Hiçbir yere koymuyoruz, siliyoruz?

bir daha lazım olur diye?

siliyoruz tabiki ne yapacaksın setupu? çok lazım olursa indirir kurarsın tekrar

Programlar çok sık güncelleniyor ama? Birkaç istisna dışında o programa ihtiyaç duyduğunuzda elinizdeki eski kurulumu kurmak yerine netten en güncel sürümünü indirmek daha mantıklıdır.

D sürücüsünde install diye klasör açtım, oraya dolduruyorum.

siliyorum niye saklayayım ki. tekrar lazım olursa güncel versiyonunu indirir kurarım zaten bir sürü yeni sürüm çıkmış olur neden eskimiş halini kurayım.

bir tek web tarayıcımın setup ı durur.O da bilgisayarımda internet explorer olmadıı için :D. Bazen chromu kaldırıp tekrar kurmak gerekebiliyor.Ben de genelde C de değil D de yedek klasöründe tutarım hep.

Harici diskimde "Kurulum" adlı bir klasör var. Şimdi baktım, 44.9 GB yer kaplıyormuş.

Kendim için gelecekte nasıl bir "setup"sızlık ve internetsizlik öngörüyorsam artık, silesim yok. Zaten bir şeyleri silebilmeye yeteneğim olsa harici disk koleksiyonum olmazdı zannımca =))

Bu arada klasörü de şu ve benzeri amaçlarla kullanıyorum; mesela 3dsMax 2014 indirip kurduğumda, klasördeki 2013 versiyonunun kurulumunu silip onu koyuyorum.

genelde siliyorum, zor bulunan bir şey ise ayrı bölüme(D) atıyorum.

taşınabilir diskim var. sırf windows 7 için 1213gb program/yazılım dosyam var.

hesap fetişi pek olmasa da suç-aksiyon-soygun filmlerinin başyapıtlarındandır: www.imdb.com

Burada "drawbridge" keyword'ü ile tarihe göre listelenmiş filmleri görebilirsiniz

www.imdb.com

Burada da planlama kısımlarının öne çıktığı filmler tartışılmış;

forums.stevehoffman.tv

bilgisayarlı hesaplama yoktu ama baya bir hesap vardı. saniyeleri sayıyorlardı güvenlik görevlilerinin tuvalete gidiş geliş sürelerini falan.

www.imdb.com

meal: seni beğenmedim, tipim değilsin, seninle bir ilişkiye girmek istemiyorum.

ibnelik başka bir şey değil.

"dibimi sen dövme başkası dövsün" mü demiş diyorsunuz yani? ne ayıp..

cepte seni tutuyorum demek

bunu erkek de yapar :)

divit ve tuborg yeşili +1

1. base: elimi tutman 3 ay,
2. base: öpüşmem 6 ay,
3. base: evlenmeden 3. base yok sana.

bu arada başkası çıkarsa cocodancer gibi trip atarım sana.

- hani brou'yduk? ne yatması, ne sevişmesi?

mal abicim hepsi mal

"tipim değilsin de tipimi bulana kadar seni yanımda dekor olarak gezdireyim."

acele etmemek nedir lan? birbirimizi seviyorsak kendiliğimizden acele etmek isteriz zaten.

Alayi sizofren ameke

zaman kazanmak.gerçekten sevse acele etmeyelim falan demez hocam en azından benim tecrübelerim doğrultusunda söylüyorum

"acele etmeyelim birbirimizi tanıyalım " ın manası "acele etmeyelim birbirimizi tanıyalım"

yani işte "birbirimizi tanımadan sevgili olmayalım, bi dur daha kimsin, nesin, uyumlu muyuz bakalım" demek istiyor. Bunu diyen kişinin muhtemelen önceki ilişkilerinde düşünmeden bi heves kendini kaptırıp, bikaç adım sonra canı yanıp dönmüşlüğü vardır.

gerçekten seviyorsanız bu zamanların tadını çıkarın işte, aceleye gerek yok. kimse bi yere kaçmıyor.

ne için acele etmeyelim? yan yana dolaşmak için mi, sohbet etmek için mi, el ele tutuşmak için mi, öpüşmek için mi, sevişmek için mi? ne için acele etmeyelim. işte bütün mesele bu.

çok sinir bozucu bi laf di mi? sebebi çok basit aslında; hoşlanmamıştır, etkilenmemiştir, iyi biri olabilirsin ama seni sevgili gözüyle görememiştir. ve emin ol zaman için birbirinizi tanıdıkça da değişen bir şey olmayacak, olmuyor. çünkü birini ya beğenirsin ya beğenmezsin, ya etkilenirsin ya etkilenmezsin. o yüzden salla gitsin derim dostum.

normalde "daha iyisini bulana kadar kenarda dur bi yere gitme" demek. Söyleyen bilinçli yapmayabiliyor tabi. Ama istisnai durumlar da olabiliyor. Mesela bazen çok aşık olsan bile temkinli davranmak isteyebiliyorsun ve ağzından bu laf çıkıyor.

kararir, catlamaz diye tahmin ediyorum ama sallamasyon.

kararması önemli değil.

Çatlar.

ben borcamda kazan dibi yapmıştım. mutfaktaki ocağın üzerinde altını pişirdim yani. çatlamadı.

abi borcamin olayi zaten atese dayanikli olmasi ya. sallamayin lutfen. bi sey olmaz sen kullan. (eger malzemesi borcam'sa. yani bor kullanilan cam hani. herhangi bir seye borcam demiyorsundur diye umuyorum)

kullanma kitapçığında direkt ateşe vermeyin yazıyor.

borcam setlerin yanında, ocağa koymak için özel bir aparat veriyorlar. direkt ateşe konunca çatlamasın diye.
yani çatlayabilir.

sıcaktan alır soğuğa direk koyarsanız çatlar.

olmaz bişey, yaparsınız.

odun ateşi değil kömür ateşinde bile bişey olmaz. (direk közün içine gömmüyorsunuz tabii belli bir mesafe olsun köz ile cam arasında) önerim ilk yaktığınız alevler doğrudan taş ile cama temas etmesin. biraz taşlar ısınsın ve alev çoğalsın sonra oturtun taşların üstüne.

ısıl genleşme direnci düşük olması lazım ki çatlamasın. üretilirken borcam'ın içine zaten bor tozu (bor oksit) katılıyor. amaç çok hızlı genleşmesin, termal şok gerilimine maruz kaldığında tık diye çatlamasın diye. yani boşuna adı borcam değildir o ısıl camların.

sonra bilgilendirir misiniz acaba, catladi mi catlamadi mi diye?

yarım debriyaj, araba hoplayınca biraz debriyajdan ayağı çekip gaza geçiş. boş bir yer bulup dur kalk çalış bir kaç saat, alışırsın zaten.

başlarda ayak debriyaja basılıyken bi miktar gaz veriyoruz(tam kavrama noktasını kavrayamadığımız için stop etmesin diye), sonra yavaş yavaş ayağımızı debriyajdan çekmeye başlıyoruz. kavrama noktasından sonra araba harekete başlıyor.
kavrama noktasına alıştıktan sonra zaten ayağını debriyajdan çekerken ne zaman gaz vermen gerektiğini öğreniyorsun. hadi kolay gelsin.

3 senedir araba kullanıyorum, hala öyle zaaart diye kaldıramam. yarım debriyaja geldiğimi hissedince kaldırıyorum arabayı, bir kere yolda kalmadım. Fakat annem aynı şeyi yapmaya çalıştığı her seferinde balataları yakma eşiğine getirip kokutuyor. her seferinde yarım debriyaj kasmakta da atik olmazsan öyle bir tehlike var maalesef.

debriyajı hemen bırakma, araba hareket etmeye başlasın, ilerlesin, 5-10 m sonra tamamen ayağını kaldırabilirsin.

ayağın debriyaja basılıyken hiç kaldırmadan hafif gaza bas (tahminen 1-2 parmak kadar), gaza bastıktan sonra ayağını yavaşça debriyajdan çek ve hareket ettiğini göreceksin. arkadaşın dediği gibi 5-10 metre gittikten sonra devriyajı tamamen bırakabilirsin. bana göre en kolay yöntem bu, aynı anda gaza basıp debriyajı bırakmakla falan kafan karışmasın hiç.

Fordlarin kavrama noktasi biraz yuksektir. Yani debriyaj pedalindaki ayagini diger arabalara gore biraz daha fazla kaldirdiktan sonra gaza basmalisin. Debriyaji kullanmayi dogru duzgun ogrenmeni tavsiye ederim yoksa ayagin debriyajda 5 metre git 10 metre gitle baski balatayi eline alman cok uzun surmez.

yarım debriyaj +1

7 ay önce ehliyet aldım. sırf kaldırmaktan çekindiğim için sürmeye yanaşmıyodum. hocam yarım debriyaj yaptırmıştı yoğun trafikte. şimdi arabayı kaldırırken de onu yapıyorum ve korkumu yendim.

alışana kadar yarım debriyaj yap, araba biraz ilerleyince de vitesi 2'ye aldıktan sonra da bırak debriyajı. zamanla diğer türlüsüne de alışırsın zaten

ne dedilerse hepsini unut.Araba sürmek sevişmek gibidir.Arabayı hissedeceksin, onunla oynaşacaksın.
Sen daha ön sevişme filan olmadan bodoslama dalıyorsun,arabanın canı acıyor ve iflas ediyor.

Yani motorun gücünü birden tekerlere aktarıyorsun ve motor bu ağırlığı birden kaldıramadığı için s*ktiri çekiyor sana.
Yani motor o devirde çalışırken aslında arabanın o ağırlığını kaldırabilir ancak birden o gücü verdiğin için kaldıramıyor.Anahtar kelime yavaş olmak.
Hızla dönen bir disk düşün.o diske duran ve çok daha büyük başka bir diski yaklaştırıyosun ve birden zınk diye temas ettiriyosun,ne olur? küçük disk zınk diye durur.İşte stop etmesi de böyle bişey.Ama o büyük diski yavaşça yaklaştırıp hızlanana kadar bekleyerek yavaaşça bırakırsan ne olur? büyük disk küçük diski durdurmadan hızlanmaya başlar.

senin sorunun şöyle de anlatılabilir, debriyajın kavrama noktasında beklerken,araba tam kalkacakken arabanın hemen geri kaçacağını zannediyorsun ve panik oluyorsun, hemen araba kalksın diye ayağını çekiyosun.

düz,tenha bir yolda başla.gaza filan basma.debriyajdan ayağını motorun sesi değişene kadar, motoru dinleyerek yavaş yavaş çek.Ama tamamen bırakma! Motorun sesi değişmeye başladığında baskı balatasının kavradığı noktadır yani motor gücünün tekerlere aktarılabilmesi için ayağını en az o kadar çekmen gerekiyor.Şöyle de denebilir; debriyaja köküne kadar basmanla o noktaya kadar basman arasında bi fark yok.
Kalkarken biraz gaz vermenin sebebi de yukarıda bahsettiğim disk örneğindeki gibi, motora destek olmak yani küçük diskin hemen durmaması için onu hızlandırıyosun.

Arabanın normal çalışırkenki devri yani rölantisi düşük olabilir, ondan da stop edebilir.Bunun için kalkarken gaz vereceksin işte.Ama öyle 3000 4000 devir değil,2000,2500 filan, devir saatine bakacaksın eğer sesten pek anlamıyorsan.

Debriyajdan ayağını çekince araba yürüyecek diye bi kural yok, motor küçüktür ya da rölantisi düşüktür, yürümez yürümez.

Gaz vermekten korkma.Bi yerde zınk diye kalmaktansa biraz pati çekmek iyidir.İlk zamanlarda pati çeksen bile zamanla uygun gazı ayarlarsın zaten içgüdüsel olarak.

Ben kendi kendime pratik yaparak öğrendim.Acele etme, soğukkanlı ol.Arkaya kaçıracak olsan bile bi ayağın zaten debriyajda.sağ ayağınla da frene basarsın geri kaçmaz.Ya da el frenini çekersin.Öğrenince zaten arkaya kaçırma korkusu da kalmayacak.

Düz yerde öğrenmek şart.düz yerde olayı anlamadan yokuşta hayatta kalkamazsın.Bu yüzden dik yokuşlarda el freni kullanarak kalkmayı filan anlatmayayım hiç.

kavrama noktasındayken biraz bekle.Arabanın geri kaçacağını zannettiğin yerde geri kaçmadığını göreceksin.

Kolay gelsin.

Öncelikle ford larda yağ gibi kalkış ve vites geçişleri diye birşey yoktur bende de escort var ordan biliyorum mutlaka; kalkış 2 vites ve bazen 3. viteste silkeler. Ayrıca debriyaj diğer markalara göre çok daha serttir ve yukarıda kavrar.

Zamanla alışırsın ama başta yapamıyorum diyorsan boş bir yere çık ve sürekli dene. Tam olarak alıştığını 1. viteste arka arkaya kavrama-bırakma kavrama-bırakma yapabiliyorsan olmuş demektir. Bunun bir yolu yok herkesin yaptığı gibi debriyaj tam basılı iken gaza yavaş basıp ortalama 1500 devir civarı sonra yine yavaşça debriyajı bırakman gerekir. Bunun en doğrusu eski model ford lar için konuşuyorum yarım debriyajdaki ayak pozisyonun gaz pedalındaki ayak pozisyonunla eşit yükseklikte ise doğru yapıyorsundur ( tabi bu ortalama doğruluk debriyaj telin uzun veya kısa ise bunun doğruluğu kalmaz). Zaten yarım debriyaj seviyesinde araç yürür ondan sonra bırakabilirsin debriyajı ama nekadar yavaş bırakırsan okadar az silkeler.

Yokuşlarda korkuyorsan el freni çekik kalk. Böylece stop ettirsen veya kaydırsan bile arkadaki arabaya çarpma riskin sıfırdır. Bunuda şöyle yapabilirsin; el frenin çekik olsun. Vitesini 1'e geçir sonra sağ elin el freninde dursun. Aynı düz yolda kalkarmış gibi debriyaj-gaz muhabbetini yap ama gaza biraz daha fazla basabilirsin ama çok basma patinaja girer. Sonra arabanın kavramaya girdiğini anladığında ( araç el freni çekikken kavrama olursa aracın arka kısmı yere basar yani aracın arkası yere doğru bir hareket yapar bunu hertürlü anlarsın zaten) el frenini indir ve araba zaten direk ileriye hareket edicektir.

Ama bu işler öyle devir göstergesine bakmakla olmaz, ilerisi için alışamazsın. Göstergelere hiç bakma bunları yaparken sadece kulağın motor sesinde ve arabanın kavrama tepkilerinde olsun. Böylelikle çok rahat bir şekilde alışır ve öğrenirsin.

bos bi yokus bulacaksiniz. geri kacirmayana kadar calisacaksiniz.

yapa yapa, deneye yanila olacak...

ben de yeni araba aldım.pratikle çözülüyor bu iş boş bi alanda dur kalk yapman lazım.

küçük tabaklar.

yavaş yavaş ye. hızlı yedikçe doyduğunu anlamazsın.

su da içebilirsin yemek yerken o da tıkar bir nebze.

lokmalarını küçült ve yavaş yavaş ye.
Yemek sırasında su içersen mide asidin seyreldiği için sindirimi olumsuz etkiler.Yemek yerken su içme. tabağını çok doldurma ki hepsini bitirdiğinde bile az yemiş olasın.

evet olabilirsin.midem büyür çok yedikçe daha da genişler daha da çok yemek istersin :)

yaşla da alakalı. ergenlik dönemindeysen çok etkilemez seni ama 20li yaşların ortasındaysan kilo alman kaçınılmaz.

en sık baktığın yerlere not et. telefon taslağına kaydedip sürekli bakmak, her fırsatta yeni öğrendiğin kelimeleri araya sokuşturmak etkilidir. ayrıca öğrendiğin kelimeleri bol bol kullanarak çok sık kompozisyon yazarsan yararlı olur.

kelimeleri 10'ar ya da 15'er kere yaz.

ezberleyeceğin kelimeleri koy önüne cümle kur.basit cümleler olursa daha iyi olur.onlara bakarak çalış.çünkü fazla kelime olduğundan kelimeleri teker teker ezberlersen hepsi birbirine karışacaktır muhtemelen

Tecrübelerim gösteriyor ki, bir kelimeyi en iyi öğrenme yolu ingilizceden ingilizceye sözlük kullanmaktır.Gerçekten ingilizce öğrenmek ve çatır çatır konuşmak istiyorsan ingilizce-türkçe sözlüğü ezberlesen de bi b*ka yaramaz emin ol.Çünkü kalıplar var,deyimler var,var da var.
İngilizce kelimeleri 1.sınıfta kullandığımız kelime fişleriyle karıştırma.Kelimeleri bu şekilde kullanamazsın.
Her kelimeyle ilgili kafanda bir senaryo oluştur.İlginç ve saçma sapan olsun.ancak bu şekilde aklında kalır. ing-İng sözlükten 2-3 kere anlamını oku ve anlamaya, sindirmeye çalış. 50 kere yazıp hamallık yapma.Zaten benim dediğim çok daha verimli olur.
Sarı, got kadar bi sözlük var L ile başlıyo adı. Ondan uzak dur,, onu kullanma sakın.İngilizceden türkçeye Adam gibi bi sözlük al.Redhouse ın sert kapaklı 700 sayfalık bi kırmızı sözlüğü var.Onu tavsiye ederim.ufağı da var; o değil.
Filmleri altyazısına bakmadan anlamaya çalış.Nasıl telaffuz edildiklerine dikkat et.
Online sözlük istersen tureng.com var.
Sınav için ingilizce öğrenmek istiyorsan hayatın boyunca ingilizce konuşamayacaksın ve konuşanlara hayran hayran bakacaksın.
Ama benim gibi hobi olarak ilgilenirsen "fluent" diye tabir edilen bir ingilizceye sahip olabilirsin.Her şey sana bağlı.
Daha ne diyeyim :P

mega hafıza diye çıkan bi adam vardı bi aralar. onun taktiklerinden biri, kelimeleri türkçe okunuşlarıyla falan, türkçe kelimelere benzetmek. bugünlerde kötü esprilerde kullanılan ya da har oyunlu cin entrylerdeki gibi.
mesela: I could --> Aykut gibi.
bu şekilde saçma bağlantılar bile yapsan, bi şekilde bunlar kafana kazınıyor diye bi tezi vardı. her zaman olmasa da bi bakıma oluyor.

belki ishal olmak seni mutlu etmiştir, önceden kabızlık çekip kafana takan biri isen tabi..

kendinle ilgilendiğin için mutlu oluyosun bence.

içindeki sıkıntıları dışarı sıçmışsın ya ondandır .

sıkıntının nedenini bilmiyoruz. belki tamamen dibe vurmuş gibi hissetmek şu an zaten hasta olduğun için birşey yapamayacağını-yapman gerekmediğini bilmek çabalamamak ve bir nev-i pes ediş. kendini rahatlamış hissetmene yol açabilir.

bu örnek verdiğin kendine sinir olma durumu ise mutsuzlukla ilgili değil daha çok ağır baskı altında ve gergin olmakla ilgili.

benical'in içinde psödoefedrin denen bir yatıştırıcı var. ondan olabilir belki diye düşünüyorum..

turk yabanci?

buldum panpalar, corvus corax.

kıl koku yapar. traş (temizlik) hem hijyenik hem estetiktir. sakalla koltukaltı kılı bir değil...

nereye kadar uzatçaksın peki?

koku yapar o kıllar. çok terleyenler için olan deodorant veya roll-on alabilirsin terlerim akmasın diyosan.

(bkz: antiperspirant)

amk kesmesen rollon u nasıl sürcen? deodorantı nasıl kullancan? deriye bile değmez roll on, iş göremez ki?
Ya hayır şırıl şırıl mı terliyosun kışın? koltuk altındaki ter bezlerinde anormal bi durum olabilir, küçük bi ameliyatla onların bi kısmını alıyolar.
Kıl kesinlikle koku yapar, yakışıksız hem ne o orman çocuu gibi..Kalın kazak mazak yerine ince ama kat kat giyin madem.

yok terlemiyorum kışın da genel kültür olaraktan:D

hayır

şükürler olsun ki hala üretilmiyor. sanayiden bi yerden yeni model araçtan çıkma logo bulmuşlar ve uydurmuşlar.

www.holland-car.com

üretiliyor fakat türkiye'de satılmıyor. ihraç ediliyor.

helal olsun diyorum

(bkz: inek)

çoğunluğu yalakadır

hakkıyla aldıysa aferin derim benim dönemimde mezun olduysa beni geçen g.t buymuş derim.

benimki 3.98 :(

diyorum.

sosyal bilimler, iletişim bilimleri gibi fakültelerde okuyorsa inek olmasına gerek yoktur. orta seviyenin üstü derecede kitap okuyorsa yani genel kültür seviyesi yüksekse 4 getirmesi kolaydır. bu tarz fakültelerin hepsinde genelde psikoloji,siyaset,sosyoloji,felsefe gibi dersler hangi bölüm olursa olsun bulunur. teknik ve uzmanlık dersi çok yoktur diğerlerine göre. ve ders içerikleri gündelik hayatta çok fazla karşılaştığınız şeylerdir(tabi gündemi takip ediyorsa). ama diğer bölümler için harbiden kasmıştır, tebrik etmekten başka birşey söylenemez sanırım.

4.00 yapanlar inek değil zekidir...hiçbir zaman inekler birinci yada derecede olamazlar... inekliğin yanında zekilik şarttır.

iyi not almanın bir yolunu bulmuşlardır.Knedilerine has bir ders çalışma sitilini oturtup disiplinle çalışırlar.Bu aslında hem iyi bir şey, hem de kötü.Kötü olmasının sebebi, bu kişiler olaylara farklı bakış açısı geliştiremezler. Genelde akademisyen olurlar.Daha düşük not alanlarınsa daha büyük işler yaptıklarına da şahit oluruz.

sırf ineklemeyle olmaz o iş. hocaların kıçından ayrılmican. kralcı olucan, bi taraftan da ineklicen. sonra gelsin 4.00. ben hoca kıçı öpmediğimden 3.50'de kaldım panpa.

okuluna ve hocasina gore degisir. hocalar iyiyse zaten yalakalikla birsey alamazsin. ama turk tipi akademisyense genelde yalakalar 4.0 ceker cunku hoca her sene ayni seyleri sorar ve bu elemanalar yavsayip sinav sorularini isterler.

bizde bazi hocalar adam gore not verirdi ne kadar calisirsan calis kendi yazdigi cevap anahtarini ogrenci kaadi sanip 60 veren tipse yalakalik gerek

beni ikiye katlamış. iki kere helal olsun diyorum.

yalakalıkla 3 3,5 yapabilirsiniz ama 4 yapamazsınız. 4 yapacak adam yalakalık yapmaz, büyük ihtimalle genius falandır.

not: bu yazdıklarım mühendislik, fen bilimleri içindir. sosyal bilimleri bilmiyorum.

çok büyütülecek bir şey değil. düzenli çalışma yeterli. yüksek ortalamalılar genelde iş hayatında yüksek egolarından dolayı başarısız bile olabiliyorlar hatta.

kızı da yakmadın inşallah.

Beyaz atlu birens olacam derken kendini yakmışsın be tolgam.

kendini de kızı da yaktın.

geçmiş olsun. kız çok sövecek sana.

"Bana sorunun cevabini fisildadigin icin tesekkur ederim" olarak da yorumlayabilirler o kagidi. Dua edin de asiri iyi niyetli insanlara denk gelin.

Sınava gidiyosun kaleminde uç yok birader nasıl bir sorumsuzsun sen? Hadi kendine hayrın yok. Ne hakkın var insanlara zarar vermeye?

ya hayır teşekkür etme, olmadı gülümseyerek kafa işaretiyle teşekkür et ya da ne bileyim çıkarken teşekkür et ama insanın aklına gelecek en son şekilde niye teşekkür ediyosun kardeşim..Durduk yere al başına belayı..

yedim deseydin keşke.

ben yapmazdım ama onlar yapabilir. insiyatif meselesi. bence sınavlarda bir daha böyle romantiklikler yapma.

"""ah be evladım yaktın kendini'""" o kağıttan sonra bunu diyen ve sana kopya muamelesi yapan orospu çocuğunun önde gidenidir, benzer tavırlarla zamanında ben de karşılaştım, küçük insanlara büyük yetki verince sınav gözetmeni vs olunca kaldıramıyorlar böyle çekinmeden kopya vs. yazıyorlar...

ufakken matematik olimpiyatlarında katlamalı soruyu düşünemedim kağıdı yırttım ve katlayıp soruyu çözüp geçtim. çart curt seslerine gözetmen geldi durum izah edilince sorun falan çıkmadı.

ama gelip de yaktın kendini diyorsa iş yaş demek. kadının /gözetmenin insafına kalmışsın gibi.

bir de ucum bitti şeklindeki bir sorumsuzluk ifadesini inandırıcı bulmayabilirler. sürekli gülümsemeniz ise hehe nasıl da kandınız ifadesi şeklinde yoklanabilir. çünkü ben biliyorum ki panikle afallayıp izah edip yanmamaya çalışan kişi gülen kişiden daha masum gelecektir bana.

umarım bir şey olmaz. kopya için tutanak mı ne diyorlarsa doldurulan bir form var. size bildirilmesi gerekir ama pek de umurlarında olmuyor. yani kopya muamelesi yapılmış olabilir.

sözlü etseydin daha iyiydi, o zaman kopya muamelesi yapmazlardı ama şimdi yapabilirlerde yapmayabilirler de

güzel ben yaptım bazen tatlı parası oluyor bazen de stresi

konusu öznel değilse bence etik ve karlı bir iştir. üstelik bu konudaki yönetmelikler de ödevi yapanı korur, yani hoca ödevin sorumlu öğrenci tarafından yapılmadığını anlarsa hayatını karartacağı kişi ödevi yapan değil, yaptırandır. bence gönül rahatlığıyla başkalarının tembelliğinden geçinebilirsin.

Zamanında yapmış biri olarak tavsiye vermek gerekirse;
güzel iştir ancak

*bu işi internet üzerinden yapmayı düşünme,
*konu komşu çevre, arkadaş kanalıyla yürüttür. namın yol aldıktan sonra zaten müşterin çok olur.
*her ödevi kabullenme. bazıları çok kazık oluyor ve kafa yoruyor.
*meslek yüksek okullarından daha çok ekmek çıkıyor ve onların ödevleri daha kolay oluyor.
*yapacağın ödevin fiyatını net belirleme. bazen sandığından daha zor ulaşılır oluyor. bu yüzden verdiğin fiyat az kalıyor. fiyat aralığı belirt.
*ödevini yapacağın kişiden kesinlikle avans al. bazen vazgeçebiliyorlar ve sen kafa patlattığınla kalıyorsun.
*son olarak bu işi gelir kaynağı olarak düşünme, ek gelir getirecek bir iş olarak düşün.

devlet okulunda okumama ragmen cok guzel para kaldirdim ben bu isten. ama duzenli is olarak yapmak biraz riskli. her zaman odev olmuyor. Oldugu zaman da hepsi birden geliyor ve sure cok kisitli oluyor. Cunku bu odevi sana yaptiracak olan kisiler tembel kisiler. Dolayisiyla odeve son 3 gun disinda bakmazlar. 1-2 gun kendileri ugrasirlar son gun sana gelirler yarina yetismesi lazim diye. Unilerin donemleri de yaklasik ayni oldugu icin bir bakmissin 1 hafta icinde 5 tane odev yapman gerekir.

Tabi sure az oldugu icin fiyati da artiyor. Karsi tarafin acizligine gore fiyat artiyor. Ucret soylerken senin ne kadar efor harciyacagini degil, karsi tarafin bundan ne kadar kar saglayacagini hesapla.

Mesela bir dersin final odevi olsun. Ogrenci eger o odevi yapamazsa yaz okuluna kalacak ve belki 300tl kredi basina yaklasik 1000tl harcayacak. O zmn sen bu odevi 500tl ye yapabilirsin. Eger bu kisi son sinif ise ve dersten kalmasi okulu uzatmasi anlamina geliyorsa fiyat daha da artar:). donem icindeki %5 %10 luk bir odev icinse bu parayi kimse vermez.

yarim saat ugrastigim odev icin 250tl aldigimi bilirim. Duzenli olcagini bilsem baska is yapmam valla :)

bence hic etik degil.

is memleketi kurtarmaya gelince millete giydiriyorsunuz hic calismiyorlar, egitim sistemi dandik falan diye saatlerce.

Orasi beni ilgilendirmez diyorsaniz, iyi para var onu biliyorum.

Fiyat nasıl ayarlanır peki. Bugün bir arkadaşım "30 sorum var 50lira vereyim" diye yarı dalga geçer bir şekilde teklif getirdi. Çok komik bir rakam gibi geldi bana.

Sizce nasıl belirlemeliyim fiyatı?

edit:imla

yemişim etikliğini...Etik olmaması için bir başkasına zarar vermen ya da bir başkasının emeğini süistimal etmen lazım. Ödevi yaptıran ödevin amacına uygun olarak konuyu öğrenemez,kendisini kandırır,o kendisini ilgilendirir.Hocaları kandırabilirsiniz ama hayat hiç bir numarayı yemez.Bir şeyi bilmiyorsanız eninde sonunda çaat diye yüzünüze gelir tokat.Hocanın zaten bu konuyla ilgisi yok.Sen de emeğinin karşılığını alırsan, alan razı veren razı.Yan iş olabilir bu, ek gelir için.

etikliğin o kadar basit olmadığını düşünüyorum. Ama öyle varsaysak bile ödevini başkasına yaptırarak:

kişi o dersi geçtiğinde, öğretmen ve o okul o kişiye diploma/transkript aracılığı ile kefil oluyor. Bu adam bu konuyu öğrendi diyor. Öğretmen ve kurum yalancı durumuna düşüyor. Okulun itibari yerlerde oluyor.

Bu öğretmen zaman harcıyor bir şeyler öğrensin diye bu adam. Bu ödevleri yaratmak için zaman harcıyor. Zamanını ve emeğini çalıyorsun. Bu öğretmenin maaşını, okulun giderleri, onlarca fasilitesinin çok büyük kısmını türk halkının vergileri karşılıyor. Milyonlarca insanı soyuyorsun. Bu adam bu ilgilenmediği ve öğrenmek istemediği bölümde ve üniversite'de yer kaplamasa, onun yerine istekli yıllarını össye hazırlanmakla geçirmiş biri gelecek; bu kişinin hakkını yiyorsun.

Bunlar 2 dakikada aklıma gelen "verilen zararlar".

He sen ödev yapan kişi olarak sorumlu hissetmiyor olabilirsin kendini. O zaman kiralık katiller de suçlu değil..

eğer özel okulda hoca ödevi verip arkasından da şu ofiste para ile yapıyorlarmış haberin olsun diyorsa bence bu ödevi para ile yapmak da mahsur yok

o zaman ailenin parasini cöpe atiyorsun dsfakjadsfkgds; ayrica o hocanin amk ben

İyi de ben ödev yaptırmak isteyen öğrenci bulamadım :D Kısaca işin ne etikliği kaldı ne parası :D

hiçbişe kullanmıyorum head n shoulders kullanıyorum şampuan olarak, böyle elimi atınca bir iki tel geliyor ama kısa vaziyette geliyor dipten kopmadığı belli tam saçımın uzunluğunda değil kırılarak kopuyor sanıyorum ama yıkadıktan sonra acayip dökülüyor kurularken çok fazla dökülüyor yani kurulamayı sürdürsem 2 saat sonra kel kalırım o derece :) fönden olur dediler fönü de kestim bu arada

günde 100 telden azsa dökülmüyor, fazlaysa dökülüyor.

dr. sami detected :P

head&shoulder dokuyo galiba saci, bi sure kullandim, sacimin cok daha fazla dokuldugunu fark ettim.

eğer saçın biraz uzunsa havluyu kafada deliler gibi döndüre döndüre kurulama, hatta kurulama. tarayıp havluyla yavaşça ıslaklığını al sadece.

bir süre şampuan/saç kremi kullanma,sabunla idare et derim. kurularken nazik ol ve sakın fön çekme.tarak da kullanma, saçı kendi haline bırak.

Mehmet Erdem in son albümüne bi bak derim

1nolu araba kasedi:

michael jackson - dangerous'tur.

2nolusu:

tarkan - karma'dır.

eskide kalmışım evet.

Multitap!

tarkan-karma +1 .. tarkan ın her albümü arabada çok iyi gider bence.

muazzez ersoy nostalji 1-12

babamın vazgeçilmezi.

tam yol şarkısı
77 Bombay Street - Long Way
www.youtube.com

kesinlikle best of oldies tarzı bir albüm.
Greatest hits collection tarzı bir şey olabilir.
ayrıca sevdiğin sanatçıların da best oflarını indirebilirsin.

Jehan Barbur' un albümleri. Bir dene.

bende de sürekli durur daha bişey olmadı. ancak basınçlı teneke kutulu olanlardan koyma. cam şişede fısfıslı olanlardan koy. fısfıs nedir yahu ?

ben bir beze kat kat sarıp koyuyorum cam şişeyi torpidoya..bir nebze olsun ısı yalıtımı sağlıyor, sıcaktan koruyor.yaz geldi malum, aşırı sıcakta kalınca parfüm aptallaşabiliyor.

öyle bişey yapacaksanız da küçük şişe alın, kısa sürede tüketin. kokular çabuk bozuluyor malesef. acımtrak bi hale bürünebilir.

bende koyarım hep. şimdiye kadar bir şey olmadı. tabii cam şişe olmasına dikkat et. nivea'nin mavi şişede olanları var tam araba için ideal.

bir sise su bile torpidoda 1-2 hafta beklesin, tadi kokusu falan degisir.parfumdede sikinti olur bence.

koltuk altina koy torpido cok sicak oluyor,beze sar koltugun altina at.

torpidon soğutmalı ise o bölüme koyabilirsin.

"Neredeyse sürekli şehir içinde ve yoğun trafik saatlerinde kullanılacak; dolayısıyla yakıt tüketiminin bu koşullara göre düşük olması gerekiyor." start stop özelliği olan araçlara bakmanızı tavsiye ederim. Örn: fiat punto

ayrıca o fiyata,o km'lerde, otomatik araç bulmanız biraz zor gözüküyor.

Bir eksiği gediği vardır belki bilemiyorum da, şöyle 2 tane punto ilanı var aslında


www.sahibinden.com

www.sahibinden.com


Start-stop yok tabi galiba bu modellerinde, o ayrı

www.sahibinden.com

bir program olsa bu şartları girip 'araç bul' deseniz 'arama kriterlerinize uygun araç bulunamadı ' der.Yani ben öyle düşünüyorum.Bazı kriterlenizle oynamanız lazım.mesela fiyat veya model yılı.Hem şehir içinde kullanılacak, hem otomatik! olacak hem benzinli! olacak, hem az yakacak? 1.2 litre motoru olan otomatik araç var mı bilmiyorum ama, 1.4 litre motoru olan otomatikler bile artık cayır cayır yakıyor.Zaten bu ülkede hamdolsun artık az yakan araba yok.Yakan ve çok yakan araba var.

Kriterleri esnetin en yakın olanları söyleyin o zaman, neyin derdini yaptınız bu kadar?

Honda Jazz. Belki 1000-2000 tl yukarı çıkmanız gerekebilir.

206 cc

fiat olmasın abi ya. benim birkaç model tecrübem oldu kısa kısa, hiç birini beğenmedim. punto yerine corsa, clio falan düşünebilirsiniz bence.
honda jazz candır, nispeten az yakar memnun eder.

aztuzlu

sofrayagel :D

www.karnimac.com

yinemibamya.com

omnomnom

porsion
porsiyon
tekbibucuk
anayemek
anamenu
menumenu
bunlardan birini alıyorsun beni de bir gün yemeğe çağırıyorsun o kadar.