25 yaşına kadar değil de bayağı bir yaşıma kadar ben de dinle ilgili bir şey görmedim. Çocuklar arasında oyunlarda konuşulmazdı, evde de konuşulmazdı. En yakın cami de uzaktı, çok ezan da duymazdım. konusma ben konusuyorum daha bitirmedim'in dediği gibi çok da bir açıklama almazdım sorsam bile. Açıkçasoı Taş Devri, Casper falan varken de ilgimi çekmezdi ve umrumda olmazdı hiç. Çevremde de çok inançlı insan yoktu. Sadece bir komşumuzun kızı "Okula gidiyorum" demişti, defterinde "İmanın Şartları" falan yazıyordu. Anneme sormuştum, "Niye Ayşe ile bizim derslerimiz aynı değil" diye; o da "O Kuran kursuna gidiyordur" demişti. "Peki, o da ona gitsin" diye de sallamadım.
İlkokul öğretmenimiz ateistti (bunu bir 10 yıl sonra anladım), ortaokulda din dersine Coğrafya, Fizik öğretmenleri falan girer, bizi boş bırakırlardı veya kitap okuma dersleri olurdu; sessiz sessiz kütüphaneden aldığımız kitapları okurduk. Lisede ise Müzik öğretmeni giriyordu, o da solcu, sendikalı ve ateistti. Hafta sonu senfoni orkestrası konserlerine ve konçertolara gidersek Din 5 gelirdi, gitmezsek 4. Orta Öğretim Başarı Puanı önemli olduğu için giderdik. Sonrasında da bize akımları, bestecileri falan anlatırdı öğretmen. Genelde onu da dinleyen olmazdı da, benim hoşuma giderdi. Lise sondayken, bu sefer Matematik öğretmeni girdi derse. O da "ÖSS'ye çalışın hadi" der, bırakırdı. Bu konuda sadece bir yaz tatilinde 10 dakikalık bir konuşma geçmişti yaz tatilinde arkadaşlarımla. Bir arkadaşım "Ben inanmasam da olur bence, hayatımda bir şey değişmez" demişti, başka bir arkadaş "Yok, ben inanmak istiyorum" demişti. İkisine de katılanlar katılmayanlar oldu; sonra yakantop oynamaya devam ettik, konu da orada kapandı.
Sonuç olarak, üniversiteye geldiğimde din bilgim "Günde 5 kere ezan okunuyor. Bazı insanlar oruç tutuyor, bazı insanlar tutmuyor. Tutana da tutmayana da saygı göstermek gerek"ten öte değildi. Açıkçası merak etmemiştim de, umrumda değildi. Hayatımda bir boşluk hissetmedim, "Nereden geldik, nereye gidiyoruz" sorularının cevaplarını bilmesem bile bu tarz tartışmalar ortaokul-lise yıllarımda bazı derslerde yapılmıştı ve birtakım belgeseller izlenmişti. Aldığım cevap tatmin etmemişti ama açıkçası alternatiflerinden daha mantıklı geliyordu. O da bir sonuca bağlanmadı ve bağlanmasını beklemiyorum da.
Diyelim ki şu saatten sonra elime bilcümle kutsal kitaplar geçti. İki şey yapabilirdim sanırım. İlki makale hakemliği yapan insanım, kitapları da oturur değerlendirirdim. Büyük olasılıkla "Bu nereye dayanıyor", "Kaynak göster", "Kanıtla" gibi çizgiler çekebilirdim. İkincisi ise, ki büyük olasılıkla bunu yapardım, okur okur, "Bunun burası güzelmiş, şunun şurası güzelmiş. Dur bakayım bunlar nasıl oluyor" bilcümle dinlerden bir aranjman yapardım.
0