cezası var evet. zabıta denetliyor. cezası assa yukarı bi koyun parasıydı.

fekat onu gectım, yav kan, diğer atıklar lfn mıkrop yayıyor aman dıyım.

evet ben zabıtayı arıyorum böyle bir şey görürsem ve gelip zevkle ceza yazıyorlar.

Bu sene ceza arttırılmış diye izlemiştim haberlerde, 800 lira civarı bir şey kalmış aklımda.

ilk gün kurban kesim, paketleme, etleri doğrama işlemleri
ikinci gün akraba ziyaretleri
üçüncü ve dördüncü gün de büyük ihtimalle evde olacağımdan ders çalışacağım. vizeler geliyor çünkü.

Güzel soru. Akrabaların "senin bu okul ne zaman bitiyor, kaç yıldır bitiremedin" sorularıyla muhatap olmamak için bu bayramda da memlekete gitmemeyi düşünüyorum. Evde oturup okumam gereken kitapları bitireceğim. Bir de arkadaşları çağırırım eve. Balık, salata, rakı... Oh... Sen ne yapacaksın? Bu soruyu sorduğuna göre, ilginç bir şeyler peşindesin:)

hiç kimseyi ziyaret etmeyeceğim, kimseyle görüşmeyeceğim, herkese uyuz oluyorum şu ara.

çok yorucu bir dönemden sonra en uzun tatilim bu olacağı için, ilk bir kaç günü kendime ayıracağım, ev keyfi yapacağım, bol bol film izleyeceğim...cuma ve cumartesi günlerini de en yakın arkadaşımla tire,ödemiş gezisinde geçireceğim.

ilk üç günü bilindik bayram gezmesi, kurbanla uğraşma vs., dördüncü gününden itibarem çalışıyorum malesef:(

Valla hiç bi plan yok. Bomboş, güya sözlük alıcaktım taksimden heryer kapalı!
Hastayım zaten otururum evde. Ders çalışır, müzik dinler veyahut yapar takılırım. Ha Kolonya dökerim misafirin eline bide (ooff sen ne diyosun!)
Sen napıyon :)

ders, gezme tozma, starcraft 2.

Bayramın ilk günü çalışacağım. 2. gün 6 saat kadar izinliyim o sırada ne yapacağım bilmiyorum. Üni öğrencisi olduğum ve ailemin yükü üzerimde olduğundan kurban felan kesemiyorum :( Neyse sağlık olsun. 3. ve 4. günü yine işe gideceğim. Hem okul hem iş canıma tak etti ama ne yapalım :(

Herkese hayırlı bayramlar. Kendinize iyi bakın güzel duyurunun, nadide insanları...

bol bol kavurma yiyeceğim

sağlıklı kelimesini burger king'in yanına ne anlamda getirdiğine bağlı. zehirlenip kusmazsın ama bir sürü yağ-kolesterol-katkı maddesi vs yemiş olursun.

Energy 670 kcal (2,800 kJ)
Energy from fat 350 kcal (1,500 kJ)

pek sağlıklı gözükmüyor buradan sanki:\

ek: bu arada bunlar wikipedia'daki değerler.

hamburger diyince insanın kafasında fast-food sağlıksız ürün algısı beliriyor fakat düşününce içindekiler ızgara et, soğan, domates, marul, türk yemek alışkanlıklarında ekmeği de gereğinden fazla fazla tüketiyoruz zaten, yanındaki yağda kızartılmış patates kızartmaları, kola yüzünden sağlıksız konuma geliyor bence.benimki çok basit bir yaklaşım daha iyi cevaplayabilecek ilgili meraklı gıda mühendisleri falan vardır belki.

whopper değil de happy meal ile ilgili şöyle bir video var:
gizmodo.com
ne kadar farklıdırlar bilemiyorum

donmuş ve işlemden geçirilmiş et, hangi koşullarda nasıl katkılarla üretildiği belli olmayan sebzeler. gene en azından ekmeklerinde bişiy yoktur. patates kızartmasına girmiyorum zaten 1000 kere aynı yağda kızartılan patatesteki serbest radikaller ne yapar açın bakın.

etin içindeki katkı maddelerini geçtim (açıkta da kalsa bozulmayan et), burger king'te çalışmış olan birinin anlattığına göre; etlerin pişirilip satılması için 10 dakikadan kısa bir süre var, bu süre sonunda satılmayan ürünlerin kafadan çöpe gitmesi gerekirken böyle birşey yok tabii. buzluktan çıktığı gibi yüzlerce derece ısıyı bir anda yiyip tam pişmeden üstüste konan etler hazırlanmayı bekliyor, dakikalarca. bunların yanına hijyen seviyesi şüpheli elemanları da ekleyince ortaya pek de sağlıklı birşey çıkmıyor.

düşünme ye

yemeyi bıraktığımdan beri 1 ayda 2-3 kilo verdim. her yiyişimde ishal oluyodum bi de. çogsağlıklı bence

amerikada 3 ay burger kingte calismis biri olarak sunu soyleyebilirim. Etler donmus olarak geliyor oncesi bilinmiyor ancak, kalabalik olmayan bi burger kingte whopper istediginde aninda verirlerse yeni bir tane yapmalarini soyle. Cunku saatlerce beklemis bile olabilir

istatistiklerden en aktif moda bakın (ki fader oluyor bu) ona mesaj atın. dambil da çabuk geri dönüyor. bu ikisini tavsiye ederim :P

hayattan beklentisi kalmamıştır ve mutsuzdur. ve evet bu nedenler bazen insanı her şeyi bırakıp gitmeye yöneltebilir.

www.scientificamerican.com

bu konuda, albert camus'den sisifos söyleni'ni okumanız size yardımcı olacaktır.

Daha iyi bir sorum var;

"Bir insan neden yaşamak için gayret eder?"

Aha bu sorunun cevabını ver, ben de kontraya kalkacağım.

belki seveni kalmadı. belki öldüler. belki borç batağına girdi kurtulamıyor. belki hatalar yaptı, hayatının amına koydu. umutları vardı. beklentileri vardı. hayalinde bir geleceği vardı. onların da amına koydu.

meth bugün intihar etti mi? hayır. ama bu intihardan dönünce tekrar karşılaşacağı hayatı değiştirmiyor. sanmıyorum ki bugünden sonra mutlu mesut hayatına devam etsin. onu intihardan vazgeçirerek somut çözüm mü sunmuş oldu kimse? hayır. her ne sebeplerden intihar etmeyi düşündüyse o sebepler yerli yerinde duruyor.

benim anlayamadığım ve sormak istediğim soru şu bu noktada: intiharı düşünen bir kişiyi bundan vazgeçirerek ona iyilik mi yapmış oluyorsun hakkaten?

Ben yakınlarından geçtim o intiharı isteme halinin. Müslüman olduğum için artık aklımda olmasa da, hala dünyanın ne kadar aşşağı bir yer olduğunu gözümle tasdik ediyorum yaşadıkça. Ben intihar etmiyorum çünkü, ahiret inancım var. Soruna bir cevap, ahiret inancı olmaması. Genel olarak da inancı olmaması, dinen değil.

Ben bir adım daha atıp şunu söyleyeceğim, inancı olmayan bir insan neden yaşar? İntiharda çoğu insan için ölüm aşaması dışında kötü bir şey yok. İnsanların farklı halleri vardır, bu bir diğerine tamamen anlamsız gelebilir. Düşündükçe bu batağa batacağını garanti ediyorum sana, aklını başka şeylere yor lütfen.

Müslümansanız eğer hadis.ihya.org'daki buhari hadislerinde dünyanın zemmi bölümü var,orada da dünyanın aldatıcılığı ile ilgili, nasıl bir büyücü olduğu ile ilgili söylenenler var. Onlara katılıyorum ve tüm azaları ve duyularıyla o anlatılanları anlayıp da yaşamı sevmenin olanaklı olduğunu düşünmüyorum.

Öğrencilik zamanında örnek bir öğrenci değilsen ve çan sistemine tabi değildiysen şöyle bir şey başına gelmiştir:

Final sınavındasın 4 soru var, her soru 25 puan ve sen sadece 2 tanesini yapabiliyorsun. Geçme notu 60. Oturur o 2 soruyu çözüp mü kalırsın yoksa boş kağıt verip "seneye inşallah" mı dersin ?

Senin sorun objektif ama karar alma mekanizması subjektif.

çok ama çok ilerlemiş psikolojik rahatsızlığı sebebiyle, gidilen hastanede ki koğuşları gezerken, gördükleri karşısında; "korkma abla, ben seni asla buraya terketmeyeceğim" diye sarılıp ağlayan, 3 yıldır hayatını zindana çevirdiği küçük kız kardeşini kendisinden/kendi acısından/kaderinden korumak için intihar eder bazen...öyle...

am var demişlerdir, gelmiştir.

kimi tutarsa:)

kesin gaydır ya da gizli eşcinsel

bir erkek tek başına da bara gidemeyecek mi bu ülkede ne ilkelsiniz ya.

sosyolojik olarak ele aldığımızda aslında puşt da olabilir. olmayabilir de .

penis boyu ortalamanın üstündendir kesin.

barmene yazıyor olabilir. barın sahibi olabilir. ama en büyük ihtimal karısı aldatmıştır ondan tek başına içiyordur.

Bu içinde bulunduğu toplumla ve görüşlerle alakalı biraz da. Mesela Türkiye'nin doğu taraflarında böyle birşey mümkün olabilir mi? Tabi gelişmiş ve modern toplumlarda da sapkın veya bu durumu normal karşılamayacak herhangi bir düşünce olabilir.

Ben doğal bir durum olarak karşılarım, böyle şeylere çok alıştığım için ama mesela yanına gidip sohbet edilesi biri olarak düşünebilirim duruma göre.

Ha bak mesela gayet modern ve dünya görüşlü (ya da öyleymiş gibi duran) bir insan da gidip o erkekle konuşarak yatağa atma potansiyeline çevirebilir durumu, tabi erkeğin de isteğiyle.

hayatında en az bir ya da iki kez bira içmiştir. yüzde de vereyim %98.86

görgü kurallarını öğrenmemiştir pis ayı!

bira içti mi geğirmez içine atar.

erkek kısmısı gece evden çıkmaz. çıkarsa kesin kevaşedir. erkek kevaşe.

her türlü gideri var alskjdsa

o yaşta hala çavuşu tokatlamaktadır hayvan herif, eli nasır da tutmuştur onun. tüüüüüüüü

hayatını bilgisayar başında geçirerek sosyal olmaya çalışan, insan ilişkileri fuckbuddy olayından öteye gidemeyen ama kendini seks gurusu ilan eden, iki entry girdi diye kendini dünyanın hakimi sanan tipsiz, saç sakal göt göbek birbirine girmiş, kendisinden üstün insanları kabullenemeyen ve her seferinde bok atmaya çalışan, loserlık kaderi olan,metalci takılan tiplerden olması da yüksek ihtimal dahilinde.
edit: aklı başındakilere sözüm meclisten dışarı.

asosyallikten çıkayım belki bişeyler olabilir diye gitmiş, yalnız gizemli adam portresi çizerek kız düşüreceğini düşünür ama bir iki biradan sonra gerçeklerin farkına varır canlı müzik varsa dinleyip, ortamdaki kızları kesip sonra siktir olup gidip torrente sipariş verdiği filmleri izleyip gelecek günün gelmesini umutsuzca bekleyecek diye düşünürüm..

enteldir, deri pantolon giyip kaseyi ortaya çıkarır, toplu tepki göstermek gerekir.

jigolo da olabilir, sanal dünyada masturbasyona doyamamış şekilsiz karılara hizmet veriyordur. az yer, çok siker.

ben biraz once kadikoy buddha'da tek basima iki bira ictim, ucuncuyu yarim biraktim, ilk araya kadar suitcase dinledim geldim. bildigim kadari ile gizli escinsel degilim, asosyal degilim, niyetim kiz dusurmek degildi, evet kizlari seyrettim, torrent'te filmim yok, uyuyacagim.

soruya cevabim "hakkimda ne dusunuyorsaniz, allah size iki katini versin"

bence gayet normal ama cevapları okuyunca şok oldum açıkçası. bu kadarına da çüş doğrusu...

arkadaş grubuyla oturup birşeyler içmeyi ne kadar seviyorsam, sohbet zorunluluğu olmadan kafa dinlemek/dağıtmak için barda oturup birşeyler içmeyi de o kadar, hatta daha çok seviyorum. kendi halinde takılıp eğlenmek işte alt tarafı. gel gör ki yol yordam bilmeyen abaza ayıların yanı sıra abazafobi de hüküm sürüyor yurdum vajinismuslarının üstünde.

muhtemelen yavşağın dik ağlasıdır.

olur öyle, bazen eser insanın aklına, değişik bir şeyler yapayım diye. tek başına, evet 'tek başına' gider, sakince içer birasını. nostaljik olmak, romantik olmak gibi bir şeye de gerek yoktur. kendini ödüllendiriyordur, belki de cezalandırıyordur.
gidip barmene 'bira!' der sadece, içer ve gider. çok anlam çıkarılası bir şey olmayabilir.
benim yollamam o şekıl.

beyler adam sivil olabilir.

canı sıkkındır

YUH YUH YUH. CEVAPLARA BAK. TEK BAŞIMIZA GİDİP BİR KADEH VİSKİ İÇEMEYECEKMİYİZ YA. BELKİ CANI ÇOK SIKKINDIR. BELKİ AİLEVİ BİR SORUNU VARDIR. BELKİ TEK TABANCADIR. BELKİ KAFASINI DİNLEME İHTİYACI HİSSETMİŞTİR. BELKİ KARISI DIR DIR DIR KONUŞAN BİR TİPDİR. HERŞEY OLABİLİR AMA BUNA NORMAL GÖZLE BAKILMASI GEREKİR.

BİRİ DEMİŞ GAYDIR
BİRİ DEMİŞ PUŞT
BİRİ PENİS BOYUNDAN GİRMİŞ OLAYA
BİRİ ALDATILMIŞTIR DEMİŞ (OLABİLİR)
BİRİ DEMİŞ ÇAVUŞU TOKATLIYORDUR BU YAŞTA
BİRİ DEMİŞ JİGOLO
BİRİ YAVŞAK
BİRİDE SİVİL
BU MEMLEKET BİTMİŞ YA. BUNDAN SONRA BARA TEK GİTMİYORUM.

CAPSLOCK AÇIK KALDI BİR SORUN MU VAR HAA :D

biri t3hn0'a versin.

efkarlıdır. kasvet, kasavet içindedir. ya da "hele bi gidek bakalım, allah kerim" diye de düşünmüş olabilir.

duyuru'da küfür serbestisi hakkında bilgim yok ama. önyargılarınızın amına koyim.

İlacın içeriğine ve tahlillerde özellikle hangi değerlerin bakılacağına göre değişebilir.Normalde birçok ilacın karaciğer enzimlerini (alt-ast) yükselttiğini biliyorum.

Elbette etkiler.

içtiğin ilacın hapmı yoksa vücuda elektrolit kazandırmak için suyla karıştırılarak içilen toz mu olup olmadığına göre değişir.

aynı sorun bende de var 10 gündür, modemi kapatıp açtım, sorun biraz azaldı sanırım.

hacı o bagajlar aşağıda yükleniyor sonra uçağa gidiyor orda da kafalarına göre atıyorlar içeri. biraz şans biraz rastgele bir durum yani. analitik düşünelim desek. önce veya sonra vermek verildikten sonra alt tarafta bavullar nasıl bir şekilde diziliyorlar uçağa hangi taraftan yüklemeye başlayacaklar gibi gibi.

en güzeli az bir eşya almak ve bagaj beklememektir.

yükleme sırası check-in sırasına göre oluyorsa geç check-in yaptırmak mantıklı olabilir, bir kaç kez öyle denk gelmiştim ben erken almış oldum (tabi neye göre erken) ama bence tamamen tesadüf uçaktan erken indirseler bile o taşıyıcı arabaya nasıl yüklendiğine bağlı bavulun sonuçta ilk çıkıp en altta da kalabilir, tabi burda da bir kaç kişi çalışıyor aynı anda oluyor bunlar falan. kısaca yok öyle bi kısa yol bence:)

uçuş kartını erken almak ile hiçbir alakası yok çünkü uçağın kargosu inişten hemen sonra, siz çıkışa yönelmişken boşaltılmaya başlanıyor. o da havalimanının yoğunluğu, o saatteki uçakların fazlalığı, taşıma şirketinin özeni vb. nedenlerle türlü türlü değişikliğe uğrayabiliyor. bütün kargo boşaltılmadan bantlara yönlendirilmiyor bagajlar, o yüzden de bagajlarda tek tek bir sıra takip edilebilmesi mümkün değil.

buiseness class'ın böyle bir imkanı var. valizleriniz "öncelikli-priority" kategorisinde etiketlenip, hızlı muamele görüyor.
yani cevap bir çok şeyde olduğu gibi bunda da aynı: para

dikkat ettim, küçük sırt çantalar önce geliyor, hatta büyük litreli sırt çantalarım da hep ilk çıkan bagajlardan oldu. valizleri üst üste diziyorlar ama sırt çantası türevindekileri dizmek çok iyi sonuç vermeyeceğinden, onları yığının en üstüne koyuyorlar ya da kenarlara. banda atarken de önce onlar alınıyor.
bir de çekin başladığında bagajlar aşağıda arabalara alınır ve orda bekletilir. arabalar doldukça ilk araç yola çıkar. bir araç 7, 8 tane araba çekiyor sanırım, sayıyı yaklaşık söylüyorum. özel bir hizmet olmadıkça şansa bağlı ama valiz formatında olmayan çantalardan hep optimum verim aldım.

genelde direk ucuslar icin son giren ilk cikar. ama bu coook genel bir kural. aprondaki amcalarin keyfine bakar (direk ucuslar icin). aktarmali ucuslarda ise ucak tipine gore degisir. konteynerli ucaklar ile istifleme yuklenen ucaklar icin yukleme kurallari ayridir tabii ki!

@pyro clustic flow: sirt cantalarinin, bebek arabalarinin, semsiyelerin erken cikma sebebi kargo bolumunden ayri "bulk" kismina yuklenmeleri.

her ne kadar son giren ilk çıksa da eğer uçkata ekstra valiz varsa yani toplam bagaj ağırlığı uçağın alması gereken miktardan fazla ise kafalarına göre _ki genelde son koyulan valizleri- uçağa almayıp, başka bir uçuşla gönderiyorlarmış. (çalışanın bana anlattığı) bu yüzden valiz uçağa son girsin, ben de iner inmez alayım derken saatlerce valiz beklemek zorunda kalabilirsiniz.

panda

d yi b yapar; panba ismini verirdim.

toful

pan

peter

peter panda =P

pofik

sergen

panta

beşiktaş ?

panpa +1

salihaki

panpa

ponpon.

: )

ak yanaklim, beyaz boyunlum.

irfan gönül ya da tuncay yıldırım.

panpa +1

pandora :p

karabaş. bu arada panda bahçede mi yavruladı ahahah ne bu

çinliler tekrarlanan sözcüklerden oluşan adlar veriyorlar. genellikle tüm dünya hayvanat bahçeleri de bu yöntemi uyguluyor. :( ayrıca sizin pandanız mı var !!!

pandawan

eskişehir birinci olmalı. istanbulda oturan biri olarak söylüyorum

Şehirleri insanlara benzetirim ben. Birlikte en yaşanılır insan, sadece en eğitimli veya sadece en güvenli insan değildir. Birikim, ruh dediğimiz şey önemlidir. Şehrin kültür birikimi ve ruhu önemlidir. İstatistik yaparak bunları anlayamazsınız.

onlar hazırlanırken

gürültü kirliliği, çevre kirliliği, trafik, ulaşım, şehirde çalışan mühendis sayısı, şehirde çalışan öğretmen sayısı, şehirde çalışan memur sayısı, yeşil alan oranı, yeşil alan büyüklüğü, toplu taşımanın kalitesi, ev kiralarının aralığı, yeşil kartlı sayısı,...

gibi etkenler işin içine girdiği için Ankara birinci oluyor. Zaten bilimsel bir çalışma olduğu için su götürmez gerçek. Ama ben olsam Eskişehir, Kayseri ya da İzmir'i seçerdim.

ispartanin egitiminin cok iyi oldugunu ben gozlemlerime dayanarak soyluyordum zaten. bogazicinde okurken sagim solum onum arkam ispartali doluydu. liseyi bitireni bogazicine gondermisler gibiydi. kendilerinden ogrendigim kadariyla, anadolu-fen-ogretmen ne varsa tum liseleri bi kampuste toplamislar, tam bilmiyom ama biseyler olmus yani orada.

ankara da, buyuk sehrin tum olanaklarini sunuyor, bol universite, bol etkinlik vs., ama pahali ve duzensiz degil.

üsküdar. doğru yerleri bulursanız eski istanbul nezihliğinde yaşarsınız. tabi yanlış yeri bulursanız da ümraniyeden farkı kalmaz.

kadıköy'de yoğurtçu parkı civarı iyidir.

tamamen kendi fikrim olmakla beraber; istanbul'un en yaşanabilir yeri yenilevent'tir derim ben. nedenlerimi sıralıyorum;

* istanbul'un en merkezi yeri burası resmen. hemen karşısındaki çeliktepe'den gün içinde sabiha gökçen, rumeli kavağı gibi uç yerlere bile otobüs kalkıyor.
* 4.levent metro durağı sayesinde taksim, osmanbey, şişli'ye ulaşım çok rahat. ayrıca metrobüs'e yakın.
* beşiktaş-sarıyer dolmuşları sayesinde beşiktaş'a da sarıyer'e de boğaz havası almaya rahatlıkla gidilebilir.
* hatta ne kasıcam beşiktaş'a sarıyer'e derseniz, yenilevent'in içerisinden geçen emirgan minibüs/otobüsü ile boğazın en güzel yerlerine kolay gidilebilir.
* levent'teki gökdelenlere olan yakınlığı sebebiyle genelde yüksek gelirli insanlar oturuyor. haliyle vandalizm meraklısı insana rastlayamazsın.
* içerisinde bir sürü park var, hiçbirinde de ayyaş ya da tinerciye rastlayamazsın. kendi halinde içen gençler de zaten hep tanıdığım insanlardır, etliye sütlüye karışmazlar.
* google maps'ten bakınca görüldüğü gibi, şehrin ortasında böyle ağaç dolu bir alana (sonradan ağaçlandırılmamış, kendi haliyle böyle) başka yerde rastlayamazsınız.
* gecenin 3'ünde 4'ünde sokaklarında yürürken can güvenliğinizi düşünmenize gerek kalmayan nadir yerlerden. gece toplu halde yürüyen bir grup insan görürseniz zaten muhtemelen onlardan biri benimdir eheh.

evet, yenilevent benim için vazgeçilmez yaşam alanıdır :/

yeniköy,tarabya,bebek,etiler..

not: tamamen avrupa yakası için :)

Göztepe, Caddebostan, Suadiye, Erenköy, Feneryolu.

Sonradan görme, sonradan gelmeleri çıkarırsanız çiçek gibi semtlerdir. Komşuluk vardır, insanlık vardır. Canlarım benim :)

Suadiye civarinda buyudum ve hala ikamet etmekteyim. Deniziyle, sahil seridiyle, Bagdat Caddesi'yle, parklariyla bana gore istanbul'un en muhtesem semtleridir Suadiye ve cevresi (Saskinbakkal, Caddebostan, Erenkoy, vb...)

Su anda isyerim Kosuyolu'da, buranin da farkli bir havasi var, gayet yasanasi gozukuyor, henuz civari tanima asamasindayim fakat tavsiye edebilirim.

koşuyolu, acıbadem

bence moda :)

Ataköy, Yaşıyorum oradan biliyorum.

bostancı...

baknız:)

Nişantaşı, Teşvikiye.

yeşilköy

edit: düşündüm de "en" değil burası. güzel sadece. ama candır.

anadolu yakası için koşuyolu + acıbadem ikilisi +1. ama özellikle de koşuyolu.

cosmicstring de demiş, göztepe erenköy tarafları idealdir. nezih diye bağırıyor buralar çok güzel.

moda

Nedense Fatih civarını çok beğenirim. Çoğu yerinde yaşadım güzel şehrimin Fatih gibisini görmedim derim. :) (Bilen vardır, koyunlu baba parkı tarafı, Hırka-i Şerif Cami'ne gelmeden. :)

Üsküdar: Doğancılar, selimiye, çiçekçi
Kadıköy: Moda, Bağdat caddesi üzeri(göztepe, erenköy, bostancı vs vs.)


size şahsi tavsiyen ya üsküdar'ın saydığım kısımları ya da moda. nedenine gelince. buralarda yaşayan insanlar genellikle senelerdir o civarda yaşayan insanlar. 60-70 senedir yaşadıkları içinde hem nezih hem de güvenli semtlerdir. merkezi yerde olması ve ulaşımı kolay olması büyük avantaj.

tabiki boğaz kıyısında 2-3 yer daha var. Anadoluhisarı gibi yerlerde güzel ve nezih ama pek merkezi sayılmaz.

bebek, levent, etiler, ulus gibi yerleri kesinlikle aklınıza getirmeyin. çünkü buraların insanları sürekli değişen kişiler. parayı vuran gidiyor 3-4 sene yaşıyor batınca başka yere taşınıyor. bu tip yerlerde bir nezihlik aramanız mantıksız olur.

Kimin için? Siirt'in bir köyünde yetişen herhangi biri için mi, yedi kuşaktır ailesi hep İstanbul'da oturmuş, Robert Kolej üzerine Boğaziçi bitirmiş herhangi biri için mi?

ahlak kime göre ?
bana göre misal; norveç, isviçre.

isviçre :)

refah seviyesi yüksek yaşanabilecek en iyi ülke için isviçre derler hep nedense genel bir kanı var

izninizle ek nacizane görüşüm:

ahlak öncelikle kişinin özgür iradesi dışında toplum baskısına dönüşmüş dayatma ve yaşatma biçimidir.

yani özgürlük ile ahlakı (ki ahlak diye birşey olmadığını savunuyorum her zaman, ahlak yoktur toplum öngörüsü vardır) aynı düzlemde ele almak çok zor.

daha hafif demleyerek bir nebze daha icilebilir oluyor bir de sogumayacak, ilik daha iyi
kanaatimce seker ve benzeri tatlandiricilar daha da cekilmez kiliyor
bi de zaman, alisiyorsun
afiyet olsun

daha boktan bişi ictigimi sanmıyorum bozuk sut meyve suyu da dahil buna.

ben seviyorum valla ama benden başka sevene de rastlamadım.

bildiğin anason kokusu var ki hoş değil.
içilebilir hale getirmek için, eğer sallama çay yapıyorsanız demlikte rezene ve mesela nane-limon poşetlerini birlikte demleyin. nane limon da keskin ve çok daha lezzetli bir tada sahiptir, bastırır. Poşet çay değilse ıhlamurla beraber demleyebilirsiniz.

Her şekilde içine bolca bal koyun, bal her şeyi içilebilir hale getiriyor.

şeker koyup suyunu bol tutarsanız içiliyor bence. damak tadının objektifliği olmaz derim bir de

ben bir şeye benzetemedim. belki de bir sabır testi:)

ben de seviyorum çok güzel rakı gibi. anason kokusuna benziyor nesini sevmediniz

şekersiz içiliyor işte, sıcak su niyetine. şekerli yivranç oluyor.

Burnunu kapatıp içerdi eski sevgilim kabız olduğunda.

Burası türkiye, neden olmasın

yoklama kacagiysaniz problem olmaz, ama bakaya'ya kalmis ve bu da uzun suredir olan bir durumsa o zaman soz konusu olabilir.

yas kac ?

ne zaman bu duruma düştüğüne bağlı, 1-2 ay önceyse problem yok 6 aydan fazlaysa her şey mümkün.

volunteer gönüllü demek.

direk heart işte. mesela "my heart will go on" adlı şarkı geldi aklıma "gönlüm alcak başını gidecek" diye çevirsek olur gibi

translate.google.com|en|g%C3%B6n%C3%BCl

"Gönüllü olarak" manasında "by will" veya "Gönülden" manasında "from heart" iş görür mü?

tam karşılığı heart. bir türk geyiği yapayım müsadenizle: ingilizler soğuk millet olduğu için gönül kalp yürek vicdan bunların hepsi için tek kelime kullanmışlar bizse çok duygusal olduğumuz için bir sürü ad vermişiz ya yaa..

gönülü türkçe cümle içinde kullanman lazım, yerine göre farklı kullanımları olabilir.

Aslında bazı durumlarda "heart" karşılıyor gibi, cümleye göre.

Ama mesela "Benim gönlüm rahat" cümlesini nasıl çeviririz?

my conscience is clear

gönlü rahat olmak:

feel comfortable about...

oktay sinanoğlu, hiç bir dilde, gönül kelimesinin türkçedeki anlamını karşılayacak kelime bulunmadığını iddia ediyorimiş.

video olsa:\ www.vimeo.com

bir de son dönemden bu var, çok büyük şans: gizmodo.com

themonsterworld.com

fc06.deviantart.net

images.bimedia.net

www.aktifhabergazetesi.com

wallbase.net

www.eksibition.org

www.mailce.com

süt makineleri var modern, santrifüj yöntemiyle yağı ayırıyor diye biliyorum.

ayrıca merak edip baktım şöyle eski usül yöntemler de varmış resim 8'de yağ ayrılıyormuş:

www.odekkoyu.org.tr

merhabalar,

Süt yağının sütten mekanik bir yolla ayrılmasında, santrifüj kuvveti etkisinden yararlanarak ayırma işini yapan santrifüj seperatörler kullanılır.Bu seperatörler merkezkaç kuvvetinin etkisi ile sütün yağını ayırır.


Hammaddeler.com / Gıda Departmanı

Bilmiyorum ama ben daha yaratıcı oluyorum sanırım. manyaklaşma derken de ne demek istediğini anlamadım tam olarak

evet daha manyak olur. misal ben, bir deli olduğumu düşünüyorum geceleri. sonra deliliği kabullenemeyip sürreal davranışlar, düşünceler bunlar diyorum. sonra güneş doğunca normale dönüyorum ve yatıp uyuyorum.

gün ortasında dilediğin vakit 31 çekebiliyor musun?

kesinlikle fazla,geceleri hep asla yapmam dediğim şeyleri yapmışımdır...

valla bence öyle. gece yatakta uyumaya çalışırken aklıma öyle şeyler geliyor ki... "yarın şunu yapayım" falan. sabah kalktığımda "oha" diyorum. kesinlikle bir şeye gece karar verip o anda yapmam. sağlıklı olmuyor.

vaktiyle bir tanıdığım demişti ki gece 2den sonra yapılan bütün her şey hatadır. çok katılıyorum bu söze.

Gece, yalnızlık, sessizlik, kendiyle başbaşa kalma. Bunlar hep insanın gündüz hasıraltı ettiği duyguları dışarı çıkarmasını sağlar. Bu duygular manyaklaştırıcı seviyedeyse o şekilde çıkar tabii. Bu yüzden geceleri önemli kararlar verilmemeli, önemli yazışmalar yapılmamalıdır bence.

geçen aynısı aklıma gelmişti. geceleri manyak şeyler geliyor aklıma, mantıklı da geliyor, sabaha bir şey kalmıyor...

Yok ya, ne alakası var? Gece, adam sakinleştiriyor. Demlenyorsun ne güzel. Sessiz, sakin oh misss.

eş anlamlı sağduyu, zıt gaddar?

vicdan kelimesinin zıt anlamlısı olmaz bence, zira sıfat vb. değildir. tahta. zıttı var mı? yok. bunun gibi.

bence kullanıldığı cümledeki içeriğine göre değişim gösterir. örneğin gaddar vicdan kelimesinin değil vicdansız kelimesinin zıt anlamlısıdır bence. vicdan bir iç sestir. o yüzden bence onu karşılayan başka bir kelime yok fakat kullanım yerine göre zıt anlamlısı olabilir.

Bence vicdan "bireysel adalet", zıttı da "bireysel duygu körlüğü".

Tokyo. Sende benim soruma cevap verebilir misin lütfen? :S

Las Vegas, o ışıl ışıl görüntüsüyle akla geliyor ama büyük şehirler de var Tokyo cevabı gibi. Kaynak verebilecek var mı?

gidip ezcaneden burun bandından önce (bkz: otrivine) brun spreyi alıp dene bence.

4 TL

burun spreyi kullanmayın, hemen hepsi bağımlılık yapar. burundaki kılcal damarları da .iker atar afedersiniz. uzun süreli kullanımda tabi. burun bandı işe yarar mı ben de merak ediyorum.

Breathe Right Burun Bandı kullanıyorum ben. burun ne kadar büyük olursa olsun küçük ama etkili bir bant olduğundan burun kanatlarını açtırıyor. ben memnunum ha ama muhteşem nefis ötesi bir şey mi? hayır ama epey fark var. sadece uyurken değil evin içinde de takıyorum.

burun spreyi kullanmayın +1

Ben denedim burun için uygun ebad seçilirse, burunun sağ ve sol kanatlarının hemen üzrindeki bölgeleri hafifçe yukarı kaldırıyor. Nasıl yapıyor bilmiyorum ama iie yarıyor.

kullananlar hep işe yaradığını söylüyor, ancak ben kullanan birinin daimi yatak arkadaşıyım. kullanan kişi rahat uyuduğunu söylese de, horlamayı olsa olsa %15 azalttı.

@uykusuz: +1

Yalnız eklenmesi gereken şey şu: Burunla ilgili sorunu tam olarak yazmadığından yaranın yarayıp yaramayacağını bilemiyorsunuz?

Kolayı var. Burun kapakçıklarınızı hafif yukarı kaldırın, nefes alıp vermenizde düzelme oluyorsa Burun bandı da yararlı olacaktır.

Daha rahat nefes aliyormussun hissi veriyor bende. Hatta ben de ilk taktigimda "oha ben onceden nefes almiyor muydum?" diye dusunmustum. O kadar yani.

ebayden toplu alıp çok ucuza getirtilebiliyor, bilginiz olsun

en çok nerelere gittiğini söylesen ona göre biz de anlatsak daha iyi değil mi :)

iett nin sitesinde oraya nasıl giderim şeklinde bir uygulama var. haritadan da seçebiliyorsunuz yazarak da aratabiliyorsunuz fln. ayrıca hatların geçtiği duraklar, duraklardan geçme saatleri vs. sitede mevcut. o çok iş görüyor.

iş saatlerinde inanılmaz kalabalık ama diğer saatler için de metrobüs entegreli bir çözüm aramak mantıklı olabilir. imkan varsa deniz ulaşımını kullanmak da istanbul için hem rahatlatıcı hem keyifli nadir ulaşım araçlarından biri.

yahu oyle bir genis soru ki, ne denir?

ben kendi kullandiklarima gore siralayim.

1- 28t
topkapi-besiktas otobusu

ogle saatlerinde veya aksama yakin bunu kullanirim misal.
ama sabah is saati ve aksam is saati donusu, eminonu yolundan gittigi icin bu, cok trafige takilma ihtimallidir. o yuzden tramvayla kabataşa, ordan da besiktasa aktarmali giderim. trafigi cekmem o saatlerde.

2- avrupa - asya yakasi gecisi.

metrobuse alistim. direk son durak kadikoye cikardigindan beni kullaniyorum.
ama cok insan varsa veya cok insanin olabilcegi saatler belliyse o durak icin, giderim sirkeciye-eminonune falan, oradan motorla gecerim kadikoye. hem püfür püfür deniz havasi alirim.

3- taksime gidis (z.burnu, merter, aksaray, capa gibi yerlerden)

genelde sari dolmuslar. cok acelem varsa ve yol acik gibiyse.
yok cok acelem yoksa, tramvaya binip kabatasa kadar gider, ordan da finüküler ile (fünüküler? funikuler? funyycolor?) 1 dakkada taksime cikarim.

4- bostanci taraflarina gidis

saatini tutturursam bakirkoyden denizotobusu. en guzel yol.
yoksa, taksime gidip akm nin ordan sari dolmuslar

5- restorana gidis
usenmezsem cikar fizana gider yerim. yok halim yoksa yemeksepeti.com

saygilar

deniz yolunu kullanmayı unutma
şehir hatları ve motorlar
özellikle karşıdan karşıya geçerken sahile yakın yerlere ulaşman kolaysa karayolundan ve köprülerden uzak dur
eminönü kadıköy vapur hattının haydarpaşaya uğradığını unutma- gebze yönüne tren aktarması için faydalı olabilir
kabataştan kadıköy hattı olduğunu unutma- illa beşiktaş karaköy eminönü diye aklında kalmasın
kadıköy-üsk hattının en kısa olanı 12, 12A ise Altunizadeden dolaşır,yol uzar
neredeyse tüm güzergahların sahil ve minibüs hattı olmak üzere iki hattı var
örn:
16 kadıköy pendik sahilden
17 kadıköy pendik minibüs caddesinden

24 saat ulasım ıcın korsan taksıler! pendıkten halice kadar 40 tl verıyorum mısal
(acil durumlar, gece gec saatler, konser çıkışları vs işleri için şahane)

taksimden anadolu yakasına geçiş için 24 saat çalışan bostancı dolmuşları var. bir tanesi minibüs caddesi üzerinden diğeri sahilyolundan gider.

Tünel'de tramvayın arkasına asılıyorsun, Taksim'e kadar beleş gidiyorsun.

Ya da tam tersi.

4440849 thy nin çağrı merkezi. soyadınızdan ve uçuştan baktırın. kesildiyse bilet sistemde görünür. çağrı merkezinden alın bileti 5 tl falan bi fark çıkar heralde..

3d güvenlik sayfasi acilmadi ise kesilmemistir.

madem filmi izledin; bi yerden altyazısını bulup okumayı deneyebilirsin.

"o adam senin helalin. "

Kadın aşk benim dengemi bozar, bunu istemiyorum gibi birşey diyordu. Kahin de bazen aşk gibi birşeyin dengeni bozması da dengen için iyidir temalı birşey söylüyordu. öyle..

anaaa benım ya la bu :D anlatmam ama herkes zengin olursa ne farkım sizden ;D

ben de kıçımı dolarla silmek istiyorum lan, anlatın hele bi.

zenginlikten gelen genel bir tatminsizlik zaten olacaktır, önemli olan hayatta ne ile yetinebildiğini bilmem. 100 milyon doların var ama sen milyar doların yok diye kafa yoruyorsan, stres yapıyorsan, manyak gibi çalışıyorsan tabiki mutlu olman söz konusu değil. bankada 1 milyon doların varsa ve her şeyden elini ayağını çekip güzel bir şehirde sakin bir yaşam sürerim hobilerimle uğraşırım bu da bana yeter diyebilirsen o zaman mutlu olabilirsin, sonuçta bu hayatından ne beklediğine bağlı.

banka hesabın dolu diye otomatik mutlu olmuyorsun yani, ne istediğini bilmen ve bunları yapman seni mutlu eder, yoksa bok gibi para kazandık hacı gene mutlu değiliz lan diye düşünmeyle olmaz o işler.

özet: takma kafana fazla

bazı zengin adamlar tanıdım, oturduk rakı sofralarında pazarlık masalarında bunlardan bazılarının zenginlikten evvel zamanlarını da biliyordum bi kere en başta şunu diyeyim voleyi vurmak, eğer olacağı yoksa; istediğin kadar aklını bedensel emeğini veya var ise eğitimini kariyerini tecrübeni kullan olmayacaksa olmuyor belirli bir seviyeye çıkabilirsin göreceli olarak para kazanabilirsin eğer sana kanallar açılacaksa da açılıyor nasıl olduğunu anlayamazsın ben o parayı kırmak için köpek gibi beynen ve bedenen çalışma kısmında bu boka epey uğraş vermiş belirli bir ticaret işverenlik çevre ve hatta ciro da yapmış biri olarak zamanında öyle gördüm.
parayla kesinlikle de çok mutlu olunmuyor.
zengin adamlarda eğer samimiyet yakaadıysan başta şunu görürsün adamın parası olduğu için bilakis bizim memlekette yanaşma faydalanma ve yüze maske takma oranı yüksek olduğu için şu refleks vardır hemen hepsi kıçını duvardan ayırmaz çünkü lüzumsuz biçimde dürtülmek istemez o nedenle de kalkanları olur ya yanılarak dışarı iterler ya da bazı yalakalara yanılarak saçma sapan madiklenirler ama genel olarak benden faydalanmaya çalışılıyor tavrı nettir ve bu nedenle de daha normal yahut eski fukara dönemlerindeki çevrelerinden komle dışarı çıkarlar ve samimiyetsizlik seviyesi yükselir yalnızlaşırlar güvensizdirler çoğu gaddardır para hırsı daha da para isteyen birşey olduğu için ezer geçerler gerekirse paraları kıymetlenir ama kontrolü kaybederler.
atıyorum 3-5 milyon lira aylık cirosu olan bir işadamının parasal sirkülasyonunda kontrolün tamamına hakim olması imkansızdır...
adamın hummer jeep'i varken diğer işadamı arkadaşlarına benzin parasını ödetmekte sakınca görmeyecek işadamına bizzati şahidim.
ama şunu söyleyeyim parayı bulmuş adam bi kere başta zeki adamdır. ayrıca bu adamdan salt dürüstlük bekleyemezsin manevraları kesin vardır.
çok mutu falan da olmazlar, etrafta entrikalar döner o duvara dayanma refleksi adamı geceleri uykusuz bırakır bi şekilde çap büyüyünce endişe artar.
bana çok yakınen tanıdığım bir büyük üretici şunu demişti, eğer kriz ortamında valör yer de frene basarsam kaç ay sonra durabilirim. 130 çalışan var maaş sigorta yol aylık 130.000 eder ortalama. bunun fabrikası işletme giderleri alacakları çekleri ödemelerde patlamalar makine parkuru ve mal yatırımları... çok zor iş ben sana diyeyim. dolayısiyle bu adam fabrikasının önüne at çiftliği kurup en lüks triplexte yaşayacak donanıma sahip olsa da çok mutlu olamaz.
sadece çok memnun olur.
çünkü para tatlı birşeydir.

genelde sıfırdan çok çalışarak bi yerlere gelmiş zenginlerde mutluluktan ziyade yorgunluk vardır. sizin istediğiniz tipte insanlar genelde dededen varlıklı kendi de iyi yetişmiş insanlardır. hayat güvenceleri olduğu için iyi yetiştirilmeleri ve düzgün karakter otırtmaları sayelerinde hem zengin hem mutludurlar. cevabımın başındaki insanda ise her zaman bişiler eksiktir, yoğun ve erken yaşta çalışma hayatına giriş nedeniyle bazı şeyleri ıskalamışlık vardır çünkü.

insan sosyal bir canlı, tek başına kalınca kendisinden değil insansızlıkta sıkılır.

Sıkılası gelmişse her şeyden sıkılır.

insanoğlunun sağı solu belli olmaz.

ewt, her türlü sıkılmanın nedeni, kaçınılmaz olarak, insanın kendisidir.
güzel günler yakında, metanetle bekleyiniz.

serdar ortaç tan sıkılır. bir sürü insan ölüyor şu ülkede, ölmedi gitti anasını satayım.

evet. sıkıldığı diğer şeylerin içinde en çok kendisinden sıkılır. çünkü kaçamayacağı ve değiştirmesi en zor şey kendisidir.

İnsanın kendinden sıkılması mümkün değildir.

hayır, aksine diğer insanlardan sıkılır. kendi başına sıkılıyorsa dahi bunun en büyük sebebi canını sıkan başka insanlardır.

@ hophophoba ve deeperdown:

zaman gelir hiç birşey keyif vermez insana. bu durumlarda insan kendisiyle bir muhasebeye girmiştir. bu hesaplaşma bitmediği için keyif almıyordur.

bir filmden sıkıldıysa bile, asıl sıkıldığı şey, o kadar dikkat etmeye çalıştığı halde illa sıkıcı filmlere bilet almasıdır. ilk defa sıkıcı bir film seyreden kişi onun sıkıcı olduğunu bilemez. sıkılmak kavramı, bu nedenle kişiye özeldir.

(bkz: l'enfer, c'est les autres)

insan kendisinin "olmak istediği kişi" olmadığını anladığında kendinden sıkılır.

kendine alışkındır. öyle olsaydı sürekli ama sürekli sıkılmamız lazım gelirdi, çünkü kendimiz hep burda. hiç bir yere gitmiyor lanet olası.
insan kendi kafasındaki eğlenceli/idare eder durumlarına uymayan durumlarda sıkılır. istatistiğe vurursak bütün sıkılmalarımızı toplasak "üf ben de ne pis bi insanım"a sıkıldığımız zamanlardan fazla eder. bence.

farklı yönlerini ortaya çıkaracak farklı ortamlarda bulunamıyorsa farklı insanlarla iletişime geçmiyorsa rutinden, alışkanlıklarından ve deneyimsizlikten sıkılır aslında, kendinden sıkıldığını sanır. tamam belki kişiliklerimiz tahmin edilebilir ve sabit. çoğu durumda hep bilinen (kendimize özgü) tepkileri veririz çoğu da alışkanlıktan ileri gelir şartlandırılmışlıktan bazen de, ama o durumla ilk kez karşılaşıyorsak ne tepki vereceğimizi kendimiz bile kestiremeyiz bazen, hayat bu yüzden gizemli ya işte, her seferinde kendimizi yeniden keşfederiz. yaşamını otomatiğe almıştır, hep aynı tepkileri verir olayları farklı yönlerinden göremezsen sıkılırsın gibime geliyor. kendini aşmak diye bir deyim vardır ya hani onunla alakalı bir şey sanırım.

kötüydü.

capslere bakınca pek renkli gözükmedi. inciciler bile daha çok eğleniyor zirvelerde.

@yasakani; geldin 10 dakika oturup gittin, neresi kötüydü?

@karahan; "caps"lerden ne bekliyordun? bildiğin normal insanız işte!

@ermanen; abicim istanbul'da yaşamayan ve istanbul'daki ilk zirvesini orgnaize etmeye çalışan biri olarak iyidi derim. mekan konsept ıvır zıvır eksik olabilir ama sonuçta toplandık konuştuk yedik içtik. zirve başlangışta kalabalıktı ama bir bölümü arabesk zirvesine, bir bölümü diğer programlarına, diğerleri de sanırım ortam sarmadığı için gitti. sonlara doğru 10 kişi kaldık ve onlarda duyuru yazarlarıydı. zirvede bir sözlük moderatörü bir de duyuru moderatörü vardı. dansöz mü getirseydik anlamadım ki...

hacı vasat bişey olmuş işte zorlama. orasından burasından çeksende olmuyor.

@md

abi kötüydü işte.
sen neye iyiydi diyorsun ki? e her zirvede zaten en kötü ihtimalle oturulup muhabbet ediliyor. yani zirvenin tanımı en basitinden bunu içeriyor. peki iyi olan neydi?


bence neler kötüydü?
mekan kötüydü. hava soğuktu ve "içeri geçsek ya" diyenlere rağmen dışarda oturuluyordu. ayrıca içerde de bir grup oldugunu ogrendık sonra. yani 2 farklı grup olarak gerçeklestı aynı mekanın 2 farklı bolumunde. mekanda servis de kötüydü.
bunun dısında; sureklı sozluk muhabbetı vardı benım oldugum kısımda. yok efendım duyuru, yok efendım sozluk moderatoru.

ekstra hiçbir şey yoktu.
muhabbet varmış. e muhabbet de bana göre bayıktı. ben sevmedim. sevenler olmuştur, onlara göre iyidir zirve ama bence kötüydü.


ha bi de, hatun yoktu.

o protein tozu dedigin, peynir alti suyu tozu

ingilizce'de whey powder diye gecer

beyaz beyaz olmasi normal

ya bu beyazlıklar daha önce gördüğüm çikolata aromalı protein tozlarında yoktu ama...

beyler ben de araya sıkıştırayım. bende de bu herbalife ın protein tozları ve shake karışımları var. bunlarla kas yapabiliyor muyuz?

Muscletech kullanmadigim için bilemiyorum ama nitrotechim icinde bir dolu bileşen var.

ne çok işledi ingilizce:/

türkçe de şöyle hissediyorum şu an çok üzgünüm filan denmez. zaten yüzden hareketlerden belli edilir o. "şu an çok üzgünüm" çok yapmacık.

üzgün hissediyorum doğrusudur illa bu kalıp kullanılacaksa eğer.. sözlükte üzgünce* diye arama yaptım sonuç çıkmadı:) kötü hissediyorum veya üzgünüm daha doğru ve daha çok kullanılanları.

üzgün kelimesi zaten "üzülmüş, üzülen" anlamında olduğu için "üzgün hissetmek" doğru bi kullanım değil.

"nasil hissediyorsun?" denmez ki. "nasilsin?" denir. "kendini nasil hissediyorsun?" denir.
"kendini nasil hissediyorsun?"un cevabi "uzgunum" olabilir. "uzgunceyim" olabilir. "uzgunce" olamaz.

(bkz: ben yaptım oldu )

çok üzgün değil de, az üzgün hissediyorum demek istiyorsan olur.

Çok zor bir soru değil.

Soru: ne hissediyorsun?
Cevap: İyi, kötü, çirkin, üzgün, üzgünce. (Olmaz) Acı, zevk, sıcaklık vs (Olur)

Soru: nasıl hissediyorsun?
Cevap: İyi, kötü, çirkin, üzgün, üzgünce. (Olur)

Soru: kendini nasıl hissediyorsun?
("nasıl hissediyorsun", gizli olarak içinde "kendini"'yi barındırır. "Pipini nasıl hissediyorsun" veya "Altılıda hangi atın geleceğini nasıl hissediyorsun" anlamı çıkmaz. O yüzden cevap aynıdır.)

Soru: nasılsın?
Cevap:
-İyi, Kötü, çirkin, üzgün, üzgünce, mutluca olur (özne gerekli görülmemiş), iyiyim, kötüyüm, çirkinim, üzgünüm, üzgünceyim, mutlucayım da olur.

iyice: iyiye yakın
tdkterim.gov.tr

üzgünce: üzgüne yakın

Ha güzel olur mu? O okuyana göre değişir. Ben sevdim ama sanırım benden başka herkese garip gelmiş.

o makinelerin bir hassasiyet ayarı var, şansınıza bağlı. izmirde havaalanında ayakkabımın bağcıklarının delikleri metal diye ayakkabımı çıkarttırmışlardı. galoş ile geçtim makineden!!!

Atatürk Havalimanı dış hatlar da Cat botlarımdaki bağcık kopçalarına bile ötmüştü zamanımda. Kemersiz, ayakkabısız geçtiğimi biliyorum.

Metal dedektörünün seviyesi ayarlanabilir. Misal alışveriş merkezi girişindekilerde ufak tefek şeylerde ötmüyor, bazen telefonla geçince bile ötmüyor.

Özetle minimum metal miktarı güvenliğin işi ve ihbar vs olduğunda bence sistemi iyice hassaslaştırıyorlar.

edit : tüh geç kalmışım yazarken

zannedersem metal türü önemli. bozuk para pek ötmüyor gerçekten. (bozuk para ötümü?)

Bir de bu duyarlı kapılarda üç ya da dört farklı bölge için farklı ayarlar yapılabiliyor. Örneğin baş kısmını göğüs kısmını kemer kısmını veya ayak kısmını farklı hassasiyetlerde de ayarlayabiliyorlar. Metalin yoğunluğu önemli tabi. Yavaş geçmeniz ile hızla geçmeniz arasınnda da fark oluyor :)))

bi de en kazıkçı :)

evet
ayrıca antipodes +1

daha önce turcell kullanmış fakat en sonunda attıklara kazıklara dayanamayıp vodafone a geçen biri olarak şunu söyleyebilirim ki, turkcell in çektiği her yerde vodafone da çekiyor.

violethill e aynen katılıoyurm

violethill ve all girls dream'e katılıyorum.

şehir merkezlerinde turkcell ve vodafone çok farketmiyor ama merkezlerden dışarı çıkma (dağ/bayır) durumu varsa vodafone da yamulabiliyor.

valla cevap değil, örnekli kaynak yapıyorum sadece. "english time dil kursları" var ya, onların tabelalarında da "ingilizce zamanı dil kursu" yazıyor mesela. ama sonuçta bp de faturalarında "britanya petrolleri" demiyor, nedir acaba ne oluyor?

Sunexpress marka adı. Güneş ekspres havacılık firmanın adı. Bu arada bildiğim kadarıyla Türk firma isimlerinde x, w, q gibi ingilizce karakterler olamıyor, ama marka isimlerinde olur.

ee openoffice?

openoffice biraz yer kaplıyor ve dedigimden cok daha fazlasını yapıyor.

AbiWordPortable

Zoho

docs.google.com

OpenOffice.org (Go-oo edition)'da yalnızca Writer'ı kurabilirsin. Ayrıntılı yükleme seçeneğinde Writer dışındaki kısımları seçmezsin olur biter. Kurulum sonrası masaüstündeki kurulum dosyalarını da silersen o kadar yer kaplamaz... :-)

go-oo.org

2- Msn plus yok. Bir ara 2010 versiyon için çıkardılar bir beta sürüm ama 2011 çıkınca o beta da kullanılmaz hale geldi; açıkcası geliştiricilerden de bir ses soluk yok.

ayrı bir program gerçi ama aynı paketten çıktığı için, live mesh

fn tuşuna basılı tutarak scroll lock u falan deiştir bakalım bi.

fn+ numlock ya da fn+F11 deneyin.

kesin doktora git.

klavyeyi bir emoya satıp parasıyla yeni klavye alın.

hayatımda gördüğüm en anlamlı duyuru.

yenileme 50 tl daha ucuz çünkü defter parası vermiyorsun. yenisi daha mantıklı. 10 yıllık alırsın tek seferde. ileride hangi ülkenin senin pasaportun eski olmaz diyeceği de belli olmaz. bildiğim kadarıyla yeni pasaporta olmamış bu pasaport kabul etmiyorum diyen ülke de yok. eskiler nisan 2015e kadar geçerli ama bence yeni al sen.

2010 sonuna kadar uzatırsan daha ucuza gelir.. zaten 2010'dan sonra eski pasaportlari uzatamiyorsun.. 2015 sonuna kadar uzatilabiliyor ancak..

yeni pasaport alacagin zaman defter ucreti de verdigin icin daha pahaliya geliyor.. ama cipli pasaportu olmayanlarin bazi ulkelerde sira bekledigi iddiasi var ne derece dogru bilmiyorum..

neden sorun çıksın ki? sonuçta postacı da bakınca anlar ne olduğunu. örneğin atatürk bulvarı yazısı yerine ataturk bulvari yazisini gorurse postacı anlayacaktır.

bilgisayardan adresi çıkartıyorlarsa karakterler %95 ihtimalle bozuluyor/çıkmıyor/soru işareti çıkıyor. ingilizce alfabesinde bulunan ortak harfleri kullanın mümkün olduğunca

adreste Türkiye, Turkey, Turqei falan geçiyorsa gerisi Türkiye'nin işidir.

Devlet yapmıyor da, sivil toplum kuruluşları az çok bir şeyler yapmaya çalışıyor: www.gea.org.tr

www.youcanrescue.yildiz.edu.tr

devletin de yaptığı şeyler var. bazı hastaneler okullar vs güçlendiriliyor. deprem anında daha iyi müdahale edebilmek için işte afet merkezleri bilmem neler. he yeterli değil alınan önlemler.

ordunun zaten yapabileek çok bir şeyi yok. deprem anında bölgeye yardım sevkinden başka bir de arama kurtarma dışında. ki bence akut gibi örgütler o aram kurtarmayı daha sağlıklı yapabilirler.

bunlar dışında depremin önüne geçemeyiz. olacak. yapacak çok bir şey yok. önlem almaktan başka, ki devlet önlem almaya çalışıyor ama yetersiz deniyor. durum nedir çok bilemiyorum.

bunun dışında sizin bir vatandaş olarak alabileceğiniz önlemler var. apartmanın kontrolü, zayıfsa kuvvetlendirilmesi, bir kuruluşa yazılıp deprem anında yardım için gönüllü olma vs.

öncelikle depreme değil sonrasına hazırlandık.
bana göre dpreme karşı alınacak en güzel önlemlerden biri devletin imar politikasını değiştirmesi. türkiye gibi geniş arazileri olan ülkelerde neden apartmanlarda oturuyoruz anlamış değilim, neden müstakil evlerimiz yok, sonra niye yıkılıyor bunlar?

herneyse ali ağaoğlunda sıra.
dedikleri haklı olabilir ama adamın spekülasyon çıkarmaktan başka bir şey yaptığı yok. sanki şimdi yaptığı evler sağlam mı? bilemeyiz. ama adamın bu lafları söyleyerek yapmak istediği şu, yeni ev alacaklar benim yeni yaptığım evleri alsınlar, başkasınınkini değil. o lafları ederek yapmak istediği halkı bilinçlendirmek değil evlerini satmak. talebi yeni evlere çekmek. eski, merkeze yakın olan yerleşim birimlerinin fiyatını düşürüp ucuza almak gibi şeyler.

devlet depreme hazırlanıyor, dikkatli gözler yıllardır devlet kurumlarının tadilatını ya da yeniden yapıldığını görebilir.bu ara kullandıığm yol üzerinde 2 okulun güçlendirme çalışmaları devam ediyor.en son mecidiyeköydeki viyadük uzunca bir süre tadilat gördü mesela.gözardı edilmiş yerler mutlaka vardır ama hiçbirşey yapılmıyor değil...bunlar kişisel gözlemlerimdir

benim bildiğim istanbulda 400 kadar okul depreme karşı güçlendirildi yada yıkılıp yendiden inşaa edildi ayrıca kamu binalarıda yapılıyor ama halk olarak çok umrumuzda değil mesala yan binamız 40 yıllık bina ve durumuda kötü komple aynı aileden insanlar paraları var maddi durumları iyi ama bir türlü yanaşmadılar hiç bişi yaptırılmasına

Mahalle Afet Gönüllüleri'ni takip et.
www.magvakfi.org.tr

Ayrıca bir arkadaşım çalışıyor bünyelerinde, İPBK cidden çok iyi kadrosuyla süper projeler gerçekleştiriyor. En son Dünya Bankasından 600küsür milyon euro kaynakla yapılan aşırı kapsamlı bir afet projeleri vardı. bkz. saklı su ve asadas

www.ipkb.gov.tr

günayyddııınnn...
11 sene geçti be hocam...yine yumurta kapıya gelince hareketlendik...
köprüleri daha yeni güçlendirdik son 1.5senede...
devlet bu konuda halen gevşek davranıyor. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı diye teşkilat kurduk ama geçen sene ODTÜ yuvarlak masa toplantısında kurumun başkanı dahi ne yapacaklarını bilmediklerinden falan bahsetti. sitesine bi bak www.afetacil.gov.tr
Sivil Savunma G.Müd. lağvedildi, bu kuruma bağlandı ee...
ülkede halen itfaiye,yangın,afet durumlarına dair "tam ve kapsamlı" bir kanun yok...
olmayınca da sivil savunma vhf'den haberleşir kendi içinde 112 vhf'den itfaiye polis uhf'den..
afet anında en büyük sorun devlet haberleşemeyecek kendi içinde "yine"...
yoksa çuvalla arama kurtarma ekibi var.. insanlar az azda olsa bilinçlenmeye başladı ama çok az daha... en azından deprem olduğunda ciddi bir kısmı balkondan atlanmayacağını, çömelip kapanıp tutunacağını biliyor.
birçok sosyal sorumluluk projesi yürütüyor STK'lar ve devletin bir kısmından kısmi destek alıyorlar.
lakin biz bu işi en temele yani taaa ilkokula ders olarak sokamadığımız, prime time denilen zamanlarda televizyonlarda 1-2dk'lık videolar halinde izlettiremediğimiz sürece ve hepsinden önemlisi bir kanun yapıp bu kanunu uygulatıp denetleyemediğimiz sürece yapılan tüm girişimler yarım ve eksik olacaktır.
üzgünüm ama kral çıplak..

ha bu arada bazı kurumların ve yüce halkımın ecnebi memleketlerdeki felaketlere gösterdiği hassasiyeti kendi toprağında yaşayanlara, kendi yaşamsal süreçlerine göstermemesi de beni hayretler içinde bırakan bir durumdur.

türkiye'de ancak deprem olursa deprem güçlendirme geliyor akla. arkadaşım deprem güçlendirme ofislerinden birinde çalışıyor, gelen projeleri duysanız içiniz acır. yarım yamalak yapılmış binaları güçlendir diye getirdiklerinde aslında ne kadar güçlendirseler de yeterince olamıyor. ki kriz srasında neredeyse hiç iş yapmadı bu ofisler. güçlendirilmeye çalışılan binaların, köprülerin çoğu hatalı yapılmış zaten. ve dediklerine göre artık depremden sonraki istanbul'u planlıyorlar sıfırdan, göze alınmış bile çoktan.

istanbul depremi olursa sırf yıkıntıların temizlenmesi bile yıllar alabilir diyorlar. milyonlarca insanın ölmesinin yanında ekonomi çökecek, iş gücü yok olacak, eğitimli insanların ölümü sadece kişisel olarak değil ülkenin geleceği açısından da acı verici.

devleti, mevleti geçtim. size basit bir öneri;
herkes yaşadığı binadaki dairelerde kimler yaşıyor, biliyor mu? çok katlı ve daireli apartmansa şayet alt kat,üst kat ve karşı komşu en azından. niye?
bina çöktüğünde kurtarma süresi içerisinde bu bilgi çok değerli diye...
lütfen, en azından bunu dikkate alalım.

Mecidiyeköy'ün ortasında, yani oratalama bir istanbullunun sürekli geçtiği bir viyadük, baştan başa onarıldı güçlendirildi.
İstanbulun dört bir yanındaki yüzlerce okul ve onlarca hastane güçlendirildi, ya da yıkılıp yeniden yapıldı.
Bunları gerçekten görmüyor musunuz? Görmemek mümkün değil çünkü. Onu geçtim il özel idaresi de reklamını yapıyor sürekli bunun zaten sağda solda.
Evet, çok ağır ilerliyor. Evet yetersiz.
Yetersizlik ne konuda? Öncelikli kamu binaları tamamlanmak üzere. Sorun, özel mülkiyetlerde, konutlarda neredeyse hiç bir çalışmanın yapılmıyor oluşu. Kentsel dönüşümlerin yasa ve mevcut mevzuat gereği uygulanmasının zorluğu.
Eğer bir bina yıkılması gerekiyorsa tüm kat malikleri ok diyecek. E kat sayısını azaltmanız gerekiyorsa ne olacak. orada hırgür başlıyor. Hatta diyorlar ki 5 katlıysa bina 6 kata çıksın o yeni iki daire parası da bölüştürülsün. millet depremden korunuyorum peşinde değil, rant peşinde burada bile.

akut ile ortak bir proje yaptik. yerel yonetimler cok yardimci oldu, binlerce ilkogretim ogrencisine depremi ve deprem aninda neler yapmalari gerektigini anlattik. (www.hayatadevamturkiye.com)

99 depremi oncesinde de deprem egitimi verdigimiz pek cok ogrencinin velisinden depremden sonra tesekkur mektubu aldik. egitim sonrasinda kucuk cocuklarinin depremde kendilerini yonlendirdigine dair.

deprem simulatoru istanbullular icin sisli belediyesi bilim merkezinde (fulya) 7-14 yas grubu ogrencilere egitim vermeyi surduruyoruz.

büyük bir depredem sonra muhtemelen yağmalar, hırsızlıklar, tecavüzler başlayacak.

avcılarda, depremin üstünden on dakika geçmeden tecavüzler olmuştu.

ona karşı çözüm düşünen-üreten var mı?

doğanın hışmından kurtulsak dahi, türdaşlarımızın hışmından nasıl korunacağız?

cedilla senin dediğin durum için ordu devreye giriyor işte.

biraz canınızı sıkayım.
mesleğim (jeodinamik) gereği bu konunun içinde yer alıyorum. deprem ne yazık ki olacak bunu önlemenin önlemeyi de geçtim olacağı zamanı bilmenin de çaresi yok. sorun istanbulun zemiminden kaynaklanıyor. tarihi yarımada (sur içi) olarak bilinen bölgede sağlam olarak nitelecek bir zemin yok. istanbulun ilk yerleşiminin kadıköyde olması boşuna değil. kentteki tüm kamu yapılarının ardından istinyeden kilyosa kadar uzanan hattın güneyinde kalan bölgedeki yerleşim yerlerinin ve son olarakta anadolu yakasındaki zayıf bölgelerdeki konutların sağlamlaştırılması gerekiyor ve bu da 15-20 yıl sürecek bir iş. peki yapıldı mı? hayır. tam aksine bu konudaki bilgisine başvurulabilecek en yetkin kurum olan deprem konseyi lağvedildi. bir kaç devlet kurumundaki inisiyatif kullanan yetkililer çeşitli çalışmalar yaptılar ama o çalışmalarda sorunu çözebilecek değil. hele bazılarının yaptıklarını anlamakta mümkün değil. bunlardan bir tanesi zemini kayan bir bölgedeki ağır hasarlı binada güçlendirme çalışması yaptı.
1. adamakıllı hazırlık yapan tek kurum ordu. onlarda sadece yetki alanlarında (yani askeri kurumlarda) çalışma yapabiliyorlar. bununda tahmin ettiğin gibi herhangi bir haber değeri yok.
2.istanbulun altyapısı mı var?
aslında burada yapılacak şey yine vatandaşın kendinde. ev alırken/kiralarken odasına parkesine değilde nerede ve nasıl yapıldığına (bir jeoloji mühendisi ve inşaat mühendisine danışarak) bakmak. ev varsa yine bir inşaat mühendisine danışarak gerekiyorsa güçlendirme yaptırması gerek.
durum gerçekten çok can sıkıcı ama çözüm tek tek bireyleri aşıyor. belki bununla ilgili bir stk bir şeyler yapabilir.

işin uzmanları açıkça söylüyor, deprem değil bina öldürür diye.bu kadar basit.birinin ölmesi kimsenin umrunda olmuyor.1999'dan sonra yapılan binaların yeni yönetmeliğe uygun olduğu söyleniyor, ancak yönetmelik nedir,ne kadar yararlıdır,ne kadar buna uyulmaktaadır,orasını bir mimara veya inşaat mühendisine sormak gerek.büyük şirketlerin (site yapan firmalardan bahsediyorum, xyapı şeklinde) çok sağlam yaptıkları belli, çünkü bir yıkımda çok ciddi prestij ve müşteri kaybı olur.ucuz evlerin durumları ne belli değil.devlet "hiç değilse" depremden sonraki arama kurtarma ve iyileştirme hizmetlerine verdiği para ile şimdiden her binayı tek tek kontrol ettirebilir.en azından parası olan kendi evini kendisi iyileştirir.parası olmayan öyle kalsın demiyorum ama hiç değilse kontrolü yapsınlar haberimiz olsun.önlem alınabilsin.

yok özellikle 99 sonrasında istanbulda denetimi çok sıkı tutuyolar. aslında birazcık belediyeden belediyeye göre de değişiyor bu. şimdi denetim neleri kapsıyor falan burda anlatmanın bir anlamı yok. ama bir bina yapılmadan önce zemin etüdü yapılıp hem jeolog hem de jeofizikçiler tarafından raporlanıyor sonra da bu raporlar bildiğim kadarıyla jeoloji ve jeofizik odalarınca incelenip onaylanıyor. bu raporlarda zemin kalitesinden ne bileyim tavsiyelere kadar bir çok şey var (ya da ben böyle hatırlıyorum uzun zamandır ilgilenemiyorum) inşaatçı arkadaşlar daha iyi biliyorlardır ama her halde inşaat sırasında da bir denetim vardır. hem kullanılacak malzeme hem de yapılacak temel, ne bileyim kolonların yapısı vs.

fakat istanbulda gecekondu hızla devam ediyor. en çok kayıp tahminime göre bu gecekondularda olucak. ne adam gibi denetim var ne adam gibi temel var 4 kat çıkmışlar.

ben hala bundan sorna yapılacaklar konusunda devleti çok suçlayamıyorum. bu güne kadar yapılanlar yüzünden bu haldeyiz.bundan sonra yapılabilecek çok bir şey yok. istanbul altyapısı çok kötü yapılmış ve öyle de gelişmiş bir şehir.

külliyen yalan

yük endüktif ise kapasitif yönde, kapasitif ise endüktif yönde devreye dahil olarak cosø'yi 1'e çekmeye çalışabilir.

www.emo.org.tr

"Elektrik Mühendisleri Odası, kamu yararını gözeterek, elektrik kullanımını azaltmadan faturaları azalttığını iddia eden aletleri laboratuvar ortamında incelettirerek bir rapor hazırlamıştır. Adı geçen "sözde elektrik tasarruf cihazları" tamamen bir aldatmacadan ibarettir.". Ayrıntılar yukarıdaki linkte.

onları yapanın ayrı, pazarlayanın ayrı, pazarlamasında çalışıp para kazanan ve o parayı hiç düşünmeden harcayan, vicdanı sızlamayan meslektaşlarım yetmiş yedi sülalesini şokolelliriliilirii....

şimdi önsözden sonra başlayalım,
@ermanen, 1- önce aç fiş ile prizi birbirinden ayırt etmeyi öğrenelim bence :) fiş erkek, priz dişi... takılan yerin adı priz, evdeki bütün "PRİZLER" birbirine bağlıdır veya 2 grup halinde birbirine bağlıdır, belki mutfak-banyo prizleri ayrı linyelerle gider ama sanmam ustalar hepsini bağlar birbirine...

2- Bu aletler konutlar için yarardan çok zarar getirir, bir kere konutlarda reaktif güç bedeli ölçülmez ki faturaya yansısın, sadece aktif güç ölçülür fatura edilir, bu aletler de reaktif gücü kompanze etme amaçlı çalıştığından bi boka yaramaz. üstüne bir de kendi iç dirençlerinden dolayı aktif güce de bir standby lambası kadar katkı da bulunurlar. (beyin bedava)

3- iş yerlerine gelecek olursak zaten sözleşme gücü 15 kw'ın üstündeki işyerleri kompanzasyon tesisi kurmak zorundadır bu yüzden de bu alete gerek yoktur..

yani komple palavradan ibaret, sanayi bakanlığı bu aletin satışını nasıl yasaklamaz onu anlamam, sakın almayan paranıza yazık...

@cruor cosfi 'yi 1'e eşitlesin. cosfi=1 olsun. bunun bize faydası ne ki? konutlarda elektrik dağıtım şirketleri aktif gücü ölçer ve faturalandırır, sayaçlar aktif tek fazlı sayaçtır okursan. (belki 3 faz)...

ee çaresi yok mu?

2 gun once falan birisi daha sormustu aynı şeyi.bulursam eklerim,siz de bir bakın isterseniz.

edit: evet üşenmedim aradım ben de bulamadım..

@saleen

evet biri vermişti o duyuruyu ama silmiş geri. baktım çözüm yoktu orda.

masturbasyon yapmaya başlayan herkes kendini bu konuda uzman görüyo hacı. sorun orda:))

banka sorusunu bankacı cevaplıor ağaç sorusunu ziraat mühendisi. ama herkes aşık oluyor. ondan olabilir.

istanbul beyefendisi + 1

edit: oha şimdi fark ettim hiç aşık olmadım ama özet geçilmiş bütün aşk sorularını da itinayla yanıtlıyorum

Uzun zamandan beri sormayı düşündüğüm bir soruydu helal olsun valla..herkesin ilgi alanı.

istanbul beyefendisi doğru demiş ama bana göre o ikinci etki.

birinci etki şudur:

tipik duygusal ifşa rahatlaması, biraz da ilgiye muhtaçlık, üzerine hafif ki bazıları bol soslu sever dikkat çekme çabası yani ego.

hani derler ya anlat rahatla diye.

tam da böyle bir duyuru açmaya niyetleniyordum. benim sorum şu şekilde.

fatmagül kim lan?

Gecenin bilmem kaçında nişanlısını uğurlamaya giderken sarhoş adamların yanından geçmeye kalkmak... :)

fatmagül değil bihter o.

ahlaksız olmak !?
www.habervaktim.com

daireler çizerek koşması

hapı attık patladık, fatmagül e rastladık
fatmagül'ün suçu yok biz onu bihter sandık

(bkz: )Ankaragücü taraftarı

aslında onun suçu yok bi tane koyun suya atladı ya hepsi o yüzden oldu. fatmagül iyi de koyun kötü

esreföldü güzel anlatmışsın :)
yalnız 4 kişi fatmagüle tecavüz etmiyor sanırım o 3 zengin piçi tecavüz ediyor. 4. çocuk iyi biri aslında ama haptan kaynaklı o piçlerin yaptıklarına müdahale etmiyor, edemiyor. bu 3 zengin piçi bizim oğlana yamıyorlar kızı. zaten kızın nişanlısı da kız kirlendi diye terkediyor fatmagülü. böyle boktan bir öykü işte...

hayır

sadece evet hayır değil de, açıklasanız da iyi olur.

teorik olarak, eğer engelliyorsa telefonunuzun "ping" atamıyor olması gerekir, yani telefonunuzu kullanamazsınız. Telefonunuzu kullanmanız için de aktif olarak "ping" atması gerekir. Bu ping atma dediğim, denizaltı sonarları ile ilgili bir terim.
şöyle test edebilirsiniz stickeri; eski tüplü bir televizyonun ekranına yaklaştırın ve görüntüde bir bozulma oluyor mu bakın. muhtemelen olmuyordur, yani dalga jammeri gibi bir görevi yoktur. kaldı ki sticker dalga jammeri özellikli olsa, en iyi ihtimalle telefonunun iletişim kalitesini falan düşürür; dalga soğurucu olsa konuşmanızı engeller.

radyasyon dedigimiz sey,telefonun iletisim dalgalari. yani sen bir baska telefona baglanirken telefondan cikan bilgileri aktaran dalga,sana zarar veren dalga. o kısmın olmaması,telefonun cekmemesi anlamina gelir. radyasyon filtresi,bunu biraz engellemeye calisacak bir prensip olursa,telefon daha iyi cekmek icin daha cok guc harcar. her zaman,telefonun full cektigi nokta radyasyon acisindan daha azdir. ayni konuyu cok arastirdim,tum telefon ureticilerine de mail yoluyla ulastim. boyle birsey olsa,ilk basta telefon ureticileri telefonlarına ekler,zaten 15-20 liraya satilyior. dahasi,bir gun radsav denen radyasyon engelleme filtresini aldım,ne var lan bunun içinde deyip açtım,içinden kapı macunu,ayakkabı köselesi arası bir şey çıktı. öyle bir şey de elektronik dalgayı kanalize edip dağıtma görevi yapamaz zaten. başta anlattığım gibi,radyasyondan kurtulmak telefonun çekmemesi demek.

ayrıca bluetooth kulaklık kullanmak daha kötü çünkü bluetooth da radyasyon yayıyor çünkü kablosuz iletişim,yani mekanizmayı anla,wireless modemler evdeki telsiz telefnlar,hepsi. telefonu kulaklıkla kullanmak da çözüm değil. çünkü telefonun içndeki radyasyon,kulaklığın iletkenliğinden faydalanarak kulak içine ve ordan beyine daha rahat ulaşıyor diye bir teoride var bilim adamlarınca.

yani her türlü sıçtık. mümkün olduğu kadar az kullan telefonu,kendinden uzak tut.

(bkz: avrupa hun devleti).

1-weider genelde iyidir.
2-kadıköyde vardı bir yer ama tam hatırlamıyorum.
3-sıvı herzaman daha iyidir (sıvısı olan ürünler için) kana daha hızlı karışır
4-birden fazla ürünü aynı anda kullanan çok kişi gördüm dozunda kullandığın sürece sıkıntı olmaz sanırım
5-carbo mass diye bişi vardı dene istersen. az-çok kilo varsa L-carnitine kullanabilirsin

şunlarada bakıver.
ultimatenutrition.com.tr
www.weiderturk.com

1- sıvı olarak twinlab'a bak. iherb.com'da bayağı ucuz. onun dışında universal ve ultimate öneririm
3- sıvı daha iyi ama buna paralel olarak daha pahalı. denildiği gibi profesyonel değilseniz bu da lüks olur bence.
4-protein tozuyla beraber gereksiz bence
5-glutamin olabilir.
edit: 2. www.protein7.com, kadıköy'de de yeri var.

Amino asit ALMAYIN. Amino asit protein tozuyla tam olarak aynı şeydir ama çok daha pahalıya gelir. Zamanında protein tozlarının biyolojik değeri %100 olmadığı için, piyasada daha yüksek biyolojik değere sahip amino asit hapları satılıyordu. Ancak artık protein tozlarının amino asitler ile biyolojik değeri aynı.

Amino asitin servis miktarı 8-10 gramdır. Protein tozunun ise 30 gram (aslında sınırlama yoktur, vücudun sindirebileceği miktar 30 gram kabul edildiği için servis miktarı 30 denilir). Yani antrenmandan sonra vücudun en çok proteine ihtiyacı olduğu anda amino asit kullanırsanız 8 gram, protein tozu kullanırsanız 30 gram proteini kaslara gönderebilirsiniz. Hangisinin daha iyi olduğunu söylememe gerek yok herhalde...

Ayrıca amino asit yapısındaki azot yüzünden karaciğeri daha fazla yorar. Bu yorma öyle büyük bir şey değildir, en fazla sırtta sivilce oluşumuna sebep olur ama protein tozunda bu da yok.

Amino asit protein tozundan çok daha pahalıya gelir.

Amino asit ile protein tozu aslında aynı şeydir. Amino asit protein tozunun yapı taşıdır; sıralı dizilmiş ve birbirlerine peptid bağları ile bağlanmış organik yapılara protein denir. Siz protein de alsanız önce amino asitlerine ayrılıp o şekilde emilir. Yani ikisini bir arada kullanmak saçmadır.

Uygun fiyat ve sağlam bir satıcı arıyorsanız gym-market.com 'u tercih edin. Türkiye'nin ilk vücut geliştirme supplement satıcısıdır, ben 10 yıldır alışveriş yapıyorum.

Vücuda zarar verir mi gibi endişeleriniz kesinlikle olmasın. Tavuktan, yumurtadan bir farkı yoktur, hatta daha masumdur bile diyebiliriz. Aldığınız şey en nihayetinde protein. Kimyasal bir şey falan değil.

1. animal nitro güzel. nitro g özellikle çok iyi. weider'ın likitleri güzel.
2. bu aöylediklerim için en uygunu yurtduşı. netrition yada bodybuilding.com
3. sıvılar genelde daha hızlı denir.
4, 5. bence protein tozu varken amino asite gerek yok. biraz lüks kaçıyor. ast vp2 ya da optimum hydrowhey yurtışından alınabilir. ya da allstars isotech, ultimate iso sensation gibi alternatifler düşünülebilir. ultimate'in içeriği ve tadı harika. isotech de çok güzel bir ürün. bu bahsettiklerim whey izolat ve antrenman sonrası için harikalar.

Merhabalar,

Sporcu besinleri ile ilgili tüm ürünleri hammaddeler.com 'da bulabilir, merak ettiğiniz tüm konuları teknik ekibimize danışabilirsiniz..

magaza.hammaddeler.com
magaza.hammaddeler.com
magaza.hammaddeler.com

Hammaddeler.com/Gıda departmanı

direk gösteriliyor mu bilmiyorum ama jugador un dediği gibi, mesela text olan siteler ekşi v.s az yer, flash eklentili çok yer falan 3-4 tanesi için kendin bulabilirsin aşağı yukarı

nereye gideceği yazmaz. şirket ismi o yazar o kadar . banka aranırsa ögrenilebilir diyorum ben

üye işyeri yani firmanın ismi olur tabii. nasıl mağaza, market isimleri gibi.
thy, lufthansa, bilmemneair yazacak.

biri bi yere gidiyor sanırım :)

aldatma durumları var galiba:) ekstrede görünmesinde sakınca varsa nakit al:)

law abiding citizen

usual suspects

tartışmasız oldboy

oldboy +1

law abiding citizen +1 hatta +2198371092873108927310982731982738. . . 982371092873103981 . . . 938029384

berbat etmişler filmi

hay koyyim oldboya heryerde oldboy oldboy.sonunu getirene kadar öldüm filmin.tamam süprizi var ama oldboy +1 diyecek kadar da bir numarası yok.

lucky number slevin
hem eğlenceli hem öehh dedirtecek film .

yine de bir klasik olarak (bkz: the prestige)

soru ile alakasız ancak sonunda öeh diyeceğinizi bildiğiniz için o kadar da keyif almayacağınız filmlerdir.

"lan bu adam hiç konuşmadı kesin katil bu bak"

inception

celda 211

the village

boş...

önceden şeker toplardık... ah ah eski günler yaşlandık artık bizde 15'ime bastım aq:D

2010 2011 alkol sezonunu açıyoruz :)

anane evi kokusu. mis mis!

TUS çalışıyorum. :(

ramazanda yapamadıklarımızı :)

yeni uyandim, az once iki tane velet geldi, elimi opturup, coco star verip gonderdim :)

dota ^ ^

hiçbişey yapmıyorum annemlerin yanındayım öyle gelen giden de yok, tatlı yiypruz.

İşyerinde ek$i takibi...

çalışıyorum. çift mesai ;)

evde deli gibi bir düzenleme/tasnif işine girdik.
bugün, godless commienin tüm alet, edevat, alyan, vida, tornavida, matkap, kargaburun, daha adını bilmediğim bir dolu ıvır zıvır dolabını düzenledik.
yarın da bilgisayar kasasını değiştireceğiz, bilgisayar/çalışma odasındaki birsürü kağıt, kürek, not defteri toplama, atma, ne olduğu belli olmayan cd'lerin üzerine isimlerini yazma vs.

arada herkese lazım, insan neyin nerede olduğunu bilince rahat ediyor, tavsiye ederim.