Ekşi Duyuru

emin değilim ama okul birincisi kontenjanından dolayı olabilir mi?

@hayley, evett 2 tane girmiş. okul birincisi tabana dahil ediliyor mu? aynı düşüş turizm işletme için de var çünkü. 45ten 76ya düşmüş.

puan türü değişmiş olabilir

@nrmnm, aynı :(

kontenjan artmış da olabilir.

@kljgslsdkjsd, 2 kişi artmış sadece. o da 40 bin düşürmez.

kitap yazar kerizlerin parasını yerdim.

intihar ederdim muhtemelen, bu kadar şeye tahammülüm olmazdı.

geri isyan çıkarmayacaksınız demişsin ama bu bir koşul mu yoksa o anlık imkânsızlıklardan ötürü mü isyan çıkaramıyorum? çünkü eğer ülkeyi yönetmişsem o süreçte boş durmamışımdır, bir yerlere bir şeyler saklamışımdır. maddi olur, manevi olur. etrafımda birileri vardır. evet artık tamamen önemsiz biri olduğum için insanların beni dinleme sebebi yok ama kralken sokağa atılmış biri olarak benim de kaybedecek bir şeyim yok.

ben o yüzden yahşi batı'da şerif lloyd'un yaptığı gibi fakirlere para verip (kralken yolumu yaptığımı varsayıyorum, hem kralsam demek ki eski zamanda yaşıyom offshore hesabına vergi cennetine ihtiyacım yok gömerim bi' yere kim bulacak) uvelek uvelek diye koşun, bozgunculuk yapın derim. mevcut krala karşı insanları doldururum, sağda solda huzursuzluk çıkarttırıp "bakın bu hep kral yüzünden oluyür" derim, kurban kartımı oynayıp bana haksızlık yapıldığını ve mevcut yönetimin çok daha kötü olacağını anlatırım, yeteri kadar taraftar çekebilirsem silahlı minik ve sempatik örgütler kurup kral ve askerlerine karşı gerilla taktiğiyle (ormanda çelme takmak, arkadan sıkıp fark edilince "kaçın la kaçın" demek, bilhassa krala yakın olan kişilere suikast düzenlemek vs) mücadele ederim. tabii bunların hepsinde arka planda kalacağım. neredeyse herkes benden bilecek ama kanıtlayamayacaklar, net olarak bir hamle yapamayacaklar.

ha bir gece ansızın gelip hiçbir şeyden şüphelenmeseler bile "ileride sorun çıkarmasın" diye gırtlaklayabilirler ama dediğim gibi zaten kralken soytarı olmuşum, kaybedecek hiçbir şeyim yok, bana ne.

sözün özü ben şerefsiz, despot bir kralken tahttan indirilmişsem ya ölürüm ya da o tahtı geri alırım; öyle yaşamış birisi zaten başka türlü bir hayat bilmez. ben mesela kral değilim, o yüzden "anne akşam ne yemek yapcan" diye mesaj atıyorum hala. kral olsaydım ama böyle bir tip olurdum. son adama, son mermiye kadar şerefsiz gibi, sinsi gibi savaşırdım. gerekirse krallığı yıkardım ama beni indirenlerin hepsinin teker teker çanına ot tıkardım.

"yok bunların hiçbirini yapamazsın" diyorsan da intihar edeyim ben o zaman, skerim öyle hayatı.

HEY GURL, ARE YOU COUNTER-REVOLUTION? BECAUSE I WANT YOU <3

Başka bir ülkeye giderdim.

Gerçekçi olmak gerekirse uzun süre hayatta kalamam sanırım. Şerefsiz bir kral olduğuma göre zamanında bir çok insanın ahını almış, çok düşman edinmiş olmalıyım. Devrimi gerçekleştirenler her ne kadar canımı bağışlamış olsalar da illa ki halkın arasında bana kin besleyen, intikam almak isteyenler vardır.

Her diktatörün diktatör bir dostu vardır. Dostumun ülkesine kaçar, orada kitap neyim yazar kendimi savunmaya çalışırdım herhalde.

@der meister, harika özetlemiş. öyle bir şerefsiz kolay vazgeçmez.

hem, öyle bir ihtimal mi var? şerefsiz krala karşı halk devrim mi yapacak?

@der meister +1

eğer onları yapamayacaksam, alternatif olarak kaçırdığım/sakladığım altınlar ile gider uzak bir yerde ya krallar gibi yaşarım ya da orayı örgütler geri gelir yıkarım oradaki düzeni. altın falan yoksa da manipülasyon falan artık yapabilecek bir şey yok. hayatta gidip ev ev gezip insanlara öğüt falan vermezdim ama.

Turizm'de devam edeceksen boğaziçi turizm iyidir, iş bulman garanti gibi bişey. İktisat iş açısından çok daha kötü, ekonomi de öyle.

Turizm sektöründe kalifiye eleman açığı çok var, boğaziçinden mezun olup kalburüstü zincir bir otelde başlarsın, sonrası önün zaten çok açık.

Tatili olmayan, gece-gunduz kavrami bile olmayan(ilk baslarda) bir meslegi yapabilirim diyorsan turizmde sikinti yok. Ben beyaz yakali olmak istiyorsan hacettepe iktisat vb. daha uygun bence.

@tosunpasa valla hiçbirini istemiyorum ama birini de yazmam lazım. hepsi öyle ya da boyle aynı bokun laciverti gibi geliyor bana. bari boğaziçi'nde okumuş olalım. ama yüksekokul statüsünde olması sorun olur mu bilmiyorum ya da bir eksi.

bahcesehir ekonomi diyorum

Boğaziçi Yönetim bilişim süper kanka tavsiye ederim.

Alakasız olacak ama üniversite seçme bölüm seç. Her bölümden mezun sayısı git gide arttı daha da artacak. Puanın boğaziçi dışında daha iyi bölümleri tutuyorsa onları tercih et.

aynı soruyu takip ediyorum. ayrıca her sezonunda heyecanı artarak devam eden behzat ç.'yi öneriyorum.

kıyamet falan kopmuş, dünyada bikac kişi kalmış öyle bi dizi vardı. neydi onun adı?

(bkz: true detective)
(bkz: breaking bad)

"kıyamet falan kopmuş, dünyada bikac kişi kalmış öyle bi dizi vardı. neydi onun adı?"

leftlovers
the 100
last man on earth

Damimarka dizisi: rita
Shameless ayarında

Blue Mountain State
www.imdb.com

monte kristo kontu

martin eden

@adivar

martin eden demişsin de, spoiler vermek gibi olmasın, yahu adam yaşam sevinci demiş şimdi kitabın sonuyla arkadaşın istediği konsept uyuşuyor mu sence:)

tolstoy-çocukluk/ilk gençlik/gençlik

Abi bu tüm erkeklerin yaşamak zorunda olduğu bir süreç. Aydınlanma yürüyüşü gibi, ruh hayvanını bulma bulma yolculuğu gibi, hepimiz berberimizi bulmak için bu serüvene atılıcaz. Doğru kişi dışarıda bir yerlerde. Aramaya inan, devam et.
Ben memnunum berberden, çay da ısmarlıyor. Oh mis.

bıktım artık parası neyse veririm diyorsan bostancıda oben’i bi dene. adamlar seni dinliyor ona gore de kesiyor. ama bence bi saca 60 lira verilmemeli.

Biraz pahalı ama

www.facebook.com

Burayı abi kardeş işletiyorlar. Özellikle kardeş(Taner) olan Hippi berber :) Ne istesen yapar, hatta bana uygun ne yapabilirsin kanka demen bile yeter. Gerekeni yapar.

Anlatamiyoruz ki. Soyle yap boyle yap diyorum, yok oyle olmaz, burasi kalsin, surayi kisaltirsak olmaz falan filan bir suru yorum. Tarif edemiyorum zaten bir turlu Turkce konustugum halde.
Simdi bir berber buldum is cikisi yolumun ustunde olan. Bir tane keko var orada cocuk iyi is cikardi, ne dersem onu yapiyor adam. Iyi de bir cocuk. Benim istedigim de bu, cok iyi sac yapiyor olmasi falan isime yaramiyor bir berberin, benim istedigimi yapmasi onemli.

Kisacasi sans isi bu, yorum yapmadan sen ne istiyorsan onu yapacak bir adama denk gelmen lazim. Yorum yapiyorsa da ustele, burayi kisalt dediginde yok oyle olmaz zart zurt diyorsa ben boyle istiyorum, sonuc ne cikarsa ciksin raziyim diyip kesitirp at mesela.

lisedeyken bizim mahallede bi berber amca vardı o iyiydi o da öldü. üniversiteden sonra hiç gitmedim berbere :(

Adamlar öyle alışmış, kendini geliştiren yok. Babası vermiş zamanında çırak diye, hrp aynı saçı kesiyor. Estetik anlayışı yok. İşime sanat katayım güzel bir görüntü çıksın kaygısı yok.

Bir dönem çok berber aradım, sonra derdimi anlayan birini buldum. Yıllardır aynı adama gidiyorum. Tek kelime bir şey anlatmama gerek kalmıyor.

rakı

"Kar tanecikleri bir dönem altın folyo ya da suda çözünmeyen sabundan üretilmiştir. Sağlık ve güvenlik sebebiyle günümüzde üretilen kar küresi plastikten imal edilir. İçerisindeki sıvı, su ve antifriz karışımı hafif bir yağ olan gliserin ve glikoldur."

google'a yazdım bu çıktı.

ekteki daha ilüstrasyon gibi ama adı tarama olabilir gene, bilemedim.

www.google.com

www.instagram.com

bunun tarzı dediğine benziyor, ben cok begeniyorum. adı var mı bilmiyorum.

Kabaca, bu tekniğin adı hatching'dir. Yeni bir teknik değil, high renaissance döneminde, özellikle Raphael'in eskizlerinde görmek bile mümkün. Ancak koyduğunuz resimdeki teknik daha çok pop-art'tan sonra ortaya çıkmış, nispeten modern çizgiler. Son dönemlerde buna ayrı bir isim verdilerse bilmiyorum.

İzlemedim ama mektuplaştığı kişi madam corinne dir.

i.hizliresim.com

hızına yetişilmiyor.

hayırdır böyle resim değiştire değiştire hepsini çıkartıcan aradan sanırım.

@photographer,haha yanlış attığımı fark ettim ama bu da olur. teşekkür ederim, emeğinize sağlık:))

@datnet, emeğinize sağlık çok teşekkürler :))

Yves rochenin var bildiğim

Parfümerilerde niş kokuları denemenizi tavsiye ederim, aradığınız tarzda bir model bulacağınıza eminim.

eleman.net kullanılıyordu bizim zamanımızda halen güncel mi bilmiyorum

Yaz dönemini hem keyif alıp hem de para kazanacak şekilde değerlendirebileceğin sinema sektörünü tavsiye ederim.

derdin para değilse ve engelin yoksa, şu work abroad olayları var. tam isimlerini bilmiyoruym kesin bilen çıkar.

örneğin arjantinde bir çiftlik var, sen oraya gidiyorsun. maaş almıyorsun ama kalacak yerini ve yemeğini veriyorlar.

ya tarlada çalışıyorsun, ya hayvanlarla. bazı aileler mesela sadece çocuklarına ingilizce öğretmeni istiyor. akşamlar, haftasonları senin falan. bir araştır. keşke yapsaymışım derim yıllardır.

Reklam ajansında çalışabilirsin, beleşe çalıştırırlar ama torpilsiz zor.

@liriamer'in bahsettiği proje workaway.

güneye inebilirsin. turizmde hareketlilik var, iş seçeneği çok. mesela alanya çok farklı ülkelerden turist alıyor, fevkalade sosyal ortamdır.

ingilizce var mi

@kingcyrax, B1 düzeyi.

Otellerde fotografcilik yapabilirsin ya da animatorluk filan belki.

polaroid makina al şipşak fotoculuk yap.
sahilde çekirdek sat.
bunların mafyası falan varsa bilemiyorum.
bir yerde çalış çalış da; maksat birileriyle tanışmak falansa aynı kişilerle aynı ortamda ve iş odağında iletişim kuruyor olacaksın çoğunlukla. bu da senin amacına denk düşmüyor yazdıklarından anladığım kadarıyla.

(bkz: gümüşçün), (bkz: silverfish), (bkz: lepisma saccharina) gibi.

mayıs sineği (mayfly). silverfish'lerin kanatları olmuyor.

nasıl başa çıkılır, bekleyin bunların ömrü bir iki gündür, bir süre sonra kesilirler mücadele başlattığınıza değmez.

/archmage ve kaichi çok teşekkürler.

@kaichi, ama bunlar sürekli geliyorlar. biri gidiyor diğeri, sürekli yeni larvalar. cam etrafına ilaç vs. etki eder mi sizce ya da derede suda ureyip geliyorlarsa napmak lazım? ardı arkası kesilmiyor çünkü :(

@mehmed resad

şöyle bir video var

www.youtube.com

kısacası pencerelerden ışık sızmaması yada beyaz ışık yerine sarı loş ışık kullanmak, yakınlarda açıkta durgun su bulundurmamak, sarımsak + su spreyi hazırlayıp pencere etrafına sıkmak gibi çözümler var. öldürücü değil uzaklaştırıcı önlemler bunlar. insana zararlı değiller.

Komiklik kişiden kişiye değişen bir kavramdır. Ben genelde Airplane, Çıplak Silah, Spaceballs, Monty Python ve Kutsal Kase, Kemal Sunal külliyatı vs. komedi filmi sahneleri açarım.

Aynı durumdan muzdaribim bende arayıştayım

Nashi'nin argan yağını öneririm. Duştan sonra kullanabilirsin.

halitkin +1

nashi ürünleri çok iyi

Swatch'ın çok var böyle cins cins saati.

bende pek bir şey olmaz böyle zamanlarda ama yakın bir arkadaşımın vücudunda alerji çıktı. boğazında falan sıkıntılar var mevsim geçişinden dolayı. doğrudur yani.

Aynen,saçlarım inanılmaz dökülmeye başladı.Bir hastalığım var sandım ama sanırım mevsim geçisinden dolayı.

Benimkiler taş

güzel boyanırsa 20 tl'ye okutulabilir.

kermeslerde filan 5 liraya gider onun dışında böyle düz figürden ziyade konsepti olan bi şeyler satılmaya daha uygun olur, simpsons donut'ı, rick and morty yüzleri vs.. gibi.

benim hoşuma gitti valla. izmirdeysen 10 tl ye alabilirim.

15 eder en az. tabii ele aldım mı sağlam hissettirmeli cebe sokup çıkarırken ağzı burnu dağılacak gibi hissedersem hiç almam mesela.

50 kurus ?

donanimhaberden transfer ettiler beni

5 liradan fazla etmez.

Yaa çok şirin olmuş
Ne zamandır şirin anahtarlık arıyordum girmediğim oyuncakçı kalmadı bunu beğendim
Tek sorunun müşteriyi sağlamlık konusunda ikna etmen
Yamulup bozulmayacaksa 12 tl verirdim

anakart oksitlenmeye başlamıştır muhtemelen. yapılacak bir şey yok, servis size ne kadar hasar verdiğini söyler.

abicim sana pirince göm 4-5 gün bekle dedikçe sen takıp takıp açmaya çalışırsan kuruyup düzelmez ki o alet. zaten ilk başta en yapılmaması gereken şeyleri yapmışsın. bari 9 saat değil, 4-5 gün pirinçte beklet öyle dene ki bir şansın olsun. gerçi daha kurumasına fırsat vermeden elektriği beline beline vermişsen o şansın da pek kalmamıştır sanki ama yine de çöpe atmadan önce dene bari.

hocam çözümü pirinç. pirinç dehşet şekilde nem'i ve suyu emiyor. linkteki yönergeleri takip edin.

www.wikihow.com

koçtaş'ta nem alıcı bir ürün var poşette dağınık halde veya tek parça olarak satılıyor. akşamdan poşete koy pirince yatır yarın sabahtan da git mutlaka dediğim ürünü al.

ama laptop'ı malzemeye temas ettirmeyeceksin, bi poşete laptop'ı koyarsın altına dört köşeden eşit bi şeyler koy yükselt(pet şişe kapağı gibi.), sonra tüm malzemeyi tabana ser. poşeti kapatmana gerek yok 1-2 saate zaten o malzeme nemi çekip su olarak tabana bırakacaktır.

Yapılacak en kötü şeyi yapmışsın. Su çıksın diye sallamak nedir? Hele de batarya takılı ve aktif iken.

Büyük ihtimalle anakart yandı. Zaten kapanması demek bir yerde kısa devre olması demek.

Geçmiş olsun. Moralini bozmak istemem fakat kurtulması zor. Tamiri ise çok masraflı.

balkona güneşe koymuştum ben çalışmıştı daha sonra.
ancak en büyük lokman hekim çözümü pirinç +1 kesinlikle.

Hocam pirince koy 4-5 gün sakın çalıştırma.

Açmaya çalışmasaydınız keşke, şekersizse hemen twrs çevirip pili çıkarıp. 3-4 güm sonra açınca hiç sorunsuz çalışabiliyor ama siz elektrik yollamaya çalışmışsınız. Ama yine de insaflı birine açtırıp baktırın hallolur belki yine de.

Tahminen o ses kisa devre sesiydi. Su iletkendir di mi hocam, cevirip koymak varken sallamak neden

Ben biraz yanlış anlattım galiba.

Döküldüğünde bilgisayar acıktı, klavye çalışmadı. Ben bilgisayarı kapattım sadece klavyeyi silip, sonra açtım, bios ta yapılan bi değişiklik bilmem ne dedi kapandı. Sonra içindeki suyu akıttım dışarı, yan koydum ama bi daha su falan çıkmadı, fon makinesi tuttum biraz, yine bana mısın demedi. O ses de bilgisayar kapalıyken geldi zaten, pili falan da yoktu içinde. Galiba tek yol pirinç :(

Hayatında amacın nedir? Ne için yaşıyorsun?

Tatmin edemediğin duyguların neler?(sevilme, takdir görme, kendini gerçekleştirme, çevreye faydalı olma...)

Tatmin edemediğin fiziksel ihtiyaçların var mı?(beslenme, spor...)

hocam ufaktan depresyondasın sen. yeni mi işe başladın? yoksa çok mu rutin oldu diye baydın?

Kendine bir hobi bul. dışarı çık. iyi gelir.

tam benzemiyor ama biraz benziyor, the long dark. öyle dandik oyunları beğeniyorsan bunu da beğenirsin :((

* İnside oynamadım. Firewatch örneğine bakarak bunları yazdım. Firewatch gibi bol bol yürümeli ama arka planda güzel bir hikayenin döndüğü, hikayenin sonunu merak ettiğin güzel oyunlardır bunlar.

The Stanley Parable

the vanishing of ethan carter

gone home

What Remains of Edith Finch

Dear Esther

Everybody's Gone to the Rapture

(bkz: Everybody's Gone to the Rapture)

little nightmares
deadlight

belki alan wake

The Vanishing of Ethan Carter

Çare: ısı koruyucu sprey + saç düzleştirici

sscb'nin kurduğu tkp 1989'da kendini feshetti, sonra normal ismi sosyalist iktidar partisi olan bir kantin öğrenci topluluğu 2001'de tkp ismini aldı. normalde anayasal olarak isminde komünist ismi geçen parti kapatılmalıydı ama komünizm çöp kutusuna gittiği için savcılık da izin verdi. o günden beri bildiri, dergi falan takılıyorlar işte gençler. gençlerden topladıkları aidat paralarıyla emekliliklerini yaşayan bir kaç düzine yaşlı merkez komite üyesi de var.

ben sordum. milliyetçi, mhp'li geçmişten gelen biri olarak yıllar içinde yaşadığım değişimle farklı yerlere sürüklendim.

bildiri dağıtan, gazete/dergi satanlarla muhabbet ettim falan.

biraz yakınlık duyuyorum ama parti ve düzen olarak bu da totaliter geliyor. ekonomik ve ideolojik olarak kısmi yakınlık duysam da.

dertleri var, kendilerince reçeteleri var. bunları duyurup destek görmek istiyorlar.

piyango çıksa, aldığı parayı "davasına" yatıracaklar da vardır, yiyip gezecek olan da. her görüşte olabileceği gibi/kadar...

Güzel bence.

muazzam bence.

Ben de milli duygulardan bağımsız olarak bayağı beğeniyorum.

Larda yüzen Alsancak ne demek?

şu anki bestesi ile Türk İstiklal Marşı dünyanın en iyileri arasında ilk sıradadır. ardından sovyet marşı ve çeçen marşı gelmektedir.

bestenin ne olduğunu bilmeyen sığırlara sormuyorum diye not düşseydin keşke.

Beste ayri olarak cok guzel. Mars ayri olarak cok guzel. Ama bu beste bu marsa uygun degil. Niyet okumaktan hoslanmam ama bunu dillendirenlerin niyetinin bu degil, yeni devlete yeni mars oldugu inancindayim.

Prozodi problemi vardır (nim milletimin , tüten en son ocak o be)

Lakin “izmir’e giren türk atliları düşünülerek” yapılan bestenin ve “ilk dizeleri duvarlara kanla yazılan” şiiri ile tüyleri diken diken eder.

Önce şiiri içselleştrip okununca ne prozodi dinler insan ne bişey..

Maç önceleri , pazartesi ve cuma törenlerinde anlamını yitirttiler yıllarca.

Olimpiyatlarda altın alan bir sporcumuz için çalınınca da fena eder misal.

İlk bestelenişi aslında daha hızlı imiş ama plak teknolojisi yüzünden yavaşlatılmış derler , youtube’ta iki katı hızla dinleyince daha değişik oluyor. Hatta 1-2 dönem önce buna benzer bir çalışma vardı Cb senfonide...

Bence çok iyi değil ama kötü de diyemem. Yani karizmatik diyebilecegimiz bir tonda ama çok daha üst düzey milli marş melodileri de var. Bi kere marşi söylemek baya zor ve ikinci kitada artık sıkılıyorum ben söylerken.

Ben sovyetler, abd, kanada ve kazakistan marşlarini seviyorum. Fransa da güzel mesela. Yani çoğu ülkenin marşı kaliteli zaten, bizimki öyle ahım şahım gelmiyor.

Ama değişmesine de kesinlikle karsıyim, bu haliyle kalmalı, çünkü iyisiyle kötüsüyle milli marşın bestesi modern cumhuriyet bestecilerinden zeki üngör'e ait ve Cumhuriyet geleneği açısından önemli.

twitter.com
twitter.com
twitter.com
twitter.com
twitter.com
twitter.com
twitter.com
twitter.com
twitter.com
twitter.com

Şimdilik bunlar var.

tek bir hesap

firemind TC-GVS: twitter.com

çok cool bir adam.

pesimizm seviyorsan başka bir adam daha var. zeki adam ama firemind i daha çok severim.

twitter.com

su and alife belgeselini izliyorum. guzel

dirty money / belgesel.

var. kendisi hatıratında yazıyor. kendisinden önce ismet paşa gidiyor, çabuk deşifre olduğu için Akif seçiliyor.

www.youtube.com

Adamin bir olayi yok, bildigin dolandirici. Ben asil buadama para kaptiranlarin olayini merak ediyorum.

140 journos'un bu tür kısa belgesellerinde bilgilendirme 0'a yakın oluyor. Tarzları genelde seyirciyi sahnenin seviyesine çıkartmak yerine sahneyi seyircinin seviyesine indirmek. O yüzden ben yine de bi' küçük anlatı geçeceğim.

Bu adamın en büyük kabiliyeti ''proje'' üzerinden ''showlarıyla' 'satış yapabilmek. Bir diğer anlatı biçimiyle ''ikna''. Keza kendisi de röportajlarında anlatıyor standart bir esnaf'tan başka birşey değil. ''nasıl satarım''a kafa yorup projelerini oluşturduktan sonra proje üzerinden pazarlıyor. Amerikada olsa Enron'a rakıp olurdu, o seviyede bir ''kurnaz'' yaklaşımı var. Ben 2012'de Jet Fadıl'ın sınıf arkadaşının kendi evini satıp; istanbulda ki sultan dairesi mi öyle bir projesinden daire aldığını biliyorum o kadar çok uyarmıştım ki, ''abi bak bu adamın tarzı belli...'' diye, ama fadıl bey bu kişiyi otelinde ağırlamıdıktan sonra öyle bir ikna etmişti ki; biraz daha zorlasa ben de ikna olacaktım.

Yani, 1.sorunun cevabı milleti açık açık dolandırmıyor; ikna ediyor ve daha sonra ''yapamadık, izin vermediler'' diyor. standart bizim ülkenin patron yaklaşımı. Bu bütün iş alanlarında böyledir, fadıl akgündüz sadece projelerinin neredeyse hiçbirini sonlandırmıyor :) diğerleri yine iyi kötü birşekilde sonlandırıyor.

Bu kötü reklama çare olarak da basın ve insan algısını yönlendirmekle yapıyor, gazetelere reklam veriyor-futbol takımı alıyor-ünlülerle pr yürütüyor.

Yani sorduğu yegane soru ''nasıl'' sorusu; önce nasıl satabilirizi soruyor ardından gelecek refleksleri de nasıl bertaraf edebiliriz diye sürdürüyor. Ve hedef kitlesi sürekli bilmeyen insanlar, ikna yöntemi ise bak şu şu da bizim projemizde pozisyon aldı oluyor. (Şaşmaz.)

Mesela dindar insanlarla ilişki kuruyor, o algıyı kullanıyor.
ünlülerle ilişki kurup o algıyı kullanıyor.
siyasetçilerle ilişki kurup o algıyı kullanıyor.
bunların hiçbiri yetmezse kalkıp kendisi siyasetçi oluyor.

Tüm bunları yaparken de en büyük motivasyon kaynağı Cansu Dere'nin ''türkiyede herşey olursun ama rezil olamazsın'' sözü olabilir, kendisi bu sözü duydu mu duymadı mı bilmiyorum ama ikisi de sistemin nasıl çalıştığını çözmüş.

Malum ülkede yöneticiler dahi yönettikleri şeyin ''kötü gidişatından'' şikayetçi. Tuhaf bir dünyadayız vesselam. Aklıma az önce birisi sormuş

@mete kudur, peki bu adam hakkında bir yakalama kararı bilmem ne çıkmıyor mu? projeler bitmese bile adamın ünü almış başını gitmiş ama dimi? :D hiçbir savcı bilmem ne bi şey yapmıyor mu=?

Zamaninda millet vekilliginden vazgecerek Tayyip emmiyi kurtardiydi.Yani tayyibin suan orda olmasinin nedenleri arasinda.

Adam ya gerçekten işleri bir türlü yolunda gitmeyen bir müteşebbüs ya da mükemmel bir dolandırıcı.

29 Ekim 1999'da aynı anda bütün tv kanallarında canlı yayın yaptırıp İMZA isimli otomobili tanıtmıştı, hani animasyon filan değil ha adam bildiğin prototip araba ürettirmiş.

alkislarlayasiyorum.com

dizi aklıma gelmedi ama film isterseniz:
moonrise kingdom
me and earl and the dying girl
sid and nancy

film dersen before sunrise serisi

ekran kartın desteklemiyor olabilir. destekliyorsa ekran kartının drvierını güncellemen gerek

teamviewer ile bakayım istersen
mesaj at hocam

driverpack solution diye bi şeyle bütün driver'ları otomatik yükledim, @washe dediğin gibi ekran kartından kaynaklı bir sorunmuş. nvidia vs. kuruldu. @kingcyrax ayrıca teşekkür ederim :)

hangi kampüsüne?

metroyla kadıköy. vapurla beşiktaş - beşiktaş kampüsü
metroyla kadıköy. vapurla karaköy - galata kampüsü

İzlemişsinizdir ama yine de yazayım:

1) Sons Of Anarchy
2) Banshee
3) Gangland undercover
4) Suburra: la serie.

Özellikle Suburra: la serie, Sons of Anarchy ve Banshee'yi çok beğenmiştim.

The following

borgen

(bkz: the crown)

Onu bir program ile donusturmeniz gerekiyor. Birkac video izleyin cozersiniz.

www.google.com.tr

isyan çıkabilir, ama isyancıları aklı selim biri zor bir süreçle ikna edip kralı öldürmeyip, sokaklara sürerek cezalandırmayı kabul ettirebilir.

böylelikle kral öncesinde yaptığı veya yapmadığı şeylerden ötürü halkı içine ittiği durumu bizzat deneyimlemiş olur.

Çok benzer yapıda değil ama yine de fikir vermesi açısından izleyebilirsiniz: Er ist wieder da

Sokaklarda yasayan ve kucuk suclarla hayatini kazanan bir evsizler grubunun once alay konusu ve samaroglani olur.ama sonra karakterini ortaya koydukca onlarin saygisini kazanip liderleri olabilir.bir kral her zaman bir kraldir kafasi.

yoklar

aynen kaldırılmış. telif problemi oluyor ara sıra.

neyle çiziyorsun? 2b kalem mi? grafit mi? kömür mü?

kaynaştırma kalemi
www.hepsiburada.com

pamuk

@photographer, değişiyor. Once 2b ile çizip koyu olmasını istediğim yere göre 7b de olabiliyor.

iü beyazıt kampüsünde tüm fotokopiciler yapıyor bu işi. belki elindeki aletler a4 kağıdını spirallemek içindir ama ustası olan adam bir çıkar yorulunu bulur(senin kağıdın boyutu bilmiyorum). iktisat fakültesi ek binayı geçip süleymaniye yoluna doğru devam edince sol taraf full fotokopici.

kapak işi bir şekilde hallolur.

sadecebelgesel.com

Düzenli takip edemiyorum ama Bloomberg HT'den güzel yabancı programlar oluyor Ayhan Sicimoğlu'nun gezi programı var ben evde olduğum sürece pazarları onları izliyorum.

tutunamayanlar'ın bir adı da ''okunamayanlar''dır. övenler sadece ismini biliyor.

bunlar hep popi

Kitapta bir isyan bölümü var. O kısmı bayağı sevmiştim. Türkçede o kadar uzun ve anlamlı cümleler kurabilen bir insanın yaşadığını bilmek beni mutlu etmişti. İşte benim dilim bu demiştim. Bence oradan kurtarıyor en başında.

Okudum gayet güzeldi, bilinç akışı aqar. Ama kimse hiçbir kitabı beğenmek zorunda değil, bu ne dandik kitap lan demediğin sürece okumamanda ve beğenmemende bir sakınca yok.

Ben kitabi iki kere okudum. İlkinde 19 yaşındaydım, ikincisinde 27 falan. İlkinde hiç sevmemiştim, ikinci okuyuşumda hayran kaldım.

Kişisel zevkler bir yana sevmek ya da sevmemek kitabı tam anlamak ya da anlayamamakla alakalı sanırım. Bunun da yaş ve yaşanmışlıkla alakası olabilir benim durumumdaki gibi.

Siz erken bırakmış değil erken okumuş olabilirsiniz. Birkaç sene sonra tekrar deneyin.

İlk önce postmodernizmi özümseyin.

tutunamayanları anlamak için ciddi bir okuyucu olmak gerekiyor. kitabı sadece okumamak, etkilendiği yazın ve anlatım biçimlerini irdelemek falan gerekiyor.

tutunamayanları anlamak için tutunamayanları inceleyen makale ve kitapları okuyun. eski türk edebiyatının hicivlerinden, warren&wellek'in anlattığı anlatım biçimlerinden, oyun kavramından nasıl yararlandığını o zaman görebilirsiniz.

Hani son bir-iki yılda "Söyle ona Sebastian, ben vazgeçtim mi tam vazgeçerim, ekmekten sudan vazgeçer gibi!" kıroluklar türemişti ya sosyal medyada, işte Facebook'ta da
-Biz nerede hata yaptık Olric?
+Herkesi kendiniz gibi sandığınız için efendimiz.

-Apple mı, Samsung mu Olric?
+Apple daha stabil efendimiz.


gibi kitapta geçen ya da geçmeyen Turgut-Olric diyalog furyası almış başını gitmişti. Millet de ekmeğini yiyeceği bir şey olarak atlıyordu tabii. Yediden yetmişe herkesin "Başucu kitabım" demesine de inanmıyorum.

Bilmiyorum ki okumadim. Ama "bu ne dandik kitap lan" demekte de sakinca yok bence. Neden sakinca olsun ki?

büyük ihtimalle eski adıdır veya bir köydür.
eski defterler açılmalı. o ilin tarihini bilen yaşlı insanlara sormak işe yarayabilir.

format atmadan zor, taşınabilir bir hddye alıp silmek istemdiğin dosyaları, osx gibi başka bir işletim sisteminde virüs taraması yaptırıp, bu arada kendi bilgisayarını formatlayabilirsin.

silinemeyen dosya yoktur, az harici disk vardır.

Kabartma tozu ya da maya koymamak lazim.

@ykyt ben fırından alıyorum hamuru, onlarda var mıdır?

Aldığımız hamur mayalıdır hocam

Fırından hamur alırken yeni mayalanmışlardan almaya çalış, beklemişler daha çok kabarır.
1 ekmek hamuruna 2 çorba kaşığı un bi çorba kaşığı sıvı yağ isteğe bağlı bi parça tereyağ ekleyip yeniden yoğur. açarken ince aç bekletmeden fırına ver.

lahmacun hamuru kullan.

üzerini malzemeyle doldurmadan önce hamuru çatalla ya da kürdanla birkaç yerinden delin.

Önce tavada 5-10 dakika altını ısıtıp sonra tavayla birlikte fırına koyun.

Pizza hamuru ekmek hamurundan farklıdır. Pizza hamurunda da maya olur ancak ekmek hamuruna göre daha şekerli bir hamurdur.
Kendiniz deneyebilirsiniz. Ha vaktiniz filan yoksa da dediğim gibi deneyin bir de. Çok kabarmasın ve çıtır olsun diye öyle yapıyoruz biz fırın taşı olmadığında.

Hamuru kendin yap. Ben yaptigimda kabarmiyor.

açılın ben hamurcuyum, hocam ekmek hamurundan iyi netice alamazsın, dikkat edersen pişmiş ekmeğin iç formu ile pizzanın ki apayrı.

git kuru maya al, un al birazda tuz bitti gitti.

ölçüleri yazar, ben mesela bir pizza hamuru için tatlı kaşığından az atıyorum,(büyük boy pizzadan azcık ufağını düşün) tuz ekliyorum, bi çimdik şeker ekliyorum, içine koyduğum su da ılık oluyor. tabi üstüne streç film çekiyorum ya da poşet içine koyup, soğuk olmayan bi yerde bekletiyorum.

sonra yoğuruyorum, öyle vıcık vıcık olmıycak ama çok katı da olmayacak.


2 3 saat sonra hazır hamur.

aslında senin demek istediğin şu, ben hamur aldım, pizza gibi açtım, pizza da yaptım ama çok kabardı, üstündekiler sağa sola aktı, bunu nasıl önlerim?

çok basit pizza hamurunu çatalla delerek. çatalla komple del her yerini.

www.hediyefabrikasi.com

ayrıca pizza hamurunu açabilmek de önemli, kalın açarsın, kek gibi olur, ince açarsın ince olur.

Glutensiz unlar (karabuğday unu örneğin) kabarmaz, gluteni düşük siyez gibi unlarla da yaparsanız çok kabarmaz.

hamurunu kendin yap. +1

(bkz: pizza hamuru)

Hamurla uğraşma, tortilla ekmeğini taban olarak kullan

Artlens'in kursuna giden arkadaşlarım memnun kaldı.

ifod

kurstan çok şey beklemek yanlış, fotoğraf olayında da herşeyde olduğu gibi gelişim süreci zaman istiyor ve bu zamanın da bir sınırı yok

mesela 5 sene önce çektiğim fotoğraflara bakıyorum bir sürü hata görüyorum.

bunu geçtim 6 ay önce çektiğim fotoğraflarda da bu gün gözümü rahatsız eden ufak şeyler oluyor.

yani böyle böyle, çeke çeke, inceleye inceleye gelişiyor insan.

fotoğraf kursu sana ne verebilir? diyafram, iso , enstantane, doğru kompozisyon, kadraj, yok ters ışığı şöyle kullanırız, silüeti böyle yaparız, histogram şöyle okunur bu böyle okunur.

yani bilmiyorum çok arkadaşım gitti kursa, adamda para var, gömmüş dolarları makinaya, gitmiş kursa 3. hafta da fotoğraf eleştirmeni oldu adam.

hiç bişeyi beğenmez, herşeye laf söyler, kendi çektiği fotoğraflara bakıyorum, 50 taneden 1 tane teknik olarak doğru, güzel diyebileceğim bişey çıkmaz.

belediye bile fotoğraf kursu açıyor, başka bi arkadaşım da gitti, bitirmiş onu, bi havalar bi havalar, nisanda özel gün fotoğrafçılığı kursu açılıcak ona gidicem, gelin damat çekicem diyor :D

sonra vay efendim, tarlada pet şişeler, gelinin ayağında tuvalet terliği falan.

bir de bu iş günümüzde fotoşop ile bir bütün haline geldi.

fotoşop çeşitli şeylerden oluşuyor, ilüstrasyon da yaparsın, manipülasyon da ama çektiğin fotoğrafların renklerini düzletmek, ufak kusurları gidermek için de.

ifod var, hiç katılmadım ama fujifilm kendi makinalarını kullandırdığı sokak fotoğrafçılığı için workshoplar yapıyor arada.

ha evet kurs iso, enstantane, diyafram ilişkisini öğretir gerisi kişiye kalmıştır ama kişinin de kendini geliştirebilmesi için uygun ortama, koşullara ihtiyacı vardır. kursun uygulama ağırlıklı olması önemli gidip de atıyorum 5 ders tahtada makineden bahsediyorlarsa o kurs hikayedir. işin teknik kısmının anlatılması 1 saatlik iş en fazla. ama bol bol farklı mekanlarda ve stüdyo ortamında çekim imkanı sunuyorlarsa katılınır. zira dediğim gibi yeni başlayan insanın en büyük eksiği pratik yapabileceği ortam. sırf bu yüzden başlangıç aşamasını geçemedim. akşam üstü bir sokağın fotoğrafını çektim diye neredeyse kavga çıkıyordu izmirde, üstelik öyle gecekondu mahlallesinde falan da değil merkezi yerde.

içeriğine göre karar verin, ayrıca photographer ın anlattığı tipler gibi sonradan ego kasmayın sakın :)

ek: bu arada evet djital fotoğraf makinesi kullanıyorsanız fotoşok şart. renk düzenlemesi vs gibi şeyler olmadan çektiğiniz fotoğrafların bir olayı olmuyor, raw formatında özellikle.

İlla ecnebi mi olması lazım ? ege yöresinden olmaz mı mesela makarnayı (çıbık olması tercih edilir) haşlarsın sonracığıma halis mulis zeytinyağını( tereyağı olmaz çiçek mısır özü yağı hiç hiç olmaz) dökersin tencereye biraz dağ kekiği ( dağ olması önemli fabrikasyon olmayacak kavanozun kapağını açtığında miss gibi kekik kokacak etraf ) biraz tuz kavuşturursun makarnayla en sona da sarımsaklı süzme yoğurt döktün mü yeme de yanında yat.

sarımsak salça domates

ıspanak sosu.
denendi onaylandı.
müthiş.

uğraşmam diyorsan pastavillanın mı ne hazır makarna sosları vardı, az pahalı ama güzel. onun dışında evde yapılan için tavsiyeler:

- domatesli sosta mutlaka kekik olsun
- kıyma biraz ağırlaştırıyor ona göre yapın.
- sosu hazırlarken makarnanın kaynadığı suyla yapın. şehir efsanesi midir tartışılır gerçi ama...
- kimyonu ya çoz az koyun ya hiç koymayın, fazlası tadı mahveder.
- biberiye sosa güzel gider.
- sosun içine erimeye müsait peynir atılabilir şukela olur.
- sarmısaksız sos, sos değildir.
- ben serviste değil de haşlandıktan sonra doğrudan makarnanın üzerine dökülmesi taraftarıyım. daha samimi.

onun dışında her sos için temel tarif aynı yağı kızdır, rendelenmiş domatları at, baharat, sarmısak... gerisi sizin yaratıcılığınıza kalmış,istediğiniz malzemeyi ekleyin, abartmadan tabi :)

Barilla pasta sauce. Basilico, classico ve olive olanları güzeldir.

Bence en lezzetlisi kıymalı makarna. İtalyanların bolonez dediğinden.

Kıyma
Soğan
Domates veya püresi
Sarımsak
Maydanoz
Zeytinyağı
Tuz
Toz biber
Salça

Domatesler, soğanlar diri kalsın istiyorsan tuzu erken atabilirsin. Salçanın tuzuna ve damak tadına göre ayarlarsın.
İstersen tarife yeşil biber de ilave edebilirsin.

Bu tarifin olmazsa olmazı maydanozdur. Başlamadan önce malzemeleri tavaya girecek şekilde hazırlamanda fayda var.
Makarnayı kaynayan suya atıyorsun, makarna haşlanırken sosa başlıyorsun: Bu sos takriben 10dk sürecektir. Malzeme miktarına ve ateşi iyi ayarlamaya alışman birkaç deneme yanılmayla olabilir. Göz kararı yap.

Önce tavayı biraz ısıtıp boş tavaya kıymayı koyarsın. Tavayı ve kıymayı yakmadan orta ateşte çevirirsin.
Kıymada pembelik azalınca soğanı atarsın, biraz da yağ eklersin.
Artık tavanın altı biraz daha açık olabilir.

Soğanlar biraz ölünce bu sefer sarımsağı atarsın. Sarımsakla birlikte varsa yeşil biberi de atıp ara ara karıştırırsın. Yeşil biberden 1-2dk sonra bu sefer domatesi atıp karıştırırsın. Yeşil biber yoksa direk domatese geçersin.

Gerçek tuzlu köy salçan varsa domatesler biraz ezildikten sonra ondan eklersin. Tuz ve toz biberi de salçayla birlikte atarsın. Bu aşamada hem salçanın çiğliğini alırsın hem de tuzla biberi iyice karıştırırsın.

Sosun altını söndürmeden 1 dk önce kıyılmış maydanozu eklersin.

Bu arada makarna haşlanmış olur. Sosa yağı fazla koyduysan makarnayı iyice süzersin. Yağı az gibiyse makarnayı biraz ıslak şekilde tavaya alırsın sosla birlikte çevirirsin.

Miktarlar, ateşi nasıl kullandığın, nasıl doğradığın, ne kadar pişirdiğin bunlar hep el lezzetiyle ilgili.
Malzemelerin kalitesi de lezzeti değiştiren diğer bir etken.

Afiyet olsun.

Domates rendesi (püre de olur), sarımsak, kekik, kekik/4 oranında taze çekilmiş karabiber, tereyağı ve tereyağı/3 oranında zeytinyağı.

Kekik yerine reyhan da oluyor. Hiçbiri yoksa kuru nane.

İtalyan Pizza sosu olarak da geçer, bence makarnaya da yakışıyor.

Kimse kremalı tavuklu mantarlı dememiş.

Office Space (1999)

www.imdb.com

Me, Myself & Irene (2000)

www.imdb.com

Flipped, Le Herisson, Welcome to Collinwood

Şirinler'in sahibi.

@angelus, nerden biliyoruz, nasıl?

gargamel çocuk mu?

Gargamel buyucu, onun icin. Buyuyle goruyor.

şirinler'i gargamel yarattı çünkü.

edit: şirinler'i değil, şirine'yi yaratmış. ben yanlış hatırlamışım.

@makarnavodka, cevabı bilmiyorum ama soruyu soran hoca cevabın bu olmadığını söyledi

@evde liyakat kalmamis, iste nerden biliyoruz onu?

"He [Gargamel] was responsible for the creation of Smurfette, who was changed into a real Smurf by Papa Smurf."

goo.gl

şirineyi gargamel yarattı. şirin baba'da büyüyle gerçek bir şirin yaptı hatunu. geri kalanlar orjinal şirin. hatta ortaya çıktığında siyah saçlıydı. sonradan boyattı saçı modaya uyup sarı yaptı.

Gargamel yetişkin olduğu için mi?

Sadece iyi çocuklar şirinleri görür diye bir şey mi varmış ki? :)

www.youtube.com

" if you are good, you may just catch a glimpse of the smurfs "

diyor orijinal olan.

cunku sirinleri gormek icin iyi bir cocuk olmak yeter kosul (sufficient condition) fakat gerek kosul (necessary condition) degil.

vay be... şirinenin yaratılış amacı şirinlerin arasına nifak sokmakmış.
hamuruna da yalan ve gözyaşı ve uzun dil katılıyor.
akıllara zarar ya :)

Hepimizin tikleri alinip neumann’a verilsin.

Cokca tebrikler!

belki özünde iyi biridir aslında, bize yanlış tanıtmışlardır.

aşağı yukarı hangi sezonda?

bu sefer ipucu az. doğulu şivesi kullanıp sakalsız olan pek nadirdir. biraz daha detaya ihtiyacım var.

Ya geçen sezon ya da ondan bi onceki. @kibritsuyu

En bilinenleri Bulfinch'in veya Hamilton'in Mitoloji'leri. Daha yeni olarak Stephen Fry'in da Mythos diye bir kitabi var, ozellikle sesli kitap olarak cok iyi gidiyor cunku arada isimlerin gunumuz ingilizcesindeki akrabalarina da deginiyor.

ayrica: eksiduyu.ru

Robert Graves- Yunan Mitleri.

@konusma Iyi fikir, ayni hikayeleri anlattiklari bolumleri koysan daha da iyi olur.

Bu arada Fry akademisyen degil, kendi favorilerini secmis onlari aktariyor. Bunlar zamaninda sozlu aktarildiklari icin birinden dinlemek guzel bir deneyim gibi geldi bana. Resmin altindaki oktan denenebiliyor:

www.audible.de