koymamak daha iyi. kitaplarda yazmıyor mu moruk bu? asdfasdfgsd

hehehe

koyulmaz. sek içeceklerin hiçbirine koyulmaz. ha "dilim acıyo bana ne kime ne" kafasındaysan şaraba bile koyarsın senin bileceğin iş tabii.

Konyak ısınmak için falan içildiğinden dolayı mantık hatası var biraz.

25 yaşına kadar yararlanabiliyorsun. ardından geçerliliğini yitiriyor. ben 4 yıl önce çıkarmıştım sanırım 79 lira idi. şimdi de olsun olsun 100 lira olsun. çıkması da çok sürmüyor.

25 yaşından küçük olsan bile öğrencilik statüsünden çıkma durumunda yeşil pasaportunu kullanamazsın. 87 lira gibi bir pasaport defter ücreti ödüyorsun sadece, 3-4 güne eline geçiyor

25 yaş ama belli bir süre sanırım 6 ay sigortalı olarak işte çalıştıysan kullanamıyorsun.

oncelikle bu varos icme kulturunden oturu seni tebrik ederim. viski ile sarabi kiyaslamak, bir siseyi sirf icmis olmak icin les gibi icmek vs. fakat bu sadece senin degil, tum ulkenin olmayan icki kulturunun sonucu.

parani adam gibi bir saraba yatir, iki kadeh adabiyla ic, yanina da peynir tabagi yap (turkiye icin heralde eski kasar gider) .

ya da takma kafana bu kadar, al bi kopekolduren "keyfine" bak.

@no christ requires vedat milör müsün kardeş sen? benim keyfim böyle viski ile şarap karşılaştırması da sormadım... gider varoş kültürümle glenfiddich alır da içerim bana koymaz da bu tavrı anlamadım.. ucuz olsun kafam kırılsın istiyorum sadece

@adaletin eli ucuz viski sınıfında göremedim onu..

kafa kırsın ucuz olsun içimide güzel diyorsan
vat69 viskilerin köpek öldüreni.
pasiflora gibi içilir bu ne be açık çay dedirtir, şişe sonu "mahmut abi yararlanmadınız dimi benden" modunda bırakır.

olayı bohemliğe vs adabıyla içmeye bağlamaya gerek yok.
memlekette cila kavramı/zihniyeti varken içmek için de içilir. hatta yılbaşı içip sıçmak için en ideal gündür.

şarap vs. viski duellosunda yer ve zaman önemli faktörler ama sen viskiyi seçecekmişsin gibi geliyor

hocam benim çok sevdiğim ucuz bir şarap vardır. ''idol'' adı. yerine göre 25-30 liraya satılıyor ve içimi oldukça keyifli.

ayrıca epey güldüm yahu duyuruda geçen muhabbete. :)

mesaj at talisker iç, yeni yıla Skye' da gibi gir :)

bir şişe viski içmek çok zevkli değil, bir şişe şarap içmek daha zevkli. iyi şarap diyorum. şahsi cevap tabi.

Evet, diplomanın aslını vermek zorundasınız.
Diploma alırken de lise diplomanızı geri veriyorlar.

Kayıt olurken diploma vermiyorsun artık en azından bizde öyleydi. Hatta hiç birşey istemediler kayıt için sadece nüfus cüzdanıyla gittim.

Çift dploma veriyorlar mezun olunca :D

5-6 yıl önce aslını istiyorlardı muhtemelen hala öyledir. mezun olurken üniversite diploman ile geri veriyorlar.
diploman kayıp ise hangi lisedeyken oraya gidip müdür veya müdür yardımcısı ile görüşmen gerek.

ben mezuniyet belgesi ile kayıt olmuştum, kabul olur herhalde. çıkarması daha kolay.

lise diplomamı hiç almadım.

iü vermiyor lise diplomanı geri. çünkü üni diploması zaten lise diplomasını dövüyor :)

lisans diplomasını aldıktan birkaç sene sonra lise diplomam da aklıma geldi. gittim öğrenci işlerine, istedim. adam aradı, buldu, verdi.

iü mezunuyum, diplomamı alırken lise diplomamı da geri verdiler.
@hosein, seni yemişler hacı. tut ki dediğin gibi olsun, bi teknik ya da meslek lisesi mezunusun diyelim, çok alakasız bi bölümde de lisans okudun. lisans diploman o alanı nası kapsayacak?

kiralık arabayla ülke değiştirilmiyordu yamulmuyorsam.
www.flightradar24.com
şu sitede şu an havada olan uçaklar var. bu kadar uçak havada ama kaza olmuyor mesela? çok enteresan değil mi? senin vitoyla 3-4 gün sürecek fransa seyahatinden katbekat daha güvenli uçak.

trene bin? gayet guvenli ve korkmazsin avrupada her yere tren var pufur pufur

Öncelikle uçak korkusu olmayanlara empati yapabilmeleri, durumu bizim gözümüzden görebilmeleri için şu entry'yi hediye ediyorum.
eksisozluk.com

Uçak korkum var çok fena. Bana verilen tavsiyeleri ve uyguladıklarımı en az verim aldığımdan en çok verim aldığıma kadar sayayım.
1. Araştırma-bilgi sahibi olma: Konuyla ilgili bilimsel çalışma dahi yaptım, hiç işe yaramadı. Zaten korkunun mantıksız olduğunu biliyorsun ama bu korkmayı engellemiyor ki. Hani o an 'Karayoolu ile giderken öleceksin, ama uçakta burnun bile kanamayacak' deseler, 'Bu stres çekilmez, ben iyisi mi öleyim de kurtulayım' derim. Kaç kere tuvalete girip 'Ne olur ölsem de artık kurtulsam' diye ağladığım var.
2. Antihistaminikler: Bunlar uyku getirdiği için 'Uçakta rahatlatsın ve uyunsun' diye veriliyorlar. Korku bu ilaçlardan baskın çıktı. 17 saatlik yolda yarım saat bile uyuyamadım.
3.. Anksiyete ilaçları: Uçuştan bir gün önce ve izin verilen en yüksek doza yakın bir şey alırsam, bir iki saat idare edebiliyor. Pasifflora Mood başarılı bu konuda.
4. İçki: Deli gibi işe yarıyor. Türbülansta içimden 'Hoppidi hoppidi' diyerek eşlik ettim.Tabii herkes içki içmiyor. Ben de sostal içici gibi 'uçaktan uçağa içici' oldum sayılır.
ve 5. Kendinden daha çok korkan biri ile yanyana bulunmak: 0 ilaç - 0 içki bindiğim bir uçakta yanımdakini öyle bir rahatlattım ve ben de öyle bir korkmadım ki, kadın 'Siz neden hostes olmadınız' dedi bana. Gerçi şu son 3 maddenin hepsinde 'Neden hostes olmadınız sanki' gibi tepkiler aldım çeşitli insanlar tarafından. Bu arada Neurformat gibi yöntemlerin işe yaradığını söylüyorlar ama Avrupa turuna yetişmez.

Bu arada tiredpanda + 1, Avrupa dolaşımı trenle güzel de olur.

Buradan Yunanistan üzerinden trenle seyahat edebilirsiniz. Diyorsunuzdur şimdi ya tren de çekilmez takır tukur sallana sallana lakin Avrupadaki çoğu tren uçakdan daha konforlu hatta gittiğinizi dahi anlamıyorsunuz. Hem manzaraları da güzel oluyor özellikle sahil yolculuklarının... inanamazsınız.

hızlandırılmış ingilizce kursları çok etkili olmuyor. hatta ingilizce kursları etkili olmuyor tek başına diyebilirim. kurstan ziyade senin zaman ayırman lazım buna. bol bol okuman en önemli etken sanırım geliştirebilmen için. bunun için ise readitenglish diye bir site var. seviye belirleme testi yaptıktan sonra sınırsız sayıda seviyene uygun ingilizce makale tarzı yazılar okuyabiliyorsun. istediğin kelimenin ingilizce açıklamasını da tıklayarak okuyabiliyorsun. ha diyorsan o tarz şeylere vaktim yok, ingilizce öğrenmek hayalden öteye geçemeyecektir.

adam yalan mı söyleyecek yapıyor işte :)
100 sayfa olsa kitap günde 30 sayfa okuyordur işte. olur ya niye olmasın.

@ cekilmis gayfe
100 sayfalık olamaz ya hepsi en az 200-300 sayfa cogu kitap. Evet söyleyebilir, neden olmasın.

boş zamanı oldukça fazla bir insansa olur. yani işi gücü, çoluk çocuğu varsa hiç uyumaması gerek bu sayıda kitabı okumak için

ya var ya 100 sayfalık abuk subuk kitaplar onları okuyordur :)

kitap var kitap var. öyle derin duygusal ve çevresel betimlemeleri olmayan sığ bir polisiye aksiyon vs. türü kitapsa çok rahat okunur.

tuğla gibi klasikleri okumuyorsanız gayet mümkün bir olay alışkanlık kazanmanız halinde.. diş fırçalamak gibi rutin bir hale getirince gayet de okunur

Yılda 100 kitap demek haftada 2 kitap bitirmek demek. Böyle düşününce çok da imkansız gelmedi bana. Kitapların sayfa sayısının çok değişebildiğini düşününce günde ortalama 100 sayfadan az oluyordur muhtemelen. 100 sayfa da her gün 2 saatte okunur. Ben bu kadarını yapamıyorum malesef ama düşününce imkansız değil. Günde 2 saatini kitap okumaya ayırabilir bir insan.

Benim instagram'da takip ettiğim bir kadın var, tahminimce 100'den fazla kitap okuyordur. Okuduğu kitaplar da öyle boş beleş kitaplar değil. Bir de üşenmiyor analiz çıkarıyor kitap ile ilgili.


Kadının hayatı okumak üzerine kurulu. Dolayısıyla çok da imkansız bir durum değil bence.

günün büyük çoğunluğunu okumaya ayırarak olabilir. ben okuyorum yılda 100 kitap. herkesle istediği şekilde de istediği kitap hakkında sohbet edebilirim :)
ha bu arada ingiliz edebiyatı mezunuyum sanırım biraz da onun da etkisi var. okumak adeta iş gibi benim için.

edit: hatta zaman zaman az bile okuduğumu düşünüyorum.

Toplu tasima kullandigim donemler ben de bu kadar okuyordum. Gariplik yok

Edebiyat bölümünde akademisyen olabilir

Genelde yapmaz

Laktozsuz süt esasında laktozsuz değildir, ekstra laktaz enzimi katılır laktozu parçalasın diye. Yani laktoz her şekilde var sütte, o nedenle gaz yapmaması için hiçbir nedeni yok. Belki daha az yapar ama hassasiyeti olan insanlar için her şekilde risk.

Bende hiç şişkinlik ya da hazımsızlık yapmadı. Bi oturusta bir litreye yakın içerim

kanmucuk +1

yaşayan efsane olduğu için olabilir

ben de severim. böyle oturulup bir köşeden yazılmış gibi. çok içten.

Okumadan eleştiren tayfaya bayılıyorum. Okumadım ama cümlesinden sonra yazılan her kelime boştur.

Ben askerde bir iki eserini okumuştum, ortam tasvirleri biraz boğmuştu beni ama yine de okumuştum. Yer yer içine çekiyor bu kadar tasvirin fazla olması ama yer yer bayıyor.

ben de cok severim. butun romanlarini okudum. ama son kitaplarda bozdu biraz, bize degil de yabancilara yaziyor gibi artik.

bende severim,yormaz. satır aralarında çarpıcı analizleri de vardır. rahatsız eder eşrafı her kitaptan sonra bi posta yüklenirler adama. Murat Bardakçı'nın 17 şubat 2016 tarihli köşe yazısını okursanız ne demek istediğimi daha net anlatmış olurum.

severim. kar kitabı ile hayranı oldum. sonra masumiyet müzesini ve cevdet bey ve oğullarını okudum.

hepsi ayrı ayrı şahane kitaplardı. neden sevmeyeyim ?

Şu an ilk kez orhan pamuk okuyorum. Masumiyet Müzesi'ni okuyorum. İşteyim ve akşam olsun da kitap okuyayım diye sabırsızlanıyorum.

ben de yıllardır uyumaya çalışınca ayaklarımı sallarım. sallamadığım zaman ise huzursuzluk çöker içime. niye olduğunu bilmiyorum sanırım vücudun zaman içerisinde uyumak için kazandığı bir refleks. kuzu saymak gibi.

Huzursuz bacak sendromu. En sık nedeni de demir eksikliği anemisi.

I'm not really planning to get into freelance translation business but I'm still curious about the level of my translation abilities. I think I'll have an idea if you can send me an example translation between English and Turkish that demonstrates the bare minimum required for a professional translation job. So I need the original text and its translation, even if it is a single sentence it will give me an idea. Thank you.

Çevirmenlik öyle boş zamanlarda veya ek iş olarak yapılacak bir iş değil. Her nasıl ki her iş için geçerli olan belli yeterlilikler var ise bu çeviri için de geçerlidir. Özellikle sadece İngilizce bilmek çeviri için yeterli değildir. Birçok çeviri kuramı vardır. Bu kuramlardan kaçına hakimsiniz? Yılda kaç kitap okuyorsunuz? Herhangi bir dil edebiyat bölümünden mi mezunsunuz? Çevirisini gerçekleştireceğiniz kaynak metnin kültürel altyapısına ne kadar hakimsiniz? Kendi kültürünüze yoğuracağınız erek metin ne kadar vermek istenen bilgiyi, mesajı, fikri, düşünceyi yansıtacak? Bir metni hangi bağlamlarda çevireceksiniz? Çevirinin amacı ne? gibi sorular size ne anlam ifade ediyor?

@cesurseyyah Yazdıklarınız yersiz. İlk cümlemde gayet açık yazdım, böyle bir planım yok, benim mesleğim farklı zaten. Kaldı ki, bu işi amatör düzeyde yapan insanlar var, kendi uzmanlık alanında çeviri yapanlar var, yeminli tercümanlar var, her biri farklı müşteri kitlesine hitap ediyor, bu şekilde insanları yargılama hakkına sahip değilsiniz. Dünya değişiyor, meslekler ve yapılma şekilleri de değişiyor, internet size yeni müşteri kaynakları getirirken, düşük ücretle düşük kalitede iş yaparak geçinen insanlara da yeni seçenekler sunuyor. Hepsi benim diyemezsiniz, deseniz de gerçekleri değiştiremezsiniz. Benzer durum fotoğrafçılar ve taksiciler için de geçerli. Mesleğim elimden gidiyor diye korkmayı bırakıp adapte olmanız sizin yararınızadır.

www.skylife.com

www.skylife.com

-- spoiler --

geçmiyor.

-- spoiler --

yıllardır kamp kısmı hariç birebir aynısı yaşıyorum. verebileceğim en iyi tavsiye düşünmemek. bunları her sorguladığında her düşünmeye daldığın anda kafanı dağıtacak bir şey yap. oyun, dizi, kitap, film vs. alkol ve sevgili de kafa dağıtmada etkilidir.
bul yani bir yolunu. hayat böyle boktan işte.

Keşke ölsek dimi ;)

kendimi bildim bileli içinde olduğum durum. sanırım 15-16 yaşlarımdaydım ilk hissettiğimde. çok fazla okuyup, çok fazla düşünüyordum ki sonra üniversitede edebiyat okudum. evet ne istediğimi bilerek gittim lakin hiçbir zaman şevkle asılmadım derslere çünkü hep eksikti bir şeyler. beckett diyor ya, ''nasıl mutlu olunacağını bilmiyorum'' diye tam da öyle ki mutlu olmak gibi bir derdim de yoktu aslında hiçbir zaman.

şimdi ise üniversite bitti daha da beter çullandı bu hissiyat üstüme. sadece aralıksız kitap okuyorum ve evde dahi ailemin yüzüne zorla gülmek zorunda kalıyorum. kapkara bir gülümseme koyuyorum suratıma. onu dahi beceremiyorum anlayacağın. çünkü o kadar farklı bir uzaklıktayım ki onların gerçekliğinden, anlamaları hayli imkansız. eğer ailenin anlamasını bekliyorsan, bekleme anlamayacaklar.

tek önerebileceğim beklemeyi öğrenmelisin. iliklerine kadar hissetmelisin zamanı. yavaş yavaş sürüklenmelisin nehir ile. sadece beklemeyi öğren. çünkü üniversite bittikten sonra şansın yaver gitmezse çok fazla zorunda kalacaksın buna. sessiz ve sakin, sabırlı bir şekilde beklemek. hayli zor gözükmüyor mu?

bir diğer önerim ise, bu kafaya yakın yazarları okuman. mesela şule gürbüz geçen mart ayında yeni kitap çıkardı. öyle miymiş? adı. kesinlikle öneririm. ha keza siddhartha, katip bartleby, daha yeni çıkan melankolinin anatomisi, novalis-geceye övgüler gibi kitaplara da sarılabilirsin aynı şekilde. hepsi farklı yazarların, google'a isimlerini yazarsan çıkarlar. kitaplar güzel yolculuk arkadaşlarıdır. illa ki okuyorsundur gerçi ancak bir ihtimal...
iyi geceler, iyi bekleyişler :)

edit: bu arada post rock'a da sarabilirsin, güzeldir.

okulu bırakma sakın

aynen öyle. gözden kaçmış ancak okulu bırakırsan sıçtığının halihazırda resmidir.

Bence okulu bırakma, okurken gönüllü projelerinde çalış, kendini ise yarar hisset. Oradaki insanların gerçekliği ve birşey için mücadelesi senin de mucadelen olsun. Bir amaç edin kendine. Okul bittikten sonra 40yil çalışmak o kadar da kötü değil, hayata tutunmak için bir sebep aslında.

Hedefsizlik insanı bu hale getirir. Tamam hayat oku çalış ölden ibaret ama bi şekilde bu zamanın geçmesi lazım. Erkekaen kız arkadaş kızsan erkek arkadaş lazım kafana göre aşık ol gerisi gelir. Önce okul bitirme hedefi sonra iş bulma sonra evlenme çocuk derken böyle gider...

ne istediginizi bilecek kadar yasayip deneyim kazanmamissiniz, biraz dis dunyaya acilmali, hayatin size neler sundugunu daha iyi anlamalisiniz. su anda sizin kucumsediginiz durum aslinda sizin icin su anda basarilabilir bir hedef degil, mesela ilk once bunu farketmeniz gerekiyor. 40 sene yasayabilecek misiniz, 40 sene boyunca isiniz olacak mi vs vs
daha sonra basarmaktan ziyade bu sureci diger insanlarin nasil zevk alarak gecirdiklerine konsantre olabilirsiniz, yani hayatiniz eseriniz olmali, bir hayat insa etmelisiniz, bir birey olmalisiniz, bunun icin de bireysel gelisiminiz hiz kazanmali, zaman geciyor ama sizin belleginiz de durmus gibi...
ben burada siz siz diyorum ama gunumuzde pek cok gencte ayni tatminsizlik mevcut, kendi hayatlarini ve baska insanlarin hayatlarini kiymetli gormuyorlar ne yazik ki, bu durumu insan kendinden baslayarak degistirir, ilk once kendi kiymetinizi analyacaksiniz ki, su anda cok basit bir is yaptigini dusundugunuz belli bir duzeli tutturmus insanlarin da o duzene belli savaslari vererek kavustugunu anlayabilesiniz.

52 koymustum, 20'ye tamamlamaya calisiyorum (su an 18'deyim). Bu sene sadece ocak, subat ve aralik aylari icinde basladigim kitaplari bitirebildim ama, o yuzden 2017 icin gene 52'yi hedefleyecegim(umutluyum).

2 ya da 3

Ben nedense 47 gibi bir hedef koymuştum kendime ama ne yazık ki çok çok altında kaldım bu sayının. En fazla 20 tane falan okumuşumdur sanırım.

ben her ay en az 5 kitap okudum, bazı aylar 6,7,8 kitap okudum... mesela temmuz ayında 13 kitap okumuştum... bu ay 5. kitabımı okuyorum henüz, hedefim yıl bitmeden 1 tane daha okuyabilmek... yani yaklaşık 70-80 arası kadar kitap okumuşum sanırım...

goodreads'e göre marttan bu yana 95 kitap okumuşum

Hedef 52ydi, 30 dene okumudum

Geçen sene 52ydi 47 okumuştum, bu sene biraz daha sıkıntılı oldu okuyamadım hiç 24'te kaldım.

Hedef 100'dü, 97 olmuş, yılbaşına kadar elimdeki üç kitabı da bitirebilirsem tutturacağım

Bravo, ben hedef koymadım, canım sıkılıyor kitapların 3 ay yüzüne bakmıyorum, 2016'da sadece 6 tane okumuşum.

80 deyim

30/30

Ben de 100 koymuştum 58 falan okudum :( Geçen sene 100 olmuştu ama bu sene iş güç engel oldu okumaya.

Kedi mamaları kedilerin sağlıkla gelişmesi ve yaşaması için elzemdir. Her üründe olduğu gibi kedi mamasının da kalitelisi ve kötüsü bulunur. Kötü mama ile beslenilen kediler bir süre sonra birçok hastalıkla karşılaşabilir. Örneğin ben 3 üç yıl bonacibo ile besledim ve gastrit oldu birçok kez veterinere götürdüm ve ortalama 1000 lira harcadım ki gastrit de geçen bir hastalık değil. Dolayısı ile kedilere kaliteli mama vermek şart. Ev yemeği kesinlikle kabul edilebilir bir şey değil. Yağlı, baharatlı yiyecekler bir süre sonra sağlık sorunlarına yol açar. Özellikle ev kedileri bu duruma daha hassas. Sokak kedileri yiyor bir şey olmuyor demişsiniz. Ne demek olmuyor? Sağlıkla nir kedi 10 15 yıl yaşarken, sokakta çöpten beslenen kedi en iyi ihtimal ile 5 yıl yaşar.
Dolayısıyla kedinizi proplan, royal canin gibi mamalar ile besleyip aşılarını yaptırın. Özellikle iç parazit ve karma aşılarını aksatmayın.

Karbonhidratlı gıdalar diş eti hastalıklarına ve dış kaybına yol açar, kedi doğru düzgün beslenemez ölür.

Bazı sebzeler, yemeklerdeki baharatlar, tuz ve yağ hayvanlar için iyi değil. Artı olarak düzgün kuru mamaların içerisinde kedilerin ihtiyacı olan lifler, vitaminler, aminoasitler, taurin, kalsiyum vs var direkt ev artığında olmayan.

Kampüslerdeki kediler maalesef zannettiğiniz gibi yıllar boyu sağlıklı bir şekilde yaşamıyor. Çoğu gençlik döneminde soğuktan, hastalıktan ya da farklı sebeplerden dolayı (köpek saldırması, kaza gibi) ölüyor. Şanslı olan birkaç tane çıkabiliyor aradan. Sokak kedilerinin ortalama ömrü daha da kısa, 3-4 yıl civarı olduğu söyleniyor. Yüzyıllarca neden yaşadılar sorusuna biyolojiye daha hakim birinin cevap vermesi daha doğru olur ama benim düşünceme göre çok fazla çoğalıyor olmaları bir neden. Bir de genel olarak survival skilleri köpeklere vs. oranla daha kuvvetli hayvanlar. Küçük olmaları da bir avantaj sanırım.

Kediler pişmiş olduğu sürece etli yemekler yiyebilir arada ama devamlı yediklerinde en basiti ishal olan pek çok hastalıkla karşılaşırlar. siz sokaktakilerin yemek artığı yiyerek ve çöpten beslenerek sağlıklı olduğunu zannediyorsunuz ama değiller, ölüyorlar farkında değilsiniz sadece.

Sokaktaki kedilerin omurleri pek uzun olmuyor malesef.
Insan yemegiyle beslenince ozellikle bobrek hastaligi gibi hastaliklara yakalaniyorlar.
Kediler bazen tadi guzel oldugu icin ev yemegini tercih edebilirler. Ama cocuklar da ev yemehi yerine mcdonalds tercih ederler. Cunku onlar sagligi dusunemezler, sadece tat onemlidir. Ayni durum yani.

Sorularinin ozetle cevabi:

Sakincasi var. Ne gibi sakincalari var? Kedilerin yaşar ama: Omurleri daha kisa olur. Cesitli hastaliklara yakalanma ihtimalleri cok daha fazla olur ve bunlardan biri sebebiyle de aci ceker ve erken ölür.

Kampuslerde yillarca yasayan kediler dediklerin 3-5 sene yasiyor. Kedilerin uremesi icin ilk 1 seneyi doldurmalari yeterli. Sonra ucer beser doguruyorlar zaten, sonra da ölüyorlar. Kedilerin kendileri degil soylari yasiyor. Iyi bakilan bir kedi genetik bir problemi yoksa 14-20 sene arasi yasar.

Insan yemeklerindeki maddelerden bazilari kediler icin direk toksik. Ornegin yemeklerinizde sogan kullaniyor musunuz? Sogan icindeki thiosulphate maddesi kedi ve kopekler icin toksiktir ve kan hastaligi yapar.

Kediler icin en onemli aminoasit taurine'dir ve bu da hayvansal besinlerde bulunur. Kedi mamalarinda dengeli miktarda bulunur ve evdeki yemek artiklariyla bu dengeyi saglayamazsiniz. Baska bir sey bilmeyen kedi onu yer ama saglikli olmaz.

Ucuzluk meseleyse biraz arastirma yapin, mamalari toptan almak suretiyle bugunlerde bir kediyi evde gunluk 75kurus - 1 lira arasina beslemek mumkun.

tuz şeker baharatlar kediler için zararlı ve ömürlerini kısaltıyor ama onun haricinde davranışlarına da etkileri var. Benim bir ev ark. kedisi ev yemeği de yiyordu. ortlıkta bir öp dahi bırakamıyoduk her şeyi yiyordu. çekmeceden ekmek poğaça bile çalıyordu. artık illlahlah etmiştik. şimdi iki tane kedi ile açık mutfak olan bir evde yaşıyorum ne çöpe musallatlar ne de yemeğe gelip arada kokluyorlar o kadar.
Diğer kediyle her gün evde bir yer kirleniyordu. Çorba içmeye çalışırken devirmekten tut, sıcak menemene saldırmaya hep açtı hayvan :D

Acaba "beytlehem'in imgesine/tasarımına/hayaline koşalım"olabilir mi ki?

beytlehem hayaliyle koşalım? oldu mu dersin

Eğer metin içine de uyuyorsa, bence olmuş

Bol bol roman okuyun daha sonra çeviri işine soyunun... edebi dile hakim olmadığınız sizce de hayli açık değil mi?

@cekilmis gayfe : güzel olmuş bence de.

@cesur seyyah : sizin önerinizi alabilir miyiz bu çeviri parçası için? bol bol roman okuyan birisi bu ifadeyi nasıl çevirir merak ettim şimdi.

cesurseyyah, sağol canım kardeşim, bu uyarını kulağıma küpe yaparım.

Metnin tamamını görmeden, hangi bağlamda, ne için çerildiğini bilmeden nasıl çevireyim? :) bu yüzden bir çeviri önerisinde bulunmadım zaten.

İncil'deki bu anlatım bizlere, Beytlehem'in çobanlarının hemen mağaraya koşup dünyanın Kurtarıcısı'na, "yemlikteki bebeğe" tapındıklarını söylüyor. Bizler de bugün, bu tarihi olaydan 2000 yıl sonra, manevi Beytlehem koşalım, O'na, dünyanın Aydınlatıcısı'na, beden almış Söz'e, ölümün Galibi'ne ve sonsuz yaşamın Kaynağı'na tapınmak için.

manevi beytlehem koşalım diye çevirmiş. çok kitap okumamış besbelli

Kesinlikle çok kitap okumamış çünkü anlatım oldukça karışık. Büyük ihtimal cümle kalıplarını birebir alıp çevirmiş ve bu da anlatım bozukluklarına sebep olmuş. Halbuki türkçe'ye geçirirken daha yalın ve doğrudan bir anla tercih edilebilir, özellikle kutsal metin ile alakalı ise. Bu sebepten dolayı gene kutsal metinde bu konu ile alakalı geçen anlatımlara başvurulabilir. Örneğin kitabı mukaddeste çok bilindik bir şey olan "haçını sırtlanıp takip etmek" ile alakalı deyimler vardır. Bu dolaylı yoldan tüm acınızı ve imanınızı sırtlanıp beni takip edin, ben size çobanlık edeceğim demektir. Sonuç olarak kutsal metnin hangi bölümü ise ora ile alakalı kısa bir okuma yaparak çeviri işini oldukça güzel halledebilirsin.

canısı bu çevriyi çevirmen yapmıyor, istanbul rumu bir papaz yapıyor. yani ne bekliyorsun profesyonel çeviri mi?

Hay allahım, peki. :) Halbuki o kadar da ipucu vermiş isim. Kolay gelsin.

anti depresan ilaci var epey uyutuyor. onun disinda egzersiz.

bu sorunlarinizi bir uzmana anlatin. size en uygun ilaci onlar verecektir. duyuru'dan gelecek olan hicbir oneriyi dikkate almayin.

açıkçası uzmana gittim, gitmedim değil ancak devlette işler o kadar yavaş yürüyor ki test istedi 15 gün sonra gittik testi yaptırmaya sonra bi 15 gün sonra haber veririz dediler ben de öldüm zaten diye gitmeye üşendim.
bir ara bir ilaç kullanmıştım aslında reçetesiz. bir onu bulabilsem...

atarax kullaniyorum ben bazen. yatirim tavsiyesi degildir, abanmayin ilaca

ben de kullandım, evet uyutuyor da uyanınca hiç uyumamış gibi uyanıyorsun. ben çok verim alamadımdı. ilacın adını da unuttum :)