jülide özçelik
jehan barbur
efsun
kadın bi piyanist vardı. aklıma gelmiyor ama gelince yazıcam. onu da önerebilirsin.

Emin İgus dinlet.

abi türkçe müzik deyince ben türkü anlarım şahsen. hep de bunları dinlettim. eli yüzü düzgün, bu müziği özetleyecek birkaç örnek şunlar olsun:

Ali Ekber Çiçek - Haydar Haydar
Aşık Mahzuni - Çeşmi Siyahım
Aşık Veysel - Uzun İnce Bir Yoldayım
Aysun Gültekin - Ah Çekip Aleme Eylerim Feryat
Erdal Erzincan - Seversen Ali'yi Değme Yareme
Erkan Oğur & İsmail Hakkı Demircioğlu - Mecnunum Leylamı Gördüm
Fuat Saka - Trabzon'dan Çıktım
Hacı Taşan - Allı Turnam
Hasan Mutlucan - Çanakkale İçinde
Kazım Koyuncu - Denizde Karartı Var
Mahsun Kırmızıgül - Nemrudun Kızı
Mehmet Erenler - Hem Okudum Hem De Yazdım
Muhlis Akarsu - Ey Sevdiğim Sana Şikayetim Var
Mükerrem Kemertaş - Hani Yaylam Hani Senin Ezelin
Neşet Ertaş - Zülüf Dökülmüş Yüze
Yıldız Tilbe - Çay Benim Çeşme Benim

ciguli. ciddiyim ama dalga geçtiğimi düşünenin kafasını kırarım.

ciguli iyi fikir. var mi artiran. konu ciddili.

bence jehan barbur falan türk kültürüne uzak. cagdas dönem kuramcısı'na katılıyorum, türk müziği deyince aklıma türkü geliyor. o türküler dışında selda bağcan, cem karaca, barış manço, üç hürel falan gönderebilirsin abimize. bence taverna dönemlerinden de bir-iki şey atabilirsin. mesela ferdi özbeğen'den dilek taşı olabilir. ahmet kaya atabilirsin.

yalnız biri buradan cem adrian derse kafa göz beraber dalarız, sıkıntı yok.

ekleme: linkleyelim şöyle

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

Müzisyenlerin hoşuna gidecek sanatçılar; Bülent ortaçgil, fazıl say(son albüm), erkan oğur

Fikret Kızılok - Zaman Zaman albümü
kemanlı, akordeonlu dersek Fikret Kızılok - Yadigar albümü.

ua star alliance mensubuysa evet.

ua star alliance mensubu ancak thy nin sitesinde o millerle bilet alinabilecegine dair bilgi bulamadim.

benim bildiğim karşılıklı bir şekilde kullanılabiliyor bunlar. bileti alış kısmında kart numarasını sorunca ua'nınkini verince işlemesi lazım.

800-1000 arası idare edecek bir şeyler alabilirsin sıfır olarak.

500'e falan kron'un giriş modelleri var, onlara bakabilirsin.

benim psikolojik sinirim 500 tl.

ben 300'e razıydım, iki katına bile bulamadım. zannederim biraz açıklayıcı olur :(

800 ile 1500 arası gerçekten güzel giriş seviyesi bisikletleri var. yıllarca market bisikletleri dayatıldığı için millete millet bisikleti 300-500 liralık bir şey sanıyor. direkt model istersen sedonanın 310-320-325 modellerine bir göz at.

www.decathlon.com.tr

soyle bir sey olabilir bence. daha az harcamak da parayi cope atmak gibi biraz.

Bende 40 yıllık bir bisiklet var, 4-5 yıldır kullanıyorum. Şu anda toparlarıyorum tmirci 2 bin liraya saattığı bisikleti verdi al bunu seninkini bırak dedi..

Demem o ki keyif için alıyorsan git eskiciden eski bir yol-yarış bisikleti al toplat.. 400-500e malolur en fazla 10 numara da bisikletin olur.

Ha ben bisikletimi vermedim tamirciye topluyor şuan.

salcanolar 600den başlıyo sanırım 750 civarına carrarolar var 800-850den de kronlar var

Uzun vadeli planlara sahip olmadigi icin.
Uzun vadeli planlar yapacak capta olmadigi icin.


Kisa vadede bu yontem tutar. Siyasal karar vericilerin secmenlerine "belediye calisiyor" mesajini hemen verir.

Dış mihraklar yüzünden :))

Cidden. Global güçlerin gelismekte olan ulkeleri çeşitli yontemlerle bu yönde zorladiklarini.dusunuyorum. aksi takdirde kendileei çalıp kendileri oynayamazlar.

iyide o zaman yarın bir gün yatırımcılar kaçtığında ve yeni yatırımcı gelmediğinde ne gibi çözüm düşünüyolar?
1994 yılındaki gibi faizleri %400 e mi çıkarırlar?
ne gibi karşı argümanları var bu sıcak para ekonomisinin?
genelde krizlerde acil eylem planında ihtiyaç duyurulmuş.
ancak bizde 1999den beri devam ediyor!

akpnin ne olduğunu biliyorum zaten.
olaya particilikten ziyade biraz ekonomik perspektiften bakarsak daha iyi olur

Olaya ekonomik perspektiften bakabilmen icin biraz ekonomi bilmen, hadi bilemedin ekonomik tarih bilmen lazim.

Olyin akp ile alakasi yok. Ulkenin simdilik kaderi boyle.

Ulkede efsanevi krizler yasanirken ulkenin basbakani bir ekonomi profesoruydu, unutmayalim.

94 de sabit kur sistemi kullanilirken devaluasyon yapmamizi dunya bankasi emrettigi ve daha bir dizi politikalar uygulandigi icin o gunler yasandi.
Su an benzeri yasanir mi, yasanmaz cunku sartlar ayni degil. Baska turlusu yasanir.

Ekonomi siyasetten uluelararasi iliskilerden bagimsiz olamaz. Ulkede zehir gibi ekomistler varken kimsenin aklina bu sistemin eksikleri gelmemis mi acaba, en kaba tabirle ; yedirtmezler.

en özet haliyle ülke içinde birikim yapılmaz, yatırım için de birikim olmadığından bir şey yapılamaz. sıcak para dediğin yatırım yapmak için kullanılır aslında. bir nevi cebinde para olmadan mal almak gibi.

esas mantık sıcak parayı çekip üretimi artırmak, sonrasında ekonomik yapının gücüyle sıcak parayı azaltmak. biz aptal değiliz, biriktirecek paramız yok. akp aptal, üretim diye bir şey yok, ekonomik yapı güçlendirilmedi ve güçlendirilmiyor. ekonomi kırıldı mı, bu para da çıktı mı sağlamına sıçar bu ekonomi ondan.

en özet hali bu.

Oncelikle sicak da olsa ulkeye para gelmesi iyi bir sey. Soz veriyorsun para aliyorsun yani. Hem de senin para birimine talep artmis oluyor. Ha sicak para dedigimiz nanenin kattigi bir deger yok o sebeple uzun vadeli yatirimlar cok daha tercih edilesi.

Simdi sen ulke olarak cari acik verdiginde bu paranin bir yerden finanse edilmesi lazim. Uzun vadeli para yeteri kadar alamazsan mecbur kisa vadeli para pazarinda kendini pazarlayacaksin.

ankara'da adam vardı, bilmem ne araştırma merkezi. para vermezler ama yazayım filan diyorsan bakılabilir belki.

tepav?

oturma iznin gelir eş durumundan direk ama çalışma iznini bilmiyorum. yaşayabilirsiniz, o garanti. ha sırf bundan evlenmeyin ama.

su var:

www.bhphotovideo.com

ama turkiye fiyati ne olur bilemiyorum. muhtesem alet. oun haricinde sony nex serisi olabilir. ben sahsen iyi duzeyde fotograf bilgisi olan bir insanim, daha yeni D80'imi sattim, mirrorless almayi dusunuyorum. Cunku aletlerin sensor boyutu, full frame olmayan slr makineler ile ayni (olympus filan minnacik sensorler kullaniyor o ayri). Tavsiyem slr alma, yaninda 2 kilo ekipman tasima. Mirrorless aletler yakin gelecekte giris seviyesi slr'larin yerini alacak.

ikinci elden canon 550d ve 50mm 1.8'i bu paraya veya daha azına dahi alabilirsin abi. zoom yapmıyor diye sevmeyebilirsin belki lensi ama temiz fotoğraf çekersin, fotoğrafın ne olduğunu anlamaya başlarsın en azından.

-in bruges
-the boat that rocked

izlemissinizdir ama izlemediyseniz the big lebowski

the fall izlemediysen kesinlikle tavsiyemdir.

(bkz: La Grande Belleza)

EL CUERPO

nebraska

ya ben gecenlerde HER denen filmi izledim, aklim gitti, biraz da kafam guzeldi ondan mi bilmiyorum ama inanilmaz keyifliydi, tavsiye ederim.

snowpiercer

stalag 17'yi önerebilirim o zaman abi. olmadı 12 angry men. ikisi de klasik, ikisi de harbiden güzel - ki ben sinemadan anlamam, her filme "meh" der geçerim, bu ikisi harbi harbi güzel.

ha bir de animasyon izlerim dersen despicable me var, benim sevdicek film hastası, o bile beğendi ama seni sıkabilir.

the perfect host derim. o iki saatin değerini çok iyi bilirim ve ona göre öneririm :)

eminönü-kadıköy-bağdat caddesi en kolay rota.

metrobüsle söğütlüçeşme oradan sarı dolmuşlar ile bağdat caddesine.

Bakırköy'den deniz otobüsüyle Kadıköy veya Bostancı.

ogrenirsin, zamanla gelisir.

ben lisedeyken dedem ehliyet almisti. cok iyi kullanamiyordu ama suruyordu yani :)

mal mal tipler sürüyor siz mi süremeyeceksiniz? ilk korkuyu atınca gerisi çok kolay.

eşime geçen sene (28 yaşındayken) ilk defa ben öğrettim araba kullanmayı. sonra ehliyet aldı. şu anda istanbul trafiğinde cirit atıyor mesela.

bende senin gibi düşünüyordum bi tanıdıkla beraber temmuzda kursa başladım eylülde ehliyeti aldım. yaş 34 şimdiye kadar beklediğime pişmanım. otomatik vites kullanıyorum sorun yok.

Bir sure sonra bisiklet surmek gibi bir sey oluyor. Babam 16 yasindayken ogretmeye basladi, su an 21 yasindayim. Düz vites olmasina ragmen, kiz halimle babama tas cikartiyorum.

kullanacağınız aracın hacmini algıladıktan sonra kullanmak çok kolay bence. başlarda bocalarsınız ama sonrası kolay :)

Ben 10 senedir ehliyet sahibiyim ama hiç ilgim olmamıştı, hatta trafiğe dikkat ettiğimde şöför yanındayken strese giriyordum ve araba kullanmak çok büyük delilik olarak geliyordu.
Ne zaman 1,5 saat otobüsle gidilen ancak arabaya 20 dakikada ulaşılan bir yerde işe başladım, araba kullanmam gerektiğini gördüm.

Zorunda kalınca herkes kullanabilir, kimi sever kimi de sevmez.
Ben 10 saat ders aldım, her geçen gün daha çok seviyorum araba kullanmayı.
Araba kullanmak özgürlüktür, bence kendinizi bu rahatlıktan mahrum etmeyin.

kız arkadaşım da 27 yaşında öğrendi. ben ilk ciddi sürüş deneyimimi 27 yaşında yaşadım geçen sene. 6 saat direksiyon başındaydım :S olur yani, nedir?

inan bisiklet sürmekten daha kolay.. annem sağolsun elimden zorla tutup 20 yaşımda ehliyet kursuna yazdırmıştı yoksa bende senin gibi olurdum herhalde. hele bir kursa git al ehliyeti, cesaret gelir. görmüyon mu 65 yaşındaki teyzeleri amcaları, onlar sürüyorda sen mi süremeyecen..

buraya girip derdini analtabilen kişi arabayı ucurur.

Kullanırsın. Zamanla araba vücudunun bir parçası gibi oluyor. Sokakta yürümekten farkı yok.

oz var hapishane temalı. pek kaçmaya çalışmıyorlar gerçi ama

Papillon, The great escape.

Pele'nin de oynadığı victory var. www.imdb.com

oz'u kesin izle.

film olarak da celda 211 mükemmeldir.

adrien brody'nin oynadığı gerçek bir psikolojik deneyi konu alan the experiment var.

dolaylı olarak stalag 17 var. fena değildir.

the shawshank redemption adında az bilinen br film var.. :)

bir de stalag 17 tabii, büyük klasiktir..

nasıl yazılmaz anlamadım

(bkz: midnight express)

istanbul blues diye bi parça çalar filmde. vuhuuu.

thx 1138'in dediği filmin daha önce çekileni; das experiment.

(bkz: natural born killers)
(bkz: celda 211)
(bkz: escape from alcatraz)
(bkz: un prophet)
(bkz: law abiding citizen)
(bkz: cool hand luke)
(bkz: down by law) (kucuk bir kismi kacis ama film enfestir)

bu ancak dili kullanan toplumun izole ve tutucu olarak yaşamasıyla gerçekleşir diye düşünüyorum.

sttc+1

İkincil olarak, Türkçe ve farsça grammer yapısı olarak yabancı sözcüklere çok kolay giriş imkanı veriyor. Dahası, bu sözcükler anlamı zenginleştirebiliyor bile. (refuze oldum, ignore edilecek adam değilim) gibi... Arapça'daki grammer yapısında bu imkansız.

Eminim araplar da televizyon ya da internet için farklı bir kelime üretmemişlerdir, orası da ayrı mesele tabi..

değişmediğini kim söylüyor ki? kuran arapçası yüksek arapça olarak kabul ediliyormuş. onun dışında pek çok farklı ülkede pek çok farklı arapça şivesi varmış ve bazen birbirlerini anlayamıyorlar bile. biz kutadgu bilig okuyunca anlayabiliyor muyuz?

kim demiş değişmemiş diye?
Günlük konuşma diliyle Kuran-ı Kerim arasında dağlar kadar fark var. Hem adamlar da tevil ve tefsir yapıyorlar Kuran için...

arapça binlerce yıldır epey değişmiş aslında.. biraz google araştırmasıyla nasıl değiştiğini görebilirsin.

değişmiş diye duyduydum.

Farsça olmasın o?

değişmiş. gayet de değişmiş. amma ki değişikliği öyle sıradan, türkçe gibi, ingilizce gibi olmamış. sebebi basit:

1- dini metinler. yunanca da, latince de değişmemiş o kadar. bu adamlar da mı izole ve tutucu?

2- bölük pörçük ve saçma da olsa toplumsal geleneği sabit durmuş. misal osmanlı osmanlıca yapmış, "karamanca'yı" takmamış ama araplarda bu yok.

değişse kuran'da yazardı. ;)

adamlar günlük konuşmada dünya kadar ingilizce kelime kullanıyorlar. hemen hemen bütün körfez ülkelerinde durum aynı

japonca çince de öyle. ama arkadaşların dediği gibi popüler kültürle alakalı çok kelime var dillerde. niye alfabe aynı mı diyorsun onu anlamadım. herkes latin alfabesi mi kullanmalı?

forrest gump

spartacus son bölüm. beni bile ağlatmıştı şerefsizler

forrest gump izlendi.
#big fish izlendi.

big fish.

eksisozluk.com
www.youtube.com

Nasıl bi delisin ya? Heneke den amour izleyin geberin.

Babam ve oğlum.

selvi boylum al yazmalım

notebook

the bridges of madison county. ağlamayanı döverler...

Oluyor. Hatta ben Zencir falan yazıyorum.

Şöyle; önce 6/4'lük ölçünü oluştur. Sonra o ölçüye, time signature tool ile çift tıkla.

Çıkan pencerede, "more options" -> "use a different time signature for display"i işaretle. Sonra composite'e tıkla. en soldaki kutulara 28 ve alttakine 4 yaz.

Sonraki sofyanları, ve sengin semai ölçülerini doğrudan ekle. Yani ilk sengin semai'den sonraki sofyan'ı yap. sonra sofyan ölçüsüne sağ tıklayıp "edit measure attributes" gir. orada times signature do not show yap. devr-i kebir'i tamamlayana kadar diğer ölçüleri de böyle yap.

hatta istersen, o time signature'ı gizlediğin sayfada, küçük usullerin ölçü çizgilerini tek parça değil kesikli de yapabilirsin.

alperz, ellerinden kocaman kocaman öpüyorum, çok büyükçe öpüyorum, dehşetlice öpüyorum :D 12'den beri bin tane yer okudum, allah razı olsun yeminle :D

Ezberden yazınca yanlışlar olmuş. Şimdi finale'yi açıp bakarak yazdım. tam olarak son hali gibi yapılıyor.

www.sendspace.com

şöyle yani. istersen al kullan bunu.

abartili bir kullanim varsa denir tabii ki de cok goreceli bir sey bu. Tezin toplam uzunlugu vs de etkili tabi.

@fortivista  farklı başlıklarda toplamda 4-5 defa referans verdim. törpüleyeyim mi biraz?

bir makaleyi hatırlıyorum, iki tane kitabı harman etmişti. başka bir tanesindeyse üç sayfa referans vardı, adam kelime referansı yapmış. şey gibi, panthera tigris(1) demiş misal, 1 - ana brittanica filan gibi.

demem o ki yeni bir söz söylemeyeceksen hiç yazma.

anında ekleme: 4-5'ten bir şey olmaz. bence.

değildir. Misal, -mühendislikten- ben bir rüzgar gülünün optimizasyonunu geliştirdim benden önce yapan adamdan daha iyi sonuç bularak, o adamın makalesine en az 20 referans vardı, çünkü problem tanımı ondaydı. Sen de o tarz bir yorumlama yapıyorsan, yapabilirsin. He ama literature survey gibi kısımlarda yapıyorsan bunu yani asıl konun o admaın makalesi değilse, az araştırmış intibası bırakırsın.

tegv yani türk eğitim gönüllüleri vakfını deneyebilirsin. pek çok yerde binaları var ve buralarda eğitimler veriyorlar. sen de eğitmen, arkadaş olabilirsin.

LÖSEV www.losev.org.tr

lösev +1.

akut ve tema da iyi işler yapıyor göz önünde olmasalar da. üniversitedeysen ikisinin de şubesini/örgütünü de kurabilirsin misal. akut'un iki eğitimi var, onları alırsan da bir gün bilmem nerede dağda bayırda kalan birini kurtarıp gayet büyük ölçekli kahraman dahi olabilirsin.

kısa vadede lösev ve tema daha çabuk sonuçlar verebilir sana. uzun vadede akut ve tema. lösev devamlı süregiden bir şey.

üçünden birinde olursan denk gelebiliriz :)

yukarıdakilere ek olarak,

görme özürlüler için kitap seslendirme, ders desteği çalışmalarına katılabilirsin. (buradaki herkes bir kitap seslendirse ne güzel olur aslında)

işaret dili öğrenip öğretici olabilirsin. işitme engellilerin diğer insanlarla iletişim kurabilmesine katkıda bulunabilirsin.

açev'in kurslarına katılıp yetişkin okur yazarlığı eğitmeni olabilirsin.


ekleme:
kitap seslendirme çalışmaları için:
www.turgok.org

işaret dili eğitimi almak için:
izmir için biliyorum, başka illerde de çalışmalar mutlaka vardır.
www.iddernegi.org

rahmi koç müzesi
müzeden sayarsan miniaturk
topkapı sarayı
anadolu yakasındaki oyuncak müzesi Sunay akın oyuncak müzesi idi sanırım tam adı,
müzeden sayılmaz ama akvaryum son etkinliğiniz olabilir.

topkapi sarayi
ist. arkeoloji muzesi
yerebatan sarnici
turk islam eserleri muzesi

olabilir. hem yerleri de birbirine cok yakin.

sabancı'da devamlı çocuklara eğitim erip rehberlik yapan görevliler var, onları soruşturabilirsiniz.

Program sonunda da boğaz gezisi olabilir mesela, gerçi havaya bağlı.

edit: 1 haftada 10 müze olacaksa bazılarını küçüklerden seçmeniz gerekebilir. Mesela Yerebatan gibi. Diğer türlü kafaları allak bullak olur. Yani benim de olurdu.

evrenos gazi neredesin???

turk islam eserleri muzesi kapalı şu anda bu arada.

İstanbul Deniz Müzesi'ni de çok övüyorlar.

Ve elbette Ayasofya!

tarihi yarımadada topkapı, ayasofya, arkeoloji, islam eserleri, ptt, iş bankası, yerebatan var. yanlarına sultanahmet konulmazsa ayıp zaten. beşiktaş'ta da deniz müzesi var.

10 diye sınırlamazsanız topkapı-ayasofya-sultanahmet-yerebatan aynı günde biter. bunları atlamazsınız büyük ihtimalle. yanına arkeoloji ve islam eserlerini de koyun. gülhane'nin içindeki değil, hipodrom üstündeki, tramvaydan topkapı'ya yürürken sağda kalan. gülhane'dekine girmedim, reklamları filan işe yarar bir şey yok gibi gösterdi bana.

ptt ve iş bankası eminönü'ne doğru, bence çok özel görünseler de eğlenceli olabilirler. farklı bir konu, farklı bir alan.

İstanbul Modern ve Pera Müzesi

Dondurma öldürmez. Kesin bilgi, yayalım.

ben hep yiyorum henüz ölmedim.

dondurma dört mevsim yenilebilir. misal geçen hava 4 dereceyken bakkala gittim dondurma aldım ailece yedik. şimdi havalar daha da iyi yakaladığımız yerde yiyoruz.

felç tehlikesi var, aman diyeyim.

bir şey olmaz diye biliyorum ama siz yine de bi doktorunuza danışın. geçmiş olsun.

ölmezsin ama sürünürsün.

bilinenin aksine, dondurma gibi yiyecekler, boğazda bakteri oluşumunu yavaşlatır. boğazınızın ağrımasına neden olan şeyler diğer faktörlerdir.
hatta bununla ilgili dr. mehmet öz, boğaz ağrılarında soğuk şeyler yenilmesi gerektiğini öneriyordu.

yeme, tam hasta olma zamanı. hassasmışsın zaten.

Hiçbişey olmaz.

götür götür bişey olmaz.

ben yaz kış yerim. sokakta evde..

aldıktan sonra biraz bekletip sıcak bir yerde(dışarıda değil) yerken ara ara ılık su içersen bir şey olmaz. ben de çok hassasım ama hem yerken dikkat ediyorum hem bağışıklık sistemimi güçlendirmeye çalışıyorum, iki üç haftadır haftada iki kere yiyorum bir şey olmuyor:)

Yavaş yavaş, ağzında ısıtıp eriterek, keyfini çıkararak ye. Canım çekti bak :)

Küçükken annem dodurmanın üstüne su içirirdi hep, boğazım ılınsın diye. Bütün tadı giderdi :(

5 dakikalık zevk için 3-4 gününü keyifsiz geçireceksin, benim boğazım baya hassas ve soğuk su bile içsem 3-4 gün acır.

dondurma yazın da kışın da sağlıklı bir gıda değil. mümkünse hiç yememek lazım.

11 derece diyor ankara. gotuuur.

Geçen 4 tane ufak Magnum indirdim mideye. Bir şey olmadı.

masumiyetin kaybı, birisi başka biriyle fiziksel bağlılığa sahip olana kadar, ruhta çocuksu bir şey vardır.

baştaki loss of innocence biraz eğreti duruyor burada.

Yeterli coğunlugu yakaladığınız zaman istediğiniz kanunu geçirebilirsiniz. Lakin anayasa mahkemesi üst mercii olarak denetime tabi tutacaktır sizi unutmamak gerekir. Tek parti iktidarı olmasanız dahi koalisyonla da kanun yapabilirsiniz.

Merhaba,

Şahsi görüşüm, gelen vergiler konusunda pek umutlu olmamız. Yanlış mı, yanlış. Fakat devlet baba ne zaman aldığını geri vermiş ki...

Diğer yasaklar göreceli. AKP dışında bir parti tek gelirse mesela, AKP'den aldığı oyları kaybetmemek için durumu fazla eşelemeyebilir... vs.

Siyaset çok boktan ve ikiyüzlü bir şey.

vergiler değişmez. deprem vergileri misal, ötv ha keza. geçiciydi, kalıcı oldu. o hesap.

geçen gün seçimde akp'ye basacak bir arkadaşla konuşuyorduk, "mit+hsyk+sansür" dedim, "hangi hükümetin işine gelmez bunlar?" dedi. "e ondan geçmemesi lazım bunların" dedim ama geçirecekler işte, bir mit kaldı. hasılı insanların tepesinde kılıç gibi sallanacak şeyler de değişmez.

213 lira gibi dibine kadar zırva olanlar belki diyeceğim de pek sanmıyorum.

normal bir memlekette kürtaj olayı geri çekilir, alkol de öyle. ama ben türkiye'den zerrece umutlu değilim. alkol geri çekilse misal, sabah'ın ertesi gün manşeti "milleti alkolik yapmak istiyorlar" filan olur.

ülke s.ki tuttu çoktan...

totem ve tabu eyüdür.

Hay allah cevabım yok aslında ama yazmak istedim çünkü ben de nereden başlamak gerektiğini bilemeyenlerdenim. Freud'un fikirleri çürütüldü vs diyorlar bi zahmet o eserleri de öğrensek de karşılaştırarak okusak.

mourning and melancholia

bence hala referans olacak iki kitabı var adamın:

günlük hayatın psikopatolojisi (psychopatology of everyday life)
düşlerin yorumu (interpratation of dreams)

ikincide yine otu boku cinselliğe bağladığı yerler varsa da bu ikisi benim hala kullandığım kitaplar.

totem ve tabu bir yere kadar iyidir ama antropologluğa girişmiş adam haddi olmadan, ötesinde zorlama yorumlar da var çokça. ondan şahsen tavsiye etmem.

biraz bir şeyler öğrenince/bilince psikanaliz ve uygulama da fena değildir. adamın düşünce yapısını, yöntemini anlarsınız direk.

eğer ilk etapta freud'un diline alışmak istiyorsan "sanrı ve düş - gradiva" tatlı tatlı okunur. linki şağıda;
wilhelm jensen'in yazmış olduğu bir romanı, ikinci kısmında analiz ediyor freud.
www.idefix.com

onun dışında emre kapkın çevirisi olan tüm kitapları akıcıdır, okunabilir. emre kapkın da freud'la kafasının uyuştuğunu söyleyen bir psikiyatristtir, edebiyatı sever.

diploma yokken liseden girip yerleşebilir. a grubu kadroysa da aldığı puanı mezun olunca kullanabilir ama şimdi bir işine yaramaz.

iki sınava birden girilemiyor. birinden birine girmesi lazım.

sadece bir öğrenim düzeyinden girebiliyorsun.

ancak tercih yaparken hangi düzeyden girdiysen o okuldan mezun olman gerekiyor.

şifreden öte geçerli bir fotoğrafın olmadığı için başvuru merkezlerinden yapmak zorundasın başvurunu. gerisini orada halledersin zaten.

sınav ücretini kredi kartıyla ösym'nin ödemeler sekmesinden yatırabilirsin.

önce sınav ücretini öde sonra başvuru merkezine git kayıt işlemini yap, sonra da şifreni al.

şehir yazarsan daha pratik bilgi verebiliriz, üniversiteler başvuru merkezi oluyor genelde.

listesi var ösym sitesinde ama misal ankarada hacettepe beytepe kampüsü gözükse de ben tıp fakültesi cebeci kampüsünde yaptım.

1 - evet.
2 - olmaması lazım. ne olur ne olmaz, bu memlekete güven olmaz, dekontu da al sen.
3 - zaten orada senin başvuruyu yaparlar, şifreyi de alırsın yandan.
4 - bunu ilk defa duydum, hiç sanmıyorum. bankaya yatır sen.

Fotografi basvuru merkezinde mi cekiyorlar?

tesekkurler cevaplariniz icin

evet. kendileri dijital kamerayla çekip sisteme yükleyecekler.

Psikologla 1-2 seansa girsin, sonra da o olmadığı bir zaman siz gidip onla görüşün tavsiye alın. Kızın durumuna göre en doğru tavrı söyler zannımca.

Mecnun falan degilsen okb li birini cekemezsin. Yol yakinken kac

ilaç önemli. ve belki tamamen tedavi edilmese de okb'yi bir senelik bir ilaç ve terapi sonucu yenmiş bir insanım, artık binde bir belirtisi çıkıyor.. tabii belirtiler, yoğunluğu her şey kişiye göre değişir. yenemeyedebilir. ama onu yarı yolda bırakmayın. ben ilişkimin birinci senesinde tedavi olmaya karar verdim. kız tarafıydım ve erkek arkadaşımı delirtmiştim artık. farkındaydım ama engelleyemiyordum. benim takıntılarım kafamdaydı. dışarıdan hiçbir belirti göstermiyordum ama beraber yaşadığım insanı dilimle yiyip bitirebiliyordum.
ve o kadar anlayışlı olmasına rağmen erkek arkadaşımı da delirttiğimi ve onu kaybedeceğimi görünce kararımı verdim. psikologla başladım ama işe yaramadı, bilişsel davranışçı terapi ve ilaca yönlendirdi beni. yeni bir psikolog(bdt için) ve psikiyatrist ile devam ettim o süreç bir sene sürdü. ilaç kullandım, yan etkiler oldu 10 kilo aldım. ama direndik işte.
erkek arkadaşımın hiç umudu yoktu. gerçekten yoktu biliyorum, bana belli etmese de hissediyordum, ben de asla o günleri düzelsem bile unutmayacak diyordum.
ama olmadı işte. ilacı yılbaşı civarı bıraktım ve 3 ay geçti. ben bambaşka bir insanım. o da beni tanıyamıyor ki bu etkiyi zaten eylül civarı fazlasıyla görmeye başladık. ama ilaç kolay bırakılmıyor. bana, sanki başka bir insan geldi yerine, seni yeniden tanıyorum gibi cümleler kuracak kadar değiştim. ve hayata döndüm.
yani, ümit var, zor, bunu en iyi bilenlerdenim. ama isteyince oluyor. ben sevgilimi kaybetmemek için çok çabaladım. oradan güç aldım. bu arada üç yılımız bitti, ağustosta evleniyoruz. ayrılmak üzereyken nereye geldik.
tekrarlamaz mı, tekrarlayabilir tabii, her şey olabilir ama bir kez yapıldıktan sonra bana da daha kolay geliyor. ben yanında olun derim, bir şans daha verin. ama ilacı lütfen eksik etmeyin. ilaç bu hastalığın tedavisinde çok önemli. ben okb'nin sadece terapi ile tedavisinin çok zor olduğuna inanıyorum. ve ilaçlardan korkmayın. bu tıp. ve bu bir hastalık öncelikle bunu kabullenin. kız arkadaşınıza kızmayın. çünkü o zaten kendine çok acımasız davranıyordur buna eminim.

kaç diyen arkadaşların başına da kimse böyle dertler vermesin. hepimiz insanız hepimiz hasta olabiliyoruz. hasta olurlarsa umarım kendilerinden kaçan birileri olmaz yanlarında!

ya ben ona tavsiye vermeye çalışıyorum anormal bir durum yok bak bunu başarabiliriz vs. ama o herseerinde beni anlamıyorsun diyor. ama gerçekten anormal bir durum yok eve giriyorum mesela ayakkabıları düzeltsene neden düzeltmedin bu evi böyle yapan sensin söyleniyor söyleniyor? diyorum gel otur düzeltirim şimdi. takıyor takınca bazen sabrımı okadar zorluyor ki çekip gidesim geliyor ama onu içten içe kemiren birşey var orada ve elimden birşey gelmiyor buda beni delirtiyor ve boşluğa itiyor. hep mutsuz oluyor hem mutsuz oluyor duygularımın tarifi yok anlayacağınız.

haklısınız çok zor beraber yaşamak çok çok zor.
ama işte tedavi oluyor, dizginleniyor, değişiyor.. sadece zaman biraz daha dayanın ama vakit kaybetmeden ilaç ve sık aralıklı terapiye başlayın. çünkü zaten etki 2-3 ay içinde ciddi anlamda görülmeye başlanıyor.

doktor bir ilaç verdi c.tesi günü ilaç piyasada yok anasını satiyim onada ayrı şaştım doktoru arayacağım bugün daha önce lustral mı ne ondan kullanmış işi gücü mezuniyeti geçtim bir an önce şu lanetin başımızdan gitmesi.

iyi bir doktor mu acaba? antidepresanların da çeşitleri var. ssri ve snri mesela araştırmak istersen.
lustral ssri'dır.

bense snri kullandım bir yıl ve bayağı kuvvetli bir ilaçtı, yanında da risperdal kullandım. isterseniz başka bir doktordan ama daha çok okb üzerine uzmanlaşmış bir doktordan daha tavsiye alın. çünkü okb gerçekten ayrı bir alan. yani bir prozac yazıp geçiştirilecek bir hastalık değil. ilgilenen bir doktor bulmanızı tavsiye ederim.

okb beladır, sene alacaktır büyük ihtimalle kurtulması. 2 sene sürecektir büyük ihtimalle. ben de yazarken hoşnut değilim ama doğrusu bu.

obsesyonun ne olduğuna çok bağlı diyeceğim de kompülsif neler geliştirdiği de var. kendi hayatı da, senin hayatın da darlanacak, onu demek lazım. bela harbiden okb dediğin.

hep böyle gitmez de işte, bayağı bir zaman bir değişim, anında rahatlık bekleme. nasıl davranacağın sorusuna da bir şey diyemiyorum şahsen. takıntısına göre sana da sarabilir, tiksinebilir bile zira...

doktor hangi ilaci reçete etti?

sevgili @moroff, prozoc diye bir ilaç. eczaneye gittim piyasadan kalktı dedi aynı ilacın farklı markasını vereceğim dedi bende almadım. doktora çatacağım hastaları bitsinde telefon bekliyorum.

umarım en erken zamanda atlatır. tedavisi olan bir durum en azından.
eğer seviyorsan ve yanında olmaya kararlıysan olabildiğince rahatsızlığını çaktırmamaya çalış. ona hastalığını hatırlatma. tavsiye verme. zaten "niye benim başıma geldi?" diye içten içe kendisini yiyordur, bir de sana çektirdiğini düşününce iyice üzülecek, sinirlenecek ve sana patlayacaktır. sen ne kadar çekiyorsan, dayanıyorsan emin ol ki o 10 katına katlanıyor. Sadece zaman zaman dayanamayıp ağladığında veya sana rahatsızlık verdiğini farkettiğini söyleyip üzüldüğünde teselli et, sarılıp geçeceğini söyle. söylemesi kolay tabi, bu kadar sabretmek zordur elbet.

farklı bir durum tabi ama annem parkinson hastası, ne kadar üzüldü, neler yaşadı ben biliyorum. birisi elinin titrediğini görecek de acıyarak bakacak diye ödü kopuyor hala. normal hissettirmek, hiç bir şey yokmuş gibi davranmak onun da kabullenmesini kolaylaştırıyor. normalden fazla yardımı sadece o istediğinde ve hasta olduğunu olabildiğince hissettirmeden yaparım. yani hasta olduğunu değil normal olduğunu hissetmeye ihtiyacı vardır.

Gönder kardeşim.

Gönder Jo.

gönder ben de her ne kadar sevmesem de iüde okuyorum bi faydam dokunsun

yolla bebek.

gönder ben de doldurayım.

Bana gönderme amk, hiç sevmem anket doldurmayı.

gönder abi

Gönder bana da bari

bölüm deyince sadece öğrencilere açıkmış gibi geldi ama olmayabilir de. olmayabilir kısmındansa gönder bana da.

öğrenci istiyorlar abi :( çok sağ olasın ama :)

gönder bakalım

benim arkadaş 550'ye s2 aldırdı macaristan'dan bana, hala ona çökmüş durumdayım. gavuristandan getirebiliyorsan, hala daha kalmışsa bunu al. babalar gibi alet. bilgisayar resmen.

evet teknoloji özürlüyüm.

Turkcell T10

400 lira üstü nerdeyse tüm android telefonlarda vardır tehtehing özelliği. sadece bu özellik için kullanacaksan eski ikinci el bir telefon bile alabilirsin 200 tl civarı. android 2.1 de geldi sanırım bu özellik. 3 yıllık neredeyse bütün telefonlarda var.

tom hanks'in vardı. ıssız adaya düşüyordu, tek başınaydı. cast away doğru hatırlıyorsam.

idam cezası verecek adamların hikayesi de var, dolaylı da olsa benziyor biraz. 12 angry men. ama konu farklı. odada geçiyor, o tamam da başkasının hayatı sözkonusu olan.

belgesel olur mu?
discovery channel - the colony

Panic room, rec

(bkz: the last man on earth)
(bkz: rammbock) ya da diğer adı berlin undead.
rec diye bi film var duymuşsundur belki. the twilight zone sezon bir birinci bölümü. where is everybody? adlı bölüm de bu konuyu işliyor.

127 hours?

Cube

siberia diye bir dizi var, ben hala lost'tan iyi olacağına inanıyorum kendisinin.

the road
into the wild
the way back
buried
127 hours
the grey
waterworld
the postman

unknown(2006 yapimi olan)

the colony
dante 01
moon
the quiet earth
andromeda strain
the grey
the thing
sunshine
pandorum
apollo 13

dizi ama bence walking dead de olur.

28 days later.

kesinlikle izlemelisin. bu tarz filmlere farkli bi bakis acisi kazandiriyo. daha realist diyebiliriz.

(bkz: tek mekan filmi)

az bilindik şunlar güzel:

atm
devil
burning bright
shinboru
gerry

edit:

hayko cepkin klibi gibi olan film:
moon
the pianist (bir nebze)

bonus liste:
www.imdb.com

bunu daha izlemedim ama izleyecem. tank içinde geçiyor film.

lebanon
www.imdb.com

the phone booth

buyrunuz:

www.google.com.tr

dawn of the dead (2004)

fermat's room
the cabin in the woods

chelsea yatırır

rahat yatar.

chelsea ve schalke sakat gibi, diğerleri gelir. ben olsam basardım 300'ü ama denenir.

Chelsea'ye güvenmemin sebebi Mourinho. O bile lider çıkaramaz mı takımı? Yapmayın etmeyin :(

bu şekilde uzun vade oynayıp o parayı bekleteceğine, git 3 maçın çarpımı 4 olan bir kombine kupon bul ona bas... 90 dakikada 1200tl sahibi ol

@sahipsiz örnek bir kupon gösterebilir misin? bunun daha az riskli olacağını düşündüğüm için uzun vadeye gireyim diyorum.

97'den beri ingiliz köpeği oldum manchester yüzünden, 2011'de basel'e yenilip gruptan çıkamadığı sene şampiyon bile olur diye umudum vardı. şimdiyse inşallah yine aynı b.ku yemez bu takım diye dua ediyorum.

salla ondan manchester'ı. para bu, yazık.

hayır anlamıyorum, bunun daha az riskli olduğunu nasıl düşünebilirsiniz ki. bir defa uzun vadede oynuyorsunuz. yarın hangi takımın hangi sorunla boğuşacağını bilemezsiniz. ayrıca son maçlara kalırsa iş, ki sık görülen birşeydir, bir takım ilk iki takım kesin olsa da sıraları değişebilir. neticede lig maçları var, lig kupaları vesaire var. sakatlık, kırık çıkık, uyuşmazlık vs var. yani aslında cephe sayısını artırmış oluyorsunuz. daha kesin olasılıklardan devam edin derim. çünkü şans faktörü daha az. daha çok olasılığın içinden eleme yapıyorsunuz. yüzdeniz düşüyor.

gelin siz sahipsiz'i dinleyin. 1'e 3(küsuratı da olur muhakkak) veren bir kupon yapın ve basın. 1000 lira çok iyi olur.

diyafram yaprağı/örtücüsü bozulmuştur, istenilen diyafram ve enstantane değerlerini alamazsın böyle bi durumda. muhtemelen yaprak ya çok kapalı kalıyordur ya da çok hızlı açılıp kapanıyordur.

ışık yok çünkü ortamda. normal bu. sorun değil ki?

ışıklı ortamlarda istiyor o iso değerini benden

@upuzun hint fakiri

kaça patlar bir fikrin var mıdır?

Makinen - pozlama konumunda kalmış olmasın ? Fiziksel bir sorun olduğuna emin misin?

baska bir lensle dene mumkunse. eger sorun duzelirse lensin diyafram yapraklarinda problem olabilir hint fakirinin dedigi gibi.

sanırım en iyi yol başka bir lensle denemek gibi gözüküyor.

@oligomer

bunu derken neyi kastettin, ben pek anlamıyorum fotoğraf makinesi terimlerinden zaten çekmeyi de kendi elimde kurcalaya kurcalaya öğrendim.
M konumunda çekiyorum fotoğrafları, eğer buysa kastettiğin.

akbilin yaş sınırı yok. öğrenci olduğunuz anda akbiliniz öğrenci olur da.

öğrenci pasaportu diye bişey mi var ki?

öğrenci pasaportu var evet ama vermemek için bin türlü takla atıyorlar, normalde burs ile yurtdışında okuyan öğrenci için veriyorlar sadece diyebiliyorum ve hayır yaş sınırı yok.

work and travel'a gidenler alıyordu öğrenci pasaportu, çok daha ucuza geliyordu sanki. ben mi yanlış biliyorum?

davetiye gelince öğrenci işlerinden yazı alıp harç parasından muaf oluyorsun 1 senelik. o işte pasaport. öğrenci pasaportu filan değil o. yaş sınırı da yok.

blog.milliyet.com.tr

belki görmüşsündür ama şurda bir tablo var.

bahsettiğin konu hiç de "spesifik" değil. demek istediğim, "adam gibi şartlar", "orta-üst", "zengin", "beyaz türk" gibi kavramlar istatistiksel ve ekonpmik anlamda bir şey ifade etmiyor. ama aradığın gelir dağılımı adaletsizliği ile ilgili bilgiyse, "gini katsayısı", "lorenz eğrisi" gibi metodolojik altyapısı olan konulardan alıntı yapmanı öneririm.

www.tuik.gov.tr
www.mahfiegilmez.com
gen.tobb.org.tr

"yok benim sabit fikirlerim var, onları destekler görünecek veriler arıyorum" diyorsan, sevdiğin politikacılardan alıntı yapabilirsin.

tüik'te %10'luk dilimler halinde hanehalkı gelirleri var. orada tepedeki bir veya ikiyi alın, o işte. bence bir ama iki de olabilir.

turkcell'den avea'ya geçtim, mutluyum. Son bir yılda çevremdeki herkes aynı şeyi yaptı. Bizim için internet önemliydi, 2 gb sonrası hızı düşen sınırsız internetimizle mutluyuz. Ama yeni geçiş tarifeleri nasıl bilemiyorum.

vodafone yıllardır kullanmıyorum hiç bir bilgim yok.. Uzun zamandır avea kullanıyorum, faturasız, genelde paketlerden faydalanıyorum, internet hızında bir sıkıntı yaşamıyorum, memnunum, çekme meselesine gelince bazı yerlerde çekmiyor evet ama sonuçta yer altında yaşamıyoruz, bir kaç dakika sıkıntıdan başka bir sorunum olmadı bu konuda..

ben de turkcellden avea'ya geçtim. 23 liraya hem 1 gb internet hem 500 dk hem de 5000 sms var diye cezbetti. ama çekmediği çok oluyor hat gidiyor geliyor falan onu göz önüne al. bana da herkes vodafone'a geç o çok güzel çekiyor interneti de hızlı falan diyorlar ama avea için söyleyeceğim o.

avea kullanıyordum. vodafone'a geçeyim dedim ve geçtim. aradan 3 ay geçti, avea'ya döndüm. şimdi ev arkadaşım da yanıyor, "taahhütüm bitse de avea'ya geçsem" diye. çünkü evde telefonu çekmiyor.

şehir içinde özellikle açık alanda aveanın çekmediği olmadı ama mesela bazı apartmanlarda merdivenlerdeyken falan çekmiyordu internetide gayet hızlı, vodafone ise tabikide daha yüksek kapsama alanına sahip ve internet ondada gayet hızlı. 15-20 lira aylık fazla vererek avea nın şartları +daha yüksek kapsama alanına vodafoneda erişebilirsin. karar senin

30 liraya 1000 dakika 4gb internet veriyor avea. betonun arkasında (ev, yeraltı, dükkan, vesair) tak diye düşüyor ama şebeke kalitesi. bizim evde misal, 3 santim arayla 5 tıkta 1 tık 3g çekiyor 200-300 kb ile, 4-5 tık da 2g, o da 10 kb filan hızında. ev de güngören'in boktan bir yerinde giriş katta, etraf apartman dolu. etrafı azıcık açık bir yerde yaşıyorsan avea diyebilirim - ya da beton arkasına geçtiğinde arada kopmalara filan razıysan. türkseldeki çekim kalitesi ikisinde de yok da hayvan gibi para istiyor onlar da.

geçen internet paketimle wow bile oynadım, iyi interneti avea'nın.

Beyler dağılım Vodafone 4.5 G de band bile satın alamadı. Ses kalitesinde TT maf edecek ortalığı Turkcell murkcell kalmayacak bence çünkü en geniş bandları TT aldı Turkcellde aradan yine kapattı tabi mecbur bastı parayı 800-1000 bandı TT ve TRCELL arasında kapışıldı dar bandlarda yüksek hızda internet TT TRCELL ile yarışır. Vodafone bunun dışında çok fatura geçiriyor. 100 TL fatura gelecek diyorlar. Zaten herşey sınırsız paket bir bakmışsın 200 geliyor ben anlamadım. Yurt dışına çıkarım fln fıstık yurt dışında da dakikalarım bana lazım diyenler kenara ayrılsın. TRCELL VE TT çözdü işi. Bundan sonra SES venet kalitesi bu ikisinin hep ileri gider vodafone localde yakalamaya çalışır.

türk olarak isimtescil.net olabilir
yabancı namecheap.com moniker.com

godaddy.com

daddy +1

türkiye de en iyi www.ihs.com.tr

2005 den beri onlarca domaini pek cok farkli firmadan almis biri olarak soyluyorum ihs.com.tr kesinlikle domain konusunda en iyisi. tum domainlerimi oraya tasidim ben zaten son 2 senede.

hosting alacaksanda cesitli firmalar var, kaziklanma :) ihs den hosting alinmaz, cok pahali satiyor. arastir biraz fazla para odeme. ombhost.com var 3 sene calistim, cok hizli ve kalitelidir. sonradan cikmam gerekti farkli sebeplerden, ama iyidir orasi.

www.natro.com kullanıyorum , memnunum.

ücretsiz değil ya, tema'ya sorulabilir gene de. istanbul'daysanız belediyenin de fidancısı vardı ama kaç liradır, nedir bilmiyorum.

herhangi bir orman işletmesine giderseniz yardımcı olacaklardır.

bölüm, dal, vesair?

konu ya da bölüm önemli değil. sözel bölümlerden herhangi birine ait olsa çok iyi olur. ama sayısal da kabulumuz şu saatte. teşekkürler

o entry değil ya, buna da gülersin belki. maksat gülmekse sadece.

antik.eksisozluk.com

ben altıma s.çtıydım.

antik.eksisozluk.com

entryyi buldum arkadaşlar. iyi ki buldum az kalsın kafayı yiyordum. çok şükür. duyuruyu da silmeyeyim madem. okursunuz hoşunuza gider belki ne bileyim.

@cagdas donem kuramcisi
hahah o da güzelmiş.

yooo, bu onun kişiliğiyle alakalı bence. sadece disleksiden kaynaklanan bir şey değil. imza: disleksi hastası.

dislekside okumada sorun oluyor diye biliyorum ben, konuşmada değil. kişiliğindendir bence.

lütfen uydurmayın disleksi hastalık bile sayılmaz kimsenin bundan muzdarip olduğu yok

disleksi konuşmayı da etkiliyor.

mantık çok basit. averajlarda kim üstünse turu o geçer. (averaj=atılan toplam gol sayısı-yenilen toplam gol sayısı). eğer averajlar eşitse kim deplasmanda daha çok gol atmışsa turu o geçer. eğer o da eşitse maç uzatmalara gidiyor zaten.

basit olarak şöyle düşünebilirsin. 2 takımlı bir lig var. doğal olarak sadece 2 maç oynayacaklar. sistem nasıl işler?

ilk puana bakarsın.
puan o eşitse averaja.(averaj eşitse, tek bir durum varsa zaten o da averaj 0 demek. diğer durumlarda(birinin averajı +1 ise diğer mecburen -1 olacak.) deplasman filan farketmiyor kim daha farklı kazanırsa averajı daha yüksek olacağı için o tur atlayacak. misal 3-1, 0-1 gibi.)
averaj eşitse yani 0sa atılan gole bakılır. ama bu durumda atılan gol de eşit olacak, misal 2-1 0-1. bu yüzden deplasmanda çok gol atan kazanır. yani sadece iki takım aynı farklarla birbirini yenmişse deplasmandaki golün önemi var. ya da 2 maç da beraber bittiyse.
aksi takdirde her şey eşit olduğu için maç uzar.

deplasman golünü ikiyle değil 1,01'le çarp abi. 1,1 de olur. deplasmanda çok gol atan turu geçiyor ikisi de berabereyse işte.

Hepsini emlakçı yavşaklar basmış hacı derdin oysa.

www.gunyuzuhaber.com

semih cumhuriyeti kurarlar anca. ülke kurmak nedir yav?

çekmiyor abi.

filtneinin çapıyla lens çapının uyuşması lazım. lensin ucunda yazar. ona göre al.

bir de filtre ne amaçla kullanılacak? polarize mi, uv mi, renk filtresi mi? ne?

genel fotoğraflar çekiyor kendisi. Özel çektiği bir alan yok. Verdiğim linkteki filtrelerin adı bir konuşmamızda geçtiğinden dolayı seçtim. Filtreyi alacaksam bu şekilde bir bilene sorarak ya da linkteki gibi paket halinde satılanlardan alacam ki başka yolum yok bilmiyorum çünkü.

bu iyidir ya. yeter kıza/oğlana.

paran varsa 50mm objektif al. olmadı benimki boşta duruyor, vereyim diyeceğim ama manuel modda çalışıyor sadece. odaklamaya yarayan küçük tırtırını kırdım :( 250-300 lira arası bir şey. 18-55 sonrası bir anda insana döndüğünü görür fotoğrafların, evlenme bile teklif edebilir. o derece.

linkte verdiğin başlıkta UV + polarize diyor. açıklamada polarizeden hiç bahsetmiyor. ben uv filtrenin açıkçası bi işe yaramayan gereksiz bi harcama olduğunu düşünüyorum başlangıç sınıfındakiler için. onun yerine polarize almak daha mantıklı gibi. suyun altını, yansıma yapmadan pencerelerin arkasını falan çekmek daha güzel bence.

edit: sanırım hepsini paket halinde sunuyor. o halde gayet yeterli.

@cagdas
dediğin bu mudur ? www.hepsiburada.com
bu ise fiyatı çok uçuk değilmiş.
filtrenin yanında bu da alınabilir. güzel öneri eyvallah.

@darkredanger fotosu filan da var hocam, göndermezse geri yollarım adama monte eder bi yerine artık :D 4 parça ürünü paket halinde veriyor diye alayım istedim. eyvallah cevap için.

58mm çapında bir filtre sanırım alacağınız (canon ölçülerine bakmadım). filtre alırken ucuz birşey almayın. uv filtreler genellikle çok yansıma yapan yerlerde renklerdeki bozulmayı biraz toparlar (uv yanıltmalarını) lakin normal bir kullanımda katkıları yalnızca lensi korumaktan ibarettir. lensin önüne ekstra bir bileşen geldiği için flare veyahut başka distorsiyonlar muhtemeldir. ince ve kaliteli camdan mamül filtreler bundan en iyi şekilde kurtulmanıza imkan sağlar. uygun fiyatlı birşey istiyorsanız tiffen, daha pahalısı için b&w, heliopan gibi markalar seçmelisiniz. uv ve polarize de alacaksanız bu markalardan şaşmamanızı öneririm. özellikle slim serilerine bakmalısınız ki vinyetten de maksimum seviyede kaçının.

evet bu abi, ta kendisi. paran yetiyorsa salla filtreyi filan. zaten 1100d ya parasızlıktan, ya "işte çekeyim, arkası bulanık olsun" denilerek alınır. ilkiyse de, ikinciyse de senin sevdiceğin alma sebebi, 50mm çok daha iyi bir tercih olur. 2.2 diyaframa çekip iki yakın çekim çalıştığında zaten 18-55'i geri takmaz bile bir daha - geniş açıya ihtiyaç duymazsa. geniş açıda da renklerden, kontrasttan tiksinir, geri 50mm'yi takar. bunu al, filtreden çok daha iyi bir seçim olur.

@ohtararan hocam duyuruda verdiğim linkte de sizin verdiğiniz bilgi de 58mm.
buna istinaden aradım bu link çıktı : urun.gittigidiyor.com ürün bu mudur acaba? Bunu almak yetiyor mu ek bir şey almamız gerekiyor mu yanında ?

@cagdas anladım hocam, bu düşünülebilir. çok güzel alternatif oldu. bir şey sormak istedim bu mm ile ilgili. Düz insan mantığı yürütüyorum. Şimdi 18-55mm de çekilebilecek en uzak net foto ile bunun arasında bir fark var mıdır ? 55 mm daha mı uzağı çekebiliyordu ? (fotografçı olmadığım kullandığım kelimelerden nasıl da anlaşılıyor :))

50 mm yerine 35 mm tavsiye ederim. 1100d'nin çarpanı var. 35 mm zaten olacak sana 50 mm. 50 mm takarsan o tele lens gibi oluyor.

ama fiyat konusunda 50 mm sanırım sana en uygun olanı olacak. herkesin de gözü kapalı aldığı lens.

evet polarize olarak istiyorsanız bu, lakin polarize filtre kullanımı deneyim gerektirir, dönen bir filtredir, parlak ışık altındaki fotoğraflarda yahut 90 derecelik yansıma var ise renkleri doygunlaştırır ve saydan yüzeylerin arkasını görmenize yardımcı olur. 2 stop kadar da kararttığından dolayı uzun pozlama yapmak istediğinizde nd filtre gibi olmasa da bazı yerde yardımcı olur. çok toz tutan bir filtredir, muhakkak kaliteli bir bez de buundurun. bu arada 50mm lensten bahsedilmiş, güzel ve uygun fiyatlı bir lenstir lakin tek başına bununla dolaşmaya çıkarsanız çok üzülürsünüz zira çoğu yerde geri geri gitmeye yeriniz olmaz ve dar kalacağından çoğu pozu kaçırırsınız. yeterli mesafe olduğunda renkleri ve keskinliği ile işinize yarayabilir, bir de loş ışıkta kurtarır sizi.

35mm pahalı olur ya. 50mm normalde 250 değil 500 liralık iş çıkarıyor en azından. fotoğraftan para kazanmayacak adam da tutup objektife 1000-2000 lira vermemeli bence, parayı saçacak kadar zengin değilse. hoş, parayı saçacak kadar zenginse de gitsin işe yarar bir şey yapsın. millet kredi kartı borcundan intihar ediyor, yoldan adam çevirse milyarlarca borcu vardır. gitsin adamın borcunu ödesin de hayra geçsin.

18mm daha geniş alanı çekebilmesine yardım eder, 55mm daha yakınlaştırır. sayı büyüdükçe yakınlık artıyor. 300mm daha da yakınlaştırır mesela, vesair. 50mm dar olur kimi yerlerde, doğru. bir ara bende de hem 50mm, hem 18-55 vardı fakirlikten, 18-55'i bir zaman sonra takmamaya başladım. 18-55'te karaköy sahilindeki yosunlardan cam yapmışlar sanki, o kadar kötü. 50mm'den sonra anlaşılır bu direk, darlık-genişlik de çok fazla umursanmaz. ha, bir de 70-200 vardır, o objektif olduğunda da 50mm'yi takmaz insan. makinenin ucundaki cam güzel olunca insan ona göre bir şeyler çekmeye de başlıyor. ondan sorun olacağını sanmıyorum.

son bir söz; gariptir ki 18-55'in 55mm'si ile 50mm aynı kadraja sahip. yani 5mm fazlası olduğundan biraz daha zoom yapması lazım güya 18-55'in ama yapmıyor :S

@ohtararan hocam filtre deneyim gerektirir dediğinden dolayı öncelikle şu paket halindeki orange markayı alayım alışsın kullanmaya, sonrasında bunu alsam versem alacağımız tiffen heba olmasa uygun olur mu ? sonuçta deneyim dediğinden oraya takıldım. bizim sevdicek makinayı ilk aldığında pek kullanamadı özelliklerinden dolayı. hala yeni özelliklerini keşfediyor 1 sene geçmesine rağmen :)

lens konusunda 50mm alırsak, yorumunda bahsettiğin bu geri geri gitme mevzusundan çıkardığım bu lens 18-55 gibi zoom yapma özelliğine sahip değil. çok cahilce sorular soruyorum farkındayım mazur görün.

herkes bilecek diye bir şey yok ki bunları :) evet, 50mm sabit bir lens. uzaklaştırma-yakınlaştırma yok. 8-15, 17-50, 70-300 gibi iki sayılı olanlarda zoom yapma olayı var, gerisinde yok. geri gitme, dar kalma olayı da yakındaki nesnelerde sorun olur sadece. o da bir yere kadar. bunda da mevzu şu:

------------------- bu bizim konumuz olsun.

50mm, fotoğrafı çeken yerini değiştirmediğinde,
------ gibi çekerken mesela, 18mm
--------------- gibi çeker. yani o kadar alanı kapsar. olayları bu :) burada afaki salladım tabi, tam değerler olarak 18mm, 50mm'nin bir buçukla iki katı kadar filan bir alanı çeker. 18mm galata köprüsünü çekerse 50mm köprünün yarısını çeker, filan filan :)

@cagdas ağa sayende yeni yeni şeyler öğrendim. 18-55 de ben 18in yakını 55in uzağı çektiğini düşünürdüm tam tersiymiş :) sağolasın :)
o zaman bu makina giriş seviyesi olduğundan dolayı 18-55 lens de hikaye oluyor. 18-55 ile takılacağına 50mm al keyfine bak diyorsun. dediklerin mantıklı geldi. sevdiceğe aldıktan sonra iletirim verdiğin sahil örneğini :)
makine-lens-para mevzusuna katılıyorum bu arada.

sonradan gelen edit : bu yazdıklarımı bir öncekine istinaden yazmıştım. yeni cevabını görünce editleyip açıklayıcı olsun diye uğraştığın için ekstra teşekkür ederim. konuyu mevzuyu anladım. sağolasın :)

aslında bir nevi dediğin gibi. 18mm plan için kullanılır mesela. haydarpaşa'yı 50mm'ye sığdıramazken insan, 18mm'ye, g.t zoruyla, sığdırabilir. 13mm ile sığıyor yerine. 28mm 5d mark ii ile çekmeye uğraşmıştım, oradan biliyorum. bu tabi kadıköy sahilden değil, dibinden. geniş açı lenslerle (18 bu aralıkta mesela) makro olmaz mesela adam gibi. hani şu yakından çekince hemen her şeyin bulanıklaştığı fotoğraflar. 200mm'yle ise dehşet oluyor. 70-200 2,8 l is ii ile tabi bu. 50mm şu anda çağ atlatır kendisine. objektifi korusun diye ucuna, 50 liraya daha kıyarsan, polarize filtre takın gitsin. o sadece objektife toz girmemesine yarar gibi biraz. ışık, güneş filan bunlar şimdi uğraşacağı işler değil. 50mm sonrasında fotoğrafın teknik kısmına merak salarsa yandın ama, konu mankenine dönersin abi :D bir de Ara Güler'in lafıdır, "güneş her gün doğuyor, her gün orda. güneşi çekmeyin, insanları çekin. onlar bir tane" diye. portrelere, günlük hayat fotoğraflarına girişsin. okul filan varsa artık alttan alacağı derslerde küfretmesin/etmeyin bana sonra ama :)

@cagdas :)) niye sövelim abi ayıpettin :) konu mankeni şimdiden olduk lens-filtreden sonra direk maymun oluruz artık :) sağolasın her şey için.

darkredange ve ohtararan sizlere de teşekkür ederim. bilgilendirici açıklayıcı cevaplar için :)

ohtararan son soruma cevap bekliyorum bu arada, gördüğünde yazarsan duyuru tam olarak cevap bulmuş olacak :P :) (hocam kızma ha esprisine dedim, vermesen de olur :))

estafurullah olur mu hiç, bahsinizi okudum, filtreler genel olarak tecrübe gerektirmez. polarize ve nd filtreleri doğru kullanmak tecrübe gerektirir demek istemiştim. uv' yi takıp kaliteli ise heryerde kullanabilirsiniz. bu da heliopanda bile uygun fiyatlıdır zaten, slimden aldığınızda sizi götürür. asıl amacı lensi korumak dediğim gibi, koruduğu da tecrübe ile sabit :) polarize filtreyi ise alın diyemem çünkü herkes için gerekli olan bir filtre değil, sokak yahut gezi fotoğrafı çeken insanlar öyle durumlarda kalabiliyor ki polarizenin hiç bir işe yaramadığı anlar oluyor, orada başka teknikler kullanmak icab ediyor. biraz geniş bir konu ve kullanımı herkese lazım olmayan, olsa bile az lazım olan bir filtre, bazısı için de kaçınılmazdır. şimdiye kadar ihtiyaç duymadı iseniz muhtemelen boşa para vereceksiniz. b&w bir uv filtre alın en iyisi derim ben.

o orange' ın polarize olma gibi bir ihtimali de yok bana göre, beyaz zaten, klasik bir uv filtre.

kabataş'tan tramvaya binip aksaray durağında ineceksiniz. ordan da yürüyeceksiniz. zaten en fazla 5 dk sürer.

28t'ye bin direk ordasın

topkapı arabası direk orada bırakır, edirnekapı arabası 1,5 dakikalık yürüme mesafesinde bırakır.

28t benden hızlı davranmışlar

delikanlı adamdı.

güzel yorum yapmış.

venezuela işte ne beklersinki, az gelişmiş bir ülke. o tarz ülkelerin başına arada böyle karizmatik liderler gelip dünya gündemine oturtuyor zaman zaman.

şimdi yerine nispeten daha düşük profilli birisi gelir, komşusu ülkelere benzer bir ülke oluverir.

askerler cephanelik patlamasında ölünce valiyle genelkurmay başkanının hediye olayı vardı da "ne var canım, hediyeleşmek var bizde" demişti hani. alıntıladığın, en güzel kafayı yaşayanların biri. amsterdam'da, afganistan'da bu kafayı yaşayan yok. neyini ciddiye alıyorsun ki?

Son bm konuşmasında bush için; "Şeytan dün buradaydı" demişti. O şeytanın avukatlığını yapanlardan ve onların götünü yalayanlardan başka bi yorum beklenemezdi.
Ama sevinmesin amerikan uşakları, devrimciler ölünce devrimler bitmez. Işıklar içinde yatsın, güzel adamdı.
Eminim ki venezuela halkı devrime ve chavez'in mirasına sahip çıkacak.

o aletin şarjı hiç gitmiyor diye bayağı bir kötüleniyor abi. bunu al diyeceğim bir şey yok ama bunu da dikkate al derim.

aman wonder almayın. ace alın motorola atrix alın ama wonder aman almayın

galaxy s (i9000) bulursan al bence. yanliz galaxy sl (i9003) alirsan cakacak rom opsiyonlari az olabilir, i9000 olsun.

meyve ye abi. havuç al kemir. 5 tanesi biraz kesiyor, onu da diyeyim ama.

Lezzet konusunda sıkıntı duymayacaksan lor peyniri tavsiye ederim kazein içerir,mis gibi protein.(subluminal mis süt reklamı yaptım)

fındık , bağdem falan ye. ama abartma.

biraz sikintiniz mi var iliskide? ben sanki ilk iki misrayi okurken oyle bir intibaya kapildim. evet var ve ona ragmen hatunu sevdigimi soylemeye calisiyorum diyorsan olmus gibi.

ya tabi emek verildiği için beğenir de, bana sorarsanız edebi görünsün diye fazla laf kalabalığı var, çok da hissettirdiği bir şey yok şiirin. daha yalın anlatabilseniz daha iyi olurmuş.

co vilfrid haklı. bir "bokunu avuçlayayım" dememişsin abi. yapma. valla yapma. ben yaptım, sonum ortada. sen de yapıp kulübümüze katılma.

co ve cagdasdonem ozetlemis olayı. deger verdiğini sözlerinle belirtmeyeceksin dostum. sadece hissettir yeter.

bu ne lan manyak mısın verilir mi bu kıza :)
taşak yapar söliyim. yanında yapmasa arkadaşlarına gösterir onlarla yapar : )

kültür bakanlığı.

kokartın olmalı, veya kokart sahibi biriyle çalışmalısın diye biliyorum
(kokart almak hayvanca zor iş burada)

kokartlı rehber bulundurmanız gerekir. ayrıca tur için kullandığınız otobüsünde buna uygun izinleri, belgeleri, özellikleri olmak zorunda. kaçak tur yapmanın yakalandığınız takdirde ( ki herhangi bir yerde ki kokartlı rehber sizi cart diye şikayet eder ) cezası var bildiğim kadarıyla.

sadece rezervasyonsa bir rezervasyon daha yap gitsin? olmadı acentelerin birine git, orada düzeltebilirler ihtimal.

biz bilet alırken türkçe karakter kullanmamayı akıl edememiştik. yanımda gelen kişinin 5 adet harfi (bütün sesli harfler:) eksik çıktı.
hiç sormamışlardı bile.
sorun çıkacağını zannetmiyorum.

@cagdaş donem kuramcisi: ryanair'in acentesi vs yok. rezervasyon olayı da yok, direk satın alıyorsun. adamlara yaptırtacağın her şey de ekstra para. ucuz olmalarının nedeni bu zaten.

bir iki harfe müsade edildiğini duydum bendeçoğu kez

ireland yerine iceland secince bile sorun cikmamisti ryanairda

sözel 2'de sadece paragraf var gibiydi ben mayısta girince. şimdi de öyle olur büyük ihtimal.

mantıkta var diyorlar
fakat sadece forumlarda geçiyor bu laf
o yüzden havada bilgiler var hep : )

o kadar çözememiştim ben. eşit ağırlıktan girdim, zevk olsun diye çözmüştüm sözelleri. 31 tane çözmeye vaktim varmış anca. bilemedim ondan. ilk 31 tanesinde yok ama doğru hatırlıyorsam. sözel 1'de mantık vardı, ondan bunda da varsa şaşırmam.