michael jackson :) şarkının adını unuttum :)

say say say sanıyorum, paul mccartney ile düeti.
emin olup yazıcam

www.youtube.com bence bu :)

daha önceden bildiğim ve çok sevdiğim bir şarkı aslında..bir beatles ve paul mccartney sever olarak şarkıyı bulamadığım için utanç duydum..klip de çok iyidir evet..şirin-şebekler..sağol tekrar :=)

www.zaytung.com

zaytung çalışmıyor maalesef şu anda

inşirah oku...

omegle.com kesinlikle öneririm, can sıkıntısına birebir.

film yerine 8e kadar seni uyanık tutabilecek bir diziye mi sarsan? dexter olabilir mesela?

film olarak da brünoyu izle.

brüno yu bir türlü divx online izliyebileceğim bir yer bulamdım yoksa çok istiyordum aslında tavsiye edende çok oldu.Dizi aslında evet dizide olabilir bi bakıyım gerçi bikaçtane film indiriyorum şuan ama.

ps:brüno konusunda yardımcı olan olursa çok şukela olucak

(bkz: the prestige)

the prestige)
izledim tşk.

tosun paşa.

no country for old men, public enemies, in bruges, benjamin button, district 9 ..son zamanlarda izledğim iyi filmler

into the wild

gölgesizler.

oldboy

casablanca

(bkz: casablanca)
hayatımın filmi

oldboy + 1

tanrıkent

in bruges. 2008'in en iyi filmiydi.

(bkz: los cronocrimenes)
(bkz: the man from earth)

the fall

snatch (evet daha yeni izledim)
inglorious basterds.

bruno : stagevu.com

bir tane söylemek zor.

david cronenberg'in crash'i.
todd solondz'un happiness'ı
brian yuzna'nın society'si.

(bkz: black)

iki gun once seyrettim, hala filmden kareler geciyor surekli gozumun onunden.

kesinlikle (bkz: v for vendetta)

(git: ratatouille)

mutlaka...

(bkz: psycho)
(bkz: vertigo)
(bkz: north by northwest)
kısaca: (bkz: alfred hitchcock)

aa nasıl yazılmaz : (bkz: one flew cuckoo's of nest)

70' lik smirnoff, Lipton ice tea limon - ya da ne seviyo'san işte - bi' de güzel bi' playlist.

koş en azından haftasonu sabahları. soora bi arkadaşınla veya ailenle mükellef bi kahvaltı yap şööle portakal sulu, bol muabbetli, gazete okumalı.

resim kursuna ya da dans dersine git hele erkeksen daha şanslısın erkek partner sıkıntısı var diyoolaa. ama h.sonu ile sınırlı olsun ki kurs saatleri h.içi işten yorgun argın çıkıp gitmemezlik etme.

bi kütüphaneye kaydol, kitapların arasında kaybol.

içki güzel de sonraki gün başağrısıyla uyanmak olmasa :)
güzel bir kütüphane neresi var mesela?

dediğim içkiyle baş ağrısı olmaz ki. tabi ki 15dakikada şişeyi bitirmezsen:)

- cumartesi akşamı kalamış'taki party'ye katılabilirsiniz:
www.facebook.com

- bu pazar feriköy'deki bit pazarına gidebilirsiniz:
www.facebook.com

- topkapı sarayı'nda "on bin yıllık iran medeniyeti ve iki bin yıllık ortak miras" sergisi var, görmeye değer.

- evde yeni bir yemek tarifi deneyebilirsiniz. şuralarda değişik tarifler var:
zeytinagaci.blogspot.com
www.portakalagaci.com
www.acikbufe.biz
www.mujdenindenemeleri.blogspot.com

- dövme ya da piercing yaptırabilirsiniz. dövme deseni seçmek bile epey oyalar insanı...

istediğim dövme desenim belli :) ama henüz yaptırmaya cesaretim yok diyeyim.
dün arkadaş ortamı içki müzik vs şeklinde takıldım, içkileri çok karıştırınca baş ağrısı yapıyormuş sonraki gün :)

nautilus ve kanyon genelde tavsiye ediliyor. ama anadolu yakasında ısrarcı değilseniz forum istanbul bir alternatif olabilir hem büyük hemde yer bulma sıkıntısı yok istinye park gibi.

Biz geçen pazar, tüm sinemalarda yerler tükenmişken, umudumuzu tamamen yitirmek üzereyken Meydan AVM'nin Cinebonus'unda yer bulduk 6 kişi olarak. Hem de güzel bir yer, öyle en ön kenar falan değil. (Ümraniye'de İkea'nın bulunduğu AVM). Oldukça güzeldi, tüm Cinebonuslar gibi Real 3D idi. Mybilet'ten bakabilirsiniz.

zaten belli basli sinemalarda var.

afm, cinecity ve cinebonus.
www.mybilet.com
www.mybilet.com
www.mybilet.com

hepsi de rezervasyon yapiyordur yer varsa. yer olup olmadigina verdigim linklerden bilet satin al diyip bakabilirsiniz.

Nautiluse baktım bildiğim 3D sinema salonu olarak, cumartesi rezervasyon yapamıyorlarmışmış.

Kanyon da 25.12 tarihi icin 00:30 a yer var mis gibibiraz gec bitiyor ama en azindan guzel yerde izleme firsati, digerleri icin mybilet com a bakiniz

o saatte uyumayacak olsam sinemada kesin giderdim :)

merhabalar,

karışmak istemem ama listening aktivitesi olarak neden müziği düşünmüyorsunuz? lise döneminde çok keyifli gelirdi bana. Recycling konusunda da youtube'da muhtemelen aradığınız gibi bir video bulabilirsiniz, onu ses formatında kaydedip kullanabilirsiniz?

ne yazık ki yapılcak bir aktivite değil, ders kitabı tasarlıyoruz, onun içinde 'listening' aktivitesi olcak ana konuyla ilintili. yani bu aktiviteyi yaptırmak için değil "materyal tasarımı" dersinde hazırlayacagımız ingilizce kitap için arıyorum.

o zaman youtube'da recycling'le ilgili reklamlar var seri halinde, onlar belki yarar işinize?

suraya bi bak, gonlunce bulursun belki. hazir aktiviteli.
www.esl-lab.com

pharmatonu tavsiye ederim kesinlikle.
bir de hangi dalı olursa olsun düzenli spor işe yarar diyorlar. yapamadığım için bilemiyorum.. :)

birde bol oksijenli bir yerde uyumayı deneyin. mümkünse yatmadan önce odanızı en az 20dk havalndırın. (gerçi istanbul şehiriçinde hava pek temiz değil ya.) günlük vitamin desteği alın ama bir doktora danışarak.

Şehir dışında böyle olmuyor, istanbul'un havası öyle kirli ki, 100 saat de uyusam hiç uyumamış gibi sırtımda yük taşımışım gibi yorgun ve uykulu uyanıyorum. Gözlerimi açamıyorum. Yazın ne bileyim egeye falan gittiğimde, saat bile çalmadan öyle zinde uyanırdım ki. Belki de havalar leş gibi olduğundan böyleyim. Belki yakın zaman önce şiddetli bi grip geçirdim o beni vitaminsiz bıraktı bilemiyorum.

bol su için, yeşil çay için, meyve sebze yiyin. enerjinizi emen ortam ve düşüncelerden uzak durun, bilgisayarı azaltın. kendinizi iyi hissettiren şeylerle uğraşın, resim yapmak, yoga vs.

ya sorun şu, mutlaka meyve yerim, günde bilmemkaç litre su içerim, sebzemi eksik etmem, uykumu düzenli uyurum. Ama bu yorgunluğuma anlam veremiyorum.

dönemseldir belki.
belki bir şeye kafanızı takıyorsunuzdur.
genel olarak kendinizi mutsuz hissediyor olabilir misiniz?

4 ay önce yeni bir yerde işe başladım, evime uzak, ve çok yoğunum, sosyal hayatım gitti, zaman yok hiçbir şey için. ama zaten çoğumuzun hayatı böyle. iş hayatı böyle bir şey galiba. sanki vitaminsiz kansız falanım gibi geliyor. sürekli grip olup dururum, yediğim gıdalardan zehirlenirim, habire kafam midem gözüm oram buram ağrır. hepsi psikolojik midir acaba?

galiba :)

yine de bir doktora görünün bence. kansızlık bitkinlik ve yorgunluk, depresif ruh hali yapabiliyor. bir de hastalıklara açık oluyor bünye. doktor görsün bi.

Korkutmayayım ama lenfoma (lenf kanseri) belirtisi bitmeyen yorgunluktur.

Belirtilere baktım ve korktum. Zaten pimpirikliyim ya. Ama istanbul'da doğru düzgün bi hastane bulmak zor. Özel sigortan varsa yoluyorlar o test bu test diye.

(bkz: monster.com)

monster'ın türkiye için olanını kullanmıştım. yurtdışı için nasıl işliyor sistemleri bilmiyorum. bakacağım ama.

(bkz: jobserve)

artık aşı olmamalısınız.şu an bağışıklık kazanmış durumdasınız.hem zaten gerek yok,hem de aşı olursanız tekrar domuz gribi olma olasılığınız çok yüksek hatta öncekinden daha şiddetli bile olabilirsiniz.olmayın diyorum.

hastalığı atlattığınıza göre doğal yollardan bağışıklık kazanmış olmalısınız. antikor, interferon falan filan diyeyim. virüs mutasyon geçirmedikçe tekrar domuz gribi olmazsınız. (ben böle biliyorum, doktor filan değilim, belki yanılıyorum)

bagisiklik kazanmissinizdir ancak asi olmanizda herhangi bir engel veya sorun yoktur diyor www.grip.gov.tr

anarsi yureklerde doğru söylüyor.ayrıca gribal enfeksiyonlarda hastalığı geçiren kişiye aşı yapılmaz.söylediğim risk vardır.

Arkadaşıma hastalık geçtikten 10 gün sonra olmasını tavsiye etmişti doktor.

Şöyle söyliyim, patroncuğum hastalandığıma 40 derece ateşle iki gün hastanede yattığıma pek inanmadı ve kendileriyle tartışmıştım hasta yatağımda telefonda. Neyse işte bir daha böyle bir grip geçirip rapor alırsam kovulurum muhtemelen. Ve bir daha yaşamak istemiyorum bu durumu. Grip evrilirse ben yine hastalanırım, 1 ay sonra belki yine hastalanırım. Aşı yanlısı değilim ama yine hastalanmamak için ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.

modeminizin markası nedir? pikatel ise çözümü olan bir bug olduğunu biliyorum, diilse kaale almayın :)

Airties Air6271 modemimiz. Bi driver'ı yok mudur ki ya? Hepimiz süper bağlanıyorken onunki sürekli kopup duruyor.

Hangi mac os x sürümünü kulllanıyor. Leopard ya da snow leopard bulabilirseniz ve yüklerseniz durum düzelebilir. (Bu leopard ya da snow leopard windows xp windows vista gibi bir şeyler)

modem bilgisayara dns sunucuların adreslerini uaştıramıyor bazen maclerde. manual olarak dns sunucu adresi girmeyi deneyin (google yeterince bilgiye sahip; resimli açıklamalar vs. mevcut), muhtemelen hallolacaktır...

diş eğer restore edilebilir durumdaysa ve de pulpa iltihabı olusmus ya da pulpa ölmüş ise dişe kanal tedavisi yapılır.evet bir önceki asaması dolgu oluyor.daha da öncesi için ise şimdi yeni tedavi yöntemleri uygulanmaya baslanıyor yavas yavas, ozon terapi denilen ve bu sayede baslangıc cürüklerine dolgu da yapmadan iyileşme sağlanmaya calısılıyor.
moraliniz bozmayın, kanal tedavisi olan diş cekilecek diye bir olay yok.eğer kanal tedavisi iyi yapılabilirse diş size uzun süreler hizmet verir.

bende kanal tedavisi olmuştum sanırım 12 yıl filan oluyor dişim yerinde ve hala çekilmesini gerektirecek bir durum sözkonusu değil...

yaklaşık iki ay önce 2 dişime birden kanal tedavisi yaptırdım. ben de sizinle aynı durumdaydım, yani hiç ağrım, sızım yoktu. ancak dişlerim içten içe çürümekte ve bazı bünyelerde de bu ağrısız gerçekleşmekteymiş. belki sizde de aynı durum söz konusudur?

çürükler hava almıyorsa ağrı yapmaz. içten çürümüş olabilir. bi de bildiğim kadarıyla ön dişlerde dolgudan ziyde kanal tedavisi yapılıyor.

yine de geçmiş olsun...

sorun şu, ben de dahil bazı bünyelerin acı eşiği yüksek oluyor. yani dişiniz çürüyene mahvolana kadar sorunu anlamıyorsunuz. ama bi aşama sonrası sinirlerim mahvolması ve su bile içememek söyliyim. diş konusu önemlidir, bence kesinlikle doktorunuzu dinleyin, yok yere hadi kanal tedavisi dememiştir.

bende de bi dolu insanda da kanal tedavisi var, bir sorun yaratmıyor. benim de şu sıralar sorunum kanal tedavisi gören dişimin diş etinin çekilmesi ve bunu aylar sonra farketmem, diş hooop diye düşecek diye korkuyorum, hafta sonu direk dişçime gideceğim.

Bundan yıllar yıllar önce :) neyse bir kaç sene önce dişimde yapışkan tatlılar yerken sızlayan bir dişim vardı. Bir kaç doktora gittim kanal tedavisi olacak dedi. En sonuncu gittiğim kanal tedavisinde sinirleri alıyoruz, bu nedenle 5 bilemedin 6 sene sonra bu diş gider. İdare et en son dayanamadığında kanal tedavisi yaparız dedi. Neyse bende tesadüfen almanyaya gittim ve orad da tesadüfen diş doktoruna gittim. Hmm baya kötü dedi. Ve kanal tedavisi yapmadan bildiğiniz dolguyu yaptı. Öyle bir dolgu ki heryer dolgu oldu. Ama his hala var.Sıcak yerken soğuk yerken hissediyorum.

ikinci bir olayıda geçen gün yaşadım. Bundan yaklaşık bir sene önce 3 tane diş doktoruna gittim. 20lik dişlerin kesinlerinle çekilecek. Dedi hepsi. Hatta iki tanesi için cerahi operasyon yapılacak dediler. Sonra bende bir tanesi için randevuyu aldım bir ay sonra sıra geldi. Sıra geldiğinde cerrahi operasyon yapmadan çektiler. Sonra diğerlerinide çektirmedim. Geçen diş taşlarını temizletmek için gittiğimde 20 lik dişlerimi sorduğumda neden çekilsin çekilmesine gerek yok dedi doktor.

Bununları niye anlattım. Eğer imkanınız varsa iyi bir yere gidin.Dişçiler kadar saçma sapan farklı teşhisler koyan bir de psikatristler vardır herhalde.

size sorunu göstermesini isteseniz? ya da başka bir doktora da danışın bence, gerçekten külfetl, zahmetli bir iş. girişmeden iyi araştırmalı.

ilk gidilen doktorda hele ki ağızda şikayet yokken böyle bir şey söylüyorsa hiç güven verici değil. sağlam bir dişçi bulun kendinize. her doktorun her dediğini de yapmayın. tüccar oldular artık. güvenilmiyor...

jean christophe grange ve tess gerritsen'ın tüm kitaplarını öneririrm.polisiye-gerilim.ilk bi kaç sayfa sarmaz belki bu tarza yabancıysanız ama daha sonra epey sürükleyici olacaktır..

Elif Şafak - Araf: Delicesine bağlanıp tanışmak istediğim bir karakter barındırıyor içinde. (bkz: ömer özsipahioğlu)
Elif Şafak - Mahrem: En çok etkisinde kaldığım Elif Şafak kitabı buydu.
Elif Şafak - Baba ve Piç: En akıcısı buydu sanırım.
~
Iris Murdoch - The Black Prince: Felsefik öğeler barındırıyor ama, kesinlikle felsefeden zerre hazzetmeyen birinin bile okuyabileceği bir kitap. Hayatımın kitaplarından biridir.

Dan Brown tüm kitapları

Masumiyet Müzesi
Hayatın Kaynağı - Ayn Rand
Charles Bukowski tüm eserleri:)
Günlerin Köpüğü - Boris Vian
Uçurtma Avcısı

Dan brown'un kitaplarını da okudum:))

oğuz atay'ı tercih etmelisin bence..."tehlikeli oyunlar" ya da "tutunamayanlar" olabilir.

@derinimsi kisilik;tutunamayanlar'okudum ama 'tehlikeli oyunlar' olabilir.

trevanian - katya'nın yazı
shibumi
douglas adams - otostopçunun galaksi rehberi (5 kitap var bu seride)

paul auster - new york üçlemesi

tom robbins (bütün kitaplarının iyi olduğunu söylüyorlar. ben sadece parfümün dansı'nı okudum oldukça iyiydi.)

dan brown'ın kitaplarına benzer bir şey olsun istiyorsan, adam fawer'ın olasılıksız ve empati'si okunabilir.

alamut var bir de wladimir bartol'un. hasaan sabbah'ın hikayesini anlatıyor. sıkmaz kesinlike.

içlerinden hangisini seçicem diye tereddüt etmene gerek olmayan kitaplar bunlar. herhangi birini seçip okumaya başlayabilirsin.

bir ara şuraya da göz atarsan, çok daha fazla seçeneğin olabilir;

(bkz: okunması gereken kitaplar)

tess gerritsen - cerrah. bu kitabı okursan tüm seriyi de okumak isteyeceğine eminim. biraz kanlı bir kitap ama deliler gibi sürükleyicidir. kesinlikle tavsiye ederim.

maeve binchy,italyanca aşk başkadır, aşk mutfakta pişer, bir dilek tut benim için epey sürükler götürür, yüz bin tane daha da kitabı var kadının.bir de maxime chattam, kaosun sırları, kötü ruh, hatta yeni bir kitabı daha çıktı... diğerleri de yazılmış zaten. hepsi mi bestseller olur yaa! ahah, bir de stephen king.

George Orwell-Hayvan Çiftliği hem sürükleyicidir,hemde vaktini boşa geçirmeyip birşeylerde öğrenirsin aynı zamanda...

benim adım kırmızı- orhan pamuk
cesur yeni dünya- aldous huxley
dava- franz kafka
yeraltından notlar- fm dostoyevski
uğultulu tepeler- emily bronte
anayurt oteli- yusuf atılgan
kurt kanunu- kemal tahir
sahnenin dışındakiler- ahmet hamdi tanpınar

Suzanne Collins - Açlık Oyunları seni temin ederim bırakamassın

Paul J. Nahin - Zaman Makineleri. Yeni aldım ve çok ilginç bir kitap.

Bitirmedim; ancak cehenneme övgü kitabını tavsiye ederim.

Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali
Kuyucaklı Yusuf - Sabahattin Ali
Kumral Ada Mavi Tuna - Buket uzuner
Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk - İskender Pala

wilbur Smith. İlk kitabından başlayarak okuyun. Seri gibi. 30 romandan söz ediyoruz. Büyük keyif alacağınızı düşünüyorum. Yaşayan yazarlardan, en sevdiğim bir kaç ismin başında gelir. Onun romanları ile, kendilerini gelişmiş diye adlandıran toplumların nasıl bir yanılsama içinde olduklarını farkettim. Afrika; onun romanlarını okuduktan sonra, başka bir anlam kazandı benim için. Oldukça da sürükleyici bir anlatım tarzı var. Size ve herkese önerebileceğim bir yazar. Tek tek kitap isimlerini yazamazdım takdir edersiniz.

tedaviye gerek yok da ne demek? sen dişlerini sıkarken, gıcırdatırken dişlerini aşındırıyorsun. ne tedavisi vardır bilmiyorum ama tek bildiğim dişlerini koruyacak dişlik yaptırman. yine sıkarsın ama en azından dişlerin aşınmaz. şu anki dişçin yapmıyorsa başka bir dişçi yapsın. kasılmalar için kas gevşetici veya sakinleştirici tarzı bir ilaç olabilir. tabi ki uzman doktor danışmanlığında.

yani o an için çok ciddi bulmadı, ama kontrol altında tutalım birkaç ay sonra yine gel demişti. adamın da günahı çok yok aslında. benim çok arttı stresim ve dolayısıyla da şikayetim. hayatımda ilk kez dişlerimi gıcırdatmaya başladım. ilk kez ya, moralim bozuluyor resmen. kas gevşeticiler de çok işe yaramadı, muscoril, muscoflex, başka ne kullanıcam bilmiyorum. bu hafta gidicem doktora bir şekilde, gece plağı yapabilirim demişti, ağzımın ölçüsünü alacakmış, bi fırsat bulmam lazım işten güçten.

ama şu an, bu kasılmayı nasıl geçiricem bilmiyorum. bugün cidden ağrılı geçiyor.

valla ben sabah uyandığımda ağzımda kırık diş parçaları bulduğumu bilirim. son modam da timsah gibi uykumda ağzımı aniden kapatmak oluyor, felaket bir acıyla uyanıyorum. köpek dişlerimi filan uykumda düzenli olarak törpülüyorum. manyak mıyım neyim :)
sirdalut tarzı bir kas gevşetici kullanabilirsiniz belki ama araba sürerken, iş yaparken filan zorlayabilir, çok uyku yapıyor.
ben gece uyumadan hemen önce çenemi rahatlatıyorum, kasımı tamamen salıyorum ve o ani kapanmalara karşı yanağıma yastığı biraz bastırarak çenemin boşta kalmasını sağlıyorum.
mutlaka diş doktoru ile görüşün hatta hafif bir psikolojik destek de düşünebilirsiniz. uyumadan önce kendinizi iyiiiiice rahatlatmaya bakın.

yav bunca yazdım yazdım
sonra nicke baktım
yine mi sen christine? valla duyuru açacaktım bir kaç gün önce nasıl oldun iyi misin diye sen daha önce davranmışsın.

christine ve saçma sapan sağlık sorunları düzelmiyor :) bi taraf doğruluyor bi taraf bozuluyor. millet hastalık hastası olduğumu düşünmesin diye çok sesli dile getirmiyorum bu sorunları. eğer psikolojikse de bunlar, o kadar fiziksel rahatsızlık veriyorlar ki, düzelme de yok. diş gıcırdatma nedir yahu :( dişlerim öyle hassaslaştı ki. neden ben ya :(

bedeninin bu sorunlara dikkatini çekebilmek için bu şekillere girmesine izin verme bence. sonuçta sana yolunda olmayan bir işin içinde olduğunu anlatmaya çalışıyor zavallı. içinde bir sıkıntı, stres varsa aklına geldiği, göynüne oturduğu an çöz ve bir kenara bırak. ayrıca hastalık kaçmak için çok iyi bahanedir. insan kendini sırf bu yüzden durduk yere hasta edebilir. nedeninin bu olmadığına da emin ol. :)
bir de şunu önerebilirim, kendine odaklanma. başkalarına yardımcı ol, hastalara çorba yap, kendini unut. düşündükçe ağrısı artar onun. unut ağrıdığını filan. kafa yormaktan vazgeç.
ağrı kesicini kas gevşeticini yut ve unut :)
çok zor bunlar, çok iyi biliyorum. beden bir kere tepki vermeye başlayınca önüne geçmek çok zor oluyor. ağrılarının da psikolojik kaynaklı olma ihtimali varsa bile ne kadar can yakıcı olduğunu da emin ol tahmininden çok daha fazla inanıyorum. hatta bunların psikolojik nedenlerini asla anlayamayabilirsin de.
sadece kendini sıkma, hiç bir şeyin ucunda ölüm yok ve hiç birimiz buradan sağ kurtulamayacağız :) rahat olmaya çalış :) işin seni zorluyorsa başka bir iş düşün, ayrılmaya bak filan. kendini rahat ettirmenin yollarını bulmalısın, zora dayanma seviyeni de artırmalısın.

ayrıca sen benim arkadaşım kristin misin çok merak ediyorum doğrusu :D

bu sorunun tedavisi soyle oluyor, kesın sonuc bunyeye baglı. kaynagı da stres, stresi azaltman gerek. tedavi olarak ise, diş plağı yapılıyor ama bu dişleri korumak için, o surtmeden dolayı dişlerin kırılabilir çatlaybilir vs vs. ve sakaklarda uyandıktan sonra siddetli agrılara sebep olur. tekrardan doktora git, tum bu yasadıklarını anlat aynı gun ıcınde olmasa bile bi iki gun ıcınde plagını kullanmaya baslayabilirsin.

tekrar belirteyım, kaynagı stres ve bunu asamadıgın surece devam eder bu. gerekiyrsa psikologa fln da git. hafif depresanlar verebilir tedavi olarak.

çene kitlenmesi 20'lik dişler yüzünden olabilir, öyle bir sorununuz var mı hiç takip ettiniz mi ?

Erkek kardeşim çene cerrahı. Aynı sorun bende de vardı.Yapacagınız hareket(egzersiz)şu; dilinizin ucunu üst damağınızda koyabileceğiniz en arka noktaya götürün. Diliniz üst damağa değer pozisyonda çok zorlamadan ağzını açabildiğiniz kadar açıp kapatın.Bunu aklınıza geldıkçe yapın, rahatladığınızı göreceksiniz. Geçmiş olsun.

tavsiyeler için teşekkür ederim, o egzersizi yapıyorum şu an. 20lik dişlerim konusunda bir sıkıntım yok aslında, tedavisini olmuştum, ama yapılan bir dolgunun çenemin çok içersinde olduğu için çene sorunum olduğu söylenmişti. ya da cevabı bulamayan doktorlardan biri öyle söyledi bilemiyorum. stresliyim, stresli olunca bağışıklık sistemim diplere vuruyor, dün gece telkin ettim kendimi dişlerimi sıkmayacağım diye, bugün daha az ağrıyla uyandım.

senin arkadaşın christine değilimdir muhtemelen ya kediebesi :) ama sağlık tavsiyelerin iyi geliyor bünyeme inkar edemem :))

diş eti çekilmesine yol açar mı gece dişleri sıkmak peki?

evet benim aklımda da öyle bir şey kalmış nedense yani diş çekilmesi ile ilgili.
zaten beni tanırdın nickimden o kristin olsan :) neyse...
bir de, ceneni gevseterek suralara hafif hafif masaj yaparsan iyi geliyor.
img255.imageshack.us

git boyner'lerdeki tester'lardan birkaç koku dene, adını aklında tut beğendiğinin sonra strawberry'den al bence :)

cartier roadster kokladım bi arkadaşta geçenlerde. peşinden sürüklendim kişinin. şükürler olsun ki yakın arkadaşım ve başıma bir şey gelmedi! ama muhteşem!!

ben kendi adıma kullanmaktan zevk aldığım ve beğenildiğini bildiğim birkaç tane yazayım sen beğendiğini al, ama boynerdeki testerlardan koklamayı unutma :]

212
Jean Paul Gaultier - Le male
roma
hugo boss
pi
fahrenheit
issey miyake
kenzo jungle

walla böyle bir durumda ben önce gidip bi açık parfüm alıyorum. bir süre kokuyu kullandıktan sonra memnun kalırsam gidip orjinalini alıyorum.

önümüz kış benim en çok bu mevsimde hoşuma gidenlerden biri fahrenheit -ki kışın çok iyi diyor, biri de burbery nin bi kokusu ama modelini bilemiyorum şu an. bu ikisi kışın süper ama yazın berbat gidiyor.

(bkz: bulgari aqva)

rochas man

@ want2die ; paşa eyvallah da dedim belki bu işi iyi yapan bi' yer bilen vardır hani şu tene bu koku ay senin boyun uzun o olmaz saçın kumral bunu kullan gibi o açıdan sordumdu. Kenzo da kullanmıştım vakti zamanında sanki daha başka bi' farfüm bulsam daha güzel olur.

Diesel "Only the Brave" i öneririm.

Gucci pour homme ii.


daha güzel değil diyen insan evladı görmedim.

Yaşınız ve nasıl bir ten rendine sahipsiniz? Nasıl bir kişiliğiniz var? Bunları bilmeden parfüm önermek imkansız gibi bir şey. Herkes beğendiği bir kokuyu söylüyor ama, sizin teninizle birleşip; iğrenç de kokabilirsiniz. Çok genel bir öneride bulanabilirim. Esmer tenli iseniz, daha baharatlı kokuları sürebilirsimiz. Açık tende bunlardan uzak durun. Her seferinde bileklerinizin iç tarafından iki kokuyu deneyin. İlk sürdüğnüzde değil de, en az yarım saat sonra koklayın ve koklatın. Sizin ten kokunuzla birleşince, nasıl durmuş ona bakın.Alttaki notalar önemli. Bunu da sürmeden anlayamazsınız.

Açıkçası istediğim July14' ün cevabı gibi bi' tavsiye idi. teşekkür ediyorum. Beyaz tenliyim. Daha çok fresh, marine kokuları seviyorum.

life roof mu ne vardı.

www.lebiderya.com

360, litera veya mano. hepsi de tuzludur yalniz onu soyleyeyim.

galata kulesine ne dersin?

ya aklıma beyoğlu işmerkezinin en üst katındaki mekan geldi ama adını unuttum gelmiyor bi türlü. bir de 360'ı da düşündüm.

oranın adı "ponte" yanılmıyorsam.

Ne amaçla gittiin önemli.. Yemek için 360 güzeldir üstelik manzarasıda oldukça başarılı! ama eğlencesi için aynı şeyi söyleyemicem. Manzara ve eğlence istiyorsan Nu pera derim. içeri girebilirsen pişman olmazsın emin ol!

kesinlikle litera. önceden arayıp rezervasyon alman lazım. biraz pahalıdır.

odakule'den içeri girince tam karşıdaki mekan da olabilir. öyle pahalı da değil. pahalıya kaçmak istemiyorsan bir alternatif. yalnız havalar soğudu bilmiyorum mantıklı olur mu?

www.insidecrm.com
fatfreecrm.com
www.freecrm.com

aranılan tam olarak şöyle, kontaktlar olacak, firma adları, bir de firmaların ürünleri olacak, atıyorum elektrik süpürgesi bilmemne modeli, ben bunu yazdığımda direk firmayla yazışmalarım çıksın istiyorum, bana anlatılan bu şekilde :)

yok o ev olayında belli oluyor.

O ev olayında göz tansiyonu ölçülüyor, göz numaralarımız onla belli olmuyor diye biliyorum ben.

Artık uzman olarak yaklaşıyorum bu konuya (: . Yılların verdiği deneyim diyelim. Harflere bakarken doktorun kullandığı merceklerle göz derecen zaten ortaya çıkıyor. Bu iyi bu kötü diyerek doktoru yönlendiriyorsun ve derecen ortaya çıkıyor. Ardından ya da öncesinde oturduğun ev olayında da gözle ilgili bir çok bilgin ortaya çıkıyor. Bizim doktora verdiği kağıtta derecenin de yazdığını biliyorum.(doktorun yalancısyım)
Kısacası ikisi de etkili.

yarık lamba muayenesi ile genellikle retina hastaliklari, gozun disi
snellen çizelgesi ile goz keskinligi
sallanan fener testi ile goz bebegi fonksiyonlari
parmak takibi testi ile oküler hareket bozuklukları
konfrantasyon alani testi ile görüş alanı
tonometri ile göz içi basıncı
oftalmoskop ile goz ici ve kirmizi refleks
otorefraktor ve retinoskop ile goz bozukluklari

olculuyor.. tabi daha da genisletilebilir liste..

o ev resmine baktığınız makine ile numaranız belli oluyor. ama orada çıkan numara çok yüksek. yani doktorun camları denetirken bir fikri var. o makineden çıkan numaranın 0,75, 1 derece falan altından başkatarak cam denetiyor. iyi gördüğünüz yerde de duruyor. o makine ile çıkan yüksek numarayı hiç vermiyor zaten.

nasılsa doktora gidecekmişsiniz. o yüzden ben tıptan biraz uzakta fikirler vericem.
geçen gün yutub da bi kadına rastladım, kendisi yoginiymiş (bu noktada yoga nedir? yogi kimdir diyerek eski bir arkadaşı anmak istiyorum izninizle :P) şimdi bu hanım diyor ki kadınların sıkıntıları kök çakrada, yani kıçımızda birikirmiş. mantıklı aslında başımız sıkışınca kıçımızı da sıkıyoruz. e tabi bu beynimize kadar vurabiliyor kimi zaman. rota hep aynı, kıç ağrısı, bel ağrısı, sırt ağrısı, boyun ağrısı, baş ağrısı. bunlar hep omurgamızın, tek bir rotanın, dev elektrik kablomuzun üstündeki noktalar. bu noktalarda rahatlık sağlamak inan çok işe yarıyor.

şimdi ablaya geri dönersek, abla kalça açıcı egzersizler anlatmış. sitesi yogatic.com. denedim, etkisine inanamadım. bilgisayarın önünde böyle gülümser halde kalakaldım, mışıl mışıl uyudum. ne zaman bu tür hareketleri denesem sağım solum ağrıyordu fakat bu egzersizleri yapınca bittiği an vücudumun hiç bir yerinde kasılmış kalmış, sıkışmış bir nokta yoktu. vücudunuza sizden ayrı bir şeymiş gibi davranmayın. yani bir makina gibi, bozulmuş gibi. başınız sizden ayrı bir yerde ağrıyıp size acı çektirmiyor. başınız sizsiniz. (allahım sanırım zirvede bırakacağım duyuru olayını, başınız sizsiniz dedikten sonra claimer ın yorumunu çok merak ediyorum ehehe)

aşağı kısımlara yorum yapamayacağım ama baş ağrısı ile ilgili aynı sorunu neredeyse 2 haftadır annem de ben de yaşıyorduk. ikimiz de migren hastasıyız. meseleyi ona yorduk. artık annem dayanamadı ve 2 gündür mr tomografi vs. işi ile uğraştı. az önce sonuçlar geldi. doktor sinüzit var o da baş ağrısını tetikliyor demiş. 2 hafta önce de ağır bir grip vakası geçirdik. alakalı galiba ikisi.

belki bi bağlantı kurabilirsiniz. tabi doktorda fayda var.

b12 vitamini alın ekstradan kullanın bence, zaten suda eriyen vitamin birikmez zehirlemez, + wapf.org a göre nüfusun büyük çoğunluğunda eksikliği var ki normal olması gerek diye kabul edilen değerler bile aslında düşük. Onun dışında b12, yorgunluk bitkinlik için taş devri diyetine geçmeni öneririm. beyaz un ve şekeri keseceksin. Süt yerine fermante süt ürünleri kullanacaksın. Yeşil otla beslenmiş hayvanların etini filan yiyeceksin. işlenmiş gıda tüketmiyeceksin filan. Sırf şeker ve beyaz unu bırakman bile %80 yorgunluk olaylarını azaltacaktır.
Son söylediğin için bence parana kıyıp ucuz da olsa bir doktora git, o kadar hassas bir konu.

sinüzitim yok, ama 1,5 hafta önce çok şiddetli nezle ve grip geçirdim. belki de onun etkisidir. ama bu kadar kusmalar falan normal mi bilmiyorum, pzt'den beri bu üçüncü, midem çok kötü oluyor kusmaktan.

yoga pilates ıvır zıvır istiyorum ben, araştırmasını da yapıyordum, siteye hemen göz atacağım. herkes çok yorgun göründüğümü söylüyor, ne kadar uyusam yetmiyor. b12 için hangi ilacı öneriyorsunuz?

cinsiyetiniz kadınsa, adet döneminiz yakınsa uykuya doyamama, yorgunluktan kolununu kıpırdatamama durumu olabilir. ayrıca migreniniz de bu sebeple şekil değiştirmiş olabilir. bir de yazınızdan kahve bakarak bugünlerde biraz fazla stres altında olduğunuz, canınızın bir şeylere sıkıldığı sonucuna vardım :) eğer öyleyse, bu da bir sebep olabilir.

ancak makat kanamasını çok ciddiye almanızı önerecem. basit fissür veya basur da olabilir, kalın bağırsakta polip de olabilir.

geçmiş olsun.

evet kadınım ama adet dönemim yeni bitti, adet dönemine doğru o yorgunluklar olur da bitince olmaması gerekiyor böyle. hele o başağrıları. şu an midemi zor tutuyorum. niye bu derece migren atağı geçiriyorum anlamadım.

çok ciddi bir besin zehirlenmesi geçirdim, sonra basur sorunum oldu, muhtemelen onla ilgili makat kanamam. doktor görmeli tabii. iş konusunda stresli olduğum bir şeyler var. belki de sebep bu bilemiyorum ama fiziksel bir şeyler yanlış gibi hissediyorum psikolojikten öte.

ben b12 eksikliği sorunu hiç yaşamadığım için özellikle marka öneremem ama bildiğin büyük bir ilaç şirketinin varsa al, dozu yüksek olsun ve one a day olmasın sadece b12 olsun. Vejateryen bir diyetin varsa b12 eksikliği bunun sonucudur.
www.zargan.com
bunu oku. İngilizce biliyorsan aşağıdakiler senin yaşadıklarına benziyor sanki. Bilmiyorsan çevireyim türkçeye.
Pernicious (that is, "deadly") anemia occurs when a person lacks the intrinsic factor and cannot absorb B12. The most common underlying cause of pernicious anemia is an autoimmune reaction that attacks and destroys the stomach cells that produce intrinsic factor. The disease is characterized by immature, abnormally large red blood cells (macrocytes), which are very inefficient at carrying oxygen, and by white blood cells with abnormal nuclei.

Early symptoms of pernicious anemia include paleness, weakness and fatigue; severe anemia causes shortness of breath, dizziness and a rapid heart rate.

Those suffering from pernicious anemia require very high levels of B12 to overcome the lack of intrinsic factor. The traditional treatment was one pound per day of calf’s liver, providing almost 200 micrograms B12. Today doctors prescribe injections or oral supplements of even higher doses.

aslında işyerinizi beklemeden bir örnekle birlikte hastaneye başvurabilirsiniz. acil bir şey olabilir ayrıca halsizliğinizin nedeni bu kan kaybı olabilir. divertikül denen ufak yaralardan varsa bağırsakta, lifli yiyecekleri kesiyorlar mesela. kısa zamanda öğrenmekte fayda var.
b miks-c seviyorum ben b vitamini olarak. bi de yakın zamanda antibiyotik kullandınız mı? b vitamini eksikliği yapıyormuş.
yorgun olduğunuzu düşünerek pilatese abanmamanızı öneriyorum. önce yoga ile güç toplayın bence. yogada hareketler çok değişmiyor. ancak bunları yapış hızı ve sıralaması ile değişik noktalara odaklanıyorlar. ben bu kadının sitesini samimi ve nasıl diyeyim, şefkatli buldum. özellikle yoga for a bad day ve yoga for a very bad day videolarını çok sevdim. yalnız çok dikkat etmek gerekiyor, sakatlanmak mümkün. ısınma ve soğuma mutlaka yapılmalı. ben de öyle yavaş yavaş kendi kendime ve yeni yeni :) keşfetmeye çalışıyorum bakalım.

antibiyotik mi :)
şöyle söyliyim önce idrar yolu enfeksiyonu geçirdim, antibakteriyeller kullandım, 2 hafta sonra çok şiddetli bir bağırsak enfeksiyonu geçirdim, hastaneye falan kaldırıldım zehirlenmeden ötürü, mahvoldum ve yine antibakteriyel kullandım, 1,5 hafta önce grip oldum faranjit vs oldum yine mahvoldum ve antibiyotik kullandım. şu an enkaz gibiyim. tamamen enkaz gibiyim ama. bu baş ağrıları çok şiddetli. midem sürekli kusmaya hazır. b12 eksikliği bu kadar şiddetli şekilde kendini gösterebilir mi ya?

bu arada şundan da bahsedeyim, kendime dikkat eden bi insanım, midemde gastritim var, düzenli ve hafif yerim, lifli gıdalarla beslenirim, arada abur cubur yediğim olur ama nadirdir, deli gibi su içerim. bi keresinde kırmızı etten zehirlenmiştim, 13-14 yaşlarımda, çok kötüydü sonra kırmızı et yemedim 4 yıl kadar, o da kan değerlerimi düşürdü. nedeni budur tamamen, vejeteryan değilim ama zamanında yemediğim kırmızı et benim hayatımı ciddi şekilde etkiledi.

yoga sitesi cidden güzelmiş, yarın bakacağım, ben de zamanında çok spor yaptım, ama fitness, bünyem güçlensin diye, işti bilmemneydi yalan oldu tabii ama araştrıyorum, kendi kendime de çok basit mide kol bacak hareketleri yapıyorum videolardan görüp, tabii önce ısınarak. yoksa sakatlık çıkar. ama bu site harikaymış.

dün bir akradaşumla konuşuyorduk, bence kesinlikle prebiyotik yoğurt tipi şeyler yemelisin. bunca antibiyotik yüzünden bağırsak floranin bitmiş olmasi lazım. o bakterileri geri getirmelisin. :)

nerden bulunur o yoğurt sahi?

ya benexol b12 vitamini vermişti doktor zamanında, kullanmamıştım, dün aldım bugün aldım ve kendimi iyi hissediyorum ama kanama az da olsa devam ediyor aşağı kısımda :)

yalnız benexol b12 kilo aldırıyor mu bir bilginiz var mı?

kilo aldıracağını sanmam. bahsettiğim yoğurt da her markette var. activia filan diye satılıyor.

seagate tabi ki.

neden? ben de aslen seagate düşünmüştüm ama ekşi'deki yorumlar canımı sıktı:
(bkz: seagate)

insanlar genelde sikayetini yaziyor cunku. simdi evlerden irak, benim diskim de bozulsa gider soverim orada.

ben de marka takintimdan dolayi seagate diyorum. memnunum yani kendiminkinden.

bir sorun yaşamadınız yani değil mi? gidip seagate alabilmem çok olası çünkü fiyatı biraz daha makul. hatta bugün alıyordum ama ekşi'deki yorumlar kafama takıldı.

gönül rahatlığıyla seagate alınız, aldırınız. pek az sorun çıkarır seagate'ler. bende bir 500 gb, bir de 1 tb harddiski var seagate'in. daha tık demediler.

tavsiye verenler hep seagete diyor, almamakla hata mı ettim ya :(
peki diğer iki ürün için fikriniz nedir, toshiba ve verbatim?

seagate 500gb mersinden izmite izmitten mersine kucağımda tangur tungur gidip geldi. baya sarsıntı geçirdi yani ingilizlerin concussion dedikleri. ama hala tıkır tıkır çalışıyor. kesinlikle tavsiyem.

Geçen ay yeni bir seagate aldım 15 günde bozuldu hemen de içini doldurmuştum çok ciddi miktarda datam gitti. Tamam mağazaya gittim hemen koşulsuz değiştirdiler ama olan benim giden verilerime oldu. Seagate'i kötülemek istemiyorum, evde bir tane daha var 1.5 yıldır sorunsuz çalışıyor ama şimdiki aklım olsa birkaç gün bekleyip o gün bulamadığım western digital'de ısrar eder veya kapatma düğmesi olan samsung'lardan alırdım.

Bir de aldığınız ürünün kutu vs.sini bir ay filan atmayın, ben artık birşey olmaz deyip 14 gün sonra iç karton zımbırtılarını attım 15. gün bozuldu. Mağazada da sırf o iç kartonları eksik diye yeni kutulu ürünü açtılar içinden sadece hd'yi çıkarıp verdiler biraz saçma bir değişim oldu yarım yamalak.

"doğulu olduğu gerçeğini bir yana bırakıp.."

ben de bunu anlamıyorum. doğulu olunca ne oluyor ki? doğuda doğan bir insan batılı gibi davranamaz mı? illa doğulu gibi mi yaşaması lazım? doğulu gibi yaşamak ne demek ki hem? bırakın içinizden nasıl yaşamak geliyorsa öyle yaşayın.

doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle, güneyiyle dünya'da yaşıyoruz sonuçta. insan gibi yaşayın gerisi mühim değil. kime ne?

barış mançonun şarkısı vardı, hemşerim memleket nire, bu dünya benim memleket diye giderdi, karşı taraf anlamaz ısrarla sormaya devam ederdi.

nereli olduğunun nereden geldiğinin ne önemi var. önemli olan şu an ne olduğun, ne olmak istediğin. içinden geldiği gibi yaşa, gerisini salla gitsin. Kendini ne ve nasıl hissediyorsan o'sundur, gerisi yalan dolan.

nerede doğup büyüdüğünüz ve ailenizin nereli olduğu önemlidir, o kültürle yoğrulursunuz çünkü. reddetmek değil de üstüne inşaa edip kişiliğinizi biraz değiştirmeye çalışmışsınız sanki. o zaman siz şu anda olduğunuz kişisiniz, başkası değil.

Hayır ırk ile ilgili değil. Bir bakıma;

*Neden doğulu gibi yaşamak varken batılı gibi yaşamaya mağrum bırakılıyorum?

*Neden bir doğulu "batılı gibi yaşamanın nesi varmış ki?" derken bir batılı "doğulu gibi yaşamanın nesi varmış ki?" demiyor?

*Neden bir batılı doğulu gibi yaşamak zorunda kalmıyorken ben kalıyorum?

*Neden bir doğulu olarak batı hayatını keşfetmek, ona adapte olmak zorunda bırakılıyorum? Bunun bünye ve yaşam üzerindeki görünen ve gizli etkileri nelerdir?

Sorun batı yada doğu kültürlerinin mukayesi değil. Bir asya insanı olarak üstüme vazife olmayan bir Avrupa (batı) gömleğini neden giymeye çalışıyorum, bunu yaparken doğru mu yoksa yanlış mı yapıyorum, bunu yaparak başıma neler getiroyurum işin içine biraz da bilimselliği sokaraktan öğrenmek istiyorum.

cevap çok basit;
batı emperyalizmi (kültür, ekonomik ve dolayısıyla sosyal emperyalizminden bahsediyorum)
bunu yenebilmenin tek yolu da savaş, çatışma vs değil. bilimde teknolojide ilerlersen, atyorum erke dönergeci gibi bişeyi bulursan, ya da ne biliim uçan araba, uçan kaykay(back to the future=) adamlar senin köpeğin olur. kısaca bilgini satabilen bi pozisyona gelmen lazım ki o zaman batı seni yakalamak için uğraşsın.
kısaca "bilgisatar" olursa(k,n,nız) kuralları siz koyarsınız.

çünkü doğulu ve batılı kavramı türkiye'de, çağdaşlık ve geri kalmışlık noktalarıyla etiketlenmiş. doğu/batı kavramını aslında bir çok şeye vurabiliriz. türkiye gelişmekte olan ülkeler statüsünde ki bu kavram türkiyenin gelişmiş olmadığını gelişen bir yer olduğunu gösterir. haliyle içinde çok farklı iki kutup olduğu bariz. ve aynı tabir ''gelişmekte olan ülke'' ülkenin amacının gelişmekte olduğunu da ifade eder. dolasıyla amaç batılılaşmak olduğundan hepimizin bilinçaltına böyle bir kaide işlemiş. yani esasında tabirler bizi böyle yapan. ''batılılaşıp çağdaşlaşmak'' e doğu bu amacın dışında kalıyor. /tabirlere göre/. birde bu olaya dünya ekseninde bakmak lazım. peki bizim batılılaşmaktan kastettiğimiz batı da da böyle işler var mı? yorumlayabilecek kadar bilgi sahibi olsaydım keşke. amerika da doğu yakası batı yakası, kuzey yakası güney yakası arasında türkiye de ki gibi doğu batı kavram farklılığı var mı? hata bizde öncelikle kendi kendimizi başkalaştırıyoruz ki, memleketçilik anlayışından çıkıyor bunlarda.

ne kadar doğudan bahsediyosunuz bilmiyorum ama batı kültürüyle yaşamak sanırım size gerip gelen ki buda gayet normal.ama düz adam gibi söyleyem "mühür kimdeyse süleyman odur." doğulu olarak yaşamayı tercih ederseniz "modern" yada "global dünyada yer bulamazsınız"
mesela sanırım malezyada halk yerel kıyafetlerini giymek zorunda böylece kültürlerini muhafaza edeceklerine inanıyorlar v.s.
eğer belirli standartları yakalamak istiyosanız buna uymak zorundasınız ve ancak siz uymasanızda git gidede sizin kültürünüz benim kültürüm hızla yok oluyor.

Ben hemen cevap veriyorum.

Şimdi benim anne tarafı urfalı, çeşitli zorluklar vs., baba tarafı da modern adanalı insanlar, anne tarafında kürtlük varyani bir yanım kürt, bir yanım türk. Baba tarafında babaannem zaza. Ve ben bodrumda doğup bodrumda 14 sene kaldım. Sonra lise 1-2 izmirde geçti. Lise 3-4 ise ankara'da geçti. Şimdi üniversiteye adana'ya gidiyorum inşaat mühendisliği okumaya.

Ben kimim peki söyliym mi? Ben "kısmen" doğu tarafından gelen modern bir batılıyım. Böyle desem daah doğru. Ama kesinlikle atalarımı yadırgamama, insanları türkmüş kürtmüş ingilizmiş ayırt etmem insan insandır. Türklerden 2 tane hanzo tecavüze kalkıştı diye bütün türker tecavüzcü olamaz, kürtlerden birkaçı pkk üyesi diye bütün kürtler de pkk'lı sayılmaz. Bu işler böyle. İşte ben bu ayrımları yapmayan, kendiyle barışık, (çeşitli özellikler vs. vs.) olan bir insanım.

Ha doğuda doğdu isen veya ataların oradaysa bunu kesinlikle yadırgamaman gerekir bunu belirtmem lazım. Çünkü insan isterse gecekonduda doğğmuş olsun isterse koskoca saraylarda villalarda doğmuş olsun insan sonuçta. Bunu kesinlikle bir yana bırakmaman lazım (ki durum böyle veya bunun gibiyse.)

Çünkü görüyoruz bak zenginler yapacak bir şey kalmıyor diye genç kızların kafalarını koparıyorlar, gecekonduda doğan insanlar öğretmen oluyorlar.

Kısaca ne olduğunu kısa bir hayat hikayeni bir kağıda yaz. Ben öyle yaptım. Gayet de mutluyum bak =)

teknoloji kimdeyse lider odur. bir zamanların arap dünyasını ve üstünlüğünü hatırlayınız.. ayrıca yakında japonlar gibi yaşamayacağımızı kim söyledi?
bence çok takıyorsunuz :)

çok rahat söyleyibilirimki olayın direkt teknolojiyle bir alakası yoktur. önemli olan rasyonel düşünebilmeniz kendi aklınıza mantığınıza güvenmeniz kararları buna göre almanızdır. eskiden doğu medeniyetlerinin önde olması da bundan dolayıydı daha açık fikirli herşeyin tartışılabildiği bir ortam varken doğu da batı karanlık çağı yaşıyordu bağnazlık alıp gitmişti. şimdi gerçekten batılı gibi düşünüp düşünmediğinizi sorgulamalısınız önce. yani nazar a cinlere fallara rüyalara hacılara hocalara devletin bireyden önde olduğuna vs nasıl yaklaşıyorsunuz gibi.

batılı olmanın çağdaşlıkla eşlendirilmesinin sebebi rönesans sonrası ortaya çıkan humanism akımıdır. dubai, kuveyt gibi ülkelerin modern olmalarına rağmen, uygar olmama sebebi de bu kültürlerin humanismi içselleştirememesidir zaten. uygarlığın birçok göstergesi var, en basitinden kadın erkek eşitliği, bilime değer verme gibi. uygar ülkelerin çoğunluğu batılı ülkeler olduğu için, Atatürk sağolsun Türkiye kendine bu ülkeleri örnek almış. bir yanda da doğulu geçmişimiz var. iyi birçok yanıyla beraber.

sen eğer bu iki farklı kültürün iyi yanlarını birleştirebilirsen kendinde ne mutlu sana. ama neden doğulu gibi yaşamak varken batılı gömleğini giymeye mahkum ediliyorum sorusu bence biraz yanlış. çünkü kim ne derse desin, insana insan olduğu için değer veren bir sosyal toplum anlayışına ihtiyacımız var tüm insanlık olarak. eve ekmek getirsin diye dünyaya getirilen bir çocuk ile sevileceği için dünyaya getirilen çocukların oluşturduğu toplumlar arasında büyük farklar var. ya da arap ülkelerinde ve iç ve doğu anadoluda kadınlar eğitime ve iş hayatına katılamıyor, hatta topluma katılamıyor. beyin gücünün yarısını kaybeden bir toplum nereye gidebilir? ya da aile içi ya da dışı şiddetin normal karşılandığı bir toplum nereye gidebilir? doğulu olmanın iyi yanlarını, misafirperverliği, zorda kalınca yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmeyi hiçbir zaman elden bırakmamak lazım ama varmamız gereken yer insana insan olduğu için değer veren, doğaya ve bilime saygı duyan bir dünya algısıdır.

tr.strawberrynet.com

strawberry'i duymuştum, taksit falan yapmıyordur di mi

www.cheapsmells.com
<------- buraya tıklıyoruz:)

burda boyut seçenekleri yok aradığım parfümün. 30 ml'si var 75'i yok mesela :(

grundig dediğin televizyoncudur da ondan. ne anlar vayırlıstan o.

yok ya bu bildiğin netbook, televizyona benzemiyor :D

cihazın üzerinde wireless'ı açıp kapatan bir switch'i kapatmış olabilirsiniz yanlışlıkla.. başka birşey gelmedi aklıma şimdi..

maalesef onda da bir sorun yok. modeme bi reset atayım ama anlamadım ilk kez başıma geliyor bu sorun.

hard reboot yaptım yine olmadı. niye bağlanmıyor ya deliriyorum şu an :(((

klavye üzerindeki bi tuş kombinasyonuyla wireless.ı kapatmış olabilirsiniz. mesela fn+f2 bende. genelde de fn tuşuyla olan bi kombinasyon olur zaten.

yok yok wireless açık, birden görmeye başladı modemi, ancak yine bağlanmamakta ısrarcı.

Bende de casper var aynı problemi yaşıyordum ancak Kablosuz Ağ Bağlantısı Özelliklerinin Kablosuz Ağlar sekmesinde Kablosuz ağ ayarlarını yapılandırmak için Windows'u kullan kutusunu tıkladığımda problem düzeliyor. Gerçi bu kutuyu bi kere tikeyince hep tikli kalması gerekiyor diye biliyordum ama ben bilgisayarı her açışımda tekrar kutuyu işaretlemek zorunda kalıyorum nedense...

rutubet kokusu giysinin üzerindeki nemde oluşan bakterilerden kaynaklanır. kıyafetlerin iyice kuruduğundan emin olun, çekmecenizin içini de bir kez elden geçirip temizlemekte fayda var.

işe yaramazsa giysileri daha kuru günlerde serip kurutmayı deneyin.

O giysiler rutubet kokuyorsa muhtemelen kurumadan kaldırıyorsundur çekmeceye. düzgün kuruyan çamaşır rutubet kokmaz bence.

evet evet kesinlikle giysiler tamamen kurumadan kaldırmayın dolaba, hafif nemli kıyafetler dolaba asılınca, kötü kokuyor sonra.

tam tersine üşendiğim için en az bir hafta kurutma askısında kalıyor çamaşırlar.

kurumamak gibi bir durum olduğunu sanmıyorum.

o zaman belki de evde sen hissedemiyorsun ama rutubet fazla. evi de bol bol havalandırmayı dene, hazır havalar da çok soğumadan. hatta evden çıkarken dolap ve çekmeceleri açık bırak camını da aç sen dışardayken onlar havalansın. eski evimde benim de çok sorunum vardı bu konudan.
bir de ne olur ne olmaz ütüle çamaşırları kuruduktan sonra. üzerindeki nem de azalır böylece.

eğer dolabın sırtı banyoya bakıyorsa, o duvar banyodan dolayı nem kusuyor olabilir. dolabın arkasını bir kontrol edin.

edit: benim cevabim niye tikli degil lan, ozendim simdi oburlerine bak.

evin içinde kurutuyorsan, evde biraz soğuksa çamaşırlar kurumamak için inat yapar. 2 günde kurumadığı olur bazen çamaşırın. evin içinde o kadar uzun sürede kuruyorsa yine kokma yapabilir. pencereleri açmadan yapıyorsan kurutma işini, pencereyi açıp çamaşırları pencerenin önüne koyupta dene bi. çekmecen üst çekmecenin banyosundan rutubet almıyorsa aklıma gelenler bunlar.

ilerde kullanmak için mi soruyosun :D

:D sen kullanamassın bunu alokozay

benim var bir tane. gerçi şimdi anlatınca komik gelmiyor ama o zaman çok komikti anısı da olabilitesi var.

benimde bir tane var...benle arkadaş top oynuyorduk

evet var.

benim neyim eksik lan, benim de var.

herkesin vardır yahu :)

"-ben alokozay'ı tanıyorum"

Kadiköy Sports International

www.yogaakademi.com

adının yoga akademi olduğuna bakma pilates dersi de var ve bildiğim kadarıyla fiyatları da oldukça uygun..

süper :) yeri nerede tam olarak?

Cadde Pilates'i öneririm. Bağdat caddesinde, barlar sokağında.
www.caddepilates.com

MAC var Kanyon'da, Metrocity'de Essporto var.

Pol Center'da Sports International var. Ama ben Kanyon'dakini tavsiye ederim.

yilda 2500 tl bayilmak cok diyorsaniz; Plaza Otel'in ufak salonu ve havuzu var 1400 tl'ye ok derler. pro olmayan herkes icin yeterli.

essporto'ya da 1600'e filan gidiyorsun zaten.

mac kanyon sınırsız haftaiçi programı tl2500 civarında.

valla yılda 2500 koyar biraz. ya bir de yıllık mı olmak zorunda bunların hepsi? 3 aylığı falan yok mudur? sonuçta işten ayrılma durumu olur bir şey olur, ev uzakta, üyelik yalan olabilir.

az daha bu tarafa gelirseniz, profilo'nun spor merkezi var.
(bkz: njoy)
njoy.com.tr

fiyatları nasıl acaba?

(bkz: motorola razr v3i)

daha ucuz olarak ne alabilirim. 100 tl'nin altı

kesinlikle sınırsız kamu. o fiyata o kadar dakikayı başka tarife vermiyor. kaldı ki avea'Nın yaptığı ortada, adamlar sınırsız dedi şimdi çamura yattı.
dediğim gibi sınırsız kamu.

kamu çalışanı değilim ama

Alo paketlerden 60 ya da 120'yi seçebilirsin bence..
www.turkcell.com.tr

illa kamu çalışanı olman gerekmez, kamuda çalışan birisi senin numaranı söylese bile olur.

2 senelik turkcell çalışanı olarak veriyorum bu tavsiyeyi...

Kamu tarifesi için dikkat:
*yeni hat almak(hala kabul ediliyor mu bilmiyorum) yada başka operatörden numarayı turkcelle taşımak gerekiyor..
*bunu yapınca başvuru için 15 gün süre vardı, önce referans verecek kişiyi garantiye alıp yeni hat alın (tabi yeni hat hala kabul ediliyor mu kesin olarak sorun, sormazsanız hep eksik bilgi veriyorlar)
*kamuda çalışan tanıdığınızın da bu tarifede olması gerekiyor
*yeni hat alırsanız da baştan söylemedikleri bir takım vergileri taksitli olarak yansıtııyorlar.
4tl bilmem ne vergisi 3 ay mı ne + 2 tl başka bir vergi 12 ay galiba falan filan.. başka bir şey var mıydı hatırlayamadım

başka operatörden numara taşımanız gerekiyor eğer referansla kamuya geçecekseniz.. en ucuz kamu 45 tl işte, limon var 79 tl. ondan ucuza çok konuşan bir tarife yok. canımın üçü falan olabilir 3 numara 300 dakika ayda 12.5 tl olması lazım.

amazon.com

Eski kitapçılara bakın. ikinci el satanlara.

amazon'dan başka çare yok sanırım. ikinci el kitapçılar içersinde şurası büyüktür iyidir diyebileceğiniz bir yer var mı?

(git: 92673)

hangi şehirdesiniz bilmiyorum ama izmirde serpil kitabevi var arşivi geniş olan.

istanbuldayım. valla her yere sordum yeni baskısı yok falan diyorlar. türkçe baskılarını edinsem süper olur ama yok gibi. ingilizceleri getirticem gibi görünüyor :(

olaya bir de ben el atayım.

[email protected] adresinden ileti$ime geçerseniz size yardımcı olabilirim. En azından sonucu bildiririm.

harikasınız, hemen mail atıyorum.

adalara gidebilirsin.hem gezersin hem yüzersin.

Denizi temiz midir? Havuzlar da var gerçi di mi?

eminönü-sultanahmet-topkapı sarayı, yerebatan vs...
vapurla adalar

www.biletix.com
www.istanbul.com

buralardan etkinlik falan bulabliirsiniz.

sultanahmet'i de düşündüm ama hafta sonuna doğru, adalar da öyle. ama şu sıkıcı hafta içi geçmek nedir bilmiyor. mağazalara bakınıyorum falan ama sıkıcı geldi bi yerden sonra.

valla burgazada'nın denizi idealdir.iskeleden inince sola doğru gidiyosun marina var orda.bütün ada sakinleri ordan giriyor.bir de sedef adası var,en güzel deniz orda ama giriş ücretli plaja.ücreti ne kadar onu bilmiyorum.

ilgi alanlarından bahsedersen biraz,bi şeyler daha çıkar.hafta içi için falan....

müze kart alıp istanbuldaki bütün müzeleri gezebilirsin misal ya da at kendini taksim/beyoğlu civarlarına zaten vakit su gibi geçer :)

müzik ilgi alanım. ama bakıyorum da çok ilgimi çekecek bir konser bulamadım. bir tek cabaret müzikali var cumartesi ama çok düzgün bir yerden bilet bulamadım, harbiye açıkhavadaymış bir de yeri. başka bir şey göremedim. sinemalara bakındım yine ilginç bir şeyler bulamadım. taksim'e cuma günü gidicem bugün de gidesim yok. hafta sonu bir gün de sultanahmetti müzelerdi gezicem. aslında yüzmek isterdim ama regl dönemindeyim o da zor yani :) tatil zamanım önceden belli değildi işten ayrıldım yeni işe başlayacağım için 1 hafta boş zamanım oldu ama ne erkek arkadaşım müsait ne de ailem. arkadaşlarım da çalışıyor zaten. sıkıntıdan ölmem inşallah :(

istiklal'de borusan müzik kütüphanesi var.belki orda takılabilirsin.internet adreslerinde detaylı bilgiler mevcut.

orayı çok severim taaa liseden beri :) gitmeyeli yıllar oldu. oradan az nota fotokopisi almamışımdır, bir de saatlerce müzikalleri izlerdim. şimdi çok üşengeç bi insan olmuşum ya. eskiden hep gider eğlenirdim.

ne kadar çok üşenirsen o kadar çok sıkılırsın :) .üşenme üşenme,çık dolaş gez...bir de turistler için hazırlanmış istanbul rehberleri var.belki nette içerik hakkında bilgi sahibi olursun,bi iki şey kaparsın.

biraz güneş görmeye yüzmeye ihtiyacım var aslında hafta sonu. ama istanbul'da doğru düzgün havuzlar o kadar pahalı ki. şu an dışarı çıkmamak için kendime bahaneler üretiyorum. halbuki bir çıksam yapacak bir şeyler bulucam da. offff çok sıkıldım ya

1. Hiç bilmediğin, gitmediğin bir semte git. Ben geçenlerde Sarıyer'e gitmiştim mesela, hem de Beşiktaş'tan motorla, bir nevi boğaz turu oldu, güzeldi.

2. İş bul, çalış. Para kazanmak güzel şey, hem sıkılmaya vaktin kalmaz.

pazartesi yeni işe başlıyorum. geçen hafta işimden ayrıldım, bu hafta ekstradan planlanmamış bir tatilim var sadece. planlanmamış olduğundan da hem adet dönemime denk geldi, hem de tatil planı yapamadım. kös kös oturuyorum şu an ne yapayım diye düşünerekten. kitabım bitmek üzere, onu bi bitirip kendimi dışarı atabilirim aslında.

sultanahmette ramazan etkinlikleri olurdu 3-4 sene önce gitmiştim en son sanırım. hala devam ediyorsa gidebilirsin. çok güzel vakit geçiyordu.

sözlükten zirve koşturun diyeceğim ama yazar değilsiniz :/

valla benim tatilim de kös kös evde oturarak geçti, insan üşengeçliği de alışkanlık haline getirebiliyormuş, o yüzden bence daha fazla evde vakit geçirme ve şehir dışında bir arkadaşını ziyarete git.. hava değişimi her zaman iyi olur.. arkadaşın deniz kıyısında olursa süper olur tabi..

şehir dışındaki arkadaşlarım çok uzakta ya. çok üşeniyorum şimdi onlara gitmeye. plan yapılacaktı ama ani bi tatil olunca hepsi de yattı bu hafta için. şimdi bakınıyorum sağa sola, ama arkadaşlarım da tatildeler ya şanssızlıkta son noktadayım. sıkıntıdan kitaplığımı yerleştirdim cd'lerimi dizdim falan çok sıkıldım ama yapacak iş yaratıyorum kendime.

bir adet fotoğraf makinesi edinip eminönü-karaköy-galata köprüsü-ordan tünelden taksim galata kulesi istiklal istikametinde saatlerce sıkılmadan yürüyün fotoğraf çekin fotoğraf çekin yürüyün sokak çalgıcılarını izleyin para verin boğaz manzaralı güzel mekanda bir şeyler için (oruç tutmuyorsanız tabi) . sonra eve dönüp çektiğiniz fotoğraflarınıza bi o kadar keyifle bakın ayıklayın vs vs

kroki lazım en güzeli o'dur.

bende de aynı sorun var, insanlar arasında alay konusu oluyorum. abimin allahtan yön duygusu nefistir, bana sabırla anlatıyor şuraya şöyle gideceksin diye, yoksa halim duman olurdu :) boğa burcu musun :) boğa burcu çok insan duydum bu sorundan muzdarip. valla ne yapılır bilmiyorum, bunun zekayla şunla bunla alakası yok, bir fizik hocam vardı cin gibi bir kadın, benden beterdi yol yön bulma konusunda. doğuştan bir şeyler eksik demek ki beynimizde. haritadan pek anlamam, coğrafyam kötüdür zaten oldum olası. ya sana önerim şu, ben o şekilde biraz biraz geliştirdim kendimi, 1.google maps'e bir bak gitmeden önce gideceğin yere, 2.bir yere gittiğin zaman kendine bir yer belirle, bir bakkal bir dükkan bir tabela herhangi bir şey, onu unutmuyorsun bu sefer ve rahat buluyorsun. bir de gitmeden önce tarif al yaz bi köşeye hatta, denemekte fayda var ama bil ki yalnız değilsin :)

giderken yol üstündeki yerlerle bağlantı kurun.
mesela ben eve giderken gördüğüm dükkan isimlerini birileriyle bağdaştırıyorum istemeden kafamdan.. siz bunu isteyerek yapın, işe yarıyor.
ayrıca (bkz: fotografik hafıza)

ahan da aynısı bende.yurttayken odamı bıle bulduramaz ya kendı odamdan ondekı ya da sonrakı odaya gırerdım.embesıl gıbı hıssedıyo ınsan kenıdını.ama bence dıkkat dagınıklıgıyla ılgılı bısey

dikkat dağınıklığı + beyinde harita bulma özelliğinin kapalı olması :)
benimki kapalı mesela
ehliyetim var ama araba kullanamıyorum, yolları nasıl bulurum diye korktuğum için.

it doesn't rain all the time diye biri laf etmiş güzel de sölemiş hayat herzaman dediğin kadar boktan gitmez elbet bir zaman düzelir. o bmw ile gördüğün delikanlının bile birton sorunu vardır senin kadar taktığı siti et.

hayat varsa umut vardır. bu halinle mutlu olmaya çabala.

her yokuşun bir inişi vardır diyeceğim ben de..
kardeşim eminim bir gün sen de düze çıkacaksın.
her şey geçer hayat kalır.

nolur sen bu geçen günlerde ruh sağlığına ve beden sağlığına dikkat et.
gerisinin koy götüne gitsin.
dediğim gibi bir gün hiç ummadığın bir anda hayatın yoluna girecek , geçen sene anlattıklarının belki 10 katı kötü durumdaydım ama 2009 bana öyle yaradı ki anlatamam.
allah bozmasın diyim ama ben yine de..

artılar: araban var. ailen sağ. laptop ın var. işin var.
bence yapman gerekenler; arabayı sat, motor al, motor derneklerinden birine üye ol, ara sıra çık gez dolaş hem manita hem iş konusunda yardımı dokunur.

inşallah bu anlattıklarınız kronik değildir. insanların kaçma sebebi işte bunlar derim. yani aslında siz de bir fırsatını buluursanız durmayın kaçın. bu kadar sorun üstüste, çözmeye kalksanız yaş kemale erer. kaçmak iyidir bazen:)

üstüme hiç vazife değil ama fikrimi söylemek isterim. sağlığınızla ilgili problemler ruh sağlığınıza ve bakış açınıza bağlı. emin olun ki bu hislerden, eksikliklerden kurtulduğunuzda kendinizi daha zinde, daha canlı hissedersiniz.
kimbilir sizden hoşlanan kaç kız oldu da hiçbirini fark etmediniz, bu bir.
beni de arayan soran yok ama bir gün sosyal fobi sahibi olduğumu düşünmedim. sosyal becerilerim bir nebze kısıtlı ama bunlara dikkat ettiğimde sorun yaşamadım. kimseyle görüşmediğim zamanlar pek eksikliğini çektiğim de söylenemez. görüştüklerim bana yeter.
kendinize verdiğiniz değer ölçüsünde yaşarsınız. kendinize verdiğiniz değer kadar bir işte çalışırsınız. (olanaklarınız tamsa tabi)
bu hislerinizin temeline inmenizi, kendinize dürüst ve objektif bir şekilde yaklaşmanızı öneririm. ailenize açılmanızı, onlarla konuşup fikirlerini almanızı öneririm. nihayetinde sizi yetiştirenler onlardır. sizin geçirdiğiniz tüm evrimin en yakın şahidi ancak onlar olabilir. belki de size kendinizle ilgili bilmediğiniz çok şeyi gösterirler. belki de bakış açıları çok yanlıştır, bu da olabilir. ama elinizde bir kerteriz olur. kendi düşüncenizden farklı bir nokta bulursunuz. biliyorsunuz ki bir koordinata ancak iki kerterizle ulaşabilirsiniz.
ben hayatımda çok noktada tıkanıyorum. sizi çok derinden anlayabiliyorum. ama bu tıkanıklıklardan beni kurtaran hep şu olmuştur. eksiklere değil var olanlara odaklanmak. o yok, bu yok, bu şöyle, bu budur diye taşlarınızı eksiltmek bence yanlış bir tutum. insanı çözümden uzaklaştıran subjektif ve bencilce bir bakış açısı. tam tersine sıfırdan başladığınızda, olay çok farklı oluyor. ben öyle bir düşünce belirledim. ne zaman tıkansam başlıyorum taşlarımı tek tek saymaya. sağlığım, gençliğim var. bir sakatlığım yok. kıyafetim, evim şuyum buyum var. aklım başım yerinde. vs vs.
ilk işlemde elinizde hiç taş kalmazken bu son şekille bir sürü taş biriktiriyorsunuz ve bunlara ekleme yapma şevki hissediyorsunuz.
bizim okulda bir hoca böyleydi. sınavlarda cevaplara not vermezdi, hatalardan not kırardı. bir gün öyle saçma bir durum oldu ki tüm sınıfa sıfır vermek zorunda kaldı ama tabi salak sistemi yüzünden sınavı 50 üzerinden değerlendirdi.

neyse diyeceğim o ki, bence profesyonel yardım alın. (psikiyatrdan değil de bir psikologdan veya psikoterapistten.) güzel bir check up yaptırın. basit bir şey. kan tahlilleriniz (genel tahliller ve kanser şüphenizle ilgili olanlar), belki bir iki ultrason filan.

çook uzun yazmışım. kimse kusura bakmasın. nlpci gibi oldum beyav. sevgiler.

iş problemleri yaşadım iki iş değiştirdim arka arkaya, okulla çok problemim oldu, aile ile problemler desen sürekli, her şeyi kafama takıyorum, hayatımdan nefret ediyorum, şanssızım, şu an ne mi oldu, adetim gecikti, sonra böbreklerimde sorun çıktı, bağışıklık sistemimde ciddi bir sorun yaşıyorum. Hepsinin sinirsel olduğuna emin doktor. Ne yapmışsın kızım kendine, değer miydi sağlığını bozmaya dedi. Şu an çektiğim böbrek ağrısını düşününce, değmezmiş evet. Koy götüne işin arabanın. Doğru düzgün bir iş ara önce, doğru düzgün bi hobi edin. Ben yapabiliyor muyun, hayır, o kadar çok sağlık sorunum var ve ruhsal olarak o kadar kötüyüm ki, ama düzelicem. Sen de düzelirsin. Bazen dünyanın en şanssız insanı olduğunu düşündüğüm olur, ama artık bu yaşımda bunca sağlık sorunundan sonra koy götüne diyorum. Öneririm. Bir de spor öneririm, inanılmaz rahatlatıyor, sağlığım bi düzelsin, spora başlamak istiyorum.

Aslında gayet de iyisin. en önemlisi sağlığın yerinde. kimseye muhtaç deilsin. iki gözün var iki kulağın iki elin iki bacağın :) Allah eksikliğini göstermesin. bir de organları tam olmayanları düşün?? yani halin vaktin ii. aç deilsin, açıkta deilsin. kimseye muhtaç deilsin. bu da güzel. yukarıdakilerin dediği gibi önce sağlığına önem ver. sonra bi hobi dalı ya da sporla ilgilen. hayatta herkesin böyle anları vardır. kara bulutlar çökse de güneş elbet bi gün gösterir kendini ;)

Böyle daral durumlarında bizim kapıcının eşini düşünüyorum hep ;

Hep sefalet içinde büyümüş uzak köylerin birinde.gram değer verilmemiş.ordan oraya savrulmuş.kaza yapmış sol gözünü ve kulaklarını kaybetmiş.kazada anne babası ölmüş.bunu almışlar apar topar gencecikken hanzo ve kara cahil olan bizim kapıcıyla evlendirmişler.çok geçmeden 4 tane çocucuğu olmuş.hem onlara bakıyor hemde hergün 5 binanın merdivenlerini siliyor.geçen ay duyduğuma göre rahim kanseri olmuş.ameliyat olacakmış.para ? yok tabii ki..

bu kadın böyle bir hayat mı istemişdi ? hayat böyle ama..

dediğiniz gibi eldekilerin kıymetini iyi bilmek küçük şeylerle mutlu olmak lazım.

senin sorunlarını seni en iyi tanıyan çözer. bu kişide sensin. çorap söküğü gibi düzelmesede zamanla düzelecek sorunlar bunlar. nefes alıyorsan yaşıyorsun demektir. yaşadıkçada sorunlarına zaman ayır. mesela yarın ilk iş olarak doktora git. gerçeklerle yüzleşmeyi bil. kendini eleştir. kurslara yazıl dil kursu olabilir mesela sonuçta kendine yatırım yapmış olacaksın buda seni büyük ölçüde mutlu eder. derneklerde faaliyetlerde bulun. hem iş bulma konusunda hemde sosyallik konusunda sana faydalı olacaktır. 50tl düşürmüşsün bununda en büyük sebeplerinden biri sorunlarına esir olman.ailede olur böyle durumlar. sonuçta sen onların evladısın gün gelir ballı şekerli olursunuz gün gelir kös kös oturursunuz.

diyeceğim şu ki takma. gerçekten takma. sokakta aç yatan insanın sorunu olduğu kadar o bmw ile giden çocuğunda sorunları vardır. sorunların değil çözümlerin parçası olmaya bak. ve en güzel günleri geçirmeye bak.

bence doktora danışın ama çok enerji verdirecek vitamin hapları varmış, gerçi bana da lazım onlardan. ama kilo yapabilme riski var galiba

Pharmaton var ama dikkatli kullanmak lazım. Alacağınız birçok ilaç bir süre sonra ya etkisini yitirecek ya da yan etkileri göze batmaya başlayacaktır. Bu yüzden kendinizce bir düzeni oluşturmanız daha doğru olur. Uyku düzeni, beslenme zamanlarını, mümkünse küçük kahve ya da tatlı araları yapmayı düşünün. Öğle yemeğinden birkaç saat sonra alınan bir kahve ve çikolata bayağı toparlıyor insanı bence.

pharmaton iyidir. ancak denildiği gibi bir yere kadar.
tecrübelerime dayanarak uyku düzeni çok önemli. uykunuzu düzene sokana kadar ilaç kullanabilirsiniz. ama tabi bir doktora danışmak ona göre kullanmak daha mantıklı olacaktır.

pharmaton diyorum ben de.kendim de alıyorum tavsiye ederim.

(bkz: red bull)

bir aralar şoförlük yaparken ilk kez powerade'yi denemiştim. akşama canım bir tane daha istediydi. önceki gece 2 saat uyku uyumuş olmama rağmen bir anda farkına varmadığım bir güç hissettim ve yine 2 saatlik uykuyla idare ettim. ayrıca bu süreçte 16-17 saat araç kullandım. 3 günün sonunda durumu farkettim ve o zamandan beri herkese tavsiye ediyorum. haa günde 3 tane içme. fazlasının illa zararı vardır o ayrı.

öncelikle doğal yolları deneyin;
-multivitamin hapları alabilirsiniz 30luk tabletler haricinde mevcut
-uyku saatiniz ve sürenizi hafta sonları bozmayacak şekilde sabitlemeye çalışın
-gün içinde uzun süre aç kalmamaya, yine uzun açlıktan sonra ağır yemememeye dikkat edin. ilki halsizlikle, ikincisi ani bastıran uyku ile veriminizi etkileyecektir
-sabahları domates, gün içinde elma tüketebilirsiniz, uyku açmaya yardımcı olurlar
-fırsatını bulduğunuzda bir kan tahlili yaptırmak da iyi fikir.

şekerli (meyve suyu, glikoz şurubu, çok şekerli meyveler dahil) ve unlu gıdalar tüketme yapay gıdalar tüketme
3*1 porsiyon yiyeceğine 6*0.5 porsiyon ye veya
1 + 0.5 + 0.5 + 0.5 + 0.5
en önemlisi kahvaltı.
ettir tereyağdır yağlı peynirdir hayvansal ürünlerden tüket.
son olarak da kefir ve balık yağı tüket.

ging gong (gingko) çayı.

hiç birini,kadıköy iskeleden deniz otubüsüne bin ve bakırköyde in,bakırköy iskelede dolmuş taksiler var hava alanına gidiyorlar onlara bin doğruca alana en rahat şekilde gidersin..bu sicakta otobus tramvay çekilmez leş leş.

şimdi bu söyleyeceğim en kolayı:

3. bir seçenek var. Kadıköy'den bakırköy deniz otobüslerine yürüyün(şu kocaman balonun orası), 15-20 dk'da bakırköy'desiniz kalkış saatinden sonra, her deniz otobüsü yanaştığında hemen sahilden(kime sorsanız gösterir) havaş'ın otobüsleri kalkıyor, 4 tl'ye hava alanındasınız, ben 2 saat önce gitmiştim zamanından evvel, çok kolay bir yol, otobüsü falan boşverin. en hızlısı budur, daha 3 ay önce gittim bu şekilde.

evet iyi ki söylediniz sayın @sirincem, bir de fiyat kıstası var..:) mümkünse akbil basılabilen cebimden paranın çıkmadığı bir yol güzergahı olursa daha çok sevineceğim..

sirincem benden önce söylemiş :) sadece ben bakırköy'de indikten sonra havaş'ın otobüslerini kullanıyorum ucuz olmalarından ötürü.

96K ile tek vasıta, rahatça gidersin. elinde eşya falan da olacak muhtemelen, ondan in öbürüne bin, pek çekilmez. otobüse akbil basıp, 2 (ya da 3) bilet parasına gidersin atatürk havaalanına rahatça.

metro hiç çekilmez- çok in-bin yaparsın ve saatler sürer.

@vejeteryan vampir, benim de aklımda otobüs vardı aslında, çünkü 3 lira verip oraya kadar gidebiliyorum üstelik in bin derdi yok.. ama işte bu sıcakta o otobüs nasıldır, yol ne kadar sürer, o 3 tl benim burnumdan gelir mi, iki kuruş fazla verip, denilen gibi bakırköy den havaş arabalarıyla mı gitsem ne yapsam bilemedim? bu arada havaş arabaları her dakka var mı bakırköy den?

Zaten hat, express hat, 90 dakika sürüyor. otobüs de klimalı. burnundan gelmez emin ol. ben hep bu yolu kullanıyorum, diğer türlü elinde eşya ile in-bin çok daha büyük eziyet. çevreyolu (ya da tem- ben bu ayırımı çok iyi bilmiyorum)'ndan çıkıp, 2. köprüden gidiyor zaten. ilk durak da kadıköy olduğundan rahatça yer bulursun.
bak iett'nin sitesinde yazan bu:

96k
ATATÜRK H.LİMANI - KADIKÖY hattı
Gidiş-Dönüş sefer süresi : 180 Dk.
EKSPRES hattır

zaman sıkıntın yoksa erken çıkarım yola diyorsan 96K klimalı bir otobüs, ama ben kendi adıma yetişir miyim diye kasmak köprü trafiği çekmek istemiyorum. Çok ucuzdur o ayrı.

sen dediğimi yap yinede,deniz otobüsüne bin bakalım hele at kendini bakırköye ordan otobüsmü,dolmuşmu,taksimi,otostopmu herneyse 5 dk lık yol gidersin bi şekil.:)

express hatlar çok rahat, koca otobüste taş çatlasa 10 kişi oluyor.
tavsiye ederim

cep boyunu bilemem ama normalini sorarsan ben pek begenmemistim hatirladigim kadariyla.

benim sevdiğim bir romandır. cep boy'u da şık yani. bir sürü kitabın cep boy'u olsa keşke, diğer türlü çok yer kaplıyor.

ben (emin olmamakla birlikte) cep boylarda değişen tek şeyin punto ve sayfa boyutu olduğunu biliyorum..

ayrıca kitap çok güzeldi, ben de çok severek okumuştum.

özet oluyor onlar biraz diye biliyorum. çevirisinin de kaliteli olduğundan şüpheliyim.

e ama olur mu öyle şey :) sadece punto ve sayfa yapısı farklı. aynı kitabın minik hali. yabancı kitaplar hep o formatta basılıyor.

ya arkadaşım cep boy özet oluyor, çevirisi de kötü diye bir şey olabilir mi...

evet benim bildiğim de kitapta fark yok sadece puntolardan küçük oluyo. aynı kitap yani cep orjinal farketmez.

olabilir ne sinir stres yaptınız? iyi ki bi cep boy kitap aldınız ha.

cep boy mu battal boy mu olsun istiyosun bilemem ama, kesinlikle okumanı tavsiye ederim. herkes da vinci code'u daha çok beğenir ama, ben bu romanı çok daha beğenmiştim. kesinlikle tavsiye ederim.

maalesef sorunuzun net bir cevabı yok, belki orda çalışanlardan bilgi alabilirsiniz.
ayrıca maaşınızı güzellikle vermiyorlarsa, hukuki yollarla alabilirsiniz.

christine, aylardır maaş alamıyorsan noter kanalıyla ihtarını çekip mahkemeye ver işyerini. neticede para kazanmak için çalışıyorsun.

görüştüğün yerlerin ne kadar kurumsal olduğunu bilmiyorum ancak kurumsal kimlik kazanmış şirketler ödeme konusunda sıkıntı yaşatmazlar (dava edilme itibar kaybı vb) iş görüşmesine gittiğin firmalarda çalışanlarla sohbet edebilirsin, internet üzerinde firma hakkında bilgi arayabilirsin benim aklıma en yatkın hali hazırda orada çalışan personelle sohbet ederek durumu sorman

şu an çalıştığım yerdeki personel "para sıkıntı olmaz burda" diye itlik / adilik yapmışlardı. personele de güvenemiyorum ki. internette bazı firmalar hakkında ne kadar kurumsal olsalar da kötü şeyler okuyorum. şu an muhasebe odasına gidip küfür edicem artık bi kuruş param kalmadı 3 aydır.

bence şimdiki işverenizi şikayet edin ve sözleşmeyi feshedin, hakkınız var buna. çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı iş teftiş kurulu'na bir dilekçe veya iş mahkemesinde dava açılması lazım. yeni iş görüşmenizde de ücretinizi alamadığınızı ve mahkemeye verdiğinizi söyleyin, bence öyle bir niyetleri varsa korkarlar. zira devletten gelen davete icabet etmeyenlere 8.000 lira ceza var.

sorunun net bir cevabı yok ne yazık ki. sorun şirketlerimizin personel alım sürecinde dünyanın en kurumsal firmasıymış gibi davranıp, iş personel ücretlerini ödemeye gelince mahalle bakkalından daha hallice olmamaları. ama mevcut işyerinden hukuki yollarla paranı almayı deneyebilirsin...

bugün sesimi mi duydular nedir paramı alabildim, ama hepsini değil tabii 2 ay öncesinin maaşını aldım, hala içerde param var. çalışanlar da tam koyun, para isteyemiyorlar, gerçi haklı oldukları taraf da var, para para diye direnenler işten kovuluyor, bugün bile böyle bi kovulma durumu oldu.

yeni birkaç yerle görüşüyorum, çok pozitif çok kurumsal görünüyorlar ama bi bakıyorum internette, şikayetler dizboyu, nasıl güvenilir ki? şu anki yere bile para sıkıntı olmaz denilerek alındım, hiç kimseye güven olmaz.

sesini çıkarmayanlar kesin paralarını alıyordur. tecrübe konuşuyor.

pamukkalenin pamukyol seferlerinden birini tavsiye ederim..
hem tek başına oturma şansın olur hem normalden 2-3 lira pahalı ama kesinlikle değiyor.
önünde dokunmatik lcd ekranın oluyor içinde 100e yakın film 1000e yakın şarkı oluyor.

ve inanılmaz rahat.

benimde explorerimda ikisinin web sitesi açıktı zaten..hangisi daha iyi acaba...

anadolu yu deneyin derim.

ben antalyaya metro turizm ile gittim, 750-800 km yol inanılmaz rahat geçti. gitmeden önce çok tereddüt etmiştim ama çok çok memnum kaldım.

hatta abarttığımı düşünme ama istanbula geri gelirken hem ucuz uçak bileti buldum hem de sabah işe gideceğim diye uçakla geldim ama metronun arabası daha rahattı açıkcası.

bu arada pamukkale turizm'de iyidir diyorlar

kamil koç'un rahat hattını öneririm, fiyatı da makul ve o kadar saat oturmaktan beliniz de ağrımıyor en önemlisi

nilüfer iyidir. şehiriçi servis imkanları da makul seviyede.

aradıgınız her sey ve daha fazlası için anadolu seyahet..
veryveritas ve bana tesekkur edeceksınız..

peki bunların hangisinde internet ve her koltuk için multimedya ekranı vardır..bilen veya binen varmı.

su na ulusoy'da kampanya var biletler 50 lira, Kamil Koc rahat hat da 50, ikisinde de wireless var hem, ne ararsaniz multimedya da.

air optix aqua ve acuvue oasys zaten bu işin tepesindeki 2 lens. bunlar da rahatsız ediyosa çözüm nedir bilemiyorum :)

ilk kez lens takan biri olarak focus visitint montly aldım ama pek rahat edemedim bu arada. yukarıda yazdığım ikisinden birini deneyip olmazsa bırakıcam bu lens işini.

ilk kez lens takan biri olarak ilk lensimde bosh&lomb toric kullanıyorum memnunum hiç alışma problemi yaşamadım.ne kadar yardımcı olur bilemedim

oasys kullanıyodum, bi ara bulamadım, acelem de vardı, air optix alıverdim. sonra oasys'ın ne de güzel bi lens olduğunu anladım. tekrar oasys'le devam ettim sonra, aynı düşünce balonu tekrar geçti kafamdan. air optix oldukça kalın ve konforsuz, haklısınız.

ben zeiss kullanıyorum, memnunum. kornea çapı yanlış ölçülmüşse filan o rahatsız ediyordur belki? salladım ama bir olasılık işte..

ben de bosch and lomb'u bırakıp oksijeni ve su oranı yüksek olan acuvue oasys'e geçtim, her zaman takamıyorum benim ileri seviyede bir alerjim var, ve kalın değildir oasys, özellikle bilgisayar başında çalışanlara falan önerilir gözü kurutmadığı için, ha eğer çok sıkıntım var diyorsan bi doktora danış belki alerjik bir şeydir. ama oasys bir numaradır.

değişiyor valla. ama aşırı kıllı olmadığı sürece, çok aşırıdan bahsediyorum. bir şey yapmayın. ama öyle post gibiyse de bir şeyler yapmak lazım. traşla uğraşılmaz ama epilasyon, lazer epilasyon filan vardı galiba..

1e vurmak şükeladır. gayrisini bilmem.

valla karşı taraftan istediğin şey sende de olmalı diye düşünüyorum. yani sevdiğin neyse ona uygun hareket etmekte yarar var.

kadın gözüyle: adam dediğin kıllı olur.

traş edilmesi güzeldir ya, kıllı kıllı çok ilgi çekmiyor ne yalan söyliyim.

başka bir kadın gözüyle: kıllıysa çok da sorun olmaz ama bazı aktiviteler menüden kalkar.

cedilla'ya katılıyorum valla. Komik olabiliyor dediğiniz gibi, anormal duruyo. Aslında bence çok da önemli değil, kısa olsa yeter.

testislerden itibaren (0 numero :) yukarıya çıktıkça numarayı artırıyorum, tüm aktivitelere katılımı sağlıyorum :)

bide şöyle bak: kıllar çok uzun olursa aletin daha kısa görünür. bu açıdan da kesmek mantıklı oluyor.

hem ben hem de kız arkadaşım istediği için kesinlikle olurum etek tıraşı.
aksatmam, savsaklamam.

nivea golden rose yda emily derim ama siyah kalem kullanıyorsan emily in siyahını alma

biraz pahalı olucak ama lancome un waterproof göz kalemi var
gözünden çıkarmak için kazıman gerekiyor resmen
ben gözümü kaşımazsam ikigün düzgün bir şekilde kaldığına şahidim
kısaca zaten az makyaj yapan biri isen varsın göz kaleminde biraz masraflı olsun diye düşünüyorum kaliteli markaların waterproof modellerini tercih etmelisin
lancomeun renk alternatifleri de fana değil tavsiye ederim yani

itsbeauty.com/forum

bu adresin makyaj bölümünde bol bol tartışılıyor bu konular.
tavsiye...

L'oreal Pencil perfect (TR'de bulunmuyor olabilir, o zaman devreye "www.brigettesboutique.com" girer).

Lancome iyidir

Waterproof almalısın.

maxfactor de öneririm. bende de alerji var bu markanın ürünleri çok zarar vermiyor.

nivea (dışı mavi olan) ya da mac göz kalemi

alix avien in 369 numerosu derim siyah kalem için. oldukça uygun bir fiyata alabilirsin. bir yıldır kullanıyorum ve şimdiye kadar kullandığım tüm kalemlerden daha iyi.

Kalemden ziyade maybelline eyeliner tavsiye ederim. Emily veya Nivea'yı almayın derim. Emily gözleri yakıyor, Nivea da akıyor.

yaz için yağsız bir kalem seçmeni tavsiye ederim.. yağlı olunca sıcakla birlikte akıyor.. ama kışın da tam tersi yağlı kalem almalısın ki ben kajal'ı bu konuda tek geçiyorum.. eyeliner gibi bi etkisi var.(avon kajal değil ama )

öhöe. bişın dişilerine saygım sonsuz. bir de ben araştırıcam dediklerinizi. maddi durum elverdiğince artık. saolasınız tekrar öptüm gıdıktan

parası önemsiz diyorsan max faktörün açılıp kapanablen kalemini kullandım ben gerçketen mükemmel. biraz daha uygun olsun diyorsan avonun açılıp kapanablen göz kalemi de iyi.

alix avien'i arttırıyorum

Asıl numarası karbonat orada. Sert kristalize yapısı plağı söker ancak mineye de zarar verir. Çok zararı olacağını sanmıyorum yine de. Sık yapmamakta fayda var.

diş tozu gibi lekeleri alıyor sadece, beyazlatmıyor.

Sigara külü veya iyi yanmis odun külü. Sigara külü olursa izmarit ve küllükten uzak tutarak ayırmak lazım degılse kotu kokar... Baz ozellikli oldugu icin dislere zarar vermez, arkasından mutlaka dis macunu ile fırcalamalı ki daha etkili olsun.

diş hekimine gidip diş taşı ve leke temizliği yaptırmak en doğrusu.. kocakarı ilaçları niye yahu? leke diyip geçtiğiniz şey sağlığınızın bir parçası.


limon suyu pH'ı 2,3 , oldukça asidik yani. asitle minenin inorganik dokusunu çözdürüp ve onu 'yumuşak' ve savunmasız hale getirip bir güzel karbonat kristalleriyle ovmak hiç mantıklı bir hareket değil..

bakın, "yemeklerden sonra dişinizi fırçalayın" der ya diş hekimleri; onun aslı şudur "yemeklerden yarım saat sonra dişinizi fırçalayın."
çünkü yemekte aldığınız karbonhidratlar ve tüketilen asitli yiyecekler (yoğurt, ayran, kola, meyve suları.. vs) ağız ortamının pH'ını düşürürler ve oluşan asit diş minesinin mineral yapısını eritir. tükürük "tampon çözeltidir", yani kendi pHını olması gereken seviyeye getirebilir. minenin çözünen mineral yapısı pHın yükselmesiyle eski haline döner. ama bunun gerçekleşebilmesi için biraz zaman gerekir.

yani yemekten hemen sonra dişinizi fırçalarsanız mineral yapısının bir kısmını kaybeden dişlerinizi aşındırırsınız. yarım saat bekleyip fırçalamak en doğrusu.

şimdi reklamlarda bile "asit erozyonundan korunun" diyip duruyorlar..
siz limon karbonat ikilisiyle önce "erozyon" sonra "abrazyon" yapmış oluyorsunuz..

özetlersek,

götürüsü:
bir süre sonra koruyucu mine tabakası incelen diş sıcak soğuk tatlı ekşi gibi uyaranlarla hassasiyet yapar daha sonra da bol bol diş çürüğünüz olur.

getirisi:

yok.



ha bir de kül ne yahu?!

ek:
aşağıdaki linkte içtiğiniz meyve sularının pHını kuvvetli asit ve bazlarla karşılaştırıp asitlikleri hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. :
www.jackeden.com

kesinlikle çene cerrahına muayene olmalısın. üniversite hast. olması makbuldür. çapa iyidir. çene kemiğin yerinde değilse (kaymış ise)- ki bunu görmek içinde emar istiyorlar-gece-gündüz takılan bir plak verebilir. (bkz: splint) gece plağı daha yumuşak olur tedavi etmez, korur. çene kaymasından dolayı 3 sene tadavi gördüm, yirmilik dişlerim çıkmamıştı ve çeneme baskı yapıyordu, teker teker dördünü de çektirdim, bu da çeneyi rahatlatıyor. ama hepsi doktor kontrolunde oldu. ssk var ise benim tedavim sırasında önce ssk hast. sevk almak gerekiyordu çapa için. ama nişantası marmara üni. ( diş fakültesi) sevk istememişti.

askeri hastaneye gitmiştim çene filmlerim çekildi somut bir problem gözükmedi 1,5 yıl evvel, ama dolgumun çene eklemime zarar vermiş olabileceği, sakız vs çignemekten ve sert şeyleri ısırmaktan kaçınmam gerektiği söylendi, uyguladım da. ama geceleri dişlerimi sıkıyor olmalıyım ki sabah çok ağrılı uyanıyorum. 2,5 ay önce dişçime gittim çok ufak bir kayma farketti ama aparatı şu an değil sonra önerelim stresten uzak dur dedi. kolay değil tabii uzak olmak stresten. çenem çok ağrıyor. sağıydı kıtırdayan, şimdi solda da müthiş ağrılar var, yerine falan oturtuyorum resmen. muscoril aldım kas gevşetici olarak azıcık rahatlamak adına şu an. kayma çok hafif var zaten. bu işe diş doktoru mu bakar çene cerrahı mı, ve kıtırdama kireçlenme için nasıl bi tedavi görürüm?

Sıkma sonucu oluşan hasar vs... için dişçiler ilgilenir ama gece uyurken diş sıkma psikolojik bir rahatsızlık diyebiliyorum.

(bkz: #14530891)

frost/nixon

Bilim kurgu Armageddon(Bruce Willis)
Komedi Yes Man(Jim Carrey)
Bide eğer bulabilirsen ''9'' bir türk filmi şiddetle tavsiye..

'Yapay Zeka'eski bi film ama izlemediyseniz tavsiye ederim.

kesinlikle changeling.
akademi kıymetlimin hakkını yemiştir...

Kusura bakma bide unuttum eğer ki izlemediysen tüm dediklerimi unut Otomatik Portakal(Overclock Orange) var onu izle..

changeling beni oldukça etkilemişti.

tuh gec kalmısım bjk-fb macı vardı..saka bi yana slam dog millionaire vardır cok guzeldir...iyidir..etki bırakır...hee birde kelebek etkisi var 3 seri sanırsam ben sadece 1.yi izlemiştim hala unutmadım demekki guzel...birde birde benjamin button var oda cok guzel..

inside man'i izle. uzun süredir sonunda kallavi bir hassss..... dedirten film izlememişsen ilaç gibi gelir o kadar söylüyorum. clive owen ve denzel washington başrollerde...

in bruges.

the fall

belki biraz daha fazla uyuman gerekiyor veya yatağın/yastığını değiştirmelisin. ayrıca oturduğun koltuk, masadan falan kaynaklı yanlış oturma biçimi yüzünden çabuk yorulmana sebep oluyordur. o da olmadı supradyn kullanabilirsin. çok su içmeye ve düzenli beslenmeye çalış. düşük besin değeri olan gıdalar aldığından enerjin çabuk tükeniyor olabilir. haftada 2-3 gün fitness yada step gibi basit spor aktiviteleri yapman da yardımcı olabilir(fitness'ın bana faydası çok oldu çünkü), hiç olmadı 20-30 dklık yürüşler yap hergün sonra bi duş alıp yatabilirsin.

ayrıca depresyona da gireyim deme! (bu da bi sebep bu belirtiler için)

oncelikle kansizlik var diyorsun ve tedaviye baslamadim diyorsun, yorgunlugun sebebi de bu buyuk ihtimalle, doktora git ve tedaviye basla bir an once.. ikinci olarak duzenli spor yapmak da ise yariyor, bunu da daha onceki sorularinda soylemistim zaten.. vitamin ve enerji verici icecekler de ise yarayabilir, ve bol su icmek..

ilac sınıfına girmedigini dusunerek pharmaton onerebilirim..

Son 10 aydır sporu bıraktım işe girince. Spor yaşam enerjimi arttırıyordu çok haklısınız ama yazın yapmak istemiyorum, eylülde kesin başlayacağım. Kansızlık var ama ilaç kullanmayı sevmiyorum, bir süredir de kan yapıcı şeylerden uzak durdum, belki de düşük besin değerli gıdalar da enerjimi alıyordur. ama 8 saate yakın uyuyorum. Erkenden yatıyorum. Kalktığımda hiç uyumamış gibi oluyorum. 1000 saat daha uyumak istiyorum. Eskiden geceleri dışarı çıkar içerdim gezerdim her yeri bi sürü şey yapardım, şimdi hemen uykum geliveriyor, hemen yoruluyorum. Tüm bunların sebebi kansızlık mıdır yani? Çok ileri seviyede değildi gerçi ama ilerlemiş de olabilir. Kan testi yaptırdım sonuçlarına göre doktorumla konuşacağım. Deli gibi su içerim, düzenli de beslenirim ama az yiyorum, iştahım hiç yok. Belki de sıcaklardır yoran. Eski enerjik halim kalmadı. Sinirlerim de bozuk ama depresyon konusunda allah korusun diyeyim. Kansızlık sinir de bozarmış gerçi.

pharmatron, arcalion.

kilo yapıyor mu bunlar? one a day'ler vardı bi ara o da bu tarz bi vitamindi sanki. karaciğeri yormuyorlar mı

Beslenme bülteni sitesinin ziyaretçi defteerini okumanızı şiddetle öneriyorum.

bi de bodytr sitesini okuyun (reklamlar)

tamamdır göz atacağım. kan yapıcı besinleri bilmem öğrenmem ve yemem lazım artık.

7 saatten fazla uyumayın.
evden çıkacağınız saatten yarım saat-40 dakika erken kalkıp kahvaltı filan edin.
pilates yapın. evde kendi kendinize. topa da gerek yok. ebru şallı'nın videolarını açın izleyin hatta :)

spora fitness'la değil de pilates'le başlamak istiyorum yine. bi aklım da neden yazın geçmesini bekliyorsun hemen pilates yap diyor, diğer aklım bu sıcakta spor salonunu çekemem diyor. kahvaltı da ediyorum. ama evde değil tabii işe gidince.

kahvaltı.

Pilates konusunda harika bir eğitmen tanıyorum ama mailine bakmıyor mudur nedir daha yanıt vermedi. Telefonunu da kaybolan kartımla birlikte kaybettim. Onu yazmaya bi ikna etsem muhteşem olacaktı yani pilates hakkındaki bilgi seviyesi çok yüksek bir bayan, doktor zaten kendisi de ayrıca spor hekimliği alanında uzmanlık yapmış birisi.

Ama ses seda yok, ikna edebileceğim de meçhul. Keşke onu yazmaya ikna etsem de yazılarını okuyabilsek.

Fitness pilates welness şuness buness hikaye işin özü hareket. Pilates de bana göre hiç büyülü bir şey değil ama madonna sayesinde inanılmaz bir ilgi artışı olduydu buna. Sonra aldı başını gitti. Pilates güzel mi? evet güzel. Ama adına pilates demeden de fitness çalışmalarıyla pilates yapılır. Bilemiyorum anlatabildim mi?

Sağlıklı, dengeli, yeterli kaliteli beslenme. İyi işleyen ve sağlam bir metabolizma. Uyku konusunda 7 saatlik bir kısıtlamaya katılamam ama uyduğunuz yerdeki oksijen ve iyon seviyesine falan dikkat etmenizi öneririm.

pharmaton'dan bi cacık olmuyor, belirteyim dedim. eczacıya da danışaraktan onun önerdiği biçimde düzenli olarak kullandım, bildiğin hiçbir etki göstermiyor.
Şahsi kanaatim; sabahları kuvvetli bir kahvaltı, gün içinde muhtelif meyveler, uyumadan önce süt ve güzel bir uyku sizi zinde tutacaktır. Akşamüstü güzel bir yürüyüş de bünyeye iyi gelecektir.
Şu da var, yaz günü ne yaparsanız yapın bünye yorgun düşüyor. insanın uyudukça uyuyası geliyor. yapacak çok da birşey yok yani, ben ve çevremdeki birçok insan da böyle..

Yapılan son araştırmalar aşırı kafein,şeker ve hamurişi tüketiminin bu tarz sorunlar yaratabileceğini gösteriyor,bunlar yönünden de kendinizi bi değerlendirmeniz faydalı olur kanaatimce,ben de baya etkiliyor hakkaten,bol abur cubur yediğimin ertesi günü sabah yatakdan yorgun kalkıyorum,dengeli düzenli beslenme olursa zıpkın gibi kalkıyorum,iyi bir beslenme bilgisi edinerek uygulayın bence,geçmezse genel bi kan kontrolünden geçmeniz icap eder,acil şifalar

(bkz: co enzyme q10)

Ben kafein tüketmeyen, asitli gazlı içecek içmeyen bir insanım 10 yıldır. Gastritim var kendime dikkat ediyorum. Hamurişi de tüketmem çok fazla, şekerle aram yoktur. Çay içerim bir tek, nescafe asla içmem, arada türk kahvesi içerim o da belki. Sütlü tatlı severim ağır şerbetli şeyler yemem. Kan testi sonucunu doktora göstermedim henüz ama tahlil çok tuhaf çıkmamış normal gibi her şey. Normal değerler arasında görünüyor. Yine de eski enerjik halimi istiyorum ya :(

halk arasında "yaşlanmak" da deniyor bu belirtilere.

yaşlanacak yaşta değilim ya, 20lerin başındayım. enişteme bi keresinde yaşlanıyor muyum neyim sürekli yorgunum demiştim, bana kızıp biz senin yaşında düz duvara tırmanırdık cevabını vermişti. sorun yaşlanıyor olmak olmamalı yani. şimdi böyleysem 30 40lı yaşlarımna naparım acaba

Ya gece uyumayınca vücuttaki bi hormon çalışmıyormuş, o hormon gece çalışıyormuş, uyku düzeni bozulunca yorgunluk olurmuş bunu tıp bilenler açıklasın da, benim tavsiyem kocaman bir kupaya türk kahvesi yapıp içmeniz. hem öyle bir kendinize gelirsiniz ki, hemen biter işler. ayrıca yeni uyanmış sayılırsınız, birkaç saat içersinde zaten kendinize gelirsiniz gibime geliyor.

iletişimden nickle birlikte ssg'ye mail atılarak olabiliyordu sanki. sallamıyorsam eğer buna benzer bir şey hatırlıyorum.

edit: heh assert h'in dediği gibiydi.

iletisimden degil de [email protected]'a mail atarsaniz yedekleri gonderir ssg.