Ekşi Duyuru

ikincisini koymuşsun buraya ama şöyle de bi gerçek var www.youtube.com

bence ikisi de değil.

şimdi ikisi arasındaysan kesinlikle birinci .. Gelmiş geçmiş en iyi gol diosan bunun eşi benzeri olmayacak. zlatan ınkinden sürüyle var.. Q7 ninki de mükemmel bi gol birebir aynısı yok ama benzerleri mevcut ikisi de değil bence de

www.youtube.com

değil.

Alakası yok.

öyle olsaydı öyle olurdu ama değil diye düşünüyorum. fizik kuralları belli işte.

bi de bazen "insan niye ikide bir her anlayamadığı şey için olağanüstü neden uydurmak isteyecek kadar ezik" diye de düşünüyorum.

Cok yanlis yerde sordun soruyu.
Ama bence oyle. Mukemmel bi guzelligin parcasi olmaya calisiyoruz, aramizda bazi vicdani bozuklar ortaligi karistirmasa cok daha guzel olacak hersey.

böyle durumlarda hep askerliğimi hatırlıyorum. bi huucu eleman vardı bizim karakolda. geceleri devriyeye çıkmadan önce koğuşa yat verildikten sonra vakit geçirmek için tv izlerdik. genelde de nat geo wild açık olurdu (o kadar da entel bi karakolduk). bu abimiz tv izlerken sürekli ve sürekli ve mütemadiyen "bisss" diye başlayıp içinden devam ediyordu. arada coşup salavat getiriyordu falan. en çok da "şu allahın mucizesine bakın! mucize mucizee! mükkemmel bir olay" diyordu. genelde böyle zamanlarda ekranda bir kaplan götünü yaymış yatıyor, ya da yılan fare deliğinden av yakalamaya çalışıyor ya da ne bileyim bir maymun götünü kaşıyor gibi çok sıradan olaylar oluyordu...

sanırsam anlatabildim :)

pagan olmuşun haberin yok.

@miserated; gerçekten olağanüstü bir yerde yaşadığı için olabilir mi? bilim sana insan vücudunun mükemmeleyitinden bahsedebilir; ama nasıl oluyor cevabını veremez.

@kediebesi; zaten dinsizim.

@dk


"Mükemmel dizayn

Evrim karşıtlarının, sürekli olarak, canlıların mükemmel bir şekilde “dizayn” edildiklerini, bütün canlıların şaşmaz bir incelikle işlev gördüklerini kafalara yerleştirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Onlara göre bu mükemmelliğin tepe noktasında tabiî ki insan yer almaktadır. İnsan, ruhu ve düşünceleriyle tüm canlılardan daha üstündür, hatta diğer tüm canlılar ona hizmet için yaratılmışlardır.

Ancak durum hiç de evrim karşıtlarının ileri sürdüğü gibi değildir. Hemen her insanın bir (bazen de birkaç) organının yaşamının belli bir döneminde ya da tüm yaşamı boyunca yeterince işlev görmediğini, hastalandığını hepimiz biliriz. Bunu görmek için hastanelere gitmeye de gerek yoktur. Yani yaratılışçıların söylediğinin aksine, insan mükemmel tasarlanmış, şaşmaz hassaslıkla işleyen bir organizma değildir. Tüm canlılar gibi insan da hâlâ değişmenin sancılarını çekmektedir.

Bu konuda birkaç örnek verelim. İnsanların hemen hepsinde üçüncü azı dişi (yirmilik diş) sorun yaratmaktadır. Bu dişler ya eğri çıkmakta ya da çıkıp işlev görmedikleri için çabucak çürümektedirler. Sonuçta neredeyse tüm insanların bu dişlerle başı derttedir. Sizce bu mükemmel bir “dizayn” mıdır? Bunun tek mantıklı açıklamasını evrim kuramı içerisinde bulabiliriz. Çünkü insanda çene boyutları gittikçe küçülmekte ve dolayısıyla dişler, küçülen çenede yer bulmakta güçlüklerle karşılaşmaktadırlar. Küçülmeden en fazla etkilenen dişler, diş kavsinde en arkada yer alan üçüncü azılardır.

Ayrıca ductus deferens’in ve nervus laryngeus recurrens’in onca yolu dolanması da mükemmellik yerine evrimsel bir kusuru göstermektedir."

evrimagaci.org

@agy3

bütün bunları söyledikten sonra bi de o son cümleyi söylediniz ya, hey yavrum hey

bu kusursuz düzen kesinlikle Pain senseinin ürünüdür. aksi takdirde böyle bir şeyin olmasına ihtimal dahi yoktu.


bu kusursuz düzen kensilikle zeusun ürünüdür aksi takdirde boyle birşey olamazdı.

bu kusursuz şey kesinlikle Allahın hikmeti oyksa böyle birşey olamazdı.
bu kusursuz düzen kesinlikle atalarımızın ruhunun dünyayı korudugunun işareti yoksa boyle bısey olamazdı.

bu kusursuz duzen kesınlıkle uzaylıların işi yoksa boyle bırsey olamazdı.

bu kusursuz duzen kesınlıkle bir ev hanımının işi yoksa boyle birşey olamazdı.

bu kusursuz duzen kesınlıkle bilgisayar programı aksı takdırde boyle bırsey olamazdı.

sana hediye olarak şu parçayı gönderiyorum.
www.youtube.com

Bazı yerlere güzel güzel, bazı yerlere bela gibi iner kar, bazı yerlere ise inmez, hatta güneş kavurur. Yağmur yağar, rahmet der kimisi, kimisinin ise evini su basar, sel götürür, çoluk çocuk boğulur, ekinler gider.

İşler yolundayken bunu tanrının varlığına bağlayan, işler yolundan çıktığında isyan edecek tanrı arayabilir, veya günah/cehennem korkusuyla acısını içine gömmeye çalışır.

Hiç mi akıldan geçmez, "ya bu işlerin tanrı vb ile alakası yoksa" diye? Bir tanrı olsa bile, bu kadar galaksi (yaklaşık 100.000.000.000) ve onlardan herhangi birinin (Samanyolu) yaklaşık 100.000.000.000 adet yıldız sisteminden herhangi birinin (güneş sistemi) bir gezegenindeki kar seviyesini ayarlamaktan veya birilerinin işini gücünü ayarlamaktan başka derdi olmaz mı? Bütün dünyanın toplam dertleri bile, bilinen evrendeki toplam olası derdin 1/10.000.000.000.000.000.000.000'u kadar sayılır.

Güzel birşey olur, hemen "allah var"
2 yaşında bebek hastalıkla boğuşarak acılar içinde ölür, o zaman isyan/sabır?
Oysa bunlarla bir tanrı neden ilgilensin ki?

Geçelim lütfen.

stephen hawking de diyor ki;

"we see the universe the way it is because we exist."

yani; evreni bu şekilde görüyoruz çünkü aksi olsaydı hiç varolmazdık. bu tip sorulara kuramsal fizikten yardım almaksızın ancak metafizik yanıtlar verilebilir. örn. m-kuramı doğruysa ve aslında ortada bütün olasılıkların mümkün olduğu sonsuz sayıda evren varsa bizim evrenimizin tek farkı içinde bunu akıl edebilen canlı varlıkların koşturmasıdır. yani bütün bu varoluş aslında varolmanın sebebi değil sonucudur.

van da depremzedelerin üstüne yağarken misal ;pek de o kadar hoş değildi sanki.

uykusuzokuyorumçünkü world tt'ye girmişti, hilal cebeci girmişti bi ara..

justinbieberturkiyeyegeliyor girmisti lol

Yılmaz Morgül Okan'a katıldığı bir programda WW TT olmuştu..

www.eksisozluk.com

platon. idealar alemi.
yanlış hatırlamıyorsam.

zamanında bir hayli okumuştum bunları, hoş aklımda pek bir şey kalmadı ama kendimce şunu söyleyebilirim: gördüğümüz şeyin ağaç olduğuna karar verişimiz, daha önce gördüğümüz ve bize ağaç olduğu söylenen şeylerden edindiğimiz bilgilerin toplamı. karşımızdaki şey, ağaç görünümünde bir uzaylı da olabilir, ama biz ona ağaç deriz.

evet, idealar alemi. platon.
bunu platon güzel bir örnekle açıklıyor. mağara alegorisi

tüm insanlar zincire bağlı ve bir mağarada yaşıyorlar. mağaranın efendisi var ve elinde bir ateş tutuyor. zincire bağlı insanlara, gerçek dünyadaki şeylerin gölgelerini gösteriyor.

biri farkedip zincirlerini kırmaya çalışırsa, etraftakiler ona deli gözüyle bakıyor. fakat başarırsa, aydınlığa gerçek dünyaya ulaşıyor.

yanlış olmasın ama, tasavvufta'da var bu düşünce. mevlana sıklıkla bahsediyor. görünenin ardındanki görünmeyen gerçek. sanırım o da mana alemi diyor.

o dediğinizi hatırlıorum. ama o başka birşeydi sanırım.

algın ve bilincinle kısıtlısın. bu kadar. gerçeği bu şekilde bilmeye imkan yok.

onunla alakalı değil o iş.şirket olan kulüplerin kap'a bildirim yapmaları gerekiyor bir oyuncuyla görüşüyorlar ise ya da kulübüne teklif yapmışlarsa.mesela şu an fenerbahçe belhanda için teklif yaptı ama kap'a bildirim yapmadıkları için yalanladılar bunu.normalde suç çünkü bildirim yapmadan görüşme yapmak.her kulüp yapıyor bunu.çünkü işin ucunda bildirim yapıp da alamamak var.bu durum da yöneticilerin forsunu bozar.

Galatasaray kesinleşmemiş şeyleri Kap'a bildirip bildirip durdu. Taraftarı umutlandırdı ama sonunda fos çıktı.

Yol yordamı öğrendilerdir herhalde, şimdi yapmıyorlar. Galatasarayın Fenerbahçe'den öğreneceği çok şey var. Bir de henüz adam olmayı öğrenemeden gelmiş artis artis basın açıklamaları yapıyorlar.

tüm bunlar en basit gramer sitelerinde / kitaplarinda zaten örnekleri ile aciklaniyor.

herhangi bir dil herhangi bir dil ile mukayese ederek açıklanmaz.

imdi;
1- going kullanıldıı zaman kesinlik bildiriliyor.
2- have eaten- present perfect bir yapı. Yani eylem yapılmış yapılmasına; ama o eylemden ortaya çıkan etkiler hala sürüyor.
have been eating * present perfect continuous yapı. mektaydım, maktaydım mealinde. mesela tam elma yerken arkadaşın aradı diyelim; işte o an bu yapıda cümle kurman uygun düşer.
was going to eat ise; yemeye karar vermişsin; ancak yememişsin.

3- I had been working de geçmişten bahsederken kullanılır. Özellikle romanlarda felan çok gördüm. işte, I had been working while she called me. burada aranmadan hemen önce çalışmakta olduğunu belirtiyor geçmiş zamanda.
umarım faydalı olabilmişimdir.

@atmaca: açıklamaları yazıyor. farklarıyla ilgili kayda değer bilgi bulmak güç.
@pangea: tşkler. çok yararı oldu.

ingilizceyi ezber bir sisteme oturtarak öğrenmek istiyorsun, sorularından anlaşılan bu. ingilizce gramer ezberiyle ve türkçeyle karşılaştırılarak öğrenilmez, mantık kurmaya ve anlamaya çalış.

irregular verb tablosunu türkçe bir mantık kurup anlaman pek mümkün değil. 2. sorunun cevabıyla beraber anlayabilirsin. farklarıyla ilgili bilgiyi de future present past şeklinde tablolarla açıklayan bir internet sitesinde bulabilirsin, tenslerin kapsadığı zamanları gösteren anlatımlar var. past continuous tense yazıp google'a arattım ve çıkan ilk site gayet iyi anlatmış www.englishpage.com
bu da past perfect continuous
www.englishpage.com

"Will go" ve "going to" değil o, "will" ve "are going to". Öğretim sırasında bunlar farklı denir, going to daha kesin denir ama takılma ona bence. Aralarındaki neredeyse tek fark görünümleri. Ha bir de mesele "I was going to go there." şeklinde bir cümleyi will'le kuramıyorsun sanırım.

Patlar/patladı/patlamış olmaz, Türkçeyle karşılaştırmamak gerek. Hiç düşünme bile Türkçede ne olduğunu.

sanırım bana da olmaya başladı bu durum henüz 28 yaşımda iken. böyle devam etmesini umuyorum : )

Nasıl bir kafa ki bu bunu yaşınızın artmasına bağladınız acaba. Sadece şartların değişmiş olması yeterli bir değişken değil mi? Hayır, gören de yetmiş yaşınıza gelmişsiniz, görüp geçirmişsiniz sanır.

yaşadığım için bağladım sayın aynştayn. o değil de somut olarak aksini iddia etmenin mümkün olmadığı bir konuda böyle otoriter tavırlarla emin olmak daha tuhaf bir kafa olsa gerek. şartların değiştiğini nerden biliyorsun? hiç birşey de değişmedi. aynı iş, aynı ev, aynı ortam tek değişen yaş.

Aksini iddaa edemeyecekken mi? Sen "yaşla birlikte şansın artmasını" bir sav olarak mı görüyorsun? Ayrıca aksini iddaa edemiyor oluşumun onun saçmalığını işaret etmeme engel olduğunu nereden çıkardın? Aralarında hiçbir bağ olmayışını kavramak için sağlıklı bir insan beyninden fazlası neden gereksin? Ben sana burada "Üsküdar'daki kuşlar benim emrimle uçuyorlar!" desem aksini iddaa edemeyeceğin için "pardon abi" mi diyeceksin?

Ayrıca: (bkz: Argumentum ad ignorantiam)

demagojiyi bırak. konu gayet net. ben iddia etmedim, sadece öyle hissettiğim için tecrübe eden var mı? diye sordum. buna kesin yanıtlarla hayır diyebilmek için bütün doğa, evren kanunlarının çözülmüş, açıklığa kavuşmuş olması gerek. ha eğer sen tüm kanunların allah tarafından koyulduğu, kitaplarda yazıldığı ve onlar dışında yazan herşeyin imkansız olduğunu kabul eder pozisyondaysan daha fazla tartışmam.

Hahah, ne demagojisi ya? Konunun gerçekliğinden bahsetmiyor muyuz? Ee, ben de bundan bahsediyorum. Hayır allah mallah demişsin, "sen bunlara inanıyorsan ben bilemem tabii" demişsin bir de bana demagoji yapıyor diyorsun. Ben de şöyle diyeyim: Tersi kanıtlanmayan şeylere inanılması gerektiğini düşünüyorsan durumun vahim. Ayrıca dini kitabı nereden çıkardın, o da ilginçmiş.

kavgaya gerek yok gençler, enikonu muhabbet ediyoruz şurda, harcamayın değerli fosforlarınızı böyle şeyler için.

Yaşla alakası yok bence. Sadece zamanlama meselesi. Kimisine 30'una kadar yağmur gibi yağar, kimisine 50'den sonra. Örnekleri bol.

kendimden örnek verebilirim şans kesinlikle azalıyor.

belki bir yaşa kadar doğru adımlar atıp doğru tohumlar ekmekle alakalıdır.babam mesela 35 yaşına kadar gece gündüz bilmeden çalıştı, bir iş bağlantısı yapabilmek için altında külüstür bir araba, balkanlardan rusyaya dolandı durdu, 94 krizinde işleri yarı yarıya küçüldü pes etmedi, ancak aynı iş aynı dükkanlar aynı insanlar olmasına rağmen, 35 yaşından sonra her şeyi o kadar rayına oturtmuştu, o kadar sağlam hale getirmişti ki, son 15 yıldır, sabah 11 gibi işine gidiyor, dükkanları bir dolaşıyor, bahçesiyle ilgileniyor, akşam rakısını balığını yapıyor ve her şey iş konusunda gayet iyiye gidiyor, tecrübesi ve gençliğindeki yoğun çalışması sayesinde. insanlar onu çalışkan, aklı başında, tuttuğunu koparan bir insan olarak bildiği, artık böyle tanıdığı için de ister istemez gençliğinde zar zor elde ettiği fırsatlar önce ona sunuluyor, bu insan ilişkileri de gizli bir yatırım, belli bir yaştan sonra insan bunun ürünlerini toplamaya başlıyor.
bu açıdan tamamen akıl mantık dışı ya da bir şans faktörü değil bence.bu şu yaşınıza kadar yaptıklarınızın doğru bir şeyler olduğunu gösteriyor.

Eskiden yaptıklarının ekmeğini şimdi yiyorsun. Bu bir birikim işi bence.

tabiki de yavaş. hatta yavaş ötesi olabiliyor bazen.

merkeze çok yakın bir beldeye oldukça yakın oturuyorum. hızlı olmaması için bir sebep yok gibi düşündüğün zaman, hem az kişi var hem merkezi. ama hiç memnun değildim. vodafone da aynısı.

avea kullanıorum ben hem Jet hem de telde 3g çatır çatır çalışıyo valla daha hiç sıkıntı çekmedim. ttnetin açarken takıldığı youtube videolarını takılmadan izliyorum

o reklamlarda örneklenen yerin yapısından hiç bahsetmemekte.. örneğin tutup az kişinin yaşadığı ya da az kişinin 3G telefonu olduğu bir yerde hız testi yapılırsa hız alır yürür. ancak aynı testi abd'de new york'ta yaparsan tabi ki düşük çıkar.

o yüzden inanmayın o reklamlara..

istanbulun göbeğinde havalimanında E ye düşüyor yuh artık

konu dışı jp.yada 70 megabit.

avea kullandım iki yıl, sonra turkcelle geçtim çok rahat söyleyebilirim turkcell aveayı 4e katlar. tabi bu sorunsuz olduğu anlamına gelmiyor, mecidiyeköyde çalışıyorum burda leş ve yavaş ama akşamları bakırköy evimde 3g uçuyor resmen.

reklam kimin bilmiyorum ama amerikadan hızlıyz diyorsa turkcell 3g idir. turkcell kullanıyorum hızından gayet memnunum. ama istanbulda kullandım hep uzun yolda vs kullanma imkanım olmadı hep şehir içi

telefon hattım turkcell ve bi de tablette vodafone data hattı var. ikisi de gayet iyi çekiyor, epey hızlılar her daim.

ankara

Silifke/Taşucu'nda oturuyorum, Avea Jet'in çekmediği zamanlarda Turkcell hat takılı telefonumu modem olarak kullanıyorum. Gayet de güzel çekiyor.

bu kadar güzel oyunu sadece netten yada botlarla oynansın diye yapmışlar.
hikaye modu yok

hangi şehir hatta hangi ilçe orası önemli asıl?

esas problem olan sey; bunun, ozgurlugumuzun bu denli basit ve dogal bir parcasinin, bir problem yaratip yaratmayacagi sorusunu zihinlerimize dusuren seyler ya da kisiler.

neyse, istanbul'daysan ve fatih falan gibi cok muhafazakar yerlerde gerceklestirmeyeceksen sorun olmaz. bilhassa taksim ve kadikoy gibi yerlerde hicbir sorun olmaz.

@chronic unholy
Bunun muhafazakarlıkla ne alakası var? Sen adam gibi içersin, içmiş halinle içmemiş halin birdir. Kimseyi rahatsız etmezsin ama herkes senin gibi içmez. Şişeyi açınca değişen bin tane mal gördüm ben. Kendim içeceğim zaman hayatta dışarıda içmem. Yanımdan geçecek bir insan benim gibi düşünüp rahatsız olur mu diye.. Yılbaşında sokağa çıkıp, yaşayacağı son günmüş gibi içecek milyon tane adama kefil olabiliyor musun? Kimse olamaz bence.. Ben bu işle yetkili birisi olsam kendim içmeyi çok sevdiğim halde izin çıkarmazdım..

@+1 muhatara

bu gece içeceğim; ama normal zamanlarda yasak olması taraftarıyım. malum herkes ağzıyla içmiyor.

tartismaya girmeyecegim. fikrimi kisaca beyan edip gececegim. net bir sekilde muhafazakarlik ve dahi geri kalmislik ornegidir bu.

elinde sigara ile sokakta geziyor olmak ne kadar ozgurluk ise, elinde alkol sisesi ile geziyor olmak da, normal sartlarda/normal ulkelerde kimsenin engellemek bir yana dursun, dusuncesini akla dahi getirmeyecegi bir ozgurluktur.

"bu siseyi ictikten sonra x sayida insan sapitiyor, yahut sapitabiliyor, oyleyse sapitmayanlarin da ozgurlugunu yasaklayalim! hayatta en hakiki mursit, kurunun yaninda yasin da yanmasidir!" gibi bir mantik, ancak ucuncu dunya ulkelerinde gecerlidir. nitekim, biz de ikibucuk'uncu dunya ulkesiyiz.

bu gece icecegim ama normal zamanlarda yasak olmasi taraftariyim demek de muazzam bir seymis. esas disarida icilip cildirilan aksamlardan bir tanesi bu aksam zaten. "benim icecegim aksam serbest olsun, ama baska zamanlarda yasak olsun" mantalitesi cok itici.

Sigaranın sarhoşluk etkisi olmadığı için verdiğin örnek çok garip oldu.. O zaman şöyle anlatayım...

Alkollü Genç, Birahanede Kurşun Yağdırdı: 1 Ölü
2 alkollü genç, 120 aracın lastiğini kesti!
Alkollü genç, birahanede yan masaya kurşun yağdırdı

Şu haber başlıklarında "alkollü" gördüğün yerlere "sigara içen" koyup öyle oku.. O kadar mantıklı oldu işte söylediğin :)

ben de tartışmaya girmeyeceğim acaip sigara içtim :))

chronic bu gece ben içecem serbest olsun durumu yok. gene millet gtüyle içip sağa sola sataşacak ama bu gece her yerde ekstra güvenlik olacak. o yüzden serbest olması mantıklı.

hayvan gibi içki içen özgürlükçü bir birey olarak türkiye'de elinde bira şişesiyle dolaşan adamlara uzak durmaya çalışırım, hele yanımda kız falan varsa iyicene kaçarım. burası türkiye, ne olacağı belli olmuyor.

ben o 11880'den dava öğrenme olayını aylar önce de tv'de görmüştüm, pek alakalı olmayabilir, belki sistemseldir.

1-no
2-23.58

1. tam gün
2. 00:00

1: tatil bugün
2: sen şimdiden atmaya başla nasılsa ancak seneye ulaşır. ahadkljfa

değil

arada 'islam tv' izlerim, not alırım.

hayır

az önce laylaylom galiba sana göre sevmelerin klibini izledim.
erkek arkadaşım da fethullah hocanın yayınlarını dinliyor bazen arabada ya da televizyonda falan denk gelirse.

ibrahimovic.

Video'da zaten yazıyor golü kimin attığı.

eşimle gezme planım olmasaydı çalışacaktım bugün.

tam intiharlık vakit. 10°C, hava kapalı, rüzgar Kuzey yönünde 32 km/s hızında ve nem %87

bende birinden hadi buluşalım teklifi bekliyorum çağırsalar da çıksak dışarı.

en yakın bakkaldan sosis filan, ben öyle yapıyorum.

benim sokakta beslediğim kediler bütün ev yemeklerini yiyorlar. bazen fazla seçeneğim olmadığında yemeğin suyuna ekmek doğrayıp versem bile yiyorlar. yemek suyu da yoksa yoğurt veriyorum bayılıyorlar.
marketten küçük yoğurt alıp kabıyla koyabilirsin önlerine.

yoğurtlu ekmek

ucuz kedi mamalarından az bir miktar çantada taşımak en iyisi.

hazır çorba paketi büyüklüğünde mamalar satılıyor, onlardan alabilirsin, ciğer alabilirsin çok severler, sosis falan makbule geçer eminim

kefir, yoğurt vs yer.
çiğ ciğer ve başka artık etleri verebilirsin.

@yue yemek suyu verirken soğan olmamasına dikkat etmelisin. soğan kedi köpekler için zehirli.

hakim vermesi gereken kararı vermiş. yapacak bir şey yok maalesef. yani tüm bunlar olurken dava devam etmiş olay kamu davası zaten adamla evlenmiş olması çocuk sahibi olması bir şey değiştirmiyor. yani hakimin insiyatif kullanabileceği bir durum yok kanun ne diyorsa onu uygulamak zorunda hakim. dosya yargıtaya da gitmiş onanmış yani sadece bir tane hakim bakmamış yargıtayda onayladıktan sonra olan olmuş. kanunların değişmesi gerek.

asıl kanun koyucunun hakimin insiyatif yetkisini genişletmesi gerekir. hakimin kanun karşısında eli kolu bağlı.

@zenigt, kanunlar değiştirilmediği için istemediğimiz bazı kararlar veriyoruz diyor hakimler ama her zaman kanun ne diyorsa onu uygulamıyorlar.

www.radikal.com.tr

@zihuatanejo o konuyu hiç açma zaten insan hakları denince bu ülkede herkes ayrı bir cinsleşiyor. olaylar farklı amma haklısın devlettin çıkarlarını insanlardan daha üstün tutuyorlar. sıkıysa yapmasınlar görelim. amma gene diyorum üstteki duyuruda hakim insiyatif kullanamaz öyle bir şey yok kullansa o dosya yargıtaya gidiyor yargıtay zaten kararı bozar o hakimide şikayet ederdi hsyk'ya amma ülke söz konusu olunca sıkıntı olmuyor o konuda katılıyorum.

Çok anladığımdan değil ama "stmp kimlik doğrulaması"nı google ile arattırınız.

php form doğrularken bilgileri doğru giriyor musun ?

kodları görmemiz lazım pastebin'e kodları yapıştırıp linki bize gönderirsen bu duyurunun altından yardımcı olabiliriz.

coffeecup form builder

veya wordpress ise "contact form 7"

Aynı şeyi ben de yaşadım, hosting'in mail göndermeye izin vermesi ile alakalı bir durum olduğuna kanaat getirip pes etmiştim en sonunda. Sanırım bazı hostlar onların IPsinden spam mail gönderilmesin diye PHP üzerinden mail gönderimine kısıtlama getiriyorlar.

tabiki acımasız, ayrıca ne kadar mantıklı olduğu da tartışılır. intihara meyilli insanın yaşamaya devam etmesi toplumun genel çıkarları açısından daha faydalı olabilir, örneğin intihar meyilli adamlardan biri yarın gelip "ben organ sentezlemeyi buldum alın amk" diyebilir.

hatta genel olarak fikriniz başarısız bir distopya filmine benziyor. 2/10

oha büşşş.

her yaşam kutsaldır.

Herkes organ bağışlasa zaten doğal akışında ve organları sağlam bir şekilde ölen, organ bekleyen insanlara yetecek kadar insan/organ olur.

Zaten intiharcıları ölüme teşvik etmeden önce bağış yapmayı istediklerine dair imzalarını almak gerekiyor.

Yani acımasızlığını geçtim (ki acımasız), önerin teknik olarak da gereksiz (ilk paragraf) ve saçma (ikinci paragraf).

ölen birinin organlarını bağışlaması süper bir hadise ama birini öldürüp diğerini yaşatmak anlamsız. intihar etmek isteyenin daha mutlu ve başarılı olamayacağının ya da organ bağışıyla hayata dönen kişinin intihar etmeyeceğinin, adam doğramayacağının garantisini veremeyiz.

şimdi intihar etmek isteyenlerin büyük bir çoğunluğu zaten hasta -bunalım,depresyon- olduğu için intihar etmek istiyor. hasta insana yardım etmek gerekir, öldürmek değil.

dediğin şeyin yerine bazı hastalara ötenazi hakkı sağlanabilir. illa intiharı düşünen depresif insanları ölüme yönlendirmek gerekmiyor.

ben ölen bedenler üstünde insanlarin söz hakki olmamasi ve toplumun iyiligi icin kullanilma yetkisinin özgür kurumlara verilmesi taraftariyim.

ölen sey sadece bir beden, onu relik haline getirmenin bi anlami bi faydasi da yok.

eğer sakin olacağından eminsen ufak ufak dokunup sev bişi olmaz. haldır huldur girişme, kenesi filan oluyor kiminin. veya pis yaraları vs. kedi pireleri insanı ısırıp kaşındırıyor bir kere ama üzerinde kalmaz, gider. kaşınır, geçer yani. ben bu şekilde takılıyorum bir sorun yaşamadım. sonra ellerimi temizliyorum elbette. kediler kendine bakabiliyor da köpeklerin bir grubu yoksa çok pis olabiliyorlar maalesef :/

bence al, sonuna kadar sev, sakınma. evet özellikle köpeklerin çok pis olduğu doğrudur ama diğer bir yandan quarter pounder'ın midemize kadar ki macerası da bir hijyen öyküsü sayılmaz. kene sıçrarsa da sağlık ocağına gidersin.

Köpekleri kucaklamıyorum ama başlarını sırtlarını okşarım hep, nerde kedi görsem bağrıma basarım bi zarar görmedim şu zamana kadar hatta geçen duyuru açmıştım kedi yüzümü çizdi diye onu yapan ev kedisiydi sokak kedileri bişi yapmıo mazlumlarım benim.

sokak hayvanlarındaki pire size gelmez, o konuda içiniz rahat etsin.
kene üzerinde yürüyorsa ve henüz ısırmamışsa geçebilir, ama genelde zaten kene hayvana direk olarak yapışıyor, o yüzden zaten yapıştıktan sonra size geçmesi imkansız.

kedilerin bazıları çok uysal olsa da, bazıları insandan ürkebiliyor ya da mesafeli bir ilişki yürütmek isteyebiliyor.
o yüzden kucağa alamayabilirsiniz her kediyi.

ben açıkçası sokak hayvanlarının insanlara biraz mesafeli olmasından yanayım.
saldırgan demiyorum yalnız.
yani her insana güvenmemeleri içimi rahatlatıyor biraz.
çünkü insana alışan hayvan bana duygusal olarak daha çok insana ihtiyaç duyuyormuş gibi geliyor ve insandan gelecek zararlara da daha açık oluyor.

insancıl olduğu için kapılara, pencerelere geliyorlar, itilip kakılıyorlar sonra.
psikopatça bir yaklaşım olabilir, ama sokak hayvanı meselesiyle çok içli dışlı olunca böyle düşünmeye başladım.

bu sonuçta kişisel bir görüş, ama dediğim gibi bitinden piresinden korkmanıza gerek yok.
ellerinizi temiz tutun, sokak kedisini kucağınıza aldıktan sonra aynı giysiyle üstünüze evinizdeki kediyi (varsa) kucağınıza almayın, yeter.

bir de ekleme yapayım:

köpekleri öpmek konusunda dikkatli olun. köpekler yüzünüzü yaklaştırmanızı tehdit olarak algılayabilirler.
daha önce de bir duyuruda yazmıştım.
benim golden retriever'ım bile ona sarılıp öpmeye kalkan kişiye neredeyse saldırıyordu.
o yüzden sakin sakin sevin, konuşun, ama aranızda samimi bir ilişki olmadığı sürece öpmemeye çalışın.

blatta hiberna +1

bazen severek kötülük mü yapıyoruz acaba diye düşünüyorum bile. benim iki tane kedim var sokakta düzenli beslediğim. bi anne ve yavrusu. (aslında 3 taneydiler 3. ye araba çarptı gözlerimin önünde -4 aylık falandı- oracıkta öldü.)

ilk başta anne pek yaklaşmazdı sonra yemek vere vere alıştılar, alıştıkça ben de sevdim. uzaktan görsünler koşa koşa gelirler yanıma bir tanem onlar benim.

neyse bir gün camdan bakıyorum, iki tane çocuk (yaşları 10 ila max 14 arası)kedileri görüp sevecekmiş gibi yanlarına çağırdılar, küçük olan arabanın altına saklandı, anne yanlarına yaklaştı, kedinin sokulmasıyla çocuklardan birinin tekme savurması bir oldu, diğeri de kuyruğunu tutup çekmeye çalıştı, aklım çıktı o anda, nasıl indim 4 katı hatırlamıyorum. neyseki kurtarmış kendini ben koşana kadar, ben bağırınca çocuklarda kaçtı.

insanlar nasıl böyle çocuk yetiştiriyor anlamıyorum. tamam herkes sevmek zorunda değil ama canlının yaşamına saygı göstersinler. bu yüzden insanlara alışmasını ben de pek istemiyorum. manyak çok ülkemizde.

buyrun mantıklı bir açıklama:
www.eksisozluk.com

inanmayın böyle şeylere ya. hele şahit akp'li bir vekilse hiç inanmayın bence.

abi madem bu kadar kıl bi durum çok mu zor eve 2 kamera koyup da takibini yapması. herkes hayret içinde ama kimse böyle bir şey yapmıyor. çocuk büyük ihtimalle piroman. mal mal işlerle uğraşıyorlar.

ailenin tipe bak alayı at hırsızı gibi, bunlardan herşey beklenir, kız rahatsız sanırım.

ne pirim yapıyor bu konu arkadaş! param olsun ilk fırsatta cinli, yatırlı film çekicem valla.

vekil pyromancer olabilir gibime geldi bilemedim

ne hoca ne vali ne mütfü çözebilmiş, vasıflara gel.

benim için bu haber ülke olarak iyice mala bağladığımızın kanıtıdır. arada böyle haberlerin çıkması, kamuoyu oluşturulması iyi oluyor. ne kadar fazla sayıda gerizekalıyla aynı toprağı paylaştığımı hatırlayıp bu ülkeden kaçmak uğruna verdiğim mücadeleyi körüklüyorlar.

Enstruman al.

üstüne para ekler yol bisikleti alırdım.

elektro gitar alırdım bir de amfi tabi ikinci el gitar.

bi çuval un bi çuval şeker 5 kilo çay al, bi teneke de zeytinyağı. eski insanlar böyle yapardı. artanı bana yolla.

2 çift ayakkabı

ben bankaya koyardım en ters zamanlarda parasız kalıyorum ya.

illa harcamak zorunda değilsin. zorlama kendini harcamak için. :) kenara koy bi gün acil ihtiyacın olunca harcarsın. hastalık olur harcarsın falan.

kindle diyenin amına koyarım.

1 ton kömür.

bisiklet.

italya fransa ispanya vb merak ettiğin bi ülkeye gidiş dönüş uçak bileti. kalana biraz daha ekler orada harcarsın

elektrik süpürgesi, mümkünse dyson dc-23 animal.

kahve makinesi . tchibo. 250tl. mis. süper süper.

200 lirasını kenara ayırır kalanı mantıklı bir şekilde iddaaya yatırır, 4 bin tl olunca malta'ya dil kursuna giderdim

benim tavsiyem eğer öyle birşey yapmadıysanız bankaya atın "acil durum parası" olarak. ama illa harcamam lazım diyorsanız:

bir liste yapın almak istediğiniz şeylere dair. aynı maddeyi tekrar yazmaktan çekinmeyin. listedeki madde sayısı 100'e ulaşınca en çok tekrar ettiğiniz ürünü alın. genelde kararsızlıkta kullanılan bir yöntem bu.

ürün olarak tavsiyem ise eğer evde kalıyorsanız doğalgaz alın şimdiden, şubatta zam gelmesi muhtemel. Sigara da olur.

tam altın.

hesabıma yatırırdım. illa ki bir zaman lazım olucak.

tablet

lazım dıgılse harcamaz kenara atar ustune para koyar telefon alırdım.
altın alırdım.

Üstüne biraz daha ekler sevgiliime iPad touch 5. Nesil den alırdım

-bir kenara koyup uzerine de azar azar ekleyip tatilde yurtdisina giderdim.
-ayakkabi, gomlek, alkol alirdim.
-iddaa'ya basardim.

net.tutsplus.com

şuna bak istiyorsan. Kaynak dosyaları da mevcut hem, işini görür belki.

Ben.

Ben 2-3 kere kan verdim, buradan görüp.

+1 de benden.

şimdi "recommend" dersen olayı geniş zaman boyutunda ele alırsın ama bunu present perfect'te kullanırsan - ki aslında ingilizce'de en çok kullanılan tense'miş kendisi bu gibi durumlarda - daha güzel olur. bir de phrase'leri virgülle ayırırsan sorun kalmaz.

i will watch x at the cinema soon, as you've recommended.

ya da,

as you've recommended, i'll watch x at the cinema soon.

not: "recommended" yerine "have recommended" yapmamızın sebebi şu: eğer cümlenin ilk kısmında future ya da present tense varsa, onu takip eden tense'ler de paralellik sağlaması açısından present tense olmalı - "present" perfect tense yaptık biz de. ama eğer "recommended" dersek bu paralellik bozuk olduğundan kurallara tam olarak uymaz.

ha sen günlük konuşmada kullanınca anlamayacaklar mı, anlamadım diyen bi kazma olursa ağzına çak bi tane, o zaman anlar. benim anlattığım daha detay, writing'de falan uyulması gereken bir kural.

Firefox bebeğim. Chrome bu konuda çok başarısız.

İkinci seçenek IronBrowser. Chrome'dan buna geçiş çok daha kolay.

o kadar inanılmayacak bir şey değil gibi. giren çıkan yok, ararlarsa gider eğitimini alırsın.

eğer parti aradıysa ona sandık başkanı diyemeyiz. sandık başında hile hurda olmasın, bizim partinin oylarını yemesinler diye bekleyen kişidir size düşen görev büyük ihtimalle.
sandık başkanını ysk belirler.

genelde memurları sandık başkanı yaparlar.

inanılmayacak şey değil gibi görünüyor ama, yapanlardan duyduğum kadarıyla kafa ***en bi işmiş, tavsiye etmiyorlar. illallah ediyorlar. oy verip çıkardım ne güzel diyorlar:)

ölmediyse de ölsün artık

öyle deme. severim polat'ı. ilaveten kurtlar vadisinin kalitesi çok arttı. önyargılı olanlara duyurulur. arada bazı saçma sahneler var ama sürükleyicilik ve müzikler muhteşem.

abdül, morg'a getirdiklerinde tanınmayacak halde olduğunu söylüyordu savcıya. oysa polat 1 kursun yemişti bir önceki bölümde. 1 kurşunla tanınmayacak hale nasıl geliyor? orada bi umut ışığı doğuyor :)

işte gerçek einstein. hiç bu yönden düşünmemiştim.

Ölmedi tabiki. Gerdege yolladılar sadece. Ayrıca vurulduğu yere roket atıldığı için tanınmayacak şekilde yandı diyorlar einstein;)

izlemiyorum ama evlendiği için balayında olabilir. gizem yaratıyor ibneler ama ölmez o amk kendimi bildim bileli yaşıyor.

maskeli ve arabesk rapçi güneş gözlüğü takan eleman polat.

ben de sıkıldım.

ben kapattım hesabımı, sülalem raad.

ben de mutsuzluktan beslenen bir ortam olduğunu düşünüyorum. birbirinin kopyası espriler ve linç kültürü de daha da midemi bulandırmıştı. o yüzden kapattım.

burçlar var bi de. hangi burç hangi burçla daha iyi anlaşır.

bir de satılık iphone 4/4s/5 ilanları var. pasaport kayıtlı.

eskiden beggin soruyorlardı sormuyorlar artık.

Internetten alışveriş yaptım, gelmedi/geldi istediğim değildi, hala para iadesi yapılmadı soruları da var.

1. Tarayıcıda klavye kısayolları etkinse sol ctrl geri - sağ ctrl ileri sayfalardaki sonuçları açmaya yarıyor...

2. İlk olarak kulplu bardağa su doldurulur. Sonra şeker ilave edip karıştırılır. En önemli kısım burası şimdi dikkat et. Çay kaşığının poşet çay ipi ile ön sevişmesi sağlanır. ( İstem dışı ip kaşığa dolanıyor bu arada... ) Gene çay kaşığının ucunu poşetle birlikte bardağın iç kenarlarına dokundurmak ve 1 ila 2 dakika yavaş tempo vurmak suretiyle ilişkiyi sonuca bağlıyoruz. Bilmiyorum gözünde canlandı mı?

normal halkbank kartlarımızı iptal edip paraf yollamışlar.
oysa öyle bir talepte bulunmamıştım bile.

Tarbiyesizlik aslında. Neden diyecek olursanız ilk ekstreniz bizden diye reklamları var. Altında küçük yazı ile 100 TL ye kadar yazıyor.

Yorum dahi yapamadığım noktadayım. Kredi kartları her şekil tüketiciye bir şekil olumsuz döner.

paran olunca etrafının dolmasının tek sebebi seni söğüşlemeye çalışan kadınlar değil, daha önce giremediğin ortamlara girmek. zenginlik mecburen senin kültürünü de etkileyecek ve sen bi bakmışsın caz barlarda, lüks lokantalarda, sergilerde, açılışlarda gezer olursun. yeni insanlarla da işte buralarda tanışırsın, gerisi gelir zaten.

İkincisi tabii ki. Zaten parasiz ortamdan gelen kisi zenginligini saklayabilir

neira +1 ortamlara girdikçe kendini tanıtma ve insanları tanıma fırsatı elde edersin. bu param için mi benimle acıba? triplerine de tilt oluyorum. paran olduğunda girdiğin ortamdaki kişinin de durumu az çok iyi seninkine yakındır.

evi, arabayı, hanımın bilezikleri sat üst oyna :)

Fenerbahce kontrollu oynuyacaktir. Ben cok gollu bir skor beklemiyorum. Alt biter gibi. mac tahminim ise 0 veya 2

ben üst ihtimaline 200 basacağım.

iddaa dalga geçer gibi galatasaray'a 1.75 , beraberliğe 3.2 ve fenerbahçe galibiyetine de 3.2 oran vermiş. aslında dalga geçer gibi değil , adamlar işin çakallığını çözdüler artık. kamuoyunda galatasaray galibiyetinin ağır bastığına yönelik bir algı oluşturuldu , bu maça bahis oynayan herkesin galatasaray a oynaması için uygun koşullar yaratıldı. Sonuç olarak , galatasaray patlarsa iddaanın bu maçtan kazandığı para tavan yapacak. neyse önemli gördüğüm noktalardan giriyorum.

- galatasaray'ın son 6 maçından 5 tanesinde karşılıklı gol olmuş. ( sadece elazığ maçında karşılıklı gol olmamış.penaltı gol olaydı o maçta da karşılıklı gol olacaktı. )

- fenerbahçe'nin son 8 maçında karşılıklı gol olmuş.

yani , iki takımda son haftalarda en az bir gol yiyip en az bir gol atıyor.

öte yandan fenerbahçe'nin bu sezon ligde sadece 1 tane deplasman galibiyeti var. o da akhisar maçında. fakat , uefa da oynadığı 3 deplasmandan da galibiyetle döndü. bu istatistik biraz yanıltıcı gibi görünüyor ama bana kalırsa fenerbahçe ilerleyen zamanlarda sıkı bir deplasman takımı kimliğine bürünecek. içerde oynadığımız maçlarda golü bulamadığımız her dakika taraftarın baskısıyla biraz daha strese giriyoruz gibi , ama deplasmanlarda gayet rahat , önce durdur sonra vur , sonra da oyunu tut mantığıyla oynuyoruz.

şimdi , galatasaray'ın orta sahasındaki ikili ; melo ve selçuk geçen seneki formlarında değiller. ve bu sene , gördüğüm kadarıyla galatasaray orta sahası geçen seneye göre biraz daha kırılgan gibi. çabuk pes edebiliyor ve biraz daha fazla hata yapabiliyor. savunmada , eboue reyiz geçen seneki gibi değil. bu sene gayet ortalama bir sağ bekin yaptıklarını yapıyor. onun yanında genç semih savunmanın generali olma yolunda hızla ilerliyor. kendinden emin , öz güveni yerinde oynuyor. galatasaray , semihin hatası yüzünden gol yediğinde bile semih oyundan kopmuyor. dany hakkında bir şey söylemek istemiyorum keşke gaziantepspor da kalsaydı. onun haricinde , geçen sene ilk 11 de çok fazla forma şansı bulamayan riera , bu sene farklı mevki de de olsa 11 de başladığı için kafa olarak rahat. riera iyi kotarıyo yine o mevkiyi , en azından hücum varyasyonlarına ne yapması gerektiğini zaten bildiği için , galatasaray topu ileride tuttuğu zaman daha etkili olabiliyor. ve zaman içerisinde savunma anlayışını da geliştirmiş. özetle bir güvensizlik vermiyor o bölgede.

öte yandan fenerbahçe de orta sahadaki ikili , mehmet topal ve meireless , fenerbahçenin şu oyun anlaşısında çizgi de oynuyorlar. orta saha çizgisine paralel oynuyorlar. bu ikiliyi görebileceğimiz en uzak mevki orta saha yayının 5-10 metre ilerisidir herhalde. neyse , bu ikili bence melo'dan daha fazla güven veriyor. meireless , melo gibi agresif gözükse de kariyerinde hiç kırmızı kart görmemiş ve melo'dan bazı özellikleri melo'dan daha iyi bence.
( son 2 maçtaki - ibb ve göztepe - performasını dikkate almayın derim , kart cezası sınırında olduğu için çok yumuşak oynadı. ) meireles ; atom karınca misali durmak yorulmak bilmez , press de devamlılığı olan , zaman zaman sert oynayarak rakip oyuncuların gözünü korkutan ( melo'nun da böyle bir özelliği var ama melo'nun agresifliği onu kırmızı karta daha yakın tutuyor ) dikine pas verebilen , sert ve isabetli şutlar çekebilen bir oyuncu. ve unutmadan söyliyim , teknik olarak bence melo'dan daha iyidir. öte yandan fenerbahçenin orta sahada ki bir başka sigorta ismi ise topal. kocaman bacaklarıyla topu rakibin ayağından söküp alıyor ama topal'ın en önemli eksiklikleri , çok fazla pas hatası yapması , topu müsait pozisyondaki arkadaşına göndermekte zaman zaman zorlanması ve oyunu öldürmesi ve tehlikeli bölgelerde topu ayağından çıkartmakta sorun yaşaması , topu kaptırması ve gol yememiz. avantajlarına bir de uzun boyunu ekleyebiliriz , kafa toplarında bir hakimiyet sağlıyor.

fenerbahçe'nin savunmasında , gökhan , yabo dayı , bekir , hakkında çok fazla konuşmaya gerek yok. sadece hasan ali soru işaretleri yaratıyor kafamda. ama o da son 3 sezondur hem kayserispor da hem de bu sezonun başından beri fenerbahçe de genç yaşına rağmen (1988 li ) çok fazla maça çıktı , hele bu sene ki avrupa kupaları maçları onun için büyük bir avantaj oldu.

amrabat ve caner karşılaştırması yapacak olursak ; ikiside topla oynamayı seven , kendisi gol atmaya çalışan adamlar. bunun yanında caner'in kötü bir arkaplanı var. kırmızı görmeye çok müsait bi oyuncu ve çok çirkef bir oyuncu. ama ortasaha da topu tutmaya daha alışık bir oyuncu. öte yandan amrabat , canerden teknik olarak daha iyi , bileklerine hakim , topu ayağından çok açmadan gidebilen bir oyuncu. ama amrabat , hollanda liginde zayıf savunmalara karşı çatur çutur çalımları dize dize gidiyordu , buraya geldi süper lig onu biraz zorladı. ve fenerbahçenin savunmasını nasıl yıldıracak/zorlayacak göreceğiz.

şimdi , lafı uzatmadan içimdekileri dökeyim.

eğer fenerli oyuncular geçen haftalarda da gördüğümüz gibi 87. 88. dakikalarda bile topa basmaya devam ederse , galatasaray maçı almakta zorlanır. kaldı ki fenerbahçenin savunma yapısını galatasaray dan daha iyi görüyorum , galatasaray ın kilit savunmaları açabilecek kapasite de üretken oyuncusu yok
( fenerbahçe'nin de yok gerçi ).

goller ya hızlı karşı ataklardan olur ya da duran toplardan gibi geliyor. ilk golü yiyen taraf panik yapmazsa , soğukkanlılığını korursa ilerleyen dakikalarda maça ortak olabilir. sonuç olarak ;

fenerbahçe kazanır veya berabere biter diyorum.

fantezi olarak ;

alt
maç skoru ; 1-1
fenerbahçe tek farklı kazanır
karşılıklı gol var

cidden çok başarılı işler çıkartırsan ilk yıldan sonra (isim yapmak, prestij, referans vs. durumundan dolayı) o dediğin paraları kazanma ihtimalin var. ama sadece bir ihtimal. kesin kazanırsın demek imkansız. web tasarım firmaları hala sadece css+html bilgisi olan birini bünyelerinde barındırıyorlar mı asıl mesele bu. en kıytırık yer bile microsoft düzeyinde çalışabilecek kadar bilgiye sahip eleman arıyor. superman arıyorlar yani. bence işini bulmuşken kaybetme.

tasarım yapmazsan zor. tasarım + html + css dersen, o zaman derim ki "iyi bir tasarımcıysan ve de çalışkansan kesinlikle kazanırsın. ama kötü tasarımcıysan ya da tembelsen zor. kötü bir tasarımcıysan ama çalışkansan yine bir ihtimal var"

güzel temalar yaparsan sağlam para var. geçen bir responsive css ile yapılmış tumblr blog temasına denk geldim, 20 dolardı, 600 kere satılmış. herif koyalı az da olmuştu. tasarımdan başarılıysan her türlü olur bence.

hatta ben de bi temaya para verip alıcam bi iki güne, araştırıyorum. süper bi olay yani.

tasarım yapan bi arkadaş olsan başarılı olup olmadığın tartışılabilir. ama css döküm işinde az başarılı çok başarılı gibi bi ayrım yok ya başarılısın ya değilsin :)

ve evet o rakamları çok rahat kazanırsın ama "müşteri aramak için kafa patlamak istemiyorum" kafasında olmaman lazım. hem çalışıp hem freelance işler alsan ?

at kafasıda çabası...

bloggerlık müessesinin yaygınlaşması sonucu doğan durum.

hem 3g hem wireless'ı kotalı kullansam memnun olurdum heralde, kota fetişistiysem demek ki:)

Onun denetimini yapamazlar bence. O zaman her branş maçında imza alman lazım. Kavga engelli basket.maçında oldu mesela. Ayrıca ceza alan arkadaşların farklı maçlardan da cezası vardı. Yani kavga ederken de yasaklilardi zaten.

devletin aklı yoktur maç saatinde imza atılacak dendiyse atılır. adam ölür imza atmaya gelmez polis adama ne oldu demez, savcıya bildirir, savcı polise getirin der, polis öldüğünü öğrenir savcıya bildirir, savcı dava talebini çeker. devlet için sadece prosedür bu. ömür billah devam eder kimse itiraz etmezse

ne hakkında bu olay bilmiyorum ama yeni tck ve cmk ile (2005 den beri) ömür boyu hak mahrumiyeti kanundan kaldırıldı. yani bu olay -varsa eğer- belli bir süre için geçerli olur. aksi anayasanın bilmemkaçıncı maddesine aykırı oluyo çünkü.

madem bana direkt mesaj atmak yerine (gonderilmemis bir mesaja nasil cevap vereceksem?) boyle duyuru aciyorsunuz, ben de icimdekini "dokuyim".

buyrun hesabiniza ait silinmis icerigin detayi: imgur.com
benim disimda islem yapan arkadaslarin nick'lerini gizledim. silinen cevaplardan hangisi "kendi deger yargilarim"a gore silinmis bir aciklarsaniz cok memnun olurum.

kesinlikle katılmıyorum. kurallar varsa uyulmalı. kuralların olmadığı yerde kaos olur. düzen iyidir.

kafasina göre silinmis cevap yok ki burda, "liseli misin " gibi cevaplar, cevap degiller soruya haliyle silinmisler.

kisacasi burada hakaret gerekcesiyle bu duyurunuzu silerdim ben moderatör olsam ya da tam tersi bu duyuruyu birazdan muhtemelen siliceksiniz utanctan, silinmesini engellerdim.

Normalde moderasyonları pek sevmem. Genelde (tabi istisnaları var) adil olmadıklarını düşünürüm. Ama eğer bunlar PM değil de sorulara cevap ise gayet açık bir kural ihlali var.

o duyurulara lafım yok haklısın; benim derdim, orada göstermediğin diğer duyuru. mesajla gönderiyorum.

edit : konu açıklığa kavuştu. kendisiyle aynı nicki kullanan arkadaş(biri es diğeri i) olduğu için karışıklık olmuş.

"orada gostermedigin diger duyuru" derken? zaten moderasyon tarafindan silinmis duyuru/soru da yok?

gosterdigim screenshot'taki sayilarla www.eksiduyuru.com buradakinin bir farki yok farkinda misin? bir sey gizledigim yok.

haksızsın kardeş.

benim de cevaplarımdan bazıları fader tarafından silinmişliği var ama bu kadar büyütülecek ne var.
Adam siliyorsa belirli kurallar dahilinde siliyor.

(bkz: insanlık ölmemiş denilen anlar)
www.google.se

prenses vardı ama o diil sanırım buenos aires'e kadar ilk öpücük diyecektim :) o da diil ama.

"Barış Manço - Kara Sevda"yı hep Türk rock'n roll'u için önemli bir parça olarak görmüşümdür.

Yine İngilizce olma şartı yoksa "Yavuz Çetin - Cherokee"

Rock tarzında olup daha yavaş olarak 'ballad'a kayacak olursak "Acil Servis - Bebek"

dönence olabilir. benim açımdan efsane sayılabilecek fırtına ve vazgeçtim dünyadan var şebnem ferah'tan. can kırıkları da eklenebilir. yavuz çetin'den yaşamak istemem var.

www.youtube.com

www.youtube.com

cem karaca - beni siz delirttiniz

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

.ca kanadanın uzantısı değil mi?
bana .co gibi geliyor, en azından türkiye için.

onlar kalkacak deniliyordu sadece www. ile kullanılacak siteler öyle bir haber vardı bir bak istersen

.io ama zaten çoğu kapıldı galiba.İngilizde birçok şeye uyuyor.Mesela şimdi aklıma Sony Vaio bilgisyarlar var.Şöyle bi ad super www.va.io gibi gibi...

.tv internetin geleceği videoda olduğu için bu uzantılar ilerde çok değerlenir.

domaini parkedersin onda sorun yok. domaini nerden aldığın çok önemli değil. host işi de basit. önceki şirketi iptal et. ihs'den yeni hosting al. ihs'den domaini ekle. ihsnin ftpsine kurduğun siteyi at.

domain'in hangi hosting'de çalışacağına DNS'ler karar verir, yani DNS yönlendirmesi yapmadan hostingi transfer edemezsiniz.

highlight dediğin sanırım seçme rengi,

www.w3schools.com

diğeri de focus
www.w3schools.com

basitçe

<textarea id="text"></textarea>

javascript
document.getElementById("text").focus();

function focusLen()
{
var fokfok = document.getElementById('texbox_id');
fokfok.focus();
}

firebug ile böyle bişi mümkün değil diye biliyorum. bir banner'ı vs kaldırmak gibi basit değişikleri adblock plus ile engelleyerek yapabilirsin ama daha kapsamlı sitenin olduğundan farklı gözükmesi için addons.mozilla.org işini görür.

greasemonkey ile mümkün. tabi belirli bil bilgin olması gerekir. yaparken siteyi tanımlarsın zaten. sonra da firefoxa eklenti olarak yüklersin.

var.

ohh içimi rahatlattınız. yoktu diye öyle korkmuştum ki.

galata simitçisinde olmalı.

kötü köpek yoktur, kötü köpek sahibi vardır. pitbulun, dobermanın, dogonunda dost canlısını gördüm ben. her şey yetiştirilme tarzına bağlı.

Lütfen köpekleri sevmeden önce sahiplerinden izin alın. Hiç unutmuyorum bir evcil hayvan fuarında ablam bir K9'un kafasını yanındaki güvenliğin şaşkın bakışları arasında yoğura yoğura sevmişti. Sonra da dönüp adamcağıza "ısırmaz di mi?" dediydi. Adam da "aslında ısırırdı ama size denk gelmedi" demişti.

en son sanayide bir bulldoga gittim sarıldım, aman abla dediler de köpeğin alakası bile yoktu, kuyruk sallıyordu yazık. kendi halinde agresif olan köpek yok pek, genetik olarak yani. pitbull denilen hayvan uzun yıllar amerikada çocuk bakıcısı olarak kullanılmış, aşırı iyi niyetli ve koruyucu hayvanlar.
ayrıca mesela ufak cins terrierlere yanında sahibi varken yanaşıp sevmeye çalışmak daha tehlikeli olabilir. yine de köpekten anlamıyosanız hiç yanaşmayın, hiçbirine. siz hayvanın gerildiğini fark etmezsiniz, kap diye kapıverir. en son böyle bir dobermanı sevemedim mesela veterinerde çok çekindim, ama bi baktım ağlıyo hayvan meğer onun da alakası yokmuş. :)

hayır gidip de başkasının tanımadığınız pitbull, dogo, rottweiler(özellikle) köpeklerini sevmeyin, sonuçları kötü olabilir. bazıları sahiplerine karşı çok korumacı oluyor ve yabancılara tahammülü olmuyor, bunu bilemezsiniz.

aslında ben de çok sevmek isterim.köpek olsun kedi olsun,ama ne yapacağı da belli olmaz.insan biraz çekiniyo.konuşarak seviyorum,dokunmadan :)

tehlikeli. bırak onu benim cinsi ben olan köpeğimi benim elimdeyken sevmek bile tehlikeli. kıskanıyo hayvan. sahibinden izin al öyle sev. sahibi izin vermiyorsa israr etme vardır bi bildiği.

golden i sormadan sevebilirsiniz.

eyyorlamam bu gadar +1

ayrıca hayır, golden'ı sormadan sevemezsiniz.
benim golden'ımı biri bana sormadan sevmeye çalışıp yüzünü yaklaştırmıştı, yüzünden oluyordu.
son derece sevecen ve kedilerle yaşayacak kadar uysal olmasına rağmen bazen bazı şeylerden hoşlanmayabiliyor.
o yüzden köpeklerin cinsine değil, karakterine bakacaksınız.

mesela hiç eve hırsız girse oyuncağını götürür tarzı bir hayvan olmadı, ki goldenları öyle tanımlarlar.

eve arkadaşım yatıya kalmaya geldiğinde gece tuvalete kalktığında yataktan tuvalete onunla gidip, kapının önünde bekleyip, arkadaşım yatana kadar eşlik ediyor.

yani evin ya da ailenin üyesi olmayan adamın gece kendi kendine evde dolaşmasından hoşlanmıyor.

arabaya biri sevmek için bile olsa camdan elini soktuğunda hiç hoşlanmaz, hırlar vs vs.

o şekilde eğitilmemiş ve aile içinde yetişmiş olmasına rağmen bazen çok korumacı olabiliyor mesela.

sahibine sormanız en sağlıklısı.
köpek bir şey yapmasa bile sahibi hayvana dokunulsun istemiyor olabilir.
yeni aşı olmuştur vs, bir sürü şey olabilir.

sahibine bağlı.
iyi sosyalleştirilmemiş, agresif, ya da korumacı bir köpek ısırabilir.
normal şartlarda ısıracak bir köpek sahibi izin vermediği için ısırmayabilir.

üstte de dedikleri gibi hiçbir köpeğe sahibinden izinsiz dokunmayın.

golden bile olsa. hayvanın kulağında orasında burasında sorun vardır, sen bilmeden dokunursun, ısırır fln.
sonra pısırık köpekler var. sevmene bir şey demiyor gibi görünür ama pasif agresyon mu ne öyle bir nane vardır, senin sevmeni baskı olarak algılar, çok ileri gidersen ısırır. belli bir kıyafete, insan tipine gıcıktır, ısırır fln.

senin söylediğin köpekler kötü namları yüzünden ve tipinden dolayı korkulan köpekler. ama iyi bir sahibin elinde goldendan daha uysal pitbull çıkabilir.

kesinlikle kopegine bagli bir sey bu yani kopegin cinsine bagli degil. yeri geldiginde bir chihuahua da gayet saldirgan olabilir. kopege direkt temas halinde olmadan once sahibine sormanizi oneririm. kopegin karakterine bagli bir sey oldugu icin sahibi size daha net bilgi verir.

ayrica her kopegin kesinlikle dokunulmasindan hoslanmayacagi yerleri var. 11 aylik bir cane corso'm var ve tehlikeli irk olarak gorulse de tam bir yalaka :) baska bir arkadasimin da 1,5 yasinda cane corso'su var ancak kesinlikle basinin ustune dokunulmasindan hoslanmiyor ve bos bulunup dokunuldugu takdirde baya iyi tepkiler verebiliyor :) sahsen benim kopegimde patisine dokunulmasindan hoslanmiyor, cok sert tepkiler vermese de...

kanepede otururken yere düşen peçeteyi almak için elini uzatan arkadaşımı ısırmıştı köpek mesela. :) kanepenin altındaki şeyler onundu. norfolk terrier

Cihazı suyla temas ettirmemek kullanıcının sorumluluğu. Ki bozulmasa bile suyla temas ettiğinde alt taraftaki iki küçük telimsi yerde renk değişimi oluyor ve garanti dışına çıkıyor.

satarken su geçirmez diye bi özellik sunmadılar sonuçta. dikkatli olmak lazım.