mılanoyu sktıret , yakınında floransa var oraya gıt 2 gunlugune.. cok daha guzel bı sehır.

mılano venedık arasında tren kullan , zırt dıye ordasın zaten.

venedik'te sokakların arasında şuursuzca yürüyüp kaybolmak en güzeli... onun dışında san marco meydanını göreceksin zaten. yakındaki adalardan murano ve lido'yu tavsiye ederim. ulaşım için vaporetto'lar var ve bir hayli kazık.

milano'dan 3 saat kadar sürer herhalde arabayla. kiralama işini internetten yapmak en iyisi, gidip havaalanında filan kazığı sokabilirler, en azından bize öyle demişlerdi, biz de netten almıştık. ücretlere filan buradan bakabilirsin: www.skyscanner.com.tr

aynen arkadaşlara katılıyorum.milano metropol filan ama gezmek için mantıklı değil ha ben modacıyım , metropol insanıyım gece takılırım filan diyosan milanoya git.yoksa sana önerim pisa-floransa-venedik olacaktır.pisa-floransa 7€ trenle.floransa-venedik 22 € filandı gene trenle.illa milanoya gitcem diyosan beyaz bi kilise var kocaman o on numaraydı başka bi forsu yok.ha bide arada parklarda moda çekimi yapan mankenler görebilirsin ^^

çoğu ülkede müzeler genelde pazartesi kapalı olur.

floransa +1

floransaya gidersen, hava güzel olursa yere resim serip satan adamlara dikkat et. ben üzerine basıp geçmiştim birinin, sonra baya kavga etmiştik.

venedik ve floransada yürünür. milanoyu bilmiyorum.
floransada gece 12de açık olan, toprak kapta sebze çorbası veren bir büfe var. ne yerini ne de adını hatırlıyorum. gidersen ve oraya denk gelirsen mutlaka iç o çorbadan.
venedikte de çok ilginç şeyler satan dükkanlar var. ben minyatür mızıka almıştım. bir de cam kolye almak klişedir ama güzeldir.

floransa.

milano'ya gitmen gerekmiyorsa gitme. değmez.

su kitabin pdf'inde istedigini bulabilirsin sanirim
books.google.com

turkce kaynak demissin ama ben yine de ingilizce kaynak vereyim sana
www.turkishculture.org
en.wikipedia.org

yurt.

en.wikipedia.org

jam session: bi kaç müzisyenin toplanıp enstrümanlarla doğaçlama takılmaları.

jam music: jam session olayının ürünü.

jam band: jam music yapan grup.

jam community yi bilmiyorum ama jam band la aynıdır heralde.


genel olarak türkçe de "doğaçlama" denilebilir.

ayrıca jam diye de bir soft rock grubu vardı.
eğlenceli şarkıları vardır.

kıymanın kalitesine, yağ oranına, baharatların miktarına bağlı olarak tadı değişir ama diğer sucukların amına kor havada karada. türkiyede o kadar berabat bir hal aldı ki sucuk salam piyasası. hani en iyi türk sucuğunu avrupadan alırsın diyebilirim

(bkz: egetürk)

Eğer işi eline yüzüne bulaştırmazsan her türlü, ama her türlü daha güzel olacaktır.

yalnız kendin uğraşacağına bu tarz ev sucuğu satan yerler bulup onlardan satın alsan daha kolay olur. ama yok arşiv yapacam dersen denemeye değer.

annem yapıyor. bir diliminin kokusu, tadı vs. her türlü en kaliteli sucuğu donunda oynatır. o derece.

çok çok daha güzel oluyor. tabi daha yumuşak olur. sonra bune deme.

tadı sucuktan çok köfteye benziyor..

acısını kendin ayarlayacaksın. o zaman müthiş oluyor.

yedi göllerde olması lazım.

www.abantderepansiyon.com

üç beş korku filmi de tavsiye edelim.

içine kalıp koyarak kurut.
kalıp yoksa kağıtları top top yapıp içine doldur. kurutmayı böyle yap.

aksi takdirde diğer ayakkabıalra göre daha fazla eciş bücüş olur..

Master of Science. Master of Arts.

master of arts
master of science

açılımları yukarıda yazıldığı gibi, yüksek lisans dereceleri.

ME şeklinde olanı da var bunun..

sosyal bilimler, fen bilimleri gibi düşünebilirsin.

en.wikipedia.org
en.wikipedia.org

londrayı boşver de yüzü suyu hürmetine oxford'da bi tolkien'in mezarına git, bi su dök, dua et lan. ben yapamadım sen yap. rüyamda gördüm gece rahmetliyi emirganda çay içip ağlıyordu.

thracian +1

gidip üşüyorusss reyissss de. fatiha da oku tabi. nur içinde yatsın piposuna yandığım.

cambridge'deyim. oxford'a gidersek ayıp olur buradaki panpalara.

kardeş tolkien diyorum, pampa diyorsun, tolkienin daşşanı yesin o pampa dediklerin. yemin ederim britanyayı yakarım tolkien üstad bi he dese.

bu aralar christmas market kurulmuş :)

Hyde Park taraflarında galiba... bakayım buna.. :p

bize de sormadılar valla altta diş labaratuvarı kebapçı vs. mevcut.

apartman ev sahiplerinin yazılı izni olması gerekiyor diye biliyorum.
Ya da en azından yazılı itirazları olmamalı.

apartman yönetici olarak elimdeki yasaya göre; yasal olarak apartmanın izni şart. size sorulmamış olmasının nedeni istemezseniz dükkanı açamayacak olmaları. "yönetici ile ikili ilişkilere girmek şart" türü salak saçma laflara uymayın başınıza iş alırsınız.

konuşarak ikna etmeye çalışın. yoksa apartman imza toplayıp dükkanı boşaltır. biz apartmanın altındaki kırtasiyeciyi çıkartmıştık imza toplayıp. üst katındakini tehdit ettiği için. adam toplayıp apartmanı bastı, polis çağırdık 6 ay ceza yedi, ertelendi ceza.

yani kavga dövüş olayına hiç girmeyi derim. izinsiz açmaya kalkarsanız apartman sakinleri her halükarda haklı olur. bunun yerine apartmana bir şeyler yaptırın. güvenlik kamerası falan kurdurun mesela. ikna etmeye çalışın ;)

"İkili ilişki" olayı zaten ihtimal dahilinde bile değil.

Bunlar cafeyi karı-koca işletecekler. Hobilerini işe dönüştürme gibi bir şey olacak aslında. Oyunlarla çok ilgililer, çocuklarla ve gençlerle de iyi anlaşıyorlar.

Apartman yöneticisi sanırım itin kopuğun gelmesinden korkuyor. Hatta yönetici, "çoluğumuz çocuğumuz, hanımımız, kızımız var" falan demiş. Yani cafenin müşterileri, bunların karısına kızına rahatsızlık verir gibisinden konuşmuş.

Halbuki adam dükkanı karısıyla beraber işletecek zaten. Yöneticinin karısı kızından önce, kendi karısını düşündüğü için iti kopuğu mekana sokmaz. Ama yönetici anlamamış.

İkna olmazsa yapacak bir şey yok diyorsunuz o halde?

dediğim gibi apartman için bir şeyler yapsınlar. bir de arkadaşının anne-babası (yaşça büyük birileri) falan konuşsa etkisi olabilir.

Dükkan dediğiniz yer apartman içinde bir daire değil de bağımsız girişi olan ve tapuda dükkan olarak görünen bir yerse yöneticiye sormanız gerekmez. Kiralayan kişiyle bu konuyu konuşup bunun güvencesini istesinler. Aslında mesken olan bir yeri dükkan olarak kiralayacaklarsa o zaman iş yaş.

Dükkan'ın girişi apartman girişinden tamamen bağımsız bildiğim kadarıyla. Apartmanın arka tarafına bakıyor ve apartmanın içine açılan bir kapısı yok sanırım.

Sordum, tapuda dükkan olarak görünüyormuş.

e bir şekilde dilekçe verdim diyelim. sonrasında ne olacak? bana söylenecek mi kimin yaptığı?

arayanı bil gibi bi hizmet vardır kesin. ona üye ol. telefonu kapa bi süre. sonra numerosu mesaclan geliyo. geri arayınca çok pis kalıyolar :D

Uzlaşma ister isen ifadende belirt. Aksi takdirde uzlaşma istemiyor diye yazabilir.

sadece arayan yazmışsınız yani çağrı bırakıp kapatıyor mu yoksa sesinizi dinleyip susuyor mu onu belirtmemişsiniz neyse eğer sizi dinliyorsa ona savcılığa başvuracağınızı söyleyin ve ciddiyetinizin ölçüsünü belirtecek cümleler kurun yaptığı sapıklığa son vermesi büyük olası savcılığı duyunca. şayet devam ederse de savcılığa o zaman gidin uğraşın derim.

gizli numaradan aranmayı kapatsanıza böyle şikayetmiş, rahatsızlıkmış uğraşacağınıza of of..
operatörünüz yapıyor bu işlemi ücretsiz.

telefonunu gizli aramalara kapattır. arayan kişi "aradığınız kişi gizli numaradan çağrı kabul etmemektedir" gibi bi ses duyuyo.
sonra götü yiyorsa açık numaradan arar.

gizli numaraya kapat telefonunu. aman ne uğraşıyosun

turkcell:
gizliden aranmayı engelle *253#
gizliden aranmayı aç #253#

gizli noya kapat hattını. bi de aklıma geldi sahte çağrı yapıyor olabilir misin yanlışlıkla?

ekran kartının dırayvırını güncelle

ekran kartınız kaç mb?
sistem özellikleriniz nedir? vs. vs. nedir?

sürücü güncelleme yetmeyip ekran kartına soğutucu da gerekebilir.

kastedilen liberal ekonomi kuramı mı yoksa genel anlamda liberal terimi mi?

sadece liberal kural´in tanimi denmis. konuya cok hakim olamadigim icin bilemiyorum. hoca liberal kuram in anlamini sorucam demis yani.

eger direk o anlamda bir aciklama yapmak mümkün ise, sevinirim.

ayrica farklı bilimler ve disiplinler arasi calismalar farklı ozellikleri ile ilgilenirler.
genel basligi ve dersi falan verin.
(lise dersi cikacak diye korkuyorum :p

lise degil, uni dersi :)

iletisime girismis dersin ismi.

Zamanında ndirdiğim bir yüksek lisans tezinden direkt kopyala - yapıştır yapıyorum, idare edin :)

"Liberal - özgürlükçü medya kuramı
Bu kuramın ortaya çıkışı, otoriter yönetimlerin gücünün merkezden alınıp
halka götürülmesini öngören özgürlükçü ideolojiye dayanır. Klasik
demokrasilerin yerleşmeye başlamasıyla, devletin ekonomik hayata
müdahalesinin sınırları çizilmiş bireylere bu doğrultuda bir takım haklar
verilmiştir. Bu doğrultuda bireylere tanınan en önemli haklardan biri, düşünce ve
ifade özgürlüğüdür. Liberal kuramda, devletin yerine merkezde birey vardır ve
devlet, bireyin mutluluğu için bir araçtır. Liberal medya kuramını oluşturan
temel düşünce, liberal ekonomi sisteminden esinlenir. Serbest ekonomi
sisteminde, özel teşebbüs pazarda mallarını rekabet ettirir. Malların iyi olanları
seçilir. Bu durum sistemde, rekabetle birlikte iyileştirmelere neden olur. Liberal
medya kuramında ise, medyanın devlet tekelinden çıkıp özel sektörün eline
geçerek çok sesli bir hal alması öngörülür. Toplumun, birçok farklı kanaldan
farklı bilgiye ulaşma olanağı ve iyi- kötü düşünceyi ayırma özgürlüğünü elde
etmesi, kurama göre, ancak böyle bir ortamda mümkün olacaktır. Tıpkı
ekonomik sistemdeki gibi, liberal medya kuramına göre, böyle bir özgürlük
ortamında fikirler sürekli yenilenecek, daha iyi fikirler ve görüşler üretmek için
çalışılacaktır. Bu durum toplum lehine olacaktır.
Liberal medya kuramında, basının üç politik fonksiyonu olduğundan söz
edilmektedir ( Curran ve Seathon, 1992: 277 aktaran Işık: 2002: 32):
-Đlk olarak basın, günlük olaylar hakkında kamu tartışmalarına bir forum
sağlayarak, söz konusu tartışmalar sonucu oluşan kamuoyunun kendini ifade
edebilmesine yardım etmektedir.
- İkinci olarak basın, hükümeti insanların ne düşündüklerini anlama ve
hesaba katma konusunda zorlamaktadır. Dolayısıyla basın, vatandaşlar adına
devletin ve hükümetin informal denetimini yapan bir araç konumundadır.
- Üçüncü ve son olarak basın, vatandaşları eğiterek, onların seçim
zamanlarında bilinçli olarak oy kullanmalarına yardım etmektedir. Toplumdaki 11
farklı boyutlar arasında bağımsız politik bir iletişim kanalı olan basın, yürütme
gücücün kötüye kullanılması durumunda ise, bireyin yanında yer almak
zorundadır.
Liberal medya kuramının, günümüz medyası için geçerli olduğunu
söylemek oldukça zordur. Medya, her ne kadar kamuoyunun kendini ifade
etmesine olanak sağlasa da, yayınlarında kendisini sınırlayan çerçevenin dışına
çıkamamakta ve yine egemen güçlerin yararına, taraflı yayın yapmaktan kendini
alamamaktadır. Bunun yanı sıra kendi çıkarlarını, halkın çıkarlarından üstün
tutan medya, daha çok izlenebilmek için, sansasyon, magazin, şiddet ve cinsellik
içeren yayınları tercih etmektedir. Böylece, medyanın günümüzde bireyin
yanında olmak yerine bireyi çıkarları için bir araç olarak gördüğü bir gerçektir."

toefl, kpds, üds?

eğer türkçe üzerinde bir sınavsa sorduğunuz kuvvetli olasılık TÖMER ile bir bağlantısı vardır. (ya da yoktur =)

sanırım ben anlatamadım ya =)

psikolojik bir test olacak kendisi =)

alakasız ve mantıksız. uluslararası ilişkiler mezunuyum. bir kere bile lobiler üzerine ders görmedim. lobiler genel olarak belli bir olaya belirgin halde müdahale ettikleri zamanlar belirtilir. haklarında çok fazla bilgi, belge olmadığı için akademik açıdan çok değerli değillerdir.

ama,

dersine girdiğin hoca bir kitap yazmışsa o kitabı okumak şarttır. kitabın konusu her ne olursa olsun.

uluslarası ilişkilerde devletin tek aktör olduğu iddaialarına karşılık, başka aktörlerin de olabildiğini savunan teoriler açısından lobileri işlemenin mantığı var.

ve evet pe çok hoca kitabını satar, etikliği başka yerde tartışılır ama bizde onlara hak gibidir, almayan okumayn da na böle olur..

işlenmesi yanlış değil ama o ders için çok zaman ayrılmsını mantıklı bulmuyorum tabi kabablanka'nın dediği de tam olarak doğrudur.

bence mantıklı çünkü o teoriler pratiğe lobilerle dönüşüyor.

ya bi de bu hoca kitabı alma kıllığı da ne! adam yazmış, emek vermiş, bağış yapmıyorsun ki. dersine giren bi hocanın eserini okumamış olmak garip aslında.
hocan 3 kuruş daha kazansa nolur ? cocacola alırken bu kadar düşünüyo musun sevgili sabahat?

coca-cola'dan girip, converse'den çıkacağız heralde. ilkokul düzeyinde.

hoca eğer dersle alakasız bir konuyu sırf kitabını sattırmak için işliyorsa, o kitabı almak için haftalık harçlığımın yarısını feda ediyorsam, sınavlara sadece kitabı olanlar çalışabiliyorsa, evet almıyorum o kitabı! param olsa da almam, sikse de almam.
adam gibi kitap yazar, merak eder alırım. ama böyle tehdit edercesine kitabını pazarlarsa, cebimdeki paraları çekemez.
kola içmiyorum, ama bu kitaba vereceğim 20-30 lirayla gidip kola alırım, hiç de gocunmam.

bizimkinde de çıktıydı onlar. yeni çıkan tüyler onlar. oraların kaşınmasından çok hoşlanıyodu. bi deneyin isterseniz.

ari maya'ya sorun

ben de bgn bunu düşündüm (sanırsam ki iki kişi bu şekilde vefat etmişler ordan geldi aklıma)

şimdi kapıların basınç nedeniyle açılmadığını biliyorum. e zaten denize düşen arabanın çalışabileceğini hiç sanmıyorum. dolayısıyla elektrikli camlar hiç mi hiç açılmazlar. e neden kırılmıyor peki bu camlar? tekmeyle falan di mi? ben hep bunu merak ediyorum. yani en olmadı bir cisim bulamadın sallarsın bir tekmeyi ayakkabın falan da var....

basınç.

tam batarken hemen camları aralarsanız problem olmaz sanırım.

araba tamamen su dolduktan sonra kapilar acilir. panikte bunu dusunmek imkansiz tabii.

mythbusters'ın bir bölümü bu konuya ayrılmıştı. tam hatırlamıyorum sonuçları ama suya araba içinde adam indiriliyordu ve kapıları açmaya çalıştığında açılmıyordu (basınçtan dolayı). tamamen dolduğunda kapı açma meselesine gelince; arabanın içerisinin tamamen suyla dolmasını bekleyene kadar zaten yeterince havasız kalmış oluyordu kişi, nefes alabilecek yer olmadığı için.
hangi bölüm olduğunu hatırlamıyorum ama nette bölüm videoları var. sitesinden incelerseniz muhtemelen bulursunuz.

kapıları bilemem ama camlar açılmıyodur.

eger uctugunda imkan varsa cam acip beklemek en mantiklisi.

camlar açılırda, şu kolu çevirip açtığımız camlardan olursa açılır. elektrikli olunca çalışmaz heralde su alınca.

araba duserken carpma etkisi oluyor, oncelikle o sirada kendimizi korumaliyiz, kollarimizla x yaparak basimizi koruyoruz once. o carpma etkisi ile kollarimiz ve bacaklarimiz zarar gorebilir, hatta kirilabilir bile ve ilk anda birsey yapamayabiliriz, o yuzden caresiz kaliyor olabilir insanlar. kafa darbeleri de agir olabilir belki.

ama ne yapip edip en kisa zamanda camlari acmaya calismaniz lazim once. hem kendimizi koruyup hem de camlari acmayi nasil yapacaksiniz derseniz; biraz sansa, zamanlamaya ve sogukkanliliga bagli sanirim. suya dusunce ilk saniyeler de onemli tabi. camlar, bir sekilde acilmiyorsa kapilari acmayi deneyecekseniz. yine olmadi cami kirmayi deneyeceksiniz ama yan camlari, on cami genelde kirilmaz yapiyorlar. genelde cam kirmak icin ozel aletler oluyor, onlardan arabada bulundurmak iyi olur.

hicbiri olmadiysa arabanin su ile dolmasini bekleyeceksiniz. belden yukari dolduktan sonra kapinin acilma imkani varmis ama yine acilmiyorsa arabanin tamamen su dolmasini bekleyeceksiniz, o zaman acilir. suyun hizasi, tam cenenize geldiginde nefesinizi tutacaksiniz.

bunlari yaparken sogukkanli olmaya calismak da onemli ama zor tabi.


mythbusters deneyinin sonuclari da surda:
mythbustersresults.com

benim de bildiğim kadarıyla araba camları çift cam oluyor yani yüzeyden herhangi bir darbe kıramıyor ancak yanından vurunca kolaylıkla kırılıyor. onu da yandan suyun altında nasıl
kırarsın ayrı mesele.

yfrog.com

buyrun burada var cevabı.

pek cok yol var.
ben film izleyerek filmdeki sesleri taklit ederek gelistirdim biraz. livemochada kelimeleri okuyup mikrofonla kaydedip anglosaksonlarin begenisine sunabilirsin. ya da bir online oyuna girip vent ile konusabilirsin.
soyle bir olay da var tabi, seni ingilizceden sogutmak icin birebir: www.youtube.com
siiri oku, mikrofona kaydet ve kendini hatun kisiyle kiyasla. ne kadar absurt pronansieysin kurali varsa ogrenmis olursun hem.

ps, okunusu dengesiz kelimeler fransizcadan geliyor (corps=KOR etc)

bir ingilizce eğitim seti var. film şeklinde gelişiyor ve günlük yaşam içinde olası durumlar için konuşma çalışmaları falan var.

bu tip bir şey de işinizi görebilir.

orochimaru theme (iki farklı versiyonu var)

(bkz: Dmitri Şostakoviç )

diablo2'nin soundtracklerine bir bak istersen. matt uelmen besteci. içlerinden yarısı gerilimli.

can atilla - 3. gece: şeytanla dans (mevlana için yaptığı albümünden)

mike oldfield:tubular bells-sentinel

painkiller oyununun müziklerini bul derim.

twin peaks'in müziklerine de bakabilirsin. hatta (bkz: angelo badalamenti)

Carlo Gesualdo - Aestimatus Sum (adını yanlış yazmış olabilirim, buna benzer bişeyler)

ave maria

Bir de schinider's listteki kemanlı parça

exorcist soundtrack - tubular bells diye geçiyo süperdir

ben de çok izlemem korku filmi, ve çok da beğendiğim yoktur ama son zamanlarda izlediğim [rec] gayet germişti beni.. hayaletli falan değil ama çok beğendim ben.. her korku diyene bunu öneriyorum..

(bkz: blair witch)

(bkz: paranormal activity)
(bkz: the fourth kind)

mesuliyet kabul etmem :)

can see'nin dedigi film:
(bkz: the descent)
guzledir, ikincisi de geliyor...

the others öyle çok hoplatan zıplatan sahnesi yok ama hayaletli mayaletli, sürprüz sonlu bi film.

exorcist, klasiği yazmassam olmaz.

long time dead, cin çağıran bi grup gencin acı sonu.

hayvan mezarlığı var gerçi ama ne kadar korkutur bilemem beni küçükken iyi tırsıtmıştı orjinal adı pet semetary.

şimdilik aklıma gelenler bunlar daha gelirse yazarım...

seyretmediğim korku filmi kaldi mi bilmiyorum.
tavsiyem (adını hatırlayamadım) hafta sonu beraberce bir mağaraya sportif gezi düzenleyen bir kadın ve grubu temalı film.

birileri yazar şimdi adını. uzun zamandır bu kadar iyisi çıkmamıştı.

(bkz: faces of death)

tamam korku değil ama odanın dört bir yanına korkudan sıçarsın. ya da kusarsın orası sana kalmış.

paranormal ı sevenler musallat ı da izlesin, daha güzel :D
beğenmedim ikisini de ama ne hikmetse amerikan yapımını beğenen çok ((:

yalnız kalmaktan korkutmaz ama farmhouse fena film değil.martyrs de iyidir ama işkence filmi.

çok film izledim ama aklıma son zamanlarda izlediğim bu filmler geldi.

bunu izlemişsindir ama türk filmi küçük kıyameti de izlemediysen tavsiye ederim.

@can see
dediğin film sanırım The Descent

rec

ben henüz izlemedim ama sinemada bu filmi izleyenlerin görüntüleri var youtubeda baya bi tırsıyolar gibi.

Rose Red Konağı'nı tavsiye ederim şiddetle. Ancak baştan uyarayım dizi olarak çekildiği için CD hesabı ile 4 CD sürüyor. Ama yine de izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Çok hoş bi film. İnsan kendi evinden korkuyor izlerken :)

@can see

senin dediğin filmin adı descent

asimov'un vakıf dizisini tavsiye edebilirim.

cesur yeni dünya

v for vendetta (filmi de var)
Equilibrium ( " " )

icdeddpeople arkadaşın dediği gibi animal farm'ı okuyun arada. zaten 150 sayfa, bir günde biter. ancak 150 sayfa olduğuna aldanmayın, her cümlesi toplumsal davranışlara gönderme. gerçekten keyif alırsınız.

Orwell ın hayvan çiftliği,aspidistra tom robbins in parfümün dansını önerebilirim.

konu benzerliği açısından söyleyim: yevgeni zamyatin in "biz" adlı kitabını okuyabilirsin. 1984' ün bu kitaptan etkilendiği söylenir.
(bkz: yevgeni ivanoviç zamyatin)

kültürüm geldi.

hars. kültür demek,ulusalcılar kullanıyor galiba ama emin değilim.bilen birisi belki aydınlatır.sonra atsızcıların dergisi zannetmesinler:)

ya arkadaş dergi çıkartıyonuz ordan burdan isim önerisi istiyorsunuz... sizin sanat ya da dünya görüşünüz yoksa ne demeye dergi çıkartıyorsunuz. varsa neden buna uygun bir isim bulamıyorsunuz.

dergi adı paroladır
parolasını elden alanın parolasını ...keyim
o paraloyla girilen yeri
...kmeyeyim
de anladınız siz

kendiniz bulmalısınız.

bence.

Yok bizde kardeşim parola falan,danışıyoruz burada. İsim illa buradan olacak diye bir şey de yok, buradan olsa da o ismi koyma iradesini biz göstereceğiz. Rahat ol biraz.

hars kelimesini ziya gökalp önermişti vaktinde

ben böyle bir sorumluluk alamam can see.

düzey

anayurttan notlar

"seçme iradesi" gösterecek arkadaşlar, hala bir isim bulamadınız ya da seçemediniz mi? ben sanat ve de kültürü 3 öğün seven biri olarak merakımdan soruyorum.

yasal değil kimse vermeye razı gelmez. biraz geri dururlar. hatta günlük rapor vermeyen doktorar yüzünden okulu bile uzattığımı bilirim, (ama öcümü almıştım)
çocuğun okulu herhalde lise fln, müdüre git rica et durumu anlat, o güne izinli yazan bir dilekçe yazar verir. ben hatırlıyorum lisede öyle bi tane almıştım.

özel hastaneler veya poliklinikler vs. parayla satabiliyor. en azından eskişehir'de yapan var. 50 liraya yapıyorlarmış sanırım. hangi şehirde olduğunuzu bilmiyorum ama okulun nerelerin raporlarını kabul ettiğini öğrenip böyle yerlerden parayla rapor verebilecek bir yer bulursanız olabilir gibi geliyor.

hiç bir doktor kendini böyle bir riske sokmaz.
gidip ilkokul lise artık neyse okul idaresiyle veli olarak görüşün. şansınız daha yüksek olur.

doktor değilde bir hastane görevlisi, hizmetli hatta herhangi bir doktorla arası iyi olan çaycı alır.
en azından ben kendime almıştım devlet hastanesinden.

verirler vermesine de, herhangi bir rapor alabilmek için muayene tutanağı (adını unuttum) orada isminizin olmaıs lazım. hani olur ya bir teyit durumunda feci patlar.

dı keybıl gaaaay

filmini anımsadım doğrusu :-)

Valla çok hassas bir durum ama siz bi yere gitmedikçe zamanla vazgeçecektir herhalde...

senin arkadaşın; kendisinin senin en iyi arkadaşın olmadığının farkında mı?
değilse, bunun farkına varması çok önemli bence. ona (varsa)kendi en yakın arkadaşından çok samimi bir şekilde bahsedebilirsin, durumun farkına varacaktır.

sen onun tek arkadaşı olabilirsin ama o senin tek ve en iyi arkadaşın değil bunu kibarca söyleyebilirsin belki.

@karluk: hiç vazgeçecek gibi görünmüyor. 1 seneden fazla oluyor görüşmeyeli ve her hafta farklı bi planla geliyor.

@mumutum: ortak okul arkadaşları dışında bildiğim arkadaşı yok. okulun ilk zamanlarında sınıftaki bütün kızlara asılmış, hemen herkes illallah diyor bahsi geçince. erkek arkadaşlarla da bi arası yok.

@argent dawn: evet de işte çok büyüyor gözümde bu olay. bazı zamanlar çok patavatsızlaşabiliyorum. saçma sapan bir şeyler söylemekten korkuyorum.

benzer sorunu "please repeat after me" şeklinde sürekli yaşıyorum. hayır diyemeyen yufka yürekli insan şeysiyiz biz, öyle miyiz neyiz sanki? bence öyleyiz. neyse... eğer ailenizle yaşıyorsanız, bu sıralar biraz ailemle vakit geçirmeliyim dersiniz. aramız bozuk dersiniz ya da ne bileyim desteğime ihtiyaçları var dersiniz. hm eğer yok ailenizle yaşamıyorsanız "sevgiliyi buldu beni sattı" damgasını yemek sizi rahatsız etmeyecekse sevgili bulduğunuz yalanını söyleyin, ona vakit ayırmanız gerektiğini söyleyin.

mesafe araya zamanla giriyor. çat diye olmuyor, olursa da kalp kırıyor. bence bu son sözlerden gayet hoş arabesk şarkı sözü olur. evet böyle.

evet görüş onunla. ona onunla konuşmak istediğini söyle ve bir yerde buluş. buraya yazdığın son cümlelerini de tekrarla anlar zaten. ha seviyor aşık filan diyecektim( sen kadın mısın bilmiyorum ya :) ) de demişsin zaten; önüne gelen kıza asılıyor filan.
ona onunla sadece bir tanıdık olarak kalabileceğini söyle yeter.

sorun sizinle ilgili, sizden kaynaklı.

çok açık olarak kendinizi ifade edebilecek bir insan değilsiniz ve boşuna insanları da yoruyorsunuz.

en kolayı bu sorunuzun linkini ilgili kişiye mail ile yollayın. o sizin beceremediğinizi göz açıp kapayıncaya kadar halleder.

selamlar.

----
edit. no offense.

madem görüşmek istemiyorsunuz bunu açıkça söyleyin. kaybedecek hiçbir şeyiniz yok ki. ne yani bir daha konuşmaz diye mi korkuyorsunuz? zaten istediğiniz de bu :):) rahat olun yani böyle stres yapmaktansa konuşmak ve kurtulmak en iyisi.

çözüm değil ama çok benzer bir durumda düşündüklerimi aktarıyorum
kendinizi onun yerine koyun, normalde bu insanın sizin verdiğiniz işaretlerden durumu çoktan anlamış olması gerekiyordu, kimse o kadar saf olamaz aptal ayağına yatmak işine gelir. o yüzden sizin onun arkadaşlığınızı istemediğinizi ona söylemeniz onun için yeni birşey olmayacak zaten biliyordur.
Hiç arkadaşı olmaması da zaten doğru düzgün sosyal beceri geliştirememiş olmasından kaynaklanıyordur, sınıftaki tüm kızlara asılmış falan. Ancak ona hayır diyemeyecek kadar nazik birilerine yapışarak sosyalleşebiliyor sanırım. manipülasyon amacıyla zayıflığı kullanmakla gücü kullanmak arasında etik açıdan çok fark yok bence.

Ama siz de kendinizi bu durumdan kurtarmak için birşey yapmalısınız ve elbette sonuçları olacak. Bu durumun böyle kalmasının ve değişmesinin olası sonuçlarını düşünün tartın seçim yapın.

Hatta bence en iyisi ona ne düşündüğünüzü açık açık söyleyin ki belki bi silkinir ve daha makul davranmak zorunda hisseder. İnanın çok büyük bi iyilik yapmış olursunuz kendisine

bence sana yazıyor.

etkili bir yöntem olan 'zaafların üzerine gitme' yöntemi bnde işe yaradı. şöyle anlatayım beinde sizin gibi beni pek açmayan bir arkadaşım vardı. kötü biri değil ama dediğin gibiydi.neyse baktım olamayacak(1 sene çektim ama) zaaflarının üstüne gittim.dakik birisi değildi. bir randevu verip 15-20 dk bekletiyordu.geçenlerde yine aynısını yaptı. bende dakik birisi olduğumu ve yaptığının büyük terbiyesizce olduğunu sertçe ifade ettim. kendisi sinirlendi felan ama dediğim gibi büyük tepki verince aramız bozuldu. şu an sadece meraba meraba:)

ya language pack satin alabilirsin (buy20.trymicrosoftoffice.com
ya da turkce office 2007 enterprise cd/dvd'si bulup sadece dil yuklemesi yapabilirsin.

assert h, daha çabuk halledebileceğim bir yöntemi yok mu? malesef programın dvd'sini bulmam imkansız ve yarın tezi teslim etmem gerekiyor.

en cabuk halledebilecegin yol online satin alip indirip kurmak.
baska yol gelmiyor aklima malesef.

fakat, yeni bir soru acip bilemedigin seyleri sorarsan yardimci olabiliriz.

inkey. eğer tez yazıyor ve kısıtlı zamanın varsa daha iyi bildiğin office sürümünü kullan. yeni maceraya girme. haddinden fazla zaman alıyor. demedi deme.
kolay gelsin.

eğer sen bunu neden yaptığını söylerseeen bende iş görüp görmiyeceğini söylerim.:P zayıflamak için mi?
Eğer o sebeptense bende yapayım.=))
iş görür sinbo pek de kötü bir marka değil hem de fiyat olarak uygun.Bence alabilirsin.Ayrıca patatesi katı bir biçimde mi suyunu sıkacaksın.İlginççç.

cok zorlarsaniz motoru yanar 250w lik alet. genelde bu tur kati seyleri sikmak icin 400w ve ustu -ki yazan deger dogru degil ama piyasa ortalamasi diyelim- onerilir, en azindan ben oyle oneriyorum.

bir de marka olarak sinbo iki gunde elde patlayabilecek bir markadir. 30 gun yine de is gorur muhtemelen.

sinbo degil de tefal alirsan ve olur da bu sictigimin aletinin motoru bozulursa, o zaman o motoru tamir ettirmek icin verecegin parayla 1.5 sinbo alabilecek durumda oldugunu goreceksin.

simdiye kadar bu durumun test edildigi aletler;

mikser,
rondo,
elektronik baskul (bu motorsuz, baska bi sorundu)

Sinbo öğrenci bünceler için candır canandır. Bi tefal değil tabii ki ama bizim eve aldığımız sinbolardan hiç biri bozulmadı şu ana kadar. Kuzenimde de almak istediğin katı meyve sıkacağından var. 5-6 aydır sorunsuz olarak kullanıyor. Ama patates için garanti veremem onun suyu mu çıkarılırmış yaa? Bi de ne için bu iş detox işi için mi?

katı meyva sıkacaklarının hepsi katı meyva sıkacağı değil.
.... hmmmm.
yani az katı meyvaları sıkabiliyor çoğu. bu yüzden havuç, patates falanın suyunu çıkarabilir mi diye mutlaka sor.

---------------
250 w yazmışsınız şimdi gördüm. o aletin patatesi sıkabileceğini hiç sanmıyorum.

en son x men originste olmuştu. montajlamadan sızdırmışlar .herhalde setten biri yapıyordur. veya çok mahir bir hacker

edittü: ben bilmiyordum sızdırıldıgını ve salak gibi sızdırılan wolwerine i izledim . hiç tavsiye etmem. bütün sinema zevkinin içine ettiler

cevabı çok basit. içeriden sızdırılıyor. relase gruplarının çoğu yayınladıkları torrentlerin içine aha biz yaptık işte diye bir text dosyası koyarlar. o dosyanın içinde ihtiyaçları varsa da yazar zaten film, oyun şirketlerinde çalışan adam aranıyor diye.

firmalar arası rekabet de sebep oluyor diye düşünüyorum içten içe..(komplo)

oyunlar icin soyle bir sey oluyor.

kimi oyunlar daha cikmadan once bir reviewerlara gonderiliyor. bunlardan birisi de kopyalayip yaymaya basliyor olabilir.
ikincisi de, dvdler fabrikada toplu uretim icin oyun dagiticisi tarafindan gonderiliyor. middleman'lerden biri dvd alip kopyaliyor. oyun daha basim asamasinda korsana dusuyor boylece.

esasinda bunu bir pazarlama teknigi olarak kullansa oyun dagitimcilari herkes mutlu olurdu.

ben izledim x men origins i montajsız, ipler falan sallanıyor. sonra açıklama geldi. setten çalmışlardı.

bir film oscar'a aday oluyor. ama daha vizyona girmemiş. peki oscar'a nasıl aday oluyor? akademi üyelerine dağıtılan dvd'lerle. screener mı deniyodu onlara. e tabi onlar da çok rahat sızdırılıyor, gizlice satılıyor fln.. oscar dedim ama aynı şekilde festival filmleri felan da bu şekilde sızabiliyor.. lakin oyun dünyasında bunun pek örneğini görmedim ben. belki pek fazla içli dışlı olmadığımdandır. aklıma bir tek köstebek veya sızdıran bir ibne ihtimali geliyor.

@emraah:
"dvd scr" veya benzeri isimle oluyor o basına falan dağıtılan kopyalar.
oyun için de sims 3 normalde haziranda çıkması gerekirken çıkmış, oradan esinlenip başlığı açtım zaten.

bi ihtimalde firmaların çaktırmadan kendi kendilerine sızdırma susu altında dağıtması. dağıtılan oyunlar mesela genelde beta oluyor ki korsanını oynayacak adam alsın bunu oynasın yamuk yumuk. korsancılar bi aradan çıksın.daha sonra para verip alanlar dogru durust olanını (kısmen) oynasın

birde şöyle bir olay var sanırım assasin's creedde yaptılar. adamlar farklı bölümleri buglayıp farklı master diskleri veriyorlar insanlara. sonra sızan kopyadan kimin sızdırdığını öğrenip adamı kovuyorlar. =)

-eskiden ilkokullarda gazete, tv vs. eğitim aracı olarak öğretilirdi.
-zaman geçti ve sadece eğlence için de olabilirmiş demek dendi.
-aslında eğitim aracı olma özelliğini hiçbir zaman yitirmedi.

parasını ver ya da verme. bu eğitiminin bir parçası ve sana bir şekilde izlettirilecek, okutturulacak vs.

rahat ol. sistemin şekil değiştirmiş gibi görünen hali.

body ayağına bu tozlardan kullanmıştım ve ağzımda aft benzeri yaralar çıkmıştı. bünyeden bünyeye değişebiliyor gerçi. ben pek sağlıklı olduğunu düşünmüyorum açıkçası.

Sporu yeterince ciddiye almazsan bunlar da aynen gobek olarak geri doner. Gainer kullanirken cok siki calismalisin, duzenli olarak gitmelisin salona.

bir yıl gainer kullandım. gözle görülür ya da hissedilebilir bir zararını görmdim.
sporunu aksatmazsan göbek de yapmaz.
sağlamö yerim, doysam da yerim dersen bence kullanmaya gerek yok.
benim yemekle aram olmadığı için kullandım.

bu bir Weight Gainer. bunu alırsan karın çalışmaya derhal başlamalısın. yoksa göbek yapacağı "kesin"dir.

diğer taraftan bu zımbırtılar epeyce pahalıdır. o gördüğün kutu body building ci için maksimumm 3-4 günlüktür. yerinde olsam aynı paraya doğal yollardan beslenirdim.

şöyle diyeyim doğal besleneme (her gün 350 gram tavuk göğsü) yiyebildiğin kadar yağsız makarna
ve Weight Gainer (kullanma talimatında dedği gibi kullarısan) karşılaştırırsan tavuk eti daha ucuza geliyor. haberin olsun.

az once de supplementlerle ilgili baska bi duyuruya cevap verdim, o yuzden biraz patlayabilirim.

benim anlamadigim, adam gibi yemek yemek varken neden boyle dandik seylerle zaman kaybediyorsunuz?

zaten spor yapmaya yeni baslayacaksin, spordan 2 saat once tavuk-makarna, spordan sonra da pilav-ton baligi yapip, gece yatmadan once de 1 litre sutunu icip krallar gibi beslenecegine neden boyle seylere sahip oldugundan daha fazla anlam yukluyor, bunlari bi mucize gibi goruyorsun?

60 liraya tam 8 kilo tavuk eti alirim ben. 25 gun de yeter o ayrica...

wieght gainerlar en gereksiz supplementlardandır. Yeni başlıyorsan whey bile çok gerekli değil.

Soru 2:
çayyolunda var mı bu? varsa neresinde var?
bu hizmeti kim veriyor?
fiyatı nedir?

en önemlisi upload hızı nedir?
(sadece link verseniz de olur)

teşekkürler.

superonline ın verdiği fiber internet hizmeti var ama yaklaşık bir ay önce baktığımda tellcom ve quiknet tarafından da veriliyordu bu hizmet (işin ilginç tarafı tellcom ve quiknet sitelerine bağlanmaya çalıştığımda karşıma superonline sayfası geliyor, sanırım bu şirketler superonline tarafından alınmış) ve oturduğum sitede yoktu (altyapı sorunlarından dolayı olması muhtemel)
eğer bu civarlarda hizmetten memnun olan varsa bende geçmeyi düşünüyorum

@cansee biraz google aratsan oludu ama ben yine de linkini vereyim

www.superonline.net

fiberde upload hızı 1 mbit olması lazım. çayyolu civarında var mı bilmiyorum istanbulun bile heryerinde yok!

konutkent'te bi arkadasim fiber quiknet kullaniyor. yanlis olmasin ama 10 Mbps var ise, ondan.

normal muhabbet ku$u. sever bunlar boyle uzuvlarla oynamayi. benim en son ku$um, ayak dibimde dolanmayi severdi mesela. parmaklarimi kemirirdi. ayrica di$i ise, sahte yumurtlama donemi geciriyor olabilir.

kuşbeyinli sadece. ondan.
bizimki de uçabilen bir hayvan olmasına rağmen oturma odasından mutfağa bütün koridoru yürüyerek katederdi mesela.

kuş beyinli. doğal olarak.

gagasi kasiniyordur, sever parmaklari kemirmeyi, cok tatli olurlar, ozledim yahu keratalari...

tüm papağangillerin (var mı böyle bir şey?) ortak özelliğidir bahsettiğiniz. ya da bir şey anlatmaya çalışıyorlar ama biz anlamıyoruz.

tuz ihtiyacını gideriyor olabilir. (turist ömeri hatırlayın)

gaga taşları var, kafesine as bir tane. kemirir durur, gagasının fazla uzamasını da önlersin.

gaga taşlarından ben de tavsiye ediyorum. hem eline konup kaçmaması sana alıştığını güvendiğini gösterir, eğleniyor kendi çapında, benimki gelip gözlüğümle oynar mesela saatlerce, bilgisayar klavyesinin üstüne gelir, babamın kafasından inmez, kafes dışında ayna bulduğu zaman saatlerce konuşur ayna karşısında. hepsinin ilginç huyları var. iyi bakın ona :)

@atrin
ehehe, çok güldüm.

geldiği zaman ari maya'ya sorun bir.

evet kesinlikle tuz ihtiyacı akıllı kuşmuş. Bizimki de tuz kavanozuyla süt tozu kavanozunu ayırmasını bilir.Yakında duvarları yemeye de başlar.Bizimki çelik kolonu gördü bile.

yapar bu kuşlar, çok matrak oluyor. benimki de gitar çalındığında gelip gitarın sapına konuyor. telleri gagalıyor. bir gün çalacak bişiler ama hadi bakalım..

Hepsini tamamen kaldırdığınıza ve portların da sağlamlığına emin olduktan sonra (xampp-portcheck.exe) yeniden kurulumu yapıp mysqlde veri tabanı felan kurmak istiyorsanız: localhost adresinize bağlanarak mysql üzerinde at koşturabilirsiniz.

xampp' ın kontrol panelinde de mysql' in ve apache' nin started olarak göründüğünü kontrol etmenizi tavsiye ederim. Hatta sürekli bu işle ilgilenecekseniz service olarak kurulumu gerçekleştirin. (kurulum esnasında Install mysql as service? Install apache as service? olarak soruyor ya da xampp kontrol panelinde üstte service yazan text' in altında checkbox' ı da işaretleyebilirsiniz). xampp kontrol paneline xampp' ı kurduğunuz klasörün içerisinde bulunan xampp-control.exe programını çalıştırarak erişebilirsiniz.

evet tamam. bir de wamp'ı kurup da yapmaya çalışmıştım ve böyle bir sayfayı açmıştım orda. ve orada tablo filan oluşturup ulaşmaya çalışmıştım ve ulaşamamıştım. şimdi o zaman başka bir soru sorıyım. bu server'a bağlantıyı sağlamak için mesela şöyle bir şey yazmak gerekiyor di mi:

$conn = mysql_connect($dbhost, $dbuser, $dbpass) or die ("Error connecting to mysql");
$selected = mysql_select_db("database_ismi",$conn);

sonrasında da bu conn isimli connection'ı kullanılarak işlemler yapılr filan. o dbhost'un filan da yukarda değerlerini veriyoruz. ama mesela sunucu ve kullanıcı isimleri varken verdiğiniz sayfada, password'le alakalı bir bilgi yok. zaten kurarken veya sonrasında da bi şifre bilgisi istemiyor. oraa neyi geçirmek lazım?

mesela şu anda böyle bir connection kurup bir database'deki tabloya bir şey eklemeye çalıştığımda şöyle bir hata verdi. yani bağlanamadı işte.

Warning: mysql_connect() [function.mysql-connect]: Access denied for user 'root@localhost'@'localhost' (using password: YES) in C:\xampp\htdocs\open_student.php on line 5
Error connecting to mysql

veri tabanı ve bunun içerisine tabloları oluşturduysanız, evet bir connection açmanız lazım mysqlde. default kurulumdan devam ediyorsanız ve açtığınız veri tabanının adının da tepedekiadam oldugunu varsayacak olursak alttaki kodu kullanınız (php.net' den alıntıdır).

$link = mysql_connect('localhost', 'root', '');
if (!$link) {
die('Not connected : ' . mysql_error());
}

// make foo the current db
$db_selected = mysql_select_db('tepedekiadam', $link);
if (!$db_selected) {
die ('Can\'t use foo : ' . mysql_error());
}


MySql' i kurarken sizden şifre istemez direk şifresiz kurar. Eğer şifre koymak istiyorsanız mysql' inize ve xampp' ı da c:/ root' a kurdugunuzu varsayacak olursak:

C:\xampp\mysql\bin klasörü içerisinde bulunan winmysqladmin.exe programını çalıştırın. Username kısmına root, olmasını istediğiniz şifre kısmına da şifrenizi yazın. mySQL' i, bir önceki mesajımda belirttiğim kontrol panelinden stop / start yapın.(service olarak kurduysanız denetim masasında bulunan administrator tools > services içerisinden de yapabilirsiniz.

artık mysql' e erişmek için şifre belirtmeniz gerekmekte. connection stringinizi şu şekilde değiştirmelisiniz:

$link = mysql_connect('localhost', 'root', 'sifreBuraya');
(diğer satırlar aynen kalacak).

yolun başındasınız anlaşılan.
kolay gelsin

el atmışken xammp maddesini de dolduruverin bi zahmet (oha :)
lamp bundle gibi bir şey mi bu?

xampp maddesinden kast ettiğinizi anlamadım fakat, yorumlamak gerekirse xampp nedir diyorsanız, php, mysql, filezilla, mercury (smtp) ve apache' yi bir arada sunan aşmış bundle paketidir. iyidir hoştur, yanında pear paketiyle gelir, cok tatlıdır.

daha ayrıntılı bilgiyi sözlükten: (bkz: xampp)
ya da kendi web sayfalarından: www.apachefriends.org alabilirsiniz.

ilki "kullanıcı bazlı içerik" sanırım...
ikincisi ise "ortak gazetecilik" gibi bişey çıkıyor... wikipediaki açıklamayı c/p yapayım ki, bilen biri onaylasın..

"Collaborative journalism is a mode of journalism where multiple reporters or news organizations, without affiliation to a common parent organization, report on and contribute news items to a news story together. It is practiced by both professional and amateur reporters."

ikincisi polisle işbirliği yapan gazeteciler için felan olabilir. attım yani.

user generated content: kullanıcı tarafından oluşturulmuş içerik
collaborative journalism: iştirak-i gazetecilik

iştirak: bir işte yer alma, paydaşlık etme, ortaklık

Collaborative dictionary: katılımlı sözlük olarak kalıplaşmış bir çevirisi var.
içeriği hep beraber oluşturuluyor anlamında.

collaborative journalism'e bir örnek ise wikinews. (yine içerik katılımcılarca hep beraber oluşturuluyor anlamında)

"kullanıcı yaratımlı içerik" de denebilir.

birincisi için laz müteahhit yazın.

Ümraniye İgdaş binasının giriş katında böyle bir merdiven var. Girişte sağ taraftaki holde...

yine karadeniz dolaylarından ikinci katta boşluğa açılan daire kapısı resmi vardı. gazetelere çıkmıştı.

www.archdaily.com

buradaki yapılara bakınız, yabancı ise burda olabilir.

sanırım kara merhem iyi gelir ama 6 cm büyük bir şey, en kısa sürede cildiyeye gitmelisin.

o artıksivilce olayını aşmış. en kısa zamanda doktora gidin.
günün birinde sivilceniz çıkarsa (bkz: asiviral)

(git: 70703)

mikrop kapmış.gidin bir dermatologa iğne yapsın iner 1 günde.daha da kurcalamayın ))

kistik akne olabilir mi? bence de hemen doktora.

yeni kafa çıkıyo ordan. bence ellemeyin, süper olur.

cevabunu yaziim de sonra yüzünden yeni kafa cıkanların işine yarar belki=)
öncesinde baska bir enfeksiyon tedavisi görmüştüm,antibiyotik yeterli gelmeyince bu enfeksiyon vücudun baska bir noktasında nüksedebiliyormus.
yani antibiyotik ve antiinflamatuvar ilaç tedavisi ile geçirilirmiş.
neyse indi birazcık.

Cleocin T

anlık online, aylık ortalama online, trafik, db büyüklüğü, resimlerin büyüklüğü ile ilgili bilgin varsa herhangi kurumsal bir hosting firmasından fiyat alabilirsin. aksi halde her halükarda ahmet abiden duydum tadında bir bilgi olur.

yüksek trafikli internet sitesi maliyeti sürekli sorulan soru.

bulabildiklerim şunlar.

turkiyede upload hızları çok düşük. siteyi ayakta tutan bu.
ciddi upload imkanı sunan metro ethernet midir nedir aylık 40 bin tl istiyor.
bu sadece upload için.

kısaca 40bin artı sitenin diğer tüm masrafları diyebiirsiniz.
diğer taraftan sıradan insana bu fiyatları çekiyorlarsa da -memleket halini biliriz- birileri aynı upload hızına çook daha ucuza ulaşmıştır. yoksa tüm yüksek trafikli sitelerimizin bu parayı aylık olarak verdiğini hiç sanmıyorum.

daha komplike ama tahmin ettiğim kadarıyla daha az ziyaretçiye (30 000 user maksimum hedefti) hizmet verecek bir proje için hazırladığımız teklifte aylık 6 000 ytl ortalama gider hesaplanmıştı. Bunun tasarımcı-programcı kısmı 4000-5000 gibi bişiydi. baya geçti üzerinden tam rakamı hatırlayamadım. ama işte 1000 lira filan kalan masraflar ve bunun büyük kısmı hosting bedeli.

öncelikle güle güle kullanın diyelim:

1- ton ayarları için onlar. low ile "bas"ı, high ile "tiz"i, mid ile ara frekansları ayarlarsınız.

2- kullandığınız amfi hakkında bilgim yok, ancak aldığınız sesi fazlasıyla etkiler. distorsion'la kullanıyorsanız, midleri kısıp (hatta sıfırlayıp), bası ortalarda, tizi de ortanın üstünde ayarlamayı deneyin.

high yuksek, mid orta, low dusuk frekans ayari.
gitarin sesi de tabi boguk. "manyak" bir amfin var cunku :)

gain yetersiz gibi gelirse sesi açmak gerekiyor. niyeyse bağlantılı o ikisi. olmasaymış iyiymiş. bu seferde ses yüksek oluyorsa güzel bir kulaklıkla dene. 2 - 3 metre kablolu stüdyo tipi kulaklıklar var.

ses boğuk geliyorsa gitarın ton düğmesini(volume un altındaki) biraz açmayı deneyebilirsiniz.

kirayı depozito yerine saysın hanımlar...

çık git evden depozitoyu vermicekler sanırım...

ne haltları varsa görsünler...

imparatorolmayikolaymisandin'in dedigi gibi, hukuksal acidan oncelikle kontratta adinin gecip gecmedigi onemli. adin geciyorsa kontratin sonuna kadar kira odemekle yukumlusun.

adin gecmiyorsa da arkadaslarinla olan iliskin giriyor devreye. beraber ev tutarken beklenti herkesin kontrat sonuna kadar kendi payini odemesidir. zamanindan once cikarak onlari zorda birakiyorsun. onceden soyleyerek iyi yapmissin ama bu seni kirayi odeme sorumlulugundan kurtarmiyor tam olarak. once onlarla konusup "niye benim yerime birini aramiyorsunuz? ben evden cikinca ne olacak" sorularini sorman lazim.

ilgilendiğiniz için teşekkür ederim. şöle bi problem varki kontratta ne yazikki adım var.

kontratını sonlandır. sonradan başına iş alma.

ayrıca senin üzerine olan doğalgaz, su, elektrik, adsl vs. gibi abonelikleri de iptal ettirmeyi unutma, sonra başına iş alırsın demedi deme...

işler arap saçına dönmekte;kontratta evet üçümüzünde adı geçmekte bu saklanamaz bir gerçek.mayısın 5 inde ödenmesi gereken kiramız çare arayışlarım yüzünden ödenmedi hala.herkes bişi sölüyo.oturduğumuz ev çatı katı olması sebebiyle kış süresince yani yaklaşık 6 ay boyunca çatı problemi nedeniyle aktı.kontratta ev temiz boyalı teslim edildi şeklindeki(herkesin temizlik kavramı da başkadır o da ayrı)dipnottan dolayı ev sahibi şuan eve boya ister durumda.bizlerde çatıdan kaynaklı tavan kirlendi küflendi desekte nuh diyor da peygamber dedirtemiyoruz.bende evin fotolarını çekip notere gidip protesto çekmeyi düşünüyorum,ayrıca depozitonun üzerine yatmaya çalıştığı da bu durumda bi gerçek hani konu benim bu ayki kiramı depozitodan düşmeme sebebi onu bize geri ödemeyi düşünmemesi.şimdi nasıl kontratı iptal ettirip evden kendimizi attırabilriz.şunuda ekliyeyim kira her ay elden ödeniyo.bankaya yatmasını istemedi bunu da koz olarak kullanabilirmiyim yada tehtit.noter çözüm olurmu?

ip adresinizden sizi tanıyor. beni unut derseniz unutmuş gibi yapacak ama sizin aynı kişi olduğunuzu varsaymaya devam edecek.
beni hatırla falan gibi birş şeyler demişsinizdir mail ayarlarınızda.

nickinizi yazdığınız yerde otomatik tanımlamayla gelen nickinizin üstüne gelin ve "del" tuşuna basın.

toolbar kurulu olabilir mi?

teritori'nin dediği doğru, yalnız otomatik tanımlama değil tamamlama olacak.

Tezi neyle alakali?

Genel olarak tezinin kapsadigi her konuyu bilmen lazim. Onun haricinde bolumunle alakali genel konulara hakim olmalisin.

bir kere danışmanıyla arası iiyi olsun. danışman harika bir referanstır, kolaylaştırıcıdır, yumuşatıcıdır.
ikincisi, tez konusuna hakim olsun. özellikle uygulama kısmı varsa, oraya daha bir özen göstersin. uygulama konusu (deney, araştırma felan gibi) çok dikkat çekici ve can yakıcı olabilir. zira teori geliştiremeyeceğinden, ancak senin ne olduğunu uygulama kısmında anlar hocalar.
üçüncüsü, savunma sınavına girerken rahat olma. biraz kas. kılık kıyafetin düzgün olsun. saygı hürmet kelimelerini ihmal etme. teze hakim olduğunu göster.
jüriden her şey beklenir. zira tez konusundan sizin her şeyi bildiğiniz varsayımıyle hareket edilir. jüri her türden soruyu sorabilir. ancak o durumda da tezin diğer sahibi olan danışmanınızın devreye girmesi beklenir. buna karşın jüri başkanı mevzulara çok farklı bakıp kastırabilir. örnek kardeşimin danışmanı aynı zamanda jüri başkanı idi ve kendi yönettiği tezi reddetmişti. oyun bozuyorlar tabi sizi de.
neyse kolay gelsin. ayrıntılı bir şeyler sormak istersen mesaj atabilirsin.

ayrıca savunma sınavları; üniversiteye, enstitüye göre değişir.

Jürideki hocaların kişiliğine, senin tez danışmanın delikanlılığına ve taşşağına göre değişir. Eğer kıl kişiler karşına çıkarsa çok üstüne gidip ağlatabilirler bile (gerçek bir olay) veya geçemeyeceğim diye düşünürken uzatmasız kabul edebilirler. Hocalar üstüne gelmeye başladığında danışmanın araya girip seni kurtarabilir ve hatta sikko bi tezi bile ağırlığını koyup geçirtebilir ya da direk seni satıp ben sana öyle yap demedim mi, hiç yanıma gelmedin tez zamanı cart curt diyip seni aanında satabilir...

Bi kere danışmanla aran dedikleri gibi çok önemli. Danışmanla aran iyiyse jüride olacak diğer üyeleri de sen seçebilirsin kıl hocaları istemezsin jürinde. Jüri belirlenirken fazla etkin olamadıysa jürideki adamlar konusunda biraz araştırma yap nasıldır iyi midir kıl mıdır, tam uzmanlığı ne, verdiği dersler ne? bunlara göre olası sorulara karşı cevaplar geliştir.

Bu arada tezi okumayan/anlamayan mal hocalarda çıkabilir arada onlarda mal mal sorular sorabilir tezle alakasız onlara da hazır ol...

Bunun literatüre katkısı nedir? Bu tezin sonrasında ne yapılabilir? Yok şurası böyle değilde şu şekilde olsa ne olur? Varsayımların varsa bu varsayımları neye göre aldın? gibi sorular Standart sorulardır her jüride çıkar kessin...

şunun farkına varsa ciddi bir rahatlama yaşayabilir.

tezi yazandan daha iyi kimse o konuyu bilemez.

itaatsiz, efendisiz var?

ben anira anira bir depeyi'ye gulerdim ?

depeyi değil eminim. adamın tüm entrylerini worde aktarıp, kendimi kötü hissettiğim zamanlarda okuyorum. eminim yani, o değil, başka biri...

abşeypır, karşı komşu, kocası, zayıflama, şişman kadın, allaaaaaaaam... neler diyorum ben?!

ibrahim tatlıseks, delikan76, efenim bir de itaatsiz vardı...

rahatsız

saruman, aranan entryde bu galiba.

(bkz: eclipse teyze vs abswinger/#2989896)

aracın yetkili servisi yapıyordur sanırım.. ve umarım.

sadece aracın yetkili servisi yapar. araçtan şasi numarasını alın ve servise götürün. hangi araca ait olduğunu söyler.

motor kısmında sası numarası ve motor numarası vardır oradakı numaralarla ruhsat uzerındekı numaraları karsılastırın kendınız rahatlıkla yapabılırsınız ben sureklı arac alıp satıyorum hep bu sekılde yapıyorum para verıp bu ısı yaptırmayı hıc dusunmedım

görünür yerdeyse 20-30 ytl ye aracın yetkili servisleri yapar.
görünmez yerde ve bişeylerin söküp takılması gerekirse 50 lira filan deseler de yine 20-30 liraya yaptırılır.

sanırım soru, aracın şasi numarası o araca ait mi değil mi sorusu.

plakada yazan numarayla ruhsatta yazan numara aynı mı değil mi sorusu değil. onu kendiniz bile yapabilirsiniz yoksa ne var, şasi numarası görünür yerde olur. muhtemelen sağ veya sol ön kapı içinde (kapı tarafında değil, zira kapı sökülebilir bir şey. şasi tarafında). hatta kimi arabalarda şoför tarafı ön camda bile yazıyor. o numaraya bak, ruhtsata da bak, aynıysa oldu bitti.

ama soru bu değil. orada yazan numara sahte mi, yoksa o araca ait olan numara mı onun kontrolü.

tüvturk bir merkezden sorgulama yapmaz. olsa olsa numara ile ruhsatı karşılaştırır. herhangi bir servis de şasi numarasını bulmaktan öte iş yapamaz. anca yetkili servis bir yerlerden sorgulatır o numarayı, o araca ait çıkarsa (neyle neyi karşılaştırıp bakıyor bilemiyorum tabi ama) tamamdır.

sormak istediğim, şasi/motor numarasının tahrif edilip edilmediğinin kontrolüydü.

bir gogus filmi cektirmeni tavsiye ederim özellikle sırtta akcigerlerde batma da oluyorsa nefes alırken. gecmis olsun.

sigarayı abartınca olur. sahte sigara denk gelirse olur.

mideyle ilgili problemde olabilir

göğüs kafesinin altından geliyor sanırım acı, kaburgaların bittiği yere hafif elle bastırınca da acıyor mu? üşütmüşsünüz eğer öyleyse, önemli bişey değil.

solunum yollarında ki yanma, genelde bahar aylarında alerjenlerle temas nedeniyle olur. yani mevsimsel bir şikayetse endişe etmeyin. ama yine de doktora görünmenizde fayda var. bir de tam göğsün ortasında yanmaya benzer sıkısıklık, rahatsızlık hissi varsa inanmayacaksınız ama psikolojik nedenlerle olabiliyor. agrıya daha yakın bir hisse rüzgarda kalmış olabilirsiniz. bu rahatsızlık uzun süredir devam ediyorsa mutlaka bir akciğer filmi çektirin.

belki de seneler seni hızlandırmıştır dostum, diyerek saçmalıyorum.

ama şüphesiz unutmamalısın ki o bilgisayar senin ergen yıllarına tanıklık etti, zuxxi'ye girdin, feyk.com'a girdin, kah half life oynadın, kah gittin fifa 98de q ile durup dururken kalecilere daldın o bilgisayar ile. bence hor görme, alttan al.

ve ayrıca çabuk ısınıyor olabilir fanında problem varsa, belki o yüzden yavaşlıyordur, toz moz temizle bakalım.

sildigin yukledigin seyler hep bilgisayarda iz birakir. e donanim da zamanla eskir yipranir. windows da zaten zaman gectikce yavaslayan bir isletim sistemi. etrafindaki hersey de hizlaniyor. hmm baska?

kibritsuyu bilgisayarın b'sinden bile anlamayan birisi olarak cevap veriyorum: sorunun cevabı "12 sene"dir.

sorunun einsteinin izafiyet teorisinin tanımı oluyor galiba.
tabi hdd nin yıpranması asıl etken.dır dır dır sesler çıkıyordur şimdi o hdd den

$ 2200 çok. pahalıya almışsın.

$ 1250 + kdv'ye kapatmıştık. =)

@can see: 15 inç viewsonic marka monitörü cd romu yazıcısı sound blaster awe64 müydü neydi zamanının en şahane ses kartı falan da var onları da say :) alınabilecek en iyi bilgisayardı abi.

@arigold: fanlar manla tertemiz açılıp temizlendi tamamen.

@ermanen: bad sector kontrolünden cillop gibi çıkmış, yeni formatlanmış ve orijinal lisnslı cd'den windows 95 kurulmuş bilgisayar abi. kendi çindeki internet explore'ı bile kastırıyor. elektronik alette ne ypıranabilir ki? araba desen pistonu eskidi motor bloku aşındı falan derim de içinden sadece elektrik geçen şey nasıl yıpranır? hareketli tek parça harddisk.

@mea maxima culpa: 12 senedir de işte sorun orada. ne oldu bu 12 senede? ben bu bilgisayarı alıp hiç ellemeden dolaba koysam, bugün çıkarıp ilk defa kullansam da yine böyle mi olacaktı? ibne nereden biliyor 12 seneyi?

@bdivrik: okuyamama, yazamama, zorlanma, ıkınma gibi bir ses çımıyor. standart okuma sesi çıkıyor ama uzun uzun. internet explorer böyle önce dış çerçeve, sonra içi, sonra adres çubuğu falan gibi parça parça geliyor harddisk tıkırdarken.

sanırım sen 12 sene önceki bilgisayaraını hızlıydı diye hatırlıyorsun. bana da şöyle oluyor, tutup eski bir oyunu yüklüyorum, beğenmiyorum oyunu, oysa bana güzel geliyordu o zamanlar.

şöyle diyelim, o zamanlar bir şahin almıştın, ilk araban tabiki, sana göre bastın mıydı gidiyordu, şimdi bmw aldın kullanıyosun, bi nostalji olsun diye şahine tekrar bindin ve farkettin ki bastın mı gitmiyor aslında araba, standartaların değişmiş çünkü.

Valla eger bu isi yapiyorsan, protein tozunu da alacaksin arkadas!

Yapay-mapay, bu devirde vucut gelistirip de "ek besin" kullanmayan adam 1-0 yenik baslar, ileride de fark acilir.
Hangi birimiz bu kosusturmada gunde 150 gr proteini 400-500 gr karbonhidrati "Duzenli olarak" alabiliyoruz ki. E alanlar var tabi ama dusunsene o kadar proteinin bilmemneyin sindirilirken vucuda bindirecegi yuku ve yaninda aldigin yaglari.

Ha diyorsan ki ben cok duzenli beslenen bir adamim, her ogunde ozenle hazirlanmis yagsiz etler tavuklar yiyorum, o zaman baska. Ama boyle bir beslenme duzeni saglayamayacaksan protein tozu kullanman sarttir! Aksi takdirde var olan kaslarini da yakarsin.

Protein tozu kullanmayip saglam vucut yapmis adamlari da ornek gostermeyin. Gunde 15 yumurta yiyorlar, hem de sarilarini cope atip. Yazik gunah be!

protein tozu kullanmalısın. yok doğal yollarda alırım diyorsan günde 15 yumurta beyazı ile başarabilirsin bunu.
toz heryerde kullanılabilir pratiktir.
arada bir bir iki hafta kullanmamak daha iyi olabilir. bu iş buradaki bir iki cevapla olmaz. onun için buyrun: www.bodyforumtr.com

simdi bir yapaylik soz konusu degil, whey protein alip takilabilirsin mesela. whey peynir uretiminden arta kalir, peynirin suda cozulebilecek her seyine sahiptir. whey %5 karbonhidrat, %0.3 yag, %0.9 da proteindir. bunu kurutup sadece proteini alinca da whey protein oluyor. yani teknik olarak kurutulmus peynir suyu aliyorsun. peynire uretim tarzindan oturu "yapay" diyorsan orasi baska tabii, o zaman suyu da yapay olur heheh

aminoasit

arkadaşım kola içiyor musun? içiyorsan protein tozuna yapay deme.

Arnold guzel aciklamis, hatta ben kola kadar bile zararli oldugunu dusunmuyorum.
Hatta cok zaman "Vucut gelistiriyorum, cok yemeliyim" diyip surekli mideyi agzina kadar doldurmaktan daha dogru bir seydir protein tozu kullanmak.

portable programların mantığı şu:
flash diske falan kopyalarsın.
sonra oradan çalıştırırsın. bütün ayarların vs flash diskteki portable programların içinde saklanır.

teoride üstünde kullandığın bilgisayarda hiç iz kalmaz. (bu çoğunlukla tam olarak böyle değildir ama normaline göre ciddi mesafe almış olursun)

flash diskini hangi pc'ye takarsan en son ayarladığın ayarları ve haliyle portable programını direk kullanamaya başlayabilirsin.

sen sor ki ona göre cevap verelim.

iş yeri gibi ortamlarda ya da sabit bi bilg den kullanamadıgın durumlarda bu portable yazılım kullanıyorsun. bilg e bi kurulum yapmadan tak calıstır calısıyor.

o portabel ın portable ı dedigin u3 sistemi sanırım. u3 diye bakıver.

thunderbird i evet herangi bi bilgisayar takınca calısacak. mailleri nereye takarsan tak goreceksın.

bildiğim kadarıyla kurulum gerektirmeyen program oluyor, usb flash disklerde taşıyabildiğin ve ordan kullanabildiğin için portable deniliyor. yanılıyor da olabilirim ama.

portableapps.com a bakmanda fayda var.
genelde bilgisayarına bir program "yüklediğinde" bu bilgisayarının çeşitli yerlerine işte efendim kullanıcı ayarları, özel bilgiler vs. artık nasıl yazıldıysa program kaydedilmesi anlamına gelir. portableın tek farkı bu yazması gereken ne varsa flash diskin dışında başka bir yere yazmıyor olmasıdır.
exe yi çalıştırmak için flash diskin takıldığı sistemin win32 veya wine türevi emülatör yüklü unix falan olması gereklidir.
burada esas özellik dediğim gibi confidential bilgilerin ve ayarlarının araya buraya saçılmaması, sadece yanında taşıdığın alette olması.

thunderbird portable aynen dediğin gibi. ben mesela portable web server bile taşıyorum flashdiskte.

sanırım u3 teknelojisini her flash diskte kullanamıyoruz.
portableapps.com denilen sitenin mantıgı ne oluyor o zaman u3'ten farklı bir teknolojiden söz edilebilir mi o zaman?
bir de şu flash diskte işletim sistemi konusu var live cd gibi yükleyip calıstırmak mumkun mudur yoksa bunun da portable ları var mı?

portableapps'de sanirim usb'den calisan cok eski bi mac surumu var ama onun haricinde usb'den isletim sistemi yuklemek mumkun. Mesala www.ubuntu.com

evet mac in sürümü oldukca eski nostalji oyunları falan yükleyebiliyordunuz sokuban falan :D

Bu ubuntuyu flash diske attıgında calısır mı acep hemen ?

Ek olarak thunderbird için ilk geldiğinde varsayılan olarak nasıl geliyor bilmiyorum ama ayarlarında postaların orijinalini sunucuda sakla gibi bir ayar olmalı ki kopyasını indirsin yoksa sunucudan siler.
işletim sisteminde ise ubuntu yanında slax'te var www.slax.org

evet usb diskte portable olarak işletim sistemi taşıyabiliyoruz. ama windows xp falan için denemeye kalkışma çok uğraşırsın. ubuntunun live cd'sini indirip cd'ye yaz. bilgisayarı cd'den ac. acılan ubuntu'da usb diske ubuntu yüklemekle ilgili bir programcık goreceksin. ben de 8gb (u3 özelliği kaldırılmış) sandisk cruzer içinde hem ubuntu hem de hiren's boot disk falan var. ayrıca windows altından calıstırdığım ve kullandığım portable bircok program da var. bu programlara portableapps sitesinden aldığım portableapps arayüzü ile ulasıyorum..

u3 farklı bi teknolojı, yine portable ancak u3 destekli bir usb memory kullanman gerekiyor. diger portable olanlar her turlu usb lerde calısıyor. hatta bilgisayarının herhangi bi yerıne at ordan kullan aynı sey.

fotosop, ilustrator gibi nanelerın de portable olanları var.

ısınan hava yükseldiği için ısıtma alttan soğutma yukardan yapılır.

bizimkinin buzlugu(derin dondurucusu) altta.

genelde üstte oluyor ama alatta olanlar da var.

www.beyazesyam.com

buzdolabının motoru-soğutucusu alttadır(sebzeliğin arkasında), eğer buzluk altında olunca hacmi küçülür diye sanırsam.
japon dinlermi ama, alta da koyar, yana da koyar.

değiştirmeye başladılar onu. yeni çıkan bir kaç modelde buzluklar altta.

buzdolabının altı genelde sepet biçimde olur, zebze meyve istiflemek için.

onun yerine buzluk gelirse bu sefer buzluktan bir şey alırken iki büklüm olmak gerekecek. kışın çok kullanılmıyor eet ama yaz geliyor şimdi buzluk kullanım yüzdesi artacaktır.

bence böyle güzel yani.

statü göstergesi.

herkes sahip değildi ve en görülecek yerde olması gerekiyordu.
buzdolaplarının yakın tarihlere kadar pek çok evde mutfakta değil salonda yer almasının da sebebi bu.

artık çok yaygınlaştı hatta neredeyse hiç buzluksuz, derin dondurucusuz buzdolabı kalmadı.
bu yüzden artık markalar buzluğu aşağıda yani olması gereken yerde yapmaya başladılar.

bosch'un son modellerinden birisini aldık ve derin dondurucusu altta.Motoru aşağıda olduğu için derin dondurucu çekmecelerinden birisi daha küçük o kadar. Ergonomik açıdan daha rahat olduğunu söyleyebilirim. Sebzelikten bir şey almak için eğilmenize gerek kalmıyor.

(bkz: audiophile)

2. hayır kötüye doğru falan değil. bu çoğunlukla alışkanlık haline gelmiş bir bildirim.
nesnel temeli yok. (bu cevap forum havasına yol açabilir. olacaksa en azından belirgin başlıklar halinde adım adım incelenemeli. her şey görünür o zaman)

dile getirilmeyen şu boyutta önemli. biraz işini bilen ticaret adamı lafına benziyor. eyvah işler çok kötü bla bla bla. aslında gayet iyi kazanıyor. ama kendi piyasasının bozulmasını da istemiyor. yeni ortaklara, pazar bölünmesine tahammülü yok.

Zaman gazetesi oku.

1/ yeni şafak, sabah, zaman, star.

istediğimiz sorudan başlıyorsak;

2) herşeyden önce bağımsız olmayan bir ülke ne kadar iyiye gidebilirse o kadar iyiye doğru gidişatımız.
1) Hükümet yanlısı gazeteler okuyunuz, bir bakmışsınız heryer toz pembe.
3)okuyoruz efenim, uzun vadede oldukça geniş çaplı bir icraat kendileri:)

1. Gazete değil ama TRT 2 haberlerini seyredebilirsin. Allaam nasıl bi sevgi pıtırcıklığıdır anlamadım o haberler.

3. Vizyon sahibi öğrenci yetiştirmeye çalışıyorum, evet.

1. Hükümet yanlısı gazeteler iyidir (yandaş medya).
2. Olumlu bir yön yok ki? Ekonomi kötüye gidiyorsa baştan bitiyor iş.
3. Sivil toplum kuruluşu kurmaya çalışıyorum.

2) (bkz: george friedman)
google'da da turkce sitelerde arat. sadece bu adamin dedikleriyle dunyaya hukmedecegimize inanirsin.

erkan oğur
incesaz
ahmet kaya
leman sam

bülent ortaçgil

cannibal corpse

kalan müzik'ten genelde iyi şeyler çıkar. bazı müzik marketlerde kalan müzik ayrıca kategorilendirilir, varsa onlara bakabilirsin. Ya da doğrudan sitesine de göz atabilirsin:

www.kalan.com

enstrümantal da olur dersen, istanbul sazendeleri hakkında çok fazla bilgim yok; ama bu grup üzerine iyi şeyler duydum.

death

barış manço
cem karaca
erkin koray
:)

eh türkce olacak sanırım liste, ecnebilerden de istersen onlardan da ekleyebilirim;

omer faruk tekbilek
barıs manco
erkan ogur
ismail hakkı demırcıoglu
musa eroglu
ruhi su
orhan gencebay
zeki müren

bi kac keman virtuozu ve piyanist vardı simdi aklıma gelmedi.

yeni türkü belki

fikret kızılok
kardes turkuler
cahit berkay
mehmet güreli
fuat saka
suzan kardes
okan murat ozturk
metin & kemal kahraman
sevinc eratalay
efkan sesen
ilkay akkaya
yasemin goksu

Erdal Güney(şiddetle tavsiye edilir),
Kazım Koyuncu,
Hakan Yeşilyurt...

oğuz aksaç
muharrem ertaş
kubat
tolga çandar

cort'ta güvenilmeyecek bir durum yok, bilgine.

edit: gitar güzele benziyor

bence çok para abi(bu alete çok).yeni ibanezleri (çok üst seri olmadığı sürece) sevmiyorum.eskileri gibi diil.ayrıca floydrose tel değiştirdiğinde yada sap ayarı yaptığında sorun çıkartacaktır.eğer ayarını yapamam diyosan tavsiye etmem.saygılarımla ömer...
bende rg 2250 var tamam çok rahat gitar herşeyi güzel tütütü maşşalahta bi tel değiştirdiğimde akort etmem 1 saatten fazla sürüyo 2 gündede tellerin oturması sürüyo.valla çok dertli iş bea.ölüm ölüm....hele tension değiştirdiysen ayrı bir muamma :D

haa bide pipo anahtarla yapılıyo sap ayarı.o anahtarı bulana kadar imanım gevredi ve paslı demir parçası için 20 dolar ödedim.gitar alınca anahtarlarına sahip çık.
o yüzden tel aldımmı 5 li pakette alıyorum.ona göre yapıyorum sap ayarını eşik ayarını falan :D

Bu fiyata varmıdır tavsiyeniz?

Tabi biliyorum karpuz gibi gitar tavsiye edilmez ama aklınıza gelen varsa bu fiyatlarda ben bakarım incelerim.

tarzın ne?

Turk rock en fazla ve çokça Metallica , daha serte gerek yok yani bu gitar bu yüzden uygun bana bu aralığı kapsıyo.

3 kuruşluk aklımla 5 kuruşluk akıl veriyorum gibi olsada
seni cort katana kx serisi paklar derim ben
ayrıca b.c rich eagle deluxe.

katana serisinin özelliği floyd rose suz ve "genelde" yekpare sap olmasıdır.(sustaini çok iyidir.)
bunun dışında abi 1000 lira eğer bu para nakitse ve ben senin yerinde olsam işi bilen bir arkadaşımla beraber kendime bir kaç model seçip ikinci el "uygun fiyatlı ve temiz" bir enstruman alırım.

eğer ben uzun süre gitar çalıcam çalışıcam diyosan
kendine orta kalite değilde üst kalite bişey al. 1000 liralık alma bekle para ekle yeme içme git çok güzel bir gitar al mesela rg 2550 benim çok sevdiğim bir gitar aynı şekilde amerikan stratocaster yada jackson yada gibson her neyse.çünkü alıcaksın 3 ay sonra başka daha kaliteli bi alet görüceksin aaa diyceksin klavyesi ne güzel tonlarıda çok güzel yaa keşke bundan alsaymışım.haydee 1 milyarlk gitarı ver 600 700 e sonra git 700 daha koy küllüm zarar yani.

Ne kadar fiyat veriyosun bilmiyorum ama abd fiyati 400 dolar. www.zzounds.com Belki 350'ye de bulunabilinir. Neyse ben bu gitari guitar center'a gittikce caliyorum oldukcada begendim klavyesini. Ama eve almis calmisligim yok. Tek begenmedigim nokta tipinin cok klasik olmasi. Onun haricinde ibanezi (aybinez diye okunuyo bu arada, ibanez diye sorunca anlamiyolar) ayrica marka olarak tavsiye ediyorum.

metallica çalacaksan amfi marshall

b12 eksikliğinden dolayıda kaynaklanabilir. doktora gidip bir kan testi yaptırın bence.

benim hafızam iyidir kişileri olayları unutmam kolay kolay.lakin sorsanız 3 gün önce ne yedin diye pat diye cevap veremem.veya 3 ay önce izlediğim,pek etki bırakmamış bir filmin detaylarını hatırlamam.

bunlar normal şeyler sanki:)

fikir verebilir

(bkz: çoklu zeka kuramı)
cokluzeka.com

zeka ve hafıza farklı şeyler yalnız.

@ can see: görsel zeka diye bir şey var, bende sıfır ötesi olan, filmin baş rol oyuncusu değişik bi makyaj yaptığında onu karıştırmama sbeb olacak kadar. enolanın durumunu hatırlatmıyor mu?

turunun son ornegi'nin de dediği gibi b12 ya da demir eksikliklerinde karşılaşılan bir durum. (kendimden biliyorum)