call center işi iş değil, diğerini denemeni tavsiye ederim. olmadı her zaman call center ve benzeri işler olacaktır. alanında iş deneyimi elde etmen daha önemli.

@blackdog evet haklısın ancak yazmayı unutmuşum maddi durumum da öyle pek parlak değil. ekimde kredi geri ödemem başlıycak cepte 5 kuruş yok vs.

öncelikle call center'ı hiç tavsiye etmem..
soruya gelince, gidilecek yer sadece mulakat, bir sey imzalatmalari vs. mumkun degil. Mulakattan cikan sonuctan sonra belgeleri teslim edip ise baslarsin. Kisacasi diger isten hic bahsetmesen sorun olmaz diye dusunuyorum.

kariyer planların varsa ve başka bir alanda çalışmak istiyorsan call center pek iyi bir tercih değil. call center'dan daha önce gel başla der ve sana bir şey imzalatmak isterlerse orada deneme süresi olup olmadığına bak. örn;1 ay, 3 ay gibi bi süre var ise, isteiğin iş için deneme süresi içerisinde call center'dan çıkabilirsin.

ayrıca "Not: Dolgun maaş, sosyal güvence, yan haklar ve geleceğe dönük sağlam bir kariyer imkanı sunulacaktır." gibi bir ilan dip notu, tam tezgah altı konfeksiyon firması izlenimi verdi bende.

call center için en az bir ay eğitim görüyorsunuz, diğer işten çağrılırsanız istediğiniz zaman bırakırsınız.
zaten arkadaşların da dediği gibi insanı yoran ve zorlayan bir iş.
hem sürekli birilerini alıyorlar call center için :)
başka bir iş de var derseniz sizi elerler hem, ya diğer iş olmazsa?

call center tecrübesi olan biri diyor ki, sakın! (ben oluyorum bu)
örneğini de vereyim, sözlükten bir arkadaş, gayet sağlam cv'si ve iyi bir iş tecrübesi olan bir arkadaşım, banka mı sizin gsm firması mı? diye sormuştu. arkadaşı aramışlardı, görüşmeyi bekliyorlardı.
dedim ki; "dostum, kafan rahat olsun istiyorsan, haftasonları istediğin gibi gezmek tozmak istiyorsan, gereksiz insanlarla muhattap olmak istemiyorsan, gelme. hem seni haketmediğin bir bölümde çalıştıracaklar, zamanını çalacaklar, 1 yıl boyunca bir ilerleme kaydedemeyeceksin, "tasma" adı verilen kulaklıktan kurtulamayacaksın, senden 3 yıl boyunca beklemeni isteyecekler, bir kademe atlaman için.. aman diyeyim. bi kaç kuruş fazla kazanıcam diye boş yere katlanma bunlara"
tamam dedi, bankaya gitti. kafası rahat, zamanı bol çalıştı sonra da ailesinin yanına, memleketine tayin oldu ve keyfine bakıyor.
aman diyeyim. hala aynı firmada çalışıyorum ve müşteri temsilciliği yapan bi sürü arkadaşım var. her gün aynı şikayetler, sosyal hayatın bitmesi, sağlık sorunları, çalışma saatleri yüzünden uyku-beslenme düzensizliği vs. vs.
artı buna, Türkiye'nin bi çok yerinden muhattap olacağınız müşteriler de ekleniyor (sözüm meclisten dışarı)..
dikkatli düşünüp iyi karar vermek gerek..

@paradoxical
peki hocam bu adamların dolgun mayış dan kasıtları nedir siz bu işin içinde olan birisi olarak 3 aşağı 5 yukarı tahmininiz ne?

başka alternatifin yoksa başvur. işe alınırsan başta bir süre, belli saatlerde eğitime gidersin. eğitim sırasında da maaş alıyorsun. sonra bıraksan da olur, zaten bir kısmı işe başladıktan sonra bir hafta içinde pes ediyor. bu işlerde sürekli insanlar gelir gider zaten, bağlayıcı bir şey imzalatmazlar.
ama call centerlarda yükselme diye bir şeyi pek düşünme. torpille oluyor o işler. sana sıra biraz zor gelir. iş olarak da şöyle düşün, seni bir yere bağlıyorlar ve sürekli sağıyorlar inek gibi.. öyle bir hissiyat. tuvaletten biraz geç dönersen alarm veriyor bilgisayarın. manyaklık derecesinde performans denetleme olayı var. insanlara göre değil bu iş. mecbursan bir süre çalışırsın. dışarıdan çok kolaymış gibi geliyor ama müşteri telefondayken, agent insanüstü hızda uğraşıyor bilgisayarda.
operatörler arasında ciddi maaş farkları olabiliyor. bir dönem vodafone aveanın iki katı veriyordu aynı şartlarda.

@rentts; aggromela'nın verdiği örnekten yola çıkarsak, vodafone'un kadrolu mt'si 1500 civarında para alıyor ayda. ama yavaş yavaş taşerona döndü adamlar. belki hatırlarsın bi süre önce personel çıkarmışlardı. taşeron firmalar ise 500-800 arasıdır diye tahmin ediyorum. bu piyasada mt olarak uzun süre çalışmak hiçbir şey kazandırmıyor kimseye.

Bianca Balti diyeceğim ama...

Amanda Peet olabilir.

www.blinkyou.com

(bkz: qwop)

www.odaoyunlari24.com

(bkz: friv)

miniclip.com
favorim:
www.miniclip.com

alkislarlayasiyorum.com

curveball

tek geçerim

not mot: soruyu tam okumamak zararlı tabi. zaten yazmışsınız curveball gibi diye.

www.boomstickgame.com

tek gecerim.

edit: ha bi de bu var. www.k2xl.com

mesaj ile görüşüp gittigidiyor üzerinden satmaya ikna edebilirseniz daha güvenilir olur. sonuçta ürünü deneyip, faturasını görüp vatan'ı arayıp garanti durumunu öğrenip öyle onaylama hakkınız olacak o şekilde.

ya da görüşür gider ürünü görür denersiniz, işinize gelirse alırsınız.

Bir de şu var:

www.gittigidiyor.com

550'ye bırakırım diyor. Ne dersiniz?

Aynı aletler değil mi ikisi de?

Pardon, düzelttim.

O fiyata iyi.

İkilemde kaldım. Aslında aradığım uzun pil süresi ve hafiflik ama üst model olan n10j de çok kaliteli ve gönlüm ondan yana. Gold'da 1000TL bonusa 10 taksitmiş ama mağazalarında var mı yok mu belli değil. Buna 550 mi vereyim yoksa yarın Konya'da olacağım, orda bulursam n10j mi alayım bilemedim.

çok tavsiye etmesem de burada biraz incelenmiş. belki işine yarar.

(bkz: ayrılıklardan sonra dinlenmesi gereken şarkılar)

dream theater - finally free

valla orphaned land ın the beloved's cry adında bir parçası vardır. belki sevmeyebilrsin ama sözleriyle falna ölen sevgiliye yazılmış şarkıların belki de en iyisidir kanımca.

cat stevens - lady darbanville

ilhan şeşen- badem: geceyedir küsmelerim biliyorsundur mutlaka, ama bence ayrılıklara dair dinlenebilecek en güzel şarkı. sözlerini de yazayım da tam olsun.

herşey biter herkes gider
gün bile kacar gecenin koynuna saklanir
birtek ben kalirim benligimden tasar sevgim
kahve gözlerinde yankilanir yasanmamislari düsünür kuytularda üzülürüm

gel desen kosar gelir ellerim
umursamaz dünyayi
umursamaz yasami
sadece seni tek seni bekledim
gel diyen ellerini gözlerini özledim
ne umut kaldi ne bir rüya geceyedir küsmelerim

yürek yanar kalpler aglar
sevdam bile cirpinir cikis yollari arar
birtek gözyasi kalir bu askdan geriye
ruhumda yeserir yeniden ask yapraklari
yasanmamislari düsünür kuytularda ölürüm
yasanmamislari düsünür kuytularda ölürüm

gel desen kosar kosar gelir ellerim
umursamaz dünyayi
umursamaz yasami
sadece seni tek seni bekledim
gel diyen ellerini gözlerini özledim
ne umut kaldi ne bir rüya geceyedir küsmelerim

ne bir umut kaldi ne bir rüya geceyedir küsmelerim

gel desen kosar kosar gelir ellerim
umursamaz dünyayi
umursamaz yasami
sadece seni tek seni bekledim
gel diyen ellerini gözlerini özledim
ne umut kaldi ne bir rüya geceyedir küsmelerim

ne umut kaldi ne bir rüya geceyedir küsmelerim
ne umut kaldi ne bir rüya geceyedir küsmelerim

bir umut kaldi ve bir rüya yine sana seslenirim

timur selçuk (bkz: ayrılanlar için )

bir de türkçe demişsin ama ölen sevgiliye yazılan en ünlü, en iç karartan ve insanı darmadağın eden bir şarkı biliyorum.

falco - jeanny

terkeden sevgili için "aşk kitabı" nilüferden. Bu şarkının dizelerinde şair "ümitlerim kırıldı bitti, hayallerim yıkıldı gitti, bu dert beni benden etti. sevdim sevdim bak ne hale geldim" derken terkeden sevgiliye seslenmektedir en içlisinden.
rahmetine kavuşan sevgili içinse pilli bebekten " siyah beyaz"ı tavsiye ediyorum.
cok var.bunlar geldi aklıma

Suavi Hasret Türküsü
Yeni Türkü Resim
Gökhan Kirdar - Yerine Sevemem
Aysegül Aldinc Beni Hatirla
Ilhan Irem Konusamiyorum
Kazim Koyuncu&Sevval Sam Gelevera Deresi
Nilüfer Haram Geceler
Bülent Ortacgil Sensiz Olmaz
Timur Selcuk Beni kör kuyularda

bonus: Oya-Bora Herseye Hazirim Seninle

billie holiday - gloomy sunday (yalnız fenadır bu şarkı, çok kötüyseniz pek tavsiye etmem dinlemenizi)
tanju okan - hasret
tanju okan - kadınım

bence bu aralar da hit olan gökhan türkmen büyük insan şarkısı giden sevgiliye cuk oturacak cinsten bi şarkı

ciddi düzeyde satış gerçekleşen donanimhaber forumunda genellikle önce alıcı parayı yollar sona satıcı kargo yapar. satıcılar daha önce yaptıkları satışları referans gösterirler. yani alıcı satıcıya güvenir.

önce alıcı yollar. güven olmadan olmuyor bu işler :)

o kadar çok üç kağıt oluyor ki hayatta kimseye güvenmem ben şahsen. neymiş efendim referansı varmış da bilmem neymiş de. geçiceksin efendi bunları. donanımhaber de her gün bi dolandırıcılık oluyo ve eminim benzeri diğer sitelerde de oluyodur. o yüzden en güzeli elden alışveriş. ya da kapıda ödeme diye bişi varmış bazı kargo şirketlerinde sanırım o da olabilir. yoksa bu devirde internetteki adamın nesine güvenecen.

buradan bişiy satarken ya elden veririm para transferi elden olur yada peşin alırım. Sonuç olarak 2002'den beri sözlükteyim. Çevrem belli oturduğum mahalle bile sözlükte belli. Satın alanın hiç bir haltı benim için belli değil ama.

geçenlerde donanımhaberdeki bir ilanıma mesaj gelmiş. "ya referansım çok, forum mesajım da çok. sen ürünü gönder parayı sonra göndereyim" dedi. cevap vermeye bile üşendim. kim kimi punduna getirirse. öyle referans ile güven olduğuna inanmıyorum. bir yerde buluşup, elden ticaretini yapıcaksın. donanımhaberde de, ekşiduyuruda da bu şekilde alışveriş yaptım. herşey gayet iyi. önerebildiğim en iyi yol bu. tabi başka şehir seçeneğini otomatikman elemiş oluyorum. kazık yemekten iyidir.

peki ya parayı yolladığımız halde adam ürünü yollamıyorsa hukuki olarak ne yapabiliriz?

taraflar sözlük yazarıysa hiç problem olmuyor. (en azından 5 senedir bana öyle oldu). sözlük dı$ı bir satı$ için ise öncelikle telefonla görü$mek $art diyorum. aksi takdirde bir sonuca varılamıyor. aynı $ehirdeyseniz kar$ılıklı görü$erek mafya usulü al malını ver paramı diyebilirsiniz. farklı $ehirlerdeyseniz, telefonda anla$manızı müteakip ( zaten telefon konu$masında gerekli güven sağlanır, tanı$ılır. kelek bir durum olmayacağı kanısına vardığınızdaolaylar geli$ir.) önce mal gönderilir. arkasından hesap numaranıza veya posta çeki hesabına para gönderilir. tam güvenli bir ortam sağlanamdığında ise paranın yarısı istenir, mal gönderilir, problem olmadığı anla$ılırsa paranın diğer yarısı gönderilir.

aynı $ey yurtdı$ı için de geçerlidir. burada da banka hesabınıza döviz gelir. o kadar.

hayırlı i$ler dilerim.

öncelikle philips alma. www.istanbulbilisim.com.tr seçtiklerin içinde bu linkteki lg en ideal olanı bana göre.

@akustik cinayet
philips bu model mi kötü yoksa genel olarak mı ?

her türlü monitör ve tv'de samsung'u tek geçerim. en kaliteli lcd'leri samsung üretiyor. vatan ya da teknosa'ya gidip karşılaştırınca farkı görüyorsun.

bence de samsung. 40 inç 5 serisi samsung kullanıyorum, çok da memnunum. bu linkteki 6 serisi, zannedersem daha üst bir model.

@cehcho

eğer yanyana getirme şansının varsa aynı görüntüyü philips ve lg de yanyana izlersen aradaki farkı anlarsın. ben genel olarak philips marka lcdlerin sorunlu olduğunu düşünüyorum. tabi çok ekstra olanlar hariç. zaten onların da fiyatları uçuk.

donanımhaber'de istanbulbilisim ile ilgili oldukça fazla şikayet var, bunu da göz önünde bulundurun derim.

İstanbul bilişim diyorsun iyi güzel hoş da gitmeden önce bence bir kontrol et stoklarda var mı o ürünler gibisinden. Stokta olmayan ürünleri siteye koyup bir de indirim yapıyorlar.

uzun süre olsa gerek, kemal sunalın bir filmi vardi.. ahu tugba'yi tavlamaya calisiyordu eheh tavlamaya calisirken " hmm sanirim verecek ehueh " gibisinden bir repliği de vardı hatta.

film adi: dokunmayın şabanıma

hulki aktunç'un büyük argo sözlüğü'nde vermek sözcüğü için ta karagöz ve hacivat'tan ve derviş ismail'in tellaklar kitabından bile örnekler verilmekte. kullanımı bayağı eski. ayrıca kemal sunal filmleri argo da olsa bir sözcüğün kullanımı için oldukça yeni örnekler. bizim çok yeni zannettiğimiz pek çok argo sözcüğün 17. yüzyılda ve üstelik yine argo olarak kullanıldığını görüyoruz.

benim lise zamanlarımda (ki 14-15 sene öncesine denk gelir bu) "vermek" kelimesi "erkeğin s.kmesi" anlamında kullanılırdı hep (çok affedersiniz ağzına vermek, g.tüne vermek, eline vermek falan gibi). hatta kemal sunal filmlerinde e "çektim sotaya, ver allahım ver" falan diye kullanımlar olurdu hep. bununla karıştırmıyoruz değil mi? benim sormak istediğim özellikle kadının vermesi, kadının ilişkiye razı olması durumu.

evet, kadının vermesini kastediyorum. gerçi şimdi baktım yine büyük argo sözlüğü'ne. ayrı başlıkta incelenen "eline vermek" vb. de bir o kadar eskiymiş.

"herkese vermektesin bir de bana versen
avuç avuç altını olsun kulun şaduman

sen her zaman gelesin, ben vehbi'ye veresin
esselamun aleyküm ve aleykümesselam"

sumbulzade vehbi

çok eskilerden beri var olsa da, son 15 yılda bu tip sözcüklerin kullanımlarının arttığı da bir gerçektir. internet, televizyon ve kitle kültürünün iyiden iyiye bayağılaşmasının ve müstehçenleşmesinin bir sonucu olarak bol miktarda aleni olarak telaffuz edilebilen fakat çok da kibar olmayan müstehçen ifadelere ihtiyaç doğdu. benim anladığım bu.

burada bir yanılsama var. mesela kardeşim orhan veli'nin 40'larda yazılmış bir şiirinde "piyasa yapmak" tabirini görünce şaşırmıştı. yeni nesil bazı şeyleri kendisine ait ve eskiden varsa bile bu kadar yaygın olmadığını zannediyor. aslında pek çok kere bunda doğruluk payı da mevcut. yine de bir örnek vermek gerekirse bizim yeniyetmeliğimiz zamanında l-manyak'ta okuduğumuz, şimdilerde lombak, l-manyak vd. dergilerde, eskiden gırgır'da vb. olan "müstehcen" mizahın âlâsı aslında karagözde varmış. bizim bugün kullandığımız pek çok argo tabir de oradan geçme. ama bunda daha çok belleksiz olmamız ve sürekli "reset"lememizin de etkisi var. ha bir de şu var: son 15 yılda ne değişti? eskiden bütün bunları tv'de göremiyorduk. internet zaten yoktu. tv, basın ve sinemada ise bunların kullanımı sakıncalıydı. son 15 yılda bunların üzerindeki sansür ortadan kalkınca benim içinde bulunduğum ve takip eden nesiller bunları kendilerine has, sonradan bulunmuş, kentleşmenin getirdiği şeyler sandılar. aslında olan şey bunların okunmayan kitaplardan çıkıp görülen, izlenen, bakılan yayın araçlarına yansımasıdır.

burada bir tespit daha yapmak gerekirse seksen darbesinin muazzam bir etkisi var bunda. türk rock'ı ve özelde de 60'lar, 70'lerdeki anadolu rock ile ilgili çok kapsamlı bir belgesel yapılmıştı. bu belgeselde seksende her şeyin nasıl bıçak gibi kesildiği anlatılıyordu. seksen sonrası kurulan rock gruplarının kendilerinden önce yapılmış işleri bilmemeleri, sil baştan türkiye'de rock konusunda önceden çözüme kavuşmuş tartışmaların yeniden yapılmaya başlaması çok ilgi çekiciydi. seksen darbesinin bu etkilerini mesela edebiyat ve kültür dergiciliğinde de görmek maaesef mümkün. bir anda her şey kuraklaşıyor ve insanlar sonradan buldukları şeyleri yeni bir milat sanıyorlar.

bir de şu var. dilbilimde argodan ve altdillerden üstdile geçiş söz konusudur her zaman. buradaki geçiş önce alan argosunda genel argoya geçiş olur, sonra da anadile geçiş sağlanır. mesela paspal ilk olarak uyuşturucu argosunda düşük nitelikli esrar demek iken daha sonra genel argoda düşük nitelikli kimse veya şey anlamını kazanmış ve anadile de böyle geçmiştir. benzer şey aksine anadilden genel argo ve alan argosuna geçişte de söz konusu olabilir (vermek'teki gibi). ama bu örnekle demek istediğim şey, argodan anadile geçiş yahut argo tabirlerin bilinir kılınması demek her zmana için toplum içindeki yozlaşmanın bir göstergesi olmadığıdır.

(uzun oldu sanırım. kesin sürüyle tümce düşüklüğü de vardır, üşendim düzeltmeye. kusura bakılmaya)

winrar'da arşivlerken "depola" seçeneğini seçersen aşağı yukarı bir yerden bir yere kopayalama hızıyla yapar arşivi. ondan daha hızlı bir arşivleme yapman mümkün değil.

alternatif olarak 7zip de düşünülebilir, winrar'dan daha performanslıdır. ama öyle çok çok daha hızlı değildir tahminimce.

sakın sıkıştırma o kadar veriyi. sonra rar hata verirse kalırsın ortada. ya da crc hatası.
hadi yaptın diyelim onu açmak kaç saat sürer biliyor musun? kapatmak da öyle.
bence sen pire için yorgan yakarsın eğer verilerini yedeklemezsen. bir de ne yedeklicen bilmiyorum ama eğer bazı formatlar dışında ise (bunu araştır) sıkıştırma oranı %3-4 olacaktır. değmez.

dur yolcu bilmeden sıkıştıracağın o belgeler bir devrin battığı yer olabilir.

hd'leri klonladık.

kıskanıyor olabilir mi?

(bkz: kedinin yavrusunu yemesi)
(bkz: kendi yavrusunu oldurmeye çalışan kedi)
(bkz: yavrusunu yiyen kedi)

bildiğim kadarıyla kediler yaşama şansı düşük olan hasta yavrularını öldürebiliyorlar. burada sizin açınızdan bir dilemma var tabi. doğaya müdahele etmek ya da etmemek.

hemen olumsuz düşünmemek lazım ama... sadece oyun oynuyor da olabilir. gözleyip kendiniz öğreneceksiniz artık.

Birkac nedeni olabilir.

- Hormonal ve genetik nedenlerden dolayi annelik icgudusunde eksiklik olabilir, genc annelerde de bu durum olabiliyor.

- Yavrular dogduktan sonra cok ellenmisse ve genelde farkli kisiler tarafindan ellenmisse, anne bu yavrulari reddedip oldurebilir, kokulari degismis oldugu icin

- Anne az gelismis yavrulari icgudusel olarak oldurur, veya bizim algilayamaycagimiz bir eksikligi de olabilir yavrunun, bu durumda yavru ayri beslenmeli

- Eger yuva rahatsiz ediliyorsa ve guvensiz hissederse, o zaman da yavrularini oldurebilir

Ben hep annelik içgüdüleriyle davranıyordur diye avutuyordum kendimi, daha cok dikkat edelim o zaman davranışlarımıza, gözleyelim anneyi. Cevap yazan herkese teşekkürler.

(bkz: paulownia)

genelde servi dikilir emme...

kesinlikle serviyi öneriyorum.

servi iyi olur. ancak piramidalis denen incelerinden olsun. zaten mezarlık servisi diye anılırlar. duruşuyla falan mezarlık için en uygun olanıdır.

selvi mezarlık ağacı olarak bilinir ama dediğiniz koşullara uyar mı bilemem, sizin koşullara en çok çam uyardı ama o da büyümüyor demişsiniz. çam toprak yapısından çok etkilenir, sanırım sizin topraklar ona pek uymamış.
ama siz bi toprak tahlili yaptırın ve tahlil yaptırdığın tarım il veya ilçe müdürlüğünden tavsiye alın derim.

anlamadığım bir konu ama çınar diyeceğim

servi uygundur dendigi gibi.

porsuk agaci ekenler de var ama biraz yavas buyur.

bunlarin disinda uvez ile disbudak agaci olabilir.

bizim köy de aynı iklim, iğde yetişiyo,hem güzel de kokar. değişik olur.

hepinize önerileriniz için teşekkür ederim. servi deneyeceğim.

abonelik taşınır. o başkasını bulman lazım ama

1- ben sormuştum nakil olur demişlerdi.
2- bilgim yok.

devir olmaz aynı şahsın hattına nakil olur.
yani telefon hatlarının ikiside aynı şahıs adına olması gerekli.
6 ay öncesi yaptım.arada başka bir düzenleme olmadıysa son durum bu şekil.

nakil oluyor aynı haklarla. ben yaptırdım eylülde. ama başkasının adınaysa gidip uğraşacaksın o başkasını bulup yaptırmaya falan. tanıdık biriyse sorun yok ki kampanyaya üye olunduğuna göre tanıdık birisi.

Öğrendim:
1-Kampanya abonelikleri nakil olur.
2-Kampanya abonelikleri devir olmaz.

Teşekkürler.

otobüs firmalarının sitelerinden marmaris otogar şubelerinin numaralarını öğrenip onlara sorabilirsin.

marmaris otogarinin telefonu: (0252) 412 30 37 (tinyurl.com)
bence arayip birinci agizdan ogrenmek daha saglikli olur.

birkaç defa marmaris'ten datça'ya minibüsle gittim ama hepsi gündüz saatlerindeydi ve hareket saatleri; saat başı veya 2 saatte bir oluyordu. gece var mı bilmiyorum ama gittiğim dönemlerde -ki hemen her mevsim gittim- en son sefer akşam saat 6'daydı diye hatırlıyorum. en iyisi marmaris terminaldeki datça kooperatifinden öğrenmek...

pink floyd - marooned.

starsailor - way to fall

pink floyd - dogs

umarım bu şarkıyı hiç dinlememişsindir de, her dinlediğinde beni hatırlarsın.. şu sıralar hayır duası almaya feci ihtiyacım var.

led zeppelin - since i've been loving you

@jirki

animals diyorsun dinlememissindir umarim diyorsun, animals dinlenmez mi bu yasa kadar..
istersen duayi yine de yollarim rahat ol :)

@tepedeki psychedelic adam
zepline gerek yok ömrümü adamlara verdim zati..

devam devam bu arada..

judas priest - angel

o zaman şöyle bişeyler:

the yardirds - mr. zero
david bowie - little bombardier
jefferson airplane - white rabbit
the doors - blue sunday

filan gider böyle. daha yazmıyorum.

pearl jam - black
reamonn - supergirl

Paul Weller - You Do Something To Me
Bush - Inflatable
David Coverdale & Jimmy Page - Take Me For A Little While
Dave Matthews & Santana - Love Of My Life
Journey - Kiss Me Softly
McAuley Schenker Group - Anytime
Robert Cray - Time Makes Two
Whitesnake - Looking For Love

Scorpions - Still Loving You da olmadan olmaz bence :)

deep purple - wasted sunsets :(

(buraya yaklaşık 40 tane şarkı yazdım. yolla tuşuna basmadan içeri gidip seinfeld'i izledim. geldiğimde yollayayım dedim ama log out olmuşum ve hepsi boşa gitti. çok üzgünüm çok. ama arasından en sevdiğimi seçtim işte)

gary moore - parisienne walkways

bunlari toplayip ipodda playlist yapacagim bakalim neler olacak...

buckethead - coma
anathema - make it right

Dire Straits - Brothers in Arms
Nightwish - Sleeping Sun
The Gathering - Marooned
The Gathering - Alone
Razorlight- Wire to Wire

çok random olarak;

camel - mystic queen
the motorhomes - into the night
kwoon - i lived on the moon
fnm - i'm easy (bu cover'dır ama süperdir), take this bottle, helpless
travis - eyes wide open
blur - you're so great

bunlarla alakasız ama şunu da yazayım :

thom yorke - cymbal rush

helloween - a tale that wasn't right

feridun düzağaç - nadas. ya da cumartesi

damien rice ve joseph arthur sevebilirsin.

ellissa - Ayami bik

scorpions - send me an angel
scorpions - still loving you
steelheart - she's gone...

gomplayer deneyin.

Bayaaa eski bilgisayarlar kasabilri normaldir, sizin pc nin konfigürasyonu nedir?

dvd player'ınız yaşlıysa içi kirlenmiş olabilir. fırça gibi ufak tüyleri olan temizleme cd'leri var ama pek işe yaradığını söyleyemem.

ben 9.nesilim ancak oyle bi durum basima gelicek gibi gorunmuyor hic. .)

sözlükteki eski yazarların çok büyük bir çoğunluğu defalarca çaylak olmuş hatta uçmuş sonraki nesillerde geri gelmiştir. özellikle 6. nesillerde en az bir defa çaylak olmamış insan yoktur kanımca. siz buralarda kalın küsüp gitmeyin, olur gider gerisi.

@blackdog

olumlu yorumlar icin tesekkur ederim :) gittigim yok ama hakikaten sabirtasi olmak icin 1.5 sene filan bekledik, tamam ufak bi hatamiz oldu ama sozlukte oyle hatalar yapip caylak olmamis sabirtasilari var, moralimi bozuyor bu 6bin kisi kuyrugu. biride cikip demiyor usta senden yazar olmaz "yankee go home" diye umut fakirin ekmegi hesabi bizimkisi.

@edgenabby:
bana da oyle geliyor =)

kabineden biri bisi der mi acep?

olmadı.

kara merhem diye birşey vardı eczanede satılan o hallediyomuş.

kaç yaşındasınız?

23 ve söyliyimki normalde hiç sivilce sorunum yoktur

bu buluşmada sevgiliniz size 1000 üzerinden puan mı verecek ki bu kadar endişeleniyorsunuz? rahatlayın üzmeyin kendinizi. sivilce iyileşince geçer ama özgüveninizde taşıyabileceğiniz yaralar geçmez.

sevin kendinizi.

sivilce değil akne sanırım o.bekleyin kendi inerse iner.oynamayın.

haydaaa ne alakası var yahu özgüvenle, gayet normal bi istek bence.

cleoksin t filan iyi derler ama ben pek bi hayrını görmedim. rahatsız oluyorsanız fondöten filan bulun konu koşudan, kardeşten filan. :) merhem vs yarına kadar geçirmeyebilir.

cleocin t değil en kralı olsa bir günde indirmez onu.deneyimlerime dayanarak söylüyorum.piyasadaki bir çok akne ilacını kullandım.

limon sürün, kurutur

yahu hakkaten özgüvenle ne alakası var anlamadım arkadaşım ama bunu senin kendinle ilgili özgüven sorunlarına verip diğer arkadaşlarada teşekkürlerimi sunuyorum

diş macununun sivilceleri kuruttuğuna dair bir şeyler okumuştum isterseniz bir deneyin.

özgüvenle alakasını anlamamış olmanızı "de"leri ayrı yazmayışınıza, noktalama işaretlerinden sonra boşluk bırakmayışınıza, özetle ecazet içerisindeki türkçe bilginize bağlıyorum.

ayrıca ben sizin arkadaşınız değilim.

Arkadaş şunu demek istedi sanırım: "uzun zamandır görmediğiniz sevgiliniz çenenizdeki sivilceyi görmeyecektir"

temiz bir bezi sıcak suyla ıslayıp sivilceye bastırın soğuyana kadar. biraz arayla birkaç defa yapın. en azından büyümesini önlüyor bende.

naparsanız yapın o sivilce kırmızılasacaktır ve daha beter bigorunum alacaktır.
ha sevgilinizde sizi sivilcenizle sevsin canım ..coktandur goruşmuyomuşsunuz yani aa bak senin cenende sivilce cıkmış bidaha gorusmeyelimmi diyecek allayiseniz..
ha bide kapatıcı deneyin eger varsa madem fondoten kullanmıyosunuz..

sivilcelerinizden önce size yardımcı olmaya çalışan insanlara karşı olan üslubunuz üzerine çalışın bence. sivilceler bugün durur, yarın geçer.

@blackdog neden saldırma halindesin anlamadım ama peki öyle olsun cevap vererek çirkinleşmek istemiyorum
@44 evet haklısın sanırım öyle demek istedi ama üslubü pek hoş değildi bana göre
@tahsin sütçüoğlu önceden yazdığım mesajı okursan yardım edenlere teşekkür ettiğimi yazdım teşekkür etmek kötü bir üslupsa düzeltebileceğimi pek sanmıyorum

sonuç olarak birşey danıştım yardım edenler oldu ki onlara tekrardan teşekkür ederim.gereksiz tartışmaların olmasınıda istemiyorum daha fazla.sağolun

Amway' in Artistry Blemish Control diye bi ürünü var onu da deneyebilirsiniz. Ben de var bi arkadaşım almış bana ama ben öyle arada tek tük çıkan sivilceleri çok da takmadığımdan pek denemedim...

değiştirirsin bence. değiştirmeliler yani. fatura ve kutu duruyordur umarım.

şurada yazıyor iade koşulları: www.vatanbilgisayar.com

" Değiştirmek istediğiniz ürünün satın alındığı andaki gibi kusursuz, eksiksiz ve orijinal kutusunda kullanılmamış olması gerekmektedir. Ürünün kutusunu açtıysanız; kutuya, ürüne ve aksesuarlara zarar vermeden, hatasız ve eksiksiz olarak getirilmesi ve ürünün kullanılmamış olması durumunda değişim işlemleriniz başlatılabilecektir."

ram abi sonuçta zarar falan vermedim yani.. yalnız bu ram i koydukları siyah plastik kap biraz eğildi sanki ama o başta da eğikti sanki.. bundan kıllık çıkarmazlar herhalde değil mi?

iade ederken dersin işte böyle böyle. tavsiyem şey önce git bir bak (mesafe çok uzun değilse) ürünün ilk hali nasılmış. o hale getir iadeye öyle git. bir de açmadım zaten kuzenim için almıştım o başka bir yerden almış filan dersin. mis=)

@dambil hakikaten mantıklı öyle diyeyim " ihtiyacım yok zaten almış kuzenim hiç açmadan size getirdim ben de.." dersem kabul ederler herhalde.. ama aslında demesem bile almaları gerekmez mi? 15 gün sonucunda hiçbir zarar vermemişim ram e..

gerekir ama riske girmenin luzmü yok=)

bişi demesen bile alırlar, bu senin hakkın. sebep sorduklarında "ööle istedi keyfim" demen yeterli oluyor. sebebe takma yani.

sorgusuz sualsiz iade almak zorundalar kanunen. memnun kalmamış olma yeterli.

herkes sağolsun, götürdüm sorgusuz sualsiz aldılar.. lakin saat geç olduğundan yarın değiştireceklermiş..

"öküz gibi ram yapmışlar girmiyor bile içine" bilgisayarınıza uygun olan ram i aldığınıza emin misiniz? Birbiriyle uyumsuz envayi çeşit ram modeli (SD, DDR, DDRII, DDRIII, SO Dimm, Edo) var piyasada.

www.cizgiport.com
cok onceleri buradan izliyordum ama online gorunmuyor. google search her derde devadir. cok var..

@karaktersiz: oradaki videoların hiçbirisi çalışmıyor.

wtso.net

alluc.org 'a da bir bakılsın.

sidereel a bakabilirsin

mk3 değil de mktrilogy vardı pc versiyonu cillop gibi çalışıyodu xp'de. mk3 ile benzer trilogy de sadece eski karakterler falan var.

@blackdog: o da güzel olur. bi arayayım google da.

Emülatör olarak şimdiye kadar denemediyseniz mame'yi önerebilirim:
mamedev.org

Kendisi bu konuda akla ilk gelen en kapsamlı çalışmadır. En önemli problemi ise her yeni sürümde desteklediği rom tipi değişebiliyor yani bugün çalışır durumda olan oyun bazen sonraki versiyonda çalışmıyor.

mortal kombat 1, 2, 3 ve trilogy emülatörsüz pc versiyonları var, yani pc için de çıktılar.

öncelikle unutmak için kaç saattir veya kaç gündür içmediğiniz gibi bir kayıt tutmaktan vazgeçin. tat alma duyunuz normale dönüyor muhtemelen meyve yiyiniz bol bol.

nicotinell nikotin sakızı kullan. ilk başta çok tiksinti verecek ama o tiksinti sayesinde sigara isteğin azalacak. ayrıca sakızla aldığın niktin de yoksunluğunu az çok giderir. bolca su iç, meyve suyu iç, spor yap, kendini dağa taşa ver.

eroin'i fln bırakmış olmayın siz.!
sanırım sıkı bi tiryakiydiniz. 1.5 senedir sigara içmiyorum, ilk 3 ay baya zor geçmişti. şekerleme, çekirdek, meyve vs. ilk zamanlar için çare olabilir. ama daha sonra onları da bırakmak gerekiyo. 68 kilodan 78'e çıktım 1.5 senede.

rahat olun,kasmayın. çilşek ucuzladı bu ara çilek yiyin, erik yiyin...

nikotin sakızı fln kullanmayın sakın. ben normal sakız kullanmıştım. tat alma duyunuz yerine geldiği için ağzınızdaki o tadı artık almaya başladınız. meraklanmayın zamanla geçecek, hem siz daha dikkat edeceksiniz hem de sigaranın verdiği o kötü tat gidecek. ben kutu paketi olan sakızlardan alıyordum. sigara paketinin yokluğu bile rahatsız ediyordu çünkü, onun yerine sakız paketini koymuş oluyordum. elim gittiği zaman oraya sakız atıveriyordum ağzıma.

en zor kısmı atlatmışsınız, bundan sonrası hep daha kolay olacak ama unutmayın sigarayı bırakmak hiç bitmeyen bir süreç.

(bkz: sigarayı bırakma yolları/@alkolik imam)


Gece 12 itibariyle 9. aya gireceğim :)

Sigarayı bıraktım demekten vazgeçin, "sigara içmiyorum ben" diyin.

patlıcan yiyin. patlıcanda bulunan nikotin sigarayı bırakanlarların derdine çare oluyormuş.

vücudunuz normale dönmeye başladığı için böyle hissetmeniz normal. paniklemeyin.

sigarayı bıraktığınızı oldukça fazla kişiye söylemeye çalışın ki sizin için sözünüzü tutmak daha kolay olsun.

Wireless sifrenizi kirmislardir belki.

Burayi okuyup bilgilenebilirisiniz: bilgisayarsistem.com

ben adsl kullaniyorum. hem siteden bakdigimda internete girmediyim zaman kotam azalmiyor, sifrem kirilsaydi internete girmediyim zaman da kotanin azalmasi gerekirdi, yine de tesekkur ederim, sunu da belirteyim, windows update ve diger updateler kapali.

abi benim boyle bir sorunum olmu$tu zamaninda.
www.eksiduyuru.com

baglantiniz wireless degil de kablolu ise, modem virusu deniliyor bazi forumlarda. ama ben format attim gecti. malesef antivirus programlari care olmadi.

kafadan bi format at, modemi resetleyip şifreni değiştir, olmadı netlimiter kurup bağlantıyı hangi program ne kadar kullanıyor bakabilirsin.

(bkz: samsung e250)

(bkz: motorola v3i)
(bkz: nokia 6300)

ikinci el olmayan demişsiniz, biliyorum. :) yine de affınıza sığınarak işinize yarayabilir düşüncesiyle yazıyorum;
3 aylık faturalı, garantili telefonumu 16 mayısta çıkmak istediğim bisiklet turu için satmam gerek. modeli E50;Siyah renkte, mediamarkt tan alınmış bir telefon. 200 tl uygundur.

Baba kullanacaksa Philips'in Xenium serisini öneririm, hem çok uygunlar hem de haftalarca şarjı gidio. Tam baba telefonu yada ikinci telefon için süper

frontpage iyidir. dis mihraklardan yardim gerekirse mesaj atiniz. zira web tasarim hizmeti vermekteyim.

asp mi?, php mi? ona göre bişeyler diyebiliriz.

bence gel sen cms lere takıl, joomla var drupal var onlarla uğraş hem biraz uğraşırken php öğrenirsin, yani bence tabi, sen paşa gönlün ne isterse onu yaparsın , tavsiye maksadıyla şey ettim.

(bkz: dreamweaver )

(bkz: wordpress)

Namo Web Editor vardı bide.Ona da bi bak istiyorsan..

bulunması zor demişsin ama hepsiburada'da var. acaba bahsettiğin başka bir ürün mü?

ısınan hava yükseldiği için ısıtma alttan soğutma yukardan yapılır.

bizimkinin buzlugu(derin dondurucusu) altta.

genelde üstte oluyor ama alatta olanlar da var.

www.beyazesyam.com

buzdolabının motoru-soğutucusu alttadır(sebzeliğin arkasında), eğer buzluk altında olunca hacmi küçülür diye sanırsam.
japon dinlermi ama, alta da koyar, yana da koyar.

değiştirmeye başladılar onu. yeni çıkan bir kaç modelde buzluklar altta.

buzdolabının altı genelde sepet biçimde olur, zebze meyve istiflemek için.

onun yerine buzluk gelirse bu sefer buzluktan bir şey alırken iki büklüm olmak gerekecek. kışın çok kullanılmıyor eet ama yaz geliyor şimdi buzluk kullanım yüzdesi artacaktır.

bence böyle güzel yani.

statü göstergesi.

herkes sahip değildi ve en görülecek yerde olması gerekiyordu.
buzdolaplarının yakın tarihlere kadar pek çok evde mutfakta değil salonda yer almasının da sebebi bu.

artık çok yaygınlaştı hatta neredeyse hiç buzluksuz, derin dondurucusuz buzdolabı kalmadı.
bu yüzden artık markalar buzluğu aşağıda yani olması gereken yerde yapmaya başladılar.

bosch'un son modellerinden birisini aldık ve derin dondurucusu altta.Motoru aşağıda olduğu için derin dondurucu çekmecelerinden birisi daha küçük o kadar. Ergonomik açıdan daha rahat olduğunu söyleyebilirim. Sebzelikten bir şey almak için eğilmenize gerek kalmıyor.

cevap veriyorum,
ergenlik cağındasın ne bu erkek derdin..okulun yok mu? sana tavsiyem adam akıllı dersine çalış başka konulara odaklan olucağı zaman olur. eminim arkadaşların gelıp anlatıyor, ''şöyle yaptık, şuraya gittik v.s'' sende kıskanıyorsun tabi acele etme geç olsun güç olması daha yaşın 19.
böyle sorular için asıl yer dermatik.net

düzeltme: ''ergenlik çağındasın'' derken ergenlikten çıkamamışsın'ı kast ettim.

neydi o dur bakim... hah. (bkz: montla sıç)

vallahi derdinin caresi nedir bilemeyecegim. ama canini sikma delikli tas yerde kalmaz... ne diye yaziyorum buraya @blackdog a selam ederim. cook uzaklardan o guzel karikaturu hatirlattigi icin. dene bunu bi dert tasa kalmaz. daha universitedesin mis. olmadi al kalpli kupani giy bileksiz coraplarini. gerisi gelir.

normal.

saçma bi durum yok. yaşın endişe yaratmamalı.

amatör bir yazarın bu konu hakkında bir tezi vardır kendisince. Kendi yaşadıklarına dayanır bu tezin dayanakları hatta.

www.yasinbekaroglu.com

(bkz: trol başlığı) hatta çelişki timsali olarak kendimi de dahil ediyorum.

hayatının en güzel zamanları, erkekler tabi ki derdin olcak. hayat böyle güzel. çok da kafaya takma, ilk sene fln olur öyle, zamanla yaşarsın bazı şeyleri..

nazarlık olur bişi olmaz ondan. olur arada öyle.
ayrıca; (bkz: welcome to the real world)

ouv, tanısalım tanıstıralım madem diyecektim ki ankaradaymıssın; [email protected]

hah simdi, mevzuya gelirsek, iyi olmus en az bi kere sktir yemek iyi gelir bunyeye. ilkinden osnrası da muhımdeigldir genelde. isterse adriana lima olsun. illki sancılıdır ama. erkek olarak ilk sktiri cok daha erken yaslarda yedigimiz için(mısal komsunun kızından 12 yasında gibi) arada kaynıyor.

19 yasında askı gec yasamadıgın pek cok sey varken olmayan bi naneye bu kadar takmanın da bi alemı yok. ay asık mıyım nıye olmadım ask neymıs fln bos bu isler.

dogru duzgun biseyler yasamak derken de romantik komedi film klişelerini kafandan sil bi an once.

ha dersine calıs diyenlere de katılmıyorum, gunun tadını cıkar, sonra cok arayacaksın bu diriligini, libidonu vs vs.

karşınızda bir birey olmuş kişi var hala çocuk muamelesi yapmayın arkadaşlar. yaş 19'ken yediğiniz haltları düşünmenizi ve ona göre tavsiye vermenizi öneririm. ben 19 yaşımdayken yediğim boklar izmir körfezini doldurmuştu. arkadaşım, canını sıkma ben 27 yaşında bir erkeğim bundan önce sevdiğim ve aşık olduğumu sandığım insanlar oldu çoğu iyi insanlardı bir kaç çürük yumurta da vardı tabi ki içlerinde. teklif eden de oldu ettiğim de... şunu bil ki ben hayatımın aşkıyla 25 yaşımdayken tanıştım şu anda onunla nişanlıyım ve evleneceğim. yaşın küçük değil ama niye niye allahım niyeeeeee diye arabesk olmayacak kadar da genç. yapman gereken tek şey kendine dikkat etmek ve kötü alışkanlıklar edinmemek. sevgiler.

şöyle bi ürün var:

urun.gittigidiyor.com

bakarsan daha ucuza da bulabilirsin, bence bu fiyat çok. ama yine de daha ucuza geliyor tabi. bununla dvd-yazıcıyı doğrudan usb'ye bağlayıp kullanabilmen lazım.

bu yukarda linki verilenin sadece ide olanı var bende. işinize yararsa hong kongdan getirttiğim fiyata verebilirim. dolar düşükken 17 liraya mâl etmiştim sanırım. izmirdeyim bi de.

2 hafta bekleyecek vaktiniz varsa burayı da tavsiye ederim, ürün aynısı ben de buradan almıştım:

www.dealextreme.com

arabayla 150-180 ile giderken makas atabiliyorsanız kullanmanın her şeyini biliyorsunuz. bana göre bu. ama çok göreceli birşey. en basitinden paralel park da diyebilir birileri.

vites değiştirirken eliniz titremiyo ve helecanlanmıyorsanız
önünüzdeki tomruk yüklü kamyonla ilgili korku hikayeleri üretmiyorsanız
en az 2 hafif maddi zararlı kaza yaptıysanız sizden iyisi yok bas gaza
ha bi de direksiyonu gazı motorun sesini asfaltın pürüzslüğünü hissedip haleluyahyy çekip keyif alabiliyorsanız ermişsinizdir

manuel vitesli arac kullaniyorsaniz oncelikli olarak kalkislar ve duruslar cok cok onemli.
stop ettirmeden kaldirabiliyor musunuz her seferinde araci? ya da ne bileyim yokusta cok zorlaniyor musunuz? panik haldeyken sorun yasiyor musunuz?
bence bunlar cok cok onemli. cunku kalabalik trafikte bunlar cokca basiniza gelir, gelecektir. bu tarz durumlarda dogru sekilde kalkis yapmak her seyden onemli.

daha sonra da durma konusu var. dogru durma tekniklerini(ornegin motor frenini dogru kullanmak) bilmeniz, ABS'nin calisma mantigini ve ne getirisi ne goturusu var ogrenmeniz onemlidir. (bkz: abs/#842300)

aynalari da dogru kullanmak, kor noktalari iyi bilmek onemli. sehir icinde cok fazla manevra yapacaginiz icin aynalari dogru kullanmak hayatidir ornegin.

yani benim aklima ilk gelen seyler bunlar. otomatik vitesli arac kullaniyorsaniz bir nebze rahat olursunuz.

arabayı iyi kullanmak demek hızlı, riskli, heyecanlı kullanmak demek değildir. bunu anlamak bana 6 sene önce yaptığım feci bir kaza sonucunda kendimi ve yanımdaki arkadaşımı yaralamaya (hafif) ve de arabamı hurdaya çıkarmaya maloldu. iyi araba kullanmak güvenli ve %100 konsantrasyonla kullanmak, ne yaptığını bilmek demektir. iğne deliğine park edemeseniz de olur.

150-180 ile giderken makas atıp birçok insanın canına kast eden budalalara kalırsanız hiç öğrenemezsiniz.

heyecan yapmadan, kurallara harfiyen uyarak sürüyosanız sizden kral sürücü yok. sadece kural ne diyorsa heyecanlanmadan onu yapın.

kamyonların yanından geçerken ,gidiş geliş yolda karşıdan büyük bir araç kamyon otobüs vs gelirken heyecan ve panik yapmıyorsanız.
belli bir hızın üzerine çıktığınızda panik ve korku yapmıyorsanız.
yanınızdan hızla geçen araçları farkedip ani direksiyon hareketleri ani tepkiler vermiyorsanız.bi nebze kendinizi geliştirmiş olursunuz.unutmayın siz ne kadar iyi kullanırsanız kullanın etrafınızdakilerden daha çok tehlike gelir

bence nolursa olsun ilk önce,kendinizi manuel vites kullanarak geliştirin.uzun vadede otomatik mi manuel mi kullanıcanıza sonra karar verirsiniz.araba kullanırken en önemli detay bence soğukkanlı olmak.nekadar hızlı gittiğiniz ya da nekadar cok makasa girdiğiniz asla bi kriter olamaz.bunlardan da önemlisi..kendi adımlarınızı hesaplamaktan cok,karsınızdaki sürücülerin manevralarını ve o manevralara karşı sizin hangi manevraları yapacağınızı hesaplamanıztahmin etmeniz gerekiyor(bi kaç saniye içinde,belki daha da kısa sürede)..tabi bunlar zamanla olacak şeyler..

trafik olmayan yerlerde aracınızı daha fazla kullanın. kısa sürelerle trafiğe çıkıp tekrar başladığınız yere dönün. yokuş mu gördünüz dur kalk pratiği yapın. 1.5 arabalık bir park yeri mi buldunuz hemen girmeye çalışın. geri vites olayına çok sıkı çalışın. iyi araba park eden biri hemen hemen herkesin takdirini kazanır ki çevrenizdekiler ne için böyle diyor bilmiyorum da muhtemelen evinizin önünde giriş ve çıkışlarda sorun yaşıyorsunuzdur. 20 senelik ehliyeti olan annemden bile hala bu yüzden puan kırarım. usta bir sürücü evinin önüne park ederken tereddüt etmez.

hergün trafiğe çıkarsanız bikaç ay içinde belli bir seviyeye ulaşırsınız. sonuçta herşey gibi sürücülük de pratik işi. yağmur çamur, gece gündüz demeden çıkacaksınız. mesela ilk olarak hergün kullandığınız güzergahları sabah erken veya gece geç saatlerde arabayla dolaşarak işe başlıyabilirsiniz. böylece ilk önce gereken yolları da öğrenmiş olursunuz. sadece dersle olacak birşey değil . belli bir gelişim süreci gerekiyor. ve diğer arkadaşlara da katılıyorum iyi kullanmak riskli kullanmak değil. bence iyi kullanmak güvenli kullanmaktır.

O askerlik yapılacak.

Uzaya kaçsan bile yaptırılar. Hiç uçarı kaçarı yok. 21 gün de olsa, 15 ay da olsa ya-pa-cak-sınn :)))

Üniversiteyi ne zaman bıraktın, askerlik şubesi bunu biliyor mu, tecilin ne kadar kalmış bunları öğren. Eğer şube okulu bıraktığını bilmiyorsa bunu söyleme sen de.

Tecilin devam ediyorsa sıkıntı yok. Devam etmiyorsa eğer, bitmişse, şubeye giderken vedalaş ailenle. Karga tulumba götürebilirler belki :)

Ama dediğim gibi, ne kadar uğraşırsan uğraş, o askerlik yapılacak. Yaptırırlar. Sonunda yakalanacaksın, bu erkeklerin makus kaderidir.

ya tabii ki yapılacak ama ne zaman?

olay şu ki üniden ilişiğim kesileli daha 2 hafta olmadı. ve internette okul bırakanlar için ilişik kesilmesinden sonra 2 ay içinde ne yapacağını bildirmen gerek diye bir şey okudum. yani benim durumumda yurtdışına gideceğimi bildirmem gerekiyor anladığım kadarıyla, yani kayıt olup oradan alacağım öğrenci belgemle ki dil okulu için bu çok kolay zaten.

üniversite ilişiği keserken şubeye de haber veriyor olması lazım.

benim merak ettiğim okulla ilişiğim kesilir kesilmez adamın elini kolunu bağlıyor mu bunlar.

sanmıyorum okulla ilisigin kesilir kesilmez askerlik subesine bu bilgiyi yollasinlar, zaten sanirim celb donemini de kacirdin. olmadi tekrar oss'ye girecegim farkli bolum okuyacagim falan de sube'de yurtdisi mevzusu hic yapma bence, o zaman bilgi verirler ne kadar vaktin oldugu vs konusunda. kimseyi oyle apar topar almazlar merak etme. illa yurtdisinda dil okulu sana 1 yıl tecil vs kazandırır mı diye bilmek istiyorsan sor tabi subede.

okulla ilişkin kesildiktensonraki eylül-ekim gibi askerler bundan haberdar oluyor.

askerlik şubesine durumunu sorabilirsin telefondan, hiçbir açıklama yapmana gerek yok, kütük neredeyse oranın askerlik şubsini ara ve şu an durum nedir öğren.

dil okulu tecilinden eminmisiniz ? böyle bir şey pek mümkün değil gibi geldi bana, çünkü yök tarafından tanınan bir üniversiteye kaydın olacak, o ülkede konsolosluktna öürenci dosyası açtırcan ve tecilini ateşelik yapacak diye biliyorm, bizim zamanda öyleydi.

ayrıca askerlik sorununla ilgili, mesela ekimde askerlik şuben üniversiteden ilişkinin kesildiğini öğrendi, şubat 21e kadar bir sorun olmaz, sonrasında ise bakaya olursun, gbt'den aranmak içinde 1-2 ay zaman alıyor, yani üniversite kabul ve vize gibi prosüdürleri halledecek zamanın kalabilir.

bazı üniversiteler okulla ilişkini kestiğin anda askerlik şubene bunu bildiren bir ileti yolluyorlar. bazıları da eylülden eylüle...

muhtemelen benim ilişik kesilir kesilmez bildirilmiştir. öğrenci işleri böyle bir şeyden bahsetmişti çünkü.

şimdi sen bilgi almak için direk şubeni arıyorsun, herşeyi açık açık soruyorsun, onlar da cevaplıyor. için rahatlıyor.

sonra ertesi gün kapımda 2 jandarmayla uyanıyorum ve olaylar gelişiyor =D

yarın arayacağım bakalım..

Kaçamayacaksın askerlikten. Şikayet edecem seni :p

vallah gerekli cevaplar verilmiş ama sana gayet samimi bir tecrübemi anlatmak istiyorum:

askerlik kaçarak değil, yaparak bitiyor.

bunun dışında sözlükten sangria'ya mesaj atıp öğrenebilirsin ayrıntıları. kısa bir dönem de olsa askerlik şube başkanlığı yapmışlığı var.

Sangria aldırmasın arkadaşı içeri:p

okuldan sonra zaten once yoklamaya cagriliyorsun, eger yoklamaya gitmezsen yoklama kacagi olursun, asker kacagi degil. bu surede de gerekli belgeleri yollarsan tecil ederler askerligini. kaldi ki yoklamani yaptirdigin tarihten 1 yil sonrasina verirler celp tarihini. gene bu surede de tecil ettirebiliyorsun.

yoklama kacagiyken herhangi bir cevirmede yakalanirsan sadece en kisa zamanda subene gitmeni soylerler, arada da evine yolamanizi yaptirin diye kagit gelir baska bir sey olmaz...

(bkz: total commander)
örnek olarak c>temp'in içine a1 a2 a3 diye 3 klasör açtım içlerine de a1.txt, a2.txt, a3.txt isimli 3 dosya oluşturdum.
ana klasörün içinde iken commands> branch wiev(with subdirs)'i tıklarsak dizinin içindeki bütün dosyaları -alt dizinlerin içindekileri de- liste halinde görebiliriz. sonra da tümünü seçip başka bir klasöre kopyalabiliriz.
img144.imageshack.us
img144.imageshack.us
-----------------------------------------------------

edit: evet, yanlış anlamışım özür.ama cevap gene de total commander.

www.ghisler.ch
linkteki 4. post, yani petermad nickli kullanıcının yazdığı yöntem işe yarıyor. denedim çalıştı. ------denemeden önce yedek alınız----
hatta kopyalayım buraya:

2kokko
I have a solution for you:

First you download and install Ghislers packer plugin makebat.wcx from ghisler.fileburst.com

Then - if you got the space - you make a copy of the whole dir structure you want to alter - just as a precaution.

Then you do the following:

start TC with Full View in both panels. Open the first level of your dir in both panels - that means you should see all the dirs marked with a red dot in img.photobucket.com

Mark all those dirs. Press Alt+F5.

Make sure that "Recursively pack subdirectories" is checked.

Click in the radiobutton just above "*needs external packer",

Choose "bat" in the dropdown list (see: www.madsen.homepage.dk )

Write bat:3.bat in the file field.
Click OK and write: RD %D
Click OK

Mark all the dirs again (use Num+/)
Press Alt+F5
Write bat:2.bat in the file field
Click OK and write: DEL %N
Click OK

Mark all the dirs again (use Num+/)
Press Alt+F5
Write bat:1.bat in the file field
Click OK and write: COPY %N %D..
Notice the two periods after %D
Click OK

Now execute the three bat files in the sequence 1.bat, 2. bat and last 3.bat

1.bat copies all the files in the deepest dirs one dir up.
2.bat deletes alle the files in the deepest dirs.
3.bat removes all the deepest dirs.

After you have run 1.bat you should check to see if the files really are copied one dir up, before you execute 2.bat and 3.bat

arkadaş sanırım sadece dosyaları bir level yukarıya taşımak istiyor. hepsini toptan bir klasöre almak için *.* search yapması yeterli zaten.

o iş olsa olsa batch file ile olur ama gereken parametreleri bilmek lazım. batch file move files diye bir arat bakalım google'dan.

biostan açın o halde. bios kapalıysa zaten başka bir yolla kurmak çok zor.

adamlar yapmış bak istersen:
www.tek-tips.com

harddiski laptoptan söküp başka bir laptop ya da desktop'a bağlayıp kurabilirsiniz. desktop için 2.5-3.5 çevirici gerekir.

göte girebilecek entriler girip silmeniz birilerinin dikkatini çekmiştir belki?

evet, daha tecrübeli veya yetkili olanlar bi cevap vericktir ama duyurudan okuduğum bildiğim kadarıyla ispiyonlandıktan sonra silinen veya değiştirilen entryler yazarın tarihçesine not olarak düşülüyo.

zaten ispiyonların geri dönüşü çok uzun zaman alabiliyo. isteyen istediğine küfür edip, 1-2 saat sonra silerse ne hale gelir sözlük. hem modlar tetikte bekleyemiyolar öyle saatlerce.

verdiğim örnek olma ihtimali olan uç bi örnek ama gayet mümkün birşey. yanlış anlama, seni biliyorum, iyi yazıyodun, yazık olmuş, umarım dönersin en kısa zamanda.

son entryin de bakınız fasilitesiyle diyalog şeklinde. bu bardağı taşırmış olabilir veya burdan yola çıkıp demin bahsettiğimiz mevzuya varılmış olabilir senin geçmişine bakılıp da.

hocam öncelikle dönmem için yaptığınız dilekleriniz için sağolun. önümde 17 bin kişi var. bir 3 ay dönemem herhalde. ya dediğiniz gibi bkz'den çaylak edilmiş olsam ilgili entry silinmiş olurdu. silinen entry'de yok. ispiyonlanma konusunda haklısınız, ispiyonun geri dönüşü uzun zaman alıyor. herkes birbirine küfredebilir. ama benim göte girme ihtimali olan entrylerimde bile tam göte girme ihtimali yok. bir tek göte girmesinden silinen entry im var o entryde de vakit gazetesi hakkında 'kağıt kalitesi güzel.ben bunu tuvalet kağıdı olarak kullanıyorum' demişim ve o entry silinmiş. buraya bu entryi yazabiliyorum çünkü aynı başlık altında hala vakit gazetesinin tuvalet kağıdı olarak itham eden entryler var. ben ise törpülerek sadece kağıt kalitesi güzel diye tuvalet kağıdı olarak kullanılmasını kastetmişim.(ticari itbari zedelenebilir diye silinmiş bu entry) sözün özü göte girme ihitmali olan entrylerde de böyle törpüleme yapıyorum. en son ispiyonlandığım entryde de tahmin ediyorum; phileas otobüslerinin kaldırılması üzerine bu otobüslerin kadirsever kişilerin biryerlerine monte edilmesi lazım demişim. insanlara otobüs monte etmek herhalde hukuksal açıdan sakıncalı. nereye monte edilmeli organ ismide vermemişim ki. belki o otobüslerin kadirseverlere montelenip çöpe atılmasını savunuyorum.(etiket hesabı) bunda göte girecek ne durum var ki. ben yinede moderasyona iş bırakmadan sildim bu entryi. çoğu entryimde de götü giren kısımlar bu türden şeyler. neyse çaylak olduk. en az bir 3 ay görüşmemek üzere :)

"otobüslerin kadirsever kişilerin biryerlerine monte edilmesi lazım demişim. insanlara otobüs monte etmek herhalde hukuksal açıdan sakıncalı. nereye monte edilmeli organ ismide vermemişim ki."

ekşi sözlük'ün gg konusunda hassas olduğunu biliyorsunuz, bu tür bir söylem de bu kapsamda gayet gg olur. gg entry'ler yazıp silmeniz çaylak olmanıza engel değil, çünkü belki moderatör çoktan o entry ile karşılaşmış ve preator'a yollamıştır. preator da inceleyip kararını verecektir. dolayısıyla siz tam bu esnada entry'i silmiş olsanız bile çaylak olmaktan kurtulamamışsınızdır.

bi de tabii üstüne bkz fasiliteleriyle diyalog var. o da tuz biber olmuştur.

bu tür teknik bi konuya uzmanları varken 3. cevabım olucak kusura bakılmasın ama bi sabırtaşı çaylak haykırmadan ben söyliyeyim istiyorum: 3 ay ne lan 3 ay ne! ayda 10 sıra ilerliyo lan o liste!

evet durum ne yazık ki böyle, umarım sabırtaşı çaylaklar için birşeyler düşünüyolardır. kötü bi durum çünkü.

3 ayda dönmeni ummak çok iyimser olur.

su soyleyeceklerimin hepsi farazidir, once bunu ifade edeyim:
aslinda daha 100 entry falan girmissiniz ama neredeyse hep tartismalarla alakali entryler yazmissiniz, bkz fasilitesi ile diyalog, bi de gote girebilir entry yazdiysaniz bunu silseniz bile dikkat cekmis olabilir. sozlukte sizden daha sert uslup kullanan ve bir ton tartismaya giren yazarlar var ama onlar bilmem kac yildir sozlukte olduklarindan ve biraz ne oldugu belli insanlar olduklarindan bu tartismac entryleri sorun yaratmazken(ki son ornekte goruldugu uzere yaratabiliyor da), siz cok yeni oldugunuz icin "potansiyel trol" olarak gorulmus ve bu sebepten daha sert muamele gormus olabilirsiniz. bence yeni yazar olarak ilk 50- 100 entrynizin daha temiz olmasina dikkat ederseniz silinen entrylerinize ragmen ilerde caylak olma ve ucurulma ihtimalinizi azaltabilirsiniz. tabii bu muhtemelen sart degildir ama gereksiz bir onlem de olmasa gerek. en azindan sunu soyleyeyim sizinle benzer tarzda yazan arkadaslar basit bi nedenden de olsa entryleri silindikten sonra bi kac ay caylak olarak bekletilip sonra ucurulmuslardi. o bakimdan yeni yazarlarin sozlukten ucurulmaktan korkup bir sure etliye sutluye bulasmayan kitap, muzik, film, gezilen yer, gidilen okul, yasanilan yer, ugrasilan alanla ilgili konularda bilgi iceren entryler girmelerinin sozluk omurlerini uzatabilecegini dusunuyorum. ne bileyim, bence tartisma konularindaki uslup, dahi anlamindaki de'lerin ayrilmasi, turkceyi dogru kullanmak, imlaya dikkat bile -en azindan yeni yazarlar acisindan- onemli olabilir.
bunlar olmazsa olmaz seyler degillerdir ama dikkat edilmesinin faydasi vardir muhtemelen, okuyorlar cunku entrylerinizi... siz nasil entrylerden yazarlara asina oluyosaniz onlar da oluyorlardir diye tahmin ediyorum. bilemiyorum cok mu tirsak geldi yazdiklarim ama bunlari sadece ben de soylemiyorum, kendileri de yeri gelince uyariyorlar.
sonuc olarak her ne sebepten caylak olduysaniz, yeni yazarlarin hatalari kolay kabul edilmiyor, muhtemelen bir dahaki hatanizda diger 50-60 entrynize de bir goz atip ne yapacaklarina karar verecekler, o sebepten dondugunuzde daha dikkatli olmanizi oneririm. valla bakin yabana da atmayin bunlari, benim "dikkat et" dedigim arkadaslar uctular bir bir... bence mesele sadece hatali entry girmeleri degildi, arkadaslarin diger entryleri legal olsa da kendilerini sozlukte tutmaya yetmedi(muhtemelen).

sozluk yetkilisi falan olmadigim icin de su dediklerimin hic bir degeri yoktur, bunu tekrar belirteyim. belki sozluk yazarligina fazlasiyla deger verdim ve muhtemelen su anda da veriyorum, 3-4 sene gecmis hala sozluge her login olusumda tema degisene kadar "uctum mu" diye bi endise duydugum oluyor. ilan-i ask gibi oldu lan...

caylaklik suresi isleri su an nasi donuyo bilmiyorum, 2-3 kez caylak oldum da oyle uzun surmedi hicbiri, sadece gote girebilirde en az 1 hafta bekledigimi hatirliyorum. siz de 10 entrynizi yazin bekleyin artik.

entry'nizi sildiğinizde tamamen yok etmiyorsunuz. daha önce de yazmıştım bunu. entry'nin silinmeden önceki hali, editlendiyse kaç defa editlernirse editlensin her hali moderatörler tarafından görülebilir. 7 defa ispiyonlandıysanız ve her defasında riskli entry'lerinizi sildiyseniz bu bir moderatörün dikkatini çekmiş olabilir.

arkadaşlar cevaplarınız için teşekkürler. uzun zaman çaylak bekleyecem anlaşıldı. kedifelix daha 50 entry girmiştim. sildiğim entry sayısıs ise 150. hepsi sözlük kurallarına uyumsuz diye de silmedim. bazılarını beğenmediğim için kendim sildim. (günde 1000 çaylağın entrysini okusalar 17. günün sonunda yazarım. olacak inşaallah olacak.)

hata mı veriyor yoksa bir şey demeden mi çıkartıyor_?

sadece alt yazıyı çıkartıyor. sonra da ya avi dosyası yok dyor ya da çıkartmak için bir önceki klasörden başlamalısınız diyor ama bir önceki klasör diye bir şey yok zaten.
avi dosyası da içinde.

o dosyanın linki var mı? indirip baksak.

özelden yolladım linki

"bozuk dosyaları koru" seçeneğini deneyin.

dus al, kurulanmadan bi salondan bi arka balkondan cam ac. ciplak bekle. tamamdir. bunlari yaparken o gun pek adam gibi yemek yememis olmak arti puan.

bence bi psikiyatra falan görün.. insan niye hasta olmak ister ki azizim??

hasta numarası yap bünyeyi boşa harab etme.

grip aşısı ol.

Hasta olan biriyle sevis. Tobe tobe, kendine gel yahu...

Yakınlarınızda çok kalabalık bir iş/alışveriş merkezi bulun, en kalabalık asansörünün butonunu yalayın. Daha hızlı hiçbir şekilde hastalanamazsınız. Ama gribin yanında aids'di kırım kongoydu topluca kapabilirsiniz.

istanbuldaysan beşiktaş'ta otobüs duraklarının yanındaki çeşmenin altına kafayı koy bi güzel ıslat, sonra da kadıköy vapuruna bin, dışarıda otur.

bu bahsedilen bütün öneriler menenjit, zature vs. gibi ciddi hastalıklara yol açabilir. o "bi sebep"ten dolayı böyle işlere kalkışma derim. yoksa nalları diker, yaptığın işte hakı bokunu karşılamaz afedersin.

immün sistemi baskılayan ilaçlar kullanın. Bağışıklık sistemini iflas ettirin. Sonra görürsünüz domuz gibi bünyeyi. Gripten taraf değiştirmeyin de...

çok yor kendini, bi iki gun uykusuz kal, bi aksam da yatarken pencereyi ac, ustunu de ortme, yine az uyu, salgin da varsa garanti hasta olursun.

şu anda acayip nezleyim, dişiyseniz 1 kere öpebilirim. bulaştı bulaştı bulaşmadı düşünürüz bir şeyler.

sergei eisenstein'ın filmlerine bir gözat bakalım.

(bkz: danton)

(bkz: april captains)

frida da oyle sahneler vardı galiba.

germinal

Ekim, Grev, Potemkin Zırhlısı, Sıradan Faşizm,

z
bir costa gavraz filmi olup 2 oskarlıdır. film daha başlarken çalan şarkı bile (bkz: hoşçakalın dostlarım) adamı fena gaza getirir, uçurur. fimin adı "z", sadece z

klip var bende de! kenny arkana yazsan youytube a "halkın nefreti" türkçesi olan fransızcasını unuttuğum bir klip var.

Bir de küreselleşme karşıtlarını ve seattle protestolarını anlatan bir film geçenlerde vizyonda idi sanırım. battle of seattle mıydı ne idi öyle bişi...

Bir archieve.org a bak istersen..

konuyla ilgili iki favorim var: (bkz: land and freedom) ve (bkz: reds)

yıkada ye

başka bir yiyecek yok mu? önemli olan küf tadını bastırmaktansa, küflü bir şeyi yememek olmasın sakın.

kanser? (allah korusun) fakat (bkz: aflatoksin)

ben dün akşam yedim aynısını, gayet iyiyim. gaz yapıyo olabilir belki :)

T ve P serisi Intel işlemciler mobil (laptop) işlemciler olmakla birlikte aralarındaki kesin farkı bilmiyorum. Tüm işlemcilerin benchmark değerlerini (ne kadar iyi olduklarını) www.cpubenchmark.net buradan görebilirsin. Ayrıca tüm değil ama popüler işlemcilerin ne kadar iyi olduklarına da aylık CHIP dergisinden bakabilirsin.

www.intel.com

wiki.answers.com

flashblock eklentisi o kadar işe yarıyorki...

flash uninstaller ile komple kaldırıp tekrar flash 10 kurun.

(bkz: shure sm58) fakat 50tl demişsin. 50 tl'ye düzgün bir mikrofon bulmak zor. mydukkan'dan carol'ın ucuz modellerine bir bak istersen.

kediler evcimendir. durup dururken kaybolup aylar sonra dönmeleri pek olası değildir. birileri kedinizi alıp bir yerlerde alıkoymuş ya da uzaklara bırakmışsa belki maksimum bir ay sonra karşınıza çıkabilirdi (geçmişte bununla ilgili müthiş hikayeler dinledim). fakat sizin durumunuzda, dokuz ay bana çok fazla göründü. o kadar sürede çoktan başka bir ortama ayak uydurup yerleşmiş olması gerekir gibi geliyor bana.

geri döner. arkadaşımın kediside öyle geri döndü.
çok daha büyük kısmını bilemiyeceğim ama bakımsız olması normal.

yıllar sonra bile dönebileceğine dair onlarca yaşanmış olay var.

aylar sonra dönmek kedi için inanılmaz olağan bişey. kesinlikle mümkündür. ama 1 yaşında kedi zaten yetişkindir. 1 yaşından sonra, hele de sokaklarda yaşayıp çöpten beslenerek aşırı irileşmesi biraz düşük ihtimal sanki. tabi o süre zarfında birileri onu beslemişse belki çok kilo almış olabilir.

lightclub.info

indiremediysen maille gönderebilirim.

İndirip izleyebildim şükür.
Teşekkür ederim.

www.vatanbilgisayar.com
Özellikler
CPU Teknolojisi Intel® Core™ 2 Duo
CPU Ailesi Intel® Centrino®2 Islemci
CPU Numarası P8700
CPU Hızı 2,53 GHz
CPU Bus Hızı 1066 Mhz
CPU Ön Bellek 3MB
RAM Kapasitesi 4096MB
RAM Tipi DDR3
HD Kapasite 500 Gb
VGA RAM 512 Mb
VGA Chipset Markası NVIDIA
VGA Chipset Modeli Geforce 9600
Ekran Boyu(inch) 15.4 " BRILLIANT VIEW
Monitör Tipi WXGA
Maksimum Çözünürlük 1280*800
Optik Sürücü DVD±RW Double Layer
Mobil Özellikler BlueTooth, Kamera, Kart Okuyucu, Wireless
İşletim Sistemi Win Vista Premium Tr 64 BIT
Ağırlık (Kg) 3 KG

www.hepsiburada.com

ben de epeydir notebookları araştırıyorum. bir defa senin ödemeyi planladığın miktar notebook almak için çok düşük. piyasada 1000 küsüre satılan düzineyle makine olsa da uzun vadede memnun edebilecek makineler yine en azından bir 1800ytl düzeyine çıkıyor.

incelersen eğer acer'ın diğer büyük markalara göre daha uygun fiyatlı olduğunu göreceksin. acer uygun fiyatlı bir makine almak istndiğinde düşünülebilir. fakat benim naçizane fikrimce acer'ın notebook'ları malzeme kalitesi olarak çok kötü. arkadaşımın ofisinde iki adet acer vardı, ikisinde de envayi çeşit sorun var. usb portları bozuldu, volume düğmesi çalışmıyor, dvd'si okumuyor vb.

uzatmadan şöyle bitireyim. uygun fiyatlı bir notebook alacaksan özelliklerden çok markasına bakmanı tavsiye ederim. 0.2ghz'lik fark ya da sonradan eklenebilecek 1gb ram, 50gb disk alanı vb için daha kalitesiz bir alet almak mantıklı değil.

1300ytl'ye bir notebook alacak olsam şunu alırdım ben. dell, dell'dir neticede:
www.vatanbilgisayar.com

maalesef 1300liraya 8600gt ve üzeri!!! bi laptop yok. net booklar bile artık nerdeyse 1000lira ortalamayla satılırken, bence az biraz daha para biriktirin.

www.hepsiburada.com
www.hepsiburada.com

Lenovo IdeaPad Y530 modelini (2GHz) kampanyalarda 1300 liraya bulmak mümkün. Bimeksten bu fiyata almıştık bir tanıdığımıza. Ekran kartı da 9600GS. Fiyatına göre özellikleri çok sağlam.

amerika değil de geçen sene cidde'den aldığımız marlboro light'ların filtreleri beyazdı. belki alakalıdır.

mentollü olanlarının da beyaz olması gerek.

Arap Emirliklerindeki light olanlar da beyaz filtreli.

Ülkeye göre görüntü farklılıkları olabiliyor. Tadlarında bile farklılıklar oluyor ülkeye göre.

@girisimci ruh. evet. cidde'den aldıklarımız saman gibiydi misal.

webdings'deki megafon değil mi o?

unchained melody olabilir belki.

sanırsam cadillac records'da çalan şarkılardan biriydi. yine beyonce söylüyordu, stüdyoda.
edit: buldum: etta james - at last
bu da videosu: www.youtube.com

%70 alkollü xenta absenta'yı envayi çeşit yöntemle denedim. en iyisi shot şeklinde absinth hemen ardından bol miktarda su. şeker eriterek içmek işin birazcık şovu, şeker etkisini arttırır bu meretin ama sek olarak da bi etki yetersizliği yaşayacağını sanmıyorum. 5 bira ile akırkeyf olan ben iki shot absinthle tüy gibi oluyorsam gerisini sen düşün artık.

absinthe sek de icilir, tadi fena degil biraz anason kokuyor sadece. $ekerle icmek daha cabuk kana kari$masini saglayacaktir, o da tavsiye edilir. ayrica youtube'ta falan $ekeri nasil yakman gerektigi hakkinda falan da videolar var. kendine ozel ka$igi vs. oldugu icin eldeki imkanlarla bunu yapabilirsin (biz catal kullanmi$tik). buzlu suya da kari$tirilabilir 1/4 su 3/4 absinthe oraninda olmasi idealdir (tecrube olarak biliyorum, akademik bilgim yoktur)

metaxa'ya gelirsek hocam sen onu cumartesi gunu getir zirveye her turlu tuketirim ben onu (: $aka bir yana, kanyak oldugundan mutevellit yillansa da bir zarari dokunmaz bunyeye. rahatlikla icebilirsin (yine suyla kari$tirmakta fayda var biraz hafifletmek icin)

absent konusunda ne kadar kisa surede kafa olmak istedigine bagli. diyorsan ki "ben bir bardak iciyim,aciliyim" o zaman sana sekerle karistirip sadece 1 defa shot yapmani tavsiye ederim zira ilk 15 dakika "bu mu?" diyebilirsin annncakk sakin buna aldanma 16. dakikadan itibaren gorusuruz :)

dikkatinizi cekti mi bilmiyorum ama;

Seagate'in cache'i 32mb ve ve garantisi 5 yil.
WD'nin cache'i 16mb, garantisi 2 yil.

selam
açıkçası ses sorununda çok rahatsızlık yaşayacağına inanmıyorum, performanstı dayanıklılıktı bunlar kullanıcı hatası olmadan garanti süresi sınırlarına göre irdelenmesi gerekir bence.

5 yıl garanti çok şık duruyor. ben olsam seagate alırdım.

(bkz: seagate)

iyidir, iyi..

then, seagate it is. tnx to all.

wdc her zaman daha uzun omurludur. ama seagate kotudur anlaminda degil bu

seagate bende mevcut. ve neredeyse hiç sesi yok. belirli bir süre kullanılmazsa uykuya geçiyor. uyanırken ufak bir tık sesi çıkıyor o kadar.

almışken 1,5 TB lik alın.
tabiki seagate.

bu civarda (max 300L) civarında başka önerisi olan var mı acaba? (en az 1tb) ben en iyi seçenek olarak bu ikisini görüyorum. (bunlardan da seagate i alacagım gibi) başka bir ürün tavsiyesi olan var mı acaba? Alayım mı yoksa bunu?

hem seagate freeagent hem de western mybook kullandım, ikisi de iş görüyor. ama şimdiki aklım olsa 250-320-500gb'lık 2.5 modellerden alırım. neden derseniz, 1tb'lik 7200rpm diskler hem çok yer kaplıyor hem ekstra güce ihtiyaç duyuyor hem de ısınıyor, gürültü yapıyor haliyle "taşınabilir"likten çıkıyor.

gb fiyatı olarak iki katına da gelse şöyle bir ürün çok daha cazip görünüyor bana:
www.hepsiburada.com

tercih sizin tabiki de.

blackdog, 3,5" bir external disk'i "tasinabilir" diyerek satmiyorlar ki zaten?
masana koyuyorsun bitiyor. 2,5" olanlari gezgin olabiiyor.

zakk taşınabilir diyerek satıyorlar. en azından hepsiburada öyle yapıyor.

www.hepsiburada.com

programa bağlı aslında, 3 boyutlu çizim varsa iyi bir ekran kartı lazım. onun dışında işlemci de güçlü olmalı tabi.

hd3650 gibi bir ekran karti kafi gelir mi bu is icin? islemcinin cok sorun yaratacagini zannetmiyorum gayet guzel bir islemci aslen 5200/5300. sayet ekran karti harici olarak 3650 gibi bir sey alinirsa anakart ne olmali?

gigabyte'in onboard ekran karti x4500, x4500HD olsaydi guzeldi de x4500 vista bile desteklemiyormus, oyle okudum, daha duzgun bir on board karti bir sistem yeterli, ben islemciyi Pentium serisi almazdim, core2duo alirdim, daha uzun seneler dayanir bilgisayar.

Intel CPU E7400 2.8 GHz 1066MHz 3MB Core2Duo
Gigabyte EP43-S3L 1600 FSB/DDR2 1200 S+GL+16X 775p
OCZ Platinum XTC 2 GB 800 MHz DDR2 RAM CL5
Sapphire HD4670 512 MB 128Bit GDDR3 16X
Samsung 320 GB 7200 RPM 16MB SATA2

bu haliyle kdv dahil 480$ civarina cikiyor. bunda herhangi bir degisiklik ongorulebilir mi?

işlemciyi en azından bir q6600 ya da en iyisi bir q9550 yapmanızda fayda var.

blackdog'a katilmiyorum, ofiste muhendislik programlari ise %99 quad core ihtiyaci olmayacaktir, gereksiz masraf olur.
Ekran karti ATI veya NVidia oldugu surecte olabildigince ucuz bir sey olmasi yeterli olacaktir.
Rami'i 800Myhz yerine eger fiyati uygunsa 1066 Mhz alin, bir de gigabyte'in sitesinden anakarta uygun ram listesini bulup o listeden bir ram alirsaniz daha iyi olur.

hepsiburada'da 2200 lira civarında toshiba'nın amd işlemcili 17" ekranlı bir modeli vardı. tam size göre kanımca.

2200 ytlye samsungun 15.4" üstün bir cihazı var.

artı olarak 17" notebook degil bildiğiniz masaüstüdür