eaa.. bana bişi demediler şunca yıldır.

sanırım herkesinkini kontrol etmek zor olacağından, tümden yasaklayarak kimsenin telefon kullanmadığından emin olmak istiyorlar.

thy ve benzerlerine özel bir durum olarak gözlemliyorum bunu. yabancı havayollarında problem yaşamıyorum. gerçi iphone ile hiç problem yaşamıyorum kontrol bile etmiyorlar.

Bazı telefonlar uçak modunda da olsa 911, 112 gibi özel numaralara arama imkanı veriyor. Bu da uçuşu tehlikeye sokar. Uçuş modundayım bana bir şey olmaz deyip 911'i arayabilirsiniz yanlışlıkla.

Ha, bunun yasakla alakası olduğunu sanmıyorum. Klasik "kontrol edemiyorsan öldür" mantığı.

bende defalarca kullandim, yurtici ve yurtdisi yolculuklarda kimse bisey demedi..
hic ilgilenme bile bence flight mode on oldugundan emin ol tak kulakligini devam et bosver..

Ben de sadece THY'de bunun sorun edildigini gordum. Yabanci havayollari flight mode kullanimina izin veriyor.

Ha sadece inis/kalkis sirasinda izin verilmiyor olabilir; o da o sirada hicbir elektronik aletin calistirilmasina izin verilmedigi icin.

sadece cep telefonu degil, kalkis esnasinda herhangi bir elektronik aletin(psp, mp3 player falan) calismasina izin verilmiyor, ayni sebeptendir buyuk ihtimalle.

(bkz: interference)

cevab veren tüm arkadaşlara teşekkür ederim. iniş kalkış sırasında hiçbir elektronik aletin kullanımına izin verilmediğini tabi ki biliyor ve anlıyorum. uçak, uçuş irtifasına ulaştıktan sonra, kemer ışıkları söndüğünde falan diğer elektronik cihazlar kullanılabiliyor fakat uçuş modu hala yasaktır diye duyuru yapılıyor. kontrol edemiyorsan yasakla mantığı benim de ilk aklıma gelen gerekçeydi.

tabi ki yok, bandwith ile zarar vermeye çalışan bir saldırı gibi gözüktü bana. ancak 60 kadar 30kb dosya olan bir siteyi bw ile saldırıya tutmayı niye istesinler, niye uğraşsınlar insan bir cevap veremiyor. türkiye ipleri olması yabancı arama motorlarının spiderlarının kafayı yeme ihtimalinin de olmadığını gösteriyor. sadece include ile de benim ultra sınırlı php bilgim ile bir tehlike olabileceğini zannetmiyorum. ama doğal olma ihtimalleri yok mutlaka üstünde düşünülmesi araştırılması gereken birşey. iplerden çözümleme yapılıp takip edilebilir belki.


bir de şimdi aklıma geldi google reklamlarınızın konusu belki birilerinin gözüne batmış olabilir. aynı konuda başka bir reklamveren bu şekilde bir saldırı ile aşırı bw kullanımı ile sitenizin kapanmasını böylece reklamların en doğal yoldan yalan olmasını sağlamaya çalışıyor bence.

Yazdığın php sayfalarına bak olmazsa, kodlar bazen kısırdöngü yaratıp böyle sonuçlara neden olabiliyorlar.

Firebug kurup sitende bir dolaş, kodlarına bak.

çeşitli arama motoru botları da benzer bir sorun yaratabiliyor. ip'leri google da bir arayın bakalım. belki bilindik bir şeydir.

Yaptığın suç elbette, o mühür habersiz açılamaz.

Ancak "elektriklerim kesik gelin açın" diye telefon açsan ve elemanlar geldiğinde "yahu siz gelene kadar dayanamadım, ben açtım bile" diye yutturursan sorun olacağını sanmıyorum.

yok.

muhur kirmak, bozmak, fek etmek artik her ne ise bildigim kadariyla suctur. yanlis biliyor da olabilirim.

bedaş'ın telefonu 186. mutlaka açan çıkar. onları arayın, durumu anlatın, faturamı yatırdım deyin. akşam saat 19:00'a kadar gelip elektriğinizi açıyorlar ama siz zaten kendi işinizi kendiniz halletmeye çalışmışsınız, bu saatten sonra ne olur bilemeyeceğim. 186'yı arayıp adamları eve çağırın bence. geldiklerinde de durumu açıklamaya çalışın. buzdolabım akmıştı, bilmemne bozulmuştu filan derseniz belki halinizi anlarlar ancak yaptığınız suç tabii ki.

Bi bok olmaz ben defalarca yaptım bir defasında izmirde yakaladılar beni, nasıl yakaladılar deseniz ben ödemediğim ,hadle açmıştım elektriği adamlar sabah kapatmıştı öğleden sonra geri gelmişler. zili çadılar indim aşağı kavga edecektik az dha :-))

ha siz ödedediyseniz zaten hiç bi şey olmaz, takmayın hiç.

yilar yillar once benzer birsey olmustu. bedas'i aradigimda "yaw siz acin, oraya kadar getirmeyin bizi" demisti ayni bedas amcalari. ben de muhuru koparip kendim acmistim, birsey olmamisti.

belki de o zamanlar daha bir memur kafasi hakimdi bedas'a.

aynı şey başıma geldi, ben de gece eve gelince ödedim sonra açtım şalteri kendim. e bütün gece karanlıkta mı oturacaz yani..

fatura borcunu ödedikten sonra ister mühür ü kır istersen git saati kır, hiç bişey olmaz.

umutsuzluk dolu ilk mesajlardan sonra bedaşı aradım, actım ben elektirigi siz zahmet etmeyin dedim hatta think martininin dediği gibi gercekten dolabım akmıştı onu da söyledim. Ödemiş olsanız da kaçak durumdasınız, 17:00-22:30 arası açma işlemleri yapılıyor, kaydınızı aldım şimdi akşam açılır elektiriğiniz dedi görevli bağyan. Kendi kendimi ihbar eden salak durumundayım şuan bildiğiniz...
Şimdi acaba akşamüstü elektiriği kapatıp mühürü geri takmaya çalışsammı yoksa gelen adamlara herşey akmış bozulmuştu, mübarek ramazan bugün iftara hazırlanmak için mecbur kaldım açtım elini ayagini öpeyim nolur aramızda kalsın bu mesele diye yalakalık mı yapayım?

onların kayıtlarında kaçak durumda olduğunuzdan bahsetmiş sadece bence telefonda. yani usulen de olsa gelsinler onlar görsünler açıldığına dair kendi belgelerine not düşsünler anlamında söylemiş belli ki. yoksa yaptığınız suç böyle böyle olacak vs derdi herhalde

ya parayı yatırdıktan sora elektrikçi falan çağırıp ya da kendin yapabiliyosan kendin açılır bu böyledir merak etmeyin. kendini ihbar etmeseydin keşke.

bedaşı aramakla dünyanın en gereksiz işlerinden birisni yapmışsın o kadın da elbette senin gibi birini rahatlatmak yerine başka bişi yaptı kaldı ki belki de mecburdu konuşmalar kayıt altına alndığından.

şimdi yapman gereken üç maymunu oynayıp her boku inkar etmek :-) o telefon konuşmasını da bilmiyorum de

evde çalışan yardımcı aramış fln mı desem acaba? bide tesisat no fln aldı yahu.. :(

Hiç endişe etmeyin bi şey olmaz bi şey de ispat edemezler telefonu da reddedin uzatmazlar sanırım

maestro harici kullanılabiliyor diye biliyorum. bir deneyin?

Paypal'dan ancak kredi kartı kullanabilirsiniz diye biliyorum. Hesaplar için havale numarası, swift filan vardır.

visa electron ibaresi yok. kullanamıyoruz muhtemelen. zaten visa electron ibaresi olan başka banka atm lerinde bile kullanamıyoruz..

sanal kart alın

Kullanılsa da kullanılmasa da itiyorlarlar.

bankaya gidip iptal ettirin en iyisi imza attınız diye kart ücreti falan uğraşmayın sonra

(edit: garanti bankasında staj yaptım bu tip müşteriler geliyordu "hiç kullanmadım bana ekstre yolladılar kart ücreti istiyolar" diye. uğraşmaya değmez bankaya gidip bi talimat verin iptal ettirin kullanmayacaksanız en temizi bu)

dün ykb ile bu konuda nezih bir konuşma geçti aramızda, çok zorlarlar diyordum ama kartın kullanılmadığını ve dolayısıyla bu ücretin silinebildiğini söyleyip onay alarak işlemi hallettiler. bu arada kart bir yıl önce falan gelmişti, şifresini bile almadan öylece yatıyor evde..

kullansan da kullanmasan da ilk ekstreye yıllık ücreti yansıtırlar büyük ihtimalle. finansbank böyle yapıyor.

edit: sözleşmede kartı aktif olarak kullanmasan da yıllık ücret kesileceğine dair bir ibare yer alıyordur büyük ihtimalle. riske girmeye değer mi değmez mi sana kalmış.

Kaç gb hafızası? Normalde donanimhaber forumlarında 750-650 arası gidiyor.

Hafızası 16 gb

(bkz: primolut n)
ve ardından(git: 85821)

buyrun efendim cevabınız :)

www.uzmantv.com

bu ilaclar beni cok korkuttu zilyon tane yan etkisi var gibi gozukuyor sozlukte ve uzmantv'de.

peki onceden olmanin bi yolu yok mu? bi hap ya da bi koca kari ilaci falan? Mesela ertesi gun hapi erken olmayı saglamaz mi ki acaba?

Bir arkadaşım kas gevşetici kullanıyordu adeti kesmek için.
Ve yanlış anlama ama belki sex yapmak da yardımcı olabilir sana bu konuda.

tampon kullansanız?

iki kız gördüm bunlardan kullanan. tatilleri burunlarından geldi.

primolut n regl olmadan 2 gün önce sabah akşam almaya başlıyorsun bende arada sırada giren kramplardan ve hapı kullanmaya başladıktan sonra çektiğim korkunç ağrı ve kanama artışı dışında bir yan etki yapmadı bıraktıktan sonra 2 gün içinde tekrar regl olursun ama sana bir tavsiye primolut u bıraktıktan sonra ağrı kesiciye başla çünkü regl olduktan sonra dayanılmaz bir ağrı çekiyorsun

sakın o geciktiricilerden kullanmayın, sonrası çok kötü oluyor... benim bir arkadaşım doğum kontrol hapı kullanır onun yerine, içtiği sürece regl olmaz, olumsuz bir etkisi de yok (yani sancı filan).

Kullanıcı profiline bakmak lazım. Aslında en güzeli donanimhaber forumlarından almak. Çünkü kapalı devre ve herkes birbirini tanıyor. Ama çalıntı oldu gibi bir ihtimal olmaz, sanmıyorum.

Gelelim yamuk ihtimallerine

1- Üründe arıza olabilir. Kullanıcı "imei numaram kopyalandı" diyerek ürünü geri almaz.
2- Telefonun imei'si başka bir telefondan kopyalanmıştır; aldığın telefon elinde kalabilir.
3- Sonradan çıkacak ufak arızalar için teknik destek alamazsın.

faturasini da gonderdikten sonra oyle bir sikayet de bulunamaz. ustune gg daki iletisimleri ve diger seyleri mahkemede vs de kanit olarak gosterebilirsiniz.

gg dışından iletişim kurmayın, öyle bir teklifle gelirse direk uzaklaşın bu arada tabi...

www.alacatisapa.com

Alaçatı'ya göre fiyatları baya uygun.

2- birincinin cevabını bilmiyorum; o yüzden direkt buna geçtim.

Notebook'ta ethernet kartı var mı? Varsayıp aşağıya geçiyoruz.

Masaüstüne ethernet kartı alıp kabloyla iki bilgisayarı birbirine bağlıyoruz. Daha sonra yazıcıyı bir bilgisayara tanıtıyoruz. Yazıcıyı ağa paylaşıma açıyoruz. Ağa girdiğimizde yazıcı paylaşımda görünecektir.

a) yazıcın ethernet printer ise(printer'ın adını yazmamışsın) bir 4 veya 8 lik swich alıp ayarlarını yaptıktan sonra ağdaki pc'lere erişebilir hale getirebilirsin

yada

b) usb yada ethernet fark etmez iki pc'den birine yazıcıyı bağlayıp (Kontrol panelinden "Yazıcılar ve Fakslar"'daki )yazıcının üstüne sağ tıkladığında gelen menüden "Paylaşım..." seçeneğini izleyerekde yazıcını paylaştırabilirsin.


Gelelim bu iki yöntemin dez/avantajlarına;
a'da modeminde sadece bir tane ethernet portu olduğu için Switch alman gerekecek(5-10$) ama b'yi uygularsan ve printerın bağlı olmadığı pc'den çıktı almak istersen printer'ın bağlı olduğu makinanın açık olması gerekecektir.

printer panasonic kxp1150.şuradan kendiside, girişide görülebilir.
image5.sahibinden.com

notebookun ethernet girişi var, masaüstündede usb girişlerinin yanında olması lazım ethernet girişi acaba işe yarar mı ki?

yazıcın ethernet printer değil(paralel portu var sadece printerın), o nedenle direkt olarak yukarıda yazdığım b maddesini yapabilirsin ancak.

(bkz: sabırtaşı)

toplu alımla alındığını gösterir. 6. nesillerde miğferdibi toplu alımıyla alınmıştı mesela

Peki bu sabırtaşlarının normal yazarlardan ne farkı vardır? Bu sabırtaşları bir gün normal yazar olur mu?

hayır bu toplu alım sırsasında verilmiş bir isim miğferdibi gibi sabırtaşıda kalıcıdır

Teşekkür ederim. Normal yazardan bir farkları var mı bunların? Üvey evlat muamelesi mi görürler? Aynı mıdır yoksa?

Genelde hataları bu sabırtaşları yapar. Çok sağlam yazanlar da vardır aralarında o ayrı. Üvey evlat muamelesi de, başlarda olsa da sonradan azalmıştır.

Normalde yazarın en az 10 entry'si değerlendirilip öyle sözlüğe kabul ediliyor ya da edilmiyor. Ama toplu alımlarda bu değerlendirme yapılmıyor, dolayısıyla yazarın sözlük formatına hakimiyeti konusunda hiç bir fikrimiz olmuyor. Bu sebeple, zaten büyük bir ayrıcalık tanınarak ön değerlendirilmesiz sözlüğe alındıkları için, sahip oldukları ayrıcalığı iyi değerlendirmelerini bekliyoruz. İyi değerlendiremeyenler de kolay gelen yazarlığı kolay kaybedebiliyorlar.

hata yapma haklari az oluyor. atiyorum normal bir 9. nesil 2 tane g.g bir o kadar baska sebeple silinmis entry ile yazarken. sabirtasi yazar ya caylak ediliyor , ya ucuruluyor.

Sistem sanal pos denilen ufak birkaç script ve kodlardan ibaret. Bu kodları anlaştığın banka sağlıyor. Tabii önce banka siteni inceliyor ve yeterli görürse sanal pos hizmeti sağlıyor. Güvenlik açıklarının olmaması çok önemli, zira herhangi bir müşterinin bilgilerini kaptırırsan anında başın belaya girer. ssl sertifikası almalısın vs.

Bu arada şirket olmalısın ve fatura kesebilmelisin. Bunu hatırlatmaya gerek yok sanıyorum.

Garanti bankasının aylık 100 lira gibi bir kirası vardı yanlış hatırlamıyorsam. Tabii ben en son 2 sene önce bakmıştım; şimdi durum nedir bilmiyorum.

belli bir süre zarfında belli bir ücretlik satış gerçekleştirebilirsen banka kira ücreti almıyor diye biliyorum.

onun dışında ataturkiye arkadaşımın da söylediği gibi sitenin güvenlik açıklarının olup olmamasına bağlı olarak sanal pos alabiliyorsun.

not: sitende eğer açıklar varsa banka sanal pos'u onaylamıyor ve sana da açığının ne olduğunu söylemiyor diye biliyorum. bunun yüzünden de başvuru ve sanal pos alma süresi çok uzun sürüyor.

ayrıca ltd şirketi olman gerekiyor. şahıs şirketlerine de vermiyorlar sanal pos.

Sıcak suyla kullanılan lavabo açıcılar var. Birkaç paketi birleştirip üzerine sıcak suyu bastın mı bir şey kalmaz. O zımbırtının neler açtığını gördüm ben.

Oncelikle klozetteki suyu bosalt, ardindan mr muscle'in lavabo acicilarindan 2 paket kadar dok, ve uzerine yavasca 3-4 litre kadar kaynar su ekle, acilacaktir.

Artik gule gule kullanabilirsin...

[duyuruyu refresh etmeyince boyle oluyor iste]

Üzerinde zıp zıp zıplayan canlılar olur, atletlerinde pire pisliği olur vs.

hissetmek ne demek...

upload.wikimedia.org

anlarsın ya pire ısırığı farklı oluyor.

Power iso bildiğim kadarıyla sanal sürücü oluşturmuyor. Hem iso çıkarmak, hem de sanal sürücü oluşturmak için power iso yerine Alcohol 120% indir kur.

power iso yerine magic iso ve daemon tools kursan daha iyi olur. iki programı da kurduktan sonra cd istememesi için ekranın sağ alt köşedeki araç çubuğundan daemon tools'u sağ tıkla. sanal cd/dvd aygıtını seç sürücülerden birini seç ve kalıp dosyası yerleştir de. iso formatındaki dosyayı seç ve oyununu oyna.

e cracklemediysen tabi ki cd ister.

crack i falan yokkine...

Herkes sevdiği programla yanıtlamış. Ben de öyle yapayım: Alcohol 120% var.

Kurulum ve kullanım için de resimli anlatımına buradan ulaşabilirsin:
www.oyun-arsivi.net

Ayrıca oyunun cd istemesi crack'ten de olabilir arkadaşın dediği gibi. Oyun ismini verirsen ona da yardımcı olabilirim.

sanal surucu dedigi daemon tools turevleri iste. sanki oyunun cd'sini takmissin gibi kandiriyor bilgisayari. iso'yu gosteriyorsun, bilgisayar onbu cd-rom surucusune cd takilmis gibi algiliyor.

oyunu oradan yuklersin ama cracklemezsen acilista cd ister. oyunun 1. cd'sinin icinde CRACK diye bi dosya olmali. ya da oyunun imajini yaratan grubun dosyasinda olur. DEViANCE veya RELOADED, bunlardan biri mesela.

o cracki, yani oyunla ayni isme sahip .exe dosyasini oyunu kurdugun dizindeki, oyunu acan dosyayla degistirmen lazim. bunu yaparsan cracklemis olursun iste.

Kendisi ünlü pornografi aktrislerinden bree olson'dur.

abicim sen sert kayaya toslamışsın.bree olson bu.

Valla ben de porno yıldızına benziyor diyecektim, ayıp olmasın diye dememiştim :)).

aşık olmaktan kastına bağlı. bunun arkasındaki soru neden hormonal sisteminin bu şekilde evrimleştiği olmalı. cevap oldukça basit değil mi: üreme.

üreme üzerine araştırma yaparak hazırlamalısın ödevini. ödev konusu bildiğin evrim.

knol.google.com aradığın herşey burada var olabilir (değişik yaklaşımlar hepsi incelenmiş)

uvercinka o bağışıklık sistemi farklı olan olmalı.

bu ayki psikeart dergisini alın.

bu konuda bir sürü teori vardır eminim.
misal schopenhauer'e göre de insanlar varlığını devam ettirmek için üremeliler vs vs.. aşk da bunun bir ödülü gibi bir şey yanılsama vs. aşkın metafiziği kitabını okursan iyi edersin bence. muazzam bir kitap

schopenhauer yararlı olacaktır.

nasıl bir okulun ödevi bu yav.

insanlar ilk aşkını genellikle -en azından benim çevremde- 18,21 yaşları arasında yaşamış. nedendir, herkeste böyle midir bilmiyorum ama gözlemim bu yönde. hormonlara bağlayabiliriz sanırım durumu

cunku hepimiz eksigiz. elmaz yirdogan

cogito - aşk, yapı kredi yayınları. istiklal'dekinde olmalı.

(bkz: aşk/@ataturkiye)

Aslında yazacağım çok şey var da düşüncelerimi kitaplaştırmaya karar verdim. O yüzden ekstra bir şey danışmak istersen sorabilirsin.

Doğu Batı'nın 26. ve 27. sayıları yardımcı olur: Aşk ve Doğu , Aşk ve Batı

www.dogubati.com

Troll değil, anti-kemalist, anti-ulusalcı, anti-stotükocu vs. ne dersen de. Fikirlerini dile getiriyor. Katılıp katılmamakta özgür insanlar.

Her karşıt fikirliye troll yaftası yapıştırmamak gerek.

iyi de ben troll yaftası yapıştırmadım. merak ettiğim bir şeyi sordum.

abdurrahman dilipak'ın da bu minvalde tarih açıklamaları olmuştu. kurtuluş savaşına giden subaylar anadoluya giden gemilerde alkol alıyordu, çanakkale de ölüler şu kadar milyondu gibisinden.

sazan çekmek için değilse yığınla kaynak göstermez misin?

necef - çanakkale muhabbetleri benim için önemsiz. insan istediğine inanır, benim sorunum iddia öne sürünce bunu kanıtlamamakla.

zenci de aynı geyiği yapıyor yıllardır. pelin batu, beyaz türk örneklemeleri ama onu biliyoruz artık.

dediğim gibi soru sadece, art niyet aramayın.

tinyurl.com

bir de şu var tam sizin dediğinizi yazmış sanırsam, okumadım gerçi hepsini: (bkz: #16662930)

@dambil

birisi nickinin altına devamlı entry girdiği için bu kısımları kaçırmışım. bu yeterliydi teşkkürler.

troll değil, trollüğe kafayı takanlar trolldür (sana demiyorum genel anlamda önüne gelene troll diyen embesillere ithafen)

yazdıklarına kaynak göstermemesi kendi tercihi, çünkü alıntı yapmıyor adam, direkt ya da dolaylı alıntısı yok, anlatımı var, yorumu var. yani kaynak gösterme zorunluluğu hiç yok intihal olmadığı için. beğenemyen dediği spesifik olayları/konuları araştırır.

sazan konusu sözlük için çok saçma, bana da dediler zamanında sazan avlıyor, geyik çeviriyor diye. bu bilinmez bir şey, ne olursa olsun tek gerçek yazılanlardır, yazarın niyetini ölçmek boşa kürek çekmek.

@ alchemistt

iyi de yorum yapmıyor adam, iddia ediyor. bilinen bir olayı belirtmiyorsan, bilinmeyen yönlerini ya da bambaşka bir nedeni olduğunu açıklıyorsan bu iddiadır. ben hücre kanserleşmesinin nedeni p53 değil, mutajen ajanlar değil, cheeseburger'dir desem, buna kaynak olabilecek araştırma, makale vs... göstermek zorunda sayarım kendimi. ciddiye alınmak istiyorsan bu böyledir. yoksa gökten mi fısıldadılar bu bilgiyi kulağına denebilir ve buna karşılık veremezsin.

sorun "ben konuşuyorum!" mu, "ben sizlere farklı bir şeyler anlatıp, gözünüzü açmak istiyorum" mu? hangisini yapmaya çalışıyor. ikincisinin bilinen yolu anlatımını desteklemek, diğerini yaptığında benim algımda trollük ibaresi belirliyor.

kaynağımı/nı kanıtlamama/masına gerek yok demek, big bang theory'de sheldon'un bose-einstein yoğunlaşmasında "bilim adamlarının test yapmalarına gerek yok, benim dediğime inansınlar!" demesiyle aynı şey. sheldon azıcık kaçık ve delicesine özgüven sahibi biri. birini(opf) bu tanıma koymak ona troll demekten daha ağır bence.

senin dediğini çok iyi anlıyorum.
ama verdiğin örneklerde kaynak belirtmek gerekiyor, kaldı ki bence de kaynak gösterse hoş olur ama benim demek istediğim arkadaşın konuştuğu şeyler genel olarak bilimsel değil tarihsel ve kendisine göre bunlar yazılmış çizilmiş (burada bence de kaynak gerek ama işte..) konu kendisi kanıt gerektirmediğinden innce bir ayrımı var dediğin örneklere kıyasla. yani sen x biliminin çaresine y dersen kıçıyla gülerler ama adam atatürk x yaptı sanıyorsun ama y yaptı derse buna inananlar olmasa bile birileri yazmış olabilir, çok göreceli bir şey hele hele bizim karanlık tarih için çok uygun.
neyse baş ağrısından saçmalamış olabilirim, netice olarak kaynak göstermemeyi bu konuda ben anlayabilirim.

birde ikinci paragrafta dediğinde seçimim "ben konuşuyorum"dur, genelde öyle, arkadaşın yaptığı da o, yine de bu trollük emaresi değildir.

sözlük'te troll denilen ki$iler ucuk kacik, absürd fikirleri ileri süren ve hep ayni tarzda yazan kisiler.
sözlükte "troll bu troll bu eheh" diye dolasan embesiller var, baslik altina troll yazanlari sallamayin.
bana da troll dedi embesilin birisi gelip baslik altimda. hatta 3-4 kisi dedi. 6 tane baslik acmistim, baska herhangi bir entrymi okumamis adam, gelip baslik altina cosuyor, cünkü embesil.

ben bu kaynak gösterme muhabbetini de anlamiyorum acikcasi. yani, burada adamin okudugu onlarca kitaptan derledigi bir fikir var. her söyledigine kaynak göstermek zorunda degil, yani bilinmeyen bir sey iddia etmiyor, yalnizca bilinen seyleri yorumluyor. devrimleri yorumluyor, cumhuriyet'i yorumluyor. atatürk'ün samsun'A cikisini yorumluyor. senin örnek verdigin gibi kesin seyler degil üzerinde konusulanlar. sana göre süt bana göre cikolata kivaminda. yani, sen cikip "atatürk cok büyük adamdi" derken kaynak gösteriyor musun? diyorsun ki devrimler yapti, bizi cok güzellestirdi. o da diyor ki yaptigi devrimler- dikkat edersen ayni devrimler üzerinde konusuluyor- insanlari su su duruma soktu, yaptiklari demokratik degildi. yani hitler'in demokratik olmadigini anlatmak icin herhangi bir kitaptan kaynak göstermeye gerek yok. yaptiklarini degerlendirerek bu sonuca varabilirsin.

aslinda opf'nin savasmaya calistigi da tam olarak senin bu düsüncen. sen diyorsun ki "hücre kanserlesmesinin nedeni bu degil baska bir sey dersem kaynak göstermem gerekir" opf de diyor ki; üzerinde konustugumuz konular bilimsel, deneyle kanitlanabilen konular degil. resmi tarih, resmi ideoloji a diyor, opf ise b diyor. yani sen burada resmi ideolojiyi tek degismez ilahi gercek olarak aliyor ve opf'nin ileri sürdügü savlara yanlis, kanitlanmasi gereken veriler olarak bakiyorsun. opf'nin de bu durumda sana gelip "konustuklarin hakkinda kaynak göster" deme hakki var. yani, tarih, yazanin tarihidir aslinda. bu, genel kabul de görmüs bir sözdür.
zira bana göre osmanli cihad yapip bütün fethettigi yerlerde iyi davranirken sirp arkadasim andreja'ya göre belgrad'in icine sicmis, tas üstünde tas birakmamistir. cünkü benim tarihim böyle yaziyor, onun tarihi öyle yaziyor.
bu noktada opf cikip kaynak olarak kendi yazdigim kitabi gösteriyorum derse hicbir sey söyleyemezsin, cünkü bilimsel bir gercek yok ortada.

@zeykur valekov

doğrusu bazı entrylerinde ironiden trollüğe kaçtığını düşünüyorum. sazan avı için değil daha çok abartarak kendi bakış açını ortaya koymak amacıyla diyeyim. vu düşünce imhodur.

adam bilinmeyen bir şey iddia ediyor, sorun burda. bilinen, öğretilen, öğrenilen şeylerden farklı şeyler söylüyor. üstelik bunları "gözünüzü açın" tarzında ifade ediyor ve evet, bu kaynak gerektirir.

kaldı ki, hafıza güvenilir değil. defalarca okuduğum mafios toplumlar, otokratlarla ilgili kitaplar var. başucu kitaplarım olan bunlardaki yığınla olayı birbirinin içine geçiriyor hafıza. seğmenlerle atçalı kel mehmet'i sadece efelik kavramıyla eş tutuyorum, kitaba döndüğümde yığınla fark var.

tarih kitapları yığınla sav ileri sürer ve çoğu kez karşılaştırmalı bu bilgileri iletir. x vakanüvis'in naklettiğiyle y'ninki tezattır ve bunların olay sıraları içiçe geçebilir. karıştırmak ayıp değil.

resmi tarihi kaynak olarak almıyorum, niye alayım. çerkez ethem olayını, 33 askeri, dersim isyanını farklı kaynaklardan okumayı seviyorum. karşılaştırmalı tarihi ayrı kitaplardan karşılaştırmak oluyor ve zor oluyor ama zevkli.

atatürk çok büyük adamdı demenin altını doldurmadıktan sonra anlamı yok. ha adam gelir cumhuriyet'i, inkilapları ve devletçiliğini gösterir, hatta gider solidarist korporatizm'i beğenir, değişik bir libareldir ama öne sürdüğü savın net sonuçları görünüyordur. devrimler yapıldı, devlet destekli özel sektör kuruldu, devletçilik(çokça devlet kapitalizmi) yaşandı. kuruluşları görüyoruz, bunlar bizim bildiğimiz şeyler.

opf'nin iddiası kayıp bir uygarlıktan bahsetmek gibi. şöyle devlet yapıları vardı, şöyle bürokratik yapısı çöktü, kültürleri şuydu demek gibi. e kanıt?

septik değilim ve özellikle -üzerine alınma- dincilerle konuşurken bir yerden sonra saçma bir şekilde septikliğe bağlamalarına gıcık oluyorum. e kalemi de bilemezsin, hava da belki yalan, belki uykudasın geyiğine girmeyelim. atatürk'ün devrimleri gerçekleştirdiğini biliyor muyum? evet! sonuçları görünür. sol özgürlükçü biri olarak doğru bulmadığım yanları var mı? elbette! ama devrim yapmamıştır, bir gecede okur yazarlığı sıfırladı gibi abuklamalara girmiyorum.

sonra şu itham olayı var. resmi ideolojiyi ilahi gerçek olarak kabullendiğim. bu çıkarımı nasıl yaptın? işte sorun burda. inanma/inanmama ile ilgili bu durum bence. kendini mütedeyyin olarak adlandırabilirsin diye var sayıyorum. mütedeyyin kitlenin genel olayı bu. düşündüğünüz şeyleri gerçek olarak kabulleniyorsunuz. hakkımda sıfıra yakın bilgiyle bu çıkarımı yapıyorsun. kabullenimlerin çoğu inanmayla geliyor, opf de böyle diye düşünüyorum. bir sav öne sürüyor, sadece farklı olması onu gerçek kılıyor. çünkü o söyledi, buna inanarak söyledi. kanıtsız, şartsız şurtsuz gerçektir o zaman.

osmanlı belgrad'ın hakiketen içine sıçmıştır ayrıca. yunanistan, sırbistan, makedon ülkeleri fethedildiğinde heykellerin büyük bölümü istanbul'a taşınmış. osmanlı vakanüvislerinden 18 yyda ege marmara arasında çiftlik kurmuş bir fransız abinin ilettiğiydi bu. jüstinyen heykelleri ve camilerin büyük direkleri. bunları görüyoruz ve varlar. bu bilgi yeterli mi? hayır, değil! o tarihçi abinin adını hatırlayamadım ve sadece heykeller var. yarım yeterlilik diyelim.

şu iyi davranma olayı da ne cidden anlamıyorum. trabzon'u ve istanbul'u fethettiğinde şehrin yerli halkını şehir surları dışında yaşamaya mecbur kılmışsın. bu mu iyi davranmak? yağma kısmını geçtim, adamları sürmüşsün toprağından. yerine benim ataları koymuşsun, güzel türkçe konuşuyoruz, örfümüz adetimiz sağlam diye:P

atatürk demokratik değildi kısmı doğru. döneminde demokrasi yoktu, sonraki adnan menderes'te milli şef'teki gıdım özgürlük de yoktu(demokrasiyi geç bir kalem). istiklal mahkemeleri vol. 2'yi kurdu adam, ortada savaş hali yokken hem de.

yol göstermesi açısından adnan menderes demokratik değildi savım.

tahkikat komisyon'unu kurdu ve sözlükten kopi peyst ile aktardığım yetkilere sahipti bu komisyon.

" komisyon mahkeme ve dava yetkisine sahip olup istediği kişiyi tutuklayabiliyordu.

- komisyon, gazetelere ve matbaalara el koyup, gazeteleri kapatabiliyordu.

- komisyon meclis müzakerelerinin yayımlanmasını yasaklayabiliyordu.

- komisyonun aldığı kararlar kesindi, başka hiçbir mahkeme ve mercinin de itiraz hakkı yoktu."

demek, ki bu adam despottu. savımı ileri sürdüm ve destekledim. sadece bir kitap cümlesiyle değil adamın yaptığı fiili işi gösterek. ha deseydim ki bu adamın basına yansımayan ama var olduğu bilinen gizli planları vardı. onları da bir zahmet kanıtlardım.

dreambox 500 iyidir.

(bkz: Next)
(bkz: Goldmaster)
(bkz: Seoul)

özellikle Seoul Hiremco'lar pek moda bu aralar, özellikle araştır derim.

eğer istanbul'daysanız yer olarak anten han'a bakıp avrupa yakası'nda.. oradan iyi bir next seçin derim..

xml'yi notepad'de kaydederken farklı kaydet --> utf8 kodlamasıyla kaydet. Sorun çözülecektir.

notepad degil de notepad plus plus ile acip format -> "convert to utf-8 without bom" islemi ile kaydedin. bom sorun cikarabiliyor, can sikiyor.

Kontrol yolunu bilmiyorum ama bu aralar çok sorun çıkarıyor onlar. Ama 4.2.2.6 ve 4.2.2.5 canavar gibi.

Komut satırından "nslookup" ile yapabilirsiniz ancak bunu sizin yerinize webden yapan şöyle basit bir site de var:

www.kloth.net
(88.198.202.51)

domain: adresini öğrenmek istediğiniz domain
server: 4.2.2.1 (veya başka bir DNS server)
query: A kalabilir... Özel bir kayıt tipi aramıyorsanız...

Valla bu durumlarda makinalar genelde çalışamaz duruma geliyorlar. Pek yapılacak bir şey olmuyor ama bazen servislerde çip değişimi filan yapılıyor. Servise götürmekten başka bir çözüm yok.

Iriver'ın türkiye'de servis sağlayıcısı yokmuş sanırım. başka hiçbir yolu yok mudur? canavar gibi çalışan makine bir firmware ile bu hale nasıl gelebiliyor anlamadım gitti. en azından açılıp yeniden format atma gibi bir şansım yok mu? ya da bu aleti yaptırabileceğim herhangi bir yer?

Minimum konfigurasyonlar sanırım bunlar. Bu haliyle oyun açılmaz. Ram yetmiyor. Ayrıca ekran kartı hakkında bilgi yok. Ekran kartı en önemli bileşenlerden biridir.

çok teşekkürler. açıkçası "bilgisayarım"a sağ tıklayıp "özellikler" kısmını açınca çıkanları yazdım. ama ram zaten yetersizmiş, ekran kartı yeterli olsa bile ram yetersiz olduğundan bir şey değişir mi artık? eğer değişirse eve gidince bir bakayım...

Tahminimce 128 mb'dan daha yüksektir ama maalesef değişmez.

Aslında 1 GB RAM var sizde, ancak ekran kartınız paylaşımlı olduğu için 256 MB o yiyor, geriye kalıyor 768 (768+256=1024). Büyük ihtimalle çalıştırır sanki ama oynadığınıza pişman olursunuz, 1 GB RAM takviyesi ile canına can katabilirsiniz bilgisayarınızın.

Aslında açıklamış adam ilk entry'de.

"Toplumun normlarına göre yaşamayı seçip bir yandan da olayın aslında böyle olmasdığını anlayan, ne toplumdan kopabilen ne de özgürce yaşayabilen, yaşadığı buhran ve çelişkileri arada yaptığı ufak kaçamaklarla aşmaya çalışan, yaptığı ufak kaçamaklarla aslında sadece kendini kandıran kızceğizlerimizdir."

Öeh be. İçimde bir author besliyormuşum da haberim yokmuş.

rubiksle benim aramızdaki bir geyikten alevlendi, başka bir numarası varsa bilmiyorum.

evet surtunme kuvvetiyle verir vermez muhabbeti üzerine gelen bir entry döşeme çılgınlığıydi.. ara ara devam da edecek..

Ümit milli yanlış bir kavram aslında. Under 21 ya da 21 yaş altı doğrusu.

Ümit milli takıma seçilme kriteri 21 yaş altında olmak sadece. Ama A milli takımda böyle bir yaş sınırı yok. Çok iyi performans gösteren futbolcu 21 yaş altı olmasına rağmen A millide oynabilir. Nuri Şahin örneği de var mesela.

Eğer Aydın iyi performans gösterirse A milliye seçilebilir. Tamamen performans olayı yani.

yurtdışında yeteri kadar oynamadığı için uzun dönem yapıcak

bide futbolcular için askerlik yaşının 38e çekilmesi gibi bir durum vardı o da olmayınca futbolu bırakıp askere gitmek zorunda

cnone sağol her sorduğumuza yanıt veriyorsun da sanki herkes yurtdışında mı oynuyor.şimdi her futbolcunun başına neden tünemiyolar da bu adamı buluyolar.?

Yaş haddi geldiğinden askere gitmemek için son dakikada y.dışında bir kulüp buldu ve kaçarcasına y.dışına gitti. Gittiği kulüp de sallama bir kulüptü. Şimdi de bildiğim kadarıyla bir takımla anlaşması yok ama y.içine geldiğinde askere alınacağını bildiğinden kendine kulüp arıyor.

Klasik askerden kaçış hareketleri. Tercih meselesi elbette.

Edit: Her futbolcu yapıyor ama uzun dönem yapıyor. Genellikle yaz aylarına denk getiriliyor.

nasıl olur ya şimdi futbolculardan kim futbolu bırakmadan daha 32 yaşlarında uzun dönem askerlik yapmış ben hiç bilmiyorum.

Sabri daha birkaç sene önce askerden geldi. Hatta Hasan Şaş'ı da çok iyi hatırlıyorum ben uzun dönem yapan.

tugay kerimoğlu aynı anda hem a milli, hem genç milli hem de ordu milli takımında oynamıştı bir ara. bir çok futbolcu kariyerinin hızlı dönemlerine girmeden hallediyor bu işi, o yüzden tümer'inki göze batıyor.

nasıl ya sabri ne zaman askerlik yaptı da 15 ay boyunca futbol oynamadı??

keşke bi daha gitse sabri =)

Kıbrıs Şehitlerinde perukçu var. Oraya uğra.

ben de çok araştırmıştım. öyle kuaförler falan üç kuruş veriyor değmez. anca kendine takma saç falan yaptıracak birini bulursan iyi para ediyormuş.

kendi saçlarını çıt çıt yaptırıp başkasına satabilirsin.

not: daha karlı olur bence.

Hiç uğraşma satacam diye değmez alacağın paraya. Ben altı ay önce sattım 160 gr. saçı 110 liraya. Bele kadar ve sağlıklıydı üstelik. Koyuyo be 4 sene sonra..
Kestir çıt çıt yaptır öyle sat. Kilosu 750 lira en fazla. Kıbrıs Şehitlerine girince solda biyer var orası veriyor en çok parayı ama yine de sen bilirsin..

suna baksan bir de :

www.locksoflove.org

rasta yaptirip da satabilirsin istersen oyle de para eder.

(bkz: gilbert sendromu)
yalnız dehşet yorgunluk görülür.sağlıklıysanız bu olmayabilir.

ya aslında inanılmaz yorgunum :) ya böyle sendrom falan deyince insan bir tırsıyo. ama sağlıklıyımdır hani dikkat de ederim kendime ve az çok bilgim vardır bir sorun olsa anlardım gibi geliyor. sadece rengim gitti

safra kesesinden de kaynaklanması mümkün bunun. yani safra yolları tıkanıp bir nevi sarılık yapabilir (hepatit değil asla karıştırmayın), verdiği yegane belirti de bu olabilir. tabii, sizdeki bu olmayabilir. belki de sandığınız kadar sarı bile değilsiniz. tırsmayın, doktora gidin, içiniz rahatlasın. geçmiş olsun.

tarantinoesque'in açtığı konuyu genişleteyim.

Diyet yaptığınız için yağlı yiyecekler yemiyorsunuzdur. Yağlı yiyecekler yemedikçe yağları fiziksel olarak parçalayan safra enzimleri safra kesesinden çıkmıyorlar. Zamanla bu enzimler yoğunlaşıp katılaşarak taş oluşturuyorlar. Taşlar tıkanma yapmaya başladığında tıkanma sarılığı başgösteriyor.

Bu da ihtimaller arasında.

tr.wiktionary.org

yani erken kalkan erken yol alır.

Şu yeni modellerden

fc04.deviantart.com

burç yaysa sagittarius süper olur. lan benim de canım çekti şimdi neyse..

www.heart-shapedworld.com anlamı da derinmiş bunun: www.heart-shapedworld.com

www.andhrapradeshstate.in

sunu begendim ben de:
www.petinsurance.com

deviantart'tan da sunlar var begendigim:
wildspiritwolf.deviantart.com
sybil.deviantart.com
demonic-fluffy-boots.deviantart.com
doggy-san.deviantart.com

ok atan okçu tadında dövmeler:

yuumei.deviantart.com
dorashouldprint.deviantart.com
glowinggnome.deviantart.com
dowtil.deviantart.com

deviantart üzmez bizi :)

Büyük ihtimalle oyuncak bir helikopter bu ve serbest düşüş sırasında çekilmiş bu video. Etraftaki rüzgar sesleri serbest düşüş sesine çok benziyor. Ayrıca pervane sesi ya sonradan eklenmiş ya da başka bir yerden geliyor. Pervane hareketsiz ama ses var.

"the video is real, heres the epxplanation - the video cameras dont film videos, they take fast images and put it together all they did is set the frame rate to the same speed as the helicopter blades so when the video took each frame the blades where in the same place. simple."

altına yazmışlar cevabı..

şimdi gördüm 2 alttaki cevabınızı. kusura bakmayın:(

@dambil
ingilizce bilseydim okurdum zaten. yani?

pervane dönüyor. video gerçek.

kameralar şu şekilde çalışır: izlediğiniz video kayıtları aslında çekilmiş resimlerin üstüste getirilmesiyle oluşur. bu kameranın çekme aralığı da pervanenin aynı noktasına denk gelmiş. üstüste binince de sanki aynı noktadaymış gibi görünüyor.

"video gerçek. işte açıklaması: video kameralar video çekmez, ardarda hızlı resimler çeker ve bunları bir araya getirir. tek yaptıkları saniyede çektiği kare sayısını helikopter pervanesinin dönüş hızıyla aynı yapmak. böylece kamera her kare çektiğinde pervane de aynı konumda oluyor."

aşağı yukarı böyle birşey söylemiş.

söyledikleri şey teorik olarak mümkün fakat pratikte çok zor. video kameraların fps'leri sürekli aynı kalmıyor, ufak da olsa sürekli dalgalanır. pervanelerin rpm'i de dalgalanır. yani pervaneler dönüyor olsa dalgalanma falan olur, anlaşılır diye tahmin ediyorum. videonun gerçek olduğunu düşünmüyorum.

edit: bu arada kameranın fps ile pervanenin rpm eşit olmak zorunda değil. birbirinin katı olsalar da olur.

Örnek olarak arabada giderken yanınızdaki arabanın tekeri geri gidiyor gibi görünür veya çok hızlı bir araba izlerken falan insan gözünün yetersizliğiyle alakalı çünkü gözümüz saniyede 25 değişimi algılayabiliyor..

video youtube'de açılmıyor başka adres var mı ? ? ?

fps tutsa bile tıpkı araba cantlarında olduğu gibi pervane hafif blurlu gözükür. bu kadar net ve keskin gözükmesi imkansız.

(bkz: windows movie maker)

çok basit bir program var.

(bkz: total video converter)

goldwave iyidir

Su programla uzun dosyalar ornegin 60 70 dk'lik dosyalar kolayca yuklenir istenilen kisim hizlica kesilir kayit edilir (kaba bir sekilde)

dugmeleri deneme yanilmayla ogrenirsin.. Basit olarak baslangici seciyorsun sonu seciyorsun.. Save selection yapiyorsun..

Mp3directcut
www.afterdawn.com

Kaba bir sekilde uzun dosyadan kestigimiz minik dosyayi edit'lemek icin "audacity" basit ve free bir programdir.. Kisa dosayalarda kesim icin iyidir cunku dosyanin yuklenmesi sirasinda editleme sirasinda hafiza yetersizligi sorun oluyor bunda o yuzden dosyamiz uzun sureliyse yukardaki programla onceden kesmek daha hizli ve etkilidir..

Audacity
audacity.sourceforge.net

Audacity'de Mp3 olarak kayit icin Lame DLL dosyasi isteyebiliyor o da surda..

Lame DLL MP3 encoderi..
audacity.sourceforge.net

dur dur hiç kafan karışmasın:

(bkz: mp3 direct cut)

1- Hayvanlar zayıf gördükleri yavrularına bakmazlar. Hatta bazı hayvanlar zayıf yavrularını yerler.
2- Meraktan bakmıştır, annelik içgüdüsü. Şu an sahiplenmiyorsa üzgünüm ama o kedi sizin elinize kaldı.
3- Yavru kediler ve hatta anne kedi dahil evinize alıştılar bile. 1-2 ay değil, muhtemelen birkaç kuşak evinizi yuva belleyeceklerdir, geçmiş olsun.
4- İki seçeneğiniz var: Ya doğa kurallarına uyup yavru kedinin ölmesini bekleyeceksiniz, ya da sürekli besleyeceksiniz. Siz besledikçe o kedi ev kedisine dönüşecek ve sokak kedileri gibi kendi besinini aramayı öğrenemeyecek. Siz besledikçe yaşayacak, siz beslemedikçe zayıflayacaktır. Ona model olacak bir annesi ve kardeşleri yok çünkü.

Karar sizin.

ayrıca inek sütünü doğrudan vermeyin. sulandırarak verin. internette oranlarını falan bulursunuz. zeytinyağı falan da katın deniyor. o kadar küçükse kaptan içemeyebilir. biberon yahut iğnesiz şırıngayla ağzına dökün.

ölmesine izin vermeyin yahu.

uyuyor şimdi,karnı doydu,acaba annesi yokken diğer sessiz sakin uyuyan yavrunun yanına mı koysam,belki annesi öyle kabul eder?
bu arada anneye bir iki kare peynir verdik,onun haricinde kendi besinini kendi buluyor geliyor emziriyor gidiyor.
ama bu diğer ufaklık uyandıkça ciyak ciyak bağırıyor zira çok ufak..
ölmesine izin vermeyeceğim ama napacağımı da bilmiyorum.akşama doğru diğer yavrunun yanına koymayı düşünüyorum..

bir de yavru kediyi ne kadar sürede bir süt vermem gerekiyor acaba.. neyse ben bi bakınayım nette var mı bilgi.

Diğer kardeşin yanına koysan da muhtemelen kabul etmeyecektir anne kedi yavruyu. Kokusundan tanıyor çakallar. Balonla besle günde 2-3 kere. Zaten toksa içemeyecektir. Miyavlamasının sebebi genellikle açlıktandır.

Yeni kedin hayırlı olsun.

doyurduğum halde ciyaklıyor için için.bende aldım diğer yavrunun yanına koydum az önce,uyuyan diğer yavrunun huzurunu da bozdu. ama sustu,ikisi takılıyorlar,annesi geldiğinde anlayacağım durumu.eğer beslemezse,ben annesi gün içinde yemek aramaya gittiğinde beslerim,maksat doyurmak değil,bişeyler yapıyorum ama öyle tek başına öksüz kalmasın,ona kıl oluyorum :)

bu kedi milleti tuhaf. bazen de öksüz kalmış bi kedi yavrusunu başka bi emziren annenin yanına verince kendi yavrusu belleyip emziriyo, tüylerini yalayıp temizliyo.

derler ki, yavru kedinin üzerine insan kokusu sinerse annesi onu reddeder. belkide dolabınızda kıyafetlerinizden sizin kokunuz sinmiştir. bence öz annesinin ve kardeşlerinin yanında nası muamele görüyo(anne kedi sinirlenip kovabilir de garibanı) bi bakın. eğer olmuyosa, en azından büyüyene kadar siz bakmaya çalışın veya en kötü yavruları olan başka bi anne bulabilirseniz onun yavrularının yanına memeye kaynak yapmayı deneyin :)

bu arada viyaklamasının sebebi her zaman aç olması değildir. gözü açılmamış yavrular annelerinin kokularını alamadıkları anda korkup basarlar yaygarayı. gözleri açılınca görebildikleri için bu durum azalır ama sizi de görebileceği için, onu besleyen siz değilmişsiniz gibi, korkup kaçabilir. bence yine en iyi yöntem sizin beslemeniz 1,5-2 ayı geçince de salın gitsin annesi de öyle yapıyo zaten.

şimdi ben doyurdum,koydum diğer yavrucuğun yanına biraz debelenmişlerdi,ama şimdi eve geldim baktım,ying yang gibi olmuşlar biri siyah biri beyaz,sarılmışlar nasıl bir tablo anlatamam,ama asıl derdim,anne beyazı emzirirken siyahı dışlayacak mı,tek korkum o,yoksa annesi haricinde bakımımın hem yavru için hemde benim için ne kadar zorlu olacağı konusunda en ufak bir fikrim yok :)

artık öyle olmazsa,diğer yollara başvurmaya başlayacağım.ama beni çok etkiler eğer annesi ona bakmazsa,ben yine bakarım da,annesinin onu dışlaması bende garip hisler uyandırıyor :(
sokak çok sessiz son 3-4 saattir viyaklama sesi yok,kardeşiyle uyuyorlar..

annenin cisini yavruya surersen, kendi kokusu siner bakar diye bir bilgi kalmis aklimda. hic denemedim ama mantikli gibi.

1. inek sütü vermeyin kesinlikle, yavruya gaz yapar gaz diyaframını sıkıştırır, kalp atışları yavaşlar, kaybedebilirsiniz. ayrıca ishal de yapar. onun yerine petshop ya da veterinerde kedi sütü tozu alın.. "colostum" denen maddeyi içerirse iyi olur. KMR marka konserve sütte var. biraz pahalıya gelicek ama bağışıklığının gelişmesi için o maddeyi en azından 2-3 gün alması şartmış. çünkü anne sütünden alacağı antikorları alamıyor şu an.

2-3 saatte bir beslenmesi gerekecek, gece de dahil buna. acıkınca miyavlayarak alam verir zaten dayayınız sütü. katı mama yiyene kadar ayrıca su vermenize gerek yok

2. yıkamayın sakın

3. çişini ve kakasını yapamaz. yemekten önce-sonra boşaltım organlarını ve karnını ıslak bir pamukla uyarın ki çişini kakasını yapabilsin.

4.yanında mutlaka havluya sarılmış sıcak su şişesi bulunsun. şu an vücut sıcaklığını ayarlayamıyordur.

5. kapalı bir sepette dursun, tırnakları tırmanmaya yetecek kadar sivridir, içinde bulunduğu şeyden kendini dışarı atar, görmez basarsınız mazallah.

6. her gün biraz büyümeli, varsa mutfak tartısıyla takip edebilirsiniz.

7. çişini, kakasını yapınca mutlaka temizleyin (ıslak mendille olabilir), kendisini temizleyemez.

8. pet shoplarda biberonlar var onlardan bir tane edinin rahat edersiniz. enjektörle beslemek çok kolay olmaz, hem kedinin damağı yaralanabilir hem de sütün ciğerlerine kaçma riski var.

9. 25 günlük olduktan sonra yavaş yavaş katı mamalara başlayabilir. dişleri ancak çıkmış olacak zaten. royal canine'in babay cat 34 diye bir maması var, onunla başlayın. küçük taneli kuru mama, bebekler için geliştirilmiş, anne sütüne eş değer.

10.yine aşağı yukarı o zamanlarda tuvaletini kontrol etmeyi öğrenecek. siz kum hazırlayıp ona koyarsınız, o kendi iç güdüsel olarak ona işemeye başlayacak.

11. annesi almıyorsa diğer yavrularla da temas ettirmeyin. bağışıklığı kardeşlerine göre zayıf kalacak hastalık kapabilir.

aklıma gelenler bunlar. aklıma gelmeyen bir şey olduysa çekinmeyin sorun seve seve yardımcı olurum....

ayrıca 1,5-2 aylık olunca hop diye salınamıyor o kediler.. alışıyorsunuz kıyamıyorsunuz. en önemlisi o artık bir ev kedisi, sokağa alışmasını beklemeyin, 2 ay bin bir özenle büyüttüğünüz bebeğinizin arkasından göz yaşı dökersiniz sonra.

img25.imageshack.us bügün fotoğraflarını çektim yavruların.

binbir zorlukla burda yazılanlar dahilinde hareket ettim.doyurdum,tuvaletlerini yaptırdım ama annesi geldi,uzaktan beni izledi.ben hemen balkondan içeri girdim yavruları da kutudan çıkardım,anneye de peynir verdim,süt verdim yeterki baksın diye :)

işte geldi içerden izledim ben.geldi baktı baktı yavrulara sonra gitti.uyuz oldum.sonra tekrar besledim ve tuvaletlerini yaptırdım,ama bu sefer kutudan çıkardım.sonra iki kardeş ilk geldikleri yerlerine doğru gittiler,az önce eve geldim,balkona çıkacaktım doyurmaya,ışığı açtım dışarı çıkacaktım anne karşımdaydı,bende ürkmesin diye hemen kapadım ışığı.anne yavruları halen daha bakabilecek kıvamda mıdır? yoksa neden balkonda işi var..

veterinere sordum 13-14 günlüklerdir dedi.koku değişince bakmayabiliyorlar ama belli olmaz dedi.

Çok çeşitli yolları var. Bazen flash player'ın içine gömüyorlar da bulunmuyor. En iyisi basit yolu anlatayım ben.

Idm indir, kur. video izlerken yukarıda "videoyu indir" diye ufak bir buton çıkar. Üzerine tıkladığında indirme penceresi açılır. İndirme penceresinden direkt yolu bulabilirsin.

firefox için video download helper diye bir eklenti var. gayet iyi.

? videoya çift tıklayarak. kastettiğiniz web sayfası ise eğer. yok videonun kendisi ise eklenti kullanmak lazım flashgot gibi.

bende www.miniclip.com'un bütün oyunları var. linklerini de verebilirim, 500 mb falan tutuyor toplamda.

Flashget kur. İndirmek için otomatik uyarı çıkacaktır flash animasyonların yanında.

şöyle anlatayım mantığını sana. kimi flash oyunları sadece swf dosyalarından oluşur. bunları sothink swf catcher diye bir program var onunla indirebilirsin.
ancak kimi flash oyunlar özellikle armorgames ve kongregate'in kaliteli oyunları sunucuya bağlı olarak çalışır kopyalanmasınlar diye. onları çalıştıramazsın kendi bilgisayarında. eğer az bişey html'den anlıyorsan sayfanın kaynağına girip .swf diye aratarakta bulabilirsin linki.

@cro magnon: 500 mb çok fazla benim için. en azından şimdilik. 4-5 oyun yeterli bana :). çok teşekkür ederim teklifin için.

40 mb'lık partlar halinde her partta 50şer civarı oyun var. isterseniz vereyim partları, birkaçını indirirsiniz. siz bilirsiniz.

hani şu mankenleri giydirme oyunları falan var ya. eğer aradığım şeyse tabi ki indiririm. var mı öyle oyunlar?

vardır sanırım ama bulamam ki. çok oyun var. bilmiyorum yani. kusura bakmayın.

O behsedilen .swf dosyaları (internet explorer için) "Temporary Internet Files" klasöründe tutuluyor. Ordan al, silinmesi ihtimaline karşı at başka bir klasöre ve bundan böyle o dosyaları internet explorer penceresine sürüklemek suretiyle çalıştırabilirsin.

Mozilla Firefox kullanıyorsan DownloadHelper eklentisi sayesinde oynanan oyunları daha oynarken eklentinin durum çubuğunda dönen hareketli-renkli balonuna tıklayarak .swf formatında kolaylıkla indirebilir ve daha sonra istediğiniz kadar oynayabilirsiniz.

açılmadı bende de..

Server düşmüş. Dns vs problemi yok.

Deniz Tuncay Akkapılı

"(siz) ceviz ağacını kaldırın (götürün)" demek. Ancak yazımda baya hata var. Telafuzu senin dediğin gibi olsa da yazımdan çok farklı anlamlar çıkabilir pek bilmeyen biri. Ayrıca kürtçe değil bu zazaki.

Kelime kelime bakarsak:

goze (gûzê): Ceviz
dare (darê): agaç
wadare (wadari): kaldırın - götürün

alkislarlayasiyorum.com

şu anda upload ediyorum.

edit: derken verilmiş bile. chrome kullanıcısı olarak ben şöyle indirdim: sayfaya sağ tıklayıp "sayfa kaynağını göster" dedim ve çıkan sayfada "mp3" kelimesini arattım. şu link çıktı karşıma:

alkislarlayasiyorum.com

download edip rapid'e upload etmeme gerek yokmuş ama kafam basmadı :)

Fiyatlarda bir şey göremedim ben. Normal y.dışı fiyatları. Yurtdışında ucuz bu tür ürünler. Bizim ülkemize girince çoşuyorlar.

Ha ama ülkesine göre ucuz o kabul. Site yarı-profesyonel yalnız. Buna dikkat etmek gerek.

Edit: Şimdi kontrol ettim de İndirimde çoşan ürünler de var. Numarası olma ihtimali çok yüksek.

paypal checkout olmadığı için güvenilir değil.

çin malı çünkü bunlar o yüzden ucuz, büyük ihtimal taklittir, gerçi pek çok markanın fabrikası çinde imiş, belki de değildir, bilemedim.

online destek hattindaki elemana sordum:

Lucy 08:40:16
Welcome! What can I do for you?
I 08:40:18
hello
Lucy 08:40:35
hi
I 08:41:17
I saw a cartier wrist watch which is $100, how could it be possible?
I 08:41:28
I want to make sure before i buy
Lucy 08:42:32
we got them from the factory directly for you.
Lucy 08:42:44
so they are cheaper

sekter lan kimi yiyon.

çok var bu tip çin siteleri ürünlerin hiç biri orjinal değil ufak tefek anlaşılamyaacak farklılıklar var birebir karşılaştırma yapılmadıında anlaşılamıyr ancak güvenilir değiller.

E yuh.
olmaz o iş.

@godless frog

Olur mu olmaz mı diye sormadım. O kadar profesyonel olması gerekmiyor da dedim. Hatta flash'la olacak diye de bir şey yok. İlla animasyonlar olsun diye de kasmıyoruz. Hadi diyelim hepsine kasıyoruz, hayvan gibi bir site yapacağız o neden olmasın? Neden E yuh? Bu bilgiler doğuştan default geliyor da benim mi haberim yok? Öğrenilemez şeyler mi?

@mrtksn

Dediğim gibi illa üstüne gelince kıprıdasın, animasyonlar coşsun gerekmiyor pek:) flash'sız yapmak zor olmasa gerek böyle bir sayfayı. Amaç genel olarak bir topluluğu anlatmak, duyuruların düzenli yer almasını sağlamak. Bu konseptte görsel olarak hoş, kolay ne yapabilirim?

Flash'a sıfırdan başlayarak bunu yapman zamanını alacaktır. swish biraz daha basit.

En iyisi mrtksn'ın dediği gibi uygun template bulup editlemek. Aşağıdaki adresten bir çok template bulabilirsin.

www.google.com

flashla yapmayın. bu sitenin aynısını javascriptler ile (birazda ajax gerekebilir) yapabilirsiniz. Flashla yapınca ilerde pişman olacaksınız.

bence joomla falan gibi bir cms kullanın.

Evet vardı, benim msn'de ekliydi, 1 sene önce filan aktifti ama. Yaklaşık 8 aydır sürekli server deaktif olduğu için silmiştim ben de. Hatırlamaya çalıştım adresi ama hatırlamıyorum.

Google'dan baktım, bir servis daha açılmış ama durumu nedir bilmiyorum. Ekle, test et istersen.

www.beyaz.us

hımm deneyeyim ben, teşekkür ederim:)

[email protected]

son derece aktif.

[email protected]

Güzel kurmaca.

1- Işıkla hipnoz diye bir şey görmedim, duymadım.
2- Hipnoz ya da bilinç kaybı durumunda ayakta o şekilde durması mümkün değil. Kaslar iptal oluyor çünkü. Nitekim elindeki silahı düşürmesi de bunun imaresi. Oyun hamuru mu bu istediğin şekli vereceksin?
3- Bayılan elemanı arkadaşı kendine çekerken elemanın yüzünde hafif bir tebessüm var.

Daha bi ton şey vardı da yazmadım. Reklam numaraları bunlar. İnanmayın bu tür hipnozmuş bilinçaltıymış saçmalıklarına.

Asıl numarası karbonat orada. Sert kristalize yapısı plağı söker ancak mineye de zarar verir. Çok zararı olacağını sanmıyorum yine de. Sık yapmamakta fayda var.

diş tozu gibi lekeleri alıyor sadece, beyazlatmıyor.

Sigara külü veya iyi yanmis odun külü. Sigara külü olursa izmarit ve küllükten uzak tutarak ayırmak lazım degılse kotu kokar... Baz ozellikli oldugu icin dislere zarar vermez, arkasından mutlaka dis macunu ile fırcalamalı ki daha etkili olsun.

diş hekimine gidip diş taşı ve leke temizliği yaptırmak en doğrusu.. kocakarı ilaçları niye yahu? leke diyip geçtiğiniz şey sağlığınızın bir parçası.


limon suyu pH'ı 2,3 , oldukça asidik yani. asitle minenin inorganik dokusunu çözdürüp ve onu 'yumuşak' ve savunmasız hale getirip bir güzel karbonat kristalleriyle ovmak hiç mantıklı bir hareket değil..

bakın, "yemeklerden sonra dişinizi fırçalayın" der ya diş hekimleri; onun aslı şudur "yemeklerden yarım saat sonra dişinizi fırçalayın."
çünkü yemekte aldığınız karbonhidratlar ve tüketilen asitli yiyecekler (yoğurt, ayran, kola, meyve suları.. vs) ağız ortamının pH'ını düşürürler ve oluşan asit diş minesinin mineral yapısını eritir. tükürük "tampon çözeltidir", yani kendi pHını olması gereken seviyeye getirebilir. minenin çözünen mineral yapısı pHın yükselmesiyle eski haline döner. ama bunun gerçekleşebilmesi için biraz zaman gerekir.

yani yemekten hemen sonra dişinizi fırçalarsanız mineral yapısının bir kısmını kaybeden dişlerinizi aşındırırsınız. yarım saat bekleyip fırçalamak en doğrusu.

şimdi reklamlarda bile "asit erozyonundan korunun" diyip duruyorlar..
siz limon karbonat ikilisiyle önce "erozyon" sonra "abrazyon" yapmış oluyorsunuz..

özetlersek,

götürüsü:
bir süre sonra koruyucu mine tabakası incelen diş sıcak soğuk tatlı ekşi gibi uyaranlarla hassasiyet yapar daha sonra da bol bol diş çürüğünüz olur.

getirisi:

yok.



ha bir de kül ne yahu?!

ek:
aşağıdaki linkte içtiğiniz meyve sularının pHını kuvvetli asit ve bazlarla karşılaştırıp asitlikleri hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. :
www.jackeden.com

diğer dillerde de var galiba? münchen/munich?

soru ne?

Birebir teması olan ülkeler bile birbirlerinin isimlerini doğru telafuz edemiyorlar. Kaldı ki şehir isimlerini doğru telafuz etsinler. Kulaktan kulağa hesabı bize ulaşana kadar iyice bozuluyor kelimelerin orjinalleri.

Mesela Almanya'nın orjinal ismi Deutschland olmasına rağmen bize oradan değil de Fransızca olan Allemagne kelimesinden geçmiştir. Biz de Almanya olarak telafuz ediyoruz.

AŞağıdaki linkte ülke isimlerinin dillere göre değişimlerini okuyabilirsin.

tr.wikipedia.org

Şimdi asıl sorun şu: Burada mı öpersin paket mi yapalım?

translate.google.com

adresine gir. İngilizceden hangi dile çevirmek istiyorsan o dili seç. Örneğin ben London yazıp from English to Turkish seçtim. Londra çıktı. Şehirlerin İngilizce isimlerini biliyorsan çok işe yarıyor.

P.S. öpücük olayını yeni gördüm, hakkımı atatürkiye'ye devrediyorum

Hadi bir bilgi daha;

Bir ülkeyi genelde hangi ülke dünyaya açarsa o dil üzerinden biliyor ismi. Etiyopya Osmanlı yüzünden yıllarca Habeşistan isimle bilindi ama oradaki insanlar neredeyse isyan edince ismi Etiyopya olarak değişti. Bugün hâlâ bazı ülkeler Habeşistan kırması kelimeler kullanıoyorlar. Misal Abessinien (Almanca), Abessinia (Fince) gibi.

dillerarası özel isim başkalaşımı. salladım ama böyle bir cevap aranıyor galiba.

(bkz: fas/#11343211)

(bkz: exonym)

herkese teşekkürler
ama öpücükler ermanen'e gitti.

Hiçbirinin doğru düzgün iş imkanı yok ülkemizde. Hele son krizle beraber iyice sıvadık durumu.

Moral bozduktan sonra jeoloji diyorum ben. Çift yerine geçiş yap. Ağır gelebilir mühendislikle beraber.

yerinde olsaydım metalurji müh. liğine geçerdim. diğerlerine göre çalışma alamı çok fazla. lakin üretimde falan çalışacağın için çalışma ortamın zor olur. amma velakin okulda kendini geliştirirsen türkiye'nin önde gelen sanayi kuruluşlarında iş bulabilirsin.

maden fakültesindeymişsin gibi hissettim bir an neyse
ben jeoloji mühendisiyim
sana tavsiyem çiftanadaldır çiftanadalı da çevre müh de öneririm
çok iyi çevre jeofizikçisi olur senden
jeofizik zevkli bölümdür ayrıca
çevre gün geçtikçe önem kazanan bir konu ve ve araştırmalar jeofizik yöntemlerle yapılıyor fln bir düşün derim ben

parmaklari bence

ellerinde bir şey yok ki, saçlarına geriye doğru itmiş. hepsi o.

@hollowlife: sağ eliyle kafası arasında kalan kısmı soruyorum birşey çekiyo gibi

bişey çekmiyor, yüzük parmağı o.

Yüzük parmağı o. Serçe parmağının arkasında ışık alamadığı için o görüntü oluşmuş.

parmaklarında başka bir şey yok orda.

sen elini yumruk yapmış bir şey çekiyor zannediyorsun fakat eli aynen sol eli gibi küçük parmağı düz, hemen yanındaki yüzük parmağı da çapraz şeklinde kulağına değecek şekilde duruyor.

bildigin telekiz hedesinin farkli pazarlanmisi gibi geldi bana. bence turkcell'i arayip sorabilirsin ne is, haberiniz var mi falan diye.. belki yasal degildir..

0900'lü hat reklamı onlar. Herkese mesaj atıyorlar. Tek değilsin :)

Her orta ve büyük garda emanetçi var. Eskişehir'de de olacağını sanıyorum çok büyük ihtimalle.

haydarpaşadaki o güzel dolaplardan eskişehirde de mevcuttur..eskişehirde plaja uğrayabilirsiniz..bu arada olurda giderseniz yorumlarınızıda bizimle paylaşırsınız di mi?? bana görmek nasip olmadı , kumudur suyudur ortamıdır merak ediyorum acıkcası

doktorlar caddesinde yürüyün, oradan adalar olarak adlandırılan porsuk kenarına geçin (zaten doktorların paralelidir.)porsukta tekneye binebilirsiniz, kenarda alkol veren kafelerde (twentysix-kazıkçıdır!- veya zed pub)manzarayı ve gelip geçeni seyrederek bir bira yuvarlayabilirsiniz. ya da porsuk kenarındaki diğer kafelerde tavla atabilirsiniz. doktorların başında, istasyona yakın "acıktım"da bir şeyler yiyebilir, piyasayı kesebilirsiniz. bu arada doktorların diğer paralelinde de barlar sokağı diyebileceğim ve dizi dizi bar avrdır. 645'e(soğuk sandviç 3tl kocaman ve bir porsiyon patates ilaveli) veya los amigos'a(tostuu güzel, sanırım makarnası da)oturmanızı tavsiye ederim. tramvaya binmenizi tavsiye ederim. otogar yönüne giden tramvaya binip, orada yapay plajın bulunduğu kentparkı görebilirsiniz. (tramvayla kentparka ulaşım max. 20 dakika sürer.)4 saat içinde hızlı davranırsanız odunpazarı'ndaki evleri, müzeleri de gezebilirsiniz. eğer odunpazarını gezecekseniz kentparka gitmenizi tavsiye etmem, hepsi yetişmeyebilir.çok meşhur diye çiğbörek yemeyin, bu sıcakta içiniz bayılır, çok yağlı. ayrıca espark gibi avm'leri de gezi listesi dışında bıraktım.

başta balık kreker'in detaylı yanıtı olmak üzere her 3 yanıt için de çok teşekkür ediyorum!

hele bi' gidelim, beğenirsek buraya/sözlüğe, beğenmezsek büyükerşen'e iletiriz =)

eveet.. eskişehir'i zaten daha önce şöyle içinden geçerken uğradığımda falan 1-2 gördüğümde sevmiştim, bu sefer bi' parça daha (4 saatte ne kadar olursa) gezinme, keyfini çıkarma fırsatı oldu. özet özet yazayım;

- (#16589347) herr şeyden önce, ankara-eskişehir-haydarpaşa ve karşı istikamette kombine biletler, saatler sonraki trenlere alınabiliyormuş, test edip onayladık. yani sabah 7'de eskişehir'e giden hızlı trene binip, sonra 8-9 arası oradan istanbul'a giden trenle aktarma yapmak zorunda değilsiniz, öğlen veya akşama doğru olan trenlere de aktarma yapılabiliyor. bileti erken almakta fayda var ama. pazartesi gittiğimiz için yer bulmaktan yana sıkıntı çekmedik.

- eskişehir'de iner inmez dolaplara çantalarımızı teptik, 1 büyük, 1 orta boy çanta birlikte 1 orta boy dolaba sığdı. yeseydi bilgisayarı da bırakacaktık ama güvenemedim şahsen. 4 saate kadar 3 tl, süper! bizim de zaten toplamda 4 saatimiz olduğu için yetti bize. yalnız dolaplara fazla güvenip ucu ucuna yetişmeyin aktarma trenine. az sonra!

- henüz açlıktan ölüyor olmadığımızdan kahvaltı için acele etmedik, adalar civarıdan yürüyüp, sanırım tepebaşı belediyesi binasının or'dan doktorlar caddesine sapıp, or'dan barlar sokağını ve 645'i aramaya başladık. bi' simitçiye sorduk, ankara'dan sonra mı çok sevimli geldi adam, yoksa genel olarak insanlar mı bi' sevimli bilemiyoruz ama, pek güzel tarif etti. alışkın değiliz.

- barlar sokağını bulduk, ama porsuk kenarında bir şeyler yemenin daha iyi olacağı kararına vararak porsuk'a döndük. zaten indikten sonra kahvaltıya başlayana kadar 1 saati geçti. porsuk kıyısında bir çınar altı olması itibariyle sıla cafe denen yeri tercih ettik. her şeyin ne kadarrr da ucuz olduğu -ankara'dan sonra ve özellikle de istanbul'dan önce- karşısında şaşırdık. şahsen "onu yiyelim, bunu da yiyelim" tekliflerim daha aklı başında bir insan tarafından geri çevrildi, isabet oldu. böyle çizburger köftesi, sosis, patates kızartması, ot bi' şeyler falan bulunan birer tabak istedik. %50 beğenilme oranı tutturdu tabak. yanında ve üstüne çaylarımızı da içtik mis gibi, toplam 15 tl mi ne verdik. güzel.

- e zaten biraz dinlenelim, biraz yiyelim derken 1 saatten fazla zamanı da orada geçirdik. bu esnada yazın o vaktinde bile genç nüfus yoğunluğuna bi' şaştık, bisiklet trafiğine ayrı bi' şaştık. öyle çılgınca bisiklet trafiği yok ama hani yine ankara'yla karşılaştırınca gayet fazla. hastası olduk!

- kalktık, ankara'nın metro kartına denk düşen "es bilet" alma niyetiyle bir bakkala uğradık, o da süper sevimli bir şekilde yardımcı oldu. aldık ikişer bilet, kentpark niyetiyle tramvay durağına gittik ki, deli gibi bi' kalabalık! meğer o güzergahtaki bi' tramvay bozulmuş, insanlar yarım saattir birikmiş falan.. gelen tramvaya binemedik maalesef. sonra o sevdadan vazgeçip odunpazarı-osmangazi (sanırsam) tarafına giden bi' tramvaya bindik, bi'kaç durak sonra indik. stadın oralardan falan yürüyüp gara dönerek turu tamamladık.

- dolabı ilk defa kullanmanın da gerginliğiyle, iyi ki telaş etmişiz dönüşte. dolap, verdiği manyetik kartla açılmadı. o kadar da doğal bir şeymiş ki bu, birine sorduk, hemen başka birilerini aradı, sağolsun amca geldi manuel olarak açtı. ama o kadar doğal ki böyle.. belli ki uzun zamandır da böyle. e kardeşim sorunu gidersenize? 5 dakika kala yetiştik trene.

- bir alışveriş merkezine "kanatlı" diye isim koymak garip imiş, bunu gördük. yanından geçerken aynı ekşilikte bakıştık. ilk defa duyan/gören herkeste aynı hissi yaratıyor sanırım.

- şehir planlamacılık adına ankara'nın daha fersah fersah yolu olduğunu da bir kere daha görmüş olduk.

- özet olarak, eskişehir'in hastası olduk! bu vesileyle gitmeden önce öneri veren herkese bi' kez daha teşekkürler!

BSA çok gelişmiş bir organizasyon. İçerisinde bilgisayar mühendislerinden yazılım şirketlerinin temsilcilerine ve çok iyi avukatlardan herkes var. Genellikle rapidshare, torrent vs gibi paylaşım ortamlarını izlerler. Buldukları yasadışı dosyaları sildirirler ve indirenlerin loglarını isterler. Rapidshare gibi siteler dosya indiren kullanıcıların bilgilerini bu gibi organizasyonlarla paylaşırlar. Sitenin bunca illegal dosyaya rağmen kapanmamasının sebebi de budur. Avukatlar vasıtasıyla da iss'lerden adresleri alıp baskın yaparlar. Sizin uğradığınız baskın bundan ibaret.

Polis ve avukatlar eşliğinde baskın yapılır. Arkadaşın babasının hakim dediği avukattır. Sonuçta yasadışı bir iş yapılıyor ve buna izin vermeme gibi bir durum olamaz.

Şirket bilgisayarlarına genellikle dokunulmaz ama bazen incelemeye tabii olabilir. Onda da şirketin bir yetkilisi eşlik eder.

Deneme sürümü kullandı diye ceza yememişlerdir. Mutlaka crack ya da korsan seri numarası kullanılması vardır işin içinde.

böyle durumlarda BSA ihbar üzerine de gidebiliyor. genellikle eski çalışanlardan falan gelen tip üzerine kapıyı çalıp damlayabiliyorlar. yanlarında da avukatlar oluyor genellikle.

yazılım korsanlığına karşı baskınlar, cumhuriyet savcılığının ve müşteki firmanın talebiyle sulh ceza hakimliğinin verdiği kararla oluyor.arama ve baskınlara müşteki firmanın avukatı, asayiş şubeden polisler ve bilişim alanında bilirkişiler gider.arama ve baskında kimsenin rızası falan aranmaz, ortada mahkemenin verdiği bir arama kararı olduğu için, karşı koyanlar suç işlemiş olurlar.öyle "ben bilgisayarımı, serverımı kimseye elletmem" nidaları sökmez.

bu olayda ceza yanlış hatırlamıyorsam, korsan kullanılan yazılımın gerçek bedelinin 10 katıydı.yazılım 10.000 dolarsa, 100.000 dolar ceza ödüyorsunuz.ancak müşteki firmayla uzlaşma imkanı mevcut, para cezasını ödemek yerine size orjinal yazılım aldırıyorlar.