hos degil bu davranislar ama illa yazacagim diyorsaniz "entry'i oldugu gibi alintilayin". en alta entry'e bkz verin.

herhangi bir sorun olacagini zannetmem.

sorun yok ama gerek de yok gibi.

öff çok çirkin..

neden hödük olsun lan. ne var bunda.

www.zaytung.com

aryton senna.

schumachere bile nal toplatırdı ne ya. senna yarışırken schumi daha çocuktu. ikisinin hiç bir zaman birbirleriyle yarışma fırsatları olmadı.

@durdenist

yanlış hatırlıyosun.

mika hakkinen

Hakkinen ölmedi Burjuva. Ama Hakkinen Schumacher'in en büyük rakibiydi.

Ricardo Zonta

bana gercek olabilirmis gibi geldi. kit kaynaklar, cok talep..

japonyaymış diye duymuştum, oluyormuş rush hourda böyle şeyler.

Çin'in önlenemez nüfus artışına ithafen yayınlanmıştı bu. Olay da orada geçiyor ve gerçek diye biliyorum.

gerçek bu. başka versiyonlarını da görmüştüm. bizim metrobüsler gül bahçesi gibi geliyor bunu izledikten sonra.

toplu tasima araclarin isletilmesi sirasinda alabilecegi maksimum yolcu miktari bellidir daha fazlasini tasimak yolcular icin tehlikeli olabilir, yonetimler toplu tasima araclarinda buna uyulmasini saglarlar (ideal olani soyluyorum bazi ulkelerde trafik polisine rusvet vererek 14 kisilik araca 30 kisi alinabiliyormus diye duydum). Bence japonya ulasim araclarinin overcapacity calismasina izin vermeyecek kadar medeni ve insanlara saygili bir ulke bu yuzden ozellikler gorevlilerin insanlari iceri tikmaya calismasi gercekci gelmedi. ancak soz konusu ulke cin veya hindistansa orada bir kilo dometes bir insandan daha degerli oldugu icin gercek olma ihtimali yuksek.

trene binemeyen kimse kalmıyor aslında. gerçek olmadığını o sebeple düşündüm. yahu neden böyle canhıraş bir şekilde binmeye azmediliyor ki?

herkes senin kadar sakin değil demekki gitarist :) insanların işi gücü var. ekmek parası uğruna o göreve geç kalmayalım diye böyle maymunluklara giriorlar. bende öğrencilik yıllarımdan bir gün bi arkadaşımla sabahlamıştım ve sokakta dolaşıyorduk. artık sabah insanların işe gitme vakti geldiğinde o boş caddelerde bir acelelik, bir telaş oluverdi. o an demiştim. ben böyle sabahın köründe kalkıpta bu kadar telaş içinde bir işe gitmeyeceğim. böyle bir yaşamın içinde hiçbirzaman yer almayacağım. teey. şimdi yıllar geçti. o insanların ki gibi bi işim gücüm olsun tek isteğim oldu.

Evet gercek. Tokyo metrosu'nda geciyor olay. Hatta, boyle kalabalik zamanlarda bu itme isini yapan ozel gorevliler var ve bunlara 'oshiya' deniyor Japonya'da.

Sabahları iş saatleri ve akşamları iş çıkışında olüür bu, başka saatte rastlamadım.
yalnız bu video eski görevlilerin üniformaları böyle değil artık, ayrıca trenlerde eski bunun yerine maglev kullanıyorlar ve kadınları da rush hours da ayrı vagona alıyorlar.

o iş olur ama oluruna bırak. sen boncuğu dağıt, bırak o toplasın sana geri getirsin :) bu sırada da endişeye, sıkıntıya, üzüntüye kapılma. uzaktan sevmenin mümkün olduğunca keyfini çıkar. :) ne demiş sanatçımız
seni uzaktan seeevvmeek aşkların een güüüzeli
nasılsa vakti gelince, hayırlısıysa vuslata erersin kardeşim dert etme :)

he bu arada hoşuna giden şeyleri keşfedip, onu rahat ettirecek, mutlu edecek bişiler yaparsan tabi çok hoşuna gider iyi olur. bu da sana taktik olsun ;) mesela dertli görürsen derdini dinle, başı sıkışık görürsen, işini hafifletecek çözümler bul, aç görürsen krakerini paylaş ne bileyim :)
ekstra duygusallıklara, romantik tuhaflıklara kapılma. normal insan gibi ol yeter. :)

he bi de zaten kimse bunu anlamıyor ama isteğini illa "seninle çıkmak, sevgili olmak isterim" diyerek dile getirmezsin normal hayatta :) bunlar çocuklukta kalan şeyler. karşılıklı ilgi duyarsın, bu ilginin gereklerini yerine getirirsin, sonra bir bakarsın ki sevgili olmuşsun. o yüzden ne yapsam da fark etse diye çok kasma. ilgini fark ediyordur zaten, ya da sen gösterdikçe fark edecektir, ama tabi ki temkinli yaklaşacaktır. güven kazanmak sana kalmış. bu güveni de politikacı gibi lafla vaatle değil, var oluşunla, yaptıklarınla, duruşunla, hayatınla kazanırsın. of hindi gibi baba laflar ediyorum, paçamı indirmeleri yakındır hehehe. neyse daha gevezelik etmiim.

"o iş olur" modunda fazla ümit bağlama sonra hayalkırıklığın büyük olur. muhabbet etmeyi sürdür biraz ilerlet sonra zaten anlarsın olur mu olmaz mı

kızlar biraz daha duygusal olur.şartlar ne olursa olsun romantizmin keyfini çıkarmak ister.bkz; kediebesi:) oysa biz öylemiyiz.

olursa olur diyerekten arayı da fazla açma..her fırsatta kızla beraber olmaya çalış.tabii sıkmadan.bunaltmadan.

uzak dur, sakın aşık filan olma. o seninle ilgilensin sen tınlama bile. şimdi ondan hoşlandığın için her hareketini kendince yorumlarsın aman diyim boşver.

cevaplar kararsız ben kararsız nereye gidecek bu işin sonu.

niye kararsızsın? beklentin nedir?
reddedilme korkusundan mı?
peki bu reddedişin ne kadarı seninle ilgili olacak? ya da ne kaybedeceksin reddedilsen? ki bugüne kadar bir reddetme davranışı da göstermemiş.
olur bu iş dememin nedeni seni merak edip sorması. hayalimden uydurmadım. romantiklik işine gelince de romantik ol, romantikliği taklit etme. gidip ona bi boka yaramıycak peluş bi ayı almak yerine, güzel kokulu, minik saksılı bi çiçek ver, görüp kokladıkça içi açılsın. (peluş ayıcıklara bayılıyosa tabi peluş ayı ver) laflarımı dümdüz algılama :P ya da mesela kaktüs hediye et, manyetik alanı emiyomuş, bilgisayarının yanına koy de. al bu da romantik. ama dikenli kaktüs. :) umarım anlatabilmişimdir.
sevgili olamasanız bile dost kazanmış olursun bunu unutma.

bir de; başkalarının senin için karar vermesine izin verme. kendin düşün. yoksa sen olmaktan çıkarsın.

arayı açma yeter...

onunla ilgilenirken kız bunun farkında olmazsa (ki farkındadır şu an zaten ama soğuduğunu, vazgeçtiğini falan düşünebilir bi yanlış yaparsan) bi gün bakarsın başka bir erkek var yanında ona yazan aman diyeyim hiç çekemezsin.

...ha, azcık da duygusala bağlayalım: senin için doğru kişi O ise, evlenir falan ederseniz geçmişte böyle bi haltın olması seni delirtebilir düşündükçe. arayı açma, cool görünme adına yüz vermeme, "kendi egonu tatmin edeyim peşimden koşsun o da" durumlarına falan kalkma derim.

şöyle olması en güzeli galiba,
senin ondan çok hoşlandığını hatta aşık olduğunu biliyor, hissediyor; ama sağlam karakterinden ya da abaza olmamandan (ne halt sebepse işte) dolayı işi doğal akışına bırakmışsın, acele etmiyorsun...(gibi gibi).

hem sen de hak verirsin şu an yaşadığın heyecanlanmalar, ufak sıkıntılar, endişeler vs. çoğu ilişkinin (maalesef) en tatlı, en hatıra dolu anları zaten...keyfine bakmaya, tadını çıkarmaya çalış derim.

öncelikle hayırlı olsun ama lütfen şu hayatımın kadını olayını abartmayın, ne kadar yüksekten uçarsanız, o kadar sert çakılırsınız haberiniz olsun.

aradaki konum farkı yüzünden hareketlerinize çok dikkat etmeniz lazım. neticede eğer siz üst bir pozisyonda bulunuyorsanız bu bile bazı kadınlar için çekici gelebilir ve karşınızdaki kişinin gerçekten size mi yoksa mevkinize mi paranıza mı değer verdiğini anlamanız zorlaşır.

bence ufak ufak maillerle başlayın, yemek konusunu açın. bilmemneye bayılırım filan deyin (mütevazı şeyler olsun) o da ben de şunu severim dediğinde, "aaa bildiğim bir yer var bir gün gidelim" filan dersiniz.

böyle ufaktan takılın yahu daha 2 hafta olmuş. sevgilisi var mı yok mu ona bi emin olun. eğer yoksa öğle yemekleri, sonra kediebesi'nin de dediği hoşuna gidecek iki üç şey(nefis bence kaktüs fikri de dahil:), ardından ne bileyim sinema akşam yemeğine geçiş daha çok zaman geçirme hali de beraberinde gelir. ama şunu söyliyim, ilk işe girdiğimde çok yalnız hissediyordum kendimi, benim de yemeğe çıktığım arkadaşlarım vardı sinema muhabbetleri müzik muhabbetleri yapardık ama bir şey hissetmiyordum ki, arkadaşçaydı, şimdi direk duyguları açıklayıp çakılmak da var, belki arkadaş olarak görüyordur, onun yerine zaman vermek lazım. hem gerçekten bunlar güzel zamanlar, heyecanlanmalar vs. sonra o heyecan ne zaman olacak ki? zaman verin.

christine'e kulak ver. daha çok erken. :) yavaş tut işleri. devlet su işleri.

ya bir şekilde bağlarsın madem kız boş değil sana karşı ama birde şunu düşün onunla çıkıyorsun ve hergün aynı iş yerindesin. sabahtan akşama kadar beraber iş çıkışı beraber. hiç iyi sonuçlar getirmez bence ama yine de sen bilen hacı.

Hamfendi oltayı atmış, ucuna da "dün seni göremedim" yemini takmış :)

Kendinizi kaptırmadan siz de kendi oyununuzu oynayın.

kesinlikle birşey söyleme. şimdi bir kadın yeni işe başladığında mutlaka o iş yerinde hemen yazan tipler çıkar karşısına. dolayısıyla kendini korumaya alan kadın hepsinin niyetinin kötü olduğunu düşünür ve olumlu cevap verme ihtimali azalır. birşey söylersen risk alırsın. ama sen mesafeyi koruyarak sohbet etmeye, yukarıda söylendiği gibi boncuk dağıtmaya devam edersen kız kendisi sana gelir. en azından 4-5 hafta süreyi bekle derim ben sana. ufak tefek şirinlikler yapmayı, çok nadiren iltifat etmeyi de unutma :)

dışarıda da buluşun.

iki tane silinen entry'nin yanında tarihçende olumsuz not da varsa ve sadece 26 entry yazdığına da bakarsak dikkatli olsan iyi olur.

gordum az once, hem baslik yanlis yazilmisti, hem de ayni entryyi iki defa girmistin.

'daha once yazilmis bu' seklinde silinen entryin buysa, ayip etmis moderatorler, ispiyonlayan daha buyuk ayip etmis.

silinen entrylerin de sicilinde yer alir tabi ki.

uçmaya yakkaşıyor musun bilemem ama duyuruna istinaden soru eklerinin, bütün "şey"lerin ve dahi anlamındaki de'nin ayrı yazıldığını göz ardı etmemen gerektiğini söyleyebilirim.

ötekide değil "öteki de"
varmıdır değil "var mıdır"
yaklaşıyormuyum değil "yaklaşıyor muyum"
bişey değil "bir şey"
olmazmı değil "olmaz mı"

2 satırda bile bir sürü özensizlik var. tüm entrilerin böyleyse zor barınırsın, zor barın hatta :) türkçeni düzelt.

bir de tanım, bakınız, örnek, alıntıdan oluşsun entrilerin. ortalık yere açıkça hakaret yazma. bakınız fasiliteleri ile konuşma. hepsini akılda tutmak çok da zor değil aslında be. biraz özen sadece.

@i ve been mistreated imla konusunda entrylerde dikkat ediyorum ama bu tarz işte ne biliyim duyuru msn pm gibi yerlerde hiçç dikkat etmem.

o diilde mod görmemişmi diğer aynı entryinin benim olduğunu?

uçmaya yakınsın dostum. dikkatli olmalısın.

entrilerini biraz inceledim. 23 entride 2 tane hata biraz fazla bana sorarsan, her ne kadar birisi internet yavaşlığı-browser hatasıyla meydana gelmiş olsa da şanssızlık işte 2 tane silinmiş entrin var. dikkat et.

bir de entrilerde neredeyse hiç virgül kullanmıyorsun, yazdıklarını okumak zorlaşıyor. duraklanacak yerlerde virgül kullanmak gerçekten önemli, ona da dikkat et. bu ikinci cümleyi bir tavsiye olarak algıla.

bence kafa izni al uzun süre takip et, oku yazılanları tabii sözlük senin için değerli ise.

@kreider zaten şimdiye kadar hep kafa izni gibiydi çaylak olduğumdan dolayı ama dediğin gibi bugünden sonra fazla atlamam öyle her başlığa okurum çoğunlukla.

kişisel tarihçendeki özensiz başlık notu ise (sen düzensiz başlık demişsin ama "özensiz"dir o) entry'i iki defa girmenle alakalı değil. başlığın taşıma tarihçesinden belli, iki farklı başlık açmışsın (tamam yavaşlıktan dolayı böyle olmuş olabilir) ama ikisi de birbirinden farklı ve ikisi de özensiz.

ilki; "recep ivedik in ateistlere cevabı -> recep ivedik'in ateistlere cevabı" iken, ikincisi; "recep ivedikin ateistlere cevabı -> recep ivedik'in ateistlere cevabı"

yani iki denemende de, özensiz bir şekilde açmışsın başlığı. kişisel tarihçene düşülen özensiz başlık notunun sebebi bu.

şu an senin yapman gerekenler; sakin olup, hemen başlık açma işlerine girmeden tek tek kuralları okumak.

entry bazında;
(bkz: legal entry örnekleri)
(bkz: hatalı entry örnekleri)
(bkz: bkz fasiliteleri ile diyalog) (bu çok önemli)
(bkz: tanım tanım devamı örnek alıntı ya da bkz değil)
(bkz: daha önce yazılmış zaten bu)
(bkz: başlıktaki entry'lere fiziksel referans içeriyor)
(bkz: entry başlığın sözlükteki haliyle ilgili)
(bkz: alıntı/örnek olmadığı halde türkçe değil)

başlık bazında;
(bkz: başlık açarken dikkat edilecek hususlar)
(bkz: başlıklarda yazım ilkeleri)
(bkz: başlıklarda standardizasyon/@matarama su ko)

başlık açma ile ilgili başlıklarda özellikle matarama su ko, tashih tamyeri ve can sebahattin dere nick'li yazarların entry'lerine kulak ver.

ayrıca;
yazarların uçurulma sebepleri
sözlükle ilgili büyük yanılgılar
entry'si silinen yazarların bilmesi gereken şeyler
gammaz staff üyelerinin dikkat etmesi gerekenler

tüm bunları yavaş yavaş, sindire sindire oku. başlık açmak için, entry girmek için acele etme bence.

evet.

açık açık sevgi belirten bir cümlede ilk anlamıyla "yosma" kelimesini kullandığım için bir cümlem silinmişti. bu bağlamda; kelimeleri ilk anlamıyla kullananlar ısrarcıysa uçabilirler denilebilir.

@hewit
benim de gg oldugu ıcın sılınmıs entyrlerım var. ve mal da degılım. bu tıp durumlarda entryler sılınıyor ama yonetımın tavrı da ona gore oluyor yaptırım konusunda.

sözlük: tanım, örnek, alıntı ve bakınızlar diyarı. her entriyi bunu bilerek gönderen adam kolay kolay uçmaz ama bunları bile aklında tutamayıp hasbelkader yazar olmuş o kadar çok insan var ki "beni uçurun" diye bağıran, aklın şaşar. bir de şahıs ve kurumlara saydırmak istediğin zaman bunu bir direkt olarak söylemek var, bir de kenardan köşeden dolaşıp espri yaparak, ironiyle, kinaye ile söylemek var. ikinciyi yapanlar hem edebi güzelliğe ulaşıyorlar, hem de çoğu zaman gg'den yırtıyorlar ama ilk gruptakiler bodoslama daldıkları için genelde şapa oturuyorlar.

bu formülle yapın evde bak ne güzel oluyo.

ps: bir gün gelir de ben de uçarsam bu lafları münasip bir yerime yamama hakkınız saklıdır.

@ yönetimin tavrı filan bilemiyorum. silinen yazılarımın da gg dışındakilerin kayda keğer bölümünü dikkatsizce yazdığımı kabul ediyorum(4-5 tane) bir bölümü fazla titizlenmekten silinmiş filan. bu yosma konusu hiç hoşuma gitmemişti ondan aklımda kaldı. buradaki durumu kabul etmiyorum.

yönetimin hangi kriterlere göre yazar sildiğini de takip etmiyorum, sürekli dişe dokunmayan bakınızlı, küfürlü espriler yapanlar filan silinmelidir bence. bilemiyorum.

sadece format değil uçma kriteri. gereksiz boş bkz larla doldurursan sırf bu yüzden bile uçabilirsin. yani format sınırları içerisinde olup da uçurulmaya götüren bir çok neden var.

Yazarlığımın ilk senelerinde o kadar çok format ihlali yapmışım ki isteseler uçurabilirlermiş, bilinçsizce yapmışım, sonradan okuyunca kendim bile hayret ediyordum. Fırsat buldukça hala eski entrylerime bakarım hata var mı diye.

Ayrıca 3 tane GG entry girdim, bir tanesi Ali Kırca başlığınaydı, hassas bir konu vardı, adamın cinsel hayatından kime ne tarzı bir şey yazmıştım ama yanlış anlaşılmaya müsait bir havası varmış silindi.

Daha sonra kedi kesen kız vardı, onun başlığınada direkt o kıza söylüyormuşum gibi anlaşılabilecek bir ifade yazmışım, o da GG olarak silindi.

En komiği ise long dong silver diye bi pornocu adam vardı, "eşekten bozma yaratık" gibi bir şey yazmıştım, o da aynı sebeple silinmiş :) 2004'te girmişim saftirik gibi.

Acemilik zamanlarımdan yaptığım hatalar şu an çok bariz ama o sırada bunun bilincinde olmuyorsun.

sayfanın üstünde cetvel gibi bişey var ya, oradaki küçük üçgeni çizgiyle aynı hizaya getir

tam düz olmuyo o zamanda. makale olcak bu.

cetveli belirttiğin yere getir. sonra ctrl+a yap ve resimde kırmızı şekilde çarpı attığım yere tıkla. img80.imageshack.us

bütün yazıyı düz bi hizaya sokar ama (-) atmıyor .

yok

sevisme bitince bir de arkasi donuk giyinenler var. evet mantiksiz ama icgudusel olarak ortunme var herkeste beceriksizlikle alaksi yok. cok israr edip olayi tatsizlastiricak sekilde de cikarttirilabilir ama ne gerek var.

fazla seks deneyimi olmayan kızlarda görülebiliyor. zamanla geçer. hafif alkol aldıktan sonra ilişkiye girin benim tavsiyem.

sarkık görünmesi, çirkin görünmesi, sevişirken veya yürürken lömbür lömbür etmesi. bunlardan dolayı siz sıkıntı yapmasanız bile, bunlarıon hiçbiri olmasa bile bunun kötü göründüğünü düşünmesi.

tek nedeni budur. kesin ve net cevabım.

bizim bi arkadaşta anlatmıştı böyle bişeyi. yalnız kızın daha önce silikon yaptırdığını daha sonra ameliyatın hatalı olduğundan tam olamadığından falan bahsetmişti. bu durumu da ona bağlamıştı.

belkide örtme değilde mevzu sırasında çok fazla sallanıp rahatsızlık vermesinden dolayı dursun istiyo da olabilirler.

Göğüsleri ile ilgili takıntısı vardır, dolgulu sütyen takmıştır, çıkarınca foyası meydana çıkar diye korkuyordur.

Burada karşı tarafı rahatlatması gereken erkek, güven vermeniz lazım ki her şeyi unutup tamamen kendisini olaya verebilsin, sütyendi, dondu takmasın kafasına.

valla benim için hiç problem değil bu sorun da. o kadar da diyorum ya bi sorun yok güzelsin gibilerinden. ama yok demediğim laf kalmıyor. dediği tek laf ya sütyen kalsın. bıktırdılar vallahi ya bi şeyi tadında bırakmıyolar. aga artık porno filmlere bakıyorum hani böyle amatör gizli çekim vs. lan hepsi de çirkin çirkin. ama açmam demiyolar tek seferde soyunuyolar :p

siz bu kızlara nasıl yaklaşılacağını bilmiyorsunuz bence :)

hehe belkide. hadi ben bilmiyorum, çevremde tanıdıklarımda mı bilmiyor kızlara nasıl yaklaşılacağını? :p bi biz mi salağız aceba :p

bi kere kıza çıkarsana şunu denmez. öpülür, sevilir çıkarılır. konuşmaya bile gerek yok.
evet bence sizde sorun, hepinizde. porno gibi açsın yatsın istiyosunuz kızlar.
sonuçta memesi çirkin diye düşündüğü için çıkarmıyorsa bile onu rahatlatıp güvenini kazanamıyorsanız bu konuda, sorun kızda değil sanıyorum.

ben de çıkar demiyorum zaten öyle bi anda. porno filmde ki gibi çıplakta beklesin demiyorum. gayet güzel yaklaştığımı tahmin ediyorum. hiç öyle zorlama vs. de yapmıyorum. çok boktan bi durum.

hani bi arkadaşının başına gelmişti :P

e onunda başına geldi. hatta bi tek onun değil 3-5 arkadaşında başına geldi. zaten yazmışım duyuruya "bi bana olmadı bu sorun" diyerekten.

ha öyle bi anlatım ki, sadece bana olmadı gibisinden "bi bana olmadı yaa, ne zaman olacak" gibi :)

hehe çarpıtmayalım konuyu efenim. bi bana olmadı derken bana da oldu bi kaç arkadaşa da oldu. anlatım bozukluğu var orda:p yanımda makas taşıcam bundan sonra kesicem sütyenlerini:p

sen kendinden o kadar eminsen kızın güvensizliği demek ki. naparsın. :)

Utanma sıkılmayla alakası yok bunun. Büyük göğüslü kızlarda olur özellikle bu sevişime esnasında zıpaladığından hareket ettiğinden göğüsleri bir süre sonra ağrı yapıyor. Bu nedenle göğüslerini sabitleme ihtiyacı duyuyorlar. Sütyen olmasa bile elleriyle zıplarken göğüslerini tutarlar yada tutmanıza izin verirler

soymaya tshirt>sutyen>pantalon/etek>kulot siralamasiyla baslarsan bir sorun kalmayacak bence. reddedileceginden eminsen basta tamamen cikarma, yukari dogru siyir vs. her seyin bir yolu yordami var.
edit: uhuhu insan buyuk goguslu olmayinca bilemiyor tabii agri mi olur ne olur.

ya da en temizi dusta sevisin, mecburen cikarir herhalde suyun altina girerken.

e yukarı sıyırmada problem yok. arkadan kopçayı açınca rahatsızlık duyuyorlar. sanırım göğüslerde ağrı hissediyorlar @sinad'ın dediği gibi. daha farklı yöntem denemek lazım demek ki.

yokya ne guvensizligi masallah hepsi masallah hepsi antik yunan heykeli, cikarip atmaya firsat ariyorlar, e tabi itici faktorlerin etkisi de goz ardi edilmemeli. :))

ve hatta yara da olur ama sonra geçer. durma devam....

benim de diş etlerim kanamıştı bir süre ama geçti.

bağımlılıklardan kurtulmak kolay olmaz, bünye sarsılır ve saçma tepkiler verebilir. normal bişey çok düşünmeyin sonra vücudunuzda değişik yaralar bile belirebilir.

strestendir o. tek çözümü sigaraya geri dönmek. veya da şişliğin geçmesini beklemek.

ya ne güzel walla imrendim, ben hala bırakmaya karar verme aşamasındayım, ve şu an dudağımın sağ tarafında yanıyo. elime lasam azıcık daha dudağımın derisinden edicek.

walla katlan kardeşim. o raddeye gelmişsin vazgeçme sakın..

"all art is quite useless"
oscar wilde

"Art is a selective re-creation of reality according to an artist’s metaphysical value-judgments."
ayn rand

sensin.

diye cevap vermek istiyorum ben.
sen ne isen sanat da odur.

"art is the proper task of life"

Friedrich Nietzsche

akademik disiplin çerçevesinde insanın, irrasyonel bakış açısıdır.

sanat, akademik disiplini alaşağı eden yegane şeylerdendir. :P
yok ben gıcıklık etmek istemiyorum, sanat, sanatı tartışmaktır çünkü :)

budur

gerekiyordu ama!

zihnindir.

sen sadece zihninin içindekini sanata dönüştürürsün, kabiliyetin varsa.
sen sadece zihninin izin verdiği kadarını algılarsın bir sanat eserinin, kabiliyetin varsa.

insanın kendine yakışanı giymesidir.

durdenist niçe alman değil mi? filolog hatta:)

"sanat baskının verimidir. onu ne kadar serbestse o kadar yukarılara yukselir sanmak, uçurtmayı havalanmaktan alıkoyan şeyin ip olduğunu zannetmektir" - "andre gide"

gecmiste burda da danistigim odevimden

(git: 77022)

sanat insanın kendi için yaptığı en güzel şeydir.

sanat kafamdır, duygu takasıdır.

çok konuşuldu, çok tartışıldı! (sanat bu akşam telegol'ün canlı yayın konuğu!??)

sanat, zanaat olmayandır, eşşiz olan ve sanatçısı tarafından tekrarlanamayacak herhangi bir şey; kafasının sağ alt kısmından çıkıp koluna, oradan eline, oradan da da bir karalama olarak kağıda örneğin, bir şey anlatması gerekmemekle birlikte çoğunlukla anlatıyordur kendi haline bırakın; çok üzerine gidiyorsunuz sanatın bazen televizyonda filan görüyorum, söyleşiler, iyi-kötüler, güzel-çirkinler, bişiyler..

sanat san attır. san at sanattır.

sübjektif hayat yorumlaması

yaşanan dönemin irrasyonel olarak yorumlanması..

insanın mükemmeliyeti arama sürecinde ortaya çıkarttığıdır.

Sanat görüştür.

Bazı yetenekli insanların dışavurumudur.

cehaletin zıttıdır.

insanın içinde olanı insanlarla paylaşmasıdır.

Sanat var olmaktır,

Bu cümleyi her sanatçı kendine göre bitirir. Bazılarını herkes bilir, tanır. Bazılarını hiç bilemesek de, onlar kendilerince var olmuşlardır. Burada başka bir soruyu sorar insanlar yıllardır. Sanat; sanat için mi, toplum için midir?

hayal gücünün bir disiplin içinde estetik bir ifadesidir

Sanat; hali hazırda olanı, aslında 'olması gerektiği' gibi gösterme çabasıdır.

aykırı bakış açısıdır.Tepki vermenin en asil yoludur :)

Film duvara karşı bu arada, adam da evinde içiyordu sanırım o şarkı çalmaktayken.gümbür gümbür hararetli bi şarkı.

(bkz: temple of love) mı acaba ? tam o sahnede ne yaptıklarını çıkaramadım ama.

Sahneyi ben de tam çıkaramadım ama, adam içiyor ve sapıtıyordu gibi tek başına.Temple of love kimin acaba? bi bakayım youtube'dan falan o mudur diye.soundtrackları arasında var, isim olarak geçiyor.

(bkz: sisters of mercy)
(bkz: temple of love)

ama bu şarkıda ikisi birlikte içip sapıtmaktadır evde:)
birol ünel in tek başına barda içip sapıttığı şarkı vardır bir de o da;

(bkz: fanfare ciocarlia)
(bkz: iag bari)

(bkz: Björk)
(bkz: lilly allen)

cocteau twins.

hatta bi de örnek vereyim

www.youtube.com

Keren Ann

hatta bir de örnek vereyim

www.youtube.com

(bkz: the cranberries) (bkz: cordell)

çok afedersiniz, "am, sik, göt" üçlemesinden herhangi biri:)

not: bir sözlük erkeği olarak kendi ipimi çektim sanırım biraz.

çok bilmiş

kendimden biliyorum o yüzden

uzun saç, sakal.

geniş.

megalomal

pc başında ssg
bi de
depresyon hırkası

kazma
kürek
balta
odun

"kızların efendi adam yerine piç tercihi"ne anlam veremeyen erkişiler.

(bkz: samsung e250 )

yok o değil
istemiyorum onu bataryası kesmiyor beni

www.cimri.com

almadım vazgeçtim.
iyi böyle
geçen biri tvli çin telefonu getirdi verdi bana
ama ben hala eskisini kllanıyorum
ondan iyidir.

stevemcqueen

mies

komik olaraktan; kaba şimşek, peperuhi

(bkz: anafor)

rocko

(bkz: kelevelelis)

az yazar, ama öz yazar.

bonus olarak da (bkz: jokond)

(bkz: kramer vs. kramer)
(bkz: the world according to garp)

işledikleri ana konu bu olmasa da içinde bulunduğu için,

the life of david gale

unfaithful da iyi diye biliyorum.

(bkz: The Squid and the Whale )

unfaithful elbette güzel de filmdi..

a perfect murder
www.imdb.com
aldatma ve cinayet ustune bu. cocuk yok.

sleuth (yenisi veya eskisi, tavsiyem eskisi) - aldatma var, cinayet var. cocuk yine yok.

the pursuit of happiness - aldatma yok, bosanma var, cocuk var.
bir de aklima shall we dance geliyor ama onu izlemeye bile degecegini dusunmuyorum. aldatmamsi, bosanmamsi cakma bir film.

cohen kardeşlerden orada olmayan adam...

www.imdb.com

(bkz: double jeopardy)

www.imdb.com

(bkz: closer)

5x2

romantik komedi değil ama once böyle şarkılı türkülü güzel bir film. kız arkadaş ile izlencek türden.

o da olmadı pride and prejudice. en güzel ve gerçekçi aşk filmdir kendisi. 500 days of summer da iyi ama filmin başında da dediği gibi o bir aşk filmi değil.

söylediklerinde once ve 500 days summer izledik.digeri için sağol.

there's something about mary

(bkz: nothing hill)

ama once kesinlikle love actually

şu kare icin bile izlerim tekrar notare.files.wordpress.com

izlemediyseniz when harry met sally klasiktir.

soylenmis ama en bi noel filmi love actuallydir derim ben de.

bi doktora görün bence. 14 üstü risklidir. nabızda yavaş. neye işaret olduğunu tam bilemiyorum ama bi görünmekte fayda var.

her halta doktor cevabı veriyorsunuz. doktora gitmeden kendinize zarar verirsiniz diye uyarılar yapıyorsunuz.

yüksek tansiyon hastasıyım. benim tansiyonum ondan da yüksek. bu yüzden doktora gittim, tansiyonumu ölçtü, sonra üstüme 24 saat bağlı kalacak yarım saatte bir tansiyonumu ölçen bir alet taktı. ertesi gün gittim, çıkardı sonuçları "hmm evet yüksekmiş" dedi, cozaar diye de bir ilaç yazdı yolladı.

şimdi hoca, ben doktora gittim de ne oldu? adam sadece tansiyonumun yüksekliğini onaylayıp kafasına göre bir ilaç verdi. düzelmezse gel dedi. şans eseri düzeldi. baştan savma devlet hastanesi falan da değil, özel doktor.

aynı yüksek tansiyon babamda da vardı. elli kere gitti doktora. her yeniden gidişinde sadece ilaç değiştirildi. bildiğin deneme yanılma usulü. başka yapılan bir şey yok. denk gelene kadar o ilacı dene bu ilacı dene, denk gelirse "hah bulduk". bu ilaç uyumludur, bu adama bu iyi gelir bu gelmez diye bir test falan yok. sadece ikimizde değil, bütün tansiyon hastalarından duyduğum bu.

babamın tansiyonu 22/13'e çıkınca ısrar etti bulun artık şunun sebebini ilaç denettirmeyin diye, aort avnevrizması çıktı adamda. acil ameliyat dediler. ameliyat oldu düzeldi. iki sene boyunca anevrizmaya rağmen doktor efendiler ilaç denettire denettire düşürmeye çalıştılar. biri de çıkıp ikinci üçünü muayenede "aort anevrizmasından olabilir br batın ultrasonu çekelim" falan demedi. demiyorlar.

gitmeyin doktora falan. gidin cozaar isimli tansiyon ilacını alın 12 saatte bir için. işe yaramazsa ezaneye gidip başka bi tansiyon ilacı alın. doktora gitseniz doktorun da yapacağı bu.

isterseniz gidin doktora, farklı bir şey yaparsa gelin buraya yazın "şöyle muayene etti test yaptı" diye, bana da kapak olsun, götüme girsin bu yazdıklarım.

kibritsuyunun dediklerinine katılıyorum o cihazdan 2hafta önce annemede taktılar yüksek tansiyon sebebiyle sonuç aynı ilacı değişti.Tansiyondsa varmı bi değişiklik oda yok yarın öbürgün gittiğimizde yine başka bir ilaç ve yine yine ...

doktora gitmeyin ki tiroid vesair sorunuz varsa ortaya cikmasin:))

yas kac?

nabiz 60-100 arasi normaldir. bu alt sinira yakin. ayrica kucuk tansiyon tabir edilen diyastolik de normal gorunuyor. tansiyon ve nabzi evde izleyin. bazan doktora gitmek heyecan yapar ve tansiyon yuksek cikabilir...

tansiyon hastası değilim, hatta konuyla alakalı uzman da değilim ama sadece kendimle ve babamla alakalı doktordan öğrendiğim şeyleri paylaşayım.

kalbimde genel olarak bi sorun olmadığı ve çok sık olmasa da spor yaptığım halde, nabzım biraz yüksek. doktorum da bunun biraz yüksek olduğunu ve 60-65 gibi seviyelerde olmasının daha iyi olduğunu söylemişti. sanırım bu durumda senin nabzın da çok düşük olmuyor.

onun dışında kibritsuyu'na kesinlikle katılmıyorum. kendi deneyimlerini anlatması, doğru olduğu anlamına gelmez.

benim babamın da yüksek tansiyon sorunu vardı, hatta o da doktora gitmenin ve ilaç kullanmanın gereksiz olduğunu düşünüyordu ancak sonunda doktora gitmeye ikna oldu. çok iyi bir kardiologla tanıştık. doktoru sayesinde ilaç tedavisine başladı ve sorunları çok büyük ölçüde azaldı ve çok rahatladı. tabi bu 2-3 aylık bi süreçte oldu. sonuçta bir çok ilaç var ve herkesin bünyesi farklı. yani doktorun birden fazla ilaç denettirmesi, en doğruyu bulmaya çalışması gayet doğal bir durum.

daha fazla uzatmayayım. özet olarak, kalp hastalıkları çok önemlidir. o yüzden sağlık başlıklarındaki standart bi "doktora git" uyarısı değil benimki. kardiyoloğun söylediği şeyleri aktarmaya çalıştım sadece. kısaca kendi sağlığın için doktora git mutlaka:)

doktora git. kocakarı tavsiyesiyle ilaç alıp içme. tansiyonunun yüksekliğinin nedeninin altında başka nedenler olabilir. ayrıca sürekli 14 lerde mi geziyo tansiyonun bilmiyorum. normalde daha aşağılardaysa sorun yok zaten.

arkadaşlar bana katılmıyor ama farklı bir şey de söylemiyor. doktorun bir sürü ilaç denettirmesi doğalmış. deneme yanılma yapacaksam niye doktor gözetiminde yapıyorum? kendim de alıp deneme yanılma yapabilirim. ilaçlar konusunda uzman kişi doktor değil, eczacıdır. eğer deneme yanılma usulüyle doğru ilaç bulunup tedavi yapılıyorsa burada başarı kesinlikle doktorun başarısı değildir. ilacın başarısı ve doğru ilacın denk gelme olasılığıdır.

altında elbet başka nedenler olabilir. eğer bunu ilk seferde ya da bilemedin ikinci seferde ciddiye alıp araştıracak bir doktor biliyorsanız gidin doktora. ama tansiyon şikayetiyle kardiyolog veya dahiliyeci diye gideceğiniz tüm doktorlar sadece tansiyonunuzu ölçecek, bir ihtimal takip için 24 saat bağlı kalacağınız cihaz takacak, sonra da kendisine laptop hediye etmiş olan reprezantın firmasının ilacını yazacak. olmazsa bu sefer kendisine saat hediye eden reprezantınkini yazacak. olana kadar yazacak. bir tahlil yapayım, tiroidine bakayım, şuna bakayım bunu edeyim de-me-ye-cek.

diyorum işte gidin doktora, sizin eczaneden yapabileceğiniz şeyi yapacak, verdiği ilaç denk gelince de adı "doktor tedavi etti" olacak. hayır, ilaç tedavi etti sizi. gidin deneyin. ısrar edip "ben komple çekapa girecem" demediğiniz sürece sadece tansiyon şkayetinden dolayı nasıl bir tedavi uygulayacak ve doğru ilaç için neler yapacak. frklı bir teşhis ve tedavi yöntemi uygulayıp size uygun ilacı, tedavi yöntemini tespit etmeye çalışıyorsa ben bu entry'i yemeye razıyım.

doktorlar gereksizdir demiyorum. doğru düzgün işini yapsın, uygun yöntemlerle adam gibi teşhis yapsın, tedavi uygulasın başımın üstünde yeri var. ilaç tavsiye edip doğrusunu tutturana kadar değiştirmek doktorluk değildir.

farklı bi şey söyleyebilmek için konunun uzmanı olmam gerekiyor. daha önce de söylediğim gibi kendimle alakalı olan şeyleri yazdım.

eczacıların ilaç uzmanları olması, bir hastalığın teşhisinde ve tedavisinde doktordan daha etkili olduklarını göstermez. madem böyle düşünüyoruz, olaya biraz daha düz mantık yaklaşalım. hazır eczacılar ilaçları bu kadar iyi biliyorken doktorlar niye var o zaman?

tabi burda yine kibritsuyu'nun denk geldiği işini doğru düzgün yapmayan doktorların hatalarını genelleyip, tüm doktorlara mal etmek çok saçma. doktoru yetersiz, gereksiz bulanlar doktora gitmeyebilir. neyse burda tartışmaya ya da herkese doktor teşhisinin önemli olduğunu kabul ettirmeye çalışmıyorum. demek istediğim şey iyi bir kardiolog ve dahiliyeci yardımıyla büyük ihtimalle sorunun çözülecek. iyi doktor önerisi içinse, ankara'da ilgi göz hastanesinin kardiyologu cem barçın'ı örnek verebilirim. sadece tansiyonuna bakıp evine göndermez, doğru düzgün ilgilenir. bu kadar reklam yaptım ama bi bağlantımız yok. kendisi babamı tedavi etmişti :)

doktorun nenem usulü "şu ilacı bi dene, iyileşmezsen gel bu sefer bunu dene, iyileşene kadar deneye deneye bulalım" dediği, herhangi bir teşhis, tanı yöntemi uygulmayacak, o verdiği ilacın etkili olup olmadığını araştırmayarak ilaç verdiği bir dünyada doktora gerek yok evet, eczacılar yeter.

bu dediklerim yapılıyorsa doktorlar candır, canandır. maalesef sadece tansiyon şikayetiyle gittiğimiz tüm doktorlar, iddia ediyorum sizin adını verdiğiniz de dahil, siz "çek ap yaıtıralım, düzelmiyor böyle" diye ısrar etmediğiniz sürece ilaç denettirirler. kendim ve babamdan değil, babamın 70+ yaş tüm arkadaşlarının da başına gelen budur. onlarca örnek sayabilirim.

tanımadığın biri için neye dayanarak iddiada bulunuyorsun anlamadım.

ben onlarca örnek falan sayamam, sadece kendimi ve babamı sayabilirim. biz şu anda gayet sağlıklı hissettiğimize göre bizim doktorun başarı oranı %100 olmuş oluyor.

neyse daha fazla uzatmıyorum. söylediğim doktor oldukça iyidir. şikayetini tam olarak anlatan kişiye oldukça yardımı dokunur.

okumadan cevap yazdığınız o kadar belli ki. okumuyorsunuz ya da ilk cümleyi okuyup cevap yazıyorsunuz.

ben tekrar yazayım. bir doktorun, muayene falan etmeden, bildiği ilacı hastaya vermesi, o ilacın da hastaya iyi gelmesi doktorun başasrısı değil, ilacın başarısıdır. tesadüfen denk gelmiştir.

ben küçükken anjin olduğumda boğazımdan kültür alıp antibiyogram yapmış, uygun antibiyotiği vermişlerdi. şidmi ateşim var diye gidince rastgele bir tanesini veriyorlar bakmadan etmeden. allerjim mi var, başka zararı mı dokunur bakmadan etmeden. onu ben de yaparım, eczacı da yapar. tesadüfen doktorun salladığı antibiyotik iyi gelmişse bu da doktorun başarısı değildir.

tansiyon da aynı. iddia ediyorum, tanıyayım tanımayayım, asıl amacı para kazanmak olan, ayağımda siğil vardiye cildiyeye gittiğinzide beyin tomografisiyle akciğer filmi isteyen özel hastaneler dışında herhangi bir özel doktora tek şikayetiniz yüksek tansiyon olarak gittiğinizde en fazla tansiyonunuzu ölçecek ve bildiği bir ilacı verecektir.

farklı bir şey yaşayan varsa yazsın diyorum, "bize de ilaç verdi ama iyi geldi, demek ki işini iyi yapıyor" diyorsunuz. elbette farklı şikayette, "göğsüm ağrıyor" falan dediğinizde muayene farklı yönlere kayar. film falan ister. ama SADECE tansiyon şikayetinde hiçbir muayene yapmaz doktor. ilaç verir sadece. kafadan sallayarak. denk gelmezse değiştirerek.

hadi bakalım çok iddialıyım, bir kişi çıksın "beni şöyle muayene edip uygun ilaç verdi" veya "tansiyon yüksekliğinin altında yatan nedeni araştırıp ona göre tedavi uyguladı" falan desin.

neden süt olsun ki, likör alkol nedeniyle farklı

evet bende aynı mantıkla yaptım, çoğunluk süt ile likör arasında kalmışmış, süt yapanlarda olmuş, hatta likörden çok süt yapan var. ama ne gibi bir mantıkla süt, ben çözemedim.

herhangi bir işlemden geçmediği varsayılırsa elbette süt.

"Süt dışındakiler mamul (imal edilmiş), bazı şeyler de katılarak üretilmiş. Süt inekten çıktığı haliyle duruyor." diye düşünmüş olabilirler.

o mantıkla baktığımızda süt de pastorize edilme vs. gibi işlemlerden geçirilebiliyor; ancak bir limonu sadece elinize alıp sıktığınızda mevye suyu elde edersiniz, bir işlemden geçirmeye gerek olmayabilir yani..

@reeper redeemer doğru aslında. meyve suyu denince doğrudan kutudaki meyve suları geldi aklıma.

bu kadar çelişkili bir soru nasıl sorulur anlam veremiyorum, ordan baksan başka burdan baksan başka..tey allah'ım yaa kalkıp bi de bu soruları özel kurumlara hazırlatıyorlar.

süt ayran meyve suyu limonata hepsi soft drink yani alkolsüz. ben olsam ben de likör işaretlerdim. ama finansbank bu mantıkta soru sormaz. o yüzden büyük ihtimal süttür.

bu tarz sorularda genelde fazla derinlere dalmadan akla ilk geleni işaretlemek esastır.
otorite değilim ama direk likördür bence cevap.

Süt de sağılıyor. İşlem var.
Doğru cevap likör bence.

likör hariç hepsi tüm yaştan insanlara satılabiliyor. likör ise sadece belli yaşın üzerinde bir kitleye satılabiliyor. likör hariç hepsinin reklamı yapılabiliyor, likörün yapılamıyor. yani banka böyle şeylere bakar bence. içinde ne var ne yok bakmaz.

süt denilen şey bazı dişi hayvanlarda salgılanan bir sıvıdır. diğerleri insan eliyle üretilmiş-hazırlanmış içecekler.

likör hariç diğerleri doğaldır.

katkısızlık açısından bakılırsa süt, alkol açısından bakılırsa likör, yazım açısından bakılırsa meyve suyu (iki kelimeden oluşuyor). benim gönlümde sütün yeri ayrıdır o başka... bu durumda süt 2 oy alıyor ve doğru yanıt olmayı hak ediyor :)

likor aldatmaca olsun diye konmus. bence de direk sut. diger hepsi karisim cunku.

bence likor.
ayrıca finansbankı sordugu bu dandik otesi soru icin tebrik ediyorum.

dandik değil de, doğru ya da yanlış cevabı olmayan tarzda sorulardan olabilir..

cevaplayan kişinin kişisel özelliklerini anlamaya yönelik (tamamen atıyorum; süt diyenler duygusal ve içine kapanık profile sahip insanlar olurken, likör diyenler daha girişken ama bir o kadar da kontrolsüz olabiliyor falan gibisinden)

Eheh 1 sene geçmedi, aynı duyguları ben hissediyordum. Kitaba son gün 1 saat falan baktım ya da bakmadım kız arkadaşımın zoruyla biraz.

Google'a yazın, son ehliyet sınav soruları ve cevapları diye. Çıkar hemen. İnanın bana, bir sürü soru tıpatıp aynı çıkıyor. Ama benzer değil, hani aynı mantık değil, direk kopyala yapıştır, cevapların yerleri, imla bile aynı çıkıyor. O kadar salıverilmiş bir sınav ki, rahatlıkla yapabilirsiniz. Çok kolay inanın.

Şöförlüğünüz varsa trafikten pek sorun yaşamazsınız sanırım,
İlkyardımda biraz mantığınızı konuşturacaksınız, ama çok da değil, 3-5 bir şey okuyun çözün.
Ben motoru ehliyet sınavından yarım saat önce okulun bahçesinde öylesine okudum, o öylesine okuduğum yerlerden bile bir sürü soru geldi, 72 mi 78 mi ne almıştım. Azıcık okursanız geçersiniz.

www.olcaysurucukursu.com

buradan indirin son bir ikisini, cevaplarını ezberleyin geçersiniz.

ben de giriyorum aynı sınava:)

www.onlineehliyetsinavi.com

dolu test var burda da
sabah kadar soru çöz paşam

en kolay yapılabileni ilk yardım çünkü, doğru olmayan seçenekler salakça oluyor.. trafiği de halledersin bence en kafa karıştıranı motor ama çok da korkma kolay sınav..

ben de 2 sene önce hiç çalışmamıştım. son gece kuzenimin 10 sene önce girdiği sınava girerken çözdüğü sınav örneklerinden 2 tanesini yaptım, yanlışlarımı bi' kere okudum ve hepsinden yüz almıştım. hatta direksiyondan da 100 alınca akrabam olduğu için ücret almayan sürücü kursu bana cumhuriyet altını vermişti.

neyse konu sapmadan sonuca geleyim, internette vardır kesin 2-3 tane örnek sınav çöz olay tamamdır..


edit: evet en kafa karıştıran motor çünkü 21. yüzyılda hala karbüratörle ilgili, jigleyle ilgili filan sorular soruyolar. amk allah enjeksyonu gönderdi hala karbüratör diyolar, ilginç..

araba bozulunca servisi arayabiliyosan tamamdır bu iş. halledersin bence.

Ne kadar büyütüyorsunuz? Doğru dürüst kursa devam edemedim. Aslında hiç gitmedim sayılır. Kitabı da tam okuyamadım.İlk girişte geçtim hepsinden. Motordan 98 almıştım. Teknik konulardan hiç anlamam. Üstelik kadınım. Kitabı bile doğru düzgün okumamıştım. Mantıken buluyorsun bazı cevapları, bazılarının cevabı da biraz daha alt soruların içinde var zaten. O sınavdaki sorular, okuduğunu bile zor anlayanlara göre düzenlenmiş. En az lise okuduğunuzu farzedersek, zor gelmemeli. Biraz baksanız yeterli. Süre de çok uzun. Düşüne düşüne cevap verin. Şu an sınavda olmalısınız. Umarım vermişsinizdir. Direksiyon sınavında ise, sakin olun. Ben hangi arabada sınava gireceğimi bile bilmiyordum. Sizden bir öncekinin bıraktığı yerden devam ediyorsunuz. Benden bir önceki hemcinsim değil, yanındaki hoca durdumuştu arabayı. Yokuş yukarı ve mıcırların üzerinde. Araba da tamamen durmuştu. Bizim bulunduğumuz arabadaki hoca, tırstı resmen. Oradan kalkış yapmak da bana düştü. Hiç kaçırmadan arabayı ve patinaj yapmadan hareket ettirdim. Bir iki soru sordular. Bir köprüden geçerken durdurmamı istediler filan. Durmadım, gerekçesini söyleyerek elbette. Bu kadar. Direksiyondan da 98 almıştım. Geri geri git deseler, ne yapardım bilmiyorum. Arabayı ilk kez görüyordum ve geri vitesini de bulamazdım sanırım. Direksiyon sınavında kolaylıklar. Başarılar.

Sınavdaki sorular genelde klasik, ama bazen böyle acaba bu ne demek dedirten sorular çıkıyor. Trafik işaretlerini iyice ezberlemek şart, çünkü soruların yarısı onlardan geliyor. Öncelik kuralı ve kavşak geçişi soruları dikkat gerektiriyor. Teori sınavı temelde ‘kuralları bil ve dikkatli ol’ diyor. Sakin kalırsan geçersin, panik yapma.
www.surucukurslari.com

istiklal'de, taksim meydan'da hep goruyorum ben de, erkekler satiyo ve genelde kizlara satmaya calisiyolar. gercekten engelliler icin mi bilmiyorum ama cok yavsak tipler, engelliler icin oldugunu bilsem bile almam.

ben de almıştım o dergilerden. dilerseniz künyesini yazayım, araştırın:

imtiyaz sahibi haluk avcı
yazı işleri ve sorumlu müdür: fatih inci
grafik-tasarım: pc
dağırım sorumlusu: ali küpeli
idari merkezi: silivri kapı mah. öksüzce camii sokak no: 9 d: 5 fatih/istanbul
iletişim: sorumlu müdür 0541 770 27 67
web adresi: www.sessizlerinsesi2009.com
yayın türü: yaygın-süreli yayın
basım yeri: ada ofset matbaacılık/istanbul
baskı tarihi: aralık 2009

örneğin şu haberi buldum: www.habercorlu.com

yardım dernekleri kendilerine gönüllü insan bulmak için sürünüyor lakin gel gör ki sabahtan akşama kadar tepede 35 derece güneş veya kışın soğuktan ölme pahasına gazete satma konusunda fazlasıyla istekli olan sürüyle insan var. ne biliyim belki 1-2 lirası satan kişinin oluyodur geri kalanı engellilere gidiyodur hakikaten ama bana da çok samimi gelmiyor.

bu başlığı ekşiye taşımayı düşünüyorum, cevap bulamasak da en azından kamuoyu oluşur diye.

yoktur. ticari amaçlı üretilmiş bir efsanedir. ekmeğini yiyen çok olmuştur.

vardır herkeste şurdadır diyebilceğin bi yeri yoktur güzelliğide ordadır

@cnonefb yerini tarifleyenler var. hazzın yaşandığı yer burasıysa bana da saçma geliyor

var ama herkeste yokmus, bende yok mesela.

www.uzmantv.com

fena dememiş. salak olmamalı kimse.

psikolog mu bilecek urolog jınekolog mu bılecek. peh

@buryan, yok olduğunu nerden çıkardınız? herkezde varmış kelimesi ile bende yokmuş pek uyuşmayan cümleler

g noktası diye bisey varmıs, ama her bireyde yokmus, mısal bende yok. 44+xy olmam sebebıyle.

aslında orgazm, ya da cinsel haz tek bir noktada ya da bir kaç noktadadır denemez. cinsel birleşme komplike bir iş.olayı şöyle anlatayım. kasıklardan başlayıp klitorise oradan tüm vajen duvarına kadar tüm bölge dokuları "duyu"su kuvvetli bölgelerdir. şuras hissetmez dediğimiz bir bölge yoktur. ancak bu "g" noktası olayı biraz da magasinsel hale getirlimiş bir olaydır. bahsi geçen nokta ise vajen iç duvarında (üst kısımda klitoris seviyesinde)bir bölgedir. yaklaşık olarak cinsel birleşme sırasında penis başını taç kısmı (corona bögesi) olan çıkıntılı kısım tarafından sıkça uyarılan bölgedir.

Ben şimdiye kadarki en ayrıntılı yazıyı Wikipedia'dan okudum, kökeniyle kritiğiyle filan. İngilizcen varsa tavsiye ederim: en.wikipedia.org

g noktası var hatta daha belirginleştirip zevki pekiştirmek isteyenler için bir de şu var: g shot
tvde dr. 90210nun bir bölümünde izlemiştim, doktor g shot yaptırmak isteyen hastasına siz şöyle uzanın, rahatlayın, elinizle g noktanızı bulup bana yerini gösterin diyordu, hasta bulamayınca doktor elini sokup hastanın tepkisine göre münasip bir yere iğneyi yapıverdi...

malzeme teminini + eğitimini 350TL'ye yapıyorum.

350 lira nakidim olsa sihire ihtiyacım olmazdı :P

teşekkürler cevap için ama pahalı...

300 e anlaşırız.

=) yahu makara yapmayın da sparkle ejektor dedikleri olayı zaten buldum. yarın alacam onu. ama elde yazı nasıl çıkacak onu bilmiom. ateşle tepkimeye girince beliren bir şey midir, nasıldır onu anlamadım..

yoksa kıvılcım çıkacak, ok tamam da elde yazı nasıl belirecek.. var mı fikri olan?

ya ben önceden elin beyaz halini falan göstermeyi düşünüyordum.. sonra daha etkili bir waawwww gelirdi karşı taraftan =)

yani aklımda olan oydu.. olmadı ele önceden yazıp yapacaz artık.. =)

şöyle bir şey olabilir, muhtemel cevabı, kalemtraşla yontulmuş bir sabun yardımıyla eline yazarsın, ateşin is'i sabunun olduğu yerlere yapışır, böylece gösteriden önce elini gösterme imkanın olur.

xbox ve ps2 deseydin xbox derdim. ama xbox'ın 3 kırmızı mevzu halen devam etmekte,her yeni seride de gözleniyor. kırdırırsan eğer garantin yanar,bozulunca her türlü yeni alet almak zorunda kalırsın xbox360'ı. ben aynı alete 2. kez para veririm diyorsan al. ps3 açısından ise halen kırılamadı. ama orijinal oyunlar çok uygun fiyatlara piyasada bulunabiliyor. ben olsam ps3 alır doya doya oynarım,aklımda ha gitti ha gidecek derdi olmaz en azından. yakında da kırılabilir ps3,haberleri güçlenerek dolaşmakta piyasada.

red light mevzusuna gidersek xbox kadar olmasa da ps3'de de nadir olarak görülen yellow light olayı vardır google youtube a ylod yazılırsa görülebilir.Ama oyun ucuza gelsin arkadaş mantığı girer ise xbox,ama bu dert değilse ki aşılıyor bu sorun böyle takas vb yakın arkadaş ilişkileri ile ps3 derim. yapılan her teste bakarım ki kişisel ilgim var ps3 e bunlarda çoğunlukla galip ps3 gelmiştir.ps3 derim.

Farkettim de sony bişiler ödese ya bana,haykırdım ps3 ps3 diye

ps3

250 gb slim ps3 al derim ben de. kesinlikle verdiğin her kuruşa değer. oyunları, multiplayer özellikleri, ayrıca bluray olayıyla da xbox denen microsoft belasına fark atar bu alet.

ps3 iyi de sermaye lazım. bir de vga adaptörü bulmak zor olabilir pc monitöründen oynayacaksanız.

Bir ya da birkaç ya da bir çok erkek yapabilir, orasını bilemem. Ama yapmayanlar da olmalı (bizim zamanımızda çoktu yapmayanlar, azaldılarsa da ölmemişlerdir daha).

herkes her seyi yapabilir

yapar, kız da yapar erkek de yapar..

adamına göre değişir yani adamsa yapmaz değilse yapar

kızdan hoşlanıyorsa yapmaz ama kız o adam için önemli değilse yapar.

Kisinin egosuyla orantilidir. Bir erkek olarak benimle ilgilenen bircok hatun kisiyi en yakinimdaki arkadaslarim dahi bilmez.

apaçilikle falan alakası pek yok. kızın erkeğin gözündeki imajıyla alakalı birazda. eğer kızdan hoşlanmıyorsa arkadaşlarıyla geyik yapabilir pek tabi. kızdan hoşlanıyor ise normal bi konuşma içinde samimi arkadaşlarıyla paylaşabilir. ama çok geyiğin döndüğü de olmuştur benim içinde bulunduğum muhabbetlerde. bazen çok komik şeyler olabiliyo çünkü.

Gayse yapmaz, salağa yatar egosunu şişirir. /off the record/ çünkü gerzonun tekidir.

kızına göre değişir, erkeğine göre de değişir.
1. kız hafif bir kızsa erkek yapar tabi, ama saglam bir kızsa kolay kolay yapamaz erkek.
2. erkek adam değilse yapar, eger yaptıysa koşarak uzaklaşın.

bir adamın arkadaşlarıyla bir kız hakkında yapacağı muhabbet tamamen kızı önemseme seviyesiyle ilişkilidir.

apaçiler + geri kalan erkeklerin %80ine mahsus bir özellik.
arkana bakmadan kaçmalısın.

(bkz: pi)

(bkz: a beautiful mind)

23

girl, interrupted
revolver
the jacket
one flew over cuckoo's nest

bu rahatsizliklardan muzgarip karakterlerin yer aldigi filmler oldukca fazla. en basitinden the dark knightta bile vardi :)
imdb'den keyword taramasi yapip konularindan bakarsaniz daha da fazla ornek bulursunuz.

identity
la finestra di fronte biraz
a la folie pas du tout (muhtesem bi ornek bence)
sanirim secret window

(bkz: girl, interrupted)
(bkz: ben x)
belki
(bkz: he was a quiet man)
(bkz: stay)

the living and the dead.

psycho (bkz: norman bates)

the aviator.

(howard hughes okb liydi.)

(bkz: le locataire ) kesinlikle ama kesinlikle.

(bkz: the princess and the warrior)

Franklyn hepsi bi manyak

(bkz: el maquinista)
(bkz: englar alheimsins)
(bkz: ironweed)
(bkz: conspiracy theory)

'oldboy'u izlersen o sıraladıklarına dönüşebiliyorsun belli bir süre.

akıl oyunları(a beatiful mind),edward norton un oynadığı çoğu karakter 25.saat,fight club v.s

(bkz: donnie darko)

(bkz: primal fear)

(bkz: prozac nation)

sebep su olabilir;

claimer
böyle bir yazar aslında yok

uçmuşsunuzdur belki

uçmuşsun

muhtemelen evet. bu gece hiç deneme bence.

rahat ol, rakıdan hiçbir zarar gelmez. ee tabi bi büyük içmemek şartıyla.

bişi olmaz iç rakıyı.

elektronik şans işidir hoca. bi laptop vardı ben de 1 yılda 8 defa bozuldu şimdi yine hp ürün aldım tık demiyor. sen acer'dan vazgeçme ya da hp'den he sony kötü mü dersin de özellikleri çok berbat baksana 1.66 ghz. 1 gb vs vs. çok tırt buna bu kadar para vereceğine 300 tl daha koy acer'ın süper bilgisayarları var ya da media markt a bak lenovo bilgisayarlar ucuz belki şansın onda gülebilir. ama ya hp al ya acer al bu pc yi alana kadar.

"Server Too Busy" olduğu için bilgisayarı göremedim. Bilgisayarın bir önemi yok zaten link yeter. Teknosa'dan uzak dur derim. Laptop'u aldıktan 2. gün sonra gidip bu ürün arızalı dedim fakat kimseye inandıramadım. 2 defa servise gitti sağı solu çizilip geldi. Hakem heyetine başvurdum yine sonuç alamadım. Teknosa'dan uzak dur!

dell al bence alacaksan. tecrübelerime dayanarak söylüyorum.

dell alma diyecegim olmayacak. ilk cevaba katiliyorum, sans isidir elektronik isi.

ben acer aldim, bana ahaha acer bozulur olm dediler bir bok olmadi. dell mesela, ben kardesim alirken al al iyidir dedim, anakrtindan tut bilmemnesine kadar degisti ilk birkac ay icinde, hal da tam duzelmis degil. toshiba da oyle.

alacagin markadan cok alacagin yer onemli, bir problem ciktiginda insan gibi muamele gorecegin bir yer olsun, marka farketmez, zaten 3-5 buyuk marka var.

bence de teknosa'ya yaklasma. sozlukten oku vatan'i vs'yi, hangisinin servis/musteri hizmetleri iyiyse oradan al.

bence hp al. o güzelim gözlerin yorulmasın netbuka bakacam diye. tamam mı hoca.

doktor muhtemelen kolonoskopi yaptırmasını isteyecektir. orda çıkar önemli bir şey var mı yok mu.

daha zor diye biliyorum.

değildir. hiç de kolay değil yani. tek kolaylığı yazıldığı gibi okunması olabilir -belli harf ve harf öbekleri dışında-, fransızcaya nazaran mesela. ama bir sürü de ıncığı cıncığı var bunun yanında, düzensiz fiiller, gustar kalıbı, acostarseler bilmem neler.

almancadan kolay ingilizceden zor.

ee peki ben niye internette ingilizce'den bile kolay diye okuyorum?
biri açıklasın yahu :)

ingilizceyle cok benzer
kolay ya eger ingilizce konusuyorsan sadece ispanyolcayi dikkatlice dinle mutlaka neler konustuklarini anlayacaksin.

ingilizce'den kolaylığı, eğer ingilizce'den önce ispanyolca öğrenirseniz geçerli. yoksa iyi ingilizce konusup ispanyolca öğrenmeye başladığında insan ister istemez benzerlikler aramaya başlıyor, o da işi biraz zorlaştırıyor.
bilmem kaç yıl boyunca ingilizce öğrendikten sonra 1,5 yıl önce ispanyolca'ya başladım, şu anda ispanya'da yaşıyorum ve hala bazı yerlerde konuşurken tıkanıp ingilizce konuşmaya başlıyorum, sen anla...

Benim de yaklaşık 2 yılı buldu İspanyolca serüvenim. Bilhassa grammer oldukça ağırlaştı diyebilirim. Fiil çekimlerinin her zamana göre farklı olması; geçmiş, gelecek, şimdiki zaman, perfect vs insanı oldukça zorluyor.
Yazıldığı gibi okunması tek artısı denebilir kolaylık açısından. Belki bazı kelimelerin İngilizce ile aynı olması da buna eklenebilir. Bu da okuma yaparken kolaylıklar sağlayabiliyor.
Bir süre Almanca dersi de almıştım. Zorluk açısından (kime göre neye göre?) bana göre Almanca ile dengeli. Bir Fransızca, Rusça daha zordur herhalde, bişey diyemem tabi..
Ayrıca okuması kolaydır, dinlemesi diğer dillere göre zordur. Kelimeleri yutarlar konuşurken. Sen sınava girersin dinlemeye başlarsın, metin bitmiştir ve ne konuştuklarından zerre anlam çıkaramamışsındır :) Anadili İspanyolca olan hocamı karşımda dinlerken dahi ne konuştuğunu anlamakta zorlanıyorum, aşağı yukarı sadece bildiğim kelimeleri kullansa bile.
Kısacası okuması kolay diye aldanmayınız ama eğlenceli dildir.

tek kolaylığı okunmasındadır. ingilizce biliyorsan da bi kısım kelimeyi direk anlarsın onun dışında gramer olarak (zamanlar ve fiil çekimleri) ağlatır.

liveonsat.com

cinler çarpmış işte.

bildiğim kadarıyla boyundaki kemik kırılıyor o yüzden birkaç saniye can çekişiyor sonra da ölüyor.

yasiyor, hatta ertesi maca yetisecek kadar da cabuk iyilesiyor.

diger cevaplar da surada mevcut;
en.wikipedia.org

"this clip is from a match over three years ago between Al-Raed and Hajer, two clubs in Saudi Arabia. The player player's name is Abdulrahman Al-Shoaibi, a Hajer player, and he was hit in the side of the head and suffered a seizure. He had to be taken to hospital, but he was absolutely fine and didn't spend the night there. In fact, he played the very next game for Hajer. The movie title is fake, people here are just trying to spread religious propaganda" diye okumuştum bir yerde

yahu cin min saçma işler de bunlar hakkaten içim bi tuhaf oldu lan. adam resmen can çekişmiş. sahada olsam kesin bayılırdım. uche'nin ayağı kırıldığında fenalık geçiren adamım lan ben!

o değilde fondaki ilayi indirebileceğimiz biyer varmi?

doktor bey taniyi koydu yine.. :)

ben de omurilik kesisi gibi birsey olabilir diyordum ama adam 1 hafta icinde donmus sahalara, hatta maca cikmis, ilginc gercekten!