%28,57

alttan yüzde 40
üstten yüzde 28

kanka 100 liran vardı satıştan sonra 140 liran oldu. artış 40%

%40

kar marjı %28,57
kar oranı %40

Maliyet Tutarı: 100.00
Gelir Tutarı: 140.00
Brüt Kâr Tutarı: 40.00
Kâr Oranı: %40 (Brüt kârın maliyet tutarına göre yüzde oranı)
Kâr Marjı: %28.571428571429 (Brüt kârın gelir tutarına göre yüzde oranı)

biz yazıyoruz. bir devlet kurumu için yazıldı, özele entegrasyon çalışmalarımız devam ediyor.

piyasa genelde sap'ye geçiş içerisinde.

biz butik bir yazılım kullanıyoruz, kendimiz geliştiriyoruz. yıllık (yamulmuyorsam) 150 mil tl. civarında bir hacim var ve tekstil sektöründe faaliyetteyiz.

piyasada ise sap, axapta, oracle, ifs gibi yabancı menşeili yazılımların yanı sıra logo, netsis gibi yerli firmalarında erp yazılımları da önemli ölçüde kullanılıyor sanıyorum.

edit: solemio'nun uyarısıyla yanlış anlaşılmalara mahal verebilecek olan kısımları düzelttim.

ben okurken öyleydi. 2005 falan, hep a işaretler çıkardım

bildiğin soruları yapıyosun boş kalanları şıkları dörtleyecek şekilde sallıyorsun. ben yapmış iyi puanlar almıştım. öyle bence. kanıtlarım yok ama.

evet :D matematikte ve ingilizcede birer soruyu çözemeyince sayıp eksik kalan şıkkı işaretlemiştim. %100 tuttu.

ben de bildiklerini işaretle, kalanları eksik olanlar nispetinde makul mantıklı salla yöntemi ile doğru dürüst çalışmadan bitirdim aöf'ü.

bitmesi lazım normalde ama şeyapamadım şimdi

Biter.

biter tabi bugün cuma en sevdiğim gün yuppii

bazen bana da bu his çöker. özellikle bol toplantılı yurtdışı seyahatlerinin sabahında.

ve hep kendime şu soruyu sorarım, şimdi de sana soruyorum:

hangi gün bitmedi?

off aksam olsa da gitsek

biter biter ne günler bitmedi ki:)

hep beraber akşamı da ederiz merak etme.

Bugün bitmeyebilir ya. Bana kalsa 7-8 saattir çalışıyorum ama saat hala 10. Hafta 20 gün sürmüş gibi geliyor. Bitesi yok.

Ben internette zaman olduruyorum, cok cabuk geciyor. Bugun de oyle olacak:)

Olur yahu, olmaz mı!:)
Benim de toplantım var saat 15:00 gibi. Ama bugün psikolojik olarak önümüzdeki 2+3=5 günlük tatile odaklıyız ve gardımızın düşük olması bu sebeple.
Ben akşam oldu ve çıkıyoruz diye bakıyorum ve rutin işlerimi rayına soktum bile.

bugün bitmicek galiba. 8.30da mesaim başladı 5 tane yazı yazdım sayfalarca, imzaya götürürken eh dedim öğlen gelmiştir herhalde baktım daha 10.22 :/

Her gün biter hatta bu günleri ararsınız bile anın tadını çıkarmaya çalışın çünkü her an değerlidir en sonunda ölecek varlıklar için...

üst biter

Bitecekmis... kesin bilgi yayalim.

@loveinaflipbook oldu bile. 2 saat var ama benim için oldu. 15:00 toplantısı bitti. Tatil başladı.
Raad ol yani! :)

benim de son yarım saatim ama hala o havaya giremedim bi türlü :( sanki gün ortasıymışım gibi geliyor...

neyse bu da iyi bişey sanırım, cuma'yı perşembe sanmak gibi; farkında olmadan bitecek demek :D

16:20'de çıkabilmek için izin kopardım (allahım nelerle mutlu oluyorum), şimdi bir kıpırdanma oldu işte :))

Son birkaç dakika ve sonrası
www.imgion.com
www.somegif.com

bitti bitti.

Ciktim, servisteyim, ama o son kipirdanmayla kaldim. hayirdir isallah, basima bisey mi gelecek ne :/

Neyse, cok sorgulamamam gerek sanirsam, tatil basladi en azindan :)

Tisikkir ederim hepinize sipirminler ve sipirwiminler!

Aykut Kocaman dönemindeki herhangi maçı gözümün önüne getiriyorum. Örneğin bate borisov maçı. Avrupa maçı olmasına rağmen izlerken uyumuştum

@rapon daha unisex bir şeyler var mı? :p

Butun vucudumu serbest birakiyorum, siktigim kaslarimi gevsetiyorum. Rahat ol kontrol sende diyorum kendime, zaten otomatikman gevsiyorum.
Birde derin nefes

ben bir iş görüşmesinde çok heyecan yapmıştım. görüşmeyi yapan kişiye esprili bişey söylemiştim, gülmüştük. sonra o da fazla germedi beni, sempatik geldi bu durum ona. sırıtık bir şekilde yaptık görüşmeyi :))
yani zorlandığın zaman eğlenceye vuracaksın olayı, o zaman daha rahat.

yeterli vakit ve imkan varsa başlıyorum fibonacci serisini saymaya 0 1 1 2 3 5 8 diye diye 16. 17. sayıdan sonra zaten sakinleşmeye başlamış oluyorum hesap yapmaktan.

böyle bir vakit ve imkan yoksa, su içmek de iyi bir yöntem olabiliyor. şimdi tam detayını hatırlayamıyorum ama sanırım su içerken vücut sen farkında olmadan bütün ilgisini içme eylemine veriyormuş. hani böyle fenalaşana falan da hemen su içirirler ya o hesap. o sırada beyin ya da vücut artık her ne sikimse diğer şeyler üzerindeki ilgisini kaybedip sıvıya konsantre oluyormuş.

hiç olmadı marx'ı alaturka tuvalete sıçarken hayal ediyorum.

@tek terk, eve gittiğimde mangal yapacağımızı düşünürken kuru fasülye pilava denk gelince sakinleşiyorum. sakinleşmek istediğimde gözümde canlandırıyorum :P

Sunum, görüşme, vb bir şeyse kendimi aç, susuz ve uykusuz bırakıyorum. Böylece heyecan ve fiziksel ihtiyaçlar birbirini dengeliyor. Normal ve sakin bir insan gibi görüşmeden, sunumdan çıkıyorum. Yalnız çıkar çıkmaz da önce dilim damağıma yapışıyor, birkaç dakika sonra karnım gurulduyor, peşinden bir yerlere yığılma ihtiyacı hissediyorum.

Konu sevgili işleri, çok özlenilen bir yakın ile buluşma gibi bir şeyse heyecanımı kesmiyorum; tam tersine paylaşıyorum. Böyle olunca karşımdaki de kendisi hakkındaki duygularımı anlayabildiği, görebildiği için seviniyorum.

Heyecanlanmak güzel, kıymetini bil boşver akışına bırak..

Derin nefes alıp nefesime odaklanıyorum. Bazen kitap okuyorum.

kendi kendime durumun geçici olduğunu söylüyorum, istersem kalp atışlarımı bile idare edebileceğimi söylüyorum (başarılı oyuncular bunu gerçekten yapabiliyor kalp atışlarını bile arttırıp/azaltabiliyolar), bekliyorum, derin nefes alıyorum. geçiyor

Durumun cok gecici olduguna kendimi ikna etmek icin o olay/durum gecip de rutin hayata donunce yapcaklarimi dusunuyorum. Ornegin bi is gorusmesiyse, en fazla 2 saat sonra bitmis gitmis olcak, sonra eve gidip tv izleyip bi seyler atistircam her zamanki gibi, bundan bikac ay sonra hic hatirlamicam gibi seyler dusunuyorum. Heyecanlandiran olayi degil sonrasini gozumde canlandiriyorum hep, bittikten sonraki rahatlama ve rutin isleri falan

gider sera kurardım. topraksız tarım yapardım. ya da solucan gübresi üretirdim. o 1000m2 alanı da kiraya verirdim heralde.
ama illa üretimse; basit bir şey ile başlardım. Kalkıp makine üretmek yerine cıvata üretmek gibi.. sonra da kalkınma ajansı hibelerinin kosgeb hibelerinin ve faizsiz kredilerinin peşine düşerdim yeni yatırımlarım için.
Bu arada cepte para yokken insanın hayalini anlatması bile sıkıcı geliyor kendine.. Ondan böyle atlaya zıplaya yazdım. Yoksa gel beraber kuralım bu işi desen 3gün 3 gece kafanı şişirirdim :)

hacı bugün 1000 m2 arazim ve 200-400 bin tl arası param olsa... bak çok açık söylüyorum 1 sn düşünmem yaparım üzerine halı sahayı. idealimdeki meslek amk resmen.

alan arazi olarak değil mevcut fabrika olarak kurulu. boş alanı değerlendirmek istiyoruz. diğer yerleri kullandığımız için kiraya vermek gibi bir durumumuz olamıyor malesef.

geçen sene bi haber çıkmıştı sanırım rusya'dan getirmişti birisi solucanları, kazandığı para çok tatlı görünüyor ama herkesin yapabileceği bir sektör değil gibi o.

plastik boru üretimi gibi düz işler arıyoruz aslında onun da üreticisi çok mesela. pek bilinmedik bir şey olması lazım.

ne bileyim, zamanında çorap örme makinalarının çok karlı olduğunu söylemişti bir abimiz. belki işe yarar.

valla kesinlikle ve kesinlikle yapı kimyasalı veya alçı.
alçı biraz daha zor daha meşakkatli ve daha çok yatırım bedeli istiyor ancak önü çok açık. (ne kadar yatırım bedeli diye sorma, fizibilite yaptırmadım ama istersen öğrenir dönerim sana)
eğer ona paranız yetmezse kesinlikle yapı kimyasalı.
hem inşaat gibi ölmeyecek bir sektöre üretim yapacaksınız, hemde çok karlı bşr işe girişmiş olacaksınız.
yerinizi, ve bulunduğunuz yerdeki rakipleri bilmeden söyledim bunları tabi. daha fazla bilgiyle daha spesifik şeyler söyleyebilirdim.
ama araştırmanı şiddetle öneririm.
yardım lazımsa yardım da ederim.
üçüncü bir şık olarak da eps veya xps deyip kaçayım.

bu arada ben süper bir proje için 25000 lira bulamazken sen nasıl buldun ya o kadar parayı?

Ahh o google ads'ler yokmu. Takip ediyor seni resmen. Gecen annem icin bir tablet bakayim dedim. Her girdigim sitede "almadan gecme bu tableti" temali reklamlarla gozume gozume soktular. Kesintisiz her sitede.

"benim çerezlerimi inceleme hakkını bu ibnelere kim veriyor lan? ben verdim mi böyle bir hak acaba bir yerlerde evet benim çerezlerimi inceleyebilirsiniz diye."

sormuyorlar bile. artık böyle. adblock'u "internet'i öldürüyor, reklamcılığı bozuyor" diye çok eleştiriyorlar ama aslında en fazla korumayı sağlıyor.

google account diğer bir olay. telefonun android'se zaten yapacak bir şey yok, pc'de ise eğer açıksa web history'yi (evet google internet'te nereleri gezdiğini de tutuyor) devre dışı bırakmak, işin bitince oturumu kapatıp çerezleri temizlemek vs. gibi çözümler var. bunlarla uğraşmak malesef çok sıkıcı, ama ben 7 senelik youtube hesabımı bu götverenler yüzünden kapattım. chrome değil srware iron kullanıyorum, tarayıcı kapanırken çerezleri temizletiyorum, gmail'im youtube'um bi bokum yok. firefox'ta ghostery var, var da var.

harbiden "sikerler dalıyorum ben bu işe" diyorsan, google'dan kaçılmıyor, ama en azından ne verdiğini azaltabilirsin.

(bkz: behavioral targeting)

edit: facebook için de geçerli tabi bu söylediklerim.

şu an mesela duyurunun en altında iki adet reklam var. birisi hepsiburada'nın. daha önce incelediğim hatta sepete ekleyip vaz geçtiğim bir kitap ile usb belleki gösteriyor. diğeri de duyuru yoluyla birisi şu ayakkabı nasıl sizce diye sorduğu zizigo.com'daki bir ayakkabı. alternatifleri ile birlikte bi de.

Boyner, YKM vs gibi mağazalara girince telefonuma kampanya mesajı gelmesi aynı hissi yaratıyo.

korkmana gerek yok. bilgilerin hiçbir reklamverenin eline geçmiyor.

bu olaya da (bkz: retargeting) deniyor.

O reklam modelinin adi "dinamik yeniden pazarlama". Asagidaki linkten nasil calistigi konusunda bilgi alabilirsiniz:

support.google.com

Ek olarak, sahibinden.com ya da baska bir site sizden izinsiz boyle bir sey yapamaz. Siz siteye uye oldugunuzda bu sarti okursunuz ve kabul edip etmemek size kalir. Misal kullanici sozlemesinden kopyaliyorum: "Google AFS reklamlarının SAHİBİNDEN’e yönlendirilmesi esnasında Google KULLANICILARIN tarayıcısına çerez yerleştirebilir veya bunlarda yer alan çerezleri okuyabilir veya bilgi toplamak amacı ile web işaretleri kullanabilir.".

Daha baska neleri kabul ettiginizi gormek icin sozlesmenin tamami: www.sahibinden.com

en büyük orospu çocukluğu iş bankasındaydı, farketmeden ben bunun ios uygulamasına konuma izin ver demişim herhalde, bir gün ayasofyaya gittim arkadaşı gezdirmeye, bilet sırasında push bildirim geldi, maximum kartınızı ayasofyada kullanabilirsiniz beleş diye. dedim vay mınıskim piçlere bak, sonra direkt girip kapattım konum izinlerini.

adamlar her bokumuzu izliyor sadece google değil. reklamcılığın boku çıktı resmen.

Google Adsensenin politikası böyle.o beğenmediğiniz reklam paralarıyla geçiniyorum la ben ;)

thenewboston.org

Önceden yazılmış kütüphaneleri ekliyorsun işte, matematikçi olmaya gerek yok bunu bilmek için.

mesela stdio.h kütüphanesinde standart input output fonksiyonları yer alır, kullanıcıdan bilgi alma, ekrana bilgi yazdırma gibi. Ezberle geç bunu, bilmene gerek yok.

olmuyorsa zorlamamak lazım demek ki.

15 yıldır bilgisayar kullanan programlamaya ilgili birisinin şöyle bir cümle kurması büyük bir fiyaskodur zaten:

"tamam c++, c#, java vs.. bunlar ağır diller, ben insan gibi basic'ten pascaldan vs.. başlayım diyorum"

@eksi sozlukte eksiyen adam

işte sorun tam olarak bu , kardeş şimdi senin bu standart input output fonksiyonları bana %+^'Q&%EA(/&%=/(% gibi geliyor, daha temiz daha temel bir anlatım istiyorum. matematikçiler mesela bir cosinüs teoremini ezberle geç yapamıyor işte, mantığı oturtmalıyım, temelden başlamalıyım diye düşünüyorum-hissediyorum. yani illa bir yerde ezber yapılacaktır, 00110 mantığında öğrenecek değilim ama dediğim gibi daha temiz daha berrak bir anlatımla başlasam iyi olacak gibi + türkçe

yahu ben diyorum ki fortranla uğraştım, adam pascala basice takılmış. demek istediğim onu bile adam akıllı anlatamıyor anlatmaya çalışan adam, demek ki program bilen herkese sirayet ediyor bu durum, ciddi bir iletişimsizlik var :)

programlama ile ilgileneceksen ingilizce bilmen şart. her şey türkçe olsun diyerek olmaz o iş.

moralinizi bozmak istemem ama internette çok yalın anlatılıyor zaten konular özellikle ingilizce kaynaklara yöneliseniz daha iyi olur. ben okulda c, ve java aldım ama internet sayesinde geçtim bu iki dersten de hocalar çok daha karışık anlatıyor.(iki derside farklı hocalardan aldım)

ekleme: neo da yazmış newboston bu işin ustası daha yalın anlatılamaz.

tamam o yalın kaynakları paylaşın istiyorum bende?

tam istediğiniz şey olmayabilir belki ama khan academy'de programlama filan anlatılıyor. ben çok sevyorum anlatma tarzlarını. bi bakın.

www.khanacademy.org

Programlama" öğrenmeye çalışmak yerine, ne programlamak istediğinizi belirleyip ona uygun bir dil öğrenin bence. Her dilin kendi içinde bir mantığı var. Dil adı üzerinde. Sonra o dil üzerinden yürümeye çalışın.
Yani nasıl anlatsam, böyle böyle derine indikçe sonu gelmez. En basite inmenize gerek yok. O yüzden o kütüphaneler lazım. Kütüphane denen zaten hazır kod paketleri. Siz de onları birleştirip yeni bir program yazıyorsunuz.
Lego gibi düşünün. Sıfırdan lego üretmek yerine var olan legolardan milyonlarca şekil üretebilirsiniz. Gibi.

sevgili fatihdr;

yabancı dil öğrenmek gibi düşünebilirsiniz. öncelikle dilbilgisi (yazımı, syntax, büyük küçük harf duyarlılığı, komut sonu noktalamalar vs.) sonrasında basit tümceler vs. her dilin kendine göre bir yazımı ve diğer dillere göre eksik kaldığı noktalar olabilir. temel şeyleri çözdükten sonra hali hazırdaki basit uygulamaların kodlarını inceleyebilir. ufak tefek değişiklikler yapabilirsiniz. (reverse engineering)

ben meslek lisesi yazılım ardından myo bilg. prog. okudum ama kendimi hali hazırdaki uygulamaları inceleyerek birer kopyasını sıfırdan yapmaya çalışarak geliştirdim.

teori önemli ancak en önemlisi pratik. örn; pascal'da bir menü hazırlayın. 4 seçenek olsun yazılar beyaz zemin mavi olsun. aşağı tuşuna basıldığında aktif menünün zemini kırmızı olsun. yukarı ve aşağı seçenekleri eşliğinde değişsin. bunun algoritmasını kafanızda kurun. örn; aşağı tuşuna basıldığında o hangi menü zemini kırmızı? bir alt menü neydi? bir alt menü kırmızıya dönüştürülürken bir üstünün zemine maviye dönmeli. bu vbasic'de daha kolay ama pascal'da ebemi ağlatmıştı. :)

evet ne yazık ki 15 yıl önce de bugün de türkçe kaynak sıkıntısı çok fazla. piyasada çok kaliteli ve bilgisini aktarabilen adamlar var. ancak onlarda geçim sıkıntısı, fazla mesai gibi dertler yüzünden kişisel bloglarına vakit ayıramıyorlar. ben kendi adıma domain adresimi aldığımda yıl 2006 idi. oldu 2014. 8 yıl oldu ve bir blog bile açamadım. hazır bir wp kur 1 dk. sürmez ama kaliteli içerik ile dolduramadıktan ve sürekli güncel tutamadıktan sonra ne kıymeti var. saat oldu 2 ve ben yatmam gerekirken ufak diye gelen güncellemelerle uğraşıyorum. atarlamam bitti eyyomlamam bu kadar :)

Istanbul'daysaniz, 1 kisi daha bulun, gelip ben ikinize oturup programlama anlatayim. Para falan yok tabi, maksat eglence olsun. Bilgisayar yuksek muhendisiyim.

Neden 2 kisi? Tek kisi socially awkward oluyor, ben dahil toplam 3 kisi ile muhabbetin eglenceli olma olasigili daha yuksek.

hah!, ben de seninle aynı dertten muzdariptim, üni'de sınıfta da böyleydi çok saçlarım döküldü sabahlara kadar bilgisayar karşısında, anlamıyordum bende sonra baktım olucak gibi değil networkcu oldum kafam rahat şimdi, kendi alanını bulman lazım bence

hakikaten algoritma çok önemli,
algoritmayı kafanda oturtabilirsen ondan sonrası program dilini öğrenmeye kalıyor, o da biraz yabancı dile benzer

program yazarak/geliştirerek hayatını kazanan birisi olarak hak veriyorum sana.

bunun bana göre 2 temel sebebi var.

birincisi bu meslekten para kazanan insanların kendi aralarında geliştirdikleri bir jargon var ve işleri ile ilgili konuşurken büyük bir kısmı bu jargonu kullanmayı seviyor. fakat tıpkı dediğin gibi iş öğrenme-öğretme'ye geldiği zaman bu jargon olayın anasını sikip atıyor. örneğin, @eksi sozlukte eksiyen adam diyor ki "kütüphaneleri ekliyorsun". programlama adına hiç bir sik bilmeyen adam da diyor ki "kütüphane ne amk?"... sonra öğreten diyor ki "işte input, output, compile, bok, püsür"... öğrenen de diyor ki "ne diyon la?".

ikincisi yine bu işten para kazanan adamların da yönlendirmesi ile öğrenmek isteyen kişi programlamayı bir dil üzerinden öğrenmeye başlıyor. bu belki kısmen de olsa doğru bir yöntemdir bilemiyorum ama benim bu konudaki yönlendirmemi isteyen insanlara ilk önce programlama mantığı üzerine bir şeyler araştırmaları yönünde tavsiye veriyorum. hani algoritma çok önemli algoritma çok önemli deniliyor ya gerçekten de önce algoritma, program akışı öğrenilmeli. bu mantık kavrandıktan sonra göze kestirilen bir dil üzerinden devam etmek çok daha mantaklı bana göre.

meramımı anlatmış olmayı umarak bir örnekle bitireyim. bir arkadaşım programlama öğrenmek isteği ile ne yapayım nasıl yapayım tarzı sorular sordu bana. aynen yukarıda anlattığım gibi önce mantığını anlaması gerektiğini söyledim. dilim döndüğünce elimden geldiğince bir süre birşeyler de anlattım. tabi öğretmek o işi yapmaktan çok farklı bir şey. neyse uzatmayayım benim artık tıkandığım, onun da canının sıkılmaya başladığı bir noktada dedim ki örnek üzerinden gidelim. ölçüleri belli bir odaya yine ölçüleri belli ve aynı kutulardan en fazla kaç tane sığacağını hesaplayan bir programı nasıl yazarsın. bu başladı ben kod bilmiyorum, komut bilmiyorum nasıl yazayım sana programı. ulan yaz demiyorum nasıl yazarsın diyorum. yani basit matematik işlemleri ile nasıl yaparsın. hala diyor ki ben dil öğrenmedim daha. ulan türkçe de mi bilmiyorsun hayvan evladı türkçe anlat bana. en nihayetinde aşağı yukarı aynı şey, sen önce bir türkçe anlat ondan sonra onu c#'a çevirirsin. türkçe to c# amk.

özetle demek istediğim budur, önce programı türkçe yazabilecek kadar programlama mantığını öğrenin, ondan sonra bir dil öğrenirsiniz.

not: arkadaşım şunun gibi şeyler söyleyebilmiş olsaydı, tamam aga sen mantığı anlamışsın diyecektim:

odanın enini kutunun enine bölerim, sonra odanın boyunu kutunun boyuna bölerim bulduğum bu iki değeri çarparım. sonra odanın yüksekliğini kutunun yüksekliğine bölerim çıkan bu değeri az evvelki çarpım ile çarparım. al sana kaç tane sığar sorusunun cevabı.

"kesinlikle doğru" diyebileceğimiz bir sonuç döndürmeyecek ama buna rağmen programı yazıldığı takdirde çalışacak bir algoritmadır bu.

"kesinlikle doğru" diyebileceğimiz sonuç için ise üzerine biraz düşünmeye başlayınca olay da netleşmeye başlıyor zaten. zira aynı ebattaki kutuları bir odaya 3 farklı pozisyonda dizebilirsiniz. hatta her pozisyon için 2 kenarda ve en üstte oluşan boşluklara da farklı bir pozisyonda dizmek suretiyle kutu sığdırabilirsiniz. bunları türkçe ifade edebildiğiniz sürece çalışan ilk kodunuzun üzerinde de uygulayabilirsiniz. bundan sonrası basit matematik amk.

suç sayılabilecek şeyler retweet ediliyorsa peki?

"doğal seçilim" kavramını ve evrimsel süreci çok ilginç bir şekilde anlamışsın - sorun oradan kaynaklanıyor.

bunlar ufak degisimler ama. kisin domates yemek ve yememek arasinda hayatinizi etkileyecek buyuk farklar yok. yani bir insan vegan olarak bile yasamini surdurebiliyorsa bircok degisikligi kaldirabilir bir yapimiz var demektir.
ayrica o bedendeki dogustan gelen dayanikliliklar veya tam tersi olaylar birkac nesilde olacak seyler degil. yuz yil once yasamis bir insani alip gunumuze koysak yine bizim gibi yasardi. binlerce yil surerdi muhtemelen dedigin gibi bir degisiklik.

sözlükteki evrim teorisi başlığından öğrenmişsin sanırım bunları.

skalayı epey daraltmışsın. evrim öyle 5-10 nesillik bir şey değil. merak etme, kafana göre takıl.

senin bugün yediğin şeyin çeşidi gelecek nesiller üzerinde sandığın kadar büyük bir etki yaratmayacak.

@kulkke, ne diyorsun yani?

@bohr atom modeli, iyi diyorsun da 100 yıl önce yaşamış bir insana 2 bardak kola içirsek cartayı çekme ihtimali de var. cartayı çekmese bile motoru yakabilir en basitinden, cırcır olur, götünde bağırsağında bi damla bok kalmaz.

@isildur, yok oradan öğrenmedim, konu ile alakası nedir?7

@sir gawain, abi iyi de niye böyle yapıyorsunuz ben anlamıyorum ki 10.000.000 nesil diyeyim o zaman. sana yetene kadar sonuna sıfır koyabiliriz. gerçi bu sefer de diyeceksin ki senin 10.000.000. neslinin derdi seni mi gerdi?

@zgrydn, ha iyi o zaman tamam. abi süt içtiğinde iki büklüm olan adamlar var, dağ gibi adam süt içmekten imtina ediyo, evrimsel bir nedeni olamaz mı bunun?

doğal seçilimi yanlış anlamışsınız. Doğal seçilim popüler olanı yapanların hayatta kalması değil, ortama en iyi adaptasyonu yapanın hayatta kalması.

Şimdi evrim denilen şeyin düşündüğünüz kadar hızlı ilerlememesi ile ilgili de haklı arkadaşlar. Düşün ki bügün sen hariç dünyadaki herkes bir kova siyanür içmeye karar verdi. Popüler olan bu. Çoğunluğun yaptığı bu. Bütün herkes daha evrimleşemeden gitti.

Hadi bu uç bir örnekti.

Kötü beslenmenin gelecek nesillere aktaracağı şey adaptasyon olmayabilir. Her zorlu koşul bir adaptasyon yaratıp türü kurtarmayabilir. Zaten böyle bir şey olsa kaybolan tür olmaz. Yanlış beslenme, kanser vakalarının artmasına, insan ömrünün azalmasına, kısırlığa neden olabilir. Sen adapte olucam kötü besleniyorum gelecek nesillerim güçlü olacak derken bir de bakmışsın ki miras bıraktığın yeme alışkanlığı kısır bireyler yaratmaya başlamış. Hop seçilen sen genler oldu.

Öte yandan Kötü beslenenler hem hastalıklarla uğraştıklarından, üreme yeteneklerini kaybettiklerinde ya da ne bileyim bunlar olmasa ömürleri kısaldığından sorunlu genler aktaracaklar zamanla (çok uzun zamanla). Dolayısıyla ortamda güçlü olan ve ayakta kalan sağlıklı bireyler olacaklar.

Sen uyum sağlamak derken eğilime uymaya yeltenmşsin. Fakat uyum sağlamak ile eğilime uymak aynı şey değil. Uyum sağlama kararını sen veremezsin. Başlatamazsın. onbinlerce nesillik sürede uyum sağlayanlar yaşar uyum sağlayamayanlar elenir uyum burdan anlaşılır.

verdiğin kola örneğine bakıyorum da, doğal seçilimle bünye alışkanlıklarını karıştırıyorsun sen. hayatında acı yememiş birine acıyı dayasak üç gün ishal gezer ama bu onun birkaç sefer sonra bünyesinin acıya alışacağı gerçeğini değiştirmez. iki bin sene önce yaşamış adamı alalım karşımızda yemek yedirelim, inan adam bizim yediklerimizi yedi diye ölmez, hayatında kaydadeğer bir uzama/kısama olmaz, en fazla bünyesi alışana kadar zorlanır hepsi bu.

netice adama, memelilerin yiyebileceği bir bitki besini yediriyoruz. tutup da eriyik metal içirtmiyoruz. ha, yarın bir gün dünya üzerinde herbivor/karnivor besini kalmaz, toprak yemeye, maden dişlemeye başlarız. işte o zaman evrimsel bir süreçten, doğal seleksiyondan falan bahsederiz. yoksa kışın serada yetişen domatesle yazın tarlada yetişen domates yiyen nesiller arasındaki fark falan çok komik kalıyor evrimsel skalada.

www.youtube.com

www.youtube.com behzat ç.de duyup vurulmuştum.ve bence en iyi yorumlayan da hayalet olmuş.

Haftada 1'den fazla dinleyemiyorum, favorim budur: www.youtube.com
Erkan Oğur'un da türkülerine bak istersen. Turkcell müzik'e yaz adamın adını, ilk 10'u dinle. Gerisi gelir zaten.

www.youtube.com

Hadi bunnar da benden hediye ossun sağa:

Harman yeri sürseler - Zara:

www.youtube.com

Derdim çoktur hangisine yanayım - Ali Ekber Çiçek:

www.youtube.com

Ağlama gözlerim mevla kerimdir - İbo:

www.youtube.com

Merdo - Âşık Mahzûni veya Hüseyin Turan veya Berdan Mardini

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

Her ne kadar türkü olmasa da, şu an içimden geldi, lütfen kabul buyur:

www.youtube.com

Urfanın etrafı dumanlı dağlar - tabii ki Urfalı biri söylemeli bunu:

www.youtube.com

Nemrudun gızı - Kazancı Bedih - Urfa Sıra Gecesi

www.youtube.com

Konma bülbül konma nergiz daline, öldürürler aman aman bir yar yoluna - Hâlimiz ahvâlimiz:

www.youtube.com

kayıt iyi değil ama otantikin dibine vuralım hacım:

www.youtube.com

Ağlama yar ağlama anam, mavi yazma bağlama - Aysun Gültekin ya da Yavuz Bingöl:

www.youtube.com

www.youtube.com

Dön beri dön beri de yüzün göreyim - İBB Türk Halk Müziği Topluluğu:

www.youtube.com

Sarı gelin - Yavuz Bingöl:

www.youtube.com

Beyaz giyme toz olur, siyah giyme söz olur - Zara

www.youtube.com

İki keklik bir kayada ötüyor - Orhan Hakalmaz:

www.youtube.com

Kara tren - Orhan Hakalmaz:

www.youtube.com

ibo'nun şöyle bi türküsü mü ne var www.youtube.com
uzun hava diye geçiyormuş ama acıklı. ata demirer söylüyordu bi yerde de sözlerini arayıp bulmuştum yıllar önce. pek bilen yoktur bunu, sanmıyorum.

(bkz: arguvan türküleri antolojisi)

www.youtube.com

www.youtube.com

ben bi keresinde natro kullanmıştım, fena değildi sanki ama şimdi ne olmuştur bilemiyorum.

ihs

hostgatordan şaşma

turhost ya da natro +1

Kesinlikle garantimedya değil, hayatımın pişmanlığıydı. Bu kadar lakayt bir firma yoktur muhtemelen.
Natro iyidir, nadiren yavaşladığı oluyor; ama en azından karşında 7 24 muhattap olabileceğin biri var. Ciddiye alıyorlar seni
İhsyi kullanmadım, ama iyi olduğunu duymuştum.

kredi kartıyla 2000 tl nakit avans çeksin. limiti varsa tabi. ayrıca faizi de işler...

Kuyumcuya gidip altın alsın taksitle, sonra da aynı altını satsın kuyumcuya.

Taksitle ödemenin vade farkını ve kuyumcunun satın alırken keseceği komisyonu da hesaba katmanız gerek yalnız.

ihtiyacınız olan bir ya da birkaç parça birşeyi aldırın elemana.

paypal hesabı olan bir arkadaşın varsa onun aracılığı ile al

linux ile araniz iyiyse qmailrocks.org(patlamis sanirim) & www.qmail.org

windows ortamında çalışacak birşeyler öncelikli sanırım. fakat linux için varsa diğer çözümleri de duymak isteriz.

bende benzer birşey sormuştum.mvk filmler takılıyodu.sanırım bilgisayarın bir dvd çalar gibi çalışmaması buna neden oluyor.bir hd flm oynatıcı işini görür.

evet aslında .mkv filmlerde daha da fazla oluyor bu donma ama ram de aya düşük sanki benim.

Farklı bir çözüm getirsem: Televizyonun USB den film oynatma özelliği yok mu ?

var ama film boyutu 10gb falan.alt yazı indiriyorum bir de. çok angaryası oluyor yani.

televizyonun usb oynatma özelliği veyahut giriş seviyesi bir media player daha mantıklı. Yüz lira civarında alacağın media player sorunsuzca herşeyi oynatır zaten. hatta yeni cihazlarda artılarıda olabilir.

media player denilen cihazın mantığı nedir? flash bellekten mi oynatıyor, yoksa kendi harici belleği var da dvd player prensibiyle mi çalışıyor?

windows 7 kullaniyorsan media player classic home cinema'yi tavsiye ederim, DXVA kullandigindan CPU yerine GPU ile rendering yaptigindan daha az kastiracaktir.

Media playerların iki çeşidi var kendi belleği olanlar ve olmayanlar. Kendinde bellek bulunan modellerinden al hem harici hard disk olarak da kullanırsın. Her türlü kartı zımbırtıyı da oynatıolar hayatını kolaylaştırıyor. Öneririm.

islemcisi de ekran karti da sebep oluyor olabilir. ben olsam islemci yerine gpu ustunden isleyen bir codecle yola devam etmeyi denerdim. nisbeten rahatlatacaktir muhtemelen.

VLC Medya Player'ı bilgisayarına yükledikten sonra filmi aç ve sağ tıkla "Oynatım" sekmesinden "Daha Yavaş"a tıkla. Donma olmadan kaliteli şekilde izleyebilirsin filmi...

Bu sorunun donanımla alakalı olmadığını biliyorum. 1080p ile alakalı bir durum ve şuan ki video oynatıcıların genelinde aynı sorun mevcut. VLC Medya Player ise bu sorunu aşabildiğiniz oynatıcılardan biri...

splash pro ex diye bir program var. 1080p videolar için program bence çok önemli ve bu da bayağı iyi bir program. benim benzer bir sorunumu çözmüştü. bir bakın isterseniz.

ben de splayer isimli güzide bir player'ı tavsiye edeyim madem. gom, kplayer vs ile izlerken takılan filmler splayer ile su gibi akıyo yeminle...

everything: www.voidtools.com

mesela klasörün C:\klasor olsun. arama kısmına C:\klasor *.pdf yazarsın istediğini yapar. txt olarak kaydedebilirsin de.

illaki bir programa ihtiyaç yok şöyle basit bir şekilde de bu ihtiyaç giderilebilir:

dos'a düşüp ilgili klasör yolunda iken

dir *.pdf /s >c:\list.txt

yaparsan o klasörün altındaki pdf dosyalarını c:'nin altında oluşturacağı list.txt'ye yazacaktır.

belki yukarısı birşey ifade etmez de biraz daha detaya ihtiyaç olur diye:

dos'a düşmek için: başlat -> çalıştır'a cmd yazıp tamam diyebilirsin. siyah bir ekran gelecek karşına. ilgili klasöre ulaşmanın elbette daha kolay yolu vardır ama ben bu konudaki bilgini yahut klasörün yerini bilemediğim için en kolay şöyle tarif edebilirim. bu siyah ekranda ilk önce

cd\

yazıp enter'a bas. daha sonrada

cd sürücü:\yol

yazıp enter'a bas. örn: cd d:\falan\filan\fişmekan
şu noktadan sonra ilk başta yazdığım satırı yani:

dir *.pdf /s >c:\list.txt

yazıp enter'a bas. dediğim gibi c:'nin altında oluşturduğu list.txt'nin içinde fişmekan klasörünün altındaki tüm pdf'leri sıralı bir şekilde verecektir.

son yazdığım komutta pdf yerine istediğin dosya uzantısını yazabilirsin yahut direkt *.* diyip tüm dosyaların gelmesini sağlayabilirsin veyahut a*.mp3 diyerek a harfi ile başlayan tüm mp3 dosyalarını listeleyebilirsin.

c:\list.txt yazmak gibi de bir zorunluluğun yok, ben kolaylık olsun diye c:\ dedim yoksa sen istediğin yolu yazabilirsin. hatta hiç yol yazmayıp direkt >list.txt dersen fişmekan klasörünün altına bir list.txt oluşturur.

list.txt demek zorunda da değilsin hattorihanzo.txt de diyebilirsin.

bir de /s parametresi ile ilgili yolun altındaki alt klasörlerde de tarama yapılır. eğer yok aga benim alt klasörlerdekine ihtiyacım yok dersen /s yazmazsın olur öyle.

dir ile yaptığınız listemelerde türkçe karakterlerin bozulacağını da aklınızda bulundurun.

amacın dosyada toplam kaç x kaç y var şeklinde sayım yapmaksa countif, sumproduct gibi formülleri kullanabilirsin.

@cakabo farklı dosyalara alıcam onları.. çünkü ayrıştırmam gerekiyor. kendi başlıkları altında dosyalar oluşturmam gerekiyor... şu anda hepsi birleşik, karışık durumda:/

filtreleme yaptığın kısmı kopyalayıp yapıştırırsan sadece filtrelediğin kısımlar kopyalanır. kopyala yapıştır yöntemiyle başka dosyalara taşıyabilirsin.

kes-yapıştır işlemini filtrelenmiş dataya uygularsan arada kalan satırları da alıyor excel 2003 versiyonunda, 2010'da sanki buna ilişkin bir yol vardı. eğer yoksa bile filtre uygulayıp diğer dosyaya aktaracağın satırların yanına boş bir kolona 1 yazarsın, en son o kolonda 1 yazan satırları silersin.

bence biraz muallak kalmış. en azından ben anlayamadım tam olarak ne sorduğunuzu?

şey, bir daha açıklamaya çalışayım o zaman. şimdi 15bin satırlık veri karışık durumda. X'lere Y'lere Z'lere ayrıştırmam gerekiyor. Bu ayrıştırdığım şeyleri de kendi içinde yine ayrıştıracağım bulacağım yöntemle.. Anlayın verinin karışıklığını:/ Ben bazı anahtar kelimelerle filtreleme yapıp çıkan sonuçları yani X'leri başka bir excel dosyasına almak istiyorum ve ilk, yani 15bin satırlık excel dosyasında X namına hiçbir şey kalmasın istiyorum. Böylece elimdeki karışık verileri hem ayrıştırmış hem de miktarlarını öğrenmiş olmayı umuyorum.

Eğlencelik zombi filmi istersen Zombieland'i öneririm çok hoşuma gitmişti benim :)

www.imdb.com

izlemediysen eğer resident evil serisi
www.imdb.com

ben im legend ı sevmistim

Yine eğlencelik: Shaun of the Dead.
www.imdb.com

en çok etkileyen zombi film serisi bence "28 gün sonra" ve "28 hafta sonra". zombieland'da çok eğlenceli bi filmdi onu da önerebilirim.

hepsini izledim daha farklı yazabilirmisiniz ?

from dusk till dawn
www.imdb.com

www.imdb.com

Dostum 20 bin tl alt sınıf 0 araba almak için bile yetersiz. uzmanı olmadığın bir işte risk alacaksan batma ihtimalin çok yüksek. körü körüne el taşın altına sokulmaz. moral olması açısından şu adamı biraz dinle. şahsen tanımam ama fikirleri çok değerlidir.
vimeo.com

20.000tl ile yapılacak iş varsa bile size güvenlik ağı olacak bir para bırakmaz. yanlışlardasınız.

iyi bi yazılımcı bul. iphone, android bilen ortak olun. yazılım şirketi açın. iphone uygulaması falan yaparsınız. belki tutar, bu ara çok moda.

aslen yazı konusunda yetenekliyim bir dönem metin yazarlığı yapmayı düşündüm hatta reklam odaklı bir ajans kurmayı belli markalara örnek projeler hazırlayıp ücreti bu isterseniz yapalım şeklinde bir tanıtım yapmayı düşündüm ki reklam sektöründe belli bir çevrem var.
iphone ve android ile ilgili bir kaç fikrim var bunu gerçekleştirme çalışmalarım devam ediyor fakat kendi yapamayacağım işle ilgili bir işe girmek istemiyorum.
20.000TL mevcut param fakat kredi veya KOSGEB desteği gibi bir kaç öneri olabilir.
Bu arada çok karamsar bir tablo çıktı ki anlayabiliyorum sebebini mesela bir dönem elektronik kart yapıp satmıştım(100e yakın teknik servisle bağım mevcut hala) ve adedini 20TL'ye maledip 70-80TL gibi bir ücrete satmıştım karaköy'de yaptırıp (çizimi bana aitti tabi)
Aslında amacım güvenlik ağı vs değil yani işi kurarım 3 sene sonra olmaz ve borçsuz batarım(ki bu noktada ticarete girmeyi pek istemiyorum o yüzden) o zaman denedim olmadı derim.
Fikir olarak neler olabilir? İnternet sermaye olarak en masrafsızı gibi geliyor ama Türkiye yurtdışı gibi bir finansal hacme sahip değil henüz ve aslında fikirden ziyade sizce denemeye değer bir şey mi bu?
Ha bu freelance çalışılabilecek bir işte olabilir bu tür önerilere de açığım.

android uygulamalarina yonelin bence piyasa bu konuda cok muglak bi vaziyette. android alip basini gidecek. hatta turkiyede tek olan android servisi bile olabilirsiniz. tabi bunu telefoncu mantigi gibi dusunmeyin, profesyonel servis. ajans catisi altinda yapabilirsiniz. hem reklam isleri de doner. ama agirligi android e verin gelecek var. batma riski yok bence.

sahaf aç.

etrafımda gördüğüm işittiğim ortaklıkların genel akıbeti hüsran oluyor. buradan hareketle ortaklık işini tekrar bir düşün derim.

bunun dışında bence sen taşı sıksan suyunu çıkarırsın moruk. yapaman edemen diyenleri dinlememelisin. yaş ve medeni hal olarak da en müsait zamanında olduğunu düşünüyorum. başarılar...

youtube da oyunun adını aratınca her level için walkthrough çıkıyor.

üşenmedim çözdüm müdür
imageshack.us

kesinlikle seiko velatura alırım.

tag heuer tabiki. ha illa ikisi arasındaysan tarzına bağlı. eğer karizmatik takılıyorsan öyle bi havan varsa seiko hikaye tissot alacaksın.

bi tissotta benden

Param olsa seiko alırdım param yok guess aldım

Ayrıca tissotla seikonun fiyatlarını bı karşılaştırın bacılar once

tissot +1

seiko.

amma ben lacoste ve fossil saatlere bakardım.(fiyatları daha uygun olmakla birlikte tarz meselesi tabi)

tissot tabii ki!!!

Seiko. Lider saat markalarından biri.

Not: tissot'da çok iyi tabi

bilirsin mutlaka, melamet hırkası.

hastahane önünde incir ağacı ne zaman dinlesem ağlarım ağıt tarzında

Arda Boyları..
www.youtube.com

(bkz: aşan bilir)

(bkz: kerkuk turkuleri)

www.youtube.com
www.youtube.com

(bkz: arguvan türküleri antolojisi)

Kütahyanın pınarlar, Al Fadimem, Gerizler Başı, Kara köprü narlıktır, Ham meyvayı kopardılar dalından, Gövel ördek...

ben de "be oyy!" şeklinde anladım.

Öğrenci belgenizle beraber şubeye gidip, geri almak istediğinizi belirtin, bir ara öğrencilerden alınmıyordu hesap işletim ücreti, ama şu anda iadesi var mı bilmiyorum. En iyisi 444 0 333'ü aradıktan sonra gidin şubeye.

bankayla anlaşma yoluyla, öğrenci belgesiyle filan mümkün değil, bizzat ben kendim denedim çalışmıyor.

size söyleyecekleri zaten öğrencilerden daha az hesap işletim ücreti alıyoruz olacaktır.

bir de eğer otomatik ödeme talimatı (öğrenci halinizle ne ödemesi vereceksiniz bilemem tabii) verirseniz bundan sonra almayız diyebilirler. ama bir önceki aldıklarını geri vermezler.

tek şansınız (bkz: #17508683)

bir de hesabı kapatmak da güzel bir çözüm. en azından öğrencilerden hiç hesap işletim ücreti almayan bankalar var, onlara yönelirsiniz.

ben 444 0 333'ü aradım. dedim ki "nedir bu?", işte "şudur budur" dediler. dedim ki "itiraz ediyorum bunu ödemek istemiyorum ben". dediler ki "hay hay lakin önümüzdeki 1 sene boyunca ilgili kartı/hesabı kapatmayacaksınız. ola ki kapattınız, kapattığınız tarih itibari ile bunu yine yansıtırız". dedim "ok, zate kullanıyorum ben bunu".

önümüzdeki ay iade ediyorlar... yalnız burada doğruluğundan emin olmadığım bir trick var imiş. daha sonra arkadaş ortamında konuşurken söylediler bana da. ola ki böyle bir ücret yansıtıldı, yansıtıldıktan sonraki 30 gün içerisinde itiraz edersen hızlı ve sorunsuz bir şekilde sonuca gidiyormuşsun. bilemiyorum artık.

üstelik 10 civarında otomatik ödeme talimatı var söz konusu hesap üzerinde. el insaf garanti bankası.

sayfada türkünün ismi yanlış yazılmış olsa da kendiliğinden çalan türkü aradığın, orada "bir türküsün dillerde" yazar:

www.ttnetmuzik.com.tr

:D mükemmel bir insanmışsın cerahat :)

ben bu sayfaya denk düştüm lakin orada ismi "bir taş attım çaya düştü" isimli parçayı dinledim. dedim ki aga bu değil. meğer isim yanlış yazılmış. çok teşekkür ediyorum.

bu arada ben şu videoda (alkislarlayasiyorum.com) 4:20'den sonrasında bu türküyü dinleyip beğendim. gerçi kahtalı mıçi'nin yorumu ile biraz farklı ya neyse :)

Okumanız gereken en önemli şey 877'nin datasheeti. Özellikle 877 ve 877a'nın farklarına dikkat edin, mesela ADC için farklı registerları kullanıyorlar. Bunun dışında zor gözükmesi için belki rf falan kullanabilirsiniz, piyasada çeşit çeşit rf kitleri var.

aslına bakarsan 877a kullanacağız, teşekkürler

öyle çok fazla mesai harcamak istemiyorsanız, öğrenmek gibi de bir derdiniz yoksa eğer karaköy polonya pazarına gidip dilediğiniz devreyi satın alabilirsiniz.

İnsanları hastalanmamaları veya hastalıktan korunmaları için sağlık konusunda eğitmek.

işlemeyen sistem, kısa ve net.

bürokrasi.

6 senelik TIP egitimi.

Devlet okullarının (özellikle yabancı dil eğitimi bakımından) özel okullar seviyesine getirilerek en azından eğitimde eşitliğin sağlanmasını temenni ediyorum, ancak bırakın eşitliği öyle berbat bir sistem var ki toparlayabilirler mi ondan bile şüpheliyim. (Hoş, toparlamaya çalışan da yok ya...)

Sağlık hakkını medeni şartlar çerçevesinde kullanamayan bir ülkenin vatandaşı olarak kimsenin (özellikle de özel hastane masraflarını karşılayamayacak olanların) başına gelmemesini temenni ettiğim şey. Zira devlet hastanelerinde acil ameliyatlar için bile aylar sonrasına gün verilebiliyor ve ben bunları duydukça insanlığımdan utanıyorum!

Kaybedilmeden değeri anlaşılamayan, kaybedildiğinde de en azından devası olan geçici bir sıkıntı olmasını temenni ettiğim şu hayattaki en önemli şey.

eğitim: okul
hastalık: iğrenç, serum kokulu devlet hastaneleri
sağlık: bembeyaz önlük içinde parım parım parıldayan genç bir doktor

üçü bir araya gelince de tıp fakültesi tabii ki.

Turkiye'de onemsenmeyen seyler.

para, açgözlük, sömürü, düzensizlik, rant kapısı
rant demiş miydim?

dövlet

bugün ders yok

ah nerede vah nerede

TIP

dün ızgarada istavrit ve hamsi yedim. tadı hala damağımda.

pantolon balığı hariç hepsi olur.

palamut fırın. canım çekti sırf o yüzden :)

fırın palamuta yakınım, var mı başka öneri?

barbunya gibisi var mı agaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa

ızgara imkanın varsa somon da çok iyidir. ama fırından yanasın sanırım o zaman palamut iyidir.

barbunyayı nası yerik?

barbunya ftw.

ızgara yoksa tavada über.

Çinekop yemeyin de ne yerseniz yiyin yazık günah...

ama bunlar aradığım çözümler değil.

afedersiniz ama (bkz: zannedersem tek eksiğiniz yaraktı)

ömrünüzde şöyle güzel bir dayak yemediğinizi düşünüyorum. belki bir ağzınızı burnunuzu kıran olsa bir nebze düzelirsiniz...

iyi de güzel de, sinirlerimi kontrol edebiliyor olmam lazım. evinizde, sürekli kavga çıkaran, her şeye sinirlenen birini düşünün. günde 3 posta kavga ediyor. aynen öyle oldum, dahası başa döndüm. neden bu kadar çok şeyi bir arada yaptım, çünkü öğrenmem gerekiyordu kendimi kontrol etmeyi, dikkatimi toplamayı, vs. vs. şimdi hala o kadar yoğun olmaam rağmen işe yaramıyorsa, ben en başa döndüm demek.

dağlara git. kendi kendine vakit geçir.
eğlenmeyi öğren. minik şeylerle mutlu olan insanları incele.
kendinle kıyasla. en sonunda sikerim atomunu da mühendisliğini de diyerek minik bir çocuğun hediyesini eline aldığında neden bu kadar sevindiği üzerine düşüp hayatın tadını alarak sakinleşeceksiniz.

seker olcturun.

verdiğin örnekler hep yüksek karbonhidrat oranlı kolay parçalanan midede çok vakit geçirmeyen yiyecekler. et yiyince biraz durum değişebilir.

sık sık ve az yemeyi denesen bence sorun ortadan kalkcak...

antidepresan kullanıyorsanız onunla alakalı olabilir.

ben de böyle kısa vadeli bir duruma girmiştim. ve saçma bir şekilde sorunun sıkılmam olduğunu farkettim. evde çok zaman geçiriyordum ve sırf bir gelişme olsun, değişiklik yaşamak için yemek yiyordum. sonra üniversite olayları girdi hayatıma kurtuldum gitti.

mide romatizması mı felci mi denen bir rahatsızlık var amcamda doyma hissi olmadıgını soylerdi.

rahmetli babaannem olsa "götünde kurt var senin oğul" derdi

rahatsızlığın adı hipoglisemi idi galiba. kan şekerinin sürekli düşmesi sebebiyle daimi açlık hissi oluyor. ileride oluşabilecek ciddi rahatsızlıklara karşı diyetisten tarafından verilen bir programa girmek gerekiyor.

Za gelir sonra Zb diye devam eder herhalde öyle olsa gerek :)

x-y-z-t diye gider genelde ama onu mu soruyor anlamadım.

valla ben de doğru dürüst bir bok anlamadım lakin kendime şunu (en.wikipedia.org) referans olarak aldım ve H'tır dedim.

yani henüz cevap olarak H demedim, kendi kendime düşünüyorum halen. Za olacağına ihtimal vermiyorum bu şekil gidecek olsa aa olur diye düşünüyorum.

x-y-z-t mmm yani nası desem bir temeli yok sanki :P . ama olabilirliğini de göz önünde şeyapıyorum bitdabi.

soru saçma.

ttnet mobile mı acep?

cepten değil kocaelinden aramışlar.

kocaelinden arıyor olmasınlar?

arayım mı sizce tekrar?

e bir şey kaybetmezsin ara sor merak ettiysen

kocaeli den aramışlar.

Gebze İlçe Emniyet Müdürlüğünden Aranmışsınız !

Google'daki aramama istinaden Gebze Merkez 2 Nolu Sağlık Ocağı'ndan arandığınızı söyleyecektim bende...

sözlüğe baktım ama biraz da kitaplar bizi okusun bu numarayı atlamış.

Standart (bkz: Times New Roman)'la her şeyi anlatabilirsiniz. önemli olan cümleleri düzgün kurmuş olmak, yazının edebi kalitesi yani.

ama siz karakteri olan bir font arıyorsunuz yani, ne demekse...

selam windows fontları dışında bir font arıyorum. bu arada windows fontları diye birşey var mı bilmiyorum. uup uzun metinler yazmayacağım, bir iki tane afiş hazırlayacağım.

www.fontsquirrel.com

işini görür gibi geldi bana

madem askerden önce evlenmişsin, artık daha fazla geciktirme derim. hele sonra çocuk falan olur, aman...

Okul bu sene bittiyse normal olarak celp döneminiz 2012 aralıktır.

Bence de bir an önce askerliğinizi yapın. Ne kadar ertelerseniz hep engel olarak kalacaktır, bir de çocuk girdi mi araya çok daha zorlanırsınız.

askerliğin en güzeli hemen yapıp bitirilenidir

maddi olarak sıkıntı oluşturmayacaksa hemen gidin. yaş ilerledikçe dert de büyüyor.

askerden kaçmaya çalışan 5-6 arkadaşım var hepsi zamanında gitmediğine pişman.

gözünü karartıp askerlik şubesine gitmek işin yarısı. diğer yarısı çorap söküğü gibi gelecek zaten.

Git. Kurtul. Gelince çocuk vs. yaparsın. Gitmediğin hata

agalar iyi diyorsunuz da şu sıcak gündemi de değerlendirmelere tabi tutuyor musunuz? yani gelmişim 28'e bi sene daha idare ederim.

demem o ki, askerlik kısalacak diyorlar, bedelli askerlik çıkacak diyorlar (bana vurmaz %99), ne bileyim profesyonel askerlik diyorlar, terör bölgesi kızıştı iyice, kriz kapıda diyorlar...

bunları da değerlendirmeye tabi tutun. yoksa 2 ay öncesine kadar ben de aralıkta gidiyorum aga diyordum.

Ona bakarsan askerlik her daim kısalacak, bedelli her daim çıkacak! Ben askerdeyken, "genelkurmay anneler gününde annelere sürpriz yapacakmış" umuduyla bitirmiştik 5 ayı. Daha önce de belirtildiği gibi başladıktan sonra bitmesi gerçekten çabuk oluyor. Askerden geleli tam 5 yıl oldu ve daha dün gitmiş gibiyim. Üstüne evlendim, iki ayrı üniversite bitirdim, çocuğum oldu. Bir an önce gidin gelin, işinize evinize dönün.

aslında sıcak gündemi dikkate aldığında hiç durmaman lazım, o sıcak gündemden yarın bir gün tek tip askerlik çıkarsa 9 ay gidersin sonra allah korusun...

@topal, bi taraftan onun da yusufu var tabi. o da güzel bir yusuf yani. takdire değer bir yusuf yaşatıyor, yaşatmıyor değil. onun da hakkını vermek lazım gerçekten...

git. hatta beraber gidelim:)

müdür onu bunu geçtim, 30 yaşına girdiğinde bir yüksek lisan olayın yoksa doktora moktara olayları yoksa zaten askeriye sana diyor ki "gel kardeşim biz sana bunca yıl verdik sen hala 4 yıllık bir fakülteyi bitiremediysen senin okuyacağın yok gel canım gel güzelim" diyor diye biliyorum.

fakat %100 kesinliği yok bu bilgimin, seni de yamultmayayım şimdi...

aöf 29 yaşına kadar idare eder.

selam yaklaşık 1 sene önce ben de araştırmaya başladım. çok cuvcuvlu bir iş bu. çünkü her kafadan başka bi ses çıkıyor vs vs...

evvela şunu söylemeliyim şeçenekleriniz 37" - 42" aralığında. bence televizyonu kullanacağınız alana göre büyüklüğünü kafanızda sabitleyin. bi dünya sitede izleme mesafesine göre doğru büyüklüklerin ne olması gerektiğine dair tablolar var.

forumları okuyun bence. ama kafanız karışmayacaksa. çünkü forumlar her boku çok iyi bildiğini zanneden mallarla dolu olabiliyor. çok kafa karıştırıyorlar. doğru yanlışı birbirine katıyorlar. ama bir süre sonra aklı başında adamların yorumlarını fark edip doğruya yanlışa dair kafanızda bir şeyler oluşmaya başlıyor.

alacağınız ürünü illaki gidin görün! mümkünse sd yayın bağlatın hd yayın bağlatın vcd taktırın bilgisayar bağlatın dvd oynattırın. yapmasını bekleyeceğiniz ne varsa yaptırın. sesini duyun vs.

tüm bunları yaptınız diyelim halen içiniz rahat değil çünkü ortalıkta 40" panellerin standart dışı paneller olduğu konuşuluyor. içiniz kaldırmazda 40" seçeneğini iptal ediyorsunuz. bu tür kafa karışıklıklarını da geçtiniz ve hatta markaya ve modele dahi karar verdiğinizi varsayalım halen içiniz rahat değil. neden? çünkü panellerle ilgili bir takım dedikodular dolaşıyor, iki belki de üç farklı seri panel kullanıldığından bu serilerden birisinin çok kötü olduğundan birisinin mükemmel olduğundan diğerinin normal olduğundan bahsediliyor.

vel hasıl dünya para vereceğiniz bir ürün için araştırdığınız oranda kafanız karışıyor mideniz bulanıyor.

ben naptım? evvela sevmediğim markaları eledim. kalan markalardan sevdiklerimi daha önce kullandıklarımı belirledim. kullanmam gereken ekran büyüklüğünü belirledim. birer ikişer alternatif belirledim. benim alternatiflerimden birini içeren bir kampanyaya denk geldim. gittim aldım. çoğ memnunum. kafam rahat aga...

samsung u tavsiye ederim. benim evimde Samsungun 3 tane LCD TV si var. Şu an a kadar memnunum.Sorun çıkmadı. Samsung Sonyle birlikte aynı paneli paylaşıyorlar. Demek istediğim gayet iyi ürünleri var.

teşekkürler cvaplar için. (özellikle barbaroj, üşenmeyip bu kadar detaylı bir cevap yazdığın için...)

bir arkadaşım samsung'un ekranlarının kolay arızalandığını söyledi. bunlar daha çok cep telefonları sanırım. birkaç gün önce benim de samsung telefonumun ekranı bozuldu. görüntü gidip geliyor.

ekran boyutuna gelince: 200 tl'lik bir fark için 37" almaya değmez, diye düşünmeye başladım. yarın büyük bir eve taşınırsam 37" küçük gelebilir. 37'leri eleyebiliriz yani.

sony ve philips'leri de genellikle önermiyorlar. favoriler samsung ve lg.

Samsung modelinin aynısının 50hz olanını aldık biz. Çok memnunuz. Yapamadığımız şey yok. Görüntü kalitesine resmen vurulmuştuk mağazada. Samsung için şimdiye kadar tek duyduğum olumsuz yorum koyu sahnelerde led ışıklarının kenarlardan bölgesel olarak belli olmasıydı. Kendi TV'mizde dikkat ettim, koyu sahnelerde bi sıkıntı görmedim ama ekranı tamamen kararttığımda o ışıkların bölgesel olarak daha parlak göründüğünü bende farkettim. Ama normalde izlerken hiç fark yok. LED/LCD dünyasının ustası Samsung'dur diye duydum gördüm. Tavsiye ederim.

suşi yap.

güzel fikir ama balığın pişirilip yanında rakıyla bi güzel götürülmesinden yanayız:)

mantarlı et sote yap. yanına patlıcan salatası vs.

makarna yap. ama baya emek kat.

cafe de paris soslu et yap ya da pesto soslu makarna

yanında da kırmızı şarap

ve peynir topları da işin güzelliği

www.google.com

olum yemeğin adını hatırlayamadım ya. böyle et sote gibi bişey bu. yanında sebzeler mebzeler oluyo. ben yediğimde yoğurtlu gibi ve acılı gibi iki farklı sos vardı. böyle şimdi o ekmeğinde ismini unuttum ben bildiğimiz yufka ekmek var ya onun böyle markette falan satılan daha küçük bi şeyi var. onunla yemek racondanmıştı. ulan neydi yaa. hiç anlatamadım...

karides güveç. o alevli görüntüsü ve ismine rağmen yapması son derece kolay ve hızlı.

ulan mojito muydu neydi ya. piii...

kremalı patates yap süper olur :)

bir de tavsiyem bildiğin ve daha önce yaptığın bir yemeği yap. hatunun dibini düşürücem diye hiç denemediğin, bilmediğin bir yemeği yapmaya kalkarsan hikayenin sonu yemek sepetinden sipariş vermeyle bitebilir.

@barbaroj

Fajita mı?

@barbaroj o yufka ekmeğin de adı (bkz: tortilla)

makarna yapmak istemiyorum. o yüzden eliyorum.
karides güveç olabilir. 1 saat sonra alışverişe çıkarım o zamana kadar değerlendirmeye devam.
bi de şimdi aklıma geldi geçenlerde bi muabbette karnıyarığı çok sevdiğini söylemişti ondan mı yapsam acaba.

adifjaskdşlfjasşdj

doğru ya fajita. bravo ekmeğin adı da tortilla...
poseidon1, sarap dumani ve mesaj yolu ile aydınlanma sağlayan eezi'ye sonsuz teşekkürler.

jack n brooks baba fajita yap bence çok keyifli bi yemek. fajitaydı tortillaydı mortillaydı derken akıl alıyor valla.

güveçte mantarda pek yakışır hacı yemekten önce iştah açar küçük bir toprak kap içinde yaparsın kaşarlı filan.

hacılar fajita ve tortilla kafama yattı. tortilla hazır satılıyor mu

satılıyor

akmerkez macrocenter da vardır o zaman kesin.dimi?*

fajita da karar kıldım gibi.başka öneri yok ise. yanında ne gider.intro bişeyler yapmak gerekir mi?

yanına patates kızart ama yağda değil fırında. Yanında servis edilen soslar var internetten ara onlardan yap yada varsa hazır alıver.

Ben gecende misafirlerime kolay güveç yaptım anlata anlata bitiremediler.Ama madem ne yapacağına karar verdin tarif etmeme gerek kalmadı :D

baboli biz bu enfes yemeği yediğimiz vakit. önden fırında mantar + kaşar olayına girmiştik ki, breh breh dadı halen damağımdadır.

mantarların o çıbık gibi kökü çıkar, tereyağı acımazsızca zerk edilir. üstüne kaşar rendelenir. değişik baharatlardan serpiştirilir. fırına atılır. on nomra.

fajita ok. alışverişe çıkıyorum. aslında yemek yapmayı seven ve beceren arkadaşlar olarak böyle durumlar için malzemesiyle yapılışıyla servisiyle sosuyla fotolarıyla bir tarif bankası oluştursak pek te güzel olur kaantindeyim. ne dersiniz.

soslu koç yumurtası ii gider.

tavuk teriyaki.

tortilla ile fajita servisi yaptım. salsa sos ve elma dilim patates ile sundum yanına da doluca antik / narince-semillon verdim. bence cok guzel oldu tesekkurler.

yeaaa geç kalmışım yeaaaa. tabii ki fajitanın önünden margarita eşliğinde nachos yenir, hatta hazır onion rings de koyabilirdiniz. tüh bee, üzüldüm geç kaldığıma. neyse artık bi akşam da bize yaparsın jack. muhitte yakın etiler-ulus-akatlar civarı sanırım... iyi iyi konuşuruz :)

kedileri bir kere belledikleri yerden vazgeçirmek zordur.
bir şişe sirke dökmeyi deneyin,
ama fazla ümitlenmeyin derim.

sıçtıkları yeri kırmızıya boya, 1-2 hafta sonra kırmızı yeri tekrar beyaza boya, sonra karşı apartmanın kapısını kırmızıya boya. homemade pavlovun kedisi.
olur mu ki lan acaba, merak ettim şimdi...

bi yakalasam analarını laciverde boyayacağım it oğlu itlerin.

ulan çok güldüm ya.

baba bi kedi tuvaleti al içini kum'unan doldur. temiz temiz sıçsın hayvanlar. olma mı öyle? bükemediğim bilek hesabı?

ya da temizleme bi süre bunlar pimpirikli hayvanlar iki sıçar üç sıçar dördüncü de piii amma pismiş la bura der sıçmaz...

bence de nasıl olsa bir temizleyen var diye yapıyorlardır. tüm bunların sebebi aslında sensin evet :)

@barbaroj; müdür onu düşündüm düşünmesine de sonra kıllandım birden. şimdi kapının önüne sıçıp kaçan bir iki kedi varken oraya kum koyarsam mahallenin bütün kedilerinin dadanıp ortama kamp kurmasından tırstım.

temizlememeyi de denedim. (gerçi denemedim. üç dört gün temizlemeye üşenince kendiliğinden denenmiş oldu) burda betona sıçabilen kedilerden bahsediyoruz. lavukların kumla, temizlikle titizlikle alakaları yok.

böyle kedilerin nefret ettiği bi koku falan var mıdır? sirkeyi deniycem ama daha keskin kalıcı birşeyler vardır belki.?

sirke ve naftalin deneyin. böyle tabletler var ya onlardan.

o vakıt ona küçük sürpizler hazırlayın: tinyurl.com

öncelikle uslup + anlatım 10 numara, okurken altıma zıçtım gülmekten, kedilere de böyle konuşuosan hakediosun. gelelim asıl cevaba, bnm arkadaş giriş katında oturuodu, pencereye atlayıp evin içine gizlice sızan kedilerden muzdaripti, bu durumlara özel bi kedi spreyi varmış, onu cama pencere sıktı, kediler uğramaz oldu. o spreyden edinip apartmanın girişine sıkman lazım gibi.

bu spreyin başlığı bile varmış (bkz: kedi kovucu sprey) işe yaramadığını söylüyorlar ama onu da deniycem. zira eve pizza söylüyorum, pizzayı getiren adam kaskın camını bile açmıyor kokudan. kepazelik diz boyu.

son çare olarak; kangal, pit bull, jaguar, sırtlan ya da mamut kiralayan bir yer var mıdır.? şöyle bir haftalığına kapıya bağlasam sorun çözülür sanırım.

kediler genellikle limondan nefret eder, kapıya birkaç gün limon suyu dökün bakalım.

çamaşır suyu/klorak kullanıyormusunuz?

@goldentitan; çamaşır suyu döktüm girişe ama burası apartmanın girişi olduğu için gir çık yapıla yapıla çamaşır suyunun kokusu falan kalmıyor. bir gün gelmeseler ikinci gün çamaşır suyu döktüğüm yerin üzerine sıçıveriyor piç kuruları. ama aldım istihbaratı. bu raid'in köpüklerinden düzenli olarak sıkıldığında onun kokusuna gelmiyorlarmış. on gün başka yere sıçırtmayı başarabilirsem alışkanlıkları değişir. o da işe yaramazsa kamera kurup kimliklerini tespit edicem önce ondan sonra da yakalayıp mantar tıkıycam.

ya böcek ilacı kullanmayın. yazıktır, belki zehirlenirler. önce sirkeyi deneyin. bizim yazlıkta çimlerin üzerine durmadan tuvaletlerini yapıyorlardı. amcam naftalin serpmiş. gelmemişler bir daha.

çamaşır suyu kullanmamalısın, çamaşır suyu kokusu olan yere işerler.

@goldentitan; haklısın. çamaşır suyu kullandım birkaç gün, bana mısın demediler. sonradan şunu keşvettim ki girişin hemen yanında saksılar var. bu küçük piçlerin kokusu bu topraklara sinmiş. çok rahatsız edici bir koku, ya da kangal gibi götlerini kesici bir unsur olmadıkça öyle sirkeye, çamaşır suyuna falan ver eyliyorlar boku sidiği.

iş başvurusuna mülakat için çağırdıklarında özgürce izin alıp mülakata gidebileceksen ve referans vermeyeceksen problem değil.

gayette yazman gerekir. ama neden ayrılmak istiyorsunuz sorusuna iyi bir bahane hazırlamayı ihmal etme.

haftada iki gün iznim var zaten (hem de hafta içi), yani görüşmeye gitmek problem olmaz. sorunlu bir şekilde de ayrılmayacağım, yani referansta da sorun olmayacaktır muhtemelen. o halde yazıyorum, hadi bakalım hayırlısı. teşekkürler.

cv'inde iş geçmişinde son işinin zaman aralığını belirtirken "2008 - halen devam ediyor" gibi bir ifadeyle yazman lazım. ordan anlarlar. senin ayrıca belirtmene gerek yok.

şimdi tam yazacakken gene şüpheye düştüm aslında. karşı tarafa pek güven vermeyecek bu durum gibi geldi ama bilemedim. neyse.

çalıştığımı eklemeden yaptım başvuruyu ama çağırırlarsa o zaman söylerim artık, kılıfına da uydururum bir şekilde. teşekkürler herkese. olmazsa bundan sonraki başvuruları bu durumu da ekleyerek yaparım.

bence "2011 - halen çalışıyorum" problem yaratabilir lakin "2009 - halen çalışıyorum" sırıtmayacaktır problem yaratmıyacaktır zaanımca...

girebilirsin fakat ilk sınavın ağırlığı daha fazla olduğundan işin zor.

vardır.

ilk sınavın ağırlığı daha fazla değil.
(vize * 0,30) + (final * 0,70) > 49 ise geçersin.

şu halde bütünlemeden 72 alırsan geçersin...

Hollanda'da 3 defa opusurlermis, oradaki aliskanlik boyleymis :)

iranlılar da öyle öpüyor

istanbulda da bazıları aynen bu şekilde öpüyor, ben bir kaç defa rastladım. sanırım bir tür gelenek.
sağ sol sağ sol (ya da tersi) şeklinde dört defa öpene de rastladım. artık o da mı gelenek yoksa fırsattan yararlanma mı bilemem :p

bi dönem bolu'da yaşamıştım,oranın yerlisi olanlar da böyle öpüyorlardı,anlayamamıştım bende.

bunu da dine bağladınız ya.
gelenekler ve alışkanlıklarla ilgili.

Dolaylı yoldan dinsel, doğrusu tarikatsal olacaktı...

dine bağlanabilir gayet tabii. "sayılar ve tarihsel kökenleri" temalı bir kitap okunarak anlaşılabilir bu mevzu.

çeşitli şehir ve ülkelerde yaşayan 3 kere üpen arkadaş ve akrabalarım var.bir tanesi sormadan kendi açıklamıştı ben böyle öpüyorum çünkü daha samimi oluyor gibilerinden yani aynı davranışı benimseyen insanlar içinde yer almasa bile kişi içinden geldiği için bu davranışı benimseyebiliyor.not:2 kere öpmeye göre ben de daha sıcak bir yaklaşım olarak buluyorum , öpmek yerine sarılmayı seven biri olarak

isviçre de 3 defa ülkelerindendir

araplarda 3 defa öpüyor.

italyanlar da 3 defa öper. bkz sopranos.

ya bi tek biz mi 2 defa öpüyomuşuz ne çok varmış. sallıyor musunuz yoksa eheh. ben öpmem de gerçi pek hoşlanmıyorum o ayrı.

bazı aleviler de böyle 3 kere öperler.

allah, muhammed, ali üçlemesi ile ilintili diye duymuştum.

belçikalılar da 3 defa öpüşür hatta bazen dört.ne anlamı var bilmiyorum ama alışkanlıktır heralde.biz neden 2 defa öpüşüyoruz?

3-5 yıl sonra sadece kafa tokuşturur olacağız, hem de sebebi unutularak..

merhaba ben muhacirim, romanya köstence taraflarından gelmiş atalar. bizim köyde de böyledir. ama özel bi sebebi olup olmadığını bilmiyorum, genelde çok yakınlar arasındadır.

eğer 2. sınıftan dersin yoksa evet geçtin.

farketmez gir bitir askerden kaç

Bir bayan olarak mı ?

uzun zamandır bu kadar sesli güldüğümü hatırlamıyorum :D

cevap: ne yapmak istiyorsun? yani ne sana göre daha yakındır? bunlar hakkında bize biraz bilgi versen güzel olur.

işletme ,basit bir bölümdür

ccc kamu yönetimi ccc

başka veri yoksa "işletme"

minik bir wiki server kurun? hiyerarsik bir yapiyla en "sikindirik" bilgilerden en baba bilgilere dokumante edebilirsiniz.

başka?

google wave

biz okuldaki toplulugumuzu facebook'da gizli kapali grup uzerinden isletiyoruz. kanli canli toplantilarin raporlarini falan da koyuyoruz. hem mailleri gidiyor, arsiv oluyor, hem kullanim kolay. mail grubunun daha pratigi iste, istedigin de buydu anladigim kadariyla.

hepsi çoğzel çözümler gerçekten lakin biz daha butik bişey istiyoruz. neden? çünkü patron mallığından dolayı...

patron hakkında böyle platformlarda yazılan şeylerin gg olması çok sık görülen bir durum dikkatli ol bence. Çözüm yoluna gelirsek. :)

GoogleWave
GoogleGroups

Ya da twitter da bir hesap açın. Kilitli bir hesap olsun ki herkes ekleyemesin. Aklınıza gelenleri o hesaba reply ile yollayın böylece o hesap altında herşeyi toplamış olursunuz ve başkaları da göremez.

duyduğun ya da okuduğun şey doğru. cımbız gibi bir şeyle tuttuğun hapı, kedinin açtığın ağzından içeri sokup bırak. kedi onu zaten yutacaktır.
sevgiler...

hepsini okumadım ama suda erimeyecek hap yok. erimeyecek derken, eriyince etkisini kaybedecek..
kucağına yatır, sıkıca tut hayvanı. içir sonra damla damla. şırınga varsa süper, yoksa prezervatif, yoksa bilemedim. içir bi şekil.

ezcaneden kontil alın ayrıca. 1.5 tl bişey. her veterinerin dediğine kulak asmayın. çoğu haksız para kazanmaya çalışan, ruhsuz orospu çocuğu. bir çok isim sayabilirim, isterseniz özelden. burdan da içimi boşaltmış oldum. sağol duyuru.

kediyi çok kıpırdamasına izin vermeyecek şekilde tutuyorsun. sırtüstü yatırıp, bacaklarınla az sıkıştırabilirsin ya da normal oturur pozisyonda sabit durmasını sağlayabilirsin. ağzını acıp hapı işaret parmagına dengede tuttuktan sonra gırtlağına ittiriyorsun. bişey olmuyor merak etme. az ittirirsen çıkartıyor. tam yerini bulmak lazım. dilinin tam arkası idealdir bence. yıllarca köpeğe bu yöntemle ilaç içirdim bir kaç kere de kediye yapmışlığım var bişey olmuyor merak etme :) hayvanı çok korkutma ama :)

@nezareten taharet, kontil nedir? ne sıklıkla ve nasıl kullanılır? tek başına bu parazit hikayesine çözüm müdür?

kontil daha rahat bişi. arkadasın kedisine de vermişlerdi. sıvı, damlalıklı. bille bir periyodda kullanıyorsun. veterineri arayıp sor bence. ben bu hapları veremedim, heder ettim kontili ne kadar süreyle vereyim diye.
ya da istanbul anadolu yakasındaysan ben içiririm hapı :p

@65 derece; değilim maalesef :)

valla bizim kedide bi iştahsızlık hasıl olmuştu, hiçbişi yemiodu, doktor iştah hapı diye bişi verdi, bi poşette 5 tane mi neydi haplar, hapı yutturmaya çalıştıkça vahşileşiodu bizimki, sonrada küsüodu zorla yutturmaya çalıştığımız için, bi türlü yutturamıoduk. 1-2 gün bişi yemedi bu. sonra bi sabah bi baktık, iştah hapı poşetini parçalayıp hepsini yemiş. şaka gibi ama gerçek. kedileri anlamak çok zor. bi süre öğün atlayıp aç bırakın sonra içine ilaç konmuş mamasını önüne koyun. kesin yicektir.

praktiker, tekzen gibi yapı marketlerde olur. koçtaş'ı da deneyebilirsiniz ama forum istanbul'un ordaki praktikerde gördüm.

bunlar gibi 5cm kalınlığında, parlak yüzey ve hafif malzeme dimi?

ikea'dan temin etmeniz daha mantikli gozukuyor. ikea'da bazi raf ve masalari falan keserek de veriyorlar.

praktikerde istediğiniz ölçülerde kestirebilirsiniz.

istediğiniz seçer boyuna göre fiyat verirler. gider kasaya ödersiniz. sonra tekrar gider kestirirsiniz. kenar kaplaması da alırsınız rengi uyan veya istediğiniz. evde bildiğiniz ütü ile yapıştırırsınız. çok kolaydır.
hayır 5 cm kalınlığında olmaz. ikea'dakiler de 5 cm kalınlığında değil. içi boş bir malzeme o rafların bazıları. benim anlattığım 1.5 cm kadar kalınlıkta mdf. parlak da vardır aralarında.

@co2s2; ağzından bal damlıyor ya...

@ben smyrna; malzemenin içi boş olduğunu biliyorum, 1,8 cm kalınlığında mdf'yi sadece praktikterde değil lalettayin mahalle marangozunda bulabileceğimi de biliyorum.

benim sorduğum şey, bu içi boş 5 cm kalınlığında parlak yüzeyli malzemeyi istediğim ebatlarda nerde bulabileceğim...

gizli duvar bağlantısı istiyorsanız 50 cm çok fazla olur. bu linktekinin kırmızısı arkadaşımda var, onun bile ağırlıkla hiç arası yok. 50 cm istediğinize göre belli bir ağırlık yüklemek istersiniz diye düşündüm.

@gkhncnzdgn; bir miktar yük binecek tabi ama raf olarak kullanmayacağım için çok büyük sıkıntı olacağını sanmıyorum. aslında ben bu malzemeden bir masa yapmak istiyorum. o yüzden zaten değişik ebatlarda bulabileceğim bir yer arıyorum.

aslında keresteciler çarşısına gitsem bulacağımdan eminim lakin şimdi gidip oraya koskaca 2 plaka da almak istemiyorum. (2 plaka diyorum çünkü kafamdaki masa 2 farklı renk)

davlumbazla aspiratör aynı şey diye biliyorum. o şekilde yapabilirsin montajı. geçen gün söktüm ben de temizlik için. bi numarası yokmuş yani. sadece hava emdiği için de patlama falan olmaz. her türlü baca deliği olur gibime geldi. ama dikkat et deliğin önü açık olmasın apartman dışındaki. sonra içine kuş gelip yuva yapıyor. yaşanmıştır :)

normalde davlumbazı aldığın markanın servisi montajını da yapar.

nuisance cevabın için teşekkür ederim fakat sorumun cevabı servis monte eder değil. ben davlumbazın nasıl monte edileceğini öğrenmek istiyorum.

davlumbazın montajında bir şey yokki. bizim sattıklarımız (teka)'ya göre konuşursam duvara iki tane vida takıyorsun, sonra üstüne davlumbazı geçiriyorsun o kadar. belki arada demir çubuk falan olabilir ama zaten onu bakınca şıp diye çözersin.

baca konusunda bir şey söyleyemem ama ben olsam tırsar yapmazdım. onun yerine davlumbazıma uygun karbon filtre alır bacasız kullanırdım. gerçi bacasız olunca pek bir işe yaramıyor ama olsun.

ayrıca vida deliklerini açarken dikkat et, davlumbaz ile ocak arası yükseklik minimum 65cm olmalı.

haaa bi dakka davlumbaz bacasız da kullanılabiliyor mu? davlumbazın çektiği havayı illa ki dışarı çıkarmaya gerek yok mu? bacasız olunca pek bir işe yaramıyor demişsin ama??? biraz daha açar mısın?

bacasız kullanırsan hiçbir işe yaramaz. ben bacasız derken karbon filtreli demek istedim. davlumbazının markasına göre karbon filtre alıp kullanabilirsin. tabi bacalı kullanım kadar performans bekleme, sonuçta içerden aldığı havayı güya temizleyerek tekrar içeri veriyor.

davlumbazı genelde süs olarak kullandıklarından baca delmek istemeyenlere karbon filtre veriyorlar. karbon filtre de aşağıdaki gibi bir ürün.

www.arteaksesuar.com.tr

markasına göre 15-35 lira arasında bir parçadır.

eskiden doğalgaz tesisatçısı olan bir arkadaşa "şofben bacası kullanılır mı?" diye sordum, aramızdaki diyalog şu şekilde:

+davlumbazın çıkışını şofben için açılmış deliğe bağlasak ne olur?
-davlumbaz o havayı çıkışa kadar itemez
+itmesi mi lazım? yani şofben itiyor mu ki?
-şofbenden çıkan gaz uçar gider (yükselir v.s. artık ne dediyse)
+hmm

açıkçası en son kimya dersini 10 sene önce gördüğümden bir yorum yapamıyorum. sallamış mı yoksa doğru mu bilemiyorum.

teka ürün sattığımızda yönlendirdiğimiz teknik servisi arayıp ilk çıkan kişiye sorduğumda "eğer davlumbaz ile baca arası çok uzun mesafe yoksa ve delik 12cm'se bir sorun olmaz" dedi.

ama sen yine de güvendiğin birilerine sor, sonuçta önemli bir mevzu. ben iki adama da güvenemedim.

Türkçe karakterleri gösterseydi iyiydi :/

Ama bence kullanışlı. Ve virüslü değil hehe.

edit: bazı yerlerde karakterler uyumlu bazı yerlerde değil onu kastettim.

programınız ile alakasız ama 1900'den bugüne kadar olan her tarih için windows takvimi de işe yarayabilir...

-Hiç türkçe karakter kullanmasam olurmuş.

-Benim windows 1980 den başlıyor.Ayrıca tarihi günleride öğrenmek ilginç oluyor bazen

hesapla butonunun rengi farklı olmalı ve bir üst satırda yer almalı bence..

sonuç satırı pencerenin altında yer alsaydı eyiydi..:)

www.ted.com

türkçe altyazı var galiba bir kısmında.

tedtalks
bir ilgilendiğin konuya göre güzel videolar var. hatta bazıları türkçe altyazı. sadece türkçe altyazılıları göster bile diyebiliyorsun.

www.ted.com

okumuyorum. ama şu halde nolacağını merak ettiğim kadar okuyor olsaydım ne olacağını da merak ediyorum.

bu arada yazılı kaynaklar her daim önceliğim tabiki.

İşlenme metotları genelde ayrı, sular da bölgeye göre kaynak farklılıkları gösteriyor tabii ki. İstanbul'da Erikli iyidir.

erikli candır gerçektende şekerli sanki su, bide kızılcahamam güzeldi bulursanız alın derim.