siyahtuval
merhabalar. Bazı siteler ok.ru adresine yönlendiriyor. yüksek kalitede izlemek için sitede üyelik istiyor. telefon numarası faan istiyor sakıncalmı sizce yada üye olan var mı ?
merhabalar. Bazı siteler ok.ru adresine yönlendiriyor. yüksek kalitede izlemek için sitede üyelik istiyor. telefon numarası faan istiyor sakıncalmı sizce yada üye olan var mı ?
0
telefon numarası verdiğiniz anda eğer faturalı ise anında uyduruk servislere üye yapıyor ve faturanıza yansıtıyor. müşteri hizmetleri de yardımcı olmuyor ve o parayı bir şekilde ödüyorsunuz.
0
siyahtuval
Mesela youtubedan izlediğim bir videodan kisa bir görüntü yayinlamak istiyorum instagramda nasil yapacağım ekran fotosu oluyorda ekran videosu yokmu yada bunu yapanlar baska bir yontemle mi yapiyor?
Mesela youtubedan izlediğim bir videodan kisa bir görüntü yayinlamak istiyorum instagramda nasil yapacağım ekran fotosu oluyorda ekran videosu yokmu yada bunu yapanlar baska bir yontemle mi yapiyor?
0
ytcropper.com
google'a youtube crop yazarsan alternatifleri de çıkıyor. buradan kırpıp kullanabilirsin.
google'a youtube crop yazarsan alternatifleri de çıkıyor. buradan kırpıp kullanabilirsin.
0
@adaletin eli
o bulunalı yıllar oldu bro. snagit diye ekran alıntısı aracı var. video da alıyor, ekran görüntüsü de. hatta dosyayı açıyorsun, diyelim ekrana sığmıyor, aşağı scroll yapman lazım. onu da kendi yapıp tüm belgenin ekran görüntüsünü kaydediyor. hatta ileri gidip ekran görüntüsü aldığın bölgedeki yazıları seçilebilir metne çeviriyor (OCR).
o bulunalı yıllar oldu bro. snagit diye ekran alıntısı aracı var. video da alıyor, ekran görüntüsü de. hatta dosyayı açıyorsun, diyelim ekrana sığmıyor, aşağı scroll yapman lazım. onu da kendi yapıp tüm belgenin ekran görüntüsünü kaydediyor. hatta ileri gidip ekran görüntüsü aldığın bölgedeki yazıları seçilebilir metne çeviriyor (OCR).
0
siyahtuval
Merhabalar şimdi şöyle bir sorun olustu. Telefonum dilini bir ara degistirmistim oyle kullandm. Kameradan cektigim fotolar korece diliyle ayri dosya yapti birkac tane daha girip indirdigim sitelrrden dosya yapti, neyse bende dosya yoneticivayarlarindan bu dosyalari sildim. Simdi galeride olusmuyor h
Merhabalar şimdi şöyle bir sorun olustu. Telefonum dilini bir ara degistirmistim oyle kullandm. Kameradan cektigim fotolar korece diliyle ayri dosya yapti birkac tane daha girip indirdigim sitelrrden dosya yapti, neyse bende dosya yoneticivayarlarindan bu dosyalari sildim. Simdi galeride olusmuyor hic fotoğraf cekince bu yonetici bolumune girip bakmam gerek. Dili cevirdim gene olmadi lgg2 kullaniyorum hu arada. Fabrika ayaflarina suan donemem.
0
Dizini mahvetmissin. Geri getirme sansin yoksa o dosyalari, o dosyalari yaratan programlari yeniden kurarak, cok olasi görmüyorum. Clean up yapabilir, artiklari silmeyi deneyebilirsin ama senin ilacin fabrika ayarlari. Önce wipe, sonra clean factory ayarlariyla yeniden kurulum.
0
charlotte blanc
erkekte ne tur bir vucudu cekici buluyorsunuz ? yani daha acikca ne kadar kasli diyim ? daha iyi anlatmak isteyen gorsel paylasabilir. (tombul severleri tenzih ediyorum)
erkekte ne tur bir vucudu cekici buluyorsunuz ? yani daha acikca ne kadar kasli diyim ? daha iyi anlatmak isteyen gorsel paylasabilir. (tombul severleri tenzih ediyorum)
0
bir gerard butler gelse hayır demem ama realitede daha düz adamları beğeniyorum (hatta kocam tam olarak beğendiğim vücut tipi. kolda bacakta kaslar belirgin, six packsiz, geniş omuzlu)
bir celebrity crush olarak gerard butler
bir celebrity crush olarak gerard butler
0
Fit olması yeterli. Silikon basılmış gibi beğenmiyorum.
Vücut tipinin yanında beslenme şekli, yaşam tarzı da önemli. Beraber spora gidelim sağlıklı beslenelim isterim. Fit olup yanımda cips yemesin.
Vücut tipinin yanında beslenme şekli, yaşam tarzı da önemli. Beraber spora gidelim sağlıklı beslenelim isterim. Fit olup yanımda cips yemesin.
0
En çok geniş omuzları önemsiyorum sanırım.
Body building ile detaylandirilmis olması gerekmiyor ama kaslı ve fit bir yapıyı beğeniyorum.
Soyle bir sey. i.hizliresim.com
Shadowcat in gönderdiği fotoğraf güzel duruyor ama hiç öyle biriyle tanışmadım. Vücudu çok sert mi gelir bilmiyorum. Ben yanında ufacık kaldığım iri erkeklerden hoşlanıyorum (şişman değil). Çok detaya gerek yok.
Body building ile detaylandirilmis olması gerekmiyor ama kaslı ve fit bir yapıyı beğeniyorum.
Soyle bir sey. i.hizliresim.com
Shadowcat in gönderdiği fotoğraf güzel duruyor ama hiç öyle biriyle tanışmadım. Vücudu çok sert mi gelir bilmiyorum. Ben yanında ufacık kaldığım iri erkeklerden hoşlanıyorum (şişman değil). Çok detaya gerek yok.
0
en ziyade tarzı önemli
newsimg.wowtv.co.kr
1.bp.blogspot.com
www.eonline.com
img.fashion.tvreport.co.kr
çok mu oldu ne :)
newsimg.wowtv.co.kr
1.bp.blogspot.com
www.eonline.com
img.fashion.tvreport.co.kr
çok mu oldu ne :)
0
Zayıf olmamalı, ayva göbek ve geniş omuz ve tabi güzel bir yüzle beni tavlar :)
0
Geniş omuz, geniş göğüs, belirgin pektoral kaslar ve biçimli kollar. Six pack çok lazım değil. Yüzücüler çok güzel. Basketbolcular da öyle.
0
Çok kıymetli hanımefendiler ve diğerleri,
Bir beyefendi olarak buraya yazıyorum; şuraya fotoğrafını attığınız tarzda ve o vücut ölçülerüne sahip adamlar bulursanız onlara söyleyin gelip beni de siksinler lütfen.
Sizin yüzünüzden kendimi sevmez oldum, şişman kesinlikle değilim ama göbeğim var :)boyum 1.80 veya 1.78, güçlü müyüm bilmem ama sizi çok pis korurum he bir de komiğim.
İlgilenenler olursa bir mesaj kadar uzağnızdayım ;)
Bir beyefendi olarak buraya yazıyorum; şuraya fotoğrafını attığınız tarzda ve o vücut ölçülerüne sahip adamlar bulursanız onlara söyleyin gelip beni de siksinler lütfen.
Sizin yüzünüzden kendimi sevmez oldum, şişman kesinlikle değilim ama göbeğim var :)boyum 1.80 veya 1.78, güçlü müyüm bilmem ama sizi çok pis korurum he bir de komiğim.
İlgilenenler olursa bir mesaj kadar uzağnızdayım ;)
0
Geniş ve yapılı omuz+göğüs <3 Karın bölgesi düz olsa daha güzel ama çok da dert değil.
24.media.tumblr.com
24.media.tumblr.com
0
alexander skarsgard'ın true blooddaki hali dünyada olup olabilecek en güzel vücut diye düşünüyorum. genel manada kaslı ama zayıf seviyorum, jared leto da güzel örnek.
0
Zevkler bu kadar çeşitli olduğu için "Bizi de seven bulunur elbet" diyerek yolumuza devam ediyoruz sanırım di mi beğler? Bitli baklanın kör alıcısı olurmuş.
0
siyahtuval
Türk masalları nelerdir? Rapunzel ,Alaaddin, Çirkin ördek yavrusu bizlere mi ait? Merak ettim.
Türk masalları nelerdir? Rapunzel ,Alaaddin, Çirkin ördek yavrusu bizlere mi ait? Merak ettim.
0
Turk masallari nelerdirin cevabini bilmiyorum ama sorduklarinizin hicbiri turk masali degil.
0
Keloglan, karaoglan, dede korkut masallari ilk aklima gelenler. Yani google da da bulunabilirdi.
0
siyahtuval
Durağan bir film olmasın.Hareketli bir film olsun, aksiyonu olmasa da olur.Var mı tavsiyeniz?
Durağan bir film olmasın.Hareketli bir film olsun, aksiyonu olmasa da olur.Var mı tavsiyeniz?
0
tam aradığın tarzı yazsan daha kolay yardımcı olurum. ama herkesin bir şekilde bayılacağını düşündüğüm bir kaç film söyleyebilirim;
being there. bence eşsiz bir film. kahkaha atmakla ağlamak arasında defalarca gelip gidebilirsin.
el cuerpo. hodejegerne tarzı sürprizi ve gerilimi sağlam bir film.
baskın karabasan. türk korku filmlerine poposuyla gülen biriyim ama bu film bir çok ödül almış cinsiz perisiz enteresan bir türk korkusu.
being there. bence eşsiz bir film. kahkaha atmakla ağlamak arasında defalarca gelip gidebilirsin.
el cuerpo. hodejegerne tarzı sürprizi ve gerilimi sağlam bir film.
baskın karabasan. türk korku filmlerine poposuyla gülen biriyim ama bu film bir çok ödül almış cinsiz perisiz enteresan bir türk korkusu.
0
arkburak
Sizi de öyle değil mi, her bir günü ayrı analiz etsen,her gün Türkiye'de ya da başka bir dünya ülkesinde yaşansa oha artık diyeceğiniz olaylar yaşıyoruz. ama atık o kadar normal geliyor ki her şey..sadece 24 saatte olanlar:-Ülkenin başbakanı ben yokum diyor.-Kilis'e roket düşüyor.-Muş 2 şehit.-Can D
Sizi de öyle değil mi, her bir günü ayrı analiz etsen,her gün Türkiye'de ya da başka bir dünya ülkesinde yaşansa oha artık diyeceğiniz olaylar yaşıyoruz. ama atık o kadar normal geliyor ki her şey..
sadece 24 saatte olanlar:
-Ülkenin başbakanı ben yokum diyor.
-Kilis'e roket düşüyor.
-Muş 2 şehit.
-Can Dündar'a silahlı saldırı.
-Can Dündar'a ve Erdem Gül'e 5 yıl hapis.
-AB vize süreci dondu.
Benim yakalayabildiklerim bunlar, kafayı sıyırdık da haberimiz yok ya da iyi dayanıp adapte oluyoruz ikisinden biri herhalde...
he bir de öğrendiğim kadarıyla hüsnü uyanmış(!)
sadece 24 saatte olanlar:
-Ülkenin başbakanı ben yokum diyor.
-Kilis'e roket düşüyor.
-Muş 2 şehit.
-Can Dündar'a silahlı saldırı.
-Can Dündar'a ve Erdem Gül'e 5 yıl hapis.
-AB vize süreci dondu.
Benim yakalayabildiklerim bunlar, kafayı sıyırdık da haberimiz yok ya da iyi dayanıp adapte oluyoruz ikisinden biri herhalde...
he bir de öğrendiğim kadarıyla hüsnü uyanmış(!)
0
mumkun oldugunca detayli takip etmemeye calisiyorum. konu basligini bilsem yeterli sadece. yoksa yoruyor insani. gereksiz yere omrumuzden yiyor bile olabilir (biraz ciddiyim biraz absurt)
husnunun uyandigini bilmiyordum bak canim benim yasasin arka sokaklar :D
husnunun uyandigini bilmiyordum bak canim benim yasasin arka sokaklar :D
0
Vize sureci donmuş mu? Tuh.
Haber izlemiyorum, gazete okumuyorum. Yine de vizeler dışında bu söylediklerinin hepsini duydum. Vize serbestliği için yerine getirmeniz gereken beş kriteri bile ezberden sayarim. Bazen is haricinde butun günümü uyku ve ibadetle mi gecirsem diyorum. Bi fıçı mi bulsam kendime? Cidden turkiyedeki hayatın hizına yetişemiyorum. Sağlığım bozuluyor iyice.
Haber izlemiyorum, gazete okumuyorum. Yine de vizeler dışında bu söylediklerinin hepsini duydum. Vize serbestliği için yerine getirmeniz gereken beş kriteri bile ezberden sayarim. Bazen is haricinde butun günümü uyku ve ibadetle mi gecirsem diyorum. Bi fıçı mi bulsam kendime? Cidden turkiyedeki hayatın hizına yetişemiyorum. Sağlığım bozuluyor iyice.
0
Cacık hep bu gündemler. Neler geldi geçti. Türkiye'de gündem takip etmiyorum çünkü hiçbirinin uzun süreli yankısı olmuyor. Millet aç, açıkta işinin derdinde kimsenin sikinde değil gündem.
0
vize dısında hıcbırını okumadım umrumda degıl
bu arada o yavsak husnunun allah belasını versın
bu arada o yavsak husnunun allah belasını versın
0
gündemi takip etmekten vizelere zor çalıştım.
Artık şehit haberlerine falan bakmıyorum bile çok sıradanlaştı.
Kilise roket düşme haberlerini takip edip mutlu oluyorum fare gibi geberdikçe onlar.
AB vize sürecinin donacağını zaten biliyordum bana sürpriz olmadı.
Şu son Davutoğlu olayı baya ısıttı gündemi falan.
Harbiden yoruyor insanı evet.
Artık şehit haberlerine falan bakmıyorum bile çok sıradanlaştı.
Kilise roket düşme haberlerini takip edip mutlu oluyorum fare gibi geberdikçe onlar.
AB vize sürecinin donacağını zaten biliyordum bana sürpriz olmadı.
Şu son Davutoğlu olayı baya ısıttı gündemi falan.
Harbiden yoruyor insanı evet.
0
Hep ic karartıcı ne yazık ki :( ... nox gülüyor musun? Kacirdigim birşey mi oldu? Can gidiyor oyle dusunuyorum ben...
0
onlar geberdikçe mutlu mu oluyorsun @nox?
bu ülkenn bazı insanları da yordu evet...
bu ülkenn bazı insanları da yordu evet...
0
Yahu arkadaş anlayın artık bu insanlar sizin düşmanınız. Bu basit bir siyasi farklı görüşün ötesinde. Siyasi görüş ayrılığı dediğin MHP ile CHP arasındaki şeyler.
Kabullenin artık bu adamlar sizin düşmanınız. Kim bunlar biliyor musunuz ?
Dayak yiyerek öldürülen çocuğa iyi olmuş vatan haini diyen adamlar.
gece sokağa çıktı diye tecavüze uğrayan kadına ne işi varmış o saatte diyenler.
Yüzlerce subay hapiste sahte delillerle hayatları kaydırılırken vatan haini diyenler.
Şehrine gelen üniversite öğrencisine sağılacak inek ve orospu muamelesi yapan adamlar bunlar.
Lan daha düşman olarak görmeniz için napmaları lazım illa gelip evini basıp ailene tecavüz mü etsin ?
Yok öyle Hitler'e oy verip de '' ama ben savaş istemiyom yeeeağğğ '' demek. Kafana yersin bombayı fareler gibi ölürsün işte.
Zamanında ama dindarlar çok eziyet çekti yiağğğğğ dediniz şimdi o dindarlar ananızı belliyor müstahak gerçi size.
AKP'nin kullanışlı aptalları olmaya devam edin.
Gülmeyi geç internet üzerinden kilislilerle dalga bile geçiyorum fare gibi öleceksiniz hepiniz %65 oy verdiğiniz adam başkanlık derdinde siz geberirken diye.
Kabullenin artık bu adamlar sizin düşmanınız. Kim bunlar biliyor musunuz ?
Dayak yiyerek öldürülen çocuğa iyi olmuş vatan haini diyen adamlar.
gece sokağa çıktı diye tecavüze uğrayan kadına ne işi varmış o saatte diyenler.
Yüzlerce subay hapiste sahte delillerle hayatları kaydırılırken vatan haini diyenler.
Şehrine gelen üniversite öğrencisine sağılacak inek ve orospu muamelesi yapan adamlar bunlar.
Lan daha düşman olarak görmeniz için napmaları lazım illa gelip evini basıp ailene tecavüz mü etsin ?
Yok öyle Hitler'e oy verip de '' ama ben savaş istemiyom yeeeağğğ '' demek. Kafana yersin bombayı fareler gibi ölürsün işte.
Zamanında ama dindarlar çok eziyet çekti yiağğğğğ dediniz şimdi o dindarlar ananızı belliyor müstahak gerçi size.
AKP'nin kullanışlı aptalları olmaya devam edin.
Gülmeyi geç internet üzerinden kilislilerle dalga bile geçiyorum fare gibi öleceksiniz hepiniz %65 oy verdiğiniz adam başkanlık derdinde siz geberirken diye.
0
Millet niye aç, açıkta ThomasJefferson? Gerçek şu ki; milletin aç açıkta olması uzun süreli yankının ta kendisidir. Senin adına kararlar alan bi organın ne yaptığına ne ettiğine bakmadan alınan kararların sonuçlarını yaşamak zorunda kalmak akıl karı bi tutum mu? Bence değil.
0
ben 6 yaşında ölen çocuğu o kişilerle bir tutamıyorum @nox, evet bilmeden etmeden oy verirsen ezbere böyle olur okey ama ölmek hiçbir şeyin karşılığı değildir, kimse hak etmez, belki tepkisiz kalabilirsin ölümlerine; fakat sevinmek üstüne üstlük bunu fare gibi öleceksiniz şeklinde betimlemek hiç hoş değil...
0
@arkburak benim de 6 yaşındaki çocuğu sorumlu tutacak halim yok elbette hatta kurunun yanında yaş da yanıyor. Ama ben eminim ki şuan gitsen Kilis'e o adamlar hala '' yav gardaşım roketi hökümet mi atıyor sanki allaalla '' kafasındalardır.
İddia ediyorum yarın seçim olsa AKP gene 1. parti çıkar.
İddia ediyorum yarın seçim olsa AKP gene 1. parti çıkar.
0
cahiliyet...ne diyeyim ki. seçimlerinden sebep ölmeyi yine hak etmiyorlar elbette ki.
adam bu tarz insanları yönetmeyi çook iyi biliyor zaten, analiz budur işte..
adam bu tarz insanları yönetmeyi çook iyi biliyor zaten, analiz budur işte..
0
millet kendisi ile ilgili olan kısımları takip edip diğerlerini sallamıyor.
çevremde bir sürü yoksulluk içinde yaşayan insan görüyorum, hepsi senden benden mutlu.
bi "allaha çok şükür" demesi var ki sanırsın cebinde balya para ile geziyor.
bu adama; gsmh bu kadar de anlamaz, enflasyon şu de anlamaz ama de ki şunlar dinsizmiş işte o zaman ortalığın mınakoyar.
ve insanların vize olayında, bu derece olacak beklentisinde olmaları beni çok şaşırttı.
çevremde bir sürü yoksulluk içinde yaşayan insan görüyorum, hepsi senden benden mutlu.
bi "allaha çok şükür" demesi var ki sanırsın cebinde balya para ile geziyor.
bu adama; gsmh bu kadar de anlamaz, enflasyon şu de anlamaz ama de ki şunlar dinsizmiş işte o zaman ortalığın mınakoyar.
ve insanların vize olayında, bu derece olacak beklentisinde olmaları beni çok şaşırttı.
0
geçen gün buna benzer bir başlık açacaktım:) evet haklısın gündemde yıllardır güzel bir haber yok. hoş ne zaman oldu ki. burası türkiye der çekilirim fazla kafa yormam.
0
Yanlış anlaşılmışım. Gündem benim umurumda başka kimsenin umurunda değil. Halk ne olduğunu duymuyor bile. Kilise roket düşmüş diyorsun "Alla alla?" "yok canım" diyor. Halk böyle olunca bu millete ne olduğu benim de umurumda olmuyor tabii geberebilirler, hakları da yenilsin. Oy vermeye devam ediyorlar zaten haşerat gibi.
0
_k_u_z_g_u_n_
habire yarışma var bu kanallarda zirzop sorular karşılıpında sözde telefon veriyorlar internette gördüğüm kadarıyla çok kişi kandırılmış telefonlar hep bozukmuş kim bu adam dışarda nasıl rahat dolaşabiliyor vicdanı nasıl rahat ediyor insanları kandırıp kul hakkı yerken çok gıcık birisi belli oluyor
habire yarışma var bu kanallarda zirzop sorular karşılıpında sözde telefon veriyorlar internette gördüğüm kadarıyla çok kişi kandırılmış telefonlar hep bozukmuş kim bu adam dışarda nasıl rahat dolaşabiliyor vicdanı nasıl rahat ediyor insanları kandırıp kul hakkı yerken çok gıcık birisi belli oluyor www.youtube.com
0
ya böyle insanlara kananlara da ben çok üzülemiyorum açıkcası, adam dolandırıcyım diye bağırıyor...
0
siyahtuval
Tam duyamadim ama sen yanlış yaptın olacak iş değildi bizimki diye bir siir? Arka fonda olmasa mektubun onun müziği var. O siiri dinlemek istiyorum ama bulamadm.arama motorlarina yazinca filmi çıkıyor. Teşekkür ederim.
Tam duyamadim ama sen yanlış yaptın olacak iş değildi bizimki diye bir siir? Arka fonda olmasa mektubun onun müziği var. O siiri dinlemek istiyorum ama bulamadm.arama motorlarina yazinca filmi çıkıyor. Teşekkür ederim.
0
Ben de duymuştum ama hatırlayamadım. Sadece söylemek istediğim bir şey var naçizane; arka ile fon aynı anlamı taşıyan kelimeler olduğundan, "arkada çalan müzik" ya da "fon müziği" desek daha doğru olacak. Saygılar.
0
ya ben lan neyse
adam saçları 15 santim bile olsa erkek öğrencileri derse almaz, sınavdan atar, sınıfın içinde rezil ederdi. (uzun saçtan nefret ediyordu) ikide bir öğrencilerin gezmesinden, sigara içmesinden, kağıt oynamasından şikayet ederdi. derste milleti göt etmeye bayılırdı.çok da güzel öğretirdi, acayip bilgi
adam saçları 15 santim bile olsa erkek öğrencileri derse almaz, sınavdan atar, sınıfın içinde rezil ederdi. (uzun saçtan nefret ediyordu) ikide bir öğrencilerin gezmesinden, sigara içmesinden, kağıt oynamasından şikayet ederdi. derste milleti göt etmeye bayılırdı.
çok da güzel öğretirdi, acayip bilgiliydi, derse 5 dakika geç kalsa telafi ederdi. obsesif gibiydi bu konuda. bu konuda saygım vardı.
aradan 10 sene falan geçti. aklıma geldikçe sinirim çok bozuluyor. şimdi prof olmuş. büyük bir üni ye geçmiş...
hakaret içermeyen, sadece kendisini hiç sevmediğimi belirten bir mesaj atsam isim-cisim vererek? suç teşkil eder mi? ya da ne bileyim ahlaksızlık olur mu?
çok da güzel öğretirdi, acayip bilgiliydi, derse 5 dakika geç kalsa telafi ederdi. obsesif gibiydi bu konuda. bu konuda saygım vardı.
aradan 10 sene falan geçti. aklıma geldikçe sinirim çok bozuluyor. şimdi prof olmuş. büyük bir üni ye geçmiş...
hakaret içermeyen, sadece kendisini hiç sevmediğimi belirten bir mesaj atsam isim-cisim vererek? suç teşkil eder mi? ya da ne bileyim ahlaksızlık olur mu?
0
Uzun saç konusuna neden takıyordu bilmiyorum ama öğrencilerin gezmesi, sigara içmesi ve kağıt oynamasından şikayet ediyorsa iyi bir hocadır.
Öğrenci profili bu olabilir mi yahu?
Sizin onu sevip sevmemeniz önemsiz, onun da öğrencilerini sevip sevmemesi önemsiz, öğretmenlik görevini düzgünce yaptıysa mesele yok.
Bunca yıl sonra mesaj atmak istiyorsanız bu onun tarafından onanmamış olduğunuzu hissetmenizle ilgili olabilir.
Bizde de Turgut Özakman uzun saç sevmezdi. Bir gün "o asiyim vs. tutumunu gerçekten tutarlılıkla hayatta da yerine getiriyorsanız dilediğinizi yapın ama yalnızca bir imajsa sahiden boş işlerle uğraşıyorsunuz" demişti.
Öğrenci profili bu olabilir mi yahu?
Sizin onu sevip sevmemeniz önemsiz, onun da öğrencilerini sevip sevmemesi önemsiz, öğretmenlik görevini düzgünce yaptıysa mesele yok.
Bunca yıl sonra mesaj atmak istiyorsanız bu onun tarafından onanmamış olduğunuzu hissetmenizle ilgili olabilir.
Bizde de Turgut Özakman uzun saç sevmezdi. Bir gün "o asiyim vs. tutumunu gerçekten tutarlılıkla hayatta da yerine getiriyorsanız dilediğinizi yapın ama yalnızca bir imajsa sahiden boş işlerle uğraşıyorsunuz" demişti.
0
hocayı rahatsız etmek istiyorsan at.
ama ben bilgisine saygı duyduğum bir hocayı her ne kadar sevmesem de rahatsız etmek istemezdim. etrafta o kadar kalitesiz hoca varken bilgili hocaların değerini bilmek lazım.
ama ben bilgisine saygı duyduğum bir hocayı her ne kadar sevmesem de rahatsız etmek istemezdim. etrafta o kadar kalitesiz hoca varken bilgili hocaların değerini bilmek lazım.
0
ben olsam atma derim. takıntılı biriyse verdği cevaba takıntın artacak cevap vermezse gene takıntı yapacaksın. ama mesajın içeriğini bilemem yyapıcı yani tatlı dille bunu belirteceksen yap o zaman :D 10 yıl geçmesine rağmen unutmadıysan sen kaptırsın adama bence :D
0
dediğin sınırlar içinde kalırsan bir sorun olmaz ama öyle bir mesaj varsa akademik kariyer planını ya da üniversiteyle beraber çalışan bir şirkette kariyer düşünceni sıfırlamak olur.
boş veeeer
boş veeeer
0
ne demek gerek yok senı 10 sene sonra rahatsız edıyorsa ısım cısım buyuk harflerle at o maılı
kendı duygularına saygı duy
kendı duygularına saygı duy
0
Dediğin gibi bir hoca ise ya hiç okumaz ya okudukran sonra ben demiştim zaten gerizekalı bu çocuk der siler mesajı
0
aradan 10 yıla yakın zaman geçmesine rağmen niye hala üzerinde duruyorsunuz? bence siz de takıntı yapmışsınız :) ben olsam atmazdım mail. suç teşkil edeceğinden filan değil. 10 sene önceye takılıp kalmaz hayatıma devam edip 10 sene önceki adamı çoktaaaan unutmuş olacağım için
0
tuborg yesili
ağlamam lazım benim rahatlamak için.bana dramın en ağırından, şok olacağım aklımdan çıkmayacak film önerir misiniz?ps: dram aile üzerinden olmasın mümkünse.
ağlamam lazım benim rahatlamak için.
bana dramın en ağırından, şok olacağım aklımdan çıkmayacak film önerir misiniz?
ps: dram aile üzerinden olmasın mümkünse.
bana dramın en ağırından, şok olacağım aklımdan çıkmayacak film önerir misiniz?
ps: dram aile üzerinden olmasın mümkünse.
0
the fall'da fena ağlamıştım :) hikayesi süper, tam bir görsel şölen üstelik; olur da ağlayamazsanız bile (ki hiç sanmıyorum) vakit kaybı saymazsınız
0
Tam bu filmi tavsiye veresim varken nasıl denk geldi duyurun.
Seven Pounds, dün gece ağlamaktan helak oldum :(
Seven Pounds, dün gece ağlamaktan helak oldum :(
0
Million Dollar Baby (2004)
Gran Torino (2008)
Wit (2001 TV Movie)
Ben X (2007)
The Book of Stars (1999)
The Boy in the Striped Pyjamas (2008)
Dolores Claiborne (1995)
The Secret Life of Words (2005)
The Five People You Meet in Heaven (2004 TV Movie)
Detachment (2011)
The Bridge (2006)- Belgesel bu da, Golden Gate Köprüsündeki intiharlarla ilgili
Gran Torino (2008)
Wit (2001 TV Movie)
Ben X (2007)
The Book of Stars (1999)
The Boy in the Striped Pyjamas (2008)
Dolores Claiborne (1995)
The Secret Life of Words (2005)
The Five People You Meet in Heaven (2004 TV Movie)
Detachment (2011)
The Bridge (2006)- Belgesel bu da, Golden Gate Köprüsündeki intiharlarla ilgili
0
garaser
Yoksa benle ilgili bir sorun mu?
Yoksa benle ilgili bir sorun mu?
0
islergucler2
beğendiniz mi? ayrıca giyilirse hangisi giyilir?http://www.koton.com/tr/erkek/giyim/ust-giyim/hirka/p/6YAM81009KK725http://www.koton.com/tr/erkek/giyim/ust-giyim/hirka/p/6YAM81014KK045http://www.koton.com/tr/erkek/giyim/ust-giyim/hirka/p/6YAM84030OK023
0
feminen +1
gerçi günümüz hipster denilen canlıları da giyiyor bunları ama onlarda da feminen duruyor zaten.
gerçi günümüz hipster denilen canlıları da giyiyor bunları ama onlarda da feminen duruyor zaten.
0
bence gayet şık. ben de almayı düşünüyordum. tam bu havalarda giymelik. içine bir tshirt giydin mi tamamdır.
0
Kadin hirkasi gibi hepsi.ama genel tarzin buysa giyersin.
herkeste farkli durur cunku.
herkeste farkli durur cunku.
0
ficut iyiyse, havalı bir tarzın varsa giyilir. ama çok fena "fail" de olabilirsin eğer güzel kombinlemezsen ya da ficut kaldırmazsa.
0
giyilmemesi için bir sebep yok panpa. ama skinny pantolon, chelsea ayakkabı filan giyiyorsan al :D
0
erkek giyimindeki şu estetik yoksunu şeyler bitse keşke. almayın aldırmayın.
0
eğer çok yakışıklıysan, uzun bir boyun ve harika bir vücudun varsa ve bu hırkayı sade lakin elegant parçalarla kombinleyebileceksen üçüncüyü al derim. gel gelelim ortalama tipte bir türk erkeği isen hiç bulaşma.
0
Cok zorda kalirsam ve almazsa olecek hastaligim varsa birinciyi alirdim. Yoksa hic alinacak seyler degilmis gibi.
0
feminen ama hoşuna gidiyorsa giy. önemli olan çevrendekilerin ne düşündüğü değil senin kendini nasıl hissettiğin.
0
ilki çok feminen, diğer ikisi gayet iyi, üçüncüsü özellikle daha şık. ben giyerdim ama arkadaşlar ayıplardı çünkü hepsi üçüncü sınıf vatandaş eheh.
0
meh elde kalmış büyük beden kadın hırkalarının etiketini değiştirip satıyorlar gibi olmuş.
giyilmez.
giyilmez.
0
bayan olaraktann fikrimi söyleyim tabiki giyilir tarz meselesi ama bir yavanlık var. fular kullanmayı seyiyorsan bir renkli fuarla kombine edebilirsin. ben olsam gri renge kırmızı yada yeşil boyun fular takarım.
0
@siyahtuval'in dediği gibi bu hırkaları al, bi de kırmızı renkli şal tak sonra bana gel beraber kanaviçe işleyelim. Erkek adamsınız giymeyin ya şöyle şeyler.
Not: kadınım.
Not: kadınım.
0
bunları giydirdikleri adamın boyunun 187 olduğu dikkatinizi çekti mi bilmem.
ve de polyester giymeyin kardeşim. içerik de şekil de hoşuma gitmedi. erkeği bozar mı? bozmaz la bişey olmaz giy gitsin
ve de polyester giymeyin kardeşim. içerik de şekil de hoşuma gitmedi. erkeği bozar mı? bozmaz la bişey olmaz giy gitsin
0
Ulan arkadan bakınca bir an mutfakta yemek yapan annemi görüyorum sandım. Giyen erkek gördüm de bence hırkanın götü kapatması doğru değil. Aynı modelin götü açık olanı daha fit durabilir.
0
Yapılı ve fit erkeklere yakışıyor, minyon tipler bence tercih etmemeli. evet feminen ama farklı ve fena değil
0
Bunun benzerini evde giyiyorum ve kadınım. Bi de gay arkadaşımda gördüm bunlardan.
0
tepedeki psychedelic adam
cure'ün bu şarkısına benzeyen bi türkçe şarkı vardı sanki. barış manço'nun filan gibi. ya da türkçe olamsa da başka bi şarkıyı hatırlatıyor mu size?şarkı bu:https://www.youtube.com/watch?v=8U-XuH3P8ZI
cure'ün bu şarkısına benzeyen bi türkçe şarkı vardı sanki. barış manço'nun filan gibi. ya da türkçe olamsa da başka bi şarkıyı hatırlatıyor mu size?
şarkı bu:
www.youtube.com
şarkı bu:
www.youtube.com
0
şarkıyı ilk defa dinledim ama çok hoş müzik.dinleyince hak verdim nakaratı söyledikten sonraki müzik çok tanıdık. şarkıyı acayip sevdim. bana bunu hatırlattı ama seni bilemeyeceğim :D
www.youtube.com
www.youtube.com
0
ya müzik aslında bana da hafiften bunu hatırlatıyor ahah. ama bu değil yine de aradığım.
www.youtube.com
www.youtube.com
0
maresalx
https://media.giphy.com/media/xTk9ZOfBmkSD51IfF6/giphy.gif
0
technicalte
ilkokulda gördük ya himalaya tavşanının sırtına buz kesesi bağlayınca tüyler siyah çıkıyor.peki norveçli bir grup çifti sahra altı bi afrika ülkesine göndersek. örneğin uganda.bu çiftler uganda'da 4-5 nesil yaşasa çocuk yapsalar ( beyazlarla beyazlar evleniyor düşünün), 4-5 nesil nerden baksan 300--
ilkokulda gördük ya himalaya tavşanının sırtına buz kesesi bağlayınca tüyler siyah çıkıyor.
peki norveçli bir grup çifti sahra altı bi afrika ülkesine göndersek. örneğin uganda.
bu çiftler uganda'da 4-5 nesil yaşasa çocuk yapsalar ( beyazlarla beyazlar evleniyor düşünün),
4-5 nesil nerden baksan 300--400 yıl
bu kadar süre sonunda bu insanların çocukları siyahi olur mu ? ya da kaç sene sonra olur.
bakın siyahi diyorum, survivora katılan elemanlar gibi bronzlaşan demiyorum. doğuştan siyah olacak.
bununla ilgili yapılmış bir deney/araştırma var mı?
cevap evetse, yani ırk 300-400 senede ya da olmadaı bin-2 bin sene sonunda siyaha dönüşüyorsa yani ten renginin sadece doğal çevre etmenlerine göre değiştiği açıksa neden siyahilere karşı ırkçılık var?
yani özellikle siyahilere karşı yapılan ırkçılığın kökenini bi türlü anlayamıyorum.
bununla ilgili kitap vs. önerirseniz o da olumlu.
gece gece marthur luther kinge bağladım kusura bakmayın
not: siyahi değilim.
peki norveçli bir grup çifti sahra altı bi afrika ülkesine göndersek. örneğin uganda.
bu çiftler uganda'da 4-5 nesil yaşasa çocuk yapsalar ( beyazlarla beyazlar evleniyor düşünün),
4-5 nesil nerden baksan 300--400 yıl
bu kadar süre sonunda bu insanların çocukları siyahi olur mu ? ya da kaç sene sonra olur.
bakın siyahi diyorum, survivora katılan elemanlar gibi bronzlaşan demiyorum. doğuştan siyah olacak.
bununla ilgili yapılmış bir deney/araştırma var mı?
cevap evetse, yani ırk 300-400 senede ya da olmadaı bin-2 bin sene sonunda siyaha dönüşüyorsa yani ten renginin sadece doğal çevre etmenlerine göre değiştiği açıksa neden siyahilere karşı ırkçılık var?
yani özellikle siyahilere karşı yapılan ırkçılığın kökenini bi türlü anlayamıyorum.
bununla ilgili kitap vs. önerirseniz o da olumlu.
gece gece marthur luther kinge bağladım kusura bakmayın
not: siyahi değilim.
0
ben de ek yapiyim bazi surungenler ucmaya baslamis avlari yukarda diye yerde yiyecek yok diye. ayni durum iher canliya olsa ucar mi yuzbinlerce yil sonra??
0
insanda beyazdan siyaha dönüş olur mu emin değilim çünkü insanoğlu önce siyahtı sonradan beyaz olmuş. (bkz: ilk insanların afrika'dan gelmesi)
eğer bunun olmasını engelleyen genetik bir sebep yoksa olabilir ama bunu 10binlerce yılla ifade edebiliriz bence.
siyahilere yapılan ırkçılık direkt olarak renkleriyle alakalı değil. önce siyahlar gelişseydi ve beyazları köle alsalardı beyaz olmak kötü sayılırdı. olay renkte değil, o renge sahip insanların çağrıştıklarında. insanın kendinden olmayanı dışlama refleksi hep vardı ama siyahların köle olarak adının çıkması kadar derin bir ırkçılığa sebep olmazdı diye düşünüyorum.
eğer bunun olmasını engelleyen genetik bir sebep yoksa olabilir ama bunu 10binlerce yılla ifade edebiliriz bence.
siyahilere yapılan ırkçılık direkt olarak renkleriyle alakalı değil. önce siyahlar gelişseydi ve beyazları köle alsalardı beyaz olmak kötü sayılırdı. olay renkte değil, o renge sahip insanların çağrıştıklarında. insanın kendinden olmayanı dışlama refleksi hep vardı ama siyahların köle olarak adının çıkması kadar derin bir ırkçılığa sebep olmazdı diye düşünüyorum.
0
Şimdi şöyle bir örnek vereyim ancak birebir değil bunlar elbette, yanlış olabilir.
Soğuk ülkelere göç eden siyahileri (afro-amerikanlar misal) düşünüldüğünde, 2-3 nesil sonra dahi hala d vitamini eksikliği görülebiliyor (genler ve yeterli güneş ışığı alınmaması sebebiyle). Yani burada bir uyum söz konusu değil henüz. Belki 6-7 nesil sonra görülebilir, ya da daha fazla.
Çünkü neticede, göç yollarına bakılırsa ilk atalar zaten Afrika'dan köken alıyor ve kuzeye çıkıldıkça ten rengi açılıyor ve dolayısıyla güneş ışığına maruz kalma azalıyor ve neticesinde de d vitaminine olan gereksinim normal bir siyahiye göre daha az oluyor. Ancak ilgili süre göz önüne alındığında 2bin sene bile az.
Birebir değil demiştim, çünkü farklı genler etkili burada (d vitamini ve melanin(renk pigmenti) farklı genler). Ancak bu açıdan bakılabilir.
Dolayısıyla olaya tersten bakarsak, zaten kökenimiz siyahi, yani soğuk ülkedeki bir insanı alıp ten renginin değişmesine bakmaya gerek yok. Bu açıdan da siyahilere yapılan ırkçılığa gülüp geçmek işten bile değil. Kökeniyle alakalı çok bir bilgim yok açıkçası ama "Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi-Alaeaddin Şenel" in kitabına bakabilirsin, bende yeni okumaya başladım ki bununla ilgili bir bölüm var diye hatırlıyorum şu an bakmaya üşendim.
ps: insan mitokondri geni sadece anneden yavruya aktarılır. Kapsamlı bir çalışmada insan mitokondri geninin kökenlerine inildiğinde antropolojik olarak çıkarılan göç haritasıyla uyumlu olduğu gösterilmiş. ilgili göç yolağı şu link üzerinde; www.jeffdonofrio.net
Soğuk ülkelere göç eden siyahileri (afro-amerikanlar misal) düşünüldüğünde, 2-3 nesil sonra dahi hala d vitamini eksikliği görülebiliyor (genler ve yeterli güneş ışığı alınmaması sebebiyle). Yani burada bir uyum söz konusu değil henüz. Belki 6-7 nesil sonra görülebilir, ya da daha fazla.
Çünkü neticede, göç yollarına bakılırsa ilk atalar zaten Afrika'dan köken alıyor ve kuzeye çıkıldıkça ten rengi açılıyor ve dolayısıyla güneş ışığına maruz kalma azalıyor ve neticesinde de d vitaminine olan gereksinim normal bir siyahiye göre daha az oluyor. Ancak ilgili süre göz önüne alındığında 2bin sene bile az.
Birebir değil demiştim, çünkü farklı genler etkili burada (d vitamini ve melanin(renk pigmenti) farklı genler). Ancak bu açıdan bakılabilir.
Dolayısıyla olaya tersten bakarsak, zaten kökenimiz siyahi, yani soğuk ülkedeki bir insanı alıp ten renginin değişmesine bakmaya gerek yok. Bu açıdan da siyahilere yapılan ırkçılığa gülüp geçmek işten bile değil. Kökeniyle alakalı çok bir bilgim yok açıkçası ama "Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi-Alaeaddin Şenel" in kitabına bakabilirsin, bende yeni okumaya başladım ki bununla ilgili bir bölüm var diye hatırlıyorum şu an bakmaya üşendim.
ps: insan mitokondri geni sadece anneden yavruya aktarılır. Kapsamlı bir çalışmada insan mitokondri geninin kökenlerine inildiğinde antropolojik olarak çıkarılan göç haritasıyla uyumlu olduğu gösterilmiş. ilgili göç yolağı şu link üzerinde; www.jeffdonofrio.net
0
ilkokulda gördük ya dedikten sonrasını okuyamadım :D ben bir güün öncemi ünutuyorum :D
0
Oncelikle, biyolojik olarak irk diye bir kavram yok. Kavram kargasasi yaratmamak icin o tartismayi bir kenara birakiyorum.
Sorunun cevabi olmaz. Cunku bunun icin 4-5 nesil degil, cok daha fazlasi gerekir. 4-5 nesil dedigimiz ortalama 150 bilemedin 200 yillik bir sure. Insanda ten renginin beyaz olmasina dair bulunan genlerden birkaci, ortalama 8 bin yil once dogal secilime ugruyor. Yani bu cok daha fazla nesil demek ki zaten buna gore bir hesaplama yapmak imkansiz. Cunku bunu kontrol eden tek bir gen yok. Dolayisiyla mutasyonun gerceklesmesi ve ortamda avantaj saglamasi gerekiyor, topluluk kucukse zaten bu da zor.
Irkcilik politik bir kavram. Her turlusu zararli ve embesilce. Herhangi bir sucu genlere atarak toplumdaki yapisindaki sorunlari cok guzel ortuyorlar. Cunku gerizekalilar.
Tavsan olayi bambaska. O cevrenin genler uzerindeki etkisini anlatmak icindi sanirim. Sicakliga bagli olarak, ilgili gen protein olusturuyor veya olusturmuyor (gen anlatiminin duzenlenmesi), o nedenle tavsanin rengi degisiyor.
Sorunun cevabi olmaz. Cunku bunun icin 4-5 nesil degil, cok daha fazlasi gerekir. 4-5 nesil dedigimiz ortalama 150 bilemedin 200 yillik bir sure. Insanda ten renginin beyaz olmasina dair bulunan genlerden birkaci, ortalama 8 bin yil once dogal secilime ugruyor. Yani bu cok daha fazla nesil demek ki zaten buna gore bir hesaplama yapmak imkansiz. Cunku bunu kontrol eden tek bir gen yok. Dolayisiyla mutasyonun gerceklesmesi ve ortamda avantaj saglamasi gerekiyor, topluluk kucukse zaten bu da zor.
Irkcilik politik bir kavram. Her turlusu zararli ve embesilce. Herhangi bir sucu genlere atarak toplumdaki yapisindaki sorunlari cok guzel ortuyorlar. Cunku gerizekalilar.
Tavsan olayi bambaska. O cevrenin genler uzerindeki etkisini anlatmak icindi sanirim. Sicakliga bagli olarak, ilgili gen protein olusturuyor veya olusturmuyor (gen anlatiminin duzenlenmesi), o nedenle tavsanin rengi degisiyor.
0
@evrim halkası: dediklerinizi anladığımdan emin olamadım, ben de şunu sorsam:
kaç gen ile belirlendiklerinden bağımsız olarak, cilt rengindeki olası kategoriler ayrı birer dizilime tekabül ediyor ancak tavşan kürkünün renginin açılabilip açılamadığı şeklinde ifade edilebilecek özellik, dizilimi net olup hayvanda ya vardır, ya yoktur diyeceğiniz bir şey, doğru mu? yani bu uyum sağlamanın kendisi zaten ayrı ifadesi olan bağımsız bir gen doğru mu? (yani kimyasal değişimin olabilirliği de yine bir gen saysesindedir herhalde, varsayımını yapmış oldum bu noktada)
eğer doğru anladıysam ten rengine dışarıdan etki eden bu şekilde ikinci bir gen neden yok, onu merak ediyorum da, zamanınız varsa sormak istedim. yani bronzlaşabilme tam da buna tekabül eden bir özellik, kim demiş bunun olmadığını, diyecek olursanız, neden bronzlaşmayla gerçekleşen kararma siyahi kimselerdekinden bu denli farklı görünüyor dışarıdan, aynı koyuluğa varılamıyor?
kaç gen ile belirlendiklerinden bağımsız olarak, cilt rengindeki olası kategoriler ayrı birer dizilime tekabül ediyor ancak tavşan kürkünün renginin açılabilip açılamadığı şeklinde ifade edilebilecek özellik, dizilimi net olup hayvanda ya vardır, ya yoktur diyeceğiniz bir şey, doğru mu? yani bu uyum sağlamanın kendisi zaten ayrı ifadesi olan bağımsız bir gen doğru mu? (yani kimyasal değişimin olabilirliği de yine bir gen saysesindedir herhalde, varsayımını yapmış oldum bu noktada)
eğer doğru anladıysam ten rengine dışarıdan etki eden bu şekilde ikinci bir gen neden yok, onu merak ediyorum da, zamanınız varsa sormak istedim. yani bronzlaşabilme tam da buna tekabül eden bir özellik, kim demiş bunun olmadığını, diyecek olursanız, neden bronzlaşmayla gerçekleşen kararma siyahi kimselerdekinden bu denli farklı görünüyor dışarıdan, aynı koyuluğa varılamıyor?
0
@godoşu beklerken: Kisaca soyle soyleyeyim.
1- Insanda deri rengini belirleyen bir takim genler var. Tavsanda kurk rengini belirleyen bir takim genler var.
2- Insanda deri rengini belirleyen genlerde zamaninda meydana gelmis olan mutasyonlar, Avrasya ikliminde avantaj sagladigi icin toplumda secilmeyi basarmis. Yani bu yeni mutant gene sahip bireyler saglikli bir sekilde ureyebilmis. Bu dogal secilim mekanizmasi, gen dizilimlerinde meydana gelen degisimler var.
3- Tavsandaki olayi en son on yil once falan gordum, tam hatirlayamiyorum ayrintilarini, yanlis bilgilendirmek istemem. Ama durum soyle bir sey olmali kabaca. Sicaklik 4 derece oldugunda, kurk rengini belirleyen genin protein uretmeyi durdurdugunu farz edelim. O zaman var olan tuy rengi degisecektir. Biraz daha karmasik bir mekanizma olabilir, ama net olan su: Burada gen diziliminde herhangi bir degisiklik yok. Cevre etkisiyle gen anlatimi duzenleniyor sadece. Dolayisiyla yukaridakinden tamamen farkli bir mekanizma.
Yarina kadar ayrintilarini yazan kimse olmazsa, akliselim bir kafayla teyit edeyim su tavsan olayini. Ayrintilariyla yazarim o zaman.
1- Insanda deri rengini belirleyen bir takim genler var. Tavsanda kurk rengini belirleyen bir takim genler var.
2- Insanda deri rengini belirleyen genlerde zamaninda meydana gelmis olan mutasyonlar, Avrasya ikliminde avantaj sagladigi icin toplumda secilmeyi basarmis. Yani bu yeni mutant gene sahip bireyler saglikli bir sekilde ureyebilmis. Bu dogal secilim mekanizmasi, gen dizilimlerinde meydana gelen degisimler var.
3- Tavsandaki olayi en son on yil once falan gordum, tam hatirlayamiyorum ayrintilarini, yanlis bilgilendirmek istemem. Ama durum soyle bir sey olmali kabaca. Sicaklik 4 derece oldugunda, kurk rengini belirleyen genin protein uretmeyi durdurdugunu farz edelim. O zaman var olan tuy rengi degisecektir. Biraz daha karmasik bir mekanizma olabilir, ama net olan su: Burada gen diziliminde herhangi bir degisiklik yok. Cevre etkisiyle gen anlatimi duzenleniyor sadece. Dolayisiyla yukaridakinden tamamen farkli bir mekanizma.
Yarina kadar ayrintilarini yazan kimse olmazsa, akliselim bir kafayla teyit edeyim su tavsan olayini. Ayrintilariyla yazarim o zaman.
0
@godoşu beklerken, evrim halkasi; himalaya tavşanlarında olay sadece vücudun soğuk olan bölgelerinde pigment üretiminden sorumlu olan enzimin düşük sıcaklıkta katalitik aktivitesini kazanmasıyla alakalı. yani sıcaklık düşükse aktivite kazanıyor, sıcaklık yüksekse aktivitesini yitiriyor, genle alakalı bir (ne dizilim ne de ifade) değişiklik olmuyor.
buna aslında heat-shock genleri örnek olarak verilebilir. drosophila (meyve sineği)'da bulunan bu genler, eğer çevre sıcaklığı çok artıyorsa, kendilerini korumak için birtakım proteini üretmeye başlıyorlar ve kendilerini bu sıcaklıktan koruyup baskı altından uzaklaştırmaya çalışıyorlar.
bunu da yapma şekilleri şu; sıcaklık normalken genler "kapalı". yani dizi orada sabit ancak ifade edilmiyor, yani eyleme geçmiyor orada duruyor öyle. ancak sıcaklık sineğin dayanamayacağı boyuta ulaştığında bu genler "açılıyor". böylece ifade yapılabilir artık yani eyleme geçiyor ve genin ifadesi olan proteinler sentezlenmeye başlanıyor.
bronzlaşma da şu şekilde, her insanda renk pigmentleri farklı yoğunlukta sentezleniyor. güneş ışığıyla bunu belirli bir seviyeye kadar arttırabiliriz. genetik sınırlandırmalar diyebiliriz buna. o genin ifadesi için sadece güneş ışığının yoğunluğu değil başka şeyler de etkili olduğu için en çok bu raddeye gelebiliyor, boy uzunluğu gibi. dolayısıyla uyum sağlamanın kendisi ayrı bir gen değil, zaten o gen üzerinde ama o gen değişmiş, buna adaptasyon deniyor. drosophila'daki durum ise modifikasyon, yani o gen zaten var sadece çevre şartlarına göre değişiyor. bizdeki renk pigmentinin güneş ışığına maruz kalınmasıyla değişmesi gibi (ki eski haline geri dönüyor, renginiz açılıyor bir süre sonra). ancak asıl olay bunun zaman içerisinde kalıcı olarak gerçekleşmesi yani adaptasyon. bu da mutasyonlar sayesinde oluyor ve gelecek nesillere aktarılıyor.
buna aslında heat-shock genleri örnek olarak verilebilir. drosophila (meyve sineği)'da bulunan bu genler, eğer çevre sıcaklığı çok artıyorsa, kendilerini korumak için birtakım proteini üretmeye başlıyorlar ve kendilerini bu sıcaklıktan koruyup baskı altından uzaklaştırmaya çalışıyorlar.
bunu da yapma şekilleri şu; sıcaklık normalken genler "kapalı". yani dizi orada sabit ancak ifade edilmiyor, yani eyleme geçmiyor orada duruyor öyle. ancak sıcaklık sineğin dayanamayacağı boyuta ulaştığında bu genler "açılıyor". böylece ifade yapılabilir artık yani eyleme geçiyor ve genin ifadesi olan proteinler sentezlenmeye başlanıyor.
bronzlaşma da şu şekilde, her insanda renk pigmentleri farklı yoğunlukta sentezleniyor. güneş ışığıyla bunu belirli bir seviyeye kadar arttırabiliriz. genetik sınırlandırmalar diyebiliriz buna. o genin ifadesi için sadece güneş ışığının yoğunluğu değil başka şeyler de etkili olduğu için en çok bu raddeye gelebiliyor, boy uzunluğu gibi. dolayısıyla uyum sağlamanın kendisi ayrı bir gen değil, zaten o gen üzerinde ama o gen değişmiş, buna adaptasyon deniyor. drosophila'daki durum ise modifikasyon, yani o gen zaten var sadece çevre şartlarına göre değişiyor. bizdeki renk pigmentinin güneş ışığına maruz kalınmasıyla değişmesi gibi (ki eski haline geri dönüyor, renginiz açılıyor bir süre sonra). ancak asıl olay bunun zaman içerisinde kalıcı olarak gerçekleşmesi yani adaptasyon. bu da mutasyonlar sayesinde oluyor ve gelecek nesillere aktarılıyor.
0
himalaya tavşanının sırtına buz kesesi bağlayınca neden tüyler siyah çıkıyorki?
kamufle olmak için beyaz olması gerekmiyor mu?
kamufle olmak için beyaz olması gerekmiyor mu?
0
@evrim halkası, sefil: gerçekten çok, çok teşekkür ederim fakat bu adaptasyon ve mutasyondan sayılamayacak şeylerin gen ifadesinin düzenlenmesi olduğunu, kendilerinin de ayrı bir gen olmadığını söylemişsiniz ya, neyin ne şekilde, hangi ölçüde düzenlenmesi gerektiğini vücut nasıl anlıyor? spontan reaksiyonlar mı oluyor bu noktada?
yıllar evvel kazuo bilmem ne diye bir adamın yazdığı genetik zeka diye bir kitap okumuştum da bu hususta, canlılardaki gen açma/kapama özelliğinden bahsediyordu, yani sanırım tam da sizin değindiğiniz şeyden bahsediyordu. fakat işin kimya boyutuna gelince neden-sonuç sıralamasını doğru kavramaya çalışıyorum.
örneğin sefil "şu fiziksel şartlarda şu proteinler üretiliyor bunun yolu da o proteini üretecek enzimin o belirli fiziksel koşulda aktivasyonunun artması ve katalitik nitelik kazanmasıyla mümkün oluyor" mealinde bir açıklama yaptı ya, işte o noktada merak ettiğim:
bu enzim bir tek bu iş için kullanılan bir enzim diyelim, işte bu enzim 1. gerekli koşullar oluşana kadar ortalarda yok galiba? 2) enzimin üretimi için RNA'dan gelen kodlama emri yine DNA'da bir yere tekabül etmiyor mu?
3. hatırladığım kadarıyla "yaşam nasıl başladı" sorusuna iki farklı cevap veren hipotezler vardı. i) central dogma of science [ -dna->rna->protein sentezi], enzim ii) rna-world hypothesis
ii'de yaşamın başlamasının dünya yaşına göre aslında nispeten hızlı olma sebebinin aslında birtakım rna zincirleri ve enzimlerin aynı anda dna'dan önce ortada olup oradan ters transkriptaz yardımı ile ters transkripsiyon -öyle deniyordu galiba-, yapmaya başlaması ile açıklanabileceği gibi bir şey okumuştum ve o durumda bahsettiğiniz enzimlerin default olarak hücrede varolup ama yine de kendilerini yeniden sentezleyebilecek ilgili dna'yı rna'dan kodladığı gibi bir ihtimal oluyor anladığım kadarıyla ve sizin söylediğiniz gibi bir gene bir özelliği açtıran/kapatan, bir proteini sentezleten veya sentezletmeyen söz konusu enzimin başka bir gen olmadan varolabilmesi bu ikinci hipotezi doğrulamıyor mu?
yani o enzimi oluşturabilme yetisi, oluşturmak gerektiği bilgisi başka nasıl anlaşılabilir? bilgi az olunca kafa da gördüğünüz gibi karışıyor böyle; bağlamaya çalışıyorum bunları. zamanınızı almış oldum yine, dilerseniz nette git şunu oku diyin, oraya da bakarım.
yıllar evvel kazuo bilmem ne diye bir adamın yazdığı genetik zeka diye bir kitap okumuştum da bu hususta, canlılardaki gen açma/kapama özelliğinden bahsediyordu, yani sanırım tam da sizin değindiğiniz şeyden bahsediyordu. fakat işin kimya boyutuna gelince neden-sonuç sıralamasını doğru kavramaya çalışıyorum.
örneğin sefil "şu fiziksel şartlarda şu proteinler üretiliyor bunun yolu da o proteini üretecek enzimin o belirli fiziksel koşulda aktivasyonunun artması ve katalitik nitelik kazanmasıyla mümkün oluyor" mealinde bir açıklama yaptı ya, işte o noktada merak ettiğim:
bu enzim bir tek bu iş için kullanılan bir enzim diyelim, işte bu enzim 1. gerekli koşullar oluşana kadar ortalarda yok galiba? 2) enzimin üretimi için RNA'dan gelen kodlama emri yine DNA'da bir yere tekabül etmiyor mu?
3. hatırladığım kadarıyla "yaşam nasıl başladı" sorusuna iki farklı cevap veren hipotezler vardı. i) central dogma of science [ -dna->rna->protein sentezi], enzim ii) rna-world hypothesis
ii'de yaşamın başlamasının dünya yaşına göre aslında nispeten hızlı olma sebebinin aslında birtakım rna zincirleri ve enzimlerin aynı anda dna'dan önce ortada olup oradan ters transkriptaz yardımı ile ters transkripsiyon -öyle deniyordu galiba-, yapmaya başlaması ile açıklanabileceği gibi bir şey okumuştum ve o durumda bahsettiğiniz enzimlerin default olarak hücrede varolup ama yine de kendilerini yeniden sentezleyebilecek ilgili dna'yı rna'dan kodladığı gibi bir ihtimal oluyor anladığım kadarıyla ve sizin söylediğiniz gibi bir gene bir özelliği açtıran/kapatan, bir proteini sentezleten veya sentezletmeyen söz konusu enzimin başka bir gen olmadan varolabilmesi bu ikinci hipotezi doğrulamıyor mu?
yani o enzimi oluşturabilme yetisi, oluşturmak gerektiği bilgisi başka nasıl anlaşılabilir? bilgi az olunca kafa da gördüğünüz gibi karışıyor böyle; bağlamaya çalışıyorum bunları. zamanınızı almış oldum yine, dilerseniz nette git şunu oku diyin, oraya da bakarım.
0
@eksimeksi, güneş ışığından daha çok faydalanmak için böyle bir modifikasyona gitmiş olabilir.
@godoşu beklerken,
1) aslında basit olarak gen ifadesinin düzenlenmesini modifikasyon gibi düşünebiliriz. neticede ortam şartlarına -geçici- olarak uyum için gen ifademizi düzenliyoruz. fakat, heat-shock genlerini düşünürsek; çevre şartlarına göre ifadesi değişiyor değil mi (değişkenlik)? bir de ikinci olarak çevre şartlarına ifadesinin değişeceğini gösteren bir kalıcılık (kalıtımsal olarak aktarılmış) var. peki bu nasıl gerçekleşiyor?
şimdi hangi genin açılıp kapanacağı yine aslında dna içerisinde belirlenmiş. bir gen başka bir genin de ifadesini kontrol edebiliyor. buna ilaveten hücrenin maruz kaldığı sinyaller de gen ifadesini değiştirebiliyor. klasik santral dogma'dan başlarsak;
dna aşamasında; dna metillemesi ile gen kapatılabiliyor, histon asetilasyon/deasetilasyonu ile genler kapatılabiliyor, transkripsiyonda görevli faktörlerin sayısı-yapısı-var olup olmamaları, inhibitör-aktivatörler vs vs. genin açılıp açılmayacağını bize söylüyor.
rna aşamasında; rna'nın kırpılması, sahibi olduğu dizi (kırpılmayla sıra değişiyor, alernatif splicing diye aratıp bakabilirsin), sitoplazmaya çıktığında mrna'yı ribozoma yönlendiren sinyal faktörleri, translasyondan sorumlu-aktive eden-inhibe eden proteinlerin varlığı vs bize rna'nın proteine dönüşüp dönüşmeyeceğini söylüyor.
protein aşamasında; protein translasyona uğrasa bile, çeşitli kimyasal modifikasyonlarla asıl haline kavuşabiliyor ya da gereksiz görülürse yıkılıp yok edilebiliyor.
yani burada görmemiz gereken büyük resim şu; ufak bir protein üretiminde dahi birçok değişken işin içine giriyor ve her bir değişken de ayrı ayrı kontrol edilerek büyük ölçüde her aşamada ayrı bir kontrol sağlanarak bu genin ifade edilip edilmeyeceği kontrol ediliyor. çok saçma bir örnek olacak ama göz önüne gelmesi için yazıyorum yoksa mekanizma böyle değil, mesela stres altındasın ve adrenalin salgılamaya başladın. adrenalin salgılayan hücrelerinde o salgıyla ilgili olan genler transkribe olmaya yani ifade edilmeye başladı. ancak daha tam rna'lar proteine dönüşecekken stres durumundan kurtuldun, artık adrenalin salgılamana gerek yok ve bununla ilgili bir sinyal geldi hücreye. işte tam o esnada protein yapımını durduruyor gibi düşün. yani her an değişen dinamik bir yapı var ve hücre anında hızlı bir cevap oluşturarak bunu yerine getirmeye çalışıyor.
2) dolayısıyla toparlama: o enzim hem ortada olabilir hem de olmayabilir. yani bu en ama en başta genin açık olup olmamasına bağlı. eğer gen açıksa rna sentezlenmiştir okey, ancak proteine çevrilmeden sitoplazmada bekliyordur, çevre durumuna göre çevrilecektir. ha ama gen kapalıdır (heat-shock örneği gibi) rna da yok ortada dolayısıyla, çevre şartı değişince bu sefer gen açılıyor sonra rna transkribe oluyor. yani bu durum özelliğe, karaktere, gene vs göre değişiyor. birinci ve ikinci soruları kapsıyor bu yazdığım.
3) bununla ilgili sözlükte bir entry yazmıştım ama sildim. aynen kopyalayıp yapıştırıyorum buraya;
şöyle ki, 2002 yılında paul&joyce arkadaşlar ribozimler (ribozim: enzimatik aktivitesi olan rna molekülleri) üzerinde çalışırlarken bir rna keşfettiler. bu rna, self-replicating bir rna olan r3c ligaz ribozom idi. bu rna, içerdiği baz dizisine göre 3d konformasyonu kazanarak kendi kendini replike edebilme özelliğine sahip. ve bu replikasyon aşamasında bu rna molekülü kendini stabil tutuyor. yani demek istediğim şu şekil üzerinde görülebilir. yani bu molekülün kendisi stabil değil, çünkü rna molekülleri tek zincirli olduğundan çabuk parçalanırlar, ancak replikasyon sonucu stabil oluyorlar çünkü çift zincirli hale geçiyorlar. işte bu molekül muazzam bir molekül. neden mi? çünkü dna da çift zincirli ve oldukça ama oldukça stabil bir yapı. dolayısıyla, rna'nın dna'dan daha önce ortaya çıktığı ve bu rna'daki bilginin daha kalıcı hale gelebilmesi için dna'nın oluştuğu, böylece bilginin depolanarak rna davranışının kontrolünün sağlanmasının gerçekleştirildiği düşünülmekte. elbette bu da bir teori. ancak sağlam bir teori olduğu bilim camiasında özellikle konuşma konusu.
peki, bu rna molekülü ortamda var diyelim. e bir şekilde kendini stabil hale getirmeye çalışıyor diyelim, tamam. ancak çevre denilen bir etmen var ortada. nasıl değişeceği bilinmeyen bir şey bu. dolayısıyla, bu rna molekülü çevreden korunmak isteyecek. kendini yaşatması için korunmak zorunda. bunu nasıl yapacak?
burada da keşfedilen bir şeyler var. bunlara protobiont deniliyor. bu yapılar biyolojik hayatın ilk prototipleri. bunlar şu şekil yapılar. yani bu tipler, dış çevreden izole bir ortam oluşturuyorlar kendi kendilerine. test tüplerinde dahi bunu gerçekleştirdikleri kanıtlandı. yani, rna molekülümüz bu prototipin içine girmiş ve çevre şartlarından korunmuş olabilir. bu da bize hücrenin nasıl oluştuğunu gösteriyor.
gelelim hücreye.
hücre hayatta kalmak isteyecek. bunun için çeşitli faaliyetler göstermesi lazım. bu faaliyetler özetle; yapılarda oluşan hasarların tamiri, yeni molekül sentezleme, gerekli moleküllerin ve enerjinin dışarıdan alınması, düşmanlara karşı savunma kimyasallarının salınması, hücre içinde üretilen kirleticilerin atılması vs vs.
hücre bunları başarıyla gerçekleştirdi evet fakat ölüm kaçınılmaz. uzun vadede tek çaresi kendinden bir kopya oluşturması ve böylece kendini yedeklemesi. neden? çünkü kopyalardan biri ölürse, diğeri hayatta kalabilir. peki bu yeni kopya, önceki hücrenin tüm faaliyetlerinin düzenlenmesi bilgisini nereden bilecek?
buradaki keşif: genetik materyal. hücre, genetik materyali ile bu faaliyetlerin düzenlenme bilgisini kopya hücresine aktaracak. ancak, bu kopyalama işlemi illa karbon kopya şeklinde mi olmalı?
hayır. niçin? çünkü çevre şartları öyle bir değişebilir ki hiçbir kopya yaşayamayabilir. bu sebepten hücre mutasyon geçirecek ki çevresel değişikliklere karşı uyum sağlanabilecek değişiklikler meydana gelsin.
çevre şartlarının nasıl değişeceğini hücre önceden kestirebilir mi?
tabii ki hayır. o halde ne yapacak; mutasyonlar rastgele oluşturulacak, mümkün olduğunda çok sayıda kopya alınacak. neden mi? çünkü, birbirinden farklı genetik materyale sahip kopya sayısı ne kadar fazlaysa değişen çevre şartlarından en az birinin hayatta kalma şansı yüksek olsun diye.
işte burada da evrimin başladığı noktaya geliyoruz.
son not: ayrıca bilginiz hiç de az değil, hiçbir şey bilmeyene anlatmak çok çok daha zor oluyor, nitekim zaten karışık bir mekanizma. benim bile kafam alamayabiliyor bazen:)
@godoşu beklerken,
1) aslında basit olarak gen ifadesinin düzenlenmesini modifikasyon gibi düşünebiliriz. neticede ortam şartlarına -geçici- olarak uyum için gen ifademizi düzenliyoruz. fakat, heat-shock genlerini düşünürsek; çevre şartlarına göre ifadesi değişiyor değil mi (değişkenlik)? bir de ikinci olarak çevre şartlarına ifadesinin değişeceğini gösteren bir kalıcılık (kalıtımsal olarak aktarılmış) var. peki bu nasıl gerçekleşiyor?
şimdi hangi genin açılıp kapanacağı yine aslında dna içerisinde belirlenmiş. bir gen başka bir genin de ifadesini kontrol edebiliyor. buna ilaveten hücrenin maruz kaldığı sinyaller de gen ifadesini değiştirebiliyor. klasik santral dogma'dan başlarsak;
dna aşamasında; dna metillemesi ile gen kapatılabiliyor, histon asetilasyon/deasetilasyonu ile genler kapatılabiliyor, transkripsiyonda görevli faktörlerin sayısı-yapısı-var olup olmamaları, inhibitör-aktivatörler vs vs. genin açılıp açılmayacağını bize söylüyor.
rna aşamasında; rna'nın kırpılması, sahibi olduğu dizi (kırpılmayla sıra değişiyor, alernatif splicing diye aratıp bakabilirsin), sitoplazmaya çıktığında mrna'yı ribozoma yönlendiren sinyal faktörleri, translasyondan sorumlu-aktive eden-inhibe eden proteinlerin varlığı vs bize rna'nın proteine dönüşüp dönüşmeyeceğini söylüyor.
protein aşamasında; protein translasyona uğrasa bile, çeşitli kimyasal modifikasyonlarla asıl haline kavuşabiliyor ya da gereksiz görülürse yıkılıp yok edilebiliyor.
yani burada görmemiz gereken büyük resim şu; ufak bir protein üretiminde dahi birçok değişken işin içine giriyor ve her bir değişken de ayrı ayrı kontrol edilerek büyük ölçüde her aşamada ayrı bir kontrol sağlanarak bu genin ifade edilip edilmeyeceği kontrol ediliyor. çok saçma bir örnek olacak ama göz önüne gelmesi için yazıyorum yoksa mekanizma böyle değil, mesela stres altındasın ve adrenalin salgılamaya başladın. adrenalin salgılayan hücrelerinde o salgıyla ilgili olan genler transkribe olmaya yani ifade edilmeye başladı. ancak daha tam rna'lar proteine dönüşecekken stres durumundan kurtuldun, artık adrenalin salgılamana gerek yok ve bununla ilgili bir sinyal geldi hücreye. işte tam o esnada protein yapımını durduruyor gibi düşün. yani her an değişen dinamik bir yapı var ve hücre anında hızlı bir cevap oluşturarak bunu yerine getirmeye çalışıyor.
2) dolayısıyla toparlama: o enzim hem ortada olabilir hem de olmayabilir. yani bu en ama en başta genin açık olup olmamasına bağlı. eğer gen açıksa rna sentezlenmiştir okey, ancak proteine çevrilmeden sitoplazmada bekliyordur, çevre durumuna göre çevrilecektir. ha ama gen kapalıdır (heat-shock örneği gibi) rna da yok ortada dolayısıyla, çevre şartı değişince bu sefer gen açılıyor sonra rna transkribe oluyor. yani bu durum özelliğe, karaktere, gene vs göre değişiyor. birinci ve ikinci soruları kapsıyor bu yazdığım.
3) bununla ilgili sözlükte bir entry yazmıştım ama sildim. aynen kopyalayıp yapıştırıyorum buraya;
şöyle ki, 2002 yılında paul&joyce arkadaşlar ribozimler (ribozim: enzimatik aktivitesi olan rna molekülleri) üzerinde çalışırlarken bir rna keşfettiler. bu rna, self-replicating bir rna olan r3c ligaz ribozom idi. bu rna, içerdiği baz dizisine göre 3d konformasyonu kazanarak kendi kendini replike edebilme özelliğine sahip. ve bu replikasyon aşamasında bu rna molekülü kendini stabil tutuyor. yani demek istediğim şu şekil üzerinde görülebilir. yani bu molekülün kendisi stabil değil, çünkü rna molekülleri tek zincirli olduğundan çabuk parçalanırlar, ancak replikasyon sonucu stabil oluyorlar çünkü çift zincirli hale geçiyorlar. işte bu molekül muazzam bir molekül. neden mi? çünkü dna da çift zincirli ve oldukça ama oldukça stabil bir yapı. dolayısıyla, rna'nın dna'dan daha önce ortaya çıktığı ve bu rna'daki bilginin daha kalıcı hale gelebilmesi için dna'nın oluştuğu, böylece bilginin depolanarak rna davranışının kontrolünün sağlanmasının gerçekleştirildiği düşünülmekte. elbette bu da bir teori. ancak sağlam bir teori olduğu bilim camiasında özellikle konuşma konusu.
peki, bu rna molekülü ortamda var diyelim. e bir şekilde kendini stabil hale getirmeye çalışıyor diyelim, tamam. ancak çevre denilen bir etmen var ortada. nasıl değişeceği bilinmeyen bir şey bu. dolayısıyla, bu rna molekülü çevreden korunmak isteyecek. kendini yaşatması için korunmak zorunda. bunu nasıl yapacak?
burada da keşfedilen bir şeyler var. bunlara protobiont deniliyor. bu yapılar biyolojik hayatın ilk prototipleri. bunlar şu şekil yapılar. yani bu tipler, dış çevreden izole bir ortam oluşturuyorlar kendi kendilerine. test tüplerinde dahi bunu gerçekleştirdikleri kanıtlandı. yani, rna molekülümüz bu prototipin içine girmiş ve çevre şartlarından korunmuş olabilir. bu da bize hücrenin nasıl oluştuğunu gösteriyor.
gelelim hücreye.
hücre hayatta kalmak isteyecek. bunun için çeşitli faaliyetler göstermesi lazım. bu faaliyetler özetle; yapılarda oluşan hasarların tamiri, yeni molekül sentezleme, gerekli moleküllerin ve enerjinin dışarıdan alınması, düşmanlara karşı savunma kimyasallarının salınması, hücre içinde üretilen kirleticilerin atılması vs vs.
hücre bunları başarıyla gerçekleştirdi evet fakat ölüm kaçınılmaz. uzun vadede tek çaresi kendinden bir kopya oluşturması ve böylece kendini yedeklemesi. neden? çünkü kopyalardan biri ölürse, diğeri hayatta kalabilir. peki bu yeni kopya, önceki hücrenin tüm faaliyetlerinin düzenlenmesi bilgisini nereden bilecek?
buradaki keşif: genetik materyal. hücre, genetik materyali ile bu faaliyetlerin düzenlenme bilgisini kopya hücresine aktaracak. ancak, bu kopyalama işlemi illa karbon kopya şeklinde mi olmalı?
hayır. niçin? çünkü çevre şartları öyle bir değişebilir ki hiçbir kopya yaşayamayabilir. bu sebepten hücre mutasyon geçirecek ki çevresel değişikliklere karşı uyum sağlanabilecek değişiklikler meydana gelsin.
çevre şartlarının nasıl değişeceğini hücre önceden kestirebilir mi?
tabii ki hayır. o halde ne yapacak; mutasyonlar rastgele oluşturulacak, mümkün olduğunda çok sayıda kopya alınacak. neden mi? çünkü, birbirinden farklı genetik materyale sahip kopya sayısı ne kadar fazlaysa değişen çevre şartlarından en az birinin hayatta kalma şansı yüksek olsun diye.
işte burada da evrimin başladığı noktaya geliyoruz.
son not: ayrıca bilginiz hiç de az değil, hiçbir şey bilmeyene anlatmak çok çok daha zor oluyor, nitekim zaten karışık bir mekanizma. benim bile kafam alamayabiliyor bazen:)
0
sefil cok cok guzel aciklamis hepsini. Ben sunu soylemeye geldim: Nasil anliyor diye sormussun ya anlamiyor! Cok net cevap bu. Bu kadar karmasik olaylar kimya ve fizik kurallari ile oluyor aslinda. Ornegin, bir enzimin hucredeki yogunlugu arttiysa, onun DNA'ya ulasma sansi artiyor. Soyle dusun, bir enzimin hucrede 10 molekulu olsun, bunlar hareken halindeyken surekli bir yerlere carpiyorlar, eger kimyasal olarak mumkunse hemen bag kuruluyor. 10 birim enzim bir nedenle 1000 birim olursa o carpmanin sikligi artacak baglanma bolgesine denk gelme ihtimali artacaktir. Baglandigi yer bir genin anlatimini durduran bir yer olabilir. Baska bir sey de olabilir. Bunu cok ustunkoru bir ornek olarak verdim, bundan cok daha farkli mekanizmalar da var tabii.
Bir de bunu sanki boyle surekli hatasiz ilerleyen bir sistemmis gibi anlatiyoruz ama aslinda oyle degil. Tum bu sureclerde inanilmaz hatalar oluyor. Yani ortada bir mukemmeliyet yok.
Bir de bunu sanki boyle surekli hatasiz ilerleyen bir sistemmis gibi anlatiyoruz ama aslinda oyle degil. Tum bu sureclerde inanilmaz hatalar oluyor. Yani ortada bir mukemmeliyet yok.
0
@sefil: :) :) çok teşekkür ederim.
sözlükten sildiğinizi söylediğiniz entry'nin olduğu kısımda proto yaşam formlarından bahsetmişsiniz: bunlar acaba phospholipid bilayer içerisinde şimşek çakması ile başladığı düşünülen kimyasal reaksiyonlar sonucu oluştuğu varsayılan, muhtemelen amino asitli ama dna'sız ilk hücre yapıları mı oluyor, daha doğrusu bahsettiğiniz deney urey-miller deneyi midir acaba?
sözlükten sildiğinizi söylediğiniz entry'nin olduğu kısımda proto yaşam formlarından bahsetmişsiniz: bunlar acaba phospholipid bilayer içerisinde şimşek çakması ile başladığı düşünülen kimyasal reaksiyonlar sonucu oluştuğu varsayılan, muhtemelen amino asitli ama dna'sız ilk hücre yapıları mı oluyor, daha doğrusu bahsettiğiniz deney urey-miller deneyi midir acaba?
0
@godoşu beklerken, entryi direkt buraya kopyalıyorum :)
her şey ama her şey, evrenin ve termodinamiğin altın kuralı olan minimum enerji maksimum düzensizlik ile başladı. atomlar bu düzensizliği gösteren en küçük yapılar, elektronların enerjisi sebebiyle. bir atom daha fazla enerji harcamamak için elektronlarını verme-alma-paylaşma yoluna gider. bu yolla moleküller oluşur. moleküller de kararsız olabilir, yani daha az enerji harcamak isteyebilir. bu yolla da moleküller bir araya gelerek molekül komplekslerini oluşturur. sonrasında bu kompleksler bize hücreyi, hücreler organizmayı, organizmalar türü, tür ise ekosistemi önümüze getirir.
bundan 4,5 milyar yıl önce oluşan yeryüzünde ilk ortaya çıkan kimyasallar hepimizin bildiği üzere mineraller idi. peki, bu yolla dna, rna, protein, karbonhidrat, lipid, replikasyon, metabolizma nasıl oluştu ve gelişti?
burada herkesin bildiği, stanley miller-harold urey deneyi işin içine giriyor. bu iki deli bilim insanı ilk atmosfer koşullarını önümüze getirerek, temel yapıtaşlarının nasıl oluştuğunu bize gösterdiler. ancak bir sıkıntı vardı, bu yapıtaşlarının oluşması için atmosferin indirgeyici bir atmosfer olması şarttı. sonrasında buna sebep olabilecek şeyler henüz keşfedilemediğinden deneyin kabul edilemez olduğu söylendi. ancak ki, şu an yapılan ve teorize edilen araştırmalara göre (burada işin içine jeoloji giriyor), bu indirgeyici atmosferi oluşturan yapılarda gerekli olan metan ve amonyak kaynağının yanardağ çıkışlarının olabileceği öne sürüldü. aynı zamanda hala yeryüzünde var olan çamur volkanlarının ve derin deniz kaynaklarında meydana gelen patlamaların bu indirgeyici ortamı sağladığı özellikle düşünülmektedir. esasen, kuvvetli bir teori olduğu da yadsınamaz.
şimdii, buradan şuraya geliyoruz; tamam temel yapıtaşları oluştu. peki dna nasıl oluştu?
şöyle ki, 2002 yılında paul&joyce arkadaşlar ribozimler (ribozim: enzimatik aktivitesi olan rna molekülleri) üzerinde çalışırlarken bir rna keşfettiler. bu rna, self-replicating bir rna olan r3c ligaz ribozom idi. bu rna, içerdiği baz dizisine göre 3d konformasyonu kazanarak kendi kendini replike edebilme özelliğine sahip. ve bu replikasyon aşamasında bu rna molekülü kendini stabil tutuyor. yani demek istediğim şu şekil üzerinde görülebilir. yani bu molekülün kendisi stabil değil, çünkü rna molekülleri tek zincirli olduğundan çabuk parçalanırlar, ancak replikasyon sonucu stabil oluyorlar çünkü çift zincirli hale geçiyorlar. işte bu molekül muazzam bir molekül. neden mi? çünkü dna da çift zincirli ve oldukça ama oldukça stabil bir yapı. dolayısıyla, rna'nın dna'dan daha önce ortaya çıktığı ve bu rna'daki bilginin daha kalıcı hale gelebilmesi için dna'nın oluştuğu, böylece bilginin depolanarak rna davranışının kontrolünün sağlanmasının gerçekleştirildiği düşünülmekte. elbette bu da bir teori. ancak sağlam bir teori olduğu bilim camiasında özellikle konuşma konusu.
peki, bu rna molekülü ortamda var diyelim. e bir şekilde kendini stabil hale getirmeye çalışıyor diyelim, tamam. ancak çevre denilen bir etmen var ortada. nasıl değişeceği bilinmeyen bir şey bu. dolayısıyla, bu rna molekülü çevreden korunmak isteyecek. kendini yaşatması için korunmak zorunda. bunu nasıl yapacak?
burada da keşfedilen bir şeyler var. bunlara protobiont deniliyor. bu yapılar biyolojik hayatın ilk prototipleri. bunlar şu şekil yapılar. yani bu tipler, dış çevreden izole bir ortam oluşturuyorlar kendi kendilerine. test tüplerinde dahi bunu gerçekleştirdikleri kanıtlandı. yani, rna molekülümüz bu prototipin içine girmiş ve çevre şartlarından korunmuş olabilir. bu da bize hücrenin nasıl oluştuğunu gösteriyor.
gelelim hücreye.
hücre hayatta kalmak isteyecek. bunun için çeşitli faaliyetler göstermesi lazım. bu faaliyetler özetle; yapılarda oluşan hasarların tamiri, yeni molekül sentezleme, gerekli moleküllerin ve enerjinin dışarıdan alınması, düşmanlara karşı savunma kimyasallarının salınması, hücre içinde üretilen kirleticilerin atılması vs vs.
hücre bunları başarıyla gerçekleştirdi evet fakat ölüm kaçınılmaz. uzun vadede tek çaresi kendinden bir kopya oluşturması ve böylece kendini yedeklemesi. neden? çünkü kopyalardan biri ölürse, diğeri hayatta kalabilir. peki bu yeni kopya, önceki hücrenin tüm faaliyetlerinin düzenlenmesi bilgisini nereden bilecek?
buradaki keşif: genetik materyal. hücre, genetik materyali ile bu faaliyetlerin düzenlenme bilgisini kopya hücresine aktaracak. ancak, bu kopyalama işlemi illa karbon kopya şeklinde mi olmalı?
hayır. niçin? çünkü çevre şartları öyle bir değişebilir ki hiçbir kopya yaşayamayabilir. bu sebepten hücre mutasyon geçirecek ki çevresel değişikliklere karşı uyum sağlanabilecek değişiklikler meydana gelsin.
çevre şartlarının nasıl değişeceğini hücre önceden kestirebilir mi?
tabii ki hayır. o halde ne yapacak; mutasyonlar rastgele oluşturulacak, mümkün olduğunda çok sayıda kopya alınacak. neden mi? çünkü, birbirinden farklı genetik materyale sahip kopya sayısı ne kadar fazlaysa değişen çevre şartlarından en az birinin hayatta kalma şansı yüksek olsun diye.
işte burada da evrimin başladığı noktaya geliyoruz.
(akılda şöyle bir soru olabilir; "mutasyonlar nasıl rastgele oluşabilir yahu?" diye. genetik materyal ne denli küçükse mutasyon geçirme olasılığı da o denli yüksektir. en basit örnek; çekirdek genomu daha az mutasyon geçirirken (yaklaşık 3300 megabazdan oluşur), mitokondri genomu (16,6 kilobazdan oluşur) daha fazla mutasyon geçirir. çünkü daha küçüktür. dolayısıyla, hücre kafasına göre ya şurada bi mutasyon oluşturayım diyecek zekaya elbette sahip değil, bu zaten süreç içerisinde, replikasyonun kendiliğindenliği sebebiyle gerçekleşen bir durum.)
buraya kadar tamamız sanırım.
devam ediyorum: şimdi hücre genetik çeşitliliğini arttırmak isteyecek ki uzun vadede kopyalarının yaşama şansı olsun. her birey diğerinden bağımsız olarak kendini kopyaladığından, her biri diğerinden bağımsız mutasyon oluşturur. e bizim genetik materyalimiz oldukça sınırlı. eğer hayati genlerde bir mutasyon olursa ne olacak?
bu genetik çeşitlilik üzerinde negatif bir etki. o zaman hücreler, genetik materyal değişimini gerçekleştirecek. bu şu demek; çiftleşme. yani hücreler genetik materyal alış-verişi yapacak. yahu olur mu öyle şey demeyin. hala oluyor. nasıl mı? buyrun size en basit e.coli'deki plazmit aktarımı, yani konjugasyon.
e şimdi, bu genetik çeşitlilik arttı, yeni yeni bireyler ortaya çıktı. fakat bireyler birbirinden çokça farklılaşırsa genetik alış-veriş mümkün olmayacak. bunun için hücre ne yapacak, bireyler ancak kendilerine genetik olarak yakın olan bireylerle genetik materyal alışverişinde bulunacak. dolayısıyla, bu hücreler özelleşecek ve tür dediğimiz şey ortaya çıkacak.
genetik çeşitliliği başka nasıl arttırabiliriz?
el cevap: eşeyli üreme, rekombinasyon, cinsiyet ayrımı. en basit şöyle anlatayım; insanda niçin erkek ve dişi diye iki ayrı birey var? ve erkekler niçin çok fazla sperm üretiyor da kadınlarda yalnızca tek bir yumurta var? tek yumurta tek sperm olsaydı olmaz mıydı? mekanizma basit; erkeklerde spermatogenez esnasında gerçekleşen çoklu sperm üretimi sayesinde, her bir sperm birbirinden oldukça farklı genotipe sahip. bu da mayoz bölünmedeki rekombinasyonlardan kaynaklı. dolayısıyla her sperm birbirinden farklı, yani genetik çeşitliliğe sahip. dolayısıyla, cinsiyetler ayrılıyor, bu da yetmiyor farklı farklı mekanizmalarla çeşitlilik daha da arttırılmaya çalışılıyor.
çeşitlilik tüm hızıyla artıyor diyelim. tür ve birey sayısı da artıyor. ama çevredeki kaynaklar sınırlı, kaynakları ve enerjiyi en iyi kullananın yaşama şansı artar değil mi? çözüm nedir?
çözüm yine evrenin altın kuralında. hücreler daha az enerji harcayarak daha fazla verimle işlevlerini gerçekleştirmeye çalışacak. kaynakları daha iyi kullanmak isteyecek. bunun için;
hücrelerarası görev paylaşımı: çok hücrelilik ortaya çıkacak. bir hücre bir işlevi gerçekleştirirken, diğer hücre başka bir işlev gerçekleştirerek bir arada bulunacaklar ve minimum enerji harcayarak çevredeki kaynakları daha iyi kullanacaklar.
bireyler arası görev paylaşımı: erkek-dişi cinsiyetin ortaya çıkması. böylece genetik çeşitliliği arttıracaklar.
türler arası görev paylaşımı: sosyal türlerin ortaya çıkışı, kompleks ekosistem ve birlikte evrimleşme. tüm canlıların hayattaki işbirliği ile yaşama şansı daha da artacak.
sonuç: ekosistemde çok sayıda farklılaşmış organizma ortaya çıkar, bütün türler birbirine bağlı hale gelir, türlerin beslenme-üreme ve diğer faaliyetleri birbirine göre düzenlenir. besin zincirleri oluşur. evren altın kuralı olan minimum enerji maksimum düzensizliği gerçekleştirir. böylece süreç işlemeye devam eder.
-------------------
hayır bahsedilen deney urey miller deneyi değil. ancak bağlantılı elbette, oradan köken almış denilebilir yani. protobiontlar şöyle yapılar: www.orionsarm.com
her şey ama her şey, evrenin ve termodinamiğin altın kuralı olan minimum enerji maksimum düzensizlik ile başladı. atomlar bu düzensizliği gösteren en küçük yapılar, elektronların enerjisi sebebiyle. bir atom daha fazla enerji harcamamak için elektronlarını verme-alma-paylaşma yoluna gider. bu yolla moleküller oluşur. moleküller de kararsız olabilir, yani daha az enerji harcamak isteyebilir. bu yolla da moleküller bir araya gelerek molekül komplekslerini oluşturur. sonrasında bu kompleksler bize hücreyi, hücreler organizmayı, organizmalar türü, tür ise ekosistemi önümüze getirir.
bundan 4,5 milyar yıl önce oluşan yeryüzünde ilk ortaya çıkan kimyasallar hepimizin bildiği üzere mineraller idi. peki, bu yolla dna, rna, protein, karbonhidrat, lipid, replikasyon, metabolizma nasıl oluştu ve gelişti?
burada herkesin bildiği, stanley miller-harold urey deneyi işin içine giriyor. bu iki deli bilim insanı ilk atmosfer koşullarını önümüze getirerek, temel yapıtaşlarının nasıl oluştuğunu bize gösterdiler. ancak bir sıkıntı vardı, bu yapıtaşlarının oluşması için atmosferin indirgeyici bir atmosfer olması şarttı. sonrasında buna sebep olabilecek şeyler henüz keşfedilemediğinden deneyin kabul edilemez olduğu söylendi. ancak ki, şu an yapılan ve teorize edilen araştırmalara göre (burada işin içine jeoloji giriyor), bu indirgeyici atmosferi oluşturan yapılarda gerekli olan metan ve amonyak kaynağının yanardağ çıkışlarının olabileceği öne sürüldü. aynı zamanda hala yeryüzünde var olan çamur volkanlarının ve derin deniz kaynaklarında meydana gelen patlamaların bu indirgeyici ortamı sağladığı özellikle düşünülmektedir. esasen, kuvvetli bir teori olduğu da yadsınamaz.
şimdii, buradan şuraya geliyoruz; tamam temel yapıtaşları oluştu. peki dna nasıl oluştu?
şöyle ki, 2002 yılında paul&joyce arkadaşlar ribozimler (ribozim: enzimatik aktivitesi olan rna molekülleri) üzerinde çalışırlarken bir rna keşfettiler. bu rna, self-replicating bir rna olan r3c ligaz ribozom idi. bu rna, içerdiği baz dizisine göre 3d konformasyonu kazanarak kendi kendini replike edebilme özelliğine sahip. ve bu replikasyon aşamasında bu rna molekülü kendini stabil tutuyor. yani demek istediğim şu şekil üzerinde görülebilir. yani bu molekülün kendisi stabil değil, çünkü rna molekülleri tek zincirli olduğundan çabuk parçalanırlar, ancak replikasyon sonucu stabil oluyorlar çünkü çift zincirli hale geçiyorlar. işte bu molekül muazzam bir molekül. neden mi? çünkü dna da çift zincirli ve oldukça ama oldukça stabil bir yapı. dolayısıyla, rna'nın dna'dan daha önce ortaya çıktığı ve bu rna'daki bilginin daha kalıcı hale gelebilmesi için dna'nın oluştuğu, böylece bilginin depolanarak rna davranışının kontrolünün sağlanmasının gerçekleştirildiği düşünülmekte. elbette bu da bir teori. ancak sağlam bir teori olduğu bilim camiasında özellikle konuşma konusu.
peki, bu rna molekülü ortamda var diyelim. e bir şekilde kendini stabil hale getirmeye çalışıyor diyelim, tamam. ancak çevre denilen bir etmen var ortada. nasıl değişeceği bilinmeyen bir şey bu. dolayısıyla, bu rna molekülü çevreden korunmak isteyecek. kendini yaşatması için korunmak zorunda. bunu nasıl yapacak?
burada da keşfedilen bir şeyler var. bunlara protobiont deniliyor. bu yapılar biyolojik hayatın ilk prototipleri. bunlar şu şekil yapılar. yani bu tipler, dış çevreden izole bir ortam oluşturuyorlar kendi kendilerine. test tüplerinde dahi bunu gerçekleştirdikleri kanıtlandı. yani, rna molekülümüz bu prototipin içine girmiş ve çevre şartlarından korunmuş olabilir. bu da bize hücrenin nasıl oluştuğunu gösteriyor.
gelelim hücreye.
hücre hayatta kalmak isteyecek. bunun için çeşitli faaliyetler göstermesi lazım. bu faaliyetler özetle; yapılarda oluşan hasarların tamiri, yeni molekül sentezleme, gerekli moleküllerin ve enerjinin dışarıdan alınması, düşmanlara karşı savunma kimyasallarının salınması, hücre içinde üretilen kirleticilerin atılması vs vs.
hücre bunları başarıyla gerçekleştirdi evet fakat ölüm kaçınılmaz. uzun vadede tek çaresi kendinden bir kopya oluşturması ve böylece kendini yedeklemesi. neden? çünkü kopyalardan biri ölürse, diğeri hayatta kalabilir. peki bu yeni kopya, önceki hücrenin tüm faaliyetlerinin düzenlenmesi bilgisini nereden bilecek?
buradaki keşif: genetik materyal. hücre, genetik materyali ile bu faaliyetlerin düzenlenme bilgisini kopya hücresine aktaracak. ancak, bu kopyalama işlemi illa karbon kopya şeklinde mi olmalı?
hayır. niçin? çünkü çevre şartları öyle bir değişebilir ki hiçbir kopya yaşayamayabilir. bu sebepten hücre mutasyon geçirecek ki çevresel değişikliklere karşı uyum sağlanabilecek değişiklikler meydana gelsin.
çevre şartlarının nasıl değişeceğini hücre önceden kestirebilir mi?
tabii ki hayır. o halde ne yapacak; mutasyonlar rastgele oluşturulacak, mümkün olduğunda çok sayıda kopya alınacak. neden mi? çünkü, birbirinden farklı genetik materyale sahip kopya sayısı ne kadar fazlaysa değişen çevre şartlarından en az birinin hayatta kalma şansı yüksek olsun diye.
işte burada da evrimin başladığı noktaya geliyoruz.
(akılda şöyle bir soru olabilir; "mutasyonlar nasıl rastgele oluşabilir yahu?" diye. genetik materyal ne denli küçükse mutasyon geçirme olasılığı da o denli yüksektir. en basit örnek; çekirdek genomu daha az mutasyon geçirirken (yaklaşık 3300 megabazdan oluşur), mitokondri genomu (16,6 kilobazdan oluşur) daha fazla mutasyon geçirir. çünkü daha küçüktür. dolayısıyla, hücre kafasına göre ya şurada bi mutasyon oluşturayım diyecek zekaya elbette sahip değil, bu zaten süreç içerisinde, replikasyonun kendiliğindenliği sebebiyle gerçekleşen bir durum.)
buraya kadar tamamız sanırım.
devam ediyorum: şimdi hücre genetik çeşitliliğini arttırmak isteyecek ki uzun vadede kopyalarının yaşama şansı olsun. her birey diğerinden bağımsız olarak kendini kopyaladığından, her biri diğerinden bağımsız mutasyon oluşturur. e bizim genetik materyalimiz oldukça sınırlı. eğer hayati genlerde bir mutasyon olursa ne olacak?
bu genetik çeşitlilik üzerinde negatif bir etki. o zaman hücreler, genetik materyal değişimini gerçekleştirecek. bu şu demek; çiftleşme. yani hücreler genetik materyal alış-verişi yapacak. yahu olur mu öyle şey demeyin. hala oluyor. nasıl mı? buyrun size en basit e.coli'deki plazmit aktarımı, yani konjugasyon.
e şimdi, bu genetik çeşitlilik arttı, yeni yeni bireyler ortaya çıktı. fakat bireyler birbirinden çokça farklılaşırsa genetik alış-veriş mümkün olmayacak. bunun için hücre ne yapacak, bireyler ancak kendilerine genetik olarak yakın olan bireylerle genetik materyal alışverişinde bulunacak. dolayısıyla, bu hücreler özelleşecek ve tür dediğimiz şey ortaya çıkacak.
genetik çeşitliliği başka nasıl arttırabiliriz?
el cevap: eşeyli üreme, rekombinasyon, cinsiyet ayrımı. en basit şöyle anlatayım; insanda niçin erkek ve dişi diye iki ayrı birey var? ve erkekler niçin çok fazla sperm üretiyor da kadınlarda yalnızca tek bir yumurta var? tek yumurta tek sperm olsaydı olmaz mıydı? mekanizma basit; erkeklerde spermatogenez esnasında gerçekleşen çoklu sperm üretimi sayesinde, her bir sperm birbirinden oldukça farklı genotipe sahip. bu da mayoz bölünmedeki rekombinasyonlardan kaynaklı. dolayısıyla her sperm birbirinden farklı, yani genetik çeşitliliğe sahip. dolayısıyla, cinsiyetler ayrılıyor, bu da yetmiyor farklı farklı mekanizmalarla çeşitlilik daha da arttırılmaya çalışılıyor.
çeşitlilik tüm hızıyla artıyor diyelim. tür ve birey sayısı da artıyor. ama çevredeki kaynaklar sınırlı, kaynakları ve enerjiyi en iyi kullananın yaşama şansı artar değil mi? çözüm nedir?
çözüm yine evrenin altın kuralında. hücreler daha az enerji harcayarak daha fazla verimle işlevlerini gerçekleştirmeye çalışacak. kaynakları daha iyi kullanmak isteyecek. bunun için;
hücrelerarası görev paylaşımı: çok hücrelilik ortaya çıkacak. bir hücre bir işlevi gerçekleştirirken, diğer hücre başka bir işlev gerçekleştirerek bir arada bulunacaklar ve minimum enerji harcayarak çevredeki kaynakları daha iyi kullanacaklar.
bireyler arası görev paylaşımı: erkek-dişi cinsiyetin ortaya çıkması. böylece genetik çeşitliliği arttıracaklar.
türler arası görev paylaşımı: sosyal türlerin ortaya çıkışı, kompleks ekosistem ve birlikte evrimleşme. tüm canlıların hayattaki işbirliği ile yaşama şansı daha da artacak.
sonuç: ekosistemde çok sayıda farklılaşmış organizma ortaya çıkar, bütün türler birbirine bağlı hale gelir, türlerin beslenme-üreme ve diğer faaliyetleri birbirine göre düzenlenir. besin zincirleri oluşur. evren altın kuralı olan minimum enerji maksimum düzensizliği gerçekleştirir. böylece süreç işlemeye devam eder.
-------------------
hayır bahsedilen deney urey miller deneyi değil. ancak bağlantılı elbette, oradan köken almış denilebilir yani. protobiontlar şöyle yapılar: www.orionsarm.com
0
siyahtuval
soru başlıkta :D 1:07 de başlayan şarkı nedir?https://www.youtube.com/watch?v=rrGejeb0KTA
0
siyahtuval
çok merak ediyorum neden öyle derler? merakları neden? çok tatlılar :) nijeryalı bir arkadaşım var öğreteyim mi ona :) önce bir öğreneyim de :D
çok merak ediyorum neden öyle derler? merakları neden? çok tatlılar :) nijeryalı bir arkadaşım var öğreteyim mi ona :) önce bir öğreneyim de :D
0
Çorum'da birkaç tane, Osmanlı zamanında getirilmiş siyahilerin bulunduğu Afro-Türk köy var, o yüzden olabilir.
0
Özel bir nedeni yok. Genelde çorumlularla ilgili hep dalga geçilir (espiri). Senin yaptığını çorumlu yapmaz vs. gibi. Siyahi arkadaşlarında söylemleri komik geldiği için öyle diyorlar.(kendin demişssin tatlı diye) Çorumlular, aslında iç anadolu insanı biraz esmer oluyor ya da geneli inşaat işinde olduğu için (amele) esmer oluyorlar. Bu şekilde benzer bir kıyaslama oluyordur. Ha komik mi bence değil.
0
Bir de bi video vardi, siyahi arkadaslarin yasadigi bi ulkede biriyle bi roportaj yapiyorlardi. Turkiyede en cok hangi sehri gormek istiyorsun diyorlardi. Adamda corum diyordu.
Baska bi sehir de olabilir ama boyl geldi aklima
Baska bi sehir de olabilir ama boyl geldi aklima
0
tavish11
1 - http://www.ikea.com.tr/urun-katalogu/ev-tekstili/minderler/minderler/80202749/malinda-sandalye-minderi.aspx2 - http://www.ikea.com.tr/urun-katalogu/ev-tekstili/minderler/minderler/60175011/justina-sandalye-minderi.aspx2.si sanki daha rahat gibi. İkisini de denedim ama tam emin olamadım.
1 - www.ikea.com.tr
2 - www.ikea.com.tr
2.si sanki daha rahat gibi. İkisini de denedim ama tam emin olamadım.
2 - www.ikea.com.tr
2.si sanki daha rahat gibi. İkisini de denedim ama tam emin olamadım.
0
Ya evet o MALİNDA serisi gerçekten bakınca rahat duruyor ama oturunca 2.si daha rahat geldi. O yüzden bu dev ikileme düştüm :/
0
ikisine de oturmadım ama 1 diyorum. dün canlı canlı gördüm de ismini aklıma yazmıştım. çok hoşlar bence.
0
ermanen
ikisi de aynı ülke olabilir. farklı da olabilir.
ikisi de aynı ülke olabilir. farklı da olabilir.
0
irlanda. irlanda'da yaşayıp, irlanda pasaport sahibi olup, günün birinde evlenirsem irlandalı bir erkekle evlenmek isterdim. nedenini ben de bilmiyorum ama
0
norvec, isvicre ya da yeni zelanda da yasamak isterim. turk pasaportumdan memnunum ama diplomatik pasaport olsa fena olmazdi :)
0
174 ulkeye vizesiz girebilen herhangi bir ulkenin pasaportuna tabii olmak isterdim :(
www.henleyglobal.com
www.henleyglobal.com
0
la almanya ya :( yapabiliyo musunuz böyle bi şey yapın lütfen almanlık çok güzel ich bin zwanzig jahre alt und ich kann adapte olmak easily :( lisede almanca dersimiz boş geçiyodu hoca müdür yardımcısı olduğu için ama 6 yaşımdan beri almanca müzik dinliyorum 1 sene almanya'da kalsam almanca roman yazarım beni hafife almayın plz germoney gib passport :(
(pasaport da yaşam da almanya olsun, avrupa birliği yeter bana dışına çıkıp napcam sanki bana ne)
(pasaport da yaşam da almanya olsun, avrupa birliği yeter bana dışına çıkıp napcam sanki bana ne)
0
İran'da yaşayıp, vatikan pasaportu sahibi olmak istiyorum ben. Heyecan istiyorum, şüpheyle kalkan kaşlar istiyorum!
0
Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı olmak her şeye yeter...
İngiltere ve Kanada da kabulüm ilk etapta, sonrasında Amerika'ya geçiş için iyi seçenekler...
İngiltere ve Kanada da kabulüm ilk etapta, sonrasında Amerika'ya geçiş için iyi seçenekler...
0
alman pasaportuna sahip olup berlin'de yaşamak isterdim. ailemin kökeni de prusyaya dayansın. belki o zaman biraz da çalışkan olurduk aq.
3. dünya savaşı olursa sonrasında yine yenilip küllerimizden bu sefer dünyanın en güçlü ülkesi olarak doğardık. sonra kebap.
3. dünya savaşı olursa sonrasında yine yenilip küllerimizden bu sefer dünyanın en güçlü ülkesi olarak doğardık. sonra kebap.
0
youkoso hitori bocchi
http://tinyurl.com/m78btgthttp://tinyurl.com/la3lerqhttp://tinyurl.com/lh9k6juResimdeki ayakkabıyı spor kıyafetle (kot altına mesela) giymek öküzlük mü olur? Mutlaka takım elbiseyle mi giymek lazım? Bir de, bu tarz ayakkabıların genel bir adı var mı? Tişikkirlir.
tinyurl.com
tinyurl.com
tinyurl.com
Resimdeki ayakkabıyı spor kıyafetle (kot altına mesela) giymek öküzlük mü olur? Mutlaka takım elbiseyle mi giymek lazım?
Bir de, bu tarz ayakkabıların genel bir adı var mı?
Tişikkirlir.
tinyurl.com
tinyurl.com
Resimdeki ayakkabıyı spor kıyafetle (kot altına mesela) giymek öküzlük mü olur? Mutlaka takım elbiseyle mi giymek lazım?
Bir de, bu tarz ayakkabıların genel bir adı var mı?
Tişikkirlir.
0
bence giyebilirsin ama şuna dikkat et üstündeki tşört gömlek vs. açık tonlarda olmasın :D
0
tabanı köseleden ziyade lastiğe benziyor bunun. girintili çıkıntılı falan... kösele gibi dümdüz değil. >>> tinyurl.com
0
siyahtuval
selam bu linkte ki müzik nedir? diziye ait değil ne olduğunu çözemedim.https://www.youtube.com/watch?v=1BLGiUMHkd4
selam bu linkte ki müzik nedir? diziye ait değil ne olduğunu çözemedim.www.youtube.com
0
damla cikolata
çok soruldu biliyorum onlara da baktım zaten ama herkese cevap veriyorsunuz beni de boş göndermeyin be :) nokia asha 303 gibi caanım telefonumla ilişkime bi son vermem gerektiğini düşündüğümden yeni bir telefon arayışındayım. aranan özelliklerkullanımı kolayşarjı dayanıklıtemple run falan oynatcak :
çok soruldu biliyorum onlara da baktım zaten ama herkese cevap veriyorsunuz beni de boş göndermeyin be :) nokia asha 303 gibi caanım telefonumla ilişkime bi son vermem gerektiğini düşündüğümden yeni bir telefon arayışındayım. aranan özellikler
kullanımı kolay
şarjı dayanıklı
temple run falan oynatcak :)
kamerası iyi
müzik dinletcek
ekranı çok küçük olmıcak
kasma donma yapmıcak
ne bileyim işte düzgün güzel bi telefonum olsun istiyorum. fiyat sıkıntısı yok diyelim? ha var da yoksa yani ne almalı en iyi? ayfona ısınamadım bi de. bi de türkçe katili oldum bu duyuruda kusura bakmayın.
kullanımı kolay
şarjı dayanıklı
temple run falan oynatcak :)
kamerası iyi
müzik dinletcek
ekranı çok küçük olmıcak
kasma donma yapmıcak
ne bileyim işte düzgün güzel bi telefonum olsun istiyorum. fiyat sıkıntısı yok diyelim? ha var da yoksa yani ne almalı en iyi? ayfona ısınamadım bi de. bi de türkçe katili oldum bu duyuruda kusura bakmayın.
0
ya aslında bütçe yok yaratılacak :) o yüzden olmuşken en iyisi sağlamı olsun mantığı var şu an. lg g2'ye bakıyorum dün görmüştüm burada bi duyuruda güzel gibi. ama daha önce hiç lg kullanmadım hatta görmedim bile sanırım ondan bi mağazaya gidip az kurcalamak lazım sanırım:) siz neye göre lg g2 dediniz acaba?
0
LG G2 çünkü şuan androidin en stabil telefonu sovyetik'in dediği gibi.
Şarj süresi muhteşem.
kullanım kolay.
temple run dahil oynatmayacağı oyun yok şuan en azından oynayamadığım yok diyeyim.
kamerası güzel özellikle video çekiminde muhteşem bir performans veriyor.
müzik kalitesi güzel şarj uzun süre dayandığı için daha keyifli olacak.
ekran 5.2" Full HD IPS EKRAN (burası kopyala yapıştır dilim dönmedi :D )
kasma donma hiç olmadı daha 3. ayına giriyorum telefonun ve hafıza ful dolu.
alacaksam en iyisi olsun diyorsanız istisnasız ve rakipsiz LG G2 olmaz derseniz Nexus 5 bekleyin. iphone konusunda bilgim tecrübem yeterli değil ama kullandığım süre zarfına göre değerlendirirsem android kullanımı daha kolay.
windows phone içeren telefonlar da güzel performans verildiği söyleniyor o konuda bilgim yok malesef. işin özeti LG G2 derim.
Şarj süresi muhteşem.
kullanım kolay.
temple run dahil oynatmayacağı oyun yok şuan en azından oynayamadığım yok diyeyim.
kamerası güzel özellikle video çekiminde muhteşem bir performans veriyor.
müzik kalitesi güzel şarj uzun süre dayandığı için daha keyifli olacak.
ekran 5.2" Full HD IPS EKRAN (burası kopyala yapıştır dilim dönmedi :D )
kasma donma hiç olmadı daha 3. ayına giriyorum telefonun ve hafıza ful dolu.
alacaksam en iyisi olsun diyorsanız istisnasız ve rakipsiz LG G2 olmaz derseniz Nexus 5 bekleyin. iphone konusunda bilgim tecrübem yeterli değil ama kullandığım süre zarfına göre değerlendirirsem android kullanımı daha kolay.
windows phone içeren telefonlar da güzel performans verildiği söyleniyor o konuda bilgim yok malesef. işin özeti LG G2 derim.
0
kendi tercihlerimi küçükten büyüğe yazıyorum:
general mobile discovery
nexus 4
lg g2
samsung galaxy note 3
general mobile discovery
nexus 4
lg g2
samsung galaxy note 3
0
mehmetoloji
soru başlıkta.teşekkürler.
soru başlıkta.teşekkürler.
0
hiçbir yer bulamazsan şayet, smsteroid diye bi site var 30 sms ile sınırlı ve telefonuna onay kodu geliyo
0
atanury
bizim bodrum katini yasanilasi,hatta parti verilesi bir yere cevireyim diyorum..internette soyle ufuk acici,fikir verici siteler bloglar vs onerseniz,olmaz mi?
bizim bodrum katini yasanilasi,hatta parti verilesi bir yere cevireyim diyorum..internette soyle ufuk acici,fikir verici siteler bloglar vs onerseniz,olmaz mi?
0
abi haklisin da,ben daha baska degisik seyler ariyorum.biraz daha bar tarzinda olabilir
0
reddit.com/r/diy
bütçen varsa çok güzel şeyler yapabilirsin. aklıma gelen bilardo masası, dart, pinball makinesi ya da bir şekilde bir yerlerden eski atari salonlarındaki aletlerden düşürebilirsen de güzel olur.
bütçen varsa çok güzel şeyler yapabilirsin. aklıma gelen bilardo masası, dart, pinball makinesi ya da bir şekilde bir yerlerden eski atari salonlarındaki aletlerden düşürebilirsen de güzel olur.
0
yapısal olarak mı görüntü olarak mı değiştirmek istiyorsun. yapısal ise alçı çekiç mala boya vb şeyler edin bence... ama görüntü eşya ise seksenler tarzı ankesörlü telefon dan başla:D
0
tahsin sutcuoglu
Benim bilgisayarın bulunduğu odamda şu anda dolu halde tam 26 priz var. Bunlardan en az 10 tanesi hep çalışır durumda. Günde 2-3 saat falan burada oturuyorum artı uyuyorum. Bunlar iki adet bilgisayar, bir monitör (biri laptop), şarja takılı telefonlar ve oyun konsolları, gitar ıvır zıvırı, akvaryum
Benim bilgisayarın bulunduğu odamda şu anda dolu halde tam 26 priz var. Bunlardan en az 10 tanesi hep çalışır durumda. Günde 2-3 saat falan burada oturuyorum artı uyuyorum. Bunlar iki adet bilgisayar, bir monitör (biri laptop), şarja takılı telefonlar ve oyun konsolları, gitar ıvır zıvırı, akvaryum motoru, lambaları ve ısıtıcıları vs. (3 akvaryum var). Tabii wifi de hep açık. Ciddi bir radyasyon alıyor muyumdur sizce?
0
bunun ceremesini ilerde çekersin mutlaka ama umarım çekmezsin. resmen manyetik dalgalar içindesin...
0
bir kaç seneye kalmaz ölürsün : P
şaka bir yanna, en büyük etkisi uyku kalitesine olur, sabahları dinlenmiş kalkıyorsanız diğer etkileri küçük düzeyde ve uzuuuun yıllar maruz kalınca ortaya çıkacak şeylerdir diye tahmin ediyorum.
şaka bir yanna, en büyük etkisi uyku kalitesine olur, sabahları dinlenmiş kalkıyorsanız diğer etkileri küçük düzeyde ve uzuuuun yıllar maruz kalınca ortaya çıkacak şeylerdir diye tahmin ediyorum.
0
tedaş'a çalışıyorsun sanırım.ayrıca akvaryum ısıtıcılarını çıkar bir kaç ay sonra tak
0
siyahtuval
slm... bundan 7 b sene önce bir parça çıkmştı bir erkek söylüyor hareketli na na na falan diyordu.neydi o? akon değil....
slm... bundan 7 b sene önce bir parça çıkmştı bir erkek söylüyor hareketli na na na falan diyordu.neydi o? akon değil....
0
böyle yaz dönemimde çıkmıştı. erkek na na naaaa uzatıyordu hareketli bir parçaydı...
0
siyahtuval
ya sözsüz bir müzik vardı ta 6 7 yıl önce. sanırım akbank renklamında falan kullanılmıştı. hatta bu dizinin müziği vari...http://www.youtube.com/watch?v=FeFecOutl2I
ya sözsüz bir müzik vardı ta 6 7 yıl önce. sanırım akbank renklamında falan kullanılmıştı. hatta bu dizinin müziği vari...
www.youtube.com
www.youtube.com
0
link attım ya o dizinin giriş müziğini andırıyordu. bir ara yanlış hatırlamıyorsam mağazalarda bile çalıyordu sözsüz. orjinalide sözsüz akbankla bir bağlantısı vardı ama neydi. akbank jazz festivalindemiydi miydi acaba... :(
0
fatihdr
müzik bilgisi iyi bir insan değilim, sevdiğim çoğu şarkıyı tesadüfen keşfetmişimdir. mesela adele-rolling in the deep, hayko cepkin-melekler vs.. bunlardan bir kaçı. işte böyle çok sağlam, dinlemekten bıkmayacağım şarkılar arıyorum panpalar. haydi bileklerinize kuvvet
müzik bilgisi iyi bir insan değilim, sevdiğim çoğu şarkıyı tesadüfen keşfetmişimdir. mesela adele-rolling in the deep, hayko cepkin-melekler vs.. bunlardan bir kaçı. işte böyle çok sağlam, dinlemekten bıkmayacağım şarkılar arıyorum panpalar. haydi bileklerinize kuvvet
0
Vega - Anlatma
Demir Demirkan - Gümüş
İhtiyaç Molası - Her Zaman
İhtiyaç Molası - Umut
Bu aralar dinlediğim Türkçe şarkılar
Demir Demirkan - Gümüş
İhtiyaç Molası - Her Zaman
İhtiyaç Molası - Umut
Bu aralar dinlediğim Türkçe şarkılar
0
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
benim dinlemekten her zaman keyif aldığım parçalar aklımdakiler bunlar şimdilik...
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
benim dinlemekten her zaman keyif aldığım parçalar aklımdakiler bunlar şimdilik...
0
indukti:
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
------
riverside:
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
-----
massive attack:
www.youtube.com
-----
tristanina:
www.youtube.com
www.youtube.com
-----
olafur arnalds
amberian dawn
ane brun
ataraxia
estatic fear
opeth
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
------
riverside:
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
-----
massive attack:
www.youtube.com
-----
tristanina:
www.youtube.com
www.youtube.com
-----
olafur arnalds
amberian dawn
ane brun
ataraxia
estatic fear
opeth
0
komutanlogar
Arkadaşlar yaşım 21. galiba belirli bir yaştan sonra erkek çocuklar devlet sigorta yapmıyor muymuş neymiş. Yani baba üzerinden düşüyor muşun galiba. Ancak okuyor isen devam edebiliyormuş galiba.Bu işleri bilmiyorum ben.. Geçen hastaneye gittim sgk lı olmadığımı orada öğrendim durumum bu kadar vahim.
Arkadaşlar yaşım 21.
galiba belirli bir yaştan sonra erkek çocuklar devlet sigorta yapmıyor muymuş neymiş. Yani baba üzerinden düşüyor muşun galiba. Ancak okuyor isen devam edebiliyormuş galiba.
Bu işleri bilmiyorum ben.. Geçen hastaneye gittim sgk lı olmadığımı orada öğrendim durumum bu kadar vahim.. Şimdi benim ne yapmam lazım. Aöf okuyorum. Ve bir an evel hastaneye gitmem lazım.
galiba belirli bir yaştan sonra erkek çocuklar devlet sigorta yapmıyor muymuş neymiş. Yani baba üzerinden düşüyor muşun galiba. Ancak okuyor isen devam edebiliyormuş galiba.
Bu işleri bilmiyorum ben.. Geçen hastaneye gittim sgk lı olmadığımı orada öğrendim durumum bu kadar vahim.. Şimdi benim ne yapmam lazım. Aöf okuyorum. Ve bir an evel hastaneye gitmem lazım.
0
al öğrenci belgeni git sosyal güvenlik kurumuna.babanın üzerinden sigortan devam etsin.
0
siyahtuval
ay gecenin bu vakti aklıma düştü.sadece başını anımsıyorum şuan yabancı slow bir parça bayan girişinde olması gerek dı rıd dı falan diyordu baya eski 5 6 senelik parça o zaman dinlemştm....ay offf yardm edin takarım ben :) bulana kadarda rahat edemem takıntılıyım. bukaar tarif :(((
ay gecenin bu vakti aklıma düştü.sadece başını anımsıyorum şuan yabancı slow bir parça bayan girişinde olması gerek dı rıd dı falan diyordu baya eski 5 6 senelik parça o zaman dinlemştm....ay offf yardm edin takarım ben :) bulana kadarda rahat edemem takıntılıyım. bukaar tarif :(((
0
