Ekşi Duyuru

sırbistan rusya ukrayna vs. kısıtlı olmayan bi ülkeye git oradan aktarmayla. taşıyıcılara tahditli ülkelerde bulunmuş kişileri uçağı almayın dediler ama millet aktarmalı gelipduruyor

konsolosluk ile konusun. onlar donmek isteyenler icin ucak ayarliyorlar

Crucio+1 Konsolsoluğa basvurursaniz yardımcı olurlar.

450 tl gayet uygun, full hd ekran paneli ucuza zor bulursun

Bence burada kilit cümle: "verdikleri alacağımı aldım evrağını imzaladım". Sen aldığını kabul ettikten sonra nasıl hak iddia edeceksin, bu biraz mantıksız kalıyor. Diğer konularda da çok ciddi bir rakam değilse pek uğraşmaya değmez gibi, yeni işine odaklan gitsin.

fazla mesailerinizle ilgili 5 yıllık zamanaşımı süresi işliyor. çalışma saatlerinize ilişkin tanıklarınız varsa saatlik çalışma ücretinizinin 1,5 katı oranında fazla mesai alacağınızı dava açarak geri alabilirsiniz. ayrıca priminizi de alabilirsiniz. fazla mesai hesaplamasında maaşınız priminiz de dahil olacak şekilde hesaplanacak.

çalışma saatlerinizi ve ücretinizi söylerseniz yaklaşık olarak fazla mesai alacağınızı hesaplayabilirim.

ayrıca dava açmak için bir avukatla görüşmek isterseniz yardımcı olabilirim.

Lenovo forumlarında yetkilinin yazdığına göre 16 desteklemiyormuş:

"The ThinkPad X240 supports a maximum of one 8GB PC3-12800 DDR3L-1600MHz SODIMM Memory."

Yani şu rami destekliyor:

lnv.gy

hiç duymadım ama 18-20'den yüksekse glokom olabilir demektir ve acilen doktora gidilmelidir. Sizin öyle miymiş yoksa ön uyarı olarak mı dedi?

giz tansiyonundaki degerler kisiden kisiye degisir. 16 tansiyonu olan kiside glokom olabilecegi gibi 20 olan olmayabilir.

gozun arkasi, retina kalinligi, goz sinirlerine falan bakmasi gerekir. ailede glokom var mi sornasi lazim. kafadan oyle bi rapor yazamaz, sonucta isin ucu ise dayaniyor.

bende var glokom, ilaç kullanıyorum günlük
yazılımcıyım, günde 10 saat bilgisayar başındayım
4 yıldır prof doktorlara muayeneye gidiyorum, hiçbiri bu adamın dediği gibi bir rapordan bahsetmedi. hangi doktor? hangi hastane?

büyük bir firmadaysan, kendini geliştirmişsen, bazı projeler gerçekleştirmişsen nispeten küçük firmaların yönetici olarak havada kapması lazım. iş bulma sitelerinde cv'ni güncelle, ilanlara başvur falan elbet çıkar bir şeyler.

iyi bi mühendissen kendi isini kurmayi dene?

Bir süre yapman gereken her şeyi siktir et, rastgele yaşa; sonra istediklerini anlayabilirsin, ancak uygulayabilir misin istediklerini, sanmıyorum...

Sürekli ynei şeyler yapmak lazım. iş, ilişki, ev, sosyal hayat.
Doğrusunu bulana kadar değiştirmek iyidir :)

Hocam buraya da goz at
(git: 391011)

"zor" sikile sikile sikmeyi ogrenmek gibi uzule uzule klrlLa klrlLa bulunacak

yavastan

deneye deneye

evet önce 150 milyon dolar bulman gerek.

hissesini satın almayı kast ediyordur arkadaş, kimse çat diye ortaya 150 milyonu koymuyordur bence. organize işler bunlar

yapımcı olacağım demiyorum arkadaşlar, zaten 150 milyon dolarım olsa böyle bir soru sormam :) 150 milyon doların hissesini alıp sonra satmaktan bahsediyorum.

çok süper bir iddaa yankolu olur bu işten bence, keşke olsa.

yapımcı şirketin hissesini alacaksın anca.

neyi mantıklı ya. hobbit girecek mesela yıl sonu. sike sike en az 50 katı gişe yapacak maliyetinden. garanti filmler var böyle. saçma

adamlarda zaten o para var. kârını niye senle benle paylaşsın ki?

@oldtimer yardımlaşma? paylaşma? açgözlülük ayıp bir şey zaten bence.

yapımcı şirketin hissesini alırsın ama şirketin filmden kar edişi borsadaki hisselerine ne derece etki eder veya şirket bu kardan hemen pay dağıtır mı bilinmez.

misal, Recep İvedik 1 filmi için prodüktöre gidip 100.000 TL (100 milyar eski parayla) para istemişler, fakat prodüktör bu film tutmaz diye hiç para koymamış. Daha sonra başka prodüktör kabul edip 100.000 TL'yi koyunca da haliyle kat be kat para kazanmış oldu...

direkt olarak filme yatırım yapan venture capital firmaları varmış gördüğüm kadarıyla. ama sen birey olarak gilmi yapan şirketin hissesine yatırım yapabilirsin. yani film disney in se disney hissesi alırsın gibi.

Bence telefon açıp bu soruları Boğaziçi MBA programı sorumlusuna sorarsan daha iyi cevaplar alabilirsin. Kesin tanıtım günleri falan da vardır zaten.
Telefonu da aşağıda:
www.mgmt.boun.edu.tr

Özel okullarda Exec. MBA genelde 20 bin ile 30 bin dolar arasında değişiyor (Ortalama). Ama bana hemen geri dönsün param artsın gibi düşüncelerin varsa bence hiç bulaşma. Ben MBA yaptıktan sonra işverenin bana bakışı hiç değişmedi, yani bu herifin MBA'i var hadi terfi etsin demedi ama MBA yaptıktan sonra insanın ufku genişliyor ben MBA yaptıktan 2 yıl sonra sırf olarlara daha farklı bakıp değişik çözüm yolları öngerebildiğim için terfi ettim. mba yapmak sana sadece pazarlama ile ilgili 2 case study den fazlasını verecekse yap derim. Bunu da en iyi sen bilirsin.

Kısaca Tr de iş ararken MBA iyi bir ambalaj olabiliyor ve insan kaynaklarını etkileyebilir ama profesyonel hayatta yöneticilerin çok umrunda değil.

gittikçe ortamın, insanların daha kötü olması ile alakalı olabilir mi?
yada insanların artık birbirine tahammülü olmaması ve iletişimin daha yaban olması.
bence sebep bu.

E insan küçüklüğünde öğrendiği, küçükken sevdiği şeyleri. Müziğin ne demek olduğunu öğrendiği şarkıları, annesini tanımaya başladığı zamanlardaki giydiği kıyafetleri, babasıyla beraber yaptığı dönemin moda olaylarını, arkadaşlarıyla yaptığı o zamanın genel davranışları olan şeyleri ne bileyim izleyerek büyüdüğü çizgi filmleri, dizileri... Küçüklüğünde kendisine gösterilen ilgiyi ve özeni özlemesi doğal olsa gerek. Kaldı ki alıştığı her şey değişmiş ayrıca bu değişen şeylerle birlikte hoşuna gitmeyen bir sürü sorumluluğu oluşmuşken..

çok net bir cevap vereceğim: çocukluk özlemi.

çocukken insan büyüdüğünde başına gelen kadar sıkıntısı yoktur. istisnaları hariç, her çocuğun çocukluğu, büyüklüğüne göre daha güzeldir. geçim derdi yoktur, iş güç yoktur, hastalık, dert, tasa yoktur. bu dertler annenin babanın üstündedir. çocuk için varsa yoksa oyun vardır, eğlence vardır. en büyük derdi sıkıntısı yazılısıdır, sözlüsüdür. büyüdüğünde hissettiği sıkıntıların yanında fasa fisodur. o yüzden herkes çocukluğundaki dertsiz tasasız günlerin özlemini çeker.

O yaşlarda mutluluk hormonları daha fazla salgılanıyor. Çocukluğun savaş, felaket içinde geçse bile yine seversin; çünkü sebepsiz yere çok mutlusundur.

(bkz: midnight in paris)
(bkz: the grass is always greener on the other side)

sağlamdır, olduğu gibi orada durmaktadır,hepimiz orada güvendeyiz, ölmemiş, ayakta kamışız, sıfır risk istediğiniz gibi anlatırsınız oysa gelecek öyle mi?
şekiller sadece şekilden ibaretler...

herkes demiyelim, hayatımın hiç bir noktasında geçmişe özlem duymadım. ha, geçmişte bulunduğum yere özlem duydum fakat bu gelecekte oralarda olmayacağım anlamına gelmez.

günden mutlu olmayan ya muhafazakar olur (geçmişe tutunur) ya da devrim yapar hayatında. ilk yol her zaman daha kolaydır.

ben sevmiyorum geçmişi. kız arkadaşım gereksiz yere boşluklara daldığında ondan nefret ediyorum, sevmiyorum işte.

aklın yarattığı o güzel geçmiş ilüzyonu beni tatmin etmiyor. gelecek, gelecek, gelecek. tek yön orası.

aslında çok temel bir dürtüden kaynaklanıyor: yok olma korkusu. İnsan içgüdüsel olarak muhafazakar bir varlıktır, değişimi istemez. Kendi varlığını sürdürebilmek için buna karşı koymaya çalışır.

Yazının yaygınlaşmaya başladığı dönemde bir çok filozof buna karşı çıkıyor mesela. Zamanında Yukarı Mısır kıralı Tamus şöyle demiş: "Bu yazı yazma sanatını kullananların artması durumunda, yazının insanın hafızasını arttırma yerine azaltma olasılığı vardır. Yazı insanın hafızasını tembelleştirir, onu unutkan yapar. Eğer insanlar hatırlamak için yazıya güvenirlerse, kendi iç kaynakları yerine dış kaynakları kullanacaklardır. Yazı hafızayı geliştirmez, koleksiyonları geliştirir."

Bugün biz aynı şeyleri internet için, bilgisayarlar için, akıllı cep telefonları için söylüyoruz. Mesela artık kimse kimsenin telefon numarasını hatırlamıyor, daha 15 yıl önce hepimizin bildiği onlarca telefon numarası olurdu. Ancak telefon numarası akılda tutmak ne bizi daha zeki bir insan yapıyor, ne de bugün aptallaştık...

Düşünme biçimlerimiz değişiyor, dolayısıyla hafızamız da biçim değiştiriyor. Artık "bilmek"ten öte, "bilgiye nasıl ulaşacağını, onu nasıl kullanabileceğini, yönetebileceğini bilmek" önemli hale geldi. Bunların en güzel örnekleri de google gibi bir sitenin dünyanın en önemli kaynaklarından birisi olması. Google'ın bildiği şey aslında sıfır, o sadece var olan bilgi'yi düzenliyor, senin ulaşmanı sağlıyor...

Neyse, insanın geçmişe özlem duyma sebebi de temelde bu değişimlere direnme arzusundan kaynaklanıyor. 20 yaşındayken 6 yaşımızdaki halimizi, 30 yaşındayken 20 yaşımızı, 50'li yaşlarda daha geniş bir dönem olarak "gençliğimizi" falan özlüyoruz. Ölüm / kaybolma korkusu böyle tezahür ediyor.

Insan beyni kendini korumak icin gecmise dair kotu anilari bastirma egilimine sahiptir. Dolayisiyla gecmise dair hatirlanan guzel seyler genelde kotu seylerden daha fazladir. Bu sebeple gecmis ozleniyor.

aslında kimse yaşamıyor O_O

kim satın aldıysa onlar yaşıyor. veya aileden kalıyodur. mesela moda'da sarıca konağı var, ayşegül sarıca oturuyor.

Özellikle boğaz çevresindeki köşklerde eskiden zengin olup artık – fakir olmasa da – orta gelir seviyesinde yaşayan insanlar var. Köşk çok güzel ama dökülüyor, çünkü köşkün bakım masrafı ailenin karşılayamayacağı kadar çok, aile köşkü satsa çok para ama bir daha nerde bulacak o güzelim manzarayı, öyle bir mevkii.
Bir de köşke göz-kulak olsun diye orada kalan bekçi vs. olabilir. Ortağı bol köşklerde durum genelde böyledir. Mal sahibi dede / nine henüz hayatta ama bakıma muhtaçtır. Onlar ölünce köşk satılır, o zamana kadar köşk ayakta kalsın yeter.

birçoğunun kollarının da olmadığı ve kolların bir değeri olmayacağı da düşünülürse ince kısımların zaman aşımına uğradığı kanısına varabiliriz. ama hırsızlık da tabi büyük etken.

istanbul arkeoloji müzesinde de çok kafa büstü var.. fakat bunlar dediğin heykellere mi ait yoksa ayrı birer yapıt mı bilemiyorum..

eskiden daha da yaygındı da, heykeli put yerine koyan yurdum insanı buna tepki olarak heykelleri parçalamaya yönelmiş ve en azından kafalarını kırmıştır.

islamiyetteki göz yasağına bağlamışımdır ben de. Afganistan'daki dinamitlemenin daha kibar hali gibi yani.

theconqueror cevabıyla süper entry nick uyumu yakalamış :d bence de çalınıyolardır

sosyalleşmekten kastınız nedir?
niye hobi klüpleri hariç?

eş kıskançlığı, eşle birlikte mi yoksa yalnız mı sosyalleşmek istediğin, yaşadığın şehir bilgisini vermediğin için şunu söyleyebilirim:
yaşlıları karşıdan karşıya geçirebilirsin.

sivil toplum kuruluşları, yardım dernekleri, huzurevleri, çocuk esirgeme kurumu yuvaları, mahalle esnafı ile sohbet.

beynimde bu kadar rüzgar estirebildin. ben de merak ettim hobi klüpleri de neymiş ayrıca? var mı böyle bişi?

şehir: istanbul
sosyalleşmek: yeni insanlar ile tanışmak sohbet etmek.
eş ile beraber olabilir olmayabilir fark etmez.
hobi klüpleri çok bilinen bir cevap o nedenle hariç.

mesela gezmeyi de severseniz gezi gruplarına katılabilirsiniz.

haftasonu trekking'e gidebilirsiniz.

yeni insanlarla tanışıp sohbet etmek için, hepimizin kullandığı elinin altında bir mecra var ki o da internet...

aslında mesele sıcakkanlı sevimli bir insan olmakta bitiyor. insanlarla her gün her yerde tanışılıyor da, arkadaş olmak, sohbet etmek kısımlarında kişinin kendisine göre değişiyor durum.

servis kaldır. zirve organize et.

ülkeye göre değişir bence.
nereye gitmeyi düşünüyorsun?
ona göre daha net fikir çıkabilir ortaya.

bence kesinlikle turla gitme. turla gidince hem tura bagli olmak zorundasin, hem de tur para kirmak icin anlastigi yerlere gider, bazen de oralar cok boktan olur. eger fix bir fiyata yemek falan da veriyorlarsa, igrenc seyler yersin. onun yerine otelini kendin ayarla, internetten belli basli yerlerin nerelerde oldugunu bul, otobus, ucak ve toplu ulasimla ilgili bilgi topla ve kendin git. nerede ne kadar zaman gecirecegini, nereleri gormek istedigini, ne gibi yiyecek ve icecekleri denemek istedigini kendin sec.

turların çoğu oda+kahvaltı+panoramik şehir turu üzerine kurulu artık.
eğer illa turla gidecekseniz, ekstralara katılmak zorunda değilsiniz.
çoğu insan cesaret eksikliğinden, uğraşmak istemediğinden vs. ekstraların hepsini alıyor.
internette biraz araştırma yaparak gideceğiniz yere dair görülecek yerleri, varsa izlenecek showları ve yemek yenecek yerleri bulabilirsiniz rahatlıkla.

diğer yorumlara katılıyorum. tura para verme. çok önceden planını yap, uçak biletlerini ucuza getir. gezi, kalma vs yi de biraz araştırma ile halledersin.

italya fransa vb. avrupa turu yapmak istiyorum aslında.

hali hazırda egreat m34a kullanıyorum ve son derece memnunum lakin torrent olayına bulaşmadım.sadece izleyiciyim.

smartmedia hd vision aldım , torrent'in çalışmaması hariç f/p açısından iyi bir cihaz.

meclsiten geciremedi paket olarak. maddeler tek tek gorusulsun dendi. akp de halka gidelim dedi. venedik kriterlerine aykırı olarak paket yaptı yıne.

Benim bildiğim referandum talebi öncelikle ana muhalefetten geldi...

zaten derdi anayasayı darbe yüzünden değiştirmek değil. derdi krallıklarını ilan etmek. başına dert olan kurumarı kendine bağlamak vs. arka planda 100 tane kurtlar vadisine malzeme çıkacak 3 kağıtlar dönüyordur bence.

bizim ultra yüksek eğitimli halkımız hukuk konusunda da çok donanımlı oldukları için yapılan değişikliklerin neye yaradığını ne sonuç vereceğini süper bir biçimde yorumlayabileceği için (hemde şüphesiz) AKP bu işi ulusun onayına sunmak istedi.

Darbe bu işin ambalajı. yanlışlıkla ambalaj açılıp (değişiklik kabul edilirse) herkes anlayacakki AKP yine vatandaş için değil kendisi için değişiklikler yapmış. unutmadan haklarını yemeyeyim kıytırık bir kaç olumlu değişiklik var halkın ağzına bal çalmak misali. ama çay kaşığı ile verip kazanla filan alacaklar.

arka plan da zaten birşeyler var.
yargıyı ele geçirmek istiyor.bugüne kadar yaptıklarını yaptı.artık daha fazlasını istiyor.yapamadıklarını gerçekleştirmek istiyor.bunun içinde herşeyi tek elde toplamaya çalışıyor.akp köklerini salmak daha da yerleşmek için çabalıyor.böylece referandumu attı ortaya.12 eylül anayasasını değiştirmek birşey ifade etmeyecek.sadece koz olarak kullanıyor.12 eylül darbecilerine yargılama yolunu açıyoruz biz diyerek..ancak böyle birşey olmayacak, olamazda, insanları kandırdığıyla kalacak.

yargıyı ele geçirmek istediği doğru; ama yargınında belli bir cenah'ın elinde olduğu doğru. bence ikiside aynı bokun laciverti..ne asık suratlı kemalist hukukçular nede badem bıyıklılar hiç birinin olmasın.

chp nin hiçbir hareketi halka doğru gelmediği için (atatürkden sonra),bir anayasa yada bir iş yapmak istediklerinde halka sormak yerine anayasa abi yetiş dediklerinden ve bu anayasa mahkemesi de aman yerimizde kımıldamayalım bunlar bize bol iş getiriyorlar zihniyetinde olduklarindan bu hukuk düzeni bi yerde çuvalamaay başlıyor iyi kötü düzelecektir..
taaa ki c.halkçı.p düşüncesinin anıt kabire gidip atam kalk da bişey yap demek,mırasını yemek yerine,atam ın dediği gibi (türk övün çalış güven) kendilerinin bişeyler yapmak,ülkeyi idare etmek,neler yaapacakalarını (ekonomi,işsizlik,ab,terör) halka anlattıklarında iktidara gelip halkın diline tercüman olacaklardır.yırtık ayakkabı politikası politika değildir atatürk ülkemizin en kötü günlerinde dünyanın en iyi giyinen insanıydı hatırlatırım..
konu dallandı budaklandı ne diyodum ben ya.

www.gamespot.com

www.gamespot.com

valla rahatligi konusunda (ondeki ile arada kocaman bosluk olmasi babinda) cevahir'in buyuk salonlarina bayiliyorum ben. gerci uzundur gidemiyorum oraya.

en büyük perde cevahirde sanırım. 180 m2 alnı var perdenin.

bende senin gibi iflah olmaz bir perde meraklısıydım.sonra cevahir'in şu çok methedilen 9.salonuna gittim.gitmez olaydım.taa ortalarda oturmama rağmen kısıtlı alanı görewbiliyordum..o kadar büyük perdesi varki sahnenin tamamını göremiyosun. son sözüm, vazgeç bu sevdadan:)

ama en arkadan izlersen büyük keyif alırsın heralde.bide 7.salonu güzeldir.

astoria cinebonus u da öneririm veya paladuim cienbonus.

Flats in İstanbul şirketi var. Aynen tarif ettiğin gibi ev sahipleri daire ya da binalarını teslim ediyor ve elini eteğini çekiyor. Kiracısıyla, faturasıyla, tamiratı, temizliği hep bu şirket ilgileniyor. Karşılığında da kiralamalarının bir kısmını %20 - %25 filan galiba şirkete kalıyor.

ahanda siteleri, www.flatsinistanbul.com

bu konuyla ilgili bircok teori olabilir tabi. ama bunlardan sacma olmayan bir tanesi, idam edilmesi durumunda kahraman olup pkk icinde daha da onemli ve kuvvetli bir sembol haline gelmesidir. bu istenmedigi icin idam edilmez, hapiste surundurulur.

ab istedi, üstü kapalı bir şekilde idam ederseniz ab'ye almayız dediler.

türkiye bu veya şu şekilde dünya ile entegre olduğundan idam edemez. aksi halde bir sürü ekonomik ve siyasi yaptırımla baş etmek zorunda kalabilir.

neden ve nasıl yakalanabildi sorusuna gelince, o zamanki iç ve dış siyasetin gereği sam amcanın da oluru sonucunda ele geçti ve ağzımıza bir parmak bal çalındı yoksa daha sittin sene yakalanmazdı.

yönettiği falan da yok. apo'nun bizzat kendisi piyondur.

adamın doğum günü, yakalanış yıldönümü, ilk suçiçeceği geçirdiği gün'lerde bile memleketin mına koyuyorlar.idam edilse gtümüzden kan alırlar..

evet gençler, göreceğiniz üzere , kolluk kuvvetleri(tsk dahil) ve hükümeti beceriksizlikle itham ediyorum.

sonuçta adam bir örgütün lideri. lideri öldürürseniz, örgüt içinde parçalanmalar olur, biçok adam yanına birilerini alır, artık pkk benim der ve büssürü yeni örgütçük çıkar. tabi siz bunları birbirine düşürtüp, kendi kendilerini kırdırabilirsiniz ama biz o işi biraz zor yaparız.
ne olduğu belli olmayan birkaç terör örgütü ve yeni liderler yerine, hiç değilse az çok ne olduğu, ne yapacağı bilinen, kimler tarafından nasıl kullanıldığı bilinen bir apo daha yeğdir.

madagaskar +1. odası daraltıldı diye karakollar basılıyor ve siz nasıl idam edilemez diye soruyorsunuz.

o zaman ben de mahmut diye bir aşiret kurayım, 20 sene boyunca sayımı 15 milyona dayayayım, sonra istediğim şeyler olmayınca sorun çıkartayım, herkes benden korksun. memleket bu kadar mı aciz? eğer acizse bu acizlik nasıl çözülebilir?

idam cezası kesinleşince öcalanın avukatları AİHM (avrupa insan hakları mahkemesi ne gittiler. bu süreçte cezanın infazı zaten uluslaraası hukuk etiği açısından mnümkün değildi, ki türkiye'de 20 yıldır infaz edilmiş bir idam cezası da yoktu, bu ceza verilmiş ve veriliyor olsa dahi.
AİHM türkiyeyi insan hakları sözleşmesinin 3. ve 6. maddelerinden hak ihlali yaptığı için mahkum etti. söz konusu maddeler işkence yasağını ve adil yargılanma hakkını düzenliyor. sözleşmeye göre, bir insanın ölüm cezasıyla yargılanması bile manevi işkence kapsamında yer alıyor. bu nedenle 3. madde ihlali kararı çıktı. adil yargılanma hakkına göre insanın tamamen tarafsız ve objektif bir mahkeme tarafından ve savunma hakkı da tanınarak yargılanması gerek. ancak o dönem itibariyle var olan devlet güvenlik mahkemesinde askeri hakim bulunuyordu. ve askerin de öcalan ve pkk konusunda tarafsız olamayacağı ön kabulüyle 6. maddenin ihlali kararı da çıktı.

buna istinaden türkiyede yapılan yasal değişikliklerle önce idam cezası kaldırıldı, sonra dgm'lerdeki asker üye çıkarıldı ve öcalanın yargılaması yenilendi. yani dosya açıldı yeniden sivil mahkeme karar verdi ve yeniden kapattı, cezası da ağırlaştırılmış müebbet hapise çevrildi.
budur.

Hicbir problem olmaz. Illa bir sey icmek zorunda degilsiniz. Konserler genelde belirtilen saatlerde baslamaz ve oncesi oldukca durgun olur. O sirada sikilmamak icin konser baslangici denilen saate yakin orada olun *bence*. Bu sayede daha az sikilirsiniz.

Sortie den bahsediyoruz ne sıkılması. kapı açıldığı saatte dahi gitseniz sahnede elbet birisi olur. her türlü eğlenirsiniz. konser saatine yakın gitmenizi önermem. erken gidin havaya girin. bir şey içmezseniz problem çıkmaz ama canınız çeker muhakkak:)

1080 i
1080 p den daha iyi bir çözünürlüktür.

yanlış.
1080p 1080i den daha iyi bir çözünürlüktür.
(sorunun cevabı değil ama üstteki mesajı bakıp yanlış yola sapma diye yazdım)

hdmi kablo yüzündenmiş. 2metrelik altın uçlu başka bir kablo ile 1080p görüntü alınabiliyor.

bütçe belirlememişsin. bu işlerden pek anlamam lakin;

şundan www.deveyuku.com
bi de şundan www.vatanbilgisayar.com

aldın mı baya güçlü ve istediğin özellikte bi sistemin olur heralde.

zincirlikuyudan besiktasa ordan da uskudara motorla sonra da dolmusla.

Miyazaki'den başlayın bence.

Planet es de komiktir aslında. Karakterleri ilginç.

cowboy bebop düşünülebilir.

miyazaki biraz aşırı fantastik kategorisine kaçıyor çünkü adamın hayalgücü müthiş.
hellsing de biraz fantastik, biraz vahşet kategorisine giriyor :)

mesela full metal panic fumoffu aradığım tarz kategoriye girebilir ama ondan da daha normal aile işi animeler daha çok işimize yarayacaktır o:)

those who hunt elves

Heheh. Ben de hanıma anime sevdirme girişimine miyazakiyle başladım. Howls moving castle 'la başladık. Spirited Away geldi sonra. Bayıldı bunlara. My neighbor Totoro'nun sevimliliğine hayran kaldı. Ardından diğerlerini izledik hepsini çok sevdi. Princess Mononoke var sırada.

İçinde, komedi, romantizm ve aile temaları barındıran animeleri seçebilirsiniz. The Girl who leapt through the time ve Tokio Godfathers bu kategoridedir mesela. Bunun yanında Ranma 1/2, Dragon Ball ve Dr Slump gülmekten yardırır animeye gülen insanları. Death Note da izleneyebilirsiniz. Çok iyi yazılmış senaryosuyla, akıl oyunlarıyla dolu bir fantasy/action/drama.

sayonara zetsubou sensei

biraz hızlıdır yalnız, her şeye yetişmek için pause yapmanız gerekebilir sürekli.

anime ile pek alakam yok ama avatar anime değil mi? çokta ağır değil komiklikte var, var dimi?

Nodame Cantabile, aria serisi animeler(Aria the Origination,Arie the Animation) oldukça eğlenceliler, tavsiye ederim.

uzun olmasa one piece izle derdim ama uzun demiyorum ol sebepten.

(bkz: nana)yı tavsiye ederim. çok komik olmasa da hanıma izletmek için birebir. hastası olur.

excel saga!

kesinlikle öneririm.

www.google.com.tr

stereo kablo ile tv'nin audio in girisine baglayabilirsiniz. fakat ac3 sesi tv'den en verimli hissetmek gibi bir seyin pek soz konusu olacagini sanmiyorum. sonucta sadece iki kanal tasiyabilen bir baglanti ile 2 kanal ses verebilen ( en fazla srs falan vardir) tv'den cikis alacaksiniz.

stereo-rca kablosu ile aktarabilirsin
www.kablocenter.com
tabi bunun içinde
www.teknodijital.com
böyle bir aparat alarak direk scart girişinden hem görüntü hem ses aktarabilirsiniz.

havaş olmuyor mu?
taksiyle gitmeyin, taksi inanılmaz pahalı antalya'da. kilometre hesabı nedir bilmiyorum ama, gündüz tarifesi 40 lira verirsiniz sanırım en az...
edit: tramvay inşaatı dolayısıyla arapsaçına dönen trafiği de kattım işin içine, 40 lirayı az söylemişim gibi geldi..

havaalanının dışına, alandan çıkan yolu ana alanya yoluna bağlayan köprülü kavşağa kadar yürürseniz,(1 km kadar)(üşenmezseniz, çok yükünüz yoksa) orda dolmuş son durağı var, 3-4 dolmuş durur hep. ordaki dolmuşlardan birine binip, gittiği yere göre 100.yıl ya da doğu garajında inip, 33a, 44, 65, 66, 81 nolu dolmuşa binerseniz porttobello'nun çok yakınından ya da önünden geçersiniz. ben ayrılmadan önce dolmuş 1,15 liraydı 1,5 sene kadar önce.
konyaaltına benden de selam söylerseniz, çok özledim.

önce havaş otobüsüne binip 5m migros'un önündeki kavşakta in ve taksi tut.. havaş 10 ytl + 15 (azami) taksi parası..

overclocked var, so blonde var ama oynamadım. ama içinde korsanlar ve sarışın güzel bir kız var, daha ne istersin?

Silent Hill serisine ne dersiniz?

(git: 38690)
(git: 17128)

the longest journey'ler olabilir

grim fandango. lucas arts yapımı zaten.

şuraya bir bakın derim ben de:
www.adventuregamers.com

Eskilere gitmek lazım

Zak Mc Cracken
Loom
Orion Conspiracy
Sanitarium (süperdir!!!)
I have no mouth but i must scream
Zork serisi
Myst serisi
The Dig

bunlar ciddi bir müddet oyalar. Yeni oyunları çok takip etmiyorum, zaten artık adventure tarzı yapan pek yok. Ama nispeten yeni sayılabilecek Syberia ve Syberia 2'ye de göz atmak fena olmaz.

indigo prophecy biraz eski ama enfes bir oyundur.

Kesinlikle:
(bkz: Grim Fandango)

Emlak oyunu değildir ama para döner.

(bkz: capitalism 2)

ticareti seviyorsanız, tam olarka anlattığınız gibi bina alıp satmasanız da tüccarlık yaptığınız ve benim kişisel olarak, zamanında gecemi gündüzüme katan "Patrician 3" ü tavsiye ederim

CM ve FM serilerini oyna, uğraşmazsın ev mev.. sözleşmesi bitmiş adamı alır, sezon sonunda yüksek paralara satarsın.. ucuza alip pahaliya satarsın falan

farm frenzy 2

railroad tycoon 3

cevap veriyorum. A)Talep. daha doğrusu talep esnekliğinin düşük olması. benzeri aynı seromoni içinde nikah yüzüğünde ve kuaförde de yaşanır.

bir arkadaşım gelinlik yerine hatırladığım kadarıyla vakkodan hoşcana bir elbise alıp sadece duvak yaptırmıştı gayet de güzel, ilginç ve hesaplı olmuştu (tabi hesaplı dediğim gene en az 1000 yeteleyi gözden çıkarmak lazım 5000 liralık perdemsilere göre çok daha ucuz kalıyor)..

sonuçta seri satılmıyo, sadece kadınlar alıyor ve hayatlarında bir kere o da.( belki iki defa o da taş çatlasın). 500 liraya mal edip yüzde 20 kar payıyla 600 liraya satacağına yüzde yüz kar ile 1000 liraya satıyor. talep azlığı ve verilecek paranın ne kadar büyük olursa sorun olmaması fiyatların yüksek olmasının sebepleri içiersinde sayılır.

her genç kızın evlenmek istemesi her ilişkinin evlilikle bitmesini istemesi andromeda kompleksi

bunun hikayesini de en kısa zamanda başlığa yazayım takipte olunuz..

ayrıca olay tamamen geçirmece
birkere oluyor nasılsa ödeyecekler misali
normalde kuaförsen EN ÇOK 30liraya çıkacağın halde gelinlikle gidrsen 150 lira istemeleri gibi bişey
bir şey hayatında ne kadar az oluyorsa o kadar masrafl olucaktır

(çok evlenmek bu denklemi çökertebilir)

Bi kaç açıklaması var aslında,ilki türkiyedeki kumaşların hele biraz kaliteliyse çok pahalı olması. e baktığın zaman genelde ortalama bir gelinlikte kullanılan dantel,ipek,şifon,tül ve işlemeler zaten pahalı.üstüne işçiliğin de pahalı olduğunu belirtmek gerekiyor. yurt dışındaki sitelere baktığınızda çok ucuza ortalama gelinlikler görürken bizde en uygun bin ytlden başlıyor.
bir de özel tasarım,dikim istiyorsanız fiyat direk ikiye fırlıyor ki bunun ayakkabısı var,duvağı var,kuaförü var.saçmalık.
iyi araştırmak gerekiyor.

evlenilen ve gelinliğe ihtiyaç duyulan dönem eğer düğün sezonu ise, fiyat fırlatılıyor yukarlara, tabii baktığınız yer biraz isim yapmış bir yer ise, o zaman da fiyatlar yüksek seyrediyor. ben mart ayında birkaç moda evinde gelinlik baktım, fazla marka olmayan iddiasız yerlerdi, fiyatlar 550-800 arasında idi sıkı bir pazarlıkla, şimdi en ucuz yollu olanı 900 den başlıyor. daha pahalı yerlerde 1000 ytl den ucuzunu göremedim. ancak o tarihte almak da akıl karı değil tabi. gelinlik aylar önce alınıp dolapta, askıda bekletilmeye uygun bir kıyafet değil, en fazla bir hafta on gün önce eve getirmek gerekiyor, o kadar süs püs püsür var ki...

bir de şu yalana kanmamak lazım, gelinliğin üzerinde bilmemne süsü varsa fiyat uçar gider diyorlar satıcılar, bu külliyen yalan. en sade süssüz modellerde bile hemen hemen aynı fiyatı çekiyorlar şu günlerde. tamamen taleple alakalı bence de...

türk kültüründe beyaz gelinlik de yok aslında... güzel bir bindallı üzerine de kırmızı bir örtü, işlem tamam... özümüze mi dönsek, napsak...

kolay gelsin.

bir kadın hayatında sadece 1 kere giyer gelinliği. dolayısyla özel olmasını ister. bunu fırsat bilen gelinkçilerde dayar fiyatı.
ki ben bir insanın hayatında 1 kere kullanacağı birşey satsam bende aynısını yapardım heralde.
ayrıca ömürde bir kere olacağı için de herkes şikayetçide olsa mecbur kalıp alacaktır.

cümbür cemaat geziliyor geleneksel ailelerde.
yani iki taraftan da birileri oluyor.
kimse de, daha işin başında karşı tarafa rezil olmak istemiyor, cimri damgası yemek istemiyor.
satıcılar da, geçirdikçe geçiriyor afedersin.
(hatta, ikinci elciler bile, pis, ter lekeli gelinlikleri 1000'den kiralıyor)

biz altı ay önce evlendik (buradan da ilan etmiş olayım, godless commie damadımız) ve mis gibi sıfır gelinliği 500'e hallettik, isteyene adres verebilirim.

aynı ipuçlarını, davetiye, ayakkabı, saç/makyaj vs. için de verebilirim, aman diyim, kazıklanmaya gelmez, en ihtiyacınız olan dönemde.

efendim numaralı pek yakın değil onu belirteyim, bizzat ben 98 yılındaki konserde numaralıdan saha içine atlamıştım, fekat işte kuralları kırmış oluyorsunuz mecburen :D

Korktukların başına gelmez. Metal dinleyicisi medeni yaşamın bütün gereklerini bünyesinde barındıran, en asil duyguların insanıdır.

herkes kafasına göre oturmuş, o zaman neden numaralı sattılar, ayıbettiler. neyse konser müthişti bu yeter.

divx oynatan telefon Lg KU 990 dır..dierleri pda sınıfına girer..

windows mobile ile çalışan bir cihaz lazım sanırım sana.

asus p535, toshiba g900, hp ipaq 614c fiyatı uygun seçenekler. tabi boyut ve pil ömrü konusunda sıkıntı olacaktır.

iphone.

Altyazılı derken içine gömülüyse oynatıyor tabi ki. bir de ipod formatına çevirince tamamdır :)

gömülüyken hemen hemen hepsi oynatır, iphone'a dikkat çekmenin, soruya cevap olarak iphone demenin manası yok...

pda için düzgün divx oynatabilecek düzgün bi program var mı peki? benimkinde coreplayerla avinin 1. dakikasından sonra kilitleniyor.

coreplayer'dan daha düzgün bi player bilmiyorum walla.

Şu an Teknosa'nın sayfasında 449 yazıyor. Ellerinde yokken fiyatı düşük gösteriyorlar, akakçe gibi listelere de bu fiyattan giriyor diye gözlemledim ben durumu.

ürün ve fiyatı hakkında bilgim yok ama teknosa bazen teşhir ürünlerinde kampanya yapıyor,dizüstü fln için. Belki bu da teşhir ürünüdür diye sallıcam:)

pdf okumaya yarayan homebrew uygulamalar var

(bkz: yeni ba$layanlar icin playstation portable)

football manager handheld olabilecek en kötü oyundur benim gözümde. cm-fm tadı asla asla yok ve oynanabilirliği çok kötü.

hocam umd disklerin boşu filan yok, indirdiğin şeyi direk hafıza kartına yazıyorsun. Conversion programları var, genelde bir convert aşağı yukarı filmin süresi kadar sürer. altyazı biraz meşakkatli, en azından ben beceremedim. Bellek de ne kadar hafıza kartı alırsan o kadar işte.

pspvideo9.com

apple sevmedigini soylemi$sin ama ben ipod touch ile yolculuklarimda gayet rahat film, dizi izliyorum hic olmadi mp3, oyun falan takiliyorum kafama gore ki wi-fi olmasi da avantajdir sonucta. ekstra ozelliklere ihtiyacin yok ise creative zen vision var bir arkada$imda, m'den daha ucuzdur herhalde. kullanma $ansim pek olmadi ama arkada$im memnun. ba$ka alternatif ne var pek bilmiyorum.

philips'in portatif divx-dvd oynatıcısı var.
ama fiyatları tuzlu gibi.
www.teknofiyat.com

(bkz: playstation portable)

lg Ku990 var.divx oynatıyo..

ikinci öğretimler tezsiz oluyor sanırım. hem yük olmaz hem de işten izin almanız gerekmez.

Senin belirttiklerinden yola çıkarsak; tezsiz yapman daha karlı, sonuçta kasmak istemiyorsun. Arkadaşların dedikleri gibi tezsiz demek devlet üniversitesinde neredeyse özel üniversite fiyatı demek. Yazın ben istanbul üniversitesine bakmıştım. Fiyat hatırımda kalmadı fakat bayağı pahalıydı. Bir nevi 2.öğretim gibi yani fiyat pahalılığı :)
Öte yandan; devlet üniversiteleri en hafifi de olsa kastırır. Özel üniler bir nebze daha rahat.Bir nebze diyelim de şimdi özel ünide yüksek yapanlar üstümüze gelmesin :) Açıkçası senin yerinde olsam dil kursuna giderim bu şekilde bir düşüncede yüksek yapmaktansa. İngilizcen varsa İspanyolcayı deneyebilirsin. Bilgisayar mühendisi de aslan gibi adamsın daha ne olsun :)

Sağlıcakla.

denizbank sea and miles kart güzel bişidir. ido iskelelerindeki otoparklarda 2 güne kadar ücretsiz yararlanma hakkı sağlar. bununla birlikte her şeyi 2 taksit yapar otomatik olarak. mesela eczaneden bile 2 taksitle alısveriş yapabilirsiniz. kar ücreti konusunda ilk sene almadıklarını biliyorum.

(bkz: 500es) tuzla merkezde indikten sonra bayağı bir yürümen gerekebilir tam hatırlamıyorum ben de şimdi.

500 t var bi de tuzlaya giden.

500T yapabilirisin aktarma ile.

tek araçla gidemezsin...
kadıköye gel ordan da 130'a bin...
130A değil sadece 130 unutma....
istersen e5e cık orda bekle ordan da 130 gecer
130a değil 130

500t ile gidersen e5 üzerinde iner(şişecam'ı falan geçtikten sonra total petrolde inersin) içeri doğru yürürsün. taksi pek geçmiyo o yolun üstünden, minibüs falan geçiyo ona binebilirsin. ya da 500es ya da başka tuzla otobüsleri tuzla merkezde indirir oralardan da taksiye falan binersin, bi de trenle gidebilirsin onda da istasyonun ordan yürürsün. yürüme mesafeleri hepsinde eşit sayılır, çok eşyan yoksa yürüyebilirsin. yalnız tuzla merkeze giden otobüsler tuzlanın içinde biraz dolaşıyo bence en iyisi 500t gibi. 321. dönem falan mısın? dün teslim olmadı mı onlar?

130 direk onunden gecer hic kasmana gerek yok. kadikoye gel ordan bin. durakta cok sira oluyor. siraya gir. cunku uzun yol, ayakta gitme.

kadıkoy ve 130

500t değil.

herkese çok teşekkürler, en mantıklısı 130 anladığım kadarıyla ama zorlanırsa 500t veya 500es de olabilir ama tavsiye edilmiyor :)

tam emin olmamakla birlikte sanki çankaya-hilton'da var böyle bir yer.

ege üniversitesi çarşı da olacaktı öyle bir yer birde küçükparkta. pazartesi fiyatına bakar söylerim.birde belediyenin yerleri var ki limontepe tarafında falan galiba oralar.

bunun ankara versiyonu kurtuluş'ta metro(ankaray) çıkışında biryerlerde. belediye tarafından işletiliyor olmalı. bu ya beleş ya da çok ucuz diye hatırlıyorum.

Evet. Hilton'un personel girisinin bulundugu yerden giriniz, orada mevcut.

bunlar vektörel cizimler. adobe illustrator ile yapilabilir. aslinda zor degil kullanmak ama turkce kaynak bulmak biraz zor. azimliyseniz tutorial larla falan belli bir seviyeye gelebilirsiniz. ayrica soyle de bir guzellik var illustrator cs2 ile normal bir resmi de vektore cevirmek oldukca kolaylasti.

yalniz animasyon yapacaksaniz o baska bir konu. onun icin flash kullanmak lazim.

firefox exlentisi var mesela. nette gezerken gördüğün şeyleri post edebiliyosun. o olur mu?
ayrıca yazılım bilmiyorum gereksiz sanki.

maxthon da bunu yapıyor. opera da

miranda im yapıyordu bir ara plugin kullanarak.. hala yapıyordur sanırım, uzun süredir kullanmadığım için bilemiyorum..

firefox icin scribefire var: addons.mozilla.org

kendi yazdığım şeyleri yollamak için istiyorum. yani yeni ileti yazma kısmını tarayıcı üstünde login olup yazıp yollamak yerine, hazır ayarlarla yazıp yollamak tarayıcı(browser) olmadan. flickr uploadr gibi mesela. ayarlarım saklı olacak, yazacağım yollayacağım bitecek.

google docs da yapıyor bunu bu arada.hem online hem sürekli yedek alıyor. ama submit ettikten sonra ufak bir edit gerekebiliyor. yine de güzel.

maxthon 2 için : addons.maxthon.com (winsome sağolsun)

olsa olsa sigortalariniz atar veya adaptor yanar. adaptorden oteye yani bilgisayara dogru yuksek akim gidecegini teknik olarak olasi gormuyorum. ama siz en azindan daire sigortalarinizi bi degi$tirin derim ben.

bence bir ups alın bilgisayarınızı önce ups e bağlayın. Birde elektrikçiyi çağırıp sigortaya baktırın amperi düşük olabilir belki. Ya da sigortacınızı çağırıp elektrik kontağına karşı sigorta yaptırın.

laptop öyle hayvani bir akım çekmediği için olay bana şüpheli göründü? hani aynı fişe klima da takılıysa ok olabilir diyeceğim de fazla yüklü olmayan bir priz neden böyle davransın. taktığınız yeri, üçlü prizi ya da laptop adaptörünü değiştirmeyi deneyin neme lazım yangın falan çıkar.

aynı 4lü prizde buzdolabı televizyon ve duruma göre pervane oluyor, pervane açıkken çok sakat o zaman. sigortalar da iğrenç; zaten olaydan sonra bir daha açmadım pervaneyi, sadece buzdolabı çalışıyor ve bilgisayarı takıyorum. yalnız neden sadece bilgisayarın fişini takarken böyle bir olay yaşadım, neden pervane fişi havaya uçmadı, zaten takılı olduğu için mi?

Hmmm kesinlikle karşıyaka - Kipa / Çiğli - Ben hep oraya giderim tüm sinemaları zamanında denemiş bir insan olaraktan...

kesinlikle balçova kipadaki cinebonus. yalnız orada da küçük olan 1-2 salon var ancak izleyeceğin film büyük salonlardan birindeyse zevkten baygınlık bile geçirebilirsin. transformers ı orada izledik arkadaşlarla. tek kelimeyle şimdiye kadar keyif aldığım en iyi sinema deneyimiydi. perde devasa, o yüzden biletini en az 10. sıradan falan al. ses sistemine falan girmiyorum bile...

cigli-kipa hepsi farklı buyuklukte salonlar , 5. salon en buyuk olması lazım ...
oldtimer hakli, balcova -kipa en buyuk zannedersem..

eskiden mavişehir egs idi bence... ses sistemi süperdi. ama artık çok bozulmuş sanırım.

cigli kipa'daki sinema tum zamanlarin en iyi sinemasidir $ahsi kanaatimce.

en on sirasi dahi perdeye yeterli uzakliktadir. vaktiyle ayaklarimizin altina puf, yanimiza da popcorn + kola alip hero izlemi$tik 5 ki$i beraber en onden, $ahane bir deneyimdi.

cinebonus'lardan cacik olmaz. koltuklari alengirli fakat rahat degil; lakin sevgili ile gidiyorsaniz iki ki$ilik koltuklar fena degil. yalniz hatirlatmam gerek, cinebonus'larda sadece ve sadece en arkadaki 3 sirayi tavsiye ediyorum; gerisinden cacik olmaz.

elbette bunun da bir istisnasi var, ykm cinebonus'un altyapisi dugun salonundan (cinar sinemasi) hallice olmasina ragmen salonlari devasa buyukluktedir.

yine de cigli kipa'daki salonlar her turlu ezer.

jose battaglio - burn your life
(heaven)