mevsimi de geldi gibi (bkz: bal kabağı çorbası)

hazır meyve suyu daha iyi olabilir. bol şeker vardır. bal olabilir belki.

sulu patates yemeği yapılır.patatesler çatalla ezilir.kuru gibi olduysa üstüne suyundan konulur.ön dişlerim kırıldığında böyle doyabilmiştim ben.

cevaplara teşekkürler..

lakin, patatese izin yok. düşünüyorum düşünüyorum bulamıyorum bi şey ya. kazandibi falan alıcam yarın, o kadar.

trakya yöresel yemeği vardır keşkek. Lezzetlidir doyurucudur.

mercimek çorbası.

bezelye ezmesi, ezilmiş haşlanmuş havuç falan olabilir yenmesi de kolay olur. ya da sütte ezilmiş büsküviler olabilir. çorbalar çorbaya doğranmış ekmekler olabilir belki.dediğin gibi bilumum tatlılar sütlaç , sup falan şimdilik bunlar aklıma geliyor.

benim de babam yeni gecirdi boyle bir durumu, bebelac in kavanoz halinde pureleri satiliyor marketlerde, ondan yiyordu dedigine gore tadi da guzelmis. bunun disinda corn flakes tadinda bir seyler de yiyebilir, hem sut de icmis olur. gecmis olsun bu arada.

"hp designjet 110 plus nr" tavsiye ederim. 60 cmlik rulo takılıyor. a3, a4 gibi elle besleme de yapılabiliyor. hızlı, kaliteli, güzel bir alet. fiyatını bilmiyorum. bir de renklidir bu.

sağını solunu ayıramayan insanlara tavsiye edilegelen abuk yöntem.

sağ - sarmısak
sol - soğan

isim benzerliğiyle ayırt edilebilmesi için bu şekil tavsiye ediliyor.

sağ deyince mesela adam bakıyo aha bu tarafa bağlamışım sarmısağı demek ki sağ burası.. gibi.

yani evet anlamadığım bu aslında. yani bir tarafına sarımsak bir tarafına soğan mı bağlayıp dolaşması tavsiye ediliyor? yoksa tamamen şaka modunda bir şey mi.

Bunu ben de bir ara dusundum ve ben de bir bok anlamadim. Galiba mantikli bir aciklamasi da yok.. Yani sagda solda da sormustum ama kimseden duzgun yanit gelmemisti. Varsa aciklayabilecek bir babayigit ciksin aciklasin. Yoksa, ben diyorum ki, bu anlamsiz bir seydir iste..

Bi yere asmıyorlar da cebinde taşıyorlar sağını solunu bilmeyenler. Tabi gerçekten taşıyan var mıdır bilmiyorum, kokarca gibi.

anaokulunda çocukların cebine koyuyorlar...

sağına soluna birşey bağlamana veya cebinde soğan taşımana gerek yok. mega hafıza denen bir muhabbet vardı. hatırlayanlar vardır. (bkz: posterity) orada ingilizce kelimelerin anlamları imgelerle öğretiliyordu. özellikle çocuklar soyut kavramları anlamakta zorluk çekerler. bu kavramlar çocuklara somutlaştırılarak öğretilir. ("allah baba" gibi) çocuğa sağım sarmısak solum soğan derseniz sağında bir sarmısak solunda soğan hayal eder ve bu imge bilinçaltında daha kolay yer tutar. evet.

"intihar filmi" diyemem, açıkçası net ve sabit olarak "intiharlı film" bile diyemem. ama konu alttan alta çok işlenmişti:

(bkz: in bruges)

hayatım boyunca izlediğim en iyi filmlerden birinin de olması etkili sanırsam...

(bkz: anayurt oteli)

intiharlı: arizona dream

(bkz: wilbur wants to kill himself)
www.imdb.com

(bkz: wristcutters: a love story)

(bkz: stay)

(bkz: mar adentro) imdb'de de 8.1 point alan ispanyol filmi.

spoiler içerir dikkat.

intihar filmi değil ama ilginç bir intiharlı seçenek: cache

(bkz: Farväl Falkenberg)

(bkz: virgin suicides)

bi de (bkz: little miss sunshine)

(bkz: suicide club)

@chelseagirl, ben şöyle karamsarlığın dibe vurduğu filmleri istemiştim. beni soktuğu ruh hali neticesinde bu filmi önerdiğiniz için size kızayım mı, yoksa teşekkür mü edeyim bilemedim.

:) yeni gordum. Karamsarlik gecti mi?

(bkz: taste of cherry)

yeni izledim, bu tarz filmler arıyorum ben de.

şimdi de (bkz: fourteen hours)

izleyeceğim

(bkz: curfew)

1-) İBB Ulaşım Planlama Müdürlüğü
2-) anıtlı manıtlı bi kurumdan da onay alınıyor.

metro ve raylı sistemler belediyeye bağlı ulaşım a.ş. tarafından kontrol ediliyor. projeler ise daha önce etüt aşamasında çizdirilip daha sonra yükleniciler tarafından eğer gerekli görülürse değiştirilerek uygulanıyor.

ulaştırma bakanlığının fonksiyonu şöyle marmaray projesi ulaştırma bakanlığına bağlı dlh tarafından yürütülüyor. marmaray gebze halkalı arasında olduğu için salt ibb nin sorumluluk sahasında değil. burda dlh'ın müşavir olarak atadığı avrasya consult danışmanlık yapıyor. BC-1 konsorsiyumu taisei gama nurol ortaklığı CR-1 alstom marubeni doğuş oratlığı CR-2 halen ihale aşamasında. anadolu yakasında süren kadıköy kartal metrosu ibb nin ulaşım a.ş. tarafından kontrol ediliyor.

2) cruor'a ek: sadece sit alanlarındaki imar faaliyetleri anıtlar yüksek kurulu'nun onayına sunulur. tabi bu sit alanı denilen şeyden istanbul'da bolca bulunur.

Evet, George Orwell'inmiş.
www.myconfinedspace.com

@nauge: bu sayfada alakasız bir tartışma var. ben mi yanlış görüyorum?

anladığım kadarıyla bu tabir günlük hayatta karşılaşılan, 1984 romanına benzer gelişmeler için kullanılıyor. merak ettiğim:
1) bu lafı orwell mi etmiş? ne zaman, ne üzerine etmiş? değilse kim etmiş?
2) bu afişi kim tasarlamış? nedir, de değildir?

Derek Clark etmiş bu lafı.
Tam olarak da : "When will politicians realise that George Orwell's 1984 was a warning, not an instruction manual?" demiş...
www.eursoc.com

Evet, çok alakasız bir tartışma dönüyor. Yalnızca aralarda bir yerlerde birisi sözün Orwell'in kitabından olduğunu söylüyordu. O yüzden vermiştim.

soru gercekten cok karisik :)

fakat söyle bisey var:

KANALİZASYON ATIK SU YÖNETMELİĞİ

Madde 5 - Idarenin yazılı izni olmadıkça yetkisiz hiçbir resmi ya da özel kisi veya kuruluş tarafindan kanalizasyon sistemine dokunulmaz, kanal şebekelerinin kapaklari açilamaz, geçtigi yerler kazılamaz, şebekelerin yerleri değiştirilemez, bağlanti kanallari insa edilemez ve sebeke sistemine bağlanamaz. Her hangi bir maksatla kullanılmak için kanalizasyon tesislerinden su alınamaz.

Madde 6 - Bölgede ayrık kanalizasyon sistemi mevcut ise; Yağmur sulari ve kirli olmayan tüm diğer yüzeysel drenaj sulari evsel atiksu kanallarina bağlanamaz.

bence size en iyi cevabi www.apartmansakinleri.com sitesi verecektir. telefon ve mail adresi sitede bulunuyor.

yağmur suyunun kanalizasyon hattına verilmemesinin sebebi aşırı yağmur yağdığında kanalizasyonun taşmasıdır. fakat yağmur suyu için ikinci bir hat yoksa (ki genellikle yoktur) kanalizasyona veriyorlar.

komşunuzun bahçesinden geçen hattı iptal ettirme hakkı olması lazım. ama niye böyle bir şey istediğini de anlamadım. ne zararı var ki?

ayrıca yanlış hatırlamıyorsam kanalizasyon borusu yol kotunun 4,5 metre altından geçiyordu. bu kotun altında kalan katların kanalizasyon atıkları, en alt seviyedeki bir çukurda toplanıp pompa vasıtasıyla yukar gönderilerek ana hatta bağlanır.

yağmur suyunu bahçeye verirseniz aşırı yağmurda su basma riski olur. en iyi ihtimalle bahçe bataklığa döner.

bir zararı yok aslında,
kötü niyet diyelim biz.

doymak,çok susamışken su içmek,kaka yapmak,orgazm olmak. gider bu böyle

aslında bende daha cak isin sonucundan cok yapılısı, olusu esnasındaki tatmin duygusunu karsiliyor
keyiften bir adım daha ileri
yemek yemek keyif verebilir ama sevdigim seyi yerken kesinlikle haz duyarım
karpuz

kaliteli çikolata

hi end bir sistemle yuksek sesle guzel muzik dinlemek

magnum (bkz: haz var dahası var)

bmw m5'in motor gürültüsü (sesi değil). resmen ağzımı sulandırıyor.

Nucleus accumbens bolgesinin elektriksel olarak uyarilmasi haz verir, bunun en dogal hali vincenzo'nun dedigi gibi sekstir.

ilgi.
beklenen yerden ama.

tdk ya sordum şöyle dedi

haz -zzı
isim Arapça §a©©

1 . Hoşa giden duygulanma, hoşlanma, zevk.
2 . felsefe Bir şeyden duyusal veya manevi sevinç duyma.
3 . müzik Ezgi.
4 . ruh bilimi Sürdürülmesi istenen ılımlı ve doygunluk veren coşku:
"Ömrünün en öfkeli veya buhranlı anlarında bile yaşamak hazzının parıltısı gözlerinden eksik olmazdı."- A. Ş. Hisar.

seks tabii ki de, ne cikolatasi ne arabasi birakin temiz aile cocugu ayaklarini :P

valla ismini bilmiyorum (zira biz oradan geçerken sabah 6 gibi flndı ve herkes uyukluyodu) ama burdur üzerinden antalya'ya girerken fantastik ve büyüleyici bir otoyol var böyle redneck filmlerindeki gibi mekanlardan geçiyor. sağ ve sol taraf alabildiğince açıklık, yol dümdüz ve arada eğimli falan. güzeldi yani. motörhead dinleyip amerikan muscle bir arabayla son hız oradan geçmek istedim o anda. o derece :)

çok var ama bence en öne çıkan gökova. ancak hem eğimden, hem keskin virajlardan, hem de dikkat dağıtacak güzellikteki eşsiz manzaradan dolayı çok tehlikeli bir yoldur.

almanya diyebilirm (kalite bakımından) gitmedim görmedim bizzat ama bir belgeselde süper araba sahibi zenginler dünyanın dört biyanından gelip almanyadaki otobanlarda arabalarnu kullanıyodu.görüntüsü bile güzeldi.

ama amerika yolları daha bi ruhlu yani easy rider filmindeki yollar işte.

Güzel yoldan kastınız ne? Manzarası güzel yol mu, asfaltı kaymak gibi yol mu?

Almanya'daki otoyollar gayet iyi ama çoğu iki şeritli, öyle ahım şahım bir tarafı yok. İyi araba sahiplerinin buraya gelme sebebi yolların belli bölgelerinde hız sınırı olmaması.

Valla size gore mukemmeligi olusturan unsurlar neyse onu soruyorum ama yolun/asfaltin duzgun olmasi oncelikli..

Yarış pisti olarak:

en.wikipedia.org
en.wikipedia.org

samsun-trabzon arası... idi. (hatta sarp'a kadar gider bu.) karadeniz sahil yolu yapılmadan önce. düzgün değildi. güzeldi, muhteşemdi.

eski bursa inegöl yolu bursa da kestel tarafından çimento fabrikasına sapıyosun ilk bi kaç km sıkıcı sürekli çimento fabrikasının kamyonları var ama fabrikayı geçer geçmez süpriz... kaymak gibi asfalt daracık yol müthiş manzara keskin ama mükemmel eğim verilmiş virajlar aksu köyüne kadar etraf hep yemyeşil köyü geçtikten sonra gökyüzüde yemyeşil oluyo :)

marmaris datça yolu var yol yenilenmiş eskisine göre daha geniş ve daha tatlı virajlar var manzara da muhteşem.

Antalya ısparta yolu yine güzel eğim verilmiş tatlı virajlar ve mükemmel göl orman manzaraları ( heyelana dikkat)

şile kefken yolu ağaçlık bol virajlı düzgün asfalt .

Kapadokyanın ara yolları büyüleyici manzara ve güzel asfalt.

Sapancadan kartepeye çıkan yol kısa ama idare eder.

Daha bi sürü sıralayabilirim :)

çerkezköy - edirne
izmir - çeşme

ikisi de paralı yol, kaymak gibi.

nordschleife'ye katiliyorum. 1 turu 22 euro. ehliyetim burda geçse direk bi araba ayarlayip suresim var. mukemmel bir pist, düzlükleri virajları herşeyiylen.

onun dışında türkiye'de çine - yatağan yolu var. asfalt kaymak gibi, baya eğim var, virajlar yeterli, bi de yol manzarası olarak çok ilginç kaya oluşumları var, severim.

çeşme-izmir (hatta aydın'a kadar) otoyolu da gayet kaymak gibi hoş bi yol.

pozantı'dan mersin'e inen otoyol da güzel, alp yolları havası var toroslar sayesinde. hatta çok kaza olsa da ulukışla-pozantı yolu da bence toros manzarasıyla fena değil.

4 kişilik diye biliyorum (karşılıklı ranza gibi. üsttekiler katlamalı). yoğunluk olmadıkça aynı kompartımana yabancı iki kişi yerleştirmiyorlar sanırsam.

Kuşet olayını anlatana üç metre don lastiği vaadediyorum

efendim kuşetli kompartımanda dört kişilik oturacak yer, dört de yatak vardır (ikisi oturduğun yere yan yatmak, ikisi de onların tam üstündeki yeri indirmekle oluyor). çarşaf, battaniye falan yoktur. isterseniz ek ücretle verirler bi çarşaf. bunun da adı örtülü kuşet. oturduğun yerde uyuma diye, yol uzunda yatarak uyuma imkanın olsun diye vardır.

yataklı kompertmanlar 2 kişiliktir. bunlar lükstür. yataklı vagon trenin en arkasında, en sessiz yerindedir. odada lavabo vardır, minik buzdolabı vardır, tabak bardak vardır, kondüktör gelir yatağınızı hazırlar, pijamanızı falan giyip otelde kalıyor gibi seyahat edersiniz. bu yüzden pahalıdır.

pulman vardır, bildiğin otobüs modeli koltuğa oturarak, uyuyacağın zaman koltuğu yatırarak gidilir. ama koltuklar ve koltuk araları çok geniştir. istediğin gibi yayarsın.

ankara istanbul yataklı tren bir tek ankara ekspresinde var sanırım. diğerlerinin kimileri,nde sadece pulman, kimilerinde de hem pulman hem kuşetli vagon var.

hepsi şurada:
www.tcdd.gov.tr

verilen bilgiler kısmen hatalı.

değişik türde kuşetler var. örtülü kuşet ve normal kuşet, 4 kişilik ve 6 kişilik kuşet gibi.

Anadolu ve Fatih gibi ekspres trenlerde 4 kişilik ve örtülü kuşet bulunuyor.

Kuşetli vagonda karşılıklı ikişer dört koltuk bulunur. Bu koltukları ve üstteki yatakları indirdiğinizde dört tane yatak ortaya çıkar. Örtülü kuşetlerde çarşaf, yastık ve battaniye de verilir. Biletleri bir arada almadıysanız tanımadığınız kişilerle kalırsınız. Kadın erkek ayrımı da yoktu hatta yakın zamana kadar. Gayet rahat ve keyifli bir yolculuk geçirebileceğiniz gibi horlayan, kokan, gürültücü kimselerle bir araya düşme ihtimaliniz de var.

Yataklı vagonun farkı ise 2 ya da 3 kişilik olmasıdır. Yatak daha rahattır. Genelde lavabosu da kompartmanın içinde olur. Ayrıca yataklı vagonun ayrı görevlisi vardır, yolculara yardımcı olur, yabancıları sokmaz, vs.

kuşetler kompartıman usulüdür. Bir oda'da 6 kişi kalır. Eğer tren çok dolu değilse 3-4 kişi kalmanıza ses çıkarmıyorlar.

kitap okuyun birbinize.

(bkz: sözlük bana konu bul lan allahsız)

valla bu benimde çevremde çok sık görüp hala anlayamadığım bir konu, hadi uzaktakilere bişi dememde,tüm günü beraber geçirip ayrıldıktan sonra yine telefona sarılıp arayan msj çeken bi sürü kişi var çevremde. yahu tüm gün yaptıklarını bir bir anlatsan yine 2 saat sürmez hepsini anlatman heralde dakikalara girmezsen :)

çok muhabbet tez ayrılık getirmiyormu yahu ?

çok muhabbet tez ayrılık getirir. vazgeçin bu fikirden.

olay sevgili, nişanlı olayı değil bana göre.

bazı insanlar telefonda konuşmayı seviyor, bazıları sevmiyor. erkekler genelde az konuşuyor. telefonda konuşmayı seven insan (kadın olsun erkek olsun) gerek normal arkadaşları ile gerek sevgilileri ile bol konuşuyor.

valla bedava olunca buluyorsun birseyler

Birkaç ilişkim amaçsız ve nedensiz telefonda konuşma ve mesajlaşma güçlüğü çektiğim için bitti. Önümdeki maçlar için telefon manyağı olmayan kızlar seçmeye çalışıyorum. Zor oluyor. Çok azlar. Hepsi eline telefon verince çılgıncasına konuşuyorlar.

şimdi biraz arabesk olacak ama, beraber sessiz sessiz oturunca karşılıklı rahatsızlık hissetmeyeceğiniz bir ilişki kurmaya çalışırsanız, sırf sevgiliyle konuşma "işini" yapmak için konuşma gibi dertlerden kurtulursunuz. Kimi seçeceğin önem kazanır tabi burda. Konuşacak bir şey varsa konuşursunuz, yoksa konuşmazsınız. öyle ille de boş boş konuşucam bütün akşam modunda birin kaptırırsan kendini: (bkz: gaçhayım)

şöyle devam eder
- ee şimdi napıyosun
- senle konuşuyorum ekiekieki
.
.

vaz geçin uzun konuşmaktan insan çok sacmalıyor cok

kızların evde eli kolu bağlı oturtulması, herhangi bir hobi edinmelerine veya sosyal aktiviteye katılmalarına izin verilmemesi bunlara başlıca etken bence. akşam oldu mu odasına kapanan, hele ki bilgisayarla pek içli dışlı değilse alıyor telefonu eline (doğası gereği konuşkan bi de tabii) başlıyor konuşmaya. gerçi bu, ülkemizin kızlarına mahsus bir durum değil; yıllar önce öğrenci değişim programıyla bize gelen polonyalı kız da elinden telefonu eksik etmezdi.

"aslında konusacak bişeyler bulmakta zorlanırım diye dusunuyorum"

bu korkunun sebebi şuan sevgilinin olmaması. olduktan ve aradaki bazı engelleri aşıp! iyice samimi olduktan sonra ne konuşacağım, konuşacak bişey bulamayacam diye bişey kalmıyor merak etme. bunları düşünmezsin bile.

ben söyliyim hemen, 10 dakka güzel güzel konuşursun, sonra taraflardan birisi olmadık bir laf eder ve haksız olan taraf toparlamaya çalışır. akabinde kavga çıkar ve gönül alma konuşmaları yapılır.

2 saat canım cicim diye konuşan görmedim.

bulmayın zaten. olayın maddi yönünü geçtim sağlık için de zararlı bişey. o kadar saat kaç beyin hücresi ölüyor allah bilir. iki saat boyunca telefon ısınıryor da ısınıyor, kulağın yanıyor, öbür kulağa alıyorsun, bu kulak değiştirmeler sıklaşıyor, arada iki kelime kaçırıyorsun ve buyur sana 1 saatlik daha konuşacak dert. "sen beni dinlemiyo musun, nerdesin" soruları...

bu telefonla yaşayan insanlardan biri de benim ev arkadaşım. onlar telefonla konuşurken telefonla konuşuyormuş gibi düşünmüyorlar sanırım. telefonda uzun konuşman gerektiği zaman sanki yıllardır ıssız adadaymışsın da kimseyle konuşamamışsın gibi düşün sen de yaparsın. veya telefonla konuşmanın dışında yapacak hiç bir işin olmadığına, çok sıkıldığına falan inandırmaya çalış kendini. ^^

Telefonda çok konuşulan ilişkilerden birisini yaşıyorum ve hala ayrılmadım (6 senelik long distance relationship olayı). Ama işin aslı ben konuşmuyorum. Kız arkadaşım konuşuyor ben dinliyorum. Arada da gönlünü hoş tutuyorum. bir erkek açısından uzun konuşma işi budur başka bir şey değil.

shakespeare oynuyoruz telefonda. Hamlet, Macbeth, King Lear, Othello'yu bitirdik. Birdahaki aya Henry'lere başlayacağız. Arada bazı sahnelerde konferans yapıyoruz.

çok basit. konuşacak bir şey bulamazsan "sen son günlerde bana karşı soğuksun" argümanı gelir ve kavga etmeye başlarsın. o kavga 2 - 3 saat sürer.

eğer etki alanı varsa, dnslerle ilgili bir problem olabilir.

network policy kurallari dogrultusunda yonetilen bir bilgisayar kullaniyorsaniz, ag yoneticisinin belirledigi bir takim kurallarin ve uygulamalarin kontrolu soz konusu.. bazi kisitlamalar, uzaktan erisim, sistem izleme gibi servisler de calisiyor arka planda.
kendi aginiza bagli kisisel bilgisayar kullaniyorsaniz, sistemin yavaslamasi soz konusu..

dnsle ilgiliymiş. opendns girmiştim, silince düzeldi.

neden fotoğraf çekmek istiyorsunuz? profesyonel, amatör, keyfe keder?

iyi fotoğraf çekmek için temel fotoğrafçılık bilgilerini almak lazım. ondan sonra çektiğiniz fotoğrafları daha bilinçli ve ne yapmak istediğinizin farkında olarak çekeceksiniz. yetenek olmadan bir ara güler olamazsınız, ama güzel fotoğraflar çekebilirsiniz.

kursa gitmeden de yapılabilir bence. National Geographic'in fotoğraf eğitim cd'lerini bul bi yerden. Ayrıca internette de baya bir bilgi bulabilirsin.

@dursunkaptan

Amacım profosyonel değil sadece amatör ve keyif işi. Yani gittiğim yerlerde tamam fotoğraf sanatçıları kadar değil tabi ama en azından normal anı fotoları dışında daha kaliteli şeyler çekebilmek.

national geographic'in cdlerini ben de tavsiye ederim. sabredip onu seyretmek mutlaka faydalı olur. ondan başka kitaplarda dergilerde hatta internette epey bilgi vardır. amatör bir fotoğrafçı için yeterli kaynak olur diye düşünüyorum. ne kadar ilgilenirseniz o kadar çok öğrenirsiniz.

bence fotoğraf işine girmek için bir kaç teknik bilgi yeterlidir.

tabiki değer. eğitim cd leri falan filan tamam ama bire bir ders almak her zaman daha iyi sonuçlar verir. ismek iyidir hatta yakınsanız sefaköy'ü tavsiye ederim ercan aydeniz ders veriyor kimdir nedir diye netten bakabilirsin.

değmez.

vajina. ufaciktim, komsu teyze kizinin altini degistirirken gormustum. hala saniye saniye gozumun onunde. (gayet ciddi bir cevaptir)

ekşi sözlük v2.0

demin gördüm çok şaşırdım.

aksaray-havaalanı metrosunda bir kadının bir adama götü ile fort yapması.

Arabayı alalı 1. sene flndı. Babamla Zekeriyaköy taraflarında denize giderdik.
Yine aynı gün denizden gelirken (ki babamın ilk arabası ve acemiliği hala geçmemişti neyse) baya bi hızlıydı araba 90 flndı otobanda ilerliyorduk, babam 4. vitesten 5. e takmaya çalışırken birden araç hakimiyetini kaybetmeye başlamıştı. Otobanın en sol şeridindeydik. Ve araç zigzag çizmeye başladı. Nasıl olduğunu anlamamıştım ama bariyerlere rama kala direksiyonu çeviriyordu babam. Sonra yolun tam ortasındasağa doğru araç kayarak durdu. Karşıya benim tarafıma bakarken Kocama şehirler arası otobüsü ve bir dolu aracın üstümüze doğru geldiğini gördüm. Heralde o an herşeyin artık bittiğini düşündüm. Babam vitesi 1 e takmaya çalışıyordu ama her seferinde araç geriye gidiyordu. Çünki Renoların vitesinin altındakini çekeceğin 1 e taktığın halde bazen tam tersi geriye gittiği olmuştu.(yani sen 1. vitese takıyorsun ama geri vitese takmış gibi oluyor araç ve geri gidiyorsun) O an gözlerimi kapattım. aradan yaklaşık 5 veya 10 saniye geçmişti... Yolun sağında bulduk babamla kendimi. Babam nasıl yolun sağına geçtiğini hatırlamıyor. Ben bişey yapmadım oğlum der ne zaman anlatsa. VE bende gözümü kapattığım için o an neler olduğunu göremedim ve hatırlamıyorum.

Yaşanmıştır ve gerçektir. Saygılar.

somut değil ki bunlar. ben çeşmeden akan suyun rengini gördüğümde çok şaşırmıştım.

(bkz: #14007407)

valla, "en" sıfatına layık değildir ama "çok" şaşırtmıştır.

rott-kurt kırması "çıtır" kızım, 2-3 aylıkken, ben yokken evde gazete paralamıştı, eve gelince, eeh diye söylenerek kağıt sepetini aldım, içine doldurmaya başladım paralanmış gazeteleri. hayvan baktı, baktı, sonra ağzıyla o da toplayıp sepetin içine atmaya başladı ki, oldukça şaşırtmıştır.

bu, somut.

genel anlamda ise hep şaşırtan şey, memlekette torpilli adamdan bol birşey yokken, hem özelde, hem kamuda, işler nasıl oluyor da bir şekilde yürüyor, ona hep şaşırırım.

Ziraat Bankasi ambleminde Z ile Byi ayirt edmi$tim gecen sene, 5 dakike baka kaldığımı biliyorum (; Hep bildiğin buğday ba$ağı zannederdim, bravo adamlara.

Arkadaslar gezip gordugunuz yerlerden cevap gelir diye dusunuyordum ama israrla cinsellik daha cazip geliyor heralde:)

1.şahsen görmedim ama google a kanatlı kedi yazıp görsellerde arat istersen baya şaşırmıştım
2.didimde yüzerken biraz açılmıştım sonra şöle denizin üstünde hafif hafif kıpraşan acayip bişi gördüm alla alla çocuk mu boğuluo acep die hızla yanına yüzdüm ve 5 metre falan yakınında 1 çift gözle karşılaştım.Allahım bir yaratık hem bu kadar çirkin hem bu kadar güzel olabilirdi o bir yolunu şaşırmış Caretta carettaydı !!!

want2die merak etme kabul ediyorum cevabini:)

gökkuşağı...her gördüğümde şaşırtır.

ayasofya... o kadar yüksek olabileceğini sanmıyorudum. mübarek mekana besmele yerine mınıski çekerek girdim.

500 ytl civarında. (serisine göre değişir tabi) mesela:
www.kalemkutusu.com

afrikada milyonlarca çocuk açlıktan ölürken
bir kaleme 500lira verilir mi güzel abicim
imza:
boş adam

almak için değil efendim, satacam da fikrim olsun diye soruyorum :)

biz aryanız ayağı yapmaya kasmışlar sanırım.

gamalı haç değil de malta haçına benziyor bu. ne alaka bilemedim.

bu aslında takiyyesini gösteren bayrağıdır örgütün.sırf bilgi olsun diye yazayım:
normalde örgütün bayrağını sağda solda polisler görünce aldıklarından ve işlem yaptıklarından dolayı, sempatizan kitleler bu resimde görünen ve hiç de çakma olmayan bayrakımsıyı oluşturdulaR. bu bayrakımsının özelliği şu: üzerinde sizin gamalı haç dediğiniz ama 4 kanatlı sarı kırmızı renkten oluşan bu ikon; suriye, iran ırak ve türkiye olarak örgütün toprak talep ettiği veya sistemini tasarladığı 4 ülke veya oradaki kürt halkı temsil etmek üzere oluşturulmuştur. ayrıca bu yeşil zemin üzerinde bu 4 kanatlı ikondan 4 adet bulunur ki, bu da yine 4 değişik coğrafyadaki kürt halkı temsilen kullanılır. gel gör ki ülkemiz hakimi savcısına bu hususu izah etmek sarih delillerle olası olmadığından, bu bayrağı taşımak maalesef geçen dönemlere kadar suç oluşturmamaktaydı. tabi sonralaRI yorum faRKLArı gelişti, şimdilerde durum biraz farklıu olabilir.

bence laptop almalı çünkü okulda da ihtiyacı olacaktır,cdlerle,bellek kartlarıyla uğraşmasın.mali durumu müsaitse de macbook ve türevleri güzeldir,hatta şahanedir.ama o kadar veremem derse de piyasa güzel özellikli,pahada da hafif laptop dolu,seçsin bir tane.

laptop alsin ama macbook almasin tabi ki. autocad kullanacak zira çoğunlukla ve bu programın mac versiyonu yok.

@chavezding
intel işlemcili macbook pro lara windows XP yüklenebiliyor ( boot camp ile). hiç sorunsuz çalışıyor.

bence biraz beklesin , okul açılır açılmaz sosyalleşsin sorsun sağa sola, en temiz bilgiyi öyle alır bence.

laptop alması hayrınadır. bir çok geceler stüdyoda çalışacak çünkü. ama tabi iyi bir para lazım. ben de beklesin derim çünkü biz ilk sene hiç bilgisayar kullanmadık. bir senede de bilgisayarlar haliyle eskimiş olur. şimdi tabi yavaş yavaş mimarlık bölümleri bilgisayara önem vermeye başladı. o yüzden hele bir okul açılsın derim ben.

@ruprect
yükleniyor yüklenmesine de adam xp kullanacaksa neden gidip macbook a dünyanın parasını versin?

bence de chazevding

Donanımsal nedenlerle mac denmiş sanırım. Spor araba alıp üstüne branda germek gibi.

hangi dilde konusunda bir şey değil ama, eski İngiliz kaligrafisi çok şık, tabii Latin alfabesi olacaksa.

elfcesi pek bi egzantrik olur gibime geliyor, su adresten bakabilirsiniz elfce isim cevirilerine;
chriswetherell.com

soz meclisten taaa disari ama yazmadan da edemiyor beser: gormemisin oglu olmus tutmus pipisini koparmis, demisler.

oglunuzun adina bi agac falan dikin, daha faideli olur acz-i kanaatimce.

şahsen dövme fikri de çok hoşuma gitmedi, Derin yerine yabancı dilde bir kelime aramanız da. türkçe yeterince karizmatik değil mi? nedir ki sorun... yine de başarılar dilerim. oğlunuza da mutlu bir ömür.

runik alfabe gayet leziz olabilir
(bkz: futhark)

ambigram diye çok kral bir şey var ama yapılabilir mi kim yapar bilemiyorum.

abi size ne milletin dovmesinden? arkadas nasil bir sey onerirsiniz, nasil bi font, nasil bir alfabe demis. dovme yaptirayim mi, ne dusunursunuz dememis ki. insan yazmadan edemiyor, evet

bence türkçe yazın ama, kullanılacak yazı font'unu özenle seçin.

yani çince, japonca kanji falan çok gudik duruyor şahsi görüşümce, tatil beldesini basan krolar gibi; yabancı dilde çok hoş veya karizma değil yine bence.

ama gothic bir yazı font veya yine o ayarda sadece harf olsa bile sanat eseri gibi gözüken yazım türleri var.

ama bunun için düzgün dövmecilere (kadıköy'de negatif veya taksim'de sacred ink gibi) gitmenizi öneririm, ayrıca inkstanbul artcore özellikle methini duyduğum bir dövmeci. dövmeyi yaptırmadan önce bu bahsettiğim dövmecilerle konuşursanız, onlar size hem bir sürü öneri veya örnek sunacaklardır, hem de "hadi çirkin de olsa yapalım dövmeyi para kazanalım" mantığında olmadıklarından sizi fikir olarak aydınlatabileceklerdir.

yani buraya sormanız iyi olmuş evet, ama şunu da düşünün; dövme konusunda para derdi olmayan, tanınmış, iyi kazanan ve profesyonel dövmecilere sorarsanız size o dövmeyi yaptırmayacak olsalar bile kafanızdaki soruları en düzgün biçimde yanıtlamaya çabalayacaklardır.

www.ismididikle.com
burada ilginç şeyler var. barkod hoş olabilir bence.

kanji'yi triballeştirebilirsiniz, yani koyarsınız önünüze derin'in japonca yazımını, kağıt kalemi alıp tribal bir desen çizersiniz, ama içinde o kelime olur. dışarıdan desen gibi görünür ama aslında içinde kelime olur.
aynı şey arapça için de geçerli.

sorunuza cevap degil , kusura bakmayin ama oglunuza olan sevginizi baska sekillerde gosterseniz? sahsen benim annem babam benim ismimi dovme yapsa bu benim psikolojimi ciddi anlamda etkilerdi :S

ibranice yazın..şekil olur..

dafont.com

daemon tavsiyene tesekkurler ama onu ilk dogumgununde yaptık zaten fazlaaa fazlaaa..

raj, söylediklerin çok doğru ama neyseki dövme konusunda deneyimli bir aileyiz, genelde ruhsel'e gidiyoruz duymuşsundur ve herkese çok çok teşekkür ederim çok güzel fikirler verdiniz,yaptırınca resmini buraya koyarım:)

angelina jolienin cocuklari icin yaptirdigi dovmeye bir bakabilirsiniz isim degil ama yine de hos.

kayranin kedisi, sen söyleyince baktım da çocuklarının doğum yerlerinin koordinatlarını yaptırmış sanırım. Onlarda çocuk bol tabi, her ülkeden bir çocuk alıyorlar:) bir hayli koordinat birarada hoş olmuş da bir tane nasıl olur acaba..

ibrani alfabesi oldukca estetiktir.
bununla beraber ibranice ceviri icin internet sitelerini kullanmanizi tavsiye etmem, ibranice cok farkli yazim kurallari olan bir dil oldugundan bilen birine cevirtmenizi tavsiye ediyorum. eger ibranice istiyorsaniz, yazariz, upload ederiz gerekirse..

1. magnezyum tozu
3. bir miktarını suyla karıştır, en çabuk alçı donar, ikinci beyaz çimento donar, kireç çok geç donar.. Donardan kastım sertleşir tabi:)

@elma şekeri

evet orası:)

4. (bkz: anarchists cookbook)

3. bence alçıdır

3. şöyle bıçağın ucuyla bir lokma diline sür, ekşimtrak bir tadı varsa bana ulaştır. ben onu değerlendiririm.

ps. aynasızlara haber verirsen kız ölür dostum.

bizzat müdahaleyi göze alamam galiba. o yüzden uzaktan çemkirmek daha akıllıca geliyor bana. zira adamın elinde bana zarar verecek birşeyler olabilir. cana geleceğine mala gelsin.

o adamın elinde levye vardır, alet edevat filan yakın dövüşte sorun olur... ben sessizce arkasından sokulur ense köküne "ölüm vuruşu"mu yaparım... yere yığılınca da ejder tekmemle bayıltırım...

arkadan yaklasir bacak arasi tekmeyi koyarim o kivranirken levyeyle mide bosluguna geciririm arabama biner giderim (biraz fantastik oldu ama neyse =))
uzaktan bagirirsam birakip gidicegini sanmiyorum aksine elinde levyeyle ustume falan yurur.. etrafta birisi varsa onlara soylerim tas atarim:D
aslinda o anin psikolojisiyle ne yaparim kestrmek zor burdan atip tutmak kolay :)

bizim eve pencereden hırsız girmeye yeltenirken uyandım (pencerenin altında benim yatağım vardı) ve bağırsam mı itsem mi diye ikilemde kaldım. son bir gayretle ileri atıldım ve adamı ittim. herif ikinci kattan yere düştüğünde o kadar tırsmış ki ben pencereden bakana kadar sokağın ucuna koşmayı başarmıştı. ve bu olay olurken ben 15 yaşındaydım.

gündüz zaten yapamaz, illa ki yardımcı olunacak biri, bir şey, bir yöntem bulunur gündüz. gece vaktiyse "hırsız vaaaar!" diye avazım çıktığı kadar bağırırım... kaçmasın da görelim dallama... üstüme gelirse kaçarak bağırırım.

ıssız bi yerdeysek uzaka huop demenin bi manası olmaz, tehlikeli olabilir. duruma göre ya hızlıca ya da sinsice yaklaşım taş ya da sert bi cisim bulur kafasına sağlam bi şekilde geçiririm. sonra arabaya biner giderim. ıssızmış zaten gören olmaz. (bkz: if he dies he dies ) yalnız kararlılık çok önemli , o cesareti ve kararlılığı kendimde göremezsem yere ve duruma göre başka bir strateji geliştiririm.

tabii bi taraftan cana geleceğine mala gelsin durumu da var ama sanmıyorum ki kimse arabası çalınırken mal mal baksın. hiç sanmıyorum...

önceden haber vererek adamın kendisini hazırlamasına izin vermem. gayet arkasından yaklaşıp - mümkünse ağır bir cisimle - kafasına fururum!

bence uzaktan bağırma durumunda kaçmayı tercih eder. sonuçta en kolayı o.

donan köpük silahıyla saldır bence, savunmasız yaklaşmak tehlikeli

direkt bacaaandan vururum. eki eki

hiçbir şey yapmam. arabanın sigortası var zaten, hem sigortaya dünya kadar verip hem de hırsız mı kovalayayım.

bu tip insanlarin tek baslarina calismayacagini dusunerek uzaktan mudahale en iyisi sanirim. das atmak en temizi. ya da yerden bi zopa bulup onu firlatmak daha guzel. done done gider boyle ftup diye beynini akitir. yere dokulen kanlarla da ölüm yazarım ehehe. sapığım ben

sessizce arabama biner, polisi ararim. kapilari kitleyip adami gorus alanimda tutarak polisin gelmesini beklerim. eger adam isini bitirene kadar polis gelmezse harekete gecerim. arabayi ustune surup hafif yaralayip etkisiz hale getirir, sonra bir de ambulans cagiririm :)

arabamın kaskosu varsa otobüs durağına doğru yürümeye başlarım. yoksa dalarım.

mevcut incil'ler hz. isa'nın ölümünden sonra havariler/azizler tarafından yazılmıştır. her biri yazarlarının ismini taşırlar. kuran ise hz muhammed'in ölümünden sonra tek elden (yanılmıyorsam hz ali tarafından) yazılmıştır. ayetler toplanırken hafızlardan o ayeti bildiklerine dair şahit istenmiştir. peygamberin sağlığında kağıtlara ve hurma yapraklarına yazılmış ayetler de mevcuttur. bu şekilde ayetler değiştirilmeden kağıda aktarılabilmiştir.

önemli olan değişme değişmeme meselesi değil inanç meselesi. inanırsan o tanrının sözü olur. mesela nurcular risalei nur'un "ilham"la yazıldığını söylerler. o yüzden orada yazılanları mutlak doğru kabul ederler.

soruyu biraz açabilir miyiz ? tüm dinler kitaplarının değişmediğini iddia ederler ama din kurumunun kendine has özellikleri nedeniyle bunun tanrının bir mucizesi olduğu dışında bir açıklama getirmezler. örneğin kuranı kerim hz. osman zamanında mevcut 4 farklı nüshadan konsolide edilmiştir. bu konsolidasyon sırasında bir çok ayetin (özellikle ümeyye oğulları aleyhine olanların) bilinçli olarak yeni kitaba dahil edilmediği söylenir. hz. ali'nin de bir nüshası vardır fakat konsolidasyona dahil edilmemiştir vs. tüm bunlara rağmen kitap kendisinin değişmediği iddiasını bizzat yaradanın ağzından öne sürmektedir.

değiştirilmemiş tek kutsal kitap "komünist manifesto"dur aga.

yozgatta olmuştu galiba o olay. adam yakın dövüşçü müymüş neymiş.

www.youtube.com

sanırım elemanın soyismi demirbilek idi.
___

düzeltiyorum nuh demircanmış

banka güvenlik görevlisi diye hatırlıyorum ben de
adama kız arkadaşının önünde küfredip dalmışlardı sonra

ben de trafik kazası sonrası cıkan kavga diye hatırlıyorum.adamın kavga ettiği kişiler de baba oğul tarzı iki kişiydi.havada ucarken yamulttuğu adam da babaydı galiba.

büdüt:henry gale'in verdiği linke bakmadan yazmıştım,bahsettiğim olay o işte.

(bkz: kavga hatalı sollamadan)

Sarap uzerine olan Hayyam.com'da soyle bir sey var:
www.hayyam.com

Olmadi Google'da Ingilizce kaynak tonla:
www.google.com

aslında bu uzun bi konu ama risklerinden biri şarabın oksidasyon tehlikesi ile karşı karşıya olan bir içki olması. yani şarabın hava alması sonucu üzümden gelen özelliklerini kaybetmesi ve böyle sülfüre benzeyen bir tat oluşturması durumu... ki bunun dışında da mayasal durumlar var. kimi ekmek mayasıyla yapıyor, kimi hiç maya katmadan üzümün kabuklarından elde ediyor. bunların alkol oranlarını iyi dengelemek, fermantasyonu doğru zamanda kesmek filan önemli. kısacası meşakatli bi iş... yani ben derim ki nerde saklayacaksınız, ne uğraşacaksınız. alın şişe şişe şarap için :)

Evde sarap yapmak cok zor degil uzum suyu ile baslayinca. Ama yine de belli bir zahmeti gerektirecek. Sarap bulamama (satilmamasi, fiyatin cok yuksek olmasi vs) gibi bir sorununuz yoksa yapmaya degmeyebilir. Ama hobi olarak keyif alacaksaniz o ayri.

ev nerde?

ucunu piyasada bulmak zor. bir kaç tane almak lazım alırken. ama kolay da bitmiyor gerçi. çok da pahalı bir kalem değil. alıp, kullanıp denemek, performansını kendinize göre ölçmek en iyisi olur sanırım.

fena degil. işe yarıyor

ucu taksim-megavizyonda var. kalemin kendisi de var.

Ben kullandim. Fena degil. Ucu da Bakirkoy'deki her kirtasiye'de ve kitabevinde bulunabiliyor. Ben bu kalemi yazi yazmak amaciyla da kullandim. Cok rahat yaziliyor.

çalışırken karalamak için ideal... yazı yazması da rahat. ucunu da ilk alışımda birkaç kutu aldım hâlâ bitmedi.

eğlenceli kalem ya, sırf geyiğine de olsa ayırmıyorum yanımdan. 5-6 kişi sordu hatta ne la o, öyle kalem mi olur diye :)

Photoshop'u silmeniz , ardından da external hdd'ye kurmanız ile sorunu çözeceksiniz.

eğer "scratch disks are full" gibi bir hata mesajı alıyorsanız;

edit> preferences> plug-ins & scratch disks

hatayı windows veriyo c diskinde yetersiz disk alanı diyerek
ama photoshop zaten cde de kurulu değil externala kursamda gecicegini sanmıyorum

c'deki dosyaların bir kısmını hariciye almak daha makul değil mi?

pagefile artıyordur acınca ondan olaiblir. bi de temp klasorundeki seylerin boyutu da artıyordur. bosaltabildigin kadar bosalt c yi.

bildiğim kadarıyla bu sorunu yaratan imar yasası 15 yıl önce yoktu, daha sonradan çıktı ve tüm devlet kurumları kaçak konuma geldi, TBMM ve neredeyse tüm bakanlıklar dahil... belediyeler de bu kurumlardan imar çalışması yapmalarını istediler... odtü de bu süreçte çalışmalarına başladı ve gereken planlardan 1/20000 ve 1/5000 ölçeklileri yaptırıp çankaya belediyesine verdi... dönemin belediye başkanı doğan taşdelen, işlemlerinizi yapalım ama bize yalıncak köyünü verin orayı değerlendirelim demiş (ural akbulut anlattı bunu)...ural hoca da kabul etmemiş ve 1/1000lik planların yapımını 2004 yeren seçimlerine bırakmış... seçimden sonra bu planlar da yapılmış, çankaya belediyesi ile odtü arasında şu anda planın düzeltmeleri yapılıyormuş... yani sorunun çözümlenme süreci gayet normal ve en geç birkaç ay içinde hallolacak...

gökçeğin aklındakiler şunlar tahminim:

1) yerel seçimlere kadar bu iş hallolmaz nasılsa, ben de bokumu atayım, konuları deiştireyim oyumu koruyayım (malum geçen sene 10 günü geçen su kesintileri ve şu anki boklu sular)
2) eymiri alayım işleteyim süper rantabl arazi
3) eymiri alamasam bile civar arazileri alayım, sevdiklerime aldırayım, fiyatları uçsun (ki dedikodularla bile fiyatları artmış durumda, ve evet o arazileri gerçekten de aldılar)
4) odtüyü sindirebilirsem de kanunların bana vermiş olduğu yetkiyle arazinin %40ını alayım (yasaya göre ilçe belediyesine onay almadan direk baladiyeyle anlaşılınca belediye ruhsat verdiği yerin %40ına kadar olan kısmını pay olarak alabiliyor...
5) odtü bilirkişileri projelerimde önümü çok kesiyor, onlara da gözdağı vermiş olayım
6) mogan gölüne kızılırmaktan su getirdim ama eymir'e vermeyeceğim bu suyu, eymiri bana vermezlerse eymir de kuruyacak böylece (evet böyle de bir plan var)

bu liste daha uzar gider, sadece ilk aklıma gelenleri yazdım... sözlükte ilgili başlıkta detayıyla anlatmaya çalışmıştım bunları, zaman buldukça daha da yazacağım...

Teşekkür ederim uzun uzun izah etmişsiniz ama esas soruma cevap alamamışım sanırım.

Biri çıkıp bu adama görevini BİLE BİLE yerine getirmiyor diye dava açabilir mi? Esas sorum bu.

evet ya onu unutmuşum haklısınız...

tahminim açılsa bile takipsizlik kararı verilir... mesnetinin ne olacağını düşünüyorum da, odtü için durum böyle, o zaman kaçak bakanlıklar için de bu süreci işletmesi gerekir, bunu yapmıyor ve görevi ihmal davası açıldı diyelim... bakanlıklar için de bu süreci işletir, belediye olarak planlarını hemen yaptırtır ve ışık hızıyle kabul eder sorun çıkmaz... arsa talebinde de bulunmaz...

odtü için geç kalındığıyla ilgili dava açılsa da bu çankayanın sorumluluğundaydı o takip etmeyince ben ettim, iyi bile ettim suçlu mu olacağım bunun için? gibi bir savunma getirebilirler

anladığım kadarıyla yasada ciddi boşluklar var bu konuda...

3194 sayılı imar kanunu'na göre, imarsız bir alanın imar planı yapılınca belediye toplam arazi alanının %40'ını geçmeyecek kadarını, "kamu yararına kullanmak şartıyla" (yol, yeşil alan, vs.) bedelsiz olarak alabilir. tabi hiç almayabilir de. belediyenin insiyatifindedir.

gökçek'in amacı aşikâr. eymir gölü'nü alıp, rant sağlamak. tabi oraya villa falan dikemez. (ha, kitabına uydurur, o ayrı...) ek olarak, eymir'de alkollü içki içilmesini yasaklamak istediği muhakkak.

görünüşte herşey yasaldır. seçimle iş başına gelmiş bir belediye başkanının yetkilerini kullanması gayet makuldür. fakat, dediğim gibi, kitabına uydurarak rant sağlanması meselesi gayet pis kokuyor.

mogan'daki sazlıkları kesip doğal yaşamı yok eden (zamanında dsi de çok yapmıştı bunu bataklık kurutma adı altında, konya civrının şu anki hali malumunuz), etrafına beton döküp plastik tren koyan melih, eymir'i de alabilmek için mogan'dan eymir'e akan su yollarını kesip gölün kurumasına sebep oluyor. bir ara da odtü arazisinden otoyol geçirmeye çalışmıştı. beceremeyince yıldırmak için odtü'nün doğal gazını kestirdi, o da ilgili kuruluşlardan döndü. kontrolü altında olmayan bu kadar büyük bir arazinin varlığı bile deli etmeye yetiyor adamı.

www.tursab.org.tr
Türkiye’ de
6235 tescilli sit alanı var
Bunun 5522’si arkeolojik sit alanı
63.831 tescilli kültür varlığı var.
Bunun 19.500’ ü İstanbul’ da


Şunlar var bir de:

tatil.haberturk.com
www.arkitera.com

bir efsaneye göre deniz gezmişler zamanında odtü mimarlığın harita depolarını soymuşlar. bu haritalar dağları taşları en ince ayrıntısına kadar gösterdiğinden terörist faliyetlerde kullanılabilir. genelde gizli haritaların üzerinde askeri mühür vardır.

google earth oncesi cikmis yasalardan dolayi olabilir

kenelere dikkat edin.

Soğuksu mu bilmiyorum ama üç beş yıl önce Kızılcahamam'da pikniğe gitmiştik, gayet de mangal yakmıştık. Yalnız erken gitmekte fayda var zira musluklara yakın masaları kapmak lazım.

Nasıl gidersinize gelince, yol haritası ve tabelaları kullanarak bulmuştuk ama şimdi tarif edecek kadar hatırlamıyorum...

Eğer Kızılcahamam konusunda ısrarcı değilseniz Ahlatlıbel diye bir yer var Golbaşı'nın oralarda çok daha yakın ve Kızılcahamam'dan farklı olduğunu söyleyemem...

kenelere dikkat ettikten sonra eskişehir yolu'na çıkın. odtü ana girişin oradan sağa, anadolu bulvarına dönün. birkaç kilometre gittikten sonra anadolu bulvarının üstünden geçen istanbul yoluna çıkın (istanbul istikametine doğru. yoksa kendinizi ulus'ta bulursunuz. yani altından geçip üstüne çıkacaksınız). sonra allah ne verdiyse gidin. kazan'ı kurtboğazı'nı falan geçin. kızılcahamam'a varana kadar gidin.

kısaca istanbul yolundan istanbul'a gidiyor gibi gideceksiniz. kızılcahamam'a gelince de duracaksınız.

şimdi google earth ile ölçtüm. odtü kavşağı'ndan kızılcahamam yaklaşık 75 kilometre yapıyor.

otobana çıkmayın. eski istanbul yolundan yardırın. tabelaları takip edin kaybolmazsınız. cayır cayır da mangal yakılır.

gölbaşında zehirli kene bulmuşlardı bizim şirkettekiler geçen hafta, aman.

motor kiralayabiliyosunuz cok da uygun fiyatlar.kalacagınız yere gore bir gezi planı hazırlamalısınız.orada haritalar mevcut olmadı google maps den bakınız.ürgüp, uç hisar, göreme acıkhava muzesi, yeraltı sehri(sanırım derinkuyuda) birde çanak çömlek atelyeleri ne giderseniz kafi gelecektir.gece hayatı ürgüp de guzeldır.rainbow bar var meydanda.selamımı soyleyın kral gibi davranırlar (:
yine urgup meydanda bir restorant var.eski harem bar(yıkılan) ın karsısında.tam köşede adını hatırlayamadım ama kime sorsanız soylerler.biraz salaş bi yer ama nefis yemekler hazırlıyorlar..

balonlar cok pahalı ve sabah erkenden gitmeniz gerek kalkıs yerıne.pek tavsiye etmıyorum ama inanılmaz bi deneyim.verilen paraya degıyor.ne kadar tam bılmıyorum ama ben grup goturdugum ıcın ve sahıbı arkadasım oldugu ıcın az para vermıstım..

edit: Karakuş ve Yaşarbaba restorantlarıda turkish night yapılmaktadır.buralarda giriş 10 euro karsılıgında sınırsız icki icilebilmekte gercekten hos zamanlar gecırılmektedır..

dönem idealdir. hatta belki bağbozumu zamanına bile denk gelebilir. şenlik menlik olabilir.

göreme ve zelve, peribacaları ve kaya oyuntuları falan için yeterli olur. bütün kayalıkları gezmenize gerek yok. turasan ve kocabağ şarap fabrikalarında şarap tadabilirsiniz.

bir de ürgüp'ün biraz dışında kayanın içine oyulmuş, içeride telefon çekmeyen şahane bir restaurant vardı. programlı, içkili kaliteli bir yerdi. adını unuttum (neydi lan dilimin ucunda). fiyatlar biraz pahalı olabilir ama yediğinize, içtiğinize, eğlendiğinize değiyor.

hatırladım. karakuş restaurant.

motor kiralamak için muhakkak A2 sınıfı ehliyet isterler. A2 ehliyetiniz yoksa boş senede imza atıp kiralayabilirsiniz. (kiralamayın) arabasız gezmek zor olur. yeraltı şehirlerinin hepsi aynıdır. birini görseniz yeter. zelve'ye mutlaka gidip tünelden geçin, en yüksek yerlere tırmanın. pek heyecanlı olur. balon 150 dolar gibi fiyatlardan başlar ama bana komaz derseniz mutlaka binin. eğer ıhlara vadisine giderseniz yaklaşık 2 saatlik güzel bir doğa gezisi yapabilirsiniz. vadinin bir ucundan girer öbür ucundan çıkarsınız. tabi ulaşım sorununu çözmüş olmanız gerekir.

1 ay önce oradaydim. oncelikle aracsiz gezmek imkansiz. motor kiralayabilirsiniz.

balon fiyatini sorup "oha" diye tepki vermisligim vardir. kisi basi 250 YTL dedi kadin.

eylül ayi bence en ideal ay. oradakilerde aynen bunu soylemisti. eylul-ekim gibi gelirseniz hava daha guzel olur diye.

gidip goreceginiz yerler;

** avanos (icinden kizilirmak cayi gecer). kenarinda oturup cayinizi icersiniz.

** goreme'de acik hava muzesi (giris 10 ytl) ve harika yerler var. buyrun cektigim bir foto: trimpot.deviantart.com

** urgup'te dogru duzgun gezilecek yer yok. sadece merkezi yer oldugundan ve gece eglence yerleri/yemek icin ideal yerler bollugundan cazip bir yer. urgup girisinden baslayarak tas yapitlari gormeniz mumkun. meshur "asmali konak" evide orada.

** nigde-nevsehir yolu uzerinde Derinkuyu var. orada ulasim urgup'ten yaklasik 45 dk surer. 14 katli yeralti sehri bulunuyor ve suan icin 7 kati acik ve gezilir durumda.