Ekşi Duyuru

Ekşi duyuru'da bunu ben dahil yapan bir kaç kişi var... (Örnek: alperz)
Birazdan o da cevaplar muhtemelen görüp.

Kayıpsız bir şekilde, ortam sesi olmadan ve çok kaliteli kayıt almak istiyorsanız tabii ki sahip olmanız gereken şeyler var.

1- Çok iyi bir ses kartı
2- Usb ile veya özel midi kablosu ile bağlanabilen bir dijital piyano.
3- Daw programları (pc'de genelde cubase, mac'te de logic pro kullanılıyor. ama alternatifleri de var malum)
4- Çok iyi bir piyano plugini..


Daw programınız içinde kontakt da yüklerseniz eğer ve çevrenizde bu işi yapan müzisyenler varsa sizle kütüphanelerini paylaşırlar muhtemelen. Ya da birilerine 3-5 bişiler verirsiniz ve gelip her şeyi kurarlar size.

4 Numarada söylediklerim için size şu anki en iyi piyano pluginlerinin karşılaştırmalı fotolarını paylaşıyorum aşağıdaki linkte.
bunların hepsi çok pahalı. Full bir şekilde bulmaya çalışabilir veya satın alabilirsiniz dilerseniz. Ya da yok bu kadar profesyonel piyanolara ihtiyacım yok derseniz, daw programınızda varsa standart piyanoları kullanırsınız.

www.resimyukle.org


Tabii piyanonuzu bağladıktan sonra piyanonuzun sesini ve kayıt özelliklerini falan kullanmıyorsunuz artık. Tüm ayarları daw'dan yapıyorsunuz.

Misal, bu benim Babyface Pro ses kartı, yamaha ydp 142 ve logic ile yaptığım kayıt (piyano olarak standart logic piyanosu kullanmıştım burada)

www.youtube.com

analog olarak; kulaklık çıkışından, bilgisayarın mikrofon girişine bir kablo bularak bağlantı yaptıktan sonra audacity vb bir program kullanarak kayıt yapabilirsiniz.

Bilgisayarın mikrofon girişine takılabileceği gibi, ses kartınızın enstrüman (jak) girişi varsa oraya da bağlayabilirsiniz tabii faithless'in dediği gibi. Ortam sesini yine almazsınız. daw'larla falan da uğraşmazsınız.

Ama bu durumda piyanonuzun ses kalitesi kadar ses alabilirsiniz. Bir steinway'e çeviremezsiniz piyanoyu. Ortam sesi almiyim, bu piyanonun ses kalitesi yeter derseniz elbette en kolay çözüm bu.

Bir diğer çözüm de, odanın kapılarını kapatıp, en sessiz anlarda çok iyi bir ses kayıt cihazı ile (zoom h4n atıyorum) belli bir mesafeden kayıt almak da çözüm olabilir. bir koro kaydında akustik piyanoyu böyle kayıt almıştık.

Line in kayittan bahsediyordunuz aslinda. Ama line in kayit iyi sonuc vermeyrbilir.

La traviata yazmis zaten gerekenleri.

Ortalama giris seviyesi bir ses garti bile isjnizi gorur. Usb audio interface diye aratirsani karsiniza birkac secenek cikar.

Bazi ses kartlariyla ucretsiz daw geljr. Mesela bana ableyon lite geldi gayet is goruyor.

Mucize beklemek yalan. Umut etmeye hayır.

El cevap: beklemiyorum.

Valla ben beklemiyorum.
"Bir gün alakasız bir takım şeyler gerçekleşecek, ve hayat akabinde aslında o olması gereken hale evrilecek gibi bir düşünceniz var mı?"
Yok. Bana çok utopik geliyor artık bu tür şeyler.

Mucize dediğin süreci, hayatın olağan akışı içinde sıradan, alelade bir detay olabilecek kadar herhangi bir olgu olarak görüyorum. Oldu, oluyor ve defaatle olacak da. Ümidi taşıyabilecek ruh olgunluğuna ve içtenliğe sahip olmak önemli.

Kontrol zaten bir illüzyondur. Kendin dahil hiçbir şeyi mutlak anlamda kontrol edemezsin.

Nuri Bilge son röportajlarından birinde “gerçek sürreeldir” demişti. Hayat hiç hesapta edemediğin, hiç aklına gelmeyecek şekillerde nice kapılar açabilir.

"Mucize, ona inananlara gelir."

Ben bekliyorum evet :)

Bekliyorum. Belki o mucizeyi kendi çabalarımla yaratacağım, belki de adeta Allah'ın lütfuymuşçasına karşıma çıkacak. Ama hayat böyle sürmeyecek, ona eminim. Bir zamanlar aldığım muhteşem lezzeti tekrar tadacağım.

Bi fırsat geçecek, geçmeli, o gemi bir gün gelecek.

Mucize beklemek aç bir insanın ellerini yukarı kaldırıp "allah'ım karnımı doyur" demesi gibi bir şeydir herhalde. önündeki toprağı, tohumu görmezsen, ekip biçmezsen, yemeğin için çabalamazsan nah karnın doyar.

Mucize de böyle. Çabalamadan etmeden hayaller alemine dalıp bir şeylerin değişeceğini umut ederseniz daha çok beklersiniz. Önce sen Tanrıya -ya da evrene, fark etmez- gerçekten istediğini göster, yani çabala. Gerisini bırak.

Beklemiyorum. Çabalıyorum.

evet

Mucize beklemek mi? Mucizeyi zorluyorum :D

bekliyoz da olmuyor bea :/

Her yeni gün zaten bir mucize. Belirsiz bir zamana dair hayal kurup, mucizeler beklemek, bu günü/şu anı ıskalamaktan başka bir işe yaramaz. Sonra bir bakmışsınız, mucize beklerken yolculuğun kendisini kaçırmışsınız.

Bekliyorum, eğer beklemez ve umudumu yitirirsem benim için yaşamanın anlamı kalmaz. Hiç mutlu değilim ve bir gün mutlu olacağım, bir şeyler değişecek şu hayatımda. İstediğim gibi bir iş bulup istediğim bir ülkede sevdiğimle yaşayacağım. Zaten bu olmadan ölürsem de ömrüm boyunca bunu beklemiş ve elde edemeden mutsuz bir hayat yaşayıp ölüp gitmiş olacağım

Geçen yıl bu vakitler bir mucize olmuştu ama o mucize gerçekleşsin diye de bayağı yırtınmıştım. O yüzden yeni bir mucize için gene ultra çabalamam gerektiğini biliyorum ve şu ara beklemiyorum.

mucize bekleyenlere değil, onun için çalışanlara gelir. bir kere yakalayınca mucizenin mucize değil de sonuç olduğunu görürsün.

şeyhim beni ışınlarsa niye olmasın?

Eskiden evet.
Artık hayır.

Çünkü öyle bir şey yok

Ben mucizelerle karşılaştım, ama o sen onu beklerken gelmez, hayatına sihirli bir değnek değmez. Tam bir şeyden umudunu kesmişsindir, o şeyin gerçekleşmesi senin için hayırlıdır, o ol der ve olur. Ben yaşadım 2 kez. Bence herkes yaşayabilir..

hayır, aksine acımasızım. :D

Evet

ben 2 secs modelini beğenmiştim. kurulumunu bir kontrol edin.

@ozdek, 2 secs'lere baktım evet. Ancak tavan yüksekliği ve havalandırma gibi sıkıntıları var.
Bunun da çok zor bir kurulumu yok aslında.
Teşekkürler öneri için.

bunun yerine 2xl modeline bakabilirsiniz. onundeki kucuk balkon cok is goruyor (kirli ayakkabi, backpack vs.vs. koymak icin ideal bi bosluk var orda.

fresh and black 2xl'tan genel olarak memnunum. fresh&black bi klima degil ama diger cadirlara nazaran 2-3 saat daha fazla uyuma imkani sagliyor yerine gore. bu acindan basarili. ayrica icinde isik yakabilirsiniz. (disari isik sizmiyor).

2sec modelindense normal olani tavsiye edebilirim. 2sec'i tasimasi sikinti seklinden oturu. ondan da onemlisi tavani alcak.

kurulumu max 3-4 dakika zaten.

hiç düşünme al.
2 dakikada kurup 3 dakikada toplarsın.....
en derin uykularını da uyursun......

iyi ki almışım.....

Kullanmadığın şu defter ifrit etti beni burda, tek yorumum bu

şekilsin ama burası survivor adası

loopta çala çala melankoliye boğuldum. sana puanım 9 üstad.

defter +1 Videoyu kapattim.
muzik icin thx.

offhh piyano çalan erkhek yhaa ıslandım :s

selam, cok iyi caliyorsun, j. hong'un neyi oluyorsun?

güzel bir performans tebrik ederim!

çukurdaki eleman sandım

@serenity, Birileri yakın zaman önce bir dans icrasıyla buradaydı anladığım kadarıyla.
Zira bahsi geçen ifşa bana ait olsaydı bu hiç iyi hatırlanmazdı :)

iş bilmez, yüksek egolu yönetici tarafından serbest bırakılmadan, yönlendirilmeye çalışmak. İşime karışması..

işine saygı duymayan, saatim dolsun evime gideyim diyen sorumsuz faydasız insanlar

herkesin kendini bir bok sanması, zaten bunu gördüm ve iki hafta önce bastım istifayı kurumsalı bıraktım artık. freelance takılıyorum.

kıro ama para onda patron. kıro, cahil ama özgüven tavan müdür(!?), personel...

berbat ortamlar, berbat insanlar genelde.

10 saatten aşağı olmayan, bazen 12-13 saat, sürekli ayakta bir mesai.

Satış baskısı. Beni çok fazla zorluyor. Kendi yöneticim değil de, üst yönetici çok zorluyor bizi.

Kas çalışırken değil dinlenirken büyür şeklinde evrensel bir kural var.

Her gün mü yoksa gün aşırı mı olacak? Kası dinlendirmezsen toparlayamaz.

@John, bunu antrenman günü olarak alabilirsin.
Düzensiz gitmek durumundayım bir süredir. Bu bağlamda iki göğüs günü arası 4 günü buluyor çoğu zaman.
Yetersiz hissetmemin nedeni bu.

İki göğüs günü arası 4 gün olması normal bir süre.

önceden iyi bir insandım. insanlara yardım eder elimden geldiğince kendimden çok onları düşünürdüm. gerçekten hiç karşılık beklemeden bir sürü arkadaşıma büyük yardımlarım dokunmuştur.

ama zamanla onlardan yada başkalarından aynı şeyi hiç göremedim. hepsi rahata kavuştuktan sonra ben bir şey istiyorum diye rahatlarını bozmaktan çekindi.

insanlara hiç ihtiyacım olmadı bugüne kadar, hep birilerine ben yardım ettim. bu güzel bir şey tabi ama insanların benim onlara ihtiyacım olursa yanımda olmayacaklarını düşündüm hep. bunu düşündürten şeyler oldu.

zamanla acımasızlaştım, artık insanları çok önemsemediğimi. onların iyilikleri için bir şey yapmak istemediğimi farkediyorum. insanlara her geçen gün biraz daha öfke dolu oluyorum ve bu beni iyi biri olmaktan uzaklaştırıyor.

çok kezban gibi yazdım ama napıyım oluyor bunlar :/

iyi olmaya çalışmayı bıraktım. geriye bakınca ne aptallıkmış diyorum. kendi çıkarın için başkasının canını yakabilme yeterliliği ayakta kalmak için şart.

Bilmiyorum. Hayatımdakiler buna en doğru cevabı verir. Benden objektif bir yanıt bekleme

Iyiyim ya. Uzun uzun anlatmaya üşendim ama iyi biriyim bence.

Çoğu insandan katbekat iyiyim. Gözlem yeteneği ile tecrübelerim doğrultusunda bu sonuca ulaştım.

burdan bir veya iki kişinin iyi olduğuna birkaç tl iddia yaparım ama kendim için konuşmak tuhaf geliyor.

Ķötü insana kötü, iyi insana iyi davranıyorum. 10 numara insanım. (*-*)/
Nitelendirilmez. Olay iyilik değil. Keskin ahlakı seçimlerle karşılaşmayan kimse ahlaki bir değer alamıyor.

Eskiden gercekten iyi biriydim. Eski halim icin hala ayni seyi dusunuyorum.
Simdilerde ise iyi biri degilim. Son 2-3 senedir cok da iyi biri oldugumu söyleyemem. Olmaya da calismiyorum. Tekrar Iyi birine evrilmek gibi bir planim da yok.

Muhteşem bir insanım

iyiyim. şeker gibiyim. kime sorsanız söylerler.

İyi biriyim. Kimseye zararım yok, anlayisliyim, farkiliklara toleransliyim. İnsan seviyorum. Her insanda görülecek bi güzellik buluyorum.

Evet olabilir. Olur.

iyi bir insan olduğumu düşünüyorum, nasıl kanaate vardım?

eski sevgililerim ilişki sürecinde genelde "sen herkesi kendin gibi sanma herkes senin kadar iyi düşünmüyor" diye öğüt verirler ayrılınca da "çok iyi bir insansın" diye ayrılıyorlar.

arkadaşlarım da ayı şekilde dile getiriyor.

özümde iyi bir insan değilim, kötü düşünceler üretme yeteneğim fazlasıyla yerinde. ancak insanları çoğunlukla anlayabiliyorum ve onlar için kötü sonuçları olabileceğini bildiğim şeyleri yapmak veya söylemekten rahatsız oluyorum. çevremdeki insanlar da genelde bunun farkındadır, benim düşünüp tartıp iyi olanı yapacağıma veya söyleyeceğime güvenirler. öyle ki kendini gerçekleyen bir ön yargıya dönüştü bu durum, yıllardır oyunlarda bile kötü karakter oynamak beni acayip rahatsız ediyor, tüm karakterlerimi eninde sonunda lawful good'a çeviriyorum, yapabiliyorsam 0 kill ve stealth modda bitiriyorum, en şerefsiz katilleri bile yine de bi kez affedeyim diyip salıveriyorum. fallout nv'da karmam +5000 filandır.

buradan anlıyorum ki dış dünyada iyi taraftayım ama aslında bu iyilikten değil, aşırı empatinin bir sonucu. birinin zarar görmesine sebep olursam, o zararı da hissedeceğim ve biliyorum ki bu beni eninde sonunda mutsuz edecek, gerek yok diyip iyi seçeneğe yöneliyorum.

ek soruya cevap: bence kötülük yapmamak genellikle bir iyilik türüdür. ölü bir insan olsanız bile metabolize edilip toprak olursunuz, doğa sizden iyi yönde faydalanmanın bir yolunu her zaman bulur. ormanda bir kaya parçası olsanız bile altınızda yaşayan solucanlar için iyisinizdir. ancak insan ilişkilerinde bu kadar "çabasızlık" çoğu zaman pek hoş karşılanmaz, yani söz gelimi trafikte sinyal ve yol vermek gibi basit toplumsal kuralları yerine getiremeyen birini "iyi olmak için çaba sarfetmiyor" diye sınıflandırmak doğru olmaz, bu eleman resmen diğer sürücüleri "faith in humanity" yönünde hayal kırıklığına uğratarak kötü tarafa çağırıyordur, çizgiyi bunları dışlayacak şekilde çizersek yanıtım pozitif.

tanıdığım en iyi insanlardan biriyim.


edit: ya şimdi okuyunca aynı fikirde oldum aşağıda @jimicik'in yazdığı şeye. Benim de erkek/kadın fark etmeksizin pek hoş bir insan olmadığını düşündüğüm kişiler hem sözlü olarak hem de bir şekilde görüyorsam sosyal medyada hep "sabret ey hayat, bir gün biz iyiler de bilmem ne" diye düşüncelerini paylaşıyorlar. İlginç.
Ben de pek hoş bir insan değilim herhalde.

çok değilim.

Bir iki hatam oldu istemeden yaptim eskide kalmis olsa da. Istemeden demeyeyim de, yaptigimin baskasini uzeceginin aklima bile gelmedigi durumlardi. Genel olarak iyi bir insanim. Genelde de oyle tanimlarlar. Yalniz bir iki "Benimle ilgilenmiyorsun" diyen oluyor. Karsimdakiyle ilgilenmiyorsam ve ihmalkarlik ediyorsam, kendimle de ilgilenemiyorum ve feci dagitmisim, muhtemelen benim yardima ihtiyacim var demektir; keyfimden yapmam pek.

iyi değilim aptalım.
herkesin kandırmasına izin veriyorsan kalbin temiz değildir, beynin yoktur.

Çevremde beni sevmeyen birçok insan var. Kötü biri olduğumu düşünüyorlar. Olabilir.

kendimi geciyorum da, konuyla ilgili soyle bir tespitim var.
bildigim birkac kotu var. seri katil degil ama hani fesat, asalak, kotu niyetli, zarar verici, yalanci, insan kullanan kisiler.

ortak noktalari sosyal mecrada allahim basima ne geliyorsa cok iyi niyetli olmamdan, insanlara, arkadaslarima fazla deger vermemden vs. minvalinde beyanlari olmasi.

Olmaya çalışıyorum.

önce nişanlandım.
sonra ayrıldım.
son zamanlarda aldığım en radikal kararlar bunlar. beraberinde hayatımda bir çok değişiklik oldu. Mesela nişanlanmamış olsaydım başka bir şehirde mesleğimi yapıyor olacaktım. şimdi doğup,büyüdüğüm şehirdeyim, öylesine çalışıyorum. pişman mıyım,değilim.

Şeytanla anlaşma yaptım.

Bir parçamı verip güzel bir gelecek satın aldım. Tabi daha alamadım, 1 sene içinde gerçekleşmesi planlanıyor.

Her ne pahasına olursa olsun psikoterapiye gitmek. Bunun için en değerli şey olan zamanı bile yönetmek o kadar zor ki bazen...

geçen sene benim için çok önemli bir karar verdim. ondan sonra her şey daha da kötü oldu.

sonuçtan iyice uzaklaştım.

Bilkent'i bıraktım, sonra da GS'yi bıraktım. Henüz bir şey gerçekleşmedi.

Zigaraya başladım. Herhangi bir amaca yönelik başlamadım ama bu sabah sol kolumda uyuşukluk, kalp çarpıntısı ve soğuk ter boşalması ile uyanıp on dakika öleceğimi sanmamla sonuçlandı.

Şu zamana kadar çok var. En yakın 10gün önce sigarayı bıraktım. Şu sıralar da işi bırakmak için araştırma yapıyorum ama henüz yemiyor. 3 senedir belli bir noktaya geldim. Planım bırakıp daha mutlu olabileceğimi düşündüğüm bir işte junior olarak başlamak, belki ülke bile değiştirmek.

Olmuyor, olamıyor diyerek işten ayrıldım. Sonra bir şekilde çok istediğim işle ilgili olan birisine ulaştım derken derken işten ayrıldıktan 1 sene sonra tam olarak istediğim şeyi elde ettim. Şimdi dünyayı gezerek mesleğimi yapıp para kazanıyorum, huzurum yerinde. Mutluyum işte :)
Not : İstediğim şey için belki 2 sene uğraştım.

Sigarayi biraktim.
Arkadas cevremi degistirdim.
Mesleğimi biraktim.
Yasadigim şehri degistirdim.

30 yıllık istanbul hayatıma son verip Akdeniz'in güzel bir ilçesine taşındım. Her şey çok güzel oldu. Afedersin ama s... İstanbul'u.

20'li yaşların başında aldığım iki büyük radikal karar var. Biri zirveye taşıdı diğeri tünele soktu. Ying yang gibi bi yanım karanlık bir yanım aydınlık yaşadım bir süre.
Sonra hayat ışığa arkamı dönüp tünelde olmamı gerektirdi. Bir süre de öyle gittim. Fakat tünel bana iyi gelmedi ve kötü hastalandım. Bu kez bir büyük radikal karar daha alıp hastalıkla satranç masasına oturdum.
Baktım yeniyorum hoşuma gitti, bu kez bir büyük radikal karar daha alıp tünelden çıkmaya karar verdim.
Şimdi ışık göründü, çıktım çıkacağım aşamasındayım.

Büyükler böyle. Küçük küçüklerin sonuçları toplamda kötü olmadı sanki. Yaş ilerledikçe sonucun iyi olma olasılığı artıyor.

özelde hukuk fakültesini bıraktım.
gittim devlet üniversitesinde iletişim okudum.

anlatırken insanlar hala hafiften acıyan gözlerle bakıyorlar bana. bense hiç pişman değilim.

bir ayrılık,sancılı bir süreç sonra aynı şehirde yaşanmayacağını anlayıp işinden istifa etmek ve o şehri terketmek...Şimdi daha iyi bir iş ve daha iyi bir hayat:)

Silmiyorum bile.

Kitapta küf ya da mantar lekesi yoksa sıkıntı yapmam, ama bu ikisinden biri varsa kitaplığına bile koyma derim. Gözle görülür bir pislik barındırmadığını varsayıyorum tabi :)

Aslında sorun ediyorum ama bir yandan da bazı kitapların sadece sahaflarda bulabileceğim baskılarına sahip olmak istiyorum. Kitaptan da çok 80 ve 90'ların müzik dergilerini biriktiriyorum.

Sahaftan aldığım kitapları önce ben de siliyorum ve asla diğer kitaplarımla yan yana koymuyorum. Onlar için ayrı bir yer ayırıyorum kitaplığımda. Okurken de hiçbir yere değdirmeden hatta çoğu zaman gazetenin üzerine sererek falan okuyup gazeteyi atıyorum. O arada okurken hiçbir yere elimi sürmüyorum, kitabı ikinci el kitap rafına kaldırır kaldırmaz elimi yıkıyorum falan böyle şeyler var yaptığım ama bende biraz manyaklık var bu konularda.

@ms, şu an kötü hissettim kendimi evet.

ediyorum. kirli geliyorlar. insanların bayıldığı koku beni rahatsız ediyor. dokunmak da hoşuma gitmiyor. çok titiz biri de değilim.

Rahatsız oluyorum. Yaladığı parmağı ile sayfayı değiştirdiği düşüncesi, kitabı koyduğu kirli yüzeylerden daha rahatsız edici. Sonuçta aşırı düzenli olmayan her insan okuduğu kitabı başucuna koymuştur okurken. Baş ucuna kitap koyacak insan da çok kirli yerlere bırakmaz kitabı. O yüzden kapak çok büyük bir karar mekanizması değil. Daha bunun sayfalar arası mikrobu, kitap kurdu falan var. O yüzden sıfır alırım hep.

Şimdi sen söyleyince böyle bir sıkıntı olabileceğini fark ettim :) Pis bi insanım sanırım.

üniversitenin kütüphanesinde kitap duşu var (anadolu).
muhtemelen başka yerlerde de vardır, o şekilde dezenfekte edebilirsiniz.

Böyle bir şey olabileceği aklımın ucundan dahi geçmedi.

@, oynadım hocam evet.

valla iş güzel gibi :)

Off be yıllanmış devlet dairesi pikabı... Bayılırım.

gökhan alkan ın az daha tontiği gibisin. tabi yüzünü saklamışsın.

@038..., 400 bin km'de.
İki günde bir depo dolduruyoruz.
Verelim :)

büyüdükçe ve okuyup öğrendikçce aslında değer o olgularının saçma veya yanlış olduğunu farkedebiliyorsun. belki kişisel gelişimin veya duygusal olgunluğun bir parçası desek yanlış olmaz.

ya da "yanlış değilmiş, ama daha iyisi varmış" diyerek yenilerini benimseyebiliyorsun.

bununla ilgil bir video izlemiştim ama şu an bulamıyorum, hatırlarsam haber veririm.

bilgilendirme amacıyla söylüyorum, olgu nesnel gerçek demektir. mesela atatürk ün 19 mayıs 1919 da samsuna çıkması bir olgudur. dolayısıyla bizim bakış açımızdan ve düşüncelerimizden bağımsız olarak varolurlar ve zamanla anlamını yitirme gibi bir durumları olamaz veyahut saçma yada yanlış olamazlar.

bizim olgulara yüklediğimiz anlamlar ise daha farklı bir konudur ki burada sorduğunuz bu. cevabım evet, bu cevabı kendi hayatıma dayanarak veriyorum.

lakin insan beyni ve psikolojisi hakikatten çok ilginç. geleceğe dair değer yargılarınıza dayanarak aldığınız kararlar, değer yargılarınız değişime uğradıkça bu değişime paralel olarak evriliyorlar. yani bir anda DANK diye değişmiyor hiç biri. gençliğinizde koyu solcu iken bir gün bir de bakmışsınız milliyetçi bir partiye oy veriyorsunuz ve söylemleriniz hep bu geçirdiğiniz değişimle tutarlı olarak değişmiş :)

Gelecek hakkında karara varmak deyince ana başlıklar; insan olgusu, ekonomi olgusu, teknoloj ve bilim olgusu dersek;

Teknoloji ve bilim dünya genelinde uçuşlarda. Dudak uçuklatan gelişmeler oluyor. Bağlı olarak ekonomi çarkları da değişiyor. Silikon vadisinin dilini öğrenir, okuduğunu doğru anlarsan zaman lehine çalışır.

Ekonomi olgusu global olarak sizin nesil için özünde pek değişecekmiş gibi görünmüyor. Tabii çok eksterm bişeyler olmazsa.
Bireysel olarak ise özellikle Türkiye özelinde durum öngörülemez boyutta kaygan. Bugün altını çizdiklerinin yarın üstü çizilebilir. Herşeye hazırlıklı olmakta fayda var.

İnsan olgusu bütünde özünde pek değişmeyen biçimsel değişiklikler olan kısım. Klasikleri, şekspiri hala anlıyor, seviyor olmamızın nedeni de bu. Öznelde en değişen kısım da insan olgusunu anlamlandırmamız. Yaş aldıkça değişiyor, sen değiştikçe değişiyor.

Anlamlandırma şimdiye ait, sana ait. Herkesin anlamı farkılı:) Sen değiştikçe haliyle anlamlarda da değişiklik olacak, bir kısmı anlamını yitirecek, bir kısmı aynı kalacak, bir kısmı pekişecek.

Değer yargıları (normal şartlarda) oluştuktan sonra çok büyük değişiklik olmaz, Zamanın etkileri oluyor ama öyle uç noktalarda değil. Ama mesela ufak yaşta özel olarak alınıp belli bir değer yargısı empoze edildiyse ve sen sonradan bi şekilde onun sana göre olmadığını gördüysen uç noktada değişikliğe de gidebilirsin.

Oyle biri yok. Modern zamanin aldatmasi. Yok auranizin rengi yok istersek her sey olur geyigi yok ruh esi... para tuzagi

A yanlış yoldasın bilader. Mutlak doğru yoktur hiçbir zaman. Uyum vardır uyumsama vardır. Birini bulursun diyelim o da Z. Eğer Z, A'ya neden benim gibi kıvrımlı değilsin diye sana gelirse zaten ardına bakmadan kaç. Ama sana gelip gel sendeki birikimle bendeki birikimle Yeni kelimeler cümleler oluşturup anlam katalım derse zaten o zaman anlarsın dogruyu yanlışı.

%100 doğru ruh eşine inanmıyorum, bu yüzden tek bir ulu doğru kişinin varlığına inanmıyorum ama doğru kişiler, topluluklara inanıyorum. Bir de hepten yanlış kişilere inanıyorum.

Herhangi bir doğru kişiyi, görüşlerinizin birbirinin tolerans aralığı içinde olması, karşılıklı belirli keiterleri yeterince karşılama, ten uyumu olması, arkadaş da olabilmek ve ilişkiye kendini koyverme, o ilişkinin üzerinde birlikte titizlenme olarak görüyorum. Bu belirli kriterler aşırı sıkı ise ve hepsi birlikte olduğunda dünya üzerinde bir kişi doğru kalıyorsa, "Ben Afyonlu, katolik, gey taşfırun ustası ile birlikte olmak istiyorum" diyorsa, hadi o zaman doğru kişi olsun.

Saç niye portakal koksun ki? Ya da doğru kişi olunca Kuzey Işıkları'na ne oluyor? Bir de yunus balığıyla yüzmeyin zaten, biz burada yunus parkları kapatılsın diye yırtınıyoruz.

Doğru kişi yok. Yanlışları uyan var.

@sopiro, başka bir kullanıcıya gönderdiğim mesajı paylaşayım o halde.
A, bir metafor.
A'nın yarattığı ideal şimdiye dek deneyimledikleriyle var oluyor. Ancak A'nın o küçük dünyasının dışında henüz görmediği bir çok renk, tatmadığı bir çok duygu var.
A, saçları portakal kokan kimseyi tanımadı evet.
Tanısaydı yarattığı o idealde portakal kokusunu arayabilirdi. Belki de aramazdı.
Deneyimlenecek sayısız an, tadılacak sayısız duygu, tanınacak sayısız hayat varken, doğru kişi, tanımı sabit olmayan bir ütopyadan ibaret değil midir?

Sizin bu olguya yaklaşımınızdı duymak istediğim.

doğrudan ziyade uyumluluk insanı "işte o kişi" kafasına yaklaştırmalı diye düşünüyorum.

evet dediğin gibi, daha önce deneyimlemediğin onca şey varken, şimdiye kadar gördüğün ve bildiğin kadarıyla hayatının sonuna kadarını kapsayacak bir çıkarım yapmak saçma geliyor.

ben de burada doğanın o muhteşem uyum yasalarının işleyişinin önemli olduğuna inanıyorum. yani, iki insan o ana kadarki tecrübesiyle birbirlerini tamamlamış gibi hissediyor olabilirler. sonraki süreçte ikisinin de değişeceği, yeni kazanımlara sahip olacağı aşikar. ancak bu süreçte birbirlerine paralel olarak bu deneyimleri yaşar ve aynı yönde değişim geçirirlerse, o zaman karşındakinin "o kişi" olduğuna inanılabilir bir nebze.

kısacası bendeki tanımı, uyumluluğun paralel değişimlerle de sağlanabilmesi; yalnızca anlık kafa denkliği değil.

Özetle insan kimi istediğini geçmişine bakarak netleştiriyor ama geçmişi yeterince geniş değilse verdiği karar çok sağlıklı olmayabilir diyorsun.

Haksız değilsin. Ama bunun bir çıkar yolu var. Eğer kişi EQ'su yüksek bi insansa, hangi insanla neler hissedeceğini tahayyül edebilir. Başkalarının tecrübelerinden yararlanabilir. Dünyaya bakıp neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair bir algı oluşturabilir. Bu algı salt kısıtlı tecrübenin bir gömlek ötesindedir bence.

Tamam.

Çok güzel.

kulaklarımda haluk bilginerin sesi, reklam beynime işlemiş

Bu vidyo çok ekmek yer

yorumlayamadım kültürüm yetmedi.

bi fular vardı aynı böyle taktım oturdum benim kuyruklunun başına hiçbir şey çalamadım fularda mı bir sıkıntı var acaba benim?

neyi yorumlasam bilemedim ama türkü güzelmiş baya şekil çalıyorsun cool cool.

çok güzel

Kardeş parçayı bilmediğimdendir belki ama uydurup da çalıyon gibi geldi, kusura kalma da.

@man, beni yakaladın.

benim de kültürüm yetmedi, chopin'den hiç anlamam.

muhteşem muhteşem,harika bir enstantane,harika bir trans hali

kasayı yan yatır.

sırt üstü yat, gözün iç tarafına damlat (burna yakın kısım), ordan içeri süzülür. sağa sola bak falan.

1. kafanı arkaya doğru eğ
2. damla sağ elindeyse, sol elinle damlayı damlatacağın göz pınarının lokasyonunu tespit et
3. damlayı direkt gözünün içine değil, diğer elinle yerini belirlediğin göz pınarına damlat
4. gözünü bir iki kere aç kapat
5. diğer göz için aynı olayı tekrarla

yıllardır suni gözyaşı damlası da kullandığımdan ben en rahat bu şekilde yapıyorum. hedef gözken kaşa dahi damlatmışlığım var, fakat göz pınarına damlatmaya çalışmak daha kolay oluyor.

geçmiş olsun. (:

Ayna karşısında denesen çok kolay aslında. Damlanın ucuna bakmayacaksın, aynadaki yansımanla da gözgöze gelmeyeceksin.

olurdu be.
İfşa demişsin de ifşa mı bu şimdi?
edit:yüzünün gründüğü foto koy be kardeş, tipin var harcanmasın

otur sıfır.

bize dönsen baya yakışıklısın bence

(bkz: sahil.mpg)

Güzel manzara ifşası.

Yakışıklı ama çalışmıyor.

@krem peynir, yukarıdan bakarken yakaladın beni.
Karma senin tarafında.
:)

Boş laf.

bireysel mutluluk, huzur?

Temizlik veya normalde olduğundan daha iyilik, belki mükemmellik hissi. Örneğin, kimse için ağda yapmam, kendim için yaparım. Issız adaya düşsem ve ağda yapamasam, bir ay sonra kendime bile görünmek istemem. Ruh halime yansır, mutlu hareket edemem. Dolayısıyla, kendimi temiz hissetmemek için yaptığım bir şey. Bakım da bunun gibi. Hiç dışarı çıkmasam, kimseyi görmesem, aynada kendimi görüyorum; o da olmasa bile cildimi hissediyorum. Yani, diyelim ki hücre hapsindeyim ve kimse beni görmüyor. Hatta ben bile kendimi görmüyorum. Yine de yapacağım şeyler kendim için yapacağım şeyler olur. Yine de her gün yüzüme kremimi sürmeye çalışırım. 10 gün banyo yapmadığında ya da odayı toplamadığında kendini pis, paspal hissedersin ve yıkandığında, odayı topladığında taze, temiz, canlı hissedersin; işte bu tarz şeyler de (hatta makyaj ve güzel giyinme) yapılmadığında insan kendini paspal, hantal, vb. hissediyorsa ve yapmadığı için rahatsız oluyorsa kendi için yapıyor demektir. Amcamın eşi evde otururken bile rujla dolaşır mesela, ki amcam vefat etti ve evde sadece kendisi yaşıyor. Her gün olmasa da çoğu gün evindeki günlük kıyafetine uyumlu bir ruj sürer. Dünya güzeli olmakla ilgim yok ama kendi standardımı yakalayamazsam hantal ve hasta hissederim. Aynı fazla kiloyu taşırken nasıl ağırlık hissettiriyor ve biraz kilo verince insan hafifliyor, aynı his.

Ötesinde bazen maalesef bazen de iyi ki sosyal canlılarız. Doğada kendi yerimizi başkası ile kıyaslayarak buluyoruz. Aynı şekilde övgü ve yergilerle de kendi yerimizin ince ayarını yapıyoruz. O sırada da biraz daha üst sıralarda olmak iyi hissettiriyor. Bu sanırım içten bir yarışma.

brakgn çiftleşmekten bahsetmiş, ki haklı. Ancak, bir yandan da toplumumuzdaki kadınlarda vajinismus ve anorgazmi yaygın. Kadınlar içgüdüleri ile hareket etmiyorlar, onlar o kadar bastırılmış durumda ki, en temel çiftleşme içgüdüleri çalışmayabiliyor, içinden gelmiyor. Hatta seksi görev olarak görüp sevmeme de var. Bu kadınlar bile dışarı çıkarken olabildiğince güzel görünmeye çalışırlar ve beğenilmek isterler.

İlk öğrenilişi çevreden olabilir ama artık içselleştirdikten sonra çevre olmasa bile,yapılmadığı zaman kişiyi rahatsız ediyor. Çevrenin durumdan haberi olmuyor, dolayısıyla sallayıp değerlendirecek bir çevre yokken bile işin yapılması artık hareketin içselleştirilmesi anlamına geliyor.

Kıl konusunda çevreden öğrenmekten öte, millete baskı yapan çevre benim; çevrenin ta kendisiyim. Dayatıyorum. Bugün 'Orta Çağ'a geri dönüyoruz. Kıl günah oldu, bundan sonra kaşımıza kadar yolacağız. 2020 modası böyle artık' deseler bayrak taşıyanı olurum. Öyle tiksindiğim bir şey :)

Ben de öpücükler, sevgiler.

kendini kandırmaktadır böyle bir laf eden kişi;
zira insan, başkasıyla var olan; başkasıyla anlam kazanan bir canlıdır.
ötekine ihtiyaç hayatidir.
haliyle, başkaları farketmeyecekse güzel olmanın bir manası var mıdır?

Ben zaten lop lop et yiyip kedi kopek olunca kendini hayvenseverim diye tanitanlara gicik oluyorum. Bir de kafeste kus besleyeni var bunlarin.

çıplak ayakla, kendi hayvanınızı seviyor olsaydınız rahatsız etmezdi.
bu şekilde hoş görünmedi bana.

ben ayağımla sevgilimi bile ( ! ) seviyorum.

Yahu cani acir hayvanin yazik gunah. Ustune ustluk tasidigi pislik de cabasi.

seninle hayvanın arasındaki bi mevzuyu başkalarına sormamalısın. hayvan hoşlanıyosa iyidir, hoşlanmıyosa değildir. sen ayağınla sevmekten hoşlanıyosan sıkıntı yoktur. sevdiğin ve kimseye zararı olmayan bi şeyi yaparken başkalarına bok yemek düşer bebeğim.

ben kedilerimin ayakla sevilmesinden hiç hoşlanmıyorum çünkü sonra öpüyorum onları, yatağa geliyorlar kafamda yatıyorlar vs. milletin pis ayakları kafama değmiş gibi oluyor :) ama kedilerim ayakla sevildiklerinde de gayet hoşnut görünüyorlar. sonuç olarak köpek mutluysa bence sıkıntı yok.

Rahatsız etmedikçe yok da, elle sevmek bi başka. Dokununca sen de rahatlıyorsun. Enerjini alıyor veletler.

Ayrıca resimdeki çok datlu!! <3

aha tanıdık

yalın

çok tatlısın <3 :*

bodrum masalındaki eleman la bu yalın değil :)

tipler yerinde ama arztalep azaldı gibi

Güzel insan, beğendim.

survivor hilmi cem

cok orantili bi yuze sahipsin gibi bi izlenim edindim acayip derecede.

hilmicem

Başarılı.

hilmicem +1

Sanirim seni instagramda takip ediyorum

Hilmicem deneyen kalmasın

@cabiday, kullanıcı adını öğrenebilirsem açığa kavuşturabiliriz durumu

@vonkhar bildirim yolluyorum :p

O sendin demek :)
Takip ettim

tam bir xelcuk ;)

full sakaldan acil kurtulman lazım.

Barkodlu alirsan sorun cikmaz bence

arayıp sorun, kuruma göre dğeişiyor kabul edip etmemeleri.

Bu sorunun net cevabi yok malesef. her kuruma tek tek arayip sormak gerekiyor. Kabul etmiyor bircok kurum. Ha o zaman bu e devlet sistemi neden var, o barkod ne ise yariyor o ayri.

barkod ile gönderdiğiniz belgeyi kurum o belgeyi sorgulayabiliyor.

bu işi ben de bir türlü anlayamadım. e-devletten alınan belge zaten barkodlu ve bu barkod aracılığıyla sorgulanabiliyor. kamu kurumlarında da artık elektronik imza sistemine geçildi ve bu işin bir kanunu var. doğrulama kodu ile sorgulanabiliyor sistem üzerinden. bizim okul öğrenci belgelerini falan e-imzalı olarak veriyor mesela. tüm bunlara rağmen bazı yerlerde ısrarla ıslak imzalı belge istiyorlar. bizler de işimizi halledebilmek için boyun eğiyoruz. aslında barkodlu ve e-imzalı belgeleri de kesinlikle kabul etmeleri gerekiyor ama dedikleri gibi sen kurumu arayarak kabul edip etmediklerini tasdikle. yoksa tekrar tekrar uğraştırırlar.

inebilirsin ama memur almazsa da almaz. garantisi yok..

almama olasılıkları var. Gidiş dönüş paris olmasa yunanistandan fake rezervasyon yapıp "paristen giriyorum ama yunanistanda daha uzun kalıcam o yüzden ordan aldım" diye sallayabilirdin.

Uçağa alırlar, parise inersiniz ama gümrükten geçerken görevli arıza çıkartır. Kesin bir kural yok.

@littlejack dönüş biletim olduğumu nereden bilebilir ki? Paris'ten Yunanistan'a çakma uçak ve hostel rezervasyonu yapsam mesela?

@vonkhar aynen bilemez, şansını dene. büyük ihtimalle sorunsuz girersin :) ama bu seyahatin için değil de sonraki seyahatlerin için konuşuyorum, pasaportuna kabak gibi fransa giriş-çıkış işlenecek, vize ise yunan vizesi. bi sonraki vize talebinde adamlar "hmmm" diyebilirler sırf bu yüzden. onu da sonra düşünürüz diyosan yap gitsin

Bu aralar Yunanistan oldukça sorunlu. Muhtemelen vize alıp girersin, ama 2 gün sonra Yunanistan a tekrar başvurmak istersen nah çekebilirler. Benden söylemesi.

Fransa'da muhtemelen büyük kıllık yaparlar. Daha önce defalarca gitmiş gelmişliğini görürlerse belki salarlar ama kıllık cepte. Şimdi bi de OHAL altında adamlar. Risk büyük. Öte yandan, Yunan'a karşı da şöyle bir durumun var; adamlara size gelcem deyip vize alıyosun ama onlara hiç uğramadan Paris'e gidip dönüyosun. İlerki başvurularında sorun çıkarması muhtemel.

Fransa yetişmeyecekse, imkanın da varsa Yunan'dan vize alıp, karadan İpsala'dan öteye bi uzanıp gelsen, bi giriş çıkış yapsan aslında yer belki.

Fake yunan rezervasyonu seni kurtarır ardından bi yunan gir çık yaparsan daha vizelerde de sıkıntı yaşamazsın
Arıza olayı çıkabilir ama garantisi yok tabi

Paris'in her yeri metroyla dolu zaten. Sen metroya değil gezeceğin yerlere yakın olmasına bak.

Metro her yerde var ama merkeze ne kadar uzak olursan o kadar vakit kaybediyorsun. Her gün saatlerinin metro aktarmalarında geçmesini istemiyorsan periferik denilen paris'in etrafını çevreleyen yolu sınır olarak kabul et ve mümkünse sınıra çok yaklaşma. Ben yürüyerek louvre'a gidilebilecek bir mesafede kalmama rağmen bir yerlere ulaşmak istediğimde aktarma yapmaktan bıkmıştım. Sürekli merdiven inip çıkmak gerekiyor zira.

Saint barbes rouchcourt mu ne oyle bi yer var. orda hostel var. uzak dur. Friends hostel miydi neydi.
Hem hostel hem etrafi berbat, igrenc.

Rue oberkampf civarlari olabilir, geceleri hareketli baya.bir de ben montparnasse in orada kalmistim, cok guzel bi hosteldi de hatirlayamiyorum. Bolge de cok guzeldi. Sacre ceour oralari da guzel.

Paris metrosu konusunda @slayerr a katiliyorum. In cik in cik sinir oluyosun. Gezecegin yerlere yakin bi yerde kalirsan yurume sansin da olabilir ayrica. (Tabi her yere yurumek pariste mumkun degil. Ama metroya binme oranini azaltabilirsin anlaminda diyorum^^)

"Booking hostel", diye aratıp ordan " paris şehir merkezini" işaretle sonra " fiyata göre sıralaya" bas. Ordan seç. Ben gittiğim şehirlerde öyle yapıyorum hem her yere yürüme mesafesi oluyor hem de ucuz.

Her türlü kazanacak dönüş için yer satmayı cazip kılıyor sana

dönüş için yer satmıyor ki aksine bedavadan daha da ucuza veriyor. (bedavadan daha ucuz nedir arkadaş)

uçak biletlerinin fiyatlandırma algoritmasını çoğu zaman ben de çözemiyorum. değişik bir sistemle çalışıyorlar ama eğer bütün hizmetler aynıysa(sefer saati v.s) olayın bug'ını bulmuşsunuz

gidiş dönüş için fiyat rekabeti ya da kampanya > tek yön için edilen rekabet

New York'tan geri donmemek size daha pahaliya patlar, o yuzden gidis donus almak daha mantikli.

Cidden çok iyiymiş ama ya. Gidiş dönüş almak acayip karlı,

Simdi hepimiz alarak fiyat arttiracagiz, tarih nedir??

Kampanya yuzunden. Bence de donmeyeceksen de al. Yapcak sey yok.

@ gidiş 9, dönüş 25 kasım

1500 tl fiyat gidiş dönüşün sadece gidiş fiyatı olabilir ,yani bir sonraki ekranda dönüş için +900 tl (atıyorum) fiyat ekleyebilir. iyi inceleyin. ve dönüş bileti seçmeden o 1500tl lik bileti alabilecğinizi sanmıyorum.

donusu de satarak garantiye aliyor kendisii. 1 porsyon pide 10 tl ise 1,5 porsyon pide 15 tl mi ? hyr 13 tl fln satiyorlar. ya da yarim ekmek 10 tl ceyrek 7 tl oluyor. gidis donus fiyatlari her zaman cazip tutulur bu sekilde,

yurt dışı, en azından long range uçuşların hepsi böyle. nasıl olsa dönecek deyip dönüşünü garantiye almak için yapıyor.

@luchetti, https ://online.turkishairlines.com/internet-booking/availabilityInt.tk;jsessionid=Bs8kX6cHwpkZnq1GrbsR4RVQycyb1tf3XpYF1mQG2PkCJny1rW8J!428708561

online.turkishairlines.com

Dönüşü biz 1500 e başkasına satabilseydik, iyi olurdu.

Bir çok havayolunda böyledir.

Sakın daha ucuz diye gidiş-dönüş alıp yalnızca dönüşü kullanmaya çalışmayın, gidiş için başka bir yerden ucuz bilet bulduysanız.

Gidişte bileti kullanmazsanız, dönüş biletiniz yanar.

tek şehirse
roma>paris>amsterdam>prag

ha hangisi güzel dersen sıralamam değişir.

roma - dolu dolu tarih

Bunlardan birini sececeksen Roma. Nedeni etna -1
Ama ne istedigini, geziden ne bekledigini bilmiyoruz, verecegimiz cevap da yerinde olmayabilir.

Siralama dersen
Roma>Amsterdam>Paris>Prag seklinde siralarim.

amsterdam = eğlence

@stavro, deneyimlenmiş farklı bir şehir de duymak isterim tabii ki.
sırt çantanı al ve çık prensibiyle tek başına farklı hissetmeyi planlıyorum.
bu hissi verebilecek bir yer olabilir. bir de fotoğraf çekiyorum kendimce. sanat bağımlısıyım vs.

Renkli bir 5 gun gecireyim, her seyden biraz dersen Amsterdam derim ama.

Edit: O zaman Roma'ya gidip bol bol fotograf cekebilirsin. Amsteradam'da da bol fotograf malzemesi var ama 5 gun cok oraya bana sorarsan. Hatta 5 gunde Roma-Floransa yapabilirsin. AMsterdam'a baska bir zaman 2-3 gunlugune gidersin.

Roma.

Bu şehirlerin hepsine de gittim, 5 gün tek şehire çok fazla be. İlla bir şehirde 5 gün geçiricem diyorsam Paris veya Amsterdam derim Yerinde olsam Barcellonaya giderdim. Orda 5 gün geçer ama, çünkü şehir çok güzel turistik gezi yaparsın 2-3 gün kalan 2 günde de yüzersin. Tabi yazın gideceğini varsayıyorum.
Edit: roma diyenler olmuş. Tarihe aşırı bi ilgin yoksa sakın. 5 gün romada napcan la ben 2 gün zor dayandım. Sokakları sidik kokan şişirilmiş bir şehir bence

prag bence çok güzel şehir, de çıtır çerez şehir yani her şey birbirine yakın haliyle 5 gün çok çok fazla.
paris, bilemiyorum altan. bir türlü beğenemedim. fransada paristen güzel yerler bence var.

o yüzden roma. totti reyiz yeter.

@goodyes, Eylül ortası düşünüyorum.
Paris - Amsterdam peki?

Şimdi taraf tutmam gerekirse gönlümde yatan şehir Paris'ti. Bir kadeh de olsa değişik bir şarap deneyeyim, moulin rogue'da bi kabare izleyeyim, sanat galerilerinden özellikle Louvre'dan 1 gün çıkmayayım mesela gibi düşüncelerim vardı. Çekebileceğim fotoğraflar da üzerine caba olurdu falan. Ancak bahsedildiği gibi 5 gün tek şehir için sanırım biraz fazla. Belki tek başına çok daha fazla tat alabileceğim destinasyonlar, aktiviteler vardır diyerek sizlere danışmak istedim.

fotoğraf seviyorsun hepsinin dokusu çok çok iyi.
- paris seksi
- amsterdam yüksek
- roma tarih
- prag ihtişamlı

olursa köln dene. Yukarıdakilerin hepsi orada.
ya da oslo. kopenhag da güzel. stockholm yeşil ve kızları güzel diye uzar gider :)

bence adam gibi gezmek icin paris, roma, barselona, madrid gibi sehirlerde 5 gun fazla degil. yani bir louvre muzesini adam gibi gezmek isterseniz zaten en az bir gununuz gider. kaldi ki sehre yakin diger kucuk yerlere de gidebilirsiniz zira tren hatlari cok gelismis avrupada. dolayisiyla paris'te 4 gun herseyi bitirdiginize inaniyorsaniz 5. gun Loire Valley ya da Versailles yapabilirsiniz.

eğer bunlardan hiç birini görmediysen roma kesinlikle.

budapeşte demek istiyorum ben bi de ya. belki 5 gün fazla gelebilir ama yapıları , akşam ışıklandırması, diğer avrupa şehirlerine göre daha az kalabalık olması sebebiyle.

5 gün bir şehir için çok değil, özellikle de bahsettiğin başkentler. taşraya gitmiyorsun bu şehirlerde yapabilecek yığınla şey bulursun. ama insanımız nitelikten çok niceliğe önem verdiği için 10 günlük seyahate 4 şehir sıkıştırıp sonra da "oraya da gittim buraya da" diye uzun uzun anlatıyor. ha anlat nereyi gördün diyorsun, her yerde bahsedilen 1-2 ünlü turistik yerini gezebilmiş sadece, onu da vakit darlığından anca 2-3 instagram fotoğrafı çekip fb'ta yer bildirimi yapacak kadar gezmiş. sırf gittim demek için gidiyor, şehrin ruhuna dokusuna dair bi izlenim yok adamda. söylediğin şehirlerde 5 gün şıp diye geçecek kısa bir süre asla sıkılmazsın. rahat rahat gezersin, sokaklarında kaybolursun, gerçek bir gezgin gibi şehrin yerlisiyle tanışırsın, mahalle aralarında ilginç dükkanlar, restoranlar keşfedersin, bol bol fotoğraf çekersin.

Seçeneklerin arasından ise Paris veya Roma'yı öneriyorum.

Paris veya roma +1
Amsterdam da guzel ama max 3 gun

yok. zaten istanbul'da tren yok..
www.tcdd.gov.tr

movie maker ile bile yapılabilir. video sesini tamamen kısın. kaydettiğiniz sesi ses dosyası olarak ekleyin.

@okb, movie maker ses kalitesini düşüyor ciddi anlamda. diğer yazılımlarda da senkronizasyonu düzgün ayarlayabilir miyim çekindiğim konu bu.

bende de vegas pro 11 var. ipad-garageband ile gitar kaydı yapıp f.makinası ile performans videosu çekip atıyorum youtube'a.
şöyle bi örnek göstereyim : www.youtube.com

önce görüntünün seslerini tamamen kapatıyorum. ses dosyasını(mp3) da atıyorum programın içine. senkron olayı tamamen senin kontrolünde yalnız. 3-5 dk. uğraşma ile senkronlayabilirsin.
movie maker görüntü ve ses kalitesini bozabilir.

video cekilirken kameranın da sesi açık olursa timeline a yatırdığınızda çift ses kanalıyla senkronlama işlemini kolayca yaparsınız.

camtasia soyledigin her seyi yapar, basittir de.
ama setup i büyük mü kücük mü vs. hatirlamiyorum.

gerci camtasia ekran goruntusu alma, masaüstü video kaydetme gibi isler de yapiyor.

sizin daha ziyade movie maker tarzi daha basit belki bir programa ihtiaciniz var. ama camtasia pro aklinizda kalsin.

treni boşver, uçakla budapeşte'ye gidip oradan blablacar veya carpooling ile istediğin yere gidip istediğin kadar kal. bakma ülkemizde pek yaygın değil ama avrupa'da çok daha güvenli ve yaygın, yani her an istediğin yere araç bulabilirsin. bu şekilde yol masrafın ciddi düşer hem de daha çok keyif alırsın. bilete vereceğin 300 euro ile de yolda krallar gibi yaşarsın

@tolga asp, denenebilir aslında. ancak biraz planlı programlı hareket etme eğilimindeyiz. aradağımız tarih aralığında denk geldiğinde kullanılabilir. öneri için teşekkürler.
araç kiralayan ve hatta içinde konaklayan var mı?
not: 2 kişi

Aracin icinde konaklamadim hic ama arac kiralamisligim var.

Otobanlarda hic manzara yok genelde, baya dumduz ve sikici, arabayla gezecekseniz gittiginiz yerden, ufak yollarintercih etmenizi oneririm.

Bir de araba kiralarken sinir gecmek istediginizi ve gideceginiz ulkeleri belirtin. Ayrica turkiyede nasil bilmiuorjm ama avrupada bazen arabada kilometre siniri oluyor. Mesela bir kiraladigimda 1300 km icindeydi, 1301. kmden itibaren ise her km icin ekstra bikac cent oduyodun. Mutlaka dikkat edin buna. Konaklmaya gelince, yol kenarlarinda benzinlikler/dinlenme tesislerine ceker uyursunuz. Arabanin tek handikapi sehir ici park. Sokaklarin cogu ucretli park yeri ama ispark gibi adam yok makinalar var. ve kontrol ediliyo. Makinayi anlamak zor olabiliyor. O yuzden ulkenin dilini bilmiyosaniz kapali otopark tercih edin :)

Onun harici eger kucuk bavulla gezecekseniz ryanair vs inanilmaz ucuza denk gelebilir, wizzair ile de kombine edebilirsiniz. Ayrica nerelere gideceksiniz bilmiyorum (ayrinti vermemissiniz!!) ama almanyaya gidis geliste tren yerine otobus kullanmak mantikli.

Italyada tren biletini onceden alinca cok uygun. Almanyada genel olarak hep pahali. Falan filan. Sorulara acigim ama dusundugunuz rota hakkibda biraz daha spesifik olursaniz sevinirim.

al gitsin gayet güzel ve yeterince büyük.

bende bunun 20'liklerinden aldım geçen hafta.

hayır şartlarda bu belirtilmiştir. en az 6 ay geçerli ya da 1 yıl geçerli pasaport isterler.

Pasaportunun kaç yıllık olduğundan ziyade vizeye başvuru yaptığın tarihten itibaren en az 6 ay daha geçerli olması gerekiyor.

ikili kombinlerin güzel. dinlenme süresi bence yeterli fazla diyenler elbet olucaktır ama senin hedefine bağlı bişey bu. hızlı ve iyi sonuç almak istiyosan 1 güzel. 2nin üstüne çıkma zaten.
saygılar iyi çalışmalar

Yüksek yoğunluklu antrenmanların dışında 1 günden fazla dinlenmeye gerek yok.

Cle-Grammaire-progressive-du-francais-Debutant

cle yayınları iyidir.

internette lepointdufle sitesi

en beğendiğim kaynaklar diyebilirim.

Fransızca bilen insanlar ya da Fransızlarla arkadaş olup sohbet edebilirsin.

Fransızca film, dizi vb seyredip kitap okuyabilirsin.

iş hayatında, akademik hayatında Fransızca bilginden yararlanabilirsin.

yurtdışına çıktığında iletişimlerini Fransızca yapabilirsin.

yaştan bağımsız olarak, yabancı dil öğrenmenin, enstrüman öğrenmenin, harita okumanın vb. zihinsel yeteneklerin artışına etkilerinden bahseden çok sayıda araştırma var. fransızca'yı bu derece seviyorsanız neden ondan başlamayasınız.

(bkz: duolingo)

Bence mutlu oluyorsan yeterli.mantık aramanın alemi yok

Seviyorsan öğren bence. Fransızca öğrenince İspanyolca ve İtalyanca, hatta zaman zaman Latince'de bile tanıdık kelimeler görüp manasızca mutlu olursun. Fransızca tutkunsa öğrenince Fransız edebiyatını Fransızca'dan okursun. Konuşurken araya Fransızca kelimeler, cümleler katıp kendini Rus romanlarındaki soylular gibi hissedip eğlenirsin.

Bana meslek hayatımda Almanca lazım olmasına rağmen ben gittim ve evde anime izlemek/manga okumak dışında hayatımda hiç kullanmayacağım Japonca öğreniyorum, çok da mutluyum. Kullanıp kullanmamadan çok dili sevmek önemli.

Kaju fıstığı al ama mümkünse ham halde, bala batırıp ye. İnanılmaz enerji veriyor hem de tok tutuyor. Ben bunu dağa tırmanış yaparken falan yerdim. Kendim buldum sanıyordum. Meğerse komandolar falan da yiyormuş aynından. :)

@maxim gorki, bal biraz ağır olur gibi ama kaju olabilir bak. aslında snickers geldi ilk olarak aklıma. fıstık karamel falan 2-3 tane alıp ara ara tüketmek için ideal gibi. bunun gibi "all in one" türü bi ürün önerilerine de açığım.

helva al yaz helvası yada fıstıklı helva.

Tahin enerji bakımından en üst noktada. Fındık ezmesi ve kuruyemişlerde bu açıdan gayet iyi. Tahin pekmez de olabilir.

@filipis, şimdi tahini yanımda taşımam zor olur. bir de iş esnasında çabucak tüketip işe devam etmek istiyorum. tahin içeren bir ürün biliyor musunuz peki bu tip?

Koskanın tahin pekmez karışımı tüpleri var. Bu çokokremler gibi.

online.koska.com

şöyle bir şeyler mi istiyorsun ki?

www.tadim.com.tr

www.kocaelifirmalari.com

cookingwhims.files.wordpress.com (caribou'nun granolaları çok güzel oluyor, tavsiye ederim)

koska değildi ama bu aksam kocaman tüplerde tahin pekmezler gördüm bimde. bir bakabilirsin.

www.tugbacarsipazar.com gibi birşey bulursan al derim, bünyenin istediği anlık enerjiyi verecektir, markette böylesini bulamazsın, incir-ceviz-günkurusu alıp aralarını yararak cevizi kendin de yerleştirebilirsin ama zaman alır.

1 kilo muz al, ye.

@fayfim, muz?
iyi mi gelir ki?

Imuneks ve vitamin al, bi tane de aspirin iç.

1000 mg C vitamini, sıcak bir duş, vicks first defence ve iyi bir uyku.

kendime uyguladığım en iyi reçete o.

Aramizdaki doktor muz demis ustune yorum yapmaya gerek yok ki ben bunu ikinci kez duyuyorum.

Tylol hot turevi ilaclar hastalilkbasinda cok ise yarayabiliyor bi dusun derim.
grip olduktan sonra biseye yaramiyor ama.

sıcak su ile güzel bir duş.

rahat pijamalar.

bolca sıcak çay ıhlamur vb, ballı ve lümonlu.

sıcak oda, sıcak bir yatacak
uzun bir uyku.

bunlarla kurtarırsan kurtarırsın. 1-2 defa böyle sıyrıldım, bazende sıyrılamadım. baht işi.

imuneks at.

mandalina ye. benim sırrım da mandalina.

ekinezya çayı iç ama fazlası karaciğere zarar veriyormuş çok abanmadan dikkatli içmen lazım.

Etkisi %100 bilimsel olarak kanıtlanmış isteyene hazırda makale linkleri var yollayabilirim.

not: kapsülü değil çayını içmen lazım. kapsüllerinin de etkisiz olduğu kanıtlanmış.

çay iç.

Seninki karşılıyor. O parantez içinde saydıklarıyla ilgili olarak "Bunları içerebilir ama yalnızca bunları okuduysan yetmez" diyor.

karşılamıyor bence. 1.5 yıllık işletme iktisat eğitimi olacak, onlar da istatistik vs'den ibaret olmayacak diyor.

@galadnikov, peki işletme, iktisat vs harici hangi bölümden mezun bir kişi bu standartları sağlayabilir ki? saçma değil mi biraz.

yandal vs olmadan sağlaması zor görünüyor.

ingiltere. 1 yıllık mba programları var. 3 dönem şeklinde. son dönem tez filan hazırlıyorsun ders yok başka. ortalamanı sorun etmeyecek okullar da var. londra'daki yaşam kalitesi de cabası.

abd daha mantıklı senin durumunda. hem çok fazla mba programı var, düşük gpa ile kabul alabileceğin okullar da mevcuttur. kıta avrupa'sında mba olayı hem daha az (haliyle kabul de zor olabilir), hem de o ülkelerde mba olayı o kadar da sallanmıyor. hem iş bulmak zor, iş bulsan da vize konusunda sorun çıkarma ihtimalleri yüksek. abd'yi tavsiye ederim.

avrupa'da piyasa hiç iyi değil. isviçre gibi çok nadir bir iki ülkede düzgün, onlarda da yeni mezun ve türk olduğundan (ab dışı) şansın zor. abd'de yukarıda dendiği gibi en azından h1-b konusunda yabancılarla aynı ligde yarışacaksın.

avrupa birliğinde önce kendi vatandaşına istihdam sağlama durumu var, sonra hali hazırda avrupa birliği vatandaşlarına (ellerini kollarini sallaya sallaya is arayabiliyorlar) ve en son sensin. bir avrupa şirketi seni işe almak için ciddi bir prosedür altına girmek zorunda, çok ciddi bir farklılık yaratman gerekir ki seni öne çıkarabilsin. bu da tecrübe ile olacak bir şey. seninle aynı yetenekte hatta senden bir tık altta ab vatandaşı yeni mezun, senden daha tercih edilecek durumda olacak.

avrupa istiyorsan önce iş tecrübesi edinmenm mantıklı olacaktır bu nedenle.

bir de şunu eklemek isterim. not ortalamasını akşam yemeğinin başlangıç yemeği olarak düşün.

pek güzel olmayan bir salata sunuyorsun sen. bu açığını enfes bir ana yemek ve güzel bir tatlı, olursa uyumlu bir şarap ile kapatma şansın yüksek.

yani bir iki sene alakalı iş tecrübesi (türkiye'de olur), güzel bir gmat skoru ile iyi bir okulda yapılan master sonrası şansın daha yüksek olacaktır. çok ciddi bir acalen yok ise, iyi bir yerde işe girme şansın var ise bunu da şiddetle tavsiye ederim.