render; işlemci+ram
modelleme; ekran kartı + ram + işlemci

önce işlemciye

luxrender gibi programlarda render'da gpu da kullanılabiliyor.

cok buyuk olmasa da hard disk te bir faktör. ssd kullanırsan gözle görülür farklar olur. veya 10bin devirlik disklerle de fark olur.

genelde normal fiyat oluyor aslında. daha önce fiyat belirtmek serbestti ancak yasaklandı bu. sattığını belirtebiliyor sadece

alan razı veren razıysa bize ne ki abi?

sites.eksiduyuru.com

en pahalı bilet 260 lira işte. adam 50 liralık bileti 500'e satmaya çalışıyordu dün.

www.biletix.com

Soruyu sorduğumda altta iki adet final biletini 1500 TL ye satan bir ilan vardı ona istinaden sormuştum.

nasıl alan razı veren razı lan? yetkili firma bilet satıyor federasyonun düzenlediği turnuva için, sen gitmeyeceğin halde o bileti alıp bana bilmem kaç katı fiyata satıyorsun. anasını çok sevdiğim bir insan benden zone 5 final bileti için 300 lira para istedi ve cidden savcılığa vermeyi düşündüm, hala da tepem atarsa üşenmem yaparım. alan razı veren razıymış, suç lan bu, suç! karaborsacılık suç! vallaha elime geçirsem bu piçlerden birini komaya sokana kadar döverim. ama en iyisi savcılığa vermek, vallaha bak, ben yapıcam, birini vericem, uğraşsın o. evladı. girerse de girsin hapse.

bu arada tavsiye, fiyat sorun bu ibnelere, mesaj yoluyla, mail yoluyla, sonra savcılığa suç duyurusunda bulunuyorsunuz, telefon numarasını, adını soyadını falan alırsanız hatta daha iyi olur, savcılığın bulması daha kolay olur. karaborsacılık, dolandırıcılık olarak nitelendiriliyor sanırım.

divit'e katilmakla beraber tesekkur ediyorum bilgiler icin.

ilgili duyurulari sildim.

bu tarz durumlarda moderatorlerden birine mesaj ile ulasirsaniz daha cabuk sonuc alinir, onu da hatirlatayim.

image search engine olayına el atmalıyım. mevcut olanlar yetersiz. geliştireceğim.

google gelistiriyor zaten bayadir.. hatta like.com'u aldilar gecenlerde.. resimdeki amca da birine benziyor ama cikaramadim..

(bkz: şıra)

hoşaf :D

kaynatıp komposto yapın. kışın içmesi çok güzel oluyor. bir de jöle gibi yapılan bir şey vardı adını unuttum şimdi, o da eşsiz bir lezzettir.

suyunu sıkın dolaba atın. soğuk soğuk içizleyin derim.

reçeli fantastik olabilir

dondurucuda dondurun. buzlu buzlu uzum yemek keyifli oluyor kışın.

Bir tepsiye koyun, üzerine de temiz bir bez, güneşin altında mis gibi kuru üzüm olur onlar.

sanırım reçel yapacağım. herkese teşekkürler.

Macbook, Toshiba, Sony, Asus.

ben acer'dan memnunum..

doğru cevap asus olacaktı

O zaman şöyle sorayım. Bahsettiğim iki bilgisayar şurada;

www.bimeks.com.tr

www.hizlial.com

Bu ayarda bu fiyatlarda daha iyi bir marka bilgisayar var mı?

Bence LG
Acer larda bir süre sonra kronik problemler başlıyor.

lg tabi ki

Lg var bende 3 senelik. Düşe kalka büyüdü. Banamısın demedi. Çok sağlam alet yapmışlar.

bence acer.
lg ne ya? buzdolabı markası mı?

LG rocks

Acer Laptop da yaşanan problemler
1- Bir süre sonra tuş takımı laçkalaştı
2- DVD rom bozuldu
3- HDD bozuldu. 2. HDD takıldı oda bozuldu. 3. HDD bozuldu
4- Anakart arızalandı
5- Laptop çöpe atıldı.

(Şu an çalıştığı tahmin edilen ve satılabileceği düşünülen parçalar RAM, Ekran Kartı, 3. kez takılan HDD

ben 5720 kullanıyorum acer..
iyi makina tavsiye ederim acerı..

edit: bende dell almak için yola çıkmıştım. o daha iyi sanıyorum..

ne acer ne LG..
asus ya da toshiba
cicisine bicisine aldanma, ucuzuna kaçma.. asus'tan ya da toshiba'dan (dell de iyidir) şaşma!

Valla 2 PC'de de numpad var gibi görünüyor. Hiç kullanmayacak olmana karşın harf tuşlarını küçülterek ilerde işini zorlaştıracak bu gereksizliği alma bence...

Karşı taraf nişanlınız için işkence olur yol açısından, metroya da ters bir yerde, vapur+metro olarak da uygun değil. Gümüşsuyu'nu kira açısından mı düşünmediniz?

Avrupa yakasında otopark sorunu vardır yani sokağa bırakmak istemiyorsanız, en az ortalama 100 liraya bir otoparka bırabilirsiniz. otoparklı apartmanlarda bile bu sayı üçü, beşi geçmediği için size yar etmez, binadaki eski abiler, ablalar. o nedenle kirayı 1300 aralığına indirip, otoparka para vermeyi bir alternatif olarak düşünün derim.
ben de ev bakıyorum bu aralar, şişli'de güzel evler gördüm 1200 liraya kadar.
beşiktaş ve şişli merkezli ararsanız, gönlünüzce bir yer bulursunuz. bomonti ve kurtuluş elysium'lar var, bomonti daha pahalı ama havuzlu, yeşillikli otoparklı vs.

şişhane ve karaköy'e bakın derim, 1-2 sene içerisinde çehresi tamamen değişecek buraların... şişhane şimdiden değişmeye başladı bile... metro dibinde zaten...

beşiktaş +1 ( dün de beşiktaş diyen bendim. geleceksiniz buraya!!!! :)

beşiktaş ıhlamur kasrını geçince ıhlamur sitesi var. bir bakın derim.

bomontiye gelin.osmanbey, ergenekon cad. ;)

Anadolu yakası şaka gibi - gerçekten hiç düşünmeyin, bence tabi - ben olsam herşeye rağmen Beşiktaş derim. İkinizin iş yerine de yakın. 80 - 100 m2 o fiyata ev bulunur. Ucuz yüzme havuzu olarak bulunur illa ki - benim ilk aklıma gelen metrocity essporto var, şu anda aylık 180 civarı - balkon, tera onlar da hallolur. park , sahil o konuda konuşmaya gerek bile yok. İstanbul' en merkezi yeridir Beşiktaş. Otopark da var ama dediğiniz rakama bi' akşam bırakırsınız otoparka:)

Herşeye rağmen Beşiktaş diyorum.

Beşiktaş iyi olmaz mıydı?

beşiktaş'ı da düşündük aslında ama oradaki evler biraz fazla eski, yeni olanlar da bütçenin biraz üstüne çıkıyor. Anadolu yakası bütün ulaşım konforsuzluğuna rağmen (Aslında benim için tek vapur ama hatuna uymuyor) performans/fiyat açısından acayip bir oran yakalıyor - üstelik sahilinin beşiktaş sahiline göre iyi olması da cabası. Aslında mantık vişnezade tarafları diyor ama orada da ev bulmak çok zor.

havuz için ise metrocity falan baya uzak gidemem oralara. Böyle belediye'nin falan spor kulüpleri oluyor ucuz ucuz öyle bir şey olsa...

istanbul yabancısı olarak lakin geçici olarak orda kalan biri olarak, hisarüstü diyeceğim.
stadyumun karşısında kuzenimin apartman dairesindeyim. 3+1e 1500 veriyorlar. Önünde park edilecek yer var. sık sık geçen hem şişli hem kabataş otobüsleri var. Ve de pek nezih bir yer.

boğaziçililer dışında kullanılabiliyor mu bilmiyorum ama boğaziçinin havuzu var ayrıca.
gezmelik boğaziçi güney kampüsü ile aşağıda bebek var.

Hisarüstü iyi de trafik hiç çekilmez ta oraya :)

Böyle her yere kulp taka taka evsiz kalacağım :/

Hocam Beşiktaş harici cidden mantıksız:) 10 senedir bahsettiğiniz muhitlerde gider, gelirim. Beşiktaş:)

- Sadece taşralılar Avrupa yakasında oturur.

Çamlıca'daki Eniştemiz- 1911

moda/üsküdar/kadıköy/bostancı (hepsinden deniz ulaşımı var, onun dışında başka yeri düşünmeyin bile hele 9-5 çalışıyorsanız)

Lisansı Anadolu Üniversitesi'nde okumuş olmanız şartıyla evet. Örneğin lisansı orada okumadığım için İnkılap Tarihi, Türkçe vs. alıyorum. Hatta tercümanım & İngilizce öğretmeniyim ama İngilizce dersi de alıyorum, o derece. Önceki üniversitenin verdiği eğitime güvenmemek gibi saçma bir durum bu uygulama. Resmi açıklamanın olduğu sayfayı bulamıyorum şu an ne yazık ki.

öeh. çok saçmaymış. teşekkürler.

Özünde, görgü kaidesi olarak (nasıl ya?) bir başlık açılınca altı biraz da olsa doldurulur. Ben sevmem yani o yaptığınız biçimde, benim öğrencim getirse bozulurum, yataklara düşerim üzüntüden. Bir paragraf olsun bizim olsun.

balina mı ya şu denizden zıplayan?

bence rio de janeiro :)

Ha şöyle bana Rio'yla gelin ya. ne sıçanı ne kuşu. Şurası mıdır?:

www.traveladventures.org

Ağrı dağı falan görmeyelim lütfen. Tercihen tropik bir yerler olsun. Okyanus var yahu dibinde! balina falan zıplıyor ne Ağrı'sı?

gagası ve 2gözü bariz olan kuşu sadece ben mi görüyorum?

kesinlikle fuji dağı. sağda da gölde süzülen kuğular görülüyor.

fincanla tabağın arasındaki dantelimsi şeyden ilk defa görüyorum.ne amaçla konmuş o oraya ya?

bora bora adası. şimdiden iyi yolculuklar.

bildim! Nepal - Pokhara - Machapuchare dagi
dagin fotosu surda, zaten enfes bir golu de var Pokhara'nin.
www.fotografligezirehberi.com

@voodoo 007 o dantel değil de işte kağıdımsı şey cafelerde falan koyuyorlar tek kullanımlık gibi, altlık olarak düşün.

kesinlikle eyjafjallajökull'a güneyden bakış. okyanus, balina, lav falan hepsi tutuyor.

abla orası klımancaro ya inanmıyorsan gıgıl dayı ya sor bence kesin orası. hatta romanı da vardı sanki

sanırım fiziksel bir yer değil. fuji ye ve klimanjaroya çok benzese de :)
orada başka bir durum var. o da şöyle:
iki seçeneğin var dağın dibinden delerek gitmek, tırnaklarınla kazmak.
veya kanat takıp üstünden aşmak. sana bu ikinci seçenek anlatılmaya çalışılmış sanıyorum.
ortada kuyu var yandan geç gibi :P yani her madalyonun iki yüzü olduğu gibi her sorunun da hem zor (uğraştırıcı) hem de kolay (kendiliğinden, zorlamadan) iki veya daha fazla çözümü vardır. bir noktada bakış açın hatalı. mesela sen dağın dibini kazarak gidip müthiş bir zorluğu atlatarak başarının çok önemli ve değerli olduğunu sanabilirsin, halbuki yapacağın tek şey kanatlanıp uçmak kadar basitti, o yüzden bu kadar da değerli değildir aslında....vs vs vs yorumlar süreeer gider.

şöyle bir örnek de verebilirim. bir sefer ağdayı erittim mermere döktüm ben çok becerikliyim ya! :P sonra bu arkadaş tabi bi türlü çıkmadı oradan, kazı kazı çıkmaz sinir küpü gibi oldum kazımaktan. sonra bi damla su döküldü ve hop ağda eridi tabi. (ben de ne akıllıyım di mi hehe) bir zen anı yaşadım vallahi. sorunun çözümü bu kadar basitken insan kazıyıp duruyor, kazıyıp çıkarmayı başarınca da çok bi bok sanıyor kendini saçma yere, halbuki dangalağın önde gideni... (tabi bunları sana demiyorum. yorum yorumcuya ait değildir, çözümlemesi sana düşer)
fakat çok güzel ve belirgin bir falmış :) seni tanısam daha da net yorumlar yapabilirdim. dağın karları/lavları bile belli.

belki de şu izlandadakidir, feyjokululufeyyamola :P

sınavlar aynı anda yapıldığından farklı dönemlerdeki sınavlara girmek gerekiyor.

200 liraya kadar zor bürosit in var shadow serisi die çakma herman miller ları onlar da 700 800. 200 e ancak dandik süpermarketlerde satılan plastik ayaklılardan alırsın. ben de baya bi araştrdm ordan biliyorum.

Evet, koçtaş'taki 150 liralık yarı dandik koltuğa oturduğumu görür gibiyim.

Istanbul'daysan caglayanda bulursun kagithaneye inen yolda bi suru gordum 200 - 250 den daha fazla olacagini da sanmam

Maskoyu bir dolaş istersen. 200'e bulman zor ama çilingirlere falan bir bak.

hocam şehrin merkezi, tarihin merkezi gibi. şehrin merkezinden 1 kilometre güney kuzey doğu batı (fark etmez) yürüseniz en az 8-9 tane 600-700 yıllık tarihi eserlerle karşılaşırsınız. kale var mesela bizans'tan kalma. içinde bayağı antikacı, baharatçı, pastırmacı var :)

e tabi kadir has stadyumu es geçilemez.

Yok hocam, yarım günde bitiremezsiniz Kayseri'yi.
Ancak şöyle özetleyebilirim, bu Nişantaşı - İstiklal tadında, trafiğe kapalı sokaklarda falan takılıp alış veriş yapacaksanız "27 Mayıs"ı sormanız gerek, Cumhuriyet Meydanı'nın arkasında bu bölge.

Daha modern, kafeli AVM'li bir gezi planlıyorsanız Alparslan ve Gültepe Mahallelerine gitmenizi öneririm, özellikle "Kayseri Park" ve İpeksaray" görmek isteyeceğiniz iki AVM, civarında da çok güzel kafeler, kitapçılar var. Hemen Kayseri Park'ın yanındaki Kıvılcım Kitapevi, ki Remzi'ye çok benzer, ve yanındaki "Neşve Kafe", benim sürekli gittiğim mekanlardır, en azından Kayseri'de olduğum sürelerde.

Daha parklı bahçeli mekanlar arıyorsanız, Cumhuriyet Meydanı'nda, Hilton'ın arkasındaki Mimar Sinan Parkı, ya da Sivas Caddesi'ne doğru gittiğinizde rastlayacağınız "Gültepe Parkı" içinde oturulabilecek, ufak tefek kafeleri falan olan, İstanbul Yıldız Parkı ya da Konya Alaaddin Tepesi'nin benzeri parklar. Ayrıca Meydan'dan "Seyid Burhaneddin" türbesine doğru yürürseniz, hem gayet güzel çevre düzenlemli bir bölgeden geçeceksiniz, hem de Şehrin iki önemli salonunun yanından geçeceğinizden, sergilenen bir gösteri ya da çalışma varsa, ya da oynanan bir oyun, katılabilme imkanınız da olur.

Piknik diyorsanız hava limanı yolundaki "Fuar"a gtmenizi tavsiye ederim, ya da Talas'ın üst tarafındaki piknik alanını. Kent ormanı da iyidir, ancak yolu bulmak biraz sıkıntılı olabilir.

Şehrin eski kısmı, Kale'yi karşınıza alıp sağa, "Düvenönü"ne doğru yürüdüğünüzde, surların arkasında kalacak, Kadı Hamamı ve Cami-i Kebir, görmek isteyebileceğiniz iki yapı, ayrıca oradan 27 Mayıs'a çıkarken Kuyumcular, Sarraflar, Baharatçılar çarşılarını ve Kapalı Çarşı'yı da görmeden geçmeyin.

Meydan'dan Kartal'a, az önce bahsettiğim Seyid Burhanettin'e giderken, bol bol 700 yıllık eserlere rastlayacaksınız, Hunat Hatun Külliyesi gibi, hamamı, medresesi, camisi, türbesi falan derken, küçük çaplı bir kampüsü var yapının. İç kale, surlar, birden fazla hamam ve en sonunda, şehitlikle birlikte bir anıt gibi duran Döner Kümbet. Oradan düz gittiğinizde, Yamaç Paraşütçüsü Heykeli'nden doğruca giderseniz Erciyese gidiyorsunuz. Eteklerindeki Hisarcık ve Hacılar'da harika bağlar ve eski evler var, oralarda da vakit öldürebilirsiniz.

Talas konusunda tesüf ederim, ne kasabası? Şehirden yarı bağımsız gelişen, öğrenci ve öğretim üyelerinin falan yaşadığı bir bölge, ki şehrin üçüncü büyük ilçesi. Çok güzel taş evler, bir kaç kilise ve bir yabancı koleji var, görülmeye değer mekanlar da var burada. Mini bir Eskişehir - Kadıköy harmanı gibi gelmiştir burası bana. Ali Dağı'nın zirvesinde manzara harikadır, isterseniz yamaç paraşütü de deneyebilirsiniz, geçen yaz Dünya Şampiyonası'na ev sahipliği yaptık.

Stadyum iyidir, modern bir yapı ve etkileyici bir çevre düzeni isterseni görebilirsiniz, tramvayla da ulaşabiliyorsunuz. Bir de, Meydan'da, "Divan Cafe"de bir kahve içmeden şehirden ayrılmayın. Tramvay, bir kaç asırlık çınarlar ve meşeler, 700 yıllık kale ve medreseler ve etrafinizda dolanan kedilerle, kesinlikle hoş bir deneyim oluyor.

İyi eğlenceler!

Otobüslere ve tramvaya çekinmeden binin, her yere sık sık seferler vardır, aktarma uygundur ve
biletler de makuldür. Lakin yarım günden çok kalacaksanız kontaksız bir kart edinmeyi düşünün derim, Akbil ya da e-bilet'in Kayseri versiyonu.

ne güzel açıklamışsın hocam ellerine sağlık ben kayserideyim benim bilmediklerim bile vardı

yemek yemek için "ananın yeri" ne gidin.

2.yeşil pasaport alabilmek için devlet memurluğunda 10 yılı tamamlamak gerekiyor.

5) (bkz: yabancı dil tazminatı ) kpds diye biliyorum, oradan aldığınız sınav sonucu ve dilekçenizle dekanlığa başvuruluyor sanırım.

1) bir haftada hallolmuş olması lazım
2) gri pasaport için personel işlerine sorun, yeşil pasaport için 3/1 kademede olmanız gerekiyor diye biliyorum.
3) yine emin değilim ama şirket kurabiliyorsunuz diye biliyorum
4) okuldan okula değişmekle beraber mesai saatleri oldukça esnektir. hatta danışmanınızın tutumuna bağlı olarak bilgisayarda çalışıyorsanız çoğu zaman okula gitmenize bile gerek kalmaz.
5) her dil için tazminat verilmiyor malesef. iki dil için kpds belgem var ama en yüksek olanı için tazminat alıyorum. zaten çok da fazla bir para getirmiyor, yaklaşık olarak 15-30-45 lira alırsınız c-b-a seviyeleri için. tübitak bursunu alabilirseniz oradan katkı olur maaşınıza.
6) bizim bölümde olsaydınız gelirdi. hocalar kendi çalışanlarının başka yerde öğrenci olmalarına pek sıcak gözle bakmıyorlar.

1- üniversiteye göre değişir. ocakta kadroya alınıp haziranda göreve başlatılanları duyduk.bir de eğer yeni kurulan bir üniversite ise elemana ihtiyaç olacağından ikinci döneme yetiştirirler diye düşünüyorum.

4- mesai saatlerinin çoğu yerde esnek olduğunu söyleyebilirim. ama bu demek olmuyor ki işiniz okulda bitiyor. akademisyen dediğin 7/24 çalışıyor.

5- bildiğiniz her yabancı dil için ayrı ayrı dil tazminatı alabiliyorsunuz. kpds'den A seviyesi 50 TL, B seviyesi 32 TL, C seviyesi ise 15 TL gibi komik rakamlar alıyor.

6- marido'nun söylediğine katılıyorum. elemanları ellerinde tutmak adına dışarıya göndermemeyi tercih ediyorlar.

1.kadronun çıkması bir iki ay sürer. yökten kadro istenmesi, gelen kadronun ilana çıkması, ilana çıktıktan sonraki yasal bekleme süresi (bu 15 gündür), sınav sonuçların değerlendirilip atamanın yapılması filan 3 aya yakın zaman alır.
2.diğer yanıtlarda da denildiği gibi yeşil pasaport için 3/1 olmanız gerekiyor ki o da 10 yıl filan sürecek.
3.şirket ortağı olabilirsiniz bu serbest ama söz konusu şirkette karar verme konumuna gelirseniz soruşturma yersiniz.şirket ortaklığı karar verme konumunda olmadığınız sürece mümkün diye biliyorum (yine de bunu personel işleriyle konuşun, ne olur ne olmaz)
4.mesai saatiniz yok. teoride sabah 8 akşam 5 çalışırsınız ama bunun vizesi var, finali var, projesi var. yani beklediğiniz gibi sabah 8 akşam 5 üniversitede anca idari personelin mesai saati.
5.yabancı dilden maaş artışı bildiğiniz kpds kapsamı içindeki dilden sınava girip c düzeyinde puan (70 puan) almanız ve bunu personel işlerine bildirmenizle mümkün.
6. eğer araştırma görevlisi olduğunuz ünivde yüksek lisans progrsmı varsa başka bir ünivde yüksek yapamazsınız. bazı kanuni engeller var (ayrıntısını bilmiyorum) ve en önemlisi böyle bir şey yaptığınız anda araştırma görevlisi olduğunuz üniversitede kariyer şansınız sıfıra iner. bunu deneyen bir arkadaşım 4 senedir yard. doç kadrosu bekliyor. ondan sonra gelenler o kadroyu bulmasına rağmen bizimki hala asistan olarak bekliyor. ne şekilde olursa olsun yüksek lisansınız araştırma görevlisi olduğunuz üniversitede olmalı. bunun yanında geçici görevlendirmelerle, erasmus v.b. programlarla 6 ay- 1 yıllığına yurtdışına gitmeniz çoğu üniversitede desteklenir.

1. Kadromun çıkması, işlemlerin bitmesi falan tahminen ne kadar sürer?
- Ne kadar süreceğini bilmiyorum ama bu arada size iş verebilirler bölümden. Bu işleri yapın ve kendinizi işten kaçmayan biri olarak tanıtın. Aksi durumda sizin bir işiniz düştüğünde yokuşa sürebilirler. Sizden bir iş istediklerinde eğer henüz vermemişlerse size bir oda ayarlamalarını isteyin ve (varsa) personel servislerinden yararlanmaya başlayın.

2. Sonuçta devlet memuru olacağım. Gri pasaport, yeşil pasaport bunlar ne zorlukta ve kaç yılda alınan şeyler?
- Yeşil pasaportu asistanken alamazsınız çünkü 3. dereceye düşemezsiniz, 4. derecede kalırsınız. Gri pasaportu atamanız yapıldığı gün bile alabilirsiniz. Görevlendirme yazınızla ve okuldan alacağınız yazıyla emniyet müdürlüğüne gidip genelde boş olan hizmet pasaportu ofisinde işinizi çabucak halledersiniz. Yeşil pasaporta vize isteyen bazı ülkeler gri pasaporta istemez, bu yüzden yeşil pasaportu olup gri almak için uğraşanları da göreceksiniz. Bu arada, gri pasaport her zaman sizde kalacak bir şey değil. Görevli olarak giderken size verilir, geldiğinizde geri verirsiniz.

3. Bir yandan kurulmak üzere olan bir şirketin ufak ortağı olma gibi bir durumum var. Devlet memuru olmam bunu yapmamam, ya da bu şirket vasıtasıyla dışarıya iş yapmama engel çıkarmaz değil mi?
- Hiç bilgim yok ama okuldan birine sorup öğrenmeyin, başınıza dert açabilir. Dedikodular ışık hızından hızlı yayılır memur ortamlarında. Seneler sonra bir gün hiç ilginiz olmayan bir bölümün çaycısı ya sen şu ortak iş yapan değil miydin bile diyebilir.

4. Tabii bu soru yerine göre değişir ama mesai saatleri hakkaten göründüğü gibi mi? Yani
8 de gidip 5 te çıkmak mümkün mü hakkaten? Yoksa kalış saatleri uzar mı? Bir de mesela dışarıda halletmek gereken bir iş olduğunda izin almak özel sektöre göre daha kolay gibi gelirdi hep. aslı astarı var mı?
- Özel üniversite değilse ve o gün bitmesi gereken bir iş değilse öğrencilere yarın gelin diyebilirsiniz. Bir işiniz için izin almak tamamen bölüm başkanına bağlı. Şimdiki asistanlar nasıl yapıyor, siz de öyle yapın. Kimse izin almıyorsa siz de izin almayın mesela.
5. 3 yabancı dil biliyorum. Her bildiğim dil için maaş artışı gibi bir durum söz konusuymuş. Bu süreç nasıl işliyor? Hangi belgeleri kabul ediyorlar? Bu şekilde maaşı takviye etmek için başka yollar var mı? (Evlilik ve çocuk desteği hariç zira bu ihtimal yakın zamanda yok. Doğu üniversitesi olmadığı için takdir edersiniz ki 1600TL gibi büyük şehirler için düşük kalan bir maaş mevzu bahis)
- Maaş artışı için sadece KPDS kabul edilir. Ne kadar yüksek puan alırsanız opuanın düştüğü aralığın maaş artışı size uygulanır. Tabii bir dilekçeyle kpds sonucunu dekanlığa vereceksiniz. Bu maaş artışı sonsuza kadar değildir ve bildiğim kadarıyla dil puanı aralığınızla orantılı bir süresi var. Onu da dekanlıktan söylerler. Bu sürenin bitiminde yine KPDS verirsiniz.

6. Farklı Üniversitelerde Araştırma Görevliliği ve Yüksek Lisansa kabul edildim. Daha önce duyuruda cevap aldığım üzere bunda teknik olarak bir problem yok. Peki Araştırma Görevlisi olduğum üniversiteden "Neden yüksek lisansı da bizde yapmıyorsun" gibi bir tavır gelir mi? 8 ay daha bekleyip araştırma görevlisi olduğum üniversitede yüksek lisansa başvurmam daha mı iyi olur? (İlişkiler açısından) Yoksa tam tersi bunu olumlu mu karşılarlar (Ben olsam öyle yapardım mesela. Farklı akademik ortamlarda bulunma açısından olumlu görürdüm)
- Tamamen bölüm başkanına bağlı ama asistanı her daim el altında bulmayı, yani aynı bölümde öğrenim görmesini genelde tercih ederler.

en mantıklısı barborostan inip hiç sapmadan sahil yolunu takip etmek. uzunluk bazında da en kısa yol bu olmalı.

peki saat 4 gibi oradan geçeceğimi göz önünde bulundurursak trafik durumu ne olur?

çok iyi fikir sirkeci harem feribotu. bir değerlendireyim

sanırım bolu'dan taksiyle ulaşım mevcut. otellerin belki servisleri de bulunmaktadır. bolu'ya gitmek için ise yenisahra ve haremden bir kaç bolu firmasını tercih edebilirsiniz.

Mümkündür, normal devlet memurları gibi ders saatlerinde çıkıp dersine gidiyorsun, dersin bitince de işe geri dönüyorsun. Maaşın da part-time değil normal maaş oluyor. Ama her üniversite başka bir üniversitede master yapmanı hoş karşılamaz, bunun için dekandan filan önce izin alman gerekebilir...

mümkün.

mümkün. bir arkadaşım itüde yüksek lisansını yaparken, yıldız teknik te de asistanlık yapıyor. ayrıntıları bilmiyorum ama mümkün.

(bkz: umut sarıkaya tipi mutsuzluk tanımları)

eminim bircok sey bulabilirsiniz bu baslikta.

gomlek utulemek
pantolonun kırısması
yemege uflemek/sogumasını beklemek
surekli sarj ihtiyacı(ceptel, laptop)
prezervatifin/akbilin/kartların vs vs cuzdana emboss yapması

çöpünüz var sarısının sürekli yanması. her zamanki sade gidince yeniden başladı...

çorabın topuk kısmını bir türlü olması gereken yere denk getirememek. sabahları büyük ızdıraplar çekiyorum bu yüzden.

mouse un altının toz toplaması.

perde takmak. dünyanın en sıkıcı işidir.

Giysilerimin içine saçımın düşmesi, kapalı ayakkabının içine minik çakılların gitmesi, sabah acele ile giyilen külotlu çorabın buruk giyilmesi ve sonrasında yeniden giymek için çıkarılması ve tekrar giymek beni deli ediyor. Yazın giymiyorum da, kışın çorabımı düzgünce bacaklarıma geçirirsem; giyinmiş sayarım kendimi. Buruk giyilen bir çorap sürekli aşağıya çeker ve müthiş rahatsız edicidir. Bir süre sonra da düşer zaten.

çantanın içine el atıp da aranan şeyi bi türlü yaklayamamak. istenen obje ele gelene kadar diğer tüm objeleri bir bir ellemek zorunda kalmak.
saç dökülmesine bağlı sürekli ev süpürme zorunluluğu.
günde bi kere alınan ilacı bugün aldım mı almadım mı bi türlü bilememek.
sigaranın küllükteki izmaritleri yakması.
fast food restoranlarda buzla dolu verilen içeceğin içindeki buzların eriyip içeceği aşırı sulu hale getirmesi.
cam kapalıyken terlemek, cam açıkken üşümek. bi türlü mükemmel sıcaklığı yakalayamamak.

hmm teşekkürler açıklama için. o zaman mesela prize bağlanmadan çalışan bir hoparlör de yapılabilir demek bu

zaten o tur hoparlorler de var. notebook speaker olarak geciyor sanirim

prize bağlanmadan calısa hoparlörler var zaten. :)

iPodlarda sadece data girişinden takıp çalıştırdıgın harici hoparlörler var.

prize takmadan da iş gören ipod - notebook hoparlörü olmayan hoparlörler de var, hatta baya eskide de vardı.

peki performans açısından bir sorun olmuyor mu prizli olanlara göre?

valla o gördüklerim hem boyut hem de güç olarak ufak hoparlörlerdi, performans = kalite ise, çok fazla bekleme.

prizli olanlar; 20 milyonluk bir creative hoparlör bile kat kat daha iyidir prizsiz olanlardan. Ama atıyorum piknik miknik gibi bir şeyde kullanmak istiyorsan ya bahsettiğim prizsiz olanlara gideceksin, ya da kova - bardak usulüyle "doğal" bir hoparlör yapacaksın.

konuyla ilgili bir fikrim oluştu. cevap veren herkese teşekkürler.

hoparlör ile amfinin farkı nedir peki?

hoparlör elektrik dalgalarını sese çevirir. amfi ise bu dalgaları yükseltip sesi arttırmaya yarar. prize takılan hoparlörin içinde amfi var.

(bkz: amplifikatör)

-Koç müzesine gidin
-Alışverişe çıkın
-pierre loti'ye gidin kahve için
-Karaköy, Taksim civarlarını gezin
-Galata köprüsünde için :)

koç müzesi düşünülebilir, diğerlerini yaptık, hatta karaköy taksim civarını 7-8 kere tavaf etmişizdir :)

tekne türü bir taşıt ayarlayıp sabah erkenden balık tutmaya gidin. Burada önemli nokta; aktivitenin sabah erken, karga bokunu yemeden olması... Bu ara bol sis de var. belki de mistik bir hava yakalarsınız :)

eğer perşembe akşamına denk gelirse jazzstop beyoğlu'na gelin güzel müzik dinleyin.
kız kulesinde bir akşam yemeği geçirin.

mehter takımı?

1- kıllı bir mevzu olduğu için
e) böyle yazılabilir de


2- b

Birinci sorudaki şıklarda bence bir anlam düşüklüğü var. "böyle de yazılabilir" doğrusu olacaktır. illa ki bunlardan birini seç dersen, c yanlışın doğrusu gibi duruyor.

ikinci sorunun cevabı ise b şıkkı.

bence:

1.böyle de yazılabilir.

-> "de"nin böyleden sonra gelmesi gerek gibi, böyle bir kullanım yanlış gibi geldi."yazılabilmek" iki kelimeden oluşan birleşik fill ve birleşik fiillerin ortasına bağlaç koyulduğunu daha önce görmedim.

2.daha fazla dayanabilir miyim, bilmiyorum.

1- a, b ve c şıkları Türkçe gramerinde yok. konuşma dilinde üretilmiş şeyler. fiili bölemez.
2- cümleye soru işareti getirsin veya getirmesin, anlam soru niteliği taşısın veya taşımasın soru eki mi ayrı yazılır.
ek olarak: -(e)bilmek gibi birleşik fiiller hiçbir zaman ayrı yazılamaz. "o da gele bilir." falan görüyorum sağda solda. yanlış olduğunu bilin.

böyle yazılabilir de.
daha da fazla dayanabilir miyim bilmiyorum.

fiili bölemezsin.o yuzden onune veya arkasına koyacaksın de'yi. bir de su var; onune koyarsan farklı ardına koyarsan farklı anlam cıkar, dikkat etmek gerekir.

(git: 71229)

1.

-ebilmek yeterlilik bileşik fiilidir, dolayısıyla fiil ile bitişik yazılır. dahi anlamındaki de fiilden sonra gelir ve ayrı yazılır. "yazıladabilir" gibi bir kullanım yok yani.

2.

cümlede soru anlamı olsa da olmasa da o soru ekidir ve soru eki her durumda ayrı yazılır.

Bir soru eki olan -mi (her koşulda) kesinlikle ayrı yazılmakta...

Yine aynı şekilde "şey" sözcüğü öncesinde ve sonrasında her ne olursa olsun ayrı yazılır. (Sormamışsın gerçi ama hala "birşey", "hiç birşey" yazan insanlar görebiliyorum, kötü oluyor).

evet, edebiliyorsunuz
ben ankara'da yapmistim bu islemi, sabah basvurusaniz ogleden sonra veiroyrlar, ogleden sonra basvurusaniz ertesi gune sarkabilir herhalde

Hayır, Uskudardan Gıdıp OSYM sıfrenı ogrenıyorsun sonra ınternetten ıstedıgın dokumanın referans numarasını alıyorsun daha sonra Ankara'ya gıdıp O referans no ya aıt belgeyı alıyorsun Illa kendın gıtmene gerek yok ben arkadasıma aldırmıstım.

Yanlıs bılmıyor ısem bırıne aldırmadan onlara da gondertebılıyorsun ancak yıne elıne gececegının garantısı yok

hmm istanbul'dan alma şansım yok mu hiç?

bilgisayarla kaşe hazırlanır ibareli yerler çare olamadı mı derdine? vakt-i zamanında hediye olarak bir arkadaşıma ya kebikeç damgası yaptırmıştım ona kaşeci de küçük bir kitap kurdu eklemiştik fenada olmamıştı tabi gayet stok bir şeydi hatta amcanın şirinliği olmuştu birazda.

www.stampsdirect.co.uk

en büyük 100x60 mm ama artık

yalnız türkiyeye göndermiyorlar sanırım ama elbet göndereni de bulunur.

teşekkürler cevap için. Benim istediğim ebatlarda yapan bir yer henüz bulamadım. malesef en az 90x90 mm etki alanı olması gerekiyor. yine de cevabınız için teşekkürler.

onu o zaman artık elle oyacak yetenekli birileri lazım sanırım, hani 10x10 luk ham kaşe zımbırtısı üzerine, hatta çıktısını alıp işte sonra kağıttan bir şekilde malzeme üzerine aktarıp elle filan.

tuzla/orhanlı
e10 un bazı seferleriyle ulaşabilirsin.

yarım altın 160 170 lira civarıdır, çeyrek ise 80 90lira civarı...
bence çeyrek yeter.

tek kişi gitsem zaten çeyrek takacaktım da iki kişi olunca hala içime sinmiyor. kişi başı bir çeyrek altın diye yazılı olmayan bir kural vardır sanki ne bileyim?

ya zaten artık altınlar eskisi gibi gelinin ustune takılmıyor, bir başkasının tasıdıgı bir torbaya vs atılıyor. çok samimi değilsen hiç gerek yok boşver.. çeyrek tak.

hmmm bendeki 50 kr. dan biraz küçük. Yarım olduğundan emin gibiydim zaten öye o zaman.

altını bozdurup, ikinizde 50 lira takın o zaman. illa altın mı takmanız gerekiyor.

bozdurun denmıs de, boyle olaylarda altın daha sık olur. para biraz son dakka seysı gibi.

elimdeki yarımmış bu arada

internette bulduğuma göre;
çeyrek: 18mm
yarım: 22mm

kesinlikle çeyrek tak. zaten o yemeğin maliyeti en fazla kişi başı 40 olur. ki liseden beri çok görüşmediğin bir arkadaşın seni yemekli düğüne çağırıyorsa 30 bile diyebiliriz. velhasıl senin yerinde olsam hiç altına bulaşmaz 50 lirayı konduruverirdim.

goldaş ın filan gram atınları var böyle tabaka gibi nazar boncuklu kutulu mutulu bu düğünler vs için özel yapılmış. çeyrekten daha ucuz 40 -50 tl gilan 1 gram altın işte. onu takın , samimi olmayanlar öyle yapıyor. bir de zaten ne taksan hatırlamayacak, rahat ol.

tartışmasız çeyrek takman lazım.

büyük bi ihtimalle kişiye gelecek yarım altın sayısı en fazl 7-8 olur.
(ortalama maddi düzeye sahip bir çevreye sahip ise)

para takılmıyor artık bircok düğünde..aman dikkat.

masraf yapmaya gerek yok bence. liseden beri 5-6 kere gorustuysen siktiret. ben kuzenimle kardes gibi buyudugum icin kendisine dugununde "cay parasi"ni keserek 19 milyon 700 bin takmistim. 15 milyonu ustune takip 4 milyon 700 bin lirayi da cebine koymustum.

sizin boyle bir samimiyetiniz olmadigi icin takin ceyregi gitsin. gitmeden herhangi bir kuyumcudan bozdurabilirsiniz. gecen senenin altinini alirsaniz 1-2 lira da ucuza gelir.

iki kişi yarım altın kuralı eskidendi. altın çok pahalılandı son birkaç yılda. artık çeyrek...

ustune adinizi da yazin altinin.

ne cins birşey bu hiçbir fark bulamadım arayıp öğrenseniz bence en iyisi olur.

fiyatları güncellemiyorlar bazen, arayıp sormak en iyisi.

ptt'ye gidip sorun. olmaz mı? ben ve arkadaşlarım ptt'den çektik ne çektiysek, allah için ösym gönderiyodu.

öss bölge müdürlüğüne gidin oradan da sınava griş belgenizi alabiliyorsunuz.sanırım 3 ytl karsılıgı idi.ist.-üsküdar merkez bürodan almıstım ben, zorluk yok, 5 dakikada hazırlıyorlar
edit:sınava 2-3 gün kala hala elinize sınava giriş belgesi gelmemiş ise uygulayabilirsiniz bu yöntmi

ben de tedirgindim sen gibi. girdim ösym sitesine, baktım hesabıma, niyet ettim niyet eyledim gel gör ki, sınav yeri bilgim henüz belirlenmediğinden bildirilemeyeceğini iletti bana sistem. demek ki neymiş, henüz sınav yeri bilgileri belirlenmemiş. sakin ol, dinlen biraz sal teni; fazla da salma toparlayamayabilirsin sonra.

ptt falan değil hangi ilde yaşıyorsan o şehirdeki ösym bürolarından birine gidersen 3 ytl karşılığında çıkartırsın belgeni. ancak tabi çarşambaya kadar bekle. çarşambadan evvel alamazsın. bekle gelir derler gönderirler.:)

en.wikipedia.org belki isinize yarayabilir.

ikincisi için complex question aka imalı soru safsatası demek mümkün ( www.safsatakilavuzu.com )

Evet ikincisi complex question çok teşekkürler Portik! Birinci için tariz tam oturmadı bence. Niteliksel Adam Karalama (Circumstantial Ad Hominem) en uygun görünüyor. çok teşekkürler!

1) acemilik 28 gün sürüyor. 28 gün yetecek kadar para yeterli. her gün kantinden yemek yesen 10 ytl falan harcaman lazım. 300 ytl bile gerçi çaldırma riski olan bir para. 1000 ytl falan götürme de sorun olmaz. acemilikte birliğine göre değişmekle beraber para çekmek sorun olabilir. birilerine kartını verip para çektirmek zorunda kalabilirsin. kendi hesabını yap işte.
2) postal dağıtımı sırasında hemen ayağına giyip bakacaksın. uymadıysa değiştireceksin. gecikirsen postal kalmaz açıkta kalırsın.
3) havlu götürmüştüm ben. verdikleriyle bir nane olmaz zaten bir de kısa döneme veriyorlar mı emin değilim. bize vermemişlerdi misal. (deniz) Nereden bileyim neden mavi onu orada komutanına sorarsın. (Heheh)
4) Eşofman götür tabi. Silikon taban da rahatın için iyi olabilir. jelli yarabandı nedir ya? vitamin hapı falan da yasak ancak kaçak sokarsan sokarsın. genel olarak ilaç sokmak yasaktır bilgine. kaçak sokabilirsen sokarsın ama sonuçlarına da katlanırsın bir aramada falan bulunursa sorun çıkaran kılın biri çıkabilir.
Gitmeden bu kadar dertlendiysen seni süper bir askerlik bekliyor. Bütün beklentilerini sıfırla ve öyle git derim yoksa çok rahatsız olursun.

peki havlunun mavi olması şart mı cidden?

mavi v eya yeşil renkler kir göstermediği içindir sanıyorum. ancak yeşil iç çamaşır zaruretine riayet etmemiştim ve sorun olmamıştı. bu nedenle mavi olmayan havluya (pembe , fuja, lila felan gibi değilse) mesele çıkaracaklarını sanmıyorum. (ha bu arada ben yazıcı bölük çavuşu felandım.) kısa dönem askerlere genelde iyi davranılır endişe etmemelisin. bir de hani insanın kendi ağırlığı var onu da gösterip muhafaza ettin mi mesele kalmaz. paranı çaldırma hadisesi her zaman olabilse de benim 8 aylık sürecimde, hatırladığım bir kez para çaldırma işi oldu. postal işi doğrudur ancak genelde ayak numarasına uygun verilir postallar. zaten usta birliğinde depocu ile kafayı uydurursan yenisini alırsın. askerde işler hep askerlerin üzerinden yürür (tamam herkes asker ancak kast ettiğim rütbesiz askerdir). izindir, yoldur, depodur, çaydır, çorbadır felan. bu nedenle iş ocaklarında ve yazıhanelerde çalışanlarla aranı iyi tut. fazla da kasma. göz açıp kapayıncaya kadar bitiyor. daha evvel bileydim alay marşı vs. gibi marşları ezberle derdim. ehehehe :D (şaka lan şaka)

açık mavi havlu şart. bütün dolaplar aynı olacak çünkü. koyu mavi bile olmaz. katlama şekli bile herkesin aynı olacak. yeşil havlu götürmeyin kullanamazsınız. illa açık mavi.

Havlu mutlaka götürün. Ordakiler bi işe yaramıyor. Rengi mavi olursa iyi olur çünkü öyle bir teamül var. Ben mavi götürmüştüm ama başka renk olsaydı birşey olmazdı çünkü herhangi bir kontrol vs olmamıştı. Sizde olur mu bilmem.

Sigara içiyorsanız parayı ona göre hesaplayın. Yoksa günlük 10 lira çok büyük para askerlik için. Hele de bu dönemde. Yazın gitseniz sıcaklarda parayı kolaya fantaya yatırırsınız.

Parayı hesaplarken orda yapacağınız ekstra masrafları da düşünün. Ben eşofman götürmüştüm ama orda da mecburen aldırdılar. Kitap aldırdılar. Herkesinm aynı olsun diye terlik, sabunluk, kambaj vs aldırıyorlar.

Şampuan vs unutmayın. Bir de kemer götürün. Asker tipi yeşil olursa iyi olur. Orda da bulunabilir. Muhtemelen verilen pantolon 5 beden büyük olacağından mecbuen kemer kullanacaksınız. Ben ilk günlerde mecburen siyah kemer kullanmıştım.

Saydığınıza benzer bir sürü malzeme götürmüştüm koca bir valizle. Çoğunu da kullandım. Zaten acemilikte herkes sizin gibi olacaktır. Takmayın kafanıza, neye ihtiyaç duyuyorsanız götürün, tuvalet kağıdı, sabun, mantar merhemi, belki güneş kremi, kolonya vs.

Mavi rengin nedeni tek tip olma şartı. Eşofmanı bile tek tip olsun diye orda satıyorlar.

herkes havlu olayına mavi demiş..ilginç nisanda gittim 2-3 ay oldu geleli..benim havlu turuncuydu..hatta çeşit çeşit havlular vardı..hani mavi görmedim desem abartmış olurmuyum..dolaba koyarkende büyük poşet içerisinde koyuyordum..poşette renkli bişeydi hatta..leş gibi dolap açık koyamam zaten..havlu götürün ama renk konusunda bizim orada çok fark etmiyordu.

bot konusunda da 1numara büyüğünü alın.demişlerdir nasıl olsa..ben yazın yaptım bi numara büyüğünü aldım pek iyi olmadı..ayağım terledikçe içinde kayıyordu pek koşamıyordum..ama siz kışın yapacağınız için kalın çorapla rahat edersiniz..bu arada botu değiştiremezsiniz..anca arkadaşınızla falan.

vitamin hapını içeri sokmazlar..ila. götürmen yasak.

eşofman verirler size muhtemelen..mavi beyaz renkte..biz yazın yaptığımızdan bide denetleme görmeyeceğimizden ötürü vermemişlerdi. ama kışın gidenlere veriyolar..

Girişte benzinlikte bir köfteci vardı. Tekirdağ Özcanlardan getiriyorlar köfteyi. Tavsiye ederim. Tarif yetersiz oldu ama belki gözünüze çarpar.

www.cnnturk.com
BALIKESİR - BİGADİÇ
KARIŞIK IZGARA, SULTAN KEBABI, HÖŞMERİM, MEKRUBE GÜVEÇ

yol üstü lezzet durakları balıkesir

ben torpilli olarak saat 8 de girdim 11 gibiydi sanırım çıktım. ama ben gittiğimde yaklaşık 750 kişi kuruktaydı ben hepsinin önünde girdim. yani torpil olmasaydı akşama anca girerdim. en iyisi geceden arabayla gidip sabahlamak orda. inan abartmıyorum.

sınava üçüncü gün saat 11 gibi gittim.saat bir gibi dışarıda sigaramı içiyordum.tavsiyem üçüncü gün gidin rahat rahat geniş geniş miss.

bu sefer her zamanknden çok daha kalabalık olcak onu da hesaba katın.

neden daha fazla kalabalık olacak?

@unoktad: Ben özelden mesaj attım aynı konu ile ilgili cevap aşağıda

"çünkü artık rapor alıp kaçma dönemi bitmiş. eskiden öyle yapıp yapıp kaçıyomuş millet ama artık bu olay değiştiği için kalabalık olcak die tahmin ediyorum."

Ben de duydum böyle bir şey eskiden sınavın olduğu 3 güne rapor alınıp gidilmiyormuş. Artık askeri hastane raporuna ihtiyaç varmış.

haberim bile yoktu bu yöntemden! daha yeni tanışmışken kendisiyle olmadı şimdi! (:

3 aralık 2006'da girdim balıkesir'de o sınava. 41. kişiydim, bursa'dan arabamla gittiğimde saat 04:30'du. adımı yazdırıp arabada uyumaya başladım. 7.30 gibi içeri aldılar, 12 gibi çıktım dışarı. sen işi garantiye al, 04:30 - 05:00 arası orda ol. kesin senden önce giden olacak ve onlar kağıtlara isim yazmaya başlamışlardır bile.

askerlikte dil bilen her zamna için aranan personeldir. bu yüzden dil bildiğini belgeleyen her türlü belgeyi dikkate alırlar. muhtemelen karargah ya da dil gerektiren bir göreve tertip edilirsiniz. bunun haricinde herhangi bir olumsuz etkisi olduğuna ben şahit olmadım. mümkünse tüm özgeçmişinizi ve belgeli becerilerinizi bildirmekten çekinmeyin.

kendi deneyimimden yola cikayim. iskenderun'da denizciydim. gemi insaat muhendislerinden bir kisim ayirdilar, askerliklerinin sonuna kadar tastan gemi projesinde calistirdilar. ben bilisimciyim, beni egitim buroya aldilar, word'de excel'de emir yazdim zart zurt.

hani dil bilgisi var diye nato askeri yapmazlar, askerlik oyle bir mevzu degil, cunku ben de ingilizce almanca belgelerimle gittim turizm jandarmasi olurum diye, mal muhafiz oldum.

1) Çok genel olmuş cidden ama şöyle ki: bunu bir dükkanın varmış gibi düşün ama dükkanın aksine hiç bir zaman günlük gelir akışı olmayacak ve giderin sürekli iken gelirin senede birkaç kere aldığın ödemeden ibaret olacak üstelik. çok zor bir kestirim yapmak ama 300 dönüm verimli toprak ancak yeter...Bütün bunlara karşın "ağa" olan çiftiler elbette vardır. Toprağı gerçekten bu riski yaşamından uzak tutacak kadar çoktur.
2) Bu soru ne ekildiğine göre değişir. Görece çok gelir getiren pamuk ektiğini varsayarak bir traktör tabii ki yeterli (ki tarlan çok değilse (çoktan kasıt >100 dönüm) kiralayabilirsin traktör ve tecrübeli şoförünü, daha mantıklı olur), işçi olarak günlük 20/25 ytl yevmiye ödeniyordu mesela ama tarlanın ne kadar büyüklükte olduğuna göre kaç kişi çalıştırman gerektiği değişir, hem de baya değişir. ama ırgat maliyeti genel giderlerde büyük yer kaplamaz. buğday ekmek en kolayıdır, işçi/traktör/gübre vs maliyeti görece azdır.
3) çukuroavnın doğu ucunda kalan topraklarda, -ki buralar baya verimlidir, işlemesi kolaydır, ovalık/düzlük bölgededir ve yılda iki ürün alınır - dönümü 5/6 bin ytl civarıydı en son (baraj suyu ile sulanır).
4) çiftçilerin çoğu onlara başvurmadığı için. bildiğin "zanaat" gibidir çiftçilik çoklukla içgüdüler-tecrübe-komşu çiftinin yaptıkları-babadan duyulanlar vs yöntemleriyle yürütülür. bilimsel olarak ne yazıkki hiç bir bilgi edinmek istemezler. istedikleir gibi zirai ilaçları kullanırlar, hala firez yakan insanlar mevcut mesela.
5)Doğru yerde arazi satın almak, toprağı işlemek, kısacası çiftçilik yapmak çok zorludur, zannettiğinizden daha zordur. ticaret erbablığına benzer. herkese göre kesinlikle değildir, yapabilenlerin ayrı bir yeteneği mi var ne anlamadım ama gerçekten "içinde dopmadıysanız" bu işe girişmemek en idealidir. Yİne de kaba bir hesapla satın alınan bir dönüm tarlaya harcanan maliyete x dersek, hasatta elde edilen gelirsen x'i çıkardığınızda size ancak yaklaşık %30'u kalır. tabi bu gelirin yıllık olduğunu unutmayalım!.
6) Bilmem.

Bonus: tarlanız varsa kesinlikle satıp yerine daire alın (annem dinlese bu dedikleri keşke!), daha kolay bir yatırım olur zira tarla ekmek/biçmek "riskli" bir yatırımdır, streslidir, "allaha kalmıştır" ürünün bereketi (ziraat mühendislerine yer kalmıyor bu nedenle :P), çiftçi ailede doğsanız/büyüseniz bile bu işi beceremeyebilirsiniz (örnek: ben). Yinede traktör kullanmak güzel :P, tarlaya çift sürerken toprağın rengi/kokusu, "yetiştirmek" manevi tatmin veren şeyler..köyümü özledim :(

1) eğer kentli ihtiyaçlarından bahsetmiyorsak, yani evimizde pişirip yiyeceksek ve her akşam market alışverişi yakmayacaksak ve adsl faturası ödemeyeceksek ve sinemaya gitmeyeceksek iki haneli dönüm miktarları dahi yeterlidir.

Teşekkürler cevaplar için,

@zeke; tası tarağı toplayıp gitme gibi bir planım yok zaten istesem de beceremem polene bile alerjim var, nasıl tarım yapayım?

Aslında şu yüzden soruyorum bunları. Araştırdığıma göre türkiye'de tarım inanılmaz verimsiz yapılıyor. Buna ayrılan nüfus oranı avrupaya göre çok fazla olsa da, birim kişi başına üretim çok daha düşük. Bunun sebebinin muhtemelen bilinçsiz tarım olduğu kanısında vardım, ve çözümünün ziraat mühendislerine daha çok önem verilmesinden geldiği kanısına vardım.

Dolayısıyla sorumu genişletiyorum; madem bu kadar ziraat mühendisi var ve bu kadar verimsiz tarım yapıyoruz, devlet neden bu arkadaşlara maaş bağlayıp danışman olarak sağa sola yollamıyor? Tamam diyelim ki bu devletçiliğe girer ve biz de senelerdir liberal hükümetler tarafından yönetiliyoruz, O zaman niye mesela ziraat mühendislerine kredi vermezler kendilerine az biraz toprak alıp işlesinler diye?

@zeke: çok doğru söylemişsiniz. aslında verimsizlikten kastım biraz da buydu galiba. çünkü benim baktığım iki istatistik vardı; tarım sektöründe çalışan insan sayısı ve o ülkenin tarımdan elde ettiği gelir. dolayısıyla verim derken kişi başına düşen kazancın azlığıydı bahsettiğim. tabii bunun başka etmenleri de vardır fakat oranlar arasındaki fark hizmet ve endüstri sektörüne göre dikkat çekecek kadar fazlaydı.

peki çözüm ne? sizce ne yapılmalı? ya da sorumu yineleyeyim; mesela devlet ziraat mühendislerine 50 dönüm toprak alacak kadar 5 sene vade ile kredi falan verse bunun işlerliği nasıl olur?

kilroy'un sorduğu ilk sorunun cevabı toprağın nerede olduğuna ve ona neyin ekileceğine göre değişir. etraftan edindiğim bilgilere göre; iç anadoluda sulak bir bölgede 300 dönüm toprağınız olsa ve üzerinde de ürün verimi en üst seviyeye erişmiş olgun yedi yaşında elma yahut kiraz ağaçlarınız olsa biraz uğraşla tahminimce yılda yaklaşık 150-350 bin ytl gibi bir ciroya ulaşabilirsiniz. aynı büyüklükte toprağınız konya ovasının kurak bir bölgesinde olsa tahıldan başka birşey ekemeyeceğinizden ya nadasa bırakırdınız ya da en fazla 50 bin ytl gibi bir cironuz olurdu. eğer aynı miktarda toprağı antalyada seracılık yaparak değerlendirseydiniz zannedersem cironuzu 300-400 bin ytlye çıkarmanız mümkün olurdu.

geri kalan soruların cevaplarını danışmanlık ücreti tarifesine girdiği için buraya yazmıyorum. eğer ciddi bir yatırım yapmayı planlıyorsanız bir iş planı hazılayıp, profesyonel yardım almanız tavsiye olunur. bu arada türkiyede tarım sektöründe yaşanan verimsizlik malesef yüksek girdi maliyetlerinden (teknoloji dahil) ve alt yapı eksikliğinden kaynalanıyor. gariban ziraat mühendislerimize yüklenmeyiniz lütfen.

fiat 500'e göz atın derim. sıfır ford fiesta veya opel corsa da düşünebilirsiniz sanırım o fiyatlara.

ben jazz kullanıyorum. 2008 model. yakıt tüketimi çok iyi, punto kadar atak değil ama performans olarak öyle bariz bir fark göremedim punto'yla 100 üzeri beygiri hariç. bu haliyle de güzel bir araba ama yeni kasada çok fazla özellik var. honda için yedek parça problemi olacağını sanmıyorum. yeni kasa ile eski kasa fiyatları da biraz düşer. ikisine de binin, hangisi içinize sinerse artık..nissan micra ve mitsubishi colt da alternatif olabilir.

honda city'e bak bence. piyasadaki fiyat kalite dengesi en iyi olan arabaalrdan biri şu an.

hiç düşünme, mesajla agamemnon'a ulaş, sorunu yinele.

sıfır opel corsa veya sıfır ford fiesta.kesinlikle bakılmalı.

seat leon dururken cazz yapmaya gerek yok.

bence 0 corsa, fiesta, yaris, micra vs. almak yerine, 2005-2006 opel astra türü bir şeyler de düşünebilirsiniz.temizini bulursanız bence daha iyi olabilir.
bu arada fiat ya da peugeot almanızı tavsiye etmem. italyan ya da fransız arabaları tasarım olarak iyi olsalar da mekanik açıdan alman-japon arabaları daha tercih edilebilir.
seat leon'lar volkswagen motoru kullandığı için düşünülebilir. ama ben olsam o paraya volkswagen ya da opel alırdım.

fiat 2-3 model kullandım hiç konforlu değil, marka olarak tavsiye etmem,
ford da kullandım ve kullanıyorum, seri, rahat, konforlu güzel araba.
marka bilmem ama temiz ikinci el bak bence, düşük fiyatlar, özellikle araba pazarlarında çok yeni araçları satıyor millet, ford tavsiyemdir.

Bu kadar konuştuktan sonra sanırım honda jazz yeni kasa çıkana kadar beklemeye, ve onu alamazsam ucuza donanımlı bir eski kasa almaya karar verdim galiba. Cevap veren herkese teşekkürler.

yerli yada ispanyol montaj olmamasına dikkat et.

Genelde kendi sesini daha iyi duymak için tek kullağını kapatıp söyler çift ses yapan kişiler...

enstrümanla çalış. önce gitarla yap ikinci sesi, sonra söylemeye çalış.

www.novabilgisayar.com

www.hizlial.com

www.hizlial.com

www.hizlial.com

önerebileceğim modeller bunlar.

kardeş türküler doğu albümü'nde bingöl'ü yorumlamıştı. onun dışında herhangi bir türküde rastlamadım bu ezgiye.

hmm muhtemelen oradan biliyorum ben de. Teşekkürler.

bu melodi sezen aksunun bi parcasinda da kullanilmisti yanlis hatirlamiyorsam.

www.verikurtar.net. Göndermeye karar verdiğinde sözlükten mesaj atarsan özel olarak ilgilenmelerini sağlayabilirim. (Elleri kalabalıksa sıra falan beklemezsin)

ya hocam benim de şu anda western digital passport harddisk'i unknown device olarak görüyor windows. fakat hiçbir arıza veya çarpma düşme falan olmadı. bir hasar olduğunu zannetmiyorum. macintosh a takıp dosya atarken sorun çıkmıştı. ne yapabilirim nasıl kurtarıcam bu harddiski?

@horoz: medya da sorun olabilir. ama incelenmeden birşey söylemek zor. istersen incelettirir, sana durumu bildiririm. Bana sözlükten mesaj atarak ulaşabilirsin.

üstad bence bu açıyla alakalı deıl gıbı gelıyo bana..yanı bi prog vs sayesınde goruntu o tarafdayken o reklam gorunmekte..
bir zamanlar kurtlar vadisinda falan da yapmıslardı.kanal d zamanında polat yabancı bi ulkedeydı kahvaltımı ne alıyodu yerden pepsi kutusu koymuslardı..

açılı olarak reklam benım bildigim Almanya Bundesliga da var..orada seyircılerın onunde duran reklam panoları yerden bakınca hıc bısey okunmaz ancak tv den açı sayesınde okunur..

edit : bundesliga daki açılı reklamı örnekle acıklamak istedim..Burada ters açıdan cekilmiş fotoda gorunuyo..
img185.imageshack.us

hmm tamam o zaman sorumu genisleteyim, bundesliga da bu isi nasil yaptiklarini bilen varsa yardimci olabilir mi?

@isott onlar örtü gibi yere seriliyo sanal reklam değil.

@szqnn arkadas sanal olanları dıyo.evet ortu seklınde olanlarda var ancak misa iş bankasının kocalman dönen bi reklamı var.kaldıkı yere örtü seklınde serılmıs goruntusu veren 3d lerde var..

almanyadakiler üzerine bir aralar baya kafa yormuştuk. söylediğin gibi "açı" olayı olduğunda karar kıldık.

almanyadaki statlarda arka arkaya iki tane reklam panosu var. ama kameranın olduğu açıdan iki pano tek bir parça gibi gözüküyor. böylelikle hem daha büyük reklam verebiliyorlar hemde seyircilerin görmelerini engellemiş olmuyorlar.

tamamen sallama tezimize gelelim:
önce şuraya bak: img254.imageshack.us
o çok ünlü alman mühendislerimiz gidiyorlar sahaya. lazer li uzunluk ölçen cihazlarla(adını unuttum) okuyorlar kameradan ilk panoya uzaklığı sonra iki pano arasında ki uzaklığı. ikinci panonun ne kadar daha geniş olması gerektiğini hesaplıyorlar. söylüyorlar sana:
daha baskıya verilmemiş bir reklam panosu hayal edelim. açalım photoshopumuzu(!) enlemesine ortadan ikiye bölelim.alttaki parça öndeki reklam panosunun üsttekide arkadaki panonun. arkadaki pano öndekinden daha geniş olduğu için üstteki parçayı ona göre genişletiyoruz. ve bitti. ne kadar kolaymış... ve saçma değil! sadece saat çok geç oldu.

bp3.blogger.com

açıdan olsa gerek.

Benim bildiğim diğer ülke ile Türkiye arasındaki ikili anlaşmalara bakar iş. Eğer birinde yaptığın askerlik diğerinde de bu yükümlülüğü düşürüyorsa (Türkiye'nin bu şekilde anlaşmalı olduğu ülkeler var) ve atıyorum öbür ülkede zorunlu askerlik süresi 15 gün - 1 ay filansa gider orda yaparsın, burda da yırtarsın.

vatandaşlığını kazandığın ülkeye kanuni rüşt yaşından sonra gidiyorsan birden fazla tabiiyetli yükümlü olamazsın. yani çifte vatandaşlar için olan askerlik hükümlerinden yararlanamazsın.

ancak başka bir ülkede oturma ve/veya çalışma izni sahibi olduğunda askerliğin gerekli şartları sağlarsan 38 yaşına kadar tecil edilebilir. bu süre zarfında dövizle askerlik yapmaya dair şartları sağlarsan dövizle askerlik yapma hakkı kazanırsın. bunun da detayları mühimdir. sadece üç yıl yabancı memlekette çalışmış olmak değil bu süre zarfında türkiye'de bir yıl içinde 6 aydan fazla kalmamış olmak gerekir falan.

Outdoor ve extreme sports mağazalarına bakmanı tavsiye ederim. Örneğin florya flyinn in hemen karşısında bir mağaza vardı baya çanta vardı orada. bu tarz bir yere gidip istediğin modeli beğendikten sonra o markanın web sitesinden türkiyeye getiren firmayı bulup daha ucuza alabilirsin direk oradan. yolladığın linklerde bulunan markalara baktım ama sanırım türkiyede temsil edilen markalar değil ikisi de.

bunlar tekerleksiz yüksek hacimliler;
www.dikeylimit.com
www.dikeylimit.com

bu tekerlekli olan;
www.adrenalin.com.tr

burada da zebil gibi 60+ çanta var, ancak hangisi tekerlekli, hangisi tekerleksiz bakamadım ;
www.adrenalin.com.tr

normal valizleri de düşünün. birkaç kız gördüm kullanan. sırt çantasından daha rahat olduğunu söylüyorlardı.

eminönü'nden mercana çıktığında orda çantacılar var.orda bu ve benzeri ürünlerden görmüştüm.ucuzdur bi de buralar diğer yerlere göre.

okuldan çıkışını almadığın sürece hiçbir problem yok,
çünkü
okul mezun öğrencileri askerlik şubelerine bildiriyor
çıkışını almadığın sürece halen öğrenci gözükeceğinden dolayı
hiçbir problem olmaz
ama garanti olsun dersen iki numaralı seçeneğini uygula derim
hazır hakkın warkken git al öğrenci belgeni cebinde bulunsun sonra korkma,
duty free den rahat rahat çukulatalarını alabilirsin.

yurtdisina cikislarda problem kacak oldugunuzda baslar. asker kacagi olmaniz da sizi yoklamaya cagirip da gitmediginiz de olur. yani siz okuldan kaydinizi aldiginiz da okul ilgili askerlik subesine "egitim kurumumuzla ilgisi kalmamistir" tarzi bir sey yollayacak, askerlik subesi de size bir sonraki celp doneminde yoklama icin tarih verecek. ona gitmezseniz veya son bildirim tarihine kadar tecil ettirmek icin belge goturmezseniz (bu baska bir egitim kurumundan yazi da olabilir) asker kacagi olursunuz.
ondan sonra sinirda problem cikar.
benim bildigim boyle.
ben de Türkiye`den kaydimi aldirdiktan 2 hafta sonra yurtdisina ciktim bir problem olmadi.

unutmadan bir sey ekleyeyeim- celp dönemi de eylül ekim falan oluyor. yani büyük ihtimalle size o zamana kadar bir sey gelmeyecek.
tahmin ediyorum o zamana kadar isteseniz de kacak olamazsiniz.

Eğer bir okul 8 şubatta çıkış belgesi verdiği bir kişiyi 10 şubata kadar bildiriyor ve de bu yakalama emri 10 şubata kadar haftasonu olmasına rağmen çıkış kapılarına biliriyorsa ya yıl 2050 dir ya da 10 şubat bir yıl sonranın 10 şubatıdır. Şu anki Türkiye şartlarında bunun olması imkansız.

Konuya dönersek kişilerin okulun bitiminden itibaren 3 ay hakkı vardır askerlik şubesine başvurmak için. Bu süreden sonra burfak ın da dediği gibi asker kaçağı olursunuz.O yüzden telaşa mahal yok ;)

beton ayak döküp, onlara ankre etmek makul olabilir bunları. toprağa tutunanı görmedim ben.
mesela senin kabinin dört ayağı olsun, o dört ayağa denk gelecek yerlere, tepesi bitiş kaplamasının hemen alt hizasına gelecek şekilde beton bloklar döküp, çelikleri bunlara monte edersin. 30x20x20 cm bi blok olur gibi geldi bana, gözümde canlandırdığım kabin için.

1. ekseriyetle beton zeminde.
2. sabitlenecek şeyin kütlesine göre değişir.
3. genelde duvar dübeli gibi...
4. toprakta olmaz o iş. alternatifi gerrain anlatmış...

bozkırdaki çekirdek - kemal tahir (roman gerçi ama tek olur)

Öncelikle teşekkürler tavsiye için ama aradığım kitap tam olarak öyle bir şey değil. Tekrar okuyunca gördüm ki tam olarak anlatamamışım. Ben daha ziyade sayısal veriler üzerinden nasıl işlediğine dair prensipleri anlatan (Mesela kaynakları nelerdi, hangi dersler kaç saat gösterilirdi, haftada kaç saat çalışılırdı, tatiller ne zamandı, yemek sağlık vb ihtiyaçlar nasıl karşılanırdı), bunun yanında da sosyolojik tahliller ve eleştiriler yapan (Eğitimde resmi ideolojinin payı ne kadardı, neden hem sağcılık hem solculukla suçlandı, yönetime öğrencilerin de katılması ne gibi olumlu/olumsuz sonuçlar doğurdu), ve bunları da uzun uzun detaya girmektense mümkün olduğunca lafı dolandırmadan anlatan bir kitap istiyorum (Belgesel vb de olur tabi)

Sanırım çok zor böyle bir şey bulabilmem ama şansımı deneyeyim dedim.

can dundar in belgeseli vardı, orda geciyordu sayılar fln. ogrenci katılımı vs konusnda da guzel ornekler vardı. da cok detaylı degildi o da sayılar konusunda. bi de kurulmasında fln onayak olan kisilerin anılarına bak derim.

İTÜ kütüphanesi:
divit.library.itu.edu.tr*tur/?searchtype=t&searcharg=K%F6y+Enstit%FCleri&SORT=&extended=0&SUBMIT=Ara&searchlimits=&searchorigarg=wK%7B232%7Doy+Enstit%7B232%7Duleri

Evet aslında izledim belgeseli ama çok yüzeysel değiniliyordu benim öğrenmek istediğim konulara. Kitabı belki farklıdır diye düşündüğüm için ekledim. Teşekkürler yine de.

yeni kuşak köy enstitülüler gibi bir dernek var bildiğim kadarıyla bir aratırsan belki onlar sana yardımcı olabilir bu konuda.

teşekkürler tam böyle bir şeydi aradığım

kendim sordum kendim buldum. ileride tekrar soran olursa diye arşivlerde bırakmak adına cevabı da koyuyorum;

2 (ء) hamza (a'a)
3 (ع) ein (a)
5 (خ) kha (kh)
6 (ط) ta'a (t)
7 (ح) ha'a (h)
9 (ص) saad (s)
7' (خ) kha (kh) alt.
3' (غ) gheen (gh)
9' (ض) daad (d)

answers.yahoo.com

online arıyorsunuz biliyorum ama söylemeden edemicem oxford'un ingilizce/ispanyolca sözlüğü çok şahane.70mb kadar ama değer.

langtolang.com

ve babelfish te işe yarar.

babelfish.yahoo.com

www.freetranslation.com'u da deneyebilirsin. ben gayet cümle çevirttiriyorum burda almanca'dan ingilizce'ye ve tam birebir çeviremese de cümlede ne denilmek istendiğini anlayabiliyorsun gayet. ha kelime çevirttiricem diyorsan zaten işini hayli hayli görür.

zargan gibi birşey değil ama çok darda kalınırsa kullanılabilecek bir sözlük olarak

www.elmundo.es

Aslında hepsi güzel de yine de tam istediğim gibi bir şey bulamadım. Tam olarak aradığım şey cümle çevirisinden ziyade dict.cc/leo/zargan prensibinde çalışan kelime, deyiş/deyim, kullanım, kelime etimolojisi tarzında şeyler barındıran bir site.

Örnek vermek gerekirse, türkçe "sınava girmek" kelimesinin çevirisi ingilizce "to take an exam" (sınav almak), almancası "eine prüfung schreiben" (Sınav yazmak)tır. Bu gibi nüansları ve kullanım farklarını yakalayabileceğim bir sözlük istiyorum.

şu ana kadar bulduğum en iyi örnek www.wordreference.com ama o da yeterli değil

Ben de bunu yıllarca çok aradım. Bir sürü süte gezdim haddi hesabı yok. Şu an da bunu kullanıyorum hep.

www.donquijote.org

babylon sozlukleri icinde vardir muhtemelen?

kalitesine göre yüz milyarlardan trilyonlara varan fiyatları olduğunu biliyorum.
bir ara yarış atı olan bir ahbabım anlatmıştı, bu atlara öyle yemler veriliyor ki, emin ol normal bir gelir düzeyine sahip insanlar öyle şeyler yemiyordur (birinci kalite fıstık falan veriliyormuş her gün, çuval çuval) ancak net bir fiyat belirtemeyeceğim ne yazık ki..

3 milyara inek olduğuna göre kötüsünden 5 milyara vardır :)

ormanlık alanda başıboş dolananları toplanıp kasaplık et muamelesi gördüğüne göre daha uygun fiyatlarda da bulunabilir sanırım.

atı alması bir yana, barındırması da pahalı.
aldın diyelim, besledin de.
e kapına bağlamayacaksın ya.
işte o kısım pahalı.

bulunduğun mekana göre değişir. misal köydeysen inek falan varsa, çok rahat at da beslersin. Eskiden babamların varmış, sonra yoldur, arabadır artınca yenisini almamışlar. Ben küçükken eşek vardı, hem ufak yük işleri için daha uygun, hem de yüklemesi daha kolaydı. Şimdi ne eşek kaldı, inek var mı ondan da şüpheliyim. Köyler bile köylükten çıktı...

üşenmedim köyde (gaziantep) yaşayan amcama sordum.

yaşlı atlar 1 e gidiyormuş (hain gülümseme).

yük yükleyebileceğin, hızlıca bir yerden bir yere koşturabileceğin atlar 2 milyar civarıymış.

4 e çıktığı da oluyor diyor. rengine, sağlıklı duruşuna göre falan değişiyormuş. en pahalısı beyaz ve tam siyah olanıymış.

(1)ürünü satın alıyor çünkü hükümetler böyle karar veriyor oy kaygısı ile. haliyle serbest piyasa ekonomisine müdahale edilmiş oluyor. bu da uzun dönemde üretici ve ticaret erbabında tembelliğe, rekabet şartlarına uyum sağlayamamaya yol açıyor.

çiftçi devlete satmak zorunda değil. belirli, tıp alanında kullanılacak bazı bitkiler hariç. devlete satma yolunu seçiyorlar çünkü devlet hazır bir müşteri. akmasada damlar derler ya. çiftçiler kendilerine müşteri bulabilme konusunda yeterli bilgi/eğitim/dünya piyasalarını tanıma/ticaretten anlama vs. vs. kapasitelerine sahip değiller. ellerindeki ürünü bir dünya standarda uydurabilme konusunda yani hassas ve ne aradığını bilen müşterilere uygun ürün yetiştirebilecek kapasiteye sahip değiller.

1- subvansiyon, tarımı ciftciyi uretimi destek. uretim planı fln. bi de zorunlu olarak alması gerekiyor stoklar vs için.

2-yine ciftciye tohum olarak ya da yine tuketim olarak satıyor. ihrac ediyor.

3- ediyor, hatta bugday bile ithal ediyoruz. patates dogru olaiblir, kar zarar hesabı netice olarak. biz de baskalarına ihtiyacı olmayan seyler satıyoruzdur. pancar varken seker kamısı sekeri ithal etmemız gibi fln

devlet tarim urunu ithal eder.bu konuda genelde toprak mahsulleri ofisi tarafindan halledilir.rekolte dusuklugu,fiyat dengelemeleri gerektigi zaman devlet duzenleyici olarak ithalat yapabilidigi gibi ithalatin yapilmasini engelleyebilir,fonlar koyabilir.diyelim bu sene bugday uretiminde beklenmeyen bir gelisme oldu ve uretim beklenenin altinda kaldi.burada devlet ayni zamanda devletcilik ilkesinin de geregi olarak halkin fahis fiyatla karsilasmasini ve darlik cekmesini onlemek amaciyla bugday ithalatina gidebilir ya da bugday ithalatina kolaylik getirip ozel sektor tarafindan getirilmesine yardimci olur.

1.tarim urununu devletin almasi oncelikle devletin devlet baba olmasindan,gecmis zamanlardaki gereklilikten,siyasal cikarlar acisindan gerceklesmis ancak gunumuzde sadece belli urunlerde kalmistir.
soyleki eskiden ulkenin belli yoreleri sadece belli urunlerde uzmanlasmis nakliye,tuccar eline dusme gibi problemlerden dolayi devlet konuya muhatap olmustur.burada devletin zarari halkin cikari olmustur.ureticinin zararini engellemek,tarim ulkesi oldugun icin refah seviyesini yuksek tutmak sosyal dengelemeler yapabilmek adina uygulanmistir subvansiyonlar.
tabi tesvigin oldugu yerde her zaman kurnazlikta mevcuttur.seker uzerinden gidelim simdi.devlet eskiden donup turkiye seker fabrikalarina seker stogunu sorar bu stogun bir dahaki uretim donemine kadar yetip yetmeyecegini hesaplatir.diyelim acik var.seker uretimi lazim.hemen pancar fiyatlari ikiye katlanir.birde kitlik olmasin diye ithalat yapilir yada uygulanan fon dusurulur ki ithal edilebilsin.neden fon vardir bu arada cunku icerideki sekerin fiyati atiyorum 700 dolar/ton disarda 350 dolar.aradaki 350 dolar vatandasa giren kisim oluyor.yanlis politikalar enflasyon kontrolsuzlugu yuzunden vatandas devletin zararina ortak olur ureticiyi destekler bu apayri bir konu.neyse uretici duyduki pancar fiyati iyi dagi tasi pancar ekmege baslar.devlette hasat zamani seker sanayinin o donem tek sahibi olmasindan dolayi bu pahali fiyattan ne geldiyse alir.uretir.bu sefer ihtiyacin cok uzerinde seker stogu olusur.ertesi sene uretim zamani gelindiginde bakilirki seker stogu fazlasi var.bu sefer pancar alim fiyatlari dusuk aciklanir oyle oluncada pancar uretimi duser cunku ekse zarar edecek ekmez ciftcide pancari.boyle inisler cikislar.mallarin uluslararasi fiyatlari ve ic piyasa dinamikleri dengesizligi yuzunden bu oyun surer gider.findik diye sormussun mesela.istersen findigini kendin satabilirsin.ama eskiyi konusuyorum pancarda tutunde bu genelde sozkonusu olmaz ama findik satabilirsin.devlet aldigi gibi tuccar firmalarda alim yaparlar.devlet yorenin gecim kaynagi belli tarimsal urunlere dayaniyorsa ureticiyi sadece tuccara birakamaz.

2.devlet alidigi bu urunleri isler,satar,ihrac eder.bu konuda kurulmus kamu iktisadi tesebbusleri vardir.eskiden bu kurunlar cogunlukla monopol durumundayken bugun cogunluk sektorde ozel firmalar etkin olmustur.ornegin caykur.cayi satin alir isler satar fazlasi ihracati dusuk oldugu icin gerektiginde imha eder.keza tekel tutun alimini yapip kullanacagini kullanir geri kalanini yakardi.hatirladigim bu konuda yakildi denilen tutunlerin aslinda yakilmayip yeniden degerlendirildigi devletin dolandirildigi gibi konular eskiden sikca cikardi gazetelerde.
3.uretip alip sattigi gibi ithalatta yapabilir gerekli gordugunde.

1.Çünkü çiftçi adam adı üstünde çiftten çubuktan anlar, ticaret yapmaz genelde.
2.Devlet bize satıyor, fazlasını kota sınırına ugramazsa ihrac ediyor,tabii ab standartı zartu zurtu var bir sürü.
3.Her türlü tarım ürünü ithal ediliyor, çünkü bizde verimli üretim yapılamıyor yani maliyetler azaltılamıyor mallıgımızdan o yüzden israilden sebze italyadan meyve ithal ediyoruz. Toprak verimsiz anlamında degil üretimin verimsizligi üzerine konusuyorum.

gecen hükümet döneminde cikan uyum yasalari gibi gudubetler sonucunda, bugday ithal edilmisti, pancar, tütün gibi ürünlerin ekimine kota getirilmisti falan da filan. yani esas olarak düzgün bir tarım politikası olmadığı icin her sey olur aslıda.

ne yazik ki degildir.

(bkz: secimlerde yurtdisindan oy kullanmak)

bu ilginç bir durum aslında.. ben de o tarihlerde yutdışında olacağım için merak edip yüksek seçim kurulu'nun sitesinde bir araştırma yaptım.. şuradan ulaşacağınız belge içinde (www.ysk.gov.tr) seçimle ilgili mevzuati okuyabiliyorsunuz.. buradaki madde 35 ise sadece yurtdışında 6 aydan uzun süreli oturup, konsolosluklardan gerekli belgeleri dolduran vatandaşlar için belirli gümrük kapılarında oy verme imkanı sunuyor.. onun dışında da yurtdışına çıkacaklar için özel bir madde konulmamış fakat herkesin seçmen kaydının bulunduğu yerde oy vermesi gerektiğinden o gün yurtdışında bulunanalar oylarını kullanamayacaklar..

kullanılamıyor maalesef, türk gazetelerinin avrupa baskılarında da sık sık haberi yapılan bi konu konsolosluklarda oy verme mevzusu fakat şimdiye dek öyle bi girişim yapılmadı.havaalanlarında da kullanılabiliyor diye biliyorum fakat ne yapmak gerekir bilemiyorum.