panpa bardakta 5 dk. da hazır olanlardan değil de yarım saatte pişenlerden alma şansın var mı? o daha faydalı olur. yoksa da bardakta hazırlanandan al bari.

bir de içine mutlaka limon sık.

sıcak olduğu için içinizi ısıtır, sıcak bir şey içmeniz göğsünüze falan iyi gelir.
ama pek bir besleyiciliği olduğunu sanmıyorum.
bir kereden bir şey olmaz elbette, ama en çok katkı maddesi bulunan şeylerin başında gelir hazır çorbalar.

şehriyeli tavık,
tarhana,
ezo gelin.

ve de bol bol bitki çayı.

öncelikle geçmiş olsun. sonralıkla çorbalar faydasız, imkanlar imkansız...

msg nedeniyle hazır çorbalar içilmemeli, o kadar lezzetli gelme sebebi msg zaten. cipsler de malesef aynı şekilde.

bulabilirsen kaynamış suya bal ve limon ekle, ondan çok dah afaydalı olur.

konudan bağımsız ama bir hafta önce aynı şekilde kilolarca mendil tükettim, ondan bilgi vereyim dedim. Benim soğuk algınlığıma doktor advil ve sudafed verdi, bir gecede burun akıntısı bitti. Bunlar ünlü markalar, yani bulunduğun ülkede olabilir. Değilse, birinin etken maddesi ibuprofen (200g) diğerinin de psödöefedrin (60 g). Belki eczaneden reçetesiz bulabilirsin, çok yaygın ilaçlardır bunlar.

en iyisişehriye çorbası yap sen.üstünede bol limon sıkkk tamamdırrr hemde kolayyy

gurbet ellerde marketlerde, meyve suyu gibi sebze suyu da satılıyor. onlardan al, içine şehriye kat kaynat, istersen azcık da tavuk gögsü falan ekle. boool limon sık. iç. al sana hazır çorba.

normal evde yaptigin, bakkal, manavdan aldigin sebzelerden yaptigin corba 100% saglikli desek hazir corba 50% sagliklidir.

su anda domates corbasi yapicam desen gitsen domates alsan ,hormonlu domates corban olur, icine katacagin en ufak sey, mesela süt, yogur, tuz, baharatta, kimyasallar olur, yine sagliksiz olur.

böyle abartiya kacmayin, "aayyyy hazir miaaa cok sagliksiaazzz" seklinde yorum yapanlara itibar etmeyin. her gün su iciyosunuz di mi damacanalardan, her gün cay iciyosunuz dimi, her gün hormonlu sebzeler yiyosunuz, icinde damla süt olmayan peynirler yiyosunuz, ne üdügü belirsiz etler yiyosunuz, deodorant sikiyo, makyaj yapiyosunuz di mi, hatta sigara, icki iciyosunuz di mi?

bunlari yapiyosaniz zaten yeterince zarar veriyosunuz vucuda corbanin faydasini düsünecek pozisyonda degilsiniz.

hele sigara icen adamlarin böyle sacma önerilerine aldirmayin bile...

İstanbuldayim ben bu arada, baska ulkede degil. Adana'da yasiyordum da iki hafta oncesine kadar, universite icin burdayim.

1- uyuyor olabilir, aradığında uyandırdığın için kızıyordur.
2- uzun süreli yatağa düşmeler insanı depresif yapabiliyor. geçen haftayı yatakta geçirdim, oradan biliyorum.

doktor sevgili bulmuştur kendine?

Eski sevgilisi yanindadir belki? (onceki olaylari dusunerek cevap verdim)

evine cicek yolla.

amına koyim aynısını yaptım, başlığı görünce benimki duyuruyu keşfetti de buraya mı sordu sandım. allah belanı vermesin senin.

bekle panpa, iyileşsin bi.

edit: oha cidden çiçek yollayabilirsin, çiçeksepetine bak bi.

abi uyuyodur belki?

kap çorbayı al çiçeğini evine git kapıya bırak hatta :)

seni terkedecekmiş gibime geliyor.

niye görüşemiyorsunuz bu süre boyunca? kız sana "gel de bana bak, ilgilen" mi desin. git yanına, telefonda soracağına gerçekten gidip ilgilensene. hastayken çorba yapar insan. ayrıca boğazı ağrıyorsa konuşamaz zaten öyle çok.

biriniz de düşünün böyle şeyleri kardeşim. hayret bir şey.

evine gidersem kapıyı onun açması lazım. ondan onay beklemem lazım çünkü başka katlarla kullanılan ortak bi kapı var. evde olup olmadığını soruyorum ama cevap vermiyor. durumunu sordum cevap vermedi. işe de gidiyor normalde, gitti mi bilmiyorum.

o zaman iş saati dışında kapının önüne gidip ara. ben geldim kapıyı aç, de. evde değilse veya terslerse başka bir şey yapmana gerek yok ya aman o da yani o kadar da şeyapmasın.

bırakacak seni. kızın görüşmeye ara vermesi hiç hayra alamet değildir hocu. aynısını yaşayıp siktr edilmişliğim var.

oturdum sizin bu kızla bütün olaylarınızı okudum. sizin iş yaş hacı.

kendini kötü habere hazırla.

uzun geldi di mi? kısaltıyorum; dişim ağrıyo antibiyotik bitmeden yapacak bir şey yok mu? onu da niye yazdı anlamadım ne şişlik vardı ne bi şey dişime bakmadı da hiç. ağrıyor dedim reçeteye davrandı antibiyotik mi dedim hmm dedi. gene uzattım lafı.

bildiğim kadarıyla iltihap varken bir işlem yapamazlar, iltihabı patlatırlarsa kan zehirlenmesi olabilir diye. ama hiç şişlik falan olmaması enteresan, bir daha anlat derdini bence.

geçmiş olsun öncelikle. röntgen çekilebilir, bu durumda gerçekten iltihap var mı görebilirsiniz. İltihap varken de kimse müdahele etmez maalesef. Antibiyotiğin olayı da iltihabı kurutmak zaten.

Ağrınızı gidermek için aprol fortu günde en fazla sabah öğle akşam 1 tane için tok karnına. yok fayda etmiyor derseniz de eczaneden xylocain sprey alın. O bölgeye 2-3 kez sıkınca uyuşturur ağrınız geçer. antibiyotiği de düzenli kulanıp bitirdikten sonra tekrar hekime gidin.

inanılmaz diş ağrısı çektiğim bir dönem olmuştu, fort falan işe yaramamıştı ağrıyı kesmek için. 12 saat yeterli denilen ağrı kesici iğnenin 1 buçuk saat rahatlatabildiği iğrenç bir ağrıydı. majezik denen ilaç ağrımı 15 dakikalığına kesiyordu, 1 saatlik de rahatlama sağlıyordu. iki saatte bir majezik içmiştim bir gün boyunca, sen içme diye söylüyorum mal oluyor insan.

kanal tedavisi yapılmış dişimdi bu ağrıyan, ilk gittiğim doktor çekecekti. sonra başka bir doktora gittim, tekrar kanal tedavisi yaptı ve o dişi 3 senedir kullanıyorum. ve evet iltihap varken müdahele edilmez.

azıcık ağrım geçince uyumuşum 1 saat olmadı kaldırdı oyuyo gene. cevaplar için teşekkür ederim. hekim tavsiyelerinizi alabilirim. dayanamıyorum yahu taş düşürdüğümde iğne yapıyolardı bu ağrıda da hakediyorum bence

benim dişimi kurtaran Cem Erdoğan'dı. İstanbul Kuruçeşme'de.

son bi şey daha sorayım; iltihaplı değilse böyle ağrıma ihtimali var mı? yani illaki ağrıyacak antibiyotik bitene kadar gibi geliyor ve çıkmıyorum evden yürüdükçe de zonkluyor zaten. bi de gittikçe ağrı geçecek mi antibiyotik kullandıkça:(

bi çok ihtimal olabilir tabii diş hekimi değilim hiç bir iddiam yok şimdi söyleyeceklerimde, yalnızca kendi yaşadığımı anlatayım :)

ben bir akşamüstü az bir ağrı yaşadım ilk önce ve gittim diş hekimine, kanal tedavisi yapıcaz dedi ve ilk seansı da oracıkta yaptı. yaşadığım ağrı çok azdı, yalnızca tedbir amaçlı gitmiştim. eve döndüm, dişim uyuşuktu. sonra yarım saate kadar uyuşukluğu geçmeye ve inanılmaz bir ağrı oluşmaya başladı, ilk ağrı ile alakası bile yoktu. "kurcalandı ya ondandır" diye kendimi telkin etmeye çalışırken iyice artmaya başladı, yerimde duramıyodum artık. hemen geri gittim, yapıcak bişey yok dedi ağrı kesici yazdı gönderdi, apranax fort'tu sanırım. o gece sabahladım, bir dakika bile uyumadım. ağrıdan kafamı duvara vurduğumu hatırlıyorum, yalnızca dişim değil bütün yüzüm, beynim hatta sabaha doğru omuzlarım ağrımaya başladı. gece iki defa daha gittim, sabaha karşı en son gidişimde ağrı kesici iğne yaptılar 12 saat rahat edersin dediler. eve gittim, daha iğnenin kıçımdaki ağrısı geçmeden dişimin ağrısı yeniden başladı. tekrar gittim, çekicez o halde dediler, çektirmedim, ön dişimdi çünkü ve yerine implant vs. yaptıracak durumum yoktu. bu arada sürekli majezik-antibiyotik içiyorum, iki saatte bir attım o majezikten birer tane sürekli yoksa durmam mümkün değildi, sağ gözüm görmüyodu artık sadece beyaz ışıklar vardı sağ gözümde ağrıdan. sonra bir akrabam sağolsun sponsor oldu bana ve cem beye gittim, apikal rezeksiyon mu ne yapıcaz dedi ilk başta, sonra vazgeçti kanal tedavisi uyguladı tekrardan. 3-4 seans gittim, ilk seansta dişin içinde bi yeri deldi işte (kanalı sanırım) ve ordan yarım çay bardağı kadar iltihap aktı resmen. gazlı bez yetiştiremedi iltihabı silmeye :) dediğim gibi şimdi o dişimle ilgili hiç bi sıkıntım kalmadı, ama tabi karardı yıllar içinde sinirleri öldüğü için.

bir hafta içerisinde azar azar geçti ağrısı, ilk başta dokunamıyodum dişime yemek falan yemedim iki gün, sonra düzeldi yavaş yavaş.

bu da böyle bi anımdı, allah kimseye vermesin diş ağrısı

yaptırdığın gün mü iltihap kapmışsın? bi de şiş miydi?

ben napayım yav kaldım öyle. dent-bilmemnelerden tavsiyesi olan var mı? bakırköy bahçelievler civarı.

arkadaşlar arkadaşlar burada önemli bir yanlışı düzeltmek istiyorum. sistemik bir rahatsızlık veya direnç düşüklüğü vs yoksa iltihaplı olan dişe kanal tedavisi yapılmaz diye bir şey yok. gayet de başlanabilir.hatta iltihabi drenaj çoğu zaman en etkili bir şekilde kanallara ulaşarak(dişi oyup kanala girerek) yapılır. iltihap varken riskli olan iş çekimdir.o da kanamanın daha fazla olup kan dolaşımına daha fazla bakteri ve ürünü karışacağı için.kanal tedavisinde bu miktar çok çok daha düşük olur. diş kanal tedavisini başlamaya uygundur büyük ihtimalle.

bakırköyde dentistanbulun şubesi var bildiğim kadarıyla.

önerdiğiniz bir hekim var mı orada? tabi borç harç para bulmam gerek.

üç saat önce kendime iğne yapma videoları izleyecek kıvama gelmiştim. çocukluğum geçti, annemi emekli etti bi iğne yaparlar herhal dedim gittim bakırköy acil'e. dişin acili yok dedi adam. böbreğim ağrıyo o zaman dedim. haaa ama tahlilde çıkar dedi. emekleyerek yürüdüm ben oraya kadar kafam dişim zonklamasın diye noldu kös kös döndük.

ben bu iğneyi nerede yaptırırım kafayı üşütmeden önce ve apranaxı fazla alırsam nolur? 1375 mg ı illaki geçiyorum. dahası panadol ve majezik de üst limit de.

Eli yüzü düzgün tekellerde, iyi marketlerde, hiç olmadı Metro'da falan rahatça bulunur.
Tatlıyla içilebilir sanırım, bana tadı çocukken içilen şuruplar gibi geldiğinden pek sevmiyorum.

sakın tatlıyla içmeyin.zaten çok şekerli kalp sağlığı açısından hiç iyi olmaz.sade için efendim tütün iyi gidiyor yanında:)hemen her yerde var,bazı tekel bayileri,migros,kipa,carrefoursa..fiyat 15tl-25tl arasında değişiyor.mekana,dükkkana göre vs.

Tatlı meyve şaraplarıyla tuzlumsu çerezler iyi gider. Ben peynir de severim.

şarabı carrefour da buldum. kayserkaya 23,25 tl.

yiyecek önerilerine hala açığım. tatlı denildi, tütün denildi, tuzlu çerezler ve peynir denildi. başka? :)

Okul bitmeden çalışmaya başlamak bence her bölümde şart. Onun dışında, elbette tüm bölümler için kesin konuşamasam da, iş deneyimin varsa okulun kaç yılda bittiğine pek bakılmıyor.

ilerde kurumsal firmalarda karşına engel olarak çıkacaktır. hepsi bıyıkaltı gülümseyerek sorarlar neden 7 yılda bitirebildin diye..

mutlaka askerliğini hallet hemen, bide o dertle uğraşma.

eğer özeldeki dangozlarla uğraşmak istemiyorum diyorsan son senende kpss'ye asıl ve iyi bir puan yap. atanırsın mutlaka biyerlere.

kpss'ye lise düzeyinden giriliyor çok meslek yok gibi. iş deneyimi olarak da ufak tefek işlerde kısa süreli çalıştım bi faydası olmaz gibi. ne yapacağımı şaşırdım. sanırım zorlu bir dönem beni bekliyor.

kurumsal firmalara girmeniz zor ama küçük yerlere girebilirsiniz. ben 9 senede bitirdim. 3 hafta oldu işe başlayalı. 1-1.5 ayda buldum iş. maaş başlangıç için fena değil, şirket de güzel. dış kaynak olarak bir bankaya gönderdiler, ortam da güzel. yaş 27 bu arada. sıkmayın canınızı.

Kendine güven, İngilizcen yeterli seviyede olsun yeter, ben de 9 yılda bitirdim ama mülakatları gayet başarılı bir şekilde geçirdim, kurumsal firma olsun küçük firma olsun kimse okulu 4 yılda bitirdin diye hemen seni işe almıyor, özel sektörün yanında devlet kurumlarını da düşün.

ingilizcem yeterli düzeyde fakat hep şu yaş sorunundan dolayı önüme tecrübeniz yok gibi zırvalıklar sunacaklar diye kaygılarım var. herkese cevapları için teşekkür ederim. çok yardımcı oldunuz.

hostelworld, hostelbookers gibi sitelerden puanlarını kontrol edebilirsin. Yorumlar fikir verir. Onun dışında mesela Flying Pig zinciri güzeldir ama yer bulamazsın. En iyisi puanları ve yorumları okumak

Flying Pig dünya sıralamasındadır.

www.booking.com

www.hostelworld.com

Bunlar da en önde gelen rezervasyon siteleri. Puanlamayı falan da görebilirsiniz.

st christopher's inn'in hosteli var orada sanırsam. fiyatları uygun ve cool bi yer. google'dan bakabilirsiniz ayrıntılarına.

st. chrishophers'ı şiddetle tavsiye ederim.

Flying Pig uptown'da kalmıştım ben, fena değildi, ama hostel yani.

bence senin şaşırman anormal. vajinal bi olay diye "özel" veya "cinsellik" içerikli bi' konuşma değil ki. ha başın ağrıdı uyuyamadın ha regl oldun uyuyamadın. ortada bi' rahatsızlık var o da onu söylemiş işte.

Kızın bunu söylemesi tuhaf değil bence.

hakaten sene olmuş 2012, insanlar hala kadınların regl olmasına şaşırıyor. Kız baya normal bence, sorun sende.

edit yapayım bari: insanlar hala kadınların regl olduklarını dillendirmesine şaşıyor.

uyumamasıyla bağlantısını kuramadım ben. 4 gün uyumayacak mı yani?
asıldığını anlayıp regliyim haftaya ara demek istemiş olabilir :)

@ whoosie
regl olmasına sasırmadım tabi. bunu hiçbir samimiyeti olmadıgı birisine soylemesine sasirdim. nasıl okuduysan artık

bence garip değil ama eğer sana garip geldiğini varsayarak konuşursam hormonal denge bozuluyor, bu nörotransmitterlerin işi işte, insan hiç olmadığı bir insan olabiliyor. ondandır :)

ben tanımadığım kişilere gidip regl oldum demiyorum mesela
isal olmuşum bir sıçtım shitxxx gibi demek kadar tuhaf bence
tuhaf gibi yani evet ne bileyim eskiden ayıptı böyle şeyler

arkadaşın olsa tamam ama bir insanın hiç tanımadığı bir insana kurduğu ilk cümle "regl oldum" olmamalı, saçma geldi bana da. sanki seni terslemiş, "üff dfl gt be slk snlemi uğrşcm" demek istemiş.

@ sir gawain

yok haci tersleme gibi bir durum yok baya baya sohbet muhabbat ettikte ama neirenın dedigi gibi samimi olmadıgı birine soylenmesi garip geldi. hani arkadasın dostun vs olur soylersın/paylasırsın ona ok lafım yok..

"Tuhaf değil, sen anormalsin" diyenlere sormak lazım kaç kere böyle bir diyalogda bulunmuşlar? :-) Arada bir de olsa muhabbet ettiğin bir kız olsa durum gayet normal olabilir ama, "hiçbir samimiyetimin olmadığı bir kız" demişsin ve buna dayanarak şaşırman doğal diyorum ben. Ben de şaşırırdım açıkçası.

e normal bence, başka şey dese bu sefer "kezbana bak reglini saklıyo sanki anlaşılmıyo" diyeceksin.

dürüst kızmış, peşini bırakma.

değil samimi olmadığım, karşı cins herhangi bir arkadaşıma da hiç söylemem öyle bir şeyi. ayıp yahu? arkadaşıma neymiş benim özel hallerimden? töbe töbee..
sanal ortam icat oldu olalı, "ayıp", kelimeden öteye gidemedi.

insanlar; sanal ortam sayesinde kolayca iletişim kurma hakları olabiliyor diye, her türlü şeyi herkese, ağzına geldiği şekilde edep, adap ve görgüden yoksun şekilde konuşabilme hakları olduğunu da düşünüyorlar. ama orası öyle değil işte hocular..

(yazar son cümlelerde konuyu biraz ucundan başka yerlere götürürek ortaya laf sokmuştur, isteyen alsın isteyen olduğu yerde bıraksın)

tuhaf bisi, senin seyinde sivilce ciksa soylemezsin mesela, normal bisey olmasina rahmen.

benim de mensubu oldugum su dingiller grubundan illallah demistir. cekmekte oldugu agridan, bu tur sorulara cevap verebilecek mecali yoktur. lafi uzatmamak icin, durumu kafadan acikliyodur. (bkz: regl döneminde kadına inatla neyin var diyen erkek) ve (bkz: regl döneminde kadına inatla neyin var diyen erkek/@compadrito)

her ikisinden de alınabilir. havaalanı sitelerinde duty free linkleri vardır. (türkiye için atu.com.tr ) oradan fiyatları görebilirsiniz.

duty free'ler de pahalı aslında parfüm açısından. Varsa uçaktan alsın.

Hamura benzeyen yapıştırıcılar leke bırakadan çıkıyor. Ama posterin çok ağır olmaması iyi olur sanırım.

ben daha iyisini görmedim;
www.hepsiburada.com

ben ducktape kullanıyorum

(bkz: pantone)

www.visionms.net

hardal

urun.gittigidiyor.com

pastel renkler bunlar olsa gerek

ya ben ne yazarsam bu tip renklerden oluşmuş bir renk dizini karşıma gelir onu soruyorum..
konudan zerre anlamadığım için böyle mal bir şekilde sordum kusuruma bakmayın..

pantone'nin sitesinde var.
şuna da bakabilirsin
colorschemedesigner.com

o ceza değil, kart kullanım bedeli. yıllık ücreti bu. ben kullandım. o zaman 70 liraydı. yurt dışına bu kartla bedava gittim. sonra kart borcumu kapattım. kapattırmazsanız 70 lirayı almayalım dediler. ben de o zaman niye aldınız, almama yetkiniz varsa dedim. ona bişey diyemediler. şikayette bulundum. genel müdürlük: haklısınız, paranızı alabilirsiniz, dedi. sonra da aldım işte. tavsiye ederim tabii yurtdışına gidilecekse. aynı zamanda kredi kartı olarak da kullanırsınız ancak tr'ye gelince ödemezseniz. faizleri epey artırıyorlar.

bildiğim kadarıyla aylık bilmem ne kadar para harcaman gerekio o kartla. bana öyle demişlerdi 2008 yılında. ben de almamıştım.

para harcama zorunluluğu yok. harcadıkça damla damla birikiyor işte, sonra pgs'den bilet alırken kullanabiliyorsun birikeni.

spoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoiler

tam olarak öyle bir eğilim olduğunu söyleyemem. En azından bende hiç öyle bir fikir yaratmadı son kitabı bitirdiğim halde. Tabii yazar ne yapar hiç belli olmaz.

facebook'ta bu tarz oyunlardan türkçe - türk menşeili olanlar var. Aynı şekilde appstore'da falan da vardır. Onların tasarımcı firmalarına bakabilirsin.

bu işi flash platformunda yapacaksan,
-AS3 denilen dili OOP seviyesinde şakıratan kişi kişiler lazım
-iyi bir yada iki adet grafiker lazım
-web flash facebook entegrasyonu ..vs işlerden genel manada çakan insan yada insanlar lazım
-çoklu oyuncu desteği içinde smartfoxserver gibi yazılımlar üzerinde bilgi sahibi olan yada olacak insanlar lazım kabaca...
-e tabiki oyun senaryosu stratejisi...vs...vs

diye düşünüyorum, kolay gele

süzgeci boş ver.
tencereye entegre süzgeçler var. makarna tenceresi bak.
beni hatırla, mutlu ol.

a8.sphotos.ak.fbcdn.net

ikea'da hem tencere içi süzgeçi hem de lavaboya oturtulan süzgeçlerden var. Lavabo için olanı uygun fiyatlı.

annelerin seçimi: Züccaciye

ikea'da soyle bi urun de var, cok ucuza.

www.ikea.com.tr

ikea +1

bu stabil tencere süzgecini ben de kullanıyorum, tencere azıcık küçükse uğraştırıyor biraz.

tren ve uçak olmaz diyorsun.
gemiyle gidemeyeceğine göre ya otobüs vs bulacaksın, ya da otostop çekeceksin.
ya da aynı tarihte giden birini bulup yanında gideceksin.

bir site vardı... "ben şu gün şu şehirden şu şehre gidiyorum. 5-10 euro verirseniz sizi de götürürüm" diyen adamlar vardı. adını çıkaramadım. bilen birisi önerecektir. bulamazsanız bir de o şekilde sorun, o zaman muhakkak hatırlayan birisi çıkacaktır. ben kullanmadım ama gayet güvenli ve keyifli bir deneyim olduğunu söylüyor herkes.

ayrıca belki ucuz otobüs firması bulabilirsiniz, onlara da bakın. polskibus gibi neredeyse beleşe çalışan firmalar olabilir.

mitfahren sitelerine bakın.

mitfahrgelegenheit.de

yanlıs anlasılmasın , ucak ve tren olmaz demiyorum. benım buldugum siteler pahalı gosterıyordu sızın bıldıgınız alternatifler var mı diye soruyorum bu ucak da olur tren de araba da ..

ben bütün almanyayı mitfahren ile geziyorum, daha ucuzunu bulmak gerçekten zor çünkü mitfahren yaklaşık 6-8€/100 km tutuyor.

en ucuzu yürüyerek ya da bisikletle. ciddiyim bu arada. yapanlar var.

ek bi yöntem söylüyorum.

salzburg a gecip touring.de ile ordan öbb trenleriyle daha ucuza zurich e gidebilirsin bence. 50 € civari salzburgdan zuriche.

zamanım olsa yuruyerek ve bisiklet seçeneği bana da cazip geliyor ama tatil sürem buna müsait değil maalesef..

Ahaha bisiklet ne yahu. Ben stuttgarttayım, bisikletle gezeyim diye bisiklet aldım, her taraf dağ bayır, heilbronn'a bile gidemiyorum

Bence Almanca'dan devam edip diğer yandan ingilizce kurs falan al. Almanca biliyorsun, bunu heba etme. Ben ettim sen etme:) İngilizce kurslarla vs devam ettirilebilir bir dil.

Ben de öyle düşünüyorum ayrıca ingilizceden yeterlilik belgesi alabilirsem faydalı olcağını düşünüyorum. Umarım imkanlar yeterlidir. (iş vs.) Cevabınız için teşekkür ederim. :)

elinde malzeme olarak ne var?

bloodymary yap..

sıcak şaraptan şaşmamak gerek sevgilide.

sangria yap tatlı içer tatlı konuşursunuz. tarifi bulunur heryerde

(bkz: sangria)

ahah azmış. fena hallenir hem de.

kedimin bacağıma tecavüzüyle uyanıyorum her gün.

kedilerde pek çok hayvan gibi barınma yiyecek ve sex üçlüsüne aittir. ikisi tamam olduguna göre aranızdaki münasebetten ötürü yüzsüzlükle üçüncüyü de senden talep ediyor gibime geldi. kanma bu dümenlere.

ah bu kediler çok namussuz.
benim erkek kedi hiç böyle yapmadı.
gerçi bu aralar bir azgınlık var gaaliba.
kaynı kaynıyor.
ilk defa duydum valla böyle bir şey.
ara sıra çükü kalkıyor ama yalayıp indiriyo geri=))

hahah manyak hayvan...
demek ki birazcık mesafe koymanın zamanı gelmiş aramıza.

bileğinizi dişi ensesi diye tutuyor. keşke kısırlaştırabilseniz abisini...

belediyeye sorayım belki ücretsiz kısırlaştırma hizmeti veriyorlardır. eğer öyleyse kısırlaştırırım, yazık hayvana...

Açıkgöz satıcı ticaretin doğuşundan beri var. Kazıklanan insan da öyle.
Eğer bir kişi alacağı şeyin fiyatını araştırmadan pahalısına atlıyorsa, müstehaktır diyorum. Kendi derdi.

eğer o adamdan istediği fiyata almazsam, başka yerden alma şansım var mı, bulunuyor mu, bulunursa daha mı ucuz olacak. bu tip faktörler var. eğer o içkiyi içmek için tek şansım o elemansa, serbest piyasa ekonomisi, istediği fiyatı çekmeye hakkı var.

Hayır bulandırmıyor. Ticaret bu. ruhibirbanyo'nun dediği gibi eğer bulabiliyorsan daha ucuza alırsın. bulamazsan ve 200 TL vermeye razıysan ya da birileri razıysa... senin neden miden bulanıyor?

hayır her şeyi geçtim bu ülkede her türlü elektronik, ıvır zıvır diğer ülkelere göre daha pahalı satılıyor. ve ticaretle uğraşan birileri zengin oluyor (sırf TR'de olmayan bir şeyi getirip sattığı için) sen kalkmış birisi 30 liraya aldığı şeyi 200'e sattı diye miden bulanıyor. enteresan.

@crystalsoul, sadece bu içki konusunda değil, onu sadece örnek verdim.

benzer şekilde, buraya getirenin, üreten kişiden daha fazla kazanıyor olması da midemi bulandırıyor. bu absinth meselesi sadece bir örnek. aynı şey elektronik cihazlar vs için de geçerli. onlar da bulandırıyor.

serbest piyasa. adam kaça alıcısı varsa o fiyata satıyor.
alıcısı memnun olduktan sonra sizin dert etmemeniz gerekiyor bence.

Tamam da benim de söylemek istediğim şu:
Herhangi bir ürünü konteynırlarla getirip, istediği fiyattan internetten, mağazasından dilediği gibi satan koca koca şirketler var. Zengin oluyorlar. (Ki benim bu duruma da midem bulanmıyor, serbest piyasa) Senin verdiğin örnekte ise adam bi tane bişey almış, gelmiş ekşiduyurudan ya da eşine dostuna 3 - 5 katı fiyatına satmaya çalışıyor. Bunun hesabını yapıyosun. Yani satsa ne olur?

Bir de hep şöyle düşünmüşümdür; Ben bana ait bir şeyi satıyorsam, istediğim fiyatı söyleme hakkım var. Ama satılır ama satılmaz. Mide bulandırıcı bir şey gerçekten görmüyorum.

bu şekilde insanları enayi yerine koymaları midemi bulandırıyor benim de. ama ben zaten genel olarak ticaretin adi bir şey olduğunu düşünüyorum.

30 liraya alıp 50 liraya satmaktan farksız. Bir kullanıcının dediği gibi; ticaretin kendisi mide bulandırıcı zaten. Fakat elden bir şey gelmiyor.

Alışveriş yaptığın yerin tax-free hizmeti sunuyor olması ve alışveriş tutarının belirlenen limitin üzerinde olması gerekiyor.

Satın aldıktan sonra kasada veya müşteri hizmetleri biriminde pasaport bilgilerinle tax-free formu doldurtman gerekiyor. Havaalanında polis kontrolünden geçmeden gümrük memurlarına onay damgası vurdurup pasaport kontrolü sonrası parayı nakit olarak alabiliyorsun. Kimi firmalar sadece kredi kartına ya da banka hesabına iade yapıyor yalnız.

evet, önemli olan işlem yaparken tax free formunu doldurmuş olmak ve sonra sunmak çıkışta.

@ cakabo

iade ofisleri farklı uygulamalar gösterebiliyor yani?

@ whoosie

alışverişteki ödeme şekli fark etmiyor diyorsun?

etmiyor. Kredi kartıyla iphone aldık Tayland'dan, sıkıntı olmadı.

en önemlisi, uzuuun yıllar boyunca çıkmaman gerektiği. kesintiler katlanarak artar kısa sürede sistemden çıkarsan.

metrobüsten uzakta. iskelede, ptt'nin karşısında var.

eğer bir yerlerden metrobüsle gelecekseniz ve metroya geçmek istiyorsanız uzunçayır metrobüs durağında inip ünalan metro istasyonundan metroya geçebilirsiniz

uzunçayır metrobüste in. e5'in kenarından ankara yönüne 3 dk yürü ünalan istasyonuna metroya in. hastane-adliye'de çık. geçmiş olsun.

reçelden bir çay kaşığı dolusu alınır soğuk su dolu bardağın içine reçelli kaşık daldırılır ve kahvenin yanında servis edilir,geleneksel kullanım şekli budur

marjinal değil ama, un kurabiyesini sakızlı yap, çok güzel oluyo.
ve tabi ki sakızlı muhallebi...

muhallebi olsun, sütlaç olsun her şeyde çok iyi gider. bolsa keke falan da konur tabii. pasta kremasına da ekleyebilirsin.

edit: deneysel takılıp sakız likörü yapmayı deneyebilirsin.

Bir egeli olarak cevaplamaktan mutluluk duyacağım bir soru bu. Öncelikli önerim güzelim sakız reçelini pastanın ya da kekin içinde harcamaman yönünde olacak. çünkü marketten alacağın 1TL'lik damla sakızıyla da aynı lezzete erişebilirsin. (gerçi er bireyim, kekten filan anlamam ama harcama güzelim reçeli, tadını kendine sakla. çünkü o reçel konu komşuya dağıtılamayacak kadar değerli)

*ben genelde bir çay kaşığı boyutunda reçeli suyla dolu bardağın içine atıp kaşıkla yavaş yavaş yemekten hoşlanırım mesela. bence mükemmel bir zevk. hele sakız reçeli bittikten sonra bardağın içindeki suyu içmek ve o destansı tadı almak mükemmel bir duygu.

*piyasada satılan sakız reçelli türk kahveleri genelde dandik ve adi oluyor. eğer elinde güzel, kaliteli bir türk kahvesi varsa kendine en alasından sakızlı kahve yapabilirsin. hiçbir kafede, hiçbir yerde içemeyeceğin kadar güzel oluyor inan bana.

*alkol konusunda yerel tatları seviyorsan uzo'nun yanında mükemmel gidiyor. Bence denemelisin.

zaten sakızlı muhallebi allahın emri :)
kurabiye de güzel olabilir harbiden ama ölçüyü nasıl belirlicez, var mı bi standartı?

aa likör yapmak güzel fikirmiş, zaten reçeli alırken liköre param yetmediği için üzülmüştüm, bi araştiriyim likör yapma olayını o zaman.

uzo'nun yanında bayaa kaşık kaşık mı yiyoruz nası oluyo o kısım?

otel fransa'da. booking.com un uluslararası çağrı merkezi de birleşik krallık alan kodlu maalesef.

booking.com en geç 1,5-2 gün içerisinde telefonla arıyor, biraz daha bekle ama alternatif ara tabii.

www1.dizimag.com yazın veya varsa ağ bağlantılarından hamachi'yi kapatın.

@whoosie aynen hamachi etkiliyormuş, teşekkürler.

çözüm : hamachi'yi kapatmak.

yağı kızdır, soğanı doğrayıp at içine kavur, soğanlar ölünce salça ekle.

madem yapma olacak. siz de pembesinin sarısının lilasının yapıldığı yerlere yaptırın.

@kakao

yapmıyolar işte onu. ben de anlamadım. kapıyı tıklıyorum. "ne istiyosun" diyo kapının gözetleme şeysinden adam. "mor çiçek" diyorum. "mor yok!" diyo adam. kapatıyo gözetleme şeysini sertcene...

aynen böyle oluyo valla.

Şu anda baktığım kadarıyla gittigidiyor'da pek çok renkli yapay gelin çiçeği satanlar var. Onlardan biriyle iletişime geçebilirsin.

kumaşı alıp istediğiniz modelle birlikte götürüp bu kumaştan bu çiçeklerden istiyorum desen.

şişelerin kapaklarının geçirgenliğine bağlı olarak güneş görmese de, aşırı sıcak bir ortamda bulunmasa da oda sıcaklığında bile buharlaşma olacaktır, soğuk bir ortamda saklayarak kaybı azaltabilirsin.

bizde 20 yildir olanlar var. yuzde bes azalma bizimkilerde de var ama yok olmuyor merak etme.

20 senelik falan olanlarda falan içeriği bayağı azalsa da boş şişe kalmaz. Hatta bazıları çok daha az uçar, bazıları neredeyse hiç uçmaz. Açılmamış şişeyse 5 sene sonra boşalması zor minyatürlerin.

teşekkürler,

sanırım içkinin kalitesine göre de değişiyor gibi. mesela cinlerden plymouthta oldukça azalma var. ama bombaylerde hiçbir şey yok, ikisini de aynı zamanlarda almıştım. yine beefeater da azalmış. bazı viskilerde de hiçbir şey yokken famous grouse ile ballentine's gözle görülür düşüş var. bilemedim ya öyle işte.

quiksilver'in kadinlar icin olan versiyonu roxy, onun bir suru cicekli bocekli, rengarenk valizi vardi. baya da saglam olurlar.

4levent'te var quiksilver magazasi, cevahir'de de var.

mudo'da oluyor değişik güzel bavullar bir de küçüktü ama twist'in yeni sezonunda da vardı. ara ara tchibo'ya da güzel şeyler geliyor.

Eastpak'in Transfer serisinde çok güzel modeller renkler var. Fiyatı biraz yüksek ama arada Markafoni'de falan çıkıyor ve acayip hafif.

Benetton

beverly hills polo club f/p oranında gayet iyi. en büyük boyunu 100tl ye almıştım. tekerlek ve tutma sapı kaliteli olduğunu hissettiriyor. ykm ve boynerlerde bulabilirsin.

not: eastpak daha iyidir fakat fiyatı bunun iki katıdır.

edit: ekstradan beta.boyner.com.tr

beşiktaş vapuru - harbiye dolmuşu
dolmuş iskelenin önünden kalkar beşiktaş'ta.
beşiktaş iskelesi de kadıköy'de haldun taner'in ilerisindeki güzel beyaz iskele.

30M(once harbiyeye ugrar)(15 dakika falan)
30A(once sisli'ye ugrar)(bu da yarim saati gecer biraz)

beşiktaş vapuru'na binip akaretler'den DT2'ye bin, trafik yoksa 10-15 dakika'da harbiye'de olursun. (30M nişantaşı'nda çok fena trafiğe takılabiliyor, ayrıca harbiye'de durağı yok nişantaşı'ndan yürümen lazım)

kabataş'a gidersen ordan da 70KE'ye binebilirsin, aynı hesap o da inönü stadı-taksim-harbiye güzergahını izliyor. ya da fünikülere binip taksim'den yürüyebilirsin.

eminönü'ne gidersen de 66, 70FE, 74, 74A nolu otobüslere binebilirsin. yine 15-20 dakika'da harbiye'desin.

www.kanver.org
sağdan kan bağışı sekmesinde nereden kan verebilirim linkinde 3 tane yer var, onları arayabilirsiniz.

önce ödeyip sonra itiraz edebiliyorsun. Ayrıca üzerine almadıysan zaten cezası var. Ev sahibinle görüş o itiraz etsin derim.
edit: eğer ev sahibin uğraşmam derse hiç olmadı sadece iski için vekalet falan versin sana.

önce ödeyeceksin sonra itiraz edeceksin haklı bulunursan bir sonraki faturalarından düşecekler.

Ödememek gibi bir şey yapma her şekil faizi eklerler.

ayrıca faturadaki son rakamla su saatindeki son rakamı kontrol et bazen okuyan elemanlar okumadan kafadan sallıyorlar yani 1-2 ay faturan gelmeyecek kadar fazla yazmış olabilirler.

Abonelik kimin üzerineyse onun gidip itiraz dilekçesi vermesi gerekiyor. Dilekçe verirken kesin bilgiyi verirler ancak bildiğim kadarıyla parayı ödemeniz gerekli. Eğer haklı çıkarsanız devlet size borçlanır. O para bitene kadar borcunuz 0 tl gözükür.

bana da 385 tl gelmişti.
itiraz hakkın var tabiki. o faturayı ödemeden itiraz ediyorsun iski buski saski herneyseye :)
onlar diyor ki bir yerlerde kaçak vardır boru patlamıştır wcden akmıştır ustaya baktırın.ben baktırmıştım. sen de bunu kendin kontrol edebilirsin. daireden suyu kapat ve aşağıdaki su sayacını kontrol et. suyun kapalı olduğu halde dönüyorsa kaçak var demektir.
yoksa su idaresine bildir. saski beni yönlendirmişti. valilikte sanayi bilmemne il müdürlüğünde ölçü-ayar birimine gidip faturayla birlikte dilekçe verdim. dilekçe işleme koyulduktan sonra sonuçlanması uzun sürüyor ama olumlu sonuç alıyorsun.
dilekçe saskiye bir ayda gitti falan. elemanlar gelmiş sayacı söküp kırmızı yedek sayaç takmış. ölçü ayarda kontrol edilmiş rakamda atlama olmuş diye sonuç çıkmıştı ammaaaa tamamen sıfırlamadılar tabiki bir oranı varmış ona göre hesaplayıp 60 tl ye inmişti faturam. sonra yeni sayacı da takıp bakım bedeli de ekleyip falan yeni fatura veriyorlar.
uzun oldu ama ben o parayı ödemekten böyle kurtuldum. buarada abone bendim. abone kimse o dilekçe verir herhalde.

böyle bir dünyaya çocuk getirmek istemiyorum.

Kaç yıl yaşayacağını kim biliyor ki? Kısa yaşarsan bekarlık fena bir şey olmayabilir de.

Zaman değişti, artık 40-50'lerinde insanlar evli değil boşanmış oluyorlar. Yalnız kalmak da insana bağlı, çekilmez biriysen arkadaşın olmaz, eğlenilebilir bir insansan çevrende her zaman birisi olacaktır. Önemli olan hastayken yanında olacak dostların olması, diğer türlü çorba yapsın diye evlenilmez. İyi bir arkadaş da "ben evliyim, hastaysan hiç bakamam valla sana" demez.
Çocuk konusu ayrı, ben çocuk sevmem. Sevene de mani olmayayım. 50 yaşında çocuğum yok diye üzülüyorsa bunun tek sorumlusu evlenmemek değil sorumluluk almamaktır. Artık çocuk sahibi olmak için evlenmek ön şart değil.

dostum birebir durumu açıklamışlar belli bir yaşa kadar evlenmek istemeyebilirsin bu yaz max 30-35 olur ama sonrasında evlilik insan hayatı için çok önemli.

Tabi evlenmiş olmak içinde evlenilmez ömür boyu beraber geçireceğin birisini 27 yaşındada bulabilirsin o zman bulursan 27 yaşında evlenirsin. önemli olan mutlu olmak 35 den sonra yanlız kalmanın mutlu olunacak bir yanını göremiyorum.

"kendim evliliğe inanmıyoken bu kaygılarla doğru bi evlilik yapamam"

oglm ben de anti marriage adamım. ama bunları okuyunca endişelendim lan. içimi rahatlatın. rahatlatamıyorsanız bana hemmmmen koyunuzden bir kız buluyorsunuz. ruşem amcanın kızı eda da olabilir. öğretmen olması tercihimdir.

fakirler icin evet, lakin yeterli servetin varsa bu argumanlarin hepsi gecersiz gibi bilemedim.

belirli bir noktadan sonra herkes kendi kabuguna çekiliyor.insanların yaşamlarındaki öncelikleri değişiyor bi kere, ilk neden o.sen o aşamada dışarıdaki arkadaş isen, tabii ki kimse sana "ben evliyim hastaysan bakamam " demiyor ama "benim kızı bilmem nerden alıcam ordan da suraya gitmemiz lazım" diyor.en iyi ihtimalle ertesi gün arayıp nasıl oldun diye sorulur.bu çekilmez biri oldugunla ilgili değil,evli insanların sorumluluk ve öncelikleriyle ilgili.
ama tabi ki evli olmak için de evlenilmez.şansla alakalı bir sey birazcık.hayatın boyunca birlkte olmak isteyeceğin birini bulmak pek kolay değil.

"böyle bir dünyaya çocuk getirmek istemiyorum"

vay anasını sanarsın afganistandan duyuruya giriyor,

evliliğe mantık şeysi olarak bakıyosun, bence uygun yaştan sonra (25 falan) heran olabilir, yani 40 50 ye kadar takılacak adam bulayım sonra yedekte bekleyen kıza basayım nikahı falan... olmaz

Argümanlar çok mantıklı charlotte blanc. Evliliğe hazır hissetmiyorsan zaten kesinlikle evlenme... De, çok geciktirirsen de yalnız, yavaş ve mutsuz bir ölümü bekleyen bir insan olursun büyük ihtimalle. Böyle olmayabilir de, ama çok çok küçük bir ihtimal, bekar olup ilerleyen yaşlarda laylaylom mutlu yaşamak...

Yeni bebeğim oldu ordan biliyorum. Onun, büyüyüşünü izlemek, ilk gülüşünü, ilk sesini duymak, onu büyütmek, sarılmak, kokusunu duymak gibi bir mutluluk kaynağı tatmadım ben. (Hormonlarla yönetiliyoruz evet biliyorum, anne-baba olmayanlar buna yorum yapmasın)

Dünya kötülüklerle, zorluklarla, pisliklerle, fakirlik ve hastalıklarla dolu tabi. Bu 2500 yıl önce de böyleydi, 80lerde de. Biz de kolay büyümedik. Ama mücadele edemeyecek kadar zayıf, sadece kendi mutluluğu ve zevkini, boş zamanlarını düşünen, evliliğin ve çocuğun özgürlüğünü kısıtlayacağını düşünüp bundan korkanlar, "böyle bir dünyaya çocuk getirmek istemiyorum" diyebiliyor, ki benim de böyle dediğim zamanlarım oldu. Evlenip çocuk yapmak doğal bir süreç. 2500 yıl önce de, eminim, acılarla dolu bu dünyaya çocuk getirmek istemiyorum deyip yalnız ölen insanlar vardı. Bu da normal...

Sonuçta insan yalnız ölmek üzere evrimleşmemiş. Sosyal bir varlık. Evlenmek ve çocuk yapmak da bu sosyalliğin bir parçası. Gençliğini yaşadıktan sonra evlenmeli insan. Doya doya gençliğimi yaşadım, şimdi vakti geldi artık der. Bunu da sen en iyi bilirsin içinde...

allah aşkına peki evlenip ne yapacaksın? misal bak kadir inanır hiç evlenmemiş. en doğrusunu da yapmış bence. ben de evlenmemeyi düşünüyorum. sana bakacak kimse olmayacak ne demek lan. sen çocuk yapmayı o kadar kolay mı sanıyorsun? evet ben çocukları çok severim ama kendi çocuğum olmasını istemem açıkçası. sana bakacak biri istiyorsan illa birini bulursun. ben hiç evli olup ta mutlu olan biri görmedimki. şimdi bana yok bu öyle felan demeyin.

"ben hiç evli olup ta mutlu olan biri görmedimki."

oha! evlilik 7/24 mutlu olmak değil illa kavgalı olduğun zamanlarda olacaktır ama evli olupda mutlu olmayana ben rastlamadım hiç.

Peşin not: Evet etrafımda boşanan kimse olmadı evliyim tüm arkadaşlarımda evli onlarda mutlular bende mutluyum.

Hayatımda böyle bir dünyaya çocuk getirmek istemiyorum kadar malca ve ahmakça bir bahane duymadım. sen getirme o getirmesin, kim getirsin? Sonrada ay herkes sapık ay herkes hırsız, geri kafalı diye ağlak ağlak dolanıyorsunuz.

Hacı bu ülkede inan yada inanma bir söz vardır, Yalnızlık Allaha mahsustur diye. iyi günde kötü günde yanında olacak bir eş her zaman insani bir ihtiyaçtır. Arkadaşın dostun yeri ayrı, eşin yeri ayrı.

50 yaşına gelince yanında insanlar olabilir ama akşam saat 9-10da eve girdiğinde o yalnızlığın verdiği kasvet ve mutsuzluk duygusu ne olacak?

GEnçsin sana kolay gelebilir ama rica ederim bir huzurevine, darülacezeye git, bir onlara sor bakalım 50lerinde 60larında yalnız kalmak nasıl bir duygu? 80lik ihtiyarların çocuk gibi ağladığına hiç şahit oldun mu sen, ziyaretçileri yok diye?

İnsanlık 10bin yıldır var, bazı ahmaklar sanki 10bin yıldır olan herşey yanlışmışta son 20-30 yılda herşey yeni anlaşılmış gibi bazı şeyleri savunabilirler. aile kurmak bir yaşamsal ihtiyaçtır %95 için, boşuna da ihtiyaç olmamıştır.

Ha tabi, gidip ilk gördüğün kızla evlen demiyorum, uyumlu olduğun, aklına uygun birini bul falan filan onlar tamamıyla ayrı bir mevzu

evlilik nasıl bir şeydir , bunun tanımını yapamayız, çünkü değişkendir.

ama evlilik nasıl yapılmalıdır, bunun bence tek cevabı olmalıdır ;

Birini o kadar seversin ki, onsuz hiç bir şey yapmak istemezsin. hayat onunla devam etsin istersin. Kendine güvenirsin . Ve evlenirsin.

Bunun dışında nedenlerle ve argümanlarla evlenenler ; kusura bakmayın ama o işin sonu kötü...

türklerin birbirine yapışık olarak yaşama alışkanlığı. Bundan mütevellit türk insanının bireyselleşme süreci evrimini tamamlayamaz. insan vücudu, zihni, fikri, ruhu çok eşlidir. Bu etik midir, değil midir bu tartışılabilir. Evlilik bence bir yönüyle tamamıyle sosyal yükü hafifletmek, beklentileri tatmin etmek için uydurulmuş bir sözleşme gibi. avrupa'nın bazı ülkelerinde insanlar evlenmeden çocuk sahibi olabiliyorlar. aslolan çocuk sahibi olma içgüdüsünü karşılayabilmektir. bu çocuğu büyüteyim yaşlanınca o da bana baksın, birini bulayım da evleneyim sakata gelmeyelim türk işi davranımdır. Evliliğin de güzel yönleri vardır elbet eğer ki kişiler gerçekten birey olabilmişse.

gelişim psikologu e erikson'a göre her yaş döneminde ihtiyaç duyduğumuz birtakım şeyler vardır. bu şeyler bir yandan toplumun da bireyden bekledikleridir elbette (ve insanın toplumun beklentileri ile uyumlu olmasıyla mutlu olması çok ilişkilidir).
genç yetişkinlikte de bu ihtiyaç "intimacy"dir. yani yakın ilişki, insanı pek çok açıdan doyuran tarz bir ilişki. sosyal, duygusal, cinsel, entelektüel, ekonomik paylaşımlarda bulunabileceğiniz biri...
önce bilimi arkama alır, ardından gayet nesnel görüşlerimi açıklarım:
korkacak bir şey yoktur, abartmaya da gerek yoktur. herkes nasıl evlendiyse hepimiz istediğimiz ve kendimize uygun biriyle evlenicez işte, kasmaya "ben özgürüm" triplerine gerek yok bence.

Telefonun görülmesine gerek yok, imei yeterli.

bazı türkcell bayileri gıcıklık yapıyor telefonu da görmek istiyor. turkcell şart değil zaten, avea ya da vodafone cuya da gitsen olur.

Dünyanın sonuna gelineceğine inanıyorsan nasıl bir önlem almayı düşünüyorsun merak ettim?

@2 skdljgskadlhgkdslahdskalgadsg sesli kahkaha attım :d

panpa adamın biri takvimi "ya sikerm 5000 yıl sonrasının takvimini yapıyorum amk" diye yarım bırakmış, biz de onu bulup kıyamet sanmışız yani :d

valla benim tek dileğim ne olacaksa çabuk olsun bitsin de ben ve sevdiğim canlılar acı çekmeyelim. bi de mümkünse sevgilim ve kedilerimle hep beraberken olsun ne olursa. ayrı gitmeyelim.

sözlükçülerle beraber gitmek istiyorsan öbür tarafa:

limon.6degreesunder.com

önlem olarak pencereleri folyoyla kapladık biz. hani güneş patlamaları falan bahane olursa kıyamete diye :)

maya takvimi sonsuza kadar uzanmıyor. belli bir sürede taamlanıyor. bahsedilen bu tarihte o takvimin tamamlanma günü. eğer maya isen telaşlanabilirsin. asıl telaşlanılması gereken tarih 2029 ve 2036, isim ise 99942 apophis.

uçuş kartınıza işlenmediği sürece istediğiniz kadar alabilirsiniz stockholm'den. Ancak dediğiniz gibi gümrük kontrolü hariç. Mesela sırt çantanıza falan sokarsanız gümrük kontrolörlerinin dikkatini çekmez falan.
Uçağa duty free torbasıyla binebilirsiniz.

duty freeden aldığın alkolleri eline şeffaf poşette ayrı ayrı paketleyip veriyorlar. Nereden alırsan al, türkiye gümrüğünden elinde 2 tane 1 litrelik torbayla geçebilirsin. Fazlası limiti aşar.

Ama duty free de aldıklarını falan bavuluna saklarsan, ya da duty free dışında aldıklarını bavulunda saklayıp adamları uyandırmadan geçersen kapıdan sıkıntı yok.

Stockholm ve diğer ülkeler sana sınırsız alkol ve sigara satar, ATU sadece 2 litre satar sana.

ben 5 litre alkol aldım moskovadan, saklayarak girdim, oradan biliyorum

Kısıtlama ülkeye girerken yanında bulunan alkol miktarı üzerine.

Yani 1 lt alkol serbest diyor uygulama. Buna istinaden de Türkiye havaalanında mağazalar yurtdışından hiç almamış olduğunu varsayarak sana max 1 lt satış yapıyor.

Sen ayrıca yurtdışından aldıysan yakalanmadığın sürece problem yok, yakalanırsan da vergisini ödemekle yükümlüsün.

3 litreye kadar hakkin var aramaya takilmazsan al alabildigin kadar problem olmaz

1. dışarıdan aldığınız ürünler sabiha limitini etkilemez.
2. sabiha gümrüğünden geçtikten sonra iç hat uçuşunda hiç bir sorun çıkmaz.
2,5: alkol kullanmıyorum ama her gelişimde abartısız 7 - 8 karton sigara + pipo tütünü + enfiye yükü ile giriyorum, ne sabiha ne de atatürk'de bavulum aranmadı. yılda 15 - 18 uçuş yaptığım bir dönem olmuştu onda bile sadece iki matkap sokarken x-ray'deb geçirdiler extradan...
2,75: piyangonun kime çıkacağı belli olmaz tabii... :)

uçakta bir kağıt veriyorlar, kayıt formu, nerede kalacağını, hangi tarihler arasında kalacağını, ne amaçla ziyaret ettiğini vs yazıyorsun, pasaport ve kimlik bilgilerini yazıyorsun. Girişte desk'e pasaportunla bu kağıdı veriyorsun. Visa falan derlerse no visa demen yeterli.

edit: o kağıdın bir tanesini girişte, bir tanesini çıkışta veriyorsun, rusyadayken pasaportun içinde sakla o kağıdı, polis çevirdiğinde o kağıda da bakıyor

Kalacağınız otelin bilgilerinin çıktısı da yanınızda olsun, sorabiliyorlar. Onun dışında, söylenen immigration kağıdını doldurmak ve yarısını da güzelce saklamak dışında bir şey yok.

Girerken kalacağımız kişinin adı telefon numarası vb yazmıştık o kağıda. Kağıdı kontrol eden kadının sert bakışları dışında sıkıntı olmadı. Polis de çevirmedi. Beyaz tenli temiz suratlı falansan adam sana Rus der geçer.

1 ay önce gittim vizesiz rusyaya thy ile. uçakta kağıt falan dağıtmadılar. girişte görevli polise pasaport u verdim. "visa net?" dedi. net dedim. ufak bi kağıt verdi, onu imzaladım verdim, kopyasını geri verdi. başka da hiçbir şey sormadı.
sonra hostelde o kağıt ile bir yere kayıt girdiler. hepsi o.

sirke falan koymayın, dondurucuya da atmayın yepyeni ayakkabıyı. Kalıp genişleticiler var, alın adam gibi ondan kullanın. Zaten giydikçe açılma ihtimali de var. Hiç olmadı değiştirin.

direkt değiştir ayakkabıyı. değiştiremiyorsan da lostraya ver. onlar genişletsinler. kendin uğraşıp ayakkabıya zarar verme bence.

bence büyütmeye kasma. ayrıca sıkan ayakkabı ayağa ve dolayısıyla psikolojine zarar verir.

ASkerde de ayağı vuran botu taşla vurup yumuşatmaya çalışanlar vardı. Sonrasın da ne mi oldu? Adam kalan günlerini kabak gibi yarılmış bir botla geçirmek ve komutanlardan tonra azar yemek durumunda kaldı.

bu kissadan hisseden çıkartacağımız anlam Lostra salonlarını seviniz,kullanınız.

ismek kurslarında 1 bilgisayara 4-5 kişi düşebiliyor, aklında olsun.

Web Tasarım a gittim, 4,5 yıl önce. ama tasarımdı. programlama da açılmış şimdi demekki. bir bilgisayara 2 kişi düşüyordu. ama faydasını gördüm o zaman hocamızda iyiydi. arapçaya gidersen herkes siyah çarşaflı haberin olsun bir arkadaşım gitmişti.

vallahi hafızcan, ben algidanın bir dondurmasını 10 gün boyunca yemiştim, buzlukta tutarak. pastane dondurması ne kadar dayanır bilmiyorum.

buzlukta 1-2 ay saklayabilirsin. Önemli olan çözülüp yeniden donmaması. çözülmüş ve yeniden donmuş dondurma asla yeme.

game of thrones

supernatural o zaman

fantastik değil bilim kurgu ama, (bkz: doctor who).

vampirli zombili değil ama
(bkz: once upon a time )

true blood
supernatural
vampire diaries

being human
true blood
vampire diaries
vampirli zombili değil ama;
pushing daisies

falling skies, supernatural, doctor who, the secret circle

@ermanen o allahın emri zaten

@mortac üçünden hangisi?

sırf castiel'in hatrına supernatural bence
yeni vampir konseptini sevmiorum ben bu blade'imsi vampirler , twilightdan sonra iiice moda oldular zaten.. vampir dediğin bram stockers dracula gibin olur interview with vampire da ki lestat gibin olur.

fantastik değil ama kesinlik merakla izleyeceğin bir dizi
(bkz: Black Mirror)

türü: bilim kurgu, drama, hiciv

grimm de fena değil gibi.

sayılan fantanstik diziler güzel hoş birçoğunu(supernatural, once upon a time, grimm, the secret circle) ben de izledim ama benim gözümde en farklısı misfitstir. "doğa üstü güçler" klasmanına giren dizi hakikaten çılgın atıyor. şayet izlemiyorsan şiddetle tavsiye ederim, izlerken klişe kelimesinin lügat anlamını unutuyorsun.

misfits +1 onu yukarıdaki tarzların arasında düşünmediğim için aklıma bile gelmedi :)

Kesinlikle Supernatural

www.eksisozluk.com

--

Saygılarımla / Best regards / Mit freundlichen Grüßen

İsim Soyisim


çok mu klişe oldu? iletişim bilgileri yazmayı doğru bulmuyorum çünkü unutup gereksiz kişilere de gidebiliyor. gerektiğinde ilave edilebilir.

ikincisi iyidir.

sirlük, lordluk, kontluk, arsidükalik gibi unvanlar varsa da ünvanlari kullanabilirsin.

--
kont aldamir

bak negzel oldu, orta dünyadan cikmis gibi.

doğrusu bana "xxx öğrencisi" titriyle bir mail gelse bayağı gülerim.

Saygılarımla ya da Teşekkürler
İsim Soyisim

yeterlidir bence.

Ovv ben çok mu gaza gelmişim ne, neyse sağolun yine de hiç olmazsa gözümü açtınız bana da saçma geldi şimdi :D

ozalitçide en kalın kağıda bastırıp pvc kaplatabilirsiniz

nadikitap.com'u denediniz mi? Sahaf portalı.

kadıköy akmar pasajı var sahafların bolca olduğu.

dilimli olanı kullanıyorum uzun zamandır, bi yamuğunu görmedim. migros çok kötü firmalara fason yaptırmaz zannımca.

En güzel eriyen kaşarlardan biridir aslında. Benim hoşuma gidiyor.

kaşar peyniri bilmiyorum ama dün indirimde migros koyun peyniri aldık. süper çıktı. onunla değiştirirsen memnun kalırsın.

gayet guzeldır.bılındık markalara tercıh bıle edılır.

Bence deterjan her türlü kalır. Deterjan da büyük ihtimalle zararlıdır.
Burada kişisellik ortaya çıkıyor. Bence biraz deterjan yemek litrelerce su harcamaktan daha kötü bir şey değil. Ya da kanserojen katkı maddeli onlarca şey yedikten sonra deterjan kalıntısı çok da korkutucu gelmiyor. Bazıları takıntı yapıp tek tabağı yarım ton suyla durular, bazıları sabunladıktan sonra kurulama beziyle durular, kişiye bağlı.

ben de aynı şeyden ötürü bulaşık makinesinde yıkıyorum. en çok o güven veriyor bana. ayrıca o bulaşık deterjanlarının elimde bıraktığı katır kutur hissiyatı da ne kdr krem sürersem süreyim yok edemiyorum gibi

elbette zararlı, kimyasal neticede. takıntılık bir hal yok bizim evde de durum aynı. hatta tahta kaşık, teflon tava, plastik kapları bulaşık makinasına atmamaya özen gösteriyoruz. çünkü onlar emiyor. az bi deterjanla elde iyice duruluyoruz. makinadan çıkmış teflon tavada yağ kızıdıyordum ve buram buram piril kokusu aldım, dökmek zorunda kaldım yağı. dikkat etmek lazım, o kaplardan yemek yiyoruz çünkü

artık btün silme işlemleri ekşisözlük olarak görünüyor

google'a polimer kil fiyat yazınca envai çeşit siteden satın alabileceğini görebilirsin.

kendim yapmak istiyorum da, internetten kişiye özel fotoğraflı olanlara baktım da 49 tl gibi uçuk fiyatlar var

Beyaz (ya da bej?) düz sert caselerden alıp boyayıp vernikleyebilirsin sanırım.
şöyle bir şey olabilir mesela i01.i.aliimg.com