Sen kendi gözünden olanı biteni yazmışsın ve bizden de aynı gözle bir şeyler görmemizi bekliyorsun. Buraya yazacağına direkt mesaj at, "bilmeden bir kusurum mu oldu" diye.

ben sadece sizin pardon buradaki arkdaşların düşüncelerini merak ediyorum.ayrıca msj atım zaten sorun mesajıma kısa cevaplar vermesi ve beni tınlamaması.sizin de aynı şeyleri görmenizi beklemiyorum.ayrıca bi hatam da olabilir tabiki ben hatam yoktur demiyorum.ama yinede sağolun mesaj atma fikrini verdiğiniz için

yakinini kaybettigi icin dengesizce davranislar icerisinde anladigim kadari ile,azcik zamana birakin kendicegi duzelir.

görünen o ki sizden soğumuş ya da daha iyi ya da dah sık görüşebildiği ya da her zaman yanında olan neyse, sonuçta bir şekilde sizinle kıyasladığı ve kendince sizden "daha" olumlu yönlerinin olduğunu düşündüğü arkadaş/lar edinmiş. siz de -bence- gereksiz yere illa bir şeyler yapmanız gerektiğine şartlamışsınız kendinizi. oysaki bırak gitsin dönerse senindir dönmezse zaten hiç bir zaman senin olmamıştır mantığıdır çözümünüzün temel mottosu.

tabii diğer taraftan tamamen fransız olduğum bir konuya gereksizliğin dibine vurarak neden yorum yaptım, neden fikir beyan ettim, onu da hiç bilmiyorum. ayrıca o kadar çok "ya da" dediğim için ağzıma sıçayım.

zaten aynı şehirdesiniz git yanına konuş vakit geçirin biraz dertleşin filan madem o kadar yakınsınız mesajda nedir yaaa. bende uyuz olurdum sana baksana yakınını kaybetmiş sen sadece telefon açıyorsun, mesaj attım diyorsun. yanına git yanına.

belkide hiç bi zaman senin ona bağlı olduğun kadr o sana bağlanmamıştır.

normal böyle seyler bence üsteleme aradan biraz zaman geçtiginde konus.yalnız kalmaya ihtiyaci var demekki.4 yıllık bi arkadaslıgınız olgugunuz için seni kaybetmiyecegini düsünüyor olabilir.facebooka da kafa dagıtmak icin giriodur.ben olsam rolantiye alirdm

Aynı şey Turkcell'deyken avea'dan geliyordu. Rekabet kurulu yasakladı bu girişimleri. Şimdi kaçak olarak bireysel firmalar yapıyorlar. Bana her gün "bizim operatöre gelin" ya da "tarifenizden memnun musunuz" tarzı telefonlar geliyor. Bu bir gurursuzluktan öte çirkefliğe girmeye başladı artık. Bazı operatörlerin bazı operatörlerin baz istasyonlarını meşgul ederek erişime engellediğini de gördük ülkecek.

Rekabetin de bir haddi vardı eskiden. Eskiler güzeldi eskiler.

avea kullanıyoruma ma bana bir şey gelmedi ? :/ tükçel de kullanıyorum onda da bir şey yok :/

"zafere(paraya) giden yolda her şey mübahtır" diye düşündükleri için, umurlarında bile değildir bence gurursuz gözükmeleri :) gerçi mesaj gelen hattın gsm şirketi için kötü bir marka imajı oluşuyor ama çoğu kişi bunu atan gsm şirketinin reklamı olarak düşünüyor. insanlar tarafından diğer şirketin gurursuzluğu değil de mesajı atan şirketin reklam stratejisi düşünülüyor bence..

bence de bu durumda hoşnutsuz hava turkcell'de oluşuyor ama avea da adam olsun engellesin turkcell'den gelen mesajları şeklinde yaklaşanlar da var mesela.

bana aynı gün içinde turkcell hattıma avedan, avea hattıma da turkcellden mesaj gelmişti. işte o an gerçekten tırstım, acaba deliriyor muyum diye..

sonra sakinleştim.

bence aveanın yaptığı ayıp ayrıca, rockçuysam beni u2 izlemeye gönderebilirlermiş, sıkıyosa iron maiden'ı getirsinler!

ben de çok sıkıldım.

iki taraf da beceriksiz ayrıca.
ve hatta bi ara turkcelli aveaya, aveayı turkcelle taşımayı düşündüm, kampanyalar baya iyi gibiydi, sonra üşendim tabi yapmadım öyle bi şey.

iyi bayramlar hepinize.

Süt yumuşatır ses tellerini. Bal ve karabiber yanında çeşni oluyor boşa. Sadece sıcak süt yeter.

Bu arada scream ne yahu? Çığlık desenize şuna.

bal ve limon...

ılık su veya süt. sigara kullanıyorsanız bırakın.

Çok sağolun millet süt iyi geldi =)

mehmet rahatsız ; kişilik haklarının rencide edildiği sebebiyle hakaret davası açabilir. tabi x romanda bu şahsın ismi ve soyismi bir arada kullanıyorsa.

eldeki delillere, kanun maddeleri, davacı ve davalının ifadesine göre hakim karar verir. bundan mütevellit romana konu alan bireyin kişilik haklarına saldırı olduğu dogrultusunda hüküm verirse, maddi yada manevi yaptırım uygulayabilir.

Geçenlerde Ermeni Olayları hakkında bir romanda bir karakterin Türklere hakaret ettiği gerekçesiyle dava açılmıştı, hatta roman yazarı kaybetmişti davayı. Onu bi araştır.

teorik olarak böyle bir savunma geçerlidir. hatta fazlası da geçerlidir. pratikte özellikle hakaret nedeniyle ceza ve medeni hukuk davalarında çok acayip kararlar verilebilmektedir, ama böyle bir mevzuda çok sorun olacağını sanmıyorum.

Görüşümün teorik temellerine gelince:
1. Anayasa'ya göre sanat hakkının tek sınırı Anayasa'nın ilk 3 maddesini değiştirme amaçlı davranışlardır. Burada böyle bir şey olmadığı ortada.
2. Yazarın asıl amacı sanat görünümü altında muhatabına hakaret etmek olmadığı sürece (ki olsa bile usturuplu yaparsa sorun olmaz) kitapta herhangi bir hakaretin bulunması sanat özgürlüğü içinde kalır.
3. Sonuçta, karakterin başka mevzularda sıklıkla kullandığı bir deyimi bu şekilde kullanması, yazarın asıl amacının sanat olduğuna yönelik bariz bir belirti olarak değerlendirilir.


Bunlardan yola çıkan mahkemenin, yapılan davranışın hukuka uygun olduğu sonucuna varması gerekir. Ama dediğim gibi, uygulama açısından maalesef bir garanti veremiyorum.

şimdi: isim ve soyadı birebir kullanılırsa romanda; yazar "banane aa, romanımdaki karakter söylüyo bu hakareti" diyerek işin içinden sıyrılamaz. Akabinde karşı tarafa ona o hakareti ettirenin kim olduğunu sormak gibi bir hak doğacaktır. Yani hakim amca(ya da teyze) "bre evladım, tamam da, o kelimeleri yazan da sensin?" diye sorarsa cevabını vermek zor olur kanımca. İk bakışta bu durum "yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan" ikilemine benziyor olsa da; yukarıda verdiğiniz örnekte hakarete uğrayan tv sunucusu mehmet rahatsız, açacağı hakaret davasını her türlü kazanacaktır.
Siz roman olarak vermişsiniz örneği, ben de bunu televizyona uyarlayyım madem:
Bir film ya da dizi senaryosu yazıyorsunuz. Karakter o sırada tv seyrediyor ve ekrandaki sunucuya alenen hakaret ediyor. Şimdi bu küfür edilen sunucu ismi zikredilmese bile, ayan-beyan ekranda görünmüş ise, "bir fikir-sanat eseri aracılığı ile umuma rencide edildiğini" öne sürerek dava açma hakkına sahip olacaktır.

Bire-bir aynı durum olmasa da canlı örneği de var bunun; Sayın başbakanımızın karikatürlerinden dolayı mahkemeleri ne denli meşgul ettiğini unutmayalım....

bilinçaltınız ve günlük hayatınızdaki heyecan eksikliğinin bir uzamı gibi gözüküyor sanki. uzun süredir kendisinden haber alamayıp, bir anda fotoğraflarını karşınızda gördüğünüzde imgeler, geçmiş zamanda yaşadığınız heyecanlarla beraber bir güzel işleniyor beyninize.

gerisi de rüyalarınıza kalmış zaten.

abi tamamen evliliğin sıradanlaşması buna sebep. eğer evliliğin sıradan değilse o halde eşinle aranızda aşk olmadan evlenmişsin demektir. bunu anlamak için ikisini de düşün hangisine karşı merhamet şefkat duyuyorsan ona aşık değilsin demektir. ha diyeceksin ki aşkın içinde şefkat merhamet yok mu var ama baskın duygu bunlar değil aşkta.

Teşhis, tetkik ve tedaviyi birada sunan muazzam bir cümle biliyorum: "olur öyle."

kesinlikle katılıyorum "olur öyle" . evlenmişiniz ne güzel mutlusunuz şimdi durduk yere macerayı seven adamlık yapmayınız. gidin bu akşam bi çiçek alın eşinize sonra gece de yaramazlık falan yapın geçer gider :)
saygılar

evlenme amacıyla arayışa girenin severek evlendiğine hiç inanmadım, inanmam. bence sorununuz odur.

evli olduğunuz için bu heyecan normal bence. sadece sıkılmışsınız ve yeni küçük mutluluklar kıpırtılar peşinde olabilirsiniz. bence mevcut ilişkinizi heyecanlandırmaya bakın. insanların başına geliyor böyle şeyler, ayrıca kendinize eskisini yeniden yaşamak ile ilgili bahaneler uydurup buna inanmayın, geçer.

bodoslama olmaz, tytz olur. olursa olur olmazsa kasımpasa olur.

Disari cikma teklifi yanlis anlasilabilir ve dedigin gibi ters tepebilir... Belkim biraz daha ortak arkadaslarla (cok da fazla olmasin iki uc kisi) samimiyet arttirilabilir! Sonralari ortak bir seyler tabii ki olur. Ama bu arada hanim ablamiz musait mi (sevgili durumlari) vs. ogrenile!.. :)

yemek davetleri genelde tedirginlik yaratır ama sinemaya davetiye yolladilar gel birlikte gidelim işin yoksa gibilerden bi davet daha zekice...kabul edersede git bi koşu sinemaya biletini al.

kız sana zaten sinyal göndermiş,senden bi karşılık gelmesini bekliyodur,fazla da uzatmamak lazım,yemek bence de biraz tedirginlik yaratabilir,çekingen biri olduğunu söylüyosun.kız şimdi yemekte ne konuşucaz diye heycan yapabilir sinema olursa film izlerken yavaş yavaş heycanı gider.ama sinemaya geç bi saatte götürme,kızın durumuna göre cıkışta bişeyler yaparsınız.geç saatte giderseniz cıkışta bişeyler yapmak için vakit kalmayabilir

cikarken naber napiyosun, biseyler yemek yiyelim de bence. hicbirsey yok bunda. bu kadar kasma derim.evet ya da hayır der sonucta. hicbisey kaybetmezsin sormaktan. yok ağırdan satmaz bence.

Bodoslama olmayan her tepki reddedilmekle sonuçlanacaktır.

bence de yemek yerine bir çay veya kahve içmeye davet edin sinemadan önce. çok samimi olmadığım bir adamla sinemaya gitmek istemem şahsen.

Öylesine çıkmak gibi bir niyetiniz varsa, aynı iş ortamını paylaştığınız kişilerden uzak durun. İşinizi değiştirmek gibi bir seçeneğiniz yoksa.

bence de mümkünse aynı işyerinden biriyle bu tarz ilişkilere girme ama kafaya koyduysan bilemem..
bi kere samimiyetim olmayan adam sinemaya gidelim derse kesin reddedilir, yemek derse de büyük ihtimalle rededilir.. bence sen biraz daha muhabbeti arttır, sonra davet et daha uygun olacaktır..

o 3-4 kişilik grupla mangala falan gidin. ortam yaratıp yalnız kalın, sohbet edin. davranış ve mimiklerinden anlarsınız.

yapamıyorsanız da bodoslama dalın, uzatmanın alemi yok.

Vergi kaçırma maksatlı yapılıyor sık sık. Maliyeye şikayet halinde kanırtırlar sorumluyu.

maliyeye yazılacak bir dilekçe işi bitirir ama ispat etmek gerek..

peki nasil kanitlanacak bu? napalim yani fotograf mi cekecegiz parayi verirlerken? her ayin belli gunu veriliyor bu para giseden, o gunu belirterek sikayet edilse kafi gelmez mi?

bir de diyelim ki ben sikayet ettim, firma buyuk bir firma sonradan gotume kacabilitesi olur mu?

vergi kaciranlari ihbar edenlere, belirli rakamlarda odemeler yapildigini duymustum.
foto yerine 3-5 tane yandas bulursan bu is biter.
ama maliyede bilincli sekilde goz yumuyor bu vergi kacirma hadisesine.
bi sirkette, 10 tane mudur de asgari ucretle calisir mi allah askina?

bu işi yapan kılıfını da ayarlamıştır. elden verilen para her ay ikramiye prim vs adıyla gösteriliyordur. ama uzun süredir yapılıyor ve bu şekilde maaş alan çok ise maliye denetiminde şirketin başı oldukça ağrır.

ikramiye, prim olarak gösterilemez çünkü onların da vergisi, ssk'sı hedesi hödösü var.

ama maliye gerçekten göz yumuyor, çünkü yummasa pek çok şirket batar.

sigorta primlerinizi aldiginiz tam maasa gore mi yatırıyorlar check edin derim.. yerken icerken hersey guzeldir tabi ama yarin isten haksiz yere cikartilirsaniz ise iade davasi actiginizda sigorta primleriniz ve bordronuz baz alinacagindan haklarinizi tam olarak alamayabilirsiniz.. kac para maas aliyorsanız o kadar yatırılması daha makbuldur tabiki..

virüs kendini pif dosyası içine yazmış ve başka bilgisayarlara da kopyalıyor. Benim de bilgisayarıma kopyaladı şu an mesela. Başıma ne geldiyse meraktan zaten.

eset blokluyor diyince güvenip açtim hakkaten de eset blokladi. kendini yerlestigi bilgisayarlardan göndererek yayilan birçok virusten biri anlasilan.

ben de açtım onu yanlışlıkla, ama şu an benden kimseye göndermiyormuş. onun dışında bir zararı var mıdır?

bana forward yöntemi ile gelen bir mailde bu virüsün key logger olduğu ve kart numarası da dahil olmak üzere birçok bilginin bu yazılım vasıtası ile kötü amaçlı hackerların eline geçtiği yazıyordu aman dikkat

Led bulunur Sony'leri bile 4bin lira. Led al.

sony alma sakın samsung led tv al. gerisi yalan.

mediamarkt beşiktaş açılışında 1299 a sanırım lg 42 inç hd var
sıra bekliyebiliyorsanız kesin onu alın bence
veya 46 inç samsung var 1899 a sony için bu kadar fark ödemeyin

en iyisi led tabi

teknosa'da 102 ekran sony 2000 liraya vardı geçen gün, ama modeline, özelliklerine bakma fırsatım olmadı.

samsung led pahalı gelebilir ama, o fiyata çok iyi samsung lcd bulunabilir.

led varken lcd almak şu an için saçmalık olur neden dersen 40 inç bi lcd ile led model arasında nerdeyse %40 elektrik tüketim farkı var. diğer artılarını yazmıyorum bile.

selamlar tekrardan;

simdi baska sehirde oldugu icin ben tabi teorik olarak konusmustum, az once ufak bir pazar arastirmasina girdim:

soyleki:

babamin almak istedigi samsung bişeybişey 650 yada 651.
samsung bayiinde 653un de geldigini soylediler arada islemcide fark varmis yalnizca...

sony pek onermedi kimse.

benim aklima takilan ise su: ornegin begendigimiz samsung lcd 40inc sanirim
onunla basabas bi fiyata 80mi 82 mi neydi ekran led mi alsak?

yani ayni paraya buyuk ekran lcd yerine biraz daha ufagindan led mi alsak??
ornek fiyat olarak da 80/82 ekran (tam hatirlayamiyorum) samsung 6 serisi led tv 2500 lira


son olarak da istanbul bilisimle ilgili goruslerinizi rica edeyim... zira arada fiyat anlaminda ucurum var...ama tabii diyorlar ki kendi servisleri; cikan ilk problemde kullanici hatasi diye tamir parasini size kitlerler ayni hesaba gelir bide ustune bi tomar ugrasirsiniz... ama sonuc olarak yetkili bayiinden de alsak ayni sekilde kullanici hatasi demeleri sozkonusu degil midir?

bu arada 4 bin liralik led onermis ataturkiye, yalniz dedigim gibi butce 2500u filan fazla gecmez yani 4bin hayal.. keske olsa da alsak :)

Daha ufak olsa da led tercih et.

İstanbul bilişim genelde elinde olmayan ürünleri ucuza satar. Dolayısıyla "yok satar". Var olan ürünler ise ya 2. eldir ya da refurbished.

geçen istanbul bilişim'den lg'nin linkteki lcdsini aldık. 2.700 küsürlü bi fiyatı var, 120 ekran. söylediğin ledlerle arasında çok büyük bi görüntü farkı var mıdır bilemem ama gayet memnunuz.

www.istanbulbilisim.com.tr

isanbul bilişim para dağıtsa alınmaz. azcık donanımhaber forumlarında falan araştırırsanız anlarsınız. teşhir ürünü kakalarlar, sıfır diye farkına bile varmazsınız ancak lcd lerin 10 bin saat falan bi ömrü vardır. sattıktan sonra teknik destek vermezler adam gibi. çakalın önde gidenidir, ama fiyatlara bakarsan en uygun onlardadır. internette var gözükür mağazasına gidersin yoktur o tv vs vs vs. aman diyim 2 kuruş fazla ver başka yerden al. samsung alcaksan kesnlkle alşveriş merkezlerndeki samsung un kendi mağazaları oluyo ordan alın. normal tekno marketlerden 2 yüz 3 yüz kaat daha ucuz oluyo.

selam,
gecen hafta sony bolge muduru ile konustuk aynı konuyu.. kendisi arkadasim oldugundan firma bazlı konusmadigina eminim.. olm ne is lan bu led tivi samsung basiyo lan size dedigimde yok abi ya sadece ekranın icine isik takiyorlar..

led tv teknolojisi sadece sony ve philipste gercek manasi ile uygulaniyor diye bir cevap verdi. plazma olayi zaten bitti artik icine patlyan bi teknoloji oldu.. bende tv almak icin arastirmistim sony bravialar gercekten lcd de cok iyiler..

bir de hangi marka alirsan al 50000 bin ve uzeri kontrast oranı ile karasal yayınlara uygun olsun.. pisman olmazsiniz..

kesinlikle istanbul bilisimden almayin derim greymarket sattiklari urunler teknik servis problemi yasarsiniz. sony zaten logo ve marka kullanımını yasaklatmis.. sonuc olarak o kadar para verdikten sonra satis sonrasi hizmetleri de dusunmelisiniz..

ozetle sony derim..

hisse.net forumları vardı benim takip ettiğim.

Bu gerçek ama cevaplar seçmece. Herkes böyle değil yani. Bir de bunun Türkiye versiyonu vardı "piramitler Türkiye'den kaçırılmış; ne diyorsunuz" gibisinden. Bulursam atarım.

Edit: Buldum;

www.youtube.com

Amerikan gencligi ciddi anlamda geri zekalidir.

kimlan bunlar?
yani şaka mı, bende soruyorum :)

gerçek bu. bunun bir de jay leno versiyonu var. o daha da inanılmaz.

Oran toplam mı 2 olsun yoksa maç maç mı?

1,88 oldu ama.

img26.imageshack.us

bjktvde bahis programı yapan cüneyt sadi abimiz düşük oranlı maçlardan uzak durulması gerektiğini söylerdi. haklıydıda. bahis otoritelerinin oyunu bunlar. birde cüneyt sadi kimdir ona bakın:

www.sporexbet.com

ek olarak: sanırım düşük orana çok para basmak istiyorsun uzak dur gençliğin yanar. türk büyüğü ali şen der ki: "Az oynayın, Öz oynayın, Hep oynayın"

14,3684 kuruş. Ama kuruştan sonrası para diye de geçiyordu eskiden.

eski parayle 14.000 bin lira. yani 4 sene evvel bi sakız almalık para mdnfsffdsgsf

5, 7, 2, 1,

liverpool'a cok guvenme

4 sakat.
1 çok az sakat.

2-7-5 banko.

6'yı bilmem.

4-5-6

@durukafa onlar güvenmemem gerekenler mi?

evet çıkarman gerekenler

Site üzerinden verilen onay geçerli bu durumlarda. Yani orada yazan "her zaman siz müşterilerimizin yanındayız" mottosundaki müşteri ibaresi para verip ilan ekleyen müşterilerden ibaret. Binlerce korsan ürün satan kullanıcıların hâlen aktif satıcı olmasının sebebi bu.

Doğal olmayan yollarla kilo vermeye çalışmak hiçbir zaman sağlıklı olmamıştır.

Peki doğal yol nedir? Doğal yol şu; 1400 kalori alıyorsan 1600 yakacaksın. 1200 kalori alıyorsan 1400 yakacaksın. Eğer kebap yeyip 2000 kalori aldıysan daha fazla efor sarfedip daha çok kalori yakacaksın.

Denklem basit aslında. Basit olmayan insanların spor yapması.

çevremde duyduğum kadarıyla bunları kullandığın zaman kilo veriyormuşsun ama kullanmayı kesince daha çok kilo alıyormuşsun. ama dediğim gibi kulaktan dolma bilgi.

www.matematikdunyasi.org

Sanırım 2 gün önce Afyon'da bir gazetecide gördüm, kapağında da Darwin vardı.

Kemeraltı'nda Kızlarağası Hanı'nda ve Han'ın Konak'a doğru değil de Çankaya'ya doğru açılan kapısında bi çeşme var, etrafında masalar sandalyeler filan, oralarda olması lazımdı.

pazar günü bitpazarinda var bir sürü. yesildere yolunda görürsün altta.

Teknoloji öğrencilerinin aldıkları ücretsiz lisanslar olabilir, ya da öğrencilere özel verilen 30 dolarlık lisanslardan olabilirler.

Her ne olursa olsun, bir malı toptancıdan alıp ondan daha ucuza satabilmek ne kadar mümkünse, bu arkadaşlar da o kadar güvenilirler.

microsoftta çalisiyor olup (veya bir tanidiklari falan vardir çalisan) company store'dan aldirip satiyordurlar belki de. (çok pis sallamis olma ihtimalim de var)

tek kelime ile dolandırıcalar.Crack vs ile oluşturdukları key leri satışa sunuyorlardır.Bu şekilde o kadar dolandırıcı varki.mesela adam wii nin resmini wii parasına satıyor yahu :S
eline orjinal lisanslı kutusu geçmedikçe windows lisansı almaya gerek yok git crack ile çöz olayı aynı şey.

Kendi egolarınızı hayvanlar üzerinde tatmin etmek yerine başka uğraşlar bulunuz.

para karsiligi kedinizi misafir edebilecek veterinerler bulabilirsiniz. yapan arkadaslarim var.

bu bir ego tatmini midir? komik olmayin. kedi beslemek yerine her sabah kosmak gibi bir "ugras" bulsun de mi? lol herkes de ayarci olmus.

evinizden uzun sürelerle ayrı kalacaksınız sürekli kedi bakmanız uygun olmaz. bir ev arkadaşınız ya da güvenilir bir komşunuz varsa ve siz yokken kediyle ilgilenebilecekse sorun yok tabii.
eve kedi alamayacaksanız ama kedi sevgisinden mahrum kalmak istemiyorsanız sokağınızdaki kedileri besleyip eve alıştırmadan da ilgilenebilirsiniz.
hangi şehirde okuduğunuzu belirtirseniz geçici olarak kedi bakacak gönüllülere ihtiyaç duyan hayvansever gruplar ve derneklerle bağlantı kurmanızı sağlayabilirim.

Vallahı kedı beslemek buyuk bır sorunluluk once bunu bıl. Yemek ve sağlık masrafları var egerkı aşı yaptırırsan öğrencısın senin ıcın zorlayıcı olabılır. Ve küçük alırsan hele sürekli ilgilenmen gerekir oyun oynaman gerekir birde bunların buyudukce kızgınlık donemleri oluyor. Üniversiteyi bitirdin diyelim kediyi ne yapacan aılen ısteyecekmi dışarı salamazsın cünki içeri alıştımı asla yaşayamaz ya araba ezer yada diğer hayvanların saldırısına uğrayabilir.

www.eksiduyuru.com bu duyuruma insanlar güzel cevaplar vermişti, okumanı öneririm.

Hayalleriniz suya düşmesin. Sokaktan bir yavru alın. Aşılarını, ücretsiz veya uygun fiyata nerede yaptırabileceğinizi öğrenin. Genellikle veterinerlik fakülteleri ve yerel yönetimler uygun olacaktır. 1-2 hafta için eve uğrayacak birini bulabilirsiniz sanırım. Her gün gelmesi gerekmez, 2-3 günde bir uğrasa yeter. Büyürse daha kolay yalnız kalabilir. (Tecrübeyle sabittir, psikolojik sorun falan olmamıştır.)

Kedi sizi değiştirecek, kendinizi tanımanızı sağlayacak, sorumluluk verecek, arkadaşlık edecek, ve daha neler neler. Bir sorumluluk alın, hem sizin için, hem kedi için iyi olacak.

çok teşekkürler cevaplarınız için.

genel olarak söylemem gerekirse, uzun süredir kedilerle ilgilendiğimden, zaten bütün başlıkları okuyordum. aşı, mama vs masraflarının olduğunu biliyorum, öğrenciyim ama durumum çok da kötü sayılmaz, o yüzden zaten böyle bir işe kalkıştım. Çok büyük bir sorumluluk olduğunu da biliyorum, hele benim gibi tek yaşayan bir insansanız, başka biriyle de paylaşılamıyor bu sorumluluk.

yardımlarınız doğrultusunda, şimdilik erteledim. oturduğum sitede birkaç sıkı arkadaş edinmeyi planlıyorum, ileride lazım olacaklar gibi. :)

Tekrar teşekkürler :)

Seninle olamayacağını anlamış ve sıkılmış, ayrıca sana aşık değil. Ayrılık da kapıda. Üzgünüm ama kendini bunlara hazırlamalısın.

şimdi bir kaç yol var bence :

1. kızın anne-babasının seni neden takdir etmediklerini iyice düşün. sebepsiz yazmışsın ama elbette bir sebebi vardır, haklı veya haksız. eğer senin için kızı kaybetmekten değersiz şeylerse bunları azıcık azıcık değiştir ama bunu yaparken kimliğini kaybetme tabiî.

2. hatun kişisi eğer gerçekten sana burada değer veriyorsa, sana bu konuda nasıl çözüm bulman gerektiğini de söyler çünkü olayı içinden en iyi o bilir. çözüme kavuşmasını da istiyorsa bunu yapar.

3. kesinlikle empati yap. ama şu şekilde empati, aynı durum tam tersi olsaydı, senin ailen onu desteklemeseydi, o seni aynı şekilde isteseydi(sen kendin nasıl istiyosan, onun da seni öyle istediğini düşün) sen ne yapardın? heh aklına ilk bir şey geldi ya, o bunu yapıyor mu? yapmıyorsa neden yapmıyor? yapmadığı halde senin kafan niye onda hâlâ?

4. çok da takma yahu kafana, sana kız mı yok =)

açıkça konuşmam gerekirse ben bu kız kadar dayanıklı olamazdım benim ailem böyle olsa. bir değil iki değil üç değil. kız aylardır ev içerisinde benim için savaş veriyor. ben senin hayatına zarar veriyorsam bırakayım, ben seni sevmeye devam ederim ama en azından sana zarar gelmez dedim, imkanı yok, bırakmam, bırakamam da zaten dedi.

sebepsiz yere seni istemiyorlar olmaz öyle şey demişsiniz açıklayayım. beni sevmemeleri sadece şu şekilde başladı. ailesine devamsızlıklarını anlattığı gece (benim haberim yok) telefonunu elinden almışlar. ben de ona aşkımlı, tanrıçamlı, cicimli bir mesaj attım iyi geceler mahiyetine. mesajı babası okuyor. zaten sinirliyken bu mesajı görünce iyice kudurmuş. o gece beni aradı baya küfürlü konuştu. o günden beri sevilmiyorum.

çözüme kavuşmasını istediğine eminim. ama dünkü mesajını bakın aynen yazıyorum.

"seni çok seviyorum. bir söylediğin, bir öptüğün, bir dokunduğun herşeyi değiştiriyor. en mutlu insan oluyorum. ama malesef hayat rutinini tekrar yaşamaya başladığımda ailevi yaşantımdan dolayı yine senden, bizden, hatta hayattan soğuyorum. ve bu döngü tekrar tekrar baştan sarıyor dedi.

kızın tavrı saygısızca.. "tamam o zaman ben seni sana saygı duyunca ararım" lafı gerçekten kaba olmuş, ben de olsam ben de kırılırım..
"iyi ki varsın ama elimde değil bu gece o iki kelimeyi yanyana getiremiyorum" lafı da ötekinden altta kalmıyo kırıcılıkta.. buna da bozuldum..
sanırım hatun kişi senin ona verdiğin kadar sana değer vermiyor.. biraz daha sallamasa olsa da olur olmasa da gibi bi portre çizecek.. bilemiyorum yani pek güvenme derim açıkçası..

son attığı mesajla gönlümü fethetti pardon :)
ailesi neden bu kadar baskıcı ki anlamıyorum..

ben de anlamıyorum. aylardır hergün bunu düşünmekten yoruldum. çözüm de bulamıyorum, anlamıyorlar. kendileri de kaçarak evlenmiş insanlar. bunu neden bize yapıyorlar.. :\

Son mesaja ithafen;

ama'dan önceki her şey yalandır. Ne demesini bekliyorsun ki; "senden ve senden dolayı ailemden sıkıldım, bu iş olmayacak, yolumuza bakalım" mı? Ki zaten son parafta onu söylemiş.

Seven bir insan sevdiğinden güç alarak her engeli aşar. Eğer tökezlemeler başlamışsa sevgide de sorun var demektir.

kızın ailesi gerçekten fenaymış. hani kızın mesajlarını okumak nedir, onu geçtim böyle üfürükten bir şeye kızmak nedir? ha, ama burada ailenin tek etken olmadığı açık bence. ailesi sürekli sana laf çarpıtıyorsa ve bu kız seni seviyorsa o lafların altında kalmaz. em kötü hakkında hiç konuşulmaz ama aile bir şekilde susturulur, gerekli olan sadece kararlılıktır. şimdi sana desem ki "bence sen bunun altında başka bir şey ara" arayıp bulacaksın belki, daha beter olacaksın. öte yandan "boşver direkt ayrıl" desem biliyorum o da boş laf gelip bunu dertli bir şekilde yazdıysan. tek söyleyebileceğim, duygularının seni kör etmesine izin verme, sakin kafayla düşün biraz.

acımasız öğüt : ayrılın. zorlamayın boşuna
x ay/yıl bekleyeceğiz sonra başka şehirde üniversite/iş olacak özgür olacağız gibi bir dayanağınız yoksa bu ilişkinin sonu belli zaten.
ya da arkadaşınız evi nasıl idare etmeyi, nasıl sizi ezdirmeyeceğini ve özgürlüğünü kazanacağını öğrenecek. bunu da herkes yapamaz. Strateji ve politika ister .)
bunlardan hiç biri yoksa ya da x burda ohannes yıl ise yıpranır, sürekli üzülür birbirinizi kırar ve aranız çok kötü bir şekilde ayrılırsınız. (bkz: istatistikler)

eğer lisedeysen bas tekmeyi gitsin daha ne hatunlar çıkacak karşına. ama o özel şöyle böyle dersen de çıtayı yükseltecek birisi her zaman oluyor merak etme.

ilişkide aşkın sevginin afedersin ak(as papaz), saygı olmazsa temel sarsılıyor. sinirli bir anında sana böyle davrandığını farz edelim. her problemde böyle üzülmeyi göze alıyor musun ? saygılı bir şekilde tartışılamıyorsa dediğim gibi bas tekmeyi gitsin.

kaçan kovalanır prensibine göre peşinde bile koşturabilirsin. bazıları intikam almak için salağa yatıyor ona da dikkat etmek lazım.

bence oluru yok, gene de içimde kalmasın diyorsan bırak ilk adımı o atıp özür dilesin.

Şunu word'de ya da open office'de tam olarak yazabilir misin?

35 buldum (edebiyatçıyım ehehe).

sadeleştirildiğine göre, payı ve paydayı çarpanlara ayırdığımızda en az bir çarpan (böyle mi deniyodu onlara) aynı olacak.

(x+3)(x+2) / (x+3)(x+1) {x+3'ler birbirini götürür, k=3+2=5}
(x+6)(x+1) / (x+3)(x+1) {x+1'ler birbirini götürür, k=6+1=7}

5x7=35.

edit: kesin k'nin eksili değerleri de vardır ve o tür soruları hep yanlış yaparım :)

edit 2: k eksi değer alırsa sadeleşmiyor. doğru yaptım galiba.

1- Yok öyle bir film, şehir efsanesi o.

2-a) onu hatırlamıyorum da Müjde Ar - Orhan Gencebay'lı versiyonunu hatırlıyorum. "Kaşaaar, ama eski kaşar olsun" diye.

3- Nuri Alço için "Ayrılamam" var, Çoşkun ile oynadıkları "Kayıp Kızlar" var, "Vazife Uğruna" benim hatırladıklarım.

oha seni iyi keklemişler adile naşitin erotik filmi mi olurmuş be

1- hayır, erotik bi filmde oynamış. sözlükte "adile naşit" başlığında yazıyor. sinematurk'te vermişler hatta.

www.youtube.com

youtubeda boyle bi kullanici var, absurt turk filmi sahnelerini orada bulabilirsin. emrah da dahil.

Adile Naşit'in, izlediğimde "yuh, resmen seksi bi rol oynamış" dediğim bi filmi vardı. ama adını sanını hatırlamıyorum. doğru yoldasınız bence, devam edin. keşke hafızam balık olmasa idi..

Birinci soru için Plaj Horozu diyorum.

Ha bi de Şehvet Kurbanı Şevket var mesela ama söz konusu erotik filmlerde açık sahneleri olduğunu düşünüyorsanız biraz hayalkırıklığına uğrayacaksınız zira bu filmler erotik olmasına erotik de sanırım Adile Naşit dönemin koşulları gereği rol almış çünkü filmler seks filmi olsa da rolleri seks sahneleriyle alakasızdır.

2-3 lira yeterlidir. Abartmamak gerek.

Not: Ben bahşiş işine toptan karşıyım. Zaten yaptığı işin karşılığında bir para alıyor. Bahşiş nedir abi?

vermesen de olabilitesi var.

genelde sipariş ettiğin, aldığın ya da tükettiğin ürünün %10'u olarak biliorum ben..
öörenciysen kasma boşver bahşişi (:

öğrenci bahşiş verir mi hiç ?
ben vermiyorum da :)

bu saatte eve sipariş olunca, vereyim dedim:)

saat sipariş icin erken :) 4 falan olsa sabah dogru belki ama. Ben o zamanda vermezdim ya neyse. Hele de öğrenci ve bahşiş cok uyumsuzlar :D

bi cigara aldır bakkaldan üstünü bırak çok kasıldıysan.

bence yine de bi kontrol et sen,
bahşişi karttan çekicekler mi diye.

tabi nerede öğrenci olduğunla alakalı bahşiş durumu. biz devlet üniversitesi düşünerek cevaplandırdık

abi orencisin,kredi karti ile odeme yapıon vermesende olur ama illa vericem diosn
2-3 lira kafi

bahşiş verin.yada rezavuar köpeklerini izleyin...50 krş da olur.1 lira da...öğrenci edebiyatınıda bırakın yahu...herkes oldu öğrenci.nedir yani...sana o siparişi getiren eleman ya öğrencidir yada öğrenci olamadığı için o işi yapıyodur.bide o parasını alıyo tribinden vaz geçin.ayıp ayıp yuhhh hatta...

@werwee, sana kesinlikle katiliyorum.

"o nasil olsa maasini aliyor" diyip uc kurus bahsisi cok gormemek gerek. Hatta oyle ki kimi gorevlerde calisana maas bile verilmeyebiliyor. Yalnizca vereceginiz bahsislerle gecinen insanlar var. Gercekten de ayip. Paraniz yoksa vermeyin elbette fakat nasil olsa maas aliyor diye uc kurusu esirgemek cidden cok ayip.

www.google.com

www.albinoblacksheep.com

suç.

sormak nie suc olsun ki:)

Burada aslında niyet de devreye giriyor. Yani bir hikaye anlatılırken oyuncular banka soyabilirler, bunu ele alarak "bak banka soymayı öğretiyor" demek biraz saçma olur.

Öbür yandan film yapıyoruz diye ev yapımı lsd'nin nasıl yapılacağını öğretmek suç olur. Ya da pedofiliye özendiriyor diye birçok filmin yasaklanmışlığı vardır.

Bazı kıstaslar var bu konuda. Özellikle bahsettiğin gibi çocuklar ve gençler daha çabuk etkilenebiliyorlar bu konularda. Onun için çeşitli kıstaslar konularak +7, +14, +18 gibi yasaklar konulabiliyor filmlere.

Öte yandan bu anlattıklarımla ya da sorduğun şeyle pek alakası yok 2. sorunun. İllegal bir işi öğrenmek ya da öğretmek suçtur.

pek emin değilim. ahmet çakar mesela; adama neredeyse ana avrat küfrediyor sonra "dersem beni mahkemeye verir demiyorum diyor". meraktan soruyorum, araştırma yapıyorum gibi bir eklemeyle sorulunca suç olmayabilir. ya da suç oluyor ama ahmet çakar karun kadar zengin :)

film bana sorunun cevabini veriyor ama. geriye niyet kaliyor tabi. bir de bilimsel arastirma icin sorulabilir mi mesela bunlar? ne sacma di mi hayat?

edit: bir de bloodgroove'un dedigi durum varmis :)

Dediğim gibi film yüzeysel geçmek zorunda. Adam kokain kullanabilir, bunu temin edebilir ama "eat at Joe's" gibi reklamını yaparsa orada durdururlar.

Bilimsel amaçlarla sorulabilir ama bunu bilimsel kurum ve kuruluşlara özel izinlerle ya da elindeki bilgilerle sorabilirsin. Mesela "esrar'ın miyelin kılıflar üzerindeki inceltici etkisi" diye bir araştırma yapıyorsan elinde özel izinle bir miktarı geçmemek koşulu ile esrar bulundurabilirsin. Ya da h2s yapmak tehlikelidir, öyle yapımını veyahut tarifini her yerde bulamazsın ama "h2s gazının fare kalbi üzerindeki etkisi" gibi bir çalışma yapacaksan (ki yapıldı yakın zamanda) h2s yapmayı öğretebilirler sana akademisyenler.

Aslında bu illegal şeylerin çoğu patentli. Eğer bilimsel çalışma için yapmak/edinmek istiyorsan patent kullanım izni alman yararına olur.

@Bg'un sorusu suç unsuru teşkil eder. Sadece rtük gibi kanunlarla değil de adamına göre muameleli kurumları atlatmak için öyle yanarlı dönerli konuşabilirsin. Ama kanun karşısında imalar, kişi ismi kast edilmeden hedef göstererek hakaret etmek vs bile suç.

suç değildir bence. "o suç, bu suç" diye devlet her şeye el atıp, yine bu yasaklamacı zihniyetini her alanda kullanıyor.

yapılabilecek şey (filmlerde oyunlarda vb. olduğu gibi), içeriğe göre, birkaç farklı yaş sınırı koymaktır. max. 18 yaş üstüne de, bi yasaklama olmamalıdır. zaten 18 yaşından büyük bi insan da kafasını kullanıp, iradesine hakim olmalıdır. eğer buna rağmen, "sadece!" kendisine zarar veriyorsa da, istediği boku yiyebilmelidir.

son olarak, eğer bu duyuruyu, alttaki duyuruya istinaden açtıysanız, ordaki yorumunuza katılmıyorum. bana göre silinmemeliydi, silinmedi de zaten.

not: ayrıca dayanamadım onu da yazayım bari. televizyondaki, sigarayı mozaikleme kadar da saçma bi uygulama görmedim. amaç çocuğu özendirmemekse, çocuk zaten orda sigara olduğunu biliyor. hatta mozaiklendiğini görüp, çocuk-ergen aklıyla inat edip sigara içmek istemesi daha olası bence (iyi fantezi yaptım (: )



edi: ermanen duyuruda, yorum da istediğini belirtmiş. ben de, en başta "bence" yazdım ve kendi yorumumu yaptım. yanlış anlaşıldıysa, şimdi belirtmiş oldum. yoksa yasak olmadığını iddia etmiyorum :) . ama yine de, bana göre tam bi saçmalık olduğu gerçeğini değiştirmez. ataturkiye, uyarın için teşekkürler...

Şimdi kazın ayağı öyle değil @bullet-toothh. Vatandaşlık, devlet örgütlenmesi, sosyal yatırımlar vs... diye sıfırdan anlatmak istemiyorum ama bu bedenin üzerinde devletin hakları var. Bu hak konusu doğrudur yanlıştır bu ayrıca tartışılır. Ancak kafana göre yaşayamazsın, mesela intihar/intihara teşvik bir kamu suçudur.

Bunun gibi onlarca mesele. Konu giderek derinleşiyor ve benim de vaktim kalmıyor. Ne soracaksanız çabuk sorun ehuehe

sorununzla doğrudan ilgili değil malesef
az önceki duyurudan da şikayetçiydiniz, bence o arkadaşın veya onun sorusuna cevap verenlerin yaptığı suç değildi.
burda hemen her gün birileri torrent sitesi davetiyesi arıyor veya utorrent vs. kullanımı, port açma vs. hakkında sorular soruyor, o adamlar, suç işleyecekler ve biz onlara burdan, nasıl yapılacağını öğretiyoruz, suç işleyeceklerini bile bile.
ama az önceki arkadaşın sorusunda, onun suç işleyip işlemeyeceğini bilemiyoruz, belki de -cevap verenlerden birinin dediği gibi- adam sadece senaryo yazıyordu

özendirmek suç. "hacı şunu içtim kafası süper herkese tavsiye ederim" dersen gg.

"ya bende un var, şeker var, yağ var nasıl 'helva' yapacağım" diye sorarsan gene gg.

film olayında sana uç noktalardan bir örnek vereyim :

(bkz: super high me)

@durukafa

sucmus ama. duzgun bir dille uyarmistim sadece. diger saydigin seyler de ne kadar suc bilmiyorum. ornekler cogalabilir, daha karmasik durumlar olabilir. hepsini tek tek nasil irdelicez ki. aklima gelen durumlari soruyorum iste.

kafası hakkaten güzel ama yalan mı söylesinler. bence yalan söylemek suç.

Fm verici çok güçlü olmadığı müddetçe televizyonu pek etkilemez. Hele digital receiver filansa hiç etkilemez.

Bunun yerine güçlü jammer'lar kullanılabilir. O zamam da siz ve çevrenizdeki çoğu elektronik eşya bozulacaktır. Hatta kalıcı hasara bile neden olabiliyor bu jammer'lar.

En iyisi adama birer işitme cihazı almak ya da uygun bir dille konuşmak.

Adamla uygun bir dille konuşmak mümkün değil. Daha önceden gidip uyardık ama adam sanki ayının teki ("sanki"si fazla oldu).

Bildiğiniz yöntemler varsa yazın, aklınıza gelen her yönteme açığım.

Tam yatak odasının altında kalan odanızda hoparlörü tavana sabitleyecek bir mekanizma kurun ve küçük ceylan, çılgın sedat, ismail yk dinletin adam televizyonu kapatıp uyumaya gittikten sonra.

karanlık bir akşam + meşe odunu derdi dedem

Tavana bilgisayarın hoparlörünü dayadım. Adamın hiç umrunda bile değil.

bıkmadan, sıkılmadan, 155'i arayın.

hiç uğraşma derim ben. git sigorta şalterini indir ben öyle yapıyorum. olmadı sigortaya giden kabloyu kes.

50 - 100 TL arası masraf yapmaya hazırım bu arada. Önereceğiniz çözümler bu fiyat aralığında olursa daha iyi olur.

@amortisman: bir işe yaramaz. yarasa da o kadar uzatmak istemiyorum olayı.

@zengin mineralli maden suyu: denerim belki. güzel fikir. yalnız şunu merak ettim: hızlı hızlı kapatıp açınca televizyonu da bozuluyor mu? eğer bozuluyorsa süper olur.

elektrik şalterini indirin

non-nuclear-emp (electromagnetic pulse) üreten bir cihaz yapın. internette ararsanız şemalarını bulurlunuz, 2 haftalık çalışma, elektrik-elektronik okuyan bir dostunuzun 1-2 günlük yardımı ve 100 lira civarına gerekli malzemeyi toplarsınız. yalnız gerekli şarjı sağlamak için voltaj regülatörü akü falan gerekebilir, o kısmı mühendis arkadaşa danışın.

non-nuclear emp, kısaca belli bir çap içindeki (cihazın gücüne göre değişir) bütün elektronik cihazları kızartır. biliimkurgu flm ve oyunlarında hani robotları "yakan" genelde mavi efektli patlama var ya, işte onun gerçeği ve gözle görünmeyeninden yapıyor olacaksınız. evinizdeki değerli elektronikleri kapatın, fişten çekin ve olabildiğince menzil dışına çıkartın, yapabiliyorsanız kurşun veya bakır kaplama arkasına koyun.

cihazını çalıştırıp "patlattığınızda" (elektik yükünü boşalttığınızda) komşunun televizyonu "kızaracaktır" (aslında devreleri yanacaktır), yalnız dikkat edin, komşunun kalp pili varsa adamı öldürürsünüz.

emp cihazlar a.b.d.'de sivil kullanıma yasaktır, türkiye'de kanunların emp cihazlara yaklaşımını bilmiyorum.

ben malzemeleri toplamaya başlaldım, yan dairenin ne kadar elektroniği varsa yılbaşından sonra kızartmayı planlıyorum.

@raj: iyi yöntem. biraz düşünmek lazım.
ayrıca yılbaşından sonra bu başlığa deneyinin sonucunu da yaz. çok merak ettim. umarım işe yarar. böyle gürültücü şerefsiz komşulara ne yapılsa haktır.

saçma olacak biraz ama eger çok yüksek bi kat degilse hani su casio saatler var tv kanali falan degistiriyor. onlardan edinip biraz ugrasip apartmanin önünde bi yerde durup kanalini degistirebilirsiniz. tam olarak istediginiz bu degil tabi ama olsun. hem belki anlamaz tirsar, in cin peri diye. :)

biz böylelerini uygun fiyata dövüyoruz. lütfen fiyat alın.
şaka bir yana, konuşun bu ayıyla. hayvanlar da bazen laf anlar.

dövelim. en temizi.

bir tanidiginiz polis olsa, ya da o polisi taniyani taniyan bir arkadasiniz olsa vs. kapiya dayansa bir ekip, gozdagi verse ise yarar herhalde. o tarz adamlara anca bu tarz seyler etki yapar.

Türkiye'de lisanssız 500mW üstü rf kullanmak yasak. EMP canon yapmak ise amerikan gençlik filmlerinden çıkma bir fikir gibi duruyor.

(bkz: ses yalıtımı)

eğer televizyonu uydu alıcısıyla izliyorsa, dama çıkıp lnb'sini çalın. 12-13 ile çanağı söküp götürün. kablolu yayın filan varsa aynı şekilde eve giden hattı bloke edin.
elektrik tesisatına zarar verin; elektrik saatleri genelde dairenin dışındadır. kalın bir telle faz-nötr birleştirdin mi yılbaşı eğlencesi gibi olur.
elektrik saatinin üzerindeki metal mührü kırıp, kaçak elektrik kullanıyor diye şikayet edin.

falan, filan...

apartman yönetimi, zabıta, il çevre müdürlüğü gürültü ölçüm birimi gibi yerler var.
buralara bir başvursanız. gelip evinizden komşunun gürültü seviyesi ölçülse ceza yazsalar.

200 tl ver adresi ver. ağzını yüzünü parçalayım adamın ? : o

çok ucuza gitmeyin beyler 200 tl iyidir. 100 100 de bölüşürüz sorun değil.

Yedek subaylık için Tsk hâlâ mistik yöntemler kullanıyor ve bu mistik yöntemleri henüz kimse çözemedi.

Mezun olduktan sonra şubeye git, istersen 2 sene daha tecil ettirebiliyorsun. Sen uğramazsan okul "bizle ilişiği kalmadı" diye yazı gönderiyor, onlar en geç 2 dönem sonra seni çağırıyorlar "gel bakalım şöyle" diye. Erken gidersen gideceğin dönemi seçme şansın da olur. Yoksa bir anda;

- Sivas Temeltepe
- Baba olmadı ya...

bir an önce mezun olup gitmekte yarar var o zaman... Bi' de bu yedeksubaylık kalkacak diyorlardı bir ara. Ona ne oldu acaba?

Onu sadece gönlünden geçen olarak söyledi İlker Başbuğ. Tsk hâlâ personel açığı çekiyor ve bu açığın kapanması bir reform olmadan mümkün değil. Reform olarak da en erken 2012 görünüyor.

Sağolasın, reform olmadan ben şansımı deneyeyim o zaman :)

oncelikle her birlik ihtiyaci olan astegmen ve kisa donem meslek ihtiyacini belirliyor, bu aralik celbi icin yaklasik olarak kasim basi gibi belli oluyor. bunlar toplaniyor bir databasede, ve yamulmuyorsam ihtiyac kadar astegmen dolana kadar alim yapiliyor her meslekten. diyelim ki on tane elektrik muhendisi ihtiyaci var ve 6 elek. muh. yedek subay olmak istemis, hepsi birden ast. oluyor ustune ozellik acisindan en ustte bulunan 4 kisi daha ast. oluyor.
ben boyle biliyorum.

dil puani gotur, son bes sene icerisinde girdigin bir sinav olmasi lazim, her ne kadar etkisi olmadigi soylense de sinavi iyi yapmaya calis, meslek kurasi olma ihtimali cok dusuk, cunku psikolog degil psikiyatr ihtiyaci olabiliyor o da tipcilarla halloluyor. takim komutani olma ihtimalin var ki o da hic guzel askerlik meselesi degil maalesef..

bunlarin hepsi kismeth :)

selamlar,
o kadar merak etme. daha bir dünya vaktin varmış senin be babam!
fi tarihinde askerlik yapmış ve yedek subaylık isteyip kısa dönem olmuş biri olarak akıl sır ermeyen memleketim hadiseleri olarak bakabilirsin bu olaya.
mezun olur olmaz müracaatını yap gitme niyetindeysen, zaten belli dönemleri var, pat diye gel buyur demiyorlar maalesef.

Olur öyle. Sadece garip bir tesadüf.

bana da olmuştu geçen yıl. hatta bir arkadaşım da the secret diye bir kitapta yazılanlarla alakalı olduğunu iddia etmişti.

Bir sabah, yıllardır görmediğiniz bir arkadaşınızı düşünerek uyandınız. Bir saat sonra, onunla sokakta karşılaştınız. Sizce bu sadece bir tesadüf mü, yoksa çok daha farklı bir anlamı olabilir mi? Siz hiç Loto’da büyük ikramiyeyi kazanmadınız. Ama birileri kazanıyor. Hem de sürekli! Onlar sizden daha mı şanslılar? Şans nedir gerçekten? İçinizde bütün parayı kırmızıya yatırmanız gerektiğini söyleyen bir his var. Bu his bir öngörü müdür? Yoksa daha fazlası mı? Yolda gidiyorsunuz. Kafanızı çevirip yandaki küçük parkta baktınız ve bir anda bu anı daha önce de yaşamış olduğunuzu hissettiniz. Evet, Deja Vu. Sizce nedir Deja Vu; Geçmiş mi, rüya mi yoksa geleceği mi görüyorsunuz? Eğer siz de kontrolün kimde olduğunu merak ediyorsanız, ‘OlasılıkSız’ tam size göre bir roman..


www.ilknokta.com :)

adını duydum ama okumadım. çok ilgimi çekti şimdi bak bu kitap. galaksi rehberi bitsin bunu okuyayım.

karma

(git: 108216) Küçük park'ın hemen dışında Teras Kafe var orda var mesela. Bahane'de var küçük park'ta. Alsancak bahane'de de var. Hatta Kahve diyarlarında da var. Çankaya'da Cafe Ti var çocuk hastanesinin karşısında. Hilton'un arka tarafında Cafe Baca var. Evet var bunlar.

küçükpark'da wireless bulamadım ben o kadar aramama rağmen, hepsi şifreliydi.

Demleme çayı filan bilmem ama pasaport'taki orkide alışveriş merkezindeki 4. kat Burger King'in Wifi'si fena sayılmaz. Sakindir de, rahatsız edeni olmaz.

zamanında ya ben sormuştum ya surtunme kuvveti sormuştu, tam hatırlayamadığım için bulamadım:/

kaos kafe var küçük park'ta kafelerin olduğu sokağa park tarafından girerken hemen sağda. internet bağlantısı stabil, şifreyi sorunca söylüyorlar hemen..

ek: var priz de. raki ve surtunme kuvveti'yle 3 saate yakın yayın yapmıştık sourberry'de kaos kafe'den=) benim aletin şajı 30-45 dk arası gidiyor slkfjdskl

küçükparktaki kafelerde wireless var ya(en azından çoğunda). oturup çay da içeceksen sorarsın, söylerler şifreyi. ancak pek download yapabileceğini sanmıyorum, çünkü birçok kullanan oluyor. bu arada prize bağlayıp kullananlar da gördüm bilgisayarlarını. sorarsın olmazsa oturmadan.

Narlıdere tarafına gelirsen, Guzel Sanatlar Fakültesi karşısında Cafe bubles var istediğin tü şartlara haiz.

box.net

türkçe olmasına gerek yok.

eğer direk host edecek ve direkt linkle indirebilecekse bence de gerek yok, ama indirme linkine tıkladığında rapid gibi ekstradan işlemler yaptıracaksa türkçe olsun. herkes anlamaz onu diye tutturdu adam. box.net nasıl çalışıyor?

Premium hesap açıp rapidshare'de tutun, diğerlerinden bir şekilde siliniyor dosyalar, sürekli güncellemek zorunda kalmayın.

Bana kalırsa 3-5 kuruşa direkt host alıp uğraşmamak en iyisi.

Bu yapılmazsa bence babayı ikna etmek gerek.

kızlar yapar böyle. ilgi hoşlarına gider. azıcık ilgisiz davran bence. eşekten düşmüş karpuza dönsün. bir de öyle izle tepkisini.

uzakta sevgilisi varsa böyle yanlış anlaşılmalara yol açacak, kendin dahi öyle anlamışsın, davranışlardan uzak dur bence. benimde uzak mesafeli ilişkim var. uzaktaki çocuğu sevip sevmediğini öğrenmeye çalış, sevmediğini söylerse " neden ayrılmıyorsun ki" falan de. kız bir ilişki içindeyken, bunları yaşama.. ileride seninde başına gelebilir.

evet bir kız olarak söylüyorum, kızlar yapar böyle.

şimdi ne yapabileceğimize gelelim; er kişi madem kızı görmeme gibi bir olasılığa sahip değil, o zaman msn de engelleyebilir mesela, kızla daha az gezebilir, ya da gezilerini kızla teke tek değil de topluluk içerisinde sürdürebilir, gece cep telefonunu kapatabilir, uyku düzenim çok bozuldu bu aralar bir süre böyle yapıcam falan diyebilir. tabi bunlar iradeye bağlı, sonuçta er kişi kızdan hoşlanıyomuş, hatta aşıkmış. kızın ne istediği belli. erkek arkadaş duygusunu sadece sözlerde yaşadığı için eline geçmiş beğenilme fırsatını kendi egoları için kullanıyor. o kız böyle yaptıkça er kişi kullanılmış konumuna düşcek, bunu istemeyiz. er kişi kızdan kaçmaya baksın, hem o kızdan hayır gelmez zaten(gibi klişe bir lafla bitiriyorum bu saçma yazımı).

Her gece sevgilisi yerine senle mesajlaşıyorsa sevgilisiyle arasında problem var demektir. Yeterince ilgilenmeme vs.. Kızın egosunu okşuyorsun sen de. Kız orada kaybedip sende kazanıyor. Sakın sürdürme bu işi, üzülen sen olursun.

Bu kızın ikinizi ortada bırakıp 3. birine gitmesi de şaşırtıcı olmamalı şu aşamada.

cok nefis bi entry vardı bak buna iliskin, kızlar gunun %90 ında sıkılır, eglenecek bisiler arar fln diyordu. oyle bisey. bosuna vakit harcama, baska hatnlara efor sarfet, yol su elektrik olarak donsun.

bi erkek olarak böyle erkeklerden nefret ediyorum. sevgilisi olduğunu bildiğin halde nasıl rahatsın. hem nasıl olacak senin için başkasını bıraktığında ileride nasıl güvenebileceksin? umarım senide uzaktayken bırakır bir kız hemde başkası için. o uzakta ki arkadaşın senden daha çok sevdiğini bilip bilemeden onun ne acılar çekeceğini bilmeden böyle bencilce davrandığın içinde ayıplıyorum seni.

@bore rahat oldugumu nerden cıkartıyorsun ? cektigim sıkıntıları bir ben bilirim.Stresten her yerimde yaralar cıktı, kac gundur dogru duzgun uyuyamıyorum uyusam da kabuslar goruyorum.Kızı sevgilisinden de ayırmıyorum ki istesem simdiye kadar yapardım.Bunu yapmamamın tek nedeni karsımdaki diger insanı dusunmem.Bilip bilmeden insanları bencillikle suclamayalım lutfen.

arkadaşım burda sana hazır yaşanmışı var ben sana anlatıyım ama gözünü seviyim dikkate al.
benim şuanki ilişkimde öle başladı kız arkadaşım, eski sevgilisinden yeni ayrılmıştı. aynı şekilde günde 20 saat beraberdik ama çıkmıyorduk hatta bende senin gibi aşığım. çünkü gerçekten ondan koptuğundan emin olmak istiyordu ve beni de sevdiğinden. düşün ki seninki hala çıkıyor.
sonunda kabul etti ve çıkmaya başladık. olay şu abicim;
-önce herşeyi zamana bırak kendi o ne istediğini bulur.
-senin onu diğer çocuktan soğutman hiçbir işe yaramaz ister günde 25 saat beraber ol çünkü o kalbindedir.
-bide diğer çocuk öğrenirse ortalık baya karışır çünkü.
en güzel taktik, gözünü seviyim biraz dayan eğer seni zaten seviyorsa ondan ayrılıp gelicektir ona yokluğunda ne olduğunu hissettir. aksi takdirde diğer çocukta sende kızın elinde kalıcaksınız ve ikinizede yazık olcak...

@care gerçekten çok yardımı oldu teşekkürler

@care çocuğu yanlış yönlendiriyorsun. Benzer bir durumu sen de yaşadın ve ne oldu? Sonucunu da yaz buraya.

Kafası karışıkmış. Nesi karışık abicim. Yok hoşlanıyormuş, hoşlanıyorsa niye bırakmıyor öbürünü?

Evlatlar yanlış yapıyorsunuz farkında değilsiniz. Egosuyla problemi olan insanları bırakın gitsinler.

yaşanmış bir olay değil ama şarkıda benden:

nejat alp - arkadaşım

sen nasıl kendine yedirebiliyorsun böyle bir durumu ? hiç duygularıyla oynanan ve olanlardan habersiz saf bir delikanlının varlığını düşündün mü ? o çocuk belkide sevildiğini zannediyor kafasını yastığa koyunca sevdiceğini düşünüp uyuyamıyor, belki uzaklarda öğrenci, belki askerliğini yapan vatan evladı. sevgilisine kavuşacağı günü bekliyor. ben senin durumunda olsaydım kızın sevgilisini geçtim de kendi nefsime yediremezdim bu durumu

bu konuda tecrübem yok, sadece okuduğumdan çıkan sonuç: kızın hoşlandığı filan yok, ego tatmini! o kadar belli ki.

böyle bir durumu az çok yaşamış biri olarak diyebilirim ki mesafe koy.
hayır, sana geleceği varsa, o adamdan ayrılacağı varsa mesafe koymasan da gelebilir ama bu seni mutlu etmez.
Şimdi o adamı sallamıyorsun belki ama ilerde şu an aranızda bir şey yaşansa ömür boyu o sevdiğin kızdan şüphe etme, senden sıkıldığında ya da işler ters gittiğinde başkası için bırakılma paranoyası yaşarsın.
Bırak, mesafe koy.Duygularını söylemişsin hatta, hiç konuşmasan bile hoş karşılamalı bu kişi.
O ilişkisini noktalar ve sana gelirse en azından vicdanen rahat olursun.

Bir de sevgilisini seven(!), ondan istediği ilgiyi göremeyen, sürekli el altında yedek bulundurup egosunu okşayan kadın varlığını da hatırlatmak lazım.
Lütfen yanlış anlama ama ben senin ondan hoşlandığını bildiği halde mevcut ilişkisini noktalamadan flört eden kadına çok masumdur diye bakamıyorum, ortada en az bir kişi var dürüst olmadığı.her insanın kafası karışabilir, ilişkisini sorgulayabilir ama bunun yöntemi bu olmamalı...

natro.com domain alana blog açıyor ücretsiz.

www.onkutu.com var bi de

www.turhost.com

godaddy var

1. Şirket kurmak maalesef hâlâ zorunlu.
2. İstersen hazır sciptlerden alır kiralarsın, onlar ssl sertifika filan da sağlıyorlar, sanal pos filan uğraşmıyorsun.

www.eticaret.com

Öbür türlü tasarımı da kodlaması da sanal posta başvurup kabul edilmesi de ayrı dert. Yaparım diyorsan oscommerce üzerinde de çalışabilirsin. Açık kaynaklıdır.

sahibinden.com, gittigidiyor.com tarzı bir sitede de satabilirsin sanki.
Hem amaca yönelik olur, hem de sen kendin site bulsan kim o siteyi bilip de seni bulup da gelecek, en azından orda kategori araması falan yapan birisi seni daha rahat bulabilir.

sahibinden gittigidiyor felan uymuyor. zira tasarim sirketi gibi birsey olacak ve urunleri site uzerinden satmak esas amac. gittigidiyorda dukkan acmak cok uygun degil o yuzden.

oscommerce isime yarayacak gibi duruyor, tesekkurler :)

Karınca evleri vardı, hafif silikonumsu yarı saydam mavili kırmızılı bir dolgu maddeli, onlardan alabilirsin.

Aşağıkı duyurulardan biri satıyordu böyle yuvalardan bi tane.

Edit:

Karıncasız kısmını okumamıştım.

yuh yahu, bu evlerde karınca yoksa ne işe yarar ki? Zaten 1 aya kalmaz hepsi ölür. Ben içerisinde karınca yumurtası ne bileyim kraliçe karınca filan var sanıyordum. Enteresan.

zaten o karıncasız diye soruyorum

Bahçeye toprağın üstüne ekmek parçaları dökersen bir kaç saatte toplanırlar. Parklarda felan iyi havalarda her zaman bulunur. Mavi jelli akvaryumda besleyeceksen biraz sabredip büyük şişman ağzı kıskaçlı olanları kenara ayırıp önce onları kullan. Büyük olduklarından ne yaptıklarını izlemesi daha kolay oluyor.

kadir sütçü diye bir adam var.tvlerde deprem tahmni falan yapıyor karıncaların hareketine göre.istanbuldaki evinde sanırım 5-6 adet karınca kolonisi var.googledan araştır istersen adamın sitesii de vardı.garanti o adamın evinde var yani :)

onunla da kalmiyor, anlasmali üniversiteler var, onlarin adreslerini kullanabiliyorsunuz. tavsiyem itülü bir ögrenci bulmaniz, anlasmada itü vardi yanlis hatirlamiyorsam.

msdna aa aboneliği olan üniversite öğrencisi bulursanız bedava alırsınız. Ama kin, neden size verir bilemiyorum.

Bahsettiğiniz kampanya ise sadece abd, kanada ve ingiltere öğrencileri için geçerli. ingiltere'de £30'dan satılıyor home pre veya pro.

@gelecektengelenkutupayısı ee iyilik olsun diye?

www.ieee.org

ieee ye edu.tr uzantili mail adresinizle, 32 dolari verip kaydolun. o uyelikle de msdnaa uzerinden isletim sisteminizi indirin. product key'inizi alin.

win741'deki kampanya abd, kanada ve ingiltere disinda, almanya, fransa, avustralya, kore ve meksika icin de gecerli.

ftp://ftp.sh.cvut.cz/MSDNAA/Rapid_Setup/ bir de boyle bir sey var. ilginc tabii.

msdn.microsoft.com

yukarıdaki linkten hangi üniversitelerin anlaşmalı olduğunu görebilirsiniz.

@Şerafettin teşekkür ederiz ama edu.tr var bizde. O adres olmuyor maalesef.

20 yaş üzerindeki birinin boyunun uzaması ne kadar mümkünse bu ürün de o kadar gerçek.

Hem de 1 aydaymış. Fasulye fidesinden bahsediyorlar sanırım. Toprağa mı döküyoruz bunu?

hiç sanmıyorum...öyle olsaydı boyu kısa olan ne insanlar ve bunların maddi olanakları geniş olanları bile aynı boyda bildim bileli.

öyle bişi olsaydı Dany de vito-bruce willis-tom cruise ve sayamadığım yerden bitmeler acep bide basketbolumu denesek derlerdi heralde :)

benim bi arakdasim vardi boyu çok kısaydı cüceydi diyebiliriz,ameliyatla uzattılar kas ve kemik ameliyatıyla ama kolları kısa kaldı kızcağızın..
yani bu yalan dolan bence:)

(git: 98473)

Bu urunun boy uzatma ihtimali yok.

orada boy derken baska türlü boy demek istiyor bence.

tek geçerli yöntem çok çok acılı olan uyluk kemiğini kesip platin takarak yavaş yavaş uzattıkları yöntem de 3-5 cm uzayacağım diye çekilecek eziyet değil o.

www.kimisatis.com

Su sekilde bir ilana rastlamistim zamaninda. Bazi sinirleri uyarmak yontemiyle buyume hormonu salgilamaya devam ettiriyormus vucudu sozde. Ben sahsen cok ihtimal vermedim ama macun dan daha mantikli biseye benziyor en azindan. Deneme yanilma handikapi da tehlikeli gibi durmuyor. Ama unutmayin ki evrime inaniyorsaniz bi yastan sonra buyumenin durmasinin mutlaka anlamli bi sebebi vardir :)

İnternetten baktıysan fiyatlara, o fiyatların çoğu palavra. Gittiğinde o indirimdeki ürünlerin hiçbirini bulamıyorsun.

Diğer yandan arada sırada denk getirip indirimli ürün bulursan kaçırma derim. Garanti garantidir. Kaç işgününü geçerse paranı bile geri alırsın. Eskisi gibi değil Türkiye.

uzak duralacaklar listesinde #1 numara!

alışveriş yapmadım. ancak okuduğum yorumlar ve beddualar sonrası kesinlikle alışveriş yapmam.

siz sıfır ürün aldığınızı sanıyorken; onlar kullanılmış ve teşhir ürünlerini sıfır gibi satabiliyor. bozuk ürünü gönderdiğinizde sağlam diye geri gönderebiliyor. hatta bazen tamir edip gönderdikleri ürünün kumandasını göndermeyi bile unuttukları olmuş.

ama bence en önemlisi ürünlerin paralel ithalat olması. yani garantiyi kendisi veriyor. neyine güveniyorsa. gold bilgisayar da aynı şekilde. hatta batan mavi bilgisayar da böyleydi. mavi oraya dişiyle tırnağıyla gelmişti. istanbul bilişim gibi oyunlar peşinde değildi. ama sonra battı. insanlar tabi bu işleri takip etmedikleri için mavi'nin, gold'un verdiği satıcı firma garantisini bilmiyorlar. bilenler de distribütör payından yırcatacağım diye bile bile lades demiş oluyor.

neticede bu şekilde ürün satan mavi battı o paralel ithalat ürünleri alan tüm kullanıcılar ortada kaldı. kimisinin tamirdeki malı oralarda kayboldu gitti.

yine de sen bilirsin.

sakın ve de aman ha. bildigin kandirikci.

Flash bir animasyon programı. O programla çeşitli animasyonlar tasarlayabilir, o animasyonlardan websitesi yapabilir, flash'a özgü programlama dili actionscript ile farklı fonksiyonlar ekleyebilirsin.

Joomla ise php programlama dili ile yazılmış bir içerik yönetim sistemidir (cms). Kolayca kurulup, editlenebilir. Türkçe desteği boldur ve modül seçenekleri geniştir. Farklı modülleri kolayca yükleyerek siteni özgünleştirebilirsin.

Ama bence bunları bilmiyorsan bence fazla bulaşma. 100 liraya forumlarda istediklerini yaptırabileceğin gençleri bulabilirsin. Bu işlere biraz vakit ayırmak gerek ve sıfırdan başlayan biri için pek de kolay değil.

joomlaya bulaşma derim. bin türlü problem çıkarıyor. en azından e-commerce şeysi öyle. flash çok esnek bir program. actionscript denen kendi dili var ve xml ile birlikte kullanıldığında weble ilgili yapamayacağı şey çok az.

öncelikle portfolyo için web sayfalarının tasarımlarını photoshop'ta yap derim ben. daha sonra flash'ta yapmak daha kolay olur. flashı kullanmak içinse tutorial'ları izle. bir sürü site var.

eger arkadaşınız yapacaksa siteyi bırakın halletsin, eğer bu iş size düşüyorsa, wordpress kurup blog sitesini güzel bir theme ile protfolyo ya çevirebilirsiniz diye düşünüyorum.

wordpress kurulumu için : (bkz: http://wordpress.org/download/)
zibilyon tane theme için : (bkz: http://wordpress.org/extend/themes/)

tepeden tepeye bakmalısın periyot için. tam olarak hatırlamasam da time/div veya volt/div de önemli tabii değeri belirlemek için.

Benim kafa biraz dumanlı bugün. O yüzden ben anlatayım sen sonra sor sorunu.

Periyot ne, önce onu bilelim. Bir hareket yapıyorsun ya, işte onu tekrar tekrar yapıyorsun. Bir çemberi dönmeye başladın diyelim, bir tam turuna periyot diyoruz. Başlangıç noktasına geri dönüş anlamında. Devir işte, Türkçesi devir.

Osiloskoplarda ise x ekseni zaman, y ekseni sinyal. y ekseninde yaptığın hareketi ne zaman tamamlıyorsun, bunun için x eksenine bakacaksın. Grafikte de gördüğün üzere T ile gösterilen aralık periyotun süresi. İkinci grafikte ise grafiğin tamamı bir periyot.

O gördüğün çizgilerin sonsuza dek tekrar ettiğini düşün işte.

ilk şekilde periyot 4 kare. time/div ile 4 ü çarpıp periyodu bulabilirsin.

ikinci şekilde periyot 10 kare, şekildeki sinus kendisini 10 kareden sonra tekrar edecek. burada da periyodu time/div çarpı 10 ile bulabilirsin.

periyot denen olay şu, şekildeki dalga kendisini ne kadarda bir tekrar ediyor. sinus için pozitif ve nagatif alternansın kapladığı kare kadar.

termosifon yerine şofben öneririm ben. O termosifon suyu ısıtacak da o su kime yetecek, banyo yarıda kalacak derdi vs vs...

Elektrikli şofben alacaksanız da iyisinden alın. Kolay bozuluyor meretler.

adana gibi bir yer için güneş enerjsini de düşünmenizi tavsiye ederim. imkan varsa tabii.

kullanım kolaylığı nedeniyle kesinlikle elektrikli termosifonu öneririm. yaklaşık 400 liraya 65 lt lik alırsın, paşalar gibi duş alırsın, hiçde öyle ortasında bitmez. ani ısıtıcı olan elektrikli olanları önermem, gazlı olanın fiyatı hem termosifonla aynı seviyelerde hemde bozulma oranı daha yüksek. hepsini kullanmış ve az çok teknik işlerden anlayan biri olarak termosifonu tek geçiyorum. Önemli not: arçelik, beko ve dermirdöküm aynı tesiste üretilmektedir. hangisi ucuzsa onu al derim.

65lt lik demirdöküm elektrikli termosifon kullanıyoruz, su sıcaklığını maksimum yaparsanız (75 derece) 30dk dayanıyor sıcak su, banyoda 1 saat keyif yaparım derseniz size gelmez.

Ariston elektrikli şofbenler inanılmaz ekonomik enerji tüketimi açısından. Tavsiye ederim.

ben farklı zamanlarda n95, n80 ve n73 getirdim. pasaport memuru ülkeye girdiğinize pasaportunuza damga vuruyor ya, işte o yetiyor. pasaportunuzu alıp hangi hattı kullanıyorsanız o bayiye gidiyorsunuz. bayide pasaportun o sayfasının fotokopisi çekiliyor, cüzi bir işlem ücreti alınıyor ve hat bir kaç güne açılıyor. başka bir ekstra para vermiyorsunuz. her pasaport yılda bir telefon getirebiliyor sanırım.
pasaport, gümrük memuruna ekstradan ben telefon aldım diye bir bilgi vermenize gerek yok. telefon aldığınız sadece hattınızın bayisini ilgilendiriyor.

2 yılda bir telefona çıktı o kanun. Fiyatla pek alaka yok.

2 yil icinde 1 adet getirebilirsin ne getirirsen de getir farketmiyor

Kesintili süreleri unutturmak bâbında, özür niteliğinde beleş yayın yaptılar o akşam. Sürekli ya da paralı bir şey değil.

isteyerek yapmadılar ama faturaya yansımaz

bahsettiğin olay 31 ekim 2009 antalyaspor bursaspor maçı esnasında olmuş ise eğer, yayın tüm yurtta aksaklığa uğramış olup müşteri hizmetleri dahi çalışmamıştır. sonrasında normal akışa geçildiğinde müşteri hizmetleri ile görüştüm ve 1 günlük fiyatı (aylık fatura bedeli/30) faturamdan düşeceğini söylediler.

bekliyoruz bakalım.

o problem digiturk ün şifreleme sisteminde oluşlan arıza sonucu oldu. yayınları şifreleyemediler dolayısıyla hiç vermemektense şifresiz verdiler. sizlik birşey yok yani.

Bu işini görür sanırım ben kullanıyorum gayet memnunum...

www.vatanbilgisayar.com

Düzeltme: benimkide LG m227WD imiş yukardaki link benzeri :) 227WD olanı tavsiye ederim biraz daha ucuz 570 TL ye almıştım

O linkteki Lg iyiymiş 20.000 çözünürlük, ama lg'ler iyi değil derler, nedendir bilinmez.

ordaki LG 10000:1 kontrast diye biliyorum ben yanlış olmasın o. yoksa benmi yanlış hatırlıyorum...?

joomla ile olmaz. hazır paketlerle güzel projeler ortaya çıkmaz.

ayrıca jenerik domainlerin artık önemli kalmadı, önemli olan pr. Pr kaç?

Edit: Pg ne yahu, pr.

(bkz: page rank)

bence kendine birini bulmalısın, forumlara vs yazabilirsin (örnegin ceviz.net) aklına yatan olursa oturur konuşur projelendirir başlarsınız. (ya da duyuruda da yazabilirsin (aslında yazmış oldun) web programlama ile ilgilenen bir sürü insan var, bu aralar boş olan biriyle girişebilirsin.

Detayları görüşmek istersen

ibrahimover [süslü] gmail.com

ilgili bir sey daha eklemek istiyorum:

dolar ne kadar cikar? iner mi cikar mi? ne olur?

maasini dolarla alanlar icin "dolar inecek/cikacak" seklinde bir gosterge yapilsa ya??

Uzun zamandır takip etmiyorum ama görüp görebileceği zirveyi gördü zaten. Orta vadede 40bine gidebilir.

Dolar çıkar, kısa vadede 1.55'i görür.

atatürkiye elin değmişken euro/dolar paritesi ne olur? Satış dolar leasing taksitleri euro bir ara ne güzel 1,25 e kadar gerilemişti sonra 1,50ye çıktı tekrar.

O kadar detaylı takip etmiyordum, forex oynarken bakıyordum bi ara, şimdi nedir, ne değildir bilemem. Bu arada görüşlerim beni bağlar, yalan yanlış olabilir.

Borsa 52.000 seviyelerini gördü geçen hafta. Kırılma noktası 50000'in altına düştükten sonra gerilemeler %1-2 arasında devam ediyor. Şu an 46.000 seviyelerinde olan borsa kısa vadede düşüşüne devam edecektir.

Dolar kısa ve orta vadede 1.55 ve 2010 a kadar 1.60 seviyeleri bekleniyor ama uzun vadede yani 2010 yılı içerisinde doları belirleyecek daha doğrusu ivmelenmelerdeki etkiyi hissettirecek olan FED'dir. FED, avrupa ve japonya gibi güçlü ekonomilerden önce faiz artırımına giderse dolar yükselecektir.

@ne bakiyon kardesimm;
uzun vadede ne olur. Fon almıştım 263 lira kar edince bozmadık, uzun vadeli kar edelim dedik. 143 lira içerdeyiz.

Uzun vade her zaman para kazandırmaz. Zaman önemlidir. Düşüşe geçişte alınan fon, hisse uzun zamanda daha çok kaybettirebilir. Uzun vadede çaplı bir düşüş beklemiyorum ama şu anki seviye olan 46.700 kırılırsa 45.000'lere gerileyebilir. İç ve dış verilerin yoğun olduğu bir haftadayız süpriz olabiliyor o yüzden. Şu haftayı bir atlatalım. Bende dövizden 5.000 TL içerdeyim. Takipdeyiz.

Klasik bir filtreleme ve arkaya fon koymaktan başka bir şey yapmıyorlar, emin ol. Sonuçta sen dizgici olmayacaksın. Ekstra isteyeceklerini hiç sanmıyorum.

hatta bazen sadece vesikalıktaki kişinin cildini lasso'yla seçip, önceden yazılmış bir action uyguluyorlar tek tuşla.
yalnız şu kitsch gelin damat fotoğrafları çeken yerlerdense, kişileri dekupe edip arkaya fon yerleştirmek biraz zorlayabilir. adamların beklediği şey, muhtemelen sizin kendi fotoğraflarınıza uyguladığınız işlemlerden çok farklı olacaktır. photoshop iyi biliyorum, yine de o fotoğrafları nasıl yapabildiklerini aklım almıyor :))

gidip denemek lazım yine de, zaten siz gidince muhtemelen birkaç fotoğraf verip "bir görelim ne yaptığını" diyeceklerdir.

arkadaş da söylemiş işini görücek kadar biliyosan sadece zorlanabilirsin.bu mesela reklam bezlerini bilboardları tasarlaya grafikerler var bunlar çok farklı işler yapıyorlar.
konuyla alakalı bahsettiğim işleri yapan bi abi söylemişti,yıllardır bu işi yapıyor, biz de bilmiyoruz photshop u kullanıyoruz demişti.

ingilizcenin hakimiyet kazanması daha çok ikinci dünya savaşı sonrasına denk gelir daha öncesinde lingua franca fransizcaydı mesela ağırlıklı olarak hani ingilizcenin ağırlıklı yayılışında işin aslı ingilizlerden çok amerikalıların emeği var. tabi bu bahsettiğim ticari ve kültürel ilişkiler babında olanı.

Osmanlı yönettiği eyaletlere fazla karışmazdı, yönetici filan atamazdı. Yıllık haracını alır, kenara çekilirdi. Lakin İngilizler, Fransızlar, İspanyollar vs ele geçirdikleri toprakları sömürgelere çevirdiler. Büyük soykırım ve asimilasyonlara giriştiler.

Bu açıdan mesela Cezayir'e gittiğinde halkın yarısı fransızca bilir. Ya da Güney Amerika İspanyolca-Portekizce, Hindistan İngilizce gibi...

Aslında bu iş hepsinden de öte bir etki alanıyla alakalı. Mesela Fransa dünya yönetimine hakimken Osmanlıdaki aydınların çoğu fransızca öğrenmişler. Sanayi devrimiyle ingiltere ve 1. dünya savaşı sonrası dünyada etkin olan Abd'nin dillerinin ingilizce olduğu göz önüne alınırsa şaşılacak bir durum değil. Ha, stratejistler gelecekte Çin'in etkin olacağını ve Çince öğrenmemiz gerektiğini söylüyorlar ama, abartmamak gerek :)

öncelikle bu konuda "biz somurmedik onlar sömürdü" demek yanlis, bir imparatorluk olarak osmanlıda son derece sömürücü idi. avrupa ülkeleri genelde kendi aralarında çekiştiklerinden yaylımcılıklarını topraklar üzerinden yapmadılar, o nedenle 16. yüzyılın avrupa imparatorluk haritasına baktığınızda bugün ile arasında pek fark yoktur. fethettiği topraklarda asimilasyona girişmedi osmanlı çünkü bu topraklar çok dinli ve çok kültürlüydü, toleranslı davranmasına rağmen ayaklanmalar ile çok uğraştı.

ingilizce konusuna gelince...osmanlının gücü insan gücüne ve ordusuna bağlıydı. matbaaları tartışırken avrupa isaac newton'lar, galileo'lar, da vinci'ler çıkardı. bugün insanlar büyük ordusu olan ülkelerin kültürlerini mi öğreniyor yoksa bilim ve sanat konusunda gelişmişerin mi?

tarihte en çok çekiştiğimiz imparatorluklar 17-18. yüzyıl itibarı ile aşırı derecede geliştiler, insanı kendilerine hayran bırakacak dev kütüphaneler yaptılar. osmanlı'da modernizasyon sürecinde gelişmek istedi ama maalesef treni çoktaan kaçırmıştı. savaşlar ve kayıplar ile geçirdi son yüzyıllarını.

19. yüzyılda bizde okuma yazma oranı %5 idi. yanlış yazmadım, %5. avrupa ülkeleri ve amerika yüzde 50 barajını geçmişken biz çok geride kaldık. bir eğitim sistemimiz bile yoktu. kendi halkımız okuma yazma bilmiyorken başkasına nasıl öğretelim? hele zaten köklü dilleri ve alfabesi olan avrupa ülkelerinin öğrenmelerini beklemek saflık olurdu.

ve tabiiki avrupanın kolonizasyonlarının etkisi. osmanlının toprağa ihtiyacı olmadığından başka kıtalarda koloni arama ve keşfetme gereksinimi yoktu. ingilizler, ispanyollar ve portekizliler amerika kıtasındaki kolonileri ile zaten yüzmilyonlarca kişinin kendi dillerini konuşmalarının tabanını çok öncelerden hazırladılar.

tarihi sebepleri değişik açılardan incelenmiş, aynı şeyleri tekrar etmeyeyim, yazılanlar arasında doğrular da var yanlışlar da eksikler de..ben size farklı bir boyutunu hatırlatayım..

o imparatorlukların olduğu dönemde haliyle teknoloji, iletişim vs şimdiki gibi değildi. bir dilin yayılma imkânları, bir insanın yabancı bir lisanı "duyabilme" şansı şimdikine kıyasla çok azdı. sizin "ingilizce çok yaygın" dediğiniz gün, bugün. bugünün teknolojisiyle daha doğrusu iletişimin telgrafın, gazetenin ve hatta sinemanın yayılmaya başladığı 1900'lü yılların başından itibaren artan bir ivme sözkonusu. o dönemler de osmanlı'nın bitme dönemleri malumunuz. yani olayı sadece sömürü boyutunda ele almak değil, dilin gezebileceği teknik imkanlar açısından da düşünmek lazım

ilk ortak dil latince (roma imparatorluğu). 16-18 yy arası türkçeydi. şu anda ingilizce çünkü şu anda hakim güç amerika. 15-20 yıla kadar da çince olursa şaşırmamak lazım. hakim güç kimse onun dili o süre içinde ortak dil oluyor.

osmanlı devrinde (tabii ki kuruluş değil de fatih'ten sonra, aşağı yukarı son devirlere kadar) türkçe, dünya üzerinde popüler bir dil idi. popüler idi ama şöyle bir durum var: kendi tebaasında bile türkçe revaçta idi, insanlar türkçe öğrenir, konuşurdu fakat kendi dillerini de muhafaza ettiler.
ingilizcenin konuşulduğu -bahsi geçen- ülkelerde (üzerine güneş batmayan imparatorluğun ayağının ulaştığı "sömürge" ülkelerde yani) durum farklıdır. sadece ingilizce değil, portekiz, ispanya, hatta rusya gibi devletlerin girdikleri memleketlerde kendi dilleri mecburidir. yerel dil ise zamanla kazınmaya çalışılır.
maalesef durum budur.
osmanlı'yı sevip sevmeme değil mesele. osmanlı, sınırları içine aldığı beldelerin kültürlerini yok etmeye çalışmamış, onları bir fanus içinde tutmuştur. tabii ki haksızlıklar vs. olmuştur, melek değillerdi neticede. ama bugün bir yunan, bir bulgar, bir sırp, bir ermeni kimliğinden bahsediyorsak bu, osmanlı'nın onlarca/yüzlerce yıllık hükmü süresi içerisinde bu kimlikleri muhafaza için gerekli ortamı sağladığı anlamına gelir.
diller de böyledir.
ingilizlerin, fransızların, ispanyolların, portekizlilerin, rusların... bunların girdikleri memleketlerde artlarında neler bıraktığına bakın lütfen (kızılderililer, maya inka medeniyetleri, ortaasya türkleri, güney asya vs), bunu osmanlı ile karşılaştırın (balkanlar, kafkaslar, arap memleketleri vs) ondan sonra kim sömürüyordu, kim emanet aldığı kültürü yok etmeye değil, varlığını devam ettirmeye çalışıyordu, anlaşılır galiba.
bugün balkanlarda sırbistan, yunanistan, bulgaristan... kafkaslarda gürcistan, ermenistan, güneyde arap dilleri ve edebiyatları halen canlıdır ama kızılderili, maya, inka medeniyeti ve dilleri hakkında ne söyleyebiliriz? ortaasya devletleri için de durum aynı. dilleri kültürleri unutturulmuş, alfabeleri değiştirilmek suretiyle birbirlerinden uzaklaştırılmış kabileleri göz önüne getirmeye çalışın)
tekrar ediyorum, yanlış anlaşılmasın:
osmanlı melek değildi, birçok hatası vardı. fakat dünyaya bakış açısı farklıydı, bahsettiğim diğer sömürge devletleri gibi değildi.

Bildiğin popüler kültürün yeni ikonu. Çok yumuşakmış sarıp sarmalıyormuş filan.

Ortadaki savaş popüler kültüre kendince sebeblerle ayak uyduranlar ve popüler kültürle onun ikonlarına savaş açanlar arasında geçiyor. İkisi taraf da farklı olduğunu sanıyor ama sıradanlar :)

images.google.com.tr

çirkince bir bot. yurtdışında modaydı, ajda pekkan giyince türkiye'dekiler duruma uyandı. "onda var ben de niye olmasın" herkes aldı.

biriyle karşılaştım almak istiyormuş. "bence de çirkin, ama herkesde var bende de olsun istedim" dedi. acınası.

Converse'in kışlık olanı sanıyorum ben.

bugün arkadaşımınkileri denemiş bulunuyorum. kansızlık nedeniyle hiç bir zaman (yazın 35 derecede bile buz gibi) ısınamayan ayaklarım ilk defa ısındı. bu botlar böyle herkesde var diye inanılmaz bir önyargım vardı ancak malesef denildiği kadar varmış ayrıca gerçekten rahat. ne yapsam bilemiyorum. alsam mı kararsız kaldım çok...

bu botlar normalde ayağı sıcak tutma amacıyla kullanılan bir ayakkabıdan esinlenerek piyasaya sunuldu. hatta bunu dağlarda yaşayan insanlar falan kullanıyordu. öte yandan türkiye'de 5 sene önce falan marjinallik olsun diye giyen arkadaşlarım olduğunu söyleyebilirim. o zamanlar millet dalga geçiyordu, gerçi şu an da geçen var ama acaip popüler oldu fiyatı da arttı nası olduysa.

Uçurum nedir? Bir de aşık olduğunuz kişinin de size aşık olduğunu nerden biliyorsunuz?

Erkeğin aşık olduğunu söylemesinden ve hissettirmesinden.

Uçurum?

uçurumu aşın sorun felan kalmaz.

Birinin daha erken, diğerinin daha geç dünyaya gelmesi diyelim.

Halis Toprak gibi bir vaka değilse çok da önemli değil yaş mevzusu. Geçin.

bunu siz sorun etmiyorsanız kime ne. ha uçurum dediğiniz yaş farkı ise onun cevabını bende bilmiyorum.

Yaş farkı bir uçurum değildir. Abartı olmadığı sürece (bakın kadın ya da erkeğin büyük olmasından bahsetmiyorum, aradaki farkın abartı olmasından bahsediyorum) pek düşünmeyin derim.
edit: Düşünmeyin derken, ayrı olmayın anlamında.

sen hatunsun, erkek senden küçük ya da büyük.

bu mudur? engel? çok aşıksınız, o da size aşık, herşey yalan olmuş ama hala ekşi duyuruda üstü kapalı olarak, ifade etmeye bile neredeyse utanarak "ne yaparsınız" diye soruyorsunuz?

kaçınılmaz olan olacaktır july.. o aşk yaşanacaktır.. bu arada 14 olmadığını ummak istiyorum tabi.. :)

erkek ya da kız olan 18 den küçük değilse, aklı baliğse size güzel bir ilişki dilerim.. "evleniyoruz biz" tadına varıncaya kadar aşkınızı doya doya yaşar evlenir.. evlenmeseniz bile aşkın her halini yaşarsınız.. kendi elinizle imkansızlaştırıp yüceltmeyin gereksiz yere.. kavuşamama halleri öle yapar insanı..

ps: kaç yaşındasın, kaç yaş fark var, erkek mi küçük, sen mi küçük diye sormuyorum çünkü aşıksan bitmiştir, kapanmıştır o fark..

ha deseydin ki evlenmeyi düşünüyoruz, nasıl olur, nedir? oturur onu da cevaplardık 2 nizin sosyo ekonomik kültürel durumlarınıza göre..

toplum yargılarına kurban olmayın, kendi doğrularınızı kendiniz yaratın july14..

öncelikle sevişin geçer want2die, bana kalırsa aşk ve sevgi gibi bir konuda böyle densiz ve sığ bir yorum yapmamalıydın. cevabına tik atılmış ama ben tikime takmıyorum. çünkü o uçurumun ne olduğunu öğrendiğimizde bunun sevişmekle geçmeyeceğini görüyoruz. sevişirken bu önemsizdir pek çok şey gibi, ama bu farklı bir konu.

bu arada aşk başlı başına bir sevişmedir, bedensel anlamda sevişmeyse bunun bir başka tezahürüdür. durum böyleyken sevişin geçer ne demek? peki o zaman onlar sevişsin sonra da hem kendilerine hem cümle aleme aramızda yaş farkı kalmadı desinler. olacak iş mi. değil

ama olmayacak bir başka iş de yaş farkının "uçurum" olarak değerlendirilmesi. bana göre yaş farkı bir uçurum gibi algılanmamalı, sadece iki ayrı bedenin farklı fizyolojik gerçekliklerle karşı karşıya kalmasıdır (ki spor yapıjn arkadaşım her 30 yaşındaki insan aynı mı? herkesin genetiği aynı mı? yani bu geç yaşlanmak da pekala mmkn ama er geç yaşaknacağız o ayrı ama aşkta dert değil bu). bu durumda eğer o iki kişi pek çok alanda uyuşuyor ve birbirlerini akıllılar gibi, deliler gibi seviyorlarsa bu kadarcık önemsiz bir (sahiden çok ama çok önemsiz) bir uyuşmazlığı da hiç takmasınlar. zaten yaşları da uysaydı dünyada değil cennette yaşamaları gerekirdi, her aşkın zor bir yanı olabilir. ama bence en zor yanı sevmek,- sevilmek, tertemiz iki ruhla bir arada olurken mutluluğun ne olduğunu anlayabilmek zordur, bunu yaşayacağınız insanı bulmak zordur.

bu insanı bulmuşken, ve bu bir yanılsama değilken yani iki insanda fikren ve bedenen olgunluğa ulaşmışsa, bulduğunu yitirmemeli.

söyleyin bana kaçınız hayatınız boyunca aradığınız ya da aradığınızın farkında bile olmadığınız harika insanı buldu? bu insanı bulduğunuzda, "evet bu kesinlikle o ve ben ondan başkasını onun gibi hiç istemedim ve o varken de başkasını düşünebilecğeimi bile sanmıyorum" diyebildiniz? bunu dedikten sonra yaş sizin için bir uçurum olur mu?

erkek yaş olarak büyükte olabilir küçükte ama önemli olan ruhların denkliğidir. evet, ruh da zamanla, yaş ilerledikçe olgunlaşabilir ama "olgunlaşmak" farklı bir şeytdir. beden de bir yaşa kadar olgunluğa erişmez ama olgunluğa eriştikten sonra bir süre daha kuvvetlenir işte bu bedenî olgunlaşma olur. daha sonraysa beden yavaş yavaş eskir, çürür. işte burada beden ve ruhun, beden ve aklın büyük farkını anlarız. ruhlar bir hastalık (evet, ruh hastalığı) geçirmedikçe yaşlanmazlar, arzular istekler azalır, ve zeka bir hastalık olmadıkça körelmez, olgunlaşır, daha da tatlılaşır özel bir durum olmadıkça böyledir bu. tabii bazıları yaşadıkalrı sürece ne ruhlarının ne akıllarının gerçek anlamda farkındadır, böyle insanlar 7sinde neyse 70inde de öyledir.

7sinde 70inde demişken ben ana konuya tekrar döneyim, eğer iki ruh olgunluk durumlarında karşılaşmış ve birbirini mucizevi bir biçimde uyup aşık olmuşlarsa. yaşın ne önemi var?

çoğu insan aşkı yüzeysel yaşıyor, 3 gün sürüyor kimisinin sömzde aşkı, kimisinin 3 ay kimisinin 3 yıl ama bana kalırsa gerçekten olgun iki insanın aşkı bir ömür boyu sürebilir. böyle aşklar azaldı. bulduğunuzu düşünüyorsanız onu kaçırmayın.

sevişin geçer diyen arkadaşa tekrar geleyim, evet birbirini gerçekten aşık iki insan yatağa giridklerinde ordan saatlerce çıkmayabilrler hatta hiç çıkmak istemezler ama hayat yatakta geçmiyor ne yazık ki. geriye ne kalıyor? bu iki kişi aralarındaki yaşı dert etmiyorsa (ki zaten aşk iki kişiliktir, bazen de iki kişilik bir deliliktir -dıaşrdan bakanlar için delilik gibi görünür yani-) geriye toplumun bakışı kalıyor.

nedir toplumun bakışı
kınayacak mı?
övüp imrenecek mi?
toplum anlar mı orası biraz kişilerin sosya-ekonomik konumuna ve toplumun gelenneklerine hatta zaman zaman modaya bağlı ama toplumun içinden bazıları aşkın iki kişilik olduğunu bilip boyun eğecektir ve kınamak gibi bir yargılamaya gitmeyeceklerdir. toplum değerleri değişebilir, bunlara tamamen isyan bayrağı çekmek, kavga etmek abes olur ama topluma mutlak uyum pahasına böyle bir aşkı feda etmek de olsa olsa ahmaklık olur. çünkü aşk insana bir sürü güzelliğin yanısıra huzur ve mutluluk da verir, güzellik verir enerji verir gençlik verir güç verir yaşamın en güzel tatlarını verir. bunlardan da öte bir bilinmezlik taşır aşk, anlatılamaz sadece yaşanır. toplumla mutlak barışık olmak, kimsenin kınamasını ayıplamasını duymamak adına bunlardan vazgeçecek insan zaten aşık olmamıştır.

ve peygamber haticeyi hatice de peygamberi sevdi, birinin ölümünden yıllar sonra bile peygamberin eşlerinden biri düzgün yüzünü bile görmediği ve toprak altında yatan harice için "en çok onu kıskandım" dedi çünkü O hep haticeye aşıktı. onunla geçiridği günler belki de hayatının en güzel günleriydi, keşke daha da uzun sürseydi, ama neyse, cennette kavuştuklarına eminim, hem bu dünyada hem öbür dünyada mutluluğu tattılar.

züleyha ise yusufu sevdi, o kavuşamadı bak o ayrı.
ve halis çıtır kızı sevmişmiş, yeme bizi halis yeme çocuk o daha be. sense 70indesin. sen bir alışveriş yaptın.
aşkta ise alışveriş yoktur o hep vermektir hep almaktır, hesapsız.
aşk bambaşkadır
onunla bununla karıştırmayın
anlık zevklikler dahil
aşk ölümsüzdür
ve "herşeye rağmen topluma boyun eğme"yecek kadar güçlü olmak zorundadır.

daha da yazarım gerekirse, bu arada sese ve uykusuz'un yorumları güzelmiş.
bir de olay bana kalırsa küçük kızların büyüklere duyduğu ve ayakları yere basmayan "bir kafa karışıklığı" değil, olgun, ayakları yere basan ve aynı zamanda sevgililerin ayaklarını yerden kesebilecek kadar kuvvetli bir aşk. yani bir yanılsama değil sanıyorum. zaten öyleyse ben ona aşk demem, diyene de güler geçerim.

ek: bu konuda daha çok yazabilrim toplumla birlikte bi de sevdiğimiz insanlar ne der korkusu taşıyabiliriz çünkü toplumu pek değil ama bu insanları çok önemseriz. neyse july14 sana bütün yüreğimle mutluluklar diliyorum, umarım vuslat gerçekleşir ve toplum da bir süre sonra sadece size saygı duyarak dünkü yargıları için utanır. utandırır sizin aşkınız herkesi.

yine ek: tüm bunlardan sonra bedende oluşturacağı etkileri saymazsanız -ki aşk bedenle yaşanmaz! bednele de yaşanır ama ruhta olduğu için bedene yansır ki neden ileri yaşlarda sevişilemesin?- evet bu etkiler saymazsanız ki bunlarda aşık insan için önemsizdir. neyse sonuç olarak uykusuzun dediği gibi aşıksan bitmiştir. yaş dediğin artık sadece bir kaç rakamdır.

yine ek: halis toprak olayına da herkes gibi bakmadım, kız 18inde falan olduğu için nasıl biri olduğunu bilmedne yorum yapmak istemedim, herkes kafasına göre dan dun konuşurken ben sustum, birbirlerini seven aklı başında iki insan varsa herkese bok yemek düşer. ama neden halis ağaya kızdım yukarıda, çünkü tvye çıkıp "18inde karı bulmuşum kaçırır mıyım ehehe" dedi. bunu düşünmesinde sorun yoktu belki ama kendi durumunu aşkla değil bu şekilde ifade edince anladım ki bu ticaret adamı yine bir ticaret yapmış, genç bir kadın bedeni ve belki biraz da sevgi almış.

Arkadaşlar hepinize güzel yorumlarınız için, çok teşekkür ederim. Sevgili Karluk, özellikle wan2die' nin ''sevişin geçer'' yorumuna, altta tekrar yazdığı ve güzel bir yorumu olduğu için tik atıldı. Sanırım gözünden kaçmış. Hepinizin yorumlarını okudukça, daha da mutlu oldum. Sesee ve Uykusuz' un yorumları harikaydı. Hepiniz bu konuda bana inanılmaz bir güç verdiniz. Karluk kalbime dokundu yazdıkların, sen de mi aşıksın?

sevgili july14,
eğer 1-2 hafta önce bana "sen de mi aşıksın" deseydin konuyu:
"kimsesizlerin kimsesiziyim kimsesizim
yalnızların yalnızıyım yalnızım
dertlilerin dertlisiyim dertliyim
aşıkların aşkıyım aşıkım
ismim mesut göbek adım bahtiyar
yıllarca hep böyle bildiniz siz
mesut bahtiyardan şarkılar dinlediniz"

diye geçiştirirdim ama durum böyle değil, ben de aşığım, hiç olmadığım gibi aşık. ben de zor bir durumdayım, hayatımda aşkımı yaşamama engel olan güçlükler var, aşkım ise bana güç vermeye başladı bile bu güçlükleri aşmam için. ve sana bir sır daha vereyim, aşık olduğum kadın benden büyük, o da bana aşık. belki de bu yazılanları ona okutmalıyım, ama gerek yok, o çok daha fazlasını hissediyor ve biliyor.
onu almak istiyorum
o kendini veriyor
kendimi vermek istiyorum
yaşadığımı anlıyorum onunla
nefes alıyorum onun nefesiyle
gözlerine hasretim gülüşüne hasretim
var bizde de bir ayrılık
ben ruhuna dokunduysam bu benim ruhuma dokunan kadın sayesindedir
bu gecemi gündüzümü ruhumu aydınlatan kadın sayesindedir
sevemeyeceğimi zannederken umduğumdan da fazlasını bulduğum kadın içindir yazdıklarım
neyi bekliyoruz bilmiyorum
ama ikimizin de bir bildiği var
az kaldı az
az
onsuzluğa onun bana verdiği güçle dayanıyorum
hayat çok daha anlamlı şimdi
onunla yaşamak ve yaşlanmak istiyorum ömrüm yeterse
aramızdaki yaş farkını da bir kenara bırakırsak onun durumu iyi bense ilk ay maaş almadığım bir işe yeni başladım
çevrenin saldırılarını göğüsleyecek olan ona ve kendime
bir de maddi dengesizlikten bok atılmasını eklemek istemiyorum
ki zaten ben bir kadının parasıyla yaşamak istemiyorum
o kadını da alıştığı standartlardan çok uzaklaştırmak istemiyorum
Allah görüyor ve biliyor, kalbimize göre verdi ve verecek
bakalım...

uçurumlara merdiven daya. yaş falan önemli değil ki sen sevdikten o da seni sevdikten sonra, bak karluk ne güzel yardırmış yine uzuuun uzun, bence bu uçurumu hiç problem etme aşkını yaşamaya bak. daha mutlu olursun.