bu konuda daha çok hangi ilçeyle ilgileniyorsan o ilçenin belediyesinin sitesini kullanmanı tavsiye ederim.

mesela ben beşiktaşla ilgili her ihtiyaç duydugum numaraya bu şekilde ulaşabiliyorum. bildigim kadarıyla birçok ilenin internet sitesi aynı şekilde yeterli.

istanbul haritası da olan güzel bir site vardı. istanbul haritası diye google'da arat çıkar. orada yazıyordu.

sehirrehberi.ibb.gov.tr
bu adres işinizi görebilir.
arama > önemli yer arama'dan bulabilirsiniz. hem de uydu görüntüsüyle birlikte :)

nero da nero cover designer var en pratik olanlarindan biridir. hp'nin ve bazi diger marka kagit ureticilerinin bu tur zimbirtilar icin urettikleri ozel kagitlar ve etiketler de var.

Kağıt önemli değil, ayrıca çıktı aldığım yer küçük bir dükkan, bu programın olduğunu sanmıyorum, beşiktaşta, tansaşın arkasındaki kopyalama merkezlerinden alsam onlarda vardır eminim, ama onlar a3 çıktıyı 1 ytl'ya alıyorlar. basit bir şekilde A3 e iki tane jpeg dosyasını ekleme yöntemi olsa işimi görür.

ok o zaman soyle;

resimlerin ayni klasor icinde oldugunu varsayarak resimlerden birini sag click yapip onizleme (yani resmi windows resim ve faks goruntuleyeci ile acmak) yapin altta yazdir butonu var onu tiklayin, sihirbaz cikacak ? hih simdi ilk pencere ileri sonra resimlerin oldugu klasor cikti ordan diger resmi de seciyoruz, ileri, simdi yaziciyla ilgili zimbirti cikti evet simdi yazdirma tercihlerine giriyoruz kagit boyutunu a3 yapiyoruz ok ileri, simdi kullanilabilir duzenler var solda orda asagiya inip bi kagida 2 tane sigdirmis goruntuyu seciyoruz dilersek digerlerine de bakabiliyoruz. yazdiriyoruz. ahanda bu kadar.

belirtmeyi unuttum, resimlerin boyutları aynı değil, word'e ekleyince onların boyutlarını ayarlıyorum normalde, dediğim gibi toplu bir resim boyutlandırma programı olursa harika olur.

toplu bir resim boyutlandırma programı denince, irfanview geliyor akla?

ImageMagick'i kurun, sonra kullanici klavuzunu deli gibi okuyun. Command Prompt'ta tek komutla yapamayacaginiz imaj isi yoktur.

evde printer varsa dms'den dvd kapağı kağıdı alıp ona cover designer ile basabilirsin ben öyle yapıyorum baya da güzel oluyor.

sadece 2. sorunuza yanıt verebilirim, unkapanında imç nin karşısında (zeyrek' ten biraz yukarda) zeynel abidin cümbüş var. bu işte hep oranın adı geçer.

kaç yıl boyunca tutulduğunu bilemem ama tutulmaması gibi bir şey sözkonusu değil. özel olsun devlet olsun her türlü hastanede ve hatta her kurumda(bakımevi, ç.e.k. gibi) hayatını kaybedenlerin ölüm şekli, tarihi gibi bilgilerinin tutulması kuralı vardır.

bu kayıtlara ise hakim kararı ile yahut kişinin birinci dereceden akrabası olan kişilerin başvuruları ile ulaşılabilir.

teftiş görmeyen bir evrak süresiz teftiş gören evrak en az 10 yıl saklanır. bu durumda kaydın en az 10 yıl saklanması gerekiyor ki zaten artık otomasyon sistemi olmayan kurum/kuruluş kalmadığından kaydın saklanmaması için bir sebep yok.


bilgi alma açısından şöyle: bilgi alacağın kişinin kıllık durumuna bağlı.tutanak tutmak için çeşitli sağlık kuruluşlarını gezmem gerekti; kimi doktorlar sorgusuz sualsiz kayıtları önüme sererken kimi doktorlar resmi yazı ile kayıtlara bakabileceğimi söylediler. aslında hasta hakları gereği hasta sırlarının 3. kişilerle paylaşılması yasaktır ama dediğim gibi uygulayan kişiye göre değişiyor.

konu ölüm olduğu için mutlaka resmi bir yazı isteyeceklerdir yani özetle şuan için imkansız görünüyor.

edit: ölüm sebebi hastanın epikriz raporunda yazar, epikriz raporunun fotokopisi hasta yakınlarına teslim edilir.

şöyle bi yol var: hastanın tedavi giderleri eğer emekli sandığı/bağkur ya da ssk'ya fatura edilmişse epikriz raporu o faturanın ekinde mutlaka vardır. o kuruma gidip hastanın yakınıyım evraklardan fotokopi lazım gibisinden bir nedenle faturayı görebilme ihtimaliniz olabilir.

aynısı, hiç bir farkı yok sabıka kaydı ile.

ikisi de aynı belgedir.
zaten "sabıka kaydı" denilen belgenin tam adı "adli sicil sabıka kaydı"dır yanlış hatırlamıyorsam.
birisi halk dilindeki, diğeri ise resmi(adli) jargondaki karşılığı olsa gerek.

Aynı şekilde alınıyor. Nüfus kağıdınla adliyeye gidiyorsun iki dakikada alıyorsun.

adliyeye girip doğruca sicil kaydı kuyruguna girmeden önce baro odasına gidip bir tane sicil kaydı talep dilekçesi almanı ve doldurmanı tavsiye ederim. hem böylece bosuna bekleyip ikinci kez kuyrukta beklemekten kurtulursun.

Sicil kayıt talep dilekçesi gerekliliği eskindendi. Ben de, hukukçu bir tanıdığımın tavsiyesi üzerine zamandan kazanmak için, o dilekçenin internetteki örneğini(www.adli-sicil.gov.tr) print out edip doldurarak gitmiştim ama gerekli olmadığını gördüm. Adliyedeki memur benden 3 ytl ve nüfüs kağıdı dışında başka bir şey istemedi.

su anda sultanahmet ve şişli adliyelerinde talep dilekçesiz adli sicil kaydı verilmiyor. adliyeden adliyeye değişen bir uygulama da olabilir tabi. büyük ihtimalle hiçbir taşra teşkilatında gerekmiyordur ama istanbul genelinde bu uygulamanın varolduğu düşüncesindeyim.

bir kabın içinde karbonatlı su hazırlayıp onunla güzelce silin dolabı, lastiklerini vs. kuruyana kadar da kullanmayın, kurumadan dolabın kapagını tam kapatmayın.

Amerikalilar bir kutu karbonatin tepesini tamamen acip oylece koyarla buzdolabina. Orada durur o hep, butun kokulari almaya yarar. Yanilmiyorsam karbonat ucuz bir sey, deneyebilirsin. Bunun avantaji kokan bir yemek koydugunda onun da kokusunu almasidir.

teşekkürler bu bilgiler için. son kullanma tarihi geçmiş bi paket karbonat buldum, açtım koydum bakalım işe yarayacak mı.. diğer yöntemleri de deneyeceğim.

bir bardak sütü açık olarak dolaba koymak da yararlı olabilir.

evet süt koymak kesinlikle işe yarıyor. ama sütü kaldırdıktan bir süre sonra koku yeniden ortaya çıkabiliyor, kokunun yoğunluğuna göre tabi bu. tamamen kurtulmak da mümkün.

sütün faydalı olacağını sanmıyorum esasında ama bildiğim şöyle bir tarif var..



malzemeler
1 portakal
bolca karanfil
ip

hazırlanışı,
portakalın üstündeki deliklere fıttırı fıttırı karanfiller taneleri saplanır,
yuvarlar dikenli bişey elde edilir sonuında
ip üssten ggeçirilip dibinden çıkaralır
havada top gibi duracak şekilde dolaba asılır
portakallı karanfil kokusu dolabı sarar her şey güzel kokar

biraz daha kalıcı çözüm gerek arkadaşlar bana. her seferinde karbonatı ve sütü değiştirmek zorunda kalmamalıyım. karanfili de deneyelim bakalım.

1. bunun için bir zımbırtı satılıyordu bi zamanlar.

2. eğer buzsuz (görece yeni) dolaplardan kullanıyorsanız dolaba kapağı açık hiçbir kap kaçak (özellikle sıvılar) koymamak gerekiyor. espri şu: alet buzsuz. air conditionlardakine benzer bir mantıkla çalışıyor. havayı kendi içinde belli soğutma kanallarından geçiriyor vs. vs. bu kanallar makinanın elle ulaşılıp temizlenemeyeceği yerlerde ve buharlaşan sıvılar kanallarda tekrar yoğunlaşıp oraya yapışıyor. belli bir süre sonra koku oluşuyor.

bir yerlerde mangal kömürü (odun kömürü de deniyor) koyarsanız koku filan kalmaz diye okumuştum ama emin değilim.

bir kaşık kahveyi yutunuz efendim. su falan içmeden. ha bi de şöyle birşey var , çok acı kahvenin içine 2 tane aspirin atın ve için. bende işe yaramıstı. hatta biraz fazla işe yaramıstı :)) zehirlenirsen mesuliyet kabul etmem.

(bkz: red bull/@terelelli temcik)
aman diyim.

Bitkisel önerim, üzerinde 'active' yazan karışık bitki çayları. Bunlar genelde ginsengli olurlar, içinde bir de paraguay mate bitkisi olur. Üzerinde yazmaz ama bu tip bitki karışımlarını günde 3 fincandan fazla içmemek gerekiyor. Bunun dışında kimyasal karışımların ya da kafein yüklemesinin iyi bir fikir olmadığını düşünüyorum.

tabi inat gibi uyku yapan seylerden (mesela ayran) tüketmemek gerekir ama bir yandan da "aman allah finaller geliyo uykum nolucak uyumamam lazım" diye takarsan inadına daha da ağır gelir o meret.

bu yüzden kendinize bile belli etmeden rahat rahat girmeni öneririm final dönemine.

her şey kafada biter geyiği yapmak istememiştim ama öyle oldu biraz sanırım.

national geographic te kafein ile ilgili makalede bazi ogrencilerin bir gatorade ile yarim kafein hapi ictiklerini okumustum. yine de doktor tanidik falan varsa ona sormak lazim

benimki karışım hap falan değil tamamen fiziksel bir yöntem:

başın arka kısmının hemen altı ile sırt bölgesinin üstünde kalan ense dediğimiz alanda bi yerlerde uyku hormonu salgılayan bir bez vardır. ve bu bez ısındıkça daha çok hormon salgılar. o bölgeyi serin hatta mümkünse soğuk tutarsan daha az uykun gelir. hatta bununla ilgili isviçreli bilim adamlarının araştırma yaparken boyunlarına özel buz torbası yerleştirdiklerini duymuştum. yoksa nası yapsınlar o kadar araştırmayı...

final haftasi birkac hafta ise uykuyu olabildigince az tutup, ekstrem durumlar haric uykusuzlugu zorlamamani tavsiye ederim. En iyi sonuc oyle aliniyor. Bu donem nerdeyse her haftaya bir sinav denk geldigi ve ben de son gun insani oldugumdan, kafein limitlerini bolca astim; gun asiri sabahladim falan ama cok pis acisi cikiyor. Yani iki hafta hayvan gibi uykusuz kalip, o haftalari kurtarinca sonrasindaki 1 hafta bok oluyor. Yerlerde surunuyorum.

Ama yine de zevkli bir kafein alma bicimi olarak, gun boyunca cikolata kapli kafein cekirdeklerini emerek tuketmek yararli oluyor. kahve dunyasi'nda falan bolca var bunlardan. Hem cikolata bol enerji sagliyor,hem kafein huzursuzlastiriyor.

Onun disinda 1 haftaya mahsus olmakla birlikte, geceleri uykum geldiginde; bir yardimci esliginde 15'er dakikalik kestirmeler (gece boyunca 2-3 defa) hem zihni yerinde tutuyor, hem de uykusuzlugu bastirabiliyor. Ben iki hafta ust uste ayni taktikle ders calisamadim ama :P

soyle bırsey var ,
(bkz: basin konseyi )

basın, özgürlüğü ve saygınlığının korunması amacıyla resmi bir denetleme organına tam olarak bırakılmış değildir. kitle haberleşme dersinden hatırladığım kadarıyla 1960larda Basın Ahlak Yasası ve buna bağlı olarak Basın Şeref Divanı oluşturulmuş, bu kapsamda denetlemeler yapılmak istenmiş ancak durum dönemin gazetecileri tarafından olumlu karşılanmadığı ve basın özgürlüğüne aykırı olduğundan divan fonksiyonunu yitirmiştir.

günümüzde 5187 sayılı Basın Kanunu kapsamında basın organları ve her türlü yayın değerlendirmeye alınmakta, her ilgili tarafından yargı yoluyla müdahale edilebilmektedir.

basın savcısı diye bir şey var/vardı. ama onların işi sakıncalı buldukları hakkında dava açmak diye biliyorum.

izmir dekıne her ıkısıylede gırebılıyorsun .

mayo kuralı yok. hatta ne yazık ki bone mecburiyeti de yok.

the aviator?
pearl harbour da sayılır mı bilemiyorum.

en.wikipedia.org:Aviation_films

netlabs.net

battle of britain...tek geçerim.

kısaca bu filmler var. daha fazlası için aşağıdaki yazıyı bir forumdan direk aktarıyorum. istemediğiniz kadar havacılık filmi var.

şafak bekçileri:
beyazperde.mynet.com

flight of phoenix:
beyazperde.mynet.com (2004)
beyazperde.mynet.com (1965)

memphis belle:
imdb.com

-------------------------------------------------------------------------------

****dikkat çok uzun oldu galiba*****


sanırım hafızamı biraz zorlamam gerekecek. öncelikle sayısı az olmakla beraber Türkiyeden örneklere bir bakalım;
_______________________________________
SAFAK BEKÇİLERİ; bunu hepimiz biliyoruz. Göksel Arsoy'un başrolde oynadığı bir filmdi. Gerçek uçuşlar yapılmış F100'lerle hatta oradaki filmde oynayan pilotlardan biri Eski Hava Kuvvetleri komutanlarımızdan ( sanırım ya Celasin yada Çörekçi paşa) Zamanın şartlarına göre fena bir film değil aslında keşke biraz daha kaliteli malzeme kullanarak çekselerdi, şimdi iyi bir tarihi film olurdu.
______________________________________
Bunun dışında havayollarında geçen bir iki film var, sırası ile Ayhan Işık, İzzet Günay ve son olarakta Cüneyt Arkın cockpitte yer almışlar. ( hatta bende bir telefon şakası bile var heheheh izzet günay yada AYhan ışık hangisi bilmiyorum ama telefonda birisine sesleniyor..."-adım Hakan, Türk hava yollarında pilotum...-pilotum ben pilot ...." heheheh süper beni sevenelr nerden bulduysa bulup göndermişler :)
___________________________________
son zamanlarda ise tek örnek BARIŞTA SAVAŞANLAR..ASlında İtalyadaki bir dizinin neredeyse bire-bir kopyası olan bu dizinin çekim ekibinden arkadaşlarım vardı. Hesapta air-to- air çekimler TOP'GUN'ın görüntü yönetmeni tarafından yönetilmişti ama hikaye..gördüğüm en berbat çekimlerdi çünkü biz bir işi Türk usulü yapmada muhteşemiz. Oysa Hava Kuvvetleri sırf bu çekimler yapılabilsin diye defalarca C130 kaldırdı. baştan sona yanlış, hatalı çekimler ve hatalı bir mevsimde yapılan bir dizi idi. Hava Harp okulun'dan mezun olan bir grup öğrencinin yeni üslerine intikal etmelri ve orada yaşadıkları hayattan mesleki ve duygusal bir kesit idi.Çok yazık oldu benim gözümde.
Benim aklıma Türk usulü sadece bunlar geliyor.

Gelelim yabancılaraaaaa.. Bir çoğunun ne türkçe adını nede ingilizce orjinal adını hatırlıyorum ama yinede hatırladıklarımı aktarmaya çalışayım.
__________________________
En eski filmlerden biri ve en ünlüsü ANKA KUŞU'dur. Yeni jenerasyon hayatta hatırlamaz bu filmi biz enaz 3o'lu yaşlardakiler hatırlaycaktır. Arabistan Çölüne kum fırtınası yüzüden mecburi iniş yapan ve ciddi hasar' auğrayan bir uçak (muhtemelen sunderland gibi ama daha küçük bir uçak üstten kanatlı iki motorlu, en azından ben öyle hatırlıyorum) Uçak ekibinde her zamanki gibi ölümcül yaralılar var ve acil yardım felan bulmak gerkiyor. Herzamanki gibi gidip yardım bulmak veya oturup beklemek gibi standart karar verememe, yetersiz su ve yiyiecek stok'u felan var. Filmi güzel kılan şu, yaşama ve fikir üretme mücadelesinin zaman karşı savaşı. Uçakta bir uçak mühendisi vardır ama adam aslında mühendisden çok iyi bir model yapımcısıdır. Elelirnde sadece bir manuel çalışan jeneratör vardır. Rotadan oldukça çıktıklarını farkında oldukları için onları bulamaycaklarını bildikleri için , mühendis ortaya bir fikir atar. Sağlam motoru kullanarak (diğerini yedek parça yaparlar) kanatları kesip iptidai bir uçak yapmak. Yaparlarda kalan yakıt ile onları X bir yere ulaştırcak kadar uçan bir uçak yaparlar vs vs. (bununla ilgili en iyi bilgiyi Remiz vermiş)
_________________________________
İkinci dünya savaşı filmleri çok oynardı bir ara. Onlarda neler seyrettim; Pearl Harbour'dan sonra kittyhawk uçak gemiisnden havalanan B25'lerin orjinal macerası. çok iyi idi.ama ismini hatırlamıyorum, aynı dönemden bir ingiliz filmi vardı ama çok başarılı değil, mosquito'lar uçardı o filmde. Hayal meyal hatırladığım bir film daha var ama bumuydu emin değilim, Alman savaş kruvazörü Tripitz'in batırılması ile ilgili idi. Aynı dönemde midway savaşı hikayeleri hep uçak gemilerinde geçerdi. Arada yine ikinci Dünya savaşından gece alman bombardımanlarını konu alan bir iki film seyrettiğimi hatırlıyorum. Birde en önemli filmlerden biri Alman V1 ve V2 roketleri ile ilgili yarı casusu yarı askeri bir film vardı. Norveçdeki yer altı V2 depolarını gösterirdi. Kore savaşı ile ilgili sadece bir film hatırlıyorum onda da başrolde James STEWART vardı. Uçak gemisinden kalkış felan yaparlardı ama amcam bir gün mecburi iniş yaptı ve malesef orada öldü. Acıklı bir filmdi ama çekimler gayet iyi idi, pilotumuz bir F86 ile uçarken onu yerde skyriderlar koruyordu.
biraz daha yakın zamandan neler vaaarr.
_______________________________
RED ALERT yada SCRAMBLE, yeni bir üsse tayin olan binbaşımız (Rock Hudson) B52'lerin başına gelir. Filo konutanı olan binbaşımızın yardımcısıda Ben GAzzara'dır bu aradaç Soğuk savaş döneminde filonun uçakları yerden olabilecek en kısa zamanda kalkmalıdır. O zamanki devamlı diken üzeridne geçen stratejik Bombardıman filosunu tüm ayrıntıları ile ortaya koyan Çekimler gayet iyi, konusu başarılı bir filmdi. (hatta bende videoda bazı bölümleri var). Güzel sahnelerden biri B52 havadan yakıt ikmali yaparken içine yakıt dolar, herşeyi kapatırlar
______________________________________
Aynı dönemden PEACEMAKER dye bir film daha vardı ama çoğunuz hatırlamayacaksınız. Çünkü film defalarca gösterilmedi. B36 PEACEMAKER ile yapılan bir uçuşun hikayesi idi. B26 PEACEMAKER bugüne kadar yapılmış en heybetli uçakdır. B52 bile okadar değil diyince sanırım anlarsınız nasıl bişi olduğunu. Elimde bir resmi var vaktim olursa scan ederim size, yine çeki ve konu itibari ile vasatın üzerinde olan bir filmdi. O zamanlardan çok falz film hatırlamıyorum ama biraz daha düşürüm.
___________________________________
Biraz daha yakın zamandan TEST PILOT diye bir film vardı. Başrolde Dennis QUADE oynuyordu ve film Chuck Yeager'in hayatının bir parçasını işliyordu. Filmin konusun içinde F104'ün ilk ses hızını aşmasıda vardı.
________________________________
Sırası karışık olmakla beraberi diğerleri şunlr , ZAFERE UÇUŞ, TV dizisi , askeri pilot bir babanın ve ailenin hayatı , Babamız T38 pilotudur ve çok da hatta hayatımda seyrettiğim en güzel diziydi diyebilirim. Pazar sabahları TRT2'de oturup bunu beklerdim.
_______________________________
Beklenen an TOPGUN, gelmiş geçmiş içinde en fazla uçak olan film 9 kere sinemada olmak üzere toplam 48 kez seyrettim.diyecek bişi yok hepiniz biliyorsunuz.
______________________________________
MEMPHIS BELLE, muhteşem , fantastik muazzam bir film. İkinci Dünya savaşının en ünlü Bombardıman uçağı olan memphis belle (bir B17G) son görev uçuşuna çıkacaktır. Ama onları beklenmedik olaylar bekler. Oyuncu kadrosu zengin ve kaliteli omakla beraber gerçek yaşam hikayesidir. Raksoteklerde DVD veya VCD olarak bulunabilir. kesnlikle SÜPER bir filmdi ama kıymetini bilemediler.
Bir başka B17'li film aslında kısa filmdi ve muhtemelen Alaca karanlık kuşağı serilerinden biri idi. Alt tareti sıkışan uçağın iniş yakımları açılmaz, ama taretteki çocuğun insan üstü bir kabiliyeti vardır , karakalemle çizdiği şeyler gerçek olmaktadır. Bunu son anda farkettikleri için ,çocuk son adan uçağı iniş takıları açık resmeder, resim bittği anda tekerlek açılır ve piste değer. Fena değildi şahsen beğenmiştim.
____________________________________
ikinci dünya savaşı GÜNEŞ İMPARATORLUĞU (The Sun Imperiror) Steven Spielberg imzalı film Çin'de geçmektedir. Çindeki İngiliz elçiliğinden bir ufaklık olan kahramanımız uçaklara gönülden bağlıdır. Bir kargaşada kalabalık arasında kaybolur ve esir kampına düşer. Orada esir pilotlar ile muhabbete başlar , tek istediği bir pilot montu, uçaklara ve kampta artık saygın bir yer edinmiş esir savaş pilotlarının yakınında olmaktır. Kampın bitişiğindeki japon üssündeki ileride kamikaze olacak (aslında olamayacak herifin uçağının motoru çalışmadı çünkü) bir genç ile kazayla model uçağı dikenli telin arkasına düşünce kontak kurar. Çok önemli ve uzatılacak bir hadise değildir zaten film içinde bu ama yinede japon gencin uçağın bir türlü çalışmamsı ile kahrından harakiri yapmaya çalışması ilginç bir nokta. Bu arada filmin benim bile duygulandığım sahnesi, sinema tarihinin en güzel sahnesi diyebilirim. Kampa Amerikalılar baskın yaparlar (gerçi P51 mustangler ile gelilre ne işi varsa Çinde??) ve bizim velet koşarak gözetleme kulesine çıkar o esnada bir P51 karnını göstererek alçak geçer, bizimki "-gökyüzünün cadillac'ları" diye haykırır...iyi sahneydi ama :)
_____________________________________
Bir diğer B25'li film, FOREVER YOUNG..heheh başrolde kim var ?? Mel Gibson..Mel abi bir test pilotudur fecide sevdiği bi hatun vardır.Birde -manyak!- bir doktor arkadaşı. Filmin başı çok komiktir ama..Mel abi B25'in ilk modelini test eder hehehe aynı çizgi film gibi uçuş saatleri çıldırır pimleri atar vs. Neyse, abinin sevgilisi fena halde hastalanır ve ölmek üzeredir ve hatta öldü diye haber gelir. Doktor bir alet geliştirir ve uzun üzere yaşamayı sağlayan bir tür dondurucu yapar. Ulan kız madem öldü bende bi işe yarayayım diyip alete girer. 1990'lı yıllarda hasbel kader bu zımbırtı bulunur ve mel abi 1942'deki gibidir..felan felan ..sonra metabolizması aşırı hızlanır ve yaşlanmaya başlar, sonra öğrenirki sevgilisi ölmemiş yaşıyo.gidip onu bulmak için müzeden bir B25 çalar..heheh buda böyle eğlenceli bi filmdi..velet canavardı ama mel uçuşun son anında artık iyice elden ayaktan düşer ve nedense bizim başımıza hiç gelmeyecek olan şey busefer bir veletin başına gelr, 9 yaşındaki esas oğlan B25'i indiriiiiir.
_______________________________________
Gelelim konu içinde B25 ve B26 olan bir başka filmeee..ALWAYS. Başrollerde Richard Dreyyfus ve bir hatun var ama hatunun adını unuttum. Güzel bişi idi. Bu amcam eski bir savaş pilotu ve Amerikada bizim embesil bakanlık görevlilerinin S2 Trackerlar için " -eski onlar uçmaz böğğk" dedikleri halde savaş eskisi B25, B26'larla yangın söndürme uçuşu yapan orman koruyucularında görev yapmaktadır. DAha dakka bir gol bir.. bir yangın sortisinden dönerken motorları gider , Richard'da B25 ile planör uçuşu yaparak piste ulaşmaya çalışır. Bu esnada birden rüzgar kesilir, şirinmi şirin John Goodman'ın windsock'a üflemesi görülemeye değer bir enstantanedir. İniş hattındaki ağaçların arkasında kaybolan uçağa düştü diye bakarlarken bir anda rüzgar çıkar ve uçak ağaçların tepsini sıyırarak iner. film çok güzle yaaaa anlatmayayım seyredin. Abimiz malesef bir sortide ölüyor ama sonradan essa oğlan geliyo(heheh herifin uaçğı çok güzledi hertarfı hediyelik paketi gibi olan uçarken noel muziği çalan bir P3 piper super cub :)) sonra bu oğlan yangn söndürmeci oluyor ve bizim richard'ın sevgilsine aşık oluyor. Sevgilimizde gözü richards'dan başka bişi görmediği için bu oğlan'a önceleri hiç bakmıyor. Richard ise hayalet olarak hem pilota yardım ediyor hemde kzıı " kızım ben öldüm hayat devam ediyo bu herifde fena değil , gel birlikte ol şunla, ölenle ölünmüyor " şeklinde teskin etmeye çalışıyor...olay biraz GHOST filmine benziyor ama uçuş kaçış muhebbeti SÜPER...
_________________________________________
Gözünüzden kaçarmı bilmem, FINAL COUNTDOWN, SOn geri sayım diye bir film vardı. Fırtınanın ortasında kalan bir uçak gemisi zaman değiştirip ikinci dünsya savaşında Pearl Harbour baskınının 3 gün öncesine gelir. hehehe çok komik sahneler vardı ..iki zero pilotun yanında F14'Ler geçince bu salaklar korkup düşüyorlardı, sonra adamları alıp uçak gemisine getirdiklerine herifler ne olduğunu anlamıyorlardı bakıp bakıp jetlere :)) hatta geminin subayları 1940larda olduklarını şöyle anlıyorlar "-kaptan radyoda enterasn bişey var.,- neymiş?,- bilemiyorum şifreye benziyor ama çok aptalca,-aptalca olan şey ne peki?,- bu şifre e,ee nasıl desem çok ama çok eski bize okulda öğretmişlerdi 1940'larda kullanılan bir şifre, biz 1980'lerdeyiz kim kullanırki bu şifreyi, bunu bir çocuk bile çözebilir.."
Filmin kahramanları baskın oalcağını bile bile ve hatta uçakları radarda görmelerine rağmen tarihin akışını değiştirmemek için müdahele edemezler..
_________________________________________
PEARL HARBOUR; son zamanların filmi ..çekimler fena değildi.animasyonlar farkedilmiyordu ama saçmalıklarda yok değildi. Yinede çekim ve görsellik itibari ile işe yarar bir film oldu. Filmin başındaki çift kanatlı çekmeri görülmeye değer ama filmin ortasındaki binalar arasındaki kovalamaca sahnesi mümkün olan heryerinizle gülmenize birebir:)
__________________________________________
Birde IRON EAGLE'lar var eheuheuehue komik ötesi F16'larla çekilmiş filmlerden biridir. 2 serilik bir filmdir. Birinci seride bir üsdeki pilot çocukları kendi kurdukları klübün Cessna 152 ve 172 leri ile otoyolda dog fght yapmaktadırlar. Buna bakınca "off be filme bak" diyesiniz gelir ama F16'nın tekeri öle değildir. Bu veletlerden en cengaver olanı aynı zamanda babası ile F16'da uçurabilmekte ileride hava akademisne girmek içn antreman yapmaktadır!!!Günlerden bir gün babamız esir düşer ortadoğuda :) oğlanda "ulan babam bu benim gidip kurtamak bana düşer " diyip çete ile beraber bir plan yaparlar. sonra bu plana eski bir general olu p emre itaatsizlikten prığırları laınan bir subay lider olur ve plan yaparlar ( burada ben gülmekten kopuyorum tabii)tabii plan üsden f16 kaçırıp babayı kurtarmaktır , hatta havda çatışma bile olacaktır. Nitekim uçakları kaçırırılar !!!!! çatışmada olur ama anlayamdığım uçarken çıplak bir kız gibi olan uçakklardan abitmeyecek şekilde füzler çıkmakta ve gun(top) atışı ile sanki bir GBU bombası etkisi ile üs düşman üssü havaya uçmaktadır. Şimdi en komik kısmı..bzim velet uçağı düşman üssüne indirir, sonra gider babayı bulur, baba yaralıdır :) baba "oğul sen git kendini kurtar ben yaralıyım" der :) kahramanımız ise " yettim baba seni burada bırakırsam annem beni eşşek sudan gelinceye kadar döver hem onun sana ihtiyacı var " diyerek tek kişilik F16'nın cockpitine her nasılsa tek başına yükler ve o tek kişilik cockpitte ellerini kollarını sallayarak düşman üssünden kaçarlar. bunun birde ikinci serisi vardır. Aynı ekip madalya felan almış lider subaya görevi iade edilmiş , kahraman hava akademisine girmiştir ama bu sefer zorttedenek ilk uçuşta bu salak ölür. Sonra geleneksel Amerikan intikamı felen felan :))seyrederken neremle güleceğimi hep şaşırır sinir olurum.
______________________________________
Arada FIRE FOX vardır. Clint Eastwood sadece iki tane olan Rus yapımı sesle umadna edilen uçaklardan birini kaçırır, sonra buz'a iner orada denizlatıdan yakıt ikmali yapar felan..eh işte denilen bir filmdir.
___________________________________
Gelelim Aksiyonlaraaaaa
Eskilerlerden Concorde'lı AIRPORT serilerini bilirsiniz :) Hani Alain DElon oynar :)Bir kaç seridir bu filmler beznerlik yapan bir baka film Mickey Rooney'in biraz yaşlandığı ama steward rolünde oynadığı uçağında galiba COMET olduğu bir dönemden filmi vardır, Lübnan civarında geçer.
_____________________________________
DIE HARD3 , tamamı havaalanında geçiyordu..idare eder. Uluslar arası bir terorist grup liderlerinin bırakılması karşılığında Phoenix havaalanının tüm sistemlerini bloke ederler bir nevi bütün uçakları havada rehin alırlar. Gözdağı vermek için alanın iletişim antenini imha ederler, bir uçağıda yanlış yönlendirme ile düşürürüler. bu esnada Bruce Willis abinin pistte meşale sallaması takdir edilecek bişeyd. Bruce abiyi ilgilendiren uçakta eşinin olmasıdır.(öff bee). Neyse lider teslim edilirken Bruce durmaz askeri koruma gücünün üçkağıdını anlar (adamlar terörüstdir aslında)ama biraz geç kalmakla beraber mücadeleye başlar. Fİlmin sonunda kahramanımız tek başına bir orduyu yener ve terörist liderin uçağını düşürür.:) Muhteşem bir film değildi fenada sayılmazdı. Glide path'in yerinin değişmesi saçmaydı ama antenin yeri değişmeden bu iş olmaz.
_________________________________________
PASSANGER57, Wesley Snipes'ın oynadığı filmde psikopat bir katilin başka bir eyaletteki hapishaneye sevkedilirken arkadşları yardımı ile uçağı kaçırır. Wesley bir airmarshall'dır ve tesadüfen uçaktadır (aslında eski bir FBI ajanı olan Wesley , havayolu şirketinin güvenlik müdürüdürde). Güzel bir filmdi büyük kısmı doğru gibiydi. Hostesin uçağı indirmesi yine dayanılacak gibi değldi :)
________________________________________
TRUBULANCE..hostesin uçak indirdiği bir başka film :)) yahu bunlara simultorde eğitimmi veriyorlar..iniş berabttı bu arada ıyy ..bu tip filmler 3.sınıf amerkan saçmalığı
________________________________________
Buna benzer bir iki film daha var ama adını hatırlayamadım. Ondada da salak bi ajan koskoca pisti geçip "-ben buraların yabancısıyım abii , gidip kendi meydanıma ineyim bari" diyip uçuşeğitimi aldığı meydana indirir 747'yi.ohha yani demek gelir içimizden.(bunuda Remzi anlatmış..kritik karar olsa gerek)
__________________________________________
Diğer bir Ohhalık filmde AIR FORCE ONE'dır. President'imiz eskiden kalma becerisi ile yine bir 747'de cebelleşir. (yaa neden bir 737'de bu işler olmaz??)
________________________________________
GROUND CONTROL hep bashettiğim bir filmdir, konu itibari ile çok öğreticidir. Phoeinx havaalnında geçen bir noel gecesini anlatır. Kiefer Shutherland'ın oynadığı film benim favorilerim arasındadır. mümkünse iyi tercüme edilmiş versiyon yada orjinalini bulun. ATC-Uçak koordinasyonu ile kontrolörlerin strressli yaamının iyi bir örneği
_______________________________________
The RESCUE OPERATION, geçenlerde bahsetmiştim DigiTurk'de var diye. Başarılı bir film diyebilirim bir iki sahne hariç son derece öğretici bir film.Herkese tavsiye ederim. Olay gerçek yaşamadn alınmıştır. Auckland'a gitmek isteyen ilaçlama uçağının ADF'i bozlur ve Hawai'den sonra okyanusda kaybolur. Air New Zeland havayollarından bir pilot ise B767 ile okyanusda onu bulmaya çalışır.
__________________________________-
DROP ZONE, yine Wesley Snipes'ın oynadığı bir film. Wesley geleneksel oalrak bir FBI ajanıdır yine :)) Bir olay olur ve bir tanıkları ortadan kayıpmı oluyordu öldürlüyormuydu tam hatırlamıyorum ama sonuçta bu abimizi kimliğini gizleyerek bir paraşüt okuluna gider. Tanık büyük bir suç örgütü hakkında bilgi verecek kişidr ama artık bu bilgiye bizim ajan ulaşmalıdır. Örgüt'ünde paraşütçü olmaları nedeniyle wesley'de bir başka paraşüt grubunda çalışmalra başlar , Paraşlüt sahneleri PC6 turboPorter'ın paraşütçülerle dalışa geçmesi muhteşem sahnelerdir. Neyse uzun lafın kısası, Ajanın peşinde olduğu paraşütçü grubu 4 temmuz günü sadece bir tek gün ve açık olacak olan (sanırım newyork) şehir üzeride atlayış yaparak merkez bankası altın rezervi binasının çatısına paraşütleri ile ineceklerdir. Bizmkide onların peşinden iner felan ..filmin detayların tam hatırlamıyorum ama bunun üzerine devam ediyordu. En sonununda havada bir paraşüt ile dalaşma sahnesi var diye hatırlıyorum.
___________________________________
Bir paraşütlü film daha vardı ondada Patrick Scwayze oynuyordu ..konu yasa dışı bir grup ile ilgil idi yine onlarda paraşüt muhabbetine takılıyorlardı. vs vs..bunuda net hatırlamıyorum hatırlayan varsa yazsın lütfen.

enola gay, döktürmüşsün abi :)
benim bile hiç duymadığım filmler var bunların arasında.

yersen, havacılık belgeseli vs. türü bir şeyler istersen discovery channel'da çevirmenlik yaptığım zamanlardan kalma vhs'ler olacaktı (flightline gibi).

bir de bruce dickinson'ın "flying heavy metal" serisi var :) gerçi onun dvd'si de var.

bi arkadasim vichy dercos aminexil sp94 kullanmisti hem sac telleri daha guclendi ve renkleri koyulasti (sari$indi cunku) hem seyrelme durup yeniden ye$ermeye ba$ladi.

kına canlandırıyor diyorlar, hatta ceviz yaprağını da dövüp kınanın içine karıştırıyorlar.

eğer seyrelme lokal bazı bölgelerde ve belirgin ise hormonal bişey olabilir ve kortizon tedavisi çok iyi sonuç veriyor, vakit kaybetmeden bir cildiyeciye gitmekte fayda var.

bir hap vardı çok yararlı ama ismini hatırlayamadım. özellikle bayanlarda işe yarıyor.

biotin içeren haplar da saçların güçlenmesinde faydalı olur.

En basta boya isini cok daha seyrek yapabilir ya da tamamen vazgecebilir. Sacini degisk sekilde tarayarak hep ayni yerden ayrilmasini onleyebilir. Fon, utu gibi seyleri birakabilir. Boylece en azindan kotulesmeyi yavaslatir ya da durdurur.

kimi tıbbi sorunlara internet sitelerinden çözüm bulunacağını zannetmiyorum. yukarıda tavsiye edilenler amacından sapıp, yarar yerine zarar sağlayabilir. teyzemin kızında da benzer bir sorun vardı, ama kendisi çok sık boyamazdı. tabi bu sorunu ciddiye almadıklarından bir süre doktora gitmek istemediler, baktılar ki düzelmiyor en sonunda doktora gitmeyi akıl ettiler.ama uzun muayeneler de dişe dokunur bir yarar sağlamadı. arkadaşının ki o denli kötü değil, kulaktan dolma bilgilerle çözüm arayacağınıza doktora gitmenizi tavsiye ederim. geçmiş olsun ve acil şifalar dilerim.

saclarini guzelce kisa kestirsin cesareti varsa uc numara iyidir.versin kafayi gunese denize.hic biseyi kalmaz.bugunde berber gibi oldum sac sorularina cevap verip duruyorum.

saclarini guzelce kisa kestirsin cesareti varsa uc numara iyidir.versin kafayi gunese denize.hic biseyi kalmaz.bugunde berber gibi oldum sac sorularina cevap verip duruyorum.

öneriler için teşekkürler...

bu bir moth'muş. güve diyor sözlükte türkçesine ama kanatlı filan bir şey aslında ya da güve de zaten kanatlı bir hayvandır, bilmiyorum.. linkteki resimde sadece bir kısmı görünüyor ve oldukça büyütülmüşü. tüm hali için şü link verilmiş zaten.. burda kelebege benziyor daha çok.

www.deviantart.com

resimdeki hayvan moth mudur bilmem ama moth kelebeğin "pervane" adı verilen bir türüne deniyor. ateşe olan zaafıyla bilinir pervane. dayanamaz etrafında döner döner ve atar kendini ateşe.

şu anki durumunuzu bilmiyorum.. avukat/stajer/öğrenci.. ? eğer daha işin başındaysanız bu konuda çalışan bürolarda staj yaparak ve devamında orada çalışarak, bu arada da bu konuyla ilgili yayınları okuyarak degil de hatmederek başlayabilirsiniz. şimdiye kadar bu konuda herhangi bir eğitim programı duymadım ama yine de özel üniversitelerin tezli tezsiz y lisans programlarını araştırmak lazım.

son sınıf öğrencisiyim. bildiğim kadarıyla herhangi bir yüksek lisans programı yok şu an ama kadir has ve galatasaray üni'de açılacakmış yakında. yine bildiğim kadarıyla sadece bu işle uğraşan herhangi bir hukuk bürosu da yok. futbol federasyonunda staj olanakları varmış, oraya kapağı atmaya çalışacağım, bakalım.

spor hukuku yapan tanıdıgım genç bir buro var ama staj vs olanagı var mı bilmiyorum. isterseniz bir sorarım, eger olumlu yanıt alırsam size söylerim

1- ayaklarına kadar gidince taksit yapıyorlar. ama kallavi bir peşinat da istiyorlar. kendilerinden neffrett!! ediyorum. böbreklerimizi de ister misiniz lan!!

2- ne kadarına haciz gelir bilmiyorum ancak haciz geliyor işte. standart haciz işlemleri. geliyorlar, bu televizyon şu kadar eder diye yazıyorlar. canımı da alacak mısınız lan?! ha?!

ancak umarım yalnızca kendisine gelir ailesine musallat olmazlar. kötü sürprizlere engel olmak içün bir an evvel harekete geçmek şart.
ben bu kadarını biliyorum.
geçmiş olsun. :(

yamulmuyorsam arkadasin tum borcu muaccel hale gelmis. bu durumda kyk tum borcun tasfiyesini isteyebilir. kyk ile telefonla goruserek iletisim kurmak pek mumkun degil gibi gozukuyor. uzlasma taraftari degiller acikcasi. haciz geldiginde ikametgahtaki arkadasina ait oldugu ispatlanamayan esyalar haczedilebilir diye biliyorum.
tek kurtulus yolu odemek sanırsam

aynısı abimin başına gelmişti. peder gidip konusmustu. 3 taksit yaptılar. faiziyle falan odedik . ama hemen harekete geçilmesi iyi olur.

maasın 3 te birinden fazlasına el koyamıyorlar diye duymustum ben.

maaşa haciz işlemi sadece kamu kurulusunda calısanlar ıcın gecerlı.özel sektor da maasa el koyamazlar dıye bılıyorum.eger o sekılde maasa hacız gelırse kişi patronuyla gorussun ve ssk primini asgari ucretten yatırsınlar ozaman asgari ucretın 3 te 1 ıne el koymus olurlar kı buyuk olcuda kazık atmıs olunur..
eve geldıklerı zaman tutanak tutarlar.esyaları kacırmasınlar dıye.ama hadı hemen topluyoruz goturun seklı olmaz sanırım.bı an once bı avukat vasıtasıyla olaya mudahale etmek gerekır bence..
gecmıs olsun..

maaş haczi gelirse zaten arkadasınıza degil çalıstıgı yerin sahibine gelir o bildirim. 1/4 tür maaş haczindeki oran. fazlası olmaz. özelde çalısıp çalısmadıgı da farketmez. ancak geldigini söylediginiz posta normal haciz yolu için anlasıldıgı kadarıyla. hacze gelip mal mülk götürmezler ama eşyalar yazılır. hacze gelindigi için de bir de haciz masrafları vs biner borca. o yüzden tez elden kredi yurtlar' ın kurum avukatlarıyla temasa geçilip aralarında bir borç yapılandırma protokolü yaparak (hani kredi kartı yasası cıktıgında bankalar yapmıslardı insanlarla, onun gibi) taksitlendirme yoluna gitmesini tavsiye ederim.

haciz gibi olaylarda borcun faizi değil ana parası ödenirse haciz durur diye biliyorum.

eğer sizi hacze geliriz diye tehdit ediyorlarsa borç artık icra takibine düşmüş.şimdi icra takibine düşüp düşmediği konusunda bir bilgi vermediğiniz için bir şey diyemiyorum.kesinleşmiş bir icra takibinde, borçlunun menkul gayrimenkul ve 3.kişilerdeki hak ve alacaklarına her türlü şekilde el koyabilirsiniz.yani eve hacze gelindiğinde alacaklı talebiyle her türlü menkul eşyasını muhafaza altına alıp sonradan da satışını isteyebilirler.üzerinizde kayıtlı gayrimenkul varsa o gayrimenkul üzerine de haciz konabilir, aynı şey vasıta için de geçerli.alacağı tahsil etmek için her türlü yasal yol uygulanır.
hacizden korkuyorsanız,borcu ödeyeceğim diyorsanız kyk nın hukuk servisiyle bir konuşun uygun bir taksit yaparlar belki veya toplu ödeme yaparsınız.icra takibinde size gönderilen ödeme emrine zamanında ve usulune uygun şekilde mal beyanında bulunmazsanız icra ceza mahkemesinde mal beyanında bulunmamak da dava açar.eğer davadam karar çıkarsa 10 gün disiplin hapsi yersiniz, bu ceza ertelenmez de mecburen hapse girersiniz.daha detaylı bilgi için mesaj atabilirsiniz.

aynı bildiriden bana da geldi.cağaloğlu kredi yurtlar kurumuna taksit falan yaparlar mı diye yalanmaya gittim ama durum korkulduğu kadar ciddi değilmiş.son 2 yıldır borcunu ödemeyenlere o tür yazılar gönderiyoruz dediler.bu sene de 20.000 kişiye gönderilmiş ama haciz yoluna başvurmuyorlarmış abartılmadığı müddetçe.şimdiye dek ödemediğin taksitleri öde kalanları da zamanı gelince ödersin dediler.

"democracy is a fool's errand" diye bir söz var sanki ama kim demiş bilemedim.

Şöyle bir şey var Churchill'den

Democracy is the worst form of government except from all those other forms that have been tried from time to time.

Demokrasi şu ana kadar denediğimiz diğer bütün yönetim şekillerini saymazsam en kötü yönetim şeklidir

daha fazla demokrasi ile ilgili quotelar için;
en.wikiquote.org

birde aynı şekilde serdar turgutun bir yazısı vardı geriye doğru arama yaparsanız
15 20 gün önce flndı sanırım

(bkz: dizustu bilgisayari pilsiz kullanmak)

surekli fişe takılı kalması bıldıgım kadarıyla pil omrunu azaltmaktadır.onerebılecegım sey pil dolduktan sonra fişten cekmen ve bıtmeye yakın fişe takman..bu sekılde sanırım pil omru normal sevıyede olabılecektır..

ne avantaj ne de dezavantajdir.

$oyle ki, elektrik kesilmedigi durumda zaten komputeriniz pil seti ile muhatap olmaz. yani fi$e takili olarak kullanmanin bu acidan bir zarari yoktur.

ne oneririz;

elektrik kesildigi vakit, komputer pilden yemeye ba$lar, toplumun buyuk kesiminin uzerinde mutabakata vardigi uzere, alet bir defa pilden yemeye ba$ladimi, o pil bitene kadar aleti $arja/prize takmamanizdir. yani elektrik mi kesildi? once pili iyicene bir bitirin, akabinde $arja/prize takin cihazin fi$ini.

"elektrik bir turlu kesilmiyor ancak uzmanlar arada bir pili bo$altip doldurmamizi oneriyorlar, cok yalnizim, telefonum 053376..." $eklinde bir serzeni$e verilebilecek en kral cevap ise, arada bir (misal haftada bir) makineyi prizden cekip, kucaginiza alip yataginiza uzanmaniz, iki film birden izlemeniz (3 saat eder bu, zor tabii biraz, ben $ahsen 120dk film + 43 dakika heroes izliyorum) akabinde yatip uyumaniz, o sirada da komputerinizin $arja, bataryanizin voltaja doymasi, cilgin atmasidir.

samimi bir yanit vermek gerekirse, ben kendim bu hususlardan hic birini iplemiyorum. kafama gore zart diye cekip tak diye takiyorum fi$i prize. arada amfi takacak oluyorum, tra$ makinemi $arj edecek oluyorum... saglikli mi bilmiyorum yani 2 saat 40 dakika falan gidiyor bu $ekilde pille hala film izlerken, komputeri (asus a3e) satin alali da yakla$ik 19 ay oldu, bi $ikayetim yok.

ozetle boyle. komplo teorilerine fazla takilmayin. yani ne bileyim "10 gun giden siyah celik batarya" diye bi$ey yok mesela, ya da en azindan kucaginizda patlamaz komputer kolay kolay. yani patlamaz in$allah.. niye patlasin.. hay allah.

yıllar evvel, pcnet adlı dergide, bilgisayar açıkken şarj edilmesinin pili olumsuz etkilediği yazılmıştı. bunun dışında mantıken, pil tam doluyken, bilgisayarın pil yerine direk prizden elektrik alması gerekir, aksi durumda üreticiler için ahmak diyeceğim. böylelikle pil sürekli boşalıp tekrar şarj ediliyor olacak ki, saçma...

bende 4 senelik ve 7 senelik iki toshiba var
ikisini de full prizde kullandım, hiç de öyle elime alıp gezmedim, tamamen desktop muamelesi yaptım.

ortak sonucu anlatiyim:

ilk 2 sene sıfır sorun, doğru düzgün pil ömrü. 3. sene hafifçe pil ömründe azalma belirtileri. 4. sene, pilde resmen logaritmik olarak öküzcene ömür kaybı. şu an her ikisi de sadece pil ile çalıştığında ortamala 3-4 dakika açık kalabiliyor. özetle, evde uzun süreli, iş yapımlı render alımlı oyun oynamalı kullanımlarda kesinlikle pil çıkarılıp priz ile kullanılmalı.

bu arada mevzubahis bilgisayarlarımın her ikisi de domuz gibi çalışıyor, pil hariç hiçbir sorunları yok, 3. toshibamı da bu ay aldım, viva toshiba.

önceki cevapları okumadım aynısın ı söyleyen var mıdır bilmem ama, bana bu işleri iyi bilen bir arkadaşın önerisi pil tam doluyken çıkarıp, fişe bağlı kullanmam yönündeydi.. eğer fişe takamayacağım bir yerdeysem sadece pille kullanırsak daha uzun ömürlü olurmuş pilceğiz..

pilinizin türüne göre durum değişir. yeni bir model ise sorunuzun cevabını li-on pil kullanımı nasıl olmalı diye aramalısınız.

akıllı sayaç dedikleri şeyden taktırınca farkediyor bu dediğiniz şey sanırım. eski tip sayaçlarda saatin kaç olduğu önemli değil ama sonradan çıkanlar saate göre hesaplama yapıyor ve evet geceleri ucuz. zombi anneler türedi sırf bu yüzden.

kaan akıllı sayac

(06:00 - 17:00) arası gündüz, normal tarife;analog sayaçların aynı fiyatta elektrik

(17:00 - 22:00) arası puant, pahalı tarife (alalog sayaçların 1.5 katı);

(22:00 - 06:00) arası gece, ucuz tarife;analog sayaçların yarısı fiyatında enerji.

gibi bisi var mesela,
www.alternaturk.org

Kws olacak kw/s değil. Saat orda çarpım durumunda olacak yani.

bu uzun suredir var olan birsey, akıllı sayac varsa oluyor sadece, eski tip sayaclarda fark olmnuyor. sebebi de prime time da elektrik ihtiyacı pik yapıyor hatta uretim yetmiyor ithal bile ediyoruz kimi zamanlarda. kesintinin bu saatler arasında olması da bu nedenle.

yani evdeki sayaç analog ise bişey farketmiyor dijitalse farkediyor..

peki biz de bosch wfl 2060 modeli var..
bunun bir yıkamada ne kadar elektrik harcadığı ile ilgili şöyle bişeyler buldum


Energy consumption washing (kWh): 1.02

Energy consumption, washing & drying (kWh): 5.3

bir yıkamada 5,3kwh harcıyor yani öyle mi

başka bir kaynakta da ücretle alaklı şöyle bir bilgi buldum


"Uzmanlar, elektriği ısıtma amaçlı kullanan her türlü aletlerin kullanımının uygun tarife saatlerine göre seçilmediği takdirde abonelerin beklenenden yüksek tarifelerle karşılaşabileceğine dikkat çekiyor. Konutlarda normal sayaçlarda uygulanan tek zamanlı tarifeler ile elektronik sayaçlarda uygulanan 'gündüz', 'puant' ve 'gece' olarak adlandırılan tarifelerin kilovat/saat (kW/h) üzerinden ücretleri şöyle: Tek zamanlı tarife: 12,405 YKr (kW/h) (06.00-17.00) gündüz (normal) tarifesi: 11,673 YKr (kW/h) (17.00-22.00) arası puant (pahalı) tarife: 18,427 YKr (kW/h) (22.00-06.00) arası gece (ucuz) tarifesi: 6,816 YKr (kW/h)"

buna göre
tek zamanlı 5,3*12,405=65,7465 yani 650bin lira normal 06-17 arası
normal tarife 5,3*11,673=61,8669 yani 610bin lira 17-22 arası
gece tarifesi 5,3*6,816=36,1248 yani 360bin lira gece 22 06 arası

matematik bilgisi sıfıra yakın birisi olarak ne kadar doğru anlamışın şüphem var, lütfen kontrol eder misiniz

bir yıkamada değil, yıkama suresi boyunca saatte 5.3 kWh enerji harcıyor. 2 saat surse[on yıkamalı bu kadar suruyor yaklasık hatta fazlası da olaiblir] 2*5.3*ücret+vergiler $eklinde.

www.basari.com.tr

orta halli evlerde pek bir şey farketmiyor.

Babam yıllar önce ilk çıktığında heves etti gitti aldı bir tane dijital sayaç hem de trifaze (monofaze sayacın 2-3 katı pahalı bir hikayeydi o zaman). Kullanmaya başladık tabi ama aylar içinde gördük ki pek bir yararı olmuyor aksine zararı oluyordu. Sonra bir dilekçe verdik başlarım puantına normal tarifeden istiyoruz diye sanırım artık normal kullanıyorlar faturalar da o kadar kalın gelmiyor.

99 bottles of beer vardı?

#9623815

"in dreams" isimli filmde geçiyordu

My daddy is a dollar
I wrote it on a fence
My daddy is a dollar
not worth a hundred cents.

#3985 numaralı duyurudaki cevapların yardımcı olabileceğini umuyorum.

sadece ataşehir karşısı evet. ataşehir ile herhangi başka bir ilişkilendirme yapmayın. burda da evler yeni, ferah, oturulabilir ama en azından şimdilik cok tercih edilir değil. ha ben geleceğe yatırım yapcam. 20 sene sonra buralar da ataşehir gibi olcak derseniz olur tabi zira fiyatları buna müsait.

Ulaşımı falan çok rahat değil ama gerçekten geleceği parlak bir yer. Gerçi Ataşehir'de oturabilen adam burada da rahatlıkla oturur. Evler yeni ve ucuz tabi kalitesiz inşaatlar da olabilir ayrıca çevre ve çevre düzenlemesi de çok harika değil. Açıkçası kartal ya da maltepede oturmak yerine burada oturmak tercih edilebilir kişinin zevkine göre. Ama çalışan insan bir de çocuklu iseniz servisiniz de yoksa özel arabanız da yoksa ulaşım konusunda sıkıntı çekebilirsiniz.

guitar pro 4 diye bir şey gördüm erkek arkadasımın bilgisayarında. sanırım o dediğin işe yarıyor.

guitar.com'da eskiden chord generator vardı online olarak kullanılabiliyordu, bi bak istersen.

guitar pro 4 kullanıyordum, 5'i yeni indirdim. şaştım kaldım sesine

iyidir, tavsiye ederim ben de

füsun erbulak' ın "niçin geç kaldım?" kitabı hatıralar konusunda epey başarılı. bulabilirsen sevecegini düşünüyorum

ayrıca simone de beauvoir' ın "genç kızlık çağı: bir genç kızın anıları", "evlilik çağı" şeklinde hem kadın psikolojisi ve yaşantısı hakkındaki araştırmalara yer verdiği hem de çeşitli kişilerle yaptığı röportajlarının öyküleştirilmiş metinlerinin yer aldığı bir serisi var. ilgini çekecektir.

aradığın hayvan deniz leoparı

www.pahof.de
www.gdargaud.net

daha korkunç olamaz sanırım. teşekkür ederim.

içinde Türkiye'nin de olduğu birçok ülkede denizcilerin belli bir süre hizmet vermesi durumunda şahitliklerinin kabul edilmeyeceği benimsemiş, bu konudaki yasal mevzuat hangisidir bilemiyorum ancak denizclikle ilgili forumlarda öyle deniyor.

www.forumuz.biz

akli dengelerinin bozulmasına bağlanan birşey okumuştum şahitlikle ilgili, kesin detay veremeyeceğim malesef.

mesela call-center'larda çalışanların da şahitliği bir süreden sonra kabul edilmiyor diye hatırlıyorum, yalan söylemeye alışıldığı için.

Bir de bilgisayarcıların (mühendis, programcı v.s.) belli bir süreden sonra şahitliklerinin kabul edilmediği rivayeti vardı. Onlar da belli yerden sonra sanal nedir neye denir gerçek nerde başlar hep karıştırıyorlarmış. Misal ben de bilgisayarcıyım ve şu anda yanımda Aymar yaratığı var nedir yani?

hiç kasmayın arkadaşlar. mesleğinin ne kadar yıpratıcı olduğunu ispat etmek isteyen herkes bu martavalı okur. Benim bu iddiada bulunduklarını duyduğum meslekler:bebek bakıcılığı, bilgisayar programcılığı, tiyatrocu,..daha vardı bir iki tane ama unuttum. bir şehir efsanesidir yani anlayacağınız.

bu mesnetsiz iddiaların hiçbir hukuki dayanağı ve doğruluk payı yoktur arkadaşlar.

fransada 25 yıldan sonra ogretmenler icin boyle bir uygulama oldugunu duymustum.bir de denizaltılar icin.asıırı klostrofobik olması hasebiyle.yine de yazılı belge gormeden inanılmaması gereken olay.

ahahah ben de havacılık, uçuş personeli için duymuştum ahaaoaahah süper efsaneymiş :DD

efendime söyleyeyim,
bu insanlara çoğu insana çalışması için zorunlu tutulmayan bir zorunluk var. nedir? 2 senede bir full+full(?) sağlık raporu.
psikiyatride de bi 45 dakka geçirmek demek bunun manası her 2 yılda bir.
şöyle bir örnekle de açıklamak gerekirse, 70 yaşında hala gemide olan bir insan olduğunu gözümle gördüysem eğer(yes!!) bu adam min. 55 yıldır sağlık raporu alıyor demektir. demek ki bu insan en az 27 defa sağlık raporu almış. demek ki 27 defa bildiğin psikiyatri muayenesinden geçmiş. demek ki canavar gibi insan.
sonuç olarak:
yok ööle bişi!!!! (yes!)

kültür ve tabit varlıklarını koruma kanunu bu konuda yol gösterebilir..

www.kultur.gov.tr

Gerekli islemleri tamamlayabilirsen ve devlet izin verirse, devletin bilgisi dahilinde kendi evinde ya da sectigin bir yerde sergileyebiliyorsun sanirim. Boyle yapan birinden haberim var.

devlet her halükarda %50 sini alır.
arazi seninse %50 si sen alırsın.arazi başkasınınsa %10 arazi sahibi,sen %40,devlet %50 sini alır diye biliyorum..

ben teyze oğlu/kuzen diyorum.
ayrıca "mutluluk hiç birşeydir susuzluk herşey."

medeni kanun'a göre akrabalık derecesi doğum sayısı ile belirlenir.mesela anneniz ile sizin aranızda tek doğum ilişkisi olduğu için anneniz 1. derece akrabanız.
kardeşiniz ise 2. derece akrabanız.bu durumda
anne 1,anneanne 2,anneannenin kardeşi 3, a'nın kardeşinin kızı 4 , onun oğlu 5.
yani 5. dereceden akraba

marcelorios derecelendirme için teşekkürler.

comptrol şimdi şööle bi durum var ananemin kız kardeşine büyük teyze diyorsam (demem söylendi) onun kızına büyük kuzen derim ben (burda şaibe var). lakin yine bu şahsa verilcek bi ad yok (büyük kuzenin oğlu??) şeffaflık istiyorum akraba ilişkilerinde. eet.

ikinci gobekten kuzeniniz olur.

hmm... bu göbek olayını nasıl ayırt ediyoruz peki :)

her bir alt ya da ust soyda (usul/füru) bir göbek atlar. anneniz birinci üst soy, anneanneniz ikinci üst soy oldugundan 2. göbek olur.

şimdi her şey aydınlandı teşekkürler.

1.anne
2.anneanne
3.anneannenin annesi
4.anneannenin annesinin öbür kızı (anneannenin kardeşi)
5.anneannenin kardeşinin kızı
6.anneannenin kardeşinin kızının oğlu.

6.dereceden akrabanız olur. marcelorios doğru yazmış ama yanlış örneklemiş. kardeşle arada iki doğum ilişkisi olduğundan 2.derece akraba olduğunu yazmış. ancak örnekte anneanne 2, anneannenin kardeşi 3 demiş. bu açıklamaya göre anneannenin kardeşi 4 olmalı.

Havuz problemi gibi maşallah.

gen havuzu problemi. ben vazgeçtim zaten akraba kategorisinde değerlendirmiycem kendisini (6. derece nedir yav..teey tey.)

bu hesaba göre sen de benim 415459. dereceden akrabam olmalısın.

hepimiz kardeşiz

evlenebilirsiniz.

annanenin kız kardeşi, annenin teyzesidir, annenin teyzesinin kızı, annenle kuzendir kuzenlerin çocukları arasındaki akrabalığa "kuzen çocuğu" denir kabaca.

"biz dürümcan ile kuzen çocuğuyuz" gibi.

birde mutluluk cahilliktir.

kendisine armut demek suretiyle sorunu çözmüş bulunmaktayım.

eger tanımıyorsan hiçbirşeyin olmaz. velev ki tanıstın sağlayacağın ranta göre de degişir aa kasarsan kuzenin olabilir. öle

Allah bi yastıkta kocatsın mı desek? =)

minilyrics gibi bir şey mi? (#10283604) ya da daha bi atraksiyon sahibi bişi mi istiyorsun?

evillyrics de var.

(bkz: evillyrics) var ama, istediğiniz gibi akmıyor öyle, her zaman üstte durabiliyor ama...

bir de ekşi sözlük'ün bir programı vardı adını hatırlayamadım, winampta o şarkının başlığını getiriyordu, genelde ilk entry şarkı sözleri oluyordu zaten.

(bkz: leos lyrics) var işe yararsa. Winamp'a dahil oluyor ve çalan şarkıyı veritabanında arayıp getiriyor. Winamp klasöründe sanırım plug-in klasörünün içinde kendi klasöründe tutuyor çalınan şarkıların sözlerini.

o göbek erimez ben söyleyeyim.. boğazını tut. için dışın pizza oldu.

nutella kavanozunu kaşıklarken de böyle mi diyeceksiniz bordo hanım çok merak ediyorum...

koşmak yetmez mekik falan da koyuver... ama olmaz o iş mangalla spagettiyle.

evet evet ben de spor salonuna gideyim koşayım diyorum

kesin bişeylere yarıyor olması gerek bu koşmanın
yoksa sıçtık

ya ekşi duyuru,bana laf sokmuyacak bir cevap bul. sen de mi menti? peki madem,istersiniz sonra makarna sosu tarifi falan siz benden...

evet demlikpoşet,bir işe yaramıcaksa boşuna koşmayalım : )

2 yıldır düzenli spor yapıyorum.
hergün 30km bisiklet , haftanın 3 günü koşu ve ağırlık çalışması.

gözlemlediğim faydaları :

eskiden sokakta yürürken , yokuş çıkarken nefes nefese kalırdım.artık nefesim hiç kesilmiyor.
geceleri deliksiz uyuyorum.sabahları dinç kalkıyorum.

adam gibi spor yapmanı öneririm. caddebostana yakın oturan varsa satılık 6+ aylık normal fiyatının çok altında AFM GYM üyeliği bulunur bir mesaj kadar yakınınızdayım.

koşmak çok işe yarar, hele ki düzenli koşarsanız vücudunuz ciddi ciddi toparlanır şekle girer. Tabi koşmakla omuzlar genişlemez ancak göbek bel kalça falan pek hoş olur

sağlık açısından çok faydalı. kardiyovasküler sistem (kalp-damar) gelişir. daha sağlıklı olursunuz. ilerideki muhtemel dolaşım sistemi rahatsızlığı riskini azaltırsınız.

amma velakin koşuya başlamadan önce bir miktar yürüyüp sonra da açma germe hareketleri yapılması tavsiye olarak verilmelidir çünkü anlaşıldığı kadarı ile sakat bir gioberg'den kimseye fayda gelmez. Ayrıca koşudan 2 saat öncesine kadar birşey yememek, koşu esnasında da çok su içmemek önemli. kardiyo hareketlerine giren bisiklet ve koşma kondisyonu arttırır, vücut genelinde yağ yakılmasını sağlar.

sabah kalktığınızda yapacağınız koşuyu haftada 3-4 gün ve bunu iki ay filan düzenli yapınca göbek filan kalmıyor efenim. tabi bünye ile alakadar kısmı daha büyük.. ama bira göbeğiyse öyle kolay erimez koşmayla.

sdc göbek gitsin istiyorsan hergün sabah 30 mekik çek, tabi ilk başlarda daha az eğer ham isen, gider o göbek.

babam 8 senedir yürüyüş yapio düzenli olarak.. 90 kilodan 70e indi koşsa daha çabuk iner miydi bilemiyorum bir de erkek bünyesi falan bilemedim:))

bu pek belli olmuyor acıkcasın tamamen sansa kalmıs birsey. sabah 2 ogleden sonra da 2 olarak da olabilir, bi gun 2 saat bsaka bi dun de 2 saat de olabilir. sansa tamamen. hocayla daha oncesinden gorusun bi, bi mıktar haberi vardır.

hiç kimse kesin konuşmuyor. ne öğr. işleri ne geçen sene programı yapan hoca. ayrıca bizim bölümde açılacağı da kesin değil. geçen sene iibf ile birleştirilip orda açılmış galiba.

bizde 3 saatlik dersler haftada bir oluyordu, 2 saatlik olması pek bir şeyi değiştirmeyecek çünkü yaz okulunun başlagıç ve bitiş tarihleri bellidir. özetle hocayı kafalayamazsan okulun olduğu şehirdesin gibi görünüyor.

başka fakültede alınabiliyorsa hukuk fakültesinde kesin açılıyor (ben aldım ordan biliyorum), öyle bir şansınız yok mu? hem haftada tek gün olur orda kesin. gerçi ünv ve bölümünüz hakkında malumatım sıfır.

üniversiten hangisi ise yönetmeliğine bakmanı öneririm.

neyle siliyorsun? suyla silince öyle lekeler kalıyor. camsil falan kullanabilirsin. silmek için de herhangi bir pamuklu bez (eski don, atlet falan) uygundur. iyice kuruyana kadar sil ama ıslak bırakma iz kalıyor.

valla camsil falan kullanıyorum, bez de kullanıyorum hatta peçete, mutfak havlusu vb.. de kullandım, ama ne yaparsam yapayım önleyemedim. iyice uğraşmam gerekiyor.

benim de monitörüm böyle ve sildikçe de daha rezil olurdu. sonra lcd ekran temizleyicilerden aldım laptop için, (markasına bakar yazarım yine birazdan, simdi kalkamıom, boynum tutuldu) onu normal monitörde de denedim. şahane oldu, ekranımı tanıyamadım.

güderi kullanınız.. en kralıdır.

Bez yerine gazete kagidi kullanmayi dene. Saka yapmiyorum. Gazete kagidi iz birakmadan cam silmek icin cok kullanilir. Ise yaramazsa annenden ya da ev isi yapan birisinden yardim istemeyi dene. Her ne kadar teknolojik bir aleti silmeye calisiyorsan da eninde sonunda yaptigin temizlik :)

yumurtayı kırıp kabukları ayırmadan, 2-3cm'lik bi açıklık kalacak şekilde tutup, sarısının patlamaması için fazla sarsmadan hafifçe sallayarak rahatlıkla ayırırsınız beyazını.
bunun için bi alet olduğunu duymamıştım.

Gecenlerde bir yemek pisirme kursuna gittim. Asci/ogretmen dedi ki o aletlerden almayin bosuna, herkesin zaten yumurta sarisi ayiricisi var: parmaklar. Yumurtayi kirip avcuna dokuyorsun. Beyazinin parmaklarinin arasindan ya lavaboya ya bir kaseye akmasina izin veriyorsun. Elinde sarisi kaliyor :)
Zaten mutfaktayken de elini birkac saniye suyun altina tutabildigin icin bulasma isi dert degil.

vallahi o aletin ismini bilmiyorum. fakat sanirim "ne alirsan 1milyon"cularda felan bulunabilir.
pratik yol ise; annemden gordugum kadariyla, yumurtayi kirdiktan sonra beyazini biraz akitmak, azaldiktan sonra da kabugu iki parcayi ayirip birinden birine sariyi gecirmek suretiyle ayirmak.
biraz kari$ik oldu gibi ama olay da kari$ik zaten..

sarısını değil de özünü ya da dölünü her neyse ayırmak için bişey olsa hiç fena olmazdı. bazıları çatala direk geliyor da bazıları tamamen karışmış oluyor yumurtaya.. tiksinc bi durum.

zamanın varsa çatalın ucuyla azıcık kır kabuğu ve bu delik aşağıya gelicek şekilde bırk yumurtayı bi bardağın üstüne.10 dakikaya kalmaz beyazı bardağa iner sanırsam?
(şimdi uydurdum bu yöntemi,eğer işe yarasa bana haber versene bordo :)

aletin resmini görmüştüm. hatta nezle olmuş tipli, koca burunlu bir adam kafasıydı. kafasının tepesinden yumurtayı kırınca sarısı içinde kalıyor, beyazı ise nezle olmuş tipli adamın koca burnundan akıyordu. tavsiye etmem yani, ayırsanız bile yiyemezsiniz sanıyorum çıkanları.

onun yerine yumurtayı kırdıktan sonra kabukları ayırmadan dikleştirin. yani yumurtanın sarısı düşmesin. kırık yarım kabuğun bir yarısında kalsın. bu sırada beyazının çoğu alttaki kaba akacaktır. şimdi yarım kabuk içindeki yumurta sarısını, diğer elinizdeki yarım kabuğun içine aktarın. bu sırada da kalan yumurta beyazları alttaki kaba akacaktır. hala ayrılmamış beyaz kaldıysa işlemi 1-2 kere daha tekrarlayın.

Şu adreste diyor ki:
www.kibris.net
"Yumurta sarısını ayırmak için: Genellikle pasta ve börek yaparken yumurtanın sarısını akından ayrı kullanmanız gerekir. Yumurtayı altında bir kap olan, orta boy bir huninin içine kırarsanız, yumurta akı huniden akar, sarısı ise hunide kalır. Böylece kolaylıkla yumurta sarısını akından ayırmış olursunuz. Yalnız yumurtanın bayat olmamasına dikkat edin. Çünkü bu işlemi yaparken bayat yumurtanın sarısı patlayabilir."

diyor.. ya işte böyleyken böyleymiş.

Yumurta demişken.. Ben de bişey sorcam, bazen markette bakkalda felan yumurtanın çift sarılı olduğunu söylüyo satıcı, eve gelip kırıyoruz ki hakkaten çift sarılı! E bunus atıcı ya da tavukçu işte artık her neyse, nasıl biliyor? Bazı tavuklar hep çift sarılı mı yumurtlar? Nedir mevzunun aslı?

@kartonpiyer: belki gramajı farkediyordur?

@bordeaux: ya gramajdır belki ama mesela eşşek kadar büyük yumurtalar oluyo, çift sarılıyla aynı ebatta oluyo.. çok enteresan bişey. çiftçi bu yumurtaları tek tek tartıyo mu yani kümeste? hmm ben bilemedim heidi ye sormak lazım.. bi ihtimal de yumurtayı ışığa, güneşe artık her neyse tutup bakınca anlaşılıyo olabilir.. ya da dediğim gibi bazı tavuklar habire çift sarılı yumurtluyodur ya da marifet horozdadır kim bilir.. aramızda yok mu tavukçu, yumurtacı felan acaba..

bir veterinerden aldığım son bilgiyer göre her tavuk hayatının bir döneminde çift sarılı yumurtlarmış bu da tavuğun hormonlarının en süper calıstıgı gençlik dönemine tekabül edermiş. yumurta dısarıdan bakıldığında da normal yumurtalara göre daha büyük olurmuş, bu durumda gramajının da yuksek olması söz konusu. yani horozla alakası yok.

www.ltdcommodities.com

aynı şey başıma geldi epey bir uğraştık durduk, şurdan görebilirsin.. #2993.. link yapamadım bunu nası yapsak bilmem..

neyse ara kutusuna yazınca geliyormuş.. ben son çözümlerini aktarayım sana gerçekten bu konuda çok ugrastım, tunneling yapamıyorsan ki ben beceremedim, www.netvibes.com içinden meebo açabilirsin. yani ben açtım, sonra farkedince onu da engellediler.

bu sefer de desktop.goowy.com kullandım ama onda gtalk yok. bunu da farkederlerse diye de elimde www.koolim.com 'u yedekte tutuyordum. allahtan farkedilmedi ve bu arada benim görev sürem doldu ve o şirketten ayrılarak kurtuldum işkenceden. bu arada mirabilis'i denedin mi?

gmaili de mi blokladılar ilginç(hani port 80 hikayesi yapılamaz deniyordu). E herhalde birşeyler söylemeye çalışıyorlar. MSN ,skype hatta gmail kullanımı teşvik edilen bir şirkette çalıştığım için kendimi bazen şanslı hissediyorum.Sizin için üzüldüm geçici sonuçlar bulmak mümkün tabi ama eğer admin azimliyse kesinlikle uzun vadeli kullanamazsınız. Gmail'in conversation özelliğiyle sohbet amaçlı kullanabilirsiniz yine de.

www30.meebo.com

Bu adresi alıyorsun soran olursa bir abim hediye etti diyosun.

:P

(bkz: ağır abi tribi)

@magarna
üstad çok sağol ya, ayrıca tüm şirket teşekkür ediyor :)

@magarna: magarna abi bizde bu da yasaktı. içinde kıyısında köşesinde meebo, messenger gibi bi kelime gecen her sey engelliydi. ne azimli şirketmiş. şimdi isim verip rencide etmek istemioyrum :)

lan oğlum biz yasaklıyoz, siz bir şekilde bu yasağı deliyorsunuz. bende sizi haftasonu delmesem iki olsun. tüm şirkete teşekkür edicem ben pazartesi...

www.sifamagazasi.com

bence bunu deneyin. bende işe yaradı

icq kullanın derim ben, hem msnde henüz offline mesaj gönderme sistemi yok.

imza:iq'su 3 hane icq'su 5 hane olan adam.

olm 10 yıllık başlığı nerden hortlattınız amk. 2007'de yazmışım. 2017 de adam cevap yazıp ''msn mi kaldı artık'' demiş

Hiçbir 'cevap'ta tik yok. Ben o yüzden problem hala devam ediyor sanmıştım.

yazarken multisession yaparsan bir kaç kere yazabilirsin üstüste. eski yazıcılar ve playerlar okuyamayabilir bunu ama günümüzdekilerin %90ı okur.

aynı şeyler dvd rw ler içinde geçerli tek farkı bunları yazdıktan sonra dolunca silip tekrar yazabilirsin.

+- olayı artık pek bir fark yaratmıyor sadece gereksiz bir fark oldu.

biraz kapali bir anlatim olacak ama; muhtemelen cd'yi yazdirirken "cd'yi kapat" secenegini secmissindir. daha sonra da cd'ye birsey ekleyememissindir.

dvdlerde multisession olayi biraz riskli olabiliyor (okunma acisindan, dvd playerlar da dahil). nero ile yazmadan once ilgili secenegi i$aretlemek yeterli olacaktir. tabi nero sizi uyaracak bu konuda, ama devam edebilirsiniz.
dvd+r / dvd-r olayi da sadece yazmada bir fark. okumada herhangi bir farklilik yok. gerci artik cikan dvd writerlar dual olarak ciktigi icin sorun yok.

eveet sevgili bordeaux, bir zamanlar buzdolabı muabbetine girmiştik. yaw taşıma parası daha fazla tutacağından ötürü ben iyi bişey aldım ucuza hallettim geç de olsa haber verim dedim :)

gelelim layer mevzusuna. eskiden layer- vardı. sonra layer+ çıktı. en son dual layer çıktı yani hem + hem - okuyor. bu eksi artıların senin sorularınla alakası yok sadece o eksi ve artılar kafanı karıştırmasın.

trimpot'un dediği gibi yazarken dvd'yi kapat demezsin olur biter. sonra boş kalan yere yazarsın bişeyler.

dual layer ile konumuzun hic bir alakasi yok; dual layer dvd(dvd9) cift kayit tabakali 8,5gb'lik dvd disklerdir. herneyse, hem dvd+'a hem de dvd-'a birden fazla sayida kayit yapilabilir(doluncaya kadar bittabi). aslinda hangi yazma programini kulandiginizi soyleseniz daha kolay cevap alirsiniz.

dun dms den verbatim dvd alirken satıcı arkadasa ayni soruyu ben de sordum. yeni dvd calar/kaydederlerle kullandıgın sürece bir fark yok dedi.

multisession olayıymıs valla.. tesekkür ederim herkese...

linki sözlükten kopyaladığın için açılmıyor, arasındaki ... lar da adres gibi olmuş. ama bunu windows'la bile yapabilirsin. başlat/donatılar/windows movie maker'ı aç, "görevler"e tıkla. "ses ve müzik al" de. dosyanı seç. üst tarafta çıkan dosya ikonunu aşağıdaki zaman çizelgesine sürükle bırak. şimdi orada ses grafiğini göreceksin. play'e bas dinlemeye başla. ya da grafik üstünden mouse ile tıklayarak istediğin yere gel, "klip" menüsünden "kırpma noktası başlangıcı işaretle" de. daha sonra seçimin sonuna git, "kırpma noktası bitişi işaretle" de. kalan kısım istediğin kısımdır. o kalan grafiği mouse ile tutup sola doğru sıfır noktasına taşı (baş tarafı boş kalmasın). "dosya" menüsünden "film dosyasını kaydet" de. bu kadar :)

himm bu yolu denicem aksam tesekkur ederm , bu arada linki duzelttim sanirim.. :)

www.rocktr.com

audacity var cillop gibin
audacity.sf.net
lame de kurarsanız mp3 olarak da dışa aktarır.
seçersiniz ilgili yeri "del" tuşu ile kesersiniz dışarı aktarırsınız(export).
buraya kadar balık tutmayı öğrettik, ama yine de balığı da verelim.
www.sonsuzdongu.com

audacity diye harika bir program var.
MP3'u kes, bic, efekt ekle... NE istersen

sozluk.sourtimes.org

halledilmiş zaten ama yine de belirteyim;

yanlış hatırlamıyorsam neronun bile böyle bir özelliği vardı

goldwave de güzel bir program kesme biçmeyi onda yapıyorum ben, basit, sorunsuz, bildiğin mis işte

beşiktaştan gideceksen 123 kullan derim ben direk. beşiktaş-kartal, ekspres hat. son durak sahilde, kartal'ın içinden geçiyor otobüs.

efendim bu hastahane kartal'da diye geçiyor ama, aslında orası kartal sayılmaz. :) 123 için emin değilim, sanırım o kartal köprüsünden dolanıyor, ama kadıköy'den iki hat, hastahanenin önündeki duraktan geçiyor: 16b ve 16y. kadıköy'ceki beşiktaş vapur iskelesine yakın olan duraklardan kalkıyor ikisi de. vapurdan inip karşıya geçerseniz hemen, görürsünüz durakları.

kozyatağı carrefour'u bir beş dakika geçtikten sonra yanınızdakini dürtün, bilhassa hastahaneye gideceğinizi söyleyerek sizi yaklaştığınızda uyarmasını sağlayın. kartal'a kadar giderseniz geri dönmek için minibüse filan binecekseniz.

eğer muayne amaçlı gidiyorsanız, yakın zamanda bu hastahane telefonla randevu sistemine geçmiş, sizin de elinizde bir randevu saati vardır ancak, en azından göz servisi için söyleyebilirim ki, o saatler yalan. hastahaneye vardıktan sonra randevunuz olan bölümün hemen yanındaki sekreterlikten işlemlerinizi başlatıyorsunuz, size tekrar bir numara veriyorlar. muayne sırası da telefonda aldığınız saat değil, orada verdikleri numara oluyor.

geçmiş olsun.

teşekkür ederim.. ben kendim için değil, ziyarete gidicem bir pazar günü (bugun yani) .. bu arada hastamız da göz servisinde yatıyor, abukluklarını umarım ziyaret konusunda gostermiyorlardır.. bir de ziyaret saatinin 15.30-16.30 olduğu duyumunu aldım, umarım yamultmazlar.

RSS , seçeceğiniz haber, makale ve mesaj kaynaklarındaki yeni yazıların başlık ve özetlerini, sizin için biraraya toplayan bir standartdır. RSS "Rich Site Summary" (Zengin Site Özeti) kelimelerinin baş harflerinden oluşmaktadır. Kullanım kolaylıklarından ötürü "Really Simple Syndication" olarak da ifade edilmektedir. Bu özelliğe sahip web siteleri size sitenin özetini de sundukları için, siteyi ziyaret etmeye gerek kalmadan yeni yazılardan haberdar olabilir, bu yazılar hakkında kısa özet bilgileri ya da yazının tamamını okuyabilirsiniz.
(alıntıdır kaynak:thy.com)
eksıduyuru rss kayıt olun ve gorun, anlaması o kadar da zor bırsey degıldır..

hayatımın sorusuna ashh arkadaşımız tercüman olmuş. ben de anlamıyorum , daha dogrusu ne oldugunu biliyordum zaten ama deneyemiyorum bir türlü. mesela bu duyuruda en alttaki rss şeysine tıklıyorum bişi download edio bilgisayara. ne uçmaz ne konmaz bir şey gibi gözüküyor bana o. açılmıyor da. nasıl kullanılıyor adım adım anlatan olsa ben de dinlesem.

not: bu arada ashh cok pardon maydonoz oldum soruna ama vallahi benim de içimde kanayan yaradır bu rss.

@bordeaux, tam tersine ben de şimdi bu indirdiğim zımbırtıyla ne halt edeceğimi soracaktım.

@özdek, yavaş biraz, neden bahsediyorsun, zor anlayan bir grup çocuk diyorum bak noolur...

internet explorer 6 kullanıyorum ve masa üstümdeki sozrss.php ile ne yapacağımı daha bilmiyorum; hemen indirecek yeni bir şeyler ekledin listeye...

google reader sitesi olmasi lazim, oradan baslarsaniz daha kolay anlayabilirsiniz. rss kisaca butun sevdiginiz web siteleri kaydedip, herhangi birisine yeni bir sey eklenip eklenmedigini tek sayfadan gorebilmenizi ve tek tikla o sayfaya ulasabilmenizi saglayan bilgi teknolojisinin boku cikmis hali

mesela bu sitenin de bir rss'i var. eksi duyuruya girmeden yeni ne duyuru gelmis diye merak ediyorsaniz, eksi duyuru rss'ini ekliyorsunuz rss reader'iniza, sorular oraya geliyor.

ben google readerı açtım ama neyi nereye ekliceimi bilemedim , allahaşkına adım adım şunu şuraya yaz bunu buraya yaz desin biri. mesela işte ekşi duyuruyu oraya nası ekleyeceğiz bunu anlatsın. ya arkadaşlar nolurr salak muamelesi yapmayın, basmadı kafam işte.

google reader'a girilir (login olunur)
sol menude bulunan add subscription'a tiklanir (browse degil kendisine)
Enter a search term to find feeds or paste a feed url. diye tiklayinca acilan yere;
www.eksiduyuru.com yazilir ve ekle denilir. bu uzun ve kullanissiz yol.

daha kolayi icin;
firefox kullaniyorsaniz eksi duyuru sayfasinda adres barda en sagda sinyal'e benzer mavi bir sey vardir. ona tiklayin rss sayfasi acilacaktir. orada beslemeye abonelikte bunu kullan diye bir yer vardir. oradan google reader veya yahoo vs secebilirsiniz. isterseniz yer imlerine kaydedip reader olmaksizin da firefox uzerinden okuyabilirsiniz. (explorerda da var benzer ozellik ama hazir sekilde google reader falan ekli gelmiyor)

herkese çok teşekkür ederim arkadaşlar.

sonuç olarak haber mailleri gibi bir şey anladım ben bu anlattıklarınızdan,
kullanımının da "bildikten sonra" çocuk oyuncağı olacağı kesinmiş onu anladım.
ama bu benim tamamen anladığım anlamına gelmiyor elbette,
bilmiyorum bordeaux, sen aydınlandın mı?

sonuç olarak sadece ilgimi çekmeyeceğini anlayabildim.
bir de cevap veren arkadaşların diğer cevapları pek dikkatli okumadığını anladım, bu da sözlük alışkanlığı olsa gerek...

yardım çabalarınız için teşekkürler.

ben de aydınlandım sayılır arkadaslar tesekkurler. tabi anladıgım kadarıyla bu alet firefoxla daha süper bir şey oluyor sanırım ama ben firefox filan kullanmadığımdan hatta gorunumunu bile bilmem, değiştirmekten korkarım ben ie yi, sallıyor muyum bilmiyorum ama netscape die bir şey yüklemiştim çoook yıllar once, bütün düzenimi alt üst etmişti, galiba firefox da onun gibi bir sey. neyse dağıttım konuyu..

ben google reader ve entrapmen'in açıklaması sayesinde ekşi duyuru'yu eklemeyi ve izlemeyi öğrendim. (tesekkurler)belki takip ettiğim diğer siteleri de kendi imkanlarımla eklemeyi başarırım.

Soruyu gündeme getirdği için de Ashh'e teşekkürler.

eski kasadaki harddiski cıkartıp yeni kasaya takıp kullanabilir, yedekleyebilirsiniz.lakin az bucuk marifet istiyor bu iş, eğer bilgisayar parçalarını takıp cıkartmakta yeni donanım eklemede ustaysanız sorun yok.

yazıcıyı eski bilgisayarına tak. cd ye çek. olsun bitsin. kapansın mevzu... hı ?

ya bozarım takıcam derken iyice, yeniden de olurum. kabloyla filan baglanmaz mı bunlar ya abilerim ablalarım ühüh

iki bilgisayarda da ethernet kartı varsa cross kablo ile bağlayabilirsin. kablonun maliyeti 3-5ytl.

sanırım iki bilgisayarda da seri port vardır. anakartların üzerinde bulunan şeyler olduğu için en eskiden en yeniye bütün bilgisayarlarda bulunuyor seri port. seri kablo ile bağlanabiliyordu eskiden. hatta windows'ta "doğrudan kablo bağlatısı" diye bir seçenek ile de ayaları yapılabiliyordu. xp'de aradım ama bulamadım. hala varsa daha tecrübeli arkadaşlar seri kablo ile iki bilgisayarı birbirine bağlamayı anlatabilirler.

seri port da aşırı yavaş olur.
ya bak bence bu işleri bilen bir arkadaşını çağır, hard diski ya da cd yazıcıyı aktarmak suretiyle bi saatte hallediversin. hem sana da gösteriverir arada, aslında pek bir zorluğu olan bir iş değil.

doğrudan kablo bağlantısı diye birşey var gerçekten seri kablolarla yapılıyor. ille de onunla yapacağım dersen bende bile var sanırım. Ama hiç tavsiye etmem çünkü ayarlarını bulana kadar sinir oluyorsun zaten. "bu işlerden anlayan arkadaş" çözümü en mantıklısı bence de, hiç kasma

Direk seri bağlantıda 100mb dosya aktarımı maksimum hızda yaklaşık 2 saat sürüyor. Peygamber sabrı lazım.

cd writerı çıkarıp eski bilgisayara takmak ile eski bilgisayardaki harddiski çıkarıp yenisine takmak hemen hemen aynı derecede uğraştıran işler. bu nedenle cd writerı eski bilgisayara takıp bi de tek tek cd lerle uğraşmaktansa eskideki harddiski yeniye takmak daha mantıklı olacaktır kanaatindeyim.total iş süresi daha düşük olacaktır.

ben de derim ki,
kimseyi çağıramıyorsan hiçbir parçayı diğerine takmaya kalkma, komple malzemeden olma.

sonuç olarak sorun takmak ile ilgili olmalı; yani sökmekle problem yaşayacağını sanmam. eski hardiski sök, beşiktaş ya da kadıköy'e götür, hepsini cd.lere yazdır, sonra da sağlamsa satarsın o hardiski:))

edit: istanbul'da olduğunu varsayıyorum...

kabloyla birbirine baglamak mumkun aletleri. iki secenegin var, bir router veya hub bulacaksin (odunc alabilirsin belki bir arkadastan). en kolay cozum bu. iki bilgisayari da router'a baglayinca iki windows makinesine birbirini gordurtmek zor degil.
obur secenek de cross kablo ile bilgisayarlari dogrudan birbirine baglamak. mrtksn'in 10/02/07 tarihli sorusu var bu konuda, ona da bakabilirsin.
bu iki isi yapman mumkun degilse biraz cesaret ile eski makinadan hard disk'i cikarip yenisine takmani oneriyorum. yapmak istersen detayli bilgi verebilirim. zor degil gercekten.

eski bilgisayarda xp olmaması durumda ağdan paylaşımla cross kablo yoluyla ya da hub ile dosya aktarımı ve ağ ayarları amatör bir ullanıcıyı kasabileceğindendir ki, ben yine harddiskin sökülüp takılmasının daha basit olabileceğini düşünmekteyim.

kadıköyde altıyol'a çıkan cadde üzerinde sağdaki caminin yanında eskiciler var yamulmuyorsam... elbise beyaz eşya falan satıyorlardır.

beyaz eşya ve mobilya ile ilgileniyorsan şehreminide de epey bir eskici var. eskiden bunların mekanı topkapı idi yine yamulmuyorsam. şimdi yeni bosnaya taşımışlar yine yamulmuyorsam.

çukurcuma

cesitli pasajlarda da satan dukkanlar var. atlas vs gibi yerlerde

kadıköyde osman ağa camiinin hemen üst tarafında.. antikacılara varmadan.. orda 3-5 dükkan var sanırım. markalı da satıyorlar.. ev eşyaları da mevcut

Sıraselviler ile Cihangir parkı arasında kalan mühitte açıldı son dönemde 5, 6 tane mağaza.. Yani Alman Hastanesinden sonra, sol koldaki kısım ( Taksim yönünden gelirseniz ) Civardaki esnafa sorarak bulmak mümkün, çoğu ara sokaklarda..

tünele giderken suriye pasajı'nın içinde sağda büyük bir dükkan var. girişi ufacık gozukuyor ama alt katı var, bir çok değişik parça bulabilirsin.

valla ben de marijuana yazıcaktım ama susayım bakayım dedim. ama sanırım öle.

abi ben de öyle sandığım için sordum. ama nasıl olur? işlek bir semtteki bir işhanında saksıda süs bitkisi gibi duruyor bu.

himm biz de aslında tam bunu tartısıyorduk, bu resim senin evde filan mı çekildi diye :)

yani bilmiyorum bi uzmanı baksın ama benim karşılaştırmalarımdan "pot plant", cavadis, ganja.. yani belki benzediği baska bir bitki daha vardır, o kadar bilemiyoruz.

www.tvtribe.info

benziyor ama bilemedim.

benziyor gerçekten olabilir. işlek bir semtteki bir işhanında bulunması da o kadar inanılmayacak birşey değil. koymuştur amcam oraya ne olduğunu bilmeden.

ya marijuana değil bu. ismini bilmiyom ama vardı bi zamanlar bizde bu bitki. ayrıca ben çok da fazla gördüm bunu sağda solda. zararsız bişidir kesin.

normal kenevir bitkisi olabilir. o bitki narkotik olsaydı istanbul gibi yamyamın bol olduğu bir yerde yaprakları sararana kadar yaşayamazdı. ayrıca plastik gibi geldi bana sazan avı için konulmuş olabilir.

Akçaağaç (Acer Palmatum) (kaynak Alcea)

w3.goodnews.net

www.agaclar.net


Kesinlikle marijuana değil. Nerden biliyorsun demeyin.

ayrıca:
(bkz: otu boku sarip kafa yapiyor mu diye denemek)

Ulvi Cemal Erkin'in Köçekçe adlı eserinin çaldığını biliyorum.

nolovelust.com

adresinden hem dinleyebilir hem linkten indirebilirsin.

ya link icin allah razı olsun. dinledikçe Atatürk dönemi Türkiye'si geliyor aklıma falan. Sırf bunu dinlemeye konsere gitmişliğim var:)

remote programlari, anonim proxy'ler, http tunneling... (bkz: hopster)
www.buzzsurf.com

www.gizliweb.com üzerinden de deneyebilirsin

anonymizer.nntime.com da kullanışlı diğer bir yol.

(bkz: your freedom)

www.proxyweb.net

www.hidemyass.com sözlüğe ve diğer tüm engellenmiş sitelere en güzel ulaşım yolu tavsiye edilir.

www.messengerfx.com var

http tunneling yapabilirsin lakin zor bir cozum olur bu.
tunneling yapan programlar var ama server'lari cok yavas. en guzeli evine tunnel serveri kurmak ve evindeki bilgisayar uzerinden nete cikmak

hımm yapması cok zor bişie benziyo ama cok canıma tak ederse kasıp öğrenirim nası yapılıosa

faideli bir site
sebsauvage.net

hımm messengerfx de acılmıyo, sanırım içinde messenger gecen her sey engelli, ayrıca iloveim, ebuddy filan da engelli. goowy die bişi bulup actım simdi ama onda da gtalk yok . o verdigin siteyi evde kurcalayayım ben. cok tesekkurler.

(bkz: msn web messenger)

web tabanli messenger da mi kullanilamiyor?

webmessenger.msn.com

maalesef la traviata, web tabanlı da olsa içinde messenger gecen hiçbişi calısmıo. web tabanlı google talk bile engelli. gmail acılıo ama içinde gtalk acılmıo. inada bindi bu iş iyice.

www.messengerfx.com'a sitenin ip adresinden girsen?

nedir sitenin ip adresi bi deneyelm?

www.ebuddy.com

89.149.209.92 ip adresi imiş; )

düzenleme: eaam açılmıyo site under construction diyor:S

engelli zaten ipden de acılmıo onu bile demio yani :)

eğer evde sürekli çalışabilecek internete bağlı bir bilgisarın varsa tunneling yazılımları ile yasakları delebilirsin. şu an ben her bir şeye giremiyorum işteki bilgisayarımdan.
(bkz: boutdutunnel)

bizim okulda da aynı sorun vardı. internet explorer'dan açmıyordu web messenger filan.
ama firefox ile açılabiliyor. firefox'u ilk açınca bir zımbırtı çıkıyor, o zımbırtıda 'içe bir şey aktarma' seçeneğini tıklamak her şeye ilaç oluyor. rapidshare, msn memesen her türlü engelli ıvır zıvır açılıyor.

goowy com die bişi buldum simdilik icinden msn kullanıyorum muhtemelen bi süre sonra bu da engellenir, bi de koolim.com die bi site buldum onu da tunnelingden once son care olarak elimde tutuyorum. valla caresizlk insana neler yaptırıyo.

birak o isi ya.adamlar isi gucu birakmis personelle ugrasmislar.siktiret.

madem çalışıyorsunuz niçin msn peşinde koşuyorsunuz ki,ayıp değil mi? :p
hakatten bnm de okulda sözlüğü engellediler,nası açarım cidden,bilirsin sen artık bordo :)

www.meebo.com u dene. yada ipadresi şeklinde dene.

koma mizgin'in "şev" şarkısı yanılmıyorsam. youtubedan aratırsan klibi de bulabilirsin. bir bak istersen, belki yanılıyorumdur.

"yine gece oldu uykum gelmiyor bu karanlık gecelerde uykum gelmiyor tek başına kalmak zor dur sabrım gelmiyor dilber küsmüş yine gece oldu uykum gelmiyor bu karanlık gecelerin sonu gelmiyor"

(git: 2276)

burdan bilgi alabilirsin. eger kesmezse yine yardim edibilirim.

:( ben ondan bişi anlamadım. bana sıfırdan şöle şöle yapacaksın diye anlatılması lazım diyebilirim.

hmm eger imkanin varsa laptop ve tv giris cikislairnin bi fotosunu cekip koyarsan cok daha kolay anlatirim yoksa tum ihtimalleri anlaticam tek tek

laptop'ta svideo ciki$i, tv'de de svideo giri$i varsa kolayca yaparsin.
hem de oyle sari kirmizi beyaz kablolarla ugra$madan.

hımm o zaman ben aksam evde bakayım resim cekeyim gerekiosa bi de öyle konusalım :) tesekkur ederim yine de.

fotoğraf çekmeden en basit ve en olabilir yolunu anlatayım: genellikle laptoplarda bulunan tv out çıkışı, bildiğin klavye, mouse kablolarının ucundakine benzeyen bir jack takılacak şekildedir. s video deniyor sanırım buna. televizyonun önündeki kapağı olmayan renkli girişlerden sarı olanı da görüntü girişi (kırmızı ve sarı olanlar da ses girişleri sağ ve sol olmak üzere). tek ihtiyacın olan bir ucunda klavye ve mouse kablolarının ucunda bulunan jack'a benzeyen bir jack bulunan, diğer ucunda ise sarı renkli "rca jack" tabir edilen hoparlör jacklarından bulunan bir kablo edinmen. hatta "s video kablosu" diye bir adı da olabilir. kablonun bir ucunu laptopun arkasındaki tv out çıkışına, sarı ucunu ise televizyonun önündeki sarı girişe takmalısın. televizyonda av 1 falan gibi bir kanalı açarak sonucu görebilirsin.

eger s-video girisi yoksa tvde ve eger laptopunda varsa bu cikis, soyle bir kablo araman gerekecek.

www.hama.de*60979/action*2563

süper sözlük insanlarıyla ( bi de epey sabırlı tabi) karşı karşıyayım sanırım :)
ben ezberimi bozmadan bu anlattıklarınızla ugrasayım, yapamazsam zaten beni kaldırıp çöpe atabilirsiniz :)

mandayuvasının dediği tarz skart kablosunu yazıcıoğlundaki elektrikçilerde rahatlıkla bulabilirsin.

ya aslında bağlantı yapmak için o kadar çok yol var ki hangisini anlatsam bilmiyorum ama mandayuvasının gösterdiği kablo en kolayı.

tv out'tan scart'a bağlantı sözkonusuysa (yani tv'de sadece mandayuvası'nın link verdiği kablodaki dikdörtgenimsi girişten varsa) pc'ye tv bağladığım zamanlardan kalma bi s-video kablomla scart dönüştürücüm olacak, verebilirim onları bulursam.. olmazsa sinanpaşada falan bulabilirsin, 5-10 ytl'ye alınır sanırım..

bu arada kompozit olsun, s-video olsun, scart olsun, alacagin ciki$ oldukca kalitesiz olacaktir. gecen sene ben de bi heves edip pes5 atayim dedim tv ekraninda (sony wega) netice rezaletin dik alasiydi. ps one'da winning eleven oynar gibi oldu guzelim pes5. ama oynadim yine de sonucta kocaman kocaman adamlar oluyo.. eheh.. neyse. ugra$madan once bi du$unun derim. filmlerde (yuksek cozunurluk gerektirmeyen uygulamalarda ya da kisaca) falan daha tatmin edici bir sonuc alinabiliyormu$, kolay gelsin.

yok ben oyun filan oynamıycam, dvd player bazı dvdleri calıstırmıyo, sadece bilgisayarda calısıolar, bu yuzden tvye bağlamak istiyorum. zaten tv de normal bi tv, cok olağanüstü şeyler beklemiyorum yani :) bu arada resim cekemedm aksam gec kaldım yine ama yarına halletmeye calısıcam, haftasonu izlemek istiyorum feci sekilde.

aaa hakkaten ya.. guzel de bi meretti.. olsa da yesek.

bi de içinde yulaflı bisküvi vardı leziz bişeydi

olsa gözümden kaçmaz valla,
deli gibi yerdim ondan ben
ama bu dediğim orta okul zamanı ki,
o da sanırım bi 10-13 sene olsa gerek...
olsa da yesek hakikaten:)

okudugum anda icim bi hos oldu : )
hatirlatmayin boyle seyleri yau, leblebi tozu etkisi birakiyor. ve evet, ben de gorurdum mutlaka eger olsaydi.

ya bende reklamını hatırlıorm sanıyorum,böyle otobus durağında bunu yiyip koşan bir adam mı ne vardı,adı sprint olunca reklamda da koşan bir adam olması normaldir zaten.neyse,bu arada uzun zamandır satışta olduğunu sanmıorm.

öeh sen çok çılgın bişi arıyomuşsun maalesef yardımcı olamayacağım (ahah cantığın intikamı) :P

ahahah tamam yahu cantığı göndericem kargoyla, uçakla: )

sayfayi yukle gitsin, kalabalik yapmasin diye mht yap

böyle bir program varsa, çamaşırları yıkadıktan sonra utuleyip dolaba yerleştiren ve dahi sabahları kombinasyon yapıp giydirip işe yolcu eden program da var mıdır diye düşünmüyor değilim :P

www.focalmedia.net

linkleri almak istediğiniz dosyayı kaydedip (save as html falan), programla linkleri ayıklayıp, kaydedebiliyorsunuz..

doğrudan webden alsın kendisi, kaydetmekle ne uğraşcam diyorsanız onu da arayıp bulurum.. işten kaytarmak için her şeyi yaparım evet.. çamaşır yıkayan ütüleyen bile bulurum gerekirse :)

opera nın panelinde[tools->appearence->panels ya da ctrl 1] sayfadaki tum linkleri gosteren bi tu$ var da tam istediğini yapmıyor. lakin i$ini bi miktar kolayla$tırır.

şimdi dikkat ettim operanın o şeysi maxthon'da da varmış.. view -> links list (alt l) ile sayfadaki tüm linkleri görüntülemek mümkün.. hepsi kopyalanıp notepad'e yapıştırılabilir gayet..

flashget'in de işini görebilecek bir fonksiyonu var. sayfaya sağ tuşla tıklayıp "hepsini indir" gibi bir seçeneğe tıklayacaksın, sayfadaki her türlü indirilibıl şeyi listeye atar. ordan da export yaparsın.

Oh be. Çok çok teşekkürler herkese; ) Ekşi Duyuru, Ekşi Duyuru sözlüğün yardım eli: ))

tukan olabilir mi?
www.zooplzen.cz

ayayayayyyy evet buuuuuuu:)
teşekkür ederimm

çok şeker degil mi:)

Yoktur oralarda bulamazsınız nihahaha! Kızdırmak ve kıskandırmak amaçlı yazdım evet: )

Efendim fantastik gelebilir ama cuma günü istanbulda olacağım ve haliyle Bursa'dan geliyorum isterseniz alıp getirebilirim. En fazla 3-5 saatlik bi yolculuk atlatmış olacak cantık: )

Ha zirveye de gelin;

(bkz: istanbul geçmişten bugüne türk rock zirvesi)

senin adını cantık meleği koyuyorum bu durumda :)

teşekkür ederim ancak cantığa da yazık sana da yazık, simdi tasıtmak olmasın o kadar yol. cuma aksamı zirve olayı ise ayrı bi baslıkta incelenecek :)

e ama hala cevap bulamadım. eksiduyuru uyuyor mu?

Keşke getirseydim yahu. Ama zirve mekanının hemen karşısında "Bursa Kebapçısı" isimli bi mekan vardı, sanırım orda bulunur. Peki nerde bu? İstiklal caddesinden giderken ünlü bi tiyatro mu sinema mı ne vardı onu geçince sağdan sapın orda. Daha da kısası "Seksek" isimli sözlük dostu mekanın hemen karşısında. Eğer yoksa bile rica minnet yaparlar belki ya da yapan bi yerin adını söylerler: )

istanbul'da cantık yenmez,yense de bir şeye benzemez.bu çıkarıma da istanbul'da kumru diye satılan sandviçleri gördükten sonra varıyorum.nasıl ki kumru anca izmir de yenir,cantık da bursa da yenir. hatta biz lisedeyken az kaçıp yememiştik,ulan ne günlerdi be.
ha ne diyoduk bordo,naber bu arada:p

gio kardeşim, sen bu kafayla artık buralara döndüğünde şinitzel de yemezsin? malum, viyanada götürmüşsündür tepsi kadar sinitzelleri luplup die?
böhühü

cantık, pideli köfte bunlar bursa dışında kolay kolay bulunan şeyler değil. giden olursa hürriyet mahallesindeki balkan pide salonunu tavsiye ederim. tabii hala yerinde duruyorsa.

buzdolabına bak :):)

karyola arkasina dusmus olabilir,
koltuk altinda olabilir,
kopegin goturup saklamis olabilir (varsa)
tv nin arkasina dusmus olabilir
dalginlikla buzdolabina koymus olabilirsin
dalginlikla odanda bir dolap icine koymus olabilirsin
eve embesil bir hirsiz girmis olabilir
aslinda kumanda hic yoktu (sizofren mode)
temizlikci kadin kaldirmis olabilir
vs. vs..

bizde misal 4 kumanda var su an (oyle de teknolojigiz dusun) illa ki hangisine ihtiyacim olursa diger 3unu buluyorum onu bulamiyorum.

teknoloji severler icin murphy kanunlarina giriyor olsa gerek bu da.

bulunca haber ver, merak ederiz.

Hiç olmadı git, bir tane anahtar kumanda al.

(Anahtar kumanda mı deniyordu?)

bozdolabına,buzluğa değil klozetin içine bile baktım yok. hayır ewde benden başka kimse de yok
izlediğim dizilerden sıkıldı kesin.kumandalar bile kapris yapmaya başladı artık teknoloji ne hale geldi

koltuğun yanlarına baktın mı, çekyat varsa yanlarından alttaki kasasına düşmüş olabilir.

bi de pencere kenarlarına bak camdan bakarken bırakmıssındır evin bir yerindeki pencerenin kıyısında sonra kalmıstır öyle.

ya da mutfak cekmecesinde.

kitap gazete okurken arasında unutup kaldırmıs da olabilirsin. eski gazetelerle birlikte atmıs olma da aman aman.

arkada$lar soylediginiz her yere baktim cidden cok yaratici mesajlar geliyo ama bende en az sizin kadar süper yaratici fikirler üretmeye calisiyorum ama mamafih kesin ayaklandi gitti bu kumanda ona kanaat getirdin zira halıların altına dahi baktım

pantalon/pijama/şort ceplerine de bakınız.ben arada cebe koyup unutuyorum kumandayı.

fazla zap yapmandan bıkıp evi terk etmiştir bence :)

cin işi o. sen o evden çık en iyisi.

asdfas. (bu kadar yardımcı olabildiğim için kusura bakmayınız:))

nasıl da yazılmamış bilemedim ama: "koyduğun yerdedir"?

neyse;
yahu git yeni bir kumanda alıver 5 milyona dolu her yerde, her televizyona var. uğraştığına değmez.

kendini kumanda yerine koy. kumanda olsam nereye giderdim diye düşün.

kumandanı en iyi sen tanıdığın için bunu ancak sen yapabilirsin.

evde bir yerlerde ise büyük ihtimalle mutfakta yahut sıkça kullandığın diğer alet edevatın yanında yöresindedir. bir de şeytan aldı götürdü yap ne bileyim kumandaya yoğunlaşıp en son kullandığın anı hatırlamaya çalış. bazen hatırlayamazsın ama kassan hatırlayacak gibi hissedersin. en garantili çözüm ama hipnoz yaptırmak gerçi o da yüzünden pahalıya gelir astar olarak.

hala bulamadıysan büyük bir ihtimalle çöpe atmışsındır, belediye çöplüğünde de kumanda nereye kadar aranır? yeni bir kumanda al kendine :))

millet beşiktaş civarında oturan var mı ?
kumandayi beraber arayalım ?
varsa mesaj atsin pls

O kadar dangalakça bir yerden çıkacak ki çok gülecez hepimiz :))

kendisine ithafen yazi bile entry bile girdim okursa kesin döner ama bilmiyorum okuma yazmasi varmi...

kumanda/#10453995

bu konu kumanda bulunamadan kapanırsa, yani gider de yeni bi kumanda alırsan merakımdan uyku uyuyamıcam sanırım..

uçtu uçtu kumanda uçtu!

alırsam $erefsizim bordeaux inat ettim bulucam
4. gün oldu 1,5 haftaya kadar dayanma sürem var diye düşünüyorum...

onceki yazdigim seye ek olarak soyle bi onerim var.

bir dahaki kumandani ozel yapim yaptirt.
hani su islik calinca oten oyuncaklar gibi,
bizi burda merakta birakiyosun. kac gundur besiktasa okuluma gitmiyorum, sirf senin kumandaya rastlar miyim diye cikicam evden nerdeyse.

arkada$lar evimdeki kumandayi bulana tekirdag rakısı vericem buzlukta duruyo walla isterseniz
hep beraber çekeriz kafaları yeterki ewden cıkmiym bulalim kumandami

tesla'nin isi olmasin sakin?
gerci oyle olsa "2 kumanda olmali" da diyen cikabilir.

Kumanda 7. günün Ardından Bilgisayar Kasasinin içinden cıktı arkada$lar.benim ram'de sorun wardi
onu cikartip takarken kasanin icine birakmi$im heralde hala $ok içindeyim zaten...

bunca aglayip zirlamadan sora yanibaşımdan cikti ya kumanda ahaha

allah seni kumanda gibi etsin demek istiyorum sana.. :P

insan bi duyuruya bu kadar guler mi lan. sukela vermek istiyorum ss.

abi aklima otuzbin tane ihtimal geldi su duyuruyu yaptin yapali, ama bir kere bile "bilgisayar kasasi" diyemedi su deli gonlum.

tebrik ediyorum.

sozluk.sourtimes.org

www.haydi.net

surayı bi inceleyin kapsam içinde olanlar sayılmış.

çok tesekkur ederim..

şuna dikkat:

(bkz: her şeyin vergi iadesini almanın yolları/#9421768)

gıda geçerli olmakla birlikte normal ölçülerde olmalı. atıyorum, 5000 ytl.'nin tamamını simit fişiyle doldurursan olmaz (var böyleleri. sanırsın 1 yıl boyunca paso simit yemiş. simitçi emmoğlunun dükkanından fiş topladığı kabak gibi belli). makul ve mantıklı olmalı.

her şeye rağmen kafanıza takılan bir şey olursa cevaplamaya hazırım.

kontrol eden şiketinizin muhasebecisiyle alakalı bu biraz.. gıda, giyim, sağlık, eğitim dışında (bir de kira vardı aylık 150 ytlyi geçmemek üzere sanırım oran artmış olabilir) hiçbir şey geçmiyor.. geçtiğini iddia edenler de maliye bakanlığına bağlı olarak çalışanların fişleri iyi kontrol etmemesi sonucunda geçiyor..

aylık 150 ytl.'yi geçmemek şartı diye bir şey yoktur. kiranızın tamamını, ne kadar olursa olsun yazabilirsiniz. hatta toplamanız gereken tutarı sadece kira bile karşılıyor olabilir. hiç önemli değil. aylık 150 ytl. olayın ipneliğidir affedersiniz. şöyle ki; siz ayda 500 ytl, yani yılda 6000 ytl. kira ödedim derseniz, maliye de ev sahibinize der ki "bilader sen gel şöyle. bu adam senin evine 6000 ytl. kira ödemiş. hani sen bu aldığın kira gelirini beyan ettin mi, vergisini verdin mi?" vermediyse ev sahibinden o vergiyi cezasıyla birlikte alırlar. sonra da ev sahibi size gelip "niye yazıyon lan kirayı. senin yüzünden bi ton vergi ödedim" diyebilir. ev sahibinin bundan kurtulmasının yolu her yıl değişen sınırın altında kira geliri elde ettiğini söylemesidir. evet 2004 yılında bu sınır yıllık 1800 ytl. idi. yani yıllık 1800 ytl.'nin (aylık 150 ytl) altında kira geliri elde edene maliye "gel bilader" demiyordu. o yüzden de ev sahibi ile anlaşıp kontratı ayda 150, yılda 1800 ytl. 'ye göre yapıyordunuz falan filan.

bu sonu 2006 yılı için yıllık 2200 ytl.'dir. yılda ödediğiniz kira 2200 ytl.'nin üstünde ise ev sahibinizin bu gelirini beyan edip etmediği incelenecektir. ev sahibinizin gazabından korkmuyorsanız kira ödemelerinizin tamamını yazabilirsiniz, sınırı yoktur. duruma açıklık getirmek için yazdım bunları. bu yöntemi vergi kaçırmak için kullanmayın. yalnızca bilin, uygulamayın.