İletişim veya İş Bankası.

iletişim tavsiye ediliyor genelde.

çevirmeni sağlam eski kitaplar. sahaftan...

iletişimden şaşma, çevirmenleri iyidir.

nihal yalaza taluy
ataol behramoğlu

bulduğun yerde bu ikilinin çevirilerine sarıl.

Bulabilirsen kesinlikle ve kesinlik Cem Yayınları ve Altın Kitaplar. Rus Edebiyatında üzerilerine yoktur. Hasan Ali Ediz ve Nihal Yalaza Taluy ilk evvela tavsiye ettiğim tercümenler. Cem'e, Altın Klâsiğe tercüme yapmışlar genelde. Kitapçılardan çıkmaz. Sahafa bakın. Sahaf bulamam diyorsan, kitapçılardan bu bahsettiğim tercümenlere bak. Oğlak ve Sosyal Yayınları tekrar basımlar yapıyorlar bu ara, bu tercümenlerin tercümelerine yönelmiş olma ihtimalleri var.

@ahmetvural1987 artık nihal yalaza taluy'un çevirilerini iş bankası basıyor (bu arada tercümen değil, tercüman, klâsik değil, klasik).

bunun yanı sıra rus klasiklerini okuyacağınız yayınevleri şunlardır: dostoyevski, tolstoy için can, iletişim, iş bankası. çehov'u everest veya cem'den okuyabilirsiniz. ikisinin de çevirmeni aynı. yayın haklarını cem'den everest satın aldı ve şimdi everest'ten çıkıyor. ayrıca oblomov'u ve gogol'ü okuyacaksanız everest'ten okuyun yine. zira oblomov'un tek tam çevirisi everest'te. son dönemde rus edebiyatında everest atağa kalktı. bahkin çevirileri falan da var. ayrıca yky'nin bastığı rus klasikleri de var. söz gelimi dostoyevski'den bir yazarın günlüğü veya puşkin'in bazı yapıtları gibi. onlar için de yky'den almak gerekiyor tabii.

cevaplar beklediğimden açıklayıcı oldu teşekkürler. sanırım iletşim ve iş bankası yayınlarında hem fikir olduk.

iş arkadaşlarınız nezle falan olmamış sanırım hiç. onların içi kötüymüş boşverin. benim baş ucumdan bir rulo tuvalet kağıdı eksik olmaz. normal peçetelerden çok daha yumuşak. evde ağız burun silerken tercih ediyorum şahsen.

not: he tabii tuvalet kağıdını tuvaletteki rulodan çekip kullandıysanız orada bi tiksinme oluşabilir. tuvaletteki rulonun hijyenik olup olmadığı bilinemeyeceğinden dolayı.

göt kağıdı, boksil, götsil falan olaymış keşke, daha bi rahat edermişsiniz sanki.

gün gelecek grip halde masabaşında oturup çalışırken tuvalet kağıdının ne işe yaradığını anlayacaksınız.

o değil de hijyenik cinsel mendiller var. aslında bildiğin ıslak mendil. boxer dergisi promosyon vermişti koca bi paket. arada onunla elimi falan silerim, paketin üzerindeki yazı gözüme ilişince bi garip hissederim. tamamen psikolojik yani :)

iyide ne alaka :)
sonuçta o bir peçete.
sadece daha ince sebebi de su ile karşılaştığında çabucak dağılması falan için.

ilk çıktığında mahmut demişler fakat kabul görmemiş.tdk da olaya el koyunca tuvalet kağıdında karar kılınmış.

gereksiz bir keder, tuvalet kağıdı dediğimiz, normal peçete geri dönüşüm yspılmıyor bunlar merak etmeyiniz...

sorunda belirttiğin xpress music kullanım amacını karşılar. fiyatını bilmiyorum fakat belirttiğin rakam aralığında olması muhtemel.

xpress music'in 3 4 farklı modeli var. fiyatları hep bahsettiğin aralıkta git en beğendiğini al =)

nokia x3 touch & type modeli, tuşları büyük rahat mesajlaşma için ayrıca dokunmatik ekran, wi-fi özelliği, 5mp kamera, ince tasarım n serisi telefonlarla beraber resimleri var, piyasaya yeni çıkıyor fiyatı 450 lira civarı olması bekleniyor.

mynokiablog.com

ben demiyorum lütfen kendi adımıza konuşalım!!!

abi bence sonunda evlenme teklif edeceği çok bariz oluyo, bunu anlıyosun ve hadi artık olsun şu iş diye bakıyosun
sonuna gelebilelim yani filan gibi
bence ondan olablir

çünkü evlenen çift sevişir. bu yüzden...

ben demiyorum, hatta mümkünse hiçbiri evlenmesin, severek ayrılsınlar. sevmesinler hatta, nefret ederek ayrılsınlar. biri ölsün falan, ama diğeri ölmesinki öteki tarafta da buluşamasınlar.

piirsikli'yla divit olaya mantıklı yaklaşmışlar niye tiklemediniz anlamadım

sadece ''film icabı'' olduğundan olabilir.

bu sene 90lılar alınıyor denmişti geçende biri yine sormuştu, ben de 91 doğumluyum ve gelmedi henüz.

herhangi bir askerlik şubesine gidip bilgi alabilirsiniz.

ocak itibariyle 91'liler alınmaya başlanır.

vay anasını 91'li elemanlar mı gidiyo lan askere.. yaşlanmışız anasını satayım.

faturada X ürünü yazıyorsa, sen Y ürününü teslim almışsan, bu saatten sonra hiçbir hak iddaa edemezler bence. amma senin o Y ürünü arıza yapar, hani bunun faturası, garanti belgesi derlerse o zman ne yaparsın ben de merak ediyorum.

etiğe bu kadar önem veriyorsan ara firmayı durumu anlat. "bu benim hatam değil kılımı kıpırdatmam, ne yapırsanız yapın" de.

başın belada değil, güle güle kullan. eğer kendileri bu durumu fark eder de 20TL civarındaki kargolama masrafını göze alıp irtibata geçerek ürünü isterse, gönderirsin. fark isteyemezler; zira kendi hatalarına dayanarak hak talep edemezler.

garanti konusunu sormamışsın ama yardımcı olayım: ürün ileride arıza çıkartırsa o faturayla beraber götürürsün. kabul etmeyecek olurlarsa o zaman temasa geçer siz bana yanlış ürün veya fatura( hangisi işine gelirse:) gönderdiniz dersin. öngörülerim bunlardan ibaret:)

hiçbi şey olmaz y ürünün gelmesi sizin icin sorun teşkil etmiyosa kullanmaya devam edin derim ben.

piirsikli'nin söylediği şekilde garanti olayını halletmeye çalışırsanız epey bir bağırmanız da gerekir ek olarak. Bu tür durumlarda en çok bağıran kazanır bizim memlekette.

Yasal olarak hiçbir sorumluluğunuz yok. Farzedin ki bu işlerden hiç anlamıyorsunuz, bir şeyi görüp sipariş verdiniz, gelene de bakmadan kullanmaya başladınız. Tamamen onların hatası.

paranın amına koydum ben. hatta paraya ssg demeye başladım o derece.

ödenmiyor, bundan da genelde şikayet edilmiyor, sonuçta herkes gönüllü yazıyor, hatta yazmak için para verenler de var. hesap falan satılmışlığı oluyor.
bununla ilgili bir ssg röportajı vardı sanırım.

kısa ve net cevap geliyor (kıymetini bilin =)): hayır, maaş almıyoruz =((

ben de jameskeenan gibi para alıyorum. demekki yazar kalitesiyle ilgili bişi

belli bir karmanın üzerinde olduktan sonra maaşa baglanılıyor.

hepimiz ssg'ye çalışıyoruz o zaman, yazar olmayanlar bile girilen entry'leri okurken aynı zamanda siteye hit kazandırıyor. tamam lan çözdüm herşeyi, hayatın anlamını bulmuş gibi rahatladım şimdi. he son olarak bi sorum daha vardı şimdi aklıma geldi, adam bazen çok güzel bir entry giriyor bende hızımı alamayıp arka arkaya pozitif oy veriyorum. bunun bir faydası oluyormu yoksa ne kadar oy versemde karşımdaki tek oy almış gibi mi görüyor? bununda cevabını alırsam benden kralı yok ooh.

+1 karma olur o.

kaç tane versen de bi tane etki eder

maaş ödenmiyor ama çok kız kaldırdık burdan biz.

şimdilik yalnızca mayış veriliyor. maaş konusunda müzakereler devam etmekte.

bütün yazarlar bedavadan köşe yazarı oldu, daha da üstüne para vermek lazımdır kimbilir :)

beni çok masraflı olduğum için uçurdulardı. karma 900 küsürdü, az entrym vardı. karma/entry sayısına göre bölüştürüyorlardı parayı. baya kazanıyordum. sonra bir gece ansızın uçuruverdiler.

neresi tamir eder bilemem, vatan bilgisayar'ı arayıp sorabilirsin. tamiri azami 30 gün içinde(iş günü) yapıp sana telefonunu teslim etmeleri gerekir.

garantiyi vatan değil nokia veriyordur muhtemelen. vatana verirseniz takibini onlar yapar siz garantiye verirseniz siz takip edersiniz.

demoları internetten indirebilirsin. "dts" etiketi bulmana yardımcı olur. emule kullanıyorsan bol miktarda bulabilirsin.

benzer bir soruyu ben sormustum, yalnizca bol efektli film isimleri. (git: 57112)

@lejant: rapid'e attiginda o linkleri buraya ekleyecegini dusunuyorum. cok $ukela bir davranis olur degil mi?

dosyaları yükledim fakat dışarıya kapanması gerekiyor bu duyurunun.

bende o film gosterimi oncesindeki dolby digital seylerinin vob formatinda halleri (vob formatinda hal) vardi ama kimbilir nerdedir. bulunabiliyor internette.

aha buldum, dolby trailers diye aratinca geldi. www.digital-digest.com

@lejant: teşekkürler. yalnız mp3 olanlar 2 kanallı stereo. arka kanallardan ses gelmiyor. bilgisayardan özelliklerine baktım, orada da stereo yazıyor. ama sağ sol etkisi vermesi açısından ve subwoofer'ı deneme açısından güzel.

öteki iso'yu da cd'ye yazdım boyutu küçük diye ama dvd imiş. yazılan medya veya yazma hızı fark etirir mi bilmiyorum ama çok takılarak ve pıt pıt pıt ses yaparak çıkıyor sesleri. pek verimli olamadı. ama yine de pıt pıt da yapsa, takılsa da surround'u hissettim.

bu arada iso'dan çıkan dvd dosyaları da disq'in linkini verdiği şeyler.

yanılmıyorsam eğer her cd'nin üstünde yazar hangi hızla yazdırılması gerektiği. Bunun sağladığı fayda ise dvd ve vcd cd'yi rahat okusun diye. O yüzden yavas yazılmış bir cd hızlı yazılmışa göre iyidir.

hızlı yazımda veri kaybı olabiliyor. 4x, bilemedin 8x iyidir. ayrıca, hızlı yazılan dvd-cdlerin okunma ömrü kısa olabiliyor. bu anlattıklarım okuduğum birkaç yazı ve tecrübelerime dayanıyor, teknik kısmını bilemem.

nero otomatik olarak o cdnin yazabileceği maksimumm hız sınırında yazar (eğer siz maksimumdan farklı bir değer seçmediyseniz), cd yazmaya başlamadan önce cd/dvd'yi sınar ve kaç hızda yazacağına karar verir. denildiği gibi 52x bir cd'ye bir film yazarken 16x ile yazmak vcddvd oynatıcıda filmin takılma atlama olasılığını azaltır. Daha hızlı/yavaş yazması ayrıca temel olarak cd'yi yazma süresini de belirtir.

olay cd'nin polimer katmanlarındaki işlemeleriyle alakalı olduğu için yazım hızı arttıkça yazıcınızın hata yapma olasılığı da artıyor demektir. cd'lerin üzerinde belirtilen yazım hızları cd'lerin üretilmiş olduğu hammedenin sıcaklık dayanımıyla alakalı yani çok iyi bir cd'yi bile en hızlı seçenekte yazdığınızda hatalar olur çünkü yazıcınızın yeteneğini zorluyorsunuz demektir bu şekilde. bunun için daha sakin ve güvenli bir şekilde yazma işlemi gerçekleştirilir.

şey gibi düşün. Bütün bir dönem ders aLıyorsun ve sadece haftada 2 saat öğreniyorsun peki bütün bir dönem aldığın dersleri 1 hafta içinde beynine yazmaya çalışırsan ne olur? işte aynen de böyle hatalar ve sorunlar ortaya çıkar tabii beyninizin gelişimiyle de alakalı bu yüzdendir ki. haftalarca çalışıp 70-80 alan insanların yanında siz sınavdan önce çalışıp 50 alıp geçebilirsiniz.

oha nerden nereye :)

ayni aletten bende de mevcut ayni sekilde ansizin bozuldu ve kenara aldim,arastirdigimda yetkili servis olarak mecidiyekoyde bir firma buldum, vaktim olmadigindan gidip yaptirmaya kargo ile gonder dediler pek te guvenemedim anlayacagin oyle kuzu gibi yatiyor.

not:onun yerine creative zen 4gb m3/mp4 calar aldim gayet te memnunum.

oha eski günlere döndüm :)
süper aletti yahu bu, gaziosmanpaşa'da bi servisleri vardı oraya götürdünüz mü, her şeyi hallediyorlardı..

"
İSTANBUL MERKEZ : Küçükköy Cebeci Caddesi 569. Sokak No: 6 34080 Gaziosmanpaşa
Tel: 212 479 46 46 Fax: 212 477 44 22


ANKARA ŞUBE : Çetin Emeç Bulvarı 8. cad. 62. sk. No: 14/9 Aşağı Öveçler
Tel : 0312 473 06 20 PBX , Fax : 0312 473 06 26
"
bir forumda bu adresleri buldum umarim isine yarar. ( bende bir bakayim :) )

bunlar yetkili servisse benim gittiğim yer neydi acaba:) bi net kontrolü yapıp giderim, umarım uçuk bir fiyat çekmezler.

zen kullanmadım ancak kardeşimde var, bayağı teknik sorun yaşadı, satıcıyla papaz oldu falan...creative iyi hoş ama kalitesi tatmin edici değil, müşteri hizmetleri de iyi değil.

bunu denetleyen kişinin adı "sigara içilmez" levhasının altında yazmalı. yazmıyorsa gidip ilgili merciye (belediye midir bilemicem artık) şikayet et. eğer denetçinin adı yazıyorsa ve izin veriyorsa suçu büyüktür.

dekana ulaşmaya çalış derim.

bahsettiğim yer rektörlük binasında bir de. hayır bir de sinir olduğum bu dumansız hava sahasıyla ilgili o kadar reklam var falan filan ama kimsenin taktığı yok. ilgili merci neresidir acaba?

ilgili merciyi bilenin olacağını sanmıyorum ama kampanyayı sağlık bakanlığı başlattığı için sanki sağlık bakanlığına bağlı bir kuruluştur gibime geliyor. ekürisi olarak valiliklardir diyorum.

yasağın uygulandığı yerdeki idari amir denetimden sorumludur. fakülte ise, dekan olabilir bu kişi veya onun yetkilendirdiği bir kişidir. neticede, birisi denetim yapmalıdır ve yapmıyorsa, rektörlüğün ilgili birimine gidip bu durumu şikayet edebilirsin. onlar da takmazsa, topunu savcılığa şikayet et. şunu bilmek yeterli. bir yerin idari amiri bizzat veya yetkilendirdiği kişiler aracılığıyla bu denetimi sağlamakla yükümlüdür.

üniversitelerde bunu denetleyen kişi genel sekreter veya genel sekreter yardımcısıdır. akedemik (rektör, dekan) idareciler böyle işlerle uğraşmazlar pek.

sigara içme yasağına uymama 1 birim ceza ise
sigara içme yasağını uygulamama 10 birim ceza

logitech iyidir. z5500 lın kafanız rahat olsun :) JBL inde bulabilirseniz süperdir.

creative 4400 kullanıyorum ve oldukça memnunum. tavsiye ederim.

z5500'e o parayı verdikten sonra bir süre uyuyamam herhalde :)
creative 4400 canavardı zaten ve kafamda o vardı ama sanırım artık üretilmiyor ve yeni creative modelleri gerçekten kötüydü denediğimde.

ikinci el dusunursen inspire 4400 kesinlikle tavsiye ederim. bulunabiliyo internette.

logitech z2300 de dusunebilirsin. dunyanin en iyi 2+1 ses sistemi secilmisti yanlis hatirlamiyorsam.

altec lansing'in 2 artı 1'ini kullanıyorum inanır mısın 15 watt ve basında tizinde net pırlı pırıl bir alet. yüksek ses açmanda sorun çıkarmayan komşuların var ise altec lansing'in diğer güçlü ekipmanlarına bakabilirsiniz.

harman kardon
logitech
jbl
creative
...

paran varsa harman kardon en iyisidir.

ikinci el henüz düşünmemekle birlikte, önümdeki 1 ay burcumun parasal anlamda bana neler getireceğini görerek ikinci ele dönebilirim :))
şaka bir yana para olsa Bose'den başkasını denemem bile ama gözü kör olsun...
sanırım üstteki mesaja ek olarak 160-170 lira altı fiyat performansı en iyi diye belirtmekte fayda var...
öneriler için teekkürler ayrıca.

bazı kadınlar hamileyken kanama geçiriyor her ay. bazı kadınlar da, polikistik over vs sendromlar yüzünden üstüste altı ay adet görmeyebiliyorlar. belki daha fazla böyle bir durumdayken, kişi yine o düzensiz periyodlardan birinde olduğunu düşünebilir. doktora gitmeye de üşenebilir. bebeğin hareketleri vs ise, hamilelik ilerledikçe ortaya çıkar ve o zaman da kürtaj vs için iş işten geçmiş olur.

bebeğin kımıldaması zaten 20. hafta civarı oluyordu yanlış hatırlamıyorsam.

ve evet, regl dönemini normal yaşamaya devam eden bir örneği çok yakından tanıyorum. şu an kızını emziriyor :) 3. ayında öğrenmişti hamileliğini :)

Ben bunun çok gerçekçi olduğunu düşünmüyorum şahsen. Bir kere bahsettiğiniz fiziksel değişimler var, adet görmeme falan. Hadi diyelim bu arkadaşların dediği istisna durumlarından birinde. Bunun mide bulantısı, kokulara, tatlara hassasiyeti, mide yanması, yorgunluk vb. si var. E hadi anne adayında bunlar da olmadı. Kilo alıyorsun nihayetinde, hele 6. aydan sonra coşuyor mevzu? Bu da mı yok? E abi bebek oynuyor ya, öyle bildiğin oynama değil horon tepiyor yine 6. aydan sonra. Kaburgana vuruyor, göbeğine vuruyor, takla atıyor, sırtını kafasını dayıyor. Hadi bebek sakin çıktı hareket az, fazla hissetmedin diyelim, kasılması var bunun, ne bileyim nefes darlığı var. Hiç biri yoksa göbeğin büyüyor lan?

Yani ne oluyor anasını satayım bunların hiçbiri mi olmuyor? Bence öyle biri varsa kendini müzeye kapatsın. Ben şahsen bu gibi haberlerin, popüler olma kaygılı, ünlü olma amaçlı, ya da ne bileyim "devlet bize yardım etsin" temalı çıkışlar olduğunu düşünüyorum. En kötü ihtimalle de tecavüz durumu falan vardır, kız bir şey söyleyemeyip gizlemiştir.

(bkz: yok artık lebron james)

Bir Tanıdığımızın başınada benzeri bir olay gelmişti. Karnında Kitle olduğu sanılmış fakat bebek varmış.
Tabi bu olay seneler önceydi.

peki bu hamilelik testleri, bu noktada güvenilir midir? kusma ve kilo almak hamilelik belirtisi midir? mesela, kusma mideyle alakalı olamaz mı?

Hamileyken regl olmak gibi bişi yok, periodunda kanama yaşayabiilir ama normal bir regl kanamasıyla mukayese edilemez. Pcos gibi sorunları olan kişilerde aylarca adet görülmeyebilir fakat hormon yüklenmesinden ötürü bir hamilenin reaksiyonlarını aynen yaşarsınız. Bu durumda insan bi kıllanır dmi noluo die hele ki cinsel ilişki var ise. Geçenlerde bir çocugun karın agrısıyla hastaneye gittiğinin ve hamile olduğunun haberi vardı mesela, bir anne nasıl çocugunun karnının büyüdüğünü fark etmez? O çocuk neden ağlamaz zırlamaz? Çocuk dediim 13 falan işte. Bence tümü yok saymakla alakalı, yok yahu olamaz! Olsa midem bulanırdı ama bulanmıyo! İştahım da açılmadı..Gittiğiniz dr un bile hala evlimisin bekarmısın diye sorduğunu göz önünde bulundurursak, herhangi bilinçsiz bir insanın da kendi psikolojisinde baskı sebebiyle bunu yok sayması çok doğal tabii eğer gizli kapaklı işler peşindeyse.. Doğuncada; -doğdu artık napalım??
Onun dışında Gebelik Testlerinin evde uygulananları pek güvenli değilmiş,tekrarlanması gerekirmiş eğer şüphe devam ediyorsa. Kanda yapılan beta hcg ölçümü kesin sonuç oluyor.
Hiç kusmayan,kilo almayan,iştahı açılmayan hamileler de oluyomuş. Mesela annem :)

ben de duydum ve okudum öyle haberler ama hepsi köylerde filan vuku bulmuştu. çok cahil insanlar söz konusuydu. o durumda düzensiz veya yerli yersiz reglin üstünde durmamış olmaları mümkündür. sorunsuz da bi hamilelik geçirdiyse anlamaybilir. ki öyle bir ortamdaki kadının "ay canım yeşil erik istedi" gibi bir lüksü zaten hamileliğini bilse de olmuyor. yani farkında olarak hamile olduklarında da eşek gibi tarlada filan çalışıyorlar, şehirdeki bir kadın gibi hamilelik halleri yaşamıyorlar. o insanlar için mümkündür sanırım.

var. özellikle otobüs yolculuklarında kusan çocuk vs olmasın diye dua ederim. öğürme sesi ve kusmuş sesi vs. hepsi insanı kusturuyo ööğğğğrrrk :P
iğrençti evet:D

ha onun dışında, arkadaşın bir an önce ayılsın diye boğazına parmağımı sokup kusturmuşluğum bile var. o zaman da ilk kusmak geldi içimden akabinde kustum zaten. kustuktan sonra kusturmaya devam ettim. böyleyken böyle..

refleks olarak birinin öğürdüğünü duysam ben de başlarım öğürmeye. ama kusmuktan kusasım gelmez sövesim gelir.

hah demek ki sorun bende değilmiş. yılbaşında bir arkadaşımız lavaboya kusmuştu sırf o görüntüyü görmemek için çişimi tutmuştum o derece.

ben eskiden böyle biriydim. bir keresinde lisedeyken kusmuştum, sonra takıntı oldu neredeyse her sabah kusardım. uzun zaman böyle devam etti. bu problemimi aşmamda hem zaman yardımcı oldu hem de jackass izleye izleye tiksinmemeye başladım. sağolsunlar onların sayesinde sıradan bir olay olmaya başlamıştı benim için.

insan icinde kusamamak ve birini kusarken gorunce igrenmek ve kusmak "emetophobia" oluyormus.

Birinin kustuğunu görmek sorun değil ama kokusu beni öldürüyor. Gece bar-disko vs. çıkışlarında haliyle zorla kusturduğum arkadaşlar da oldu, etkilemedi hiç. Ama otobüs yolculuğunda birisi kusarsa...Offf düşününce bile kalktı midem...

(bkz: my sassy girl)

plastik tabak dolusu sıcak sıcak kusmuğu koridor boyunca taşırken ben de öğürmüştüm. normalmiş demek ki.

problem çocuk 2'deki kusma sahnesini hatırlatmak isterim: www.youtube.com

ben kusanı görünce gülmeye başlıyorum, şimdi de gülüyorum hatta bunu yazarken. çok komik lan, böyle tihhehrehhrh, crieeeeeek fssss filan çok komik sesler çıkıyor :D

subway?

izmir caddesinde ayvalık tostu yapan bir yer var. fiyatları uygun, tostları ve sandviçleri güzel. varan ın yanında...

bahçelievler'de hal'in tam karşısında adım fast food var... tüm ürünleri pınar markalı. her türlü sandwich.i şahane yapar. kendi ekmeğini yapar üstelik. şiddetle tavsiye ederim. bülent abi'ye selam sölemeyi unutmayın :)

7. caddenin sonundan aşağı inin solda ;)

(bkz: montla sic) ise yarar.

Bir problem ile cok ugrasinca geceleri yatakta oluyor bana da ama baska zaman olmuyor. Gece olani da kabus gibi oluyor yani cesitli sacma cozumler deniyor kafam ve artik olay o kadar sacmalasiyor ki sorunlar da cozumler de gercekdisi bir hal almaya basliyor ama kurtulamiyorum. Genelde bu gece yatarken degil biraz uyuduktan sonra uyanip bir daha bu dusunceler yuzunden uyuyamama seklinde tezahur ediyor.

Bu arada rubik kupunu cozmek icin asgari ezberlemen gereken 10-12 algoritma var. Bunlari ogrendikten sonra her karmasikliktaki kubu cozebilirsin. Hizli cozmek icin (saniyeler civarinda) daha fazla algoritma ezberlemeli ve calismalisin. Yorma kafani cok. :) Internette youtube da orda burda suru sebil aciklama var.

pek normal gelmedi bana açıkçası. önerim en kısa zamanda tatile çıkmanız ve iyice dinlenmeniz. her şeyden uzaklaşıpi kafanızı boşaltmanız.

bende de bi değişiği var bunun. normal hayatta işlerimi yaparken bi anda nefes almadığım aklıma geliyor.yani nefes aldığımı farketmiyorum ama nefes alıyorum. bu komplike durumu farkettiğimde bilinçli olarak nefes almaya başlıyorum. yani burundan al ağızdan ver gibi. işte o andan sonra hiçbirşeye odaklanamıyorum. sadece nefes almaya odaklanıyorum. kalbim çarpıyor. nefesler giderek sıklaşıyor. mesela yatmadan önce falan aklıma gelirse bütün gece nefes almayı düşünüyorum. bilinçli şekilde nefes alıp veriyorum. o gece uyuyamıyorum.

bilinçaltın seni esir almış onun değilde senin daha baskın olman gerekiyor. uzun zamandır çektiğin bi problemse yenemiyorsan ciddi anlamda üzerine gidip yenmen gerekiyo ileriki hayatında karşına bir sorun olrak çıkarsa o zaman aşmak için geç olabilir.
psikolojik destek derim ben..

uzun süre pes oynadıktan sonra bana da oluyor...

sözlüğün kalitesi göreceli bir kavram.

sabırtaşlarının kaliteli olup olmaması da göreceli bir kavram.

sen bunları sevmiyorsun, başkası bayıla bayıla okuyordur.

sözlük, senin onu nasıl kullandığınla alakalı. seçerek oku, kalitesi düşmesin.

sen böyle dedin ya devrim başladı artık. ben hemen rahatladım mesela, kasmıyorum artık. çok teşekkür ederim...

bak işte hevipeyra hemen konumuza örnek.

mesela yoldan geçen çocuğa bir laf söyle, cevap olarak bu ve buna benzer şeyleri söyler sana. şu sondaki çok teşekkür ederim vs. de sözlük üslubuna uyma çabasından başka bir şey değil. kendiniz olun, sizin gibi kötü üsluplu hatta üslupsuz, okumaya değer hiçbir yazısı bulunmayanlar yüzünden insanlar ekşiden kaçmaya başladı.

böyle diyerek trollere benzediğinin farkında mısınız acaba?
ne denilmesini istiyorsunuz? aa evet öyle veya yoo sana öyle gelmiş mi? sabırtaşları sözlüğün can damarı mı hepsini kılıçtan geçirelim mi? ne denilse rahata ereceksiniz? boşver... hayat güzel değmez. hem sözlükten ayrılmışsınız? kendi isteğinizle? uçmamışsınız. amaç ne?

örnek olabildiysem ne mutlu bana. assert h e rica etsek sizin için bir program yazar mı acaba? sabırtaşı yazarların entry lerini sözlükte göstermeme amaçlı mesela.

ciddi olarak yanıtlamak gerekirse tutunmuş olduğun tavır, kahvede oturup siyasetçileri eleştiren, "bu lavuklar yedi bitirdi milleti" diye ahkam kesenlerden zerre fark içermemektedir. bir şeyleri beğenmiyorsan burada konuşmak yerine müdahale etmelisin. örneğin yazar olmaya gayret edip çok güzel entryler döktürmelisin, ya da tanıdığın herkesi organize ederek sözlük düzelmedikçe okumamak üzere protesto etmeye çalışırsın. eğer tercihin halen hariçten gazel okumak ise bu da senin takdirindir. bahsettiğin kaçan insanlara katılırsın olur biter.

ayrıca sorunuzda anlayamadığım noktalar var. ikinci paragrafta yeni yazarların yazdıklarının bilgi verici olmadığından dem vurmuşsunuz, ancak üçüncü paragrafta komik ve "bilgilendirici" yazmaya uğraşmamaları gerektiğini söylüyorsunuz. bu konuyu biraz daha açarsanız daha aydınlatıcı olur sanırım. daha açık sorarsam, yazarlardan ne istediğinizin gerçek anlamda farkında mısınız?

sözlük diyarında bi gidip çay koymakla ilgili bi söz var o geldi aklıma. ben 6 yıldır takip ediyorum burayı nedense ben hiç rahatsız olmuyorum. belki de sen 12-13 yaşındasındır ne dersin?

sözlük yazarlığı ile saygıdeğer kişi olmanın bağlantısı nedir? burası bir paylaşım alanı ve eğer burada saygı görme eğiliminde olan varsa, ruh sağlığını sorgulaması gerekir diye düşünüyorum. merak ettiğin şeyi veya bir konuya ilişkin görüşleri öğrenir; bildiğin konuda görüşlerini yazıp, bilgi verebilirsin. benim anladığım kadarıyla, sözlüğün kuruluş amacı budur. beğenmediğin entryleri kötüleme olanağına da sahipsin. hatta daha önemlisi, okumayarak en büyük tepkiyi verebilirsin. kurumsal bir tepki beklemek yersiz. zira burası kişilerin oluşturduğu bir platform ve aslolan bakış açısıdır. 10. nesil sabırtaşı atinadan bildirdi:=)

yeni nesil sozluğun mna koydu adamlarıyla, sürekli olarak abi x (metallica, olimpos vs.) bitti yea diyen adamların aynı kişiler olduğunu düşünmeye başlıyorum. hem sözlükten ayrılmışsınız hem de sabırtaşları şöyle yapsın böyle yazsın diyorsunuz. ilginç.

"you always have us" denebilir misal.

we'll watch your back
we'll be on your side
we are with you

hep oluyor bunlar..
we support you in every meaning

urbandictionary.com vardı bi aralar...

istanbul'daysan istanbul bilişim'e bak mutlaka fiyatlar çok uygun..

sözlükteki ilgili başlıklara bakmanı tavsiye edeceğim zira oldukça ayrıntı içeren bir alışveriş yapmak üzeresin.

şurayı takip etmeni tavsiye ederim. her türlü elektronik ürün için uygun fiyatlar var. forum.donanimhaber.com

istanbul bilişim'in yeşil sermaye olduğunu söylemem gerekir. oradan alacaksan haberin olsun isterim. ayrıca sözlükte istanbul bilişim başlığına bakarsan garanti konusunda insanları ne kadar zorladıkları ve kötü olduklarını göreceksin.

lcd olayına gelince, biz geçen hafta aldık eve darty'den. en iyi fiyat garantisi veriyorlar zaten. samsung - lg - philips lcd tv'lerin hepsi indirime girmişti. 1-2 ay önceki fiyatı 2200tl civarı olan bir lg tv'yi 1850'ye aldık. 42 inch 1080p 100hz 40000:1 contrast 550birim parlaklık vs... tam özelliklerini hatırlıyamıyorum şu an. 1850 + 500tl'lik ses sistemiyle (yanına da bir dvd recorder çaktın mı tamamdır) müthiş bir salona sahip olabilirsin.

alacağın tv'nin son teknoloji olmasını istiyorsan 1080p (i değil p) ve hdmi ve dvi destekli (pc bağlanabilir) olmasına dikkat et. 200hz tv'ler de var ayrıca piyasada. teknosa'nın sitesinden fikir vermesi açısından karşılaştırabilirsin tv'leri. çok güzel bir sitesi var.

son bir not: philips, lg'nin ürettiği panelleri kullanıyor, samsung ise kendi panelini üretiyor. bunlar bir sorun yaratacağından değil ama bilgin olsun diye söylüyorum.

istanbul bilişim yeşil sermaye olduğu için aynı ürünü başka bir yerden 1 milyar daha pahalıya alman daha mantıklı olacaktır.

ayrıca darty'den ya da başka bir yerden, en düşük fiyat garantisi ile ürün alırsan istanbul bilişim fiyatlarını hesaba katmadıklarını da unutmamak lazım. ben 1-2 senedir lcd tv'lerin fiyatlarını takip ediyorum. istanbul bilişim'in fiyatlarına yaklaşabilen göremedim.

marka model olarak doğrudan bir şey söyleyemem şu anda ancak şunu diyebilirim.

samsung, philips, lg falan.. bunlar hep güzel markalar ancak sony değil hiç biri..

ha bir de, lcd tv alanlara şiddetle digiturk plus almalarını tavsiye ediyorum.

hakkını verin cihazın.

1.istanbul'dayim evet.
2.en muhtesem tv olsun gibi bir istegim yok. olsa iyi olur o ayri :)
3.samsung'un en iyi lcd tvleri urettigini duymustum. ama bakinca ayni fiyatlarda sony'ler gordum. ve acikcasi sony markasina gucenim tam. bu konuda ne dusunuyorsunuz?

tv-monitör tarzı ürünlerde samsung'a sonuna kadar güven zira adamlar bu işlerin teknolojisini geliştiren, diğer firmalara panel filan satan bir firma. t240 monitör - 1-1,5 sene önce hd ready bir tv, bir kaç ay evvel full hd tv alan tanıdıklarım var. Muhteşemler hepsi.

tavsiyem öncelikle tv ve ses sistemi için bütçelerini ayırman. sonrasında ayrı ayrı marka model önerebilirim.

Samsung'un görüntü ürünleri genel olarak iyi. Ancak alacağın ürüne göre de değişiyorç örneğin ssamsung'un 6000 liraya sattığı LE52F96BD LEd smartlight kullanan bir model ve şu anda fiyat aralığında eşsiz. (bu arada garip fiyatlara görebilirsin bunu, hepsi burada 16.000 lira yazmışmesela)

Ancak şunu söylemem gerekir ki 1000 lira altına iyi bir ses sistemine sahip olmak çok mümkün değil. 2500 lirayı sadece televizyona ayırıp ses sistemini sonraya bırakabilirsin.

42 inch'de eğer indirimli bulabilirsen PHILIPS 42PFL9732D/10, bulamazsan da PHILIPS 42PFL7403D/10 (3ms, 1920-1080, 500cd, 30000:1, yeterince girş çıkış) yada SAMSUNG LE40A656 (40 inch bu) bakabilirsin bence.

Biz LCD alırken Samsung ile Sony arasında kaldık, Samsung kağıt üzerinde çok daha iyi bir modele süper de indirim yaptı (yani arada 400-500 oynuyordu), ancak gidip ikisini yan yana izledik. I-ıh yani kıl farkı ile olsa da Sony Bravia diyorum başka da bir şey diyemiyorum.

sony bravia var bizde 40'' oldukça memnunuz.

bilisim'den alacagina git Dogubank'tan spot al; ayni sey. o daha da ucuz olur. distributor garantili urunlerle bilisimin fason sozde garantisini ayni sey sanmayin.

istanbul bilişim grey markettir, kendileri ithal eder. garantisi kendisidir. başka yerden sony alırsan 5 sene garantisi olur, ama kampanya bitmek üzere haberin olsun. 2500ytl ye aldığın ses sistemi ve tv den bi tanesi malesef kötü olacak, ne 2000 tl ye iyi tv var ne de 500 tl iyi iyi ses sistemi. çok kötü bir rakam o. bi de sehpa alınacak veya duvar askı aparatı haberin olsun, bunlar da ucuz değil. askı neyse ama sehpalar 200 den başlar.

duvar askısı 50 ytl dediler. 20 ytl indirim yaptılar bize, 30'a geldi. 20 ytl'ye istanbul'dan tekirdağ'a eve teslim kargo oldu ayrıca.

türk telekom ve ttnet't görev yapan 3 yöneticinin internetin geleceği hakkındaki sunumlarına katılmıştım. kullandıkları grafiklerde üstlerini de logolarını yerleştirerek %23 rapishare, %12 bittorent(rakamları salladım) diyerek korsan hakkında izahat verdiler. internet kullanımının yaklaşık 3te 2si(yaklaşık olarak - hafızam beni yanıltmıyorsa) dosya paylaşımı için. korsanı engellemek içinse güya ttnet müzik'i yaratıyorlar falan filan. neden her şey bu kadar açıkken yasal şikayette bulunmuyorlar korsanı engellemek için? çünkü korsanın tamamen engellenmesi gerçekten başarılırsa bundan en büyük darbeyi internet servis sağlayıcılar görür. yani rapishare ve benzerlerini en az dosya paylaşanlar kadar seven başkaları da var.

@surtunme kuvveti
haklısın yoksa ttnet'İn 32 mb'Lik internetini kim ne yapsın(büyük şirketler alıyo falan o ayrı, hedef başka)

ancak ttnet bir devlet kurumu değil ki(kaldı ki olsa ne olur), devlet siteleri ttnet için mi kapatıyor? yasalar nerde? yasa koyucular nerde(telif haklarını savunanlar nerede)? youtube'un tarfiğini de yazsaydın çok güzel olurdu, youtube'un kapatılma sebebi arasında gösteriliyor bu trafik olayı. kampüste ulaknet kullanıldığı için youtube'a girişe bir engel yok, portlardan kapatıldığında internet hızı uçtu resmen, (youtube'un yanında rapidshare de gitti gerçi, onun da etksi büyük)

kökünden kazınması mümkün değil mi bunun?

ayrıca benim şöyle bir düşüncem var rapidshare trafiği 10 gb'dan 2.66 gb'a çekerken sanki bi yerlerden ihtar aldı yavaştan kapatmaya ya da gerçekten yasal içerik sunmakla sınırlandırmaya hazırlıyor kendini, warezcilere yavaştan gidin diyor sanki. 2.66 gb kota mı olur be!

öncelikle hak ve özgürlüğün ne olduğunu konuşmamız gerekiyor galiba. insanların telif hakkını gözetmeden bir ürünü yasadışı paylaşması bir özgürlük değildir. youtube örneği bambaşka.. bence zaten youtube'un ve muadili diğer global sitelerin kapatılmasının izi bu sektörün iştah açıcı pastasından daha büyük pay almak isteyen türk rakiplerinde de aranmalı.. tabi bu tamamen şahsi bir kanaat, hatta komplo teorisi..

youtube olayında ben trafikten bahsediyorum kapatılması haklıdır diye bir şeyden bahsetmiyorum. merak ediyorum telif hakkı olan bir şey üretseniz ve bunu ertesi gün rapidshare vb. yerlerde görseniz tepkiniz yine böyle olur muydu? ben işin yasal tarafını merak ettim, nasıl cambazlık yapıyorlar avkukatları diye. çünkü sadece türkiye için geçerli bir şey değil bu.
ayrıca evet kafa aynı kafa! yakın zamanda dünyanın en büyük torrent sitelerinden biri benim kafamla aynı yönde düşünenler tarafından kapatılıyor. şu kafaları "çok modern çalışan" avrupa ülkelerinde açılan davalardan dolayı.

kısa süre içinde bir alternatifinin çıkacağını bildiklerinden kapatmıyorlardır belki de. kotayı azaltıp belli bir seviyenin altında tutmaya çalışıyorlar

telif hakkına saygı duymakla beraber, yaşamsal ihtiyaçların karşılanamadığı bir dünyada pek önem arzettiğini düşünmüyorum. bir kaç yüz yıl sonra işler yolunda gider ve dünya diye bir yer kalırsa, o zaman fikir ve sanat eserlerinin hakları ciddi bir şekilde korunabilir.

bu yurt dışında da ciddi ciddi tartışılan bir konu.

benzeri bir çok paylaşım sitesi dışarıda da mahkemelik oldu, kapatıldı.
komplo teorilerine geçmek için yeter sebep çoktan oluştu.

işin mevzuat boyutu hakkında ayrıntılı bilgim olmasa da yılların internet kullanıcısı olarak şunu söyleyebilirim:
internet vasıtasıyla kişiler veri alışverişi yapar.bu verinin içeriği bilinmediği müddetçe veriye yasak konulamaz. sözkonusu alışveriş rapid ve muadili sitelerde had safhaya varmış durumda. bütün bu alışverişin tek tek kontrolü mümkün olamaz. kaldı ki, bu siteler şikayet halinde, şikayet konusu verileri sunucularından siliyorlar. yani, sorumluluk almıyorlar ve bunu da kullanım sözleşmeleriyle zaten işin başında belirtiyorlar. yani niyetleri, korsan yayın yapmak değil ama buna olanak sağladıkları bir gerçek. yalnızca ortada bir ihtimal var diye, suç saptanmadan ceza varilmesini ben makul bulmuyorum. ha şikayet olur ve buna rağmen şirket gerekeni yapmazsa o zaman kapatılma durumuna dayanak sağlanmış olur.
burada en önemli nokta, internette neyin suç olup neyin olmadığının saptanmasıdır. henüz çerçevesi çizilmemiş bir alandan bahsediyoruz ve hala uygulamada altyapı eksiği mevcut.bu sitelerin, yukarıda bahsettiğim şekilde, sırf suça veya kanuna aykırı fiillere yol açabildiği bahanesiyle kapatılması demek, internetin toptan yasaklanmasına bile gidebilir. msn vasıtasıyla da kişiler birbirlerine dosya transfer edebiliyor. facebookta insanlar başkalarına ait fotoğrafları profil resmi olarak kullanabiliyor. interhet bir paylaşım platformuysa, bunun engellenmesi olanaksızdır. rapid kapatılsın, başkası açılır.kısacası, hukuki altyapı yok. kaldı ki, rapid gibi siteler sayesinde insanlar bilgilerine istedikleri yerden ulaşabilme olanağına sahip oluyor. bu açıdan da bakılmalı. son olarak, insanların film, müzik vs. "paylaşması" yasaklanamaz. asıl çıkmaz budur çünkü sonunun nereye varacağını kestiremezsiniz. yapılsa şimdiye kadar yapılırdı zaten.

ekmek bıçağı ile çok rahat adam öldürülebiliyor. (yaptım ordan biliyorum)
bıçak üretimi durdurulamaz ama. böyle savunuyordur avukatları.

arıza çıkabilir. yeni foto çektir bence.

sürerler. sakal falan varsa da sürerler. askerlik yapmadım lakin, babam asker olduğu için az buçuk tahmin edebiliyorum.

$ube kısmını bilmiyorum ama,
aynı fotoğraf teslim olacağınız birliğe de gidebilir.
ki o daha vahim bir durum :)

bende sorun çıkmadı, pek takmıyorlar aslında (üsküdar askerlik şubesi)

askerlik şubesinde de ucuza şipşak resim çekiolar.gerçi biraz sıra oluyo ama gideceğin şubeye göre de değişir. bence ordan hallet.

bir problem çıkmaz. tanınabileceğiniz foto olması yeterlidir. tavsiye isterseniz, yapmayın derim. o foto dosyanıza konuluyor ve birliğinize gidiyor.

3-5 ytl için riske girmeye değmez çektir yeniden boşver:)

sorun cıkabilir, askeriye sonucta. cam gibi olan vesikalık resimlerin sipsak olanını bile almamıslardı. bu konuda cok hassaslar. bence sen isini saglama al. ne olur ne olmaz.

sürmek diye bir şey söz konusu olamaz. sonuçta gideceğin birliği askerlik şubesi belirlemiyor. ama fotoğrafların dosyanda kalacak askerlik bitene kadar. tavsiye etmem o fotoğrafı vermeni. kulak deliği bile sorun oluyor bazen askerde. bir rütbeli aylar sonra farketmişti kulağımdaki deliği, "top musun amına goyiim?" demişti. "yok değilim" dedim. "siktir git lan" dedi. bir daha mümkün olduğunca görünmemeye çalıştım ona.

3-5 günlük sakallı fotografla gittim işim ancak bir haftada bitti.
farklı fotografla tabi.

3 bıçak 5 bıçak olayında daha az tahriş var güya da onlar günlük traş olanlar için ideal, bir haftalık sakalı onlarla kesemezsin yani. düzenli traş olucaksan mach 3 iyidir yok ben ara ara uzatıp öyle olurum dersen ustura kullanmanı tavsiye ederim( zordur ama alışması). bu arada sakalların tamemen alınmasının yani pürüzsüz olmasının tek yolu tersten traş etmek ki o da aşırı derecede tahrişe neden olmakta falan.

aman diyim ustura olayına girme :)

herkese her jilet olmuyor nedense.
deneyerek kendine uygun olanı bulacaksın.
nedeni hepsinin jilet arası mesafelerinin militemtriğin altında bir oranla farklı olması.

yani bir bıçak sakalı dibinden keserken diğeri yüzündeki çıkıntıların tepelerini de uçurabilir. sivilce ben vs. gibi. mach 3 turbodansa mach 3 daha iyi bence.

ama asıl konforu ve sinek kaydı traşı sağlayan şey sıcak su ve köpük. duruma göre 1 bardak çok sıcak su bile yeter. sakalın sertse o yüze fırçasız sürülen kremlere hiç para verme.

jilet fiyatlarına da bir bakarak hesap yap derim.
sinekkaydıya yakın traş yapabilen makineler var artık. misal braun cruzer4 + yüzüne sürdüğün traş köpüğü veya kremi. veya kendinden kremli olanlar da var.
aleti iyi kullanırsan toplamda jilete harcayacağından daha azına getirmiş olursun maliyeti.

bic

traş makinesi iyi bir çözüm. aşaıdan yukarıya traş olma kullanırken, daha doğrusu sakalın çıktığı yönün tersine (sadece traş makinesi için geçerli bu durum sakın jiletle yapma)

mach 3 tarzı bıçaklar için diyebileceğim, ne kadar olsa da yüzüne 3 jiletin aynı anda değdiğidir, yani sakalını daha kolay sertleştiriyor. ben başlarken bu hataya düşmüştüm. eğer traş olma mevzusuna pek sıkı girişmediysen cildini de kolay harap edebilir.

traş sonrası balsam veya alkol oranı düşük aftershave kullanman iyi olur. nivea2nın aftershave balsam'ını öneririm bu açıdan. her ne kadar o yanma hissi güzel gelse de cildi kurutuyor. traş köpüğü/jeli için kendin deneme yanılma yoluna gitmelisin çünkü bu cildine has bir durum.

usturaya baştan alışırsan gider de, yüzünü yumuşak tutar mı ona emin değilim.

bir de, hangi bıçağı veya makineyi alırsan al bu senin traş olma becerine bağlı. sakin traş ol fazla harap etme kendini. aceleye de getirme mümkün olduğunca. hem yüzünde kesikler meydana gelir hem de tam kesemediğin yerlere birden çok müdahelede bulunmak zorunda kalırsın.

gilette fusion kullandıklarımın en iyisi. fazladan, başlığının arka kısmında düzeltme jileti de var. pahalı diyenlere bakma, her gün traş olsan bile bir başlık 1 aya kadar dayanabilir. arko traş köpüğü hem ucuz hem iyi. jelleri tavsiye etmem, köpürtmeye uğraşmak gerekiyor. traş sonrası için de, arko dan nivea balsam a kadar bir dolu ürün var. tahriş olan bir yüze sahipsen nivea balsam iyidir.

arkadaşların dedikleri gibi fusion süper.

3-5 gunde 1 tra$ olurum diyorsan 3-5 bicakli kullanma, kesemezsin ve bicaklarin arasina giren sakali biyigi ayiklamaya ugra$irsin. uzun araliklarla tra$ olacaksan bicak sayisinin az olmasi tra$i kolayla$tirir.

Gunluk tra$ olmayi planliyorsan Gilette Mach 3 gayet guzeldir. Muadillerini de tercih edebilirsin. Denemedim fakat 5 bicak falan artik i$in abarti boyutu gibi geliyor.

Gillette BlueII Plus. Kullan at tarzı 4 lü 8 li paketlerde satılıyor, başlık değiştirmeyle uğraşmıyorsunuz.

aslında çok gudik olacak ama ben yine de seçenek sunmak adına yazayım. şu bakkallarda satılan dandik permatiklere, ağzındaki plastik kısmı kırıp ustura etkisi yaptırtabiliyorsun. ben bi ara denemiş ve iyi sonuç almıştım. şu ara çok kesmem gerekmiyor o yüzden berberde hallediyorum.

2) internetten sati$. baya indirimli de oluyor cogu zaman.

@assert h: cirolarının büyük kısmını online satıştan elde ettiklerini söylüyorsun yanlış anlamadıysam. bu durumda lüks avm'lerdeki kabarık kiraları ödemeyi sürdürmelerini "prestiji koruma amaçlı" olarak mı düşünmek gerekiyor? ilaveten, çalışma saatlerinin büyük bölümünde boş olan bir satış mağazası tablosu potansiyel müşteri nazarında marka imajını zedelemez mi?

son üç gün içerisinde ilgimi çeken iki marka tchibo ve gnc...

bizim burada devamlı döviz alıp sattığımız şekerbank ın hemen yanında gnc var..neredeyse 2 yıldır hep oradalardı. cadde üstünde ve devamlı işlek bi yer..semt olarakta kalburüstü bi semt.. buradaki ev fiyatları aşağı yukarı 300milyar civarı.caddenin sonunda toki siteler yapıyor ve neredeyse 8-9ay ları kalmış durumda istedikleri parada dairesine göre 500 den 1.5trilyona kadar çıkıyor..hep bu gnc dikkatimi çekiyodu benim. ne zaman bankaya gitsem sürekli bi içeri göz atıyodum fakat hiç kimse olmuyordu.hani dersin iş çıkışında satış yapıyolar biz kötü zamanda geliyoz hakkını yiyoz acaba die düşünüyodum ama vitrin de bi zamanlar body ile uğraştığımdan ve markayı az çok bildiimden whey gainerlarında satış saatimi olur die düşünmeden edemiyodum..gel vakit git vakit en son geçen pzt günü dükkanı boş gördüm.taşınmışlardı.ama hayret etmiştim bu kadar zaman durduklarında..bilen bilir body building sektöründe pahalı dır bu marka..bide sonuçları "ultimate" gibi garanti vermez o yüzden salonda pek tutulmazdı hep zengin markası gibi görünürdü...

bugün akşama doğru gene bizim buradaki avm ye gittim. avm ye giriş ve çıkışım farklı kapılardan oldu..iş çıkışı saati gitmediğim için ki saat 3falandı, avm neredeyse boş denecek kadar sakindi.mağaza sahipleri üzülürek sölüyoum sinek avlıyodu..koskoca migros desen sadece 3kasa çalışıyodu..yemek yenilen bölümde sadece avm deki bulunan mağaza çalışanlarının elemanları vardı..neyse işim bitip çıkarken ayak üstünde kapıya yakın mesafede tchibo ya gözüm takıldı..çok afedersin göt kadar yerde millet tıklım tıkış bişeyler yapmaya çalışıyodu. ben bu mağazanın ne işe yaradığını hiç anlamam doğrusu hep görürüüm ama ne satarlar bilmem..bi yerinde masalar var o da çok az yer kaplar neredeyse dışarı taşar vitrininde abidik gubidik şeyler olur. consept nedir bilmezdim sen yazdın ben öğrendim kahve satıldığını. ya avm bomboş burada adım atılacak yer yok. madem konu kahve iki yanında ki starbucks a bakıyosun kimse yok anca bi kaç kişi.

istediğin cevap benden çıkmadı biliyorum zaten cvp yönünde yazmamıştım sadece başlıktaki iki markayı görünce ve bu markalarda bugünlerde dikkatimi çekince gözlemlerimi yazayım dedim okadar...

@copy paste: benzer gözlemleri olan birini gördüğüme sevindim B-)

tchiboda pratik ürünler satılıyor. hani insanın şu olsa güzel olurdu diyip de görünce mutlu olduğu ürünler var ya, ondan. mesela mp3 çalarım için bir koruyucu taşıma kabı arıyordum. tchiboda bunun hoparlörlüsünü buldum. boyut olarak büyük değil, üstelik pille, boyutuna göre kaliteli ses verebilen bir aygıt. bugüne dek 4-5 tane şahane ürün aldım tchibodan. üstelik fiyatları da abartılı değil. kafe olarak da hizmet vermesi bence ortama sıcaklık katmaktan başka bir amaca hizmet etmiyor. neticede bir fark yaratmışlar ve bu da dikkat çekmek için yeterli. iyi bir ürünleri de varsa satış yapıp para kazanıyorlar. ürünlerinin birçoğu da bildiğim kadarıyla çin malı.durum tamamen fark yaratmakla ilgili.

tchibo her daim farklı şeyler satıyor, enteresan ürünler, belki de hiçbir yerde bulamayacağın şeyler, ben her avm'ye uğradığımda zaten ufacık bir yer olduğundan bir kez turlayıp yeni ne gelmiş diye bakıyorum, fiyatları da oldukça makul.. ayrıca ürünlerinin 3 yıl tchibo garantisi var ama bunun ilk alış-veriş etkisinde çok etkili olduğunu sanmam.. tchibo gibi içindeki ürünlere bakmanın çok kısa süreceği, bahçe aletlerinden pijamaya kadar çeşitte ve makul fiyatlarda satış yapan yer ben bilmiyorum.. ikea var mesela ama ikeya gitmek için 1 ay önceden plan yapmak gerek..

sennheier cx300 kullanıyorum diğer modelleriyle ilgili pek bilgim yok ama sennheiserden memnun kalmama gibi bir durumunda yok. philips çok kalitesiz. hem ses yalıtımı hem malzeme kalitesi olara. 4-5 aydan fazla giden philips görmedim ya kulaklık birleşiminden ya jack birleşiminden kopuyo kablolaları. ama fiyatlar gerçekten fazla ucuz ve sennheiserin piyasada sahteleri var, şahit oldum, dikkat et.

sennheiserlar eğer gerçeklerse çok ucuzlar, cx500 alın derim. nerede satılıyor bunlar?

sennheiser'lar bu kadar ucuz olamaz. imkanı yok. ne derlerse desinler inanmayın (yok paketinde satmadığımız için gümrük vergisi ödemiyoruz, yok kaçak getiriyoruz hacı sakın kanma ha falan feşman). sennheiser gurusu olarak söylüyorum bunu, o kadar da iddialıyım.

dediğim gibi sennheiser konusunda iddialıyım, philips konusunda bişey diyemeyeceğim. şöyle bir ayrım yapmak daha kolay olur sennheiser lar arasında; eğer ses manyak olsun hacı onun dışında hiç bir şey istemem derseniz cx300. ses mükemmel olsun ama yanında da az buçuk fonksiyonellik olsun derseniz cx500. hacı ben oyun da oynayacağım ambiyans yaşatsın yeri geldiğinde alet diyorsanız, cx500'e nazaran daha kolay kullanımlı olmasından ötürü cx55.

ha sennheiser'ın hiç bir kulakiçi modelinin ses izolasyonu sorunu yoktur. 86 model körüklü ikarus'la yokuş çıkarken dışarıdan zerre ses duymadığımı bilirim, hem cx300 hem cx500 ile.

kıssadan hisse, sizin için ideali (bence) cx55.

cx300'un amazon satis fiyati 19.99 usd idi sukran gunu dolaylarinda. mumkun yani o fiyat.

senheiser ler kalitelidir ve philips le karşılaştırılamaz.bu gördükleriniz büyük olasılıkla çin malı bir taklittir. cx modelinin taklitlerinin şahane olduğunu okumuştum, gerçeğiyle birebir...:)

Yaklasik 4 ay once filan, Sennheiser'in Turkiye distributoru, piyasada cok fazla sahte Sennheiser oldugunu beyan edip, ufacik bir jest olsun diye, sanirim Donanimhaber'e 5 tane kulaklik hediye etmisti, sahte kulaklik magdurlari degistirebilsinler diye.

Iki kere dikkatli olmak lazim ucuz alirken.

cx300 un en düşük fiyatı 103ytl. 60ytl olmasına pek imkan yok.

abi bence sennheiser'le philips'i aynı cümle içinde kullanman pek uygun olmamış :) şaka bi yana philipsin ses ürünlerini hiç tavsiye etmiyorum.

fiyat aralığı da belirtirseniz daha kolay yardım alırsınız. birçok kriter var. taşınabilirlik çok mesele değilse kalem pilli bir model alabilirsiniz. avantajlıdır. şarjı biterse bitsin, değiştirirsiniz hemen pili. ekran önemli değilse ekransız ve gerçekten taşıdığınızı bile hissetmeyeceğiniz modeller de var(creative zen stone, ipod shuffle). ipod shuffle aldım ben 2gb'lık. şarj, ses kalitesi,... herşeyinden memnunum. (bu ekransız mp3 çalar olayı biraz da müzik dinleme alışkanlıklarınıza bağlı gerçi). öncelikle toplamda nekadar hafızaya gerek duyacağınızı kararlaştırın. sonra günde kaç saat müzik dinleyebileceğinize bakın. son olarak tekrar vurgulayayım, taşınabilirlik çok rahatlık sağlıyor. kesinlikle ipod shuffle tavsiye ederim ben.

not: shuffle'ı 141 liraya bimeks'ten almıştım ben.

100-200 arası hocam

cowon tavsiyemdir.

cowon.

şu siteyi de inceleyebilirsiniz:
www.techno-fi.net

3 yıl önce Ankara'da Mavi Bilgisayar'da aldığım Creative Muvo'yu nette mutlaka bul derim bence. Ben alırken 250'te almıştım. 4 gb flash bellek gibi de kullanabileceğin hafızası var, pili li-ion şarj edilebilir, boyutları cebe sığabilecek tombul bir kare gibi, ses kalitesi ise creative.

www.hepsiburada.com

4 gb olmasına rağmen bayağı ucuz bu.
bit yeniği olmasın.
tutanın elinde kalır mı ki? :D

son fiyatları ve durumu nedir bilmiyorum ama bi ara logitech Z5500 fenomen olmuştu adeta. her forumda hakkında bişeyler bulabilirsin. araştır istersen.

akustik ve guzel ses istiyorsaniz, microlab tavsiye ederim. logitech, philips, creative vs. genelde gumbur gumbur ses verir ve sinyal kaliteleri microlab kadar iyi degildir. sony'i bilemeyecegim..

logitech z5500 kullanıyorum. dts var ve kalitesi oldukça tatmin edici. ancak fiyatı sana uyar mı bilmem. 500-600 ytl arası değişiyor şu günlerde.

senheiserr iyidir. garanti belgesi olmasa da aldığın yere götür. arşivleri veya ürün takipleri varsa ve ordan aldığını kanıtlarsan gerisini onlar halleder. halledemezlerse onlardan en yakın teknik servisin adresini isteyebilirsin.

çıkmadık candan ümit kesilmez.

yenisini cebine koyma, kardeşine verme. tavsiyelerim bunlardır.

mediamarkt'tan almıştım, aldıktan kısa süre sonra da taşınma, tadilat gibi şeylerle uğraştığımız için fatura, garanti belgesi, hatta kulaklıkla beraber gelen iki çift pad de kayboldu. Elimde kulaklığı oradan aldığıma dair somut bir veri yok yani.
teşekkürler yine de ;)

somut bir veri var, yalnızca sende değil. biliyorsun faturanın iki kopyası olmalı en az, biri sende, biri onlarda duruyor. kayıtlarında gayet senin hangi tarihte ne kalem ürünü kaç paraya aldığın yer almakta. biraz bastırırsan, veya onlar da iyi niyetliyse garantiye yollayacaklardır diye umuyorum. hatta cahil ayağına yatıp "kimse bana faturanın kopyasını saklamam gerektiğini söylemedi ki :(" diyebilirsin. acıyıp da yardımcı olabilirler :)
en sonunda da "boru mu lan 100 milyon bu!" diyerek ortalığı dağıt, hiçbiri işe yaramazsa. "sizi tüketici mahkemesine şikayet edicem, öyle ucuz ürün satıp izdiham yaratmalarla olmaz mediamarkt!" falan da diyebilirsin :)