veteriner bu konuda ne diyor?

vitamin faydalı olabilir diye düşünüyorum. ikstir et de şöyle besle diyemiyorum, çünkü evde doğup büyümüş, mama ile beslenen biraz da nazik kedi öyle her verdiğini yemez. kedilerin bilmedikleri, sevmedikleri yemekleri yememek gibi muhteşem gıcık huyları var çünkü.

royal canin bile iyi olmayabilir. hill's vs daha iyi mamalar diye biliyorum bu bir. kuru mamaya ek olarak yine hill's in böyle yavru kedi için yaş mamaları var, kitten yazıyor üstünde. onlar var, onlardan verebilirsin.

bu mamaların içerikleri yavru kedinin ihtiyaçlarını karşılar diye biliyorum. ev yemeği verirsen sevdiği yemeği yiyecek, sevmediğini yemicek dengesiz beslenecek.

ben haftada bir kedilerime diyet ton balığı veriyorum. diyet seviyorlar. normal ton balığındaki ayçiçek yağının kokusunu kediler sevmiyor. bunun dışında biraz peynir, bazen süt filan olabilir. bilmem alıştırırsan ciğermiş etmiş bunlardan da verebilirsin.

yavruların daha çok proteine ihtiyacı var diye biliyorum. benim bir yetişkin dişi bir de seninki gibi 5 aylık bir erkek kedim var. yavrunun deli gibi iştahı var. durmadan yemek yiyor. iştah kediden kediye değişiyor anlayacağın.

bence veterinerin söylediklerine dikkat et.

tüyler için de yumurta sarısı yedirmek iyi gelir diye biliyorum, ama hadi bakalım yedirebilecek misin. hodri meydan...

papi'cim
anne sutunu yeterince emmeyen ufakliklarda oluyor bu sorun. biz genelde kalsiyum takviyesi veriyoruz ozel besininin yaninda. su an zaten royal canin veriyorum demissin, kendisi de kaliteli, profosyonel bir mamadir. simdi arayayim da o tip bebekler icin royal canin'in ozel bir mamasi var, ekistira vitamin ve kalsiyum takviyeli hatta kuru mamanin rengi beyazdi. ancak turkiye'ye gelip gelmedigini bilmiyorum, bize de petshop'umuz tesadufen bulmustu. veterinerine bir danis ama ithal cocuk vitaminleri oluyor surup ve tadi guzel. onlardan vermenin bir zarari olmaz kanimca. bir de vet'ler hep sunu soyler: hem iceride hem disarida takiliyorsa hastaliga elverisli oluyorlar. hava da soguyor, disariya cikiyorsa cikarmamalisin bence, zira ev ve disarisi saglikli kedieri bile hasta ediyor. mama linkini bulabilirsem buraya ekleyecegim.
not: yas mamaya alisirsa sadece ondan yemek istiyorlar, ona dikkat et ve de kuru mamadan daha besleyici degil dediydi benim veterinerlerim. agiz ve dis sagligi icin de iyi degil. fazla hasta olmasinin yaninda zayif olmasi tipinden de kaynaklanabilir. kardesimin tekiri cok saglikli ama kendisi utulenmis gibi duruyor :s

imuneks de toparlanmalarını sağlıyor.

Ben kedim hastalandığı ya da güçsüz düştüğü iyi beslenemediği dönemlerde vitamin veriyorum. Çocuklar için olan herhangi bir multivitaminin şurup formunu alıp enjektörle günde 1ml olmak üzere kedinin ağzına şırınga edebilirsin. Vitabiol, sanasol vs.
Her zaman iyi kalitede mama ile besle, royal canin gayet iyidir. Hill's de öyle. İyi gelişmesi gereken bu dönemde asla sadece kuru mama ile beslememeni tavsiye ederim. Hazır yaş mamalara ise sakın alıştırma. Kış da geliyor, arada sırada balıkçıdan alacağın bir avuç hamsi, istavriti hafifçe haşlayıp ya da tavada çevirip ver. Yine aynı şekilde kasaptan biraz tavuk ciğeri alıp haşlayıp ver.

arkadaşının hattında problem var bence. eskiden çok olurdu böyle şeyler 80lerde filan. hatlar karışırdı her gün. bu tip insanlarla muhabbet ederdiniz sık sık.

dinlenme olduğunu çok sanmam...

arkadaşın senle dalga geçiyordur?

blackbasat,
dalga geötiğini sanmıyorum kendisine anlattığımda en az benim kadar korktu.

bu seferde arkadışıma arattırdım, adam "sizinle arkadaş olmak istiyorum isminiz nedir" dedi ve fatma diye kafadan atınca da "ben de fatma'nın babasıyım" dedi, kafayı üşüteceğimm!

annemin numarası 532li bi ara aradığımızda sürekli aynı numaranın kodu başka olanı düşüyordu çözememiştik, hatta telefonu çalındı filan sanmıştık çok acayipti.

ben olsam doğrudan sorardım adama "nedir kardeşim hangi ismi söylesem babasıyım diyosun. manyak mısın? deli misin?" diye.

chavezding,
adamın manyak olduğu belli sesinden, alkolik gibi filan. en son polise vericez sizi gibi bir olta da attık ama verin verin iyi olur dedi garip bir durum insanın sinirleri bozuluyor.

Eğer kullanılan hatlardan birisi Avea ise olabiliyor böyle durumlar. Avea'da hat karışımı çok oluyordu bir aralar belki onunla alakalıdır.

bu tür durumlar olabiliyor korkmayın bence.siz sadece denyo tabir ettiğimiz bir oluşumla karşılaşmışsınız. direk kullandığınız operatörü arayıp derdinizi anlatın yardımcı olacaklardır.

tübitak'ın var bişeyleri.

özel olarak ne demek istediğini anlamadım? fakat şöyle bir şeyler var eminim alakalıdır;
1-TEV Bursu www.tev.org.tr
2-Tübitak Bursları www.tubitak.gov.tr (lisansüstü öğrencilere yönelik olanlara bakabilirsin) (bkz: tubitak yurt ici yuksek lisans burs programi/@lejant)
3- bundan emin değilim: bir de büyükşehir belediyeleri de veriyor olabilir, lisanslara veriliyor ama yüksek lisansa var mıdır bilmiyorum? araştırabilirsin.

araştırma bursu olarak belli zamanlarda yurt dışında yaz okulları (summer school) veya çalıştaylar (workshops) düzenleniyor. örneğin avrupa birliği projeleri kapsamında kendi alanında bir çalıştaya veya yaz kampına/okuluna gitmek için başvuruda bulunabiliyorsun ama şimdi adresi hatırlamıyorum, yarın eklerim.

belediye ylye de veriyor hem de lisanstan daha fazla ödüyordu.

özel ünilere de veriyorlar mı bu yüksek lisans bursunu ?

research asistanlık olayı var bir de, mesela okulda bi hoca tübitaktan proje almış sizi de o projenin asistanlarından biri yaptıgı takdirde aylık yaklaşık olarak 1000ytl civarı veriyor sanırım(miktarı salladım ama yaklaşık böle bişi). bu özel ünilerde de oluyor.

bir de aynı şekilde dpt'nin de oluyor galiba.

@ amarat
tev için vermiyorlar, tübitak için maddi koşulun önemi yok onda şartları sağlayıp sağlamaman önemli.

tev için özel üni de yani başvurabilirsiniz ama kesin çıkmaz diyebilirim, tabi ki özel üniversite de burslu okuyorsanız o zaman her hangi bir problem yok ama siz de takdir edersiniz ki yüksek lisansı özel bir üni de paralı olarak yapan birinin bu tür burslara ne kadar ihtiyaç duyacağı aşikardır. ama özel üni de okuyupta tübitaka başvuramazsın diye bir şey yok.

@light beam
tübitak projesi çıkmış bir hocanın proje asistanı olarak aldığı öğrenciye, tubitakın yaptığı katkı max. 1250 ytl dir. fakat değişebilir bu miktar 1000 olur, 1100 olur vs... ama bu bir "burs" değildir, proje kapsamından sağlanan aylıktır.

@lejant; biliyorum burs diye belirtmedim zaten soruda burs yazıyor farkındayım ama alternatif olarak bu da bulunsun istedim belki fikir verir diye.

AB 7. çerçeve üzerinden araştırma bursları var, alanına göre neler var buradan biraz karıştırınca bakabilirsin,

cordis.europa.eu

AB 7. çerçeve ile alakalı türkçe kaynak:
www.fp7.org.tr

@light beam
evet alternatifler de var, san-tez de örnek verilebilir.

das leben der anderen
good bye lenin
das experiement
die welle
lola rennt

www.torrent.to buradan almanca filmler hakkında bilgi(!) alabilirsin:)

(bkz: knocking on heaven's door)

beste deutsche film gibisinden aramalar gerçekleştirip daha fazla sonuca ulaşabilirsiniz.

im juli iyidir.fatih akın filmi.

michael haneke filmleri.

kırolarin "pardon bağyan birer hamburger yeseydik." yakarislari kotu seyler cagiristiriyor olabilir.

bir de bayan/baymak. guzel bir kelime de degil.

2- Dilara Yalçın

bayandan rahatsiz olmak:o
kadindan katbekat daha iyi oldugu icin bayani tercih ederim..

metox: dilara yalçın, rüyayı oynayan eski oyuncuymuş. şimdi atv deki bölümlerinde oynayan kızıl saçlı bir kız var onu soruyordum ben.

"bayan" ile ilgili görüş almaya devam edebiliriz bu arada.

bu haftaki uykusuz dergisinde memo tembelçizer o konuyu çok güzel irdeliyor.
istersen bir bak

allah allah neden rahatsız olduklarını anlayamanız tuhaf, kadın kelimesinin yok sayılması, ayıpmış gibi yerine ünvandan bozma bir şeyin ikame ettirilmesi olabilir. oysa siz nasıl erkekseniz biz de kadınız. size bay xy dendiği yerde bize de bayan xx denmesinden rahatsızlık duymayız haliyle.

onun yerine , beyefendi'nin muadili olan hanimefendi yi tercih et gitsin. neden bayan i tercih etmediklerini ben de anlamiyorum; neticede, bir ayinin 15 gununu muayyen gunler ile , diger yarisinda da bu gunlerin yoklugunun verdigi sevinc sarhoslugu ile geciren insankizidir kadinlar. - not: son cumlede acaip attim :S

2- Fadik Sevin Atasoy

baydıklarını düşündükleri için (en kötü esprimiz böyle olsun)

kendi adıma söylüyorum;
1)kız ya da kadın dururken bu kelime nerden çıktı anlamadğım için. örneğin "erkekler burdan bayanlar şurdan" diyorlar, niye? o zaman erkekler için de "bay" kullanılsın.
2) cinsiyetlerin utanan, "kadın" denildiğinde bekaret aklına geldiği için kendini namussuz hissedip "ben kadın değiliiiiimmm!!!!" diyen kızlar olduğundan.
3)pek çok insana "bayan" kelimesi daha kibar geliyor ancak eskiden sadece postacı ve pazarcıların kullandığı bir tabirdi bu. ben de günlük hayatta kendimi her dakika bir postacıyla ya da pazarcıyla alışveriş pazarlığında gibi hissetmek istemiyorum.
4) sırf geyik olsun diye yazıcam bunu da, baymak fiili ile ilgili olduğundan.
bence cinsiyetinden utanmayan bir kız/kadın kendisine "bayan" dedirtmemeli. ben şahsen bu kelimeyi duyduğum an, söyleyen kim olursa olsun anında o insanın yanından uzaklaşmak istiyorum.
hele hele "geçen gün genç bir bayan..." diyen bir taksi şoförünü duyduktan ve bir arkadaşımdan da "iyi bir iş bayanı" cümlesini işittikten sonra şaşkınlığım ve nefretim tavan yaptı diyebilirim:)
keşke herkes kibar olmak(!) yerine daha kaba olmayı tercih etse, en azından bana karşı ki "hanımefendi" de yeri geldiğinde gayet güzel iş görür.
ooh beee, içimi döktüm:)

2-kesinlikle fadik sevin atasoy değil.

2- Begüm Şahin yamulmuyorsam.

bayan oldukça nazik bir sözcüktür. buna kızan bayanlar ne istediklerini bilmeyen şımarık varlıklar oldukları için kızarlar.

dbe (davranış bilimleri enstitüsü) www.dbe.com.tr/ 'ye bir danışın, emre konuk bu tarz çalışmalar yürütüyodur geçmişte. ayrıca erenköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde bir yas grubu vardı geçen yıl, devam ediyor olabilir.

sozlerinden birazcik yazsan?

hiç hatırlamıyorum.:(

ferhat akin'miydi ferhat göcer miydi neydi adi. o dur kesin o.

yok ferhat göçer değil

hmm dusunuyorum dusunuyorum ustte ferhat gocer yazmis birisi biri bana gelsinde sesi andiriyor olabilir hem bu aralar cok caliniyor ama kotu bi sarki yahu.. iyi dinlemeler..

melodisi aklındadır ıslıkla çal kaydet upload et:)

"yeni bi parça ve slow" hmmm acaba ne olabilir? :)

bi cem yıldız'ın şarkılarına bak.

hatırla sevgili adlı dizi-filmin soundtracklarını bir incele. bu albümü dinlediğim de şarkılar yavuz bingöl'ün eskiden dahil olduğu grup umuda ezginin şarkılarını andırıyor. falan filan işte. araştır bi hatırla sevgili soundtrackını belki bir şey bulursun.

net olarak söylüyorum
kpds denilen sınav ingilizcenin yeterliğini değil, sabrını dikkatini ölçüyor
1 1,5 sütunluk metinleri okuyabilen o soruları yapıyor
okumak mesela tabiki

ileride memuriyet gibi bir arzun varsa kpds işine yarayabilir, maaşta fark veriyor. ama zaten 2 yıl filandır onun da geçerliliği.

red g'nin dediği gibi ilerde devlet memurluğu gibi bişey düşünürsen kpds. ama yüksek lisans + ilerde doktora falan düşünürsen türkiyedeki üniversitelerde üds şart. bir kere girince ömür boyu geçerliliği de var.

son olarak da üds şart dedim ama boğaziçi, odtü falan üds yi pek sallamıyor ya kendi proficiency sınavlarını almak gerekiyor ya da toefl. yurtdışı düşünecek olursan yine toefl şart. yani tamamen senin ilerisi için ne düşündüğüne bağlı olarak değişir bu sorunun cevabı. memuriyet düşünmüyorsan en genel geçer toefl bence de.

Yoktur. Zaten günde 2 litre su içmek gereklidir. İçilen su mineral olarak dengeli ise, standartlara uygun içme suyu ise hiç bir toksik etkisi de yoktur, olamaz. İçiniz efem.

4 litreden fazlası böbrekler için zararlı sanırım.

Londra'da düzenlenen maratona katılan koşucu David Roger, fazla su içme sonucu yarış sonrasında hayatını kaybetti.

Maratonun gerçekleştiği pazar gününün son 27 yılın en sıcak günü olduğunu söyleyen yetkililer 22 yaşındaki Roger'ın gün içinde çok fazla su tükettiğinin belirlendiğini kaydetti. Çok fazla suyun aniden içilmesi sonucunda su zehirlenmesi meydana geliyor. Su zehirlenmesi kalp ve böbrek yetersizliğine sebep olarak ölüme yol açabiliyor. Alınan sıvıyı vücut atamadığı zaman problem başlıyor. Kalp ve böbrek suyu çıkartamadığında hücreler zorlanıp şişiyor. Bu da beyin ölümüne yol açıyor. 3 saat 30 dakikada yarışı tamamlayan Roger, 1981'de ilk kez düzenlenen Londra maratonundan beri ölen dokuzuncu kişi oldu. Uzmanlar su zehirlenmesinin vücudun su kaybetmesinden daha tehlikeli olduğunu söylüyor. Günde 3 litreden fazla su tüketmek beyin hücrelerini şişirip ani ölümlere sebep olabiliyor.

Dikkat etmek lazım nihayetinde.

bence var. nefret sevgiden aşktan doğar. umrunda olmayan birinden nefret etmezsin ki?
hem aşk hem nefret duymak da çok normal. mesela aldatılmışsan.. hem seversin hem nefret edersin bunu yaptığı için.

sevdiğinden nefret edemezsin ama aşık olduğundan edebilirsin. aşkın, sevgi gibi tamamen olumlu bir duygu olmadığını düşünüyorum.

mumkundur sevdigin kisi seni aldatirsa (dusman basina oyy) nefret edersin askin da pat diye bitemez

genelde aldatma ve benzeri kızgınlık anlarında ortaya çıkan bir durumdur. hatta bir de sevgiyle beraber güven duyuyorsanız; midede bir sancı, üstünde seviyorum diye atan bir yürek, en tepede de topunuzun ben ta köküne kibrit suyu diyen bi' beyinle gezebilirsiniz. düşman başına derim ancak.

ha ayrılınca nefret etme mevzuunu da ben anlamam mesela, o da bana ilginç gelir.

"Sevgiyle nefret arasında ince bir çizgi yoktur.
Sevgiyle nefret arasında, 5 metre arayla gözcüler yerleştirilmiş Çin Seddi vardır. "

--gregory house

Sevdiğin kişiden büyük bir kazık yemişsen nefrete dönüşebilri belki, umursadığın için evet. Ama Hem arkadaşlık/beraberlik edip hem de içten içe bir nefret duyma durumu "bence", yeterince gelişmemiş bir kişiliği işaret eder.

öğlen buraya bişiler yazacaktım sonra boşver dedim bıraktım. şimdi çok benzer bir cümleye rastgelince aktarayım bari dedim. şöyle olabilir, kişiyi tanımadan etmeden kafanızda bir hayal oluşturup ona aşık olduysanız, zamanla onu tanıdığınızda başka biri olduğunu farketmeniz, hatta sizin nefret ettiğiniz türde bir insan olduğunu görme ihtimaliniz olabilir. ondan sonrası nefret&aşk şeklinde gidebilir. tabii pek sağlıklı durmuyor bence de, ikisinden birinin olduğu yerde diğerine yer yok, olmamalı. bu ilişki ikimize dar deyip bi tanesi ayrılmalı oradan.

Valla bunun algoritmasını kimse bilmiyor ama bence ortalaması yüksekse biraz düşürüyor(çok kötü kadar değil), düşükse biraz yükseltiyor(şukela kadar değil) olsa gerek.

(( tamamen sallıyorum ))

ortalama alınırken şukela +1 çok kötü -1 oehh de 0 değerinde oluyor.

yani oehh, kötülenmiş entrylere iyi yönde etki ederken, şukelalanmış entrylere de kötü yönde etki ediyor.

olumsuz etki örneği:
4 şukela 2 çok kötü olsun.
ortalama (+4-2) / 6 = +1/3 eder.
iki tane de oehh gelsin (+4-2+0+0) / 8 = +1/4'e düşer.

olumlu etki örneği:
2 çok kötü olsun... -2 / 2 = -1 eder. sonradan iki oeeh gelsin (-2+0+0)/4 = -1/2'ye yükselir.

benim tahminlerim böyle... işin aslını bilemicem...

bence; entry sukela aldiysa sukela'yi, cok kotu aldiysa cok kotu'yu destekliyor.

bence zamanın ötesi listesi oeh oylarıyla şekilleniyor, çok kötü den ziyade.

Hepsi yanlış.
oeh tuşu hiçbir işe yaramıyor.

yanlışlıkla oy verdiysem nötrlemek için kullanıyodum ben mesela.

burdan da anlaşıluyor ki kimse oeh tuşunun işlevini bilmiyormuş bide biliyor gibi herkes başka amaç için kullanıyormuş. hehe

sözlük bazında sosyolojik bir tespit oldu bu da =)

rivayet odur ki ssg oylama sistemini kodlarken kullandığı program belli sayıda buton koymayı destekliyordu. oylama için 3 buton koymak zorunda olan ssg birini şukela birini çok kötü yaptı fakat 3. tuşun bir işlevi olmayacaktı. ona da öeh dedi. yıllardır öeh tuşunun gizemi çözelemedi.

beğenilenler ya da başucu eserlerinizde istemediğiniz bir entry mi var, çok kötü verdirseniz listenizden çıkacak ama o zaman karmanız mı düşecek. göğüs/göğüs kıllarıyla nam salmış badinize söylüyosunuz oehliyo ve tatatam listeden çıkıyo. böyle bi işlevi var benim gözümde.

öeh tuşu entry'nin dikkat çektiğini belirtmeye ve onu şaibeli entry'ler arasına katmaya yarıyor. karma üzerinde artı veya eksi bir etkisi yok.

taksimden metroya bin, son durakta in. ordan da tarabya minibüslerine bin.

ya da metrodan inince 29$ ye bin

cevap değil ama bende çalışmakla birlikle sürekli düşüyor, explorerla denedim düşmüyor.

mask as firefox demeyi denedin mi? ben çalışıyor diye hatırlıyorum.
ha ben pop ile kullanıyorum gmaili o ayrı.

operawatch.com

vallaha şöyle bi şey var ama.. siz yine google'dan kastırmaya devam edin..

maalesef tam anlamıyla diğerleri gibi olmuyor. 1.5 seneyi aşkın yemedim, gene de gariplerdi 1.5 senenin sonunda. ama çeşitli tırnak bakım ürünleri kullanabilirsin.

sanırım öncelikle düzenli şekilde vitamin alman gerekir.
ayrıca tırnaklarının hızlıca uzayıp yenilenmesi için mavala'nın mavaderma isimli yağ şeklindeki ürününü alıp tırnak diplerine sürüyorsun. (oje gibi değil) tırnaklarının hızlı uzamasını sağlar. eğer bu ürünü bulamazsan ya da bulursan da pahalı gelirse, mavaderma'nın gül yağı olduğundan şüpheleniyorum. gül yağı alıp, tırnak diplerine onu da sürebilirsin. ayrıca şekilsizliklerini törpü ile düzeltmeyi de deneyebilirsin. Ben hayat boyu tırnak makası kullanmadan, sadece törpü ile tırnaklarını düzelten insanlar tanıyorum. sen de o şekilde bir dene istersn.

aşağı yukarı 4 yıl önce bıraktım yemeyi. evet düzeliyor ama çok yavaş oluyor. tavsiyem tırnağını fazla derin kesme. tırnakların her zaman 1 milim uzunluğunda olsun.

ha bi keratin hapları var onlar iyi geliyor. saçları da canlandırıyor, bir taşla iki kuş. ama cildi yağlandırma etkileri var sanırım.

ben de bir süre dibinden keserek vazgeçmiştim bu alışkanlıktan. sonra kenarlarını (parmağa paralel olarak) törpüleyip sertleştirici ojeler kullandım. bir süre sonra o kadar uzadılar ve düzeldiler ki ben bile inanamadım. ihtiyaç duyuyor musun bilemem ama gliserin filan çok iyi geliyor güçlendirme konusunda. (kendi buluşum) n-balsam isimli eczane ürününden ilham aldım ne yalan söyleyeyim.

b vitamini adam eder onları. benexol tavsiye edilir hem sinirlere de iyi gelir, düzelmese bile umursamassın.

sadece meraktan soruyorum yanlış anlamayın. ayak tırnaklarını ne yapıyordunuz?

www.youtube.com

teşekkürler reg g
daha büyük halini bilen eden varsa o da güzel olur.

www.akbank.com 'de ayrı dünyalar başlığı altında bi tane var bi bak istersen.

cy7, bu biraz daha iyiymiş. sana da çok teşekkür ederim.
alla alla akbank'ın sitesinde bile varmış. biraz arar tarar insan sormadan önce demi ya.

kalite git gide yükseliyo eet, betacam ını bekliyorum o halde :)

çayı kahveyi şekerle ya da başka bir şeyle tatlandırmayı bıraktığınızda öyle rahat ediyorsunuz ki. insan çay kahve içtiğini anlıyor. öyle bi bardak çaya altı şeker atan eşrbet manyaklarından da değilseniz gördüğüm kadarıyla. biraz zorlayıp onu da bırakın. ilk birkaç bardak eziyet gelse de alışınca harika oluyor şekersiz çay kahve. canınız tatlandırmak istediğinde de kıtlama yapabilirsiniz. kesinlikle içine atıp eritmekten daha lezzetli.

tatlandırıcılar zararlıdır, kanser yapar, kullanmayın, etmeyın.. bok ye daha iyi en fazla ishal olursun.

hangi sakarini kullanıyorsunuz bilmiyorum ama hepsinin 1/4 oranlıları var ve onlar 1 küp şeker tadında oluyor. (gerçi minicik dediğinize göre siz de bunu kullanıyorsunuz sanırım) buna rağmen tadı normal şekerden farklı olduğu için öyle ağdalı bir tat veriyor, damak zevki ancak 1-2 ayda alışıyor. bir kaç kez vazgeçip şekere dönüp ondan sonra bir süre üzerine gidince ancak alışabildim ben.

canderel'in kırmızı beyaz değil de sarı beyaz kutuda olanları az tatlandırıyor diye biliyorum.

kullandığınız şeker miktarını yavaşça azaltarak 3-4 günde tamamen şekersiz içmeye başlayabilirsiniz, sıkıntı da çekmezsiniz.

çay ve kahveyi şekersiz içmeye başlayınca, boşa geçirdiğiniz yıllara üzüleceksiniz.(oha)

alıntıdır:
"arkada$im bu ba$lik 50 karakterden uzun sozluge uymaz"

Entry'de sadece o yanmayan bkz dediğiniz şeyden varsa "tanım, örnek ya da bkz değil" gerekçesiyle silinir entry aklınızda olsun...

$ kullanırsanız bakınızlarda , öyle oluyor

bu da yeni ispiyon sekli mi? adamın entry'sini sildirdiniz (:

bi de noktalama işaretleri de kullanırsanız bakınız olmuyo. yanmıyo yanee

naylon tez verebilirsiniz, 3 ay daha uzatma alırsınız böylece ama daha fazla uzatma hakkınız yok zannedersem.

uzatma değil, öğrencia affını soruyorum. teşekkürler.

ben de af sonrası için dediydim zaten. öğrenci affından daha önce aynı şekilde yararlanmış arkadaşım var. ben "farzedin ki afla geldim, 1 senelik süre de yetmedi, o zaman ek süre alabiliyor muyum?" şeklinde algıladım sorunuzu, onun cevabını verdim.

affın çıkması için önce bakanlar kurulunun ardından meclisin kabul etmesi lazım. şu an meclis tatilde ve eylüle kadar sürecek bu tatili. aynı zamanda komisyondan tasarı kesinleşmiş haliyle çıkmadığı için içeriğinin ne olacağı şu an için belirsiz.

ancak beklenen, ekim ayında meclisten geçeceği ve yasanın çıktığı tarihten önceki durumları kapsayacağı için, sizin zaten bitiremeyeceğiniz kesinleşmiş bir durumdaysa kendi isteğinizle ilişiğinizi kesmeniz yolunda olacak (eylül ayında mesela).

bir ancak daha; komisyonun bakanlar kuruluna göndereceği kesinleşmiş tasarıda durumunuzu incelemeniz faydalı olacaktır.

ek olarak www.ogrenciaffi.org 'a bakabilirsiniz.

yuksek lisas yaparken afla geri gelmis bir yuksek lisans ogrencisi vardi danismanimin. sadece 1 sene hakki vardi ama, 1 sene icinde tezini verip mezun olmasi sarti vardi. ayrintisini bilmiyorum. sonra ben de tez yuzunden atildim, af bekliyorum, gerci af ciksa da ben tezi yine cikaramam sanirim ama bi deneyecegim.

@bulantı: uzatmanın sonundayım, ilerde af çıkarsa durumum ne oluru anlamak istemiştim.
@portik:cevabın çok aydınlatıcı oldu teşekkürler.
@jupiterianvibe: evet 2005teki yasayı inceledim, tez için bir sene veriyorlar. ilk duyurumda da onu yazmıştım zaten. bakalım benim durum biraz belirsiz son güne yaklaşana kadar çözülemeyecek herhalde.

ben de af bekliyorum. tezimi temmuzda teslim etmem lazımdı, atılmış olmalıyım (sormadım atıldım mı diye).

affın çıkması sene sonunu bulur gibi geliyor bana. bir arkadaşım daha önce atılmış, aftan faydalanmış (ama yine tezini yazamadığı için tekrar atılmış -ki benim sonum da öyle olabilir. 2 senede yazılmayan tezi 1 senede nasıl yazacaksam artık, neyse), ona sordum, dedim ne yapmam lazım, atın beni diye dilekçe mi vermem lazım? dedi ki, hiçbir şey yapmana gerek yok. af çıkınca doğrudan git enstitüne, "ben geldim" de, kaydını yaptır dedi. onda öyle olmuş. yani tezi teslim etmediğinde zaten atılıyormuşsun.

ama yine de sormak lazım.

geçen gün aradılar, 3 ekime kadar teslim edebilecek misiniz yoksa afla mı geleceksiniz diye sordular af kesin demek ki diyerek, sevindim ben de:)

Turkce mi İngilizce mi fark eder mi belirtmemissiniz, o yuzden sunu onericem ben:
nickpapageorgia.blogspot.com
Okuma agirlikli bir blog degil ama cok guzel seyler bulup cikariyor/tanitiyor. Resimdi, cizimdi, dizayndi, sokak sanatiydi. Super seyler kesfettim ben sayesinde.
Bir de blog deyince Failblog var tabi favorim, gulme/guldurme amacli.

www.mucahityilmaz.com
sevdiğim bir arkadaşımdır da..

(git: 35410)

edit: hönk o da senin linkmiş :s kesmedi mi oradakiler?

markagiller.blogspot.com burayı pek keyifle okuyorum ben... ekşi sözlükten birinin blogu hatta, çünkü sözlükçülerin bloglarından bulmuştum.

korayingundemi.blogspot.com

"Burası da nedir ki diyenlere cevap olsun: korayingundemi.blogspot.com, olan biten için insanların tüm interneti kesip biçmesine gerek bırakmayacak, kapsamlı bir 'seçki' sitesidir. Politikadan, müziğe, teknolojiye, geniş bir alanı tarar ve Koray'ın filtresine takılanları seçip buraya (referansları ile) koyar."

sizi sizden alacak öyküler, denemeler var bu blog'ta.
artık güncellenmiyor, ama geçmişe doğru giderseniz tatmin edici sayıda yazı var (31 Mart 1991?).
hakkaten iyi yazıyor ya! kitap çıkarsa yeridir...

dismorphia.blogspot.com

not: şunu da ekleyeyim. iyi bir yazının gerçekten 'sürekli yazıyor' olmaya baktığını anlayabilirsiniz bu siteden. çünkü arkadaş 8 yaşından beri yazıyormuş...

www.bloglines.com

buranın blog kısmından seçebilirsin bence.

nordiksimit.org

filmadlari.blogspot.com

ne istedğini sen bilebilirsin ikisini de okumak eğlencelidir ama karaktere göre değişir.
para kazanmak dersen ikisinde de para kazanman mümkün.

Bu bölümlerde okuyan kişiler tarafından bu ik bölümün artılarını ve eksilerini söylemelerini bekliyorum aslında.Bunun sonucunda eleme yapacağım.

madem kararsızsın psikoloji okuma:)isteyerek girsen bile sonrasında çalışması zor bi alan bi de kararsızken hiç manası yok.

Kararsızlık değil aslında benimkisi.bu iknci üniversite deneyimim olacağı için bu kez ince eleyip sık dokuyorum çünkü ilk üniversitemi ilk 3 haftada bıraktım.bu yüzden şimdi seçeceğim mesleğin beni şaşırtmasını istemiyorum.elxa teşekkürler bilgi için.diğer arkadaşlara da teşekkür ederim.yorumları bekliyorum.

hm kişiliğinin hangisine yatkın olduğunu bulmak önemli o zaman. psikolojide sanıyorum ki okurken mutsuzluk pek hissetmezsin zira dersler güzel geçer. ancak sonrasıyla ilgili biraz bilgi vermek gerekirse, 4 yılın sonunda alanda pek de yetkin değilsindir. yüksek lisans yapabilmek çok önem taşır o yüzden. ancak türkiyede çok az yüksek lisans vardır. gerçi gelişen bir alan, özel ünilerle de birlikte. o yüzden sen mezun olduğunda onlar da oldukça artmış olur.
dediğim gibi 4 senenin sonunda yapabileceğin işler kısıtlıdır. devlette çeşitli alanlarda (hastane, adliye, cezaevi, emniyet, ordu vs.) veya rehabilitasyon merkezinde zeka ve gelişim problemli çocuklarla çalışırsın. üniden sonra bir sürü eğitim kovalamak gerekir dışarıda özelde danışmanlık, klinik psikologluk yapmak istersen. (ha alanda yasa yok bişi yok istersen hemen de yapabilirsin ama 2 gün sonra bırakır kaçarsın herhalde)
onun dışında psikoloji sadece klinik alandan oluşmaz. endüstri psikolojisi de mezuniyetten sonra hemen başlayabileceğin bir alan. şiketlerin insan kaynakları diyebilirim kısaca. çoğu şiket başta çok ezik şartlarda çalıştırsa da sonradan kariyeri açık bir alan sanıyorum. özellikle işletme mba masterı filan yaparsan, öne çıkmanı sağlar.
bir de gelişim var, anaokullarında sorumlu müdür ya da rehberlik tipi hizmet verebilirsin. yani çok geniş ve güzeldir psikoloji okumak ama ne yapmak istediğini bilmen lazım. yoksa bu işi sevmeden, insanlarla uğraşmak gerçekten güç.

bir de puanının nereye yettiğini bilmiyorum özel üniler açısından istanbulda koç ve bilgi ön planda olmalı. bir de çoğu üninin ekolleri vardır. psikolojide bu konu önem taşır. misal hacettepe sonuna kadar bilişsel davranışçıysa, istanbulda psikanalitik eğitim verilir gibi.

Hukuk tercih etmenizi öneririm. Ülkede bir hukuk patlaması var ;-)

seçtiğin nicke bakılırsa ikisi de sana uygun bölümler. ancak geleceğini burada gelecek yanıtlardan hareket ederek şekillendirmemeni öneririm.

düşünmeden hukuk. üniversiteden sonraki 20 sene (hatta emeklilik süresi de), bu meslek ve bu mesleğin getirdiği maddi kazanç ile geçecek.

etrafımda çok hukukçu var, babam noter, abim avukat. ben de şimdi keşke hukuk okusaydım diyorum. bir kere iyi para kazanıyorlar. bir de avukat-noter olmanın sosyal getirisi var. mesela trafikte polis durduruyor, avukat kimliğini çıkarıyorsun. geç diyorlar.

önündeki 20-30 seneyi etkileyecek bir karar. o yüzden çok iyi düşünmen lazım.

ilginçtir bir arkadaşım da aynı durumu yaşamakta ve bir türlü karar verememekte.ben de ortada kaldıysan hukuk seçmenin mantıklı olduğunu söyledim ona sana da aynısını söylüyorum.muhtemelen psikolojiyi sevdiğin için istiyorsun ama bu kadar puan yapmışken de hukuk seçmek cazip geliyor.ki cazip olan bence hukuk ;).

ilk universiteni 3 hafta sonra birakmandan yola cikarsak sevdigin bir bolumu okumak istedigin acik. bazi onerilerim olcak. birisi, su an unilerde yaz okullari devam ediyor ve 2 haftaya kadar da bitmis olcaklar takribi. yakin zamanda iki bolumun de derslerine gir, okuyan insanlarla konus, ortami teneffus et. seni neyin bekledigi konusunda daha gercekci bir ortam yasayip, onun icindeki insanlarla konusmus olursun. red g psikoloji'den mezun olmanin sorunlarindan zaten bahsetmis. is bulma konusunda hukuk daha avantajli ama istemedigin bir bolumse mutsuz olman da mumkun. yillardir mecbur oldugu icin avukatlik yapan, isinde mutsuz insanlar da tanidim. genel olarak her iki meslek problem cozmeye dayali ve farkli farkli zorluklari, avantajlari var, o kisimlarini sen zaten dusunmussundur. bir ihtimal dusunmedigin bir sey daha onerip tuymek isterim. hukuk okuyup sonrasinda insan haklari gibi psikolojiyle ilintili bir master yapabilirsin. yani hukuk uzerine yapabilecegin master programlari alan secenegi acisindan bence daha zengin ve uluslarasi duzeyde cok farkli master programlari bulman mumkun. istersen onlari da bir arastir ve lisanustu hedefi de dursun aklinin bir kosesinde. sonucta hukuk mezunlari avukat, psikoloji mezunlari da psikolog olmak zorunda degiller. bolumunle ilgili pismanligin ( sayet olursa) mezuniyetine engel olmazsa, bunu farkli yonlere de kaydirabilirsin. bu ihtimali de hatirlatmak isterim.

tabiki daha çok para kazandıranı yani hukuk okumanı ve evine en yakın okulu seçmeni öneririm ben
yol derdi ev arkadaşı derdi olmadan okumak gibisi yok bence

insanlarla ilgilenmeyi seviyosan ve okurken kafayı kırmam, bilakis öğrenmek zevkli olur dersen eğer.. psiokolojiyi; daha cevval, tuttuğunu koparan ve olaylara karşı analitik yaklaşımlı bi insansan.. hukuku seçebilirsinn. işini bilirsen ikisinde de para var. ama yapına uygun sevebileceğin bi işe yönelmen de güzel olmaz mı..

rhb'ye selam ederim!

orhan öztürk- ruh sağlığı ve bozuklukları.büyük mavi bir kitap. klinik açısından çok yararı dokunur.
bir de bilimsel metodla ilgili bi kitap iyi olur.

aynı durumu ben de yaşıyorum, tam bi haftadır yapmam gerekn çok önemli bi telefon görüşmesini yapmadım, odam birbirine girmiş durumda, bir üşengeçlik var üstümde. ama böyle şeyler genelde dönemsel oluyo. bazen insanın içinden gelmiyo. ama bi süre sonra da birden gaza gelip her şeyi toparlıyosun. benimki çoğu zaman nereden başlayacağımı bilememe hissimden kaynaklanıyor sanırım. kendime plan program bir şey yaparsam uygulayabiliyorum da, sadece düşünce de kalırsa kılımı kımıldatmıyorum.

seni bilemiyorum...

(bkz: depresyon)

internetin bir köşesinde denk gelmiştim: daha çok zeki/yetenekli insanlarda görülen son zamanların yaygın psikolojik bozukluklarındanmış efenm. bu kişiler işleri başkalarına nazaran daha pratik ve çabuk olarak hallettiklerinden "ne de olsa hallederim" mantığıyla önceleri yumurta kapıya dayanıncaya kadar üşeniyor, durum ilerleyince yumurta düşüp kırılsa bile erinmeye devam ediyorlar. doğru vitamin takviyesiyle bu psikolojiden kurtulmak kolaylaşabiliyor. salt kimyasal destek yetmez tabii psikolojik bir rahatsızlıktan kurtulmaya, gayret göstermeniz lazım.

ben pharmaton kullandım, gayret göstermedim. iyileştim diyemem ama hâlâ yumurta kapıya dayandığında harekete geçilen safhadayım. en azından ilerlemiyor yani. ağabeyim vitamin de almadı (başta),büyük sıkıntılar çekti(sonradan geçti şimdi benden iyi durumda).

(bkz: erteleme hastalığı)

yalnız değilmişim, gün geliyor bilgisayardan flashdiski çıkarmaya eriniyorum. ve kilit nokta şu ki, kafamdan şunu yapmalıyım lafı geçtiği anda yapmak bir eziyet halini alıyor. hiç düşünmeden yapsam çok daha kolay olacak.
sanırım profesyonel yardım almak gerekiyor, ben almak üzereyim aldığım numaraları bir arayıp randevu alabilirsem:))

edit: aa bi yerlerde beklettiğim bir pharmaton vardı başliim bari ben de, telefon edene kadar:)ravioli sana yardımcı olacaktık güya, kusura bakma.

valla ben yıllarca bu dertten muzdarip oldum. çok ölümcül bir şey olmadıkça herşeyi ertelerdim. beni askerlik adam etti. artık hiç bir işi bekletmiyorum. yapılması gereken bir şey varsa hemen o anda yapıyorum. artıık değil odamı dağınık görürsem evi filan bile topluyorum.

bu çok yaygın bir sorun. bende de var. şu an yapmam gereken basit basit şeyler o kadar çok ki, ve hepsi de birikti iyice. benim yöntemim savaşmak. ciddi ciddi bunla savaşıyorum. ne kadar dünyanın işi gibi gözükse de "hayır, yapıcam" diyorum ve sonuçta yapmıyorum. bir gün işe yarayacak ama eminim.

ravioli yalnız değilsin.Hatta kaç haftadır düşündüğüm şeyi burada görünce ben ne zaman yazmışım oldu.

benim genel yapım budur.Hatta bi ara nasıl olsa kalıcam diye dersleri çalışmayı bırak,vizelerine bile girmedim.(evet yazıklar olsun hala kafamı dağlara taşlara vururum)

Sanırım bunun nedeni kendi mutsuzluğum.Okulu bitirmek için 2 senedir harcadığım efor ve omuzlarımda hissettiğim sorumluluk duygusu yüzünden kayış koptu,buzdolabında 1 aydır duran bi dünya para verip aldığım ama tadından nefret ettiğim sushileri atmak bile zor geliyor.Ya da en basitinden elektrik faturasını ödemeye gideceğime bir film seyrederim o sırada dünyanın en mutlu insanı olurum.

yalnız bi ara 2 hafta halamın köpeğine bakmıştım.Onun verdiği sorumluluk duygusu ve sevgiyle ben de büyük bir değişim yaratmıştı.Bir canlının hayatta kalmasını sağlamak ve sarfettiğin eforun boşu boşuna gitmemesi yüzünden sanırım.Artık öyle günde 2 tane film seyretmeden veya bilgisayar oyununu bitirmeden uyuyamayan kız gitmişti yerine tuzluk şişesinin üzerindeki yağ izlerini temizleyen kız beliriverdi.

gecenler su haberi okuyup, masumiyetime inandim.
www.ntvmsnbc.com

ben de bu sorun var ve netizen'in yaptığı gibi bir liste hazırlamak iyi bir çözüm gibi. mesela yazlık kıyafetlere, ayakkabılara falan mı ihtiyacın var yaz bir kağıda, sırayla gidip al, o kağıdı çöpe attığın zaman vicdan azabı yerine mutluluk hissedeceksin. hem listeleme yöntemi çabukluk ve disiplin de kazandırır.

kıyafet, ayakkabı vs almak deyince tüylerim diken diken oluyor.
3 yıldır ayakkabı alamıyorum kendime, en yeni tişörtümü 4 sene önce almıştım (arada hediye gelenler, annemin aldıkları filan oldu).
takım elbise almam gerekiyordu, iş görüşmeleri vs. için. 2-3 ay boyunca bizimkiler baskı yaptı git al diye. alamadım. 2 hafta önce resmen zor kullanarak götürdüler en sonunda.

keşke beninmki de ev toplama cd yazma gibi bişi olsa. yüksek lisans tezimi yazmam gerekiyor. 1 ay gibi bir vaktim var ancak daha hiç bir deneye başlamadım bile. veremezsem atılıcam ve 2 senem boşa gidicek. 1.5 aydır memleketime gidemedim belki bu haftasonu çalışırım diye ama bu cumartesim de arkadaşlarla age of ve pes oynayarak geçti ve buralarda takılıyorum hala. biri beni tokatlasın ve kendime getirsin lütfen

bende bir kaç zamandır böyleyim diye yazacakken cevaplara baktımda herkeste aynı şeyi demiş. bende bu duyuruyu favorilerime ekliyim bari.

Hepimiz böyleyiz...

kurtulması zor galiba.. ya da ben kurtulamıyorum. en acil işten an önemsiz işe farketmiyor sürekli ilerde hallederiz düşüncesi. bi şekilde hallolur mantığı.misal bağkur primi taksitlendiriyorlar dunyanın borcu var ama o sıraya girmek, o işkenceyi çekmek zulum geliyor. bi şekilde oderiz boyutuna giriyor. ki git sıraya gir adam gibi indirimli taksitli öde. lanet olsun yarın son gün:)
Devlet işlerinde genelde böyle ama. bi sürü yapılaması gereken işlemi var diye öğrenim kredisine falan başvurmamıştım. aslında şimdi ödemeye çalışan arkadaşları gördükçe iyiki üşenmişim diyorum.. bazen işe yarıyor.:)

(bkz: dikkat eksikligi ve hiperaktivite bozuklugu) / attention deficit hyperactivity disorder
(bkz: dikkat eksikligi) / attention deficit disorder

ulan amma sorunluymuşuz hepimiz bea...

bende biraz daha farklı yapaacağım şey işime geliyosa çok aceleciyimdir gece gözüme uyku bile girmez.ama işime gelmiyosa sopayla döve döve zor yaptırırsınız.öleceykmiyim doktor bey?
işime geliyo gelmiyo derken istediğim yada zoraki olan bişey.

normalde, hiç işin yoksa, "hiçbirşey" yapmamak hiç zevkli değil.

ama yapacak çok işin varsa, hiçbirşey yapmamak kadar eğlencelisi yok.

bence çok yaygın bir özellik bu, canın sağolsun, gece bir 7.4 daha olsa, gün boyu o kadar yorulduğunla kalırsın, yazık.

engelleyeni gösterdiğini iddia eden programlar mevcut, discovery bunlardan biridir. amma ve lakin ben denediğimde bu işi yapamadığını da görmüşlüğüm vardır.

msn mevzuunda bir tek engelleme halini karşı taraf bilemiyor; sildiyse zaten herhangi bir eklenti olmadan görebilirsiniz.

şunu deneyebilirsiniz bir de, eğer spesifik bir kişiyse (sevgili insanı vs.) ve paranoyaksanız; başka bir random msn adresini kullanarak onu ekleyebilir, şansınızı oradan bakmak suretiyle deneyebilirsiniz.

emin olduğum tek şey ise nasıl bir site olursa olsun msn şifrenizi girmemeniz gerektiği.

bir de profil kısmındaki görünümün değiştiğine dair bir söylenti var ama tam detayını hatırlamıyorum. ha dediğim gibi, paranoyak olmayın, olmanıza sebep kimselere de takılmayın en kısa yoldan :D

msn status checkerdan (ki o da ancak hotmailse işe yarıyor)arada bir durumuna bakarsınız online yakalarsanız anlarsınız ki bloklamıştır.

Ben sunu kullaniyorum ve karsimdakinin ustune gelince blocked: no/yes gibi bisi cikiyo ne kadar dogru bilemem. www.pidgin.im

cevrimdısıyken ana bacı kufret, sonra cevap verirse engellememiştir. cevap vermediyse o mesaj ona ulasmamıs demekki engellemiş. ehehe ben bunu denedim :)

kişi listendeki kişiye sağ tıkla, görünümden profil i seç. orda solda bir yerde ayrıntılı görününüm olacak. orada eğer sadece web görünümü çıkarsa engellemiştir, hem web hem de messenger görünümü çıkarsa engellememiştir.

diye duydum denedim de, eski sevgili beni engellemiş (haliyle) sanırım işe yarıyor.

yok böyle birşey.

sureklu kuru mama vermeyin islak mamada verin arada. bizimkiler ole yapiyodu havana kabiz olmasin die

yovita verin.

süt midesini daha kötü yapabilir belki ama az da olsa vermeyi deneyeceğim. kabiz olmadan önce bir hafta boyunca konserve mama yemişti belki de mama değişikliği yüzünden oldu bilmiyorum. saklandığı yerden elektrik süpürgesiyle korkutarak çıkaracağım sabah. hem belki korkudan bağırsakları da çalışır.

bizim kedinin de bi ara bööle bi dönemi olmuştu, hayvancağız tuvaletinde ağlıyordu. veterinere götürdük sonradan karaciğerinin büyüdüğünü filan öğrendik abuk sbuk ne bulsa yediği için. ama karaciğer büyümesinden önce veterinerimiz bir ilaç vermişti o rahatlatmıştı, maalesef ne olduğunu hatırlamıyorum. yalnız karperlerin en yağlıları da biraz kolaylaştırıyor sanırım ondan da yedirmişti hayvana.

öncelikle şu anki durumuna en iyi gelecek şeyler;

1) sokol adlı bir ilaç. aynı zeytinyağı etkisi yapıyor ve içini yumuşatarak dışarı çıkartıyor.
2) daha ilerleyen vakalarda libalax adlı bir ilaç var. bu bir nevi el lağmanı gibi. hayvanın makatından girip içine sıkılıyor. bu o yolu açıcı özelliğe sahip. ama daha önce yapmadıysanız bu ilacı alıp direk veterinere götürüp orada lağman yapılmasına fayda var.

çok kısaca şöyle bir bilgi vereyim. arka kemiklerinin gelişmemesi nedeniyle raşitik bir kediye 16 sene baktık. hayatı boyunca hiç kaka yapamadı. her ay lağmana götürüyorduk. eğer anne sütünden erken kesilmiş bir kediyse bu tip bir durum sözkonusu olabilir. umarım olmaz ama olsa bile endişelenmeyin. tıp yaşamaz dedi, biz 16 sene yaşattık. bunu da şu yüzden anlatıyorum, basit bir kabız gibi gözükse de olay daha anatomik olabilir ve sizin yaptığınız o özenli tedavi yöntemleri, zeytinyağlar filan tam çözüm olmayabilir.

bizim bu olayı anlamamız 1. yaşı içindeyken, yani gelişmeye başladığında ortaya çıktı. aklınızda bulunsun. umarım bir an önce iyileşir.

nokta dergisi tarafından yayınlanan ve bi paşaya ait olduğu düşünülen günlüklerdir diye aklımda kalmış..

darbe yapma niyetinde olan paşaların bu niyetlerini gelecekte nasıl yapacaklarına dair planlarını yazdıkları günlüklere bu ad veriliyor.misal önce ekonomik skıntılar toplumun gözüne sokulacak ki sinan aygünün başkanı oldugu örgüt sürekli bunu yapıyor daha sonra toplumsal tepkiler ortaya konulacak ki yapılan cumhuriyet mitingleri buna uygun kaçıyor. daha önceleri 2004 yılında yapılması düşünülen sarıkız ve ayışıgı gibi adlarla anılması gerekecek olan bu darbelere karşın bu sene hatta yarın 7 temmuz 2008 tarihinde çok önemli bir gün olup belkide birilerinin patlattıgı bombalar gibi taksimde falan bomba patlatılacak bütün şartlar darbeye elverişli hale getirilecekti.işte bu şekilde düşüncelerini akıllarında bulundurmakla yetinmeyip gnlük modda yayınlayan askerlerin günlüklerine darbe günlükleri adı veriliyor.

nokta dergisinin kapanmasına yol açan bu günlükler, pazartesi ve salı günü ek halinde taraf gazetesi tarafından yayınlanacakmış.

tahminim gercekci olmayan belgelerdir.
öyle olsaydi onları yazanı alırlardı gözaltına.
özden örnek gibi...

ozden ornek'in halen neden gozaltina alinmadigina dair bazi bilgiler ve teoriler fatih altayli tarafindan yazilmis. okunabilir.

www.fatihaltayli.com.tr

sağol galad, taksit taksit soruyorum da niye öldürmüşlerdi adamı?

teşekkür ederim hatırlamaya başladım ben de.yannız bi anda çok yannız hissettim kendimi lostla ilgili soru soracak bile kimsem yokmuş. sağolasın ekşi duyuru ajsdkakjs.

üzerinde apollo çukulatalarının reklamı vardı sanırım.

film : meet joe black

nip tuck tan bi sahne geldi hatirima.
sean dadiyla fingirdeyip yattiktan sonra, dadi buna musallat oluyor falan filan. sonra hanim kizimiz bunlarin dukkana geliyor ve bi hisimla disari cikiyor ve koskocaman bir otobus bahsi gecen hanim kizimizi cart diye paraliyiveriyordu.

joe black dooru, sağol ccompiler.
hah eet dooru onu da izlemiştim, teşekkürler pyro. nedense çok cezbediyor beni otobüsün sürüklemesi insanları. normalde otobüs çarpsa ööle olmayız di mi?

how i met your mother 3. sezon finalinde de ana karakterlerden birine otobüs girmekte. spoil etmim dedim.

final destination'lardan birinde de otobus giriyordu adama.

el orfanato'da da var böyle bir sahne, fazlasıyla rahatsız edici...

Burhan Felek :)

edit: evet imla hatası yaptığımı kendimde düşünüyordum :)

hmm suadiye otelinin orda the shore club var. dönüşünüz kolay olur da gidişte biraz yürümeniz gerekir.

bostancı e-5en görünen sporium diye bir yer var bayaa nezih.

sporium olabilir nezih istiyorsan. kartal tarafında bir spor salonu açılmıştı ama belediyenindi sanırım. nezih olduğunu sanmam ama yüzme için olabilir.

kartal sahilde emex otel'in gayet güzel bir spor salonu var. eğer yakın isen tuzla'da kafkaleyi de öneriyorlar. kafkaleyi şahsen görmesem de herkes olumlu şeyler söylemekte.

maltepe'ye yakın tan var sanırım. arkadaşlarım oraya gidiyordu ve çok memnunlardı.

emex oteli arayıp sormuştum, senelik üye alıyorlarmış yalnızca. yoksa evet güzel bi yere benziyor.

Sporium a gidiyorum 1 aydır gayet de memnunum, bostancı da kendisi

power fm de aksam saati bay j var.sabahta geveze var..eglenırsın sanırım..

bi kaç ay öncesine kadar k-rockta sabah problemi, akşamda eksende ayça şen vardı süperdi. ikisi de pat diye bitti. sabahları n-101de cem ceminay var ama pek de güzel sayılmaz. akşamları da yapıyormuş, n101in sitesine bakın isterseniz.

yavuz'un minibüsü vardı daha once radyo klasta 6-8 arasiydi sanirim simdi transfer olmus ama..geyik programdi muhtemelen yine aksam ustudur.

isott un dediği gibi akşam Bay J ve sabah Geveze var power fm de. Bay J süper de geveze bana biraz geyik geldiği için Radyo ODTU deki modern sabahları da dinleyebiliyorum sabahları o da güzel...

akşamları best fm'de arıza show da iyidir.

tarkan ın vardı bi de.

tarkan - bounce

tarkan - dön bebeğim (taş gibi bi hatun var. üstü açık arabada eşarpını rüzgarla dans ettiriyor falan)
burak kut - yaşandı bitti saygısızca (hoplayan zıplayan tipler var)

cemali- duymak istiyorum.

tarkan - ölürüm sana da var..

Özlem tekin - laubali - San francisco ya da ben mi sallıyorum

img138.imageshack.us

o kırmızı noktanın olduğu yerlerde bir tane var sağlam bir model dükkanı.

kızıltoprak da bp nin karşısında bir dükkan var. ilerisinde solda yine bir yer var.

teritor'nin gösterdiği üzere nautilus'un orda promodel var.

yanlış hatırlamıyorsam bahariyedeki galeri muratın arasından girince bi tane vardı.

1-Belirli filtrelerden geciriliyor cekilirken, post productionda da netlestirme yapiliyordur.
2-vücuda giren herhangi bir yabanci maddeye tepki verir. Ates denen sey vucudun kendi savunma mekanizmasidir yani evet olabilir.
3-Istanbulda cin büfe bu sekilde servis yapiyor.

2- evet ateş yükseltir diye bilinirdi ve benim de bir kez denemişliğim vardı ama pek bir faydasını görememiştim ancak bununla ilgili geçen gün sağlam bir kaynaktan duyduklarım ağzımın açık kalmasına sebep oldu anlatmak istiyorum o vesileyle. bir cezaevinde 2 genç mahkum hastaneye sevk olabilmek için çok fazla yuttukları tebeşir tozu nedeniyle ölmüşler bundan 20 yıl önce.

1- her dizide renklerle oynanıyor. color correction deniyor olaya. gökyüzünü, denizi daha mavi, ağaçları daha yeşil yapıyorlar.

inat. (yersen)

sentör, centaur

(bkz: centaur) tabii ben bunu ararken red g cevaplamış.

satir ya da yunanca'dan tam transkripsiyonuyla satiros başka bir yaratık, satirlerin belden aşağısı keçidir, iyi ayaklılardır ve boynuzları vardır. dört ayaklı ve belden aşağısı at olanlar kentauros'lardır. ingilizler centaur der.

"satyr diye de geçer" diyen bi mesaj vardı ben yazana kadar silinmiş, neyse satir değil yani, satir de keçi gibi bir şey :) satan filan hesabı.

mitoloji'de satyr'in arka bölümü keçidir. doğrusu centaur olacak.
bazı resimlerde at kuyruğu filan çizmişler ama ben keçi olarak öğrenmiştim.

Giorgina

hmm bunun türkçe versiyonu nasıl evlenirsin bu lisanla var bi de.

böylesi bir tanımdan doğru parçayı çıkarabildiğiniz için çok teşekkürler..

Marc Aryan İstanbul'da diye yeni bir albüm baskısı yapıldı geçenlerde. Ben internete baktım ama henüz düşmemiş. Yabancı 2CDlik bir karışık indirebildim. Tabii ki dediğim albümde Türkçe de dolu versiyon var. Yakında düşer. Albümü edinmeni tavsiye ederim. Ya da babana tavsiye ederim. Geçen Beyoğlu Mephisto'da takıldım baya, orda olduğum sürece bütün albümü çaldılar ben de hepsini dinlemiş oldum baya güzel :)

evlenelim isterdim seninle
babana gittim baktım
hikayeyi anlatayımda dinle
bak ne dedi ben hiç anlamadım
babandır belki anlarsın
söyledikleri bunlar dinlesende şaşarsın
şabalalabalap duyuptutuda
dedikleri de bunları dinlesende şaşarsın
şabalalap falan falan
komik olan şey bu şarkıyı arıyorum bulamadım 4 ay önce vefat eden dayımın videosunda bu şarkıyı sölüyor :)

passiflora iyidir.

haplardan kesin olarak durmanızı tavsiye ederim, hatta bunu dilerim!
mümkünse haplardan uzak durun,
kimyasallardan hiçbir şey kullanmamaya gayret edin.
hatta, bir psikiyatr'a gitmişseniz ve size ilaç yazmışsa bile,
bir başkasına da gidin, onun da görüşlerini alın.

psikiyatrik ilaçlar bilincimize giydirilmiş deli gömlekleridir,
bunu unutmayın.

**

uykuya dalma sorunu, tastamam günlük yoğunlukla alakalı bir şey.
bu yoğunluğun düşünme süreci ile ilgili olduğunu söylememe gerek yok zannımca.
bilgisayardan uzak kalın, meyve yiyin, daha sükunetli müzikler dinleyin, bir süre alkol almayın, felsefeden uzak durun. eğer durum düzelirse rakı içeriz ; )

melisa çayı fena değil, akşamları gevşeme egzersizleriyle zihni ve bedeni rahatlatmak da işe yarayabilir.

bir gün için gereğinden 2-3 saat önce kalkın? ertesi gün uyursunuz mışıl mışıl

uyumadan bir kac saat once "lipton huzur" ic. kedi gibi uyursun.

papatya çayı ve sarı kantoron çayı da iyi gelir..

yatmadan yarım saat önce kayısı suyu bende çok etkili ama seninle ilgili ne düşünür bilemiyorum.. denemeye değer, üstelik tadı da güsel..

ilaç kullanmak zararlı bence de uzak durulmalı. benim tavsiyem uyku saatinden 1-2 saat önce bir kase yoğurt veya bir bardak süt olabilir. bende direk uyku hapı etkisi yaratır.

herkese teşekkürler.

gozupek, sorunu bi çözelim de :p

"döner ayran" çok pis uyku getiriyor. derste kafamı kaldıramıyorum yedikten sonra. ders etkisi yapması için discovery channel açın.

istanbul büyükşehir belediyesi her sene eylül ayında açıyor, yüksek lisansa iyi sayılabilen bir aylık veriyorlardı ama tezsize farklı mı bilmiyorum.

2- seven eleven'larda olması lazım.

capitolde var bi şubesi.

boğaziçi kuzey kampüste de var. girişte sağda.

içerenköy carrefour'da da bir şubesi olması lazım.

akmerkezde de var

metrocity a.v.m.'de yemek katında donut & waffel adında bir dükkan bulunuyor.

donut & waffel capacity veya carouselde de var sanırım.

bi de yanlış hatırlamıyosam istiklalde, beyoğlu tarafına giderken sağ tarafta bi muhallebicide (muhallebici olmayabilir) dunkin' donuts tabelası vardı. atlas pasajı'nın oralarda.

mcdonalds'ın donutları berbat, 7eleven'larda da öğlene kadar yakalarsanız alın, sonrasında tavsiye etmiyorum. çünkü sabahları dağıtım yapıyorlar, ertesi sabaha kadar da bekliyor o donut'lar, gün içinde tazelenmiyor.

akatlar çilekli shell'in içinde de dunkin donuts var

ankara'da kipa varsa orada olsa gerek. izmir'dekinde var en azindan.

Real'de görmüştüm sanırım, 2TL civarındaydı...

migros

normal patlamış mısırı al. cam bir kaseye koy. içine bir miktar ayçiçek yağı koy. üzerini sağlamca streç film ile kapat. 3-4 dk bir süreyle maksimumda ısıt.

bu kadar. üzerine tuz eklemek sana kalmış.

not: mısır son derece tutulabilir sıcaklıkta olacak ama cam kase inanılmaz sıcak olacak bu sebeple sakın çıplak elle tutma, çıkartırken folyoyu çatalla del buharı çıkarken uzak tut ellerini.

saçma ama istanbulda d&rda görüp şaşırdım. yalnız yabancı bir markaydı, kazık olabilir.

d&r'da benim de gördüğüm 7 liraydı. ya da benim gözlerim bozuk.

"orville redenbacher" markası var, sanırım D&R da gördüğünüz bu, makro gibi marketlerde de var, üçlü pakedi alındığı yere göre 6-7 ytl arası değişiyor. Sweet&salt modeline hayranım tam bir şişmanlama makinası

denenmiş ve süper güvenli bir yöntem var şöyle ki.. bir kahverengi kese kağıdını alıyoruz, içine mısırlarımızı, istersek yağ ve tuzu koyuyoruz ve ağzını katlayıp bir adet tel zımbayla kapatıyoruz.. en yüksek derecede döndürmeye başlıyoruz taki patlama sesleri artık uzun aralıklarla gelene dek.. mükemmel oluyorlar.. tel zımba parlamıyor bu arada korkmaya gerek yok..

erzincan mandırada var. 2 ytl falan tanesi.

sony dvdcam ile çekilen dvd nin pc ye konulduğunda görüntü vermemesi sorunu tüm dvdcamlerde var sanırım...ben görüntüyü sonlandırıyorum durum çubuğundan, o zaman çalışmaya başlıyor...

dvdli kameralar görüntüleri .vob(görüntü), .ifo vs... (dvd formatı) formatlarında kaydeder.
sony vegas programını kullanarak kaydedilen görüntüleri direkt olarak kameranızdan

import dvd camcorder disc seçeneğini kullanarak bilgisayarınıza kayıpsız aktarabilirsiniz.ve bu programla da montajlayabilirsiniz.eğer sorununuz yazılımsal değil de donanımsal bir sorun ise teknik servisine götürmenizi tavsiye ederim.

finalize etmek gerekiyor bazı disklerde (sony disc recommended diyorsa gerekiyordu galiba) *.vob dosyasını .mpeg yapınca okunabiliyor mpeg4/ac3 zira.

herkese teşekkür ederim, çözebilmişler sanırım.

bende sony dvd kamera kullanıyorum..picture package menuden atman gerekiyor ayrıca sony disc recommended diyor ama dysan olsun başka guzıde markalara olsun catır catır kaydediyor..