sadece yemek değil ki oturmaktan ayaklar şişer onları dinlendirmek var,sigara var,su içmek var ,taze havayı içine çekmek var ve en önemlisi mola yerinin para kazanması var.

otobüste senden başka -ortalama- 43,44 kişi daha bulunuyor. bu kişilerin en basitinden tuvalet ihtiyacı doğmuş olabilir mi?

Nereye sıçacaklar?

tuvalet ve diğer ihtiyaçlar için 10 dakika gayet makul bir süredir. ayrıca bu işlemler için bir petrol ofisine çekilerek insanların ücretsiz biçimde tuvalet ihtiyacını karşılaması sağlanabilir. 2 liraya tuvalet mi olur lan?! ayrıca yemek molasının yarım saat olacağı anons ediliyor ama çok rahat 40 dakikayı buluyor.

sekeri dusen olur, cocuk vardir mutlaka aracta cisi gelir karni acikir, soforun konsantrasyon icin mutlaka molaya ihtiyaci var, bir suru sebep yazilabilir

Aynen bende anlamış değilim, ankara - istanbul otobüs yolculuğunda parkshopta duruyor bazı firmalar, buda istanbula 1buçuk saat uzaklıkta, 1buçuk saatte acıkıp, çişi gelen insan olabilir mi ya, 30-40 dakika mola nedir, herkesin işi gücü var, bir an önce bas git işte, istanbulun içinde bile 3 saat süren seferler varken, 4 - 4buçuk saatlik yol yani.


8 saatlik ankara-antalya otobüsünde bile sadece yarım saat mola veriliyor.

yani 4 saatlik bir dilimi hiç mola vermeden gidiyorlar, demek ki oluyormuş.

sadece yemek ve çiş için değil bu molalar. bazı insanlar yolculukta sürekli oturmaktan mütevellit hasta olabiliyorlar. daha çok bunun ve şöforun dikkati dağılıyor yol boyu. bundan dolayı verilir mola...

otobüs senin bulunduğun terminale gelmeden önce hiç yemek molası vermemiş olabilir veya senin varacağın yerden yarım saat önce mola verir ; delirirsin ''şurda ne kadar yol kaldı ; ne molası bu'' diye ama sen indikten sonra 4 saat daha yol gidecektir.

mesela antalya - izmir arasında denizli'ye 20 kilometre varken yarım saat mola verir ; denizli'de ineceksen söversin ama denizli'den sonra araba en az 3.5 saat daha yol gidecektir. denizli'den sonra nazilli ve aydın terminallerinde sadece indi bindi yapar. 4 saatten fazla yol gidecekler için o yemek molası.

Ne kadar tahammülsüz insanlar olduk yahu.

1-Trafik denetlemeleri ya da kuralları diyelim, arabayı kullanan adam da bi çalışan, sen yerinden en az 4 saat kalkmadan çalışabiliyo musun ? Ya da o adamın dikkatinin dağılıp kaza yapmasını ister misin ?

2-İhtiyaç, evet gerçekten ihtiyaç o mola verilir kardeşim, lazımdır ve verilir.

ihtiyaç molası o kimi yer kimi sigara içer kimi telefon eder kimi içer kimi de sıçar.

edit: içer demişim işer olacak o

Para, mola verdikleri tesisten komisyon alıyorlar.

90'ların sonu 2000'lerin başı oluyor galiba sorduğun dönem.

çarkıfelek'in karşısında turnike vardı ve bunlar karşılıklı olarak haberlerden sonra başlayıp bütün akşam devam ederlerdi. sonra turnike'ye rtük'ten yasak geldi.ekonomik kriz nedeniyle 2000-2001 gibi dizi piyasası yerlerdeydi o dönem.

maraton programı ekrandaki en baba futbol programıydı. maç sonu tartışmalı pozisyonlar için ''akşam maraton'da izleriz , erman hoca bakalım ne diyecek?'' denilirdi.

yerli dizi olarak süper baba , mahallenin muhtarları , sıcak saatler , deli yürek , yeditepe istanbul , kaygısızlar , ikinci bahar , yılan hikayesi , çakırlı kurtlar vadisi en çok izlenen dizilerdi.

yabancı dizilerden mavi ay , cesur ve güzel , yalan rüzgarı vardı. bunlar daha çok 90'ların başı ve ortaları gibi oluyor.

laf lafı açıyor ( cem özer) ; gece kuşu , televizyon çocuğu , zaga (okan bayülgen ve televizyonda sigara içtiği yıllar ) ; beyaz show (uzun saçlı beyaz - tek konuk - değişik stüdyo tasarımı) popüler talk show'lardı.

çocuklar için tsubasa ve cine 5'te şifresiz yayınlanan tsubasa benzeri çizgi film ( benjamin'di esas oğlanın adı ) vardı. power rangers en çok tutulan tutulan yabancı çocuk dizisiydi. gündüz kuşağında hugo ve street fighter gibi yayına telefonla bağlanıp oynanan oyunlar vardı.

cine 5 piyasadaki bütün yeni filmleri sinemadan hemen sonra yayınlardı. milli maçlara da el attılar euro 96 elemelerindeki deplasmandaki isviçre maçını yayınlayacaklardı. başbakanlık el attıydı olaya milli maç şifreli kanalda verilemez diye.

beyaz'ın sunduğu yarışma, aileler yarışıyor ve ruhsar. üvey baba ve küçük besleme. bücür cadı.

7'den 70'e vardi baris manco'nun. diyar diyar gezerdi.

fırtınalar - dizi
kara melek - dizi
mustafa sandalın arabalı şarkısı vardı.. 93 de mahsun kırmızıgül gs nin m u zaferi dolayısıyla dandik bi şarkı coverlamıştı
hugo vardı..
gece kuşu by okan bayulgen.

ilk aklıma gelen filmler;
beter böcek
hayalet avcıları
polis akademisi
geleceğe dönüş (şimdi görsem gene oturur izlerim)
hayalet

kızların ayıla bayıla izlediği diziler vardı;
evimiz hollywood'da (beverly hills)
ilk öpücük
sabrina

sınıf savaşı nedeniyle biz gitmiştik.

a sınıfı b sınıfı ile toplu olarak kavga ediyor filan işte.

2)sınıfın malına zarar verilmesi olabilir

1- orta okulda bi arkadaş porno dergi getirmişti sınıfa. dergiye bakanlar da gitmişti disipline:)

2- en basitinden sınav yapmak isteyen öğretmene zorluk çıkarmak, sınavı engellemeye çalışmak.

toplu okuldan kaçış.

sınav sorularını dağıtırken,kağıtları hocadan alıp A-B-C diye farklı sorular olan kağıtları,sırayla dağıtmak yerine;sıranın tamamına aynı grup kağıt vermek, ve hocanın da bunu fark etmesiyle kağıtları dağıtan 4 kişi 1 hafta okuldan uzaklaştırılabilir.tabi bu olacaktı ki,hocamız bayan olduğu için zamanın parasıyla 50 tllik çiçek yaptırılır ve hoca kararından caydırılır.

2-) 3 şube birden yaklaşık 80-85 kişi filan yapıyor ; okulun basketbol maçı için 1.dersten sonra kaçmıştık. tam kapıdan çıkarken müdür arabasıyla okula geliyordu. arabayla kovaladı. savunma dilekçesi , velilerin okula çağırılması gibi şeyler oldu. veliler de okul müdürünün eski öğrencileri olduğu için iş 1970'lerdeki öğrenci yaramazlıklarına kadar gitti. müdür en sonunda pes etti.

1-) hoca tahtada yazı yazarken sınıfta meksika dalgası yapmıştık. aniden sınıfa dönünce 6 kişiyi kollar havada kendileri ayakta yakaladı. meksika dalgasının ne olduğunu anlatamayınca disipline verdi. çiçek , özür filan derken affetti bizi.

bunların dışında okul içinde kavga , okul içinde hırsızlık , hocaların arabalarını çizerken yakalanmak gibi şeyler olabilir.

bizde duvar yıkmaktak gitmiştik. amk ne malmışız...

bağış adı altında zorla para toplanıyordu bir şey için. sınıfça para vermeyi reddettik, bunun adı isyankarlıktır, emre itaatsizliktir diye disipline verileceksiniz diye korkutulduk müdürün odasına toplanıp. sonra da seve seve verdik parayı.

Neyi konuşacaksın ki? Sesi kapa şikayet var diyecek. Tamam abi sorry diyip kapatacaksın.

polise kafa tutarsan kolundan tutup götürüverirler haberin olsun. "haklar" amerikan filmlerinde olur. türkiyede avukat bile tutamadan bir hafta nezarete atabiliyorlar, ne hakkından bahsediyorsun. polis gelirse çok özür dileriz abi falan demezsen, hak falan dinlemezler ne isterlerse onu yaparlar.

bunlar hep project x gibi filmlerin etkileri.

Bizim başımıza geldi bu, bi keresinde, ev hücre evi gibiydi, içerisi leş gibi kokuyordu, abartmıyorum ahır gibi daireydi mis gibi apartmanın ortasında. Hayyyyyyvan gibi sarhoş 4 arkadaştık, içerideki masada abartısız 15-20 tane 70'lik şişe vardı önceden içilenler falan. Kapı çaldı, şikayet var falan dedi, sarhoş arkadaşlardan biri ağlamaya başladı, kimlikleri getirin dedi eleman, kabahatler kanununa göre ceza yazmamız lazım dedi, abi etme öğrenciyiz söz ışığı bile yakmicaz dedik, kesmediler :) Babacan bi herif gelirse sıkıntı olmuyor.

Kusura bakmayın, biraz abartmışız öğrenciyiz genciz. Sessiz olucaz dersen muhtemelen şeytmezler. Ama ceza kesebilirler de. Senin herhangi bir hakkın yok. Polis eğer içeride ses duymazsa zaten kapıyı hiç çalmıyor, yani öyle 'şikaet etmişler ama ses yapmadık ki biz..' diyemiyosun. Polise mukavemet göstermen de ayrı bir suç, sesten değil ondan ceza keserler eğer mevzu çıkarırsan ki sonuçları daha ağır olur.

polis gelir ''gençler sessiz olun'' der gider. bu en iyi ihtimal.

polis geldiğinde polisin geldiğini duyan komşu da gelir. ''şikayetçiyiz bunlardan'' der. hep beraber ifadeye gidersiniz karakola , gece zehir olur.

polis geldiğinde polisin geldiğini duyan komşu da gelir. komşu ''şikayetçiyiz , eve kızlar mızlar geliyor ; ne yaptıkları belli değil ; her türlü pislik var bunlarda ; ot mot da çekiyordur bunlar memur bey'' der. yine karakolluk olursunuz. bu olaydan 1hafta sonra birinizin ailesinin ziyarete geleceği tutar ; komşunun biri çıkar ''sizin çocuklar şöyle adi böyle pislik'' diye laf eder ; aileyle papaz olursunuz.

polis geldiğinde ''gençler şikayet var ; sessiz olun'' der. özür dilersiniz , polis gider. gürültüye devam edersiniz ; komşulardan biri psikopattır. ertesi gün 3.sayfa haberi olursunuz.

o yüzden gece insaflı bir saatte gürültüyü en aza indirmek daha hayırlı olur.

parti yaptığımız apartmanın girişine polis geldi, yabancı arkadaşlar vardı, inip bokunu yiyim abi muhabbeti çekmişler.

kısaca polis geldikten sonra, sesini kısacaksınız, özür dileyeceksiniz. Hatta işi sağlama alıp komşularınızdan sözlü ya da yazılı olarak özür dileyin

Alkollü araba kullanmaktan kurtarır belki ama polise zorluk çıkarmaktan ceza alabilir.

yapılabilir. ama arada polis tartaklar falan, onun garantrisi yok.

ece erken bu şekilde yırttı zaten.

roket+1

ama polis döver lan bu sefer, bizim polisten bahsediyoruz abi, NYPD diil :D

Evet bu aslında yaygın bir kaçış yolu, böyle bir durumda sizden kan alamazlar ama bir rapor ile doktorun görüşünü soruyorlar, alkol durumu vs hakkında dışarıdan gözlenebilen bir sarhoşluk durumu var mı gibi... Sonrası net değil tabi.

Aferin, bunu dusunup yazana madalya takmak lazim.

Ise yaramaz. Neden derseniz polis sizi durdurdugunda ufletemiyorsa her saat basina su an hatirlamadim bir miktarda promil ekleniyor etkisinin gececegi gerekcesiyle.

Bu yolu izlerseniz polis sizi durdurdugunda 0 promil alkollu bile olsaniz sirf zaman isledigi icin yasal sinirin uzerinde alkollu sayilirsiniz yasalar karsisinda.

abicim bildiğim kadarıyla saat başı 15 promil ekleniyor hastaneye, adli tıpa vs. gitmeyi istediğinizde. 9 saat için sözkonusu durum geçerli midir bilmiyorum. bahsettiğiniz olayı ben de duymuştum zamanında ama polise zorluk çıkarmaktan ceza alabileceğimi söyledikleri için vazgeçtim. şu ana kadar bu durumdan çevrilmedim neyse ki ama çevrilirsem ne yaparım bilmiyorum.

@dehri eğer polis tartaklarsa, aklı başında her insan o polisin hayatını kaydırabilir eğer arbedede değilseniz. tekrar ediyorum eğer bir protesto vs. gibi bir durumun içinde değilseniz ve polis vs siz iseniz o polisin hayatı kayar doğru adımları atmanız şartıyla.

promil falan ekleme söz konusu değil. alkol almamış adama ne promili ekleyeceksiniz kanıtı var mı?
avukatları olan insanların bildiği bir kaçış yönetimidir. ve türkiyede tıkır tıkır çalışmaktadır.

böyle bir durumda doktor ''hastanın nefesinden alkol kokusu alınıyor ; konuşmasında bazı kelimeler anlaşılamamakta ; yürürken düz bir hat üzerinde yürüyememekte. hasta alkolmetreyi üflemeyi reddetti. hastanın fiziksel muayenesine göre alkollü olabileceği belirlendi. daha kesin tanı için hastanın kanından alkol derecesinin belirlenmesi önerilir.'' der. savcı da bunu bilirkişi raporu olarak kabul eder. o geceyi nezarette geçirirsin ; ertesi gün mahkemeye çıkarsın. polise zorluk çıkarma ; alkollü araç kullanma ; hatta işin içine ''alkollüsün hatırlamıyorsun'' mazeretiyle görevli memura hakaret filan da girer. o iş yaş ; olmaz.

doğru olma payı yok gibi. polisin zor kullanma yetkisi varmış.

“Sürücünün trafik zabıtasına ölçüm yaptırmaması nedeniyle götürüldüğü sağlık kuruluşunda alkol ölçüm cihazına üflememesi veya kan vermemesi ve polise direniş göstermesi durumunda 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 16 ncı maddesinde yer alan ‘Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir’ hükmü gereğince şahsın mukavemetini kıracak ölçüde ve bu amaca yönelik olarak zor kullanılabilmekte, şahsın mukavemeti Türk Ceza Kanunu’nun ‘Görevi yaptırmamak için direnme’ başlıklı 26. yer alan yoğunlukta olması durumunda şahıs, hakkında adli işlem yapılarak Cumhuriyet Başsavcılıkları’na sevk edilmektedir.”

ayrıca diyelim ki doğruluk payı var. ben emniyet amiri olsam, ve benim görevlendirdiğim denetim ekibine bu şekilde zorluk çıkaran, ali-cengiz yapan olsa, ekibimin arkasında durup ilgili şahsın başına musallat ederim. evinin işyerinin oraya açarım her gün tezgahı. allahın günü çevririm. kemerden yazarım, telefondan yazarım, zincirden yazarım, ne bileyim işte, yazarım oğlu yazarım. o kitabına uydurup paçayı sıyırıyorsa, ben de kitabına uydurup icabına bakarım, dokunmadan sikerim.

Ozet:

Daha once hatirlayamadigim orani buldum. Saat basina 15 promol ekleniyor. Yani polis durdurdugunda 0 promil bile olsaniz 4 saat gectigi anda ehliyeti kaptiriyorsunuz. "Alkol almamis adama ne ekleyeceksiniz kaniti var mi" diyen arkadas hangi ulkede yasiyor merak ediyorum.

Genis ozet:

"Olaydan yaklaşık 6.30 saat sonra 48 promil alkollü olduğu tespit edilen sanığın yerleşmiş Adli Tıp Kurumu uygulamalarına göre alkol oranın her saat %15 oranında azalacağı ve bu oran dikkate alındığında kaza anında 138 promil alkolle tekabül edeceğinin anlaşılması karşısında olayın sanığın savunmalarında belirttiği nedenlerle değil aldığı alkol nedeniyle olduğunun kabulünde zorunluluk bulunmasına karşın yazılı şekilde karar verilerek sanığın eyleminde bilinçli taksirin koşullarının oluştuğunun gözetilmemesi kanuna aykırı, katılan vekilinin ve Mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olup....

teşekkürler, hiç yeltenmemek lazım, en azından bizim memurlar döve döve üfletir herhalde.

Memurdan korktuğundan değil, köpek gibi geberip başkalarını da öldürmekten korktuğundan yeltenmemek lazım. Teker teker yeryüzünden silinse böyleleri sorun değil de, diğer insanlara yazık oluyor işte.

0 promilin üzerinde çıkarsa mantıken ekleyebilirler çünkü adam belli ki alkollü kaç saat geçtiyse o kadar promil eklenebilir ama 0 promil çıkan bir adama "4 saat geçti sen 60 promilliydin o zaman" diye ehliyetine el konulamaz. yasal bir dayanağı yok. adam alkol almadıysa bunun aksi kanıtlanmadıkça o kişi alkollüydü denilemez.
yukarıda anlatılan durum da daha önce çok kez yaşanmış ve türkiyede tıkır tıkır çalışan bir kaçış yönetimidir.

trafik polisi olarak konuşuyorum iyi dinleyin.
birincisi doktorun senden kan alma yetkisi yok doğru. ama üflemediğin veya kan vermek istemediğin takdirde kanaat bildirebilir. örneğin hafif-orta-yüksek şeklinde. kanunen orta veya yüksek demesi ehliyetin alınması için yeterli.
ikincisi -ki ben ankaradayım ve çoğunlukla başıma geldiği ve yaptığım için söylüyorum- birinci seçenekte de belirttiğim gibi doktor kannat belirteBİLİR. belirtir demiyorum. belirtmeyebilir kannat. böyle durumda trafik polisi sadece durumu anlatan bir tek tutanak karşılığında sürücünün ehliyetini alarak psiko teknik değerlendirmeye gönderebilir. burda amaç sürücünün trafik güvenliğinden sorumlu kolluk kuvvetlerine zorluk çıkarması değil, onlara bu direnişi sergileyen bir kişinin diğer sürücülere daha fazla zorluk çıkartabileceği içindir. bu durumda ehliyet 6ay ile 2 yıl arasında verilmez ve 3. kez alkolden alınmış gibi psiko teknik testler ve eğitimden geçersiniz. çok zorda kalmadıkça pek tercih etmem çünkü o adam bi daha iflah olmaz, topluma kazandırılması epey zaman alıyor.

Bir diğer husuta alkolden 0(sıfır) çıktığında üzerine geçen zaman eklenmez. çünkü olmayan bişeye ekleme yapılmaz.
başaka diğer husus ise polisler kimseye kolay kolay kafayı takmaz arahat olun. onun deerdi mesai saatini bitirip evine gitmektir. yani üflemedin diye sana düşman olmaz. tabi sen olayı kişiselleştirip o polisi çileden çıkarmadığın sürece.
Size söyleceğim en iyi tavsiye durumunuzu açıkça ve samimi bi şekilde söyleyin. eğer ona rağmen yapmayı kafaya koyduysa bu tür olaylara kalkışmak zaman kaybından başka işe yaramaz.
Ece erken olayına gelince medyatik bi olmasından ötürü doktor kanaat belirtmemiş, işlemi yapan arkadaşlarda olaya çekingen yaklaştıkları için birazda acemilik tabi kurtarmıştır. benimde ece erkenden farkım yok derseniz siz bilirsiniz tabi.

basketball diaries

billy elliot

un prophete kesinlikle. tam dediğin sınıfa giriyor ve aşırı iyi bir film.

city of god olur mu ?

un prophete dışındakileri izledim

Dangerous Minds

belki men who stare at goats da olur

shine geldi aklıma...

Umudunu Kaybetme

başka?

spor ve irkcilik
spor ve politika
spor ve mafya
spor ve cinsiyetcilik
spor ve etnisite
spor ve din
spor ve beden politikalari
spor ve erkeklik
spor ve eşcinsellik


bu konularda dosya acan spor dergisi olsa negzel olur.

şampiyonalarda kupa kaldırma geleneğinin başlangıcı anlatılabilir (1958 dünya kupası) .

atmacaged'in önerilerinden spor ve mafya ilişkisinde kolombiyalı escobar'ın hikayesi anlatılabiir. maradona-napoli-italyan mafyası ve maradona'nın napoli'den ayrılışıyla ilgili bir hikaye de vardı yanlış hatırlamıyorsam.

mahalle futbolu ; kuralları , çocukların o dönemin yıldızlarını bağıra bağıra oynaması , oyunu kötü olan çocuğun genelde kaleci yapıldığı , kaleci-oyuncu geleneği gibi örneklerle süslenebilir. hatta sonunda mahalle futbolunun dahi oynayacak alan bulunamamasından dolayı endüstriyel futbola teslim olduğu , artık halı sahalarda hünerlerin sergilendiği anlatılıp bir sonraki sayıda halı saha kültüründen bahsedilir.

edit: yorumlar için çok teşekkürler arkadaşlar da sadece futbol'u baz alarak değil de genelde futbol dışı sporları düşünerek önerebilirseniz sevinirim.

tarihe karışmış sporlar

spor ve sinema. dünya'da ve türkiye'de sporun sinemada kullanımıyla ilgili örnekler.

türkiyede voleybol, futbol, basketbol, hentbolun gelişim süreci v.s

öncelikle puhahaha. mümkün değil panpa alamazsın. sayılı onlar. psikiyatristin yazmamasının sebebi, kabaca o ilaçların uyuşturucu olması ve bağımlılık yapması. bi de mesela ilaçlar, normal insanları haliyle tedavi etmiyor. hatta ters etki yapıyo. sen normalsen sana x maddesi versek nolur sen de x fazlalığı olur. mantıken böyle. adam doktor 6+4=10 sene okumuş psikiyatrist olmuş. ama sen her şeyi herkesten daha iyi biliyosun tabi. sonuçta ekşi sözlük yazarısın.

alamazsın. çünkü çok sıkı denetleniyor evet. ama mümkün diyorsan gir sor sırayla eczanelere bakalım ne dicekler :)

sana gerekli görmediğinden yazmıyor olabilir mi? yoksa gayet de yazıyorlar ihtiyacı olanlara.

o reçetenin bir nüshası eczanede bir nüshası hastanede bir nüshası da sağlık müdürlüğünde oluyor. seri numaraları oluyor. eczanedeki ilaç sayımları , eksikler , reçetelerin sgk'dan karşılanması filan derken iş uzar gider. eczacı bence ''ben sana 40 lira vereyim bir daha görünme buralarda'' de.r

Her hastaliga ilaç verilmiyor. Organik bozukluğa yatkin durumlara veriliyor genelde. Kaldi ki son prof ilaç vermemiş :D


kırmızı reçete uluslararası, yeşil yurtiçi denetime tabi.
Eczaci 20tl kar için, hem kacakci, hem malpraktis yapmaz sanirim:)
yakalanirsa.yillarca hapis cezasi alir

elektriğin kesilmeyip 30 ay boyunca kullanılmasının sebebi ; elektriği kesmeye gelen ekibin bir türlü apartman kapısını açtıramaması olabilir ; kesilmiştir mührü bozup kullanmaya devam etmişlerdir. yönetmelikte bildiğim kadarıyla 2 dönem üst üste elektrik borcu ödenmezse elektriğin kesileceği yazıyor.

icra o eve gönderilmiştir ; çünkü abone babanın üstüne olduğu için kuruma göre siz orada oturuyorsunuz. o yüzden sizin elinize hiç geçmemiştir.

kiracılar aboneliği üstüne almadığı sürece abonelik ev sahibinindir ama evi satınca abonelik yeni ev sahibine geçer ama eski borçlar onu ilgilendirmez.

borçları taksite bölüyorlar karşılıklı anlaşıldığında ama icraya verilince öyle bir şey söz konusu olmuyor diye biliyorum ; ancak o miktarı ödeyemeyeceğini belgelersen bir ihtimal taksit yapılabilir belki.

eğer o dönem o evde kiracının oturduğunu kanıtlayabilirseniz ; kontratla mesela ; bu bedeli ödedikten sonra kiracıya alacak davası açarsınız. neticede bütün dava masrafları , elektrik borcu o kiracıya kalır ; siz de bu işten kurtulursunuz.

350 liralık faturanın 30 aya ait olması ilginç. hiç mi buzdolabı , çamaşır makinesi çalıştırmadılar ki ? aylık 10 lira elektrik parası mı olur ? bir de o dönem devalüasyon olduydu , ekonomi rezaletti.

avukat değilim de bu elektrik işleriyle azıcık iç içeyim.

uyu bence, bu kafayla çalışsan da verimsiz olcak. en iyisi uykunun tadını çıkar. sabah da erken kalk ve temizliğini yap.

tekrar uyuma, ayıl bitirmen gereken şeyleri bitir. annenler geldiği zaman 3 gün boyunca uyumayacak değilsin nasıl olsa.

bir işi bir kere ertelersen sürekli ertelebileyeceğini düşünürsün o yüzden çok ciddi anlamda yorgun değilsen yavaş yavaş da olsa işlerini halletmeye çalış derim.

en azından biraz çalış/göz gezdir, bir başlangıç yap
sakın hiç çalışmadan uyuma.

temizlik çok önemli değil, ikinci planda olmalı şu anda.

elinde kovayla , bezle , süpürgeyle temizlik yapmana gerek yok. dağınıklıkları topla , mutfak tezgahı derli toplu olsun yeter. çünkü bal döküp yalanacak hale getirsen bile o temizlik beğenilmeyecek baştan temizlenecek. geceden toparla ama evi ; sabah yetişemeyebilirsin.

evi topla, ders çalış, uyu. az da olsa o huzurlu uykunun tadına varamicaksın.

şimdi evi temizle, çöpleri möpleri at hep. (annen temizliğe geliyo da kadının yüreğine inmesin yani) toparla sen etrafı.
sonra yat uyu.
sabah erken geliyolarmış zaten. onlar gelince uyanırsın.
sınava çok var çalışırsın..

(bkz: çoğunluk)

izlemediysen: bir zamanlar anadolu'da

toprağın çocukları
celal tan ve ailesinin asiri acikli hikayesi

karanlıktakiler

diğer iki onur ünlü'yü de ben söyliyeyim;

polis
beş şehir

kac para kac

İşinize yarayabilir.

www.psikolojikdanisma.net

tus'a giriyorsun.
adli tıp yazıyorsun.
asistanlık bitiminde tez yazıp uzman oluyorsun. tıpkı diğer bölümlerdeki gibi.
adli tıp bölümü olan tıp fakültelerinde ya da tıp fakültesi hastanelerinde. (nasıl deniyorsa.)
bunu onun senden iyi bilmesi gerekir.

4 yıl uzmanlık eğitimi alacak. üniversite hastanelerinde açılıyor adli tıp asistanlığı kadrosu. bir de yine tus sonucuna göre istanbul adli tıp kurumu kadro açıyor. adli tıp kurumu'na giderse adalet bakanlığı mı yoksa sağlık bakanlığı bünyesinde mi çalışmış oluyor ondan emin değilim ama adalet bakanlığı bünyesinde çalışıyor olması lazım. bunların mecburi hizmet süreleri farklı.

fakülteye yeni başlayan bir cengaver ise dizilerden filmlerden görüp heves etmiştir. stajını alıp kanlı canlı otopsi görmesi lazım en azından kesin karar verebilmesi için.

diyet yapan panda çok doğru söylüyor. bana da biraz özenmiş, heves tmiş gibi geldi. kafasına gerçekten koymuş olsa sormazdı bile.

Cevaplar için çok teşekkürler. Yazmayı unutmuşum bunu isteyen henüz Lise 2. sınıf öğrencisi bir genç kız. İnternetten ameliyat videoları filan izliyormuş kendisi. Yaklaşık 2.5 aydır o grubun derslerine giriyorum ve aşırı hırsı haricinde herhangi bir psikolojik rahatsızlığını da görmedim. 11 yıl önce ben lise 2. sınıfta iken kimse bizimle bu kadar çok ilgilenmiyordu, şimdiki gençler çok şanslılar. Hem aileleri hem de biz öğretmenleri onlara karşı çok ilgiliyiz. Birçoğu hedefini şimdiden koymuş; mesela hepsi anadolu lisesi öğrencisi olan bu gruptan birisi adli tıp uzmanı, birisi diş hekimi, birisini genetik mühendisi, bir diğeri de mütercim tercüman olmak istiyor.

Gençlik işte...

eski acik sari desene

benim ali sami yen'im
www.youtube.com

galatasaray 100.yıl unutulmaz maçlar belgeseli var.

ben yaptırdığımda sgk karşılamadı. "babayı alırsın" dediler. paşa paşa verdik parayı.

ama çok eneteresandır ki, gözlük parasını karşılıyor. garip.

gözlük ihtiyaçtır. gözlük bir nevi protezdir. gözlük olmadan işinizi göremezsiniz. lazer yaptıracak kadar keyfiyet içindeyseniz bunu bizim paramızla yapmanız sizi inanıyorsanız diğer tarafta hiç rahat bırakmayacaktır. bilginiz olsun!

yaw gozluk de cami 2 3 4 senede bi degisiyo falan. uzun vade'de daha buyuk masraf bence.

peki ortalama lazer fiatlari nedir ki?
1700-2800 arasi dediler bi yerden mesela. yonteme gore.
ok mi bu fiat? kardesimle beraber yaptirsak iskonto olur mu?

insan sağlığını olumlu etkileyen, daha iyi yerlere gelmesini sağlayan her şey tıbbi ihtiyaçtır.. artık en boktan tıp fakültesi hastanesinde bile benim bildiğim lazerle göz ameliyatı ihtiyaç halinde yapılıyor.. o dediğin fiyatlar özel göz hastanelerinde geçerli fiyatlar.. ilk işin gidip bir göz doktorundan randevu al.. gözü hangi yöntemle daha sağlıklı tutabileceğini öğren..

lazer ameliyatı acil değil ; tamamen gözlük kullanımını sevmediğimizden dolayı kendi istek ve arzumuzla başvurduğumuz bir yöntem. daha ucuz bir alternatif tedavi varsa devlet her zaman onu karşılar ; bu durumda gözlük oluyor bu tedavi şekli.

lazer fiyatları genelde tahmini 1000-1500 civarında oluyor , bazı yerlerde dolara endeksleyip 1000 dolar gibi bir fiyat çıkartabiliyorlar ama 2800 abartı olmuş zaten öncesinde lazere uygunluk açısından gözlerin bir takım testlerden geçecek ; lazere uygun bulunmayabilirsin.

inter ?

inter

www.goal.com

2009-2010

mourinho'nun inter'i cl şampiyonu yaptığı kadroda vardı.

(bkz: f.c internazionale)

bir an eto'nun mourinho'nun hocası olduğunu okudum. asıl haber bu olmalıydı.

ohannesburg! ben ibra olayını tamamen unutmuşum :D

susam sokağı

atlı karınca mıydı neydi bi çocuk dizisi vardı güney amerika dolaylarından. o olabilir mi acaba?

şöyle bir şey: www.dailymotion.com

kibritsuyu +1

ordaki akülü arabalara halen gıcığımdır ; çok istedim almadılar.

1-susam sokağı değil. ama sanki susam sokağı içinde bazı bölümler olurdu onun içinde olabilir.

2-atlı karınca olabilir ama video yeterli gelmedi

sanki bi zengin piçin akülü arabası vardı sonra zenciye de alınıyordu o sahneyi bi bulsam hayatımda baya bişey düzene girecek:)

tahminlere devam edersek:)

ewt ya akülü araba benim de aklımdadır.. o dönem az içimiz gitmiyordu arabaya..

hayal meyal böyle birşey hatırlıyorum bende. dediğin gibi zengin çocugun akülü arabası vardı. bu zenci çocuğun babasıda piyango bileti satıyordu sanki birgün satamadığı biletleri kendi alıyordu büyük ikramiyede o biletlerden birine vuruyordu sonrada oğluna akülü araba alıyordu. aklımda böyle birşey kalmış ama başka bi yerden oladabilir tabi

dostlar hatıladıysanız video da önemli değil anlatırsanız da yeter.

ne oldu da zenvi çocuk siyah akülü arabaya bindi.
diğer beyaz zengini kıskandığımı hatırlıyorum. orada siyahın ve beyazın babalarının da sahneleri vardı.

bu hikayeyi anlatın hepinizi bırakacağım soru sormayacağım.

bu arada @banx iyi gidiyorsun devam et:)

efsane yarış sahnesiyle anılarınızı tazelemek isterim efendim

www.youtube.com

Jaime Pahilio (şişman cocuk), Sirilo Riviera (zengin kıza aşık zenci velet), Maria Juakina (bkz: maria huakina) (şımarık zengin kız)..banx bilmiş zaten o dizinin adi atlikarınca (orijinal adı Carrossel)

hatta kötü kalite de olsa,introsu asagidaki sekildeydi
www.youtube.com

@diyet yapan panda
@egemen
ve diğer herkes muhteşemdiniz.

lan bi kere neden porsche 911 hastası olduğumu buldum.

asıl önemlisi bu olay rüya olmaktan çıktı ve artık rahatım. şaka gelmesin cidden öyle.

evet piyango biletinden çıkan para ile bebeye akülü araba alıyorlardı zengin çocuk fakiri çekemiyor vites kutusunu oynayıp bozuyordu videodaki tulumluda tamir ediyordu yarışın bir yerinde vites problemi çıkıyordu ve adam bu vites kutusunu sandvich yapıp yiyecem diyordu. 2:35 de bunu söylüyordu resmen hafızama kazınmış bir sahneydi.

aslı. 'han ne ya'

Aslı. Böyle daha güzel.

ebcet hesabına bakarım aslıhan daha kısmetliyse aslıhan derim kendi aslı desin sonra. :P

aslıhan pasaj hem. insan değil gibi

aslı. aslıhan olunca zamanla o isim söylenirken aslan'a evrimleşiyor ; sonra geliyor yılışığın birisi aslanım , koçum demeye başlıyor ; baktı pas alamadı ''hoşuna gitmediyse çiceğim , böceğim diyeyim '' diye yavşamaya başlıyor. aslı iyidir.

aslıhan riskli. biri ard arda çağırınca aslan'a döner o iş.

hadi oğuzhan emirhan, ömerhan neyse de aslıhan nedir ya? Resmen soğuma sebebi

fakat aslı çok şirin,, yerim.
edit:şimdi ismi aslıhan olanlar kızmasın. ''bana göre'' gerçek bu :)

aslıhan. han soyundan. daha manalı geliyor bana.

aslıhan daha iyi, isim koyarken çocuğun ilkokul yıllarındaki alay edilme oranlarını düşünün. örn: aslı götü paslı

aslı.
kulağa daha iyi görünüyor, diğeri bolu beyi gibi.

aslı.

aslıhan çok demode ve gereksiz şekilde oryantalist.

aslı. sade. sıcak. asil.

en yakın arkadaşımın adı ama çoğu kişi aslı der.

aslı iyidir. aslıhan hem hanlı olmasından kötü hem de aslan gibi telaffuz edilir, olmaz.

aslı.

Teşekkürler arkadaşlar. El birliği ile Aslıhan'ı öldürdük. :)

KESİNLİKLE ASLIHAN.
ASIL ASİL DURAN BU!

TANIDIĞIM TANIMADIĞIM TÜM ASLILAR YOLLUYDU.

www.youtube.com bu değil dimi ?

öncelikle: sadece psy 101 almış bir felsefe öğrencisiyim.

intrasellar. intracellular. existing, occurring, or functioning within a cell.

macro-adenom. adenom veya adenoma bezsel kökenli (orijinli) olan veya bezsel bir yapıda meydana gelen iyicil (benign) tümörmüş. adrenal, hipofiz, tiroid bezlerde bulunabiliyormuş. beyninde dendiğine göre annenizin hipofizinde sanırım.

denmiş ki:
"although these growths are benign, over time they may progress to become malignant."

iyicil bir tümor olmasına rağmen, kötücül gelişebilirlermiş. bu nedenle iyicil olmasına karşın alınması gerektiği söylenmiş sanırım.

geçmiş olsun. şifalar.

hipofiz bezinin alt kısmında 2.6 cm'lik bir kitle oluşmuş. adenomlar genelde iyi huyludur ama bunlar büyüdüklerinde beyinde etrafındaki yerlere baskı yaptığı için baş ağrısından görme kaybına kadar giden bir tablo yaratıyorlar ; teyzedeki göz sorunu da o bölgedeki görme sinirlerine bu kitlenin bası uygulamasından kaynaklanıyor. ayrıca çeşitli hormon bozuklukları da cabası. makro olmasının sebebi 1 cm'nin üstüne makro deniliyor eğer daha küçük olsaydı mikro olacaktı ilaç tedavisi uygularlardı ; ama 1 cm'nin üstü ameliyat. geçmiş olsun.

www.google.com.tr

90 sonrası istanbul'un arka sokaklarını anlatan tarzda filmler gece,melek ve bizim çocuklar ; gemide ; lalelide bir azize ; tabutta röveşata gibi filmlerden bahsedebilirsin. gemide ve lalelide bir azize'nin birbirine paralel hikayelere sahip olmasıyla o zamana kadar alışık olunmayan bir tarza sahip olduklarından bahsedebilirsin. bazı otoritelerin eşkıya filmini düşüşe geçen türk sinemasının dönüm noktası kabul ettiğinden bahsedebilirsin. 70'li yada 80'li yıllardaki albüm tanıtımı şeklindeki film müziklerinin yerine soundtrack'lerin yerleştiğinden bahsedebilirsin. baba zula'dan , erkan oğur'dan , uzay heparı'dan bahsedebilirsin. sonra da 2000'li yıllardan derviş zaim , fatih akın , nuri bilge ceylan'dan bahsedebilirsin. nuri bilge ceylan'ın çok görsellik ve az replikli film özelliğinden bahsedebilirsin. berlin ve cannes film festivallerindeki ödüllerden bahsedebilirsin.

defans yapman istenmiyoki. görev yerin var. orda kal gidip kendi ceza sahandan top çıkarma :) hele de başlarda yapman gereken basit pasları atıp, şutlarının kaleyi bulması. belli bi mantık yok zaten de önerebileceklerim bunlar.

aslinda belli bir mantik var. her takimin kendi default stratejisi var. top cevirme, hizli kontraatak, uzun top gibi.

oynadigin takimin taktik anlayisi neyse ona gore oynaman gerekiyor.

ornegin top cevirmeyse istersen 2 gol 2 asist yap, basarili pas yuzden dusukse ve yeterince pas yapmadiysan belki macin adami secilirsin ama teknik drektorun gozune giremezsin.

oynadigin mevkiye sadik kalman da onemli. defansa gelmen top kapma adina iyi olur ama hizli cikma konusunda ilerde eksik biraktigin icin takimini dezavantajdir mesela.

tavsiyem otomatik hareketi acik birak, l1 sanirim, basili tuttugunda oyuncu otomatik hareket yapiyor, kendi bolgende press uygula, ayaginda cok top tutma surekli pas alisverisleriyle topu ileri tasi. bol bol pas ver, bos alana kac. top kesinlikle kaptirma.

Bir de ben ofansif ortasaha seçtim ama bu adam defansif ortasahada oynatıyor. hem de kanatta. n'apabilirim? t.direktörle konuşma gibi bi' seçeneğim yoktur herhalde?

oyle bir durum yok malesef.

forvet secip dm oynadigim bile oldu. veya am secip sol bek oynamisimdir kimi zaman. takimin durumuna gore ayarlaniyor.

takimla sozlesme yapmadan once oynayabilecegin mevkiileri gosteriyor sozlesme ekraninda. ordan kendine uygun mevkiler olan takimlari secebilirsin.

ilk sezonda ilk maçlarda oynayacaksın ama teknik direktör üst üste 2-3 maç seni beğenmeyince seni takıma almayacak sonra 18'in dışında kalacaksın , ilk sezonun ilk yarısı genelde hazırlık maçlarında oynayacaksın. sonra istenilen şeyleri yaptıkça takıma alacak seni. takım galipse seni 60. dakikada oyundan çıkartıp çift ön liberoya dönecek ; sonra takım gol yiyecek sen sinir olacaksın. karşında isterse gharnetova olsun ; barcelona gibi pas yapan defans oyuncuları varken senin defasındakiler top çevirirken topu kaptırıp gol yiyeceksiniz. ama sınavın filan varsa hiç bulaşma oyuna ; oyuncun geliştikçe hırs yapıyorsun.

doğru mu anladım?
hastalığın ne olduğunu bilmiyorsunuz ama olduğundan şüpheleniyorsunuz :/

Beyindeki bir incinme nedeniyle, yazılı ya da basılı bir şeyi anlayamamak. Aleksi, bir tür sözcük körlüğüdür.

Bazı hastalar sadece okudukları kimi sözcükleri, bazıları ise bütün sözcükleri anlayamazlar. Matematik simgelerinin anlaşılamaması durumu ise akalkulia adını alır. Bu durum ve müzik notalarının da okunmaması hali çok defa, aleksiyle beraber bulunur.

Aleksinin oluşumuna yol açan nedenler arasında, beyin dokusunun belirli bir alanına ulaşan kan damarlarının tıkanması da vardır. Durumu ortaya çıkarmak için, hastadan bir kitaptan bir bölümü yüksek sesle okuması istenir.

yazıyor bir sağlık sitesinde.

@kayranın kedisi genel hatlarıyla ne olduğunu biliyorum hastalığın ve şüphelendiğim kişi hemen hemen periyodik olarak 2-3 haftada bir hiçbir sebep yokken okuyamaz hale geliyor. bu nedenle daha ayrıntılı bilgiye ulaşmak istiyorum.

nöroloji --> tomografi veya mr çekilir sanırım --> orada kitle/damar tıkanıklığı vb. bir şey var mı yok mu diye bakılır --> sorun çıkarsa beyin cerrahisi görüşü ; bir şey çıkmazsa psikiyatriye geri dönüş.

tabi okuma-yazma-kelimeleri tekrarlama veya hafıza tutma gibi ufak tefek testler devlet hastanesindeki yoğunluk şartlarında ne kadar sağlıklı yapılır orası tartışılır ama devlete gidilecekse eğitim araştırma veya üniversite hastaneleri daha sağlıklı olur.

doktor-hasta ilişkisi tümüyle güvene dayalı, iyileşme de o güvenle olabiliyor zaten çoğu zaman. böyle şeyler duydukça zorluyor işte o güven, illa her boku bilmek, emin olmak zorunda hissediyor insan. halbuki bunca yıl okulunu okuyan o, hastanın sorumluluğu değil bunları bilip bildirmek.

benim doktorum bu sanirim. Ahaha yapti ya ben de bilmiyordum yapilmadigini.

çok sakat bi nedenden kaynaklanıyorsa, nedeni bulmadan ağrıyı kesmek hayati (yani ölümcül) olmaz mı ki? ben bile cahil bi' hasta olarak doktor görene kadar kıvranıyorum ilaç içmeden, karnımda tanımadığım türden şiddetli sancı olunca.

spazmolitik vermiştir belki ; o da hafifletir ağrıyı.

abi haklısın, çoğu zaman da öyle yapıyorum ama birbirlerinden haberleri oluyor bir şekilde. Çocuk gibi hesap soruyorlar. Zike sürülecek akılları yok ama vazgeçmek istemiyorum onlardan.

www.eksisozluk.com

daha bugun yazdim ben de bunu. yapacak bir sey yok.

kusura bakma da, senin yanındayken diğer(ler)ini kötülemene izin veriyorsan baştan hatalısın zaten. seni de onları da/sizi de onu da seviyorum ve karalamanız hoş değil de.

abi karışınca da taraf tutmuş damgası yiyorum. Dediklerinde haklısın. Oradan girişmek lazım biraz.

bence hiç seçim falan yapmaya kasma. böyle takılmaya devam et. bu saçma sebeple senden hangi taraf uzaklaşırsa sen de siktir eder öteki tarafa yakınlaşırsın. bırak kendi kendileri elensin =)

kimse için kimseyle aranı bozma derim ben. olduğun gibi davran her 2 gruba da.

sen gider tercih yaparsın ; sonra tercih ettiğin o kız sevgili yapar ; ya arayıp sormaz eskisi gibi ya da sevgilisi seninle görüşmesini istemez ; kızın arkadaş çevresinden ilk şutlanan sen olursun.

hangisini seçersen seç, o seçimin yaptığın gün iki tarafın da gözünde değerin kalmaz. şu an çekişme yaratıyosun böyle kalsın iyidir. ayrı ayrı görüşürsün, tüm arkadaşlarınla bir arada olmak zorunda değilsin, doğum gününde falan aynı ortamda olurlar ondan da zarar gelmez. sadece dedikodu yapılmasına izin verme, "dedikodu yapmayalım yakışmaz bize, ayıp yahu" falan de hem kızların gözünde değerin artar hem başın daha az ağrır.

ilköğretim demek istedin sanırım... ne biçim ortam yahu.

hiç unutmam ilköğretim 1. sınıf bir hocam vardı Tamer Hoca.

Sınıfta iki kız kavga etmişti birkaç hafta öncesinde. A kişisinin tarafını tutanlar ve B kişisinin tarafını tutanlar diye. Sonra gruplar büyüdü saç baş girdiler her tenefüs birbirlerine. herkesi bir taraf tutmaya zorladılar zamanla.

bir gün tamer hoca geldi dedi ki böyle böyle bi olay varmış. A dan olanlar sağa çıksın dedi. Bden olanlar sola çıksın dedi. kalan birkaç avuç insandan biriydim. siz niye birini seçmediniz dedi. sizce haklı olan kim. (erkek kavgasıydı altında yatan da üst neden kıskançlık falan aptal bişey vardı)
biri hocam ikisi de haklı dedi biri ikisi de arkadaşım dedi ben kalktım ikisi de saçmalıyor ortada taraf tutulacak bi olay yok dedim. hoca döndü he iyi öyleyse. a grubu çıksın dışarı dersi a anlatsın size dedi. b grubu da çıksın b anlatsın size dersi. kalanlar benim grubum burda kalsınlar devam edicez birazdan dedi. diğerleri zırıl zırıl dersten atıldı. teneffüste bir araya gelip anlaşmışlar ders sonunda sınıfa gelip affedin hocam bi hata yaptık diyip af dilediler. affetti tabi ki adam. ne kral adamdı be ya.

özetle: a grubu ve b grubu varsa ve saçma sapan nedenleri var ortaya bişey koyamazlarsa yol ver ikisine de.

bi de ilköğretim bir yahu o zamandan bu zamana benzer bi olay yaşamadım. bence arkadaş grubunu komple değiştir.


bonus hikaye: gelenlerden biri ağlayarak hocam ben anlamadım grup oluşturunca tahtaya oyun oynuycaz sanıp çıktım katıldım dersten atmayın beni ühü ühü diye zırlıyordu. ne zaman hatırlasam gülerim. ilahi hüsnü.

elorelia dizi dediği için band of brothers olabilir mi ki ?

www.imdb.com

www.youtube.com

azcık popüler ama pursuit of happyness olur mu ki?

www.osym.gov.tr başvuru tarihlerinin ne zaman başlayacağını da yanında başvuru tarihi yaklaşınca yazar.

Yükseköğretime Geçiş Sınavı 2013-YGS 24.03.2013


Lisans Yerleştirme Sınavı-4 (Sosyal Bilimler) 2013-LYS4 15.06.2013

Lisans Yerleştirme Sınavı-1 (Matematik) 2013-LYS1 16.06.2013

Lisans Yerleştirme Sınavı-5 (Yabancı Dil) 2013-LYS5 16.06.2013

Lisans Yerleştirme Sınavı-2 (Fen Bilimleri) 2013-LYS2 22.06.2013

Lisans Yerleştirme Sınavı-3 (Edebiyat-Coğrafya) 2013-LYS3 23.06.2013

2014-2015 sezonu bitimine kadar.

of of !

fotoğraflarımı tıkla ; sonra albümleri tıkla. profil resimleri albümünün altında fotoğraf sayısının yanında gemi dümeni gibi bişi var ; onu tıkla. arkadaşlarımı seç.

edit : o şekilde olmadıysa - ki bende artık artık olmuyo ; mark yine bişileriyle oynamış heralde sitenin - profil fotonu açıp sağ üstte isminin altında o gemi dümeni gibi şeyi tıklayıp arkadaşlarımı seçebilirsin.

sadece profil fotograflarını tek tek ayarlıyorsunuz. diğer albümler gibi komple ayar çekilmiyor.

dairenin ana sigortası atmıştır genelde apartman girişinde olur saatin yanında

zemin veya bodrum katlarda olan kocaman elektrik paneli mi sayaç paneli mi adına ne diyorlar bilmiyorum oluyor ya orada her daireye ait sigorta anahtarı olur. ona da bir bakın ; o atmış olabilir

Ohh oldu valla cok tesekkurler.

geçmişe kendisi değil ama elçisini kendi çocukluğuna yollayan john connor geldi aklıma. film:terminatör

back to the future çıtayı çok yükseltti, rekabete fırsat tanımadı.

@r_u_h haha

(bkz: frequency)

eleman eski bi radyo sayesinde 30 yıl önceki haliyle konuşuyor.

the kid - bir adam evinde 7 yaşındaki kendisiyle karşılaşıyor (komedi)
13 Going on 30 - küçük kız bir gecede büyümüş hayatını yaşamaya başlıyor
big - küçük çocuk bir gecede büyüyor.

memento
vantage point

men in black 3 de biraz var

the time travelers wife tam dedigin konseptte olmasa da, gecmise donmeli, sevgilisinin kucukluguyle konusmali falan bir film. hos.

frequently asked questions about time travel -- geçmişe dönmeli , komikli film

deja vu

hiç bişi söylemiyorlar derken kanser olduğunuzu ve bunu sizden sakladıklarını mı düşünüyorsunuz?tam anlamadım emin olmak için soruyorum.

ya hayır. Kaç doktora gittim hepsi aynı şeyi söylüyor şikayetlermi anlttğmda stres diyorlar ama artık dayanamcak şekilde ağrım ve bulantım oluyor.

başka doktora git. de ki ben 324235 doktora gittim, hepsi aynı şeyi söyledi ve çözemediler problemi. endoskopi, kolonoskopi, bişeyler yapın bana da problem var mı bilimsel olarak çözelim şunu de. sen de rahatlarsın hem.

sadece şöyle bişi oldu test yaptırdılar mikrop çıktı midemde ve kanser nedeni olabilirmiş bu mikrop. Endişem bu yüzden zaten

"En kesin tanı yöntemi endoskopidir. Ucunda kamera olan bir boruyla mideye girilmesinden sonra, gözlemlenen ur oluşumuna biyopsi uygulanır. Kesin tanı konması için biyopsi kaçınılmazdır. Baryumlu mide grafisiyle tümörler görülebilir ancak kesin tanı koymak için yeterli değildir. Evrelendirme TNM sınıflaması kullanılmaktadır."

anladığım kadarıyla bu kanserin olup olmadığını anlamak öyle kolay iş değilmiş.bu yönden merakınızı haklı buldum.yukarıda yazan tanı yöntemlerini uygulatın doktora.umarım bir şeyiniz yoktur

sizin sorun mideyle alakalı değil. böyle bir hastalık vardı adını hatırlamadım şimdi hastalık hastası. doktor bir şey yok dediyse yoktur, kanser belirtisi görüp de strestendir diyen doktor mu olur alla aşkına. siz daha komiksiniz.

@nedensizce amcamın eşi 1.5 sene önce unutkanlık sebebiyle doktora gidiyor. bir şeyin yok diyorlar. bunun üzerine 3-4 doktor daha geziyor ve psikolojik olduğunu söylüyorlar hastalığın. antidepresan kullandırtıyorlar. en sonunda bir sağlık ocağına gidiyor, anlatıyor durumu ve oradan devlet hastanesine yönlendiriyorlar. birkaç film falan çekiliyor ve beyninde ur olduğu ortaya çıkıyor. sonuç şu: 4. derece akciğer kanseri. beyne sıçramış. ve artık kurtarılma gibi bir şansı yok. o yüzden doktorlara çok da güvenmiyorum ben.

kesinlikle endoskopi yaptırın. çözemediği şeye "strestendir" deme huyu var doktorlarda. ha, gerçekten stresten de olabilir. ama olmayabilir de. o yüzden endoskopi.

öncelikle devlet veya üniversite hastanesinin ilk tercih olarak gastroenteroloji veya genel dahiliye polikliniklerine görünüyorsun ( genel dahiliye seni gerekirse yine gastroenterolojiye yönlendirir ) şikayetlerin ne zaman başladı ; şikayetlerin neler ; acı-ekşi-yağ-alkol-çay-kahve tüketimlerini ; son zamanlarda belirgin kilo kaybın oldu mu ; kanlı kusma ; kanlı dışkılama gibi şikayetlerin oldu mu çok fazla dağıtmadan anlatıyorsun.

bundan sonraki prosedür doktorun ülserden şüphelenip seni endoskopiye yönlendirmesi. 1-2 tane mide koruyucu ilaç verip 1 ay sonra şikayetlerin geçmezse tekrar gel de diyebilir. bundan sonrası sana kalmış.

mikrop dediğin şey Helicobacter pylori olabilir evet kansere yol açma ihtimali var ama daha yüksek olasılıkla ilk olarak ülser akla gelir.

doktora giderken daha önce yapılan tahlilleri ve varsa kullandığın ilaçları da götürmeyi unutma.

bir de sağlık duyurusu açarken hangi bölüme göründün ; hangi şehirde hangi hastaneye gittin ; şikayetlerin neler ; yapılan tahliller neler bunları da yazarsan duyuru ahalisi sana daha rahat yardımcı olabilir.

mide ile ilgili sorunlar -kanser başta olmak üzere- sadece endoskopi ile teşhis edilebiliyormuş.

ya o kadar kolaya kaçıyor ki bazı doktorlar ben kontrol için gittğimde midemden kan geldiğinide söylemiştim o bişi değil deyip geçiştirmişti

çayı değiştir.

yaradana sığın bir miktar daha sabret.

ya şekerli içeceksin ya da tüyleri keseceksin.

şekersiz içmeye devam et. belki bir-iki hafta daha zorlanacaksın. sonra düzelir kesin.
ben yıllarca çay bardağına 5 küp şekerden aşağı atmazdım. bir anda bıraktım, zorlandım ve alıştım.

Valla bir yerden sonra geçer mi, alışır mıyım? Çay içen biriyim günde 5-10 bardak bazen (nadiren). O yüzden şeker fazla gelir. Yarım marım işlerini de sevmiyorum.
Çay kaçak, onlarca insanın onayladığı bir çay :(

bana da aynı şekilde oluyordu. hatta kahvaltı ederken tadı saman gibiydi ama artık alıştık. forever şekersiz çay <3

valla millet yaslandikca cayda sekeri azaltir, benim anneannem 5 kup seker atmaya basladi son yillarda. psikopat kadin.
bana kalirsa sekersiz cay iskence abi. tamam, cay sevmem ben, ama katlanilmaz oylesine. sen normal bir insansin. dort seker candir.

bana ekşi değil de, acı gelir tadı.
limon denesen?
belki limonun kattığı ekşilikle katlanılabilir olur?

çay sevmediğim için verdiğim tavsiye ancak bu kadar oluyor.

iyi demleyebildiğinize emin misiniz?
çok fark edecektir.

-Bayramın 1. günü baktım ard arda 3 kişi çay kaşığını geri koydu tepsiye, eyvah dedim yola geldim. O andan beri şekersiz...
-Yani belki de ekşi doğru kelime değil :) aynı şeyi hissettiğimizi sanıyorum :)

Evet çay gayet demleniyor ve koyu çay seviyorum. En koyunun bir açığı gibi, belki 2 açığı...

ekşi gelmesi çayın kalitesinden olabilir. bildiğimiz marketteki çaylarla kaçak çayı karıştırabilirsin veya marketten aldığın çayı bergamotlu çayla da karıştırabilirsin. karışım oranları deneme yanıma yöntemiyle tamamen kendi damak zevkine göre. alışana kadar demini az koyabilirsin zaten zamanla çayın tadını daha iyi alabilmek için demi artırırsın. şekersiz içmeye devam et ; en azından ilerde şekersiz içiyorum o halde pastalardan yiyebilirim diye bahanen oluyor :) 7 yıldır şekersiz içiyorum bu arada.

bekle biraz daha 1-2 haftada alışıyor insan

Ben bigün kahvaltı yapacakken şeker bulamadım ve o gün şekersiz bi çay içtim.O gün bu gündür lan böyle güzel oluyomuş dedim ve şekersiz içiyorum.

Yani benim şekersiz çaya alışmam direk o ilk şekersiz çay ile oldu.

kahveyi sert ve şekersiz içerim. çayı bırak şekersiz içmeyi, az şekerle (ki bu az çay bardağına iki çay kaşığına denk geliyor) içmeyi beceremiyorum ben.

yavaş yavaş azaltmayı dene bence. ben belki de 10 yıldır 2 şeker atıyodum. geçen yaz farklı bir uygulamaya geçtim. bi ara 1 içtim sonra 1 buçuk yaptım sonra yarım oldu bazen yine 1e döndüm sırf zevkine. ama 2ye dönme isteği uyanmadı. yani bu yolla ister istemez insan azaltıyor bir şekilde.

çayı şekersiz içen bir daha şekeli içemez, çok net.

büyük olasılık ya çok demli içiyorsun ya da gerçekten kötü bi çay ve/veya kaçak çay içiyorsun.

Earl gray tarzı yumuşak içimli bir çay dene ve çok demli olmasın.

Haa baktın hala istenmeyen tüy sorunu yaşıyorsun demek ki sen şekersiz çay içmiyorsun, bırak inadı şekerli iç.

Afiyet olsun,

fayfa+1

ayrıca alışma sürecinde çay ile birlikte tatlı tuzlu ufak atıştırmalık şeyler ye.

gizlilik ayarlarında olması lazım. ya da fotoğrafı yüklerken kimler görsün seçeneği de var.

gizlilik ayarlarında bulamadım

profil fotosunu soruyorsan ; fotoyu tıkla açılan sayfada sağ üstte ismin fotonun eklendiği tarih filan var onun yanında şekilli bişi var.. onu tıkla ''sadece ben'' i işaretle..

peki albümleri gizlemek için?

fotoğrafları tıkla açılan sayfada albümlere gel her albümün altında fotoğraf sayısı yazıyor ; onun yanında çark gibi bişi var onun üstüne gel yine ''sadece ben''i işaretle

silersen kimse görmez.

kaleciye geri pasta kaleci topu eline alırsa mal gibi

müdahale olmayan tehlikeli hareketlerde, elle müdahalelerde.

Kasti elle dokunuşlarda da olur mu?

güzel özetlemiş. müdahale olmayan hareketler ve elle müdahalede.

taban göstermek, elle kesmek, ofsayt vs.

duran topu kullanan oyuncunun başkası dokunmadan topa tekrar dokunması, kalecinin topu 6 saniyeden fazla elinde tutması, topu elinden bırakan kalecinin tekrar eline alması, rakibin hareketini engelleme

hayır topa kasti elle müdahalede serbest vuruş olur.

elle oynamalarda direk vuruş veriliyor. yoksa elle oynamalarda penaltı filan göremezdik ; penaltılar direk vuruştur.

oyuncu duran topu (korner, direk ya da endirek serbest vuruşu) doğrudan kendi kalesine atarsa rakibe endirek serbest vuruş verilir.

ayrıca:

Kalecinin kendi ceza alanında aşağıdaki dört ihlalden birini yapması halinde rakip takım lehine bir endirekt serbest vuruş verilir:

topu oyuna bırakmadan önce eliyle altı saniyeden daha uzun süre kontrol ederse,
topu oyuna bıraktıktan sonra, top başka bir oyuncuya değmeden önce topa tekrar eliyle dokunursa,
takım arkadaşı tarafından ayakla bilerek kendisine verilen topa eliyle dokunursa,
takım arkadaşının taç atışından doğrudan gelen topa eliyle dokunursa.
Bir oyuncunun hakemin kanaatına göre aşağıdaki ihlallerden birini yapması halinde rakip takım lehine bir endirekt serbest vuruş verilir:
tehlikeli bir tarzda oynarsa,
rakibinin ilerlemesine mani olursa,
kalecinin elindeki topu oyuna sokmasına engel olursa,
daha önce Kural 12’de belirtilmeyen bir nedenden dolayı oyuncunun ihtar veya ihraç edilmesi için oyunun durdurulmasına neden olan bir ihlalde bulunursa.

Kural 12'yi de boşver.

çift vuruş nedir ki? hiç bir zaman iki kişi vurmuyor. ben çift vuruşun normal serbest vuruştan farkını merak ediyorum. baraj olmadan kullanılan serbest vuruştan ne farkı var?

çift vuruşta kaleye şut çekemezsin, çekersen de gol geçersiz sayılır ve rakip takım çift vuruş kazanır.

o yüzden çift vuruşta ya orta açılır, ya dibindeki oyuncuya pas atılır ya da uzaktaki oyuncuya pas atılır. netice olarak kaleye vurulmaz direkt olarak.

www.google.com.tr

başarılı teknik direktörlerin çoğu.

kristof daum
yılmaz vural
andre villas-boas

(bkz: carlos alberto parreira)
(bkz: Arrigo Sacchi)

jose mourinho futbol oynadı bu arada. 1980-87 yılları arasında portekiz liginde.

christoph daum da 1972-79 yılları arasında oynadı.

ersun yanal

şimdi mi oldu? gözde şişme olursa ve/veya nefes almada problem yaşamaya başlarsanız acile gidin.

şimdi oldu da kaşıntıdan başka bir şikayetim yok..

bende de çok oluyor. şu anda acile gidersen yediğin bir şey dokunmuştur diyecek ve bir iğne yapacak. ona rağmen geçmiyecek tabi.( en azından benim öyle oldu). kendiliğinden geçer kısacası ama uzun sürerse doktora gidersin alerji hapı falan kullanırsın.

basit bir alerjiye benziyor. siz yine de takip edin, 1 gün içinde kızarıklıklar solmaya başlar, isterseniz doktora da gösterebilirsiniz. antihistaminik ve kaşıntı önleyici jel verir. (çok evhamlı biriyseniz, yarın aile hekimine gösterin, içiniz rahatlar)

ben olsam giderim ; giderken kullandığın ilacı da götür belki taburcu olurken hangi tür ilaçları kullanmaman gerektiğini söylerler.. o kızarıklıklarla da atlatabilirsin ama nefes almada zorluk başlamasını beklersen acile gitmek için pek vaktin olmayabilir.

sistral adlı iğneyi yedik arkadan sağolun öneriler için..

müslüm gürses'i pek sevmem ama dürüst olalım güzel şarkı. "usta" fizy.com

orhan gencebay'dan "bir teselli ver", "aklım takıldı", "dertler benim olsun" vs.

www.youtube.com
www.youtube.com

hakan taşıyan - bir seni bitiremedim

arabesk mi bilmem ama masum günahlar iyidir.

son pismanlık neye yarar her seyin bir bedeli olmadi yar.

orhan gencebay : ''ayşem'' ; ''ya evde yoksan'' ; ''iç benim için''
ferdi tayfur : ''unutmak istiyorum''
cengiz kurtoğlu : ''duvardaki resmin'' ; ''hain geceler'' ; ''okul yılları''
arif susam : ''geçmiyor geceler''

nisan yağmuru, bana sor, sabahçı kahvesi, olsan içmez miydin benim yerimde, sanma sana dönerim, haram oldu, elveda mutluluklar, ağlamazsam uyuyamam, dönebilsem en başa.

bunlar ferdi tayfur'dan girecekler, hepsi değil tabii ki daha çok yazmam gerekirdi ama çok uzun bir liste olur.

müslüm gürses'ten vurmayın yıllar da olsun. gülden karaböcek'ten kırılsın ellerim, otel odaları, dilek taşı, sürünüyorum vs.

orhan gencebay'ın yerinin bu liste olduğuna inanmıyorum.

güz gülleri

aklım takıldı .. şimdilik bunlar geldi aklıma

www.youtube.com (rakipsiz)

herkez bilmez

www.youtube.com

orhan gencebay - akşam güneşi

şu kesin olurdu. bir kere anlayarak dinle.
www.youtube.com

yukarda tut. yarına belli eder kendini. morarır, şişer bişi.

oynayabildiyseniz sorun yok.
benim bacağımın ters bir hareket sonucunda 1-2 hafta üstüne basamadığım oldu çocuklukta. ki ben de oynamaya devam etmiştim...

10 dk soğuk su, 10 dk sıcak su. bunu böyle bi saat tekrarla. kan akışı hızlanır. bi de yukarda tut otururken.

aynı yanlışı ben de yaptım, hala da izi vardır (20 yıldır falan) izi derken o bölgedeki şişkinlik ve ağrıyı kastediyorum. başta soğuk kompres yapmayıp bir de üstüne oyuna devam etmek bence iyi olmamış, dediğim gibi aynısını yaşadım. doktora görünmekte fayda var.

bazen çok fazla ağrı ya da şişlik yapmasa da kemik uçlarında tam olmayan kırıklar da oluşabiliyor burkulmalarda..anlattığına göre çok önemli bir şeyin yok gibi görünüyor gidebileceksen bir hastanenin aciline gitsen iyi olur hani önlem olsun sonradan arıza çıkartmasın bilek.. yarın için randevu filan alabilirsen ortopedi de olabilir.. kırık yoksa da buz tedavisi , elastik bandaj , krem ve istirahat verirler.. doktora gitceksen de 24 saati geçirmeden git..

mimarlık fakültesinin yerini bilmiyorum ama merkez kampüsteyse ve ev tutacaksa eğer, meltem caddesi öğrenci evi doludur, zaten kampüsün karşısı. bir de kültür mahallesi-öğretmen evi civarında 1+1 daireler ya da apart mantığıyla çalışan oteller var.

teşekkürler, bir de kampüsün içindeki yurt için ve 7. blok için ne düşünüyorsunuz oraları sordu arkadaş bana bir de.

7. bloğun daha rahat olduğunu söylerler merkez yurda göre ; ama yaz okulu vs. gibi birşey olduğu zaman orayı kapatıp merkez yurda yollayıveriyorlar..sıcak altında elinde bavullarla merkez yurda taşınmak zorunda kalıyorsun..ama 7. blokta odalar 4 kişilik merkezde 6 kişilik ; geceleri 7. blok tarafına giden dolmuş bulmak zor olabiliyor ; ulaşım güzergahları da değişmiş galiba şu aralar..

apart fiyatları eğer tek başına kalma gibi bir düşüncesi varsa aylık en az 500 civarında..hem rahat ediyim hem çevre edinirm diyorsa maddi durumu da elverişliyse apart uygun olabilir ama evde kalıyormuş gibi masrafı olcak.

arkadaşın erkekse 7. bloğun onun için olmadığını da söyliyim çünkü genelde oraya gidene kadar 7. bloğun kız bloğu olduğunu pek bilmiyorlar..

apartta kalma gibi bir düşüncesi olursa kayıda gittiğinde yer ayırtma işini de halletsin ; birden doluyor çünkü..

özelden ulaşırsan isim isim daha ayrıntılı bilgi verebilirm :)