugrasip bulamadigi seyi sokaktan gecen bir adam "aa bu böyle lan" der, adam afallar ya.[ böyle bir sey yasanmis mi bilmiyorum ama yasanmistir illa]
fikra vardi bir adet; matematikci, fizikci, filan sobanin neden tuglanin üzerine koyuldugunu tartisiyorlardi, köylü de gelip boru yetmedi diye cevap veriyordu, o olay anlatilmak isteniyor bence.
cok zeki de olsan kitlendiginde kitleniyorsun, o kilidi mal bir adam aciyor ancak filan.

gayet açıkca belirtmiş, bir sorunu yaratan bilinç seviyesi -ki burda zeka seviyesi de diyebiliriz- o sorunu çözemez demek istiyor, yani bir sorunu çözmek için onu yaratan bilinç seviyesinden daha yüksek seviyede bir bilince sahip olmak lazımdır.

sorun yaratanın bilincinden çözüm üretme çabası; sorunu yaratan, "o bilinç düzeyinde durmasaydı zaten sorun olmazdı" eşitliğini sağlamayı amaçlıyor burada einst. biraz bütüncül bakmış ilk cevapta ileri sürülen sistem yaklaşımı felan gibi. holistik bir anlayışla mevzuyu yaklalayan; oluş nedenini, bunu tetikleyen faktörleri vs. kavrayabilen sorunu çözer; aksine sorunu yaratan onu çözer değil.
söylediği şey çok basit -ki gündelik yaşantımızda hepimiz yarattığımız sorunları zaten başkalarına devrediyoruz çözmeleri için. budur.

çiftleşecektir??
ya da acıyodur orası, yazık.

kuş satan bir yere sorun, iyi bilirler.

kafeste oynayabileceği şeyler (ayna, çıngırak) var, düzenli olarak dışarı da çıkarılıyor, yemi, suyu temizliği eksik edilmiyor, çok da ilgileniyoruz. neşesi, sağlığı da yerinde gözüküyor. yaşlandı biraz sanırım, 5-6 sene oldu herhalde.

bitlenmiş olabilir

Daha önce beslediğim kuşlarda gördüğüm orta özellik olarak şunu belirtebilirim ki kuşlar genelde stresten dolayı tüylerini yolar.

ne yapmak gerek stresi alt etmesi için? gayet ilgi gören bir hayvan bu, evde de sürekli birileri oluyor. ne derdi var ki?

post rock severseniz eğer; god is an astronaut, explosions in the sky, mono, godspeed black you emperor, this will destroy you, joy wants eternity ilk aklıma gelenler, sağlam müzik yapıyor adamlar.

yann tiersen, goran bregovic, vb. bunlar da ayrı bir güzeldir.

enstrümentali okuyunca direkt yansımalar ve incesaz diye zıplayacaktım ama senfonik/klasik demişsin sonra gördüm.
olsun belki seversin klasik türk musikisine yakın, udlu neyli kanunlu filan. :)

can atilla'yı bir deneyebilirsin.

mogwai.

Joe Satriani.

rachel's

-opeth'in enstürmantel parçalarına doyum olmaz 1
-erdal erzincan'ın enstürmantel parçalarına doyum olmaz 2 (anadolu ve giriftar albümleri mesela)
-eleni karaindrou
-göksel baktagir
-nicos ( archipelago albümünü ne yap ne et bul hocaM)
-Odysseus Mediterranean albümü. ( yunan sanatcılar tarafından gene)
-ronan hardiman ( lord of the dance'in müziklerini yapan irlandalı herif , kesinlikle önerrim)


şimdilik bu kadar geldi aklıma.

(bkz: balmorhea)

bunu dinle, beğenmezsen gel seni rock yıldızı yapayım.

önerileriniz çok teşekküerler arkadaşlar
zaten satriani opeth can atilla dinlediğim ismlerdi
özellikle eleni karaindrou ronan hardiman nicos güzeldi
latin iskoç tarzında hareketli gruplar yokmu bildiğiniz

hangedup

burayı kurcalayabilirsiniz:

www.last.fm

sorun ilgilenmeye çalıştığın eylemlerin sana uygun olmaması da olabilir. bu konuyu es geçip zorla da olsa bir şeyleri düzenli yapmak istiyorum diyorsan büyük çaplı etkinlikler yerine daha ufak çaplı alışkanlıklar ya da monotonluklarla zihnini alıştırabilirsin. mesela duvara ufak bir yazı tahtası asabilirsin ve her gün bu tahtaya bir çizik atabilir ya da bir şekil çizebilirsin. her gün kalktığında ya da akşam yatmadan önce. her gün bir tane ve çizimi abartmadan. bir süre için sıkılacak elbette ama daha sonra bilinçsiz bir şekilde de olsa çizik atmaya devam edeceksin. ya da diş fırçalama mevzusu. bilemiyorum alışkanlığın var mı ama onun üzerine de yoğunlaşabilirsin. temel olarak yapman gereken nispeten zahmetsiz eylemleri tekrarlayıp bünyeni biraz olsun düzene alıştırmak. gittikçe yükselen bir ivmede daha uğraşlı eylemlere yönebilirsin. spor yapmak, fotoğraf çekmek gibi.

not: ilk başlarda yapacağın eylemlerin zihnini yormayan şeyler olmasına dikkat edeceksin. kitap okumak zihni yorar mesela.

21 gün kuralı diye bir şey duydunuz mu. Eğer bir şeye (spor, çalışmak vs.) ara vermeden (bu önemli) 21 gün devam ederseniz bu artık hayatınızın bir parçası haline geliyor. Benim ofis arkadaşım denedi oldu, ben 10 günden sonra yan çizince olmadı (spor konusunda).
Tavsiye, tavsiyedir. Kolay gelsin...

(bkz: dikkat eksikligi/#13041037)

(git: 62218) böyle mi?

tineye.com varama bn işe yaradığını görmedim

@november rain, evet o duyuru da bahsedilen gibi. Aslinda ben bu seferlik aradigimi bulsam cok da kurcalamiyorum.

@lancelot du lac, goz attim oraya ama direk yuklediginiz gorseli ariyoruz diyorlar. Bu anlamda bence de cok bir ise yaramaz gibi.

@teritori, iyi fikir aslinda. Ama aradigim sey poster/print gibi birsey oldugunda deviant'ta olmasi dusuk ihtimal gibi geldi.

o envayi çeşit keywordleri flickr ve deviantart'ta da bir deneyin bence. konu görsel olduğundan deviantart'a bakarım önce.

bir ihtimal:

www.fantasticfiction.co.uk

kesin bir yerlerde nip tuck wiki, kanalın (fox mu yayınlıyor bunu da amerika'da?) nip tuck sayfaları, nip tuck faq falan vardır. image search'ten gitme, normal search'te anahtar kelimelerle resmin ne olduğunu öğren, ondan sonra bulması saniyeler sürer zaten. misal: what's the painting in troy's house in nip tuck? falan diye arat. türet işte, kesin forumlarda, biryerlerde denk gelirsin.

sigarayı bırakarak başlanabilir gibi geldi bana? emin olamadım tabi, doktor kontrolü daha iyi olur, onun dışında bilindik şeyler; spor yap, iyi beslen, vs.

Duzenli egzersiz yaparak olabilir. Baslarda bana da cok sacma gelmisti ama inanilmaz bir fark yaratiyor. Ek olarak sigara konusuna hic girmiyorum ama illa gir derseniz gece uykuya dalmadan hemen once icmemeninizi oneririm. yatmadan en az 1 saat kadar son sigaranin icilmis olmasinda fayda var.

edit: ... 1 saat kadar son sigaranin icilmis olmasinda fayda var. Neye faydasi varsa artik?

hem spor yapmıyorsun, hem de geç yatıyosun arkadaşım. sigara da varsa vay haline! haftasonları çık caddebostan sahile, tak kulağına müziğini; hem sporunu yap(vücudu yoracan ama) hem de deniz havası al ciğerlerin bayram etsin. dönüşte de eczaneye uğra vitamin hapı al. 4 haftada kendine gelmezsen bikini giyerim.

spor'a yazıl hemen.

sigara icmiyorum arkadaslar :)

@torque

istanbul'da degılım ama dedıklerını ankara'da da yapabilirim sanırım :)

duzenli uyku, duzenli yemek, duzenli spor.

sigaradan ya da spor yapmamaktan daha önemli bir sebebi olabilir. doktora başvurmanızı tavsiye ederim. bende de vardı aynı yorgunluk, anemi yüzündenmiş. geç kalmadan kan değerlerinize bi baktırın bence.

(bkz: anemi)

benim aklıma gelen 2 sebebi var..
birisi "anemi"
diğeri "depresyon"

depresyondasınız veya aneminiz var demiyorum.. yanlış anlamayın..
depresyonda ve anemide bu şikayetler olur..
ama bambaşka bir şey de olabilir tabiki sizin sorununuz..
en iyisi kendinizi "dikkatli dinleyip" iyice bir tahlil edip, ne durumlarda oluşuyor, ne yapınca oluyor, nasıl bir psikolojideyken ortaya çıkıyor, ne zamanlar olmuyor falan, sonra bu şikayetler ile bi' uzmana görünmek..

Doktora görünmenizi tavsiye ederek başlayım, kronik yorgunlukla mücadelede en iyi silah arkadaşım olan Pharmaton'u önerip bitireyim.