Ekşi Duyuru

simülasyon, organizasyon, algoritmaların oluşturulması vs.

süreç analizi ve dizaynı, fonksiyonel tasarım, teknik spec hazırlama, test, kullanıcı dokümanı hazırlama vs

Tam olarak bunu yapiyorlar
encrypted-tbn0.gstatic.com

Not: Yazilimciyim

biri hakkında bir şeyler demiştir. net. erkeksen cock blocka uğradın, kadınsan yelloz demişlerdir :p

sen büyük ihtimal 3-4. sıradaydın. Senden önceki sorada olanlardan biriyle birlikte olmaya başlamış veya olma arefesind eolduğu için sana soğuk davranıyor.

simdi bircok ihtimal var.
-sevgili olmaya calistigini dusunmus ve rahatsiz olmus olabilir.
-soyledigin bir sey bir espriye alinmistir.
-borderline’dir uc gun sonra samimi olur tekrar
-yedek oyuncuydun, esas oyuncu ile anlasma saglamis, formayi giydirmistir.

paranı boşa harcama

istasyondan banliyö ile gidiliyor. ben söğütözünden dolmuşla gittim. yarım saat falan sürdü. banliyöde 20dk falan sürüyormuş sanırım.

Sancaktar?

Alemdar:bir askeri birliğin önünde bayrağı ya da sancağı taşıyan kimse ?

Evet

Valla dedikodu psikolojik bir sorundan ziyade karakterle ilgili. Ben dedikoduyu sevmediğimden bu tarz birinden de hoşlanacagimi sanmıyorum. Obsesifliğin ne derecede ve neye karşı olduğu onemli biraz. Garip davranışlari varsa ve rahatsiz ediyorsa devami gelmwz galiba.

100 metre kosu rekoru kirdirabilir. Kac kac kac...

psikolojik soruna bağlı.

bir kız tanıyordum mesela, sürekli "2 yaş sendromu"ndan ve o dönemde sevilmediği için b*k gibi biri olduğundan falan bahsediyordu. bir kez olsun güldüğünü görmedim. uzun bir kışın ardından ilk kez güneşin sıcaklığını hissettiğimiz bir gün, kazak giydiği için neredeyse ağlayacaktı "bu ne yaaa ne biçim sıcak" diye. böyle hiçbir şeyden keyif almayan, her şeye tepkili, istisnasız her konuda herkesi suçlayan ve daima "kurban" olduğuna inanan biriydi. böyle bir psikolojik sorunla asla baş edemem, hiç uğraşamam.

yok kızın anksiyetesi vardır, sosyal fobisi vardır, duygusal açıdan azıcık dengesizdir vs. o zaman çok sorun değil. yani özünde taşların sağlam olduğuna inanıyorsam soğumam. bazı insanlar dönem dönem psikolojik rahatsızlıklar yaşar, sonra kurtulur. kurtulmasa bile nispeten normal şekilde yaşamaya devam edebilir. bazıları ise çok abuk bir kafa yapısına sahip olur, hiçbir zaman düzelmez çünkü düzelmek istemez. öyle biriyle muhatap olmak dahi istemem.

evet
aksini düşünebilen sorunludur aga

Eskiden olsa kesinlikle ''Soğutmaz!'' derdim ama ne yazık ki aynı şekilde düşünemiyorum. Her ne kadar vermiş olduğunuz tipte örneklerin dışında biriyle birlikte olmuş olsam da anladım ki olmuyormuş.

Soğutur tabi kimse sorunlu bir ilişki yaşamak için hayata gelmiyor. O takıntı yaptığı kişi sen de olabilirsin, hayatın sürekli izleniyor birilerine soruluyor. İletişim kurmakta ısrarcı. Çok kötü bir durum 2 taraf için de.

Soğutur. Aile, arkadaş, dost, akraba, hoşlanılan kişi, sevgili kim olursa olsun katlanamıyorum ben.

Soruna bagli.
Cogunlukla evet.

Sogutur. Basimiza is almayalim derim.

Kesinlikle evet. Herkes yeterince sıkıntılı, başka bir sıkıntıyı daha çekmek istemem.

Ben destek olmaya çalışırım, problemli olması onu vebalı yapmaz. Bunu yaparken de kendimden vazgeçercesine üstüne düşmem. Aradaki dengeyi iyi kurmak gerek.

bu ozelliklerin farkindaysan uzun vadede bu tarz ozellikler sana daha cok batmaya baslayacaktir. Teoride o insanin zamanla degismeyecegini varsayarak yorum yapiyoruz ama bazi insanlar da hakkaten degismez bu diyorsun, acik fikirli, dusunebiliyor ve biraz da kulturluyse denenir.

evet kesinlikle. koşarak uzaklaşırım

psikolojik sorunun ne olduğuna bağlı.

eksisozluk.com

eksisozluk.com

tolkien +1, iletişim kurulamaz.

Bende eskiden tekrar tekrar anlatırdım. Artık enerjimi harcamıyorum. tolkien +1

Vakit kıymetli herkese harcanmamalı.

saygı duyacaksın. kıskanmayacaksın. eziklik yapmayacaksın.

İşler. İlk aklıma gelen 2. Dünya savaşında almanların ürettiği bismarck gemisi operasyondayken ön atış kontrol üniteleri fırtananın etkisiyle savaş dışı kalmıştı. Youtube da kocaman gemilerin fırtına ile boğuşma videoları var

Isler tabi, batmayan sahil guvenlik gemileri var ama ufak onlar.

işler işlemesine de...
o gemileri fırtınalara göre tasarlıyorlar. kimse milyon (ya da milyar. yapıldığı tarihe bağlı) dolarlık geminin bir fırtınada batmasını istemez. zaten hiç bir amiral hayati bir durum olmadıkça bir gemiye fırtınanın içinden geçme emri vermez.

Firtina derken ne siddette bir seyden bahsediyoruz bilmiyirum epey ekstrem sartlara dayanabiliyorlar. Bazi testler youtube'da var, brn görüncr sasirmistim bu dalgalara nasil dayaniyorlae diye.

modern savaş gemilerine fırtına falan işlemez. eski teknolojilere bir yere kadar işler. o işler 50 sene geride kaldı...

"a smooth sea never made a skilled sailor" sözünü aklıma getirdi

Markadan markaya bahsi geçen kesimler farklı anlamlar taşıyabilir. Ekteki bilgi yardımcı olabilir. Genel olarak geniş kesimden dar kesime sıralama yapacak olursak ; Regular<comfort<fit şeklindedir. En mantıklısı üzerinizde denemektir. Beden ölçüleri ve oranlar kişiden kişiye fark eder. Regular kesimler genel olarak klasik kesimleri niteler. Ben olsam comfort fit tercih ederim. Beden ölçülerim buna daha uygun fit olunca...

markaya gore kullanilian terim degisiyor ama skinny fit ve slim fit bayagi dar oluyorlar, senin sorduklarin rahat ve dar olmayan demek.

Bence 2 :D
Ama ustlerinizin hosuna gitmez muhtemelen.

Alınabiliyorsa patentini almak veya makale olarak yayınlamak.

Yok öyle bir şey değilse sunum şeklinde birden fazla üstün olan kişilere anlatmak. Altına imzalarını tarihlerini atarak belge halinde tutmak.

Yarın bigün yea ben yaptım derse diye birisi tarihi kanıtlı biçimde belgelendirmek.

Ben olsam böyle yaparım.

4, hatta zaman ayirabilirsen ve iki ise donusmeyecekse bulduğun yöntemle de yaparsın ve sadece kendin görürsün, senin için de bireysel bir deneme ve geliştirme alanı açılır.

Sonra gidişata göre diğer seçenekleri yine dusunursun, başka bir projede falan olur tabi artık o.

durumun detayli aciklamasini e-mail vasitasi ile ustlerinize, onlarin ustlerine ve ar&ge ekibi vs varsa onlarin ilgili birimlerini cc'leyerek yollamak. boylece fikri ilk sizin buldugunuzunu yazili belgelemis oluyorsunuz ve hiyerasik duzende herkesi haberdar etmis oluyorsunuz.

3.
Mumkunse kendi buldugun yontemle ve geleneksel yontemle aynı anda yapip (yapilabilen bir seyse) sonra sonucu bir sekilde 2'deki gibi açıklamak.

hayır hiç duymadım.

www.amazon.com

bir daha kimseyi trolleme. af edecekse eder.

Sen benim sululuguma ver ayarı biraz kaçırmışım sana böyle davranırken gibi bir cümle sarfetmen daha anlaşılır olur yani anlamıyorum neden dolaylı yoldan birseyler yapmaya kasıyoruz bu kadar dümdüz söyle yani

Güzel bir hediye al. Gönlünü almak için. Git özür dile sonra

Isin icinde hata olup olmadigina karar verecek kisi arkadasinuz, siz degilsiniz. Eger kirildiysa ve karsi tarafa deger veriyorsaniz bahane uretmeden (ben oyle demek istemedim, sakaydi vs.) bu duygusunun varligini kabul edip, ozur dilemeniz lazim.

Tamir etmeye falan calisma, olmamış gibi devam et. Telafi etmeye calisirsan boka sarar.

erkek olsa ben de stavroya katılırdım ama kadınlar farklı düşünüyor. tartışma vs sonrası hiçbir şey olmamış gibi davranmak onları çıldırtıyor, tecrübeyle sabit.

Kırmışsın da ne yapmışsın allahını seversen :D Bir şey yapmayı çok istiyorsan durduk yere git bir kahve al zaten ağzı kulaklarına varır :D Ama bence stavro doğru söylüyor

ya hakikaten mesele gibi durmuyor. al bi kahve götür.
ama başta trolleye trolleye demişsin işin öncesi varsa bilemem.

Bu örnekte kırılacak bir şey göremedim ben +1 Ben de kendimi hassas biri sanıyordum, daha beterleri de varmış. Biz işyerinde birbirimizi çok daha ağır trollüyoruz, bünye alıştı demek ki.

Bunu tamir etmeye ne var, al bi kahve götür bir dahakine +1

öyle çok teferruatlı şeylere gerek yok. birkaç sefer ona ufak atıştırmalık bir şeyler götür, kendime almıştım bi tane de sana aldım diye.

mesela bir gün sabah poğaça götür, başka gün öğle yemeğinden sonra çikolata (albeni, eti karam vs.) götür, bir diğer gün 3-4 tane lokum götür kahvenin yanında.

böyle ufak jestler hoşuna gider.

Ben olsam bi daha senin yüzüne bakmam bi de utanmadan hüpürdetmişsin.

kahve alip ona ver ama mesela bardaga da ufak bir sakali cizim yapabilirsin, yazi yazabilirsin; atiyorum, ben bir trolum, beni boyle sev lutfen.

ya da esek resmi ciz, yanina git ai ai de, eseklik ettim de.

ben soyle dusunuyorum; bence olayda kirilacak bir sey yok +1 ama bakis acimiz aslinda su sekilde olmali, sizce olayda kirilacak bir sey olmayabilir. ancak arkadasiniz kirilmis. bunun bin turlu nedeni olabilir; saka kaldiramiyordur, o anda sizden sefkat gormek istemistir 'ya evet sensiz icmemek benim de aklima geldi aslinda vs.' gibi bir ifade duymak istemistir, onu duyamamistir, kirilmistir, kalbi o gun genel olarak kiriktir, buna da alinmistir, ya da siz hep cok saka yapiyorsunuzdur bu son noktadir vs. vs.
ama bunlarin ne kadar onemi var tartisilir. onemli olan onun kirilmis oldugu. olayin kirilacak bir olay olup olmadigi tanimlamasini kendimizden degil, karsimizdakinin duygularinin dogrulugunu kabul ederecek (acknowledge) baslamamiz lazim. biz turk insani olarak, hep bir bahane uydurma, aciklama, oyle demek istemedim, bunda ne var kirilacak (genel kabul goren goruse gore kirilacak bir olay degilse) gibi yaklasiyoruz. bu yanlis aslinda. aslinda insanlarin bu anda tek istedigi duygularinin kabul gormesi, acknowledge edilmesi (bunu ceviremiyorum tam olarak). karsinizdaki sadece size kirilmis bakin, buna dayanarak bir terbiyesizlik, saygisizlik yapmamis. o zaman baska sey konusurduk.

olmasi gereken bence; eger istiyorsaniz ozur dilersiniz, ya da benim de aklima geldi almak ama sonra neden bilmem almadim kusura bakma dersiniz, kendinizi aciklarsiniz. vs. daha da bu tarz saka yapmazsiniz. eger bu tarz alinganliklari devam ederse (belki kendinizi acikladiginizda ortak bir dusuncede bulusacaksiniz bu da bir ihtimal) ve siz ona karsi farkli davranmak istemiyorsaniz ama bu sekilde biriyle arkadaslik da etmek istemiyorsaniz uzaklasirsiniz. ama bize gore kirilacak bir olay yok diye karsimizdakinin kirilmasini degistiremiyoruz maalesef.

alırken bilmiyorum ama pişirirken ortaya çıkar kolayca, koyun etinin çok ağır ve yoğun bir kokusu var. yani kandırılsan da foyası çabuk çıkar ortaya.

Ben sadece pirzola kısmını ayırabiliyorum. Koyun olmuş hayvanın pirzola kemikleri neredeyse enine 2 parmağım kadar oluyor, kasap ne kadar kuzu diye ısrar etse de almıyorum. Deneye yanıla bir bunu bulabildim :)

yağı çoksa kuzudur koyu renkse koyun

dünyanın en zor sorusu.
çinliler yapıyor ve satıyor da.
abd'de de bundan nefret ediyor.

bunun yanında bir temel üstünden gidiyorsanız o temele bağlı patent alabiliyorsunuz diye biliyorum ama önceki patent sahbinin onayı gerekli. patenetlerin uluslararsaı kısmı çok karmaşık. her ülkenin kendi özgün senaryoları var. ve bir yandan da tivaret savaşları. ama birt yandan da ulslararası patenetler...
türkiye ise zaten ne üreten ne patent üreten ne de bunların uluslararası mecrada değeri olan bir ülke. böyle olunca... karar sizxin.

Iyi bir patent avukatiniz veya danismaniniz varsa mumkun

hayır.

bir buluşun patentini almak için dünya çapında yeni olması gerekir. ancak yaptığınız eklemeler yenilik içeriyorsa patent alabilirsiniz.

p.s. o iyi patent danışmanı benim, bu iş olmaz.

termostat bozulmuş.

Peteklere giden ısıyı kapat duşa girdiğinde. Aynı anda hem sıcak suya hem peteklere gücü yetmiyordur .

kalorifer kısmını kapat +1. bazı kombilerin ikisine gücü yetmiyor.

Daha hafif bir akşam yemeği yemeyi denediniz mi?

8 gibi yiyip 10buçuk 11de uyusanız ya da mesela?

sorun uyku değil şeker. yemekten sonra gelen ağırlık için buna bakılmalı.

K9'lar oyle degil miydi?

Bütün köpekler kurttan evrilmiştir zaten.

şöyle bir liste var.

trackimo.com

yalnız, fiziksel benzerlik kurt-köpek karışımı olduğunu göstermiyor. gerçek kurt-köpek hibritleri için anahtar kelime wolfdog. aşağıdaki linkteki myth / fact kısmı güzel (ingilizce).

www.wolf.org

sezar milanın bir bölümünde görmüştüm.

yarı kurtlar varmış anası kurt babası köpek gibi, kurtla köpek arası bişey.

normalde köpek gibi uyumluy yaşarken, hızlı hareket eden mesela koşan bir insan görünce kurt içgüdüleri saldırmaya teşvik ediyormuş ve ciddi yaralanmalı saldırılar oluyormuş.

şeyi de göstermişti o bölümde kurt besleyip köpek gibi bakanları.

bak wolfdog diye geçiyor yarı kurt yarı köpekler, wolf hybrid de diyolar.

i.pinimg.com

noise cancellation kulaklik kullan. bunun disinda yapabilecegin birsey yok, yada laptop'unu alip bir toplanti odasina kapatacaksin kendini

İSG birimleri ortam ölçümü yaptırmalıdır.

güveç karidesin üstüne kaşar. balık değil ama deniz ürünü yine de.

alabalık.

Tadı az baskın olmayan bir balıkla olur, alabalık uygundur.

Balığın tadının baskın olmaması lazım. Aslında bildiğin tatsız balık olmalı ki kaşar tat versin diye konmuş olsun.

alabalık

alabalık

alabalık

Alternatif cevap:

Eski kaşar ile de taze kaşar ile de balığın uyumlu bir lezzet oluşturmadığını düşünüyorum. Kaşar makarna, tavuk, köfte ve manatar, patates gibi sebzelerle mesela...

kimse tonbalığı dememiş çok ilginç :D her türlü peynirle gider bence.

Bende olmuyor.

Yapmıyor

Ta da bu gece Beypazarı maden suyu içtim yapmadı.

kuruntu.

404 not found. Mavi ekran.

Diksiyon eğitimleri mevcut. Faydası yok denemez fakat kişisel gelişim safsatalarından çok da ileri değil bir çoğu. Şöyle düşünün; etkin konuşma ve davranma konusunda, aynı eğitimden geçen insanlar aynı şeyleri uygulamaya çalışıyor. Average Joe bu kuralların tatbikinden etkilenebilir ancak esasen durum birbiri gibi tavır takınan muhabbet kuşlarını andırıyor.

Telaffuz, belagat, mimik, jest, duruş, tavır... nevi şahsına münhasır olduğu zaman gerçek anlamıyla etkin hale geliyor. Bunlar da başkasından eğitim alarak bir yere kadar belki geliştirilebilir fakat asıl iş kendi çabanızda bitiyor.

(bkz: askerlik)

this thesis veya our research diyebilirsin.

Makalelerde genelde in this study yazılır

Sisteme ve cektigin seylere bagli. 250 milyonda tek satir count komutunun 3 saatte geldigi de oluyor. Ayni tablodan saniyede 50 satir cektiginde sorunsuz aldigin da oluyor.

kolon sayisina, nasil bir sorgu olduguna ve indexlere bagli. eger index varsa ve normal bir select sorgusu ise aninda donmesi lazim. 50-60M satir cok da buyuk bir database sayilmaz

Gunluk en az o kadar verinin geldigi tablolara dogru indexleme - partitionlama ve guclu sistem (exadata) ile birkac saniyede istedigimiz sorgunun cevabini gorebiliyoruz. İcindeki veri de onemli tabi.

50-60m satir buyuk sayilmaz.

index alanlarından sorgu kriteri yazarsanız sorun olmaz. yaklaşık 500 gb'lık, 180 milyar satırlı bir tablodan doğru sorgulanırsa 1 saniyede sorgulayabiliyoruz örneğin. joinler de index olursa sorun olmaz.

bir de veritabanı ne? altyapısı ne? bunlar da önemli. yukarıdaki örnek oracle & exadata.

bunun yannı sıra, sorgulanan alanın tipi de önemli. örneğin bir alanın char olması ile varchar olması arasında da, büyük verilerde ciddi performans farkı bulunur.

aggregation yapacağsan başka durumlar da var ;)

Bir hekime danisip birkac tup kan vererek vitamin değerlerine ve hemograminiza baktirip ne eksikse ona gore vitamin alirsiniz. Basit bir imunex vitamin deyip kullandim anti tg degerini yukseltti ve tiroidim olmadigi icin kafa karisikligina yol acti. Vitamini bırakınca belli bir zaman sonra kendine geldi. Dahiliye cok yardimci oluyor.

Akü bitiyor olabilir.

Akü, yakit pompasi, tum ateslene sistemi, eski model marş komurlu araclardansa mars kömürü, mars motoru, lpgli ise lpg filtreleri ve enjektorleri, benzinli use bujiler ve kablolari, dizelse enjektorler.

Hepsi olabilir. Ilk olarak akuden baslayip, atesleme sistemi ile devam edin sorunu aramaya.

Bence yanlış düşünüyorsun. Kisınin karakteri ile adı arasinda nasıl bir bağ olabilir ki? Neticede kendisinin seçmediği bir şey. Uzun yazardim ama Yusuf Atılgan çok güzel açıklamış:

"İnsanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır. Doğar doğmaz o bilmeden başkaları veriyor. Ama yapışıp kalıyor ona.Onsuz olamıyor."

Ben katiliyorum. Istisnalar olsa da goruslerimiz ve hayata bakis acimiz ailemizden ve buyudugumuz cevreden gelir. Kendini gelistirenler de oluyor ama bircok isim ve hatta soyisim kisiyi tanimada yardimci oluyor.

Tolga Berke Giritli isminde birinin daha beyaz tenli, egitim duzeyi daha yuksek bir aileden geldigini dusunurum.

Ismail Basri Sanli isimli biri hakkinda ayni goruse sahip olmam. Ama elbette istisnalar vardir.

Saçmalama.

Haklı olabilirsin ancak istisnalar da yüksek olur.
Kişi aileden alır çoğu fikirlerini, özgür bir aile ortamı yoksa haklı olursun.
Ama kişi kendini geliştirdiyse tam tersi durumdur, yanılırsın.

Her insan tanınmaya değerdir.

Kendisi hakkında değil, ebeveynleri hakkında bilgi sahibi oluyoruz ve bu da o şahsın küçükken nasıl yetiştirildiğini bize söylüyor. Eğer kişinin görüşlerinde değişiklik olmamışsa da çoğunlukla tutuyor.

adi irem olan birine karsi ne dusunurdunuz?

adi fatma olan birine karsi ne dusunurdunuz?

benim adim irem. babannem ben dogmadan olmus olsaydi adim fatma olacakti. babaannem oldukten sonra dogan kuzenimin adi fatma oldu.

ben yine benim, ismim ne olursa olsun. isim etkilemez. bizim ulkede bir de bu olay var iste, babaanne anneanne dede ismini koyma olayi var... en zengini de bunu yapiyor en fakiri de.

bu ve arkadaslarin saydigi sebeplerleee yanlis yoldasin derim. sans ver insanlara. ne olacak ki?

Bana gore sacma. Ayrica kulturel gecmisine dair değerleri olması neden rahatsiz edici anlayamadim.

çok karakteristik isimler var ve bayağı azlar. bunlara karşı ön yargı oluşabiliyor bende ama mesela deniz, murat, kemal, can, ismet gibi isimler bende tamamen nötr.

yanlis. isim, ten rengi, dogum yeri, siyasi gorus, gelir duzeyi ve din tarzi gereksiz filtrelerden kurtulmak lazim.

Ali koc mesela, kosedeki her zaman pis sakalli, gri bogazli kazak giyen tekel bayisinin ismi gibi.

Bakinca alakasi var mi?

Burc sacmaligiyla ugrasirken bir de bu mu cikti simdi.

Bence yanlış. Eski çalıştığım bir şirkette iş çıkışı goygoy yaparken hayat pahalılığı muhabbeti açılmıştı. Bana "senin adın X soyadın Y, sen bizim gibi Osmanların Mustafaların derdini nereden anlayacaksın? Bizim yaşadığımız yerlerden geçmemişsindir bile..." demişlerdi. Sonra bu muhabbeti biraz daha şakaya vurarak Facebook'ta da yaptılar. Halbuki bunu diyenlerin hepsinin hem kendi hem de ailelerinin durumları benden çok daha iyiydi.

nereye yetişecek zabıta? ne gibi bir görevi olabilir? işportacı kovalasın diye mi yol vermeliliyiz?

evet.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 71 inci ve Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 141 inci maddesinde geçiş
üstünlüğüne sahip araçlar ve bu hakkın hangi hallerde ve ne şekilde kullanılacağı açıkça belirtilmiştir. Ayrıca
17.04.2015 tarihli ve 29329 sayılı resmi gazetede yayımlanan Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 141’inci maddesinde
yapılan değişiklik ile:

“a) Geçiş üstünlüğüne sahip araçlar;

4) Sanık veya suçluları takip eden veya genel güvenlik ve asayiş için olay yerine giden zabıta araçları,

www.trafik.gov.tr

Yukarıdaki arkadaş sanırım yanlış anlamış belediye zabıta o zabıta değil. Orada yazan eski bir kanun olduğundan ötürü kolluğa zabıta denmiş. Belediye zabıtası kolluk değildir. Geçiş üstünlüğü yoktur. Çakarları sadece park halinde görünürlüğü olsun, pazar yerinde vs anons yaparken görünsün diye var.

genetik ile ilgili bir durum.

Elbet genlerle de alakası vardır ama bence bizde diş fırçalama alışkanlığı olmamasından onlarda olmasından dolayı öyle geliyor. Yanlış hatırlamıyorsam the wire dizisindeydi. Uyuşturucu ticareti yapılan kenar mahallede yaşayan bi çocuk sabah uyandığında ilk iş eline diş fırçasını almıştı. Bizim toplumda yalnızca diş hekimine giderken diş fırçalayan bi sürü insan tanıyorum.

zenciler dış görünüşüne özen gösterir. spor, giyim tarzı vs vs.

Ben de filmde gordum, amerikada butun kadinlar carsafi beline dolayip yataktan cikiyor :) kahvaltida 1 yudum portakal suyu iciyorlar.
Zenciler blues soyluyor.

www.quora.com

Genetik tabi, fircalamayla dis saglam kalsa disciler issiz kalir zaten.

ten siyah olduğu için daha beyaz görünüyor +1

Oluyor olmuyor değil.
eksisozluk.com

eksisozluk.com

eksisozluk.com

Benim için en esrarengiz olaylardan biri İzmir'de kullanilmatab asansörde bulunan 10 yıllık ceset. Kimdir oraya nasıl geldi ne oldu çok merak ediyorum.

Mobildeyim imlayi editleyemiyorum.

Aynen senin gibi dusunuyorum ne dusunecem.
Bak roswell olayinda sacma sapan uzayli muhabbetlerinin dolanmasina ozellikle zemin hazirlanmis, yillar sonra itiraf edildi bunlar mesela. Casusluk faaliyetleri aciga cikmasin diye milletin komplo teorileri uretmesi islerine gelmis.

Esrarengiz bir bok yok dunyada. Insanlar aciklayamadigi her seye bir seyler uyduruyor olay bu. Carl Sagan'in bir sozu var, gok yuzunde daha once gormediginiz bir sey gormeniz ve bunu tanimlayamamaniz onu bir uzayli yapmaz. O tanimlanamayan seyler ya uzayli oluyor, ya ruhlar oluyor, ya bilmemne oluyor iste.

Boyle esrarengiz olaylardan bahsedilince kicimla guluyorum. Natgeo falan da belgeselini yapip ekmegini yiyor sacmaliklara merakli guruh sayesinde.

Amerika'da adamin teki millet koca ayak efsanesini konusurken yillarca garajda ahsaptan yaptigi dev ayak kalibi ile geceleri ormanin cesitli yerlerine iz birakarak milleti trollemisti o aklima geldi simdi bak:D

Malezya ucagi hicbir parca bulunmasa da gizemli sinifina girmez ki. Koca okyanusun bir yerinde dusmus, elde bir veri olmadigi icin bir sey bulunamiyor dogal olarak. Dogaustu bir durum yok.

aynen senin gibi düşünüyorum.

"çünkü insan bir şey inanmak isterse inanır, bu bu kadar basit."

güzel demişsin. bu ülkede hugo'ya küfreden çocuğa canıgönülden inanan binlerce insan var öyle bir olay olmamasına rağmen. olayın baş kahramanı öyle bir şey olmadı ispatlayana araba alıcam diye kendini yırtmasına rağmen insanlar hala inanmak istediklerine inanıyorlar. adamı da yalancı yapıyorlar neden yalan söylüyor kesin kayıtları yok etti ondan o kadar rahat konuşuyor falan diye komplo teorileri üretiyorlar.

her şey kayıt altında bi de, o yüzden insanların bi şey uydurması da olası değil. Böyle böyle bi şey gördüm desen niye telefondan videosunu çekmedin derler.

ayrıca rotten head+1

bağlantı var, adamların müziği sonuçta. bütün dünyaya oradan yayılmış.
dinlediğim kadarıyla türklere özgü bir tango stili yok.

Herhangi bir DM subesinde, Altstadt fiyatlarina gore cok daha uygun orjinal 4711 alinir.

bir numarasi yok, almak istedigine emin misin?

Katedralin arka sokağındaki hediyelikçilerde bulabilirsin

1 ay önce değildi.

Değil. Checkin ücretini hizmet bedeli olarak zaten siz bileti alırken fiyata ekliyor.

Sana atanan otomatik koltuğu begenmeyip koltuk almak istersen paralı.

Online check-in yaparken sana rastgele bir koltuk veriyor. Bu ücretsiz. Sen o koltuğu değiştirmek istersen ücretli. Ama koltuğu beğenmezsen hiç bi koltuk seçmeden çık. Birkac saat sonra tekrar gir, başka bir koltuk verir sana. Yani özellikle koridor/cam kenarı istiyorsan deneyerek denk getirebilirsin.

Bence lıngırdan geliyor, yuvarlanma anlamında. Yani alkolü içmiş şişeler boşalmış, yerde lıngır lıngır ediyorlar.

galon olabilir mi?

Ben in derdim ama yanlışsa bilemem. At the table başında oturulan masa için geçerli.

on derim ben

Genellikle "in". "As shown in Table 4".

"as the table demonsrates/lists" de diyebilirsiniz.

In the table

bence çok.

Kurus ne abicim, litre versene.
100km 10 litreye kadar normal. Sonrasi cok.

cok bence.

Normal

çok

7-8 litreyi geçiyorsa müsrif araba derim ben.

Bu havada 10 12 lt normal. 1.6 atmosferikse.

Arabanın modeline otomatik şanzımanın türüne göre değişir. Araç ne?

normal.

b segment easytronic 1.2 corsa 18 20 kuruş arası yakıyor. 30 kuruşun üzeri çok. araç nedir?

Ortalama 10 litre yakmış demek ki, normal soğuklar için. Bir de hakkikaten kuruş nedir ya? LPG litre fiyatını öğrenmek için 3 sekme açıp zaman harcadım, sen baştan 1o litre desen normal diyecektim mesela :)

kanada'da bir union(sendika)'a bagli isen bayagi saglam haklarin var. ama degilsen sepet havasini calmalari zor degil. commonwealth ulkelerinin cogunda durum aynidir diye tahmin ediyorum.

abd'yi bilmiyorum, kapitalizmin kucaginda is bulmaya calismak zor olsa gerek.

vi da su sekil:

%s/\v(\d\.\d)/\10

search (\d*)\.?(\d*)
replace ($1.$2)0

i.hizliresim.com

program: notepad++

En ucuzu her zaman PTT'dir. Takipli olsun diyorsunuz, güzelce gidiyor.

dhl, tnt tarzi yerlerle kurumsal bir anlasmaniz yoksa cok pahali oluyor.
diger turlu ptt

Yaz lastiğine benziyor hocam. Kış lastiklerinde kanallar biraz daha geniş, lastik yüzeyi de genelde kılcal kanallarla dolu oluyor.

Yas lastigi

yaz+1

Yaz dostumm

Keşke yandan foto atsaydın da üzerindeki yazıları ve değerleri görseydik. Sadece tabana bakarak karar vermek kesin sonuç vermez.

çok yanlış gelmişsin, mekanik klavyeler daktilo gibi çat çut dandun diye basar

Olmaz. Mekanik klavyeler daha sert, daha net, daha hissedilir oluyor. Yağ gibi klavye arıyorsan Microsoft'un eski serileri çok iyiydi, üstüne gelmedi bir daha.

Halen bazı profesyonel gamerlar kullanıyor bunu.

goo.gl

Link olmamış sanırım
www.ebay.co.uk

Coderlar dediğin gibi yumuşak basımlı değil tam tersi bastığını hissettiren klavyeden hoşlanır (örn şekil 1a: ben) ilk defa seninki gibi garip bir talep gördüm, hem mekanik olsun hem çat çut ses gelmesin diye kendinle çelişmişsin bir de coderların kullandığı olsun ama yumuşak basmalı olsun da ayrı bir çelişmişsin.

Ben 20 yıllık yazılımcı olarak mekanik klavye kullanıyorum rampage serisi, tuşlara basarken çıkan sesi diğer odadan rahatlıkla duyabilirsin (Windows için böyle) Mac'de ise durum farklı onda kod yazarken o klavyede kod yazarken aldığım hazzı alamıyorum.

Not : Hem imac hem windows kullanıyorum.

Ben 1 dolarlik klavye kullaniyorum, 3 sirkettir yanimda tasiyorum :) en ucuzu en guzeli bence.

mekanik klavye kullanan ama coder olmayan birisi olarak doğru yere gelmişsin.

kaliteli bir mekanik klavye yazma konusunda da çok çok iyi. nispeten daha sessiz olan mekanik klavyeler de var. logitech g810 kullanıyorum. sesi normal klavyeler kadar, öyle çıtı pıtı sesler çıkartmıyor.

Doğru bir veri ve karşılaştırma olmaz böyle, 0-100 30 saniyede çıkan kamyonlar var, yokuş çıkamıyorlar mı peki?

Doğru soru tork olmalı, 1.0 arabanın üreteceği tork ile yokuş çıkarken illa ki gıcık olursunuz ama yokuş çıkmaz demek değil bu.

1.4 tdci fiesta 15 saniye. Dizel olduğundan dolayı çıkıyor ama hızlanması baya üzüyor :( ama her şey hızlanma değil sonuçta.

Cikar. 1. viteste cikilmayacak yokus yok hele hele 95 beygir hap kadar arabayla.

Arkadan itisli, daha agir, daha eski teknoloji olan 90 beygir Sahin ile millet neler yapiyor.

At esek muhabbeti de son derece sacma cunku trafikte yapabilecegin hizlar zaten yasada belirtilmis, disina cikmadigin muddetce insan gibi araba kullandigin muddetce performans sorunu yasamazsin. At esek muhabbeti tamamen konforla alakali bir durum.

1.6dan iner gider 1 motora binersen o his olur. 1.4tsiden gidip 1.6ya binersen olmaz ancak 1.2 altına bu hissi yaşarsın.

0-100'ü 16 saniye olan araba seni bir yerden bir yere götürür. 11 saniye ile 16 saniye arasındaki farkı hissedersin ama yokuş çıkamama gibi bir sorun olmaz, yavaş yavaş çıkarsın :). Atiklik ve performans sorduğun için bunları önemsediğini düşünerek cevap verdim. Amaç sadece ulaşımsa rahatsız etmez.

Soruyu yanlis sormussun, yous cikarken kac litre yakar diye sormaliydin.

1.0 arabalar inleye inleye cikiyor, cikarken de depoyu emikliyor.

Yoksa 50cc motorla 2 kisi bin yine cikarsin.

0-100 sadece motor performansıyla alakalı bir şey değil. 0-100'de motordan daha etkili şey şanzımandır. İstediğin kadar güçlü motorun olsun, saçma bir şanzımanla verim alamazsın. Fındık kurdu kadar motora, şahane bir şanzıman koyulmuştur, yürür de yürür.

0-100 değerine bakılarak yokuş performansı değerlendirilmez.

1.0 motorlu Yaris yokuşu çıkar. ama siz zaten yürüyerek de çıkarsınız. 70 beygir araba yokuş çıkarken gaza basıp basmadığınızı hissettirmez.

Danışmanlık yapıyorlar, kendi şirketlerini kuruyorlar...

Kod yazmak 40 yaşından sonra neden zor? (soru samimidir)

ben 60 yasinda olup da hala app gelistirenleri, kendi sirketlerini kuranlari biliyorum. arkadas surekli olarak kendini gelistirip yeni seyler ogrendigi icin yastan bagimsiz calisiyor sonucta. nufus kagidina degil yaptigin ise bakiyorlar.

kod yazmak dunyadaki en az fiziksel aktivite isteyen islerden birisi. 40 yasindan sonra neden zor olsun? 45-50 yasinda gayet developerlik yapan insanlar biliyorum, hem de uluslararasi buyuk sirketlerde. tecrubeli developer'in proje yoneticisi olmasi hem sirket acisindan hem de sirket acisindan cok yanlis bir karar ve sadece turkiyede gecerli bir durum. iyi bir developer'in yonetici yetenekleri olmayabilir, olsa bile sifirdan baslayacagi icin zaman kaybi arti sirket kaliteli bir developer'ini kaybetmis olacak.

çok ilginçsiniz ha
günde 10 saat ayakta dikilen perakendedeki satış görevlisi, fiziğiyle iş yapan inşaat işçisi mi, seks işçisi, manken filan mı bu adam/kadın da 40 yaşından sonra ne yapacak?
Türkiye'de beyaz yakalılar artık 30'da filan doğru düzgün bir yerde çalışmaya başlıyor, ne demek 40 olduk ne yapcaz? çıldırdınız mı?
misal ben 40'ta tam freelance yazılımcı olacağım, 3. birbirinden apayrı (ama bir şekilde benim birbirine bağladığım) sektörüm olacak o da öğrencilikteki işleri filan saymıyorum: 21-30 arası 30-40 arası 40- artık bilmem kaç arası 3 ayrı sektör 3+ ayrı ülke olmuş olacak.

Genç arkadaşlar 40 yaşından sonra neden zorlaşacağını anlayamamış görünüyor. Çünkü beynin öğrenme kapasitesi 30-40 yaşlardan sonra azalmaya başlar, bunu zaten çevrenizdeki yaşlı insanlarda gözlemleyebilirsiniz. Tabi herkeste aynı olmuyor, bazı kişiler çok az etkileniyor. Yazılım sektörü sürekli yeni teknolojiler öğrenmeyi gerektirdiği için "programmer burn out" denilen sorun ortaya çıkıyor. Yazılımcı sadece koda gömülmek yerine ilişkili iş süreçleri, proje yönetimi vb gibi konularda da birikim kazanırsa, ileriki yaşlarda daha yönetimsel ağırlıklı işlere geçiş yapabilir diye düşünüyorum.
Tabi herkes burn out olacak diye birşey yok ama her yazılımcının dikkat etmesi gereken bir konu.

benim bildiğim bir adam var, subaydı emekli oldu gitti bilgisayar mühendisi okudu şimdi 3-4 kişi ortak firma kurdular yazılım geliştiriyorlar.


Vay arkadaş, şimdi baktım da adam ölmeyi unutmuş.

benim tanıdığım böyle birkaç kişi var. genelde belli sektörlerde uzmanlaşıp kendi kütüphanelerini falan hazırlayıp çatır çatır kod ve uygulama yazıyorlar.

ücretsiz ilan 1 ay süresi bitince anasının ebesinin numarasınla bir daha ilan veriyor ücretsiz olsun diye. onda böyle.

Kariyer.net'te de var. Genel başvurular hariç aylardır açık ilanlar var ve binlerce başvuru yapılmış. Böyle bir şey galiba.

tahminim:

normalden çok daha ucuz ürünü satışa çıkarıyor. arayan kişiye "valla teklif geliyor, kapora yatırırsanız size ayırayım" diyor. kaporayı alınca da vın turizm.

eğer aradığınızda açmıyorsa, zaten birisini söğüşlemiştir belki de. onun dışında da bir senaryo aklıma gelmedi.

calismiyorsa kabloyla baglamaktan baska yolu yok. bazi logitech ve microsoft klavyeler suruculer devreye girene kadar rf uzerinden yaptigindan biosta kullanilabiliyor. biosunuz modern anakartlardan birininse belki fare destekliyordur.

Foto eşit falan yaptığım için 27" kullanıyorum ve seviyorum da ama film oyun müzik falan olsa iki tane monitör daha kullanışlı bence.

Iste de evde de 27 inç kullanıyorum bi sıkınti yok

amacına bağlı olarak değişir.
ben 24 inch monitör aldım. video izlerken ekrana hakim olamıyorum, görüş alanımın dışına çıkıyor. görmek için bilgisayardan uzaklaşmam gerekiyor. e saatlerce film de izlemiyorum. üç beş dakika için uzaklaş yakınlaş kim uğraşacak. videoyu tek bakışta tüm alanı görebileceğim seviyeye küçültüyorum.

ama tasarım ve iş çin mükemmel.

DELL U2415 kullanıcısıyım, kendileri 24 inç. 1680*1200.

Aynı serinin 27 inç modelini de denedim ve biraz fazla büyük bulmuştum. gerçekten kafayı çevirmek gerekebiliyor.

Laptop bilgisayara bağlayarak kullandığım için iki ekran gayet verimli bir çalışma alanı sunuyor.

ben bilerek aldım çok memnunum, mesela ekranı ikiye bölüp sol yarım kısımda pdf açıkken sağ tarafta word'de yazı yazmak müthiş mesela.

Aynı şekilde video kurgu efekt, fotoğraf düzenleme vb. büyüklüğün işe yaradığı her şeyde çok iyi.

Lakin FULL HD yetersiz. Tek sevmediğim tarafı o. Alıştım ama pikselleri görüyorum yani. 27"'ten sonra 15"'lik fullhd laptop'a geçince çok keskin çok iyi geliyor :D
27 inç için minimum QHD olanlar ya da tabii mümkünse 4k. Para yoksa fullhd iş görmüyor değil tabii.

Film izlemek için çok iyi bence, ama şu an bunu yazarken yaptığım gibi ekranın dibinde olmuyorum, koltuğu biraz (birkaç ayak mesafesi) uzaklaştırıp izliyorum. Çok keyifli.

Alinir, benimki oyle mesela.

Metal yorgunlugu olmaz lastik kisimlari sertlesip sikinti cikartmaya baslar. Bakimi iyi yapildiysa silikon yag falan suruluyorsa o da olmaz.

km'sinin düşürülme ihtimali aklıma gelir, çekinirim.

işleyen demir ışıldar diye düşünürüm. yıllık 8-15 bin arası km yapmış araçlar daha mantıklı geliyor.

Pas ve korozyon önemli. Metal yorgunluğu stres altında olur. Yattığı yerde olmaz çok fazla.

Kendi az kullanıp çok yatırdığım arabamdan biliyorum sık sık benzin filtresi tıkanırdı, tortu dolardı. Sunroofun su gideri tıkanırdı, ön cam dibindeki su gideri falan hep tıkanırdı tozdan, bunları temizlemek ciddi zordur herkes tek başına yapamaz üstelik.

Garaj arabası kavramı da biraz bu nedenle var. Dış etmenlere kapatıyorsun aracı az km yaparsan bir de yepyeni kalıyor.

Vakti zamanında anneme bir araba almıştık. Araç 2014 model ve sıfır olarak alındı. Tam 3 yıl biz de kaldı. Inanmayacaksiniz ama satarken 3.750 km de idi. Valide hanım korktu sürmedi, götürdük otoparka koyduk. Arada aklıma gelince ben gidip çalıştırdım, yıkattım vs. Biz de kaldığı süre boyunca yetkili servisine götürüp yıllık bakımını yaptırdım. Servistekiler inanamıyordu. Cidden tertemiz bir arabaydı. En sonunda arabaya acıdım ve ilana koyup sattım. Satın alan kişi 2 farklı yere expertize götürdü, inanamadı bu kadar temiz olmasına. Sıfır kokusu hala duruyordu. Bir gün de satıldı zaten araç.

Yani işin özü, böyle araçlar var. Kimi alıyor bir heves ama kullanmıyor. Dikkatlice incelenip almak gerekir.

Alınmaz. Ben 2006 tata aldım. Aldığımda sadece 130.000 deydi araba. Şuan sürekli onun arızaları ile uğraşıyorum.

km düşük olunca fiyatı köklüyorlar, o yüzden bir anlamı kalmıyor. yaş ve teknoloji de önemli, varsın o kadar düşük km olmasın.

km düşürülmüş diye düşünürüm.

1+1'lerin fazla olduğu binalarda veya sitelerdeki asıl problem, kiracıların sürekli ve düzgün olmaması.

Yani aile gelip 5 sene o dairede oturmuyor. Öğrenci geliyor, bekar geliyor, 6 ay oturuyor çıkıyor, aidat ödemiyor, daireye bakmıyor, çöp toplama saati geçtikten sonra sulu çöp bırakıyor hole, gecenin bir yarısı gürültü yapıyor vb. Böyle daireler çoğunlukta olunca da düzgün kiracılar çıkıp gidiyor. Hepsi böyle değil, ama benzer bir apartmanda evimiz var. Sık karşılaştığımız bir durum.

Fuhuş desen oluyor mudur, evet. Ama bana kalırsa fuhuşa gelenler, yukarıda yazdığım tiplerden daha temkimli bir şekilde işlerini bitirip gidiyorlardır.

Evin nerede olduğu ile alakalı biraz.

Ben 2 yıldır Beylikdüzü Kalekent sitesinde oturuyorum. izim binada 50 tane 1+1 daire var. 2 yıldır hiç abuk sabuk tiplere denk gelmedim. Herkes işinde gücünde. Yan komşum bebekli bir aile hatta.

Ama Esenyurt Innovia gibi siteler sanırım biraz daha fuhuş konseptli olabiliyor.

3 yıl boyunca 1+1de oturdum. bir nevi aile apartmanıydı. alt komşum bazen sesini duyamıyoruz evde misin derdi. geçtiğimiz ay evi boşalttım ev sahibim ne kadar temiz kullanmışsın dedi. eve bi çivi bile çakmadım annem de kendi evimizde çaktırmazdı çünkü :) kendi evim gibi gördüğüm için girerken nasıl aldıysam teslim ederken de o şekilde teslim ettim.

evin konumuna göre kiracının potansiyeli de biraz değişir bence. her bekar ya da öğrenci kiracıyı da etiketlememek lazım.

benim aynı apt.da 4 tane dairem var. bir kiracim emekli, biri kasap, biri bir otelde bişi müdürü. biride insaat ustası. pek abuk tipler değiller. hepside 1+1

eğer muhit olarak eskiden gelen bir kültürü yoksa, muhafazakarlaşan toplumla birlikte gelişen bir bölgedeyse ilk başlarda fuhuş konsepti oluyor böyle yerlerin. çünkü toprak sahipleri bu tarz yapıların aidat ve yakıt giderlerini karşılamak istemediklerinden ilk gelene kiraya veriyorlar. daha sonra olayı anladıktan sonra daha düzgün kiracılar bulmaya çalışıyorlar.

Ataşehir'de 1+1'de oturuyorum. Kiracın ya öğrenci olur, ya garsoniyer, ya da eve hep geçici bakan biri olacaktır. O yüzden bence çekilecek dert değil.

evin nerede olduğuna bağlı.. kadıköy de öyle bir apartmanda 5 sene yaşadım ben. öğrenci de vardı, çalışan da. konumu baya iyi olduğu için genelde oturanlar çok sık değişmiyordu.

hayır, uzun vadede kaliteli sanayi şirketleri daima yatırımcısına kazandırır. yani 5 senede negatif getiri olmaz hatta enflasyonun da üstüne çıkarsın. (ülke batmadığı sürece.)

Yalan dolan ya, batanlari bu sekilde teselli ediyorlar.

Bizim borsada 20 sene beklesen bile kar edemezsin. Senelerdir 90i asamadi.
Cok istisna hisseler var onlara para yatirmis olacaksin da denk gelecek oyle olur. Onda da cok para yatirmis olacaksin ki para gelsin, 5bin yatirsan 10 senede 10 katina ciksa yine bisey etmiyor.

borsada uzun vadede falan kazanamazsın, bunu kim dediyse fakir bir poserdır.

ha şu olur- halka arzdan alırsın. istediğin fiyattan satarsın.

borsa asıl olarak dengesiz bir çocuk oyunudur.

2 senelik semi veteran biri olarak söylüyorum bunu

aselsan anneme eski fiyat 14 tl simdiki 7 tl den aldım 2015 senesinde. 49 lirayı gördü. ereğli petkim tüpraş bunlar uzun vade kaybettirmez.

@lycoxin

49 lirayı gördü, peki şimdi ne kadar? kaç bin tane 49 liradan almış alan adam intihara meyilli?

Borsada uzun vadeli kazanırsın da Türkiye borsasında olmaz o iş :)

klasik bitcoin tarzı binder dandet. ucuzken yüzüne bakmazlar iki katına çıkınca herkes aselsancı olur. borsada keriz bitmiyor mlsf.

ayrıca 49 dan alan adam 100 olsa da para kazansam diyodu. 100 olunca sesi cikmayacakti. ava giden avlanır. o seviyeden uvy yatırım yapılmaz. anca trade edilir. trade eden de 3% stop yapar çıkar. küçük yatırımcı avlamak istiyor avlanınca ağlıyor.

@Binler, 2 senede acemi bile olamazsın “semi veteran”mış.

Ben şu linki buraya bırakıyım, bu tip elinde data olmadan sallayan adamlara itibar etmeyin.kendiniz okuyun araştırın.

www.mrmilyoner.com

@mcfly

kardeş burası akademik jurnal miiii akademik ders sınıfı mııı?

ne çeşit bir kanıt istiyorsun.? gördüğümüz deneyimlediğimiz bir şey var herhalde.

hepiniz uzmansınız he . 2 senede acemi olamıyorsam paylaşır mısın tecrübeni? hangi hedge fund larda ceo luk yaptın?

Birkaç örnek:
Arçelik, 1999 da 0,127 lira, bugün 15,19 lira;
Sbancı 1999 da 0,252 lira, bugün 7,57 lira;
Ereğli 1999 da 0,023 lira, bugün 8,14 lira;

Uzun söze gerek var mı?

sayın oğuz altun,

kümülatif enflasyon oranı nedir?

Dolar 1999da 0,179 TL, bugün 5,27 TL

Bunu da buraya bırakırsak, enflasyondan arındırmaya faydası olur.

Ya bak tek cumleyle butun borsayi cokerticem.

Madem bu hisseler(herhangi bir hisse) cok iyi neden sirketin sahipleri bu hisseleri satip duruyor. Sirketin genel muduru, yoneticisi vs.. neden almiyor.
Satildikca kapa bildiriyorlar goruyoruz.

Sizce 20 yildir baskan olan aziz'in ne kadar hissesi vardir, teknosanin kizi niye satti. Ali koc hisse almis midir?
Pilotlar thy aliyor mu?

Bizim elimizdeki bi hisse 350 kat artmis. Gordugunuz gibi zengin degilim.

@binder o kadar cahilsin ki oguz altun’un yazdığına karşı tek önergen enflasyon. Senin gibi boş sallamayıp tamamen datalarla konuşucam şimdi;

Buradan değer hesaplayıcısından 1 Ekim 1999’da 100 liralık Ereğli hissesi aldığını giriyorsun.

www.erdemir.com.tr

Bugünkü ederi temettülerle birlikte 21.932 lira ediyor. (ki burada temettülerle hisse almamıştır onlarla aynı gün hisse alsa sonuç ne olurdu tahmin bile edemiyorum)

Enflasyon ne kadarmış onu da hesap edelim o da buradan;

www3.tcmb.gov.tr

1530 lira etti.

Aynı tarihte 1usd 0.457 liraymış şimdi 5.30

1159 lira ediyor enflasyonun bile altında.

Umarım anlayabilmişsindir. Bence sen dön bi 2 sene ne yaptım bak ben tahmin ediyim mi investing’te grafik kovalamaktan Twitter’da teknik analiz üstadlarını takip etmekten başka bi şey yapmamışsındır. Oysa tek yapman gereken bilanço okumayı öğrenip belirli bi kaç hisseye yatırım yapmak ucuz olduklarında ağırlığını arttırmak. Burda sadece Eregl’den bahsettim bunun gibi ezberden 15 hisse sayarım.