en.wikipedia.org:P2ptv.PNG
en.wikipedia.org

sopcast degil de genel olarak p2ptv'nin ne oldugunu ogrenmeye calismalisin.

genel olarak bizim minibuslerdeki para uzatma olayini dusun. minibusde parayi sadece ya muavin ya da sofor alir. p2ptv'de parayi alan ile parayi veren kisiler arasinda kisitlama yok. onemli olan para trafigi. bu arada ne kadar para bir kisiden o kadar kisiye gecerse p2ptv'deki yayin kaliteside o kadar iyi olur cunku yayin kalitesini belirleyen sey belirli bir sure icerisinde ne kadar cok kisi arasinda akan para(yayin) miktari. burada esas mesele minibuste bulunan en az bir kisi de para(yayin) olmasi.

bir nevi orgy, kimin alip kimin verdiginin onemi yok. onemli olan parti devam ediyor mu etmiyor mu.

konsepte p2p dosya paylaşımlarından aşinayım hatta adobe flash'ın da peer asisted network muhabbeti vardı. lakin nereden ne bulacağım da izleceğim onu çözemedim ben.

(bkz: işe yarar iphone uygulamaları)

TheLastDriver

mail'den de çekilmiyor değil mi?

hayır öyle olsa bir arkadaşına link at indirip zip olarak şey etsin diycem ama pek ümitli değilim.:/

yok, hiç bir şekilde inmiyor. sıkıntımız büyük

dropbox deneyin abi. ne alaka demeyin, bazen aşabiliyor nasıl oluyorsa bir şeyleri.

gmail drive da olabilir. ya da messengerlardan falan?

yapmıyolar sorun ama yapmasan daha iyi.

kesinlikle sök, ben yatırıp aradığımda bizzat ordaki kadın "e kaldırın şalteri !!" demişti,

sayacı nasıl mühürlemişler? vana yok bir şey yok. kablo söküyorlar mühür diğerlerinde olandan farklı mı?

faturayi odediysen sok sorun olmaz

şalter kalkık ama bi mühür var

çarpılma dikkatli ol eline plastik eldiven tak ve plastik saplı pense kullan. ayağına plastik terlik giy öyle yap bu işleri bence

edit: sayaç çalışıyorsa bişey olmaz neden takıyorsun ki kafana gelip sökerler pazartesi

nasıl bir mühür? diğer saatlerden/sayaçlardan farklı mı? eğer farklı değilse sökme.

ha ben elektriksizsin sanmıştım. elleme o zaman bırak kendileri halletsin, kabuk soyma hastalığı hesabı dayanamıyor musun orda durmasına?

yau baya kırmızılı mühür

ayrıca şalter kalkık ama elektriksizim

?? anlamadım ya neyse. her ne ise borcunu ödediysen mühürü sök kutuya bak, kapıcıdan yardım al fln (kofra?). borcun yokken elektriksiz oturmanın manası yok

Mühür bozma
MADDE 203. - (1) Kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulan mührü kaldıran veya konuluş amacına aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

mission completed.teşekkürler duyuru

@micro çok geç kardeş

localhost denedin mi=

ip yazmak istediğin yere "localhost" yazıp dene. genelde bu şekilde çalışır. remote değilse.

denedim. Veritabanı bağlantısı kurulurken hata oluştu hatası veriyor.

şuradaki arama bölümüne domaini yazarak öğrenebilirsin : www.iplocationfinder.com

hayır hocam o ip değilmiş. db_host kısmına yazacağım ip no'sunu arıyorum.

siteyle aynı domainde mi? öyleyse direk domain adını yazabilirsin. illa ip yazcaksan başlat/komut istemi/ping domainadi.com deneyebilirsin.

hayır hocam onlar da olmadı. ping de çıkan ip domainin ip'si. bana veritabanın ip'si lazım.

cpanelde yazmadığına emin misin? database management falan tadında? belki phpmyadmin'den de çıkabilir bişeyler

ş,mdi buldum. localhost yazıyor. ama ben wp-config içine localhost yazınca birşey değişmiyor. gene veritabanı bağlanamadı hatası veriyor

127.0.0.1 yapsan localhost yerine?

yok hacı gene olmadı.

kullanıcı adı şifre yanlıştır?

Büyükada'da görmüştüm, iskele'de ve iskelede saat kulesine doğru giderken.

ben olsam sahaflara giderdim oralarda çok eski istanbul kartpostalları var 1920 ler 10 lar gibi üzeri yazısız olanlardan alıp yollardım hem özgün hemde hoş olurdu

kaç numara ayakların?

dayhman diye okuduğum yerden aldığım bir botumsu var bende, bir numara küçük geldiği için kullanamıyorum bir iki saat giyebildim zorunlu olduğum için. sonra dolaba kaldırdım. 49.95'e almıştım 25 liraya sahibinden.com'da satmaya kalktım ilgilenen olmadı galiba.

ha dersen yok arkadaş sıfır alacağım ben o zaman deichman (ya da nasıl yazılıyorsa) oraya bak derim. 50 lira civarında var orada bot vs.

mont için ise kadıköy çarşı durağının arkasındaki küçük dükkanlara bakabilirsin.

(git: us.burberry.com)

hocam nike 42 diyor, ben 40 diyorum.

vedat 95bin $'lık ceketi niye gösteriyorsun? amacın ne?

Vedatchilipeppers +1

hocam bir ayrıntıyı unutmuşum bot değil bendeki yürüyüş ayakkabısı sadece fikir olsun diye yazmıştım. sahibinden.com'a vs bakabilirsin diye.

www.sahibinden.com

40 numara bendeki de

sahibinden.com'a bakabilirsin.

şu fena değil gibi.

(git: www.sahibinden.com)

arkadas markafoniye baksan bir kac gun. cok guzel indirimler oluyor ben kendime polo nun botunu aldim 35 lira verdim montlar 50 60 falan oluyor . Yani yeni sezon urunu diye tututnmadikca iyi fiyata alabilirsin

hocam markafonideki mallar sahte değil mi? polo vs. ?
nasıl memnun musun?

o ergenlerin pipilerini kesmek lazım, pis ergenler! onları bodruma kapatın, küçük tuvalete kapatın ve de götlerini ısırın evet yapın bunları da ders alsınlar :) o pembe pipilerini çıkarmasınlar bi daha sağda solda :p

henüz 4. aylarını bitirmiş o erkek kediler. ergenliğe girmiş olabileceklerini pek sanmam. erkek kedilerde ergenlik yaşı genelde 9 ay civarı oluyor. ergenliğe girmeden kısırlaştırma yapmanız pek doğru değil. kedinin sağlığı açısından. ancak yaşları gelen diğer kedileri kısırlaştırabilirsiniz. bunun için bir veterinerden ayrıntılı bilgi alın.

kısırlaştırılmamış kediler, hele de sizde olduğu gibi odaya falan kapatılınca psikolojik sorunlar yaşayabilirler. enerjilerini atamadıkları için daha huysuz ve huzursuz olurlar vs.

kısırlaştırma ameliyatı özellikle erkek kedi için çok kısa ve basit bir operasyondur. dikiş bile olmadan atlatacaktır. ameliyattan bir gece önce su ve yemek vermeyeceksiniz. narkoz etkisi geçene kadar da bu geçerli. narkozun etkisi ertesi sabaha geçmiş olur zaten. narkozun etkisi geçinceye kadar yüksek bir yere de yatırmazsanız ve sürekli bir gözünüz üzerinde olursa sağ salim bir kedicik olacaktır kendisi.

@kadife

kesmiyorlarmış, öğrendim o kadarını. alalalalalalaaa :(

korkutmayın len beni.

benim oğlumda da vardı böyle haller, kısırlaştırınca geçti. :)

erkeklerin kısırlaştırılması çok kolay. ufak bir operasyon, sonra antibiyotik filan veriyorlar, o kadar.

bir t-shirt/badi/tülbet vs'ye iki parça buz koyun gözlerinizin üzerine gelecek şekilde, bir süre batacaktır siz alışana kadar ama dinlenmelerine yardımcı olur sanırım.

buzum yok ama soda siseleri ile deneyeyim, amac soguk olmasi degil mi?

ağrı kesici kullan

elimde minoset var, ise yarar mi?

+ parasetamol sonucta, uykumu getirmez mi?

uykun gelir mi? gelmez mi? bilemem, lakin gözünün ağrımasından iyidir. sonuç olarak kendine kafein yüklemesi yapabilirsin.

eski usul salatalik dilimi koymak diye bilirim ben.

15 saatin 4 ünü uyu

kafeinli ağrı kesici alabilirsin, thomapyrin benim hiç uykumu getirmez. bir de gözlerde batma varsa çaya batırdığın pamukla kompres yapman iyi gelecektir.

imei numaraniz yerinde duruyor mu?

imei numarası da seri numarası da yerinde.

orijinal rom'u yeniden yukleyip bunu tekrar yukleyin. odin'den yukleyebiliyor olmaniz gerek.
bir sekilde ril driverlarina bir sey olmustur. olmamasi gereken seyler flashlarken olabiliyor. yani kimse sikayetci degil siz sikayetciyseniz oyledir kesin.

edit: biraz arastirinca ayni oneriyi baskalarinin da yaptigini gordum:
forum.xda-developers.com

teşekkürler. şimdi deneyeyim, sorun olursa sorunu, olmazsa "işledi" diye tekrar yazarım.

orijinal rom'da da mobile network seçilmiyor. sorun yine aynı.

kötü haber veriyor olabilirim ama ..

samsung sIII'ün de bir kaç versiyonu var, işte 4G'si amerikanın bilmem ne network'ü için özel üretimi, international'ı vs.

odin ile kuracağınız rom mutlaka sizin donanımınıza uygun olduğundan emin olun. atıyorum LTE bir cihaza international radio (RIL) çakarsanız bu ve benzeri sıkıntıları yaşayabilirsiniz.

biraz araştırdığımda bunun pek rom'la da alakası olmadığını gördüm. birçok kişi bu problemi yaşıyormuş ama tam çözümü de bulamadım.

bu arada bir güncelleme yapayım: cihaz bilgileri içindeki "service state" kısmı, "out of service" olarak gözüküyor. sanırım bu da konuyla alakalı. cihaz orijinal türkiye romu ile sıkıntısız işliyordu. şu an cihazı eski haline getirsem yeterli aslında.

backup almıştım ancak onu da geri koyamadım. internette orijinal rom buldum, onda da sorun devam etti. belki de doğru orijinal romu bulamadım.

türkiye için orijinal rom veya radio ya da sorunu çözebilecek her ne ise onun düzgün linkini nasıl bulurum? custom rom olsa daha iyiydi tabii ama öncelikler değişti; şu an tek amacım tekrar çalıştırabilmek :)

samfirmware diye bir site var oradan bulabilirsin hocam.

telefon kutusunda ya da telefonun bataryasını çıkardığınızda kasa üzerinde yazan model numarasına uygun firmware indirip odin ile kuracaksınız.

out of service muhabbeti de muhtemelen radyonun burada çalışmamasından olabilir. ha tabii bir de kernel farkından da kaynaklanabilir. ne alaka diyecek olan olabilir, yanıt vereyim bildiğimce, kernel içerisinde driverlar var (ya da driverlara referanslar/hard linkler vs) atıyorum sizin cihazınızın radyo sürücüsü (aslında tam olarak sürücü değil ama neyse) a1 model ancak sizin yüklediğiniz romda a2 model ya da a1b model radyo için sürücü var. bu durumda radyo cihazı TR'da desteklenmeyen frekanslarda operator arıyor olabilir. eh doğal olarak da "servis dışı" yazar.

(ha bu bilgiler belki de tamamen yanlıştır, zira daha önce karşılaşmadım böyle bir problemle. ancak GNU/Linux mantığı ile yaklaştığımda akla yatkın geliyor.)

(aslında edit yapıp bir önceki yanıta eklemiştim ama ona tik gelince görmeyebilirsiniz diye düşünüp bir daha yazayım dedim)

www.sammobile.com

şimdi girdim de 5 farklı sIII ayıkladım sitede LTE'si var 9300'ü var 9305'i var, var oğlu var.

verdiğim linkdekiler 9300 için Türkiye romları.

sammobile adresindeki orijinal romlardan denedim ve bu da sorunu çözmedi.

radyo cipi yanmis olabilir.

su asamada sanki servislik olmus gibi gorunuyorsunuz bana. umarim garanti disi vs demezler.

Haysev'i takip etsin Facebook'tan.

www.facebook.com

şu sayfada çok sık paylaşım yapılıyor.

Şehir? ankara ise hemen buluruz :) gerçi bendki de yeşil gözlü :/

arkadaşın gerçekten hayvansever olsa mavi gözlü istiyorum falan demez.o bi canlı farkında değil heralde,sipariş verdiğine göre.gitsin sokaktan kedi alsın.onu beslesin.o kadar çok bakıma muhtaç hayvan var ki.

tüh yav, yeşil gözlü isteyeydi bende vardı :(

@kadife yok sende yeşil gözlü, varsa da siparişle verilecek yok.

zaten ilk doğduklarında cümle kedi alemi mavimsi koyu gözlü oluyor.yavruyken aldığında sonradan mavi gözlü kalmasının hiç bir garantisi yok cins kedi değilse.yani ya yavru değil yetişkin olmuş mavi gözlü kedi alması lazım(yaptığım tanımdan tiksindim bu arada) ya da anası babası mavi gözlü bir yavru kedi bulup bolca dua etmesi lazım.dişi kediler aynı anda 3-5 farklı erkekten döllenebiliyor bu arada.görünürdeki babaya aldanmasın tek bir mavi gözlü aryan kedi ile sevişmiş namuslu bir dişi olduğundan emin olsun doğuran annenin skjadfkg.bizim kedilerin ikisi zeytin gözlü bu arada hiç bir fenalıklarını görmedim, abimin mavimsi yeşil gözlü kedisi ise tam bir hıyar.önemli olan kedinin huyu güzel olsun yani.

kusura bakmayın belirtmemişim, şehir istanbul.

@rock n roll ben de öyle bir şey olabileceğini düşünüyordum. ama öyle istiyor yapacak bir şey yok.

@alice practice sonradan değişirse de sağlık olsun o kadar.

Haysev'i takip edelim bakalım biraz, belki istediği gibi bişey çıkar. Bu arada İstanbul'da böyle bir verilik kedisi olan varsa özel mesaj yoluyla iletişime geçerse sevinirim.

petarkadaş.com var bir de.örneğin istanbulda yuva arayan şu bebeler mavi gözlü duruyolar ama daha 3 aylarını tamamlamadan tam bilinmez tabi.
forum.petarkadas.com

Benim bir arkadaşımda da 3 tane yavru kedicik var, onlardan birini verebiliriz ama mavi gözlü değiller. şimdilik mavi gözlüler sanırım ama ilerde değişecek haliyle :) Arkadaşınıza anlatın kedilerde mavi göz çok fazla bulunmaz, sadece cins olanlarında olur. onu da pet shop dışında bulması zordur. yani isteği biraz tutarsız oluyor. Gene de bizde yuva arayan üç minik yavru var, düşünürse ve iyi bakabilecekse yuvalandırmaktan memnun oluruz.

İkinci sorun, evet. Ben şirket sitemizi öyle yaptım, host natro'dan, mail Google Apps'ten. Çok da güzel oldu. Öneririm, bildiğin Gmail kalitesini şirket mailine taşıyorsun, değiyor bence.

go daddy üzerinden istediğin gibi cname/a/mx vs kayıtlarını düzenleyebilirsin. istediğin sunucuya yönlendirebilirsiniz.

yanlış bilmiyorsam, hosting almadan, apps ayarları yapamıyorsun? daha doğrusu ben hep hosting de alıp genelde cpanel üzerinden yaptım. domainlerimi gkg.netten alıyorum. onda cname/mx vs ayarları görmedim.

4 farklı alanadında kullanıyorum Google apps, 4'ünü de bilinçli olarak blogger üzerinden satın aldım, mx ayarları ile kasmayayım diye. bunlardan 1'i kendi sunucusuna sahip (mail hariç), 1'i url forwarding ile başka bir alanadına yönlendirilmiş durumda. 2'si blogger'da bloglara yönlenmiş durumda.

blogger'a yönlenmiş olanlardan birinin ayrıca sub-domain'lerinden birinde bir wordpress blogu var (self hosted).

diyeceğim o ki, blogger üzerinden alın 10 dolar'a, istediğini ayarı kasın.

açamazsın. ciddiyim.

açamazsın
bi siteden indirdiysen genellikle sitenin adresi oluyor rar şifresi, olmadı rar ismini tam olarak gogıla yazıp aratırsan bulabilirsin şifreyi. ama tabi kişisel bir rar ise açamazsın

şifri kombinasyonlarını deneyen programlar var ama karmaşık bir şirfeyse (www.hedeforumn.com.tr.gg falan gibi) unut sen o işi.

açılmıyore

rar dosyasının adı hacınınbülbülleripart1.rar diyelim google amcaya hacınınbülbülleripart1.rar yaz arattır.

rainbow tables kasacaksın :)

kullanıcı hatası var mı? eğer varsa almaları muhtemel ama yoksa neden alsınlar?

kolonya ile silmiyorsunuz di mi telefonu ?

Hayir telefona hic oyle kimyasal maddeler degdirmedim neden oldugunu bende bilmiyorum

Komik buluyorum kedileri ^^

evciller.

sevimli oluyor keratalar .

sevmeyeni daha çok bence. ben de sevmem kendilerini.

köpek kadar uğraştırmıyor. temiz hayvan. tuvaletini falan kendi yapabiliyor. çok salaklar bi de. utanınca falan yorganın içine giriyor çıkmıyor benimkisi.

bu "nankör" muhabbeti nedir? ben anlayamıyorum bu konuyu. nankör falan değil kedi, sadece ne olursa olsun bir insana pek güvenmez ve bireysellik duygusu çok güçlüdür. insan egosu da her şeye sahip olmak ister, kedi egosu da insan egosuna benzerdir, dolayısıyla ikisi çatışır. kediye "ben sana sahibim" dersiniz, kedi "hayır, ben sana sahibim" der hareketleriyle. bu nankörlük değildir. köpekler biraz fazla sadık ve çok çabuk güveniyorlar sadece, insanın sahiplenici, her şeye "benim" diyen yapısına daha uygun hayvanlar. kedi "kusura bakma senin değilim canım" dedi diye nankör muamelesi görüyor...

cevap vermeyi unutmuşum, çok sevimli ve karakterli oldukları için :)

kedileri sevmiyorum, sevemem, onların varlık amacı beni çok aşıyor, onları sevmem sanki onlardan daha üstün olabilmemle mümkün gibi ama değil, yani onlardan üstün bir şeyin olması imkansız gibi. onlardan üstün olamayınca onları hakkıyla takdir edebilmem mümkün olmuyor haliyle. hayranlıktan daha adi, daha bayağı bir his bu. onları daha yüksek bir bilinç seviyesiyle anlayabilsem ve onlara hakkını verecek kadar yoğun bir bağlılıkla hayranlık duyabilsem keşke. böyle utanç verici düşkün hallerini gördüğümde, en ufak bir rahatsızlıklarında, yaşlandıklarında, çaresiz bir hastalığa tutulduklarında.. içimden bir parça kopuyor. evrenin şefkat dolu bir yer olmadığını anlıyorum tekrar tekrar. onlara layık olabilecek kadar sevgimi gösterebilsem ve bana istedikleri nankörlüğü yapabilseler daha ne isterim?

nankor, iyilik bilmez demek. kediler icin bunu soylemek tamamen kedileri tanimayanlarin yakistirmasi olabilir ancak. sarki marki yazmislar bir de boyle, deyimler uretmisler. baya bilince islemisler bunu. ama yok yani oyle bir sey.

insanlara iyilik yapinca insanlar nasil davraniyorsa kedilerden de bize oyle davranmalarini istiyoruz. bu cok insanbicimci bir yaklasim.

ben tum turlerin yasam hakkini savunuyorum. iletisim kurabildiklerime ise dogal olarak yakinlik duyuyorum. kedi veya kopek; onemli olan bir turun digeriyle bir seyler paylasabilecegi sekilde iletisim ve empati kurabilmesi.

kopege kediyi, kediyi de kopege tercih etmem. ikisi de ayri bakim istiyor. insan hangisine en iyi bakimi saglayabilecegine inaniyorsa ona yoneliyor. bende oyle en azindan.

@sharksmile

kedigiller çift göz kapaklı göze sahip. doğal etoburlar ve avladıkları hayvanları yerken yüzleri kan içinde kaldığından bu ikinci göz kapakları kanı göz yüzeyinden olabildiğince uzak tutmak için evrimleşmiş bir avantaj. tabii avlanmasalar da, bir insan tarafından beslendiklerinde de gözlerini ihtiyaten kapattıklarından bu verilen yemeğe saygısızlık, yemek verene nankörlük olarak algılanıyormuş falan hesapta. o yüzden nankör deniyormuş. cahillik işte..

ben hıc sevmem mesela,gayet ıtıcı hayvanlar.

@kargn

iyi de yemek yerken gözlerini kapatmaları aşırı sevimli bi şey :D insanlar ilginç tabi, ne diyeyim...

köpek bahçede kedi evin içinde bakılır.

kedi bu kardeşim, bütün ihtiyaçlarını karşılayamaz ki! ihaleye mi gireceğim de beni son dakikada satacak.

tüylü, kucağa alınca mırlıyor. bi ipe tav olup beni eğlendiriyor. çok büyük bir buhran yaşamıyorsa ortalığa da pislemiyor.

daha ne? canlarım benim ^^

kedi nankor kopek sadik meselesine bir aciklik getirelim.
kopekler bildiginiz gibi grup halinde hareket eder. kopek sahibini grubun lideri bilir dolayisiyla onu takip eder. kedilerde grup durumu yok. bireysel hareket eden avcilar. dolayisiyla sahibini takip etmesini beklemek sacma.
tabi bu demek degil ki kediler sosyal degil. gayet sosyal hayvanlar. sadece grup mantalitesi yok.

ben izmir'e taşınana dek kedilerle pek muhattap olmamıştım, Ankara 4. Cadde Mado yanındaki sokakta yaşayan ve ne zaman pisi pisi desem koşarak gelen kedi hariç. her neyse. abi bi geldim buraya, evde 5 kedi, 1'i kocaman tek gözlü canavar bir şey, seviyorum onu da ama korkuyorum bir yandan da. 4 tane de yavru var, geldiğimde iki avucuma sığıyorlardı (hani bu twilight kitabının kapağında kalp tutma şekli var ya avuçlarımı öyle düşünün) şimdi büyüdüler.

hepsinin kendi huyu var (mutlaka köpeklerin de vardır ama köpeklerle hiç muhattap olmadım neredeyse).

Tekir, yakışıklım benim; oyuncu, sevecen, arsız, sevgi arsızı bir de. kucakta göğüste, omuzda, bacak arasında, sırtta uyumayı seviyor. bir de bazen kıçını burnuma dayayıp uyumasa. bıraksan saatlerce nereyi bulursa yalayacak. ha bir de mama tasına abanması yok mu?

Pika, salako; aslında çok zeki bir çocuktu bu püsük ama ne olduysa bir gün tırnaklarının kesilip, azarlanması ile değişti, önce küstü bize bir iki gün evin içinde küs küs dolaştı. çok sevdiği dudak emme eylemini bile yapmadı. köşelerde yattı durdu. salako demiştim ya, sabahları uyanınca unuttu küstüğünü aradan biraz zaman geçince anımsadı. neyseki atlattık o süreci. şimdi yine arsız. bir de midesine düşkün sormayın. buzdolabı, fırın kapağını açtığımızda bitiyor mutfakta, elimizde eğer bir şey görürse miyavlamaya, elimize ulaşmaya çalışıyor. kek manyağı bir de. dudak emme huyuna da geri döndü ama artık aşk ısırıkları da veriyor. (malesef) yere konmayı bile bilmiyor garibim. salako işte.

üstübü, sinsi prenses, kezban; aman efendim bir küsmeler, triplenmeler. tam kezban. kardeşleri mama yerken uzaktan kesmeler, katılmamalar. kendi başına bir yerlerde uyumalar hep bunda. bir odaya mı girmek istiyor, miiv miiv o kapı açılacak yoksa susmak yok. bir yerden çıkmak mı istiyor, yine miiv miiv. kucağa gelmek ister, alırsın ama yok 1 dakika dolmadan gidesi gelir.

Oscar, prenses, leydi; uzun tüyleri, sessiz, sakin yapısı, efendiliği ile en prensesi en hanım hanımcığı kardeşlerin. kucağa gelir, yanında, koynunda, ayakucunda, göğsünde uyur insanın. kardeşleri kadar arsız değil ne yemek konusunda ne de şımarıklık da. "-oscar, gel." dersin gelir. kapı mı açılacak? miiv miiv, o kadar. açılmıyor mu? bir köşeye geçer uyur. dertsiz tasasızım benim.

panter, canavar; kocaman bir şey bu, ben diyeyim 10 kilo sen de 3 kilo ama görelidir ya hani algılarımız bana 100 kiloluk bir "gerçek" panter gibi geliyor. korkuyorum abi. arada patiliyor 4 ufaklığı bir tek o zaman kendimde cesaret bulabiliyorum buna kızacak. sevmeye çabalıyorum ama tırnak geçiriyor. olmayınca olmuyor işte.

abi nasıl sevmezsin ki bunları?

kedi alıcam, hangi tür alıyım?

"Tarihe baktığımızda ilk kedilerin oligacene döneminde Afrika'da ortaya çıktığı sanılıyor. Keskin dişli kaplan (Halaphoneus) ve günümüzün modern kedisi (Dimictisti) olmak üzere iki tür... Evcil kedilerin nasıl ve ne zaman ortaya çıktığı tam olarak bilinmiyor ancak en eski kayıtlar, evcil kedilerin 5 bin yıldır var olduklarını ve Mısır'dan geldiğini gösteriyor.

İnsanoğlu, ilk olarak 20 bin yıl önce köpeği evcilleştirdi. Bundan ancak 15 bin yıl sonra vahşi kediyi evcilleştirebildi. Yani, 5 bin yıl önce Nil vadisinde tarım yaparak yaşayan insanlar, ürünlerini depoladıkları ambarları haşare ve fare basınca kedilerin fareleri yakaladığını fark ettiler. İşte, kedilerin mısırda kutsallaşmaya başlaması bu tarihlerde oldu. Ambarlar doldukca fare nüfusu da arttı. Bunun üzerine firavun devreye girdi ve kedileri korunması için üstün yaratıklar ilan etti.

Mısırlılar, Yunanlılar gibi doğa güçleriyle özdeşleşen tanrı ve tanrıçalar sisteminden geldiler. Tanrıları arkalarına alan kralların her zaman kral olmaktan öte bir ayrıcalıkları vardı. Bu üstünlükleri krallara, önce yarı-tanrı, daha sonra da tanrı kral -firavun- olma özelliğini de getirdi. Kedilerin firavunla ilgisi ise; kedilerin tarihe ve mitolojiye konu olmalarının tek nedeni fare ve haşare yakalamadaki hünerleri değil. Bütün kediler firavunun olduğu için kediyi incitmek ya da öldürmek çok büyük suç sayılırdı. Kedi öldürenlerse idam edilirdi. Ev yansa önce kedi kurtarılırdı çünkü insanlar sadece insandı ama kediler firavunlar gibi yarı-tanrıydılar. Kedi eceliyle öldüğünde öteki dünyada birlikte olabilmek için hemen mumyalanırdı.

Öykülere, efsanelere konu olan kediler, Tanrılık katına çıkartıldı. Nil vadisinin insanları kediyi, neşe ve müziğin, güzel şarkıların, kıvrak dansların temsilcisi kedi kafalı tanrıça Bastet (Bast) ile özdeşleştirdiler. İnanışa göre, kedi miyavladıkça evin içi tanrıçanın insanlara hediyesi sayılan neşeyle dolarmış. Mısır mitolojisine göre Bastet, tanrılar tanrısı Ra'nın ve İsis'in kızıydı. Efsaneye göre, Bastet bir gün babası Ra'ya kızarak Mısır'ın güneyindeki Nubia çölünde inzivaya çekilmiş ve bir aslana dönüşmüş. Bir süre sonra Ra kızını affedip Mısır'a geri çağırmış. Bunun üzerine aslan görüntülü Bastet, Assuan yakınlarında Nil'in suyunda yıkanmış ve hemen orda bir kediye dönüşerek, üzerine bindiği kayıkla Bubastis'e gitmiş ve bu bölgede tanrısal yaşamına devam etmiş. Babasına kırgın olan Bastet, bu neşe dağıtan, uysal, sevimli yaratık kedinin simgelendiği güzel bir tanrıça oluvermiş. Bastet'in tanrısal özellikleri bununla bitmemiş. Başta cinsellik ve doğurganlık tanrıçasıyken, daha sonra ölüleri koruma, yağmur yağdırma, hastalara ve çocuklara şifa verme, müzik ve dans, ay, analık ve aşk tanrıçası haline de gelmiş. Mısırda kedinin tanrılaştırılmasının nedeni, fare yakalaması dışında, kedinin avlanma yeteneğine duyulan saygı, güzelliğine duyulan sevgi, ve gizemli kişiliğine duyulan korkuyla karışık hayranlıktı. Bir başka efsaneye göre, M.Ö. 525 yılında pers kralı 2. Kambis, askerleriyle mısırın kapılarına dayandığında peluzda bekleyen Mısır ordularının direnişiyle karşılaştı. Ancak kurnaz pers kralı, Mısırlıların hassasiyetini göz önüne alarak çevrede ne kadar kedi varsa, askerlerine toplattırıp onları birer kalkan olarak kullanmış. Mısırlılar da tanrıça Bastet'in temsilcisi kedilere zarar gelmesin diye silahlarını bırakarak teslim olmuşlar. Kimi zaman tanrıça kimi zaman şeytan sayılan kediler, erkeğe oranla kadına daha yakın olmuştur. Kedi tanrıça Bastet, dişiliğin simgesiydi. Bir tarihçi, "kedi tanrıça, garip bakışı, çekik gözleri, kıvrak beli, soylu duruşu ve hayvani hayasızlığıyla, her mısırlı kadının aklını karıştıran ve benzemek istediği bir yaratıktı,"diye yazıyor. Bir başka tarihçi de, "kadınlar -günümüzün vamp kadını gibi-kedinin yürüyüşüyle salınarak yürüyebilmek için çok uğraşırlardı. Hatta Kleopatra da bu hevese kendini kaptırmıştı, diye ekler."

e1211.hizliresim.com

e1211.hizliresim.com

@solo,

bizi kafaya mi aliyorsunuz anlamadim ama benzer bir soru soracak herkes icin yazmis olayim; kedinin turu degil sizin kediyle nasil iletisim kurdugunuz onemli. kedilere iyilik yapmak istiyorsaniz petshoptan degil sokaklardaki bakima muhtac kedilerden veya gecici bakimevlerindeki kedilerden birinin sorumlulugunu ustlenin.

bana çok estetik geliyorlar. yürüyüşleri olsun, oturuşları olsun vs.
bir de patilerini sıkasım geliyor.

ama köpekleri daha çok severim. daha enseye şaplak hayvanlar.

özlemeyi bile özleyebilir insan. yani özlemek bir şekilde hep olacak.

Bu kadar inkar hasta eder seni, gönül meselelerine bile yazmamışsın.
Ben çok severim özlemeyi, acıtıyor hafiften ama kıymetli bir hissimiz

rom hem kişiselleştirilmiş bir şeydir aynı zamanda root(jailbreak)'ludur. yani istediğin uygulamayı beleş şekilde indirebilirsin.

ayrıca uygulamaları beleş bulmak için illa rootlamak gerekmez. blackmart alpha gibi uygulamalar sayesinde istediğin uygulamaları bedavaya indirebilirsin.

paralı uygulamaları zaten sd karta kopyalayıp kurabiliyorsun. bunun için sadece bir tick kutusunu kaldırman yetiyor.

"yazik ziyan" teşekkür ederim. peki bu uygulamayı yüklemek için rom atmak şart mı?

"ben smyrna" sana da teşekkür ederim. bu tick kutusunu kaldırmak nedir? bir de sd kart daha almadım telefonun hafızasına atmaya root'lu olmadığı için izin vermiyor sanırım bu yüzden SD karta kopyalamaktan bahsediyorsun değil mi?

ayrıca takip ettiğiniz bilgi kaynağı android forumları nelerdir?

blackmart alpha'nın apk'sını google'da aratıp bulabilrsin. telefonunu rootlamak gerekmez.

twitter kullanıyosan search kısmına android yazarak android gelişmelerini takip edecek kaynaklar bulabilirsin.

aptoide de gayet iyi bir secenek

cevap yazan arkadaşlara teşekkür ederim. android sandığımdan da kolaymış.

ayrıca güzel forumlar da var tabii. programlar/oyunlar/gps haritaları için.

android'de sistem ios'dan farklıdır. Tıpkı windows programlarda kullandığımız setup dosyaları gibi applicationlarında setup dosyaları vardır ve uzantıları .apk'dır

Paralı applicationları yükleyebilmen için bu apk dosyalarının genelde crackli versiyonunu bulman gerekmektedir zira içerisinde dışardan yüklemelere karşı kontrol mekanizması vardır. Bu cracked .apk uzantılı dosyaları google'da search yaparak bile bulabilirsin, daha sonra bilgisayarına indirdiğin bu dosyayı telefonuna atarak kurabilirsin.

zpider man ios'da da olay ayni ki? onda da uzanti ipa. tikliyorsun kuruyorsun. tek farki oncesinde jb yapmis olma ve appsync (installous) kurma zorunlulugu.

yalnız ios şu an önemli bir sınav veriyor. İos 6'yı A5 sonrası cihazlar için kıramadılar.Şimdi forumlarda herkes ios 6'dan 5.1.1 sürümüne dönmenin yollarını arıyor ve iphone dev team de bununla ilgili çalışmalar yapıyor. Android de ise ne jb ne root ne rom atmadan bir apk uygulaması kurup paralı programlar ücretsiz indirilebiliyor.

işlemci nedeniyle mini 2. 600 mhz nedir abi

kaç para bunlar?

Htc desire c 599 tl
Samsung Galaxy mini 2 499 tl

www.akakce.com

kanser olma ihtimali ne yahu. ya kansersindir ya degil. kanser olsaydim tabiki paylasirdim. paylasmaman sacma olur zaten. yani bir sebep goremiyorum.

paylaşırdım tabi. ertesi gün de korkudan/stresten ölürdüm.

sadece çekirdek aileme söylerdim gerisine söylemem bissürü laflar sorular uğraşamam

emin olana dek beklerdim, eğer kanser olduğumu öğrenirsem de bilmesi gerekenlere bilirirdim. ki bunlar, ailem, eşim (varsa), ev arkadaşım (varsa) ve en yakın bir iki arkadaşım olurdu.

ha eğer terminal dönemde isem, o zaman farklı olurdu sanırım.

Eşim dışında kimseye söylemezdim. Diğerleriyle uğraşması hastalığın kendisi kadar zor, bir de onlarla boğuşmak istemezdim.

evli isem boşanırdım her türlü pisliği yaparak. ailem ve arkadaşlarıma her türlü ibneliği yapar ve ayrıldırdım herkesin benden nefret etmesini sağlardım. sonra tek başıma ölmeyi beklerdim.

En yakınlarımla paylaşırdım, tek başına baş edilecek bir durum değil zaten. Allah kimseye göstermesin.

@zenigt
Kanserli insan ölmeyi beklemez. Hepsinin olmasa da bir kısmının uzun yıllar yaşatan tedavisi var. Ayrıca öyle bir psikoloji ile ona buna pislik yapmak yerine çevrenizle kaynaşmanız sizin için daha hayırlı olur. Zira kanserin bir ilacı da moraldir.

@saatgeceninonikisi üsdat daha açık söyleyim eğer ki çok ilerlemiş ve umut yoksa yani ölüm kesinse asla ve asla söylemem. ben ki geçirdiğim çok ağır ameliyatı bile yurt dışına gidiyorum. 2 ay falan dönmeyeceğim diyerek aileme söylememiş tedavi bitince söylemiştim. ben kimseyi üzmeye yada onlara muhtaç olmayı istemem.

aile, sevgili, 1-2 yakın arkadaşa söylerdim. kendilerini hazırlamaları için o da.

@trt2deki ressam ihtimal şöyle oluyor. doktor biyopsi istiyor. hasta yaptırmayınca böyle bir ihtimal var emin olmak gerekiyor diyor. biyopsi yaptırıp yaptırmamak ya da bunu insanlara söyleyip söylememek konusunda da hasta kararsız kalıyor

@zenigt tüm süreç çok sancılı olabileceği için anlıyorum seni

amerika ve israil öldüren taraf olduğu için olabilir mi ?

az önce dexter'ı izliyordum, ve insanın içindeki hayvan üzerine kendimce felsefi düşüncelere dalıyordum. ama sen bambaşka bir boyut getirdin güzel kardeşim. teşekkürler.

edit: cevabımda ironi olduğunu anlamayacak kadar sığ bir insan olabilirsin. bu sebepten söyleyeyim. cevabım İ-R-O-N-İ içerir.

hep anlatılır durur, "1071'de malazgirt savaşı ile Anadolu'nun kapıları Türklere sonuna kadar açıldı." diye.

yaklaşık 1000 sene önce yapılan bir savaş ve sonrasında buraya yerleşen "yabancılar" (ki bu biz oluyoruz), yaptıkları normal bu "yabancıların" kanlarını döküp almışlar Anadolu'yu, o sırada burada olan diğerlerinin artık görevi ya adapte olmak ya yok olmak.

o sırada Anadolu'da yaşayan insanların evi, sürüleri, çocukları vs yok olmamış hiç, gibi.


e abi bu yukarıda yazdıklarım normal de nasıl oluyor da israil'in bilmem kaç gün savaşları vs ile kazandığı topraklarda egemenlik sürmesi anormal oluyor?

yukarıdaki anlatıya uzun bir aradan sonra diye devam edelim. uzun bir aradan sonra Anadolu ve civarında yaşayan başka topluluklar silah kullanarak saldırmaya başlamış 1071'de Anadolu'ya giren topluluğa/millete roketlerle, uzun namlulu silahlarla, canlı/cansız bombalarla saldırmışlar kimi örgütler. ve doğal olarak kendisini savunmuş, saldırganları bertaraf etmek için çabalamış, kimi zaman başarmış kimi zaman başaramamış.

e yukarıdaki paragraf da normal, değil mi? bir saldırı var ve saldırının savuşturulması çabası var.

israil ne yapıyor? kendisine yapılan saldırıyı savuşturmaya çabalıyor. ama israil yaparsa tu kaka.

benim teröristim iyidir muhabbeti.

@cevab veremedi

vay arkadaş ne güzel beyinleriniz var ya. o güzel beyninizin içindeki nöronlar arası bağlantıları ne güzel kurmuşsunuz öyle lan. şimdi durumu bir inceleyelim: 2012 yılında yaşıyorum. yaşadığım dönem içerisinde masum insanların katledilmesine tepki gösteriyorum. ama nasıl oluyorsa, bu tepkim mazlumlara daha önceki yıllarda yapılan zalimlikleri meşru gördüğümü gösteriyor? adem'den bu yana masum bir insana zarar vermiş her kim varsa müslümanı, türkü, yahudisi, mecusisi allah hepsinin binbirtürlü cezasını versin. sizi de boş geçmesin. size de biraz akıl fikir versin. he sizin yanınızda israil'in yaptıklarını yahudilere, israil halkına mal edip nefret ve kin kusan mantık yoksunu müslümanlara da akıl fikir versin.

@henry, yazdığım ile yazdığının ne alakası var?

x yapınca doğru olan şey y yapınca nasıl oluyor da kaka oluyor?

Türkiye'nin ve Türk Milletinin Anadolu'yu sahiplenmek gibi bir hakkı var mı?
israil'in o toprakları sahiplenmek gibi bir hakkı var mı?

her iki soruya da evet diyorsanız, sahip çıktığını savunmasında ne gibi bir yanlış var?
ilk soruya evet ikinci soruya hayır diyorsanız aradaki fark neden kaynaklanıyor?
ilk soruya hayır ikinci soruya evet diyorsanız yine aradaki fark neden kaynaklanıyor?
bedduaya ne gerek var?

soruyu soran arkadaşın sorusunun ne olduğunun farkında mısınız?

ps: iyi sabahlar, geç olmuş yine.

bizim zamanımızda ceyo vardı. hala var mı bilmiyorum.
ben kardeşime çok ayakkabı aldım alırken markaya bakmadım. iyi ayakkabıyı eline alınca anlarsın. bebek butiklerinde iyi ayakkabılar oluyor. öncelikle miniğin ayağı kaç cm onu bir öğren. sonra ayakkabı alırken sıkmayacak bir şey almaya dikkat et, mümkünse deri al. hafif bir şey olsun kolay giyilebilir ve çıkarılabilir cinsten. ayak boşluğunu dolduran yükseltiyi elinle kontrol et.
güle güle kullansın

kifidis

ölçüpmemişler mi?

yoksa herhangi bir "ortopedik" ayakkabı mı demişler?

oğlum 3 yaşından 7 yaşına kadar kullandı ortopedik ayyakkabı, taban düşüklüğü teşhisi konulmuştu. ama biz hazır almıyorduk, doktorun tavsiye ettiği bir yerde özel yaptırıyorduk, hem de iki tane, çünkü evde de giymesi gerektiğini söylemişti doktor, yalın ayak hiç yere basmayacak demişti. çok pahalıya geliyordu, tanesi 120 tl civarındaydı ve 3 ayda bir değiştiriyorduk, üstelik kartondan yapılmış gibi dayanıksızlardı.

ortopedik ayakkabı giysin demiş.
ölçme yok sanırım.
zaten bir acayip oturuşu var.
böyle bacaklarını içe doğru büküyor ve oturuyor.

abi, gedit, wordpad vs gibi bir program ile aciyorsun srt dosyasini. sonrasinda ctrl h (genelde budur) basiyorsun, find kismina turkce karakterli harfi replace kismina muadil harfi yaziyorsun find and replace all diyorsun. sirasi ile her karakter icin bunu yapiyorsun.

iyi seyirler

notepad++ kur kodlma kısma türkçe kısmındakileri seç biri tutar

"find and replace"

varsa tam emin degilim russian standard platinum olabilir.

kesinlikle ruski standart.

Absolute veya Smirnoff. Yerinde olsam rus vodkalarına bulaşmazdım.

Not: Istanblue ve Binboa hariç vodka içmemiş adamım. Bir ara Absolut içtim ama hatırlamıyorum bile tadını.

@farabi: beni tanımazsın kefaletimin hükmü yok ama ruski standart ve stolichniya (ya da nasıl yazılıyorduysa ona) (ben stoliçniya diye okuyorum) kefilim abi. ayrıca abzülüt ve zimirnofu TR'da çok rahat bulursun.

Smirnoff ne vodkası? Honolulu mu?

"The Smirnoff brand began with a vodka distillery founded in Moscow by Pyotr Arsenievich Smirnov (1831–1898), the son of illiterate Russian peasants."

Hayatinda icebilecegin ender guzel vodkalardandir, russian standard platinum. buzlukta 3-4 gün -18 derecede bekleticeksin sonra sek bile icilir zira kendisi zeytinyagi gibi oluyor.

"Smirnoff is a brand of vodka owned and produced by the British company Diageo." 1831'den bu yana çok şey değişmiş sanırım.

Ayrıca kıbrısta marketlerde görürsen diye uyarayım, beni bir zamanlar vodkadan soğutmuş emperial adlı şeyden uzak durmanı tavsiye ederim.

şarap sorsaydın galiba insanlar "dikmen al" "cumartesi al" diyecekti. :/

ya da whisky için "cek al cim bim al" "şivas al" diyeceklerdi.

glenfiddich al diyen çıkarsa da "abi boşver sen onu cek al keyfine bak derlerdi".

zaten tekila dediğin de ya hose kuervodur ya da meşhur olmeca. 1800'ü, avion'u ve patron'u kı.ımıza soktuk zira.

bira dediğin de efes abi, yok buğday birasıymış yok ale imiş bırak onları, pilsner'den şaşma, pilsner denince akla efes gelir tüm dünyada. (pale ale mi o ne ki?)

Cevab veremediyi dinle derim, smirnoff falan iyi degil, "Russki Standard"in ve "stolichnaya" nin icimi, tadi daha iyi. Kotu agiz tadi (after taste) birakiyor smirnoff. Ayrica "Ketel" de iyi diyolar ama denemedim.

okula bağlanıyordur da vpn istiyor olabilir. onun da kolayı var. okulun bilgi işlem merkezinin "nasıl bağlanılır" sayfasının adresini versen ya.

(artık Ubuntu yapıyor windoz yapamıyor da duyuyoruz ya seviniyorum, seviniyorum) :)

Aaa bak ben onu hiç düşünmedim, teşekkürler. :) Evet onu denemekte fayda var da, Windows'un bu hali de canımı sıkıyor açıkçası. "Bas formatı gitsin"cilerden de değilim ne yazık ki. Ayrıca Ubuntu ile 1 haftadır tanışıyorum ama çok sardı beni. :)

vlc yapıyor bunu. 4x'e kadar.
www.ehow.com

Videolar gerektiği kadar yüksek hızda değilse sizin yavaşlatma yapmanız istediğiniz detayları görebilmek için yeterli olmayabilir.

yalnız belirteyim, fps'i yani saniyedeki kare sayısı düşük ise video yavaşladıkça akıcılığını kaybedip kare kare takılmalı takılmalı oynayacaktır. ki normal bir videodan bahsediyorsak fps'i en iyi ihtimalle 30'dur, yani bir saniyede 30 kare oynatıyordur. 5x yavaşlatmak demek, 1 saniyede 6 kare göstermek demek olur ki bu da epey bir takılma demek.

kmplayer ile 0,1x'e kadar yavaşlatabiliyorsunuz.

peki bi web sitesindeki indiremediğim videoyu slow motion izlemek için yapılacak birşey yok mu?

geçmiş olsun.. bozma moralini sakın. kolay bi durum değil eminim ama bozma sakın moralini hocam.

moralini bozma dostum.doktoruna güven bence öncelikle,he için rahat etmiyosa başka bi doktora sor sendeki ms nasıl diye.valla şu kadar söyliyim %90 gerçeklere dayanan bi dizi olduğu söylenen house md'de msi kontrol altına alıyolardı öyle bez durumu filan görmedim yani.

geçmiş olsun..ben de dün ms olmadığımı öğrendim. ne olduğumu hala bilmiyorum. altını bezleme falan yok bu işin başı moralmiş :)

kuzenimde 5 sene önce falan tespit ettiler; canavar gibi eleman valla simdi. bi zaten tespit ettiklerinde atak yasamis, onun disinda da bir kac kere hafif geliyor gibi olmus ama pek bir sey olmamis.

öncelikle geçmiş olsun.

yakın tanıdıklarımda ms hastası örneği yok ancak yakın bir dostumun kardeşi (ki kendisi şu anda 30-35lerinde) teşhis konulduktan sonra sıkı bir hayat düzenine geçerek, yediğine içtiğine dikkat ederek, ancak en önemlisi duygularınız dizginleyerek (hiçbir şey için çok aşırı duygular içinde olmamalısınız, çok öfkelenip çok mutlu olup kendinizi sıkıntılara sokmamalısınız) şu anda gayet sağlıklı bir şekilde hayatını idame ettirebiliyor.

açıkçası konu hakkında özellikle hastalık sahibi olanların multipl skleroz başlığı altında deneyimlerini çok iyi aktardıkları entry'ler var. asla negatif düşünerek hayatınızın mahvolacağını sanmayın, aksine neleri tecrübe edip hayata nasıl farklı bir şekilde bakabileceğinizi görmüş olacaksınız. azıcık sabır, destek ve sevgi size yardımcı olacaktır.

moralini bozma, elden ayaktan düşecekmişsin gibi de yaşama çünkü artık büyük oranda kontrol edilebiliyor ayrıca böyle hastalıklarda bazısı çok kötü olurken bazısı hiç bir şey olmamış gibi hayatına devam edebiliyor. sen "nasılsa boku yedim" diye kendini salarsan ve 10 sene sonra hala sapasağlam olursan kendini saldığına pişman olursun. Hayatın değerini bil, zevkini çıkar ama geleceğe yatırım yapmaktan kaçınma, sağlıklıymışsın gibi dersine/işine/çevrene önem ver. kafayı çok takmamak lazım yoksa kafayı yersin.

Doktorunda söylemiş, atakları önleyebiliyorlar ve hasar bırakmasını engelleyebiliyorlar, sen hic kafana takmadan tedavilerini ihmal etmeden hayatına devam et. Kimse altını falan bezlemez merak etme .)
üniversite hastanelerine de bir başvur, eğer gitmediysen
cok cok gecmis olsun

yok yok şu an gayet iyi durumdayım ki doktordan ilk duyuşum ve sonraki muhabbetimiz de sanki grip olmuşum gibiydi. zaten yakınımdan da gördüklerim yüzünden doktora gitmeden başıma geleceği tahmin etmiştim. neyse dediğim gibi doktor seninki iyi olan tarafta dedi ama iyi olan tarafın da "tarafları" var. yani hasta kadar ms çeşidi var. herkeste farklı seyrediyor ki doktorun dediğine göre 10 yıllık ms hastasıymışım. ms plaklarına bakarak vardı bu kanıya. bulanıklık ve uyuşma şeklinde iki bilenen atak geçirmişim ve bulanıklık yavaşça geçmeye başladı. uyuşukluk da 1 ay kadar sürmüştü zaten. bakalım haftaya kesinleştikten sonra tedavi başlayacak. tabii her sene normal bir insanın 3-4 katı nöron kaybederek. :/

çoğu ms'li hayatına normal şekilde devam ediyor. doktor da bahsetmiş. önemli nokta dendiği gibi moral bozmamak. hayatına devam edeceksin. tanıdıklarından destek al. destek ve bilgi veren kuruluşlar da var. geçmiş olsun.

insanlar nöron kaybetmez. nöron yenilenebilen hücre değildir. senin kaybedeceğin nöronlar da öyle abartı, korktuğun düzeyde olmayacaktır. dediğim gibi bozma moralini. ve arkadaşların da dediği gibi başka bi doktora daha görün.

abi LYME olma ihtimalini unutma. evet ciddiyim. bir de buna baktır. sözlükten bir akademisyen arkadaşımızın başına gelmişti. ms sanılıyorken LYME olduğu öğrenildi. tesadüf eseri. ve onlarca insan da bu şekilde olduğunu keşfetti.

www.facebook.com <--- bu videoda sözlükteki arkadaşımızın ve hocasının açıklamaları var.

ehe yok ms kesinleşti gibi. ama yine de bi doktora söylerim. dediğim gibi mr sonrası ms plaklarını beraber inceledik. daha doğrusu o bir şeyler mırıldanırken ben "oha lan ura bak" dedim.

ha bir de ms olmazsa "vxxxxx" olabilir dedi ama v'den sonrasını hatırlamıyorum. bilen var mı bu v'li kelimeyi? google'da baktım ama bulamadım. kulağıma menisküs gibi geldi ama v ile başlıyordu.

amacım boş yere umut vermek değil ama yazar arkadaşımız da uzun süre ms tedavisi gördü, "kesin tanı" ile. sadece hani bu olasılığı atlamayın diyorum. lütfen.

v ile başlayan hastalık için vaskülit demiş olabilir.

bence "this is not ms" diyecek doktorun. bezi de çocuklarına takarsın inşallah.

gecmis olsun dostum. herhangi bir bilgim yok malesef ama bence senin gibi guclu birinin kimse altini bezlemeyecek icin rahat olsun.

ms'mişim gençler. ama cidden öğrendikten sonra rahatladım lan.

ilk yazdığında da söylemiştim, yine söylüyorum. bozma moralini! hani beterin beteri var derler ya, aynen böyle be hacı.. senin için kolay olmasa gerek ama s.kik dünyada dik duramadıktan sonra da ne anladım bu işten...

hissettiklerini yazabilirsin bence.

spam olarak algılıyo seni. çok fazla sorgu yapılınca çıkıyo genelde.

google'a erişirken proxy kullanıyor olabilirsiniz.

senin hesabından başka biri başka bir yerden, ip'den google'a giriş yapmış. yada sen ip changer falan kullandın. google o yüzden ayık ol diyor.

üniversitenin ağından bağlanıyorum. ondan olabilir mi acaba?

bi' de midterm dönemi şimdi bir ay kadar, millet abanmıştır herhalde google'a.

cevaplar için teşekkürler.

fotoğrafla yazanın alakası yok.

insanlar telefonu kapattıktan sonraki 5 saniyeyi duyabiliyor olsalardı hiç arkadaşımız olmazdı demiş arkadaş. yani telefonu kapattıktan sonra konuştuğumuz kişi hakkında söylediğimiz olumsuz şeyleri vurgulamış. duruma freudian bir perspektiften bakacak olursak şalsdjfas. bu kadar.

x ile y arasındaki konuşma:

x-görüşürüz aşkım seni seviyorum.
dıt dıt kapanır.

x- (oda arkadaşına) huh kız banyodan çıkacak sandım.

---

x ile z arasında konuşma.
x eleman z patron

x- sağ olun y hanım/bey. iyileşir iyileşmez döneceğim işime.
dıt dıt

x- (sevgilisine) of aşkım ya nasıl hasta taklidi yaptım ama?

telefonu kapattıktan sonra telefonla konuştuğumuz kişiye söveriz ya hani

BlackBerry bir Kanada markasıdır, ABD değil. İletişim Kanada üzerinden.

Mekanik klavyesi olmasını sevenler var.

iş yerlerinde bbb veriliyor genelde.

BB'nin kanada markası olmadığını söylemedim ki ben? CIA'in BB trafiğini izlediği zaten biliniyordu, londra yağmalamaları sırasında da bizzat londra polisi BB mesajlarından yer tespiti yaptıklarını itiraf etti.

Mekanik klavyeli android modelleri senelerdir var zaten.

o zaman bb mesajlarını bir kıstat olarak yazmışsınız da, izlenmeyeni mi var ki?

apple da milletin telefonlarını izledi, kimse bişey yaptı mı hayır.

insan davranışları rasyonel değil, o yüzden mantık aramak/bulmak zor.

androidin klavyeli modelleri şu an piyasada bi tane htc chacha var o da götüm gibi esasen.

statü sembolü?

bir karikatür vardı (afişimsi) orada how x sees themselves, how x sees y user şeklinde gidiyordu, iphone android ve bb kullanıcılarına yönelik.

bb kullananlar kendilerini "iş adamı/kadını" olarak görüyor ve dışarıdakiler de öyle görüyor (sanırım).

(üşenmedim buldum)

www.intomobile.com

(üşenmemeye devam: @saiko androidheadlines.com )

iş (özellikle mail) için kullananlar hariç bunu kullanan kızlar kaşar erkekler de *msalak intibaı uyandırıyor bende. önyargı süper bişey :)

"daha da beteri bütün iletişim BB sunucuları üzerinden yapılıyor ve bu iletişimin ABD tarafından izlendiği aşikar." sen BB trafiğini izleyen CIA, apple ürünlerini de takip edemez mi? burada mühim olan trafik takibi vs değil. zaten tüm iletişim kayıtları 5 yıl kadar tutuluyor servis sağlayıcılar tarafından. mail kullanımı olayı bile BB'yi piyasadaki neredese tüm telefonların önüne geçerir. ha, ben telefonda qwerty klavye sevmediğimden kullanmıyorum mesela, o ayrı.

Gizli servisin takip etmesi farklı şirketin al abi diye çeşmenin başına oturtması farklı. Her ISP hükümet köpeği olmuyor. Örneğin BT direndi hükümete eski kayıtları verme konusunda, mahkemeye gittiler hükümetle, uzattıkça uzattılar, 6. ay dolar dolmaz, biz kayıtları sildik diyip hükümeti göt ettiler.

Apple ve android ürünlerinde ise takip edenler bloatware yükleyen operatörlerdi şirketlerin kendileri değil bildiğim kadarıyla.

ben aldığım zaman iphone 3g vardı... Ve iphone'a tek mail yükleyebiliyordunuz. o dönemde anlık mail benim için hayati bir işlemdi, aldım :) Hala da işimi görüyor, muhtemelen boku çıkana kadar yani 4-5 yıl daha kullanırım... Anlık telefon değişimleri ki bu fiyatlar 1.300-2000 tl civarı oluyor bana çok gereksiz geliyor... Blackberry ihtiyaç meselesi + bbm tarzı bir olayı unutmamak gerek şirket işi konuşmalarda çok işe yarıyor.

@tosbaa,

apple bir ara telefonun üçgenleme ile ve gps ile bulunan verilerilerini cihazın bir yerinde tutmakla suçlandı ve özür diledi. (diye anımsıyorum)

- ekran klavyesi kullanmayı sevmiyorum
- email'ler çok hızlı geliyor
- diğer akıllı telefonlara göre daha küçük ve şeklini daha çok beğeniyorum
- BBM çok fazla kullanıyorum ve ailemin, arkadaşlarımın çoğu da BBM kullanıyor
- şarjı uzun süre gidiyor
- fiyat olarak makul

iskele tarafındaki tchibonun sırasında üst köşede oyuncakçı gibi bir yer var, sarma sigara içen arkadaşım hep oradan alıyor.

o oyuncakçının adı Deniz Oyuncak.

Bahariye'den mc havuzuna doğru giderken sağ tarafta da var bir yer.

aslında çok var da bu ikisi yeter sanırım.

haymatlosun orada bir tane çok çeşitli alkol ürünleri satan yer var, orada da var.

frp karakterlerime koyuyorum ben genelde. türkiye'de doğmazsa çocuğum, anca o zaman koyabilirim. türkiye'de doğarsa da çocuğumun göbek adını fingolfin koyarım artık n'apayım.

benim niyetim ve hevesim vardı sonra terk edildim.

arda beren falan o niyetle konulabilir :) bence de çok güzel isimler.

Silmarillion'dan diye konulan isim hiç görmedim ama meriadoc+1 diyorum.

Arda ve Beren benim de ilk aklıma gelenler. Fakat kitabı okuduğum andan itibaren en çok ilgimi çeken karakter Feanor olmuştur, bu yüzden bir erkek çocuğuna Feanor adını vermeye sıcak gözle bakıyorum.

Türkçe'de kullanılabilecek ve kimsenin yadırgamayacağını düşündüğüm adlar:

Beör'ün evinden (soyundan)

Baran
Beldis
Beren

Haldad'ın evinden (soyundan)

Beldis

Marach'ın evinden (soyundan)


Beren


Emeldir'in evinden (soyundan)

Beren

hoca, şimdi bu soruna düzgün yanıt veremiyorum zira çok saçma. (dns kassanız fena olmaz yine de)

google chrome'un bir eklentisi var. market app downloader for chrome diye aratsan fena olmaz. (odaklanabilsem ben arayacağım da)
xda developers'da ara ama.

dns değişmi ile muhtemelen çözülür. bu aralar telekom vs. dns ve temiz interle ilgili bir şeyler yapıyor
ilk tavsiye dns i standart ayarlara getirin
olmadı telefonla başka bir ağdayken deneyin.

cok buyuk bir ihtimalle yaratmaz. ama oradaki gorevlilerin tutumuna da bagli ...
pasaportunuz yeni pasaportlardan mi? Eger yenilerdense zaten tum bilgileri tarayarak da kontrol edebilirler, dolayisiyla sorun etmezler.

bir arkadaşımın fotografı ıslanıp biraz dağılmıştı. sorun olmadı.

abi, fotoğraflı sayfası defterden neredeyse tamamen ayrılmış pasaportla 6 ülkeye giriş çıkış yaptım. bir tek almanya'da sorun olur gibi oldu orada da ne ingilizce ne almanca bilmiyor gibi davrandım herifler "eyh bu ne la" deyip bıraktı. (yani tahminim o yönde)

TR'a girerken ise polis, "bu şekilde olmaz ama zaten yenisi çıktı değiştir sen bunu1 dedi. sonra aynı polis (tesadüf?) ingiltere'ye çıkarken ben "olmaz bu böyle ben bırakırım ama muhtemelen gönderirler geri seni" dedi. saldı beni.

başka ülke olsa tamam fakat rusya problem thy yi ara dış hat vize pasaport kısmını baglat bi sor 212 463 63 63 gereksiz bir zimbadan dolayı inad olursun rusyada

Rusyada %99 sorun cikarirlar...

kitabıunı bilmem ama filmi ovırreytıd. (hay bipem, çakır oldum ya lan ben)

öyle abartacka ne var bilmiyorum ben de. yalnız değilsin. çaresizseniz çare sizs,niz.

sözlükte film hakkında yazılan bütün entryleri okursanız mutlaka biri çözümlemesini yapmıştır.

"yaw" hmm.

anlamamışsıın panpa işte. he de geç.

sia-breath me

iland in the sun weezer

By This River-Brian Eno direk aklıma gelen.

Scott Matthew dinleyebilirsin toptan, çok severim.

(her ne kadar bana yabancı olmasa da)
www.youtube.com

placebo - i know

Marissa Nadler - Thinking of You

8tracks.com

radiohead - high and dry

birdy - shelter, 1901, skinny love

bu üçü enfes bir kombo yapıyor. yetmez ise

portishead diye bir grup var ondan dinle.

ne me quitte pas- dinle dinle ağla..
www.youtube.com

Notre Dame müzikali, mümkünse baştan sona..

en hüzünlüsü için:
www.youtube.com

IAMX - THIS WILL MAKE YOU LOVE AGAIN

aaron - lilly

tabi ki normal değil, dünyanın dengesini feci bozduk artık biz de sadece 2 mevsimi yaşayabiliyoruz bu yüzden.

yaz geç geldi geç gidiyor pampa. haziran ayında şakır şakır yağmur yağıyordu.

insanlık olarak doğal dengenin amına koyduğumuz için normal değil. bahar diye bi şey kalmadı artık.

mevsimler kaydı, kayıyor işte.

ismail yk facebook

yazıya göre de değişir ama onun dışıdna radyo voyage veya trt türkü

www.youtube.com

yok ya geyik olsun diye açmışlar.

cevab da en yukarıda :D

zaten tiryaki olmayanların nikotin ihtiyacı en fazla 4 dal(mış).daha yeni başladıysanız psikolojiktir yaşadığınız şey,''içmiyorum hülen!'' diyerek bırakırsınız;eliniz ayağınız titremez,'sigaraaaaa!!' diye ağlamazsınız.ama sakın ha isteyince bırakabilirim diye sigara içmeyin.o iki-üç dal sigarayı uzun süredir içiyor olsaydınız 'sigaraaaaa!!' diye ağlardınız..

2 seneye yaklaştı sigaraya başlamam ve yeni yeni sıkıntı oluşturmaya başladı. öksürük, akşam iyi uyku alamama, saçmasapan zamanlarda sigara içmeyi istemek falan.

2-3 sigara ile yetinebiliyorsan lütfen bırakma.

keşke ben de o kadarla yetinebilsem. ne kadar güzel olurdu. her yemekten sonra bir tane yetse of of.

yesilay kolu baskanligi yolunda onemli bir virajdasin kanimca. benim kendi deneyimim acisindan konusuyorum , tamamen birak , bugune kadar hic sigarayi azaltip da biraktigim olmasi. hos sigarayi biraktigim da olmadi ama azaltip tekrardan ayni rutine dondugum cok oldu.

günde 2-3 tane yetiyor ama paket olmaması şartıyla, yoksa paket aldığımda akşama kalmıyor bile.

bu tamamen kendinize ne kadar hakim olabildiginizle alakali birsey.

mesela yarin evden cikmazsam aksam 8-9'a kadar sigara icmem herhalde.

skyline olabilir

www.imdb.com

iron sky bile olabilir.

olma mı?

var elbet.

addons.mozilla.org

Toggle Proxy adds a status bar icon to toggle between two proxy settings which can be set in the preferences or toggle via a shortcut key (alt + x) if you don't use the add-on bar.

ps: firefox için.

cevab veremedi sağolsun ufkumu iki katına çıkararak google chrome için benzer bir add-on bulmamı sağladı. proxy swicthy!

swicthy! artık geliştirilmiyor swicthysharp kullanmanız lazım. switchy! de iş görür ama ileride sorun olursa diye söyledim

chrome.google.com

bu arada eklentiyi doğru kullanırsanız açıp kapamanıza bile gerek kalmayabilir, belli domainler için rule tanımlayıp otomatik proxy kullanabilirsiniz

yemeksepeti'nden alın 1 alana 1 bedava sürekli var orda.

yemeksepeti
-little ceasers (ya da nasıl yazılıyorsa)
-pizza bulls
-dominos
-pizza hut
-papa john's

başlat > çalıştır > cmd > ipconfig

Whatismyip dekini gorur. Router arkasindasin muhtemelen.

@altikereyedi router arkası derken?

whatsmyip.com sizin modemin ipsini görür tıpkı bir sitede işlem yaptığında göreceği gibi.

ipconfig ise yerel (ev/iş ne ise işte) dhcp sağlayacının verdiği ya da sizin modem/router her ne ise ona bağlanmak için ayarladığınız ip'yi verir.

diyelim ki işyerindesin, internete bağlanan onlarca bilgisayar var. hepsi tek ip üzerinden çıkarlar. artık adsl, fiber falan derken evlerde de ufak çaplı router'lar var, aynı mantık. evde bir iki bilgisayar varsa, smartphone, ps3, televizyon, misafir telefonları falan derken bi sürü cihaz var aynı bağlantı üzerinden internete çıkan. bunların her birinin senin yerel ağında bir ip'si var, dışarıya kapalı. hepsi router'a bağlı, router ise tek ip üzerinden internete çıkıyor ve bu süreci yönetiyor.

live wallpaper diye arayacaksın. hava durumuna göre bile değişenleri varç

goo.gl

daha da guzelini soyleyeyim beautiful widgets
bu sayede hava durumuna ve saate gore degisen (gunes yavas yavas hareket eder gun boyu sonra ay cikar o hareket eder) bir duvar kagidin ve kilit ekranin olur.

play.google.com

fabrika ayarlarına döndüğünde ne oluyor?

daha alternatif şeyler bakıyorum aslında. farklı fincanlar tatmak istiyorum.

magaza.fenerium.com.tr

paşabahçeden online alışveriş yapılabiliyor, 3-4 günü geçmez teslimat istanbuldaysa eğer adres.

www.esantiyon.com ve 28.media.tumblr.com benzer şeyler olsun istiyorum.

solfej zevkler tartışılmaz ama gün olur da sana gelirsem bana o iki fincanla da kahve sunma:)

@naturelist, aslına bakarsan tamamen kendim için istiyorum. zaten söylemek istediğim bunlar gibi alternatif şeyler istediğim tam olarak bunlar değil:)

www.frasb.com şu tatta alternatifler de olabilir mesela.

çayı değiştir.

yaradana sığın bir miktar daha sabret.

ya şekerli içeceksin ya da tüyleri keseceksin.

şekersiz içmeye devam et. belki bir-iki hafta daha zorlanacaksın. sonra düzelir kesin.
ben yıllarca çay bardağına 5 küp şekerden aşağı atmazdım. bir anda bıraktım, zorlandım ve alıştım.

Valla bir yerden sonra geçer mi, alışır mıyım? Çay içen biriyim günde 5-10 bardak bazen (nadiren). O yüzden şeker fazla gelir. Yarım marım işlerini de sevmiyorum.
Çay kaçak, onlarca insanın onayladığı bir çay :(

bana da aynı şekilde oluyordu. hatta kahvaltı ederken tadı saman gibiydi ama artık alıştık. forever şekersiz çay <3

valla millet yaslandikca cayda sekeri azaltir, benim anneannem 5 kup seker atmaya basladi son yillarda. psikopat kadin.
bana kalirsa sekersiz cay iskence abi. tamam, cay sevmem ben, ama katlanilmaz oylesine. sen normal bir insansin. dort seker candir.

bana ekşi değil de, acı gelir tadı.
limon denesen?
belki limonun kattığı ekşilikle katlanılabilir olur?

çay sevmediğim için verdiğim tavsiye ancak bu kadar oluyor.

iyi demleyebildiğinize emin misiniz?
çok fark edecektir.

-Bayramın 1. günü baktım ard arda 3 kişi çay kaşığını geri koydu tepsiye, eyvah dedim yola geldim. O andan beri şekersiz...
-Yani belki de ekşi doğru kelime değil :) aynı şeyi hissettiğimizi sanıyorum :)

Evet çay gayet demleniyor ve koyu çay seviyorum. En koyunun bir açığı gibi, belki 2 açığı...

ekşi gelmesi çayın kalitesinden olabilir. bildiğimiz marketteki çaylarla kaçak çayı karıştırabilirsin veya marketten aldığın çayı bergamotlu çayla da karıştırabilirsin. karışım oranları deneme yanıma yöntemiyle tamamen kendi damak zevkine göre. alışana kadar demini az koyabilirsin zaten zamanla çayın tadını daha iyi alabilmek için demi artırırsın. şekersiz içmeye devam et ; en azından ilerde şekersiz içiyorum o halde pastalardan yiyebilirim diye bahanen oluyor :) 7 yıldır şekersiz içiyorum bu arada.

bekle biraz daha 1-2 haftada alışıyor insan

Ben bigün kahvaltı yapacakken şeker bulamadım ve o gün şekersiz bi çay içtim.O gün bu gündür lan böyle güzel oluyomuş dedim ve şekersiz içiyorum.

Yani benim şekersiz çaya alışmam direk o ilk şekersiz çay ile oldu.

kahveyi sert ve şekersiz içerim. çayı bırak şekersiz içmeyi, az şekerle (ki bu az çay bardağına iki çay kaşığına denk geliyor) içmeyi beceremiyorum ben.

yavaş yavaş azaltmayı dene bence. ben belki de 10 yıldır 2 şeker atıyodum. geçen yaz farklı bir uygulamaya geçtim. bi ara 1 içtim sonra 1 buçuk yaptım sonra yarım oldu bazen yine 1e döndüm sırf zevkine. ama 2ye dönme isteği uyanmadı. yani bu yolla ister istemez insan azaltıyor bir şekilde.

çayı şekersiz içen bir daha şekeli içemez, çok net.

büyük olasılık ya çok demli içiyorsun ya da gerçekten kötü bi çay ve/veya kaçak çay içiyorsun.

Earl gray tarzı yumuşak içimli bir çay dene ve çok demli olmasın.

Haa baktın hala istenmeyen tüy sorunu yaşıyorsun demek ki sen şekersiz çay içmiyorsun, bırak inadı şekerli iç.

Afiyet olsun,

fayfa+1

ayrıca alışma sürecinde çay ile birlikte tatlı tuzlu ufak atıştırmalık şeyler ye.

clementine ?

aimp?

(bkz: foobar2000) daha iyisini görmedim.

o dediğin ayar "view/always on top" menü seçeneğinden kaynaklı. tiki kaldırırsan sorun çözülmüş olur.

@yons mesela itunes'da yanlış şarkı adlarını hemen değiştirebiliyorsun filan bilmiyorum zor geldi bana bi itici geldi foobar. sağ ol. aynen ya demin kendim tik koymuştum ahaha hoşuma gitmedi ya nasıl kulp bulacağımı şaşırmışım sdfvgfjkhb.

clementine'in windows sürümü varsa evet olabilir. rhythmbox var bir de ama ondan da şüpheliyim.

başlığa cevap yazıp çıkacaktım bak skin değiştirme huyum depreşti yine,
şu skine denk geldim az önce kurup deneyeceğim birazdan.
monkeyb07.deviantart.com

tag'leri ise (bkz: tagscanner) ile hallediyorum.
www.xdlab.ru

uğraşırım dersen sana da tavsiye ederim.

ıhm, teamviewer'a ne dersin?
play.google.com

tırnaklarını kesmekle başla işe hocam.

kedinin huyu buysa yapacak bi'şey yok, küçüktür büyüyünce düzelir diyorsun ama benimki 2.5 yaşında, hala aynı. kollarım da façacı gibi. :)
bunun tek çözümü henüz küçükken 2. bir yavru kedi bulmak, o zaman bütün enerjilerini birbirleri üzerinde atıyorlar. başka türlü büyüyünce geçecek diye bekleme yani.
ancak 1-2 yaşından sonra kısırlaştırıldıklarında baya sakinleşiyorlar ve bitiyor bu saldırganlıkları.

sen yine iyisin be hoca evde bir tane dev cyclops var. çok korkunç. 4 tane de yavru var. huyları birbirinden farklı.

ama dev hariç hiçbiri saldırmıyor.

tabii, pika'nın dudak, göz, parmak emmeleri, tekir'in burun, kulak ısırıp nereyi bulursa yalaması, oscar'ın kendince gelip sevmesi, üstübü'nün sevmeyi ve sevilmeyi bilmeyip sevmeye ve sevilmeye çalışmalarını saymazsak.

birgün ellerinde kalacağım korkuyorum. imdak.

bu arada carline doğru demiş, tekir hariç birini alsan ya bunların. ben sana cyclops'u öneririm hazır alışmışsın da saldırgan kediye. hem beni de kurtarırsın. :) cici cici geçinir gidersiniz. şaka bir yana valla birini al hacı bu yavruların, tekir hala olmaz.

tırnaklarını kesin ve ilgisini çekecek bir oyuncak alıp, onunla oynatarak enerjisini tüketin.
yavru kediler çabuk yorulurlar.
yavru kedilerin en karakteristik davranışlarından biri budur.
elinizle değil, bir oyuncakla oynamasına alıştırırsanız huyu değişir.
elinizle oynamasına izin verirseniz elbette yetişkinliğinde de alışkanlığı devam eder.
kediler cezadan anlamaz.
istemediğiniz bir şey yapınca ilgisini çekecek bir şeyle dikkatini dağıtmanız lazım.
özellikle 10 aylık falanoluncaya kadar yüzüne bakıp bağırsanız bile anlamaz.
ancak büyüdükten sonra azar işittiğini anlar, ama bir köpek gibi eğitemezsiniz yine de.

yavru kedinin elbette canı sıkılır ve çok oyun ister.
lütfen hayvan evlat edinmeden önce bu tip şeyleri araştırın.
2 haftada sıkıldıysanız keşke pelüş oyuncak alsaydınız.

bu arada tırnaklarını veterinere kestirmeniz lazım ya da kedilerin tırnakları için olan özel makaslardan alıp kendiniz kesmelisiniz, aklınızda olsun.

@blatta hiberna ben küçükken elimi ısırmasına izin vermiyordum, odaya kapatıyordum ceza olarak. oynarken de elimi kolumu ısırır ya da çizerse oyunu kesiyordum, bana da öyle demişlerdi alıştırma diye. sürekli oyuncaklarla oynatıyordum ama huyunda varsa değişmiyor, eğitilmiyorlar. mayışıp kendini sevdirirken bile bir anda kalkıp ısırabiliyor mesela bu huyu olan kediler.

ben mesela hayvanın saldırganlığına katlanabiliyorum zaman zaman çileden çıksam bile, ama katlanmak istemeyenler için yaşıtı ve aynı cinsiyetten bir kedi bunun tek çözümü. tabii kediye bakmayı düşünüyorsanız.

@carline: huyunda varsa zaten değişmez, o konuda yapılacak bir şey yok.
ama pek meraklı değilse ve sadece oyun için bebeklik huyu olarak yapıyorsa atlatabiliyorlar genelde.
yani benim kedilerimin bazıları da şimdi çok mıncıklandıklarında mutlaka bir diş atarlar ya da tırnak geçirirler falan.
ama sürekli buna izin verip oyun haline getirmezseniz biraz durulabiliyorlar.

umarım kediyi vermeye karar vermemişsinizdir. alışmıştır size iki haftada bile çünkü. :/

hayir vermeyecegim. elim hasat oldu ama deger o sevgiye. ben de o'na alistim.