Ekşi Duyuru

belli başlı ürünler dışında dayıyorlar... yoksa o kira + masraf çıkmaz.

arkadaşım avm dükkanları öncelikle kira+ortak katılım payı+reklam katılım gider payı ve ciro üzerinden kira öderler ve bunlar genelde m2 başına hesaplanır,ayrıca işçi ve diğer giderleride düşünürsek işleri zor, genellikle avmlerde sadece bir kaç kurumsal giyim firması ve büyük fastfood tarzındaki yerler kazanır gerisi hikaye...

bu isi yapiyorum o yuzden net cevap verebilirim. ticarette bir seyi 1 e ealip 3 e satmiyorsan kar olmaz. bu minimum kar icin gecerli. dogal olarak fiyat farkliligini da goz onune alarak kiminden 3 kiminden 5 kiminden 10 kat kar yapilir. sanilanin aksine kar olmayan hicbir is yapilmaz. kimse keriz degil. cumhurguray arkadasin soyledigi kira odeme sekli her dukkan icin gecerli degil. bir dukkan ne kadar para kazaniyor merak edenleri bir cumartesi her hangi bir avm de bir dukkani izlemeye davet ediyorum. izlesin ve donen parayi hesaplasin.

@nicke, herhalde amerikadaki AVMler adina konusuyorsun sen, turkiye'dekiler de dedigin gibi mi?

turkiye de de is yapan tanidiklarim var. o yuzden turkiyedekiler icin de gecerli soylediklerim. zaten turkiye icin yazmistim. malesef isim ve dukkan ismi veremem ama bir avm de hic is yapmiyor gibi gozuken kucucuk bir dukkan bile kendini rahatlikla dondurur.

tabi ki basarisiz isler, girisimler de olur hayatta. ama yuzdeye vuracaksak bunlar yuzde 10 u gecmez. can egrisi gibi. ayrica turkiye de asgari ucretler calistirilan tezgahtarlari unutmayalim. isci gideri dediginiz gercekten komik rakamlar.

avm'lerde kiosk denen ortada duran tezgahlarda bilen dönen paranın haddi hesabı yok. bir de şu var: eğer markaysanız rakiplerden geri kalmamak için yayılmanız lazım. o yüzden her yeni açılan avm'ye belli başlı markalar önden yer kapıyorlar. demek istediğim avm'ler kilit noktalar.

@cumhurguray in kira konusunda soyledikleri dogru.

@nicke in yanildigi bir nokta var, 1 e mal edilen urunu 3 diye belirtmissiniz fakat bu ozellikle buyuk markalarda, ki artik avm lerdeki tum markalar onemli markalardir, 1 e mal edilen bir urun minumum 10 a satilmali ki kar edilsin.

ayrica sirketler, kendilerine dogrudan bagli avm magazalarindan yalnizca kar beklentisi gutmezler. pazar payi icinde kalmak, hedef kitlenin genisletilmesi, markanin akilda kaliciligi ve guvenilirligini arttirmak vs gibi bircok yan gelir kalemi var. bunlar cirodan bagimsiz seyler.

ornegin istanbulda astoria diye bir avm var, saniyor musunuz ki burdaki magazalarin hepsi kar etsin? sirketler artik yan gelirleri de dusunerek avm lere magaza aciyorlar.

ha avm deki sirket magazasi degil de, franchise bir magazaysa tek amaci kar etmek olacak.

bu arada eklemek istedigim bir sey daha var oldukca onemli. sirketler avm lere magaza acarken ozellikle yeni acilan bir avm ise, belirli bir sure ordan kar beklemezler, yerine gore 1-12 ay arasinda magaza zarar edebilir. ama o sirketin o avm den cekilmesi, pazar tarafindan sirketin guc kaybettigi seklinde yorumlanabileceginden veya ileriye yonelik arastirmalar sirketin ciddi karlar elde edecegini gosterdiginden, sirket belirli bir sure zarar etmeyi zaten goze alir.

sektordenim bu arada.

www.mertonair.com

o değil bu ses..

youtube'a filmleri kullanıcılar yukluyor, ama grooveshark'taki içerik tamamen yönetim onaylı ve telifi verilerek yayınlanıyor gibi bir mantık türüttüm.

film şirketleri milyar dolarlık sektörde olduğundandır. (müzik de öyle değil mi aslında?) bir de bunlar korsan söz konusu olduğunda bir araya gelebiliyorlar. (caydırıcılık seviyesini bi düşünsene)
kısa süre önce hotfile'ın fişini çektiler. "Youtube film yayinlayinca neden sorun oluyor?"a cevap bu. ama müzik kısmının olayı ne ki acaba hakkaten?

müzik sektöründe ne kadar dinlenirseniz o kadar reklamınız olur. mesele budur.

hjarteblod +1

grooveshark dinlenilen şarkı başına para ödüyor, yasal onaylı

grooveshark da halen kapalı değil mi zaten? nasibini alıyordu o da bizim ülkemizden hiç değilse.

1 milyon dolar çok az babacan

500 kişilik öğrenci yurdu yapılıyor şu anda bizim kampüse sanırım ihale bedeli 1,5 milyon tl civarı bir şeydi. nerede yatak koy bitsin öğrenci yurdu nerede hastane.

Bugün devlete inşaatının maliyeti 65 milyon TL + kdv civarında olur.

Hareketli mobilya, hasta yatakları ve tıbbi cihazlarla 120 milyon TL + kdv'yi bulur.

500 tane yatak var sadece. eger yataklar su inerli kalkarli hareketlilerden olursa tanesi 3000-4000 lira olacaktir.

500 x 4000 = 2.000.000 lira

eger radikal, 500 yatak 1 milyon dolar demisse dogru demis olabilir

kullanılmış yeni model bir mr makinesi bile 7-800.000$'dır. bakın şu goo.gl 1998 model açık mr 220.000€ yani 320.000$ e hesaplayın.. basit bir ultrason cihazı da en az 80-100.000$ (yeni) 1.000.000 yanlış olmuş. belki sadece bina maliyeti demek istemiş olabilir. ki ona da tam yetmez bence (beton inşaatına ancak)

goo.gl

panpa 1 milyon çimentosu tutar sadece.

pamukkale üniversitesi hastanesi için yeni bir bina yapıldı. 13 katlı, 500 yataklı. sadece hayırseverlerden 11 milyon TL topladılar.

evet söylendiği gibi 12. olması düştüğü değil yükseldiği anlamına geliyor şu an galatasarayın.

Düşme gibi bir ihtimali vardı ama şu an kalmadı.

ilk 3'e girme ihtimali olmadığı gibi düşme ihtimali de yok. o sıralarda bitirecekler ligi.

yapıyorlar? star'da diziler hakkındaki bilgi yarışması yapıldı, tutmadı mesela.

acun işini biliyor kesinlikle. taner diye bi adam koydu survivor'a, daha önce survivor izlememiş bir çok insan bunun için izliyor*. iş sadece formatı uyarlamakta değil bence.

şöyle cevaplamaya çalışayım eksik yanlış olabilir... acun endemol yapımı işleri getiriyor ve dolayısıyla başka bir kanal ya da kişinin getirmesi söz konusu olmayabilir... ve acun faktörü de var... akp gibi sevmiyorum diyen cok ama acun un yaptıgı işler gırla gidiyor... aramızda 2 kişiden 1i acun seviyor işte!!!

şans da önemli. acunun patladığı var mısın yok musunu birkaç yıl öncesinde atv getirmişti. özkan uğur sunmuştu. tutmamıştı.

türkiye'de bugüne kadar yayınlanmış bütün yarışmalar copy/paste değil mi zaten?

bahsedilen programlar, bir format ve kurallar bütünü. bu yarışmalara büyük bir telif ödeniyor fikir sahiplerine. yani sırf bu tür yarışmalar için format şirketleri var ve kurallar belirleyip belirli yarışmalar hazırlıyorlar. diğer ülkelere pazarlıyorlar bunu.

acun da buralardan satın alıyor. yani aslında tam copy paste değil bu. çünkü satın alıyor o yarışmayı ve büyük bir yatırım yapıyor yani. ve iyi reklam etmesini de biliyor, izleniyor.

not: bugüne kadar hiç bir acun programını izlemedim, ama bunu bir yerde okumuştum.

diğer kanallara gelince, biraz yatırım meselesi. acun bu riski alıyor büyük paralar yatırıp. başka kanal almayabilir bu riski.

acun'da bi de tabi, şeytan tüyü var. inanırım ben buna. bazı insanlarda vardır bundan. acun'da da var.

Bu acun'un programı sunma biçimiyle alakalı. Mesela bir var mısın yok musun'u izlerken acun yarışmacıları, onların kendi kişisel yaşantılarını ve birçok faktörü ortaya koyarak bir program sunuyor. Bu da programın izlenirliğini artırıyor. Acun program'da izleyiciyi sıkmayan bir format sunabiliyor.

@elxa, yani bu toplu konutlarda yasamayanlar da gettolarda yasamis olacak bu durumda. ben hala bu insaatlarin cogunun balon oldugunu dusunuyorum, bu konutlarin hepsi alici bulabiliyor mu ki?

bilmem ne kadar insana iş bulduk demek için de lazım tabi.

bu binaları doldurmak için insanlar nereden gelecek? alacakaranlık kuşağında mıyım yoksa ülkesinin nüfusu devamlı artan başka birisi mi? başbakan bile gaz veriyor 3 çocuk yapın diye. hiç de gerenk yokken.

arz-talep meselesi. nüfusumuz devamlı arttığına göre bu yeni doğanların ev-okul-yol-hastane ve AVM ye ihtiyacı var.

hiç uzun uzun post-modern, post-travmatik incelemelere gerek yok. nüfus artıyor. bunlar sokakta mı yatıcak?

türkiye, gelişmekte olan ülkeler grubuna girdiğinden gayet normal.

ingilizler
gelenekçiler

birleşik krallık'ı korumak için elbet. para yani. ortada sadece bir ingiltere kalmasın diye.

getirisi götürüsünden fazla.

sadece kralicenin fotolari olan süs esyasi su bu bok püsür sayesinde yilda milyonlarca sterlin para kazaniyorlar.

kraliyet ailesi bi sekil turizm pazari ayni zamanda.

ingiliz kraliyet ailesi asil olduklarından ve temsil edildiklerinden dolayı yüceltiliyor...
birleşik krallık böyle, bozdu kendini..

bir dönem üzerinde güneş batmayan imparatorluğun son ve en önemli simgesini silip atmak istemiyor olmalılar. bir nevi nörolojik rahatsızlık olabilir. az faşist değil bunlar.

adamlar lafta bütün dünyaya ileri demokrasi dersi verirken monarşi kalıntılarından kurtulamamışlar işte. mustafa kemal'in saltanatı sınır dışı edip hilafeti kaldırmasının nasıl bir tarihi sorumluluk olduğunu düşün artık.

(bkz: magna carta)

öyle ortadoğudaki ya da bizdeki gibi değil yani olay, ne kadar avrupa hayranlığından hoşlanmasam da bu konuda haklarını vermemiz gerek.

medeniyet saltanatin kaldirilmasi degil ki. Krallik muessesesi sadece PR icin var.

bir de temsili de olsa bir imparatorluk mirasi diye birsey var. buna duyulan saygi da hesaba katilabilir. bizim gibi kendi gecmisi ile kavgali küs olmasindan iyidir.

o şekilde reklam vermiş olabilirler belki?

yok reklam degil, karniyarik.com'da da "destek verenler" arasinda yer aliyor eksiduyuru.

belki de rica etmişlerdir, "bi el atıverin" diye. duyurucular da kırmamıştır. ya da arkadaşlarından biridir. ya da

hayır yoktur.

zaten haberin doğruluğu, yanlışlığı tartışılır. sen kendi hakkında yazılan haberin yalan olduğunu düşünüyorsan, buna tekzip metni yollatarak doğru olarak yayınlanmasını istersin. yorum farkı diyorlar bu olaylara. o yüzden yandaş basın, muhalif basın vs. bu gibi kavramlar var.

tek hukuksal zorunlulukları, mahkemece gönderilen tekzip metnini sayfalarına yazmak.

şu sözü çok seviyorum ben ;

If you read the newspaper, you're mis-informed

Eğer gazete okumazsan bilgilenmemiş olursun. Eğer gazete okursan yanlış bilgilenmiş olursun.

yani simdi Nihat Dogan zaytung'a demir kungul haberi icin tekzip gondertip "ND hakkinda yazdigimiz makale gercekleri yansitmamaktadir bla bla kamuoyuna duyurulur" diye bir yaziyi sayfasinda yazdirtabilir mi? eger oyle olursa iste buna gulunur :)

yani şu olabilir ;

eğer nihat doğan zaytung'un alt tarafında olan şu yazıyı görmezse

" Zaytung.com Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı'ndan Bildirilmiştir: Sitede yer alan tüm yazılı ve görsel materyal, html kodlarına varıncaya kadar yalandır uydurmadır. Kemik yaşı 18'den küçük olanlar siteye bir arkadaşa bakıp hemen çıkmak için dahi giremezler. Son olarak bizi dava edip mahkemelerde süründürmezseniz gerçekten çok seviniriz. Saygılarımızla."

evet tekzip ettirmeye çalışabilir. ama gerekli incelemeler yapılınca gereksiz bir olay olduğu anlaşılır. adam belirtiyor orada, yalan ve uydurmadır diyor. zaten yazılı basın için kullanılıyor bu tekzip olayı. internet haber siteleri için (bir gazete kuruluşuna bağlı değilse) sadece hakaret olduğu zaman itiraz ediyorlar. ve evet zaytung hakaret ederse buna itiraz edilirse yasal işlem başlatılır.

@mervin ayni metin eksisozluk'tede var ama yanlis bilgi sebebiyle tekzip alabiliyormus eksisozluk. yalniz basin organlari icin soyle bir sey varmis: ""Basın organları, yanlış yayınlardan kaynaklanan cevap ve tekzip hakkına saygı duyarlar." diye bir sey varmis basin meslek ilkeleri arasinda ve bunun yasal bir dayanagi da bulunuyormus:

www.medyafaresi.com

yani gazeteciyim dersen bu kisitlamalara maruz kaliyorsun, degilsen kalmiyorsun sonucunu cikardim ben. :/

eksisozluk, yanlıs bilgi sebebiyle tekzip alamaz diye biliyorum. kişilik haklarına saldırı gibi olaylar yüzünden tekzip alır. yani ben x'in başlığına 1920 doğumlu diye bir entry girersem bunu ne diye tekzip edebilir? zaten bu sitede yazılanlar doğru değil deniliyor? burada kişilik hakları önemli.

Basın Konseyi olayı çok farklı. yaptırımı yok.

ciddiye alan var, kararlarını çöpe atan var. ama normali tekzip metninin yayınlanması. bunun prosedürü nasıldır bilmiyorum ama cumhuriyet savcısı bir tanıdığımız var ve yaptığı iş gazeteleri okuyup tekziplerin yayınlanıp, yayınlanmadığına bakmak.

eger sen x'in basligina 1920 dogumlu yazarsan inandiriciligin olmaz.

sorun inandırıcılığımın olup olmaması değil. sorun bunun yasal sorun teşkil edip etmediği.

Neden kapansın ki? Hangi yasayı ihlal ediyor?

Büyük bir altyapıları olduğunu düşünerek yayınını yaptıkları kanallardan izin aldıklarını düşünüyorum. Zaten yildiz.tv dünyanın farklı ülkelerinde hizmet veren bir şirketin Türkiye ayağı.

ligtv veya d smart gibi paralı sistemleri yayınlamıyor ki. serbest olabilir o yüzden normal kanallar.

e tamam ama, o zaman bu parasiz kanallar kendi goruntulerini video paylasim sitelerinden yayinlanmasina neden izin vermiyorlar? ezel youtube'a koyuldugunda neden atv kaldirilmasini istiyor ise ayni sebeple de nar.tv'nin onune gecilmesi gerek. her ikisinde de kanallarin reytingleri azaliyor.

biri canlı yayın, yani tv ekranından olmasa da bilgisayar ekranından o reklamlar izleniyor yani ortamda tvsi olmayana da programlarını ve reklamlarını izletmiş oluyor bu da kanalın işine gelir bence. ama youtube da reklamlar kesilmiş, mis gibi izliyorsunuz. bu durumda da herkes diyor ki "Amaaan e uğraşıcam bin saat reklamlı haliyle, hem bugün işim de var dışarda, dönünce mis gibi izlerim youtube dan" böylece, tv kanalı seyirciyi ekran başına çekemediği gibi reklamları da izletemiyor. paracıkları riske giriyor.

@mahnita ne fark eder ki canli yayin olmasi, sonucta alt bannerlarin reklamlari da gosteriliyor youtube'da ve senin mantiginla "televizyonu olmayana da reklamlari gosteriliyor, o zaman internetten sildirmesinler bu videolari" diye dusunulmesi gerekir. kaldi ki, nar.tv'de gosterilen reklamlar turkiye'deki gibi genis kitleye hitap edenden ziyade avrupa'daki bir kac milyona gosteriliyor"yok bilmem kim hamburg'da sac ekiyormus vs. vs. " yani o reklamlar turkiye'deki izleyicilere hitap etmiyor ve getirisi daha dusuk. kaldi ki, kanallarin olcebildigi ve aslolan tek sey reyting cihazlarinin bulundugu cihazlarin izlenme orani. boyle dolayli yoldan yapilan olcumler iplerinde olmaz.

youtubedakilerde ara reklamlar olmuyor onu kasdetmiştim.

@mahnita biliyorum ara reklamlari kastettigini ama maksat reklam ise yayin sirasinda verilen reklamlarin youtube'da verilmesi de yayincinin isine gelip "hic yoktan iyidir" diye goz yummasi gerekirdi. ama adamlar "bizde izlemiyorlarsa, hic bir yerde izlemesinler" diyerek video paylasim sitelerindeki videolari kaldiriyor.

değişiyor.

hatta değişiyor olması, kaybedilen cüzdanı geçersiz kılması açısından mühim. resmi bir başvuru yapılacağı zaman seri no kontrolü yapılıyor ve sistemde kayıtlı olan seri no değiştiği için eski cüzdanla işlem yapılamıyor.

şöyle de düşünebilirsin: T.C. kimlik no cüzdanın sahibine, cüzdan seri no ise cüzdanın kendisine ait özgün bilgilerdir. o seri numarasının sende olmasının tek sebebi, bir başkasının aynı nüfus dairesine senden 15 dakika önce-sonra gidip kendi nüfus cüzdanını yeniletmiş olmasıdır.

yeni nüfus cüzdanı çıkarttığında cüzdan seri nosu ve cüzdan kayıt numarası değişir.

degisiyor evet, her kagıdın numaraıs farklı.

sanırım entry bazında bunu yapmak çok karmaşık olabilir. ayrıca gg olmayan başlığa birisi gg yazınca gg olmayan yorumlar veya gg başlığa karşı açılmış başka bir gg olmayan başlık "bu ne lan" dememize sebep olabilir. görünmez entrylere yorum yazılması gibi.
ayrıca sonuçta türkiye merkezli bir şirket ekşi sözlük. bu nedenle türk yasalarına uymak zorunda. bu da önemli başka bir neden olsa gerek.

maça şişe sokup sahaya atan taraftarın görüntüsünü, "kameramız oraları çekmediği için" suçluyu tespit edemedik diyen kulübün mazereti kadar inandırıcı olur. herkes dns kullanıyor. biri caps alıp, mahkemeye verse sözlük için ağır yaptırımlar doğabilir.

@mayeskuel e turkiye'nin sitelere erisimi engellerken yaptigi da bu degil mi zaten? sitenin tamamina erisimi engelleyeceklerine ilgili icerige erisimi engellesinler.

@mrtksn url pathine gore engelleyebileceklerini dusunmustum.

sözlük öyle tehlikeli işlerle uğraşmaz bence :)

comptrol: Yanılmıyorsam bu yine de sakıncalı oluyor. Bilgim yok ama, onun için "Hukuka aykırılık olduğu hâlde yasa uygulayıcıları aldatmaya çalışmak" yorumunu bile yapabilirler. Ekşi Sözlük Türkçe ve Türkiye merkezli ama, Türkiye dışında bu hukuka aykırı başlıkları/entry'leri yayımlatıyor vs. vs. Kesin sorun çıkar.

roe şirketin karlılığını sermayedarların şirkete yatırdığı para ile karşılaştırır. roi ise yatırımın kendi içinde karlılığını ölçer...

www.investopedia.com
www.investopedia.com

alkislarlayasiyorum.com

Bada'dan önceki klasik Java'lı Samsung telefonlardaki sistemi kastediyorlar sanırsam. Bada'nın o kadar çok olmasına imkan yok gibi.

touchwiz den bahsediyor olabilir. ama o işletim sistemi değil ki...

bada nın da androidden fazla kullanılacağını sanmıyorum zaten.

orhan ertanhan imiş adı.

benim doğum günümde, ikinci yaşımı doldurduğum gün yayınlanmış, çok ironik be!

adamın adını bilmiyorum ama dayanamadım.

zafer değil orhan ertanhan olmalı resimlerden anladığım kadarı ile diye düzeltecektim ki geç kalmışım.
bir de, yaşım tutuyor ama bizim köye tv 1987'de geldi.

o zamandan badem bıyıklar yerleşmiş..

Kesinlikle Orhan Ertanhan'dır bu kişinin ismi. Hatta kendisi şu anda "TRT İstanbul Bölge Müdürü"dür.

ilk ben söylemiştim doğru cevabı. bana niye tik koymadın yahu :P

1- Ana babalık ( kulağa hoş gelsin illa diyorsanız Anne babalık olarak da kullanabilirsiniz lakin uzun işte )
2- Velilik

Bu kadar galiba ...

ebeveynlik gayet karşılıyor.

fuck face

crooked mouth

duck face?

cunt face cemcuk agiz degil ama amcik suratli gibi bisi

fog reyiz, twat face demiş:)

cemcuk ile kastettigim cinsel organa benzeyen dudak yapisi degil; alt dudagi cikik, ust dudagi ise adeta olmayan dudaklardir. caroline'inki oyle imis:

www.google.com

"pursed lips" olabilir

ösym karşılayacak. oldu. hem skandal'a imza at. hemde öğrencilerden 2 kere para al. tabi bu döngüde o para yine halktan ve öğrenciden çıkmış olacak. orasıda ayrı bir ironi.

yeniden yapilmaz zaten.

adaylardan ucret alinmasa bile adaylarin ve yakinlarinin yol paralari var. 10tl*1.700.000 bile deli para. bunu kim odeyecek?

sinavin tekrar yapimi asamasindaki masraflari devletin odemesi de yanlis geliyor bana, eger sorumlu meteksan ise. neden bu zararlarin tamamini Meteksan'dan alamiyoruz ki? Dava acsak da alamaz miyiz acaba, hukuksal durumu nedir acaba?

sınava giren her adaydan minunum 40 lira aldıklarını farzedelim. düz hesapta 1.500.000 adayı sınava sokarsak 60.000.000 lira ösym cukkasında. en kötü ihtimalle. ikinci sınav çok koymaz kanımca. deli paralar var bu işte deli.

zaten bir iki tanesi türk telekom şirketi. diğerleri de bilgileri telekomdan satın alıyor galiba.

eskiden telekom'un bütün rehberi internetteydi. bedavaydı. isim, adres ile öğrenebilyiodun. sonra bu hizmet kaldırıldı, 118 satıldı. şimdi bunlar da telekoma para vererek veritabanına erişim hakkı alıyor. sonra bize satıyor.

öte yandan fena da olmadı. internet üzerinden adres ile isim ile tel no öğrenebilmek çok bence kişisel güvenlik açısından sakat bi olay

11880 reklamlarında birinde bu durumu anlatıyorlardı.

böyle ahali toplanmış insanlar geliyordu sorunları olan 188 ve 80 kankalar cevap veriyordu.
sanırım direk 118 ve 80'e soruyorlar.

biraz konu dışı: dial up zamanında hyper terminal ile 117 ye bağlanırdık, tüm 118 bilgileri arayüz ile ulaşılabilirdi. belki hala aktiftir..

70 yılında çıkmış ama, çok benziyor tanımınıza, dayanamadım, alvin toffler - future shock mu acaba?

isaac asimov

aldous huxley

aldous huxley de isaac asimov da sadece bilimkurgu yazarlari, futurist sayilmazlar. ve ben bu kitabin basim tarihini de yanlis hatirliyor olabilirim, cunku future shock muhtemelen aradigim kitapti. yanitlariniz icin tesekkurler.

www.youtube.com

rumeli hisarı civarı.

şimdi mantıklı düşünürsek boğazın iki yakasının birbirine en yakın olduğu yerler olması gerekir. buralar da köprülerin ayaklarının olduğu semtler olur herhalde.

yapılsa fena olmaz tabii. 3d modellemede sorun yaşıyorsanız kesit ve görünüşleri otoket ya da fotoşopta renklendirmek de bir yoldur. En çok 3d max/3d viz kullanılır. Archi-cad, Otoketin 3d'si ve sketch up da kullanılanlar arasındadır.

proje aşamasında her binanın modellemesi yapılmaz ama genellikle satış işlerini hızlandırmak ve göz boyamak için model hazırlanır.
genellikle otoket kullanılmaz. sadece 2d için otoket kullanılır.

3d için:
3ds max
Rhino
All-plan
Sketch-up
Cinema 4d


kullanılır.

@african rain, kendim yapmiyorum. Sadece merak ettim.

@faaip de oiad,

peki satis icin her projenin 3D modeli yapilir mi, yasada boyle bir mecburiyet var mi? Yoksa zaten herkes musteriye sunmak icin mecburen yapiyor mu? Bir de bunlarin kalitesi nasildir, benim verdigim linkteki gibi kaliteliler midir? Yoksa bastan sagma, detaydan uzak, kaba saba 3D modeller de yapiliyor mu?

zorunluluk diye birşey yok. bir bina yapıp satmak ise maksat; mutlaka yapılır ki insanlar bitmişini görsün. ne kadar detaylı olursa o kadar makbuldür, çevresindeki yollar, bahçesi, vs de işlenir çizime. yüzlerce firma var kimisi iyi kimisi kötü yapabilir ancak piyasada ortalama bir 3d düzeyi olduğunu söyleyebilirim.

bir iddiam yok; ama tanıdığım ığdır, kars, ardahanlı'ların çoğu yaşlı gösteriyor. tabi o coğrafyada büyüyüp yetişenleri kastediyorum.

o yörede hayvancılık yaygındır, insanlar yoğurt başta olmak üzere doğal ve faydalı gıdalarla beslenir. kişinin kendi bünyesinin de etkisi var tabii.
bence vardır yaşı o kadar.

ben bu haberi ilk radikal'de gördüm. ordaki resme dikkatle baktığımı hatırlıyorum şimdi videoyu da izleyince daha da şaşırdım. 120 yaşındaki bir insanın bu kadar seri hareketler yapabilmesi ve akıcı konuşması çok ilginç gerçekten de. sanırım amcanın genetik yapısı gerçekten iyi aksi halde kendine ne kadar iyi bakmış olursa olsun hiçbir metabolizma 120 yıl böyle dayanamaz. şimdiye kadar çoktan çökmüş, fiziki olarak iflas etmiş olması lazımdı.

120 sene önceki doğum kayıtlarına güvenmek pek doğru gelmiyor bana. ölen abisinin nufus kağıdınu falan vermiş olabilirler bu adama. yada 1920lerde nufus kağıtları dağıtılırken kayıtlarda bir hata olmuştur falan.

acaba en büyük çocuğu kaç yaşında ona bakmak lazım.

kanzuk

şirket milyar dolarlık olursa birbirlerine suikast düzenlerler mi acaba çok merak ettim. güzel bir entry konusu aslında ama yazasım yok, ben pası atayım :)

e kanzuk avukat, programlamadan ne anlar ki? ssg disinda coder var mi bu bilisim ltd'de?

4 tane programcı çalışıyor ssg dahil.

bu benim de kafamı meşgul etmişti bir ara...
ya tamam ortaklık falan da sonuçta büyük pay ssg'dedir. olası bir durumda da bu normal olarak aile fertlerine geçmez mi? kanunen böyle değil mi? vasiyet gibi bir şey varsa değişir elbet. kanzuk aydınlatsın bizi.

kodlayanlar
ssg
qube
fatalica
tsllbn

hangi ssg? www.google.com

edit: demek istedigim, "ssg nicki"ni kullanan da baska bir cok kisi/grup/vs. oldugu.

ssg nicki denildigine gore, tabiki eksisozlukteki ssg'yi kastediyorum.

öyle olaydı türkiye'nin yarısı içeride olurdu. şöyle olabilir ama. ssg nin soner yalçın la zilyon tane acaip görüşmeleri, şifreli yazışmaları falan olur.. ama hürriyet gazetesi "nickinin yazılı olduğu kağıt çekmeceden çıktı, iki kere de ekşisözlüğe girmiş hepsi bu" diye haber yapar.. biz de öyle sanardık.

ssg fethullah'ın polis ve mit içindeki yada ordudaki yapılanması hakkında açıklayacak belgelere ve bu belgeleri açıklama isteğine iye olsaydı; evet, ssg'yi de göz altına alır, tutuklar, mahkeme sonuçlanana kadar yıllarca hapiste çürütürlerdi elbet.

umarım yoktur elinde belge falan...
çünkü henüz orada burada kendi halinde konuşup küfür eden insanların tutuklanacağı bir gestapo politikası izlenmiyor..
şimdilik yırtar belge yoksa.

birkaç gün önce radyoda duymuştum. polise ya da hakime lan diyen biri kamu görevlisine hakaretten ceza almıştı. tam hatırlmıyorum açıkçası. ama bu adam ceza alırsa ironik olur. kendisi vatandaşa lan diye hitap ettiğinde sorun olmamıştı çünkü.

cümlede kullanıldığı hali ile aslında direkt lan demiyor. bir nevi anlatma şekli ya da tarzı diyelim. yani aşağıdaki gibi bir kullanım var.
eğer böyle böyle ise o da sana " lan niye yapıyon bunu demez mi der tabii" gibi. tabii bu yorumu hakimin de yapması lazım.

türkiye'de başbakana hakaret etmeseniz de başbakana hakaretten dava açılabilir. akp/polsi cumhuriyeti burası. unutmayın.

bir ornekte dogruca kisiler arasinda dava acilmis:

www.haberler.bbs.tr

evet. veri trafiğini 5651 sayılı kanunun gerektirdiği bir biçimde izleyip raporlamıyorsanız türk telekom kayıtlarına göre o adsl hattının bağlı bulunduğu şahıs sorumludur. ayrıca sıradan adsl'i şifresiz bir biçimde yaymak bildiğim kadarıyla ttnet tarafından yasak.

bu konuyu halletmek için ttnet ile anlaşmanızı ve ortama bir ttnet wifi kurdurmanızı tavsiye ederim. ttnet wifi, ttnet adsl üyelerine ayda 600dk ücretsiz zaten, millet takılır, siz sorumluluğu atmış olursunuz.

ve pe a

WC'yi vi ci diye okuyan mimarlarla tanıştım benim ve ce diye okumama mimar bakışlarıyla karşılık verdiler. w'yi hiçbir şartta vi diye okumayınız efendim. ve iyidir.

wnba'i dabilyu en bi ey diye okuduğumuza göre bunu da dabilyu pi ey diye okumamız lazım.

BMW yi biemdabulyu diye okumuyorlar mıydı ben mi yanlış hatırlıyorum?

bmw özel isim ve almanca'da beemve diye okunduğundan biemvi diyor gavurlar.

Aşağıdaki linki telefonda arkadaşınıza nasıl söylersiniz?

www.eksiduyuru.com

a)dabılyu dabılyu dabılyu dot eksiduyuru dot kom
b)vi vi vi dot eksiduyuru dot kom

az önce tv'de ağırsiklet boks şampiyonası WBC'yi sunucu dablyu bi si diye okudu.

sitenin kapatılma nedenlerini ve mahkeme sürecinde yaşananları bilmeden bişeyler söylemek zor ama sitenin kapatılma nedeni tck kapsamında suç ise ve bu suçu ikinci kez başka bir site adı altında da işlesen tekerrür nedeniyle daha ağır bir cezaya çarptırılacağın aşikar.

Hosting sözleşmelerini başkası adına yap, ödemeyi de anonim olarak nasıl yaparsın bilmiyorum, anca o şekil.

@roket adam, baskasi adina yaptigimda da baskasinin cani yanacak? Ben yurtdisinda host ettigim sitemin en fazla youtube'a yapildigi gibi yasaklanmasini istiyorum; hukum giymek degil. Bunun oluru yok mudur?

2009 Çek güzeli Aneta Vignerova

fiat money mi ne vardı ondan

yoktan para yaratmıyorsun sadece varolan paranın, bir ürünü üzerine eklediğin emek ve fikri değerleri ile birlikte satmak suretiyle, yerinin değişmesine sebep oluyorsun. başkasıda kaybetmiyor çünkü o da o para karşılığında kendi ihtiyacını tatmin edecek bir ürün/hizmet satın alıyor.

Öbür türlü fikir satanları hiç düşünme bile :) sonuçta sattıkları şey maddi bir şey değil ama bir ihtiyacı karşılıyor ve maddi sonuçlara dönüşüyor.

Aynen. Hatta borsada bile para kazanırken birileri kaybediyor o an. Bir yerden sonra para bitince devlet para basmaya başlıyor, devalüasyon filan oluyor vs... Kapitalizm bu yüzden sonu olmayan bir düzen diyoruz. Daha doğrusu sonu var ama boktan.

@ataturkiye

Dostum doğru söylüyorsun ama comptrol ün örneği ile borsa uyuşmaz. borsada biri kazanır biri kaybeder dolayısı ile toplam kar yoktur. Ama örnekten yola çıkarsan biri kar elde ederken satın alan kişide maddi yada manevi olarak kar elde eder (bir ihtiyacını karşılar) bu anlamda iki tarafta kar etmiştir.

Bu arada devlet para basınca enflasyon olmaz asıl enflasyon karşılıksız para basarsa (yani skutsk un dediği gibi fiat para) olur. Kasana basacağın para kadar altın koyamıyorsan al sana enflasyonun kralı :) tabi bunu seninde bildiğine eminim ben sadece tamamlamak istedim. Tabi bu iş bir iki parametreyle anlaşılamaz güven enflasyonu dizginler mesela karşılıksız para bassanda. Velhasıl konuş konuş bitiremyiz bu hikayeyi burda.

hocam sen bi malı 100 liraya üretip 20 lira da kar koydum dediğin anda aslında ben o malı üretirken emek,sermaye v.s (yani üretim faktörlerini kullanarak) hammaddeyi mal haline getirirken bir "değer" kattım diyosun aslında.ama olay şudur ki bu faktörleri kullanarak yarattığın değerden fazlasına satıyosun yani bir kapitalist olarak emeğin yarattığı değerin tamamını emekçiye vermeyerek işçinin yarattığı artı değere el koyuyosun.pek açıklayıcı anlatmış olamayabilirim ama bu konuda "değer nedir? değerin kayanğı nedir?" gibi soruların cevaplarını bulmaya çalışabilirsin.ilk önerilerim de Ricardo,Marx,Smith'dir.

#freenode'daki panpalar bunu tavsiye etti, buyrunuz:

www.scribd.com

daha basit düzeyde ele alayım ben; iktisatın klasik tanımı, kısıtlı kaynakların verimli kullanma birimi olması şeklinde geçer, enerjinin korunumu yasasıyla birleştirirsek şöyle bir şey çıkar ortaya.

öncelikle 100 liraya sana mâl olup senin 20 lira dediğin kâr kısmı, girişimciliğe girer kitap tanımıyla; iktisadi üç dört kaynaktan biridir o da, ki konuyla alakası yoktu lakin uykusuzum, mazur gör bunu. büyük ölçekte senin bu 20 liranın etkisini gözlemlemek için istatistiksel rakamları incelemen gerek, gayrisafi milli hasılayı ele alabilirsin misal; milyarda bir bile etmez ki doğru kavramın gsmh olup olmadığını bilmesem de yaklaşık etkisi o olur. bir ülkenin ekonomisi içerisinde değerlendirirsek, ceteris paribus prensibiyle birlikte, eğer ekonomik kapasitemiz sabitse senin elde edeceğin kâr, diğerlerinin zararınadır ancak çok ufak olur etkisi. şöyle bir örnekle anlatayım: bir ülkede iki kişisiniz ve toplam ekonomik kapasiteniz 100 TL, yani para ikiniz aranızda 50'er TL şeklinde paylaştırılıyor, siz de bunu A ülkesinden ekmek alırken kullanıyorsunuz. Sen 30 liranı değerlendirip bir yatırım yapar, başarılı olur ve bundan ürettiğin ürünü ülke içerisinde 40 TL'ye satarsan; senin 50 liran 50-30+40'tan 60 TL olurken diğer kişininki 50-40+30'dan 40 TL olur. Ülkeler arası düzeyde de olay aşağı yukarı aynı şekilde işler, biri kazanıyorsa diğeri veya diğerleri kaybediyordur.

İhracatçı mevzusuna gelirsen, o harbiden de oldukça karmaşık bir mevzu; uluslararası ticaret düzeyinde ele almak lazım ve buradan anlatılacak gibi değil. Ancak kesin bir zarar ya da kâr durumu yok, Richardo'yu oku, eğer okumak isterim dersen biraz araştırıp başka bir iki şey daha öneririm.

"Hep alıp satalım, para basalım" olayını sanıyorum üç yerel seçim öncesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na aday olan Haydar Baş(ismini tam hatırlayamıyorum) önermişti garip bir şekilde. Alışveriş olaylarında önemli olan sizin elinizdeki para değil, diğerlerinin elindeki paradır; fiyat seviyesi denen olaydan ötürü. Eğer kapasitesi, sınırları belli bir ekonomi 1000 ekmek üretiyorken piyasada toplam 1000 TL varsa ve başka bir ürün alıp satılmıyorsa, ekmeğin değeri 1 TL olur; piyasada 10000 TL varsa 0,1 TL olur. Teorik tabii bu örneğim, ancak gerçek hayata uygulanabilir.

Paranın kaynağı nedir dersen onu ne yazık ki ben de bilmiyorum tam olarak, Merkez Bankası'nın altın rezervleri, ülkenin kendi para cinsinin diğer ülkelerin bankalarındaki toplum miktarı vs gibi fikirlerim var, ancak net değil, kıçtan uydurma yani bunlar.

Ayrıca bunları 24 saate yakın bir süredir uyumamış, notları ortalamanın az altında olan bir İktisat öğrencisi olarak yazdım; bilgine.

(bkz: artı değer)

ben çok nadir türkçe şarkı dinliyorum ama levent yüksel'in şarkılarını seviyorum mesela. aynı şekilde barış manço'yu da seviyorum. sanki sesler de yakın biraz hı? ha bir de kerim tekin'in ses tonu bir anda geldi aklıma sorunu okurken. sanki l. yüksel ile yakınlar birbirlerine.

evet

evet.

Eskiden dönemiyorlardı bir kademeye kadar. Şimdi hepsi dönebiliyor.

dönebiliyor ama bazılarında işler karışık
mesela sivil havacılık genel müdürü istifa etti
akp den aday olacak büyük ihtimal
şimdi binalı yıldırım tekrar ulaştırma bakanı olursa ve adam seçilemezse geri dönebilir.
ama binali başka bir bakanlığa geçerse ve bizimkisi seçilemezse
binalinin bakanlık yaptığı alandaki bir kuruma atanır.
çok bi karışık işler var.
dönememesi gerekiyor mantık ve hakkaniyet açısından.

şu olabilir: o kadar acı verecek (kadına), üstüne üstlük bir de fakir. yani acı var karşılığında bir şey yok.

(bkz: # 1733345)
hem fakir hem çocuk yapıyo senede bir. manasına geliyor muhtemelen
genelleştirecek olursak yapabileceği işden daha büyük işlere koşan insan diyebiliriz ve bu tür insanlar için kullanabiliriz.

Bir arkadaşıma dayısı söylemişti bunu. Hem paran yok hem de alayına gidiyorsun manasında. zikini yorganına göre uzat manasında.

kullanımı tam olarak anlamak istiyosanız şener şen'in namuslu filmini izleyin, ordaki kullanım cuk oturuyor.

"ayranı yok içmeye faytonla gider sıçmaya" neyi anlatıyorsa bu daonu anlatıyor"
bir de (bkz: hem fakir hem siki büyük )

sandra valencia olabilir belki. ama profilden tam belli olmuyor. engeller büyük.

bu besame defilelerinin kayıtları olan bi site var.ordan teker teker bakıp ismini cismini bulabilirsin:

crvix.com

10km öteden belli yahu silikon olduğu. Keşke pornstar boyutunda taktırmasaymış.

Kimi teknik servisler fatura ister kimisi istemez, siz her ihtimale karşı aldığınız yerden fatura talep edin.

ben de asus bilgisayarımı götürmüştüm servise. garantinin birinci yılında belge istemiyorlar. fakat ikinci yılda garanti kartını dolu olarak istiyorlar. faturayı da kabul etmiyorlar zaten.

bende de fatura istemişlerdi ama seri numarasıyla kontrol ediyorlar. bulamazsanız da halledebilirler.

geçerli.

ankara'da birkaç yer var öyle. bir binanın her katında farklı dershane mesela. meşrutiyet'in aşağısında bi han var öyle, o olabilir mi acaba?

sakarya caddesi'ndeki işhanlarından biridir muhtemelen

soyle bir seydi:
sadereklam.net
ama sanki tabelalar bunun 2 kati kadariydi.

meşrutiyet caddesinde. hatta girişinde sanırım. altına ben de yorum atmıştım. tam karşısında english time var. fotoğraf da yansıması vardı. bu bulmak için yardımcı olur.

i54.tinypic.com

ben çekmiştim fotoğrafı:) da niye bu kadar lazım?

binanın adı da 'kök çarşısı'

soruyla alakasız ama bu resimdeki bileşke dersanesinde sağlam hocalar var. hepsini aynı kefeye koymak hata olur.

(bkz: bülent başaran)

gelişmiş ülkelerde inşa edilecek fazla birşey kalmamıştır şeklinde sığ bir mantık yürüteyim.

insaat ekonomi(?) yaratmak icin arac olarak kullaniliyor cokca. insaat yapiliyorsa, beyaz esya satilir, hali satilir, perde satilir, bunlarin tasimasi icin insan kullanilir falan falan..demem o ki, insaat ekonomiyi ivmelendiren bir sey.. bu cepte olsun. cok ulkede insaat muhendisi yok, gayet yok. var da, iyisi yok. insaat baya tecrube isteyen bir sey. aslinda kolon-kiris yapmak zor olmasada bir yerin uretimini planli yapmak cok kolay degil. ve su da var, uretimde yapacagin bir hata cok pahaliya mal olur, ve minimum maliyetle uretmekken amac, kimse hata istemez insaat sektorunde. ve bi hata yaparsin, atiyorum 60 gun uzar is, bir suru maliyet eklenir, sonra seni kovarlar:) (project manager'ler duzenler is sirasini(?) ki bunlar hep baya iyi egitimli tiplerde cikar, kolay bi sey degil)her yerde kayda deger pazar payi vardir mutlaka, ama ulkeden ulkeye degisir (diye tahmin ediyorum, oyledir ama.)

bi soru da su: istanbul'da binlerce yeni konut yapiliyor, ama kim icin? yani herkesin evi var, sokakta kalan kimse yok, ya da sokakta yasayanlar al(a)miyor o evleri. ekonomiye pompa olsun diye direkt yapilan o evler. ev yapiyorsun, kum satan kazaniyor, isci kazaniyor, tasiyan kazaniyor falan falan. ve dikkat edin, bir kriz(?) oldugunda ilk insaat sektoru durur, ve krizden cikmak icin de hep insaat sektoru pompalanir.

neyse, cok karisik falan yazdim da umarim bir yarari olur az da olsa.

bir de: bir de gelismemis ulke demek, yolu, evi, stadyumu, baraji falani filani olmayan ulke demek. tabii ki orda canli olacak o sektor, o da ayri. ve cok cok geri kalmis ulkelerde calisan muhendisler falan bok gibi para alir. cunku guvenli degildir, cnku hayat kotudur, cunku kimse gitmek istemez oraya...ole.(bu son bi de'nin soruyla alakasi yok da, dursun o da orda)

(bkz: olaya bir de şu açıdan bakmaya ne dersiniz)

gerek libya'da olsun gerek suudi arabistan yada diğer zengin arap ülkelerinde yerel halk doğru düzgün bir iş yapmıyor. yani çoğu çalışmıyor. çalışan da memur oluyor. özel sektör ve özellikle hizmet sektöründe dışardan gelenleri çalıştırıyorlar. mesela arabistan'da bütün berberler türk'tür. bütün temizlikçiler endonezyalıdır yada başka bir ülkedendir. bu işin sosyal yönüydü.

bir de teknik yönü var. yine bu arap ülkelerinde eğitim seviyesi vasatın biraz üzerinde olduğu için nitelikli eleman bulmak da hayli zor. çok iyi eğitim alanı zaten sülaleden yada aşiretten zengin olduğu için avrupa'da yada amerika'da takılıyor. işlerini büyütüyor ama gelip ülkesinde çalışmıyor.

yani fazlasıyla yatıp ense yapmaya alışmış arap halkları halinden memnun , halkı bir şekilde uyuşturup başkaldırmasının önüne geçen yöneticiler memnun , parasını alabildiği sürece deli gibi iş yapıp para kazanan şirketler memnun. win-win-win durumu.

başvuru sırasına göre verildi. senden daha üst nesil olmama rağmen mesela 28bin küsüratlıydı benimki.

basvuru diye bir sey yoktu ki sirasi oldu. bence de nesillere göre verildi. ben 4. nesilim, kodum 13binli bir sayiydi.
bir de sözlükte bilmem kodu ilk 20bine olanlari birden iceri almislar diye okudum. burda da eski nesilleri daha önce almis olmalari mantikli geliyor.

ben hiç bakmadım bi arkadaş sorana kadar. bendeki kod 15binliydi, kendisinden günler sonra baktığım arkadaş 30 küsür.

ben ilk gunu kayit olmustum 17 binlerde bir kod verildi. benden 4-5 gun sonra kayit olan nesildasim bir arkadasa 15 bin kusurlerde.

soundhound ile bile dinletip arattim cikmadi cok ilginc her seyi bulur bu program :S bence de elvis bu ya.

elvis değil. elvis şarkısı olsaydı google şıp diye bulurdu. boru değil elvis bu. adam osuruğunu kaydetmiş olsa ellibin sonuç döner google'dan.

elvis'in yüzlerce profesyonel çakması var, bunların bazılarını ayırt etmek çok zor. jimmy ellis mesela. video'nun youtube comment'lerini takip etmekten başka çaren yok gibi, bir bilen denk gelir de yazarsa artık... bu arada yahoo answers'ı da deneyebilirsin.

Herhangi bir gelir modeli olduğunu düşünmüyorum. Zaten Facebook aldıktan sonra hiçbir şey yapmadı Friendfeed üzerine. Öylece duruyor. Herhangi ekstrem bir gideri de yok.

12 kisi calisiyor hala ama orada. Gelir modeli yok ise neden bu masraflara goz yumuyorlar, ya da neden Facebook satin aldi?

Twitter'ı durdurmak için aldılar ama durduramadılar. Sanırım en azından kontrol altında tutabilmek için açık durumda.

öğretmen değilim ama ilkokulda bize öğretilen bilgileri iyi bilirim.
rakamların yazılışı doğru ifade edilmiş, fakat harflerde yanlışlar var. türkçede hiçbir harfin yazımı aşağıdan yukarıya el hareketiyle yapılmaz diye biliyorum. örneğin, N harfindeki 3. hareket yukarıdan aşağıya olacak.
aynı şekilde M harfinin 3.çizgisinde de sorun var.
V ve v harfinin 2. çizgisi aynı şekilde..
Q, W, X harflerini saymıyorum bile..

@purkinje, tesekkurler. peki ya 4 nasil yaziliyor; simdi yazdigim gibi tepesi kapali 4 mu yoksa resimdeki gibi tepesi acik 4 mu?

simdi harf harf okuma ogretiyorlar, sesli harflerle basliyorlar once e, sirasi var
bu link yardimci olur belki bak istersen www.ilkokuma.com
harflerin ve rakamların yazım şeklinde el goz koordinasyonu gozunde bulunduruluyor ve sağlak olma
harflerin yazimi el kaldirmadan yazilmasi ongoruluyor, ki artik el yazisi ile yazip, okuyorlar bilek kivrakligi bu nednle daha onemli hale geliyor, oyun hamuru ile oyun oynatmak da onemli, kucuk kasların ve eklemlerin guclenmesi icin
yazim sekillerinde hata yok yani
bir de www.sorubak.com
kesinlikle oyle bir liste var,
sesli harfin sonuna ve basina sessiz harfler getirilip, heceler ogretiliyor

4 tepesi açık yazılıyor

ikisi de değil aslında.
doğrusu 4 gibi ama, 3. çizgiyi yaparken yukarıda 1. ile birleşmeyecek.

@rn, o kelime listesi linklerde mi var, anlayamadim? linklerdekinde metinler var ama ben oyle ilk hecelenip sonrasinda o hecelerden olusturulan cumleleri istemiyorum. somut nesneler daha cok isime yarayacaktir. yani "ali topu at" tan ziyade "top" olsun. listelerdeki cumlelerden kelimeleri cikartip istedigime ulasabilirim ama bu da ne kadar dogru olur bilemedim.

@purkinje ve @pn tesekkurler yardimlariniz icin ama harflerin yazim sekli hakkinda biriniz yanlis derken digeriniz ise dogru diyor. Hanginize inanacagima karar veremedim. Ha keza 4 konusunda da tutarsizlik var :/

sayılar doğru, türkçe olmayan harfleri atarsak harfler de doğru. ama çocuk anasınıfı öğrencisiyse harfleri (yazmayı kesinlikle) öğretmiyoruz, kendiliğinden öğrenirse sorun yok. sayıları öğretebilirsiniz.

listeyi hazirlamak gerek nette aramadim
ama ornek soyle e,l,a ve t 4'lü grup halinde oncelikli ogretiliyor ve bunlarin kombinasyonlari
el
le
ela
ele
la
lale ve sonra t harfi ekleniyor
et
at
ta ve te
ete
ata
tat
tela
Talat
tel
atla
elle
etle
atlet
alet
aklima bu kadari geldi ama senin de aklina gelirse cogalt
daha sonra da diger harf gruplari sirasiyla i,n,o ve r grubu ve digerleri
anlam aranmiyor
anlam varsa ne ala ama oncelik sesleri tanimak ve okumak
sessiz harfler sonuna e sesi ya da herhangi bir sesli harf getirilerek ogretilmiyor, sonra cok karisiklik yaratiyor sadece ses cikariliyor ve komik oluyor tabi ama bu kadar

katilmiyorum.
anlayis/hayata bakis meselesi, zira nihayetinde iyi/kotu tanimi yapmak biraz zor.

asagidaki yazi iyi gelir ;)


İyi, kötü, salak...

Biliyorum, çoğunuz iyi insanlarsınız. Bu yüzden hep kötüler kazanıyor zaten Birçok kötü, hatta alçak tanıdım. Çoğu neşeli insanlardı. Hiçbirinde çekingen bir ruh haline rastlamadım.
Kötüler atak, iyiler pısırıktır.
Etrafınıza bakın, en heyecan verici, en eğlenceli insanlar hep sahtekarlardır. Hepsi paldır küldür konuşan, ağız dolusu gülen insanlardır. Çünkü sahtekar, sempatik olmak zorundadır. İyinin böyle bir mecburiyeti yoktur. İyi, sıkıcıdır.
Kadınlar “iyiler”e değil, güvenilmez erkeklere aşık olur bu yüzden. Zaten aşk denen altüst oluşla ancak bir üçkağıtçı başa çıkabilir. Aşkın tadını çıkaramaz iyiler. Onlar sarılıp sessiz bir uzanmayı aşk zanneder. Tekdüzedirler. Yavaştırlar. Kadınlar da dertlerini onlarla paylaşır ama gidip bir güvenilmezle sevişirler.
Tutku kötülerin işidir.
“Sessiz ve efendi bir insan” cümlesiyle tanımlanan bir iyilik kolaydır.
Sahtekarlık daha zordur, maharet ister. Zeki, hızlı ve atak olmalıdır. Enerjiktir.
(Tabii “kötü’ kötüler konumuz dışındadır. Yani hem salak hem kötü olmaya çalışanlar için düşünmeye, yazmaya değmez.)
Üçkağıtçı... Sahtekarın en sempatik, en başarılı şekli. İyi bir hatiptir o. İnandırıcıdır. Konuştuğu zaman etrafındaki tüm “iyi ve dürüst” insanlar ağzının içinde kaybolur. Hem çok iyi fıkra anlatır hem hüznün tüm renklerinden haberdardır. Kahkahasında pirzola tadı, hüznünde bazen ölümün sesi vardır. Adam başarılıdır. Yeteneklidir.
İyilik kolaydır Kötülük maharet ister.
İyi olmak için kimseye kötülük yapmamak yeterlidir. Ama kötü olmak için daha çok çalışmalısınız!
İyi, kötü karşısında güvensiz, enerjisiz, çaresizdir. Filmlerde bile iyi, kötüleşmeden kötünün hakkından gelemez. “Yeminini bozar ve kavgaya girer. Oysa kavga kötünün mesleğidir asıl. Biz “iyi” seyirciler perdedeki iyi adamımız kan döktükçe rahatlarız. Ve iyi kötüyü yendi diye seviniriz. Oysa artık hepimiz kötüyüzdür filmin sonunda. Hatta biz ”kötü”den daha çok insan öldürmüşüzdür.
Bir iyi için en zor olan, kötüye “sen kötüsün” demektir. Çünkü iyi, utangaçtır. Hırsıza “hırsız” diyemez. Kötünün yerine utanır, sahtekarın yerine yüzü kızarır, hırsızın yerine yerin dibine geçer... Bu sırada kötüler, sahtekarlar, hırsızlar deli gibi eğlenmektedir. Çünkü onların yerine utanan, sıkılan, yerin dibine geçen birçok “iyi” insan vardır.
Kötünün en büyük avantajı iyideki kahrolası utanma duygusudur.
Bu duygu iyiyi öylesine zayıf düşürür ki ağzını açıp bir kelime söyleyemez. Halbuki öylesine kararlı çıkmıştır ki kötünün karşısına. Her şeyi açık açık söyleyecektir. Başına gelecekleri göze almıştır! Ama olmaz. Yapamaz.
Çünkü iyiler korkaktır.
Çünkü iyiler herkese acır, en çok da kendilerine.
Susmak, anmak, utanmak, korkmak... Farkında mısınız, ey iyi insanlar, ne kadar sıkıcı şeylerle uğraşıyorsunuz! Kötüler kazanınca da şaşırıyorsunuz!
Babalarımız iyi insanlardı ve bize de iyi olmamızı öğütlediler.
Biz de iyi insanlarız.
Ve çocuklarımıza aynı şeyi öğütlüyoruz.
Hepimiz kötülerin yanında çalışıyoruz.
Haydi iyi insanlar!
Haydi sessiz, efendi, sıkıcı, korkak, utangaç ve iyi insanlar! Çalışın!
Kötülerin size ihtiyacı var!

YILMAZ ERDOGAN Hijyenik asklar

bana göre ingiliz aksanı. çünkü öyle konuşması daha zevkli ve kulağa hoş gelen o. amerikan aksanıyla konuşmak ise mart ayındaki kedilerin konuşmasından farksız. bu ikisi haricinde başka bir aksan kastettiğinizi zannetmiyorum ama italyan ingilizcesi de sempatik.

ispanyol meksikalı aksanı öğren bence... Hatta ve hatta mümkünse hindistan ingilizcesi

@tebelles, evet ingiliz ve amerikan ingilizcelerini kastetmistim; asagidaki duyuruda bunlar kastediliyordu zaten.

@cnky, neden?

irlanda aksanı- çok kuul olm

arkadaslar kuullugundan ziyade islevselligini soruyorum. birisi amerikan aksanini mi ogrense gun icindeki kullanimi daha cok isine yarar; yoksa ingiliz aksanini mi?

düzgün konuştuktan sonra işlevsellikte pek bir fark göremiyorum, eğer ağır irlanda aksanıyla falan konuşmuyorsanız tabii. ama ingiliz aksanı çok iyi ya, blodi maeyyt.

Amerikan aksanina konusuldugunda anlayacak kadar asina olmaniz onemli bence. Zira onu anliyorsaniz Ingiliz aksanini rahatca anlarsiniz. Konusma icin tamamen size kalmis, yeter ki Guney Amerikali (Texas, vb.) aksani ogrenmeye calismayin, kimse bir sey anlamaz dediginizden.

Türk aksanı diğer aksanlarla kıyaslandığında çok rahat anlaşılıyor ayrıca çok çok nadir bir yeteneğiniz yoksa istediğiniz kadar kasın, istediğiniz kadar aksan çalışın, yabancı olduğunuz birkaç cümleden sonra anlaşılacak. Dolayısıyla asıl öğrenmeniz gereken düzgün cümle ve sözcüklerle konuşabilmek. Aksan ve cümleler zaten o ülkede kaldıkça kayıyor bir yerlere. Akademik bir dayanağım yok ama bizim dilimiz Amerikan aksanına daha rahat kayıyor sanki.

aksan ögrenmek diye bir sey yok, kiminle konusuyor nerede dili ögreniyorsan onun aksanini benimsiyorsun. zaman icinde kendi aksanin oturuyor zaten.

ha fonetik delisi insanlar da tanidim. kelimeleri sözlükteki gibi telaffuz edecegim diye yillarca dillerini egip büken insanlar var. son kertede cok komik görünüyorlar.

işlevsel olarak cok birsey farketmez. kimse kimseyi aksanina göre degerlendirmiyor (bu demek degil ki amerikalilar teksas aksani ile ingilizler geordie aksani ile dalga gecmiyor ama bu tamamen bu uluslarin kendi altkültürleri ile ilgili meselesi, bir ingilizin karadeniz aksani ile türkce konusmasi gibi) aksanınız yüzünden aşagilanmaz ya da saygi görmezsiniz. arada ingilizlerin ya da amerikalilarin ne kadar güzel aksaniniz var dedikleri türk gencleri, kendilerinin jamaika li, hintli, chicano genclerle kiyaslandigini bilseler o kadar da sevinmezler kanimca.

yani kısacasi icinizden geldigi gibi konusun, bir süre sonra tutarli bir aksaniniz oldugunu görecek ve bununla da mutlu olacaksiniz.

sen DE sagol.

sen de sagol derim ben.

@hoochie woman, eyvallah bacim.

De ye dikkat etmiyordum, evet daha mantikli geliyor kulaga.

rica ederim derim ben

"rica ederim, aslen benim size müteşekkir olmam lâzım gelir cânım efendim." diyorum ben bazen.

kimle konuştuğuna bakar.

Şirket ortamında resmi bir ortamda birisi sana sağol dediği zaman sen de sağol diyemessin elbet. Bu gibi durumlar rica edilir bence.

"ben teşekkür ederim"

sen sağol tepkisel olur. şunu getir dendiğinde sen getir der gibi.

sen de sağol, eyvallah, mühim değil gibi alternatifler olabilir

bişey değil, önemli değil. hatta "tamam tamam" diyorum ben

Tören kıtasındaki askerlere cumhurbaşkanı, siz de sağolun diyor.

bişi değil +1